son yıllarda - eskiden böyle değildi, sıkılırdı surat asardı ama endişelenir birşeyler yapmaya çalışırdı- ama artık ben hastalandığım zaman ben kapris yapacağıma annem yapıyor!!!
bırak endişelenmeyi, çözüm aramayı, annem surat asıyor annem kapris yapıyor ama hasta olan yataktan kalkamayan ben oluyorum!!! çünkü işler aksıyormuş gibi geliyor ona çok canı sıkılıyor efem!!!
geçen sene yazlığa geçtiğimizde havalandırayım derken evi çok fazla cereyanda kaldım herhalde. çünkü evin demirli ve telli demirden bir dış kapısı daha olduğu için, ahşap kapıyı kapatmamaya karar verdi. ev çok kokuyormuşmuş!!
tabi kraliçeler, prensesler gibi büyütüldüğü için kötü kokulara pisliklere dayanamıyor.
cereyanda kalınca haliyle iş yaparken de terliyorsun, üstümde kurudu kurudu. başım dönmeye başlamıştı.
biz çocukken ve ilk gençliğimizde bize neredeyse hiç temizlik yaptırmayan annem sonradan gayet rahatça tüm yükü omuzlarıma bıraktı, hatta pişkince de daha fazla temizlik daha fazla temizlik ister sürekli başıma iş çıkartır oldu. kendisi düşünüp karar veriyor bana uygulatıyor ama işi biz yapmışız diye düşünüyor.
neyse o kadar başım dönmüştü ki uzanıp dinlenmek zorunda kalmıştım. terleyip üstümde kuruduğundan mı cereyanda kaldığım için mi sürekli iki büklüm eğik dolandığım için mi yoksa hepsi yüzünden mi öyle oldum bilemedim.
hiç de demez bana iş yaptırtır ama biz yaptık diye düşünürken aman kızım kendini hırpalama, aman kızım kendini hor kullanma falan asla demez aklına dahi gelmez. hatta sırf manyakça temizlik yapmaktan başına gelen rahatsızlıklardan bile ders alıp da bana aman şöyle olmasın falan demez.
olsun da istemez ama önlem almaz çözüm bulmaz. olursa olmuş olur eşşek gibi çekersin!
neyse ben yatıp uzanınca geçen sene; annem küplere bindikçe bindi. insan endişelenmez mi bişey olacak kıza diye. yoo. sürekli talep ediyor bir şeyler. sürekli soruyor o nerde bu nerde şu nerde??? söylesen de asla bulamıyor asla. o nasıl açılıyor bu nasıl kapanıyor bu nasıl çalışıyor asla bilemiyor hatırlayamıyor bana soruyor! cevap verecek halim var mı diye asla düşünmüyor.
belki dinlensem 5 dk uykuya dalsam geçer diye düşünüyorum hatta defalarca başım dönüyor diyorum. ama umurunda mı? hayır! o işler aksadı diye stres yapıyor. kendi yapmaya çalışıyor ama asla beceremiyor.
eskiden hem yön duygusu kendinden navigasyonlu gibiydi ilk defa gittiğimiz şehirde bile yerimizi bulurdu; şimdi yıllar yılı kendi evi kendi kurduğu düzendeki eşyasını bulamıyor, tarif etsen de anlayamıyor. illa bebek gibi alıp bulup eline vereceksin!!!
tezgahı silecekmiş ama bez bulamıyor!!! tarif ediyorsun bulamıyor!!! eline verip hatta deterjanlayıp vermen lazım!!! kalkacak gibi değilim başım çok dönüyor diyorum kaç kere; her soruşunda beni kaldırma başım dönüyor diyorum duymazdan geliyor. arsız arsız daha çok kaldırmaya çalışıyor. düşüverip bayılsam hiç bir şey yapamaz ha!!! ambulansı bile aramayı beceremez kendi kendime ölür giderim öleceksem!!!
zaten başım dönüyor annem de üstüne kaldırıp duruyor kaldırıp!!! artık bağıra çağıra azarlamak zorunda kalıyorum. ama hep böyle. beni asla ciddiye almaz ve bir çeşit önemsemezlik içinde benim bagsettiğim şikayet ettiğim falan şeyleri ciddiye almaz. muhakkak sert ve kavgalı kırıcı söyleyip küstürmek zorundayım yoksa pişkince ve arsızca aynı şeyleri yapar durur. hiç düşünmez nazlı istemiyor nazlı sevmez nazlı rahatsız olur diye!!! anca kırıcı konuşup küstüreceksin. anca o zaman yapmaz. ama kısa sürede unutur ve yapma dediğim şeyleri gene yapar!!!
zaten başım dönüyor 5 dakika yatırtmadı!!!! daha tam uzanmışken kapı çaldı su gelmiş. kendi kapıyı açıp parasını veremez mi??? veremiyor. nazlı bozuklar nerede???
çantamda. hangi çantan kırmızı mı????
kırmızı yanımızda getireceğimiz şeyleri koyduğumuz kocaman bir bavul-çanta!! ne işi var bozuk paranın onda??? akıl var mantık var yani para el çantasına cüzdana falan konmaz mı??
hayır çapraz çantamda desem de kırmızı çantayı karıştırıyor sesinden anlıyorum uzun uzun fermuar açıyor!!!!
el çantamda anne çapraz çantam yok mu????????
anlamıyor ki çapraz çanta nedir???? çanta kullanmaya başladığımdan beri çapraz askılıları kullanırım ama annem nereden bilsin değil mi tabi???
siyah çanta siyah!!! ön gözünde!!!
bir çantanın ön gözü nerededir de bilmez annem!! sanki kendi çantası olmamış hiç!!!!! gider içini karıştırır makyaj malzemelerimi döker saçar, pedlerimi cüzdan sanıp içini açar, ne kadar saçma şey varsa onu bulur karıştırır!!
sadece gözünün iyi görmemesi de değil el becerisini de kaybetti ve mantık da çalışmıyor.
diyelim ki bulamadın; kendi parandan versene!!! ya da sonra verelim de!!! ama onun yerine beni kaldırmak için uğraşıyor!! başı dönüyor düşerde kafasnı çarparsa diye bir derdi hiç yok!!
zaten annem dünyanın en mantıklı en akıllı en düşünceli en öngörülü en vicdanlı insanı ama sadece kendi endişeleri için endişelenir!!!
mesele bir yere giderken merdiven kullanmamdan endişeleniyor komşunun biri beni içeri çekip siker diye!! ama damda bilmem ne işi yaptırmak için kapı kapı gezip laf anlatıp para toplayacakmışım yönetim yerine; o sırada isteyen beni içeri çekip sikemez????????????
tangır tungur çatır çutur haşır huşur diye saçma sapan yerleri arıyor ama para bulamıyor ve o sırada kapı sonuna kadar açık!!! yani kapıdaki adam manyak hırsız ya da sapık olsa rahat rahat istediğini yapıp bizi gebertip çekip gidebilir!!! cesedimizi bulan da sevgili ablam olmaz aidatları geciktirince merak eden site yönetimi olur!!!
gözünün önünde vestiyerde dikilen, o her gördüğünde beğenmeyerek yorum yaptığı siyah çantamın fermuarlı ön gözünde bolca bozuk para var ama annem başka yerleri karıştırıyor!!! adam bi daha ki sefere hepsinin parasını alırım abla diyor annem içerden hayır diye haykırıyor haksızlık olurmuş şimdi verecekmişiz.
beni başı döne döne kaldırmak ne ayıp ne de haksızlık zaten.
beni ayakta görünce de carcarcar dırdırdır!!! bulamamıııış. çocuk gibi de dudağını büküp surat asıyor!! büyün çantayı yatağa boşaltmış o yerlerde sürünmüş pis çanta da tam ortalarında!!! çok anlar hijyenden!!!
siyah çanta diyorum ya!! hani yokmuş içindeee!!!
kendi çantam anne kendi!!
yok içindeee!!
içinde ne arar elimize almıyor muyuz el çantalarımızı???
yok almamışsın yok!!!
kendi cüzdanından veremiyor musun?????
ben de bozuk yok!!!
tüm ver bozsun!!! başım dönüyor diyorum kimsenin umrunda değil yaa!!!
amaaan!!!
başımın dönmesine tepkisi çok hoş değil mi: amaaaaan!!
önemsiz bir şey yani. boktan dandik uyduruk!!!
hala utanıp üzüleceğine pişkin pişkin talepler bitmiyor. o sırada kapı çalıyor kadının biri gelmiş zeliha mı diyor zekiye mi diyor ne diyor burada mıymış??????????? annem de anlamıyor buyrun buyrun diye içeri alırken bir de temizliği yapmadığımız için özürler diliyor!!! başı döne döne beni kaldırırken ayağa hiç utanmıyordu ama!!
kadın hala buradamı diyor zeliha annem carcar özürler diliyor!!
ben içerden sesleniyorum ama herkes süper zeka olduğu için ne annem anlıyor ne kadın anlıyor!!
ta yattığım yere kadar dibime kadar geliyor mal mal suratıyla!!! annem sürekli konuşarak şikayet ettiği için beni o sırada - yatmışım kalmışım da temizlik bitmemiş de aylardır kapalıymış da ev kendisi defalarca demiş haftasonları temizliğe gelelim diye de ben dinlememişim de kendisi genç olsaymış da bir temizlik yaparmış bir temizlik yaparmış ki insanlar şaşarmış da!!!
annnem carcar konuşuyor kadın mal mal bana bakıyor zeliha'yı soruyor!!! ben yok zeliha diye biri burada diyoruma nnem kadını oturtacak yer arıyor!!! ben de kalkıp çay koyacakmışım!!!
sen zeliha mısın?
hı?
sen sen zeliha mısın?
ne zelihası yaa!!
e ben zeliha mıyım????
???????
demek ki bu evde zeliha diye biri yokmuş!!!
kadın da diyor ki e nerede?????????????? ne bileyim ben zelihaların muhtarı mıyım??????? burada zeliha oturuyormuş ama!!
o zaman ikimizden biri zeliha'ymış da haberimiz yokmuş!
----------------
uzun bir anlaşmazlıktan sonra kadın şükür gidiyor e zeliha nerdeymiş o zaman diye diye????????? bekçisiyiz sanki ben zeliha'nın.
-------
daha hala annem şikayette şunu yapmak lazımmış da bunu etmek lazımmış da ben yatıyormuşum da bilmem neymiş. illa tepemi attıracak illa bağırttıracak başka türlü beynine girmiyor!!! tabi ki tüm bunlar olurken ben de sigara soluyorum ama hiiiiiiiiiiiiiiiiiç umrunda değil!
artık bağırarak yastıkları etrafa atarak sinir krizi geçirtiyor bana!!! sonra da şaşkın sinirli bön bön bakıyor bana niye bağırıyormuşum!!! laftan anlamıyon ki!!!! belki kırk kere dedim kırk!!!!!
---------------------------
---------------------------
geçen kış da acayip üşütmüşüm doktora gitmeye mecbur kaldım. ama annem de peşime takılıyor ve yok boyunca dırdır kapris!!! dolmuşu beğenmiyor istediğimiz yere gideceğine inanmıyor içinde yer beğenemiyor sürekli şikayet halinde. kalabalıkmış da kokuyormuş da hava esiyormuş da ..........tükenmiyor şikayetleri. hasta olan benim ama üzerine düşülmesi gereken memnun edilemesi gereken annem!!
daha hastaneye girerken de güya önümden yürüyor duruveriyor zınk diye buradan mı gidiliyor?
ya bu kapı niye var o zaman?
yürüyor duruveriyor önümde buraya mı?
ağır yürüyünce kapı algılamıyor annemi açılmıyor ve hastanenin kapalı olduğuna inanıyor; içerde ve etrafta insanlar fink atarken!!!
hani destek olacağına köstek!!! kapı biri çıkarken açılınca da şaşırıyor girecekmiyiz diyor!! öksürüğümden hapşırığımdan usanmış!!!! çirkin öksürüyor ve çirkin hapşırıyormuşum!!! beyni yorulmuş!!!!
danışmadan giriş yapılacak ama anlayamıyor alıp başını koridora yürüyor, arkasında olmadığımı fark edince bağırıyor nazlı neredesin hadi gel çabuk!! giriş yapılıp sıra alınacak haberi yok ki hiç. ilkel çağlardaki gibi kapıda sıra kapmaca oynayacağız anneme göre!!!
neyse halledip oturunca yanıma biri oturdu eski bir arkadaşım o da aynı doktora gelmiş konuşuyoruz biraz annem bundan çok rahatsız. neden kendiyle ilgilenmiyorum da kızın biriyle konuşuyorum??? kendi oturmaktan sıkılmış yorulmuş rahatsız olmuş kendine de bulaşacakmış hastalık!!!
gelmeyeydin. dedik gelme diye!!!
sonra sıra bana gelip muayeneheneye girerken de bana dırdır ediyor kıza açık adresimi vermişim diye!!!! hatta doktorun karşısına oturuyoruz annem ben doktorla değil kendiyle konuşayım istiyor???? konuşmaya devam ediyor, beni doktor ve hemşire önünde ahmakmış gibi göstermeye çalışıyor. elaleme adres veriyormuşum!!!
arkadaşım o kadın arkadaşım anne!!!! e sen her hafta sebze pazarında yazlığın kapı numarasını bile verip evde 2 kişiyiz diyorsun her pazarcıya ayrı ayrı defalarca ya??????????ama ben eski bir arkadaşıma sitemizin adını veremem! çok şüpheli endişeli bir durum manyak seri katil ya kendisi!!!! ama kıro pazarcılar bir kanadı eksik melekler!!! her gittiğimizde bilmem ne sitesiden bilmem ne numarasında oturuyoruz 2 kişiyiz diyorsun!!! açık davet sanki; kendini savunamayacak 2 hanım buyrun gebertin der gibi!!!
--------------
geçen sene hani beni çileden çıkardı bağırarak yastık falan fırlattım da anca beynine girdi baş dönmem. ne kadar rahat tansiyonu mu çıktı tansiyonu mu düştü inme geçirirse bir şey olursa diye hiç derdi yok!!! boyuna talep ediyor herşeyi. kaç yıllık kendi evi, kendi tapulu malı. tüm evin düzeini eskiden kendisi kurdu, bu konuda takıntılı; herşey kendi bildiği gibi olacak. e uyduk buna. e ama kendi evinde kendi düezeninde hala aradığını bulamıyor!
çok çok zeki benden kat kat zeki olduğunu ima eder durur. neymiş efendim o kadar kursa gitmişim hala ingilizce konuşamıyor muşum - 2 kur gittim ayrıca bitirmedim kursu; akşam saati diye içi içini yiyordu; yaş olmuş 26 o zamanlar, annem her gün benimle kursa gelmek istiyordu. benden daha iyi bildiğini düşünüyor gidiş dönüş yolundaki toplu taşıma araçlarını!!! ama ısrarla yanlış otobüse biniyor; ben yanlış desem de inat edip doğru diyor etrafa defalarca soruyor anca şöför söyleyince inanıyor!!!
kendisi o kadar zekiymiş ki ingilizce kursuna gitseymiş bir de fransızca öğrenip çıkarmış!!!
belli!!! daha 13 yıllık evindeki elektrik tuşunu öğrenemedin, telefonun miyadı doldu hala kapaklı nokia telefonu öğrenemedin, hiç bir elektrikli aleti bilmiyor televizyon haricince; her yazlığa gidişte yazlıktaki her eve dönüşte evdeki ocağın nasıl çalıştığını baştan öğretmem gerekiyor.
bir tansiyon aletimiz var dijital; altı üstü 2 tuşu var ama öğrenemiyor.
biri açma kapama tuşu, diğeri tansiyonu ölç tuşu. onu bırak bileğine bile takmayı bilmiyor.
getirmiş bana tansiyon aletini, ben de getirmedik sanmıştım yazlığa ve sandım ki baş dönememi tansiyon olabilir diye düşündü benimkini ölçmek istedi. hayır.
ben bağırdım diye tansiyonu çıkmışmış, ölçeyimmiş!!!!
bağırtma!! laftan anla. ablamın en ufak sözünü acayip önemser ama beni bir önemsememezliği var.
bir gün de işten beni aradı tansiyonu çıkmış ölçmek için eve gelecekmişim!! tut ki gelebileceğim en az 40 dakika sürer, bunun yerine kendin ölçsen ya!!!
herhalde evde 10 yıldır belki geçmiştir tansiyon aleti var ama bileğine takmayı bile öğrenemedi ya!!!!
her seferinde bebek gibi bana getirip kolunu uzatıyor!!! neyse telefonda tarif ediyorum aman bir dırdır bir şikayet zaten hali yokmuş da!! annecim oraya ışınlanamam ki en az 40 dakika süreer. e arkadaşım arabayla getirsinmiş. her gün bir arkadaşım ya da okulun servisi beni annemin istediği herhangi bir saatte eve getirecek tekrar okula götürecek?????????????
bir keresinde arada boş saatim vardı ve doktora gitmem gerekiyordu; annem tutturdu da ben de gelecem; evden almam gerekiyor bir de hastanede buluşamıyoruz!!! tek başına hastaneye kadar gelmeyi beceremiyor artık!! bırak toplu taşımayı taksiyi bile beceremiyor. nasıl çağıracakmış durağına kadar yürüyecek hali yokmuş!!! telefon var butonu çalmak var kapıcıdan istemek seçenekleri var ama yapamıyor!! neyse eve geldim madem illa beraber gidecekmişiz diye, eve geldim ki daha hazırlanmamış bile! sanki benim bütün zamanım boş ve değersiz! ağır çekim hazırlanıyor normalde 5 dakikada hazır olan kadın!!!! hastanede oyalıyor çıkışta oyalanıyor. kaç kere dedim tekrar gideceğim derse; bir arkadaşım beni belli bir yerden alacak onundan işi vardı bekletiyoruz kadını. umurunda değil gezmeye gelmiş gibi dolanıyor!!
bunu duyan ablam da araba almamı öneriyor!! hergün işe gitmesen çalışmasan diye dua eden bir annem var peki nasıl ödenecek o araba taksitleri??? elden düşme birşey alır mışım ucuzundan!! tabi ki!!! yok bana sıfır lüks araba alacaktık!!! lüks kaliteli pahalı şeyler sana ve anama bana ucuz dandik boktan şeyler!!! bir de bu fikir hiç kimsenin aklına gelemezmiş büyük bir icat yapmışlar gibi söylüyor ki araba almayı!!! benim iyiliğim için istiyor sanki bilmiyoruz. annemin ihtiyaçları karşılansın ve kendisini arayıp da dert yanmasın falan diye!!
yani tansiyon aletini bileğine takmayı bile beceremez mi insan?????????? senelerdir gözünün önünde ben takıyorum hiç mi görmüyor anlamıyor öğrenmiyorsun????????
bana taktırırken bebek gibi şikayeti mızmızı biliyor ama gayet iyi.
ayy çok sıkı oldu kangren olacak bileğim!! cırtcırtı gevşetirim.
ay çok bol oldu ölçmeyecek. daraltırım.
ay yamuk oldu yanlış ölçer. düzeltirim.
hiçbirine kendi diğer eliyle müdehale edemez; alete dokunamıyor bile bana da kutusuyla getiriyor içinden çıkartmıyor bile.
telefonda izah ediyorum ama daha cırtcıtını açıp bileğine sokmayı bile beceremiyor ya!!! önce çok dar bu bileğim sığmaz ki diyor!! ya 10 senelik alet nasıl anlamaz nasıl oluyor insan ya??? sonra cırtcırtı aç deyince tamamen anlamsız mırıldanmalarla söylenmelerle kurcalıyor cırtcırt neredeymış???????????????????????????
bütün tenefüs ne su içtim ne tuvalete gittim bırak dolaşıp bacak açmayı arkadaş sohbetini annem hala anlayamadı!!!!
ablama göre de aslında ben çalışmayıp sadece annemin taleplerini yerine getirmek için evde pineklemeliyim. benim senelerce ne uğraşlar ne stresten hastalıklarla ödediğim bedellerle elde ettiğim işim, kariyerim, eğitimim çöpe gitsin; hiç önemi yok. aslında sırf annem kendini arayıp arayıp dert yanmasın diye istiyor bunu. bütün ağır yükü sorumlulukları tüm zorlukları ben sırtlayacağım ama bir kez bile onay almadan ablam iki şaklabanlıkla iltifatlara boğulacak!! ablam sorumluluk sorun değil eğlence kısmını devralacak o da yani senele 2-3 kere lütfedecek!!! annemin her dediğini o kadar yerine getirmeliyim ki annem ablamı hiç aramasın bile!!!
tabi sonra da bana pişkin arsız ve yavşakça dönüp aşağı görerek işsizliğimi, kariyersizliğimi, çevresiz, asosyal ve arkadaşsızlığımı eleştirirler!!! ulan beni hizmetçi gibi eve kapatan sizsiniz? nasıl aynı anda hem evde 7/24 hizmet verip hem iş güç sahibi olacağım?
yazık oldu kızın geleceğine diye düşündüklerinden değil ha; kendilerini yüksek, önemli güçlü hissetmek için başkalarını aşağı çekmekten aldıkları sapıkça zevkten dolayı.
her konu açıldığında ima eder annem; benden daha zeki daha mantıklı daha vicdanlı daha iyiliksever daha başarılı daha azimli daha becerikli vb vs her konuda daha iyi olduğunu!! ama dandik bir tansiyon aletini daha bileğine takmayı beceremiyor!!! hem de 10 yıldır falan kullandığımız aynı aleti!!
zar zor takıyor ama bu kez de açmayı anlayamıyor! altı üstü 2 tuşu var. açma kapama tuşu koskocaman ve kırmızı; ona basıp 2 saniye bekleyip küçük ve giri olan tuşa basınca ölçecek; kaçmış tansiyon gördükten sonra kaldır kenara koy kendi kendine kapanır elleme diyorum hatta kolaylık olsun diye sırf. onu dahi beceremiyor! inanılır gibi değil!!! ama benden çok daha zeki! kendisi benim kadar kursa gitse 3 dil öğrenivermişti!!!
-----------
neyse başımın fırfır döndüğü günün akşamı ben de sandım ki benimkini ölçelim diye getirdi aleti çok şükür beni düşündü benim için endişelendi. yooooo kendi için getirmiş. benim yüzümden tansiyonu çıkmışmış!!!! ulan sabahtan beri kızın başım dönüyor diyor kılını oynatmıyorsun hiçbir endişe belirtisi göstermiyor hatta inadına ayağa kaldırmak için türlü saçma bahaneler uyduruyorsun!!! herhalde ayağa kalkayım baş dönmesinden yere düşüp kafamı vurup sakat kalayım ya da gebereyim istiyor!!!
hayır asla aklına gelmez. annem sadece kendi ürettiği çoğu zaman çok fantastik olacak kadar garip fikirleri için endişelenir!!! benim endişelerim anneme saçma gelir.
oturmuş ayak ucuma uzatmış bileğini ölç diyor ve bari kutusundan çıkar aleti! dokunamıyor ki teknolojik birşeye???????? ölçer ölçmez de çıkarıp kaldırıyor aleti!!!! senin başın neden dönüyorsa dönsün kimin umurunda!!!
ben olmasam evde birşey beceremeyecek bunu bile düşünüp bana bişey olmasın diye endişelenmeye niyeti yok. ona göre herşeyi kendisi yapıyor ben bir bok yapmıyorum!
kaldırma da ben de ölçeyim.
kaldırma da ben de ölçecem.
götürme aleti yaaaa ben de ölçeyim!!!!!!!!
na bağırıyorsun?
bağırmazsam duymazsın sen!!!
ver şunu!
neyi? kumandayı mı?
tansiyon aletini annee tansiyon aletiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii.
napacan ki?
belki tansiyonum çıkmış belki aşırı düşmüş ondan dönüyor başım hiiiiiç aklına gelmiyor şurada son nefesimi versem daha bulaşıklar yıkanmadı ki dersin!!!!!!!!!!!!!!
-------------------------
daha da geç saatte banyoya giriyor ama içerden bana sesleniyor; bu nasıl çalışıyordu????????
yuh artık!!!! duş başlığının nasıl çalıştığını hatırlamıyor!!!! insan bu kadar beceriksiz bu kadar anlamaz olur mu yaa? en azından kurcalayıp bulursun. ama bulamıyor elliyor elliyor beceremiyor!! daha da hala benden daha üstün özelliklere sahip her konuda ama sıçma konusunda bile benden harika!!
hangi taraf sıcak suymuş????????????
yani dedim ki inşallah şurada geberiveririrm!!!! delirtir insanı delirtir.
sağ taraf!!
sana göre mi bana göre miiii????
sana göre sanaaaaa!!!
e bu alttan akıyor üstten akmıyooorrr!!!!
yuvarlak şeyi yukarı kaldır.
işte yuvarlaktan su gelmiyor aşağıdan musluktan akıyor!!
küçük yuvarlak şeyi çekeceksin.
çektim işte çektiiiiiiiiiim!!!
bir daha çek kıvır!
ne??
çek ve kıvır!
ne tarafaaa!!
sağa kıvır.
olmuyor akmıyor!!! olmuyor!!!
hani duş başlığı armatüründe küçük yuvarlak ya da kare bir düğme gibi bişey olur tam musluğun ortasında onu çekip kıvırınca duş başlığından akar su musluktan değil ya. o bizimkisinde yuvarlak olan şeyi bulamıyor annem anlayamıyor!!!! ama benden daha zeki benden daha mantıklı benden daha becerikli!! kendisi olmasa ben açlıktan ölürmüşüm!!
banyoya kadar girip o başım dönen berbat halimde anneme duş başlığını ayarlamaya çalışıyorum. kualğımın dibinde de söylenip duruyor!! tabi ki hiç demiyor nazlı'nın başı dönüyordu ya düşüp kafasını çarparsa diye!!! niye böyle bir endişesi olsun ki!!!
öyle bişey olsa da kendi kendime çözmem gerekecek!!! annem görecek anlayacak da idrak edecek de ne yapacağına karar verecek de o sırada mefta olur gidersin!!!! son nefesini verirken de bu telefonu kullanamıyorum ben diye şikayet ediyor olurdur!!!
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
23.06.2018
17.06.2018
sesini biraz kısar mısın çok fazla geliyor diyorum. tamam deyip daha da fazla açıyor.
iyi miymiş şimdi iyi duyuyor muymuşum????
aç demiyorum azalt diyorum anne.
duyamıyorum diyorsun duymak istiyorsan gel burada izle.
duymak istemiyorum çok açık sesi diyorum.
e duyamazsın o zaman!
duymak istemiyorum zaten yaa!!!
neden???????
kendisi gibi ne okuyayım ne yazayım ne gezeyim tüm gün televizyon izleyeyim. bir de ben genç olsam ben gençken diye başlayan martavalları var!
ama bana gelince yan çizer. tüm gün bomboş elinin altında oturayım. tüm gün tevelvizyon izlerken annemin anlattığı kötü anılar ve olumsuz fikirlerin her türünü dinleyeyim , temizlik yapayım ve tıkınayım.
sonra gezen tozan bakımlı falan kimselere hayranlıkla imrenerek bakayım???
fantastik bir evrende yaşıyor.....
neyse duymak istemiyorsam kulaklık takayımmış!!!
iyi miymiş şimdi iyi duyuyor muymuşum????
aç demiyorum azalt diyorum anne.
duyamıyorum diyorsun duymak istiyorsan gel burada izle.
duymak istemiyorum çok açık sesi diyorum.
e duyamazsın o zaman!
duymak istemiyorum zaten yaa!!!
neden???????
kendisi gibi ne okuyayım ne yazayım ne gezeyim tüm gün televizyon izleyeyim. bir de ben genç olsam ben gençken diye başlayan martavalları var!
ama bana gelince yan çizer. tüm gün bomboş elinin altında oturayım. tüm gün tevelvizyon izlerken annemin anlattığı kötü anılar ve olumsuz fikirlerin her türünü dinleyeyim , temizlik yapayım ve tıkınayım.
sonra gezen tozan bakımlı falan kimselere hayranlıkla imrenerek bakayım???
fantastik bir evrende yaşıyor.....
neyse duymak istemiyorsam kulaklık takayımmış!!!
kapı aç kapı tut _ kapı zili
geçen gün geç vakit annem de yatmıştı artık saat 00.00 olmuş neredeyse zar zar zar kapı çaldı. bize o saatte kimse gelmez, gelecek olan da önceden arar. ama zar zar çalıyor kapı. açmadım anlar yanlış çaldığını diye ama ne mümkün ahmaklar dünyasında.
kapı yanlış çalınmaz mı yani sen hiç çalmadın mı diyecekseniz. olabilir ama gecenin köründe kapıları manyaklar gibi çalmam. hele hangi zil emin değilsem falan asla. tabi çantamdaki anahtarları hatta yedeklerini bile annem yürütmediyse!!
neyse. bir süre sonra yeniden zar zar çalıyor. doğru çaldığından o kadar emin ki!!! adı gibi!!!!
hatta baktım o kadar emin ki tüm kapılardan çekmiş kapımızın önüne kadar gelmiş iç kapımızı çalıyor!!!
eskiden gene eski evde bir demir kapı vardı iyi oluyordu, yanlış çalanla yüzyüze gelmeden kapı ardından konuşuyordun. bu evde çelik kapı var diye öyle bir durum yok.
delikten baktım salak bir gençten adam, sarhoş falan herhalde. kapının arkasından konuşuyorum yanlış gelmişin diye. yüksek sesle de söylemiyorum yani.
ama anlamıyor zeka küpü olduğu için. açacakmışım kapıyı zahide!!!!!!!!!!!
ulan zahide yok burada!
ma demek ki ben zahide'ymişim haberim yok!!!
zeka ve bilgelik abidesi anca suratımı görünce yanlış geldiğini idrak ediyor ama o zaman kadar zar zar kapı çalıyor. azarı yiyince de üstün körü bir pardon bile yok. pişkin ve yavşak haliyle gidiyor.
bir süre sonra kaprisli hanım uykulu gözler somurtuk bir ağızla gelerek bana; salona gelip! diyor ki beni uyandırdın!!!
defalarca kapı çaldı hiç duymamış, hem de öyle söylüyor ki kapının zar zar çaldığı bir yalan!!! ben yalan uyduruyorum! durduk yere bağırarak konuşmuşum. ama benim sesimi duyup uyanmış. irkilmiş asabı bozulmuş sesimden!!!
zil çaldı kaç kere yanlış gelmiş bir türlü anlamıyor. kapı sesini duymadın mı?
kapı mı çaldı? bizim kapıyı kimse çalmaz ki bu saatte!!
yanlış çalmış işte.
kim?
ne bileyim adamın biri işte.
kime gelmiş ki?
zahide mi diyor ne diyor.
kim zahide?
ay ben ne bileyim muhtarı mıyım sitenin yaa?
ben duymadım hiç.
yandaki sitedir belki.
kim?
yandaki sitede bir zahide vardır belki salak buraya gelmiş.
sen ne dedin?
buyur gel ben zahide olam dedim! ne diyecem yanlış gelmişsin dedim.
o ne dedi?
kıçını döndü gitti ne diyecek? özür dileme mi kaldı bu devirde.
bu saatte bizim kapımız çalınmaz da.
evet.
kimse çalmaz bizim kapımızı bu saatlerde.
yanlış gelmiş işte yanlış çalmış.
e deseydin yanlış gelmişsin çalma diye!
demedim mi sanki? anlamıyor salak mıdır sarhoş mudur?
demediysen ne dedin?
dedim işte dedim!!!
e demedim diyorsun şimdi ne dedin o zaman????
zahide yok burada dedim yanlış çalıyorsun dedim.
ben hiç duymadım zili?
kırk kere çaldı duymadın mı.
çok mu çaldı?
annecim hem aşağıdan çaldı hem buradan kapıdan!! defalarca öttürdü zili!
ben senin sesine irkilerek uyandım bağırıyordun!!
adam anlamıyor laftan bağırmazsan!!
ödüm koptu uykum kaçtı sinirim bozuldu senin sesinden!
zili bile hiç duymamış ama benim sesimden irite olmuş!!!!
--------------------
garip acele ettirmeler.
ben kendi istediğim bir şeyi yaparken ya da alırken beni acele ettirmeye bayılır! ama kendisi ben mesela hastaysam migrenim tutmuşsa bile yorgunsam işten dönüp öyle gitmişsek bile hiiiiiiç aldırmadan sebze bölümünde marketin 1 saat oyalanır!!!
kasadaki her bir domatesi ya da patlıcanı işte ne alacaksak tek tek elleyip yoklayıp sonra seçmeye başlar!!!! tabi bu arada konuşmadan duramaz.
o sırada benim başka şeyleri almamı da istemez dibinde durup dinleyeceğim!!!
başkalarının işten dönünce yorgunluğunu gayet iyi anlayıp hoş karşılıyor ama benim için geçerli değil bu durum!!! mesela okuldan gelmiş bir de markete gitmişiz, hem de çok ağır taşımışım evin kapısına kadar. aman komşunun biri kapıda kalmış bana el ediyormuş gidip açacakmışım!!! yazık diyor yorgun argın geliyorlar işten!!!
ben nerden geliyorum acaba lunaparktan mı? üstelik onlar gibi memur ya da ofis çalışanı değilim tüm gün popo üstü oturmuyorum çoğunlukla ayaktayım!!
ama ben yorgun değilim! hemen üstüne saatlerce markette dolanıp sonra ağır taşıyıp daha anneme kapıları açıp bir de yetmiyor gibi komşulara hizmet için koşabilirim!! koşmalıyım!
ha bir de diyor ki torbalarımı yere koymadan açacakmışım kapıyı!!!!!!!!!! yere değmesinmiş tiksiniyormuş ama koşup gidip kapı açacakmışım!!!
herkes de o kadar dar görüşlü bencil ve pişkin ki elimde kırk tane torba olduğunu fark edip aman şimdi eli dolu açamaz diye bir düşünce geçmiyorlar akıllarından. sadece kendilerine odaklılar!!! sanki ben mecburum. bana kapı açan oldu mu???????? elim dolu diye annem açmaya bile yeltenmiyor!!!
çünkü elektronik anahtara bile daha alışamadı!!! neyi neye tutacağız???? anlatsan da idrak edemiyor:
anahtarlığındaki mavi şey yok mu? he! onu şuraya tutacaksızn diyorum ama ne fayda.
hani zil çalma ekranıyla anahtarı tutma ekranı kutusu ya da neyse ayrı ya bir türlü hangisine tutulunca açılır anlayamıyor!!
sinirlenerek küfrediyor ve hepten vazgeçiyor ben varsam yanında ne durumda olursam olayım bana açtırıyor!!! ağır taşı yorgun ya da hasta ol sen açacaksın!!!!
hatta koşup ona buna kapı açacam.
zaten insanlar da bir garip bir bencil. bir gün işten dönüyorum elim de dolu değil yani ve bir yere de çıkmayacağız. neyse. kapıda komşular var benim ardımdan geliyorlar sandım hemen. kapıyı açtım. hani sanıyorum ki 2 saniye sürecek. gayet benim kapıyı açtığımı görerek yüzüme gözümün içine bakarak pişkin ve rahatça ağırdan alıyor!! hanım efendi posta kutusuna çantasına bakarken ben kapıyı öyle açık tutup bekleyecekmişim onu!!???????? bırakınca da bozuluyor ki kapanacak şekilde bırakmadım hani anahtara ihtiyacı olmayacak şekilde kaldı kapı. bozulup bir de laf sokmaya kalkıyor kapanmış kapıııı!!
yani bir iyilik bir jest yapayım dedim yüzsüzce oyalanıp beni ayakta dikiyor? hani çok yaşlı biri olur, ne bileyim bebeğini taşıyan ya da hamile bir kadın olur hızlı hareket edemiyordur bir şekilde tamam neyse bir sebebi var yavaş olmasının mantıklı. ama bunun hiç yok. sırf kendine kapı açıldı diye ağırdan alıyor öyle açık bekleyecekmişim bari reverans da yapayım!!
başka bir sefer de hemen ardımdan biri geliyordu kapıyı açık tutmamı istedi. sonra ağıııır ağır girişe park ettiği arabasına yöneldi; hani hızla çantasını alır kilitler ve yetişir mi kapıya? yoooo. andavallı gibi bir o kapıyı açıyor bir bu kapıyı sonra bagajı açıyor ağır ağır!! ben orada dikilip kapıyı açık tutacakmışım efendimiz hazretleri teşrif etsinler diye!!!
uzun sürecek işiniz deyip kapanmayacak şekilde bırakınca da itiraz ediyor yorgunmuş işten geliyormuuuş!!! kimse işten gelmiyor çünkü kimse yorgun değil!! en azından kapı kilitlenmedi diyeceğine açık tutup dakikalarca ayakta hanım efendinin teşrifini bekleyeceğim!??????????
bana kimsenin kapı açtığı yok ama. elimde tonlarca torbayla görüp kapının yakınlarında bile olsalar bön bön bakıyorlar. hadi bana neyse bari annemi yaşlı diye gör de aç. yooo. anca bön bön bak!!!
bazen böyle annemle beraber evden çıkarken anneme ben açıyorum kapıyı ya sanki herkese ben açmak zorundayım? hatta bazen ben anneme kapıyı açarken birileri annemden önce giriveriyor ya da çıkıveriyor kendilerine açtın zannediyorlar herhalde.
tabi ki bir gülümseme bir teşekkür ya da kapının ucunu tutmaya yeltenme yok. oh rahat rahat geçiyor!! hani yaşlı olsa elinde bebek çocuk falan zor durumda olsa neyse diyecem ama bunlar hem genç hem fit hem rahat!!!
gençler ve çocuklar da böyle oldu. hem yaşlı bulurlar seni hem de senden kendilerine kapı açmanı beklerler kendileri açacaklarına. ve teşekkür de etmezler. zaten ne teşekkür var ne üstün körü bir pardon bile bırak uzun uzun özür dilemeyi.
omzuna çarpar ayağına basar gayet pişkiiin ruhu duymaz. ama kendine en ufak şeyde büyük haksızlık olarak görüyorlar! isyan ediyorlar hatta!
bir zamanlar daha bu otomatik girişli elektronik kilitli-anahtarlıklı şeyler eklenmeden siteye otomatlar bozukken. kapı çaldı zil çalıyor megafon işliyor ama tuş işleyip kapıyı açmıyor. neyse herhangi biri kapıyı çaldı zar zar zar emin doru çaldığından; megafondan kim o diye sordum tanıdığım biri değil. e kapıyı açar mısın? sınız da değil yani! otomat bozuk. ee gel aç! tabi canım haşmet mahaplarına kapıyı açmak benim için bir şereftir hemen koşarak gelip kırmızı halı da serip açar teşriflerini sağlarım!!!!
alayla azar arası böyle bir şey diyorum ama çok zeki tabi insanlar ne anlarlar kara mizahtan ironiden imadan!! bir süre sonra ee açmadınız hani diye geri çalıyor zili. ulan dedik ya yanlış çaldın doğru yeri de söyledik onları çaldır da açtırsana!!!
annem de enayiliği tutmuş ama kendine karşı tutmaz ha çok işini bilir ama söz konusu bensem rahatça git aç git yap der ne münasebet falan demez. e diyor sen de git aç!!!
ta kaçıncı kattan inecem tüm bahçeyi aşacam ana sitenin dış kapısına koşacağım ve kapıyı açacağım?????????? evet. diyor annem. ne varmış yani. bana mı geldi misafir yaa? elin adamına kapı açmak işin dağları aşayım bari?
acele ettirme dedim kapılı durumları anlattım yaa.
kendi ben yorgunum diye düşünmeden ağırdan ağırdan oyalanarak istediklerini alırken iyi ama ben kendi ihtiyaçlarımı alırken söyleniyor duruyor; yorulmuş da ayakta kalmış da bilmem ne!!! oyalanıyormuşum!! e sen git kasaya ben yetişirim. yoo işine gelmez. niye arabayı itsin niye kasa bandına eşya koysun?????? herşeyi ben yapacağım annem eleştirip söylenecek bana aldığım çikolatayı bile zehiri zıkkım edecek. bu çok zevkli!
zaten annemle mesela alışveriş yaparken ped almanın imkanı yok hale geldi. 25 seneden fazladır kızları adet görüyor yani evde hijyenik ped gerekiyor ama asla nasıl şeyler olduğunu öğrenemedi.
ne zaman markette toplu alışverişte ped alsam büyük şaşkınlıkla, ki herşeyi de göremez gözden kaçırır ama pedi muhakkak görüp büyük bir kin ve nefretle ve korkuyla başka kasaya söverek fırlatır!!
bizim değil!!
en büyük korkularından biri de kasada eşyaların karışması başkasının aldığı şeyi de bizim ödememiz. kasada acayip sinirli ve telaşlı endişeli. kasanın yürüyen bandına eşyaları ayırmak için bir ayraç konuyor ama annemin endişesi geçmiyor!!! kız ürünleri geçiyor ben poşetliyorum annem kılını kıpırdatmıyor, arkada dikilmiş endişeyle izleyerek defalarca tekrarlıyor aynı şeyi; karışmasın!!!
işte o anda ped paketini görürse nevri dönüyor!!! sanki yanlışlıkla başkasının eşyası geçerse çıkarılamayacak listeden!!! bu bizim değil diye işaret etmek yetmiyor haykırarak adeta o doğru dürüst hareket edemeyen gövdesine koluna bir şevk geliyor ve hijyenik ped poşetini yakalayıp fırlatıyor!!!!
diyelim bizim değil e fırlatırsan listeden nasıl çıkartılacak? ya da bizden sonraki müşterilere ayıp değil mi? zaten bana neden ped gerektiğini de anlayabilmiş değil sanki bazen.
bir keresinde kasada zor yakaladım elinden de bırakmıyor ve konuştuğu için de beni duyamıyor; benim o bana lazım diyorum hala elimden söküp alıp fırlatmak istiyor!!! bağırarak kendinden üste çıkıp elinden kopartıp alarak benim o benim benim bana lazım diye bastırarak söylemezsen idrak edemiyor. ve hayretler içerisinde o kadar kocaman ve saçma bir paketin ne olduğunu soruyor!!!!
ped ped.
ne ki o???
hijyenik ped anne!!
ne pedi idrar kaçırma için mi?
????????????????????????????????
10 doğum yapmış yaşlı karı mıyım ben de çiş kaçıracam acaba??????????
ne pedi olacak?????????
ne bileyim ben ne pedi neye lazım ki??????
lazım işte.
niye????????
annecim kasada manestürasyon günümü mü anlatayım??
ne günü??????????
adet adet!!! adet içiiin!!!
anlatmak zorundasın çünkü kasayı ilerletmiyor tekrar yakalamış paketi, lazım olduğundan emin olmadan kendisi, geçsin istemiyor!!!
e senin kanaman oluyor mu sanki??????
yok ben de senin gibi yaşlı menapozlu bir karıyım!!! tövbe tövbeeeee!!!!
oluyor ki alıyoruz!!! bırak da geçsin artık kasadan yaa!! lazım lazım!!!
ne bileyim ben senin artık kanaman olmuyor sanıyordum!!
bunu burada mı konuşacağız????
ne var ki gayet normal bir şey herkesin annesi kardeşi ablası kızı vaaar!! ben sein artık kanaman olmuyor diye biliyordum ondan diyorum eskiden çok sancılı geçerdi artık sancılanmadığın için bitti sandım, adetin olmuyor kaanaman yani olmıyor sanıyordum ben nereden bileyim hala adet görüyorsun?
ablamın olmuyor anne ablam erken menopoza girdi ben değil!!!!
bir çifte standart durumu daha. annem kendinin menopozundan ve ablamın kısırlığından ve erken menopoza girmeye başlamasından bahsedilmesinden hiç hoşlanmıyor. acayip dokunuyor gururuna. hem utanıyor hem gururu inciniyor efendim!!! ama benim yumurtalıklarımdaki kistten adet günlerimden ulu orta bahsetmek gayet olağan bir şey!! benim konuşulsun istememem ise gerilik!!! o zaman sen de menopozundan bahset. hayıııııırrrr olmaz çünkü o çok gururlu bir insan!!!
------------------
bazen kasaya gelince o kadar acele ettiriyor ki sinirlendiriyor insanı. zaten alan dar hani yorulmuş ve sıkılmış olmamı geçtik, o dar alanda hem market arabası hem annem hem ben göt göte duruyoruz. ama ben ilerde annem geride ve araba aramızdaysa ittirip durur sürekli bana çarpar.
zaten bir şeyleri bana çarpmaktan hoşlanıyor galiba!! güya bana iyilik için elimdeki kağıt mağaza torbalarını elimden alır sallaya sallaya ve bana çarpa çarpa yürür. sonra evde giyinip soyunurken görürse ki kapının önünde dikilip beni izlemeyi çok sever nedense götümü görmeyi çok istiyor_____ niye morarmış der şüphelenir manyak aklıyla.
iki saattir o torbanın köşesini bana vurdu durdu vurdu durdu, uyarmama rağmen hatta morarıyor dedim gene umrunda olmadı, sonra da büyük şüphelerle orası neden morarmış diyor???????
mesela market arabasını üstüme sürüp sürüp kasada bana vurmaya bayılıyor, sürekli götüme vuruyor arabayı; sanki ne kadar çok ittirirse o kadar hızlı ilerleyecek kasa.
bu saçma telaşlanmalarda muhakkak da cırmalayıp elimi kolumu çizer o da ayrı.
kapı yanlış çalınmaz mı yani sen hiç çalmadın mı diyecekseniz. olabilir ama gecenin köründe kapıları manyaklar gibi çalmam. hele hangi zil emin değilsem falan asla. tabi çantamdaki anahtarları hatta yedeklerini bile annem yürütmediyse!!
neyse. bir süre sonra yeniden zar zar çalıyor. doğru çaldığından o kadar emin ki!!! adı gibi!!!!
hatta baktım o kadar emin ki tüm kapılardan çekmiş kapımızın önüne kadar gelmiş iç kapımızı çalıyor!!!
eskiden gene eski evde bir demir kapı vardı iyi oluyordu, yanlış çalanla yüzyüze gelmeden kapı ardından konuşuyordun. bu evde çelik kapı var diye öyle bir durum yok.
delikten baktım salak bir gençten adam, sarhoş falan herhalde. kapının arkasından konuşuyorum yanlış gelmişin diye. yüksek sesle de söylemiyorum yani.
ama anlamıyor zeka küpü olduğu için. açacakmışım kapıyı zahide!!!!!!!!!!!
ulan zahide yok burada!
ma demek ki ben zahide'ymişim haberim yok!!!
zeka ve bilgelik abidesi anca suratımı görünce yanlış geldiğini idrak ediyor ama o zaman kadar zar zar kapı çalıyor. azarı yiyince de üstün körü bir pardon bile yok. pişkin ve yavşak haliyle gidiyor.
bir süre sonra kaprisli hanım uykulu gözler somurtuk bir ağızla gelerek bana; salona gelip! diyor ki beni uyandırdın!!!
defalarca kapı çaldı hiç duymamış, hem de öyle söylüyor ki kapının zar zar çaldığı bir yalan!!! ben yalan uyduruyorum! durduk yere bağırarak konuşmuşum. ama benim sesimi duyup uyanmış. irkilmiş asabı bozulmuş sesimden!!!
zil çaldı kaç kere yanlış gelmiş bir türlü anlamıyor. kapı sesini duymadın mı?
kapı mı çaldı? bizim kapıyı kimse çalmaz ki bu saatte!!
yanlış çalmış işte.
kim?
ne bileyim adamın biri işte.
kime gelmiş ki?
zahide mi diyor ne diyor.
kim zahide?
ay ben ne bileyim muhtarı mıyım sitenin yaa?
ben duymadım hiç.
yandaki sitedir belki.
kim?
yandaki sitede bir zahide vardır belki salak buraya gelmiş.
sen ne dedin?
buyur gel ben zahide olam dedim! ne diyecem yanlış gelmişsin dedim.
o ne dedi?
kıçını döndü gitti ne diyecek? özür dileme mi kaldı bu devirde.
bu saatte bizim kapımız çalınmaz da.
evet.
kimse çalmaz bizim kapımızı bu saatlerde.
yanlış gelmiş işte yanlış çalmış.
e deseydin yanlış gelmişsin çalma diye!
demedim mi sanki? anlamıyor salak mıdır sarhoş mudur?
demediysen ne dedin?
dedim işte dedim!!!
e demedim diyorsun şimdi ne dedin o zaman????
zahide yok burada dedim yanlış çalıyorsun dedim.
ben hiç duymadım zili?
kırk kere çaldı duymadın mı.
çok mu çaldı?
annecim hem aşağıdan çaldı hem buradan kapıdan!! defalarca öttürdü zili!
ben senin sesine irkilerek uyandım bağırıyordun!!
adam anlamıyor laftan bağırmazsan!!
ödüm koptu uykum kaçtı sinirim bozuldu senin sesinden!
zili bile hiç duymamış ama benim sesimden irite olmuş!!!!
--------------------
garip acele ettirmeler.
ben kendi istediğim bir şeyi yaparken ya da alırken beni acele ettirmeye bayılır! ama kendisi ben mesela hastaysam migrenim tutmuşsa bile yorgunsam işten dönüp öyle gitmişsek bile hiiiiiiç aldırmadan sebze bölümünde marketin 1 saat oyalanır!!!
kasadaki her bir domatesi ya da patlıcanı işte ne alacaksak tek tek elleyip yoklayıp sonra seçmeye başlar!!!! tabi bu arada konuşmadan duramaz.
o sırada benim başka şeyleri almamı da istemez dibinde durup dinleyeceğim!!!
başkalarının işten dönünce yorgunluğunu gayet iyi anlayıp hoş karşılıyor ama benim için geçerli değil bu durum!!! mesela okuldan gelmiş bir de markete gitmişiz, hem de çok ağır taşımışım evin kapısına kadar. aman komşunun biri kapıda kalmış bana el ediyormuş gidip açacakmışım!!! yazık diyor yorgun argın geliyorlar işten!!!
ben nerden geliyorum acaba lunaparktan mı? üstelik onlar gibi memur ya da ofis çalışanı değilim tüm gün popo üstü oturmuyorum çoğunlukla ayaktayım!!
ama ben yorgun değilim! hemen üstüne saatlerce markette dolanıp sonra ağır taşıyıp daha anneme kapıları açıp bir de yetmiyor gibi komşulara hizmet için koşabilirim!! koşmalıyım!
ha bir de diyor ki torbalarımı yere koymadan açacakmışım kapıyı!!!!!!!!!! yere değmesinmiş tiksiniyormuş ama koşup gidip kapı açacakmışım!!!
herkes de o kadar dar görüşlü bencil ve pişkin ki elimde kırk tane torba olduğunu fark edip aman şimdi eli dolu açamaz diye bir düşünce geçmiyorlar akıllarından. sadece kendilerine odaklılar!!! sanki ben mecburum. bana kapı açan oldu mu???????? elim dolu diye annem açmaya bile yeltenmiyor!!!
çünkü elektronik anahtara bile daha alışamadı!!! neyi neye tutacağız???? anlatsan da idrak edemiyor:
anahtarlığındaki mavi şey yok mu? he! onu şuraya tutacaksızn diyorum ama ne fayda.
hani zil çalma ekranıyla anahtarı tutma ekranı kutusu ya da neyse ayrı ya bir türlü hangisine tutulunca açılır anlayamıyor!!
sinirlenerek küfrediyor ve hepten vazgeçiyor ben varsam yanında ne durumda olursam olayım bana açtırıyor!!! ağır taşı yorgun ya da hasta ol sen açacaksın!!!!
hatta koşup ona buna kapı açacam.
zaten insanlar da bir garip bir bencil. bir gün işten dönüyorum elim de dolu değil yani ve bir yere de çıkmayacağız. neyse. kapıda komşular var benim ardımdan geliyorlar sandım hemen. kapıyı açtım. hani sanıyorum ki 2 saniye sürecek. gayet benim kapıyı açtığımı görerek yüzüme gözümün içine bakarak pişkin ve rahatça ağırdan alıyor!! hanım efendi posta kutusuna çantasına bakarken ben kapıyı öyle açık tutup bekleyecekmişim onu!!???????? bırakınca da bozuluyor ki kapanacak şekilde bırakmadım hani anahtara ihtiyacı olmayacak şekilde kaldı kapı. bozulup bir de laf sokmaya kalkıyor kapanmış kapıııı!!
yani bir iyilik bir jest yapayım dedim yüzsüzce oyalanıp beni ayakta dikiyor? hani çok yaşlı biri olur, ne bileyim bebeğini taşıyan ya da hamile bir kadın olur hızlı hareket edemiyordur bir şekilde tamam neyse bir sebebi var yavaş olmasının mantıklı. ama bunun hiç yok. sırf kendine kapı açıldı diye ağırdan alıyor öyle açık bekleyecekmişim bari reverans da yapayım!!
başka bir sefer de hemen ardımdan biri geliyordu kapıyı açık tutmamı istedi. sonra ağıııır ağır girişe park ettiği arabasına yöneldi; hani hızla çantasını alır kilitler ve yetişir mi kapıya? yoooo. andavallı gibi bir o kapıyı açıyor bir bu kapıyı sonra bagajı açıyor ağır ağır!! ben orada dikilip kapıyı açık tutacakmışım efendimiz hazretleri teşrif etsinler diye!!!
uzun sürecek işiniz deyip kapanmayacak şekilde bırakınca da itiraz ediyor yorgunmuş işten geliyormuuuş!!! kimse işten gelmiyor çünkü kimse yorgun değil!! en azından kapı kilitlenmedi diyeceğine açık tutup dakikalarca ayakta hanım efendinin teşrifini bekleyeceğim!??????????
bana kimsenin kapı açtığı yok ama. elimde tonlarca torbayla görüp kapının yakınlarında bile olsalar bön bön bakıyorlar. hadi bana neyse bari annemi yaşlı diye gör de aç. yooo. anca bön bön bak!!!
bazen böyle annemle beraber evden çıkarken anneme ben açıyorum kapıyı ya sanki herkese ben açmak zorundayım? hatta bazen ben anneme kapıyı açarken birileri annemden önce giriveriyor ya da çıkıveriyor kendilerine açtın zannediyorlar herhalde.
tabi ki bir gülümseme bir teşekkür ya da kapının ucunu tutmaya yeltenme yok. oh rahat rahat geçiyor!! hani yaşlı olsa elinde bebek çocuk falan zor durumda olsa neyse diyecem ama bunlar hem genç hem fit hem rahat!!!
gençler ve çocuklar da böyle oldu. hem yaşlı bulurlar seni hem de senden kendilerine kapı açmanı beklerler kendileri açacaklarına. ve teşekkür de etmezler. zaten ne teşekkür var ne üstün körü bir pardon bile bırak uzun uzun özür dilemeyi.
omzuna çarpar ayağına basar gayet pişkiiin ruhu duymaz. ama kendine en ufak şeyde büyük haksızlık olarak görüyorlar! isyan ediyorlar hatta!
bir zamanlar daha bu otomatik girişli elektronik kilitli-anahtarlıklı şeyler eklenmeden siteye otomatlar bozukken. kapı çaldı zil çalıyor megafon işliyor ama tuş işleyip kapıyı açmıyor. neyse herhangi biri kapıyı çaldı zar zar zar emin doru çaldığından; megafondan kim o diye sordum tanıdığım biri değil. e kapıyı açar mısın? sınız da değil yani! otomat bozuk. ee gel aç! tabi canım haşmet mahaplarına kapıyı açmak benim için bir şereftir hemen koşarak gelip kırmızı halı da serip açar teşriflerini sağlarım!!!!
alayla azar arası böyle bir şey diyorum ama çok zeki tabi insanlar ne anlarlar kara mizahtan ironiden imadan!! bir süre sonra ee açmadınız hani diye geri çalıyor zili. ulan dedik ya yanlış çaldın doğru yeri de söyledik onları çaldır da açtırsana!!!
annem de enayiliği tutmuş ama kendine karşı tutmaz ha çok işini bilir ama söz konusu bensem rahatça git aç git yap der ne münasebet falan demez. e diyor sen de git aç!!!
ta kaçıncı kattan inecem tüm bahçeyi aşacam ana sitenin dış kapısına koşacağım ve kapıyı açacağım?????????? evet. diyor annem. ne varmış yani. bana mı geldi misafir yaa? elin adamına kapı açmak işin dağları aşayım bari?
acele ettirme dedim kapılı durumları anlattım yaa.
kendi ben yorgunum diye düşünmeden ağırdan ağırdan oyalanarak istediklerini alırken iyi ama ben kendi ihtiyaçlarımı alırken söyleniyor duruyor; yorulmuş da ayakta kalmış da bilmem ne!!! oyalanıyormuşum!! e sen git kasaya ben yetişirim. yoo işine gelmez. niye arabayı itsin niye kasa bandına eşya koysun?????? herşeyi ben yapacağım annem eleştirip söylenecek bana aldığım çikolatayı bile zehiri zıkkım edecek. bu çok zevkli!
zaten annemle mesela alışveriş yaparken ped almanın imkanı yok hale geldi. 25 seneden fazladır kızları adet görüyor yani evde hijyenik ped gerekiyor ama asla nasıl şeyler olduğunu öğrenemedi.
ne zaman markette toplu alışverişte ped alsam büyük şaşkınlıkla, ki herşeyi de göremez gözden kaçırır ama pedi muhakkak görüp büyük bir kin ve nefretle ve korkuyla başka kasaya söverek fırlatır!!
bizim değil!!
en büyük korkularından biri de kasada eşyaların karışması başkasının aldığı şeyi de bizim ödememiz. kasada acayip sinirli ve telaşlı endişeli. kasanın yürüyen bandına eşyaları ayırmak için bir ayraç konuyor ama annemin endişesi geçmiyor!!! kız ürünleri geçiyor ben poşetliyorum annem kılını kıpırdatmıyor, arkada dikilmiş endişeyle izleyerek defalarca tekrarlıyor aynı şeyi; karışmasın!!!
işte o anda ped paketini görürse nevri dönüyor!!! sanki yanlışlıkla başkasının eşyası geçerse çıkarılamayacak listeden!!! bu bizim değil diye işaret etmek yetmiyor haykırarak adeta o doğru dürüst hareket edemeyen gövdesine koluna bir şevk geliyor ve hijyenik ped poşetini yakalayıp fırlatıyor!!!!
diyelim bizim değil e fırlatırsan listeden nasıl çıkartılacak? ya da bizden sonraki müşterilere ayıp değil mi? zaten bana neden ped gerektiğini de anlayabilmiş değil sanki bazen.
bir keresinde kasada zor yakaladım elinden de bırakmıyor ve konuştuğu için de beni duyamıyor; benim o bana lazım diyorum hala elimden söküp alıp fırlatmak istiyor!!! bağırarak kendinden üste çıkıp elinden kopartıp alarak benim o benim benim bana lazım diye bastırarak söylemezsen idrak edemiyor. ve hayretler içerisinde o kadar kocaman ve saçma bir paketin ne olduğunu soruyor!!!!
ped ped.
ne ki o???
hijyenik ped anne!!
ne pedi idrar kaçırma için mi?
????????????????????????????????
10 doğum yapmış yaşlı karı mıyım ben de çiş kaçıracam acaba??????????
ne pedi olacak?????????
ne bileyim ben ne pedi neye lazım ki??????
lazım işte.
niye????????
annecim kasada manestürasyon günümü mü anlatayım??
ne günü??????????
adet adet!!! adet içiiin!!!
anlatmak zorundasın çünkü kasayı ilerletmiyor tekrar yakalamış paketi, lazım olduğundan emin olmadan kendisi, geçsin istemiyor!!!
e senin kanaman oluyor mu sanki??????
yok ben de senin gibi yaşlı menapozlu bir karıyım!!! tövbe tövbeeeee!!!!
oluyor ki alıyoruz!!! bırak da geçsin artık kasadan yaa!! lazım lazım!!!
ne bileyim ben senin artık kanaman olmuyor sanıyordum!!
bunu burada mı konuşacağız????
ne var ki gayet normal bir şey herkesin annesi kardeşi ablası kızı vaaar!! ben sein artık kanaman olmuyor diye biliyordum ondan diyorum eskiden çok sancılı geçerdi artık sancılanmadığın için bitti sandım, adetin olmuyor kaanaman yani olmıyor sanıyordum ben nereden bileyim hala adet görüyorsun?
ablamın olmuyor anne ablam erken menopoza girdi ben değil!!!!
bir çifte standart durumu daha. annem kendinin menopozundan ve ablamın kısırlığından ve erken menopoza girmeye başlamasından bahsedilmesinden hiç hoşlanmıyor. acayip dokunuyor gururuna. hem utanıyor hem gururu inciniyor efendim!!! ama benim yumurtalıklarımdaki kistten adet günlerimden ulu orta bahsetmek gayet olağan bir şey!! benim konuşulsun istememem ise gerilik!!! o zaman sen de menopozundan bahset. hayıııııırrrr olmaz çünkü o çok gururlu bir insan!!!
------------------
bazen kasaya gelince o kadar acele ettiriyor ki sinirlendiriyor insanı. zaten alan dar hani yorulmuş ve sıkılmış olmamı geçtik, o dar alanda hem market arabası hem annem hem ben göt göte duruyoruz. ama ben ilerde annem geride ve araba aramızdaysa ittirip durur sürekli bana çarpar.
zaten bir şeyleri bana çarpmaktan hoşlanıyor galiba!! güya bana iyilik için elimdeki kağıt mağaza torbalarını elimden alır sallaya sallaya ve bana çarpa çarpa yürür. sonra evde giyinip soyunurken görürse ki kapının önünde dikilip beni izlemeyi çok sever nedense götümü görmeyi çok istiyor_____ niye morarmış der şüphelenir manyak aklıyla.
iki saattir o torbanın köşesini bana vurdu durdu vurdu durdu, uyarmama rağmen hatta morarıyor dedim gene umrunda olmadı, sonra da büyük şüphelerle orası neden morarmış diyor???????
mesela market arabasını üstüme sürüp sürüp kasada bana vurmaya bayılıyor, sürekli götüme vuruyor arabayı; sanki ne kadar çok ittirirse o kadar hızlı ilerleyecek kasa.
bu saçma telaşlanmalarda muhakkak da cırmalayıp elimi kolumu çizer o da ayrı.
hayır ben uyandırmadım
gene şehirdeki ev bir nebze daha büyük olduğu ve kendi odam- misafir tuvaletinden dönüştürdüğüm kendi tuvaletim olduğu için biraz kaçabiliyorum. ama yazlıkta sürekli gözlem altındayım sürekli.
bir yandan survivor izleyip bir yandan sürekli beni kesiyor. her hareketimi gözlüyor ve için için kusur arıyor.
hatta bazen soruyor!! ne yapıyorsun ne izliyorsun?? nereye gidiyorsun bile evin içinde aldığım bir soru! bazen de sessiz ve sinsice sokulup aniden bir şey sormaya ya da konuşmaya başlıyor ödümü koparıyor. aklı sıra benim açığımı falan mı yakalacayacak yoksa hiç birşey umurunda ve farkında değil de sadece deşarj olmaya mı çalışıyor konuşarak....
şehirdeki evde de hele bir ara çok saplantısı olmuştu, herhalde posta gazetesinde okudu ya da haberlerde duydu; aniden odama girip bilgisayarın ekranına bakıyordu! porno izlerken yakalayacak aklı sıra! tam bişey okuyor izliyor ya da yazıyor oluyorsun yani işle de ilgili olabilir zart diye bitiverip dibimde ekrana yapışıp uzun uzun ne olduğunu inceliyordu.
bir de normalde ayak sesi olur, sigara dumanı olur, ya da zaten kalktığı yerden konuşmaya başlayarak gelir ama böyle zamanlarda ne konuşuyor ne her hangi bir ses çıkarıyordu! sessiz ve sinsi geçip koridorları aniden yanımda bitiveriyordu.
diyelim ki gündüz gözüyle izliyorum porno; ki izlemiyorum; sana ne!!! gelmişim kaç yaşına aptal bir ergen miyim de??? zaten ben ergenken internet bile yoktu. yani dünyada vardı elbet bizim evde yoktu!!!! anneme kalsa asla da olmamalıydı ya o da ayrı mesele...
eskiden gene ders çalışıyorum ya da kitap okuyorum diye saygı duyar en azında 35 kırk dakika uğramaz; o aralarda da ya atıştırmalık ya meyve getirirdi.
sonra sonra iyice umursamaz, saygısız ve arsız oldu. terslesen bile nafile, aldırmıyor az sonra gene yapıyor. her halde bana işkence olması hoşuna gidiyor.
yazlıkta gece de mesela tam dalacam içerden homurdanıyor!!! yattığı yerden de sesi daha kalın çıkıyor zaten baca gibi tüttüğü için sigara sesini kalınlaştırdı. ya da uyuyorsun gecenin köründe homurdanarak kalkıyor hiç uyuyamıyormuş ki saatlerdir horluyordu, tuvalete gideceğini yüksek sesle bildiriyor; işi bitip yatağa dönerken de bilgilendirerek yatıyor ve bir süre homurdanıyor debeleniyor!!!
uyarsan da aldırmıyor bildiğini okuyor! ama ablacığım evdeyken öyle değil. neredeyse balerin gibi parmak uçlarında hareket ediyor!!
bir de iddiası televizyon ya da radyo açıkken ve etrafında konuşanlar varken hem kitap okuyabileceği hem önemli bir telefon konuşması yapabileceği yönünde. ki külliyen yalan!!
sanki hatırlamıyorum hiç eski durumları. zaten 3-5 yıldır kitap da okumuyor sadece televizyon izliyor. bir ara anneme kitap yetiştiremez beğendiremezdim. hatta benden önce okuyup bana anlatmaya kalkardı! şimdi ne kendi okuyor ne okuyana saygısı var!!!
geceleri uyuyamadığını ya da tuvalete gittiğini yüksek sesle bildirirken benim uyanmama irkilmeme falan sebep olduğunu hiç düşünmüyor aksine ben o anda ya uyuyorum falan dersem kendi irkilip uykusu kaçmış oluyor benim yüzümden!!!! gecenin 4 ünde yüksek sesle konuşan sensin!! hayır benmişim!!! ya tuvalete gitmem lazım ya da uyuyamıyorum diye haykıran sen değil misin! ama annem beni uyandırmıyormuş ki ben onu uyandırıyormuşum!!!!
e beni uyandırmıyorsan gecenin köründe niye uyuyorum ödümü koparttın anne sus falan diyorum? uyuyamıyormuşum ben demek ki!!!!
annem böyledir. mesela beni uyandırdın derdin uyandırmadım der. bir şeyin bendeki etkisini de kendi bilecek ve belirleyecek yani! gayet de buna inanıyor yani komik olacak kadar pişkince hayır ben uyandırmadım diyor çok köşeye sıkışırsa benim uyandırdığımı iddia ediyor.
çok dönüyormuşum çekyat gıcırdıyormuş uyutmuyormuş annemi!!! demiyor ki kırk yaşına gelmiş kızın bir odası adam akıllı bir yatağı bile yok yazın hala şikayet ediyor ki gıcırdamıyor da. hem gıcırtının yanında sessizlikte annemin höykürmelerinin yanında hiç kalır!!!
...
mesela başım ağrıyor ya da hastayım diye belki çalışmak için odama çekilmişim; ki önceden bastıra bastıra söylüyorum ki zart zurt gelmesin dikkatimi ya da uykumu bölmesin. hatta özellikle duymuş anlamış mı diye cevap almaya da çalışıyorum ama nafile!!! canı istesin yeter!!! zart diye aniden girer sen belki uyuyorsun ödün kopar ve tepki gösterirsen beni uyandırdın ya da korkuttun diye inkar eder!!! hayır ben korkutmadım hayır ben uyandırmadım!!
hatta üste çıkmak için sen beni aniden korkuttun der!!! ya uyurken yüksek sesle konuşarak odama dalıveren sensin ama ben mi ürküttüm seni? evet!! ne bilsinmiş ben uyuyorum!!! ya elli kere dedim iyi değilim yatacam uyurum belki diye. ne bilsinmiş müneccimmiymiş!!
bari konuşarak dalma, bir dinle kapıdan hareket ediyor muyum ses var mı; ses yoksa anla uyumuş diye. ama umurunda değil o sadece kendi ihtiyaçlarının peşinde!!
ya bir şey isteyecek ya bir şey nerede diye soracak ya konuşup deşarj olacak!!! sen ne durumdasın ne önemi var?
migrenim tutmuş yatmışım kırk kere de dedim başım çatlıyor diye hatta bana hap yut en iyisi daha beter olmadan dedi. yutup yattım. gelmiş kapıya yarım saat sonra kağıt havlu nerede diye sormak için beni irkilterek uyandırıyor. yani kendi evinde ney nerede olabilir bilemiyor musun? arayıp bulamıyor musun ya da yerine başka birşey kullanamıyor musun?????? tarif etsen de bulamaz mesela pişkin de. uyandırdın dedim ruhu duymadı neredeymiş iyi sen uyu!!!! e uyandırdın işte! uyandırmadım uyu sen!! uyurken konuşup cevaplayayım!!!! uyurken de hizmet edeyim!!!! yerini söylersin ama o kadar belirgin bir yer ki bulamaz ama gene de!!! ve gelip kapıya tam gevşemişsin dalacaksın bulamadım diye dayanır!!! ya işte başı ağrıyor uyumuş uyandırdın diye de kızdı sana bari ikince kere sorma değil mi? ama lazım!!! uyu sen!! illa kalkıp bebek gibi eline vereceksin yoksa bulamaz buluncaya kadar da seninle uğraşır ve sinirlenir o arada da küfürler eder hayata dünyaya!!! geberelim de kurtulalıma vardırır meseleyi.
aradığı bir şeyi bulamıyor diye beraber gebereceğiz ne hoş bir hayal değil mi?
aslında eskisi gibi hafızalı, becerikli ve hızlı olamadığının gayet farkında ama kabullenmek yerine sinirleniyor ve geberelim diyor. bu konuda tekil konuşamıyor niye bilmem?___
bir yandan survivor izleyip bir yandan sürekli beni kesiyor. her hareketimi gözlüyor ve için için kusur arıyor.
hatta bazen soruyor!! ne yapıyorsun ne izliyorsun?? nereye gidiyorsun bile evin içinde aldığım bir soru! bazen de sessiz ve sinsice sokulup aniden bir şey sormaya ya da konuşmaya başlıyor ödümü koparıyor. aklı sıra benim açığımı falan mı yakalacayacak yoksa hiç birşey umurunda ve farkında değil de sadece deşarj olmaya mı çalışıyor konuşarak....
şehirdeki evde de hele bir ara çok saplantısı olmuştu, herhalde posta gazetesinde okudu ya da haberlerde duydu; aniden odama girip bilgisayarın ekranına bakıyordu! porno izlerken yakalayacak aklı sıra! tam bişey okuyor izliyor ya da yazıyor oluyorsun yani işle de ilgili olabilir zart diye bitiverip dibimde ekrana yapışıp uzun uzun ne olduğunu inceliyordu.
bir de normalde ayak sesi olur, sigara dumanı olur, ya da zaten kalktığı yerden konuşmaya başlayarak gelir ama böyle zamanlarda ne konuşuyor ne her hangi bir ses çıkarıyordu! sessiz ve sinsi geçip koridorları aniden yanımda bitiveriyordu.
diyelim ki gündüz gözüyle izliyorum porno; ki izlemiyorum; sana ne!!! gelmişim kaç yaşına aptal bir ergen miyim de??? zaten ben ergenken internet bile yoktu. yani dünyada vardı elbet bizim evde yoktu!!!! anneme kalsa asla da olmamalıydı ya o da ayrı mesele...
eskiden gene ders çalışıyorum ya da kitap okuyorum diye saygı duyar en azında 35 kırk dakika uğramaz; o aralarda da ya atıştırmalık ya meyve getirirdi.
sonra sonra iyice umursamaz, saygısız ve arsız oldu. terslesen bile nafile, aldırmıyor az sonra gene yapıyor. her halde bana işkence olması hoşuna gidiyor.
yazlıkta gece de mesela tam dalacam içerden homurdanıyor!!! yattığı yerden de sesi daha kalın çıkıyor zaten baca gibi tüttüğü için sigara sesini kalınlaştırdı. ya da uyuyorsun gecenin köründe homurdanarak kalkıyor hiç uyuyamıyormuş ki saatlerdir horluyordu, tuvalete gideceğini yüksek sesle bildiriyor; işi bitip yatağa dönerken de bilgilendirerek yatıyor ve bir süre homurdanıyor debeleniyor!!!
uyarsan da aldırmıyor bildiğini okuyor! ama ablacığım evdeyken öyle değil. neredeyse balerin gibi parmak uçlarında hareket ediyor!!
bir de iddiası televizyon ya da radyo açıkken ve etrafında konuşanlar varken hem kitap okuyabileceği hem önemli bir telefon konuşması yapabileceği yönünde. ki külliyen yalan!!
sanki hatırlamıyorum hiç eski durumları. zaten 3-5 yıldır kitap da okumuyor sadece televizyon izliyor. bir ara anneme kitap yetiştiremez beğendiremezdim. hatta benden önce okuyup bana anlatmaya kalkardı! şimdi ne kendi okuyor ne okuyana saygısı var!!!
geceleri uyuyamadığını ya da tuvalete gittiğini yüksek sesle bildirirken benim uyanmama irkilmeme falan sebep olduğunu hiç düşünmüyor aksine ben o anda ya uyuyorum falan dersem kendi irkilip uykusu kaçmış oluyor benim yüzümden!!!! gecenin 4 ünde yüksek sesle konuşan sensin!! hayır benmişim!!! ya tuvalete gitmem lazım ya da uyuyamıyorum diye haykıran sen değil misin! ama annem beni uyandırmıyormuş ki ben onu uyandırıyormuşum!!!!
e beni uyandırmıyorsan gecenin köründe niye uyuyorum ödümü koparttın anne sus falan diyorum? uyuyamıyormuşum ben demek ki!!!!
annem böyledir. mesela beni uyandırdın derdin uyandırmadım der. bir şeyin bendeki etkisini de kendi bilecek ve belirleyecek yani! gayet de buna inanıyor yani komik olacak kadar pişkince hayır ben uyandırmadım diyor çok köşeye sıkışırsa benim uyandırdığımı iddia ediyor.
çok dönüyormuşum çekyat gıcırdıyormuş uyutmuyormuş annemi!!! demiyor ki kırk yaşına gelmiş kızın bir odası adam akıllı bir yatağı bile yok yazın hala şikayet ediyor ki gıcırdamıyor da. hem gıcırtının yanında sessizlikte annemin höykürmelerinin yanında hiç kalır!!!
...
mesela başım ağrıyor ya da hastayım diye belki çalışmak için odama çekilmişim; ki önceden bastıra bastıra söylüyorum ki zart zurt gelmesin dikkatimi ya da uykumu bölmesin. hatta özellikle duymuş anlamış mı diye cevap almaya da çalışıyorum ama nafile!!! canı istesin yeter!!! zart diye aniden girer sen belki uyuyorsun ödün kopar ve tepki gösterirsen beni uyandırdın ya da korkuttun diye inkar eder!!! hayır ben korkutmadım hayır ben uyandırmadım!!
hatta üste çıkmak için sen beni aniden korkuttun der!!! ya uyurken yüksek sesle konuşarak odama dalıveren sensin ama ben mi ürküttüm seni? evet!! ne bilsinmiş ben uyuyorum!!! ya elli kere dedim iyi değilim yatacam uyurum belki diye. ne bilsinmiş müneccimmiymiş!!
bari konuşarak dalma, bir dinle kapıdan hareket ediyor muyum ses var mı; ses yoksa anla uyumuş diye. ama umurunda değil o sadece kendi ihtiyaçlarının peşinde!!
ya bir şey isteyecek ya bir şey nerede diye soracak ya konuşup deşarj olacak!!! sen ne durumdasın ne önemi var?
migrenim tutmuş yatmışım kırk kere de dedim başım çatlıyor diye hatta bana hap yut en iyisi daha beter olmadan dedi. yutup yattım. gelmiş kapıya yarım saat sonra kağıt havlu nerede diye sormak için beni irkilterek uyandırıyor. yani kendi evinde ney nerede olabilir bilemiyor musun? arayıp bulamıyor musun ya da yerine başka birşey kullanamıyor musun?????? tarif etsen de bulamaz mesela pişkin de. uyandırdın dedim ruhu duymadı neredeymiş iyi sen uyu!!!! e uyandırdın işte! uyandırmadım uyu sen!! uyurken konuşup cevaplayayım!!!! uyurken de hizmet edeyim!!!! yerini söylersin ama o kadar belirgin bir yer ki bulamaz ama gene de!!! ve gelip kapıya tam gevşemişsin dalacaksın bulamadım diye dayanır!!! ya işte başı ağrıyor uyumuş uyandırdın diye de kızdı sana bari ikince kere sorma değil mi? ama lazım!!! uyu sen!! illa kalkıp bebek gibi eline vereceksin yoksa bulamaz buluncaya kadar da seninle uğraşır ve sinirlenir o arada da küfürler eder hayata dünyaya!!! geberelim de kurtulalıma vardırır meseleyi.
aradığı bir şeyi bulamıyor diye beraber gebereceğiz ne hoş bir hayal değil mi?
aslında eskisi gibi hafızalı, becerikli ve hızlı olamadığının gayet farkında ama kabullenmek yerine sinirleniyor ve geberelim diyor. bu konuda tekil konuşamıyor niye bilmem?___
eskiden aşırı derecede temizlik ve düzen saplantısı vardı. tüm boş zamanını kendini paralayarak temizliğe ayırırdı. bu sırada da söver sayardı; evlilik hayatı mahvediyormuş evlilik hayatının içine sıçıyormuş diye beddualar da eşliğinde sürekli temizlik yapardı. hem yükseklere tımanır hem koltukları kaldırır yeri gelir hem de yerlere diz üstü çökerdi.
herşey temiz ve düzenli olacaktı. okuldan geldiğimizde bize sanki lağımdan çıkmışızcasına iğrenerek bakar, tabi ki sürekli azarlı şekilde konuşurdu.
çantalarımızı sadece belli bir noktaya koyabiliyorduk, eskaza başka yere konmuşsa kıyamet kopuyordu.
nasıl bir temizlik anlayışıysa mesela önce üstümüzü değişiyorduk. oysa dışardan gelince elimiz de kirli olmaz mı? kirli elle ev kıyafetlerimizi giyip, okul üniformalarımızı sadece odamızın kapısına asabiliyorduk ve ardından ellerimizi yıkıyorduk.
tüm hayatımızı annemin temizlik ve düzen saplantısı yönetiyordu ama buna rağmen sadece belli 2 günde banyo yapabiliyorduk!!
oda düzeni de ayrı mesele. çalışma masasının üstünde bırakılmış bir şey görmeye tahammülü yoktu aklı başından gidiyordu. ne bulursa büyük bir hınçla çöpe atıyordu. dergi not defteri ödevler çalışma kağıtları testler fark etmez: çalışma masamızın üstü bomboş olacaktı!!!
sadece çalıştığımız zaman dağılabilirdi ama işimiz biter bitmez tüm eşyalarımız; defterler kitaplar kalemler anında kendi yerlerine konacaktı.
en nefret ettiği şey ise silgi artıklarıydı!!!
hergün dizini yerlere koymaktan sonunda dizlerinde problem çıktı.
ve anneme göre biz de hiç "annecim kendini bu kadar yorma" dememişiz!!!!
nasıl kuyruklu bir yalan!
kaç kere dedik ve her seferinde önce tersleme sonra azar hatta münakaşaya kadar uzanan bir yolu vardı annemin temizlik yaparken odamızda hapis kalmamızı istemesine karşı gelen hainlerdik.
hatta tabi en çok ben!
bir keresinde tuvalete gitmek için odadan çıktım diye büyük kavga çıkmıştı. zaten her an gözetliyor her an gözlemliyor her an kusurlu bir hareketini arayıp kaydediyor ki sonra başına kakıp, burnundan fitiiiil fitil getirebilsin!!!
nasıl çıkmasayın odandan çiş için bile!? sürekli yiyecek içecek verir, kek börek çörek pasta kurabiye kola fanta eksik olmazdı; yemesen de hainsin nankörsün!!
annen senin için saatlerce uğraşmış, masraf yapmış yorulmuş taşımış ama sen yemiyorsun!!!
yiyip içip de kilo aldın mı da büyük bir keyifle ve ben kendisinden tamemen bağımszı bir organizmaymışım benim kilo almamla kendisinin zerre alakası yokmuşcasına bir pişkinlikle götün büyük kilo aldın şişkolaştın göbeğin çıktı falan der.
kısır döngü yani.
hele münakaşalar kavgalarsan sonra kendini affettirmek için daha fazla pasta falan yapardı; sıkıysa yeme! senden daha hain senden daha nankör aynı babasının huyu yoktur dünyada!
nefretini ve kinini o kadar abartır ki anneme göre babam hitler'den bile daha kötü bir insandı, buna emindi!!!
sonra işte dizinde kireçlenme ilerde de kemik erimesi ve romatizma çıkınca; temizlik saplantısı kısıla kısıla yok oldu.
şimdilerde artık iyice yaşlanması ve hiçbir makineyi çalıştırmayı öğrenememesinden dolayı bana kalınca bayan eleştirmen oldu.
asla aman kızımın da dizi böyle olmasın falan gibi bir düşüncesi olmaz olmadı. anneme kalsa asla yardımcı tutmadan kendimi yerden yere vura vura temizlik yapmalıyım. dizlerim mahvolmuş ciğerlerim yanmış omuzlarım tutulmuş fıtıklarım çıkmış hiiiiiç umrunda değil. aklına getirmiyor ki.
zaten dünyanın en mantıklı en zeki en ileri görüşlü insanlarından biri!!! olan annem asla çözüm aramaz, çare düşünmez ve önlem almaz çoğu konuda. olduğu zaman çekersin.
artık son yıllarda ben olmasam ev bir çöp eve dönüşecek hale geldi. favori eşyaları kolonya şişeleri, bitmiş krem kavanozları falan asla atılmaz ve şifonyerin üstünde birikir.
şimdi şifonyerin üstü bir çıfıt çarşısı kıvamında ne ararsan var. parfümden deodoranta bozuk paradan kulak çubuğuna pamuktan dikiş ürünlerine cımbız kalem bulmaca ojeler boşalmış en az 4 kolonya şişesi kumaş parçaları çanta fular çorap gibi ufak tefek ne eşya varsa hepsi darmadağın bir şekilde üstünde!
arada bir düzeltiyordum ama boşunaydı 12 saat bile dayanamıyordu darmadağın oluyordu artık karışmıyorum. ama herşeyi de gelip bana soruyor ve kendi kendine bulamıyor muhakkak bebek gibi eline vereceksin!
nazlııı cımbız nerdeee?
şifonyerin üstündedir.
yok bulamadıım!!
oradadır!
yok!!
o sırada tangır tungur sesler ve küfürler söylenmeler geliyor!!
e ben düzenliyordum hatta renki dekoratif sepetler kutular almıştım madam coco'dan hepsinden sıkıldı nefret etti kaldırdı. o herşey açıkta olsun istiyormuş!!! karman çorman oluyor ve asla bulamıyor.
çocuk gibi mızıldanıp dudak bükerek benim bulup eline vermemi bekliyor.
evim içi de dağınık. yerinden aldığı hiç bir şey geri dönmez yerine! sonra da o şeyi tekrar arar bulamaz ve bana sorar!!!! her yerde herşey bulunabilir yani.
mesela her açtığında odasındaki beraber kullandığımız gömme dolabın kapağını aynı şekilde söylenir; heyüla gibi dikiliyor tepeme bu şey!!!!!
yer olmadığı için dolapta boş bir alana koyduğum büyük boy tuvalet kağıdı! ona göre şifonyerin üstünde kalmalı!! sonra yanına çantasını ve bozuk paraları kulak çubuklarını atar!!! çok hijyenik!!
her açtığında kapağı benzer şekilde söyleniyor ama tuvalet kağıdı bittiğinde her zaman tuvalet kağıdının yerini bilmediği için yenisini takamadığını iddia ediyor bana sitemli imalarla!!!
ona göre şifonyer ve komidinlerin üstü eşya dolu olmalı, ütü masasının üstü mutfak tezgahı.
bulaşıklar yıkansa ve kurusa bile yerine gitmez her şey ortada açıkta! kapı kollarında çamaşırlar asılı. kirliler kapı arkalarına atılıvermiş!!!
ben toplamasam bişeyler atmasam ev çöp eve dönecek.
ha bir de poşetler!!! her köşede poşet tıkılı durur. toplayıp düzenlesen de hemen dağılır. asla atılamaz.
ama buna rağmen asla aradığını bulamaz ve gelip bana sorar!!!! tarif etsen de bulamaz üstelik. her halde kendi düşüncelerine sabitlenip kalıp başkalarını iyi dinlemediği için. mesela dolapta duruyor ya dersem tuvalet kağıdı için en dolabı olduğunu anlamıyor bile!!!!
herşey temiz ve düzenli olacaktı. okuldan geldiğimizde bize sanki lağımdan çıkmışızcasına iğrenerek bakar, tabi ki sürekli azarlı şekilde konuşurdu.
çantalarımızı sadece belli bir noktaya koyabiliyorduk, eskaza başka yere konmuşsa kıyamet kopuyordu.
nasıl bir temizlik anlayışıysa mesela önce üstümüzü değişiyorduk. oysa dışardan gelince elimiz de kirli olmaz mı? kirli elle ev kıyafetlerimizi giyip, okul üniformalarımızı sadece odamızın kapısına asabiliyorduk ve ardından ellerimizi yıkıyorduk.
tüm hayatımızı annemin temizlik ve düzen saplantısı yönetiyordu ama buna rağmen sadece belli 2 günde banyo yapabiliyorduk!!
oda düzeni de ayrı mesele. çalışma masasının üstünde bırakılmış bir şey görmeye tahammülü yoktu aklı başından gidiyordu. ne bulursa büyük bir hınçla çöpe atıyordu. dergi not defteri ödevler çalışma kağıtları testler fark etmez: çalışma masamızın üstü bomboş olacaktı!!!
sadece çalıştığımız zaman dağılabilirdi ama işimiz biter bitmez tüm eşyalarımız; defterler kitaplar kalemler anında kendi yerlerine konacaktı.
en nefret ettiği şey ise silgi artıklarıydı!!!
hergün dizini yerlere koymaktan sonunda dizlerinde problem çıktı.
ve anneme göre biz de hiç "annecim kendini bu kadar yorma" dememişiz!!!!
nasıl kuyruklu bir yalan!
kaç kere dedik ve her seferinde önce tersleme sonra azar hatta münakaşaya kadar uzanan bir yolu vardı annemin temizlik yaparken odamızda hapis kalmamızı istemesine karşı gelen hainlerdik.
hatta tabi en çok ben!
bir keresinde tuvalete gitmek için odadan çıktım diye büyük kavga çıkmıştı. zaten her an gözetliyor her an gözlemliyor her an kusurlu bir hareketini arayıp kaydediyor ki sonra başına kakıp, burnundan fitiiiil fitil getirebilsin!!!
nasıl çıkmasayın odandan çiş için bile!? sürekli yiyecek içecek verir, kek börek çörek pasta kurabiye kola fanta eksik olmazdı; yemesen de hainsin nankörsün!!
annen senin için saatlerce uğraşmış, masraf yapmış yorulmuş taşımış ama sen yemiyorsun!!!
yiyip içip de kilo aldın mı da büyük bir keyifle ve ben kendisinden tamemen bağımszı bir organizmaymışım benim kilo almamla kendisinin zerre alakası yokmuşcasına bir pişkinlikle götün büyük kilo aldın şişkolaştın göbeğin çıktı falan der.
kısır döngü yani.
hele münakaşalar kavgalarsan sonra kendini affettirmek için daha fazla pasta falan yapardı; sıkıysa yeme! senden daha hain senden daha nankör aynı babasının huyu yoktur dünyada!
nefretini ve kinini o kadar abartır ki anneme göre babam hitler'den bile daha kötü bir insandı, buna emindi!!!
sonra işte dizinde kireçlenme ilerde de kemik erimesi ve romatizma çıkınca; temizlik saplantısı kısıla kısıla yok oldu.
şimdilerde artık iyice yaşlanması ve hiçbir makineyi çalıştırmayı öğrenememesinden dolayı bana kalınca bayan eleştirmen oldu.
asla aman kızımın da dizi böyle olmasın falan gibi bir düşüncesi olmaz olmadı. anneme kalsa asla yardımcı tutmadan kendimi yerden yere vura vura temizlik yapmalıyım. dizlerim mahvolmuş ciğerlerim yanmış omuzlarım tutulmuş fıtıklarım çıkmış hiiiiiç umrunda değil. aklına getirmiyor ki.
zaten dünyanın en mantıklı en zeki en ileri görüşlü insanlarından biri!!! olan annem asla çözüm aramaz, çare düşünmez ve önlem almaz çoğu konuda. olduğu zaman çekersin.
artık son yıllarda ben olmasam ev bir çöp eve dönüşecek hale geldi. favori eşyaları kolonya şişeleri, bitmiş krem kavanozları falan asla atılmaz ve şifonyerin üstünde birikir.
şimdi şifonyerin üstü bir çıfıt çarşısı kıvamında ne ararsan var. parfümden deodoranta bozuk paradan kulak çubuğuna pamuktan dikiş ürünlerine cımbız kalem bulmaca ojeler boşalmış en az 4 kolonya şişesi kumaş parçaları çanta fular çorap gibi ufak tefek ne eşya varsa hepsi darmadağın bir şekilde üstünde!
arada bir düzeltiyordum ama boşunaydı 12 saat bile dayanamıyordu darmadağın oluyordu artık karışmıyorum. ama herşeyi de gelip bana soruyor ve kendi kendine bulamıyor muhakkak bebek gibi eline vereceksin!
nazlııı cımbız nerdeee?
şifonyerin üstündedir.
yok bulamadıım!!
oradadır!
yok!!
o sırada tangır tungur sesler ve küfürler söylenmeler geliyor!!
e ben düzenliyordum hatta renki dekoratif sepetler kutular almıştım madam coco'dan hepsinden sıkıldı nefret etti kaldırdı. o herşey açıkta olsun istiyormuş!!! karman çorman oluyor ve asla bulamıyor.
çocuk gibi mızıldanıp dudak bükerek benim bulup eline vermemi bekliyor.
evim içi de dağınık. yerinden aldığı hiç bir şey geri dönmez yerine! sonra da o şeyi tekrar arar bulamaz ve bana sorar!!!! her yerde herşey bulunabilir yani.
mesela her açtığında odasındaki beraber kullandığımız gömme dolabın kapağını aynı şekilde söylenir; heyüla gibi dikiliyor tepeme bu şey!!!!!
yer olmadığı için dolapta boş bir alana koyduğum büyük boy tuvalet kağıdı! ona göre şifonyerin üstünde kalmalı!! sonra yanına çantasını ve bozuk paraları kulak çubuklarını atar!!! çok hijyenik!!
her açtığında kapağı benzer şekilde söyleniyor ama tuvalet kağıdı bittiğinde her zaman tuvalet kağıdının yerini bilmediği için yenisini takamadığını iddia ediyor bana sitemli imalarla!!!
ona göre şifonyer ve komidinlerin üstü eşya dolu olmalı, ütü masasının üstü mutfak tezgahı.
bulaşıklar yıkansa ve kurusa bile yerine gitmez her şey ortada açıkta! kapı kollarında çamaşırlar asılı. kirliler kapı arkalarına atılıvermiş!!!
ben toplamasam bişeyler atmasam ev çöp eve dönecek.
ha bir de poşetler!!! her köşede poşet tıkılı durur. toplayıp düzenlesen de hemen dağılır. asla atılamaz.
ama buna rağmen asla aradığını bulamaz ve gelip bana sorar!!!! tarif etsen de bulamaz üstelik. her halde kendi düşüncelerine sabitlenip kalıp başkalarını iyi dinlemediği için. mesela dolapta duruyor ya dersem tuvalet kağıdı için en dolabı olduğunu anlamıyor bile!!!!
16.06.2018
sinemaya gitmek - yaz tatili - gözlük krizi - otelde çile -
ablam tutturdu da sinemaya gidelim beraber diye. nuri bilge ceylan'ın ahlat ağacı filmini izleyecekmişiz.
annemle sinema salonuna tıkılı 3 saat 10 dakika mı?
nedir bu çin işkencesi mi?
biliyor annemin sinema salonlarındaki sürekli mızıldanmalarını farkında değil sanmayın. ama nasılsa kendisine pek yapmıyor ve bencil açıkgöz tilki tavırlarıyla annemin uzağına oturmayı başarıyor her seferinde.
mesela ben özellikle geride kalıyorum ki yan yana otursunlar ama napıp edip benim tarafıma oturuyor ki annemden uzak olsun. hiç olmadı abur cubur alma bahanesini ya da koltuğun rahatsızlığını, klimanın çok ya da az gelmesini bahane ederek son anda annemin yanından kaçıyor!
annesi de hiiiç farkında değil bunun; gözünde kızı bir şahanelik abidesi olduğu için onu onaylayarak ah canım hassas kızım diye hayranlıkla bakıyor!!! halbuki annemizin birimiz bir tarafında birimiz bir tarafında olsak daha iyi değil mi?
ama yavrusu için böyle bir şey düşünmez!!! ah onun hassas kızı!!! koltuk rahatsızsa başka yere geçsin tabi ki!!! ah çok klima gelip de üşütmesin, ah az hava gelip de terlemesin!!!
e sen de yer değiştir nazlı!!!
ama bana aynı anlayış asla olmaz! hayır klima gelmiyor senin üstüne benim çok geliyor!
hayır sana az gelmiyor bana az geliyor.
hayır senin koltuğun rahat benimkisi esas bozuk ve rahatsız.
sürekli benle sidik yarıştırır gibi rahatsız olduğu şeyleri yarıştırıyor ve muhakkak kendisi kazanmalı!!!
bir gün tam annemi ortamıza almıştım ki ablam kalkıp benim sol tarafıma geçti bir bahaneyle. ben de mahsus o zaman senin yerine geçeyim orası daha ortalı deyip onun yanına geçtim ki annem sen de bu yanıma gel kızım desin ablama ki dedi.
ama sonra ablam gene rahatsız oldu ve gelip benim oturduğum kendi eski koltuğunun yanındaki koltuğa geçti! yani aslında mesele annemden kaçması!!!
pişkin pişkin de bana fısıltıyor annem sinemada çok konuşuyormuş, bu filmi iyi izlemek istiyormuş!!!!!!!!!!!!! annem çok bölermiş şimdi.
e beni dürtüp konuşup duracak ben nasıl izleyecem????????? kimin umurunda ki??????
o kadar da haklı görüyor ki kendini! demiyor ne zamandır ayrıyız bitişik oturayım annemle, ya da hep nazlı ile konuşur biraz da ben ilgileneyim. aa filmi izletmezmiş şimdi!!
ama asla bencil değil ablam da annem gibi asla!!!!!!!!!
her zaman daha fazla onaylanmaya haklı görülmeye mazur görülmeye daha anlayışlı olmasına alışmış, bozulsun iztemiyor ki!!
mesele bir yere beraber gidince de kendisi kocasıyla takılıp bizi geride bıraksın, kendisi gezip tatilin tadını çıkarırken ben annemin kaprisleriyle meşgul olayım!! ama annem beni hala yetersiz bulur ablamı hoş karşılar! ablamla enişten sabahın köründe sıvışmışlar plaja gitmek için biz pansiyonun bahçesinde oturduk tüm gün mesela bir gezi-tatilde. annem ne dolaşmak istiyor sıcakmış hava, zaten plaj ne kelime!! üstelik hem de beni de tutuyor orada. tüm gün bahçede oturup annemin yakınmalarını dinledim, yakaladığı herkese olumsuzluğunu akıttı ve üstlerine vazife olmayacak şeyleri anlattı; bana da kapris yapıp durdu!!
yok sıcakmış vantiratör bul. buldum açtım.
ay vantiratörden sırtı tutulacakmııışşş!!!! kapattım.
ay çok sıcak!!! açtım uzağa aldım makinayı.
aç öyle de çok az geliyormuş!!! yaklaştırdım.
ay çok yakın oldu tutulacak bir tarafım nazlı!!!!!!!!
yok burası fazla gölge olmuş yok şurası fazla güneşmiş. yok sinek varmış ısırıyormuş!!
susamuş su getirirsin ılık der, soğuk getirirsin ay çok soğuk boğazım ağrıyacak der. tam kendi istediği derecede gelmeliymiş!!!!
tabi otel odasında yaptığı kaprisler ve işkenceler de ayrı mesele. ayrı bavullar hazırladım ve kesinlikle benim çantamı ellemesine müsade etmedim. çünkü her fırsattan istifade edip kendi aklınca şeyleri ekler ya da çıkarır!! bana neyin gerekip neyin gerekmeyeceğini en iyi kendisi bilir!!! tabi hepsini ben taşımakla, bilet-check-in işlemlerini halletmekle ilgilendim.
senelerdir ucakla gideriz hala nasıl işlediğini öğrenemedi; ne zaman ne kadar kimliğe bakacaklar, o çıktı kağıdını hala bilet zanneder..... tabi ki sürekli dırdır halinde. hem kendi halinden şikayet eder hem etraftakileri beğenmez. ama duymasınlar diye sürekli kulağıma eğilip sıcak hava üfleyerek konuşur durur!!! sinemadaki gibi!!!
şikayetleri asla bitmez tükenmez. sen yaptıkça teşekkür edeceğine beğenmez burun kıvırır kusur bulur surat asar daha da çok mızıldanır durur.
otel odasını beğenmez; odada kırk kere yatak değiştirilir!!! bir türlü rahat edemez sürekli söylenir durur!!!! hele gece aynı odada sürekli horlar ama uyuyamadığını iddia eder. tv açtırmaz rahatsız oluyormuş!!! kımıldarsam şikayet eder. bir gün benim saatimin tiktağından ve hışırtılı nefes sesimden bile şikayet etti!!!
tabi çantasından aradığını bulamaz bana arattırır, benimkini karıştırmaya kalkar, bulamaz söylenir, buluncaya kadar benim eşyalarımı döker saçar ya da kendisinin pis olduğunu düşünüp üstüne eşyasını koymadığı bir yere benimkileri rahaaaaaatça koyar!!!!!!!!!! hem de mesela iç çamaşırımı ya da havlumu.
ha tabi muhakkak birşeylerimi yere düşürür ve bir şey yere düşünce üstüne basmadan tekmelemeden duramaz!!!
ya bir gün güneşli bir yere oturmuştuk, tutturdu da güneş gözlüğünü çıkar masada gözlükle oturulmaz diye!!! çıkarıp kafama takacam yakışmıyormuş bana masaya koyacakmışım!!!! askısı da yokmuş diye eleştiriyor beni. ihtiyar neneler gibi her gözlüğümden bir ip sarkacak onu da boynumda gözlük sallansın diye bırakacağım!! masaya koydurdu. sonra zaman geçtikçe unuttu gözlüğü ve kalkarken çantasıla ben daha alamadan gözlüğü yere düşürdü ve illa yere düşen şeye küfrederek tekme atacak ya o kısacık doğru dürüst hareket bile edemeyen bacakları yerinde duramıyor böyle durumlarda sanırsın futbolcu anında tekmeliyor!!
o pahalı diye dırdır edip durduğu, kafa takınca esneyecek ya da kırılacak diye korktuğu ve masaya koydurduğu, aklı sıra benden daha iyi sahip çıktığı koruduğu gözlüğümü kendisi yere düşürmekle kalmadı kaşla göz arasında söverek bastı tekmeyi!!! gözlük yola savruldu ve üzerinden bir motor geçiverdi!! ama yere düşen nedir ben ney tekmeledim diye bir sorunsalı hiç yok ve ben kızınca da bana koymayaydın masaya o zaman masaya koyulur mu gözlük diye üste çıkmaya da pişkiiiiince çalıştı!!
böyle bir aksilik talihsizlik olunca da küsmek gibi bir huyu var. yok bana değil. başına kaza gelen objeye. mesela bir gün de çantasının askısı bir yere takılıp koptu ve o kadar bozuldu ve kızdı ki uzun zaman yeni çanta almadı!!!!!!!!!!!! eşyalarını benim çantama koydurttu!! küstüğünü de düşünmez hiç.
benim de böyle bir durumda artık gözlük kullanma hakkımın kalmadığını bir daha asla almayacağımı falan hayal ediyor!! sevdiğim gözlük kazaya kurban gitti diye mersin gibi aşırı ışıklı güneşli bir yerde asla gözlük kullanmayıp kısık gözlerle gezecem!!! gözüm zarar görürse görsün, gözümü kısmaktan kırışırsam kırışayım bir daha assssla gözlük almayacağım!!!!! böyle fantastik bir dünyası var!!!
neyse akşam üstü ablamlar plajdan gelinceye kadar beni otelin bahçesinde oyaladı. önce sıcak geçsin dolaşırız diye sonra güneş çarpar gitme diye sonra kendi kaprisleriyle sonra birilerini yakalayıp rehin tuttu bir saat konuştu ama hemen arkalarından yüzlerine çok hoş insanlarsınız derken bana dönüp boktanlar diye yarım saat eleştirdi!!! sonra yok acıktım yok susadım tüm gün bebek ya da çocukla ilgilenir gibi annemle ilgilendim. ablamlar da çok eğlenmiş hahahahahah diye dönüp bir saat denizi plajı övdüler; annem de hayraaaan hayran izledi!
aman yavrusu eğlensin dinlensin aman yavrusu eğlensin gülsün!!!
ben?
ben yavrusu değil de kölesi hizmetçisi falanım çünkü!!
----
ablam da çok alıştı daha da hoş görülmeye hak sahibi ve özgür olmaya. mesela ben erkenden çıkıp gitsem saatlerce annemi arayıp sormasam sonra da hahahahahah diye dönsem bana demediği kalmaz annemin!! hatta ablam da sitem eder surat yapar. ama ben sabah beni niye almadınız plaja giderdik bile diyemem o hakka sahip değilim!!! dersem yani kendi düşüncesizliklerini bencilliklerini hatırlatırsam benden daha kötü bir insan daha yok!!! üste çıkmak için hep bahaneleri hazır hep!!! münakaşa çıkmazsa da ben sitemli surat asamam hiç bir şey olmamış bana hiç haksızlık edilmemiş benim gezmeye eğlenmeye güneşlenmeye falan hiiiiiç hakkım yokmuş lafı bile edilemezmiş gibi bir hallerdeler.
konuyu es geçmezler kapatmazlarsa da pişkince kendilerini haklı görürler nasılsa emin ammenin gözünde her zaman kendisinin haklı olduğunu!!
böyle bir durumda mesela beraber akşam yemeği ve yürüyüş mü yapacağız mesela nazlı'yı hoş tutalım da gözlünü alalım diye düşünürler mi???????? ASLA.
gene kendi kocacğıyla kolkola gezip bizden ayrı dolaşır. niye annemin koluna tüm ağırlığıyla abanmasına ve olumsuz konuşmalarıma dırdır kaprislerine maruz kalsın ki????????????
yemekte bile kocasıyla kendi dünyasında öyle aman annemle kardeşimi ihmal ettim hoş tutayım bari diye bir düşüncesi yok. anneminden aklına gelmez hiç tabi. yavrusu hep haklı!! masada kıyamaz mesela birşey isteyip ablamı yerinden kaldırmaya!!! tut ki ablamın kalkıp getireceği tuttu annem ne der beğenirsiniz?
aman kızım sen yorulma nazlı getirsin!!!!!
bu çifte standarda o kadar alışmışlar ki hiç bozulsun istemiyor tabi. annemse ne ettiğinin zerre de farkında değil hani!! pişkince benden ister durur. ben bazen anneme hizmet etmekten yemeğimi yiyemem sıcak sıcak buz gibi olur ama gayet pişkinlikle istemeye devam eder...........
eğer ikiletirsem de surat yapıp dudak büker sitem eder!!! e ben yiyemedim!!! kimin umurunda????????????????????????????????????????????????
daha da ablam bize yazın gemi turu öneriyor!!!! nah giderim!!!
geçen dediğinde enişten işlerden dolayı gidemeyeceğini biz kızların istersek gidebileceğimizi söyleyince ablam çok bozum oldu. e o zaman annesiyle çok vakit geçirmesi demek ki bu da kapris çekmek demek ve özgürce istediklerini yapamamak demek! hiç yanaşır mı küçük bencil!!!
bir de annemi benden daha çok seviyor annemle benden daha çok ilgileniyormuş gibi davranmaz mı!!! ulan annemin kulağına kulak damlasını bile damlatan benim be!!!! bir gün ablam da bizdeyken hastaydım, odama çekildim diye gelip bana iyimisin diye soracağına üstün körü bir sorup sitem edip annemin kulağına kulak damlasını damlatmam için kalmamı istiyordu!!! sen daha çok seviyorsun annemi sen daha çok ilgileniyor ve daha çok zaman ayırıyorsun sen damlatsana!!!
nasıl damlatılacağını bilmiyormuş ki!!!
kulak damlası nasıl damlatılır nasıl bilinmez acaba???????????? üstünde eşşek kadar yazılar varken??????????????????????
ama annem beni haklı görür mü? ben ateşli hasta yatayım orada ablası damlatır der mi? bende buluyor kabahat!! aksamış damlaları geç iyileşiyormuş o zaman. favori kızın damlataydı!!!!
----------
ablam bu düzen bozulsun istemez tabi işine gelmez ki. ne efendim başka bir sefer de 1 gece bir arkadaşımda kalmışım!!! hani çoooooooooook özlemiştin ananı!! benden çok seviyor benden çok düşünüyordun hani nerede o imalar anneme çekilen roller!!!????????? başbaşa kalınca tüm kaprislerini dırdır eleştiri geçmiş karamszar anıları deşmeler sana kalınca ben mi oldum bencil???????
hani bu karı kocanın çocuğun sorumluluğu paylaşmamaları gibi bir durum. çocuklar tüm gün anneyle disipline olur baba gelince şımarırlar ama baba hiç ceza veremez, kızıp hizaya sokmak istemez ya!! işine gelmez kötü olmak çünkü zaten az zaman ayırdığı için suçluluk duyuyordur. tüm cefalarıyla anne uğraşır baba daha çok sevilir ve eğlenilir onunla! ben annemin tüm dırdırı kaprisini vb çekeceğim her zaman her dediğini yapıp sürekli memnun etmeye çalışacağım ama asla yetmeyecek ve memnun olmayacak ama ablam 2 şeyi yarım yurum yapsa iltifatları yükünle hazır olacak ve zor işler asla ablama kalmayacak!!
mesela annem hastalandığı zaman çocuk gibi inatlaşır doktora gitmemek konusunda ablama sen söylersen ikna olur derim ama niye tepkisini dırdırını çeksin anneme sen bilirsin der çıkar!!! ama gitmez de hastalığı ağırlaşırsa benim kabahatim ha kendilerinin değil!!!! annem ben de erken gitmedim doktora ablam da ben de ısrar etmedim hemen git diye bir suçluluk duymazlar bana abanır beni suçlarlar!!!!!!!!
ya da bir arkadaşım var onun bencil durumu gibi. kaç senedir anne babasının evde her gün defalarca ağır kavgalar ettiğinden bahseder ama annesinin boşanma talebine hiç sıcak bakmıyor. tüm düzen bozulacak ve annesinin geliri olmadığı için tüm sorumluluk kendine binecek diye korkusundan annesi evde sürekli gergin ve üzgün yaşaması gayet normal geliyor.
annemle sinema salonuna tıkılı 3 saat 10 dakika mı?
nedir bu çin işkencesi mi?
biliyor annemin sinema salonlarındaki sürekli mızıldanmalarını farkında değil sanmayın. ama nasılsa kendisine pek yapmıyor ve bencil açıkgöz tilki tavırlarıyla annemin uzağına oturmayı başarıyor her seferinde.
mesela ben özellikle geride kalıyorum ki yan yana otursunlar ama napıp edip benim tarafıma oturuyor ki annemden uzak olsun. hiç olmadı abur cubur alma bahanesini ya da koltuğun rahatsızlığını, klimanın çok ya da az gelmesini bahane ederek son anda annemin yanından kaçıyor!
annesi de hiiiç farkında değil bunun; gözünde kızı bir şahanelik abidesi olduğu için onu onaylayarak ah canım hassas kızım diye hayranlıkla bakıyor!!! halbuki annemizin birimiz bir tarafında birimiz bir tarafında olsak daha iyi değil mi?
ama yavrusu için böyle bir şey düşünmez!!! ah onun hassas kızı!!! koltuk rahatsızsa başka yere geçsin tabi ki!!! ah çok klima gelip de üşütmesin, ah az hava gelip de terlemesin!!!
e sen de yer değiştir nazlı!!!
ama bana aynı anlayış asla olmaz! hayır klima gelmiyor senin üstüne benim çok geliyor!
hayır sana az gelmiyor bana az geliyor.
hayır senin koltuğun rahat benimkisi esas bozuk ve rahatsız.
sürekli benle sidik yarıştırır gibi rahatsız olduğu şeyleri yarıştırıyor ve muhakkak kendisi kazanmalı!!!
bir gün tam annemi ortamıza almıştım ki ablam kalkıp benim sol tarafıma geçti bir bahaneyle. ben de mahsus o zaman senin yerine geçeyim orası daha ortalı deyip onun yanına geçtim ki annem sen de bu yanıma gel kızım desin ablama ki dedi.
ama sonra ablam gene rahatsız oldu ve gelip benim oturduğum kendi eski koltuğunun yanındaki koltuğa geçti! yani aslında mesele annemden kaçması!!!
pişkin pişkin de bana fısıltıyor annem sinemada çok konuşuyormuş, bu filmi iyi izlemek istiyormuş!!!!!!!!!!!!! annem çok bölermiş şimdi.
e beni dürtüp konuşup duracak ben nasıl izleyecem????????? kimin umurunda ki??????
o kadar da haklı görüyor ki kendini! demiyor ne zamandır ayrıyız bitişik oturayım annemle, ya da hep nazlı ile konuşur biraz da ben ilgileneyim. aa filmi izletmezmiş şimdi!!
ama asla bencil değil ablam da annem gibi asla!!!!!!!!!
her zaman daha fazla onaylanmaya haklı görülmeye mazur görülmeye daha anlayışlı olmasına alışmış, bozulsun iztemiyor ki!!
mesele bir yere beraber gidince de kendisi kocasıyla takılıp bizi geride bıraksın, kendisi gezip tatilin tadını çıkarırken ben annemin kaprisleriyle meşgul olayım!! ama annem beni hala yetersiz bulur ablamı hoş karşılar! ablamla enişten sabahın köründe sıvışmışlar plaja gitmek için biz pansiyonun bahçesinde oturduk tüm gün mesela bir gezi-tatilde. annem ne dolaşmak istiyor sıcakmış hava, zaten plaj ne kelime!! üstelik hem de beni de tutuyor orada. tüm gün bahçede oturup annemin yakınmalarını dinledim, yakaladığı herkese olumsuzluğunu akıttı ve üstlerine vazife olmayacak şeyleri anlattı; bana da kapris yapıp durdu!!
yok sıcakmış vantiratör bul. buldum açtım.
ay vantiratörden sırtı tutulacakmııışşş!!!! kapattım.
ay çok sıcak!!! açtım uzağa aldım makinayı.
aç öyle de çok az geliyormuş!!! yaklaştırdım.
ay çok yakın oldu tutulacak bir tarafım nazlı!!!!!!!!
yok burası fazla gölge olmuş yok şurası fazla güneşmiş. yok sinek varmış ısırıyormuş!!
susamuş su getirirsin ılık der, soğuk getirirsin ay çok soğuk boğazım ağrıyacak der. tam kendi istediği derecede gelmeliymiş!!!!
tabi otel odasında yaptığı kaprisler ve işkenceler de ayrı mesele. ayrı bavullar hazırladım ve kesinlikle benim çantamı ellemesine müsade etmedim. çünkü her fırsattan istifade edip kendi aklınca şeyleri ekler ya da çıkarır!! bana neyin gerekip neyin gerekmeyeceğini en iyi kendisi bilir!!! tabi hepsini ben taşımakla, bilet-check-in işlemlerini halletmekle ilgilendim.
senelerdir ucakla gideriz hala nasıl işlediğini öğrenemedi; ne zaman ne kadar kimliğe bakacaklar, o çıktı kağıdını hala bilet zanneder..... tabi ki sürekli dırdır halinde. hem kendi halinden şikayet eder hem etraftakileri beğenmez. ama duymasınlar diye sürekli kulağıma eğilip sıcak hava üfleyerek konuşur durur!!! sinemadaki gibi!!!
şikayetleri asla bitmez tükenmez. sen yaptıkça teşekkür edeceğine beğenmez burun kıvırır kusur bulur surat asar daha da çok mızıldanır durur.
otel odasını beğenmez; odada kırk kere yatak değiştirilir!!! bir türlü rahat edemez sürekli söylenir durur!!!! hele gece aynı odada sürekli horlar ama uyuyamadığını iddia eder. tv açtırmaz rahatsız oluyormuş!!! kımıldarsam şikayet eder. bir gün benim saatimin tiktağından ve hışırtılı nefes sesimden bile şikayet etti!!!
tabi çantasından aradığını bulamaz bana arattırır, benimkini karıştırmaya kalkar, bulamaz söylenir, buluncaya kadar benim eşyalarımı döker saçar ya da kendisinin pis olduğunu düşünüp üstüne eşyasını koymadığı bir yere benimkileri rahaaaaaatça koyar!!!!!!!!!! hem de mesela iç çamaşırımı ya da havlumu.
ha tabi muhakkak birşeylerimi yere düşürür ve bir şey yere düşünce üstüne basmadan tekmelemeden duramaz!!!
ya bir gün güneşli bir yere oturmuştuk, tutturdu da güneş gözlüğünü çıkar masada gözlükle oturulmaz diye!!! çıkarıp kafama takacam yakışmıyormuş bana masaya koyacakmışım!!!! askısı da yokmuş diye eleştiriyor beni. ihtiyar neneler gibi her gözlüğümden bir ip sarkacak onu da boynumda gözlük sallansın diye bırakacağım!! masaya koydurdu. sonra zaman geçtikçe unuttu gözlüğü ve kalkarken çantasıla ben daha alamadan gözlüğü yere düşürdü ve illa yere düşen şeye küfrederek tekme atacak ya o kısacık doğru dürüst hareket bile edemeyen bacakları yerinde duramıyor böyle durumlarda sanırsın futbolcu anında tekmeliyor!!
o pahalı diye dırdır edip durduğu, kafa takınca esneyecek ya da kırılacak diye korktuğu ve masaya koydurduğu, aklı sıra benden daha iyi sahip çıktığı koruduğu gözlüğümü kendisi yere düşürmekle kalmadı kaşla göz arasında söverek bastı tekmeyi!!! gözlük yola savruldu ve üzerinden bir motor geçiverdi!! ama yere düşen nedir ben ney tekmeledim diye bir sorunsalı hiç yok ve ben kızınca da bana koymayaydın masaya o zaman masaya koyulur mu gözlük diye üste çıkmaya da pişkiiiiince çalıştı!!
böyle bir aksilik talihsizlik olunca da küsmek gibi bir huyu var. yok bana değil. başına kaza gelen objeye. mesela bir gün de çantasının askısı bir yere takılıp koptu ve o kadar bozuldu ve kızdı ki uzun zaman yeni çanta almadı!!!!!!!!!!!! eşyalarını benim çantama koydurttu!! küstüğünü de düşünmez hiç.
benim de böyle bir durumda artık gözlük kullanma hakkımın kalmadığını bir daha asla almayacağımı falan hayal ediyor!! sevdiğim gözlük kazaya kurban gitti diye mersin gibi aşırı ışıklı güneşli bir yerde asla gözlük kullanmayıp kısık gözlerle gezecem!!! gözüm zarar görürse görsün, gözümü kısmaktan kırışırsam kırışayım bir daha assssla gözlük almayacağım!!!!! böyle fantastik bir dünyası var!!!
neyse akşam üstü ablamlar plajdan gelinceye kadar beni otelin bahçesinde oyaladı. önce sıcak geçsin dolaşırız diye sonra güneş çarpar gitme diye sonra kendi kaprisleriyle sonra birilerini yakalayıp rehin tuttu bir saat konuştu ama hemen arkalarından yüzlerine çok hoş insanlarsınız derken bana dönüp boktanlar diye yarım saat eleştirdi!!! sonra yok acıktım yok susadım tüm gün bebek ya da çocukla ilgilenir gibi annemle ilgilendim. ablamlar da çok eğlenmiş hahahahahah diye dönüp bir saat denizi plajı övdüler; annem de hayraaaan hayran izledi!
aman yavrusu eğlensin dinlensin aman yavrusu eğlensin gülsün!!!
ben?
ben yavrusu değil de kölesi hizmetçisi falanım çünkü!!
----
ablam da çok alıştı daha da hoş görülmeye hak sahibi ve özgür olmaya. mesela ben erkenden çıkıp gitsem saatlerce annemi arayıp sormasam sonra da hahahahahah diye dönsem bana demediği kalmaz annemin!! hatta ablam da sitem eder surat yapar. ama ben sabah beni niye almadınız plaja giderdik bile diyemem o hakka sahip değilim!!! dersem yani kendi düşüncesizliklerini bencilliklerini hatırlatırsam benden daha kötü bir insan daha yok!!! üste çıkmak için hep bahaneleri hazır hep!!! münakaşa çıkmazsa da ben sitemli surat asamam hiç bir şey olmamış bana hiç haksızlık edilmemiş benim gezmeye eğlenmeye güneşlenmeye falan hiiiiiç hakkım yokmuş lafı bile edilemezmiş gibi bir hallerdeler.
konuyu es geçmezler kapatmazlarsa da pişkince kendilerini haklı görürler nasılsa emin ammenin gözünde her zaman kendisinin haklı olduğunu!!
böyle bir durumda mesela beraber akşam yemeği ve yürüyüş mü yapacağız mesela nazlı'yı hoş tutalım da gözlünü alalım diye düşünürler mi???????? ASLA.
gene kendi kocacğıyla kolkola gezip bizden ayrı dolaşır. niye annemin koluna tüm ağırlığıyla abanmasına ve olumsuz konuşmalarıma dırdır kaprislerine maruz kalsın ki????????????
yemekte bile kocasıyla kendi dünyasında öyle aman annemle kardeşimi ihmal ettim hoş tutayım bari diye bir düşüncesi yok. anneminden aklına gelmez hiç tabi. yavrusu hep haklı!! masada kıyamaz mesela birşey isteyip ablamı yerinden kaldırmaya!!! tut ki ablamın kalkıp getireceği tuttu annem ne der beğenirsiniz?
aman kızım sen yorulma nazlı getirsin!!!!!
bu çifte standarda o kadar alışmışlar ki hiç bozulsun istemiyor tabi. annemse ne ettiğinin zerre de farkında değil hani!! pişkince benden ister durur. ben bazen anneme hizmet etmekten yemeğimi yiyemem sıcak sıcak buz gibi olur ama gayet pişkinlikle istemeye devam eder...........
eğer ikiletirsem de surat yapıp dudak büker sitem eder!!! e ben yiyemedim!!! kimin umurunda????????????????????????????????????????????????
daha da ablam bize yazın gemi turu öneriyor!!!! nah giderim!!!
geçen dediğinde enişten işlerden dolayı gidemeyeceğini biz kızların istersek gidebileceğimizi söyleyince ablam çok bozum oldu. e o zaman annesiyle çok vakit geçirmesi demek ki bu da kapris çekmek demek ve özgürce istediklerini yapamamak demek! hiç yanaşır mı küçük bencil!!!
bir de annemi benden daha çok seviyor annemle benden daha çok ilgileniyormuş gibi davranmaz mı!!! ulan annemin kulağına kulak damlasını bile damlatan benim be!!!! bir gün ablam da bizdeyken hastaydım, odama çekildim diye gelip bana iyimisin diye soracağına üstün körü bir sorup sitem edip annemin kulağına kulak damlasını damlatmam için kalmamı istiyordu!!! sen daha çok seviyorsun annemi sen daha çok ilgileniyor ve daha çok zaman ayırıyorsun sen damlatsana!!!
nasıl damlatılacağını bilmiyormuş ki!!!
kulak damlası nasıl damlatılır nasıl bilinmez acaba???????????? üstünde eşşek kadar yazılar varken??????????????????????
ama annem beni haklı görür mü? ben ateşli hasta yatayım orada ablası damlatır der mi? bende buluyor kabahat!! aksamış damlaları geç iyileşiyormuş o zaman. favori kızın damlataydı!!!!
----------
ablam bu düzen bozulsun istemez tabi işine gelmez ki. ne efendim başka bir sefer de 1 gece bir arkadaşımda kalmışım!!! hani çoooooooooook özlemiştin ananı!! benden çok seviyor benden çok düşünüyordun hani nerede o imalar anneme çekilen roller!!!????????? başbaşa kalınca tüm kaprislerini dırdır eleştiri geçmiş karamszar anıları deşmeler sana kalınca ben mi oldum bencil???????
hani bu karı kocanın çocuğun sorumluluğu paylaşmamaları gibi bir durum. çocuklar tüm gün anneyle disipline olur baba gelince şımarırlar ama baba hiç ceza veremez, kızıp hizaya sokmak istemez ya!! işine gelmez kötü olmak çünkü zaten az zaman ayırdığı için suçluluk duyuyordur. tüm cefalarıyla anne uğraşır baba daha çok sevilir ve eğlenilir onunla! ben annemin tüm dırdırı kaprisini vb çekeceğim her zaman her dediğini yapıp sürekli memnun etmeye çalışacağım ama asla yetmeyecek ve memnun olmayacak ama ablam 2 şeyi yarım yurum yapsa iltifatları yükünle hazır olacak ve zor işler asla ablama kalmayacak!!
mesela annem hastalandığı zaman çocuk gibi inatlaşır doktora gitmemek konusunda ablama sen söylersen ikna olur derim ama niye tepkisini dırdırını çeksin anneme sen bilirsin der çıkar!!! ama gitmez de hastalığı ağırlaşırsa benim kabahatim ha kendilerinin değil!!!! annem ben de erken gitmedim doktora ablam da ben de ısrar etmedim hemen git diye bir suçluluk duymazlar bana abanır beni suçlarlar!!!!!!!!
ya da bir arkadaşım var onun bencil durumu gibi. kaç senedir anne babasının evde her gün defalarca ağır kavgalar ettiğinden bahseder ama annesinin boşanma talebine hiç sıcak bakmıyor. tüm düzen bozulacak ve annesinin geliri olmadığı için tüm sorumluluk kendine binecek diye korkusundan annesi evde sürekli gergin ve üzgün yaşaması gayet normal geliyor.
10 sene mi oldu daha fazla mı oldu, sevmediğimi, izlemek, duymak istemediğimi anlayamadı, kabul edemedi.
gene ufacık evde bangır bangır tüm gün survivor!! o acun'un alp'in sesi kafamı sikti resmen sikti!!!!
sesini kıstırıyorum ama duyamıyormuş ve böyle seviyormuş!!
ya da sen de duy diye açtım izleyemiyorsun internete bakarken diyor!!
duymak istemiyorum az aç kafamı ütüledi yaa!!
iyi mi böyle deyip daha da açıyor. ben balkondayım diye duyamazmışım!!!!
hani akşam yayınları yetmiyor tüm günde diğer tv8 lerden yorumları izliyor!!!
ne kitap okuyabiliyorum ne dergi ne de dizi izleyebiliyorum!! hem tvnin sesi açık hem elinde sigarayla evin içinde dolanırken aniden yanıma gelip konuşuyor bana survivoru anlatıyor 10 dakikada bir. bazen de içerden basbas bağırıyor bilmem kimin dizine bilmem ne olmuş!!
nazlı gel bak nasıl attı!!!
hani diyeceksiniz ki sen de biraz izlesen annenin hatırı için ne var!!
e o benim için benim sevdiğim şeyleri izliyor mu? hayır! adı aç aç izle oluyor ama kendisi de konuşuyor sanki özelllikle dikkatimi veremeyeyim duyamayayım diye iyice fazla yüksek sesle coşkuyla bana pazara gidince alacaklarımızı, pazarda gördüğümüz insanların eleştirilerini anlatıyor.
talk şovda konuk konuştukça annem iyice coşuyor!!!! sonra da bana ne diyor kadın diyor!!
işte sen de çok açtın sesiniii bana diyorsun hep sen de açıyorsun sesini işte!
duymak için açıyorum. niye duyamıyormuşum ki. e kulağımın dibinde bağırarak konuşuyorsun!!!!!
anneme göre kendisi o kadar zeki o kadar meziyetli üstün bir insan ki aynı anda hem televizyon izleyip hem sohbet edip hem de kitap okuyabilirmiş!!! ya da telefonda konuşabilrimiş.
nasıl yalan ama kuyruklu!!!
bulmaca çözerken bile ben bişey için konuşsam tersleyip eleştiriyor beni.
ya da telefonda bir başkasıyla konuşurken mesela ben de selam söyle diyorum asla umursamıyor, rahatsız olup bana kaş göz ediyor sus diye!! anlamıyormuş konuştuğunu teyzemin mesela!!
e sen aynı anda hem telefonla konuşurum hem tv izlerim hem sohbet ederim dersin hep!!!
gene ufacık evde bangır bangır tüm gün survivor!! o acun'un alp'in sesi kafamı sikti resmen sikti!!!!
sesini kıstırıyorum ama duyamıyormuş ve böyle seviyormuş!!
ya da sen de duy diye açtım izleyemiyorsun internete bakarken diyor!!
duymak istemiyorum az aç kafamı ütüledi yaa!!
iyi mi böyle deyip daha da açıyor. ben balkondayım diye duyamazmışım!!!!
hani akşam yayınları yetmiyor tüm günde diğer tv8 lerden yorumları izliyor!!!
ne kitap okuyabiliyorum ne dergi ne de dizi izleyebiliyorum!! hem tvnin sesi açık hem elinde sigarayla evin içinde dolanırken aniden yanıma gelip konuşuyor bana survivoru anlatıyor 10 dakikada bir. bazen de içerden basbas bağırıyor bilmem kimin dizine bilmem ne olmuş!!
nazlı gel bak nasıl attı!!!
hani diyeceksiniz ki sen de biraz izlesen annenin hatırı için ne var!!
e o benim için benim sevdiğim şeyleri izliyor mu? hayır! adı aç aç izle oluyor ama kendisi de konuşuyor sanki özelllikle dikkatimi veremeyeyim duyamayayım diye iyice fazla yüksek sesle coşkuyla bana pazara gidince alacaklarımızı, pazarda gördüğümüz insanların eleştirilerini anlatıyor.
talk şovda konuk konuştukça annem iyice coşuyor!!!! sonra da bana ne diyor kadın diyor!!
işte sen de çok açtın sesiniii bana diyorsun hep sen de açıyorsun sesini işte!
duymak için açıyorum. niye duyamıyormuşum ki. e kulağımın dibinde bağırarak konuşuyorsun!!!!!
anneme göre kendisi o kadar zeki o kadar meziyetli üstün bir insan ki aynı anda hem televizyon izleyip hem sohbet edip hem de kitap okuyabilirmiş!!! ya da telefonda konuşabilrimiş.
nasıl yalan ama kuyruklu!!!
bulmaca çözerken bile ben bişey için konuşsam tersleyip eleştiriyor beni.
ya da telefonda bir başkasıyla konuşurken mesela ben de selam söyle diyorum asla umursamıyor, rahatsız olup bana kaş göz ediyor sus diye!! anlamıyormuş konuştuğunu teyzemin mesela!!
e sen aynı anda hem telefonla konuşurum hem tv izlerim hem sohbet ederim dersin hep!!!
14.06.2018
daha pazardan yeni döndük, annem diğer haftanın pazarı için heyecanlı!!! gelip gidip yanıma haftaya ne alacağımızın hayalini anlatıyor büyük bir neşe ve şevkle!!!!!!!!!!!!!
yatıyor kalkıyor haftaya da şunu alırız diyor.
büyük aktivite!!!
tabi pazarda da benim elim kolum dolu ağır taşımaktan bithap düşmüşüm aama annemin gözü almaya doymuyor!!! büyük şevkler içinde oradan oraya sekerek hayranlıkla inceliyor sebze meyveleri!!!
büyük eğlenceli ve önemli bir şeymiş gibi de bana gelip gelip fiyatlarını haykırıyor mutlulukla. aslında yorgunluk-sinir ama bunun verdiği şevkle gözleri parlayarak zevk alarak anlatıyor.
ben fiyatlarını görmüyorum sanki!! hatta bazen bana soruyor ne yazıyor diye, söylüyorum, sonra adama soruyor, adamın dediğini anlamayıp başkasına soruyor ve bana dönüp şaşkınlıkla keyif arası garip bir neşe ve şevkle bana yineliyor!!
yani hem körüm hem sağırım!!!!!!
her pazarcıya da nedense evde 2 kişi olduğumuzu tekrarlayıp duruyor neredeyse koordinatlı lokasyon verecek!! eve buyur mu edecen de adres veriyon? heryerde evde 2 kişiyiz demeden rahatlayamıyor.
hele biriyle bir sohbet yakalardsa taaa 1960lara gidip anlatmaya başlıyor. sen orada yorulmuş musun elin ağır mı hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiç aklına bile gelmiyor.
annem aksanları hiç anlamaz. sırf kulağında arada çıkan mantardan yaşlılıktan değil insanları dinlemediği için.
pazarcıya soruyor ama anlamıyor geri bana soruyor. e dedim ya zaten 5 lira diye!! yazıyor işte!! seçerken bana dönüp haykırıyor nazlıı 5 liraymış!!!
ve benden şaşkınlık bekliyor!!!!!!!! evet hıı deyince surat asıyor.
ahmak beyinsiz olsam pek sevinecek.......... zaten bir şeyi 3 kere 5 kere söyleme anlatma tutkusu var hep. doyamıyor konuşmaya!! tamam anladık demek zorundasın sıkılıyorsun ama annem 4. kere bile ilk defa söylediğini zannederek memnuniyetle anlatıyor bişeyleri!!!
--------
tabi artık midesine dokunduğu için tüketemeyeceği yiyecekleri benim de yememem yiyememem gerektiğine karar vermiş!!!!
zaten bakladan nefret eder öyle ki yetiştirenlere beddua ediyor, görmeye tahammülü yok baklayı öyle bir nefret!!!! pırasa da nefret kaynağı artık midesi hazmetmiyor tabi anneme göre bizim hazmetmiyor!!! herkese de büyük bir zevk ve şevkle biz hazmedemiyoruz diyor!!! onay bekliyor sanki! artık salatalık domatese de düşman!!!! midemiz hazmetmiyormuş artık bizim!!!
sanki ben de emekli yaşlı kocasıyım!!!
tabi ki bu tüketmekte zorlandığı ya da nefret ettiği yiyeceklere düşman ve ama ben yiyemiyorum nazlı yesin besin alsın demiyor!! ben de yemeyeceğim!!!
yani şimdiden yaşlı bir kadın ya da adam gibi aynı sağlık sorunlarını yaşasam memnun olacak. şimdiden iyi beslenmezse benim yaşıma geldiğinde kötü olur diye düşünme zahmetine katlanmadan yaşayıp gidiyor. ne güzel. tabi kendine sorsan çok akıllı çok mantıklı çok düşünceli süper ileri görüşlü!!!
ben de hatırlatırsam hak vereceğine kendi düşüncesini pişkiiiince savunuyor!!!
ama bak köye yerleşip sebze meyve ekeceğiz; ben tarlada heba olacağım ama ablacığım için yani!!! o doğal beslensin diye!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!??????????
kafasında çok fazla fikir var birbiriyle çelişen ve çok konuşuyor. lafları nerelere gidiyor hiç farkında değil. ya da ne anlama geliyor karmaşık çarpık çifte standartlı mı?????
--------------------
kendine de sorsan herkesten daha mantıklı düşünceli ve öngörülü bir insan...
---
geçende bir yere gitmek için dolmuşa bindik. toplu taşımalarda da nedense ben ödeyeceğim diye çocuksu bir saçmalığı tutar. bu yüzden kaç kere yere düştü. kaç kere üstüme düştü. 1 kere kafa kafaya tokuştuk bu ben ödeyeceğim demesinden ya da yerini beğenmeyip sürekli yer değiştirmek istemesinden dolayı. ya hareket etmekte zorlanıyorsun zaten bir de dolmuşta neye cesaret ediyorsun??????? huysuz bir çocuk gibi sürekli. kendi yüzünde üstüme düşüp kafama kafasıyla çarpınca da bana kızıp ne işi var kafanın senin orada diyor!!!! orada oturuyorum ya!!!
tabi ki binmeden önce defalarca etraftaki insanlara soruyor!!! benim söylemem yetmiyor!!! hatta bazen dönüp bana diyor ki geçiyormuş nazlı!! biliyorum ben sana geçiyor dedim zaten!!! ama illa ki bir başkasından duymak zorunda o kadar güvenilmezim ki!!!!!!!!!!! hele bir erkek söylerse yanlış söylemez asla!!!!!!!!! sonra şoföre de sormadan asla binmiyor!!! binince de yer beğenmez. parayı kendi vermeye kalkar beni dinlemez.
kaç kere yere yüzüstü iki seksen serilip kaldı!!! ben sen otur diye ısrar ettikçe kalkıp dolanmaya çalışıyor çocuk gibi.
kaç kere yere serildi kaç kere birilerine bir yerlere çarptı kaç kere bana çarptı hala akıllanıp uslanmadı hala!! yaramaz ama beceriksiz ve huysuz bir velet gibi ama ne sevimli ne de cüssesi ufak!! 152 boyunda ama 65 kilo var neredeyse!!
bir keresinde atkıma asılıp adeta beni boğmaya çalışmıştı.
başka bir seferinde inerken şortuma asılmıştı tüm sırtımı cırmalayarak.
bir keresinde de sütyenimin askısına asıldı!!
yani o sırada beceriksiz ama çocuk gibi bir saçma mantıksız ve bencil kafayla bir yere tutunmak yerine elleri bir ahtapota dönüşüyor ve eline ne geçerse yakalayıp tüm ağırlığını veriyor.
ya daha beteri bir gezide azıcık yokuşlu bir yerde elimi tutmak istedi ben de ne bileyim azıcık destek alacak sandım. tek elime 60 kiloluk vücudunu bırakıverdiydi!!!! sanki ben ramboyum da kendimden ağır kadını tek elimle kaldıracam!! kolum incinci yere düşmek neyse ki pöçüm batmadı. ama asla pişman olmadı hiç; gayet pişkince hala aynı şeyi yapma hevesinde!!
uzun zaman ağrıdı kolum, bilmem nesine bilmem ne olmuş doktorluk oldum. hala pişkince bana abanma hevesinde!! ablacığıma kıyamaz ama!!!
yani orada senin götün açılmış, memen fırlamış, nefessiz kalmışsın, saçın yolunmuş, belin kırılmış falan asla umrurunda değil!! eller el değil yapışkan ahtapot kolu, ne yakalarsa asılıyor düşmemek için. sonradan da asla kabul etmiyor!! yaşlıymış o düşmemesi gerekirmiş!!! çocuk gibi yer değiştirip durmaya ayağa kalmaya çalışma o zaman! bulduğun yere çök otur ne dolanmaya kalkıyorsun ki!!!
bir yere yürürken bir kere koluna girsen vantuz ahtapot kollarıyla yakalayıp asla bırakmaz. abanır da abanır. neredeyse bana kendini taşıtacak. ama abama yapmıyor bunu. o kocası olan hür ve üstün bir varlık!!!
işte geçen sene de ablamlarla geziye ege'ye gittiğimizde; her nasılsa herhalde akşam ben çattım da ondan, sabah bizden habersiz sıvışıp keyiflerine bakıp beni annemle otel bahçesinde yaşlı kaprisi bakımına bırakmak yerine beraber yürüyüşe çıkmıştık. ablam hep haklı ve favori evlat ama asla bencilliğini göremez annem. anneciğinin koluna girmek istemiyor mesela kaçınıyor gizli gizli. annem de ona hep toleranslı. çocuğu olmaması da iyice bahane haline geldi. benim hiiç derdim ve hakkım olamaz ki!!
ben de yürümüşüm efem önden gidip fotoğraf çekiyormuşum. e sen favori evlat değil misin sen benden daha çok seviyor ve özen gösteriyor değil misin annene? hep imaların o yönde!!! sen gir koluna sen yürü beraber!!!
yorulmuş da cafede oturmak istemiş cam kapısının açılacağını zannetmiş ama kafe kapalı olduğundan cama toslamış, sekip dengesini yitirip düşmüş!!!
bundan da ben suçluyum üstelik.
aile içinde görevlerim kölelik yani. ablacığım tatilin keyfini çıkarırken ki biz de gelince çıkaramaığını çok belli ediyor ben sürekli anneme hizmet etmek zorundayım. bunun adı da tatilmiş ve paramı bile kendim veriyorum; eğlenmek gezmek yemek içmek güneşlenmek yerine anneme hzimet edip kaprisleriyle uğraşmam tatilmiş!!!!
bizi niye alıyorlar yanlarına peki? annemin gözünü boyamak için tabi!! hem gönlü olacak görünürde tatile gitmiş olacağız ama hiç fazladan zaman ayırıp uğraşmayacak ben hizmet için varım orada!!!
yatıyor kalkıyor haftaya da şunu alırız diyor.
büyük aktivite!!!
tabi pazarda da benim elim kolum dolu ağır taşımaktan bithap düşmüşüm aama annemin gözü almaya doymuyor!!! büyük şevkler içinde oradan oraya sekerek hayranlıkla inceliyor sebze meyveleri!!!
büyük eğlenceli ve önemli bir şeymiş gibi de bana gelip gelip fiyatlarını haykırıyor mutlulukla. aslında yorgunluk-sinir ama bunun verdiği şevkle gözleri parlayarak zevk alarak anlatıyor.
ben fiyatlarını görmüyorum sanki!! hatta bazen bana soruyor ne yazıyor diye, söylüyorum, sonra adama soruyor, adamın dediğini anlamayıp başkasına soruyor ve bana dönüp şaşkınlıkla keyif arası garip bir neşe ve şevkle bana yineliyor!!
yani hem körüm hem sağırım!!!!!!
her pazarcıya da nedense evde 2 kişi olduğumuzu tekrarlayıp duruyor neredeyse koordinatlı lokasyon verecek!! eve buyur mu edecen de adres veriyon? heryerde evde 2 kişiyiz demeden rahatlayamıyor.
hele biriyle bir sohbet yakalardsa taaa 1960lara gidip anlatmaya başlıyor. sen orada yorulmuş musun elin ağır mı hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiç aklına bile gelmiyor.
annem aksanları hiç anlamaz. sırf kulağında arada çıkan mantardan yaşlılıktan değil insanları dinlemediği için.
pazarcıya soruyor ama anlamıyor geri bana soruyor. e dedim ya zaten 5 lira diye!! yazıyor işte!! seçerken bana dönüp haykırıyor nazlıı 5 liraymış!!!
ve benden şaşkınlık bekliyor!!!!!!!! evet hıı deyince surat asıyor.
ahmak beyinsiz olsam pek sevinecek.......... zaten bir şeyi 3 kere 5 kere söyleme anlatma tutkusu var hep. doyamıyor konuşmaya!! tamam anladık demek zorundasın sıkılıyorsun ama annem 4. kere bile ilk defa söylediğini zannederek memnuniyetle anlatıyor bişeyleri!!!
--------
tabi artık midesine dokunduğu için tüketemeyeceği yiyecekleri benim de yememem yiyememem gerektiğine karar vermiş!!!!
zaten bakladan nefret eder öyle ki yetiştirenlere beddua ediyor, görmeye tahammülü yok baklayı öyle bir nefret!!!! pırasa da nefret kaynağı artık midesi hazmetmiyor tabi anneme göre bizim hazmetmiyor!!! herkese de büyük bir zevk ve şevkle biz hazmedemiyoruz diyor!!! onay bekliyor sanki! artık salatalık domatese de düşman!!!! midemiz hazmetmiyormuş artık bizim!!!
sanki ben de emekli yaşlı kocasıyım!!!
tabi ki bu tüketmekte zorlandığı ya da nefret ettiği yiyeceklere düşman ve ama ben yiyemiyorum nazlı yesin besin alsın demiyor!! ben de yemeyeceğim!!!
yani şimdiden yaşlı bir kadın ya da adam gibi aynı sağlık sorunlarını yaşasam memnun olacak. şimdiden iyi beslenmezse benim yaşıma geldiğinde kötü olur diye düşünme zahmetine katlanmadan yaşayıp gidiyor. ne güzel. tabi kendine sorsan çok akıllı çok mantıklı çok düşünceli süper ileri görüşlü!!!
ben de hatırlatırsam hak vereceğine kendi düşüncesini pişkiiiince savunuyor!!!
ama bak köye yerleşip sebze meyve ekeceğiz; ben tarlada heba olacağım ama ablacığım için yani!!! o doğal beslensin diye!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!??????????
kafasında çok fazla fikir var birbiriyle çelişen ve çok konuşuyor. lafları nerelere gidiyor hiç farkında değil. ya da ne anlama geliyor karmaşık çarpık çifte standartlı mı?????
--------------------
kendine de sorsan herkesten daha mantıklı düşünceli ve öngörülü bir insan...
---
geçende bir yere gitmek için dolmuşa bindik. toplu taşımalarda da nedense ben ödeyeceğim diye çocuksu bir saçmalığı tutar. bu yüzden kaç kere yere düştü. kaç kere üstüme düştü. 1 kere kafa kafaya tokuştuk bu ben ödeyeceğim demesinden ya da yerini beğenmeyip sürekli yer değiştirmek istemesinden dolayı. ya hareket etmekte zorlanıyorsun zaten bir de dolmuşta neye cesaret ediyorsun??????? huysuz bir çocuk gibi sürekli. kendi yüzünde üstüme düşüp kafama kafasıyla çarpınca da bana kızıp ne işi var kafanın senin orada diyor!!!! orada oturuyorum ya!!!
tabi ki binmeden önce defalarca etraftaki insanlara soruyor!!! benim söylemem yetmiyor!!! hatta bazen dönüp bana diyor ki geçiyormuş nazlı!! biliyorum ben sana geçiyor dedim zaten!!! ama illa ki bir başkasından duymak zorunda o kadar güvenilmezim ki!!!!!!!!!!! hele bir erkek söylerse yanlış söylemez asla!!!!!!!!! sonra şoföre de sormadan asla binmiyor!!! binince de yer beğenmez. parayı kendi vermeye kalkar beni dinlemez.
kaç kere yere yüzüstü iki seksen serilip kaldı!!! ben sen otur diye ısrar ettikçe kalkıp dolanmaya çalışıyor çocuk gibi.
kaç kere yere serildi kaç kere birilerine bir yerlere çarptı kaç kere bana çarptı hala akıllanıp uslanmadı hala!! yaramaz ama beceriksiz ve huysuz bir velet gibi ama ne sevimli ne de cüssesi ufak!! 152 boyunda ama 65 kilo var neredeyse!!
bir keresinde atkıma asılıp adeta beni boğmaya çalışmıştı.
başka bir seferinde inerken şortuma asılmıştı tüm sırtımı cırmalayarak.
bir keresinde de sütyenimin askısına asıldı!!
yani o sırada beceriksiz ama çocuk gibi bir saçma mantıksız ve bencil kafayla bir yere tutunmak yerine elleri bir ahtapota dönüşüyor ve eline ne geçerse yakalayıp tüm ağırlığını veriyor.
ya daha beteri bir gezide azıcık yokuşlu bir yerde elimi tutmak istedi ben de ne bileyim azıcık destek alacak sandım. tek elime 60 kiloluk vücudunu bırakıverdiydi!!!! sanki ben ramboyum da kendimden ağır kadını tek elimle kaldıracam!! kolum incinci yere düşmek neyse ki pöçüm batmadı. ama asla pişman olmadı hiç; gayet pişkince hala aynı şeyi yapma hevesinde!!
uzun zaman ağrıdı kolum, bilmem nesine bilmem ne olmuş doktorluk oldum. hala pişkince bana abanma hevesinde!! ablacığıma kıyamaz ama!!!
yani orada senin götün açılmış, memen fırlamış, nefessiz kalmışsın, saçın yolunmuş, belin kırılmış falan asla umrurunda değil!! eller el değil yapışkan ahtapot kolu, ne yakalarsa asılıyor düşmemek için. sonradan da asla kabul etmiyor!! yaşlıymış o düşmemesi gerekirmiş!!! çocuk gibi yer değiştirip durmaya ayağa kalmaya çalışma o zaman! bulduğun yere çök otur ne dolanmaya kalkıyorsun ki!!!
bir yere yürürken bir kere koluna girsen vantuz ahtapot kollarıyla yakalayıp asla bırakmaz. abanır da abanır. neredeyse bana kendini taşıtacak. ama abama yapmıyor bunu. o kocası olan hür ve üstün bir varlık!!!
işte geçen sene de ablamlarla geziye ege'ye gittiğimizde; her nasılsa herhalde akşam ben çattım da ondan, sabah bizden habersiz sıvışıp keyiflerine bakıp beni annemle otel bahçesinde yaşlı kaprisi bakımına bırakmak yerine beraber yürüyüşe çıkmıştık. ablam hep haklı ve favori evlat ama asla bencilliğini göremez annem. anneciğinin koluna girmek istemiyor mesela kaçınıyor gizli gizli. annem de ona hep toleranslı. çocuğu olmaması da iyice bahane haline geldi. benim hiiç derdim ve hakkım olamaz ki!!
ben de yürümüşüm efem önden gidip fotoğraf çekiyormuşum. e sen favori evlat değil misin sen benden daha çok seviyor ve özen gösteriyor değil misin annene? hep imaların o yönde!!! sen gir koluna sen yürü beraber!!!
yorulmuş da cafede oturmak istemiş cam kapısının açılacağını zannetmiş ama kafe kapalı olduğundan cama toslamış, sekip dengesini yitirip düşmüş!!!
bundan da ben suçluyum üstelik.
aile içinde görevlerim kölelik yani. ablacığım tatilin keyfini çıkarırken ki biz de gelince çıkaramaığını çok belli ediyor ben sürekli anneme hizmet etmek zorundayım. bunun adı da tatilmiş ve paramı bile kendim veriyorum; eğlenmek gezmek yemek içmek güneşlenmek yerine anneme hzimet edip kaprisleriyle uğraşmam tatilmiş!!!!
bizi niye alıyorlar yanlarına peki? annemin gözünü boyamak için tabi!! hem gönlü olacak görünürde tatile gitmiş olacağız ama hiç fazladan zaman ayırıp uğraşmayacak ben hizmet için varım orada!!!
neden böyle?
neden kadınların çocukları aşırı derecede ve hepsini çok sevmesi gerektiği düşünülüyor?
neden her anne kendi çocuğuna özel muamele bekliyor?
yani tüm gün okulda çocuklarla boğuşmam yetmiyor gibi bir de evime girerken sitenin bahçesinde çıldırmış gibi bağrışarak koşuşturan veletleri sevmem bekleniyor.
sadece ne şekerler ya da ah delilere bak falan diye gülümseyerek bakmak kesmiyor. sevgi ilgi ve iltifata boğmam gerektiği düşünülüyor.
hele olacak komşu kadınlar.
adeta haraç keser gibi bahçede çörekleniyorlar ve gelip geçerken çocuklarına iltifatlar saçarak yağ çekerek geçmemi bekliyorlar.
yani senin o anda o keyfin zamanın var mı modunda mısın diye bir fikirleri yok. kendileri sadece çocuklarına odaklandığı ve dünyaları kendi çocuklaırnın etrafında döndüğü için herkesinde öyle zannediyorlar.
bir kere sevimli mi veledin? sana öyle geliyor!!
bas bas bağırıp şımarıkça hareket ediyorlar sanki etrafta başka insan yaşamıyormuşcasına ve anneleri asla ama asla yavrum yavaş ol işte insanlar geçerken dikkat et çarpma falan demiyor.
onlara göre kendi prens ve ya prensesleri istedikleri gibi yaşayacak diğer insanlar da hürmet etmek zorunda!! hatta yağ çekmek zorundasın!!
hele çocuklar çok gürültü yapıyorsunuz ya da yavaş çocuğum diye uyarıda bulunmaya bile hakkın olmadığını düşünüyorlar. kafana top atabilir kulak zarını patlatabilir camını kırabilir ayağına takılıp kafa üstü düşmene bile sebep olabilir. ama sen yumuşakça bile uyaramazsın anneciklerinin gözünde. sanırsın evde azarlayıp pataklayan kendileri değil.
her anne muhakkak (???) kendi evladını diğerlerinden üstün önemli görür ama bu başkalarının hakkını çalma hakkı vermiyor sana. ama onlara göre veriyor. onlara göre tüm insanlık feda olsun yavrusuna!!!!
yasak yanlış yapma demeyi özgür yetiştirmemek olarak görüyor yeni nesil annelerin çoğu; aslında bu terbiye vermemek oluyor ama kendilerinde de yok ki versin. özgürlük demek başkalrının haklarını çalmak başkalarını rahatsız etmek mi demek? tabi onlara göre asla öyle bir şey yok!!
hele oğlan anaları. hele 2 üstüste oğlan doğurduysa. aman aman. burnu kaf dağında diğer kadınlara karşı. üstün görüyor kendini ve daha fazla hak sahibi. onun pipisi olan evladı var!! tapının!!!! yerlere kapanıp kapanıp kalkarak pipiye tapın!!!
annemin eskiden arkadaş toplantılarında günlerinde de görürdüm. oğlan anneleri kendilerini assolist sanırlardı. bir havalar bir havalar. sürekli dilinde oğlum şöyle oğlum böyle diye övünmeler. ve diğerlerinin çoğu da oğlan annelerini ezemez inceden bir eziklikle otururlardı.
oğlan diye ölürler ama hastalanınca da çoğu zaman kız evlatlarına kalırlar; oğlanlar hanımköylü olup çıkmıştır o tüm umutlarını hayallerini bağladıkları.
neden kadınların çocukları aşırı derecede ve hepsini çok sevmesi gerektiği düşünülüyor?
neden her anne kendi çocuğuna özel muamele bekliyor?
yani tüm gün okulda çocuklarla boğuşmam yetmiyor gibi bir de evime girerken sitenin bahçesinde çıldırmış gibi bağrışarak koşuşturan veletleri sevmem bekleniyor.
sadece ne şekerler ya da ah delilere bak falan diye gülümseyerek bakmak kesmiyor. sevgi ilgi ve iltifata boğmam gerektiği düşünülüyor.
hele olacak komşu kadınlar.
adeta haraç keser gibi bahçede çörekleniyorlar ve gelip geçerken çocuklarına iltifatlar saçarak yağ çekerek geçmemi bekliyorlar.
yani senin o anda o keyfin zamanın var mı modunda mısın diye bir fikirleri yok. kendileri sadece çocuklarına odaklandığı ve dünyaları kendi çocuklaırnın etrafında döndüğü için herkesinde öyle zannediyorlar.
bir kere sevimli mi veledin? sana öyle geliyor!!
bas bas bağırıp şımarıkça hareket ediyorlar sanki etrafta başka insan yaşamıyormuşcasına ve anneleri asla ama asla yavrum yavaş ol işte insanlar geçerken dikkat et çarpma falan demiyor.
onlara göre kendi prens ve ya prensesleri istedikleri gibi yaşayacak diğer insanlar da hürmet etmek zorunda!! hatta yağ çekmek zorundasın!!
hele çocuklar çok gürültü yapıyorsunuz ya da yavaş çocuğum diye uyarıda bulunmaya bile hakkın olmadığını düşünüyorlar. kafana top atabilir kulak zarını patlatabilir camını kırabilir ayağına takılıp kafa üstü düşmene bile sebep olabilir. ama sen yumuşakça bile uyaramazsın anneciklerinin gözünde. sanırsın evde azarlayıp pataklayan kendileri değil.
her anne muhakkak (???) kendi evladını diğerlerinden üstün önemli görür ama bu başkalarının hakkını çalma hakkı vermiyor sana. ama onlara göre veriyor. onlara göre tüm insanlık feda olsun yavrusuna!!!!
yasak yanlış yapma demeyi özgür yetiştirmemek olarak görüyor yeni nesil annelerin çoğu; aslında bu terbiye vermemek oluyor ama kendilerinde de yok ki versin. özgürlük demek başkalrının haklarını çalmak başkalarını rahatsız etmek mi demek? tabi onlara göre asla öyle bir şey yok!!
hele oğlan anaları. hele 2 üstüste oğlan doğurduysa. aman aman. burnu kaf dağında diğer kadınlara karşı. üstün görüyor kendini ve daha fazla hak sahibi. onun pipisi olan evladı var!! tapının!!!! yerlere kapanıp kapanıp kalkarak pipiye tapın!!!
annemin eskiden arkadaş toplantılarında günlerinde de görürdüm. oğlan anneleri kendilerini assolist sanırlardı. bir havalar bir havalar. sürekli dilinde oğlum şöyle oğlum böyle diye övünmeler. ve diğerlerinin çoğu da oğlan annelerini ezemez inceden bir eziklikle otururlardı.
oğlan diye ölürler ama hastalanınca da çoğu zaman kız evlatlarına kalırlar; oğlanlar hanımköylü olup çıkmıştır o tüm umutlarını hayallerini bağladıkları.
13.06.2018
yazlık = kriz
tabi yazlığa geçmek de ayrı mesele. geçen 8-9 ayda kendi evini tamamen unutmuş oluyor annem.
gerçi şehirdekinde 12 senedir yaşıyoruz ama hala koridorun ışığının 2 ayrı yerden açılabildiğini öğrenebilmiş değil. bir kere kafasına girişten uzak yerdeki tuştan açılabiliyor bilgisi yerleşmiş, tamam, değiştiremiyor. öğrenemiyor. onun yerine karanlıkta küfrederek giyinip soyunuyor eve girerken ya da çıkarken. ben açınca da ışığı her seferinde hayretler içinde tavandaki lambaya bakakalıyor. her seferşnde ışığın yapının hemen yanındaki tuşlardan da yandığını söylesem de nafile!!! bir kaç saat sonra eve döndüğümüzde gene aynı karanlıkta işini halletmeye çalışarak sinirleniyor!!!
çok da alışmış rahata ve herşeyi benim yapmama sürekli o nerede bu nerede bu nasıl çalışıyor bunu nasıl açacağız diye sorular sorup duruyor!!
daha havlular nerede çarşaflar nerede haberi yok! sürekli soru soruyor çocuk gibi!
üstelik de tarifini asla anlamaz.
mesele geçen senelerde banyoya girmişim ama havlumu unutmuşum. her zaman koyduğumuz yerde sanki hiç görmemiş hiç bilmiyor gibi bir türlü anlayamadı. şifonyerin 2. çekmecesinde diyorum dolanıp duruyor avare; hatta balkondaki eski dolaba bakıyor orada mı diye!!
yerini söylesen de her zaman yanlış yere bakmayı başarıyor nasıl yapıyor bunu anlamıyorum. hani tam koordinatlı lokasyonunu hatırlamasan da bir şeyin mantıken nerede olabileceğini tahmin eder oralara bakarken de bulursun. ama imkansız!!! asla bulamıyor. yüzde yüz spesifik yerini belirtsen de gene de bulamamayı başarıyor!
nazlııı dolma oyacağı nerede??
mesela dolma oyacağı nerede olabilir??????? kilotlarımın yanına ya da makyaj malzemelerimin içine koyacak değilim herhalde!! aa asl bir tahmini yok ki bu mutfak düzenlerinde aşırı ısrarcılıkla herşeyin yerini belirleyen kendi, bize öğreten alıştıran kendi ama şimdi hiç!!
çatal bıcak çekmecesindedir desen o nerede diyecek kadar avare mu şaşkınlıkta!! tangır tungur karıştıryor heryeri asla bulamıyor. illa hasta da olsan kalkıp çocuğuna emzik verir gibi eline vereceksin!!! gözünün önündekini bulamıyor!!
e yok buradaaa!!!!
çatalbıcak türü şeyler mutfakta herkes ilk çekmeceye koymaz mı en el altında olacak yere!!! sanki alıp dama saklamışım gibi davranıyor. ilk çekmeceye sığmayan dolma oyacağı tahta kaşıklar kepçeler gibi daha iri şeyler de nerede olabilir mesela?? banyoya mı kaldırdım??? bir altındaki çekmecede!!!
o zaman alt çekmecededir.
tangır tungur haşır huşur sesler! gene bulamamış. çünkü alt çekmece deyince annem en alttaki sanmış ki ona poşet gibi şeyler tıkıştıran kendisi. niye 2. çekmece gelmiyor aklına mesela????? oysa ki benden kat kat zeki benden kat kat hafızası kuvvetli!!?
hele geçen sene beni çileden çıkarmak için adeta özel olarak uğraştı. ben başım dönüyor diyorum hiiiiiiiiiç endişelenmiyor! bunun yerine hizmet bekliyor!!!
mesela benim endişelendiğim şeyleri gereksiz bulur ama sadece kendi endişe duygusunu uyandıran şeyleri önemser. çok mantıklıdır da. mesela 12 yıllık apartmanımızda merdiveden inerken komşunun biri eve çekip sikebilir ama kapıya gelen elbiseli adamlara kapıyı açık bırakıp rahat rahat dolanabiliyor!!
even ben hastayken kapıya tabi ki aşırı zekadan gene ışığı açmamış ve görememesine rağmen ve bana ona buna kapıyı açma demesine rağmen ardına kadra açıp yanıma gelmiş arkadaşların geldi deyip beni illa yataktan hasta halimde kaldırıyor!!!
1. elbise giyen arap adamlar nasıl arkadaşım olabilir benim?
2. benim aramadan kapıya dayanacak densizlikte arkadaşım var mı??
ama kendisi bana kapıyı herkese açma derken kendi sonuna kadar açmakla kalmıyor elin adamını içeri buyur eder gibi kapıyı açık bırakıp evde rahaaaat rahat dolanıyor!!
mesela korkulu rüyası frikik vermek!!! yanlışlıkla yabancı birinin özel bölgelerini görmesi ama hem banyodan çıkmış halimde kapıya bakmamı bekler hem 1 kerecik beni bornozla eniştem göz ucuyla gördü diye kafamı siker!!! ya da banyodan çıkmış havlulu haliyle bir kız arkadaşım annemi gördü diye 15 sene oldu unutamadı!!!
yani ailem ve arkadaşlarım beni yarı çıplak, şort ve mayoyla havluyla göremez bu ahlaksızlık ama ben havlularla kapılara bakıp rahat rahat dolanabilirim???? ve kapıda dikilen yabancılara kapı açık bırakılabilir?
geçen sene kırk kere başım dönüyor dedim sanki daha beter olayım diye ne oldu ki diye bile sorgulamadan sürekli bir şey istiyordu. 5 dakika uzanamadım. demiyor ki kız düşer kafayı çarparsa ne olacak! ha bire istiyor!! yastık kılıfları nerde, su şişesi nerde o nerde bu nerde tuvalet kağıdı nerde şu nerde!!!
asla anlatmanla bulamıyor asla!!! eline vereceksin sanki bebek!!
daha da kapıya yanlış gelen kadını içeri burnumun dibine sokuyor; o da ayrı beyinsiz; yattığım yerden bağırıyorum; ne diyorsa işte Ayşe hanım burada mı diyor mesela. annem beni çağırıyor!!!! ben Ayşe miyim????????????
yani beni çileden çıkarttı artık bağıra çağıra etrafa elime geçen yüzlerce yastığı fırlatarak laf anlattım!!! başım dönüyor diyorum 5 dakika yatık kalamıyorum o kadar da pişkin ki!! gerçekten bayılıp yere düşsem kendi kendime gebereceğim yani! anlayıp idrak edip de harekete geçmesi yıl alacak!!! telefonu bile kullanamıyor!
böyle işine gelmedi mi de yaşlılığının arkadına sığınıverir ama kendine yaşlı muamelesi yaparsan da bozulur kızar. sadece arkasına sığınılacak bir bahane..........
-----------
bir keresinde tuvalet kağıdı bitmiş ama lazım. seslenip istedim. kesinlikle bulamıyor. böyle bulamadığı zaman da aşırı telaşlanıyor ve sinirleniyor iyice bulamayacak hale getiriyor kendini!! duymaz dinlemez anlamaz oluyor. madem bulamadın kağıt havlu ver o zaman değil mi. kesinlikle söylemeden aklına gelmiyor. ve ne gariptir mutfak tezgahının ortasında heyüla gibi dikilen kağıt havluyu da bulamamış!!!
her seferinde de bir sinirle bir hışımla tuvaletin kapısına gelip bulamadım diye haykırarak beni suçluyor!! garip zor yerlere koymuşummuş!!! her gün gördüğü şey her gün!!! yer yok diye kendi yatak odasının gömme dolabının rafına koydum; ne zaman başka bir rafından bir şey alacak olsa koskoca tuvalet kağıdı paketinin orada durmadına gıcık olarak "bu da burada öküz gibi dikiliyor" diye söyleniyor ama lazım olunca asla bulamıyor!!!!
kağıt havluyu bile bulamamış bana gitmiş maydonozlu salçalı bir bez veriyor bunu kullan at bari diye!
peçete yok mu?
bulamadım bulamadım!!! nereye koyduğun belli değil!!!!
ya kendi çantasında bile selpak taşır onu bile vermek aklına gelmiyor!!! söyleyince de bulamıyor. gitmiş benim çantamda aramış senin çantan dememe rağmen!!! bana makyaj çantamı veriyor bunun içinde mi diye!!!!!!!!!
böyle eften püften ufak şeyler bile kriz evde!!
hele ped istesen daha beter!!! bir kere lazım oldu istedim bulamayıp bana eski bir yastık kılıfı getirdi bunu koy bari diye!!! ya şifonyerimin ilk çekmecesinde diyorum gene de anlayamıyor.
---------
ayyy bir de yazlık demek su damacanası ve annemin her sene arlanmadan uslanmadan sürekli su sebili istemesi demek. bilmiyorum damacanayı içine normal şekilde konan bir makina var mı ama bence yok, hiç görmedim.
herkeste varmış bir bizde yokmuş diye dudağını büke büke arsızca istiyor.
annem bayılır istemeye ve istediğini yaptırtma mücadelesine;bu onun için bir eğlence bir oyun bir meydan okuma adeta. sonuçlarının bir önemi yoktur!!!
çok düşünceli çok mantıklı çok bilinçli çok adalet duygusu yüksek çok öngörülü falan bir insan olmakla övünür durur ama mesela o sebili oraya benim koymamda hiiiiiiç bir sakınca görmez. yerli yersiz saçma şeylerden aşırı endişe duyar; mesela markette birbirimizi kaybetmekten ben kaybolup gidecekmişim gibi korkar ama ağır kaldırmamdan bel fıtığı falan olmamdan hiiiiç endişe duymaz!!
şimdiye kadar 1 kere bile bende oldu sen de olmasın dikkat etmek lazım demedi hiç bir hastalığı için!!! hayır olsun diye dua edip orada burada adak adayıp mum yakacak değil ama asla önlem almak gelmez aklına ki benden daha bilinçli bir insanmış!!!
ev temizliği yapmak ve yaştan dolayı hem boynunda hem belinde fıtık var, üstelik romatizma kemik erimesi ve kireçlenme de var. ama asla önlem al da bari sende olmasın ya da en azından geç ve ya az olsun demedi. aklına gelmiyor ki!!!
ben söyleyince de kendi aklına gelmediği için içerleyip bana bişey olmayacağına inandırmaya çalışıyor. yani konukomşu beni eve çekip siker diye fobi yaşayıp eve kapanayım ama kendi bedenim incinir yaralanır sakatlanır diye düşünmeden kendimi oradan oraya atayım?
--
denemek istiyor sanki; bakalım sakatlanacak mı sakatlanmayacak mı??? illa o damacanayı bana taşıtma hayaliyle yanıp tutuşuyor ve bahane arıyor!!! mesele bana yapmak istemediğim bir şeyi yaptırtmayı sağlama zevkini yaşaması; sonuçları kendisini bağlamaz.
herkesin evinde varmış amaaa diye çocuk gibi dudak büker! sanki kullanabilecek de!!! nerede gerekse sebilden bir bardak su kesinlikle beceremiyor! döküp saçıp sinirleniyor ve benden bekliyor bebek gibi!!!!
-------------------------------
çok mantıklıdır ya canım.
şimdi her yaz bitiminde evden çıkıp kapıyı kapattığımız anda yazlığın anahtarını elimden alıverir!! sanki iş diye çıkıp ta yazlığa erkek atacam!!
ama tabi çok şüpheci ve mantıklı olmasına rağmen kendine yağ çeken site görevlisine bana vermediği anahtarı vermişti, biz yokken havalandıracakmış!! ablacığım da hemen ne kadar iyi olur diyordu!! tabi tabi nasılsa piç kurusunun eve attığı orospuların pisliğini kendileri temizlemeyecek nasılsa eşşek nazlı var ona temizletecekler!!
şimdi yaz sonunda benden anında aldığı anahtar haliyle diğer yaz başına kadar bende yok. e bir gün eve geldik kapıya kadar. boş boş bana bakıyor açammış hadi kapıyı ayakta dikmişiiim!!!
e ver anahtarı?!!! sanki bende var da!
evet anahtar bizim evde hep kriz. normalde evdeyken de. ne sebple çantamı açtıysa ya da ortalıkta unutmuşsam anında kendi anahtarı zannedip alıp kaldırır anahtarımı - ki anahtarlığım kocaman ve farklı ki ayırt edilebilsin ama nemümkün- sonra ben de kapıda kalırım ve hep tartışılır. annem hep kendisinde anahtar olmadığını benim kendinin anahtarımı aldığımı söyler!!!
ya ben evin anahtarının yedeklerinin yedeklerini bile işteki dolabımda saklıyorum ya da çantamın gizli bir gözünde. onu bile ne yapıp edip alıp kaldırmayı başarıyor. bende 3 ev anahtarı ve anahtarlığı var ama üçünü de almayı başarıp sonra beni kendi anahtarlarını alıp anahtarsız bırakmakla ve bu yüzden evden çıkamamakla suçluyor!!!
neyse bende yazlığın anahtarı yok; annem kendisinde de olmadığını iddia ediyor!! oysa 2 kopyayı da kendi tutuyor, evde de saklı yerde yani!!! sanki bilmiyorum ben!!! sadece kışın yazlığa gitme durumu olursa sakladığı yerden çıkarıp veriyor; işimiz bittiği anda da hemen alıp saklıyor geri!!!
eve erkek atacam biliyon mu!! ama bak site görevlisi getirsin oradan buradan birkaç kaltak pisliklerini de ben temizlerim!!!
kapıda ayaküstü benimle münakaşa halinde. kendisinde hiç yokmuş anahtar!!!! beni bütün anahtarları almakla suçluyor inceden hatta. kimbilir nereye kaldırdı.
mecburen çilingir çağırılacak ama anneme göre biz en üst kattayız ya ben damdan balkonumuza atlayacakmışım!!!!!!!!!!!!!!!?????????????????
bazen böyle egzantrik santirik çıkışları olur dumur olursun!!!
mesela yatalak komşumuzun karışı kocasını taşımaktan fıtık olmaktan korktuğu için benim taşımamı istemesi gibi annemin. e komşu kadın fıtık olacağına ben olayım!!!
e balkon kapısı kapalı! zorlarsam açılırmış belki!
gayet ciddi ve pişkin. ya aşağı düşer ölürse daha beteri sakat kalırsa diye bir düşüncesi yok. gayet olağan bir şeymiş gibi hemen yapmamı da bekliyor.
kendisi ayakta fazla dikilmesin diye ben damdan balkona atlayacağım??????????????????
çok mantıklıdır da!!! eve de Suriyeli bir aile alırız beraber yaşarız canım!!!
gerçi şehirdekinde 12 senedir yaşıyoruz ama hala koridorun ışığının 2 ayrı yerden açılabildiğini öğrenebilmiş değil. bir kere kafasına girişten uzak yerdeki tuştan açılabiliyor bilgisi yerleşmiş, tamam, değiştiremiyor. öğrenemiyor. onun yerine karanlıkta küfrederek giyinip soyunuyor eve girerken ya da çıkarken. ben açınca da ışığı her seferinde hayretler içinde tavandaki lambaya bakakalıyor. her seferşnde ışığın yapının hemen yanındaki tuşlardan da yandığını söylesem de nafile!!! bir kaç saat sonra eve döndüğümüzde gene aynı karanlıkta işini halletmeye çalışarak sinirleniyor!!!
çok da alışmış rahata ve herşeyi benim yapmama sürekli o nerede bu nerede bu nasıl çalışıyor bunu nasıl açacağız diye sorular sorup duruyor!!
daha havlular nerede çarşaflar nerede haberi yok! sürekli soru soruyor çocuk gibi!
üstelik de tarifini asla anlamaz.
mesele geçen senelerde banyoya girmişim ama havlumu unutmuşum. her zaman koyduğumuz yerde sanki hiç görmemiş hiç bilmiyor gibi bir türlü anlayamadı. şifonyerin 2. çekmecesinde diyorum dolanıp duruyor avare; hatta balkondaki eski dolaba bakıyor orada mı diye!!
yerini söylesen de her zaman yanlış yere bakmayı başarıyor nasıl yapıyor bunu anlamıyorum. hani tam koordinatlı lokasyonunu hatırlamasan da bir şeyin mantıken nerede olabileceğini tahmin eder oralara bakarken de bulursun. ama imkansız!!! asla bulamıyor. yüzde yüz spesifik yerini belirtsen de gene de bulamamayı başarıyor!
nazlııı dolma oyacağı nerede??
mesela dolma oyacağı nerede olabilir??????? kilotlarımın yanına ya da makyaj malzemelerimin içine koyacak değilim herhalde!! aa asl bir tahmini yok ki bu mutfak düzenlerinde aşırı ısrarcılıkla herşeyin yerini belirleyen kendi, bize öğreten alıştıran kendi ama şimdi hiç!!
çatal bıcak çekmecesindedir desen o nerede diyecek kadar avare mu şaşkınlıkta!! tangır tungur karıştıryor heryeri asla bulamıyor. illa hasta da olsan kalkıp çocuğuna emzik verir gibi eline vereceksin!!! gözünün önündekini bulamıyor!!
e yok buradaaa!!!!
çatalbıcak türü şeyler mutfakta herkes ilk çekmeceye koymaz mı en el altında olacak yere!!! sanki alıp dama saklamışım gibi davranıyor. ilk çekmeceye sığmayan dolma oyacağı tahta kaşıklar kepçeler gibi daha iri şeyler de nerede olabilir mesela?? banyoya mı kaldırdım??? bir altındaki çekmecede!!!
o zaman alt çekmecededir.
tangır tungur haşır huşur sesler! gene bulamamış. çünkü alt çekmece deyince annem en alttaki sanmış ki ona poşet gibi şeyler tıkıştıran kendisi. niye 2. çekmece gelmiyor aklına mesela????? oysa ki benden kat kat zeki benden kat kat hafızası kuvvetli!!?
hele geçen sene beni çileden çıkarmak için adeta özel olarak uğraştı. ben başım dönüyor diyorum hiiiiiiiiiç endişelenmiyor! bunun yerine hizmet bekliyor!!!
mesela benim endişelendiğim şeyleri gereksiz bulur ama sadece kendi endişe duygusunu uyandıran şeyleri önemser. çok mantıklıdır da. mesela 12 yıllık apartmanımızda merdiveden inerken komşunun biri eve çekip sikebilir ama kapıya gelen elbiseli adamlara kapıyı açık bırakıp rahat rahat dolanabiliyor!!
even ben hastayken kapıya tabi ki aşırı zekadan gene ışığı açmamış ve görememesine rağmen ve bana ona buna kapıyı açma demesine rağmen ardına kadra açıp yanıma gelmiş arkadaşların geldi deyip beni illa yataktan hasta halimde kaldırıyor!!!
1. elbise giyen arap adamlar nasıl arkadaşım olabilir benim?
2. benim aramadan kapıya dayanacak densizlikte arkadaşım var mı??
ama kendisi bana kapıyı herkese açma derken kendi sonuna kadar açmakla kalmıyor elin adamını içeri buyur eder gibi kapıyı açık bırakıp evde rahaaaat rahat dolanıyor!!
mesela korkulu rüyası frikik vermek!!! yanlışlıkla yabancı birinin özel bölgelerini görmesi ama hem banyodan çıkmış halimde kapıya bakmamı bekler hem 1 kerecik beni bornozla eniştem göz ucuyla gördü diye kafamı siker!!! ya da banyodan çıkmış havlulu haliyle bir kız arkadaşım annemi gördü diye 15 sene oldu unutamadı!!!
yani ailem ve arkadaşlarım beni yarı çıplak, şort ve mayoyla havluyla göremez bu ahlaksızlık ama ben havlularla kapılara bakıp rahat rahat dolanabilirim???? ve kapıda dikilen yabancılara kapı açık bırakılabilir?
geçen sene kırk kere başım dönüyor dedim sanki daha beter olayım diye ne oldu ki diye bile sorgulamadan sürekli bir şey istiyordu. 5 dakika uzanamadım. demiyor ki kız düşer kafayı çarparsa ne olacak! ha bire istiyor!! yastık kılıfları nerde, su şişesi nerde o nerde bu nerde tuvalet kağıdı nerde şu nerde!!!
asla anlatmanla bulamıyor asla!!! eline vereceksin sanki bebek!!
daha da kapıya yanlış gelen kadını içeri burnumun dibine sokuyor; o da ayrı beyinsiz; yattığım yerden bağırıyorum; ne diyorsa işte Ayşe hanım burada mı diyor mesela. annem beni çağırıyor!!!! ben Ayşe miyim????????????
yani beni çileden çıkarttı artık bağıra çağıra etrafa elime geçen yüzlerce yastığı fırlatarak laf anlattım!!! başım dönüyor diyorum 5 dakika yatık kalamıyorum o kadar da pişkin ki!! gerçekten bayılıp yere düşsem kendi kendime gebereceğim yani! anlayıp idrak edip de harekete geçmesi yıl alacak!!! telefonu bile kullanamıyor!
böyle işine gelmedi mi de yaşlılığının arkadına sığınıverir ama kendine yaşlı muamelesi yaparsan da bozulur kızar. sadece arkasına sığınılacak bir bahane..........
-----------
bir keresinde tuvalet kağıdı bitmiş ama lazım. seslenip istedim. kesinlikle bulamıyor. böyle bulamadığı zaman da aşırı telaşlanıyor ve sinirleniyor iyice bulamayacak hale getiriyor kendini!! duymaz dinlemez anlamaz oluyor. madem bulamadın kağıt havlu ver o zaman değil mi. kesinlikle söylemeden aklına gelmiyor. ve ne gariptir mutfak tezgahının ortasında heyüla gibi dikilen kağıt havluyu da bulamamış!!!
her seferinde de bir sinirle bir hışımla tuvaletin kapısına gelip bulamadım diye haykırarak beni suçluyor!! garip zor yerlere koymuşummuş!!! her gün gördüğü şey her gün!!! yer yok diye kendi yatak odasının gömme dolabının rafına koydum; ne zaman başka bir rafından bir şey alacak olsa koskoca tuvalet kağıdı paketinin orada durmadına gıcık olarak "bu da burada öküz gibi dikiliyor" diye söyleniyor ama lazım olunca asla bulamıyor!!!!
kağıt havluyu bile bulamamış bana gitmiş maydonozlu salçalı bir bez veriyor bunu kullan at bari diye!
peçete yok mu?
bulamadım bulamadım!!! nereye koyduğun belli değil!!!!
ya kendi çantasında bile selpak taşır onu bile vermek aklına gelmiyor!!! söyleyince de bulamıyor. gitmiş benim çantamda aramış senin çantan dememe rağmen!!! bana makyaj çantamı veriyor bunun içinde mi diye!!!!!!!!!
böyle eften püften ufak şeyler bile kriz evde!!
hele ped istesen daha beter!!! bir kere lazım oldu istedim bulamayıp bana eski bir yastık kılıfı getirdi bunu koy bari diye!!! ya şifonyerimin ilk çekmecesinde diyorum gene de anlayamıyor.
---------
ayyy bir de yazlık demek su damacanası ve annemin her sene arlanmadan uslanmadan sürekli su sebili istemesi demek. bilmiyorum damacanayı içine normal şekilde konan bir makina var mı ama bence yok, hiç görmedim.
herkeste varmış bir bizde yokmuş diye dudağını büke büke arsızca istiyor.
annem bayılır istemeye ve istediğini yaptırtma mücadelesine;bu onun için bir eğlence bir oyun bir meydan okuma adeta. sonuçlarının bir önemi yoktur!!!
çok düşünceli çok mantıklı çok bilinçli çok adalet duygusu yüksek çok öngörülü falan bir insan olmakla övünür durur ama mesela o sebili oraya benim koymamda hiiiiiiç bir sakınca görmez. yerli yersiz saçma şeylerden aşırı endişe duyar; mesela markette birbirimizi kaybetmekten ben kaybolup gidecekmişim gibi korkar ama ağır kaldırmamdan bel fıtığı falan olmamdan hiiiiç endişe duymaz!!
şimdiye kadar 1 kere bile bende oldu sen de olmasın dikkat etmek lazım demedi hiç bir hastalığı için!!! hayır olsun diye dua edip orada burada adak adayıp mum yakacak değil ama asla önlem almak gelmez aklına ki benden daha bilinçli bir insanmış!!!
ev temizliği yapmak ve yaştan dolayı hem boynunda hem belinde fıtık var, üstelik romatizma kemik erimesi ve kireçlenme de var. ama asla önlem al da bari sende olmasın ya da en azından geç ve ya az olsun demedi. aklına gelmiyor ki!!!
ben söyleyince de kendi aklına gelmediği için içerleyip bana bişey olmayacağına inandırmaya çalışıyor. yani konukomşu beni eve çekip siker diye fobi yaşayıp eve kapanayım ama kendi bedenim incinir yaralanır sakatlanır diye düşünmeden kendimi oradan oraya atayım?
--
denemek istiyor sanki; bakalım sakatlanacak mı sakatlanmayacak mı??? illa o damacanayı bana taşıtma hayaliyle yanıp tutuşuyor ve bahane arıyor!!! mesele bana yapmak istemediğim bir şeyi yaptırtmayı sağlama zevkini yaşaması; sonuçları kendisini bağlamaz.
herkesin evinde varmış amaaa diye çocuk gibi dudak büker! sanki kullanabilecek de!!! nerede gerekse sebilden bir bardak su kesinlikle beceremiyor! döküp saçıp sinirleniyor ve benden bekliyor bebek gibi!!!!
-------------------------------
çok mantıklıdır ya canım.
şimdi her yaz bitiminde evden çıkıp kapıyı kapattığımız anda yazlığın anahtarını elimden alıverir!! sanki iş diye çıkıp ta yazlığa erkek atacam!!
ama tabi çok şüpheci ve mantıklı olmasına rağmen kendine yağ çeken site görevlisine bana vermediği anahtarı vermişti, biz yokken havalandıracakmış!! ablacığım da hemen ne kadar iyi olur diyordu!! tabi tabi nasılsa piç kurusunun eve attığı orospuların pisliğini kendileri temizlemeyecek nasılsa eşşek nazlı var ona temizletecekler!!
şimdi yaz sonunda benden anında aldığı anahtar haliyle diğer yaz başına kadar bende yok. e bir gün eve geldik kapıya kadar. boş boş bana bakıyor açammış hadi kapıyı ayakta dikmişiiim!!!
e ver anahtarı?!!! sanki bende var da!
evet anahtar bizim evde hep kriz. normalde evdeyken de. ne sebple çantamı açtıysa ya da ortalıkta unutmuşsam anında kendi anahtarı zannedip alıp kaldırır anahtarımı - ki anahtarlığım kocaman ve farklı ki ayırt edilebilsin ama nemümkün- sonra ben de kapıda kalırım ve hep tartışılır. annem hep kendisinde anahtar olmadığını benim kendinin anahtarımı aldığımı söyler!!!
ya ben evin anahtarının yedeklerinin yedeklerini bile işteki dolabımda saklıyorum ya da çantamın gizli bir gözünde. onu bile ne yapıp edip alıp kaldırmayı başarıyor. bende 3 ev anahtarı ve anahtarlığı var ama üçünü de almayı başarıp sonra beni kendi anahtarlarını alıp anahtarsız bırakmakla ve bu yüzden evden çıkamamakla suçluyor!!!
neyse bende yazlığın anahtarı yok; annem kendisinde de olmadığını iddia ediyor!! oysa 2 kopyayı da kendi tutuyor, evde de saklı yerde yani!!! sanki bilmiyorum ben!!! sadece kışın yazlığa gitme durumu olursa sakladığı yerden çıkarıp veriyor; işimiz bittiği anda da hemen alıp saklıyor geri!!!
eve erkek atacam biliyon mu!! ama bak site görevlisi getirsin oradan buradan birkaç kaltak pisliklerini de ben temizlerim!!!
kapıda ayaküstü benimle münakaşa halinde. kendisinde hiç yokmuş anahtar!!!! beni bütün anahtarları almakla suçluyor inceden hatta. kimbilir nereye kaldırdı.
mecburen çilingir çağırılacak ama anneme göre biz en üst kattayız ya ben damdan balkonumuza atlayacakmışım!!!!!!!!!!!!!!!?????????????????
bazen böyle egzantrik santirik çıkışları olur dumur olursun!!!
mesela yatalak komşumuzun karışı kocasını taşımaktan fıtık olmaktan korktuğu için benim taşımamı istemesi gibi annemin. e komşu kadın fıtık olacağına ben olayım!!!
e balkon kapısı kapalı! zorlarsam açılırmış belki!
gayet ciddi ve pişkin. ya aşağı düşer ölürse daha beteri sakat kalırsa diye bir düşüncesi yok. gayet olağan bir şeymiş gibi hemen yapmamı da bekliyor.
kendisi ayakta fazla dikilmesin diye ben damdan balkona atlayacağım??????????????????
çok mantıklıdır da!!! eve de Suriyeli bir aile alırız beraber yaşarız canım!!!
pazar heyecanı
okullar kapanmış nazlı biz niye geçmiyoruz yazlığa??????????
sanki karne alan öğrenciyim de okullar kapandı dediğim an benim de işim bitiveriyor!!
sanki kendisi öğretmen değildi de haberi yok işten güçten!
ama artık çok kolaymış hep bilgisayardanmiş işler niye hemen bitirmemişiz ki!!!
şimdiden yazlığın hayalini kuruyor. sanki yazlık denen şeyden de bir haberi yararlanmışlığı var. duyanlar da sanıyor ki annem deniz-kum-havuz-güneş keyfi yapacak!!!
yüzme bilmememiz bir yana güneşlenmeye de iyice karşı oldu. tek istediği ufacık bir evde yaşamak ve yakındaki pazardan alışveriş yapabilmek.
daha aylar öncesinden yaz yaklaşıyor diye heyecanlanıyordu. pazara gitme hayalleri kuruyordu.
gene başladı iyice şimdi. 10 dakikaya bir yanıma gelip pazardan neler alacağımızın hayalini kuruyor anlatıyor ve yazlıkta bıraktığımız kuru gıdaların şeceresini istiyor benden!! başka hayatta bir derdim yok ya yazlıkta kaç kilo nohut bırakmışız gramı gramına bileceğim!! madem hafızan şahane mükemmel sen neden bilmiyorsun ya?
tıklık tıklım bir yazlık, bahçede ahırdan boşanmış deli danalar gibi koşturan her yaşta velet çığlık çığlığa ve etrafa su yada kum saçarak dolanıyorlar. ev desen ufacık! her ses her yerden duyuluyor! üstelik sıcak. ve benim bir dolabım, odam, tuvaletim bile yok. her sabah erkenden ya gürültüden ya sigara kokusundan ya sıcaktan terleyerek uyanıyorum.
bana işkence olunca anneme harika geliyor herhalde!
niye terliyorum klima yok mu? 2 tane kocaman yeni sayılır klima var ama annem korkuyor ve açtırmıyor!!!!!!!! ne kavga ne gürültüyle.
o kadar kuralcı ve sabit fikirli ki anneme kalsa sadece ağustos ayında kolsuz bluz ve şort giyilebilir ve dışarı da sadece markete ya da pazara ev alışverişine en kısa süreler için çıkılabilir!! yani o askılı bluzlu ve şortlu halini kimsecikler mümkün mertebe görmeyecek!
herkes güneşlenmekten yüzmekten afrika kökenli insanlar gibi esmerleşmiş olacak sen ise beyaz peynir gibi dolanacak bu arada da sıcaktan ve güneşten şikayet edeceksin!!!!!!!!
hele yazlığa geçtiğimizde; daha 15 dakika olmamış pazardan döneli öteki haftaki pazarın hayalini kuruyor annem. eskiden uyuyana kitap okuyana falan saygı duyardı şimdi zerre umrunda değil; pişkin pişkin gelip ikide bir dibime bana gelecek hafta pazardan ne alacağımız ne yemekler yapacağımızı anlatıyor.
kitap okuyorum deyince okuuuuu diyor. tepemde carcar konuşurken ve benden cevap beklerken nasıl okuyacağım? ya da nasıl dizi izleyeceğim???????
böyle deyince de çekilip ha tamam diyor ama bu sefer de tam dalıp gitmişken yaptığın şeye aniden çıkagelip konuşuyor 15 dakikada bir falan!!!
aslında sabahtan akşama kadar evde pinekleyip sadece kendini dinlememi istiyor. anlattığı da hep aynı şeyler ve elbette bir tane olumlu olay düşünce falan yok!!
depresyona sokup beni damdan atlayayım istiyor sanki!!
gece bile geç saatte uyanıp yattığı yerden höykürerek uyuyamadaığını haykırıyor ki o ana kadar horultusundan geçilmiyordu. yani gece deliksiz uzun bir uyku bile fazla bana!!!!
işe giderken hemen hemen her sabah bakım-makyaj rutinimi sorgulayıp eleştirir gereksiz anlamsız bulurken pazara gideceğimiz zaman sabahtan bana hatırlatıp duruyor sanki 200 kere hangi gün pazara gidileceğini ne alınacağını hiç söylememişcesine sürpriz yaparmış gibi bir heyecan ce şevkle bana ne giyeceğimi ne renk far süreceğimi sorup cevaplamadan benim yerime planlama yapıyor!!
işe giderken ya da bir yere giderken değil dangalak kıro dolu sebze-meyve pazarına giderken elbiseler giyip makyajlar yapacağım????????????????????
yeşil elbisemi ütülemiş miyim? istersem hadi ütüleyelimmiş!! yeşil farım varmış değil mi onu sürermişim!!!
napalımmış hayatımızda başka birşey yokmuş ki!!
senin yoksa yok!!
tabi yani her yaz bir önceki yazı falan unutmuş halde büyük umutlarla bütün yaz tamamen eve kapanıp assssla şehre inmeyeceğimizden de emin konuşuyor! hem gerekmeyecek hem istemeyeceğiz.
ama ne yüzeceğiz ne güneşleneceğiz ne akşam sahilde takılacağız. eve kapanmış ceza almış gibi klima vantilatörden de korkarak terleyerek sıcaklanarak ev hapsinde gibi yaşayacağız! sadece tek eğlencemiz pazara gitmek olacak. ve bu harika ideal hayat anneme göre sanki! tabi böyle durumlarda da kusur bulmadığı gün yok!!
yani daha mutsuz daha ruhsuz daha da mutsuz ve ruhsuz robot gibi yaşayacağız ta ki ablamlar ya da beliki teyzemler teşrif etmeye layık bulurlarsa bizi inzivaya çekildiğimiz mağaramızdan çıkma hakkına ve lüksüne bir lütufmuşcasına çıkmaya hak kazanacağız. ama ola ki lütfedip de teşrif edemediler aylarca kımıldamadan yaşamadan ot gibi evde pinekleyerek yollarını gözleyeceğiz?
aslında tüm hayatımız da böyle olmalı!!! yaylaya köye iyice insansız inzivalara çekilip, lütfedip teyzemler ve ya ablamlar teşrif edinceye kadar cezalı gibi ruhsuz bir hayat yaşamalıyız. ha onlar gelince eğlenip mutlu mu olacağız? eğlenecek miyiz? hayır bize bunlar yasak bir nevi!!! annem ağrısından sızısından şikayetler sıralarken ben de aman misafirlerimiz rahat etsin diye 5 dakika oturmdan hizmet edeceğim!!!
işte hayat bu!!! annemin hayallerindeki de bu. ama köy olursa tabi hayvan da yetiştirip bahçe de ekeceğiz ki ablacığıma taze ürünler yollayabilelim!!! ben de çalışmak sosyalleşmek falan dururken tarlada bir başıma kendimi sakatlamaya çalışacağım annem de hanım ağa gibi emirler yağdırıp ardından da eleştirilerini sergileyecek!!!
sanki karne alan öğrenciyim de okullar kapandı dediğim an benim de işim bitiveriyor!!
sanki kendisi öğretmen değildi de haberi yok işten güçten!
ama artık çok kolaymış hep bilgisayardanmiş işler niye hemen bitirmemişiz ki!!!
şimdiden yazlığın hayalini kuruyor. sanki yazlık denen şeyden de bir haberi yararlanmışlığı var. duyanlar da sanıyor ki annem deniz-kum-havuz-güneş keyfi yapacak!!!
yüzme bilmememiz bir yana güneşlenmeye de iyice karşı oldu. tek istediği ufacık bir evde yaşamak ve yakındaki pazardan alışveriş yapabilmek.
daha aylar öncesinden yaz yaklaşıyor diye heyecanlanıyordu. pazara gitme hayalleri kuruyordu.
gene başladı iyice şimdi. 10 dakikaya bir yanıma gelip pazardan neler alacağımızın hayalini kuruyor anlatıyor ve yazlıkta bıraktığımız kuru gıdaların şeceresini istiyor benden!! başka hayatta bir derdim yok ya yazlıkta kaç kilo nohut bırakmışız gramı gramına bileceğim!! madem hafızan şahane mükemmel sen neden bilmiyorsun ya?
tıklık tıklım bir yazlık, bahçede ahırdan boşanmış deli danalar gibi koşturan her yaşta velet çığlık çığlığa ve etrafa su yada kum saçarak dolanıyorlar. ev desen ufacık! her ses her yerden duyuluyor! üstelik sıcak. ve benim bir dolabım, odam, tuvaletim bile yok. her sabah erkenden ya gürültüden ya sigara kokusundan ya sıcaktan terleyerek uyanıyorum.
bana işkence olunca anneme harika geliyor herhalde!
niye terliyorum klima yok mu? 2 tane kocaman yeni sayılır klima var ama annem korkuyor ve açtırmıyor!!!!!!!! ne kavga ne gürültüyle.
o kadar kuralcı ve sabit fikirli ki anneme kalsa sadece ağustos ayında kolsuz bluz ve şort giyilebilir ve dışarı da sadece markete ya da pazara ev alışverişine en kısa süreler için çıkılabilir!! yani o askılı bluzlu ve şortlu halini kimsecikler mümkün mertebe görmeyecek!
herkes güneşlenmekten yüzmekten afrika kökenli insanlar gibi esmerleşmiş olacak sen ise beyaz peynir gibi dolanacak bu arada da sıcaktan ve güneşten şikayet edeceksin!!!!!!!!
hele yazlığa geçtiğimizde; daha 15 dakika olmamış pazardan döneli öteki haftaki pazarın hayalini kuruyor annem. eskiden uyuyana kitap okuyana falan saygı duyardı şimdi zerre umrunda değil; pişkin pişkin gelip ikide bir dibime bana gelecek hafta pazardan ne alacağımız ne yemekler yapacağımızı anlatıyor.
kitap okuyorum deyince okuuuuu diyor. tepemde carcar konuşurken ve benden cevap beklerken nasıl okuyacağım? ya da nasıl dizi izleyeceğim???????
böyle deyince de çekilip ha tamam diyor ama bu sefer de tam dalıp gitmişken yaptığın şeye aniden çıkagelip konuşuyor 15 dakikada bir falan!!!
aslında sabahtan akşama kadar evde pinekleyip sadece kendini dinlememi istiyor. anlattığı da hep aynı şeyler ve elbette bir tane olumlu olay düşünce falan yok!!
depresyona sokup beni damdan atlayayım istiyor sanki!!
gece bile geç saatte uyanıp yattığı yerden höykürerek uyuyamadaığını haykırıyor ki o ana kadar horultusundan geçilmiyordu. yani gece deliksiz uzun bir uyku bile fazla bana!!!!
işe giderken hemen hemen her sabah bakım-makyaj rutinimi sorgulayıp eleştirir gereksiz anlamsız bulurken pazara gideceğimiz zaman sabahtan bana hatırlatıp duruyor sanki 200 kere hangi gün pazara gidileceğini ne alınacağını hiç söylememişcesine sürpriz yaparmış gibi bir heyecan ce şevkle bana ne giyeceğimi ne renk far süreceğimi sorup cevaplamadan benim yerime planlama yapıyor!!
işe giderken ya da bir yere giderken değil dangalak kıro dolu sebze-meyve pazarına giderken elbiseler giyip makyajlar yapacağım????????????????????
yeşil elbisemi ütülemiş miyim? istersem hadi ütüleyelimmiş!! yeşil farım varmış değil mi onu sürermişim!!!
napalımmış hayatımızda başka birşey yokmuş ki!!
senin yoksa yok!!
tabi yani her yaz bir önceki yazı falan unutmuş halde büyük umutlarla bütün yaz tamamen eve kapanıp assssla şehre inmeyeceğimizden de emin konuşuyor! hem gerekmeyecek hem istemeyeceğiz.
ama ne yüzeceğiz ne güneşleneceğiz ne akşam sahilde takılacağız. eve kapanmış ceza almış gibi klima vantilatörden de korkarak terleyerek sıcaklanarak ev hapsinde gibi yaşayacağız! sadece tek eğlencemiz pazara gitmek olacak. ve bu harika ideal hayat anneme göre sanki! tabi böyle durumlarda da kusur bulmadığı gün yok!!
yani daha mutsuz daha ruhsuz daha da mutsuz ve ruhsuz robot gibi yaşayacağız ta ki ablamlar ya da beliki teyzemler teşrif etmeye layık bulurlarsa bizi inzivaya çekildiğimiz mağaramızdan çıkma hakkına ve lüksüne bir lütufmuşcasına çıkmaya hak kazanacağız. ama ola ki lütfedip de teşrif edemediler aylarca kımıldamadan yaşamadan ot gibi evde pinekleyerek yollarını gözleyeceğiz?
aslında tüm hayatımız da böyle olmalı!!! yaylaya köye iyice insansız inzivalara çekilip, lütfedip teyzemler ve ya ablamlar teşrif edinceye kadar cezalı gibi ruhsuz bir hayat yaşamalıyız. ha onlar gelince eğlenip mutlu mu olacağız? eğlenecek miyiz? hayır bize bunlar yasak bir nevi!!! annem ağrısından sızısından şikayetler sıralarken ben de aman misafirlerimiz rahat etsin diye 5 dakika oturmdan hizmet edeceğim!!!
işte hayat bu!!! annemin hayallerindeki de bu. ama köy olursa tabi hayvan da yetiştirip bahçe de ekeceğiz ki ablacığıma taze ürünler yollayabilelim!!! ben de çalışmak sosyalleşmek falan dururken tarlada bir başıma kendimi sakatlamaya çalışacağım annem de hanım ağa gibi emirler yağdırıp ardından da eleştirilerini sergileyecek!!!
bir komşumuz var sitede zaman zaman karşılaştığımız, annem her gördüğünde hayranlığını gizleyemiyor. aptal aşık gibi gözlerini dikip süzerek hayran hayran her sözüne ganimet bulmuş gibi onay veriyor.
anneme göre Avrupai sarışın bir kadın! saçı boya, ayağında 5 karış topuklu ayakkabı. annemin sandığı gibi orjinal sarışın ve upuzun boylu falan değil yani.
tabi anneciğim onun gibi uzun boylu sarışın beyaz ve pürüzsüz tene sahip bir kız evladı hak ediyordu ama kendine çıka çıka bodur kara kıllı ben çıktım. aslında tüm ailem orta asya kökenli türkmenlerden oluşan kısa orta boylu kahverengi siyah saçlı buğday benizli kahverengi gözlü insanlar değil norveç kıyılarından gelen viking soylu kimseler ama her nedense ben kara pere kıllı kısa boylu bir kızım?????? tabi!!!!!
ne ana ne baba tarafında 1 tane olmaz mı sarışın, kumral, renkli gözlü. yok!!! madem bu kadar bayılıyordun sarışınlara sarışın bir adam alaydın yugoslav, boşnak kökenli biz de belki kumral olabilirdik!!
annemin çocuksu fantastik düşünceleri hayalleri böyle işte! sonra daha uzun olmamız için ekstra birşey yapmamışken şikayet eder.
zaten annem çözüm bulmak, çare aramak, değiştirmek, geliştirmek istemez; sadece şikayet etmek, eleştirmek, küçümsemek, yermek falan sever.
neyse bu komşuyla her karşılaşmamızda bize kremlerden bakım önerilerinden bahseder. hiç kimse bilmiyor ya argan yağını! kendini kanaat önderi falan zannediyor. annem de her lafına hayran onay verir her söylediğine şaşar ve "yaa hiç duymamıştım" "yaa bak nazlı ne diyor" diyerek bana güzellikten ve bakımdan zerre anlamayan insan muamelesi yapar.
ki kendisi annemin her sabah her akşam tepemde dikilip beni izleyerek bakım rutinimi eleştiren, o ne bu ne şu ne diye sorgulayan biridir!!! hepsini gereksiz bulur boşa masraftır müsrifliktir!!
bazen de merakı tutar, eğer şişelerin şekli tuhafsa falan sorguya çeker gibi detaylı cevaplar bekler!! sen anlatırsın ama unutup gider ve elalemin lafına hayran kalarak bana "bak sen de dinle" demeye bile kalkar!!!
annem kül yutmam, beni kimse kandıramaz, cin gibiyim falan diye övünür durur ama pratikte hiç öyle değil. böyle hayranlık duyduğu kimselere karşı yelkenleri suya iniverir ya da yağcı yalaka tipler teyzecim, hanımefendi, işte belli bir kültürünüz olduğu belli zaten gibi laflar ederlerse de yumuşayıverir; her lafa da lap diye kanar!!
1993'te ders çalışırken bana ocaktaki yemeği emanet etmiş ben de unutmuşum diye artık güvenilmez bir insanım anneme göre; zaten bahane arıyor beni beğenmemek kuzur bulmak için sürekli dikizleyip her hareketimi inceliyor ve de ehpsinde olumsuzluk buluyor!!! ama başka insanlar harika! başka insanlar kusursuz. başka insanlar güvenilir!!
toplu taşımaya bineceğimiz zaman bir endişe bir telaş içinde; ben biliyorum işte şu şu gidiyor diyorum; bana inanmıyor da herhangi bir insana hatta dediği belli olmayan birine bile daha çok inanıyor!! illa başkalarına, şöföre falan kırk kere soracak. kendi evimize giderken bile!
kendi büyüttüğü okuttuğu evladına değil de yoldan geçen ahmak dangalak birine bile inanması daha kolay!! sen de aynı şeyi söylesen de nafile yani.
argan yağıymış nazlı bak ne diyor! hiç duymamıştım!
duymamış mıydın? her sabah saçıma sürerken o nedir diye soruyorsun ya anneciğim?
ee????
eee! ben de her seferinde saçımı yumuşatmak için argan yağı diyorum ya ne çabuk unuttun!
madem bana bilgisiz muamelesi yapıyorsun ben de sana unutkan yaşlı muamelesi yaparım!
bakımlı insanlara bayılıyormuş, bakımsız insan olmamalıymış diye kadını övgülere boğarken her gün ben kendime bakım yaparken beni eleştirip engellemeye kalktığını unutuyor tabi!!
anneme kalsa bir daha asla kuaföre gitmeyeceğim, kimse görmüyor nasılsa diye ağda yapmayacağım, boşa masraf olduğu için ne yüzüme ne saçıme ne vücuduma krem sürmeyeceğim, evlenmiyorum yaşım da geçti diye yeni kıyafetler alıp giymeyecek eskilerle idare edeceğim ama başkaları bunları rahat rahat yaparken onlara büyüüüüük hayranlık duyacak ve benden de onay bekleyecek ve ben tüm bu güzellik-bakım bilgilerimi hiç bilmiyormuşum gibi duracağım??????
ha sonra da bana dönüp diyecek ki; ki böyle dönemlerim oldu ve dedi; ne biçim gençsin sen hiç kendine bakmıyorsun, ben gençken herşeyin en kalitelisini en pahalısını en iyisini kullandım, kendime şöyle baktım böyle baktım!!!!!!!
hani bu ben genç olsam öyle gezer böyle tozar şöyle eğlenirim, ben gençken öyle gezdim şöyle yedim falan diye martavallar okuyup sonra bana yarım saat arkadaşımla kahve içmeyi fazla görmesi gibi.
sürekli kendiyle çelişen çifte standartlı bir insan.
komşucuğumun blogu varmış!! instagramda da takipçisi çokmuş. ayyy annemin çok anlamış gibi içinin yağları eridi. kız bir başarı güzellik mükemmellik abidesi!! ben ise quasimodo'yum ya da gollum!!
yazdığı blog da bir boka benzese; bozuk Türkçe, aşırı anlatım bozuklukları, imla hatalarıyla dolu! daha konuştuğu şeyi yazmaktan aciz! aman ne kadar önemli! sanki sosyal medyada görünürde çok sayıda takipçisi olsun diye takipçi ve beğeni satın alındığını hiç bilmiyoruz!!
bim'den aldığı renkli kozmetikleri yazdığı için kendini blogger ve yazar olarak görüyor! ay sanatçı canım kendisi!!! ressamlar heykeltıraşlar tasarımcılar seramik sanatçıları ebru sanatçıları hattatlar kaligrafi sanatçıları 40 yıldır hayatını yazarak çizerek kazanmış insanlar halt yemiş Süreyya'nın yanında!!
onun kelime yazım hataları, imla hataları ve anlatım bozukluklarıyla dolu alelade blogu bir sanat eseri Guernica ya da Kaplumbağa Terbiyecisi değil!!!!!
anneme göre Avrupai sarışın bir kadın! saçı boya, ayağında 5 karış topuklu ayakkabı. annemin sandığı gibi orjinal sarışın ve upuzun boylu falan değil yani.
tabi anneciğim onun gibi uzun boylu sarışın beyaz ve pürüzsüz tene sahip bir kız evladı hak ediyordu ama kendine çıka çıka bodur kara kıllı ben çıktım. aslında tüm ailem orta asya kökenli türkmenlerden oluşan kısa orta boylu kahverengi siyah saçlı buğday benizli kahverengi gözlü insanlar değil norveç kıyılarından gelen viking soylu kimseler ama her nedense ben kara pere kıllı kısa boylu bir kızım?????? tabi!!!!!
ne ana ne baba tarafında 1 tane olmaz mı sarışın, kumral, renkli gözlü. yok!!! madem bu kadar bayılıyordun sarışınlara sarışın bir adam alaydın yugoslav, boşnak kökenli biz de belki kumral olabilirdik!!
annemin çocuksu fantastik düşünceleri hayalleri böyle işte! sonra daha uzun olmamız için ekstra birşey yapmamışken şikayet eder.
zaten annem çözüm bulmak, çare aramak, değiştirmek, geliştirmek istemez; sadece şikayet etmek, eleştirmek, küçümsemek, yermek falan sever.
neyse bu komşuyla her karşılaşmamızda bize kremlerden bakım önerilerinden bahseder. hiç kimse bilmiyor ya argan yağını! kendini kanaat önderi falan zannediyor. annem de her lafına hayran onay verir her söylediğine şaşar ve "yaa hiç duymamıştım" "yaa bak nazlı ne diyor" diyerek bana güzellikten ve bakımdan zerre anlamayan insan muamelesi yapar.
ki kendisi annemin her sabah her akşam tepemde dikilip beni izleyerek bakım rutinimi eleştiren, o ne bu ne şu ne diye sorgulayan biridir!!! hepsini gereksiz bulur boşa masraftır müsrifliktir!!
bazen de merakı tutar, eğer şişelerin şekli tuhafsa falan sorguya çeker gibi detaylı cevaplar bekler!! sen anlatırsın ama unutup gider ve elalemin lafına hayran kalarak bana "bak sen de dinle" demeye bile kalkar!!!
annem kül yutmam, beni kimse kandıramaz, cin gibiyim falan diye övünür durur ama pratikte hiç öyle değil. böyle hayranlık duyduğu kimselere karşı yelkenleri suya iniverir ya da yağcı yalaka tipler teyzecim, hanımefendi, işte belli bir kültürünüz olduğu belli zaten gibi laflar ederlerse de yumuşayıverir; her lafa da lap diye kanar!!
1993'te ders çalışırken bana ocaktaki yemeği emanet etmiş ben de unutmuşum diye artık güvenilmez bir insanım anneme göre; zaten bahane arıyor beni beğenmemek kuzur bulmak için sürekli dikizleyip her hareketimi inceliyor ve de ehpsinde olumsuzluk buluyor!!! ama başka insanlar harika! başka insanlar kusursuz. başka insanlar güvenilir!!
toplu taşımaya bineceğimiz zaman bir endişe bir telaş içinde; ben biliyorum işte şu şu gidiyor diyorum; bana inanmıyor da herhangi bir insana hatta dediği belli olmayan birine bile daha çok inanıyor!! illa başkalarına, şöföre falan kırk kere soracak. kendi evimize giderken bile!
kendi büyüttüğü okuttuğu evladına değil de yoldan geçen ahmak dangalak birine bile inanması daha kolay!! sen de aynı şeyi söylesen de nafile yani.
argan yağıymış nazlı bak ne diyor! hiç duymamıştım!
duymamış mıydın? her sabah saçıma sürerken o nedir diye soruyorsun ya anneciğim?
ee????
eee! ben de her seferinde saçımı yumuşatmak için argan yağı diyorum ya ne çabuk unuttun!
madem bana bilgisiz muamelesi yapıyorsun ben de sana unutkan yaşlı muamelesi yaparım!
bakımlı insanlara bayılıyormuş, bakımsız insan olmamalıymış diye kadını övgülere boğarken her gün ben kendime bakım yaparken beni eleştirip engellemeye kalktığını unutuyor tabi!!
anneme kalsa bir daha asla kuaföre gitmeyeceğim, kimse görmüyor nasılsa diye ağda yapmayacağım, boşa masraf olduğu için ne yüzüme ne saçıme ne vücuduma krem sürmeyeceğim, evlenmiyorum yaşım da geçti diye yeni kıyafetler alıp giymeyecek eskilerle idare edeceğim ama başkaları bunları rahat rahat yaparken onlara büyüüüüük hayranlık duyacak ve benden de onay bekleyecek ve ben tüm bu güzellik-bakım bilgilerimi hiç bilmiyormuşum gibi duracağım??????
ha sonra da bana dönüp diyecek ki; ki böyle dönemlerim oldu ve dedi; ne biçim gençsin sen hiç kendine bakmıyorsun, ben gençken herşeyin en kalitelisini en pahalısını en iyisini kullandım, kendime şöyle baktım böyle baktım!!!!!!!
hani bu ben genç olsam öyle gezer böyle tozar şöyle eğlenirim, ben gençken öyle gezdim şöyle yedim falan diye martavallar okuyup sonra bana yarım saat arkadaşımla kahve içmeyi fazla görmesi gibi.
sürekli kendiyle çelişen çifte standartlı bir insan.
komşucuğumun blogu varmış!! instagramda da takipçisi çokmuş. ayyy annemin çok anlamış gibi içinin yağları eridi. kız bir başarı güzellik mükemmellik abidesi!! ben ise quasimodo'yum ya da gollum!!
yazdığı blog da bir boka benzese; bozuk Türkçe, aşırı anlatım bozuklukları, imla hatalarıyla dolu! daha konuştuğu şeyi yazmaktan aciz! aman ne kadar önemli! sanki sosyal medyada görünürde çok sayıda takipçisi olsun diye takipçi ve beğeni satın alındığını hiç bilmiyoruz!!
bim'den aldığı renkli kozmetikleri yazdığı için kendini blogger ve yazar olarak görüyor! ay sanatçı canım kendisi!!! ressamlar heykeltıraşlar tasarımcılar seramik sanatçıları ebru sanatçıları hattatlar kaligrafi sanatçıları 40 yıldır hayatını yazarak çizerek kazanmış insanlar halt yemiş Süreyya'nın yanında!!
onun kelime yazım hataları, imla hataları ve anlatım bozukluklarıyla dolu alelade blogu bir sanat eseri Guernica ya da Kaplumbağa Terbiyecisi değil!!!!!
11.06.2018
benimle avm'de gezerken hiçbir şey beğenmeyen, sürekli şikayet ederken bir yandan da baktığım şeylere kusur bulan annem ablamla gezerken mutluluk şirinlik perisi gibi neredeyse sekerek gezecek ve her şey hemen hemen gözüne güzel görünüyor!!! gene kumaş beğenmediği oluyor ama en azından modellere küfretmiyor!!
bana pudra pembesi trikoyu frapan giyemezsin diye aldırmayan annem ablacığımla gezerken bana az öteden çingene pembesi crop top bir bluz tutup ne kadar güzel diyerek gösteriyor ve alayım diye ısrar ediyor mesela.
hem ablamı çok sevdiği ve özlediğinden hem ablama bak ne kadar harika mutlu modadan anlayan anlayışlı destekçi bir anne rolü yapmaya çalışmaktan.
tabi çirkin yeşil bir şey görürse gözleri parlayarak koşup bana getiriyor sağolsun!!! milyon kere sevmem nefret ederim desen de o bayılıyor ve aldırmaya çalışıyor. giydiğim şeyin renginden bile keyif duyamayayım zıkkım olsun bana!!!
bir gün dedim ki bu yeşil tonu bana babamın cenazesini hatırlatıyor; hani cenazenin üstüne serdikleri örtünün, tabutun üstünü kaplayan kumaşın yeşili.
sanki çok güzel bir anıymış memnunmuşum gibi bana bir gün çirkin sert bir yeşil kazak getirmiş ve diyor ki memnun bir suratla harika bir şey söylüyor gibi hallerde;
al bak sevdiğin renk hani babanın cenazesini hatırlatıyormuş ya!!
çok da hatırlamak istediğim mutlu bir anı ya!!! bunu hatırlattığı için seviyorum sanıyormuş!!! hatırlamaktan memnun olunacak bir anı mı bu????????????
ne kadar anlatsan da hala bana gıcık olsun zehir zıkkım olsun diye sanki yeşil kıyafetler aldırmak için uğraşır. zaten bana yapmayı istemediğim birşeyi yaptırmaya çalışmak kadar anneme zevk veren bir şey daha yok.
bak nazlı babanın cenazesinin yeşili!!! :)))) diye memnun memnun bana bir bluz getirmişti mesela!!! ne kadar harika bir anı! bana hatırlatıp üzecek şeylerle donatayım etrafımı!!! annemi duyanlar da garip garip bakmıştı! ama annem hiiiiç anlamadı!!
nasıl ki çayı-kahveyi şekersiz içtiğimi anlayamıyor bunu da anlayamamış.
--------------
ablamla gezerken dalgınlaşıyor memnuniyetinden. önüne de bakmıyor, neredeyse süs havuzuna düşecekti. ben uyarmasam. bir vitrine bir ablama bakıp süper moda anlayışını ıspatlamaya çalışırken bir yerlere düşebilir çarpabilir!!
ablam da diyor ki bırak istediği gibi yürüsüüüüüün???
tabi kendisi için hava hoş, nasılsa çekip gidecek Ankara'ya kocacığıyla, önemli bir insan olduğu içinde hiç uğraşmayack sorunlarla. annemi doktora gitmeye ikna etmeye bile yardım edip annesiyle didişme tehlikesine girmek istemiyor.
dokrora gitmeye ikna eden ben kaprisleri çeken ben şikayetleri tüm gün dinleyen ben ilaçlarını aldıran ben kulağına bile damlayı ben damlatıyorum ama asla yaranamıyorum!!!
günde 3 kere damlatılması gerekiyormuş ama 2 kere oluyormuş anca işe gittiğim için; ilaç bitene kadar gitmesem olmazmıymış nasılsa özel okulmuş!!!
özel okulun öğretmenler rahat etsin çalışmadan para kazansınlar diye varolduğuna inanmış bir kere asla değiştirmez fikrini annem!!! aylarca çalışmayacağım annemin kulak damlası için!!
kendinin damlatamayacağı bir şey değil aslında ama bana kapris yapmak şikayet etmekten hoşlanıyor. bebek gibi yan yatıp bir de o sırada kaprisli ufak bir çocukmuşcasına hareketler ve şikayetlerle; daha kulağına bir damla düşmeden de acımış diye bağırıyordu!!!! bende de oldu kulak mantarı çığlıklar atacak kadar acımazdı ki azıcık yanardı ve kendim damlatırdım. üstelik yandığını söylersem de annem hemen aman ne yanacak biz neler çektik diye başlayarak yaptığı doğumları anlatırdı!!!
bir gün ablam bizde, ben de ağır ateşli yatıyorum, kalkacak halim yok; eee kalkıp annemin damlasını damlaacakmışım kulağına!! sen damlatıversene ananı benden çok seviyorsun ya hani daha harika bir evlatsın!!! nasıl damlatacağını bilmiyormuş ki? daha önce hiç kulak damlası damlatması gerekmemiş!!! o çok sevdiği överek bitiremediği ilk göz ağrısı aşk meyvesi ablam annesinin kulak damlasını damlatmaya dahi tenezzül etmiyor ve asla kötü evlat falan olmuyor ama ben kalkacak halim mi var deyince kötü bir insanım!!! ne kadar hoş değil mi????
bıark nazlı istediği gibi yürüsüüün koskoca kadıın!!
senin için hava hoş tabi gideceksin evine ben uğraşacağım ağrıları hastalıklarıyla!!!
bıraksam ya süs havuzuna düşüp incitecek bir yerini tabi gururu da incindiği için bağıracak sövecek bizi de iyice rezil edecek; ya da bir bankın köşesine çarpacak! sonra gene küfür kıyamet bana eleştiri! ha bir de bu var ben bir an için ihmal edersem annemi de başına bir kaza gelirse suçlanıyorum!!!! tabi ablam hiç suçlanmadığı için artık yıllardır çok rahat, kendi havasında takılıyor ben sürekli bebek çocuk bakar gibi annemi kolluyorum. utanmadan bırak nasıl isterse diyor tabi!!
-----
bir gün bırakmıştım da ne olmuştu???? beni suçladılar pişkince.
beraber tatile gittiğimizde güya, nasıl olduysa sabahın köründen bize haber vermeden çağırmadan sıvışmamışlar da muhtemelen eniştem sayesindedir bizi de alıp geziyorlar. ben de anasıyla favori kızını beraber bırakıp fotoğraf çekiyorum eniştemle etrafın.
annem yorulmuş geride kalmış; şuradaki kafede oturayım demiş ve ışıktan ve ya inada gözlük kullanmamaktan görememiş kafenin kapalı olduğunu. cam kapısı otomatik açılacak sanıp bodoslama yürümüş, açılmayınca da çarpıp sekmiş ve dengesini kaybedip yere düşmüş!!
aman efendim ben ne kadar bencilmişim anneme hiç bakmamışım!!! benim yüzümden düşmüş gibi ikisi bir olmuş bana çemkiriyor!! senin anan değil mi? sen aşk çocuğu, mükemmel evlat değil misin? sen kızı değil misin sen niye bakmıyor koluna girmiyorsun??????
işine gelmiyor tabi. diye koluna beline yük binsin niye tatile geziye gelmiş tatlı yerlerde dolaşırken annemin hastalık ya da olumsuzluk dolu çenesini çeksin??? alışmış kocasıyla rahatça takılıp annesini bana bırakmaya!! ne efendim fotoğraf çekmişim bok varmış çekecek!! biraz da sen ilgileneydin ananla!! sen daha mükemmel mantıklı zeki başarılı değil misin benden??? ben düşünemiyorsam sen düşün!!!
yerleşmiş çünkü beyinlerine ben hizmet edecem ve annemle ilgilenecem kendisiyle yaptığımız şeyin gittiğimiz yerin tadını çıkaracak!!!!!!!!!!! bize haber vermeden çağıradan kocacığıyla koy koy gezip bizi bırakacak, sonra da pişkince gelip ne kadar eğlendiklerini, denizin ne kadar güzel olduğunu, harika fotoğraflar falan çektiklerini gözüme sokarak ballandıra ballandıra anlatacak!!
tabi ikisine göre de ben şikayet ve sitem hakkı olmayan bir insanım!!!!
bana pudra pembesi trikoyu frapan giyemezsin diye aldırmayan annem ablacığımla gezerken bana az öteden çingene pembesi crop top bir bluz tutup ne kadar güzel diyerek gösteriyor ve alayım diye ısrar ediyor mesela.
hem ablamı çok sevdiği ve özlediğinden hem ablama bak ne kadar harika mutlu modadan anlayan anlayışlı destekçi bir anne rolü yapmaya çalışmaktan.
tabi çirkin yeşil bir şey görürse gözleri parlayarak koşup bana getiriyor sağolsun!!! milyon kere sevmem nefret ederim desen de o bayılıyor ve aldırmaya çalışıyor. giydiğim şeyin renginden bile keyif duyamayayım zıkkım olsun bana!!!
bir gün dedim ki bu yeşil tonu bana babamın cenazesini hatırlatıyor; hani cenazenin üstüne serdikleri örtünün, tabutun üstünü kaplayan kumaşın yeşili.
sanki çok güzel bir anıymış memnunmuşum gibi bana bir gün çirkin sert bir yeşil kazak getirmiş ve diyor ki memnun bir suratla harika bir şey söylüyor gibi hallerde;
al bak sevdiğin renk hani babanın cenazesini hatırlatıyormuş ya!!
çok da hatırlamak istediğim mutlu bir anı ya!!! bunu hatırlattığı için seviyorum sanıyormuş!!! hatırlamaktan memnun olunacak bir anı mı bu????????????
ne kadar anlatsan da hala bana gıcık olsun zehir zıkkım olsun diye sanki yeşil kıyafetler aldırmak için uğraşır. zaten bana yapmayı istemediğim birşeyi yaptırmaya çalışmak kadar anneme zevk veren bir şey daha yok.
bak nazlı babanın cenazesinin yeşili!!! :)))) diye memnun memnun bana bir bluz getirmişti mesela!!! ne kadar harika bir anı! bana hatırlatıp üzecek şeylerle donatayım etrafımı!!! annemi duyanlar da garip garip bakmıştı! ama annem hiiiiç anlamadı!!
nasıl ki çayı-kahveyi şekersiz içtiğimi anlayamıyor bunu da anlayamamış.
--------------
ablamla gezerken dalgınlaşıyor memnuniyetinden. önüne de bakmıyor, neredeyse süs havuzuna düşecekti. ben uyarmasam. bir vitrine bir ablama bakıp süper moda anlayışını ıspatlamaya çalışırken bir yerlere düşebilir çarpabilir!!
ablam da diyor ki bırak istediği gibi yürüsüüüüüün???
tabi kendisi için hava hoş, nasılsa çekip gidecek Ankara'ya kocacığıyla, önemli bir insan olduğu içinde hiç uğraşmayack sorunlarla. annemi doktora gitmeye ikna etmeye bile yardım edip annesiyle didişme tehlikesine girmek istemiyor.
dokrora gitmeye ikna eden ben kaprisleri çeken ben şikayetleri tüm gün dinleyen ben ilaçlarını aldıran ben kulağına bile damlayı ben damlatıyorum ama asla yaranamıyorum!!!
günde 3 kere damlatılması gerekiyormuş ama 2 kere oluyormuş anca işe gittiğim için; ilaç bitene kadar gitmesem olmazmıymış nasılsa özel okulmuş!!!
özel okulun öğretmenler rahat etsin çalışmadan para kazansınlar diye varolduğuna inanmış bir kere asla değiştirmez fikrini annem!!! aylarca çalışmayacağım annemin kulak damlası için!!
kendinin damlatamayacağı bir şey değil aslında ama bana kapris yapmak şikayet etmekten hoşlanıyor. bebek gibi yan yatıp bir de o sırada kaprisli ufak bir çocukmuşcasına hareketler ve şikayetlerle; daha kulağına bir damla düşmeden de acımış diye bağırıyordu!!!! bende de oldu kulak mantarı çığlıklar atacak kadar acımazdı ki azıcık yanardı ve kendim damlatırdım. üstelik yandığını söylersem de annem hemen aman ne yanacak biz neler çektik diye başlayarak yaptığı doğumları anlatırdı!!!
bir gün ablam bizde, ben de ağır ateşli yatıyorum, kalkacak halim yok; eee kalkıp annemin damlasını damlaacakmışım kulağına!! sen damlatıversene ananı benden çok seviyorsun ya hani daha harika bir evlatsın!!! nasıl damlatacağını bilmiyormuş ki? daha önce hiç kulak damlası damlatması gerekmemiş!!! o çok sevdiği överek bitiremediği ilk göz ağrısı aşk meyvesi ablam annesinin kulak damlasını damlatmaya dahi tenezzül etmiyor ve asla kötü evlat falan olmuyor ama ben kalkacak halim mi var deyince kötü bir insanım!!! ne kadar hoş değil mi????
bıark nazlı istediği gibi yürüsüüün koskoca kadıın!!
senin için hava hoş tabi gideceksin evine ben uğraşacağım ağrıları hastalıklarıyla!!!
bıraksam ya süs havuzuna düşüp incitecek bir yerini tabi gururu da incindiği için bağıracak sövecek bizi de iyice rezil edecek; ya da bir bankın köşesine çarpacak! sonra gene küfür kıyamet bana eleştiri! ha bir de bu var ben bir an için ihmal edersem annemi de başına bir kaza gelirse suçlanıyorum!!!! tabi ablam hiç suçlanmadığı için artık yıllardır çok rahat, kendi havasında takılıyor ben sürekli bebek çocuk bakar gibi annemi kolluyorum. utanmadan bırak nasıl isterse diyor tabi!!
-----
bir gün bırakmıştım da ne olmuştu???? beni suçladılar pişkince.
beraber tatile gittiğimizde güya, nasıl olduysa sabahın köründen bize haber vermeden çağırmadan sıvışmamışlar da muhtemelen eniştem sayesindedir bizi de alıp geziyorlar. ben de anasıyla favori kızını beraber bırakıp fotoğraf çekiyorum eniştemle etrafın.
annem yorulmuş geride kalmış; şuradaki kafede oturayım demiş ve ışıktan ve ya inada gözlük kullanmamaktan görememiş kafenin kapalı olduğunu. cam kapısı otomatik açılacak sanıp bodoslama yürümüş, açılmayınca da çarpıp sekmiş ve dengesini kaybedip yere düşmüş!!
aman efendim ben ne kadar bencilmişim anneme hiç bakmamışım!!! benim yüzümden düşmüş gibi ikisi bir olmuş bana çemkiriyor!! senin anan değil mi? sen aşk çocuğu, mükemmel evlat değil misin? sen kızı değil misin sen niye bakmıyor koluna girmiyorsun??????
işine gelmiyor tabi. diye koluna beline yük binsin niye tatile geziye gelmiş tatlı yerlerde dolaşırken annemin hastalık ya da olumsuzluk dolu çenesini çeksin??? alışmış kocasıyla rahatça takılıp annesini bana bırakmaya!! ne efendim fotoğraf çekmişim bok varmış çekecek!! biraz da sen ilgileneydin ananla!! sen daha mükemmel mantıklı zeki başarılı değil misin benden??? ben düşünemiyorsam sen düşün!!!
yerleşmiş çünkü beyinlerine ben hizmet edecem ve annemle ilgilenecem kendisiyle yaptığımız şeyin gittiğimiz yerin tadını çıkaracak!!!!!!!!!!! bize haber vermeden çağıradan kocacığıyla koy koy gezip bizi bırakacak, sonra da pişkince gelip ne kadar eğlendiklerini, denizin ne kadar güzel olduğunu, harika fotoğraflar falan çektiklerini gözüme sokarak ballandıra ballandıra anlatacak!!
tabi ikisine göre de ben şikayet ve sitem hakkı olmayan bir insanım!!!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)