daha pazardan yeni döndük, annem diğer haftanın pazarı için heyecanlı!!! gelip gidip yanıma haftaya ne alacağımızın hayalini anlatıyor büyük bir neşe ve şevkle!!!!!!!!!!!!!
yatıyor kalkıyor haftaya da şunu alırız diyor.
büyük aktivite!!!
tabi pazarda da benim elim kolum dolu ağır taşımaktan bithap düşmüşüm aama annemin gözü almaya doymuyor!!! büyük şevkler içinde oradan oraya sekerek hayranlıkla inceliyor sebze meyveleri!!!
büyük eğlenceli ve önemli bir şeymiş gibi de bana gelip gelip fiyatlarını haykırıyor mutlulukla. aslında yorgunluk-sinir ama bunun verdiği şevkle gözleri parlayarak zevk alarak anlatıyor.
ben fiyatlarını görmüyorum sanki!! hatta bazen bana soruyor ne yazıyor diye, söylüyorum, sonra adama soruyor, adamın dediğini anlamayıp başkasına soruyor ve bana dönüp şaşkınlıkla keyif arası garip bir neşe ve şevkle bana yineliyor!!
yani hem körüm hem sağırım!!!!!!
her pazarcıya da nedense evde 2 kişi olduğumuzu tekrarlayıp duruyor neredeyse koordinatlı lokasyon verecek!! eve buyur mu edecen de adres veriyon? heryerde evde 2 kişiyiz demeden rahatlayamıyor.
hele biriyle bir sohbet yakalardsa taaa 1960lara gidip anlatmaya başlıyor. sen orada yorulmuş musun elin ağır mı hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiç aklına bile gelmiyor.
annem aksanları hiç anlamaz. sırf kulağında arada çıkan mantardan yaşlılıktan değil insanları dinlemediği için.
pazarcıya soruyor ama anlamıyor geri bana soruyor. e dedim ya zaten 5 lira diye!! yazıyor işte!! seçerken bana dönüp haykırıyor nazlıı 5 liraymış!!!
ve benden şaşkınlık bekliyor!!!!!!!! evet hıı deyince surat asıyor.
ahmak beyinsiz olsam pek sevinecek.......... zaten bir şeyi 3 kere 5 kere söyleme anlatma tutkusu var hep. doyamıyor konuşmaya!! tamam anladık demek zorundasın sıkılıyorsun ama annem 4. kere bile ilk defa söylediğini zannederek memnuniyetle anlatıyor bişeyleri!!!
--------
tabi artık midesine dokunduğu için tüketemeyeceği yiyecekleri benim de yememem yiyememem gerektiğine karar vermiş!!!!
zaten bakladan nefret eder öyle ki yetiştirenlere beddua ediyor, görmeye tahammülü yok baklayı öyle bir nefret!!!! pırasa da nefret kaynağı artık midesi hazmetmiyor tabi anneme göre bizim hazmetmiyor!!! herkese de büyük bir zevk ve şevkle biz hazmedemiyoruz diyor!!! onay bekliyor sanki! artık salatalık domatese de düşman!!!! midemiz hazmetmiyormuş artık bizim!!!
sanki ben de emekli yaşlı kocasıyım!!!
tabi ki bu tüketmekte zorlandığı ya da nefret ettiği yiyeceklere düşman ve ama ben yiyemiyorum nazlı yesin besin alsın demiyor!! ben de yemeyeceğim!!!
yani şimdiden yaşlı bir kadın ya da adam gibi aynı sağlık sorunlarını yaşasam memnun olacak. şimdiden iyi beslenmezse benim yaşıma geldiğinde kötü olur diye düşünme zahmetine katlanmadan yaşayıp gidiyor. ne güzel. tabi kendine sorsan çok akıllı çok mantıklı çok düşünceli süper ileri görüşlü!!!
ben de hatırlatırsam hak vereceğine kendi düşüncesini pişkiiiince savunuyor!!!
ama bak köye yerleşip sebze meyve ekeceğiz; ben tarlada heba olacağım ama ablacığım için yani!!! o doğal beslensin diye!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!??????????
kafasında çok fazla fikir var birbiriyle çelişen ve çok konuşuyor. lafları nerelere gidiyor hiç farkında değil. ya da ne anlama geliyor karmaşık çarpık çifte standartlı mı?????
--------------------
kendine de sorsan herkesten daha mantıklı düşünceli ve öngörülü bir insan...
---
geçende bir yere gitmek için dolmuşa bindik. toplu taşımalarda da nedense ben ödeyeceğim diye çocuksu bir saçmalığı tutar. bu yüzden kaç kere yere düştü. kaç kere üstüme düştü. 1 kere kafa kafaya tokuştuk bu ben ödeyeceğim demesinden ya da yerini beğenmeyip sürekli yer değiştirmek istemesinden dolayı. ya hareket etmekte zorlanıyorsun zaten bir de dolmuşta neye cesaret ediyorsun??????? huysuz bir çocuk gibi sürekli. kendi yüzünde üstüme düşüp kafama kafasıyla çarpınca da bana kızıp ne işi var kafanın senin orada diyor!!!! orada oturuyorum ya!!!
tabi ki binmeden önce defalarca etraftaki insanlara soruyor!!! benim söylemem yetmiyor!!! hatta bazen dönüp bana diyor ki geçiyormuş nazlı!! biliyorum ben sana geçiyor dedim zaten!!! ama illa ki bir başkasından duymak zorunda o kadar güvenilmezim ki!!!!!!!!!!! hele bir erkek söylerse yanlış söylemez asla!!!!!!!!! sonra şoföre de sormadan asla binmiyor!!! binince de yer beğenmez. parayı kendi vermeye kalkar beni dinlemez.
kaç kere yere yüzüstü iki seksen serilip kaldı!!! ben sen otur diye ısrar ettikçe kalkıp dolanmaya çalışıyor çocuk gibi.
kaç kere yere serildi kaç kere birilerine bir yerlere çarptı kaç kere bana çarptı hala akıllanıp uslanmadı hala!! yaramaz ama beceriksiz ve huysuz bir velet gibi ama ne sevimli ne de cüssesi ufak!! 152 boyunda ama 65 kilo var neredeyse!!
bir keresinde atkıma asılıp adeta beni boğmaya çalışmıştı.
başka bir seferinde inerken şortuma asılmıştı tüm sırtımı cırmalayarak.
bir keresinde de sütyenimin askısına asıldı!!
yani o sırada beceriksiz ama çocuk gibi bir saçma mantıksız ve bencil kafayla bir yere tutunmak yerine elleri bir ahtapota dönüşüyor ve eline ne geçerse yakalayıp tüm ağırlığını veriyor.
ya daha beteri bir gezide azıcık yokuşlu bir yerde elimi tutmak istedi ben de ne bileyim azıcık destek alacak sandım. tek elime 60 kiloluk vücudunu bırakıverdiydi!!!! sanki ben ramboyum da kendimden ağır kadını tek elimle kaldıracam!! kolum incinci yere düşmek neyse ki pöçüm batmadı. ama asla pişman olmadı hiç; gayet pişkince hala aynı şeyi yapma hevesinde!!
uzun zaman ağrıdı kolum, bilmem nesine bilmem ne olmuş doktorluk oldum. hala pişkince bana abanma hevesinde!! ablacığıma kıyamaz ama!!!
yani orada senin götün açılmış, memen fırlamış, nefessiz kalmışsın, saçın yolunmuş, belin kırılmış falan asla umrurunda değil!! eller el değil yapışkan ahtapot kolu, ne yakalarsa asılıyor düşmemek için. sonradan da asla kabul etmiyor!! yaşlıymış o düşmemesi gerekirmiş!!! çocuk gibi yer değiştirip durmaya ayağa kalmaya çalışma o zaman! bulduğun yere çök otur ne dolanmaya kalkıyorsun ki!!!
bir yere yürürken bir kere koluna girsen vantuz ahtapot kollarıyla yakalayıp asla bırakmaz. abanır da abanır. neredeyse bana kendini taşıtacak. ama abama yapmıyor bunu. o kocası olan hür ve üstün bir varlık!!!
işte geçen sene de ablamlarla geziye ege'ye gittiğimizde; her nasılsa herhalde akşam ben çattım da ondan, sabah bizden habersiz sıvışıp keyiflerine bakıp beni annemle otel bahçesinde yaşlı kaprisi bakımına bırakmak yerine beraber yürüyüşe çıkmıştık. ablam hep haklı ve favori evlat ama asla bencilliğini göremez annem. anneciğinin koluna girmek istemiyor mesela kaçınıyor gizli gizli. annem de ona hep toleranslı. çocuğu olmaması da iyice bahane haline geldi. benim hiiç derdim ve hakkım olamaz ki!!
ben de yürümüşüm efem önden gidip fotoğraf çekiyormuşum. e sen favori evlat değil misin sen benden daha çok seviyor ve özen gösteriyor değil misin annene? hep imaların o yönde!!! sen gir koluna sen yürü beraber!!!
yorulmuş da cafede oturmak istemiş cam kapısının açılacağını zannetmiş ama kafe kapalı olduğundan cama toslamış, sekip dengesini yitirip düşmüş!!!
bundan da ben suçluyum üstelik.
aile içinde görevlerim kölelik yani. ablacığım tatilin keyfini çıkarırken ki biz de gelince çıkaramaığını çok belli ediyor ben sürekli anneme hizmet etmek zorundayım. bunun adı da tatilmiş ve paramı bile kendim veriyorum; eğlenmek gezmek yemek içmek güneşlenmek yerine anneme hzimet edip kaprisleriyle uğraşmam tatilmiş!!!!
bizi niye alıyorlar yanlarına peki? annemin gözünü boyamak için tabi!! hem gönlü olacak görünürde tatile gitmiş olacağız ama hiç fazladan zaman ayırıp uğraşmayacak ben hizmet için varım orada!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder