geçende gelmiş bana kapıdan - -
odamın kapısını kapatıyorum ki biraz yalnız kalayım biraz huzur bulayım gelip yerleşmesin!! çok engel olmuyor ama biraz işte. kapı açıksa gelir yanıma oturur yayılır yatağa ve sürekli konuşur tabi ki asla olumlu şeyler olmaz konuştukları. senin işin mi var planın mı vra çalışman mı gerek öneml değil. hele hobiyse hiç önemli gerekli değil. aa o deşarj olacak!!! ben nasıl deşarj olacam? müzik dinlemeyeyim yürüyüş alışveriş yapmayayım sürünüp süslenmeyeyim arkadaşlarla görüşmeyeyim film-dizi-video izlemeyeyim kitap okumayayım! kimi ilgilendirir kimin umrunda ki benin ruh durumum!! nasıl olursan ol!! uykularında bölük pörçük olsun ohhhh beter ol!!????
bana diyor ki "o öyle değildi!!"
ney değildi!
öyle olmamıştı!!
ney işte ney!!?
senin anlattığın gibi olmamıştı!!!
2 ay mı geçti daha mı fazla, içine oturmuş. her zaman kendi haklı olacağı gibi her hatıra kendi perspektifinden hatırlanacak başkasına tahammülü yok.
ailecek görüştüğümüz bir gün konu açıldı teyzemle bir anımı söyledim. neyse artık birşeye çok gülmüştük teyzem bana dondurma almıştı. annem hatırlamamıştı.
çünkü zaten o sırada yanımızda değildi. ama buna inanmamış ve çok bozulmuş. hatırlamadığına göre ben yalan uyduruyorum ya da yanlış hatırlıyorumdur.
her an her dakika beni gözetlediği ve her an her dakika bir hatamı, bir kusurumu, bir açığımı aradığı için..
kendi hatırlamadığı unuttuğu bir şey asla olamaz!!
beraber pozcu'da bir yere gitmiş dönüyorduk, adamın birinin rüzgardan peruğu uçmuş başka bir kadının kafasına konuvermişti. teyzem de ben de aynı anda görmüş çok gülmüştük ve teyzem hadi dondurma yiyelim deyip kıratlı dondurmaya girmiştik.
ha ikisinin ortak bir tanıdığının kızının çocuğu olmuştu, onlara gitmiştik tebrik etmeye; annem de o evde gördüğü başka bir arkadaşıyla sohbete daldığı için geriden geliyordu epeyce. hatta bizi ilerde görememiş korkmuş, elimizde dondurmalarla görünce canı sıkılmıştı!!! kendi yemediği için değil ben yediğim ve güldüğüm içindir!!! ben eğleniyorsam hep gözetler gözlerini kısıp iyice surat asar kusur arar; gülünecek şey değildir her neyse o!! bayılır küçük mutluluklarımı baltalamaya! ya da mesela gülünce geç çıktığı için eğri ve üstte olan bir dişim var hemen onu hatırlatıp beni bozmaya demoralize etmeye çalışır.
ney yapayım hiç konuşmayayım hiç gülmeyeyim asla eğlenmeyeyim mutlu olmayayım mı? çok mutsuzluğunu sağlıksızlığını sürünmeni dilemez elbette ama nötr ol robot gibi ol ister!!! bazen de öylesindir ve yapıştırır lafı: ruhsuzsun tepkisizsin suratsızsın!!!
e tepki verince terssin der gülüp eğlenince gülünecek bir şey yok dişin eğri falan der. hiç bir şey yapmazsan da tepkisizsin!! eğlenme gülme mi değiş her şeyin yeri ve zamanı varmış!!!
sağolsun ne zaman nerede ne kadar neye eğlenecem ne zaman nerede ne kadar neye gülecem ne zaman ne ne kadar komik gelecek ne zaman nerede ne kadar neyden keyif alacam ne zaman nerede ne kadar ney beni mutlu hissettirecek..... vb vs herşeye annem karar verecek!!!
neyse arkadaşı başka yoldan gidip annemde bize yetiştiğinde teyzemle gülüyor ve dondurma yiyorduk: nefret eder başkalarının gülüp eğlenmesinden hep suratsızca kin dolu bakışlar fırlatır!! hani gülmek bulaşıcıdır derler ya annemin bağışıklığı var herhalde!!! hemen küçük küçük laflar sokarak bozmaya çalışır ortamı ama bunu da iyi niyetinden yapıyormuş numarası çeker ama esas darbeyi hep bana vurmaya çalışır.
bayılır güzel mutlu huzurlu anları batırmaya bozmaya baltalamaya en büyük keyfi!!!
ne güzel teyzesiyle gülüyor ve sevdiği dondurmayı yiyor mu diyecek de memnun olacak hayır: onun dünya görüşü dünyaya bakışı olumsuz= dondurma mikrop doludur ya da üşütüp hasta olacağımdır sonra benimle uğraşacaktır, dondurma damlayıp bluzumu mahvedecektir sonra çamaşırla uğraşmak zorunda kalacaktır, çok beceriksiz sakar ve masraflı biriyim ben, ya da gülerken çirkinimdir dişimde yamuk görünmüştür!!!!
ne yaptın dişilerim düzgün olsun diye??? HİÇ!!!! madem bu kadar bilinçlisin zekisin neden öngöremedin ve bir çözüm düşünmedin? annem sadece görür ve şikayet eder asla çözüm aramaz üretmez bulmaz!!! mesela boyumu kısa buluyor ama uzasın diye bir şey yapmadı!! cildimi her zaman bozuk bulmuştur ama düzelsin diye ne yaptı? HİÇ. sadece şikayet etmeyi kusurları görüp yüzlere vurmayı sever. al dişçiye götür doktora sor nasıl daha uzun olabilir cildini nasıl pürüzsüz yapabiliriz diye. ama o zaman neyin şikayetini yapacak neyi eleştirip laf sokmak için bahaneleri olacak?
teyzemle ben gülerek dondurma yiyoruz annem yanımızda 5 karış suratla yürüyor. negatifliği sadece araması yetmez bulması yaratması çağırması lazım.
güzel miymiş bari dondurma?
üstüne damlayacak!!
hiç birini tutturamadı ne üstüme damladı ne de dondurma kötüydü. o zaman nasıl sokabilirim laf gülerken bana bir oğlan bakmış sonra eğri dişimi görüp kafasını çevirmiş beğenmemiş.
5 dakika mutlu muzun illa burnundan getirecek acısını fitil fitil ödetecek sana!!!
o gün öyle olmamışmış benim üstüme çamur sıçramışmış ondan şikayet edip duruyormuşum.
teyzemle peruğu uçan adamı hatırlamamızı kıskandı mı bozuldu mu ama illa kendi hatırladığı şekilde olacak...
her zaman ben başkasıyla bir anımı paylaşmışsam anında yapıştıramazsa aylar bile geçse unutmaz o günü kendince hatırlamaya çalışıp bana koşup yetiştirir: o öyle değildi öyle olmadı diye!!
asla yanılamaz yanlış hatırlayamaz hele hatırlamaması imkansızdır her zaman kendi haklı olacak ve kendi istediği şekilde hatırlanacak: olumsuzlukla!!!
kendinin başka bir zamanla, hatırayla falan karıştırdığına asla inanmaz, çok kızar ve iddia eder, çok iddiacıdır. ikna olması için aşırı derecede detay vererek o günü anneme hatırlatmalısındır yoksa kabul etmez. gerçi gene kabul etmez. görmediği birşeye bile karışacak.
elinden gelse rüyalarıma karışacak!!! ben bir rüyamı anlatmışsam mesela saçma bulur!!??? kendsi rüyalarında bile mantıklıymış da öyle saçma sapan rüyalar gçrmezmiş!! gerçekten sürrealistik şeyler görmez hiç her zaman hatırlıyorsa eğer güncel hayatından ve normal dünyadandır orada bile tutucu kontrolcü yani asla yaratıcı değil, bilinç altı bile serbest değil.
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
31.03.2018
30.03.2018
ablam anneme makyaj malzemelerini nasıl makyaj yaptığını likit mat rujun nasıl birşey olduğunu yeni aldığı krem farları falan anlatıyor. anneciği de can kulağıyla dinliyor hayranlıkla izliyor yavrusunu.
ah onun ne kadar akıllı ne kadar zeki ne kadar bilinçli ne kadar bakımlı bir evladı var!! bak aldığı marka çok kaliteliymiş ve zararlı maddeler kullanmıyormuş hayvanlara zarar vermiyormuş. ah onun yavrusu ne kadar duyarlı ve bilinçli!!
ben anlatmaya kalksam ağzımı açtığım an lafı ağzıma geri tıkar ama. hatta tersler. gereksiz şeylerden konuşmaktır bu!!
ve ona göre ben ablamın anlattığı şeyleri bilemem erişemem o zekaya ablamı dinleyeyim de eğri eyeliner nasıl çekilir anlayayım!! senelerdir eyeliner çekmeye üşenmez ama düzgün çekemez hep yere paralel, incecik ama yukarı doğru değil yatay...
ama annesine sorsam onun yavrusu herşeyin en güzelini bilir herşeyin en harikasına layık.
layık tabi ama mesela benim için aynı şeyi ne ablama ne bir başkasına söylemedi. ablam bana artık kullanmadığı makyaj malzemelerini verecekmiş; artık watsons gratiten yapmıyormuş alışverişini iyi mağazalardan yapıyormuş. annesi de pek seviniyor versinmiş tabi araya gitmesinmiş malzemeleri!!!
sağolsunlar çol iyi insanlar bana eskimiş kalitesiz ucuz şeyleri layık görüyorlar!!
ablamın paraları boşa mı gitsin!!!!
ablamdan aldığı hevesle annem bana likit mat ruju anlatmaya kalkıyor ona göre ben hiç bilmiyorum bilemem nerden bilebilirim!!! e ben hiç bahsetmemişim ki bilmiyorum sanmış!! her sabah tepeme dikilip beni inceler yargılar laf sokar onu niye sürdün bunu niye sürdün ne gerek var kimin umrunda boşa masraf derken ben ne yapıyordum ya!!!!??????
bir ara da beni ablama şikayet ediyor sabahları işe gitmek için hazırlanırken çok dolanıyormuşum bir o yana bir bu yana gidiyormuşum başını döndürüyormuşum!!! bak ablam hep masasında hazırlanıyormuş hep görmüş!! hiç benim gibi dolanıp durmuyor tek bir yerde hallediyormuş işini demek ki ben beceremediğim içinmiş gidip geliyormuşum bir odama bir banyoya falan!!
ikisi de bir çeşit kör ve ahmak olduğundan hiç düşünemiyor elbette avanak gibi suratıma bakıyorlar.
tek yerde kalarak yapar tabi kocaman makyaj masası var; herşeyi tek bir yerde! çünkü devasa makyaj masasına sığıyor hem saç hem cilt ürünleri hem makyaj malzemeleri!!
hem de demek ki saçı için sürdüğü şeylerden sonra elini yıkama gereği duymuyor! saç kremli elle başka şeyler yapıyor çok bilinçli çünkü!!! hadi önce cildiyle işini bitirdi makyajıyla sonra saçını halletti diyelim hiç mi eline bir şey bulaşmıyor, saç kremi falan yapış yapış olur!
e mendille siliyormuş!
ah onun yavrusu hah nazlıya yapıştırdı cevabını gördün mü ne kadar zeki ne kadar bilinçli ablan!!!
o mendillerin her biri doğada 10 yılda anca yok oluyor biliyor musun sen, nedere kaldı doğa sever hayvan sever???
benim makyaj masam mı var?? eski çalışma masasının köşesinde eğreti biçimde makyajımı yapıyorum ben iki büklüm! cilt ve saç ürünlerimde eski misafir tuvaletinden dönüştürmeli yeni banyodaki lavabo dolaplarına sığıyor konuyor ancak. hem tüm sabah elinde sigarayla üfleye üfleye sürekli beni izlemek zorunda mısın!!! konuşup içindeki olumsuzlukları boşaltması lazım tabi bana!!! madem evden çıkıyorum bir gram huzurum olmasın!!
e ablamın kocaman makyaj masası var ben nerede yapıyorum deyince boooş boş bakıyorlar bana hiiiiç haberleri yok ki benim eşyam ne nerede ne kadar falan!
tabi evinin koskoca odasını giyinme ve makyaj odasına çevirdi, boydan boya tavana kadar dolap yaptırdı, içine tüm giysilerini çantalarını ayakkabılarını dizdi; herşeyi tek bir yerde olur tabi. yetmedi daha yatak odalarındaki gardrobun yarısı bile kendine ait kocasına yer yok adeta!
benim öyle mi ya. eski çalışma masamız hem kitaplık, hem bilgisayar masası hem makyaj sehpası, eğilip bükülüp hallediyorum işimi. odamdaki dolaba yazlık-kışlıklarım sığıyor da yazlıkların bir kısmı yazlık evde diye. ama ceketler kabanlar montlar ve ayakkabılar başka başka yerlerde dağınık. mecburen alacağım şeyler için başka yerlere de gitmek zorunda kalıyorum ama yazık kızıma diyeceğine şikayet ediyor.
bana yazık demez acımaz çünkü. ablamaysa hiç kıyamaz. kendime yeni baza aldım diye bile bir araba laf ettiydi. ne varmış eskisinde biz yeni nesil müsrifmişiz bayılıyormuşuz paramızı çarçur etmeye atmaya!! kendi hiç kullanmayacağı yatak örtüleri nevresim takımları alıp depolarken hiç öyle değil ama!! yeni bir şey sereceğine 1980lerden kalma solmuş nevresimler örtüler kullanıyor kıyamıyor yeni aldıklarına. zırt pırt perdelere tonla para harcatıyor hiç müsriflik değil ama ben gıcırdayan eski karyolamı yatağımı attırıp yenisini alınca müsrifim!!
ne var rahatsız uyusam! ben kimim ki! kimin umrunda ki!!
ah onun ne kadar akıllı ne kadar zeki ne kadar bilinçli ne kadar bakımlı bir evladı var!! bak aldığı marka çok kaliteliymiş ve zararlı maddeler kullanmıyormuş hayvanlara zarar vermiyormuş. ah onun yavrusu ne kadar duyarlı ve bilinçli!!
ben anlatmaya kalksam ağzımı açtığım an lafı ağzıma geri tıkar ama. hatta tersler. gereksiz şeylerden konuşmaktır bu!!
ve ona göre ben ablamın anlattığı şeyleri bilemem erişemem o zekaya ablamı dinleyeyim de eğri eyeliner nasıl çekilir anlayayım!! senelerdir eyeliner çekmeye üşenmez ama düzgün çekemez hep yere paralel, incecik ama yukarı doğru değil yatay...
ama annesine sorsam onun yavrusu herşeyin en güzelini bilir herşeyin en harikasına layık.
layık tabi ama mesela benim için aynı şeyi ne ablama ne bir başkasına söylemedi. ablam bana artık kullanmadığı makyaj malzemelerini verecekmiş; artık watsons gratiten yapmıyormuş alışverişini iyi mağazalardan yapıyormuş. annesi de pek seviniyor versinmiş tabi araya gitmesinmiş malzemeleri!!!
sağolsunlar çol iyi insanlar bana eskimiş kalitesiz ucuz şeyleri layık görüyorlar!!
ablamın paraları boşa mı gitsin!!!!
ablamdan aldığı hevesle annem bana likit mat ruju anlatmaya kalkıyor ona göre ben hiç bilmiyorum bilemem nerden bilebilirim!!! e ben hiç bahsetmemişim ki bilmiyorum sanmış!! her sabah tepeme dikilip beni inceler yargılar laf sokar onu niye sürdün bunu niye sürdün ne gerek var kimin umrunda boşa masraf derken ben ne yapıyordum ya!!!!??????
bir ara da beni ablama şikayet ediyor sabahları işe gitmek için hazırlanırken çok dolanıyormuşum bir o yana bir bu yana gidiyormuşum başını döndürüyormuşum!!! bak ablam hep masasında hazırlanıyormuş hep görmüş!! hiç benim gibi dolanıp durmuyor tek bir yerde hallediyormuş işini demek ki ben beceremediğim içinmiş gidip geliyormuşum bir odama bir banyoya falan!!
ikisi de bir çeşit kör ve ahmak olduğundan hiç düşünemiyor elbette avanak gibi suratıma bakıyorlar.
tek yerde kalarak yapar tabi kocaman makyaj masası var; herşeyi tek bir yerde! çünkü devasa makyaj masasına sığıyor hem saç hem cilt ürünleri hem makyaj malzemeleri!!
hem de demek ki saçı için sürdüğü şeylerden sonra elini yıkama gereği duymuyor! saç kremli elle başka şeyler yapıyor çok bilinçli çünkü!!! hadi önce cildiyle işini bitirdi makyajıyla sonra saçını halletti diyelim hiç mi eline bir şey bulaşmıyor, saç kremi falan yapış yapış olur!
e mendille siliyormuş!
ah onun yavrusu hah nazlıya yapıştırdı cevabını gördün mü ne kadar zeki ne kadar bilinçli ablan!!!
o mendillerin her biri doğada 10 yılda anca yok oluyor biliyor musun sen, nedere kaldı doğa sever hayvan sever???
benim makyaj masam mı var?? eski çalışma masasının köşesinde eğreti biçimde makyajımı yapıyorum ben iki büklüm! cilt ve saç ürünlerimde eski misafir tuvaletinden dönüştürmeli yeni banyodaki lavabo dolaplarına sığıyor konuyor ancak. hem tüm sabah elinde sigarayla üfleye üfleye sürekli beni izlemek zorunda mısın!!! konuşup içindeki olumsuzlukları boşaltması lazım tabi bana!!! madem evden çıkıyorum bir gram huzurum olmasın!!
e ablamın kocaman makyaj masası var ben nerede yapıyorum deyince boooş boş bakıyorlar bana hiiiiç haberleri yok ki benim eşyam ne nerede ne kadar falan!
tabi evinin koskoca odasını giyinme ve makyaj odasına çevirdi, boydan boya tavana kadar dolap yaptırdı, içine tüm giysilerini çantalarını ayakkabılarını dizdi; herşeyi tek bir yerde olur tabi. yetmedi daha yatak odalarındaki gardrobun yarısı bile kendine ait kocasına yer yok adeta!
benim öyle mi ya. eski çalışma masamız hem kitaplık, hem bilgisayar masası hem makyaj sehpası, eğilip bükülüp hallediyorum işimi. odamdaki dolaba yazlık-kışlıklarım sığıyor da yazlıkların bir kısmı yazlık evde diye. ama ceketler kabanlar montlar ve ayakkabılar başka başka yerlerde dağınık. mecburen alacağım şeyler için başka yerlere de gitmek zorunda kalıyorum ama yazık kızıma diyeceğine şikayet ediyor.
bana yazık demez acımaz çünkü. ablamaysa hiç kıyamaz. kendime yeni baza aldım diye bile bir araba laf ettiydi. ne varmış eskisinde biz yeni nesil müsrifmişiz bayılıyormuşuz paramızı çarçur etmeye atmaya!! kendi hiç kullanmayacağı yatak örtüleri nevresim takımları alıp depolarken hiç öyle değil ama!! yeni bir şey sereceğine 1980lerden kalma solmuş nevresimler örtüler kullanıyor kıyamıyor yeni aldıklarına. zırt pırt perdelere tonla para harcatıyor hiç müsriflik değil ama ben gıcırdayan eski karyolamı yatağımı attırıp yenisini alınca müsrifim!!
ne var rahatsız uyusam! ben kimim ki! kimin umrunda ki!!
ablam uyku problemlerinden bahsedince annem tüm bilir kişi edasıyla - yani hep öyle de bazen daha teatral; gözlerini kısıp burnunu iyice havaya kaldırıp ellerini havada işaretler yapar gibi oynatarak anlatıyor _ işe yarayan bir yöntem bulmuş daha kısa sürede uykuya dalabilmek için.
yaa neymiş? ablac
yaa neymiş? ablac
29.03.2018
ablama ben gaz verdim benden beklemesin bunu da diye. nedir nedir? tablet kullanmayı öğretmek anneme. evvelki yaz tabletimi nihale sanıp üzerine tencere çağdanlık koyup halletmişti!! yüz kere elimde görüp o nedir diye sormasına rağmen!!
şimdi ablam o üstün zekası öğretmenlik yeteneği ve sabrıyla annesine akıllı telefon ve tablet kullanmayı öğretiyor. annesi de kızına hayran olmaktan öğrettiklerini göremiyor. bir bakışmaları var ki yatağa atlayacaklar sanki. ah yavrusu ne kadar da akıllı ve bilinçli kültürlü!!
bana da ablan anlattı çok güzel anlatıyor hemen öğrendim diyordu geçen sefer. ablam gittikten 3 gün sonra çoktaaaaan unutmuştu bile akıllı telefon nasıl kullanılır. eski kapaklıya döndük. ki onu bile öğrenemedi.
ablam da diyor ki nazlı sen göster bilemediği zaman!
hiçbir şeyi bilemiyor ki!!!
bir yerden sonra artık sabrını oynatıyor sinirlerin bozuluyor. hiç bir şeyini bilmiyor öğrenemiyor aklında tutamıyor. bir anlatsan ertesi gün gene en başa dönmüş. ablam olsa bu kadar sormaya sıkboğaz etmeye kıyamaz ama bana gelince sürekli üstüme gelebiliyor.
bu kez tablet öğretecekmişmiş. aa ablam anlatmış hemmencecik öğrenmiiişşş!!!
akılda tutma süresi 24 saat bile değil.
24 saat dolmadan da bana mesaj atmaya çalışmış güya ama ablamın annem adına açtığı facebook hesabına kendi sayfasına yazmış ama bana mesaj attığını iddia ediyor. facebooka yazmışsın anne kendi sayfana bana mesaj atmadın. e tamam işte atmış bana!!!
kişiye atılan kısa mesajla face'e yazılan durum güncellemesinin farkını bilmiyor ki!! annemin fac hesabında baş sayfada eve gelirken ekmek al yazıyor mesela!! onun bana attığı mesaj oludğu konusunda emin!!
daha ev telefonunun tuşlu olmasına alışamadı ne güzel eskiden çevirmeliymiş!!!! 1980lerde takılı. moda anlayışı da öyledir. en geç 1990!!!
tableti nasıl öğrenecek ki.
ama ablam anlatınca öğrenmişşşş.
hemen ardından sorular başlıyor tabi; hatta sorularına cevap vereyim istediklerini yapayım diye işe gitmememi bekliyor!! anasının paçasına gitme diye yapışan veletler gibi.
hatta ev hattından arayıp bana akıllı telefonu nasıl kullanacağını anlattırıyordu, anlamayınca da eve gel o zaman diyordu. kaç tenefüsümü dinlenmek yerine anneme laf anlatmakla geçirdim. anlasa bari ya da iyilik bilse. asla. her zaman daha fazlasını talep eder. işi bırakıp evde hizmetini versen gene memnun olmaz gene doymaz. tersini düşünüp laflar sokar gene.
tabi ki tablet kullanmayı da öğrenemedi. 5 dakkaya bir bana getiriyor ya da çağırıyor mesela evdeysem. ses gitmiş sayfa kapanmış başka şey açılmış!!!
hani youtubeda yemek programı izleyecek güya videodan önce reklam çıkınca korkup başka video açıldı diye beni çağırıyor!!! reklamı geç 'e basmayı bilemiyorsa izlesin bari hayır telaş ediyor, bozuldu sanıyor.
böyle yanında oturacakmışım annem izlesin diye herşeyini ben ayarlayacakmışım bişey olur diye de gitmeyecekmişim!!! ee benim neyime yaradı internet kullanman bana daha fazla iş oldu!!!
mesela ekranın ışığı sönmüş niyeyse ama videolar sırayla saatlerce şarj bitene kadar oynamış!
internetin kotası var falan anlamıyor ki!! zaten internetle bilgisayar arasındaki farkı bile öğrenemedi.
geçende gene neden evlenemiyorum diye kafa yorarken şahane bir sonuca varmış: beni internette beğenmiyorlarmış demek ki eski fotoğraflarımı görmüşler. iyi ki bir tarayıp yedekledim eski albümleri. onlara bilgisayarda bakınca dünyaya açık zannetti. ama anlamıyor ki halen iddia ediyor ben anlamamışım işte göstermişim anneme ya internetteki fotoğraflarımızııııı!!!
onlar internette değil anne bilgisayarda benden başkası göremez!!! e ben görddüüümmm!!
bu anlamamazlık delirtir insanı!! bilgisayarda onlar ben açıp gösterdiğim için gördün! internette değil göremezler!!
inanmıyor ablama soruyor: sorması da harika. ben demişimki bizim internetteki fotoğraflarımızı başkası göremez doğru muymuş!! ablamda kapalı grup sayfaları ya da albümleri zannedip onu anlatmış, eğer gruba dahillerse görebilirler demiş. hah işte nazlının yalanını hatasını yakaladım sevinciyle bana gelip söylüyor:
ablan görebilirler dedi!!!!!!!!! dahillerse görürlermiş!!!
neye?
ne bileyim ablan öyle dedi!! görürlermiş işte görmüşler de beğenmemişler demek!!!
ablam nasıl yanlış anlamasın sırf annem yanlış anlattığı için değil can kulağıyla dinlemez ki geçiştirmek için anlatmış bir şeyler geçmiş. kendi hiç uğraşmak istemez hemen bana paslar. niye yorulsun niye boğazı patlasın niye sıkılsın!!!
anneme nasıl anlatırsın bilgisayarın, flash belleğin, hard diskin içindeki bilgilerle facebooka koydukların arasındaki farkı.
son 10 yılda belki 100 kere anlatmışımdır ama asla anlamıyor!!
onun hayal dünyasında bilgisayarıma eklediğim, yüklediğim herşey internet demek internette demek ve herkes görebilir demek. internette olmasıyla bilgisayarda olması arasındaki farkı bilmiyor anlamıyor öğrenemiyor akılında tutamıyor. nasıl anlatırsan anlat nafile çaba.
şimdi ablam o üstün zekası öğretmenlik yeteneği ve sabrıyla annesine akıllı telefon ve tablet kullanmayı öğretiyor. annesi de kızına hayran olmaktan öğrettiklerini göremiyor. bir bakışmaları var ki yatağa atlayacaklar sanki. ah yavrusu ne kadar da akıllı ve bilinçli kültürlü!!
bana da ablan anlattı çok güzel anlatıyor hemen öğrendim diyordu geçen sefer. ablam gittikten 3 gün sonra çoktaaaaan unutmuştu bile akıllı telefon nasıl kullanılır. eski kapaklıya döndük. ki onu bile öğrenemedi.
ablam da diyor ki nazlı sen göster bilemediği zaman!
hiçbir şeyi bilemiyor ki!!!
bir yerden sonra artık sabrını oynatıyor sinirlerin bozuluyor. hiç bir şeyini bilmiyor öğrenemiyor aklında tutamıyor. bir anlatsan ertesi gün gene en başa dönmüş. ablam olsa bu kadar sormaya sıkboğaz etmeye kıyamaz ama bana gelince sürekli üstüme gelebiliyor.
bu kez tablet öğretecekmişmiş. aa ablam anlatmış hemmencecik öğrenmiiişşş!!!
akılda tutma süresi 24 saat bile değil.
24 saat dolmadan da bana mesaj atmaya çalışmış güya ama ablamın annem adına açtığı facebook hesabına kendi sayfasına yazmış ama bana mesaj attığını iddia ediyor. facebooka yazmışsın anne kendi sayfana bana mesaj atmadın. e tamam işte atmış bana!!!
kişiye atılan kısa mesajla face'e yazılan durum güncellemesinin farkını bilmiyor ki!! annemin fac hesabında baş sayfada eve gelirken ekmek al yazıyor mesela!! onun bana attığı mesaj oludğu konusunda emin!!
daha ev telefonunun tuşlu olmasına alışamadı ne güzel eskiden çevirmeliymiş!!!! 1980lerde takılı. moda anlayışı da öyledir. en geç 1990!!!
tableti nasıl öğrenecek ki.
ama ablam anlatınca öğrenmişşşş.
hemen ardından sorular başlıyor tabi; hatta sorularına cevap vereyim istediklerini yapayım diye işe gitmememi bekliyor!! anasının paçasına gitme diye yapışan veletler gibi.
hatta ev hattından arayıp bana akıllı telefonu nasıl kullanacağını anlattırıyordu, anlamayınca da eve gel o zaman diyordu. kaç tenefüsümü dinlenmek yerine anneme laf anlatmakla geçirdim. anlasa bari ya da iyilik bilse. asla. her zaman daha fazlasını talep eder. işi bırakıp evde hizmetini versen gene memnun olmaz gene doymaz. tersini düşünüp laflar sokar gene.
tabi ki tablet kullanmayı da öğrenemedi. 5 dakkaya bir bana getiriyor ya da çağırıyor mesela evdeysem. ses gitmiş sayfa kapanmış başka şey açılmış!!!
hani youtubeda yemek programı izleyecek güya videodan önce reklam çıkınca korkup başka video açıldı diye beni çağırıyor!!! reklamı geç 'e basmayı bilemiyorsa izlesin bari hayır telaş ediyor, bozuldu sanıyor.
böyle yanında oturacakmışım annem izlesin diye herşeyini ben ayarlayacakmışım bişey olur diye de gitmeyecekmişim!!! ee benim neyime yaradı internet kullanman bana daha fazla iş oldu!!!
mesela ekranın ışığı sönmüş niyeyse ama videolar sırayla saatlerce şarj bitene kadar oynamış!
internetin kotası var falan anlamıyor ki!! zaten internetle bilgisayar arasındaki farkı bile öğrenemedi.
geçende gene neden evlenemiyorum diye kafa yorarken şahane bir sonuca varmış: beni internette beğenmiyorlarmış demek ki eski fotoğraflarımı görmüşler. iyi ki bir tarayıp yedekledim eski albümleri. onlara bilgisayarda bakınca dünyaya açık zannetti. ama anlamıyor ki halen iddia ediyor ben anlamamışım işte göstermişim anneme ya internetteki fotoğraflarımızııııı!!!
onlar internette değil anne bilgisayarda benden başkası göremez!!! e ben görddüüümmm!!
bu anlamamazlık delirtir insanı!! bilgisayarda onlar ben açıp gösterdiğim için gördün! internette değil göremezler!!
inanmıyor ablama soruyor: sorması da harika. ben demişimki bizim internetteki fotoğraflarımızı başkası göremez doğru muymuş!! ablamda kapalı grup sayfaları ya da albümleri zannedip onu anlatmış, eğer gruba dahillerse görebilirler demiş. hah işte nazlının yalanını hatasını yakaladım sevinciyle bana gelip söylüyor:
ablan görebilirler dedi!!!!!!!!! dahillerse görürlermiş!!!
neye?
ne bileyim ablan öyle dedi!! görürlermiş işte görmüşler de beğenmemişler demek!!!
ablam nasıl yanlış anlamasın sırf annem yanlış anlattığı için değil can kulağıyla dinlemez ki geçiştirmek için anlatmış bir şeyler geçmiş. kendi hiç uğraşmak istemez hemen bana paslar. niye yorulsun niye boğazı patlasın niye sıkılsın!!!
anneme nasıl anlatırsın bilgisayarın, flash belleğin, hard diskin içindeki bilgilerle facebooka koydukların arasındaki farkı.
son 10 yılda belki 100 kere anlatmışımdır ama asla anlamıyor!!
onun hayal dünyasında bilgisayarıma eklediğim, yüklediğim herşey internet demek internette demek ve herkes görebilir demek. internette olmasıyla bilgisayarda olması arasındaki farkı bilmiyor anlamıyor öğrenemiyor akılında tutamıyor. nasıl anlatırsan anlat nafile çaba.
kendiyle ilgili yanlış anlaşılmalara ya da kendiylye ilgili yanlış fikirlere çok bozulur çok gücenir sinirlenir. mesela birisi kendisinin emekli öğretmen olduğunu unutmuş ev hanımı sanmış "sizin hiç çalışma hayatınız oldu mu" demiş. aman buna bir sinirleniyor bir kin güdüyor.
defalarca hatırlayıp küplere biniyor. e cevap vermedin mi 35 senelik öğretmenim ben diye. vermiş ama doymamış. böyle beyinsizleri beynine vuravura yere çakacakmışsın!!!
ama iş başkasına gelince kendi sürekli isim unutur ama başkasının kendine bozulmasını anlayamaz. gereksiz ve saçma bulur. tabi ki benle ilgili konularda da aynı hassaslığı alınganlığı göstermez.
mesela bir ara siteden bir kadınla muhabbet ediyor ayaküstü. kadın da erkenden evlenip çocuk üstüne çocuk doğurmuş ne okumuş ne çalışmış bir kadın. okuma yazmayı bile geçen senelerde ilkokula giden kızı öğrettiği için öğrenmiş. nerden heveslendiyse halk eğitim kurslarında birşeylere başlamış çok mutlu hissediyor belli, ki tüm kadınları okumamış okuma bilmeyen kimseler sanıyor. anlayacağınız havalara girmiş. ballandırarak anlatıyor annem de saflığı tutmuş, övünenler karşısında bazen böyle ipnotize olur, dinliyor.
ben de posta kutusuna bakıyordum, yanlarına gelince aklı sıra bana büyük iyilik ediyor; kursa çağırıyor. ben de sansım ki ders vermemi öneriyor, kadro dolmuştur çoktan dedim. yok efem kendisi öğretmeniyle konuşurmuş razı edermiş alırlarmış sınıfa bişeyler öğrenirmişim!!
biraz bir şey öğrenince özgüveni yerine gelmiş ama ayakları yerden kesilmiş belli kadının.
annem de hemen kapılıp atlıyor ay git nazlı sen de! diye. seviniyor anneciğim çok mantıklı olduğu için.
meğer beni okuma yazma bilmeyen bir ev kızı zannediyormuş!! niye her sabah çocuğunu okula yollarken görmüyormusun 2 dirhem 1 çekirdek giyinmişim ne halt etmeye???
ben tersleyip üstü kapalı had bildirip bir de eğitimimi pekiştirerek söyleyince anneciğim çok üzülüp bozarıyor!! kendini ev kadını sanmalarına çok bozulan anam beni ev kızı sanmalarını normal görüyor!
kendi alınıp bedduaları bile sıralayabilir ama ben tersleyemem kimseyi bunun için!!
ne bilsinmiş beni okula giderken görmemiş ki hiç!! kaç yıl olmuş mezun olalı öğrencilik geçmişine şahit olmayınca okumamış mı oluyor insanlar!!
zaten annem sürekli bahsederken benimle ilgili yüksek okul mezunu der oldu. insanlar beni anca 2 yıllık bitirmişim zannediyor. tamam diyor ben öyle demek istedim. 2 yıllık mı bitirdim ben?
ama hani en son okuduğum 2 yıl sürmüş ya!! yüksek lisans o!!! tamammış işte onu diyormuş aynı şeymiş!!
hiç aynı şey değil ama anneme gel de anlat bunu umrunda değil ki. ama kendi öğretmenlik yılları unutulunca öfkeden fırtınalar estiriyor arkasından ne beddualar ediyor...
yüksek lisans de sen. ne fark edermiş!! ya 2 yıllık mı okudum ben? 6 sene okudum 6!! hatta 6,5.
kendi unutkanlığının hatasının yüzüne vurulmasından hiç hoşlanmaz bedeli ne olursa oldun: seni okuma yazma bilmeyen biri sansınlar ne fark eder mesela.
aaaa ama söz konusu ablamsa unutsa bişeyleri çok üzülür. o ankaralarda okudu!! onun kariyeri var!! ben de ankarada okumak istedim, ablamla otururuz ya da taşınırız dedim resmen ağzıma sıçtıydı!! tercih kağıtlarını elimden alıp kendi işaretledi başka şehre gitmeyecekmişim!!!! sonra da pişkince bana kıytırık üniversitede okudun der!!! sen istedin! aman zaten kazanamazmışım ki!!! ankarada 2 ayrı bölüme yetiyordu puanım kendi yazdırmadı.
ablam mı ne dedi bu konuda? nazlı gelsin beraber güzel güzel okuruz biz annecim dedi mi? HAYIR. aman anasına bulaşıp tepkisini çekmesin aman!! ağzının ucuyla yalandan söyler bir de kimse anlamayacak sanır.
mesela münevver teyze beni illa ki avm'de tezgahtar sanıyor illa. her hafta alışverişe gittiklerinde bahar'ı görüp ben sanıyor ve hemen annemi arayıp yetiştiriyor, annem de her seferinde inanıyor. münevver teyze, özlem teyzenin kızı bahar'ı annemin kızı sanıyor senelerdir öğrenemedi hadi, e annem de her aramasında benim gerçekten forumda olduğuma inanıyor, münevver teyzenin baharla beni karıştırdığını öğrenemedi, hatta annem her defasında izah etsem de dank edemiyor ve bahar kim diye ekliyor!!!
buna da alınacak sinirlenecek bir şey yokmuş ki!! sen fakülte bitir yüksek lisans yap bunaklarla salaklar anlamasın anlamak istemesin hiç bozulma. ama kendinin emekli öğretmen olduğunun unutulması büyük suç!
annem zaten her zaman çifte standartlı olmuştur. kendisi en üstün mertebede diğer zavallı ölümlüler de bizleriz.
geçende bana sitem ediyor kendisiyle kaba konuşan komşumuza selam vermişim; kaşını çatıp ağznı aşağı büküp küs davranıyor. e sen bana senin için kavga ettiğimde bana orospu kaltak diye bağıran kadını her gördüğünde gidip sarılıp öpüyorsun iltifatlara boğuyorsun ya!!! neredeyse kadını koynuna sokacakmış gibi davranıyor.
defalarca hatırlayıp küplere biniyor. e cevap vermedin mi 35 senelik öğretmenim ben diye. vermiş ama doymamış. böyle beyinsizleri beynine vuravura yere çakacakmışsın!!!
ama iş başkasına gelince kendi sürekli isim unutur ama başkasının kendine bozulmasını anlayamaz. gereksiz ve saçma bulur. tabi ki benle ilgili konularda da aynı hassaslığı alınganlığı göstermez.
mesela bir ara siteden bir kadınla muhabbet ediyor ayaküstü. kadın da erkenden evlenip çocuk üstüne çocuk doğurmuş ne okumuş ne çalışmış bir kadın. okuma yazmayı bile geçen senelerde ilkokula giden kızı öğrettiği için öğrenmiş. nerden heveslendiyse halk eğitim kurslarında birşeylere başlamış çok mutlu hissediyor belli, ki tüm kadınları okumamış okuma bilmeyen kimseler sanıyor. anlayacağınız havalara girmiş. ballandırarak anlatıyor annem de saflığı tutmuş, övünenler karşısında bazen böyle ipnotize olur, dinliyor.
ben de posta kutusuna bakıyordum, yanlarına gelince aklı sıra bana büyük iyilik ediyor; kursa çağırıyor. ben de sansım ki ders vermemi öneriyor, kadro dolmuştur çoktan dedim. yok efem kendisi öğretmeniyle konuşurmuş razı edermiş alırlarmış sınıfa bişeyler öğrenirmişim!!
biraz bir şey öğrenince özgüveni yerine gelmiş ama ayakları yerden kesilmiş belli kadının.
annem de hemen kapılıp atlıyor ay git nazlı sen de! diye. seviniyor anneciğim çok mantıklı olduğu için.
meğer beni okuma yazma bilmeyen bir ev kızı zannediyormuş!! niye her sabah çocuğunu okula yollarken görmüyormusun 2 dirhem 1 çekirdek giyinmişim ne halt etmeye???
ben tersleyip üstü kapalı had bildirip bir de eğitimimi pekiştirerek söyleyince anneciğim çok üzülüp bozarıyor!! kendini ev kadını sanmalarına çok bozulan anam beni ev kızı sanmalarını normal görüyor!
kendi alınıp bedduaları bile sıralayabilir ama ben tersleyemem kimseyi bunun için!!
ne bilsinmiş beni okula giderken görmemiş ki hiç!! kaç yıl olmuş mezun olalı öğrencilik geçmişine şahit olmayınca okumamış mı oluyor insanlar!!
zaten annem sürekli bahsederken benimle ilgili yüksek okul mezunu der oldu. insanlar beni anca 2 yıllık bitirmişim zannediyor. tamam diyor ben öyle demek istedim. 2 yıllık mı bitirdim ben?
ama hani en son okuduğum 2 yıl sürmüş ya!! yüksek lisans o!!! tamammış işte onu diyormuş aynı şeymiş!!
hiç aynı şey değil ama anneme gel de anlat bunu umrunda değil ki. ama kendi öğretmenlik yılları unutulunca öfkeden fırtınalar estiriyor arkasından ne beddualar ediyor...
yüksek lisans de sen. ne fark edermiş!! ya 2 yıllık mı okudum ben? 6 sene okudum 6!! hatta 6,5.
kendi unutkanlığının hatasının yüzüne vurulmasından hiç hoşlanmaz bedeli ne olursa oldun: seni okuma yazma bilmeyen biri sansınlar ne fark eder mesela.
aaaa ama söz konusu ablamsa unutsa bişeyleri çok üzülür. o ankaralarda okudu!! onun kariyeri var!! ben de ankarada okumak istedim, ablamla otururuz ya da taşınırız dedim resmen ağzıma sıçtıydı!! tercih kağıtlarını elimden alıp kendi işaretledi başka şehre gitmeyecekmişim!!!! sonra da pişkince bana kıytırık üniversitede okudun der!!! sen istedin! aman zaten kazanamazmışım ki!!! ankarada 2 ayrı bölüme yetiyordu puanım kendi yazdırmadı.
ablam mı ne dedi bu konuda? nazlı gelsin beraber güzel güzel okuruz biz annecim dedi mi? HAYIR. aman anasına bulaşıp tepkisini çekmesin aman!! ağzının ucuyla yalandan söyler bir de kimse anlamayacak sanır.
mesela münevver teyze beni illa ki avm'de tezgahtar sanıyor illa. her hafta alışverişe gittiklerinde bahar'ı görüp ben sanıyor ve hemen annemi arayıp yetiştiriyor, annem de her seferinde inanıyor. münevver teyze, özlem teyzenin kızı bahar'ı annemin kızı sanıyor senelerdir öğrenemedi hadi, e annem de her aramasında benim gerçekten forumda olduğuma inanıyor, münevver teyzenin baharla beni karıştırdığını öğrenemedi, hatta annem her defasında izah etsem de dank edemiyor ve bahar kim diye ekliyor!!!
buna da alınacak sinirlenecek bir şey yokmuş ki!! sen fakülte bitir yüksek lisans yap bunaklarla salaklar anlamasın anlamak istemesin hiç bozulma. ama kendinin emekli öğretmen olduğunun unutulması büyük suç!
annem zaten her zaman çifte standartlı olmuştur. kendisi en üstün mertebede diğer zavallı ölümlüler de bizleriz.
geçende bana sitem ediyor kendisiyle kaba konuşan komşumuza selam vermişim; kaşını çatıp ağznı aşağı büküp küs davranıyor. e sen bana senin için kavga ettiğimde bana orospu kaltak diye bağıran kadını her gördüğünde gidip sarılıp öpüyorsun iltifatlara boğuyorsun ya!!! neredeyse kadını koynuna sokacakmış gibi davranıyor.
28.03.2018
annemle ablam mağazada bir başka yerde dolanıyorlar ben de başka bir tarafta. tam o sırada çok eski bir arkadaşımla karşılaşıp ayaküstü sohbet ediyorum.
annem uzaktan görüyor kaşlarını çatıyor, gözünü bana dikip ablamı dinlemiyor, o şunu alsam mı falan derken aklı bende!! kaş göz ediyor kafasını kim o? der gibi sallıyor. hatta işaret edip beni yanına çağırıyor.
kızla konuşmam bitiyor o erken ayrılıyor mağazadan. o sırada annem bana doğru sorgulayan bakışlarla yürüyor oluyor, arkadaşım annemi tanımadığı için yanından geçip gidiyor annem de asık suratı somurtmuş ağzı sorgulayan gözleriyle kızı süzüyor.
nazlı eski bir arkadaşını görmüş hoşbeş ediyor diye düşünüp memnun olacağına sinirleniyor ve canı sıkılıyor. neden ilgi odağı kendisi değil??????? neden yanına gelip yağlayıp ballamadı?
keşke anneme yağ çekse beni de aşağılayıp eskiden ne kadar boktan bir öğrenci arkadaş ve insan olduğumla ilgili berbat hikayeler anlatıp beni küçümsese.
geçenlerde gördüğü eski arkadaşı kendini tanıyamadı diye hala sinirli. anıp anıp kin güdüyor. çok iyimser iyi niyetli biridir de kendisi. sürekli o arkadaşıyla ilgili kötü anılarını anlatıp duruyor kötü özellikler sıralıyor kadın hakkında.
memnuniyetsiz bir şekilde bana doğru geliyor. eski bir okul arkadaşımla 5 dakika hoşbeş bile etmeyeyim!!beni hatırlamasınlar tanımasınlar...
bana beğenerek bakanlardan da hiç hoşlanmaz mesela. kimse beğenmesin sevmesin hatırlamasın önemsemesin değer vermesin sadece kullansınlar ve kötü davransınlar ama öyle belirgin bir şekilde değil sadece ben kendimi değersiz ve berbat hissedeceğim bir şekilde olsun bunlar!!
hayret nasıl tanıdı seni?!!!
niye tanımasın 50 yıl mı geçti!!!
aklı sıra beni küçümsüyor, burun kıvırıyor! kendini tanımadı ya arkadaşı beni de tanımasın kimse!!
kendi unutulmaz oysa. herkes hayran herkes aşık herkes gıpta ediyor!!
annem uzaktan görüyor kaşlarını çatıyor, gözünü bana dikip ablamı dinlemiyor, o şunu alsam mı falan derken aklı bende!! kaş göz ediyor kafasını kim o? der gibi sallıyor. hatta işaret edip beni yanına çağırıyor.
kızla konuşmam bitiyor o erken ayrılıyor mağazadan. o sırada annem bana doğru sorgulayan bakışlarla yürüyor oluyor, arkadaşım annemi tanımadığı için yanından geçip gidiyor annem de asık suratı somurtmuş ağzı sorgulayan gözleriyle kızı süzüyor.
nazlı eski bir arkadaşını görmüş hoşbeş ediyor diye düşünüp memnun olacağına sinirleniyor ve canı sıkılıyor. neden ilgi odağı kendisi değil??????? neden yanına gelip yağlayıp ballamadı?
keşke anneme yağ çekse beni de aşağılayıp eskiden ne kadar boktan bir öğrenci arkadaş ve insan olduğumla ilgili berbat hikayeler anlatıp beni küçümsese.
geçenlerde gördüğü eski arkadaşı kendini tanıyamadı diye hala sinirli. anıp anıp kin güdüyor. çok iyimser iyi niyetli biridir de kendisi. sürekli o arkadaşıyla ilgili kötü anılarını anlatıp duruyor kötü özellikler sıralıyor kadın hakkında.
memnuniyetsiz bir şekilde bana doğru geliyor. eski bir okul arkadaşımla 5 dakika hoşbeş bile etmeyeyim!!beni hatırlamasınlar tanımasınlar...
bana beğenerek bakanlardan da hiç hoşlanmaz mesela. kimse beğenmesin sevmesin hatırlamasın önemsemesin değer vermesin sadece kullansınlar ve kötü davransınlar ama öyle belirgin bir şekilde değil sadece ben kendimi değersiz ve berbat hissedeceğim bir şekilde olsun bunlar!!
hayret nasıl tanıdı seni?!!!
niye tanımasın 50 yıl mı geçti!!!
aklı sıra beni küçümsüyor, burun kıvırıyor! kendini tanımadı ya arkadaşı beni de tanımasın kimse!!
kendi unutulmaz oysa. herkes hayran herkes aşık herkes gıpta ediyor!!
her konu itinayla olumsuz yorumlara eleştirilere fikirlere ve anılara bağlanır!!
olumsuz şeylerden bahsetmekten hiç hoşlanmazmış!! ablama öyle diyor. o da baş sallayarak onay veriyor!!!??????????
niye her ağzını açtığında olumsuzluk kin nefret düşmanlık dökülüyor ya?
her konu itinayla olumsuz yorumlara eleştirilere fikirlere ve anılara bağlanır!!
ona göre hatta hep başkaları mesela ben tabi ki olumsuz ve karamsarım!!!
ağzından güzel laf sene de bir çıkar onu da burnundan getirmezse fitil fitil ödetir. muhakkak senden çok boktan bir şey isteyecektir! mesela komşunun yatalak kocasının boklu götünü banyoya taşımak!! kadıncağıza acımış çok fıtık olmaktan korkuyormuş ben taşıyayımmış. ya ben fıtık olursam?
ne belli olmayacağı? ailede var bilmem ırsi mi ama eklem sorunları mide ağrı gibi sorunlar tüm ailede var. bende de mi olacağı garanti olsun? teyze fıtık olacağına ben genç yaşta olayım nasılsa beni takan yok!!
........
geçende diyor ki kendi kendine bir yöntem geliştirmiş. artık yatağa yattığı zaman olumsuz şeyler düşünmemeye çalışıyormuş. böylece uykuya daha erken dalabiliyormuş.
?????????????!!!!!!!!!!1111
tabi o saate kadar aklındaki içindeki tüm olumsuz fikirleri dile getirerek dışavurmuş senin kafanı kazan gibi etmiş şişirmiştir. içini boşaltıp gidip uyuyor!! sen yapacak olsan mesela seni rahaaatça huzur kaçırmakla suçlar!! kendi konuşup deşarj olacak ama sen olmayacasın!!
e madem konuşarak deşarj olamıyorum başka bir şeyle olayım: hayır olma!!!
film dizi izleme şarkı dinleme yürüyüş yapma çizme yazma okuma işe gitme banyo yapma kendini şımartma alışveriş yapma= temizlik yap ya da tıkın!! yani ya bol kimyasal soluyup kendine zarar ver ya da tıkınıp damarlarını tıka!!
boş saatlerimi asla söylemiyor kendime ayırıyorum. hafta sonları da muhakkak bir bahane bulup evden çıkıyorum. ama tut ki gitmedim bir yere tepeme dikilip sorgular!! o zamaaaaan perdeleri yıkayalım!!!
ee başka türlü zaman nasıl geçecekmiş ne yapacakmışım ki sanki?????
niye her ağzını açtığında olumsuzluk kin nefret düşmanlık dökülüyor ya?
her konu itinayla olumsuz yorumlara eleştirilere fikirlere ve anılara bağlanır!!
ona göre hatta hep başkaları mesela ben tabi ki olumsuz ve karamsarım!!!
ağzından güzel laf sene de bir çıkar onu da burnundan getirmezse fitil fitil ödetir. muhakkak senden çok boktan bir şey isteyecektir! mesela komşunun yatalak kocasının boklu götünü banyoya taşımak!! kadıncağıza acımış çok fıtık olmaktan korkuyormuş ben taşıyayımmış. ya ben fıtık olursam?
ne belli olmayacağı? ailede var bilmem ırsi mi ama eklem sorunları mide ağrı gibi sorunlar tüm ailede var. bende de mi olacağı garanti olsun? teyze fıtık olacağına ben genç yaşta olayım nasılsa beni takan yok!!
........
geçende diyor ki kendi kendine bir yöntem geliştirmiş. artık yatağa yattığı zaman olumsuz şeyler düşünmemeye çalışıyormuş. böylece uykuya daha erken dalabiliyormuş.
?????????????!!!!!!!!!!1111
tabi o saate kadar aklındaki içindeki tüm olumsuz fikirleri dile getirerek dışavurmuş senin kafanı kazan gibi etmiş şişirmiştir. içini boşaltıp gidip uyuyor!! sen yapacak olsan mesela seni rahaaatça huzur kaçırmakla suçlar!! kendi konuşup deşarj olacak ama sen olmayacasın!!
e madem konuşarak deşarj olamıyorum başka bir şeyle olayım: hayır olma!!!
film dizi izleme şarkı dinleme yürüyüş yapma çizme yazma okuma işe gitme banyo yapma kendini şımartma alışveriş yapma= temizlik yap ya da tıkın!! yani ya bol kimyasal soluyup kendine zarar ver ya da tıkınıp damarlarını tıka!!
boş saatlerimi asla söylemiyor kendime ayırıyorum. hafta sonları da muhakkak bir bahane bulup evden çıkıyorum. ama tut ki gitmedim bir yere tepeme dikilip sorgular!! o zamaaaaan perdeleri yıkayalım!!!
ee başka türlü zaman nasıl geçecekmiş ne yapacakmışım ki sanki?????
bir etkinliğe gidecek olsam da önceden haberi olsa. gitmemyeyim yapmayayım diye o süre zarfında psikolojik baskı yapar engellemeye çaılışır. gitmeyeyim yapmayayım diye uğraşır durur. başaramayacaksa da en azından zerre keyif almamamı sağlamaya çalışır!!
türlü kötü senaryoları defalarca anlatır, benzer olaylar bulur anlatır, o yapacağım her neyse onu kötüler durur. hiç olmadı sivilcen çıkmış götünü büyük gösteriyor saçın da iyi şekil almamış efektlerini kullanır. en azından özgüvensiz memnuniyetsiz kendini kötü hissederek ve endişelenerek yap da zıkkım olsun sana!!
ama başkasına böbürlenirken gör sen. dünyanın en anlayışlı en medeni en çağdaş en hoş görülü en sosyal en destekleyen en karışmayan annesi sanırsın. kendini över bitiremez doyamaz.
daha da bana pişkince senelerce her örnekte bana yukarıda yazdığım gibi davranmasına rağmen der ki sosyal değilmişim kendi olsaymış bla bla bla. etmiyormuşum yapmıyormuşum bilmem ne!!
hemen ardından madem öyle deyip sinemaya gidecek ol mesela anında yön değiştirip ilk hareketlere geri döner!! ee noldu??????
türlü kötü senaryoları defalarca anlatır, benzer olaylar bulur anlatır, o yapacağım her neyse onu kötüler durur. hiç olmadı sivilcen çıkmış götünü büyük gösteriyor saçın da iyi şekil almamış efektlerini kullanır. en azından özgüvensiz memnuniyetsiz kendini kötü hissederek ve endişelenerek yap da zıkkım olsun sana!!
ama başkasına böbürlenirken gör sen. dünyanın en anlayışlı en medeni en çağdaş en hoş görülü en sosyal en destekleyen en karışmayan annesi sanırsın. kendini över bitiremez doyamaz.
daha da bana pişkince senelerce her örnekte bana yukarıda yazdığım gibi davranmasına rağmen der ki sosyal değilmişim kendi olsaymış bla bla bla. etmiyormuşum yapmıyormuşum bilmem ne!!
hemen ardından madem öyle deyip sinemaya gidecek ol mesela anında yön değiştirip ilk hareketlere geri döner!! ee noldu??????
bende hiç öyle korkular yok işte __ ağzından çıkan her cümle aleyhine delil olarak kullanılabilir
son zamanlarda evdeki elektrikte bir şanssızlık var, zırt pırt sigorta atıp duruyor. kaç kere elektrikçi çağrıldı. o kadar garip zamanlarda atıyor ki sigorta delirir insan.
anneme göre hava hoş sabah atmışsa sigorta oturup bütün gün elektrikçi gelsin diye bekleyecek dandik işime gitmeyecekmişim!!
niye acele ettiriyormuşum ki adamı zamandan bol neyim varmış sanki!!
neyse telefonda tarif ettiği gibi yaptım, memnun değil e ben çekip gidecekmiymişim ne yapacakmış gene atarsa. himmet'e haber ver ya da komşuya diyorum. memnun değil. ararmışım eve gelirmişim işten!
zaten beni eve çağırmak için bahane arıyor. aslı da annem beni çok sevdiği özlediği için arıyor sanıyor. hizmet beklediği için. sevse senelerce okuyacaksınız çalışacaksınız kendi paranız olacak kimseye muhtaç olmayacaksınız diye kafa ütüleyen kadın, senelerce atanamadım iş bulamadım diye her fırsatta bana laz sokan kadın iş bulup çalışıyorum sigortam yatıyor param var diye hiç de memnun olmuyor. emrine amade çaresiz bir zavallı olarak evde her hizmete hor kullanılarak koşmak için evde bulundurulması gereken bir robotmuşum gibi davranıyor...
sigorta ata ata sinir oldum artık tuşlara dokunmaya korkuyorum. bunu da sesli söylemişim.
annem en küçük falsonu yakalayıp aklında 50 yıl tutup her fırsatta seni sokmak kafana kakmak i.in fırsat kollar. ağzından çıkan her cümle aleyhine delil olarak kullanılabilir bizim evde!
hele kusurlarında ooohh memnuniyetle yakalar kafana kakar.
seneler evvel aşırı stresli ve yoğun dönemimde sınav derdindeyken bana yemeği emanet edip komşuya gitti. hiiiç haberi yok tabi benim ruh halimden! sınav stresi hormon bozuklukları sivilceler kilo yarınki sınav derken unutmuşum. anneme göre ben hep aklı 5 karış havada beceriksiz ve sorumsuz bir insandım zaten sırf hayattan zevk almaya çalışıyorum diye böyle şeyler söylerdi.
ne efendim müzik dinliyor dergi okuyor gülecek yer arıyormuşum diye!!
yemeği unuttum yandı diye bana senelerce laf soktu ipimle kuyuya inilmezmiş güvenilmez sorumsuz aklı başında olmayan biriymişim. hamarat ve becerikli de değilmişim. derslerim bari çok iyi olsa zar zor geçiyormuşum yeterince zeki değilmişim. nasıl okuyacakmışım nasıl yaşayacakmışım kim alacakmış beni çok merak ediyormuş!!
bunlar açıkça söylenmez tabi: hep ima hep laf aralarında sokmalar ve başka insanları öve öve bitiremeyip methiyeler düzmelerle kızım sana söylüyorum gelinim sen anla anlatımıyla.
ben de inanırdım. kendi prensesler gibi ve özgüvenli büyütülmüşmüş ama bize gelince asla 2 gram vermezdi, özgüvenli görse bir anını, ilk fırsatta kırmak için laf sokmaları hazırdı: nasılsa hep elinin altında bir kusurun hazırda vardı.
hala özgüvenim eksiktir aslında. ama eskiden hep kendimi kötü hissederdim beceremeyeceğimi yapamayacağımı düşünürdüm neye girişeceksem. insan annesi bilir diye hak veriyor.
ama sonra baktım başkalarına bu kadar davranmıyor. ne ablama ne başka bir yakınımıza. hatta yabancılara daha çok hayran. mesela en sevdiği şeylerden biri senin yanında başkalarını överek bitirememektir: demek istediği bu saydıklarımın sende zerresi yok!! aksini kendine düşün.
.... efem kendisinde hiç öyle korkular yokmuşmuş. 2 sigorta attı diye korkacakmıymış yani!?
yapma yaa!! bir kaç sene evvel odasındaki ampul patladı diye korkusunda hiç bir şeyi elleyemiyordu ya!
neyin fişini takıp çekiyorsun ki????
hiç.
herşeyin fişini takıp çekme görevi bana verilmiş, bir keresinde ağzından kaçırdı korkuyormuş çarpılmaktan!! beni çarpmasından korkmuyor yani!!!
anneme göre hava hoş sabah atmışsa sigorta oturup bütün gün elektrikçi gelsin diye bekleyecek dandik işime gitmeyecekmişim!!
niye acele ettiriyormuşum ki adamı zamandan bol neyim varmış sanki!!
neyse telefonda tarif ettiği gibi yaptım, memnun değil e ben çekip gidecekmiymişim ne yapacakmış gene atarsa. himmet'e haber ver ya da komşuya diyorum. memnun değil. ararmışım eve gelirmişim işten!
zaten beni eve çağırmak için bahane arıyor. aslı da annem beni çok sevdiği özlediği için arıyor sanıyor. hizmet beklediği için. sevse senelerce okuyacaksınız çalışacaksınız kendi paranız olacak kimseye muhtaç olmayacaksınız diye kafa ütüleyen kadın, senelerce atanamadım iş bulamadım diye her fırsatta bana laz sokan kadın iş bulup çalışıyorum sigortam yatıyor param var diye hiç de memnun olmuyor. emrine amade çaresiz bir zavallı olarak evde her hizmete hor kullanılarak koşmak için evde bulundurulması gereken bir robotmuşum gibi davranıyor...
sigorta ata ata sinir oldum artık tuşlara dokunmaya korkuyorum. bunu da sesli söylemişim.
annem en küçük falsonu yakalayıp aklında 50 yıl tutup her fırsatta seni sokmak kafana kakmak i.in fırsat kollar. ağzından çıkan her cümle aleyhine delil olarak kullanılabilir bizim evde!
hele kusurlarında ooohh memnuniyetle yakalar kafana kakar.
seneler evvel aşırı stresli ve yoğun dönemimde sınav derdindeyken bana yemeği emanet edip komşuya gitti. hiiiç haberi yok tabi benim ruh halimden! sınav stresi hormon bozuklukları sivilceler kilo yarınki sınav derken unutmuşum. anneme göre ben hep aklı 5 karış havada beceriksiz ve sorumsuz bir insandım zaten sırf hayattan zevk almaya çalışıyorum diye böyle şeyler söylerdi.
ne efendim müzik dinliyor dergi okuyor gülecek yer arıyormuşum diye!!
yemeği unuttum yandı diye bana senelerce laf soktu ipimle kuyuya inilmezmiş güvenilmez sorumsuz aklı başında olmayan biriymişim. hamarat ve becerikli de değilmişim. derslerim bari çok iyi olsa zar zor geçiyormuşum yeterince zeki değilmişim. nasıl okuyacakmışım nasıl yaşayacakmışım kim alacakmış beni çok merak ediyormuş!!
bunlar açıkça söylenmez tabi: hep ima hep laf aralarında sokmalar ve başka insanları öve öve bitiremeyip methiyeler düzmelerle kızım sana söylüyorum gelinim sen anla anlatımıyla.
ben de inanırdım. kendi prensesler gibi ve özgüvenli büyütülmüşmüş ama bize gelince asla 2 gram vermezdi, özgüvenli görse bir anını, ilk fırsatta kırmak için laf sokmaları hazırdı: nasılsa hep elinin altında bir kusurun hazırda vardı.
hala özgüvenim eksiktir aslında. ama eskiden hep kendimi kötü hissederdim beceremeyeceğimi yapamayacağımı düşünürdüm neye girişeceksem. insan annesi bilir diye hak veriyor.
ama sonra baktım başkalarına bu kadar davranmıyor. ne ablama ne başka bir yakınımıza. hatta yabancılara daha çok hayran. mesela en sevdiği şeylerden biri senin yanında başkalarını överek bitirememektir: demek istediği bu saydıklarımın sende zerresi yok!! aksini kendine düşün.
.... efem kendisinde hiç öyle korkular yokmuşmuş. 2 sigorta attı diye korkacakmıymış yani!?
yapma yaa!! bir kaç sene evvel odasındaki ampul patladı diye korkusunda hiç bir şeyi elleyemiyordu ya!
neyin fişini takıp çekiyorsun ki????
hiç.
herşeyin fişini takıp çekme görevi bana verilmiş, bir keresinde ağzından kaçırdı korkuyormuş çarpılmaktan!! beni çarpmasından korkmuyor yani!!!
27.03.2018
kısır döngü. olumsuz düşünceler- işe yaramayan meditasyon. boş saatler- dırdır vırdır....asla memnun olmamak- nihayet başardı!! sonunda mutlaka annene benzeyeceksin
kısır döngü.
sinirlenince tansiyonu çıkıyor.
tansiyonu çıkınca sinirleniyor.
ve bu kısır döngü hiç bitmiyor. çünkü durduk yere sinirlenecek şey arıyor bulmakta da üstüne yok. hatta aradan ne kadar zaman geçtiğinin de önemi yok bir şeyi hatırlayıp sinirlenmek için yeniden.
günler haftalar aylar hatta yıllar geçse bile.
40 sene önce birinin kendine söylediği bir şeyi hatırlayıp sinirleniyor mesela.
öyle sürekli vırvır ettiğine söylendiğine eleştirel olduğuna kusurculuğuna çok konuştuğuna çok zekiyim aşırı mantıklıyım diye övündüğüne bakmayın aslında hazır cevap hiç değil.
sadece benim yanımda bana karşı böyle; başkalarına şirin görünme peşinde ve kendinden daha baskın daha geveze daha cingöz kişilerin karşısında ise asla böyle şişinemiyor laf yetiştiremiyor. haliyle hazır cevap da olmayınca lafları içinde kalıyor.
nasıl atacak içinden o kadar lafı?
teyzemi arayıp ona anlatırdı eskiden ama doymaz bana da anlatırdı. şimdi teyzeme anlatamıyor zira zaten hasta ve torun bakıyor kıyamıyor belli ki, favori evladına hiç kıyamaz ablacığımın sinirini niye bozsun niye zamanını çalısın? e başka da konuşacak kimsesi yok. yakalarsa bir komşuya anlatır ama atlatıyor kaçıyor herkes.
e ihale bana kalır. her zaman.
aman nazlı'nın canı sıkılmasın aman nazlı'nın zamanını almamayım diye düşünmez. buna gerek olduğunu bile düşünmüyor.
bir gün ablama anlat dedim ne hakkı varmış kızcağızı sıkmaya!! öyle diyor. onun işi de derdi de başından aşkınmış!!
benim hiç derdim tasam yok!!! işim gücüm yok. bir önemim yok. zamanım çalınca moralim bozulsa bir önemi değeri savunanı yok!!
hep odama kaçıyorum ya işim var ya hastayım diye. ama nafile. o zaman da koridorda sigarayla dolanırken iki de bir açıp kapıyı içini de dumanı da boşaltıp gidiyor. bir süre sonra gene aynı sonra gene aynı.
başım ağrıyor diye odama bile kaçsam arada gelip kapıdan dırdırdırıdırırırırırırı gidiyor sonra. ayak üstü 5 dakika bişey değil.
hele yemek masasında!! o güzel yemekler zıkkım olsun boğazıma dizilsin ister gibi iyice haykırarak tekrarlayarak içini boşaltıyor. bir başladı mı bitmez: masayı kaldırırken bulaşıkları yerleştirirken ağzımı yüzümü yıkamak için banyoya geçerken sürekli peşimde sürekli tepemde sürekli şikayette.
insanın moralini bozmak bir yana iç enerjisini çeker emer bitirir posasını çıkarır: sonra sen o morali bozuk halinde ağzını açtığın an seni kendi moralini bozmakla pişkince suçlar.
hayır o bozmamış moralimi!!!!
benim tespitim söylemem yaşamam değer değil buna da kendisi karar verecek!!!
sonra da benim çalışmayıp gün boyu evde olduğum hayalini kuruyor: ben tüm gün evi temizlerken annem eleştirileri karamsar anılarıyla mütemadiyen konuşacak ve sigara üfleyecek.
hele akşam yatacağı saatlerde salondaysak iyice azıtıyor; herşey karamsarlık olumsuz anılarla dolu beyni için bir ilham kaynağı!!!!! televizyondaki 1 kişinin bir an için giydiği desenli gömleğin içindeki bir ton renk bile ilham saatlerce kötü şeyler anlatması için.
illa kendi hayatından olmak zorunda değil; siyasetten haberlerde izlediği cinayet programlarından 3. sayfa haberlerinden de olabilir tema. carcarcar dırdırıdır sonra gidip yatıyor. iddiasına göre her zaman zor dalıyor hiç iyi uyuyamıyor ama gece boyunca horultuları kesilmiyor hiç.
gece uykuya dalamıyorum kafam şişmiş tüm kötü düşünceler birlik olmuş bana saldırıyorlar 1 saat. artık yorgunluktan kendimden geçinceye kadar geçmiyor atamıyorum kafamdan. tam güzel bir şey düşünmek için kendi meditasyon yöntemimi uygulayacağım: italya sokaklarında tek başıma fotoğraf çekerek yürümek. ama gene saldırıyor annemin işlediği kötü düşünceler her türden olumsuzluk.
zaten istediği o. her an kafanda kötü olumsuz düşünceler anılar korkular olsun 1 saniye bile memnun olma keyif alma yaptığın şeyden!!
eskiden aksi için savaşacak gücüm vardı, daha kolay kovardım olumsuz düşünceleri kötü örnekleri annemin sürekli bana empoze ettiği beynimi doldurduğu her türden olumsuz fikri başımdan atardım. makyaj yaparken yürüyüşteyken şarkı dinlerken kulaklığı takıp gizlice tek başıma sinemaya giderken alışverişte...
artık kovamıyorum. beynimi ele geçiren yiyip bitiren bir virüs gibi. sürekli bana fısıldıyor herşeyin en olumsuz tarafını ve bunlarla ilgili her türlü olumsuz anıyı haberi olayı... ne makyajdan ne alışverişten hatta uykudan bile memnun olmuyor yapamıyorum. herşey tam hayallerindeki gibi memnuniyetsiz ve mutsuzum herşeyi zorla mecburen yapıyorum robot gibi.
ama seni sürekli bileyerek törpüleyerek istediği ayara getirdiğini anladığı anda yan çizmeye bayılır annem. anında beğenmemeye eleştirmeye başlar. yaptığım en ufak şeyin aksini beklemeye istemeye bayılır.
her sabah kafamı ütülüyor makyaj saç giyim konusunda ufak ufak ve mütemadiyen. tam bahsettiği gibi özenmiyorum uğraşmıyorum fazla asgariye düşürdüm herşeyi. ama hanfendi gene memnun değil!!! sorguluyor neden yapmıyorsun etmiyorsun????????
yani sen sürekli yapmak etmek iste uğraş o engellemek için savaşsın. zafer kazandığı an daha da mutsuz daha da memnuniyetsiz. doymuyor.
beynimi ele geçirdi.
mesela okulda bir kaç gün az bi boş saatim var arada. asssssla ağzımı açıp söylemiyorum kimseye ki o 1 saat boş bir öğretmenler odası falan bulup tek başıma mümkün olan en sessiz durumda kalabileyim. eskiden olsa bu zamanda kuaföre koşardım, ya da çıkış saatindeyse erken çıkmışsam alışverişe ya da filme giderdim. şimdi hiç ama hiç biri memnun etmiyor. hatta o boş zamanlarda daha da çok hücum ediyor bütün kötü bütün olumsuz fikirler.
şu anda her hangi bir konuda bir şey düşünün bir obje bile olabilir. artık annem gibi o şeyden yola çıkarak onlarca olumsuz fikir olumsuz anı çıkartabilirim!!!
tüm bunlar beynimin içini kemire n bir virüs gibi beni asla rahat bırakmıyor sürekli mutsuz olayım diye tepemdeler.
şu anda masamda bir silgi var ve onunla ilgili 10 olumsuz şeyi anında sıralayabilirim.
1-bir kere markası silinmiş ellemekten nefret ederim markası hemen silinen şeylerden.
2-çok da iyi silmiyor zaten.
3-bir keresinde silmek yerine leke yapmıştı nefret ederim.
4-bir keresinde de kağıdı kırıştırmıştı. kırışmış kağıttan nefret ederim. üstelik o kağıdı bir yere teslim etmem gerekiyordu kırışık kağıt verince kesin gözden düşmüşümdür!
5-silginin pislikleri heryere dökülüp etrafı kirletiyor.
6-ilk okuldayken en sevdiğim silgimi arkadaşım kaybetmişti bana da yenisini almamıştı. silgim kaybolunca ablamınkini almıştım. ablam silgisiz kalınca yeni silgi almak zorunda kalmış kendisine parasını boşa harcamış hep benim suçum!!
7-başka bir defasında da silgimi ödünç alan arkadaşım geri vermemiş kendi silgisi olduğunu iddia etmişti. üstünde nazlı niye yazıyor dediğimde de ben kendi silgisini almışım kendi de benimkini diye savunmuştu. ben silgisini alıp geri vermediğim için el koymuş benim silgime. ben de silgi vardı madem niye seninkini de alayım dediğimde tartışma çıkmış küsmüştük. annem de çok sevinmişti küstüğümüze zaten anası da bir boka benzemeyen lüzumsuz birisi demişti. bana hak verdiğinden değil arkadaşsız kalmamdan hoşlandığı için. ama hemen ardından hiç arkadaşın yok diye laf sokmak için fırsat bulduğuna sevindiğinden. kendisi çok popülermiş herkes hayran ve aşıkmış ama beni seven düşünen arayan soran yokmuş!!!
8-bir keresinde ısırarak silgisini koparmaya çalışan bir çocuğun boğazına kaçmış silgisi ve boğulup ölmüş.
9-bir zaman özenip kendime renkli kokulu büyük silgilerden almıştım ama iyi silmiyordu o da. annem yanılıp paramı boşa harcadığımı zevkle söylemiş, bir hatamı bir kusurumu daha gördüğü için memnun kafasının bir köşesine kaydetmişti. nazlı enayi salak seçimler yapıyor parasını çarçur ediyor. hiç mantıklı ve akıllı değil. kokulu silgi de ne demek orospu gibi! aklı beş karış havada bunun bir bok olmaz bundan. aklı fikri müzikte renkli bilmem nelerde. ilerde nasıl okuyacak kim alacak nikahına? zaten güzel değil bir de böyle boktan hata dolu bir karakterde asla adam olamaz......
10-neyseki artık silgiye ihtiyacım yok. artık tükenmez kalem kullanıyorum sadece neredeyse. ama yazım çok çirkin doktor yazısı bile daha okunaklı! kimse ne yazıyorum anlamıyor benim eğitimsiz kültürsüz kişiliksiz olduğumu düşünüyorlardrı kes,n zaten hiçkimse sevmiyor beni. ama normal. annem gibi özgüven verilerek prensesler gbi büyümüş değilim ki.... bana yakışmaz bana uymaz alamam yapamam edemem ben kimim ki önemsiz değersiz bir varlık....
YAZDIĞIM SAÇMALIKLARI ARTIK DOKTORUM BİLE OKUMUYORDUR. ZATEN BENDEN DE BİR BOK OLMAZ.
İSTETİSTİKLERDE GÖRÜNEN 2-3 TIKLAMA DA BENİM KENDİ TIKLAMALARIMDIR.
ANCA BENDEN BOK OLUR. TAM DA BOKLARA LAYIĞIM....
sinirlenince tansiyonu çıkıyor.
tansiyonu çıkınca sinirleniyor.
ve bu kısır döngü hiç bitmiyor. çünkü durduk yere sinirlenecek şey arıyor bulmakta da üstüne yok. hatta aradan ne kadar zaman geçtiğinin de önemi yok bir şeyi hatırlayıp sinirlenmek için yeniden.
günler haftalar aylar hatta yıllar geçse bile.
40 sene önce birinin kendine söylediği bir şeyi hatırlayıp sinirleniyor mesela.
öyle sürekli vırvır ettiğine söylendiğine eleştirel olduğuna kusurculuğuna çok konuştuğuna çok zekiyim aşırı mantıklıyım diye övündüğüne bakmayın aslında hazır cevap hiç değil.
sadece benim yanımda bana karşı böyle; başkalarına şirin görünme peşinde ve kendinden daha baskın daha geveze daha cingöz kişilerin karşısında ise asla böyle şişinemiyor laf yetiştiremiyor. haliyle hazır cevap da olmayınca lafları içinde kalıyor.
nasıl atacak içinden o kadar lafı?
teyzemi arayıp ona anlatırdı eskiden ama doymaz bana da anlatırdı. şimdi teyzeme anlatamıyor zira zaten hasta ve torun bakıyor kıyamıyor belli ki, favori evladına hiç kıyamaz ablacığımın sinirini niye bozsun niye zamanını çalısın? e başka da konuşacak kimsesi yok. yakalarsa bir komşuya anlatır ama atlatıyor kaçıyor herkes.
e ihale bana kalır. her zaman.
aman nazlı'nın canı sıkılmasın aman nazlı'nın zamanını almamayım diye düşünmez. buna gerek olduğunu bile düşünmüyor.
bir gün ablama anlat dedim ne hakkı varmış kızcağızı sıkmaya!! öyle diyor. onun işi de derdi de başından aşkınmış!!
benim hiç derdim tasam yok!!! işim gücüm yok. bir önemim yok. zamanım çalınca moralim bozulsa bir önemi değeri savunanı yok!!
hep odama kaçıyorum ya işim var ya hastayım diye. ama nafile. o zaman da koridorda sigarayla dolanırken iki de bir açıp kapıyı içini de dumanı da boşaltıp gidiyor. bir süre sonra gene aynı sonra gene aynı.
başım ağrıyor diye odama bile kaçsam arada gelip kapıdan dırdırdırıdırırırırırırı gidiyor sonra. ayak üstü 5 dakika bişey değil.
hele yemek masasında!! o güzel yemekler zıkkım olsun boğazıma dizilsin ister gibi iyice haykırarak tekrarlayarak içini boşaltıyor. bir başladı mı bitmez: masayı kaldırırken bulaşıkları yerleştirirken ağzımı yüzümü yıkamak için banyoya geçerken sürekli peşimde sürekli tepemde sürekli şikayette.
insanın moralini bozmak bir yana iç enerjisini çeker emer bitirir posasını çıkarır: sonra sen o morali bozuk halinde ağzını açtığın an seni kendi moralini bozmakla pişkince suçlar.
hayır o bozmamış moralimi!!!!
benim tespitim söylemem yaşamam değer değil buna da kendisi karar verecek!!!
sonra da benim çalışmayıp gün boyu evde olduğum hayalini kuruyor: ben tüm gün evi temizlerken annem eleştirileri karamsar anılarıyla mütemadiyen konuşacak ve sigara üfleyecek.
hele akşam yatacağı saatlerde salondaysak iyice azıtıyor; herşey karamsarlık olumsuz anılarla dolu beyni için bir ilham kaynağı!!!!! televizyondaki 1 kişinin bir an için giydiği desenli gömleğin içindeki bir ton renk bile ilham saatlerce kötü şeyler anlatması için.
illa kendi hayatından olmak zorunda değil; siyasetten haberlerde izlediği cinayet programlarından 3. sayfa haberlerinden de olabilir tema. carcarcar dırdırıdır sonra gidip yatıyor. iddiasına göre her zaman zor dalıyor hiç iyi uyuyamıyor ama gece boyunca horultuları kesilmiyor hiç.
gece uykuya dalamıyorum kafam şişmiş tüm kötü düşünceler birlik olmuş bana saldırıyorlar 1 saat. artık yorgunluktan kendimden geçinceye kadar geçmiyor atamıyorum kafamdan. tam güzel bir şey düşünmek için kendi meditasyon yöntemimi uygulayacağım: italya sokaklarında tek başıma fotoğraf çekerek yürümek. ama gene saldırıyor annemin işlediği kötü düşünceler her türden olumsuzluk.
zaten istediği o. her an kafanda kötü olumsuz düşünceler anılar korkular olsun 1 saniye bile memnun olma keyif alma yaptığın şeyden!!
eskiden aksi için savaşacak gücüm vardı, daha kolay kovardım olumsuz düşünceleri kötü örnekleri annemin sürekli bana empoze ettiği beynimi doldurduğu her türden olumsuz fikri başımdan atardım. makyaj yaparken yürüyüşteyken şarkı dinlerken kulaklığı takıp gizlice tek başıma sinemaya giderken alışverişte...
artık kovamıyorum. beynimi ele geçiren yiyip bitiren bir virüs gibi. sürekli bana fısıldıyor herşeyin en olumsuz tarafını ve bunlarla ilgili her türlü olumsuz anıyı haberi olayı... ne makyajdan ne alışverişten hatta uykudan bile memnun olmuyor yapamıyorum. herşey tam hayallerindeki gibi memnuniyetsiz ve mutsuzum herşeyi zorla mecburen yapıyorum robot gibi.
ama seni sürekli bileyerek törpüleyerek istediği ayara getirdiğini anladığı anda yan çizmeye bayılır annem. anında beğenmemeye eleştirmeye başlar. yaptığım en ufak şeyin aksini beklemeye istemeye bayılır.
her sabah kafamı ütülüyor makyaj saç giyim konusunda ufak ufak ve mütemadiyen. tam bahsettiği gibi özenmiyorum uğraşmıyorum fazla asgariye düşürdüm herşeyi. ama hanfendi gene memnun değil!!! sorguluyor neden yapmıyorsun etmiyorsun????????
yani sen sürekli yapmak etmek iste uğraş o engellemek için savaşsın. zafer kazandığı an daha da mutsuz daha da memnuniyetsiz. doymuyor.
beynimi ele geçirdi.
mesela okulda bir kaç gün az bi boş saatim var arada. asssssla ağzımı açıp söylemiyorum kimseye ki o 1 saat boş bir öğretmenler odası falan bulup tek başıma mümkün olan en sessiz durumda kalabileyim. eskiden olsa bu zamanda kuaföre koşardım, ya da çıkış saatindeyse erken çıkmışsam alışverişe ya da filme giderdim. şimdi hiç ama hiç biri memnun etmiyor. hatta o boş zamanlarda daha da çok hücum ediyor bütün kötü bütün olumsuz fikirler.
şu anda her hangi bir konuda bir şey düşünün bir obje bile olabilir. artık annem gibi o şeyden yola çıkarak onlarca olumsuz fikir olumsuz anı çıkartabilirim!!!
tüm bunlar beynimin içini kemire n bir virüs gibi beni asla rahat bırakmıyor sürekli mutsuz olayım diye tepemdeler.
şu anda masamda bir silgi var ve onunla ilgili 10 olumsuz şeyi anında sıralayabilirim.
1-bir kere markası silinmiş ellemekten nefret ederim markası hemen silinen şeylerden.
2-çok da iyi silmiyor zaten.
3-bir keresinde silmek yerine leke yapmıştı nefret ederim.
4-bir keresinde de kağıdı kırıştırmıştı. kırışmış kağıttan nefret ederim. üstelik o kağıdı bir yere teslim etmem gerekiyordu kırışık kağıt verince kesin gözden düşmüşümdür!
5-silginin pislikleri heryere dökülüp etrafı kirletiyor.
6-ilk okuldayken en sevdiğim silgimi arkadaşım kaybetmişti bana da yenisini almamıştı. silgim kaybolunca ablamınkini almıştım. ablam silgisiz kalınca yeni silgi almak zorunda kalmış kendisine parasını boşa harcamış hep benim suçum!!
7-başka bir defasında da silgimi ödünç alan arkadaşım geri vermemiş kendi silgisi olduğunu iddia etmişti. üstünde nazlı niye yazıyor dediğimde de ben kendi silgisini almışım kendi de benimkini diye savunmuştu. ben silgisini alıp geri vermediğim için el koymuş benim silgime. ben de silgi vardı madem niye seninkini de alayım dediğimde tartışma çıkmış küsmüştük. annem de çok sevinmişti küstüğümüze zaten anası da bir boka benzemeyen lüzumsuz birisi demişti. bana hak verdiğinden değil arkadaşsız kalmamdan hoşlandığı için. ama hemen ardından hiç arkadaşın yok diye laf sokmak için fırsat bulduğuna sevindiğinden. kendisi çok popülermiş herkes hayran ve aşıkmış ama beni seven düşünen arayan soran yokmuş!!!
8-bir keresinde ısırarak silgisini koparmaya çalışan bir çocuğun boğazına kaçmış silgisi ve boğulup ölmüş.
9-bir zaman özenip kendime renkli kokulu büyük silgilerden almıştım ama iyi silmiyordu o da. annem yanılıp paramı boşa harcadığımı zevkle söylemiş, bir hatamı bir kusurumu daha gördüğü için memnun kafasının bir köşesine kaydetmişti. nazlı enayi salak seçimler yapıyor parasını çarçur ediyor. hiç mantıklı ve akıllı değil. kokulu silgi de ne demek orospu gibi! aklı beş karış havada bunun bir bok olmaz bundan. aklı fikri müzikte renkli bilmem nelerde. ilerde nasıl okuyacak kim alacak nikahına? zaten güzel değil bir de böyle boktan hata dolu bir karakterde asla adam olamaz......
10-neyseki artık silgiye ihtiyacım yok. artık tükenmez kalem kullanıyorum sadece neredeyse. ama yazım çok çirkin doktor yazısı bile daha okunaklı! kimse ne yazıyorum anlamıyor benim eğitimsiz kültürsüz kişiliksiz olduğumu düşünüyorlardrı kes,n zaten hiçkimse sevmiyor beni. ama normal. annem gibi özgüven verilerek prensesler gbi büyümüş değilim ki.... bana yakışmaz bana uymaz alamam yapamam edemem ben kimim ki önemsiz değersiz bir varlık....
YAZDIĞIM SAÇMALIKLARI ARTIK DOKTORUM BİLE OKUMUYORDUR. ZATEN BENDEN DE BİR BOK OLMAZ.
İSTETİSTİKLERDE GÖRÜNEN 2-3 TIKLAMA DA BENİM KENDİ TIKLAMALARIMDIR.
ANCA BENDEN BOK OLUR. TAM DA BOKLARA LAYIĞIM....
26.03.2018
survivor izmemek için odama kaçıp bilgisayar başına geçiryorum ama 10 yıldır kabul edemiyor izlemek istemediğimi. her fırsatta beni çağırıyor, olmadı gelip bana anlatıyor, reklam girince gidip bir sigara yakıyor evin için yürüyüş yaparak dolaşırken kapımı açıp bana anlatıyor, kapatıp biraz daha dolaşıyor sonra yeniden gelip anlatıyor!!!
insanları da tanımazsam o kadra sinir oluyor ki sana anlatmıştım böyle böyle diye!!!!!!!!!!!
izlemek de duymak da öğrenmek de istemiyorum en azından ben senin izlemedi engellemiyoru.a ma kendi benim zilemek istediğim şeylere zerre saygılı değil!!
gel izle tamam diyor mesela ben talk şov seviyorum. buna izlemek denmez ki adamlar konuştukça annem de coşuyor konuşmasında!!
yani gözüm mesela mehmet aslantuğ'u görüyor ama kulaklarımda annemin sesi.
doğa'nın giydiği kıyafetin içindeki bir renkten ilham aldı bilmem ne zamanlar ne kadar şık giyindiğini ve elbisesini anlattı program bitene kadar!!
insanları da tanımazsam o kadra sinir oluyor ki sana anlatmıştım böyle böyle diye!!!!!!!!!!!
izlemek de duymak da öğrenmek de istemiyorum en azından ben senin izlemedi engellemiyoru.a ma kendi benim zilemek istediğim şeylere zerre saygılı değil!!
gel izle tamam diyor mesela ben talk şov seviyorum. buna izlemek denmez ki adamlar konuştukça annem de coşuyor konuşmasında!!
yani gözüm mesela mehmet aslantuğ'u görüyor ama kulaklarımda annemin sesi.
doğa'nın giydiği kıyafetin içindeki bir renkten ilham aldı bilmem ne zamanlar ne kadar şık giyindiğini ve elbisesini anlattı program bitene kadar!!
nasıl bir külot bu kadar kıvrılmış karman çorman olmuş olabilir?
ben çamaşır yıkamasam asssssla elini sürmüyor dağ gibi yığılıyor kirliler. ama soracak olsan hep kendisi yıkıyor. çamaşır makinalarıyla korkunç geçmişinden ve travmalarından sonra tamamen koptu. eskiden en azından kapatıp çamaşırları içinden almayı biliyordu şimdi onu da unuttu.
hastalandım mesela 40 derece ateşle yatıp kalakalmışım boyuna şikayet ediyor ev kirlenmiş temiz çamaşırı kalmamış.
tamam yaşlıdır yorulur diye ben yapıyorum ama 1 kere olsun bir güzel söz bir eline sağlık duyamazsın; her zaman kendisi daha iyi yapıyordur şuralarda buralarda da pislik kalmıştır.
bir zaman en azından kuruyanları topluyordu askılıktan şimdi ona bile el sürmüyor. ama başkalarına hala tüm ev işlerini kendi yapıyormuş gibi davranıyor.
sadece yemekleri yapıyor ona da asla karışmam. eskiden bazen 2 seçenek sunardı diyelim dolma mı yapayım tavuk mu. sana seçenek sunmuş güya tavuk dersin bir canı sıkılır bir bozulur söylene söyle yapar. sorma o zaman ne istiyorsan onu yap nasılsa her yediğini zıkkım etmekte üstüne yok ki.
ne istersen onu yap ben ne olsa yerim çünkü tüm yemekleri çok güzel yapıyorsun diyorum ama gene yaranmam imkansız. sevmediğim yemekleri bile söylemiyor yiyorum ama memnuniyetsizliğe o kadar odaklanmış ki olumsuzluktan başka bir şey göremiyor.
beğendiysem madem bir tabak daha yiyeyim!!!! her zaman 2. 3. tabağı yemeliyim!!
kilo almak hem sağlık hem hormonlarım ve dolayısıyla kist ve sivilceler konusunda baş düşmanım ama 20 yıldır neredeyse bunu kabullenmek istemiyor. hala iddiası gençken yenir!!
yedim senelerce ne oldu? sivilceli olmama bayılırmış demek için için. kimse beni insan kadın yerine koymaz diye düşünürmüş...
çamaşırları yıkadım asıyorum: o kadar karman çorman etmiş ki külotlarını, her birini düzeltip asıncaya kadar dakikalarca ayakta kaldım. nasılsa kendisi yıkayıp asmıyor toplayıp katlamyıor ütülemiyor diye son derece rahat; kapı kolları bile kirli asıp bırakma yeri. biz yapsaydık 1 kere aylarca dilinden düşmez senelerce de her aklına geldiğinde suçlayarak ne kadar nankör pis dağınık olduğunu dinlerdin.
daha da tepeme dikilip bir çamaşırı asamadın diyor!! yaşasın nazlı'da bir kusur daha bulduk!!!!
çamaşırları yavaş asıyor!
hangi koca alır bunu hangi adam katlanır buna hangi kaynana ağzına sıçmaz böyle bir kızın!!
söyleyince de önceden açaydın diyor. kirli bir donu baştan sona elleyecekmiyim koklaya koklaya?
ben çamaşır yıkamasam asssssla elini sürmüyor dağ gibi yığılıyor kirliler. ama soracak olsan hep kendisi yıkıyor. çamaşır makinalarıyla korkunç geçmişinden ve travmalarından sonra tamamen koptu. eskiden en azından kapatıp çamaşırları içinden almayı biliyordu şimdi onu da unuttu.
hastalandım mesela 40 derece ateşle yatıp kalakalmışım boyuna şikayet ediyor ev kirlenmiş temiz çamaşırı kalmamış.
tamam yaşlıdır yorulur diye ben yapıyorum ama 1 kere olsun bir güzel söz bir eline sağlık duyamazsın; her zaman kendisi daha iyi yapıyordur şuralarda buralarda da pislik kalmıştır.
bir zaman en azından kuruyanları topluyordu askılıktan şimdi ona bile el sürmüyor. ama başkalarına hala tüm ev işlerini kendi yapıyormuş gibi davranıyor.
sadece yemekleri yapıyor ona da asla karışmam. eskiden bazen 2 seçenek sunardı diyelim dolma mı yapayım tavuk mu. sana seçenek sunmuş güya tavuk dersin bir canı sıkılır bir bozulur söylene söyle yapar. sorma o zaman ne istiyorsan onu yap nasılsa her yediğini zıkkım etmekte üstüne yok ki.
ne istersen onu yap ben ne olsa yerim çünkü tüm yemekleri çok güzel yapıyorsun diyorum ama gene yaranmam imkansız. sevmediğim yemekleri bile söylemiyor yiyorum ama memnuniyetsizliğe o kadar odaklanmış ki olumsuzluktan başka bir şey göremiyor.
beğendiysem madem bir tabak daha yiyeyim!!!! her zaman 2. 3. tabağı yemeliyim!!
kilo almak hem sağlık hem hormonlarım ve dolayısıyla kist ve sivilceler konusunda baş düşmanım ama 20 yıldır neredeyse bunu kabullenmek istemiyor. hala iddiası gençken yenir!!
yedim senelerce ne oldu? sivilceli olmama bayılırmış demek için için. kimse beni insan kadın yerine koymaz diye düşünürmüş...
çamaşırları yıkadım asıyorum: o kadar karman çorman etmiş ki külotlarını, her birini düzeltip asıncaya kadar dakikalarca ayakta kaldım. nasılsa kendisi yıkayıp asmıyor toplayıp katlamyıor ütülemiyor diye son derece rahat; kapı kolları bile kirli asıp bırakma yeri. biz yapsaydık 1 kere aylarca dilinden düşmez senelerce de her aklına geldiğinde suçlayarak ne kadar nankör pis dağınık olduğunu dinlerdin.
daha da tepeme dikilip bir çamaşırı asamadın diyor!! yaşasın nazlı'da bir kusur daha bulduk!!!!
çamaşırları yavaş asıyor!
hangi koca alır bunu hangi adam katlanır buna hangi kaynana ağzına sıçmaz böyle bir kızın!!
söyleyince de önceden açaydın diyor. kirli bir donu baştan sona elleyecekmiyim koklaya koklaya?
her zaman kaşı çatık her zaman dudağı aşağı büküktür bir şeyleri beğenmiyor tiksiniyor gibi mimiklerle yaşar.
en mutlu huzurlu tatlı anlarda bile bir şer arar. bulamazsa yaratır. sürekli kusur arar ve bulur sadece olumsuzlıuğa odaklıdır.
diyelim ciddi bir olumsuzluk göremedi ortamda: nasıl memnun olunmaz nasıl zehir edilir nasıl boktan hissedilir? arar ve bulur. olmadı yaratır.
hiçbiri denk gelememişse üzerine birşey sıçratır yere bişey düşürür ve o günün o anın içine sıçılması için gereken zemin oluşmuştur.
zevk almamaya memnun olmamaya mutlu hissetmemeye yemin etmiş gibi sürekli bunlar için çabalar. sadece kendisinin mutsuz memnuniyetsiz kusursuz falan hissetmesi ona yetmez. başkalarının huzurunu mutluluğunu çalmak ister.
saatlerce iyi geçmiş bir günün sonunda hani tatillerden gezilerden dönerken de muhakkaka ama asla şaşmadı biriyle kavga çıkarması gibi. sonunda da olumsuzluğa aşık olduğu için güzel zamanları değil kötüleri hatırlar.
bunun zekadan ileri geldiğini düşünüyor bir de diğer kalanlar geri zekalı insanlar!! karamsar değilmiş asla kindarlığını kabul ediyor ama bunu da büyük bir yetenek ve zafermiş gibi ama karamsar değil çok gerçekçiymiş. anca aptallar anlamazmış onun gibi herşeyi.
başkalarının özellikle de benim iyi anılarım olmasın diye çabalarmış gibi herşeyimi sabote etmeye çalışır. gitmemi yapmamı engelleyememişse tedirgin endişeli mutsuz hissedeyim keyif alamamyayım diye uğraşır.
en mutlu huzurlu tatlı anlarda bile bir şer arar. bulamazsa yaratır. sürekli kusur arar ve bulur sadece olumsuzlıuğa odaklıdır.
diyelim ciddi bir olumsuzluk göremedi ortamda: nasıl memnun olunmaz nasıl zehir edilir nasıl boktan hissedilir? arar ve bulur. olmadı yaratır.
hiçbiri denk gelememişse üzerine birşey sıçratır yere bişey düşürür ve o günün o anın içine sıçılması için gereken zemin oluşmuştur.
zevk almamaya memnun olmamaya mutlu hissetmemeye yemin etmiş gibi sürekli bunlar için çabalar. sadece kendisinin mutsuz memnuniyetsiz kusursuz falan hissetmesi ona yetmez. başkalarının huzurunu mutluluğunu çalmak ister.
saatlerce iyi geçmiş bir günün sonunda hani tatillerden gezilerden dönerken de muhakkaka ama asla şaşmadı biriyle kavga çıkarması gibi. sonunda da olumsuzluğa aşık olduğu için güzel zamanları değil kötüleri hatırlar.
bunun zekadan ileri geldiğini düşünüyor bir de diğer kalanlar geri zekalı insanlar!! karamsar değilmiş asla kindarlığını kabul ediyor ama bunu da büyük bir yetenek ve zafermiş gibi ama karamsar değil çok gerçekçiymiş. anca aptallar anlamazmış onun gibi herşeyi.
başkalarının özellikle de benim iyi anılarım olmasın diye çabalarmış gibi herşeyimi sabote etmeye çalışır. gitmemi yapmamı engelleyememişse tedirgin endişeli mutsuz hissedeyim keyif alamamyayım diye uğraşır.
ne yaparsan yap sonunda annene benzeyeceksin
arkadaşım aslı diyor ki hep ne güzel annen seni hep arıyor özlüyor çok seviyor keşke beni de arasa eve çağırsa çalışma dese!
kendine göre bir sevgisi vardır elbet ama öyle de matah bişey değilim ki bayılsın!
annemin gözünde hep eksik hep yanlış hep çirkin hep kötü hep beceriksiz hep herşeyin olumsuz kısmıyım.
aslı da zannediyor ki annem beni çok sevdiği ve 7 saat göremeyince özlediği için arıyor. aptal aşık mı 7 saatte özlesin?
beni hizmetçisi kölesi olarak görüyor. ama ne güzelmiş bana kıyamıyormuş demek çalışma diyormuş keşke annesi de aslıya çalışma otur evde deseymiş. ne kadar çok istermiş evde boş oturup iş yaptıktan sonra televizyon izlemeyi!!
kendi anlatmıştı babası hergün para bırakmazsa evde 5 kuruş olmazmış, hemen hemen her sabah da annelerini gözleri önünde azarlar aşağılar hakaret eder hatta bazen dövermiş. ama annesinin hayatının mükemmel olduğunu çok mutlu olduğunu zannediyor. kadıncağız okuma yazma bile bilmiyor, evden tek başına çıkamıyor, sağlık güvencesi kendi parası eşyası falan yok. istiyor ki kızı okusun kendi parası, işi gücü, maaşı, emekliliği olsun, istiyor ki kimseye muhtaç çaresiz olmasın, istemediği sevmediği biriyle evlenip bir de hakaretlerini dayağını çekmek mecbriyetinde kalmasın. kendinin çektiklerini çekmek zorunda kalmasın. ama aslı hanım annesinin dünyanın en mesut insanı olduğunu zannediyor ve eğer çalışmayıp annesi gibi olursa kendisi de çok mutlu olacak.
kadın kendisi gibi olmasın diye uğraşıyor ama kızın aklı 5 karış havada. o kadar ciddi ve gerçekçi kızı kendi gibi olmasın diye debelenen annesinin aksine aklı hep havada bir mantıksız.
en çok söylediği şey zengin koca bulup çalışmayacağı! 5 senedir aynı terane 29 yaşına geldi, bu 5 senede eli yüzü düzgün bir herifle çıkagelmedi. nerde serseri nerde zibidi nerede çulsuz aslı'nın yanında. noldu ya zengin koca?
sanırsın annem özlediği için arıyor: sadece ben huzursuz olayım 5 daika rahat yüzü görmeyeyim ve sürekli evde iş çıksın. su kesilir beni arar eve gel der, şarter atar eve gel de... her türlü bahanesi eve gelmem üzerine kurulu. anneme göre dandik boktan bir özel okulda dandik bir öğretmenim bugün cam silecem deyip 3 gün işe gitmeyebilirim.
nasılsa o lanet olasıca babamdan boktan maaş varmış yetermiş de artarmış bana!!!!
böyle zamanlarım da oldu. ne zaman param olsa başlar dırdıra boktan babamın lanet parası!!
çalışmadığım zamanlarım da oldu evde olmamın kıymetini mi bildi? hatta temizlik takıntılı olduğum dönemler bile oldu kıymetini bildi mi? ne bir teşekkür ne bir eline sağlık der boyuna emreder kusur arar asla tatmin olmaz. her kusurumu da aklında tutup ilerde bir fırsatını yakaladığı zaman başımam kakmak için kullanır. tam istediği gibiydim: çalışmıyor evde sürekli iş yapıyordum hatta odama kapanıp bilgisayar başına ya da bir kitabın derginin başına bile az geçiyordum! sürekli tıkınıyor ve kendime hiç bakmıyordum. arkadaşlarımla görüşmüyor dışarı sadece markete çıkıyordum. memnun muydu?
hayır.
niye ben birşeyler yapıp yapmak isteyip de beni sürekli engellemeye çalışmaktan zevk alıyor. çalışıyorken çalışıyorsun diye şikayet eder eve zaman ayıramıyormuşsun, çalışmıyordum işte ama menun değildi.
evle ilgilenmesen suçlardı gücü yetmiyormuş yaşlanmış. sürekli ev işi yapıyordum işte ama gene memnun değildi.
arkadaşlarımla görüşsem sosyalleşsem hep bir bahaneyle engelleyemezse zevk almayayım diye uğraşırdı, evde gelmiyormuşıum da arkadaşlarım da da bir bok yokmuş da. görüşmediğim çıkmadığım zamanlar da asosyalsin diye eleştirir.
makyaj yapıyorsam kremler sürüyorsam gereksiz diye söylenir sanki kimin umrundaymış sanki ne önemi varmış ve üstü kapalı örneklerle ne kadar krem sürersem süreyim güzel olamayacağımı ima ederdi. kendini över bitiremezdi. işte yapmıyordum o arada hiç birini ama memnun değildi genede!! yapmıyorsun diye eleştirirdi kendisi gençken ne kadar bakımlıymış!!!!!!!!!!
ağzınla kuş tutsan yaranamazsın anneme ters tutmuşsun ya da ben başka kuş istemiştim der. en önemlisi ben ne yapıyorsam aksini savunarak bende kusur aramayı sever ve dırdır etmeyi.
o sıralar depresyondaydım: işsizdim atanamıyordum, arkadaşlarla kopmuştuk, hoşlandığım çocukla da, gene kilo almış ve sivilcelenmiştim. ama durumu bilmezmiş ya da halimden zevk alırmış gibi davranırdı.
komşu kızını öve öve bitiremezdi mesela, sanki gece koynuna alacak fantazi yapıyor!! hem çalışıyor hem okuyormuş hem sosyalmiş hem yeni çıkan tüm kitapları filmleri biliyormuş hem ev işlerini annesine bırakmıyor cam bile siliyormuş hem de çok bakımlıymış!!! ay üstelik cildi de ipek gibiymiş pırıl pırılmış pürüzsüzmüş! hem de boyu uzunmuş!!!
sana şöylesin böylesin demez direkt olarak ki ilerde sen bana böyle demiştin diye delil sunama onun yerine ima eder, başkalarını misal verir. demek istediği senin cildin bozuk sen güzel ve bakımlı değilsin sosyal değilsin akıllı başarılı değilsin!! hiç bir yerden vuramıyorsa boydan ve ciltten vuru.
polikistik over bir hastalık üstelik menapoza girinceye kadar kurtulamayacağın bir şey alay edilecek halim mi var benim!!! hem sonra sürekli tıkınmamı isteyip kilo almama hormonlarımın bozulmasına ve yine kist çıkmasına sebep olan sen değil misin?
boy konusu da en sevdiği kozu: sanki kendisi çağla şıkel babam de ibrahim kutluay kadar boydalar ama ben bu kadar kalmışım. kendisi 152 babam 167 imiş. anca bu kadar uzamışım. en azından benden 11 santim uzun diyeceğine beni kısa buluyor. ne yaptın ya uzayalım diye? hiçbirşey!!!
bir yüzme öğrenelim istedim ne laflar yedim aylarca!! sitenin bahçes,nde top oynamamıza bile gıcık olur 30 dakikayla sınırlardı. balık yemek kesinlikle yasaktı kılçık fobisi var o da eksik olsun. süt kokusundan iğrendiği için sadece bol şekerli sütlaç yapardı!! sadece oturup ders çalışarak boy uzamıyor genlerde yoksa. doktora götürüp daha uzun olsunlar diye ne yapmalı diye sormuşluğu yok bile!
152lik boyla kendini orta boylu olduğuna inandırmış. kendinden kısa bir kaş kişi tanımış diye. ama anneme göre ben kısa boyluyum!!!
annem çözüm aramaz üretmez sadece kusurları görür ve şikayet eder. o kadar.
mesela sen hiiiiiç farkında değilmişsin olamazmışsın zekan yetmezmiş gibi bir bilgiçlikle kilo aldığını götünün kocaman olduğunu belirtir. sanki kendi götü kocaman değil, genetik belası işte. ama bir öneride bulunmaz: rejim yap doktora git demez. sen yapmaya kalktın mı da bundan hiç hoşlanmaz yapmaman için uğraşır gizlice.
rejim yapıyorsan inadına inadına pastalar çörekler börekler yapar yoğun çikolatalı bol şekerli kremalı yağlı!!
moralin iyiyse bozmaya çalışır kötüyse de şikayet eder!!
mesela sen bir eşyana kıymet veriyorsan ve pahalıya almışsan muhakkak suikaste uğrar!!! ya düşürür kırar parfümü, ya temizlikçi kadına verir rujları deri ceketleri!!!
başkalarının cildini fantazi kuruyormuş gibi över eğer sivilcen çıkmış dememişse. yani senin cildin boktan. hiç mi payın yok? hiç mi alakan yok??? ona göre asla yoktur. gerçekten buna inanır. genetik faktörler bir yana bana çocukluk ve ilk gençliğimde sürekli yağlı şekerli asitli şeyleri dayadı durdu: pasta börek kek kurabiye çörek bol bol kola. eden çıkmayalım sürekli evde ders çalışalımın mükafatı güya: hele yaptığı şeyi bir yiyeme. senden daha hain nankör evlat daha yok. ne emekler çekmiş ne masraflar yapmış!!!
çok aşırı bilinçli olduğını iddia etse de senelerce doktora gitmememi sağlamak için yırtındı: paramız mı var şimdi diye nankör olduğumu ima etti, gelecek ay gideriz sonra bakarız diye beni oyaladı durdu. her halt için doktora koşacaksak işimiz varmış. ona göre sarımsak sürüp otursam yeterdi!! daha iyiydi aklınca kimse bana dönüp kız diye bakmaz tehlike yaşamam erkekleri çekmem: hem bir taşla iki kuş hem erkekleri cezbetmez hem de kendini kötü hissedeceği için özgüveni olmaz parmağımda oynatırım!!
bir ara sırtımı bile silme sivilce kapladı iltihaplı. bana ne derdi bu dünyanın en duyarlı en bilinçli en aklıı en mantıklı en vicdanlı en yardımsever insanı: iğrenç görünüyormuş!!! hep kendim yıkandığım için iyi yıkayamıyormuşum pismişim!!!
tabi kocaya verinceye kadar kendi yıkayacaktı çünkü!!! derimizi yüzer gibi sürtüp kızartana kadar hem de o sırada söylenerek!! evlilik insanın hayatını mahvediyormuş evlilik insanın hayatına sıçıyormuş!! çocukken böyle derdi bizi yıkarken ya da başka zul gelen şeyler yaparken.
yani sanki dünyayı gezecekmiş büyük bir şey icat edecekmiş şahane bir sanat eseri üretecekmiş de o sırada biza hamile kalmış ama daha çok bana. ablacığım aşk meyvesi olduğu için hep %50 yırtardı her suçlamadan. 28 yaşında evlenene kadar aklın nerdeydi acaba?
birisi bir şey sorduğunda neden yapmadınız neden gitmediniz falan babında annem bizi bahane ederdi. mesela bizim yüzümüzden gidememiş üniversiteye! duyan da 17 yaşında ana oldu sanır. 28 yaşına kadar neden gitmedin ya!!! oysa dünyanın en zeki insanısın!!!
bir eczacı bana kükürt sabunu önerdiğinde, ben tek başıma gitmiştim bişey için, dönüşte beni kazık yiyen bir enayi olmakla suçlamıştı mesela.
ama sanmayın ki esip gürlüyor kırıp döküyor. asla bağırmaz asla belirgin laflarla belirtmez. küçük küçük ve sürekli sokarak psikolojinle oynar.
bir gün tutmuş diyor ki bir çekingenlik etmişim demek: kendisi olsa şöyle yapar böyle yaparmış ailesi onu prenses gibi özgüvenle yetiştirmiş. yani ben özgüvensizmişim. e beni prenses gibi mü büyüttün? özgüven mi verdin ki? biraz özgüvenli olsan kırmak için kusur arar bulur yapıştırır daha doğrusu yumuşak yumuşak gibi ama sürekli ve yenileyen zamanlarda sokar. asla unutmaz ve her fırsatta o lafı gene sana sokar.
sen verdin mi özgüven? anca laf. kendiden daha cazgır kendinden daha çok kendini göstermeyi bilen kimselerin yanında suspus oturuyorsun ana!! laf yetiştirip onu bastıramıyorsun. anca arkasından sinik sinik nefret eder ve sürekli hatırlayı gıcık olarak mütemadiyen nefret edip hakaretler beddualar eder...
ilk kendim gittimdi cilt doktoruna. bir daha ki kontrole annemde gelmişti memnuniyetsiz ağzını büze büze, söylenerek: gereksizmiş. kükürt sabununu bile fazla bulurdu. doktorun dediklerini dinlememek anlamamak için direndi. senelerce de kabul edemedi. kendi hatalarının yüzüne vurulmasından nefret eder ve bunu kabul edeceğine her türlü bedeli ödetmeye hazırdır.
ne efendim yağlı baharatlı yemekler yemesin, aburcubur tüketmesin, kuru yemiş, pasta çörek börek çok çok az yesin, kola fanta içmesin demiş: ne efendim kendinin ayrı bir havlusu olsun çok sık değişsin demiş. adamı baş düşmanı ilan etti!!
kendi çocuğunu ondan iyi mi bilecekmişmiş!!!!
kükürtlü sabun da verdiği bazı kremler de hafiflemesini sağlamıştı cilt sorunumun ama annem ilk zamanlar ısrarla inatla kabul etmedi. inadına yağlı baharatlı yemekler yedirdi inadına tatlılar pastalar kekler börekler yaptı inadına en büyük boy kolaları dayadı burnuma, inadına aslında parasına kıyıp alamadığı kadar çok kuruyemiş aldı. beni adeta inadına aşırı beslemeye çalıştı. hele bir yeme içme senden daha kötü bir insan yoktu psikolojisi yaşatırdı; saddam kimki!!! anneciğinin yaptıklarını yemeyen insan dünyanın en kötüsüdür!!!!!!
ben az yesem dedikçe o korkunç bakışları fırlatarak bana üstü kapalı kötü davrandı küstü. tüm bunlar hep babamın kötü genlerindenmiş. belki olabilirdi ama neden iyileşmesin.
her gün evde baklavalar börekler yemişler kolalar oluk gibi akarken nasıl yemezsin. zaten kiloluydum biraz daha aldım zaten stresliydim daha çok yedim daha kilo aldım. üstüne ee işte o kadar doktora gidip para saçmışım gene her yerim sivilceliymiş diye pişkince laf sokardı.
ama bunları öyle beklenmedik bir anda öyle beklenmedik yumuşaklıkta söyler ki hemen kırılmazsın hemen anlamazsın. ve bu mütemadi olunca özgüvenin kalmaz. sonra da sana pişkince özgüvenden bahseder!!! veriyon da almıyoz mu?
herşey üstüste hem kilo aldım hem stres hem hormonlarım bozuldu azıcık geçen ergen aknelerim daha da beter oldu.
sonunda hormon bozukluğu ve daha sonra da polikistik over çıktı.
o zaman da direndi tabi ben rejim yapıp kile verdikçe çıldırdı. hala bazen inadıma gibi sabote eder gibi yememem gereken şeyleri burnuma dayar durur!! öyle yumuşaklıktan da anlamaz kendisi. çok büyük kavga çıkaracaksın. hatta o yemek istemediğin şeyleri lavaboya çöpe falan döküp korkutacak küstüreceksin.
yoksa arsız ve inatçı tarafı ağır basar inadına gene yapar. tuz saplantısı mesela. yemiyormuşum yemem gerekirmiş gizlice yemeklerime tuz boca ediyor.
geçende de gevrek gevrek diyor ki zaten biliyormuş en baştan tahmin etmiş kist olduğunu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
yalan mı yoksa özellikle mi söylemedi!!!
bilhassa mı söylemedin? bunca zaman ne kadar uğraştım suratım çopur çopur. hoşuna mı gitti. memnun mu oluyorsun!!!
iyiki bir öğrenmiş roacutane'i her sivilce gördüğünde o haptan yut diyor. ne kadar anlatsan yan etkilerini unutuyor çünkü umrunda değil.
kendine göre bir sevgisi vardır elbet ama öyle de matah bişey değilim ki bayılsın!
annemin gözünde hep eksik hep yanlış hep çirkin hep kötü hep beceriksiz hep herşeyin olumsuz kısmıyım.
aslı da zannediyor ki annem beni çok sevdiği ve 7 saat göremeyince özlediği için arıyor. aptal aşık mı 7 saatte özlesin?
beni hizmetçisi kölesi olarak görüyor. ama ne güzelmiş bana kıyamıyormuş demek çalışma diyormuş keşke annesi de aslıya çalışma otur evde deseymiş. ne kadar çok istermiş evde boş oturup iş yaptıktan sonra televizyon izlemeyi!!
kendi anlatmıştı babası hergün para bırakmazsa evde 5 kuruş olmazmış, hemen hemen her sabah da annelerini gözleri önünde azarlar aşağılar hakaret eder hatta bazen dövermiş. ama annesinin hayatının mükemmel olduğunu çok mutlu olduğunu zannediyor. kadıncağız okuma yazma bile bilmiyor, evden tek başına çıkamıyor, sağlık güvencesi kendi parası eşyası falan yok. istiyor ki kızı okusun kendi parası, işi gücü, maaşı, emekliliği olsun, istiyor ki kimseye muhtaç çaresiz olmasın, istemediği sevmediği biriyle evlenip bir de hakaretlerini dayağını çekmek mecbriyetinde kalmasın. kendinin çektiklerini çekmek zorunda kalmasın. ama aslı hanım annesinin dünyanın en mesut insanı olduğunu zannediyor ve eğer çalışmayıp annesi gibi olursa kendisi de çok mutlu olacak.
kadın kendisi gibi olmasın diye uğraşıyor ama kızın aklı 5 karış havada. o kadar ciddi ve gerçekçi kızı kendi gibi olmasın diye debelenen annesinin aksine aklı hep havada bir mantıksız.
en çok söylediği şey zengin koca bulup çalışmayacağı! 5 senedir aynı terane 29 yaşına geldi, bu 5 senede eli yüzü düzgün bir herifle çıkagelmedi. nerde serseri nerde zibidi nerede çulsuz aslı'nın yanında. noldu ya zengin koca?
sanırsın annem özlediği için arıyor: sadece ben huzursuz olayım 5 daika rahat yüzü görmeyeyim ve sürekli evde iş çıksın. su kesilir beni arar eve gel der, şarter atar eve gel de... her türlü bahanesi eve gelmem üzerine kurulu. anneme göre dandik boktan bir özel okulda dandik bir öğretmenim bugün cam silecem deyip 3 gün işe gitmeyebilirim.
nasılsa o lanet olasıca babamdan boktan maaş varmış yetermiş de artarmış bana!!!!
böyle zamanlarım da oldu. ne zaman param olsa başlar dırdıra boktan babamın lanet parası!!
çalışmadığım zamanlarım da oldu evde olmamın kıymetini mi bildi? hatta temizlik takıntılı olduğum dönemler bile oldu kıymetini bildi mi? ne bir teşekkür ne bir eline sağlık der boyuna emreder kusur arar asla tatmin olmaz. her kusurumu da aklında tutup ilerde bir fırsatını yakaladığı zaman başımam kakmak için kullanır. tam istediği gibiydim: çalışmıyor evde sürekli iş yapıyordum hatta odama kapanıp bilgisayar başına ya da bir kitabın derginin başına bile az geçiyordum! sürekli tıkınıyor ve kendime hiç bakmıyordum. arkadaşlarımla görüşmüyor dışarı sadece markete çıkıyordum. memnun muydu?
hayır.
niye ben birşeyler yapıp yapmak isteyip de beni sürekli engellemeye çalışmaktan zevk alıyor. çalışıyorken çalışıyorsun diye şikayet eder eve zaman ayıramıyormuşsun, çalışmıyordum işte ama menun değildi.
evle ilgilenmesen suçlardı gücü yetmiyormuş yaşlanmış. sürekli ev işi yapıyordum işte ama gene memnun değildi.
arkadaşlarımla görüşsem sosyalleşsem hep bir bahaneyle engelleyemezse zevk almayayım diye uğraşırdı, evde gelmiyormuşıum da arkadaşlarım da da bir bok yokmuş da. görüşmediğim çıkmadığım zamanlar da asosyalsin diye eleştirir.
makyaj yapıyorsam kremler sürüyorsam gereksiz diye söylenir sanki kimin umrundaymış sanki ne önemi varmış ve üstü kapalı örneklerle ne kadar krem sürersem süreyim güzel olamayacağımı ima ederdi. kendini över bitiremezdi. işte yapmıyordum o arada hiç birini ama memnun değildi genede!! yapmıyorsun diye eleştirirdi kendisi gençken ne kadar bakımlıymış!!!!!!!!!!
ağzınla kuş tutsan yaranamazsın anneme ters tutmuşsun ya da ben başka kuş istemiştim der. en önemlisi ben ne yapıyorsam aksini savunarak bende kusur aramayı sever ve dırdır etmeyi.
o sıralar depresyondaydım: işsizdim atanamıyordum, arkadaşlarla kopmuştuk, hoşlandığım çocukla da, gene kilo almış ve sivilcelenmiştim. ama durumu bilmezmiş ya da halimden zevk alırmış gibi davranırdı.
komşu kızını öve öve bitiremezdi mesela, sanki gece koynuna alacak fantazi yapıyor!! hem çalışıyor hem okuyormuş hem sosyalmiş hem yeni çıkan tüm kitapları filmleri biliyormuş hem ev işlerini annesine bırakmıyor cam bile siliyormuş hem de çok bakımlıymış!!! ay üstelik cildi de ipek gibiymiş pırıl pırılmış pürüzsüzmüş! hem de boyu uzunmuş!!!
sana şöylesin böylesin demez direkt olarak ki ilerde sen bana böyle demiştin diye delil sunama onun yerine ima eder, başkalarını misal verir. demek istediği senin cildin bozuk sen güzel ve bakımlı değilsin sosyal değilsin akıllı başarılı değilsin!! hiç bir yerden vuramıyorsa boydan ve ciltten vuru.
polikistik over bir hastalık üstelik menapoza girinceye kadar kurtulamayacağın bir şey alay edilecek halim mi var benim!!! hem sonra sürekli tıkınmamı isteyip kilo almama hormonlarımın bozulmasına ve yine kist çıkmasına sebep olan sen değil misin?
boy konusu da en sevdiği kozu: sanki kendisi çağla şıkel babam de ibrahim kutluay kadar boydalar ama ben bu kadar kalmışım. kendisi 152 babam 167 imiş. anca bu kadar uzamışım. en azından benden 11 santim uzun diyeceğine beni kısa buluyor. ne yaptın ya uzayalım diye? hiçbirşey!!!
bir yüzme öğrenelim istedim ne laflar yedim aylarca!! sitenin bahçes,nde top oynamamıza bile gıcık olur 30 dakikayla sınırlardı. balık yemek kesinlikle yasaktı kılçık fobisi var o da eksik olsun. süt kokusundan iğrendiği için sadece bol şekerli sütlaç yapardı!! sadece oturup ders çalışarak boy uzamıyor genlerde yoksa. doktora götürüp daha uzun olsunlar diye ne yapmalı diye sormuşluğu yok bile!
152lik boyla kendini orta boylu olduğuna inandırmış. kendinden kısa bir kaş kişi tanımış diye. ama anneme göre ben kısa boyluyum!!!
annem çözüm aramaz üretmez sadece kusurları görür ve şikayet eder. o kadar.
mesela sen hiiiiiç farkında değilmişsin olamazmışsın zekan yetmezmiş gibi bir bilgiçlikle kilo aldığını götünün kocaman olduğunu belirtir. sanki kendi götü kocaman değil, genetik belası işte. ama bir öneride bulunmaz: rejim yap doktora git demez. sen yapmaya kalktın mı da bundan hiç hoşlanmaz yapmaman için uğraşır gizlice.
rejim yapıyorsan inadına inadına pastalar çörekler börekler yapar yoğun çikolatalı bol şekerli kremalı yağlı!!
moralin iyiyse bozmaya çalışır kötüyse de şikayet eder!!
mesela sen bir eşyana kıymet veriyorsan ve pahalıya almışsan muhakkak suikaste uğrar!!! ya düşürür kırar parfümü, ya temizlikçi kadına verir rujları deri ceketleri!!!
başkalarının cildini fantazi kuruyormuş gibi över eğer sivilcen çıkmış dememişse. yani senin cildin boktan. hiç mi payın yok? hiç mi alakan yok??? ona göre asla yoktur. gerçekten buna inanır. genetik faktörler bir yana bana çocukluk ve ilk gençliğimde sürekli yağlı şekerli asitli şeyleri dayadı durdu: pasta börek kek kurabiye çörek bol bol kola. eden çıkmayalım sürekli evde ders çalışalımın mükafatı güya: hele yaptığı şeyi bir yiyeme. senden daha hain nankör evlat daha yok. ne emekler çekmiş ne masraflar yapmış!!!
çok aşırı bilinçli olduğını iddia etse de senelerce doktora gitmememi sağlamak için yırtındı: paramız mı var şimdi diye nankör olduğumu ima etti, gelecek ay gideriz sonra bakarız diye beni oyaladı durdu. her halt için doktora koşacaksak işimiz varmış. ona göre sarımsak sürüp otursam yeterdi!! daha iyiydi aklınca kimse bana dönüp kız diye bakmaz tehlike yaşamam erkekleri çekmem: hem bir taşla iki kuş hem erkekleri cezbetmez hem de kendini kötü hissedeceği için özgüveni olmaz parmağımda oynatırım!!
bir ara sırtımı bile silme sivilce kapladı iltihaplı. bana ne derdi bu dünyanın en duyarlı en bilinçli en aklıı en mantıklı en vicdanlı en yardımsever insanı: iğrenç görünüyormuş!!! hep kendim yıkandığım için iyi yıkayamıyormuşum pismişim!!!
tabi kocaya verinceye kadar kendi yıkayacaktı çünkü!!! derimizi yüzer gibi sürtüp kızartana kadar hem de o sırada söylenerek!! evlilik insanın hayatını mahvediyormuş evlilik insanın hayatına sıçıyormuş!! çocukken böyle derdi bizi yıkarken ya da başka zul gelen şeyler yaparken.
yani sanki dünyayı gezecekmiş büyük bir şey icat edecekmiş şahane bir sanat eseri üretecekmiş de o sırada biza hamile kalmış ama daha çok bana. ablacığım aşk meyvesi olduğu için hep %50 yırtardı her suçlamadan. 28 yaşında evlenene kadar aklın nerdeydi acaba?
birisi bir şey sorduğunda neden yapmadınız neden gitmediniz falan babında annem bizi bahane ederdi. mesela bizim yüzümüzden gidememiş üniversiteye! duyan da 17 yaşında ana oldu sanır. 28 yaşına kadar neden gitmedin ya!!! oysa dünyanın en zeki insanısın!!!
bir eczacı bana kükürt sabunu önerdiğinde, ben tek başıma gitmiştim bişey için, dönüşte beni kazık yiyen bir enayi olmakla suçlamıştı mesela.
ama sanmayın ki esip gürlüyor kırıp döküyor. asla bağırmaz asla belirgin laflarla belirtmez. küçük küçük ve sürekli sokarak psikolojinle oynar.
bir gün tutmuş diyor ki bir çekingenlik etmişim demek: kendisi olsa şöyle yapar böyle yaparmış ailesi onu prenses gibi özgüvenle yetiştirmiş. yani ben özgüvensizmişim. e beni prenses gibi mü büyüttün? özgüven mi verdin ki? biraz özgüvenli olsan kırmak için kusur arar bulur yapıştırır daha doğrusu yumuşak yumuşak gibi ama sürekli ve yenileyen zamanlarda sokar. asla unutmaz ve her fırsatta o lafı gene sana sokar.
sen verdin mi özgüven? anca laf. kendiden daha cazgır kendinden daha çok kendini göstermeyi bilen kimselerin yanında suspus oturuyorsun ana!! laf yetiştirip onu bastıramıyorsun. anca arkasından sinik sinik nefret eder ve sürekli hatırlayı gıcık olarak mütemadiyen nefret edip hakaretler beddualar eder...
ilk kendim gittimdi cilt doktoruna. bir daha ki kontrole annemde gelmişti memnuniyetsiz ağzını büze büze, söylenerek: gereksizmiş. kükürt sabununu bile fazla bulurdu. doktorun dediklerini dinlememek anlamamak için direndi. senelerce de kabul edemedi. kendi hatalarının yüzüne vurulmasından nefret eder ve bunu kabul edeceğine her türlü bedeli ödetmeye hazırdır.
ne efendim yağlı baharatlı yemekler yemesin, aburcubur tüketmesin, kuru yemiş, pasta çörek börek çok çok az yesin, kola fanta içmesin demiş: ne efendim kendinin ayrı bir havlusu olsun çok sık değişsin demiş. adamı baş düşmanı ilan etti!!
kendi çocuğunu ondan iyi mi bilecekmişmiş!!!!
kükürtlü sabun da verdiği bazı kremler de hafiflemesini sağlamıştı cilt sorunumun ama annem ilk zamanlar ısrarla inatla kabul etmedi. inadına yağlı baharatlı yemekler yedirdi inadına tatlılar pastalar kekler börekler yaptı inadına en büyük boy kolaları dayadı burnuma, inadına aslında parasına kıyıp alamadığı kadar çok kuruyemiş aldı. beni adeta inadına aşırı beslemeye çalıştı. hele bir yeme içme senden daha kötü bir insan yoktu psikolojisi yaşatırdı; saddam kimki!!! anneciğinin yaptıklarını yemeyen insan dünyanın en kötüsüdür!!!!!!
ben az yesem dedikçe o korkunç bakışları fırlatarak bana üstü kapalı kötü davrandı küstü. tüm bunlar hep babamın kötü genlerindenmiş. belki olabilirdi ama neden iyileşmesin.
her gün evde baklavalar börekler yemişler kolalar oluk gibi akarken nasıl yemezsin. zaten kiloluydum biraz daha aldım zaten stresliydim daha çok yedim daha kilo aldım. üstüne ee işte o kadar doktora gidip para saçmışım gene her yerim sivilceliymiş diye pişkince laf sokardı.
ama bunları öyle beklenmedik bir anda öyle beklenmedik yumuşaklıkta söyler ki hemen kırılmazsın hemen anlamazsın. ve bu mütemadi olunca özgüvenin kalmaz. sonra da sana pişkince özgüvenden bahseder!!! veriyon da almıyoz mu?
herşey üstüste hem kilo aldım hem stres hem hormonlarım bozuldu azıcık geçen ergen aknelerim daha da beter oldu.
sonunda hormon bozukluğu ve daha sonra da polikistik over çıktı.
o zaman da direndi tabi ben rejim yapıp kile verdikçe çıldırdı. hala bazen inadıma gibi sabote eder gibi yememem gereken şeyleri burnuma dayar durur!! öyle yumuşaklıktan da anlamaz kendisi. çok büyük kavga çıkaracaksın. hatta o yemek istemediğin şeyleri lavaboya çöpe falan döküp korkutacak küstüreceksin.
yoksa arsız ve inatçı tarafı ağır basar inadına gene yapar. tuz saplantısı mesela. yemiyormuşum yemem gerekirmiş gizlice yemeklerime tuz boca ediyor.
geçende de gevrek gevrek diyor ki zaten biliyormuş en baştan tahmin etmiş kist olduğunu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
yalan mı yoksa özellikle mi söylemedi!!!
bilhassa mı söylemedin? bunca zaman ne kadar uğraştım suratım çopur çopur. hoşuna mı gitti. memnun mu oluyorsun!!!
iyiki bir öğrenmiş roacutane'i her sivilce gördüğünde o haptan yut diyor. ne kadar anlatsan yan etkilerini unutuyor çünkü umrunda değil.
22.03.2018
nerden düştüyse aklına gene saçma sapan teoriler üretiyor şüphelere düşüyor.
bir zamanlar içine bir korku düşmüştü acaba nazlı bilgisayarda porno mu izliyor diye. zahir televizyonda bir programda ya da haberlerde falan gördü.
zırt pırt aniden odama dalıverip eğilip ekrana bakıyordu.
özellikle de belirsiz zamanlarda aklısıra baskın yapıyor ki beni yakalasın.
bir zamanlar da mastürbasyon yapıyor muyum diye yapardı aynı şeyleri. gündüz odamdaysam ya da gecenin bir körü aklına düşer aniden bir bahaneyle dalıverirdi odaya.
hiç bir şey bulamamışsa da hayal kırıklığına uğramış gibi dönerdi.
o zamanlar bir de dilinden düşmezdi bize hayatı mahvolmuş kızları anlatırdı. hep de bir arkadaşının kızı örnek olurdu. gerçekte olmayan arkadaşların hayali kızları. ya aşık olur sevişir hayatları mahvolurdu ya tecavüze uğrar hayatları mahvolurdu.
illa ki hayatları mahvolacak yani, hatta ölecek.
asla yapılan bir hatadan dönüş olamaz, asla düzlüğe çıkıp hayatına kaldığı yerden devam edemez: kızlığın giderse başına her türlü kötülük gelmesi mübahtır annemin hikayelerinde.
herşey her zaman hep kötüye daha betere gidecek. mesela kızlığını kaybeden kız kötü yola düşmese ölmese bile: bir daha evlenemeyecek üniversiteye gidemeyecek çalışamayacak: sokaklara fahişe olarak düşmese bile evde mahvolmuş hayatıyla kalacak ve kendini yaşlı akrabalarının bakımına adayacak. bu en iyi örnek.
ya da kızlığı bozuk halde ancak onu böyle kabul edecek yaşlı çirkin dul fakir bir adamla evlenebilirdi.
niye herkese doğruyu söylemek zorunda mı? saklar unutur şehir değiştirir kaldığı yerden devam eder. hayır annem bu misalleri kabul edemezdi illa ki örnekteki kızın hayatı mahvolmalıydı asla kaldığı yerden devam edemeyecek asla mutlu olamayacak!!!! ölmese bile sürüm sürüm sürünecek.
annem bir kızın kızlığının bozulduğunu herkes anlayacakmış gibi davranırdı, özellikle korkutmak için: erkekler anlar haber mahalle mahalle yayılır kız ya başkalarıyla yatmaya başlar ya sürekli tecavüze uğrardı.
ben ne kadar iyi örnek hikayeler uydursam inadıma inkar eder bana sinir olur ve misaldeki kızı ölüme sürüklerdi!!!
bir şekilde bekaretini kaybetmek ölmek demekti bunu gerektiriyordu. bir ara o kadar obsesyon yapmıştı ki geceleri üçümüz beraber uyuyacağız diye tutturmuştu.
bu sefer kendine dokunan kızlar ve yanlışlıkla bozulan kızlıklarıyla ilgili benzer manyak senaryolar üretir olmuştu. özellikle korkmamızı istiyordu. hem korkalım hem kendi bedenimizden nefret edelim tiksinelim yıkanırken bile dokunamayalım!!
annemle aynı yatakta uyunur mu? ufacık kadın ama deli gibi savurur kollarını bacaklarını ve bunu asla kabul etmez hatta seni onu uyandırmakla pişkince suçlar!! deli gibi yatmıyor asla kımıldamıyor ve asla horlamıyordur.
ne tartışmalar ne kavgalar. nasıl vazgeçti bilmem. sonra ani oda baskınları gerçekleştirmeye başlamıştı. uzun süre devam etti. araya başka meseleler girince takıntısı zaman zaman hortlmak üzerine geri planda kaldı. anneannemle dedemin hastalıkları ve vefatları, üniversite sınavı çilesi, ablamın evliliği derken...
arada bir haber falan izliyor hortluyor. ya da posta gazetesinde haydar dümen'in sayfasını okuyuor da!!!
son zamanlarda da izlediği cinayet şovu gibi garip programdan esinlenerek korkusu mavi balina denen oyun olmuş. ağzımı arıyor biliyor muyum diye? oynadığımı düşünüyor hatta. sürekli bir bilgisayarda ne yaptığımı sorgulama peşinde.
çocuk gibi yapacak işim yokmuş gibi oyun oynadığımı zannediyor. annem bilgisayardan internetten ne anlar ki. neler yapılabileceğinn bilgisi yok.
gelmiş bana ne oynuyorsun diyor!!!
dizi izliyorum diyorum ne dizisi nasıl bir şey konusu ne gibi asla umrunda olmayan sadece ilgili gibi görünmek istediğinde ya da garip korkularıyla senaryolar üretirken şüphelendiğinde soracağı kadar detaylı sorular soruyor. gelip dibime oturup bende izleyeyim diyor bir de ve tabi ki ziletmek yerine boyuna konuşuyor!!!
ben konuşmasından kaçtığım için odama geliyorum, asla bir program ya da dizi izletmediği için konuşmaktan.... odama kaçıp makyaj videoları polsiye bilim kurgu diziler falan izliyorum.
ama gelmiş tepemde daha doğrusu çektiği sandaalyeyle burnumun kulağımın dibinde ekranı doğru dürüst göremediği için ya beni inceleyip duruyor ya boyuna konuşuyor!!
altered carbon dizisini izliyordum o bilim kurgu dizisinden bile ilham alıp babama babaanneme bağlayıp konuyu kötümser konuşmalara başladı durmaksızın bir de kulağımın dibinde yüksek tonda!!! bankroft'un giydiği ceketin renginden ilham alıp anılara daldı yarım saat nefes almadan aynı şeyleri sıraladı durdu!! izlemeyeceksen git dedim survivor başlamıştır!!
bir boka benzemiyormuş zaten dizi hiç normal şeyler çekemezlermiş anlaşılmazmış kendi anlayamadıktan sonra hiç kimse anlayamazmış!!
bir zamanlar içine bir korku düşmüştü acaba nazlı bilgisayarda porno mu izliyor diye. zahir televizyonda bir programda ya da haberlerde falan gördü.
zırt pırt aniden odama dalıverip eğilip ekrana bakıyordu.
özellikle de belirsiz zamanlarda aklısıra baskın yapıyor ki beni yakalasın.
bir zamanlar da mastürbasyon yapıyor muyum diye yapardı aynı şeyleri. gündüz odamdaysam ya da gecenin bir körü aklına düşer aniden bir bahaneyle dalıverirdi odaya.
hiç bir şey bulamamışsa da hayal kırıklığına uğramış gibi dönerdi.
o zamanlar bir de dilinden düşmezdi bize hayatı mahvolmuş kızları anlatırdı. hep de bir arkadaşının kızı örnek olurdu. gerçekte olmayan arkadaşların hayali kızları. ya aşık olur sevişir hayatları mahvolurdu ya tecavüze uğrar hayatları mahvolurdu.
illa ki hayatları mahvolacak yani, hatta ölecek.
asla yapılan bir hatadan dönüş olamaz, asla düzlüğe çıkıp hayatına kaldığı yerden devam edemez: kızlığın giderse başına her türlü kötülük gelmesi mübahtır annemin hikayelerinde.
herşey her zaman hep kötüye daha betere gidecek. mesela kızlığını kaybeden kız kötü yola düşmese ölmese bile: bir daha evlenemeyecek üniversiteye gidemeyecek çalışamayacak: sokaklara fahişe olarak düşmese bile evde mahvolmuş hayatıyla kalacak ve kendini yaşlı akrabalarının bakımına adayacak. bu en iyi örnek.
ya da kızlığı bozuk halde ancak onu böyle kabul edecek yaşlı çirkin dul fakir bir adamla evlenebilirdi.
niye herkese doğruyu söylemek zorunda mı? saklar unutur şehir değiştirir kaldığı yerden devam eder. hayır annem bu misalleri kabul edemezdi illa ki örnekteki kızın hayatı mahvolmalıydı asla kaldığı yerden devam edemeyecek asla mutlu olamayacak!!!! ölmese bile sürüm sürüm sürünecek.
annem bir kızın kızlığının bozulduğunu herkes anlayacakmış gibi davranırdı, özellikle korkutmak için: erkekler anlar haber mahalle mahalle yayılır kız ya başkalarıyla yatmaya başlar ya sürekli tecavüze uğrardı.
ben ne kadar iyi örnek hikayeler uydursam inadıma inkar eder bana sinir olur ve misaldeki kızı ölüme sürüklerdi!!!
bir şekilde bekaretini kaybetmek ölmek demekti bunu gerektiriyordu. bir ara o kadar obsesyon yapmıştı ki geceleri üçümüz beraber uyuyacağız diye tutturmuştu.
bu sefer kendine dokunan kızlar ve yanlışlıkla bozulan kızlıklarıyla ilgili benzer manyak senaryolar üretir olmuştu. özellikle korkmamızı istiyordu. hem korkalım hem kendi bedenimizden nefret edelim tiksinelim yıkanırken bile dokunamayalım!!
annemle aynı yatakta uyunur mu? ufacık kadın ama deli gibi savurur kollarını bacaklarını ve bunu asla kabul etmez hatta seni onu uyandırmakla pişkince suçlar!! deli gibi yatmıyor asla kımıldamıyor ve asla horlamıyordur.
ne tartışmalar ne kavgalar. nasıl vazgeçti bilmem. sonra ani oda baskınları gerçekleştirmeye başlamıştı. uzun süre devam etti. araya başka meseleler girince takıntısı zaman zaman hortlmak üzerine geri planda kaldı. anneannemle dedemin hastalıkları ve vefatları, üniversite sınavı çilesi, ablamın evliliği derken...
arada bir haber falan izliyor hortluyor. ya da posta gazetesinde haydar dümen'in sayfasını okuyuor da!!!
son zamanlarda da izlediği cinayet şovu gibi garip programdan esinlenerek korkusu mavi balina denen oyun olmuş. ağzımı arıyor biliyor muyum diye? oynadığımı düşünüyor hatta. sürekli bir bilgisayarda ne yaptığımı sorgulama peşinde.
çocuk gibi yapacak işim yokmuş gibi oyun oynadığımı zannediyor. annem bilgisayardan internetten ne anlar ki. neler yapılabileceğinn bilgisi yok.
gelmiş bana ne oynuyorsun diyor!!!
dizi izliyorum diyorum ne dizisi nasıl bir şey konusu ne gibi asla umrunda olmayan sadece ilgili gibi görünmek istediğinde ya da garip korkularıyla senaryolar üretirken şüphelendiğinde soracağı kadar detaylı sorular soruyor. gelip dibime oturup bende izleyeyim diyor bir de ve tabi ki ziletmek yerine boyuna konuşuyor!!!
ben konuşmasından kaçtığım için odama geliyorum, asla bir program ya da dizi izletmediği için konuşmaktan.... odama kaçıp makyaj videoları polsiye bilim kurgu diziler falan izliyorum.
ama gelmiş tepemde daha doğrusu çektiği sandaalyeyle burnumun kulağımın dibinde ekranı doğru dürüst göremediği için ya beni inceleyip duruyor ya boyuna konuşuyor!!
altered carbon dizisini izliyordum o bilim kurgu dizisinden bile ilham alıp babama babaanneme bağlayıp konuyu kötümser konuşmalara başladı durmaksızın bir de kulağımın dibinde yüksek tonda!!! bankroft'un giydiği ceketin renginden ilham alıp anılara daldı yarım saat nefes almadan aynı şeyleri sıraladı durdu!! izlemeyeceksen git dedim survivor başlamıştır!!
bir boka benzemiyormuş zaten dizi hiç normal şeyler çekemezlermiş anlaşılmazmış kendi anlayamadıktan sonra hiç kimse anlayamazmış!!
kendi boşaltır kafasını rahatlar ben beynime üşüşen olumsuzluklarla saatlerce uyku dilenirim geceden
sanki normalde geveze değilmiş sanki sürekli olumsuz şeylerden bahsetmezmiş gibi bazen tansiyonu yükseldiği zaman daha da fazla ve yüksek tonda konuşuyor.
hem de geç saatlerde iyice azıyor.
sanki uykuya dalmadan önce içimdeki kini nefreti bir kusayım rahatlayıp uyuyayım der gibi.
bıraksam yani ben yatalım artık demesem sabaha kadar dönüp dolaşıp aynı şeyleri tekrar tekrar anlatacak. aslında o kadar da zevk alıyor ki hararretli hararetli olumsuz konulardan bahsederken böyle gözleri büyüyüp ışıldıyor resmen.
kendi hayatıyla ilgili değilse % 90 öyledir herhangi bir konu olabilir.
akşam makarnaya koyduğumuz ezine peynirinden başladı ne kadar lezzetliymiş dedim ben hay demez olaydım: önce hayatında yediği peynirleri sıraladı oradan muhteşem bir anısına geçerek zıkkım etmeye çalıştı. zaten en sevdiği şey herşeyden alabileceğim keyfin huzurun içine etmek!!
dinlediğim şarkı aldığı tişört sürdüğüm ruj zıkkım olsun uykular huzurlu bir dakika bana haram olsun istiyor sanki.
zamanında canı çok istemiş de peynir babam almamış başladı ordan yemek boyunca susmak bilmedi; konuyu değiştirmeye çalış diyeceksiniz hııı hiç aklıma gelmemişti iyi ki söylediniz...
yemek bitti mutfağı toplarken bile konuşmasına devam ediyor, peşimden lavaboya kadar gelip ben ağzımı yüzümü yıkarken falan da devm ediyor konuşmasına. hhızını alamadı tv izlerken bile tv ile yarışıyor acun bağırıyor annem yarışır gibi olumsuzlukları sıralıyor....
bazen de daha da şiddetli dalgalar 11den sonra geliyor akşam.
hönkürüyor kusuyor içindeki kini nefreti olumsuzluğu gidip horul horul uyuyor.
ben içi şişmiş bir şekilde odamda saatlerce uykuya dalmak için uğraşıyorum.
ama sorsanız o kadar hasas bir insandır ki hemen dalamaz uykuya!! ben ise hep uyku sefasındayımdır. için için bana huzurlu mutlu bir uykuyu bile fazla gördüğü için hep aynı şeyi söyler: nazlının uyku sefası.
söylesen nafile. o kadar pişkince kendini savunur ki komedi.
hayır sinirini ben bozmadım sen benimkini bozdun!! yüzde yüz emin karar verildi!!!
bütün akşam ağzından güzle bir laf çıkmaz her konunun olumsuzunu bulur; olaylar insanlar anılar filmler diziler oyuncular haberler reklamlar herşey aa istisnasız herşey...
kendi boşaltır kafasını rahatlar ben beynime üşüşen olumsuzluklarla saatlerce uyku dilenirim geceden.
ama her zaman hemen dalamamış iyi uyuyamamış uykusunu alamamış kişi kendisidir: bense uyku sefası yapmışımdır.
tabi hiç bir şey açıkça söylenmez ama söylenmeyen üstü kapalı söylenen tersi söylenen şeyler de sanki hayat bana haram zehir zıkkım olsun der gibi genelde.
hani derler ya ne yaparsan yap ne kadar kaçınırsan kaçın illa ki annene benzeyeceksin.
doğru.
beni de kendine benzetti. hiç bir şeyden biraz bile mutlu olmayan keyif almayan memnun bile olmayan bir insan oldum. ne kadar yırtınırsam yırtınayım her anımın bir köşesinde annem beynimin içinden bana aksini mutsuzluğu karamsarlığı fısıldıyor gibi........
diyelim tam uykuya dalmak üzereyim hop oradan bir konuyu eline almış çıkıveriyor, diyelim gzüel bir tişört gördüm tam elimi atacam almak için içimdeki annem pahalı alamazsın giyemezsin nerde giyeceksizn yakışmaz götün büyük yaşına uymaz falan diyor: tam 3 dakika bir şarkıdan hoşlanacağım beynimdeki annem yandan fırtlayıp bok gibi şarkı anlamsız öyle müzik öyle söz mü olur falan diye kusur arayarak çıkıverip tadımı kaçırıyor. çikolata mı yiyeceğim hemen yetişiyor sağolsun içimdeki annem: sivilcen çıkacak götün büyüyecek zaten güzel değilsin acaba çikolata yüzünden mi evlenemiyorsun falan diye fırtlıyor...
şu satırları okuyorsanız herhangi keyif alınacak bir şey bir an düşünün hah işte tam o an'a da gelip sıçar, mahvedecek karşıt bir teori de geliştirir!!
ynı çoğu insan gibi aennem de çevresindekilerin yükselmesine yetişmek için çabalamaktansa onları paçalarından yakalayıp aşağıya çekmeye bayılır: hiç kimse kendinden iyi olmasın.
ama sorsan bunları cümlelerle açıkça ifade etmez edemez ama aslında her davranışı her zaman buna yöneliktir.
bir süredir vazgeçtim eskiden keyif alabilmek için yırtınırdım. çikolata yemeler kendine hediye almalar parfümler rujlar yeni kıyafetler süslenmek falan. tamamen bıraktım asgariye indridim hepsini. zerre keyif almıyor bir saniye bile mutlu hissetmiyorum.
tam gizli gizli istediği oldu aslında herşey bana külfet eziyet mecburiyet gülmüyor eğlenmiyor keyif almıyorum: hatta başka insanları mutlu falan gördüğümde aynı annem gibi tepkiler veriyor gıcık oluyoru:memnun mu şimdi:
hayır o asla ama asla memnun olmaz her zaman daha fazlasını ister.......
hem de geç saatlerde iyice azıyor.
sanki uykuya dalmadan önce içimdeki kini nefreti bir kusayım rahatlayıp uyuyayım der gibi.
bıraksam yani ben yatalım artık demesem sabaha kadar dönüp dolaşıp aynı şeyleri tekrar tekrar anlatacak. aslında o kadar da zevk alıyor ki hararretli hararetli olumsuz konulardan bahsederken böyle gözleri büyüyüp ışıldıyor resmen.
kendi hayatıyla ilgili değilse % 90 öyledir herhangi bir konu olabilir.
akşam makarnaya koyduğumuz ezine peynirinden başladı ne kadar lezzetliymiş dedim ben hay demez olaydım: önce hayatında yediği peynirleri sıraladı oradan muhteşem bir anısına geçerek zıkkım etmeye çalıştı. zaten en sevdiği şey herşeyden alabileceğim keyfin huzurun içine etmek!!
dinlediğim şarkı aldığı tişört sürdüğüm ruj zıkkım olsun uykular huzurlu bir dakika bana haram olsun istiyor sanki.
zamanında canı çok istemiş de peynir babam almamış başladı ordan yemek boyunca susmak bilmedi; konuyu değiştirmeye çalış diyeceksiniz hııı hiç aklıma gelmemişti iyi ki söylediniz...
yemek bitti mutfağı toplarken bile konuşmasına devam ediyor, peşimden lavaboya kadar gelip ben ağzımı yüzümü yıkarken falan da devm ediyor konuşmasına. hhızını alamadı tv izlerken bile tv ile yarışıyor acun bağırıyor annem yarışır gibi olumsuzlukları sıralıyor....
bazen de daha da şiddetli dalgalar 11den sonra geliyor akşam.
hönkürüyor kusuyor içindeki kini nefreti olumsuzluğu gidip horul horul uyuyor.
ben içi şişmiş bir şekilde odamda saatlerce uykuya dalmak için uğraşıyorum.
ama sorsanız o kadar hasas bir insandır ki hemen dalamaz uykuya!! ben ise hep uyku sefasındayımdır. için için bana huzurlu mutlu bir uykuyu bile fazla gördüğü için hep aynı şeyi söyler: nazlının uyku sefası.
söylesen nafile. o kadar pişkince kendini savunur ki komedi.
hayır sinirini ben bozmadım sen benimkini bozdun!! yüzde yüz emin karar verildi!!!
bütün akşam ağzından güzle bir laf çıkmaz her konunun olumsuzunu bulur; olaylar insanlar anılar filmler diziler oyuncular haberler reklamlar herşey aa istisnasız herşey...
kendi boşaltır kafasını rahatlar ben beynime üşüşen olumsuzluklarla saatlerce uyku dilenirim geceden.
ama her zaman hemen dalamamış iyi uyuyamamış uykusunu alamamış kişi kendisidir: bense uyku sefası yapmışımdır.
tabi hiç bir şey açıkça söylenmez ama söylenmeyen üstü kapalı söylenen tersi söylenen şeyler de sanki hayat bana haram zehir zıkkım olsun der gibi genelde.
hani derler ya ne yaparsan yap ne kadar kaçınırsan kaçın illa ki annene benzeyeceksin.
doğru.
beni de kendine benzetti. hiç bir şeyden biraz bile mutlu olmayan keyif almayan memnun bile olmayan bir insan oldum. ne kadar yırtınırsam yırtınayım her anımın bir köşesinde annem beynimin içinden bana aksini mutsuzluğu karamsarlığı fısıldıyor gibi........
diyelim tam uykuya dalmak üzereyim hop oradan bir konuyu eline almış çıkıveriyor, diyelim gzüel bir tişört gördüm tam elimi atacam almak için içimdeki annem pahalı alamazsın giyemezsin nerde giyeceksizn yakışmaz götün büyük yaşına uymaz falan diyor: tam 3 dakika bir şarkıdan hoşlanacağım beynimdeki annem yandan fırtlayıp bok gibi şarkı anlamsız öyle müzik öyle söz mü olur falan diye kusur arayarak çıkıverip tadımı kaçırıyor. çikolata mı yiyeceğim hemen yetişiyor sağolsun içimdeki annem: sivilcen çıkacak götün büyüyecek zaten güzel değilsin acaba çikolata yüzünden mi evlenemiyorsun falan diye fırtlıyor...
şu satırları okuyorsanız herhangi keyif alınacak bir şey bir an düşünün hah işte tam o an'a da gelip sıçar, mahvedecek karşıt bir teori de geliştirir!!
ynı çoğu insan gibi aennem de çevresindekilerin yükselmesine yetişmek için çabalamaktansa onları paçalarından yakalayıp aşağıya çekmeye bayılır: hiç kimse kendinden iyi olmasın.
ama sorsan bunları cümlelerle açıkça ifade etmez edemez ama aslında her davranışı her zaman buna yöneliktir.
bir süredir vazgeçtim eskiden keyif alabilmek için yırtınırdım. çikolata yemeler kendine hediye almalar parfümler rujlar yeni kıyafetler süslenmek falan. tamamen bıraktım asgariye indridim hepsini. zerre keyif almıyor bir saniye bile mutlu hissetmiyorum.
tam gizli gizli istediği oldu aslında herşey bana külfet eziyet mecburiyet gülmüyor eğlenmiyor keyif almıyorum: hatta başka insanları mutlu falan gördüğümde aynı annem gibi tepkiler veriyor gıcık oluyoru:memnun mu şimdi:
hayır o asla ama asla memnun olmaz her zaman daha fazlasını ister.......
18.03.2018
10 yıl mı oldu nedir hala öğrenemedi kabul edemedi survivor sevmediğimi ve izlemek istemediğimi!
içerden isyan ederek çağırıyor beni başlıyor nazlı!!!
bir süre sonra salonun kapısına gelip odama doğru sesleniyor başladı nazlı!!!!
üstelik bu sezon başlayalı bir süre oldu defalarca izlemediğimi zilemeyeceğimi belirtmeme rağmen aynı şekilde her gün çağırıyor beni.
dayanamayıp sinirlenerek geliyor kapıma!! başlamış hadi gelecekmişim!!! benim yüzümden kaçırıyormuş!!!
her gün mü söylemem gerek izlemeyeceğimi acaba?? o zaman bile anlayamıyor, reklamda gelip neler olduğunu anlatıyor. sıkılmama sevmememe duymak sinlemek öğrenmek istemediğimi belirtmeme rağmen.
aman sen de beraber birşey yapın istiyor demek hatırı için izle mi diyeceksiniz? niye o benim için yapıyor mu??? kırk yılın başında bişey izleyesim tutsa izletmemek için uğraşıp durur. bişeyler ister sorular sorar olmadı ne izliyorsak birşeyden ilham alıp yarışmaya başlar!! konuşur da konuşur!!
bırakıp gidersem izle işte der. izletmez ki. beynimin içindeki her dizi her film her talk şovun arkasında annemin konuşması var asla anlamam ne izlediğimi. ama kendi sevdiği bir şeyde benim çıtım çıkmayacak!!!
içerden isyan ederek çağırıyor beni başlıyor nazlı!!!
bir süre sonra salonun kapısına gelip odama doğru sesleniyor başladı nazlı!!!!
üstelik bu sezon başlayalı bir süre oldu defalarca izlemediğimi zilemeyeceğimi belirtmeme rağmen aynı şekilde her gün çağırıyor beni.
dayanamayıp sinirlenerek geliyor kapıma!! başlamış hadi gelecekmişim!!! benim yüzümden kaçırıyormuş!!!
her gün mü söylemem gerek izlemeyeceğimi acaba?? o zaman bile anlayamıyor, reklamda gelip neler olduğunu anlatıyor. sıkılmama sevmememe duymak sinlemek öğrenmek istemediğimi belirtmeme rağmen.
aman sen de beraber birşey yapın istiyor demek hatırı için izle mi diyeceksiniz? niye o benim için yapıyor mu??? kırk yılın başında bişey izleyesim tutsa izletmemek için uğraşıp durur. bişeyler ister sorular sorar olmadı ne izliyorsak birşeyden ilham alıp yarışmaya başlar!! konuşur da konuşur!!
bırakıp gidersem izle işte der. izletmez ki. beynimin içindeki her dizi her film her talk şovun arkasında annemin konuşması var asla anlamam ne izlediğimi. ama kendi sevdiği bir şeyde benim çıtım çıkmayacak!!!
ablam araba alayım diye ısrar ediyor. tabi ki benim iyiliğimi falan düşündüğünden değil yani. annemi gizlice gazlıyor ne kadar güzel olurmuş araba alırsam, annemi atar gezdirirmişim!!
mesele belli kendine ihale kalmasın diye. hafta sonları bile arayıp 1 saat sohbet etmesin, fırsatı olmasın. beni eleştirmek ve istediklerini yaptırmaktan fırsatı kalmasın diye.
çünkü zaten hafta içi çok aramıyor çok yoğun işi olan önemli bir insanı rahatsız edip işini konsantrasyonunu bölmek istemiyor.
ama ben önemli bir insan olmadığım için beni istediği saatte arayabilir isteklerini sıralayabilir. benim önemli işlerim olamaz kendi yapmak istediklerim falan da.
ne güzel alırmışım annemi sahilde gezdirirmişim yazlığa da temizliğe istediğimiz gibi gidermişiz.
tam da annesinin ağzına göre veriyor ki başından gitsin dert.
bir haftalığına bize geldi evde sanırsın turist. nazlı terlik nerde? nazlı bilmem ne nerde? bardaklar nerde? çatallar nerde? havlular nerde? kağıt havlu nerde? battaniye nerde?
sürekli arayıp bulmak yerine bana sorup benden istiyor. anneciği de yavrucuğuna kıyamıyor! benim hizmet etmemi istiyor.
bana tatil yok hizmetçi olduğum için!!! yavrusu yorulmuş aylardır canı çıkmış rahat etsin istiyormuş.
sağ olsun ben yavrusu olmadığım için! ben bütün sene çalışıp yorulmuyorum. tabi anası böyle davranan bacısını düşünür mü? pişkşn yavşakça sırıtarak anneciğini onaylıyor ve abarta abarta ne kadar yoğun çalıştığını anlatıyor.
kıyamıyormuş yavrusuna rahat etsin dinlensin istiyormuş. bana da yabancı biriymişim gibi hak vermemi bekleyerek söylüyor. ablam stresli yorgun falan olabilir elbet ama ben değilim sanki.
ne kadar tatlı bir aile değil mi hep beni görmezden geliyorlar.
zaten kan emici gibi arsızca talep etmeye bayılırlar. sen hoş gördükçe, kıyamayıp yardım ettikçe, sen verdikçe bayılırlar almaya. ama karşılığını bekleme. ne güzel bir söz ne bir onaylama ne bir teşekkür. sadece istemeyi ve almayı bilirler bayılırlar. sen verdikçe alır hep daha fazlasını isterler. bırak hoş bir onay sözünü yetinmezler; pişkince beğenmez sitem ederler. ama sen teşekkür beklediğini falan belli eder onay anlayış falan beklersen senden bencili yoktur dünyada.
sen sadece ver. onlar yüzünü de astarını da istesin. sonsuza kadar istediklerini yap ama asla tam yapmıyorsundur ve talepleri asla bitmez. asla memnun olmazlar. bir çeşit kan emici ruh sülüğü!!
ruhunu enerjini hayatını emip posasını çıkarırlar ama yine de dönüp teşekkür etmek yerine seni görmezden gelip yetersiz bulurlar!! yeterince vermemişsindir...
yarıyıl tatilinde ben dinlenmek eğlenmek falan yerine onlara hizmetle yükümlüyüm.
işlerine gelmezse tepki vermişsen: fazla tepki veriyorsıundur abartıyorsundur_ biz öyle mi dedik, kafana silah dayadıkta mı yaptırdık, gitme yapma etme mi dedik!!!
-----
hiç ilgilenmiyorsun annemle hep ben ilgileniyorum diyor ablam bana!!!
ne efendim yarıyıl tatilinde bir günümü arkadaşlarımla bir günüü de migrenimle odamda geçirmişim.
o kadar da emin o kadar da inanmış ve ciddi ki. aynı anası aynı. demiyor ki annemle 7/24 beraber her dediğini yapıyor hep o uğraşıyor. asla farkında değil.
kendisi hafta sonu bile uzun uzun telefon konuşması yapmasın diye bahaneler üretip bana yıkarken iyi ama. nasılsa sitem de etse 2 dakka sonra yalakalığı bile abartmadan onayı iltifatları kapacak.
belli ki 1,5 gün tamamen başbaşa kalınca sıkılmış hanım efendi bana paslamaya çalışıyor. sıkılmış annesi. e çıkın gezin! sanki mersin'in yabancısı. herşeyi ben yapayım ama iltifatları onaylamaları kendisi alsın tabi.
mesele belli kendine ihale kalmasın diye. hafta sonları bile arayıp 1 saat sohbet etmesin, fırsatı olmasın. beni eleştirmek ve istediklerini yaptırmaktan fırsatı kalmasın diye.
çünkü zaten hafta içi çok aramıyor çok yoğun işi olan önemli bir insanı rahatsız edip işini konsantrasyonunu bölmek istemiyor.
ama ben önemli bir insan olmadığım için beni istediği saatte arayabilir isteklerini sıralayabilir. benim önemli işlerim olamaz kendi yapmak istediklerim falan da.
ne güzel alırmışım annemi sahilde gezdirirmişim yazlığa da temizliğe istediğimiz gibi gidermişiz.
tam da annesinin ağzına göre veriyor ki başından gitsin dert.
bir haftalığına bize geldi evde sanırsın turist. nazlı terlik nerde? nazlı bilmem ne nerde? bardaklar nerde? çatallar nerde? havlular nerde? kağıt havlu nerde? battaniye nerde?
sürekli arayıp bulmak yerine bana sorup benden istiyor. anneciği de yavrucuğuna kıyamıyor! benim hizmet etmemi istiyor.
bana tatil yok hizmetçi olduğum için!!! yavrusu yorulmuş aylardır canı çıkmış rahat etsin istiyormuş.
sağ olsun ben yavrusu olmadığım için! ben bütün sene çalışıp yorulmuyorum. tabi anası böyle davranan bacısını düşünür mü? pişkşn yavşakça sırıtarak anneciğini onaylıyor ve abarta abarta ne kadar yoğun çalıştığını anlatıyor.
kıyamıyormuş yavrusuna rahat etsin dinlensin istiyormuş. bana da yabancı biriymişim gibi hak vermemi bekleyerek söylüyor. ablam stresli yorgun falan olabilir elbet ama ben değilim sanki.
ne kadar tatlı bir aile değil mi hep beni görmezden geliyorlar.
zaten kan emici gibi arsızca talep etmeye bayılırlar. sen hoş gördükçe, kıyamayıp yardım ettikçe, sen verdikçe bayılırlar almaya. ama karşılığını bekleme. ne güzel bir söz ne bir onaylama ne bir teşekkür. sadece istemeyi ve almayı bilirler bayılırlar. sen verdikçe alır hep daha fazlasını isterler. bırak hoş bir onay sözünü yetinmezler; pişkince beğenmez sitem ederler. ama sen teşekkür beklediğini falan belli eder onay anlayış falan beklersen senden bencili yoktur dünyada.
sen sadece ver. onlar yüzünü de astarını da istesin. sonsuza kadar istediklerini yap ama asla tam yapmıyorsundur ve talepleri asla bitmez. asla memnun olmazlar. bir çeşit kan emici ruh sülüğü!!
ruhunu enerjini hayatını emip posasını çıkarırlar ama yine de dönüp teşekkür etmek yerine seni görmezden gelip yetersiz bulurlar!! yeterince vermemişsindir...
yarıyıl tatilinde ben dinlenmek eğlenmek falan yerine onlara hizmetle yükümlüyüm.
işlerine gelmezse tepki vermişsen: fazla tepki veriyorsıundur abartıyorsundur_ biz öyle mi dedik, kafana silah dayadıkta mı yaptırdık, gitme yapma etme mi dedik!!!
-----
hiç ilgilenmiyorsun annemle hep ben ilgileniyorum diyor ablam bana!!!
ne efendim yarıyıl tatilinde bir günümü arkadaşlarımla bir günüü de migrenimle odamda geçirmişim.
o kadar da emin o kadar da inanmış ve ciddi ki. aynı anası aynı. demiyor ki annemle 7/24 beraber her dediğini yapıyor hep o uğraşıyor. asla farkında değil.
kendisi hafta sonu bile uzun uzun telefon konuşması yapmasın diye bahaneler üretip bana yıkarken iyi ama. nasılsa sitem de etse 2 dakka sonra yalakalığı bile abartmadan onayı iltifatları kapacak.
belli ki 1,5 gün tamamen başbaşa kalınca sıkılmış hanım efendi bana paslamaya çalışıyor. sıkılmış annesi. e çıkın gezin! sanki mersin'in yabancısı. herşeyi ben yapayım ama iltifatları onaylamaları kendisi alsın tabi.
okuldayken beni 3 kere arayıp tembih ediyor: yemeğimi kaşıkla yiyecekmişim ha!? tam 3 kere arayıp aynı şeyi söylüyor ısrarla tembihliyor kaşıkla yiyecekmişim!! makarnaysa ya!! ne olursa olsun kaşıkla yiyecekmişim!!
eskiden herşeyi kaşıkla yiyen insanları köylü bulurdu, geri kalmış medeniyetsiz ilkel bulurdu. mesela babam!!! her konuyu bağlamayı başarır. toplam 8 yılı bulmayan bir birliktelik, 4 küsür yıllık evlilik ve adam oleli 20 sene geçmiş ama her allahın günü anmadan edemiyor: herşey babamı hatırlatıyor. ama tabi ki iyi şeyler de değil iyi örneklerle de değil.
babam da herşeyi kaşıkla yermiş, çok kaba saba ilkel hareketlermiş...
niyeyse şimdi aklını kaşıkla yemekle bozmuş. he hı dedim geçiştirdim kimbilir kafasında ne garip senaryolar kurdu duymak istemiyorum bile.
eskiden herşeyi kaşıkla yiyen insanları köylü bulurdu, geri kalmış medeniyetsiz ilkel bulurdu. mesela babam!!! her konuyu bağlamayı başarır. toplam 8 yılı bulmayan bir birliktelik, 4 küsür yıllık evlilik ve adam oleli 20 sene geçmiş ama her allahın günü anmadan edemiyor: herşey babamı hatırlatıyor. ama tabi ki iyi şeyler de değil iyi örneklerle de değil.
babam da herşeyi kaşıkla yermiş, çok kaba saba ilkel hareketlermiş...
niyeyse şimdi aklını kaşıkla yemekle bozmuş. he hı dedim geçiştirdim kimbilir kafasında ne garip senaryolar kurdu duymak istemiyorum bile.
hani kapanmamış o market!!!!
ne marketi?
sen dedin ya kapatmış kapatmamış!!!
bir ay önce beni sigara almaya yolladı kapalıydı. bir aydır düşünmüş bir açığımı yalanımı hatamı bulmak için kollamış. o gün kapalı olup da şimdi açık olamaz mesela. ben akşamın bir saati gidip eşşek gibi, dönüyorum sağol yordum seni diyeceğine inanmayıp yalanımı arıyor. niye gittim ya oraya kadar!! hafta sonu gündüz vakti kahve içmeye gitmemi fazla görüyor ama söz konusu sigaraysa zombilerin arasına bile yollar beni!!
gitmiş bakmış açıkmış sormuş hayır kapatmamışlar demiş ki demek içinden nazlı ne kadar yalancı!!!
ben gittiğim zaman kapalı olamaz yani.
ne marketi?
sen dedin ya kapatmış kapatmamış!!!
bir ay önce beni sigara almaya yolladı kapalıydı. bir aydır düşünmüş bir açığımı yalanımı hatamı bulmak için kollamış. o gün kapalı olup da şimdi açık olamaz mesela. ben akşamın bir saati gidip eşşek gibi, dönüyorum sağol yordum seni diyeceğine inanmayıp yalanımı arıyor. niye gittim ya oraya kadar!! hafta sonu gündüz vakti kahve içmeye gitmemi fazla görüyor ama söz konusu sigaraysa zombilerin arasına bile yollar beni!!
gitmiş bakmış açıkmış sormuş hayır kapatmamışlar demiş ki demek içinden nazlı ne kadar yalancı!!!
ben gittiğim zaman kapalı olamaz yani.
durup durup bir konu açıyor istediği zaman istediği satte. tabi ki olumlu değil. olumsuzlukla dolu her konuşması. bir şey ilham veriyor çağrıştırıyor başlıyor saatlerce sürecek konuşmasına.
ama sen de katılmaya kalktın mı canı sıkılıyor efendim sinirini bozuyormuşum!!!
konuyu açan sensin!!! car car car konuşan sesnsin ama sinir bozan benmişim!!!!
hayır bozmuyornuş!! karar vermiş benim sinirimi ne bozar ne bozmaz!! kendi karar verecek ya.
böyle bir şeyle suçlarsan gayet emin gayet ciddi ve inanarak hayır bozmuyorum der.
ben diyorum işte bozuyorsun hayır bozmuyormuş ben onunkini bozuyormuşum!!!
ama sen de katılmaya kalktın mı canı sıkılıyor efendim sinirini bozuyormuşum!!!
konuyu açan sensin!!! car car car konuşan sesnsin ama sinir bozan benmişim!!!!
hayır bozmuyornuş!! karar vermiş benim sinirimi ne bozar ne bozmaz!! kendi karar verecek ya.
böyle bir şeyle suçlarsan gayet emin gayet ciddi ve inanarak hayır bozmuyorum der.
ben diyorum işte bozuyorsun hayır bozmuyormuş ben onunkini bozuyormuşum!!!
15.03.2018
bu aralar ekmek yapmaya kafayı taktı gene.
börek çörek kurabiye kek pasta tatlı yemiyorum bunu zihni alamıyor!!! kaç kere kavga ettik, başka türlü almıyor beyni. kavga edip küstürmezsen anlamaz.
sanki bilmiyormuş gibi.
tabi doktor hormonların düzeni için kilo kontrolü şart falan derken adamı dinlemek yerine perdelere duvardaki uyduruk resme falan bakıp hemşirenin rujunun rengini sormaya çalıştığı için!!
kendi dinlemiyor ben de dinlemeyyeim istiyor benim sağlığımın ne önemi var yahu!!!
beslenme-kilo-hormon ve sivilcelerin bağlantısını beyninde kuramadı ya zaten kendisi doktor gibi ondan!!!
ama iyi undan yapmış sağlıklı ekmekmiş. ufak bişe yapsa bari koskocaman tepsiye mi ne yapmış bana da koca bir plastik kapta veriyor arada sokumlarmışım????????????????
ha????????????
eğilirmişim masanın altına sokarmışım ağzıma öğrenciler görmesin diyorsammış!!!!
doktor sık sık az az ye demiş ya!! bu yüzden 10 dakikada bir beslenmem gerek.
bir ara tepsi tepsi börek yapıyor ve yememi istiyordu. belki zayıf buluyormuş erkekler ondan evlenemiyormuşum????
kilo alınca anında hormonlarım bozuluyor ve ardından sivilce basıyor. ama anlamaz o kıt beyni.
saçma sapan aşırı detay bilgiler tarifler detaylı anıları hatırlar benim için önemli gerekli olacak şeyler bir kulağından girip öbürüne bile ulaşmadan çıkıyor sanki.
sivilce gördüğü anda da hap iç diyor. her 1 sivilcede roacutane içecekmişim. tabi yan etkileri falan umrunda değil ki!!
anneme göre herşeyin hapı var şükür. sivilce çıktı hap iç boktan bir hayatın evliliğin var sus kıçının üstüne otur hap iç evlenemiyorsa hap iç belki ondan!!!
zaten şimdi diyetisyene spor salonuna gitmek trend ya ben gözde değilim. önce bir dibe vuracaksın 100 kilo olup sağlığını bozacaksın sonra doktorları diyetisyenlerin kapısını aşındıracaksın. bir arkadaşımız bu durumda çok çabalıyor ve arkadaşlar onu çok modern çağdaş bilinçli ve mücadeleci buluyor????????? ama ben senelerdir hem kilom hem sağlığım için dikkat ediyor mesela merdiven kullanıyorum ama o kadar çağdaş o kadar bilinçli bir insan değilim gözlerinde!!
anlamıyorlar bile niye, kilom iyiymiş????????? kilom iyi diye salacam kendimi dibe vurup doktor-diyetisyen gezecem bak ne kadar çağdaş ne kadar bilinçli kültürlü akıllı falan olurum o zaman vayyyyyy.
börek çörek kurabiye kek pasta tatlı yemiyorum bunu zihni alamıyor!!! kaç kere kavga ettik, başka türlü almıyor beyni. kavga edip küstürmezsen anlamaz.
sanki bilmiyormuş gibi.
tabi doktor hormonların düzeni için kilo kontrolü şart falan derken adamı dinlemek yerine perdelere duvardaki uyduruk resme falan bakıp hemşirenin rujunun rengini sormaya çalıştığı için!!
kendi dinlemiyor ben de dinlemeyyeim istiyor benim sağlığımın ne önemi var yahu!!!
beslenme-kilo-hormon ve sivilcelerin bağlantısını beyninde kuramadı ya zaten kendisi doktor gibi ondan!!!
ama iyi undan yapmış sağlıklı ekmekmiş. ufak bişe yapsa bari koskocaman tepsiye mi ne yapmış bana da koca bir plastik kapta veriyor arada sokumlarmışım????????????????
ha????????????
eğilirmişim masanın altına sokarmışım ağzıma öğrenciler görmesin diyorsammış!!!!
doktor sık sık az az ye demiş ya!! bu yüzden 10 dakikada bir beslenmem gerek.
bir ara tepsi tepsi börek yapıyor ve yememi istiyordu. belki zayıf buluyormuş erkekler ondan evlenemiyormuşum????
kilo alınca anında hormonlarım bozuluyor ve ardından sivilce basıyor. ama anlamaz o kıt beyni.
saçma sapan aşırı detay bilgiler tarifler detaylı anıları hatırlar benim için önemli gerekli olacak şeyler bir kulağından girip öbürüne bile ulaşmadan çıkıyor sanki.
sivilce gördüğü anda da hap iç diyor. her 1 sivilcede roacutane içecekmişim. tabi yan etkileri falan umrunda değil ki!!
anneme göre herşeyin hapı var şükür. sivilce çıktı hap iç boktan bir hayatın evliliğin var sus kıçının üstüne otur hap iç evlenemiyorsa hap iç belki ondan!!!
zaten şimdi diyetisyene spor salonuna gitmek trend ya ben gözde değilim. önce bir dibe vuracaksın 100 kilo olup sağlığını bozacaksın sonra doktorları diyetisyenlerin kapısını aşındıracaksın. bir arkadaşımız bu durumda çok çabalıyor ve arkadaşlar onu çok modern çağdaş bilinçli ve mücadeleci buluyor????????? ama ben senelerdir hem kilom hem sağlığım için dikkat ediyor mesela merdiven kullanıyorum ama o kadar çağdaş o kadar bilinçli bir insan değilim gözlerinde!!
anlamıyorlar bile niye, kilom iyiymiş????????? kilom iyi diye salacam kendimi dibe vurup doktor-diyetisyen gezecem bak ne kadar çağdaş ne kadar bilinçli kültürlü akıllı falan olurum o zaman vayyyyyy.
gene aynı şey oldu uzuuun bir dejavu gibi.
eskiden senede 3-5 kereydi sonra ayda 1'e şimdi de haftada 1 defaya düştü ama annem her seferinde unutup inanıyor münevver teyzeye.
gene forum'a gitmiş kocasıyla münevver teyze, beni görmüş!!! hemen eve döner dönmez annemi aramış kızını forum'da gördüm diye tabi ki başka bahaneyledir.
annemde anında inanmış ve beni arayıp uzuuuun bir sipariş listesi veriyor nefes almadan!! dersleri var onun ne işi var forum'da diye düşünmüyor bile!!! daha geçen hafta aynı şey oldu onu da hatırlamıyor ki!
sinirleniyorsun artık ister istemez hayret ediyor neden sinirleniyormuşum?
bu insanlar da hafızalarının parlaklığı zekalarının gücüyle övünüyor ama bahar'la beni karıştırıyorlar.
annem de her seferinde;
ben münevver teyze bahar'ı görmüştür forum'da ben sanıyor ya onu hep daha geçen hafta aynı şey oldu öğrenin artık! deyince cevabı:
bahar kim???
komşunun kızı yok mu?!!!!
amaan ben ne bileyim!! seni görmüş seni bahar'ı değil!
annecim bahar'ı senin kızın sanıyor!
kim?
ay münevver teyze!!
hı?
en baştan anlat izah et çıldıracak gibi oluyorum yaa!! bir hafta 10 gün sonra gene aynı şey olacak eminim!!
sanki benim bütüüüüüüüün günüm bomboş forum'da gezeceğim ya da saatlerce annemle telefonda bunu konuşacağım.
eskiden senede 3-5 kereydi sonra ayda 1'e şimdi de haftada 1 defaya düştü ama annem her seferinde unutup inanıyor münevver teyzeye.
gene forum'a gitmiş kocasıyla münevver teyze, beni görmüş!!! hemen eve döner dönmez annemi aramış kızını forum'da gördüm diye tabi ki başka bahaneyledir.
annemde anında inanmış ve beni arayıp uzuuuun bir sipariş listesi veriyor nefes almadan!! dersleri var onun ne işi var forum'da diye düşünmüyor bile!!! daha geçen hafta aynı şey oldu onu da hatırlamıyor ki!
sinirleniyorsun artık ister istemez hayret ediyor neden sinirleniyormuşum?
bu insanlar da hafızalarının parlaklığı zekalarının gücüyle övünüyor ama bahar'la beni karıştırıyorlar.
annem de her seferinde;
ben münevver teyze bahar'ı görmüştür forum'da ben sanıyor ya onu hep daha geçen hafta aynı şey oldu öğrenin artık! deyince cevabı:
bahar kim???
komşunun kızı yok mu?!!!!
amaan ben ne bileyim!! seni görmüş seni bahar'ı değil!
annecim bahar'ı senin kızın sanıyor!
kim?
ay münevver teyze!!
hı?
en baştan anlat izah et çıldıracak gibi oluyorum yaa!! bir hafta 10 gün sonra gene aynı şey olacak eminim!!
sanki benim bütüüüüüüüün günüm bomboş forum'da gezeceğim ya da saatlerce annemle telefonda bunu konuşacağım.
14.03.2018
o kadar yaratıcılığı yok o kadar empatisiz ki rüyaları bile dümdüz annemin. hani ne garip yerler ne aksiyon ne sürrealizm. bunun çok mantıklı bir insan olmasından ileri geldiğini zannediyor. mantıklı ve gerçekçi.
rüyasında mutfakta oturmuş su içiyormuş mesela.
ama sorsan da en yaratıcı en becerikli hayal gücü en yüksek falan kişi kendisidir de.
rüyasında mutfakta oturmuş su içiyormuş mesela.
ama sorsan da en yaratıcı en becerikli hayal gücü en yüksek falan kişi kendisidir de.
yazlık ev- misafir gibi- temizlik yap-sosyal değilsin- baltalama-alışverişe çıkmama
geçenlerde ablamlar geldiğinde ablacığım hadi dedi yazlığa gidelim ben özledim.??????
çok da özlenecek bir yer ya. kendisi özler tabi nasılsa sadece yabancı bir misafir gibi geliyor. kırk yılda bir.
el el üstünde oturup hizmet bekliyor. aidatını ödeyen, temizleyen, gürültüsünü patırtısını çeken kendisi değil. her gün annemin kah evi överek konuşmaları sanki ben de senelerdir içinde yaşamamışım gibi sokaktan geçen bir yabancıymışım gibi bana en baştan evle ilgili bilgileri anlatır kah bakmışsın nefret yumağı olarak evin kusurlarını milyom kere sayar. sanki ben hiç haberdar değilim bunlardan. bir de tavırları öyle.
nasılsa bu konuşmaları dırdırları da dinleyen kendisi değil. zamanında annem burayı satın alırken babamdan bize kalan maaşlara da el koyardı. sonra kaç kere kiracı değişti tüm bu problemleri yaşayan dinleyen de kendisi değil ablamın.
hatırlamaz bile anllattıklarımızı zaten duymak bile istemez hanfendi.
kiracılar mahvediği zaman annem tamiri için ne kadar uğraştı ablam hiiiiiç farkında değğil tabi ruhu bile duymadı. zaten annem bağıra çağıra bana yakınmaya bayılır ama ablacığıma kıyamaz ona o kadar anlatmaz. ay siniri niye bozulsun yavrusunun?
zaten ablam eve gelince de turist gezdirir gibi davranıyor annem ablam da memnun gerçekten turist gibi. annem kırkıncı kere fayansları nasıl değiştirdiğinden bahsediyor ne sorunlar çıktığından ama bana bahsettiği şekilde değil yumuşatarak ablam da şaşırıyor ilk defa duruyor gibi yaa falan diyor hayretler içinde....
ben yanlışlıkla bir konuyu unutsam ama bana demediği kalmaz!!
neyse yazlığa geçeceğiz şimdi; yolda annem sürekli şikayetleniyor ama rol yaparak. kızı ve damadına şirin görünüp benim kötü görünmemi sağlamaya çalışarak! kendisi defalarca demiş bana ama ben gitmek istememişim kirlenmiştir şimdi ev!!
nasıl girecekmiş kızı şimdi o pis eve?? halbuki her haftasonu hadi 2 haftada bir gidip evi bir temizleseymişiz şimdi böyle olmazmış!!
kapalı ev niye kirleniyor niye mikrop yuvası gibi görülüyor ki?
ayda 2-3 kere yaşamadığımız bir evi temizlemeye gideceğim ben. çoğul konuşur ama bir mutfak tezgahını bile silemez. nazlıııı bez nerdeeee nazlıııı deterjan nerdeeee nazlııı bunu neyle sileyim nazlııı bunu durulayayım mı nazlııı bunu atayım mı, herşeyi kırk kere en detayıyla sorar.... bezi bulup ıslatıp deterjanlayıp eline vereceksin kirlenince durulayıp deterjanlayıp geri verecen eline bebek sanki.... sonra da işin yarısını sen yapmışsın ama yoruldum deyip oturacak ve oturduğu yerden ahkam kesip eleştiriler emirler yağdıracak!! nasılsa kendisi kirli bezle uğraşmıyor diye zırt pırt da kirlendi bu nazlı diye durulamanı bekler. neden kendi yapmıyor? bilmiyormuş ben nasıl isterim? hep benim istediklerim olur ya.....
tabi 2 boş günümde uyumak dinlenmek gezmek eğlenmek film izlemek kitap okumak arkadaşlarla takılmak alışveriş yapmak gibi rahatlatıcı şeyleri neden yapayım ki? eşşekler gibi ev temizlemek dururken!! neden rahatlayayım zevk alayım ki hayattan????? herşey iğrenç korkunç bir işkence gibi gelmeli bana, aldığım nefes içtiğim yudum zehir zıkkım gibi olmalı!! niye hiç sosyal değilsin hiç sportif değilsin hiç aktif değilsin diye bana ha bire laf sokarken sosyal olmaya çalışayım? yerine eşşekler gibi ev temizlemeliyim hatta doyamayıp iyilik bilmez selam versen almayı bilmeyen bencil domuz komşularıma hizmetçilik etmeye gitmeliyim ona göre. hani sosyal değildim kendi gençken çok sosyalmiş? niye ben sosyalleşmeye çalışırken sürekli baltalamaya uğraşıyorsun??**
esas zevk benim hoşlandığım yapmak istediğim şeyleri engelleme çabası. ben sürekli isteyeyim kendisi psikolojik olarak engellemeye çalışsın. bu bir challenge ona göre. hatta öyle olsun ki hayatım yediğim yemekten giydiğim kıyafetin renginden bile zevk almayayım. bunu bile baltalamaya çalışır.
artık beraber alışverişe çıkmıyorum bile. 2 gram bir zevkim var ona bile sıçmak için uğraşıyor. herşey kötü herşey berbat anneme göre. sürekli söyleniyor. kumaşlar dandik modeller boktan. o sana olmaz bu sana yakışmaz o yaşına göre değil bunu giyemezsin bunu alamazsın o olmaz şu bulmaz.... tabi bunları sürekli ama küçük küçük laflar ve imalarla yapar. öyle başka insanlar anlamayacak şekilde.
damlaya damlaya göl olur misali damla damla ama sürekli moral bozar heves kaçırır. ama başkalarına sorsan zerre anlamamışlardır çünkü başkalarına iyi görünmeyi rol yapmayı bilir.
ama ablam da varsa alışveriş de annemi gör sen. kendisi değil sanki. bana alışveriş zevkini zehir eden kadın, hiç bir şeyi beğenmeyen eleştiren herşeyde kusur arayan kadın birden alışveriş bağımlısı gibi oluyor. neredeyse kırlarda koşar misali hoplaya zıplaya gezecek. herşeyi beğeniyor neşe içinde ay şu güzelmiş bu tatlıymış!!!!! ablacığıma kıyamıyor tabi üzülmesin sıkılmasın eğlensin yavrusu morali bozulmasın ne hakkımız var canını sıkmaya??? benim canımı sıkmaya var ama.
hatta bana tutmuş pembeli bir crop-top gösteriyor nazlı bunu alsana çok tatlı seversin sen?? şeker pembesi kısa bir üstü nerde giyecem acaba? daha bir hafta olmadı kendime toz pembe bir kazak alacaktım vazgeçirtmek için dil döküyordu bana küçük küçük moral bozarak ama almayacaksın olmaz gibi belirgin büyük laflar etmez. olur da sen alırsan da sonra burnundan fitil fitil getirir.
neyse yazlığa geldik. annem evin ne kadar kirlenmiş olabileceğiyle ilgili konuştuğu için yol boyunca ablam etkilenmiş inanmış. öyle korkunç kirli ki ev veba kapabiliriz!!! yani ev temiz bırakılıp kapatıldı ne kiri anca az biraz toz olabilir.
daha hala asansörde işliyor ablama ev ne kadar kirlidir gelip temizleseydik. yüce misafirimize ayıp ettik havalarında annem. ablama kirli ev çok ayıp oluyor ama bana köle hizmetçi gibi davranmak asla ayıp değil! benim layığım bu çünkü kendi gözünde. ablam da demiyor tabi aklına gelmez çünkü annemin bu kendini övüp beni yeren davranışlarına hem alışık hem işine geliyor ne yani isyan edip karşı çıkıp okları kendi üstüne mi çeksin! sonra beklentileri olur dırdır falan eder. yardımcı kadın tutun bile demeye dili varmıyor!! bırak kendi yapmayı.
kapıya gelince açıp içeri girince kapıda prenses gibi dikiliyor ikisi suratlarını ekşitmişler! havasız kalmış içeriiii... kapıda dikilip surat ekşitip bir yere dokunmak istemeyerek böyle elleri bilekten kırık durarak .. lağıma girmiş sanki. hiç içeri girmek istemiyorlar efendim.
anneciğim diyor ki gel biz bahçede oturalı nazlı temizlerken!! bana da direktif veriyor şurayı öyle burayı böyle yapacakmışım çok da bekletmeyecekmişim!!
aaa ablacığım o kadar yol gelmiş yorgun. esas yorgun olan ben olamam tabi sanki ben süs bebeği gibi oturuyorum evde. hep başkaları haklıdır anneme göre.
keşke diyor anneme anahtarı kapıcıya verseydiniz de arada havalandırsaydı....
tabi asla hatırlamaz annemin tüm kapıcılara nasıl düşman olduğunu. milyon kez anlatır aynı şeyi ana nafile anlamaz hatırlamaz. ama ben hatırlamayıp şu lafı etsem bu hatamı asla unutmaz günlerce başıma kakmakla kalmaz bütün nefretlik kapıcılı olayları yeni baştan anlatır. ama ablacığıma bişe demiyor.
evvelki sene aşık gibiydi yazlıktaki görevlilere, bayılıyor sabahtan akşama kadar övüyordu. halbuki piç gibi bakışlı bir tip. aklı fikri nerede belli. ama annem anlayamıyordu. verecekmiş anahtarı biz yokken havalandıracakmış. karı kız atardı bence kendi evi gibi. sonra eşşek gibi temizlemek de bana kalırdı. ben engelledim tabi. bir kaç defa da eve gelen yardımcımızı götürdüm temizlesin evi diye beraber.
ama anneme kalsa ben varken gülüzar'a iş düşer mi?
ben yıpranayım ben yorulayım ben kimyasal soluyayım. ne önemim var ki. nasılsa bir favori evladı var. ben yedek parça hizmetçi falan gibi kıymeti az bişeyim.
ya ne kadar kirli aman girmeyin kraliçe hazretleri veba falan kaparsınız!!!
boş ve ahmakcasına bakışlarla bakıyorlar bana böyle deyince. gidip kapı pencere açıyorum havalansın diye. ama bizimkiler ben üstüme kötü birşeyler giyip kendimi yerden yere ata ata temizlik yapacam sanıyor. birinin de aklına gelmiyor nazlı bütün hafta yorulmuştur sıkılmıştır falan. niye gelsin ki ben önemli bir zat'mıyım.
havalanırken kanepelere, televizyona falan serdiğimiz eski çarşafları kaldırıyorum; bunlar yürüyüp gitmişler bile! ayyy kirli eve giremez prensesler kıraliçeler yaaa!!
her yer örtülü bırakılmıştı, kapalıyken toz bile olmamış doğru dürüst. ama sanıyorlar ki ben her yeri domestosla ovalayacağım. marketten aldıklarımızı yerine koyuyorum çıkıyorum.
bahçede oturup hoşbeş ediyorlar efem!!
aman nazlı yorulmasın aman yardım edelim diye mi düşüneceklerdi ya!! ama asla bencil ruhsuz umursamaz değer bilmez falan değiller haaa
çok da özlenecek bir yer ya. kendisi özler tabi nasılsa sadece yabancı bir misafir gibi geliyor. kırk yılda bir.
el el üstünde oturup hizmet bekliyor. aidatını ödeyen, temizleyen, gürültüsünü patırtısını çeken kendisi değil. her gün annemin kah evi överek konuşmaları sanki ben de senelerdir içinde yaşamamışım gibi sokaktan geçen bir yabancıymışım gibi bana en baştan evle ilgili bilgileri anlatır kah bakmışsın nefret yumağı olarak evin kusurlarını milyom kere sayar. sanki ben hiç haberdar değilim bunlardan. bir de tavırları öyle.
nasılsa bu konuşmaları dırdırları da dinleyen kendisi değil. zamanında annem burayı satın alırken babamdan bize kalan maaşlara da el koyardı. sonra kaç kere kiracı değişti tüm bu problemleri yaşayan dinleyen de kendisi değil ablamın.
hatırlamaz bile anllattıklarımızı zaten duymak bile istemez hanfendi.
kiracılar mahvediği zaman annem tamiri için ne kadar uğraştı ablam hiiiiiç farkında değğil tabi ruhu bile duymadı. zaten annem bağıra çağıra bana yakınmaya bayılır ama ablacığıma kıyamaz ona o kadar anlatmaz. ay siniri niye bozulsun yavrusunun?
zaten ablam eve gelince de turist gezdirir gibi davranıyor annem ablam da memnun gerçekten turist gibi. annem kırkıncı kere fayansları nasıl değiştirdiğinden bahsediyor ne sorunlar çıktığından ama bana bahsettiği şekilde değil yumuşatarak ablam da şaşırıyor ilk defa duruyor gibi yaa falan diyor hayretler içinde....
ben yanlışlıkla bir konuyu unutsam ama bana demediği kalmaz!!
neyse yazlığa geçeceğiz şimdi; yolda annem sürekli şikayetleniyor ama rol yaparak. kızı ve damadına şirin görünüp benim kötü görünmemi sağlamaya çalışarak! kendisi defalarca demiş bana ama ben gitmek istememişim kirlenmiştir şimdi ev!!
nasıl girecekmiş kızı şimdi o pis eve?? halbuki her haftasonu hadi 2 haftada bir gidip evi bir temizleseymişiz şimdi böyle olmazmış!!
kapalı ev niye kirleniyor niye mikrop yuvası gibi görülüyor ki?
ayda 2-3 kere yaşamadığımız bir evi temizlemeye gideceğim ben. çoğul konuşur ama bir mutfak tezgahını bile silemez. nazlıııı bez nerdeeee nazlıııı deterjan nerdeeee nazlııı bunu neyle sileyim nazlııı bunu durulayayım mı nazlııı bunu atayım mı, herşeyi kırk kere en detayıyla sorar.... bezi bulup ıslatıp deterjanlayıp eline vereceksin kirlenince durulayıp deterjanlayıp geri verecen eline bebek sanki.... sonra da işin yarısını sen yapmışsın ama yoruldum deyip oturacak ve oturduğu yerden ahkam kesip eleştiriler emirler yağdıracak!! nasılsa kendisi kirli bezle uğraşmıyor diye zırt pırt da kirlendi bu nazlı diye durulamanı bekler. neden kendi yapmıyor? bilmiyormuş ben nasıl isterim? hep benim istediklerim olur ya.....
tabi 2 boş günümde uyumak dinlenmek gezmek eğlenmek film izlemek kitap okumak arkadaşlarla takılmak alışveriş yapmak gibi rahatlatıcı şeyleri neden yapayım ki? eşşekler gibi ev temizlemek dururken!! neden rahatlayayım zevk alayım ki hayattan????? herşey iğrenç korkunç bir işkence gibi gelmeli bana, aldığım nefes içtiğim yudum zehir zıkkım gibi olmalı!! niye hiç sosyal değilsin hiç sportif değilsin hiç aktif değilsin diye bana ha bire laf sokarken sosyal olmaya çalışayım? yerine eşşekler gibi ev temizlemeliyim hatta doyamayıp iyilik bilmez selam versen almayı bilmeyen bencil domuz komşularıma hizmetçilik etmeye gitmeliyim ona göre. hani sosyal değildim kendi gençken çok sosyalmiş? niye ben sosyalleşmeye çalışırken sürekli baltalamaya uğraşıyorsun??**
esas zevk benim hoşlandığım yapmak istediğim şeyleri engelleme çabası. ben sürekli isteyeyim kendisi psikolojik olarak engellemeye çalışsın. bu bir challenge ona göre. hatta öyle olsun ki hayatım yediğim yemekten giydiğim kıyafetin renginden bile zevk almayayım. bunu bile baltalamaya çalışır.
artık beraber alışverişe çıkmıyorum bile. 2 gram bir zevkim var ona bile sıçmak için uğraşıyor. herşey kötü herşey berbat anneme göre. sürekli söyleniyor. kumaşlar dandik modeller boktan. o sana olmaz bu sana yakışmaz o yaşına göre değil bunu giyemezsin bunu alamazsın o olmaz şu bulmaz.... tabi bunları sürekli ama küçük küçük laflar ve imalarla yapar. öyle başka insanlar anlamayacak şekilde.
damlaya damlaya göl olur misali damla damla ama sürekli moral bozar heves kaçırır. ama başkalarına sorsan zerre anlamamışlardır çünkü başkalarına iyi görünmeyi rol yapmayı bilir.
ama ablam da varsa alışveriş de annemi gör sen. kendisi değil sanki. bana alışveriş zevkini zehir eden kadın, hiç bir şeyi beğenmeyen eleştiren herşeyde kusur arayan kadın birden alışveriş bağımlısı gibi oluyor. neredeyse kırlarda koşar misali hoplaya zıplaya gezecek. herşeyi beğeniyor neşe içinde ay şu güzelmiş bu tatlıymış!!!!! ablacığıma kıyamıyor tabi üzülmesin sıkılmasın eğlensin yavrusu morali bozulmasın ne hakkımız var canını sıkmaya??? benim canımı sıkmaya var ama.
hatta bana tutmuş pembeli bir crop-top gösteriyor nazlı bunu alsana çok tatlı seversin sen?? şeker pembesi kısa bir üstü nerde giyecem acaba? daha bir hafta olmadı kendime toz pembe bir kazak alacaktım vazgeçirtmek için dil döküyordu bana küçük küçük moral bozarak ama almayacaksın olmaz gibi belirgin büyük laflar etmez. olur da sen alırsan da sonra burnundan fitil fitil getirir.
neyse yazlığa geldik. annem evin ne kadar kirlenmiş olabileceğiyle ilgili konuştuğu için yol boyunca ablam etkilenmiş inanmış. öyle korkunç kirli ki ev veba kapabiliriz!!! yani ev temiz bırakılıp kapatıldı ne kiri anca az biraz toz olabilir.
daha hala asansörde işliyor ablama ev ne kadar kirlidir gelip temizleseydik. yüce misafirimize ayıp ettik havalarında annem. ablama kirli ev çok ayıp oluyor ama bana köle hizmetçi gibi davranmak asla ayıp değil! benim layığım bu çünkü kendi gözünde. ablam da demiyor tabi aklına gelmez çünkü annemin bu kendini övüp beni yeren davranışlarına hem alışık hem işine geliyor ne yani isyan edip karşı çıkıp okları kendi üstüne mi çeksin! sonra beklentileri olur dırdır falan eder. yardımcı kadın tutun bile demeye dili varmıyor!! bırak kendi yapmayı.
kapıya gelince açıp içeri girince kapıda prenses gibi dikiliyor ikisi suratlarını ekşitmişler! havasız kalmış içeriiii... kapıda dikilip surat ekşitip bir yere dokunmak istemeyerek böyle elleri bilekten kırık durarak .. lağıma girmiş sanki. hiç içeri girmek istemiyorlar efendim.
anneciğim diyor ki gel biz bahçede oturalı nazlı temizlerken!! bana da direktif veriyor şurayı öyle burayı böyle yapacakmışım çok da bekletmeyecekmişim!!
aaa ablacığım o kadar yol gelmiş yorgun. esas yorgun olan ben olamam tabi sanki ben süs bebeği gibi oturuyorum evde. hep başkaları haklıdır anneme göre.
keşke diyor anneme anahtarı kapıcıya verseydiniz de arada havalandırsaydı....
tabi asla hatırlamaz annemin tüm kapıcılara nasıl düşman olduğunu. milyon kez anlatır aynı şeyi ana nafile anlamaz hatırlamaz. ama ben hatırlamayıp şu lafı etsem bu hatamı asla unutmaz günlerce başıma kakmakla kalmaz bütün nefretlik kapıcılı olayları yeni baştan anlatır. ama ablacığıma bişe demiyor.
evvelki sene aşık gibiydi yazlıktaki görevlilere, bayılıyor sabahtan akşama kadar övüyordu. halbuki piç gibi bakışlı bir tip. aklı fikri nerede belli. ama annem anlayamıyordu. verecekmiş anahtarı biz yokken havalandıracakmış. karı kız atardı bence kendi evi gibi. sonra eşşek gibi temizlemek de bana kalırdı. ben engelledim tabi. bir kaç defa da eve gelen yardımcımızı götürdüm temizlesin evi diye beraber.
ama anneme kalsa ben varken gülüzar'a iş düşer mi?
ben yıpranayım ben yorulayım ben kimyasal soluyayım. ne önemim var ki. nasılsa bir favori evladı var. ben yedek parça hizmetçi falan gibi kıymeti az bişeyim.
ya ne kadar kirli aman girmeyin kraliçe hazretleri veba falan kaparsınız!!!
boş ve ahmakcasına bakışlarla bakıyorlar bana böyle deyince. gidip kapı pencere açıyorum havalansın diye. ama bizimkiler ben üstüme kötü birşeyler giyip kendimi yerden yere ata ata temizlik yapacam sanıyor. birinin de aklına gelmiyor nazlı bütün hafta yorulmuştur sıkılmıştır falan. niye gelsin ki ben önemli bir zat'mıyım.
havalanırken kanepelere, televizyona falan serdiğimiz eski çarşafları kaldırıyorum; bunlar yürüyüp gitmişler bile! ayyy kirli eve giremez prensesler kıraliçeler yaaa!!
her yer örtülü bırakılmıştı, kapalıyken toz bile olmamış doğru dürüst. ama sanıyorlar ki ben her yeri domestosla ovalayacağım. marketten aldıklarımızı yerine koyuyorum çıkıyorum.
bahçede oturup hoşbeş ediyorlar efem!!
aman nazlı yorulmasın aman yardım edelim diye mi düşüneceklerdi ya!! ama asla bencil ruhsuz umursamaz değer bilmez falan değiller haaa
13.03.2018
gene tuza kafayı takmış durumda. kendisi yüksek tansiyon sahibi olduğu için tüketemiyor.
ama ben tüketecekmişim sanki bende zart diye çıkıveren yüksek tansiyon yokmuşcasına!
bir iki ay önce gene kafayı tuzla bozmuştu. iki de bir yemeğime salatama tuzları boca ediyordu. yaparken katamıyor kendi de yiyeceği için sonradan ekiyor. ama hem zararlı diye hem tansiyonum yükselmesin diye ben de az tüketmeye çalışıyorum ama birisi buna muhalefet. kim? annem.
ben bir şeyleri yememeye çalıştıkça annem yedirmeye çalışır inada.
bir zaman doktor yasaklamasına rağmen inadına fazla fazla çörek börek kek pasta kurabiye yapardı.
öyle kibarlıkla mantıklı açıklamalarla olmaz. anlamaz. yeter ki kendi istediği kendi planladığı olsun. gerisi teferruat. sen kilo mu alıyorsun sağlığın cildin mi bozuluyor o kadar da önemli değil.
hatta geçende bana hamur kızartıp bir de şerbete yatırmış burnuma dayıyor sen seversin al ye diye. sadece kilo değil sağlık için de cildim için de iyi olmuyor kızartmalar şerbetli bilmem neli ağır tatlılar.
bilmezden gelip yapıyor.
gıcığına inadına gibisinden.
arada da tuz saplantısı oluyor.
yani hadi bu defalık yiyim ama bir daha yapma bir daha tuz ekme yemeğe deyip de yerseniz asla kurtulamazsınız daha günlerce bunları yemek zorunda kalırsınız. öyle laftan anlamayan arsız pişkin bir tarafı var.
ama sivilcelenirsen ya da tansiyonun yüksek diye sinirliysen de başına kakar durur.
kavga edeceksin ama ne kavga. bağırıp çağırıp o yiyecekleri de çöpe dökeceksin falan. küstürmezsen kırmazsan laftan anlamaz.
kesinlikle 38 yıldır böyle.
bir de böyle yaramaz çocuk gibi seni kandırıp tuz ekmesi var yemeğe; seni yerinden kaldırtıp bir şey ister mesela ekmek dolapta kalmıştır ya da su ister. bu esnada kaşla göz arasında yemeğine tuzu boca eder. bir de çaktırmamaya çalışır ki aklı sıra o kadar ahmağım ki ben yemeğimdeki aşırı tuzu göremeyeceğim....
iyiliğim içinmiş!!! tansiyonum fırlasın diye mi?
ama ben tüketecekmişim sanki bende zart diye çıkıveren yüksek tansiyon yokmuşcasına!
bir iki ay önce gene kafayı tuzla bozmuştu. iki de bir yemeğime salatama tuzları boca ediyordu. yaparken katamıyor kendi de yiyeceği için sonradan ekiyor. ama hem zararlı diye hem tansiyonum yükselmesin diye ben de az tüketmeye çalışıyorum ama birisi buna muhalefet. kim? annem.
ben bir şeyleri yememeye çalıştıkça annem yedirmeye çalışır inada.
bir zaman doktor yasaklamasına rağmen inadına fazla fazla çörek börek kek pasta kurabiye yapardı.
öyle kibarlıkla mantıklı açıklamalarla olmaz. anlamaz. yeter ki kendi istediği kendi planladığı olsun. gerisi teferruat. sen kilo mu alıyorsun sağlığın cildin mi bozuluyor o kadar da önemli değil.
hatta geçende bana hamur kızartıp bir de şerbete yatırmış burnuma dayıyor sen seversin al ye diye. sadece kilo değil sağlık için de cildim için de iyi olmuyor kızartmalar şerbetli bilmem neli ağır tatlılar.
bilmezden gelip yapıyor.
gıcığına inadına gibisinden.
arada da tuz saplantısı oluyor.
yani hadi bu defalık yiyim ama bir daha yapma bir daha tuz ekme yemeğe deyip de yerseniz asla kurtulamazsınız daha günlerce bunları yemek zorunda kalırsınız. öyle laftan anlamayan arsız pişkin bir tarafı var.
ama sivilcelenirsen ya da tansiyonun yüksek diye sinirliysen de başına kakar durur.
kavga edeceksin ama ne kavga. bağırıp çağırıp o yiyecekleri de çöpe dökeceksin falan. küstürmezsen kırmazsan laftan anlamaz.
kesinlikle 38 yıldır böyle.
bir de böyle yaramaz çocuk gibi seni kandırıp tuz ekmesi var yemeğe; seni yerinden kaldırtıp bir şey ister mesela ekmek dolapta kalmıştır ya da su ister. bu esnada kaşla göz arasında yemeğine tuzu boca eder. bir de çaktırmamaya çalışır ki aklı sıra o kadar ahmağım ki ben yemeğimdeki aşırı tuzu göremeyeceğim....
iyiliğim içinmiş!!! tansiyonum fırlasın diye mi?
9.03.2018
ben her sabah ya da işte bir yere gideceğim zaman makyaj yaparken muhakkak etrafımda dolanır ya d atepeme dikilir söylenir dırdır eder: yok efendim ne gerek varmış bu neymiş o neymiş niye sürüyormuşum ne gerek varmış sanki mecbur muymuşum çok da önemli değilmiş gereksizmiş lüzumsuzmuş boşuna zaman ve para kaybıymış başka bişey değilmiş reklamcılar bizi kandırıyormuş enayiymişiz..
mesela yapmayacağım tuttuğu zaman da nye yapmıyorum diye sorgular. şunu da süreydin bunu niye sürmedin getireyim mi vereyimmi??
aslında kendisine hiç makyaj gerekmezmiş gençken. çünkü zaten doğal olarak kaşı gözü kirpiği falan çok belirginmiş, dudağı ve yanağı da kendinden renkliymiş zaten. ama sırf heves diye yaparmış eskiden.
açık açık seni kötülemek eleştirmek yerine hep imalarla belli eder nasıl birşeyi yapmanı engellemek için açıkça yasaklamıyorsa gitmeyeceks,n yapmayacaksın. demiyor da korkutarak kendini kötü hissetmeni sağlayarak engellemeye çalışıyorsa üstü örtülü: aşağılamalar da öyle üstü örtülü.
kendini överek alt metinde kendiyle ya da bir başkasıyla kıyaslıyor. ve her zaman ben hariç herkes daha iyi daha üstün.
ya da mesela birisini aşırı derecede över: konu dersleri ya da güzelliği olabilir önemli değil o sırada bana ne ima etmek istiyorsa.
yani demek istediği senin cildin bozuk güzel değil ama benim muhteşemdi. kendi cildi pürüzsüz kendinden renkli ama benimki solgun renksiz!
mesela yapmayacağım tuttuğu zaman da nye yapmıyorum diye sorgular. şunu da süreydin bunu niye sürmedin getireyim mi vereyimmi??
aslında kendisine hiç makyaj gerekmezmiş gençken. çünkü zaten doğal olarak kaşı gözü kirpiği falan çok belirginmiş, dudağı ve yanağı da kendinden renkliymiş zaten. ama sırf heves diye yaparmış eskiden.
açık açık seni kötülemek eleştirmek yerine hep imalarla belli eder nasıl birşeyi yapmanı engellemek için açıkça yasaklamıyorsa gitmeyeceks,n yapmayacaksın. demiyor da korkutarak kendini kötü hissetmeni sağlayarak engellemeye çalışıyorsa üstü örtülü: aşağılamalar da öyle üstü örtülü.
kendini överek alt metinde kendiyle ya da bir başkasıyla kıyaslıyor. ve her zaman ben hariç herkes daha iyi daha üstün.
ya da mesela birisini aşırı derecede över: konu dersleri ya da güzelliği olabilir önemli değil o sırada bana ne ima etmek istiyorsa.
yani demek istediği senin cildin bozuk güzel değil ama benim muhteşemdi. kendi cildi pürüzsüz kendinden renkli ama benimki solgun renksiz!
"zaten" diyor bilir kişi edasıyla "ben baştan tahmin etmiştim."
neyi tahmin etmiş. sivilce sorunumun yumurtalıklarımdaki kist sebebiyle olduğunu.
e niye söylemedin o zaman?????
kendine kalsa bırak kadın doğum uzmanını daha hala bir cildiye doktoruna bile gitmemiştim. sarımsak sürüp kös kös oturacaktım! yedirir yağlı baharatlı şekerli karbonhidratlı yiyecekleri sivilcem çıkınca da pis olduğumu ima ederdi. iyi doğru yıkanamıyormuşum ondan. kendisi yıkasaymış olmazmış! anca laf sokar anca yumuşak karnını öğrenmiş olduğu için elinde bir koz olarak kullanırdı.
bir yere mi gideceksin hemen sivilce konusu açılır ki moralin bozulsun.
sanki tüm gün okulda görmüyor kimse sivilcelerimi de cumartesi ilk defa görecekler: iyiliğim için diyormuş yani laf yemeyeyim diyeymiş. senden ala laf sokan mı olur?
kendine gelince bakımlı olmasıyla övünür ama tek önerebildiği konu sarımsak sürmek. kendisinin asla sivilcesi çıkmazmış bilmiyormuş yaşamamış! onun cildi pürüzsüzmüş gençken!
ama bilir kişisin! ermişsin! dünyanın en akıllı en mantıklı en bilinçli en genel kültürlü en doktor gibi olmuş kişşisisin nasıl bilmiyorsun?
kükürtlü sabunu bile başka birşey için girdiğimde eczacı tavsiye etmiş de kullanmaya başlamştım.
kendine kalsa ne yüzümü özel şeylerle yıkarım ne doktora gitmiştim. senelerce aynı havluyu hem el hem yüz için üçümüz ortak kullandık. hem bana söylenir tiksiniyormuş iltihaplarım bulaşıyormuş onlara hem de benim yüzümden fazladan bir havlu daha kirlenmesini istemiyormuş.
doktora bile zor gittik. yanımda illa benimle gelecek tabi söylenerek surat asarak. adamın da dediklerini zerre dinlememişti. anca aklı başka yerlerdeydi kendini övmelerde beni yermelerde...
adam beslenmeyle ilgili uyarıyor hani buluğ çağında dikkat etmek lazım bu da etken diye hiç umrunda değil.
hatta o sıralar ben doktoruma uymaya çalıştıkça inada inada kızartmalar şerbetli tatlılar yapar olmuştu börek çörek kurabiye yetmez gibi.
inadıma inadıma kolalar fantalar dayıyordu burnuma.
herhalde daha beter olayım istiyordu: çirkinleşeyim kimse beğenmesin özgüvenim olmasın evden çıkmayayım. hemd e böyle olunca bunlardan dolayı eleştirebilsin eline yeni kozlar geçsin hergün bir kusurum daha çıksın.
madem kist diye şüphelenmiştin niye ağzından 1 kelime dahi çıkmadı susmak bilmeyen senden?????????
doktor özel sabun alkollü tonik aldırırken söylenirdin ama madem biliyordun niye söylemedin. memnunmuş demek.
daha kendine kalsa hiç gitmemişti doktora hiç tonik jel krem falan kullanmamış el havlusuna siliyordum yüzümü.
kendine kalsa sarımsak sürüp oturacaktım. okulda da kimseyle konuşmaz tenefüse çıkmazdım madem kokacak. ne güzel kendinin üstü örtülü aşağılamaları yetmiyor bir de okulda aşağılanırdım oooooh ne güzel beter olayım.
bir arkadaşımın ablası oriflame ürünleri satıyordu da ondan sivilce kremleri almıştım kendi paramla. aman ne laf etti ne laf. kazıklanmışım da enayiymişim de ben hiç hesabımı bilmezmişim de.... jelin falan iyi gelmesi de tesadüftü kendine göre.
ne güzel kimseyle muhatap olmam köşemde boynu bükük otururdum.
bu sivilce sorunum 15 yaşlarımda başladı senelerce doktora gitmenin adı dahi geçmedi! teee lise sonda anca zorla gittik doktora. hemen kısa süre sonra da boşa gittiğimizi iddia etti. hani geçmemiş ki kendisi daha iyi biliyormuş sarımsak sürsek kafiymiş.
istiyor ki kimse bana iyi davranmasın kokuyorsun diye aşağılasın eleştirsin ezsinler dışlasınlar...
nereye gideceksin bu halde?
şuradaki parkta oturacağız.
sivilcen çıkmış da ondan dedim.
her zaman çıkıyor ilk mi sanki!
ne bileyim belki iğrenir arkadaşların!
ilk defa mı görecekler sanki?
hadi ben bilemedim doktor da tahmini geç yapabildi kist diye çünkü arada düzeldiği yıllar da oldu cildimin ve regl dönemim aksamazdı düzenliydi esas bizi yanıltan bu olmuştu. ama kendisi en baştan bilmiş zaten. niye tek kelime etmedin madem bildin. erken tedavi olurdum bu kadar sıkıntı yaşamaz, sivilceli dolaşmaz, ağır ilaçlar kullanmaz ve derin oyuklar izler oluşmazdı.
ki o da doktorumun kistten şüphelenmesi yılları buldu, ki söylediğinde annem burun kıvırdı hala sarımsağı savunuyordu!!!
kendine kalsa kadın doğum uzmanına bile gitmezdim. ilk anda inkar etti reddetti hazmedemedi efem. diretti engellemeye çalıştı.
doktorlara inanmıyormuş hani o kadar krem masrafı yaptırdı geçmedi derdi. sanki cebinden ödüyor kremleri!! sanki emekli sandığının sağlık sigortasından falan faydalanamıyorum da.
şimdi de her sivilce gördüğünde o haptan içsen diyor. her sivilce çıktığında roacutane içecekmişim. ne kadar çok yan etkisi var anlayamıyor. kaç kere anlatsan da nafile. anlamak istemiyor.
1 tane sivilcen çıksa o haptan iiiiççç diyor pişkince.....
neyi tahmin etmiş. sivilce sorunumun yumurtalıklarımdaki kist sebebiyle olduğunu.
e niye söylemedin o zaman?????
kendine kalsa bırak kadın doğum uzmanını daha hala bir cildiye doktoruna bile gitmemiştim. sarımsak sürüp kös kös oturacaktım! yedirir yağlı baharatlı şekerli karbonhidratlı yiyecekleri sivilcem çıkınca da pis olduğumu ima ederdi. iyi doğru yıkanamıyormuşum ondan. kendisi yıkasaymış olmazmış! anca laf sokar anca yumuşak karnını öğrenmiş olduğu için elinde bir koz olarak kullanırdı.
bir yere mi gideceksin hemen sivilce konusu açılır ki moralin bozulsun.
sanki tüm gün okulda görmüyor kimse sivilcelerimi de cumartesi ilk defa görecekler: iyiliğim için diyormuş yani laf yemeyeyim diyeymiş. senden ala laf sokan mı olur?
kendine gelince bakımlı olmasıyla övünür ama tek önerebildiği konu sarımsak sürmek. kendisinin asla sivilcesi çıkmazmış bilmiyormuş yaşamamış! onun cildi pürüzsüzmüş gençken!
ama bilir kişisin! ermişsin! dünyanın en akıllı en mantıklı en bilinçli en genel kültürlü en doktor gibi olmuş kişşisisin nasıl bilmiyorsun?
kükürtlü sabunu bile başka birşey için girdiğimde eczacı tavsiye etmiş de kullanmaya başlamştım.
kendine kalsa ne yüzümü özel şeylerle yıkarım ne doktora gitmiştim. senelerce aynı havluyu hem el hem yüz için üçümüz ortak kullandık. hem bana söylenir tiksiniyormuş iltihaplarım bulaşıyormuş onlara hem de benim yüzümden fazladan bir havlu daha kirlenmesini istemiyormuş.
doktora bile zor gittik. yanımda illa benimle gelecek tabi söylenerek surat asarak. adamın da dediklerini zerre dinlememişti. anca aklı başka yerlerdeydi kendini övmelerde beni yermelerde...
adam beslenmeyle ilgili uyarıyor hani buluğ çağında dikkat etmek lazım bu da etken diye hiç umrunda değil.
hatta o sıralar ben doktoruma uymaya çalıştıkça inada inada kızartmalar şerbetli tatlılar yapar olmuştu börek çörek kurabiye yetmez gibi.
inadıma inadıma kolalar fantalar dayıyordu burnuma.
herhalde daha beter olayım istiyordu: çirkinleşeyim kimse beğenmesin özgüvenim olmasın evden çıkmayayım. hemd e böyle olunca bunlardan dolayı eleştirebilsin eline yeni kozlar geçsin hergün bir kusurum daha çıksın.
madem kist diye şüphelenmiştin niye ağzından 1 kelime dahi çıkmadı susmak bilmeyen senden?????????
doktor özel sabun alkollü tonik aldırırken söylenirdin ama madem biliyordun niye söylemedin. memnunmuş demek.
daha kendine kalsa hiç gitmemişti doktora hiç tonik jel krem falan kullanmamış el havlusuna siliyordum yüzümü.
kendine kalsa sarımsak sürüp oturacaktım. okulda da kimseyle konuşmaz tenefüse çıkmazdım madem kokacak. ne güzel kendinin üstü örtülü aşağılamaları yetmiyor bir de okulda aşağılanırdım oooooh ne güzel beter olayım.
bir arkadaşımın ablası oriflame ürünleri satıyordu da ondan sivilce kremleri almıştım kendi paramla. aman ne laf etti ne laf. kazıklanmışım da enayiymişim de ben hiç hesabımı bilmezmişim de.... jelin falan iyi gelmesi de tesadüftü kendine göre.
ne güzel kimseyle muhatap olmam köşemde boynu bükük otururdum.
bu sivilce sorunum 15 yaşlarımda başladı senelerce doktora gitmenin adı dahi geçmedi! teee lise sonda anca zorla gittik doktora. hemen kısa süre sonra da boşa gittiğimizi iddia etti. hani geçmemiş ki kendisi daha iyi biliyormuş sarımsak sürsek kafiymiş.
istiyor ki kimse bana iyi davranmasın kokuyorsun diye aşağılasın eleştirsin ezsinler dışlasınlar...
nereye gideceksin bu halde?
şuradaki parkta oturacağız.
sivilcen çıkmış da ondan dedim.
her zaman çıkıyor ilk mi sanki!
ne bileyim belki iğrenir arkadaşların!
ilk defa mı görecekler sanki?
hadi ben bilemedim doktor da tahmini geç yapabildi kist diye çünkü arada düzeldiği yıllar da oldu cildimin ve regl dönemim aksamazdı düzenliydi esas bizi yanıltan bu olmuştu. ama kendisi en baştan bilmiş zaten. niye tek kelime etmedin madem bildin. erken tedavi olurdum bu kadar sıkıntı yaşamaz, sivilceli dolaşmaz, ağır ilaçlar kullanmaz ve derin oyuklar izler oluşmazdı.
ki o da doktorumun kistten şüphelenmesi yılları buldu, ki söylediğinde annem burun kıvırdı hala sarımsağı savunuyordu!!!
kendine kalsa kadın doğum uzmanına bile gitmezdim. ilk anda inkar etti reddetti hazmedemedi efem. diretti engellemeye çalıştı.
doktorlara inanmıyormuş hani o kadar krem masrafı yaptırdı geçmedi derdi. sanki cebinden ödüyor kremleri!! sanki emekli sandığının sağlık sigortasından falan faydalanamıyorum da.
şimdi de her sivilce gördüğünde o haptan içsen diyor. her sivilce çıktığında roacutane içecekmişim. ne kadar çok yan etkisi var anlayamıyor. kaç kere anlatsan da nafile. anlamak istemiyor.
1 tane sivilcen çıksa o haptan iiiiççç diyor pişkince.....
2.03.2018
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)