17.06.2018

eskiden aşırı derecede temizlik ve düzen saplantısı vardı. tüm boş zamanını kendini paralayarak temizliğe ayırırdı. bu sırada da söver sayardı; evlilik hayatı mahvediyormuş evlilik hayatının içine sıçıyormuş diye beddualar da eşliğinde sürekli temizlik yapardı. hem yükseklere tımanır hem koltukları kaldırır yeri gelir hem de yerlere diz üstü çökerdi.
herşey temiz ve düzenli olacaktı. okuldan geldiğimizde bize sanki lağımdan çıkmışızcasına iğrenerek bakar, tabi ki sürekli azarlı şekilde konuşurdu.
çantalarımızı sadece belli bir noktaya koyabiliyorduk, eskaza başka yere konmuşsa kıyamet kopuyordu.
nasıl bir temizlik anlayışıysa mesela önce üstümüzü değişiyorduk. oysa dışardan gelince elimiz de kirli olmaz mı? kirli elle ev kıyafetlerimizi giyip, okul üniformalarımızı sadece odamızın kapısına asabiliyorduk ve ardından ellerimizi yıkıyorduk.
tüm hayatımızı annemin temizlik ve düzen saplantısı yönetiyordu ama buna rağmen sadece belli 2 günde banyo yapabiliyorduk!!
oda düzeni de ayrı mesele. çalışma masasının üstünde bırakılmış bir şey görmeye tahammülü yoktu aklı başından gidiyordu. ne bulursa büyük bir hınçla çöpe atıyordu. dergi not defteri ödevler çalışma kağıtları testler fark etmez: çalışma masamızın üstü bomboş olacaktı!!!
sadece çalıştığımız zaman dağılabilirdi ama işimiz biter bitmez tüm eşyalarımız; defterler kitaplar kalemler anında kendi yerlerine konacaktı.
en nefret ettiği şey ise silgi artıklarıydı!!!
hergün dizini yerlere koymaktan sonunda dizlerinde problem çıktı.

ve anneme göre biz de hiç "annecim kendini bu kadar yorma" dememişiz!!!!
nasıl kuyruklu bir yalan!
kaç kere dedik ve her seferinde önce tersleme sonra azar hatta münakaşaya kadar uzanan bir yolu vardı annemin temizlik yaparken odamızda hapis kalmamızı istemesine karşı gelen hainlerdik.
hatta tabi en çok ben!
bir keresinde tuvalete gitmek için odadan çıktım diye büyük kavga çıkmıştı. zaten her an gözetliyor her an gözlemliyor her an kusurlu bir hareketini arayıp kaydediyor ki sonra başına kakıp, burnundan fitiiiil fitil getirebilsin!!!

nasıl çıkmasayın odandan çiş için bile!? sürekli yiyecek içecek verir, kek börek çörek pasta kurabiye kola fanta eksik olmazdı; yemesen de hainsin nankörsün!!
annen senin için saatlerce uğraşmış, masraf yapmış yorulmuş taşımış ama sen yemiyorsun!!!
yiyip içip de kilo aldın mı da büyük bir keyifle ve ben kendisinden tamemen bağımszı bir organizmaymışım benim kilo almamla kendisinin zerre alakası yokmuşcasına bir pişkinlikle götün büyük kilo aldın şişkolaştın göbeğin çıktı falan der.
kısır döngü yani.
hele münakaşalar kavgalarsan sonra kendini affettirmek için daha fazla pasta falan yapardı; sıkıysa yeme! senden daha hain senden daha nankör aynı babasının huyu yoktur dünyada!
nefretini ve kinini o kadar abartır ki anneme göre babam hitler'den bile daha kötü bir insandı, buna emindi!!!

sonra işte dizinde kireçlenme ilerde de kemik erimesi ve romatizma çıkınca; temizlik saplantısı kısıla kısıla yok oldu.

şimdilerde artık iyice yaşlanması ve hiçbir makineyi çalıştırmayı öğrenememesinden dolayı bana kalınca bayan eleştirmen oldu.

asla aman kızımın da dizi böyle olmasın falan gibi bir düşüncesi olmaz olmadı. anneme kalsa asla yardımcı tutmadan kendimi yerden yere vura vura temizlik yapmalıyım. dizlerim mahvolmuş ciğerlerim yanmış omuzlarım tutulmuş fıtıklarım çıkmış hiiiiiç umrunda değil. aklına getirmiyor ki.
zaten dünyanın en mantıklı en zeki en ileri görüşlü insanlarından biri!!! olan annem asla çözüm aramaz, çare düşünmez ve önlem almaz çoğu konuda. olduğu zaman çekersin.

artık son yıllarda ben olmasam ev bir çöp eve dönüşecek hale geldi. favori eşyaları kolonya şişeleri, bitmiş krem kavanozları falan asla atılmaz ve şifonyerin üstünde birikir.

şimdi şifonyerin üstü bir çıfıt çarşısı kıvamında ne ararsan var. parfümden deodoranta bozuk paradan kulak çubuğuna pamuktan dikiş ürünlerine cımbız kalem bulmaca ojeler boşalmış en az 4 kolonya şişesi kumaş parçaları çanta fular çorap gibi ufak tefek ne eşya varsa hepsi darmadağın bir şekilde üstünde!
arada bir düzeltiyordum ama boşunaydı 12 saat bile dayanamıyordu darmadağın oluyordu artık karışmıyorum. ama herşeyi de gelip bana soruyor ve kendi kendine bulamıyor muhakkak bebek gibi eline vereceksin!

nazlııı cımbız nerdeee?
şifonyerin üstündedir.
yok bulamadıım!!
oradadır!
yok!!

o sırada tangır tungur sesler ve küfürler söylenmeler geliyor!!

e ben düzenliyordum hatta renki dekoratif sepetler kutular almıştım madam coco'dan hepsinden sıkıldı nefret etti kaldırdı. o herşey açıkta olsun istiyormuş!!! karman çorman oluyor ve asla bulamıyor.
çocuk gibi mızıldanıp dudak bükerek benim bulup eline vermemi bekliyor.

evim içi de dağınık. yerinden aldığı hiç bir şey geri dönmez yerine! sonra da o şeyi tekrar arar bulamaz ve bana sorar!!!! her yerde herşey bulunabilir yani.

mesela her açtığında odasındaki beraber kullandığımız gömme dolabın kapağını aynı şekilde söylenir; heyüla gibi dikiliyor tepeme bu şey!!!!!

yer olmadığı için dolapta boş bir alana koyduğum büyük boy tuvalet kağıdı! ona göre şifonyerin üstünde kalmalı!! sonra yanına çantasını ve bozuk paraları kulak çubuklarını atar!!! çok hijyenik!!
her açtığında kapağı benzer şekilde söyleniyor ama tuvalet kağıdı bittiğinde her zaman tuvalet kağıdının yerini bilmediği için yenisini takamadığını iddia ediyor bana sitemli imalarla!!!

ona göre şifonyer ve komidinlerin üstü eşya dolu olmalı, ütü masasının üstü mutfak tezgahı.
bulaşıklar yıkansa ve kurusa bile yerine gitmez her şey ortada açıkta! kapı kollarında çamaşırlar asılı. kirliler kapı arkalarına atılıvermiş!!!
ben toplamasam bişeyler atmasam ev çöp eve dönecek.
ha bir de poşetler!!! her köşede poşet tıkılı durur. toplayıp düzenlesen de hemen dağılır. asla atılamaz.

ama buna rağmen asla aradığını bulamaz ve gelip bana sorar!!!! tarif etsen de bulamaz üstelik. her halde kendi düşüncelerine sabitlenip kalıp başkalarını iyi dinlemediği için. mesela dolapta duruyor ya dersem tuvalet kağıdı için en dolabı olduğunu anlamıyor bile!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder