arkadaşım aslı diyor ki hep ne güzel annen seni hep arıyor özlüyor çok seviyor keşke beni de arasa eve çağırsa çalışma dese!
kendine göre bir sevgisi vardır elbet ama öyle de matah bişey değilim ki bayılsın!
annemin gözünde hep eksik hep yanlış hep çirkin hep kötü hep beceriksiz hep herşeyin olumsuz kısmıyım.
aslı da zannediyor ki annem beni çok sevdiği ve 7 saat göremeyince özlediği için arıyor. aptal aşık mı 7 saatte özlesin?
beni hizmetçisi kölesi olarak görüyor. ama ne güzelmiş bana kıyamıyormuş demek çalışma diyormuş keşke annesi de aslıya çalışma otur evde deseymiş. ne kadar çok istermiş evde boş oturup iş yaptıktan sonra televizyon izlemeyi!!
kendi anlatmıştı babası hergün para bırakmazsa evde 5 kuruş olmazmış, hemen hemen her sabah da annelerini gözleri önünde azarlar aşağılar hakaret eder hatta bazen dövermiş. ama annesinin hayatının mükemmel olduğunu çok mutlu olduğunu zannediyor. kadıncağız okuma yazma bile bilmiyor, evden tek başına çıkamıyor, sağlık güvencesi kendi parası eşyası falan yok. istiyor ki kızı okusun kendi parası, işi gücü, maaşı, emekliliği olsun, istiyor ki kimseye muhtaç çaresiz olmasın, istemediği sevmediği biriyle evlenip bir de hakaretlerini dayağını çekmek mecbriyetinde kalmasın. kendinin çektiklerini çekmek zorunda kalmasın. ama aslı hanım annesinin dünyanın en mesut insanı olduğunu zannediyor ve eğer çalışmayıp annesi gibi olursa kendisi de çok mutlu olacak.
kadın kendisi gibi olmasın diye uğraşıyor ama kızın aklı 5 karış havada. o kadar ciddi ve gerçekçi kızı kendi gibi olmasın diye debelenen annesinin aksine aklı hep havada bir mantıksız.
en çok söylediği şey zengin koca bulup çalışmayacağı! 5 senedir aynı terane 29 yaşına geldi, bu 5 senede eli yüzü düzgün bir herifle çıkagelmedi. nerde serseri nerde zibidi nerede çulsuz aslı'nın yanında. noldu ya zengin koca?
sanırsın annem özlediği için arıyor: sadece ben huzursuz olayım 5 daika rahat yüzü görmeyeyim ve sürekli evde iş çıksın. su kesilir beni arar eve gel der, şarter atar eve gel de... her türlü bahanesi eve gelmem üzerine kurulu. anneme göre dandik boktan bir özel okulda dandik bir öğretmenim bugün cam silecem deyip 3 gün işe gitmeyebilirim.
nasılsa o lanet olasıca babamdan boktan maaş varmış yetermiş de artarmış bana!!!!
böyle zamanlarım da oldu. ne zaman param olsa başlar dırdıra boktan babamın lanet parası!!
çalışmadığım zamanlarım da oldu evde olmamın kıymetini mi bildi? hatta temizlik takıntılı olduğum dönemler bile oldu kıymetini bildi mi? ne bir teşekkür ne bir eline sağlık der boyuna emreder kusur arar asla tatmin olmaz. her kusurumu da aklında tutup ilerde bir fırsatını yakaladığı zaman başımam kakmak için kullanır. tam istediği gibiydim: çalışmıyor evde sürekli iş yapıyordum hatta odama kapanıp bilgisayar başına ya da bir kitabın derginin başına bile az geçiyordum! sürekli tıkınıyor ve kendime hiç bakmıyordum. arkadaşlarımla görüşmüyor dışarı sadece markete çıkıyordum. memnun muydu?
hayır.
niye ben birşeyler yapıp yapmak isteyip de beni sürekli engellemeye çalışmaktan zevk alıyor. çalışıyorken çalışıyorsun diye şikayet eder eve zaman ayıramıyormuşsun, çalışmıyordum işte ama menun değildi.
evle ilgilenmesen suçlardı gücü yetmiyormuş yaşlanmış. sürekli ev işi yapıyordum işte ama gene memnun değildi.
arkadaşlarımla görüşsem sosyalleşsem hep bir bahaneyle engelleyemezse zevk almayayım diye uğraşırdı, evde gelmiyormuşıum da arkadaşlarım da da bir bok yokmuş da. görüşmediğim çıkmadığım zamanlar da asosyalsin diye eleştirir.
makyaj yapıyorsam kremler sürüyorsam gereksiz diye söylenir sanki kimin umrundaymış sanki ne önemi varmış ve üstü kapalı örneklerle ne kadar krem sürersem süreyim güzel olamayacağımı ima ederdi. kendini över bitiremezdi. işte yapmıyordum o arada hiç birini ama memnun değildi genede!! yapmıyorsun diye eleştirirdi kendisi gençken ne kadar bakımlıymış!!!!!!!!!!
ağzınla kuş tutsan yaranamazsın anneme ters tutmuşsun ya da ben başka kuş istemiştim der. en önemlisi ben ne yapıyorsam aksini savunarak bende kusur aramayı sever ve dırdır etmeyi.
o sıralar depresyondaydım: işsizdim atanamıyordum, arkadaşlarla kopmuştuk, hoşlandığım çocukla da, gene kilo almış ve sivilcelenmiştim. ama durumu bilmezmiş ya da halimden zevk alırmış gibi davranırdı.
komşu kızını öve öve bitiremezdi mesela, sanki gece koynuna alacak fantazi yapıyor!! hem çalışıyor hem okuyormuş hem sosyalmiş hem yeni çıkan tüm kitapları filmleri biliyormuş hem ev işlerini annesine bırakmıyor cam bile siliyormuş hem de çok bakımlıymış!!! ay üstelik cildi de ipek gibiymiş pırıl pırılmış pürüzsüzmüş! hem de boyu uzunmuş!!!
sana şöylesin böylesin demez direkt olarak ki ilerde sen bana böyle demiştin diye delil sunama onun yerine ima eder, başkalarını misal verir. demek istediği senin cildin bozuk sen güzel ve bakımlı değilsin sosyal değilsin akıllı başarılı değilsin!! hiç bir yerden vuramıyorsa boydan ve ciltten vuru.
polikistik over bir hastalık üstelik menapoza girinceye kadar kurtulamayacağın bir şey alay edilecek halim mi var benim!!! hem sonra sürekli tıkınmamı isteyip kilo almama hormonlarımın bozulmasına ve yine kist çıkmasına sebep olan sen değil misin?
boy konusu da en sevdiği kozu: sanki kendisi çağla şıkel babam de ibrahim kutluay kadar boydalar ama ben bu kadar kalmışım. kendisi 152 babam 167 imiş. anca bu kadar uzamışım. en azından benden 11 santim uzun diyeceğine beni kısa buluyor. ne yaptın ya uzayalım diye? hiçbirşey!!!
bir yüzme öğrenelim istedim ne laflar yedim aylarca!! sitenin bahçes,nde top oynamamıza bile gıcık olur 30 dakikayla sınırlardı. balık yemek kesinlikle yasaktı kılçık fobisi var o da eksik olsun. süt kokusundan iğrendiği için sadece bol şekerli sütlaç yapardı!! sadece oturup ders çalışarak boy uzamıyor genlerde yoksa. doktora götürüp daha uzun olsunlar diye ne yapmalı diye sormuşluğu yok bile!
152lik boyla kendini orta boylu olduğuna inandırmış. kendinden kısa bir kaş kişi tanımış diye. ama anneme göre ben kısa boyluyum!!!
annem çözüm aramaz üretmez sadece kusurları görür ve şikayet eder. o kadar.
mesela sen hiiiiiç farkında değilmişsin olamazmışsın zekan yetmezmiş gibi bir bilgiçlikle kilo aldığını götünün kocaman olduğunu belirtir. sanki kendi götü kocaman değil, genetik belası işte. ama bir öneride bulunmaz: rejim yap doktora git demez. sen yapmaya kalktın mı da bundan hiç hoşlanmaz yapmaman için uğraşır gizlice.
rejim yapıyorsan inadına inadına pastalar çörekler börekler yapar yoğun çikolatalı bol şekerli kremalı yağlı!!
moralin iyiyse bozmaya çalışır kötüyse de şikayet eder!!
mesela sen bir eşyana kıymet veriyorsan ve pahalıya almışsan muhakkak suikaste uğrar!!! ya düşürür kırar parfümü, ya temizlikçi kadına verir rujları deri ceketleri!!!
başkalarının cildini fantazi kuruyormuş gibi över eğer sivilcen çıkmış dememişse. yani senin cildin boktan. hiç mi payın yok? hiç mi alakan yok??? ona göre asla yoktur. gerçekten buna inanır. genetik faktörler bir yana bana çocukluk ve ilk gençliğimde sürekli yağlı şekerli asitli şeyleri dayadı durdu: pasta börek kek kurabiye çörek bol bol kola. eden çıkmayalım sürekli evde ders çalışalımın mükafatı güya: hele yaptığı şeyi bir yiyeme. senden daha hain nankör evlat daha yok. ne emekler çekmiş ne masraflar yapmış!!!
çok aşırı bilinçli olduğını iddia etse de senelerce doktora gitmememi sağlamak için yırtındı: paramız mı var şimdi diye nankör olduğumu ima etti, gelecek ay gideriz sonra bakarız diye beni oyaladı durdu. her halt için doktora koşacaksak işimiz varmış. ona göre sarımsak sürüp otursam yeterdi!! daha iyiydi aklınca kimse bana dönüp kız diye bakmaz tehlike yaşamam erkekleri çekmem: hem bir taşla iki kuş hem erkekleri cezbetmez hem de kendini kötü hissedeceği için özgüveni olmaz parmağımda oynatırım!!
bir ara sırtımı bile silme sivilce kapladı iltihaplı. bana ne derdi bu dünyanın en duyarlı en bilinçli en aklıı en mantıklı en vicdanlı en yardımsever insanı: iğrenç görünüyormuş!!! hep kendim yıkandığım için iyi yıkayamıyormuşum pismişim!!!
tabi kocaya verinceye kadar kendi yıkayacaktı çünkü!!! derimizi yüzer gibi sürtüp kızartana kadar hem de o sırada söylenerek!! evlilik insanın hayatını mahvediyormuş evlilik insanın hayatına sıçıyormuş!! çocukken böyle derdi bizi yıkarken ya da başka zul gelen şeyler yaparken.
yani sanki dünyayı gezecekmiş büyük bir şey icat edecekmiş şahane bir sanat eseri üretecekmiş de o sırada biza hamile kalmış ama daha çok bana. ablacığım aşk meyvesi olduğu için hep %50 yırtardı her suçlamadan. 28 yaşında evlenene kadar aklın nerdeydi acaba?
birisi bir şey sorduğunda neden yapmadınız neden gitmediniz falan babında annem bizi bahane ederdi. mesela bizim yüzümüzden gidememiş üniversiteye! duyan da 17 yaşında ana oldu sanır. 28 yaşına kadar neden gitmedin ya!!! oysa dünyanın en zeki insanısın!!!
bir eczacı bana kükürt sabunu önerdiğinde, ben tek başıma gitmiştim bişey için, dönüşte beni kazık yiyen bir enayi olmakla suçlamıştı mesela.
ama sanmayın ki esip gürlüyor kırıp döküyor. asla bağırmaz asla belirgin laflarla belirtmez. küçük küçük ve sürekli sokarak psikolojinle oynar.
bir gün tutmuş diyor ki bir çekingenlik etmişim demek: kendisi olsa şöyle yapar böyle yaparmış ailesi onu prenses gibi özgüvenle yetiştirmiş. yani ben özgüvensizmişim. e beni prenses gibi mü büyüttün? özgüven mi verdin ki? biraz özgüvenli olsan kırmak için kusur arar bulur yapıştırır daha doğrusu yumuşak yumuşak gibi ama sürekli ve yenileyen zamanlarda sokar. asla unutmaz ve her fırsatta o lafı gene sana sokar.
sen verdin mi özgüven? anca laf. kendiden daha cazgır kendinden daha çok kendini göstermeyi bilen kimselerin yanında suspus oturuyorsun ana!! laf yetiştirip onu bastıramıyorsun. anca arkasından sinik sinik nefret eder ve sürekli hatırlayı gıcık olarak mütemadiyen nefret edip hakaretler beddualar eder...
ilk kendim gittimdi cilt doktoruna. bir daha ki kontrole annemde gelmişti memnuniyetsiz ağzını büze büze, söylenerek: gereksizmiş. kükürt sabununu bile fazla bulurdu. doktorun dediklerini dinlememek anlamamak için direndi. senelerce de kabul edemedi. kendi hatalarının yüzüne vurulmasından nefret eder ve bunu kabul edeceğine her türlü bedeli ödetmeye hazırdır.
ne efendim yağlı baharatlı yemekler yemesin, aburcubur tüketmesin, kuru yemiş, pasta çörek börek çok çok az yesin, kola fanta içmesin demiş: ne efendim kendinin ayrı bir havlusu olsun çok sık değişsin demiş. adamı baş düşmanı ilan etti!!
kendi çocuğunu ondan iyi mi bilecekmişmiş!!!!
kükürtlü sabun da verdiği bazı kremler de hafiflemesini sağlamıştı cilt sorunumun ama annem ilk zamanlar ısrarla inatla kabul etmedi. inadına yağlı baharatlı yemekler yedirdi inadına tatlılar pastalar kekler börekler yaptı inadına en büyük boy kolaları dayadı burnuma, inadına aslında parasına kıyıp alamadığı kadar çok kuruyemiş aldı. beni adeta inadına aşırı beslemeye çalıştı. hele bir yeme içme senden daha kötü bir insan yoktu psikolojisi yaşatırdı; saddam kimki!!! anneciğinin yaptıklarını yemeyen insan dünyanın en kötüsüdür!!!!!!
ben az yesem dedikçe o korkunç bakışları fırlatarak bana üstü kapalı kötü davrandı küstü. tüm bunlar hep babamın kötü genlerindenmiş. belki olabilirdi ama neden iyileşmesin.
her gün evde baklavalar börekler yemişler kolalar oluk gibi akarken nasıl yemezsin. zaten kiloluydum biraz daha aldım zaten stresliydim daha çok yedim daha kilo aldım. üstüne ee işte o kadar doktora gidip para saçmışım gene her yerim sivilceliymiş diye pişkince laf sokardı.
ama bunları öyle beklenmedik bir anda öyle beklenmedik yumuşaklıkta söyler ki hemen kırılmazsın hemen anlamazsın. ve bu mütemadi olunca özgüvenin kalmaz. sonra da sana pişkince özgüvenden bahseder!!! veriyon da almıyoz mu?
herşey üstüste hem kilo aldım hem stres hem hormonlarım bozuldu azıcık geçen ergen aknelerim daha da beter oldu.
sonunda hormon bozukluğu ve daha sonra da polikistik over çıktı.
o zaman da direndi tabi ben rejim yapıp kile verdikçe çıldırdı. hala bazen inadıma gibi sabote eder gibi yememem gereken şeyleri burnuma dayar durur!! öyle yumuşaklıktan da anlamaz kendisi. çok büyük kavga çıkaracaksın. hatta o yemek istemediğin şeyleri lavaboya çöpe falan döküp korkutacak küstüreceksin.
yoksa arsız ve inatçı tarafı ağır basar inadına gene yapar. tuz saplantısı mesela. yemiyormuşum yemem gerekirmiş gizlice yemeklerime tuz boca ediyor.
geçende de gevrek gevrek diyor ki zaten biliyormuş en baştan tahmin etmiş kist olduğunu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
yalan mı yoksa özellikle mi söylemedi!!!
bilhassa mı söylemedin? bunca zaman ne kadar uğraştım suratım çopur çopur. hoşuna mı gitti. memnun mu oluyorsun!!!
iyiki bir öğrenmiş roacutane'i her sivilce gördüğünde o haptan yut diyor. ne kadar anlatsan yan etkilerini unutuyor çünkü umrunda değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder