31.05.2015

çifte standart - sırlar - ora - takılmış plak - yazlık - konuşma bahanesi

annem yakında yazlığa geçeceğiz diyor her konuştuğu kimseye, övünüyor.
herkese ama, yoldan adam çevirip söyleyecek neredeyse diyeceğim o da oldu!
yanyana tesadüfen bir kadınla yürüyoruz, onunla bile konuşma başlatıp çaktı lafı: valla biz de yakında yazlığa geçiyoruz!

konuşmak için bahane bi konu.
nasıl bir ara sormuşlar ne var ne yok diye komşular, annem de valla ne olsun Nazlı plastik olmuş onunla uğraşıyoruz demiş!! polikistik over yerine. kadınlar da sanmış ki silikon taktırdım, plastik demek estetik ameliyatla falan bağdaştırmışlar.
hem neyse de söylenecek şey mi herkese? kime ne benim yumurtalıklarımdan?
aman canım ne varmış kadınlara söylemiş ya erkeklere mi söylemiş??
her zaman kazanacağını farzettiği bahaneleri var. ama ben annemin bir rahatsızlığını kimseye söyleyemem! bir keresinde bu aralar tansiyonu var demiştim, geçmiş olsuna uğramışlar.
annem bana niye söylüyorsun diye çıkışmış, günlerce dilinden düşürmemişti. ne efendim o hasta mıymış? sanmışlar ki o hasta ve yaşlı bir kadın! zıpkın gibiymiş! bizi bile gömermiş!!!

o kadar tekrarlandı ki artık tepem attı. yani sen benle ilgili herşeyi anlatıyorsun ama!! yahu el kadar bebeyken geçirdiğim minik operasyonu bile anlatmış. efendim anneme göre oramda ya da şeyimde yani vaginamda ufacık bir uzantı, et parçası varmış, doktor müdehale edelim sonra zor olur demiş. oturmuş benim vaginamdan komşulara bahsedebiliyor ama ben annemin tansiyonu çıktı diyemiyorum!!
çifte standart: işte bir annem klasiği.
evet aynını o kadar tekrarladı ki sinirlendim artık. zaten annem tekrara bayılır, takılmış plak gibidir.
işte çok konuşan ne dediğini ya da lafın nereye gittiğini bilmiyor. sizi de gömerim sizi de gömerim diye bir oyna bir bu yana dolanarak sinirleniyor. benim yüzümden onu hasta ve yaşlı bir kadın sanmışlar!! hiç değil oysa ben hasta ve yaşlıyım annem çıtır!!

bir hastalanmayayım hop komşular duyar.
iyi dedim göm!!
hı?
diyorsun ya ben çok sağlamım yeni nesil çürük, sizi de gömerim. iyi gömersin inşallah!!! bizden uzun yaşarsın da mezara gömersin ha!! sen benim kistimi, bilmem neremdekini anlat elaleme ben annemin tansiyonu deyemeyeyim!! iyi iyi göm sen bizi!!!

aman o öyle mi demek istemiş de, lafın gelişiymiş de, kalıp cümleymiş de vbvbvbvbvbvbvbvbvb

işte çok konuşan boş konuşur misali.

bu aralar da bahanesi yazlık. daha 1 ay var komşular, esnaf, kapıya gelen sütçü, tüpçü, sucu... herkese söylüyor. evet övünüyor.
tıkış tıkış bir yer yazlık dediği. hem hırlısı var hırsızı var manavda karşılaştığı herhangi birine dee yayıyor haberi adeta...

millet de sanıyor ki şahane bir yazlık ve biz deniz kum güneş tam bir tatilin tadını çıkaracağız!!!

hıııı.

annemin yazlık planı kışlık planları gibi. oturmak üzerine kurulu!!

20 yıllık Burda dergisi kalıplarından, evdeki kumaşlardan elbiseler dikti bize!!

ben de şimdiden robadan elbiseler giyip, mendille yüzünü silen, iç çamaşırı düşmanı yaşlı bir kadın gibi davranırım artık.

bari modelli dik biraz ben bunu giymem ha ona göre dedim kaç defa. ama kaç kere. hiiiiç oralı olmadı. gözlüğünün üstünden ters ters bakarak "bu güzel rahat" dedi.
aklı sıra kestirip atıyor. ben sana giydirmesini bilirim der gibi.

hani bari deseni cıvıl cıvıl olsa. yok matemli, yaşlı, dul kadın elbisesi sanki. resmen öyle be.
robadan yani göğüs altında bir dikiş var ve gerisi dümdüz, kolu da yarım!!

tabi artık bu pörsümeye yüz tutmuş 35lik kollarımı sergileyerek  göz estetiğini bozmaya hakkım yok.

planı robadan elbise giyip balkondan siteyi izlemek ve sadece arada sırada sitenin hemen girişindeki markete gidip alışveriş yapmak için dışarı çıkmak!!!
deniz kum güneş nerede? annemin evden çıkma planı yok!

tabi ki ben de!! hatta esas ben. kimse görmesin beni aman tehlike. görünmezlik icad olsa annem herşeyini satar savar beni görünmez yapar.!!


30.05.2015

baskı-yasak yok _ dibine kadar psikolojik baskı __ ablamın evliliği _ neden doğdum __şifreler

Hem bişeyi zorla yaptırırtır sonra şikayet edersen; zorla mı yaptırdık başına silah mı dayadık yapmayaydın der.

annemin en çok savunduğu, aslında belki kendini kandırdığı, ya da beni kandırmaya, beynime işlemeye çalıştığı şeylerden biri kendisinin asla kızlarına karışmadığı, baskı yapmadığı iddiasıdır.

dibine kadar psikolojik baskı yapar aslında, ama sıklıkla baskı yapmadığını iddia ederek senin yani benim yahu, zihnimde annem bana baskı yapmaz fikrini ekmeye çalışır.

o kadar çok tekrarlar ki böyle bir fikri seninmiş zannetmen için, bir süre sonra senin fikrin sanırsın, amacı o.

asla assssssssssla baskı yapmadığını iddia eder. belki kendince kendine inanıyordur. ya da bana annem bana hiiiiçççç baskı yapmaz fikrini ekmeye çalışıyor. ama yemezler.
yemezler çünkü dibine kadar psikolojik baskı hatta psikolojik şiddet, yada psikolojik savaşlar yaşanır evde.

çoğu zaman kendiyle çelişir. yaptıkları söyledikleri de.
ben buna ikilem ya da çifte standart derim.

hayır yani her dediğini yaptığın zaman da hiç mutlu olmuyor annem. annem zaten mutluluğa karşı adeta.
hayat bir görevmiş.
kendinin öyleyse bilemem hayat görevlerle angaryalarla dolu olabilir ama bunları kendi lehimize çevirmeli, utlu olmak, keyif almak için çabalamalıyız.

gerçi anneme göre tek keyif alınacak şey yemek yemektir.

işte her konuda dayatmacı. kendi zevklerini de dayatır ama baskı yapmazmış ki, değil mi nazlı?


bir de böyle başkalarının yanındayken bana onaylatmaya çalışması vardır.

gülünç ama bişey istediği gibi olsun diye olmadık yollar dener, en yaygını fikir ekmeyle beraber defalarca işte tekrarlamaktır, susmaz.
istediğin kadar anlat ben istemiyorum. ister mantık akıl çerçevesinde anlat ister sinirlen bağır çağır.

annem antiempatiktir!! kendinde yok ve empatiye de karşı! adeta.

kendi mantığına uymuyor ki!! bu kadar basit, niye seni anlamak istesin??? ne gerek var.

diktatör gibi. kendi mantığı, zevki, istediği benimki de olacak.

eskiden beri böyle yeni değil elbette. hani yıllar geçtikçe azalır sanırdım aksine artıyor. ara ara başka şeylerle uğraşması gerektiği için odağın benden kaydığı oldu. mesela ablamın sınav zamanı, ablamın evlilik zamanları, anneannemin hastalığı zamanı.
ama tüm bunlar geçip, emekliliğe alışıp, hobilerini mimimize ettiğinden beri tek saplantısı benim.

herşeyimi düşünüyor son zamanlarda. hep iyi niyetindenmiş ama bana yaranamazmışsın. 35 yaşındakinin tuvalet faaliyetlerinden sana ne. mesela.
arada kafayı takar. ha zaten kendinin tuvalete çıkma isteğine bağlantılı olarak benim de gelmeli!!

biz aynı kişi değiliz, ki klon bile olsa fark olur bence.


hele evlilikle ilgili baskılar; burada çok yazdım. ama aslında çok daha fazla yöntemi vardır. her konuşması nasıl eski kötü anılarına dayandırabiliyorsa evliliğe de dayandırılır.

ben evleneyimmiş de herşeye razıymış!!!

belki ben değilim? yani sadece kendi adına, kendini ilgilendiren durumlardaki değişimlere falan razı değil, hayıııır benim adıma olan beni ilgilendirecek değişimlere falan da benim yerime razı.

ama başka konuşmalarıyla çelişir. mesela çamaşır bulaşık makinalarını kendi kullanamaz, elektrik süpürgesini de. bir ara elektrik çarpması fobisi olmuştu, hiç bişeyin fişini prize takamıyordu.

dedim ki e ben evlenince ne yapacaksın diyelim ki?
şaşkın ve boş bakarak, gelir takarsıııın dedi.

çamaşırı nasıl yıkayacaksın nasıl çalıştıracaksın makineyi desen gene aynı, gelir yaparsııın.
gayet normal yani evleneceksin ama kendi hayatın olmayacak ve kendi evinin işine ekstra anneninkileri de yapacaksın.

hani yaparsın yaparsın da sana da bir gram acınmaz, yazık yorulma denmez, eşşek gibi yapacan yani.

zaten planları çok hoş, ben çalışmayacam böylece tüm günüm annemin olacak, kocam işe gidince annemle bir bizim bir annemin evini temizleyip yemek falan yapacağız.

gene benden ayrılamıyor yani. benim kişisel bir hayatım, sosyal hayatım olmayacak sanki, ya da kocamla vakit geçirmeyeceğim. hiç öyle bir şey düşünemiyor.

kendi de yaşamadığı için pek.
hadi kendi biz küçükken boşandı diye ayrı bir hayat mücadelesi oluştu. ama
ben de evlenecem gene aynı, hayata koca dahil değil gibi misaller verir.

zavallıcık bir piyon. bana bebek verecek sadece!

hani bari böyle yumuşak huylu, uyumlu bir damat beğense bana. sahte kibarlığın, sahte efendiliğin, sahte büyüklere saygının arkasına saklanmış hödük bir öküze yakıştırıyor. hayatını zaptetmeye senin adına karar vermeye bayılan bunu da ayyyynı annem gibi ben iyi niyetimden, ben hep senin iyiliğin için laflarının arkasına sığınarak yapan bir tip.


şöyle senin iyiliğin için diyerek, senin güvenini kazanıp hayatındaki tüm kararların karar yetkisini ele geçirip seni edilgen, varlığı yokluğu bir biri haline getirecek durumlar.
evde, pasif, onların istediği kadar yaşayabileceğin bir hayatın olacak. ama hep seni korumak için hep seni düşündüğünden hep iyi niyetinden.

hayır bunlar kompleksden!
senin zekanı, pratikliğini, sosyalliğini keserek karşısındakine muhtaç bir beceriksiz haline getirip kendilerini ancak böyle üstün güçlü ihtiyaç duyulur hissedecekler.
tamamen bencilce.

annemin bir arkadaşı var mesela. çok korumacı bir anne baba ve erkek kardeşlerle büyümüş ve kocası da korumacı. ama bu korumacılık aynen hep senin iyiliğin için adı altında gerçekleşmiş, seni düşünüyorum, seni koruyorum, sen yorulma diye, sen zorlanma diye  cümlelerinin arkasına sığınılarak yapılmış gizli baskılarla pasifize etme.
şimdi kadının kocası ölmüş, çocukları da olmamış, tabi erkek kardeşleri başka şehirlerde kendi hayat gaileleriyle meşguller.
bu kadıncağız o hale gelmiş ki tek başına yan bloğa kadar bile gidemiyor.
hep birilerine muhtaç. tek başına markette alışveriş bile yapamıyor.
o hale getirmişler. ya yardımcı kadın alışveriş yapıyor ya telefonla istiyor.

evde de sıkıntıdan çatlıyor.

iyi mi şimdi bu. seni koruyorum adı altında pasifleştirip ortada bırakmak bu.

uzattım gene.

bir gün bana ne diyordu annem evlilikle ilgili. kendisi baskı yapmıyormuş assssla yapmazmış ama bak iyi düşününce anlarmışım ennnnn mantıklısı buymuş, kendimi biraz zorlasammış. yani ben kendime baskı yapayım. u da annemin etkisiyle olmuş bir baskı olmaz!!!???

hay Allahım.

diyelim ki bir konuda ısrarcı,
 sana yaptıracak, ama sen hevesli değilsin. yapıyorsun. ama ha surat asıp, sen istiyorsun diye, sırf sen dedin diye yapıyorum demeyeceksin!!!!!
sen de istiyormuş gibi yapacan! çekemiyor efendim asık suratı, sen dedin diye dememi.
böylece gene kendisi baskı yapıyor sayılmayacak!!!

mesela emir kipi kullanmazsa, cek cak, yasak, yapmayacaksın gitmeyeceksin yapacaksın edeceksin demezse, bu sihirli sözcükler kullanmazsa da baskı yapmış olmaz!! sayılmaz baskıdan!

sırf o istedi diye yatın diyelim ve sırf o istedi diye de sen istediğin için yapıyorum demedin. annem sen de isteyerek yaptın o şeyi zanneder, farzeder!!
sonra sen istediğin için yaptım desen bu cümleye tahammül edemez.

o kadar tahammül edemiyor ki komiktir.
yani kendi istediği kadar üstü örtülü, emir kipsiz baskı yapacak ama bunlar resmen baskı sayılmayacak. sen şikayet edersen de sayılmayacak. baskı yapmadı ki sana emir mi verdi ki sana.

elinde delil olmayacak böylece.
sen de kendin de anlamayacak ve kendini suçlayacaksın pişmanlığınından dolayı diyelim ki.

eğer dersen ki sırf sen istedin diye sitemeye istemeye yaptım, pişmanınm, memnun değilim.
delirir. bu ona hakarettir. baskı yapmadı ki sana. aaaaa!!!!

ciddi inanıyor emir kipi kullanmadığı, fiziksel şekilde zorlamadığı için kendinin baskı yapmadığına. sonuna kadar inanıyor.

psikolojik baskı, şiddet sayılmaz!

kafana silah mı dayadık? yapmayaydın! ben sana yapacaksın illa mı dedim? hı dedim mi? yapacasın edeceksin dedim mi? dedimmi demedimmi?????
kafana silah mı dayadık yapmamaydın!!!


vb şeyler söyleyip işin içinden sıyrılma eğilimindedir.
sonunda sırf pişmalık hissettmemek için. hissetmez de. seni suçlar. yapmayaydın der durur.
sen ısrar ettin desen inkar eder zorlamamış.
oysa o konu her neyse onu yaptırana kadar uğraşmış yöntemler denemiştir.

mesela ablamın evleneceği zaman, sürprizli bir durumdu, çok erkendi tamam ama. önce evlenmeyeceksin diye tutturdu.

ama ne tutturmak ne olaylar. kıyametler roller.
kavgalar mı çıkmadı, annem tansiyonum çıkıyor öleceğim diye roller mi kesmedi, tipik Türk annesi, saçını süpürge etmiş ne fedakarlıklar yapmış birbir başına kakılır.
hani sanki bir anne olarak bebeğine çocuğuna yapmaması gereken durumlarmış da ama o sırf iyi niyetinden yapmış gibi akıl almaz fedakarlık örnekleri sıralar.
sanki dünyaya gelmeyi sen istemişsin annene ulaşıp da o lütfetmiş.

ilk olarak ablam aşk çocuğu. yok evlenmeden hamile kalmamış elbet. ama ilk zamanlar babamla ilişkileri çok iyiymiş, evlenir evlenmez hamile kalmak sürpriz olmuş mesela.
ablama hep sen aşk çocuğusun aşk meyvesisin der. yani annem öyle mutluluktan uçan neşe saçan biri hiiiç değildir ama oldu ya konu açıldı.
böyle söyler, hem de hayran hayran mutlu farklı bakışlarla.

evet kıskanıyorum. doğrudur. hep ablamı kıskandım tatlı tatlı. çünkü ben ne aşk meyvesiydim ne bir şey.

kendi söylemedi açıkça, açıkça söylenmezse geçersizdir, zaten ben de anlamam ya. oysa söylenenlerden de bir şeyler çıktığı gibi söylenmeyen, dile getirilmeyen şeylerden de anlamlar çıkar.

mesela bana hiç aşk meyvesisin demedi. evliliklerinin ne zaman bozulmaya başladığını anlattığı zamanlar ablam bebekmiş, benden de eser yokmuş tabi.
evet babam sorumsuz biri olabilir ama onu daha da sorumsuz olmaya iten sebepler nelerdir?
bazı şeyleri güya ben anlamayayım alınmayayım diye atlayarak anlatır.

ikinci çocuğu da doğmuş ama neye yaramış adam hala sorumsuzmuş hala sorumsuz!!


yani ben babam sorumluluk sahibi olsun, evlilikleri düzelsin diye dünyaya getirilmişim!!

böyle deyiverdim bir gün, yüzünün halini görecektiniz. şok yaşadı.
ne var şaşıracak ki demiştim besbelli. nesi belliymiş ki canım??!! o hiç öyle bir şey mi demiş???

demene gerek yok, demediklerinden belli. bana bi kere aşk meyvesi demedin mesela.

kıvırsın dursun ben anladım.

işte anne nasıl ki yaptırımsız cümleleri baskı olmadığına, psikolojik baskının ya da şiddetin baskı ya da şiddet olmadığına inanıyorsa söylemediği ve söylediği şeylerden arta kalanlardan da anlamlar anlamlar çıkacağına inanmıyor.


mesela ablama çok zekisin derdi, takdir getiriyormuş diye.
ablam evin zekisi, annem çok bilmişi ben de güzeliymişim. bir gün böyle bir örnekleme yaptı. aklınca iltifat. hani tabi ablamın artı özellikleriyle her zaman gurur duymanın yanında aklınca beni demotive ederek motive etme yöntemini uygulamaya çalıştı. ama ben de bu yöntem yaramıyor onu hiç anlayamadı. herkeste aynı yöntem işe yaramaz. buna da empati ya da psikoloji derler ama kendisi bundan bir haber.


ha yani ben zeki değilim ablam da güzel değil, anladım. demiştim. yine o şaşkın şoklu boş bakış.
aa o öyle mi demiş????

ha işte ablamın evlilik durumuna çeşitli versiyonlu atraksiyonlarla karşı çıkmıştı. aslında bunu daha detaylı yazmalıyım ayrıca, şimdi kısa olsun.

sonra ablam mecbur kaldı itirafa 'duramadık'.

bizde bazı hani tabu olan konularda konuşmak şifrelidir.
sevişmek diyemezsin, yapmak, duramamak kullanılır. vajina diyemezsin şeyim dersin. ya da annem gibi jest ve mimiklerle anlatırsın; ya da hem şey ya da ora diyerek hem de jest mimik kullanarak bahsedersin.

annem hep aynı hareketleri yapar farkında değil, her ortamda o kadar da saçma olur ki bazen.
düşünün: sağ eli kıvrık, hani avuçla su içecekmiş gibi ve karşısındakine dönük avuç içi.
sonra bu avuç içi bükük olarak bize dönük el ileri geri hareket eder, bu sırada kaşlar kaldırılır, gözler iyice devrile devrile orana bakılır!!

öyle bir hareket oluyor ki sanırsın sana pandik atacak! :D ama böyle anlatır her zaman her ortamda.

aa bu duramadık cümlesi annemin aklını oynatmasına yetti.

zaman zaman bizi yoklamak için aklı sıra anlamayacağımız şekilde ağzımızı arardı. abla saftirik anlamazdı tabi.
mesela bir arkadaşınız var (assla sevgili denmez).
ee?
ama hani erkek arkadaş.
hıı?
şimdi diyelim ki farzı misal, sizi öpmek istedi naparsınız?


ilk olarak, bak yine uzattım ama konu konuyu açıyor. öncelikle kafalarımızda kodlanmış şeyler nesilden nesile böyle aktarılıyor. hani namuslu bir Türk kızı asla öyle şeyler istemez, genel olarak zaten kızlar istemez, katlanır, görevdir ama evlenince.
belki çocuğu ben öpmek isteyeceğim? bu normal bir his aslında. ama Türk kızıysan normal değil, bu öğretilir sana. cinsel bir şey hissetmek oruspuluğa delalattir, namuslu bir kız istemez, aklına bile gelmez, yaşı gelince evlenir bebeleri olur.


annem öptürmem dememizi bekliyor tabi. hatta asla öptürmem ölürüm daha iyi demeni.
ama benim gıcıklık edesim tutmuştu. ama annem ne ironiden ne imadan çetrefilli entrikalı şeylerden anlamaz. şakadan ise hiiiç.


hı nazlı naparsın?
niye öpmek istesin ki?
ya işte istedi diyelim.
neremden?
ayy ne fark eder?
belki elimi öpmek istemiştir?!
off!! yanaktan diyelim!
sivilceliyim ki niye istesin?
ay diyelim ki sitedi farzı misal!!
niye istesin ki anlamadım.
erkek o ister!
sebep?
yok sebep istedi naparsın?
istemez bence.
ay niye istemesin erkek o ister.
istemez güzel değilim ki.
güzelliğe bakmaz onlar isterler!!
ha güzel değilim yani! tamam zaten biliyorum!!
aman be sen de!!

kızım sence?
ben öptürmem ki!
naparsın?
çekilirim ya da kaçarım!!

yaa bak nazlı bak! ablan ne kadar akıllı!!
ha ben değilim yani!! ben öptürürüm mü dedim?
sen sorumdan kaçıyorsun ondan!
hayır anne ben sorguluyorum, sorgulamayayım mı koyun gibi mi olayım?? derslerde soru sorun derler sorarsın kızarlar, aynı şey işte!!
cevap ver sen cevap!!!
ohoooo ben elli kişiye öptürdüm ki!! o kadar gerzeğim zaten, o kadar da bilgisiz salak!!
öfff be sana bişey sorulmaz!!
sorma işte o zaman!!
nerenden öptü?
kim?
sen dedin işte nerenden öptü???



annen anlar mı cazdan mecazdan? düz mantık.


öptürmedim alay ediyorum!!! saçma soruya saçma cevap!!
soru saçma değil, ben sizi kendinizi korumayı öğretiyorum.


tabi kaç erkeklerden, hatta arkadaşlardan da. böyle otobüste dolmuşta yanlışlıkla bile tamas etmemiş ol bir erkekle, sonra anan sana layık bulduğu bir hödükle eversin, eve tıkasın!!


korkma bu çirkinliğimle kimse öpmek istemez endişelenme boşuna!!


o gün bana çirkin değilsin ki bile dememişti. konuşmalar az farklı olabilir ama benziyordu.

evet işte söylemediği şeylerden de anlam çıkar.
o gün bana güzelsin ama yaşın gereği cildin bozuk, geçer bile demedi. demesi gerekirdi, özgüven böyle verilir. hani evin güzeliydim??


zaten ne şişko olmamla ne sivilcelerimle alakadar oldu. bi nevi çirkinliğim işine geliyordu. kimse beğenmez, bakmaz, dikkat çekmez, kimse yan bakmaz, göz koymaz, yanaşmaz, erkekler uzak durur, güvende olur. nasılsa ilerde kakanacak yamanacak biri bulunur diye düşünmüş.


ay gene saptım konudan.
ablamın evliliğine şiddetle karşı çıktı! ama sonra duramadıklarını öğrenince de delirdi.
bu kez de nikah bir an önce olsun diye tutturdu.
ya biri anlarsa ya öğrenirseymiş ne olacakmış o zaman ay ay ay aya ay!!!
kim nerden öğrenecek??

tabi bizimkilerin düğün isteği var ama annem paçaları tutuşmuş gibi acil nikah diye diretti.

ha bunu ben yapmış olsam böylesine hoş görmezdi.

neyse bir süre sonra evlendiler. anneme kalsa düğün müğün de olmasın gelinlik falan. sonuçta evlenmeden bekaretini vermiş.

ha evlendiler rahatladı mı?
bu defa ayrılsınlar diye uğraştı ama nasıl uğraşmak.
yazmıştım planı: ablam boşanıp okulu bırakıp eve dönecek, annem yeniden çalışmaya başlayacak, ben de bir işe girip çalışacağım!???? ben okumayacağım yani, ablam okulu bırakmış olacak çünkkü kıskanır üzülürmüş!!
ne kadar mantıklı değil mi. tabi ablam artık işi bitmiş biri evde iş yapsın kafası.

tabi kaynanası da karışıyor, oğlunu çaldılar! sonunda evlilikleri kaynana kavgası ve kaynanaların yarışmasına dönüşüyor.
hiç üşenmeden biri gidip gençlerin evini düzenliyor, öbürü geldiğinde beğenmeyip kendi düzenliyor.
su bardakları nerede duracak mevzusu bile büyük ve uzun kavgalara sebep. kaynanalar sürekli kavga ederse gençler huzurlu olur mu? onlarda kavga ediyor.
bu sefer de annem boşan diye tutturuyor. çok kavga ediyorlarmış. kendinin de sebep olduğunu görmüyor. ne alakası var canım??


böyle boşan baskısı, kaynanalar savaşıyla aylar geçti. ablama hergün boşan dedi. hatta bana da telefon ettirir bana da zorla boşan dedirtirdi, kulağını telefona yapıştırıp ablam ne diyor diye duymak için ve beni de çimdikleyerek!! zorla boşan abla dedirtirdi.

tabi bu arada ben üniversite sınavına hazırlanıyorum, psikolojim bozulur dikkatim dağılır diye bir derdi hiç ama hiç yoktu.
ben odamda testlere gömülmüşken yüksek sesle telefon kavgaları, sızlanmalar, söylenmeler.
söylesen sen suçlusun!! ablanın evliliği berbatmış, hayatı mahvolmuş benim derdim neymiş?? ne kadar bencil ve duyarsızmışım!!!!

hani ders ve okumak dünyanın en önemli şeyiydi? hani bunun için sıfır arkadaş sıfır sosyal hayat sıfır keyif alınacak hobi olacaktı? hemen ben feda ediliyorum!!

aylarca sürdü bu durum aylarca. yıl oldu.
sonunda bir gün ablam pes etmiş, annemi arayıp ben boşanacağım demiş.

o sıra ben dershanedeyim. sivilceli şişko inek bir de evde sinirliyim.
zırrr dersteyken haber geliyor müdüriyete, komşular aramış Nazlı gelsin annesi hastaneye kaldırıldı!!

komşularla otururken gelmiş telefon, duyar duymaz annem düşüp bayılmış!!! düşmüş.
hastaneye kaldırmışlar, lütfedip telefonda niye olduğunu da söylemiyorlar.
benim hastaneye giderkenki ahalimi bir düşün artık.

zaten psikolojim bozuk, yeni yetmeyim, sinirli ve sivilceliyim, şişkoyum, babam öleli az zaman olmuş!!
korkumu bir düşünün artık.

tansiyonu çıkmış, serum bağlamışlar. bu kısmı daha uzun yazarım sonra çünkü pek teatral.

tabi gene kabak benim başıma da patlıyor.

annem iç çekerek ve ağlayarak ablan boşanıyor diyor. benim annem de mi öldü diye korkumdan beynim durmuş ama azar işitiyorum.


ben öyle duygularını çok dışavuran bir değilim, soğukkanlıyım, gururumdan belli etmem. çünkü insanlar bir zayıf tarafını gördü mü tamam. ya alay eder ya kullanır ezmeye çalışırlar.

ablam boşanıyormuş ama ben öyle duruyormuşum!!
yani inme inse mesela, bundan sonra yamuk dursa suratım, topal olsam iyi!
kızım güçlü, kızım soğukkanlı demek ki kolayca yıkılmaz, telaşa kapılıp hata yapmaz diyeceğine tepkisiz bulur annem.

ha diyelim tepki veresim tuttu, yersizdir, saçmadır, yanlış tepkidir!!!

kendi de teatral bir şekilde adeta komşu kadınlara, odadaki yabancılara, hemşirelere rol kesiyor, oyun sahneliyor.
ağlamalar, inlemeler, çırpınmalar... artık nefes alamıyor, konuşamıyor bile.
elimi tutup var gücüyle sıkıyor. ablan boşanıyor nazlı aaaahhhhh ühühüüüüüüüüüü.

çok kötü yani.

ha bir de hemşirelere kızım boşanıyor demiş. hemşirenin biriyle odadaki başka bir hastanın bir kadın yakını gelmiş bana: bak annen ne hale gelmiş üzüntüden boşanma yavrum diye akıl veriyorlar.

ben şişko, sivilceli ve besbelli elinde defter kitapla gelen bir ergenim!!! ama salak oldukları için.

bi de kenara çekiyorlar gizli bişey diyecekler gibi.

mesela ben olsam boşanacak, annem üzülüyor diye boşanmayacağım. ama boşanma fikrine kadar ne yaşamıyım yaşıyorum ne hissediyorum?? ne önemi var? annen için evlenip onun için çekecek boşanmayacaksın.
tabi.

çok mu altı üstü mutsuz olursun. normal ülkemizde bu. hiç evlenmemiş ya da boşanmış diyeceklerine mutsuz olursun. sonra sağlığın bozulur bozulsun herkes aynı!! kafa bu.

ben değilin ben değil!!
???
dershaneden geliyorum daha 17 yaşındayım ben ne evlisi?!!!!!
kim ya?
ablam yahu ablam!! bu yaşta evlenilir mi 17yim 17!!


annem elimi tüm gücüyle sıkarak ağlıyor, sinir krizi bildiğin. anlayamamışım gibi bana da dönüp dönüp ablan boşanacak diyor. yani şöyle güzel bir düş, bayıl, kafayı kır, bi inme insin yamul Nazlı, niye öyle soğukkanlı duruyorsun değil mi?

anladım anne.
üzülmüyorsun sen hiç ne kadar ruhsuzsun ahha ah!!
ben de mi serumluk olayım istiyorsun???? sağlığım bozulsa razısın yani!!! ben buraya nasıl geldim sen biliyor musun???? annen hastaneye kaldırıldı dediler, sen de mi öldün diye yüreğime indi be!! oturup salak ablama mı ağlayıp ben de hastanelik olayım!!!!!
ama ablan diye annem de ağlamaya başlıyor daha beter.

boşanmış mı?
boşanak boşanacak! ay hala alamamış!!
sen anlamamışsın sen!! boşanma deyiverirsin ne var!!
???
daha boşanmamış vazgeçer ne var, bunun için sinir krizi mi geçirilir anne??? hem kendin istedin işte olsu sevineceğine hastaneye düşüyorsun!!
????
ya sen aylardır uğraşmıyor musun boşansın diye!! boşan boşan boşan! bana bile dedirtiyorsun. boşan gel okulu bırak dön diye. işte istediğin oldu ya!!
ben mi istedim?
yok michael jackson!! sen tabi. her gün arayıp boşan kızım diyen sen değil misin anne? beni çimdikleyerek aratıp boşan abla dedirten??
ama çok kavga ediyorlar, ablan çok hassas senin gibi değil dayanamıyor, çok üzülüyor!!
haa ben hassas değilim!! benim hassaslığımı takan var sanki!!
çok üzülüyor ama o!!
siz üzüyorsunuz! sizin yüzünüzden kavga ediyorlar. evlilik kendilerinin değil annelerinin. bir yandan sen bir yandan kaynanası ayrı bastırıyor!


tabi katkı payı olduğunu anlaması çok zaman aldı.

27.05.2015

İnternet Fenomeni "Ben Koca Buldum" Ben Bilmem Eşim Bilir'de!

'Ben Koca Buldum' Ben Bilmem Eşim Bilir'de

"Ben koca buldum Ben gelin oldum" _ valle ben de bulsam böyle olurum :D

"Ben koca buldum Ben gelin oldum" ben de böyle olurum koca bulsam :D

böyle deşarj olmak ne kadar yorucu.
45 yıl önceki bir şeyi hatırladı, 100.defa. aynı stresle neredeyse tepinecek anlatıyor.
bir de yetmiyor bi rkere tekrarlamak, bir daha bir daha.

tabi her cümlenin sou Nazlı ile bitiyor. sanki hiç bilmediğim şeyler.

yorucu cünkü sadece anlatıp geçmiyor, stresle anlatıyor. hem kendinin hem benim asabımı bozuyor.
hadi kendine aldırmıyor diyelim, ben?
ben zaten umursanacak biri değilim ki.
bir şey desen de sen suçlusun çeneni kapatıp dinleyip onaylacaksın.

hakkın yok benim de sinirimi bozuyorsun demeye.
zaten nazının neye hakkı var ki??

böyle bir şey izlerken adeta ilham geliyor anneme.
bir durum, bir davranızş, söz, kıyafet.... vb vs. herhangi bir şey ilham verir ve o zamana ışınlanır!!!

üstelik bu ilham hani günün her anı gelebilir ama en çok özellikle gece yatmadan önce gelir. hele bir süre sessiz sakin bir dönem geçirmişsek!

işte kavgadan, olumsuzluktan ilham ve enerji alıyor. kendine göre böyle konuşarak deşarj oluyor!!


napayım ben böyle deşarj oluyorum der benim de asabını bozuyorsun desen.

ee tamam. seni öyle kabul edelim.

peki sen beni ediyor musun? yooo.

mesela ben aynı şeyi defalarca ama o kadar çok tekrarlayarak ki beyninin abandone edecek gibi yapıncaya kadar konuşarak rahatlamıyorum efendim!

gerçi kendi de rahatlıyor sayılmaz, ama zevk aldığı kesin.
güzel, memnun olacağın anlarda bile annem olumsuzluk bulmak da üstüne yoktur.
işte anın tadını çıkartmaz tadını kaçırır, bunu sever. adeta bir mutluluk neşe karşıtıdır.

ama sen yani ben nazlı nazıl deşarj olursam olayım. ha yok kendi istediği gibi yöntemlerle deşarj olacağım!

yürüyüşle, alışverişle, yazma, çizmeyle değil. gereksiz, saçma, boşa zaman kaybı.

mesela son yıllardaki hayali bu durumlarda kendimi ev temizliğine adamam!!!
senelerce aşağıladığı kadınlara benzememi istiyor ya.


hani bazı insanlar mutsuz anılarını mümkün mertebe hafızasından siler, olumlu yönlerini hatırlar.
annem tam ama tamamen aksi.
annem mutlu anıları unutur, hatırlamak istemez, siler: ama kötü olumsuz vb anıları hatırlar, sadece hatırlamakla kalmaz anar, yaşar, anlatır....

bir de gece yarısı aklına düşer bunlar. bağıra çağıra tekrarlar tekrarlar, her konu da her olumsuz anı da muhakkak baban babaannen deden nenen'e bağlanır .
mesela dün; saat 23.30 civarı olumsuzluk anıları ilhamı gelmişti: talk şov açtık, burada laf çok. konuklar konuştuk ça annem de konuştu yarışır annem talk şovlarla.
2,5 saat konuştu! bir 30 yıl bir 45 yıl bi 55 yıl bir 5 yıl öncesine gitti döndü birbirine bağladı.

hiç bir anlattığı anı olumlu değil hiç biri.

hiç bir güzel anısı yok? büyün hayatı travmatik miydi?

yoo. övünmeye gelince de bayılır, bana bile övünür valla.

ama en mutlu anıda bile anın mutluluğunu çalacak, bastıracak bir olumsuzluk bulur.
diyelim ablamı ya da beni ilk kucağına aldığı anı, analık hissini anlatıyor tatlı tatlı, hoooop birden kötü bir anı, olay bişey beliriyor: ve güzel şeylerden kötülerine kayıyoruz!!

yapısı böyle, karamsar diyelim. hem kabul etmez, ama hem de bi değişeyim demez. kendine de zarar bazen kendi kendinin moralini sinirini bozup tansiyonunu çıkarır.

ama yok ders almaz. değişmek istemez.
 ben zaten önemsizim ki beni düşünsün.

geri döndürmeye çalışırım mesela beni kucağına alınca ne hissetmiş, gerisi ne desen. yok aklı kayar o tarafa. zaten kaydetmemiş gerisini.

ben ya da ablam kucağındayken kaynanası- babaannem kıskançlık eleştiri bişeyler demiş.
oradan kötü anılara bağlar tamam.



24.05.2015

Kadınlık - kadın olmak ; anaç olmak, hamarat olak, çok iyi ev işi yapmak, yenek, ütü yapmak demekmiş. Ya ne?
Daha evden içeri girer girmez; sen yıkanaca mısın bugün? Diye soruyor.
 Bilmem diyorum kızıyor.bilmeaz miymiş insan düşonmez miymiş?
işim gücüm yok başka tüm gün akşam saçlarımı yıkayıp yıkamayacağımı düşünüp planlayacağım. Zaten plansız yıkanılmaz ki!
Planlı programlı olmak lazım; ne zaman nasıl hangi saatte yıkanılacak? Tuvalete ne zaman çıkılacak.
öyle geldi mi, canım istedi mi spontane biçlmde yapamazsın.
Günah keçisi Nazlı,
zamanında karşı komşumuzun bişeyi çalınmıştı, kapıda konuşuyorlar. Kadın yakınıyor altın bileziğim de altın bileziğim. Esas dertleşip rahatlamak değil mesele sanki; bizden şüpheleniyor annemin ağzını arıyormuş demek.
Konuşma bitiyor, kapı kapanıyor.
Biz ders çalışmak için odamıza kapanmışız. Sonra annem gelip kapıda bize uzun uzun anlatıyor, oysa çoğunu zaten duyduk. Olsun konuşup deşarj olması lazım onun.
Konuşurken bir yandan da gözüyle odayı kesiyor! Laflar arasında da ders verir şeyler söylüyor. insanın en önemli birikiminin çalınması ne kadar üzücü değil mi? Bir insan nasıl yapar bunu değil mi? şimdi bu kadına para lazım olsa ne yapacak? Yazık değil mi?
Hadi kadın sıkıntısından herkesi şüpheli görür olmuş, insan anlamaz mı ağzının arandığını, resmen bizden şüpheleniyor kadın. Sanki hergün içiçeyiz. Biz ders çalışmaktan komşuya geçecek halde değiliz ki, kırk yılda bir annem izin verirse.
Annem zaten bizi şöyle yetiktiriyor; o bizi kısıtlayacak ama asla emir kipi, yasak, iznim yok gibi kllit kelimeleri kullanmadan, böylece yasakçı modern olmayan anne olmayacak, başka şekilde psikolojik olarak kafamıza işleyerek engelleyecek. Hani zaten insan kendine ket vurur, bilinci içinden her geleni yapmasına izin vermez, ama o ket yetmez, içimizde bir de annemin yasakçı olmayan! engellemelerinden doğan ikinci süzgeç ya da ket olacak. Böylece annem izin vermez gibi bir düşüncemiz olmayacak ama kendi kendimize yasaklar koyacak, öyle yaşayacağız. Mesela bir arkadaşımız çağıırdı annem izin vermez değll gelemem ders çalışacağım gibi şeyler söyleyerek reddedeceğiz. Böylece annem kızlarını engelleyen, baskı altına alan anne izlenimi vermeyecek de biz sosyalleşmeyen, yaşamayan, inekler izlenimi vereceğiz!

Ne kadar etkilendiyse gözüyle tarayıp, değil mi değil mi cümleleri sarfediyor. şimdi insafa gelse çalan özür dileyip geri verse komşu da affedermiş Allah da değil mi?
Yanlış bişeyden son anda bile dönülebilirmiş değil mi?
Uzadı uzadı annemin vaazı. Dersi bıraktık annemin güya üstü kapalı aıız aramasını dinliyoruz. Ben o sırada test çözmeye devam ediyorum. Ama kalem ucum bitiyor, kalkıp çalışma masasına yöneliyorum, annem dedektif gözleriyle beni takipte, tv izler gibi izliyor, hala en sevdiği şey. Tabi açıklama bekler bu durumlarda, ne yaptığımı izah etmem gerek!
Neyse. izliyor. Ara ara yok. Sonunda uç buluyorum, bu sırada annem çalışma masasına yaklaşarak daha yakından bakıyor: ne arıyorsun Nazlı?
Sonra suçlar gibi bakışlar. Hatta karar vermiş, Nazlı çalmış, hayal kırıklığına uğramış, sonra Nazlıdan beklenir diye karar vermiş gibi; değişik.

Kalem ucuuu.
Başka?
Daha ne arayacağım, ablaa 09 ucu nereye koydun?
çekmecededir işte.
Hah tamam.
Buldun mu kızım??
Hıı?
Hani?
işte takıyorum ya.
Kolunda mı?
?????

Göz gezdiriyor ve halinden anlayıp aklımı kaybediyorum

Nazlı'ya kusur bulma ajansı

Hiçbir konuda beni beğenmiyor, herşeyim kusur.
Yüzümü yıkarken her yeri ıslatıyormuşum!

Ev işi yaparken suratım asık oluyormuş!
Kahvaltımı yapıp odama geçiyorum, üstümü giyineceğim. Bir de ne göreyim benim daha örtüsünü bile örtmediğim yatağımın, çarşafımın hatta üstünde annemin balkonda baktığı çiçek, toprakları yaprakları dökülmüş! Yerlere saçılmış, geçerken sandalyeye bıraktığım kıyafetlere, sütyene bile sürtünülüp toz bulaştırılmış, kapılar pencereler açık, annem rahat rahat çiçeklerini düzeltiyor balkonda. Hatta ben gene mi diye donup kalmış bunları düşünürken annem balkondan çıkıp, benimle konuşarak, yapraklar dökülmüş, çok kurumuş, karıncalanmış çiçeklerim diye şikayet ederek elindeki tozlu, sulama için kullandığı su şişesini gözümün içine baka baka rahaaat rahat yatağımın üstüne bırakıyor. Hatta yetmiyor dökülen yaprakları topladığı kirli poşeti de.
Daha yakın zamanda karınca basmasına sebep oldu odamın, ciddi tartışma çıktı, çünkü annem kavga etmezsek anlamaz, dikkat etmez. Hem bana bağırıyorsun çok sinirlisin der hem de bişeyi yumuşak, akıllıca, mantıklıca izah etsem bile bir kulağından girer öbüründen uçar.

Bir kaç saniye yani ben tepki verinceye kadar, annem oh rahaat rahat hem çalışıyor hem konuşuyor, hiiiç aklına bile gelmiyor. Ya insanın üstünde uyuduğu çarşafın üstüne pis bişey konur mu?

Kaç kere kaç. Kaç kere oldu kaç kere yazdım ben usandım yaa.
 Bir sinirle yatağın üstündekileri indiriyorum yere. Anlamıyor, anlayacağına kızıyor yerden eğilip almak ne kadar zormuş ben biliyor muymuşum? Ne kadar ağrıyormuş beli??
Kapının hemen yanında koskoca sehpaya benzeyen tabure duruyor, hatta annem hala onu gece kapının önüne koyuyorum çünkü bu kata kadar tecavüzcü bir hırsızın çıkabileceğinden çok korkuyorum zannediyor, ve çok da memnundu. Hep koyayımmış kapının oraya bu tabureyi.
Ama gözünün önündeki tabureye değil temiz olması gereken yatağıma koymayı tercih ediyor.
Ne benim hijyenim, dediklerim ne mantıken önemli. O kendine odaklanmış, ama dünyanın en mantıklı insanı tabi!
Kaldırma nazlı ben yerden nasıl alacağım hiç düşünmüyorsun yaa?

Yatağın üstüne mi konur bu anne? Milyon kere dedim milyon! Yatağımın üstüne pis bişey koyma diye! Bu topraklı pis şeyi çarşafımın üstüne koyuyorsun tabure dururken!
Belim ağrıyor belim hiç anlamıyorsun!

şimdi üste çıkmak için sağlığını kullanıyor ve az sonra yaşını kullanacak!

Tabureye koy o zaman anne ne farkı var. Herhalde topraklı karıncalı yatağa yatayım istiyorsun! Mikrop kapayım! En başta tiksinç bişey yaa!
Aman çırparsın!
çırmam değişmem gerek, milyonuncu kere diyorum yaa özellikle yapıyorsun herhalde! Mikrop kapayım diye!
örtseydin örtünü!
örtü bile olsa koyma! Koyma yatağımın üstüne hiç ama hiç bişey koyma!

Yaa öyle beni umursamıyor ama kendi yatağına, kısa yolculuktan dönüşte çantayı koydum diye kıyameti koparmıştı. Hatta aldı çantayı yere fırlattı. Pismiş iğrençmiş yollarda nerelerde sürünmüşmüş oraya konur muymuş, annem oraya giyinirken külotuyla oturuyormuş!
çıldırdı, çantayı yere atıp bağırıyor, çarşafı yoluyor gibi çıkarıyor. Değişmek lazımmış şimdi çarşafı, tiksinçmiş! Ne kadar yoruluyormuş o çrşfı gererken benim haberim varmıymış????

E sen her zaman benim yatağımın üstüne pis şey koyuyorsun anne, defalarca dememe rağmen!

Ama bu çok pis! Ben çok pis şey koymam!
çöp torbasını bile koydun anne, ayakkabı, terlik koydun daha ne olsun? Külotlarımın pedlerimin içine para koydun!
Mağazanın birinde astarsız ince bi ceket beğendi. Güzel ceket ama Mersin'in havasına uyacak bişey değil. Mersin ya serindir ya hamam gibi ve annem gibi kireçlenme, fıtık gibi sorunları olan birine ne terlemek ne üşümek iyi geliyor.
Yani bu tür gömleksi ceketlerin yeri bir türlü olmuyor anneme. Ya ince geliyor ya kalın.
Biiyorum çünkü en az 5 tane böyle ceket var evde. Giyer ya kalın gelir terler, üstümda kuruyacak sırtım ağrıyacak diye tedirgin olur, daha doğrusu gerilir ve beni gerer. Sürekli endişelenir, söylenir, ne önersen beğenmez, tersler. Zaten huzursuz olan annem iyiye huzursuz olur seninkini de kaçırır. Ama umrunda da olmaz. Mesela bikey yapıyor ya da biiriyle konuşuyorsun kırk yılda bir hareket etmişiz. ikide bir konuşmamı bölerek ya mendil ister ya peçete. Kımıldanır homurdanır durur.
Evet endişesinde haklı, kalın gelmesi iyi değil. Dediği çıkar tabi sonunda. Ama ince gelecek bir havaysa da aynı. Bu defada oradan esiyor buradan üflüyor diye huysuzlanır, cereyan oluyormuş diye ikide bir yer değiştirir, değiştirtir.
Tabi bir de o andaki kendi hissine göre senin de durumuna karar verir. Kendi sıcaklanmışsa ben de sıcaklanacağım, kendi üşüyorsa ben de üşüyeceğim. Bir de bunun mücadelesini verirsin çünkü kendine göre soydurup giydirmek için uğraşır.
Nazlı sıcak geldiyse üstünü çıkar.
Nazlı üşüysen önünü kapat, sırtına bişey isteyelim. Diceksiniz ki seni düşünüyor. Ama kendi hissine göre karar veriyor ve dayatıyor.
Yo üşümüyorum de. Ha demiyorum sanki. Kabul etmiyor. Mesela bi şal bulduruyor her nerdeysek, illa o sırta alınacak.
Sanki kendi değll ben yaşlıyım.
Bunun için de kavga edilir mi diyeceksiniz. Zorluyor bu yüzden ediliyor.
Israrla bana kırka giydirdi, ya da soydurur. Dediğl yapılana dek susmuyor. Bir de dayatmacı olmamak içln en masum yüz ve ses ifadeleriyle evladının herrr şeyini düşünen mükemmel anne rolüne bürünüyor.
Yok üşümüyorum anne.

Dediği yapılana kadar 5-10 dk da bir benzer cümlelerle hatırlatılıp insanın gerilmesine neden olur. Ne yani üşüdüğümü anlayamayacak kadar mı beyinsizim!

Aman Nazlı üşümesin, aman teri üstünde kurumasın, aaayyy sıcak yemekten ağzı yanmasın; ama göz göre göre mutsuz ve boktan bir evlilik yapsın!!

işte bu ceket olayını biliyorum ama kendi hep unutuyor. Hani her seferinde pişman, her pişman olduğunda küfürbaz, eve dönünce kırk yılda bir gittiğimiz yerden evde fırtınalar eser.
Adeta güzel anlara düşman. Muhakkak nasıl gezi-tatil sonrası kavga çıkarır, bu akşm ya da akşamüstü gezmelerinden sonra sinir krizi geçirir. Muhakkak. En azından bahane cekettir!
Anın tadını kaçırmayı sever yaşamayı değil, hatta sonrasında güzel anın bir kez daha zıkkım olması için uğraşır gibidir. Niyeyse mutluluğu hak etmediğimizi mi düşünüyor, mutluluğa mı karşı; ne zaman güzel vakit geçlrsek ardından onun acısı çıkıyor. Yani ben arkadaşlarımla da güzel vakit geçirip dönmüş olsam da aynı ailecek de olsa aynı.
illa o anda da zıkkım edilecek sonrasında da zıkkım olması parlatılacak.
Hani giyemiyorsun desem şimdi böyle ceket almayacak ama mağazada öyle bir tavır takınıyor ki, rollerden rol beğen adeta.
Yani annesinin çok beğendiği ceketi almasına engel olan hain kötü pinti evlat muamelesi. şöyle en masum en yavru kedi bakışıyla, sesiyle, mimiği jesti el hareketiyle; almayayım mı yani sende der.
Giyemezsin alma başka bikey alalım desen, elinden şekeri alınmış bebe kadar içli ve masum boynunu büker, öyle bakışlar atar. Gören beni pinti, kötü kalpli ennesinden esirgeyen biri sansın.
Mesela; tamama sen öyle diyorsan almayayım o zaman. Engelliyormuşum gibi.

Hani tatlı alırken  de öyle ya. Ben yemem desem almaz ama sonra almadığına pişman beni suçlar. E kendine alaydın yiyeydin.

her konuda beni engelleyen kendi, ama o ben onu engelliyorum diye düşünüyor.

Haliyle alma giyemiyorsun demiyorum. iyi al diyorum madem beğendin. Ama sanki istediğl benim aldırmamam ve benim hakkımda yanlış izlenim yaratmakmış gibi ısrarla alma dememi sağlamaya çalışıyor.
Ben de anlıyorum artık, beğendiysen al diyorum. Bu defa da bu cevap yetmiyor.
Beğenmiş de işte bence giymeye yeri olur muymuş yani???

Olmayacak elbet, senede 2 kere ancak çıkarız akşam. Cidden. Ee nerde giyecek? öyle demiyorum ısrarla.
Hem kararı bana bırakmak istiyor hem sonra beni suçlamak. Beni suçlamak için bahaneye ihtiyacı yok ki, baştan aşağı kusur doluyum ki zaten gözünde.

Al diyorum beğendin.
Ama nerede giyeceğim?
Ablamlar gelince. Yada gidince.
Amaan senede 5-10! (???)
olsun güzel, beğendin de.
çok pahalı ama Nazlı.
Taksitle veririz.

Alma diyeyim diye daha bin takla. Demiyorum. Hem o izlenim bırakması hem sonra evde o beğendiği şeyi dilinden düşürmeyip beni suçlamasını duymak istemiyorum.

Gerçi al deyince de ben suçluyum sonrasında. Hiç giyemiyormuş ki olmuyormuş ikte yeri niye almışsaymış ben de hiç engellememişim boşa masraf!
Açıyorsun bilgisayarı hiç dikkatini veremiyorsun!!

 Tabi survivoru dikkatimi vererek izlemek zorundayım! Mecbur ediyor salonda oturmamı, napayım?
ilk başladığı sıralarda ben tez aşamasındaydım çok yoğundum. annem tuttururdu da ara verdiğinde izle. zaten gözlerim şeşbeş olmuş okuyup yazmaktan bir de dinlenirken  televizyon mu izleyeceğim.
arada sırada ilgisiz ilgisiz izlerdim.
benim ilgi alanıma girmiyor spor yarışma rekabet çekişme entrika o onu dedi bu bunu dedi.

ama takmış.
 10 yıldır anlamamak için direniyor; ben sevmiyorum, sevemedim, mecbur da değilim.
Annem havaalanında böyle oluyor: bi çeşit gammaz gibi. Mesela check-in yaptırırken (ona göre çekim) görevli soruyor, yanınızda sıvı var mğ? Annem hemen atılarak, çare dileyen bakışlarla: Nazlı da var! Diye atılıyor! Nazlı'da güneş kremi var!!
Sanırsın galonla taşıyorum!
Yasak değil mi diye de teyit ettiriyor. Yaa bak Nazlı yasakmış!! Hah hata yapan nazlı, kusurlu nazlı, kuralları bilmeyen ve uymayan nazlı!!
Yaa??!! Bi de kazanmış gibi memnun bakıyor bana. Oooh şimdi tüm malzemelerine el koyacaklar oh!! Zaten baştan alma diye didindi durdu, anlatamadım belli bi miktara kadar izin var!
Sanki litreyle taşıyorum!
Koskoca şişe ama!
30ml anne!
Ee çok!
Parmak kadar tüp!
Olsun bak yasakmış ben sana dedim yasak bak, yaaa!
E sende de 3 tane çakmak var! Yasak değil mi sanıyorsun? At o zaman!

Göze göz dişe diş madem!
Tabi ki kontrolden geçiyor ama anneme yetmez, benim güneş kremime kafayı taktı. Ama o kurallara uyan polise yalan söylemeyen dürüst bir insanmış! Dayanamıyor kontrol de gene memura söylüyor! Nazlı'nın çantasında krem var!
Sende de çakmak var!
Aynı şey değil seninki sıvı, sıvı yasak!
Esas çakmak yasak, yanıcı çünkü!

Millet parfüm, deodorant taşıyor annem güneş kremine gıcık. üçbeş gün sürmesem ölürmüymüşüm niye aldımsaymış yanıma??! Sen niye sigara çakmak aldın içmesen olmaz mı?
Ama onunki ihtiyaçmış?
Benimki ne?
Mecbur değilsin sürmeye nazlı!!
Yol boyunce güneşkremi için didişiyoruz neredeyse yani.
Keşke nazlının tüm eşyalarını atsalar çöpe, de öyle 5 gün pis pe#mürde gezse mi diyor içlnden? Ne güzel kimse beğenmez, kimse bakmaz, yaklaşmaz! Herkes kızı bakımlı özgüvenli olsun ister bizimki aksi. özgüven vereceğine kırmaya çalışır ya. Bana etmediği iltifatı benim yanımda başkasına etmek en büyük zevki sanki.
Daha iyi işte özgüvensiz olursa parmağının ucunda oynatır.sanki.
Diyelim ki atıldı, oradan alırım inadım!
Neyse işte.
Başka bi seferde şöyle;
kapıda iki kere alarm çaldı. üstümü arıyorlar hani şu makinalarla. Annem oradan ilerden atılıyor:

Silikon mu çaldırdı acaba alarmı Nazlı???!!?
Millet de meme silikonu sanıyor, ama bıyık altından gülümseyerek; ondan çalmaz diyor memur!

Ay anne yani ayakkabıdaki tabanlıktan çalar mı?
ne bileyim yeni taktırdın ya!
Ne alakası var silikon tabanlıkla alarmın? Metal şeyler çaldırıyor!

Dayanamıyor ama kabahat illa ki bende olmalı ya. Bi de öyle soruyor ki memura benim tabanlık olduğunu vurgulamama rağmen annem illa da silikon diyor.
çaldırmaz mı silikon yani? Diye sormadan duramıyor memurlara.

Duymayan sanacakki kadın kızının memesindeki silikondan bahsediyor.

Ay anne silikon tabanlık niye çaldırsın alarmı???
Olabilir.
Metal değil ki?
Ne bileyim?!

Yok çaldırmaz diyorlar annem hala keşke taktırmasaydın silikon diye söyleniyor.
Allah Allaaaah ayağım rahat etmesin mi benim anne? Tabanlık çaldırmaz diyorlar işte!
Aman!
Geceleri hiç uyuyamıyormuş hiç! Benim de umrumda değilmiş. Düşünmekten uyuyamıyormuş. Nazlı evlenemeyecek mi diye. Uykuları kaçıyormuş! Bense horul horul uyuyormuşum! Hiç umrumda değilmiş, hiç düşünmüyormuşum annemi! Hıı altı üstü önümüzdeki 40 yıl falan yani, ne ki, altı üstü hiç sevmediğim bir adamla yaşayacak, yatacağım ne var. Zamanla stockholm sendromu da olur belki!
Kaçıl erkek geliyor!

Annem gittikçe çığrından çıkıyor.
Bi ara kafayı kalçama takmıştı, herkes benim kalçama bakıyor gibi geliyordu, bu yüzden arkamdan dibimden ya da yarı arkamdan dibimden yürümeye çalışırdı.
Bazen de böyle aniden yanımdayken beni ittirerek önüme geçerdi, karşımdan bana bakanlar bakmasın diye.
Bana bakanlara gıcık oluyor, bakmasınlarmış, rahatsız oluyormuş!
Hani çirkin bişekilde gözünü dikip bakmak hoş değil ama şöyle bir an için falan neden bakmasın?
Erkeklerin bakmasını istemiyor!
Tabi bunlar beraberken. Ayrıca biyere gideceksem muhakkak bir bahaneyle gelmeye çalışıyor, olmazsa tembihliyor: hemen işini hallet gel ha oyalanma!

Tamam ülkemiz bu açılardan geri ama çözüm kadınların evden fazla çıkmaması mı ya da tek başlarına çıkmamaları mı??
Napalım? Başka çare mi varmış biz dikkatli olacakmışız. Dikkatli olmak demek anneme göre kendimizi kısıtlamak. Ama bunu kabul etmiyor tabi sadece teoride hatta kelimede kendini kısıtlamak, engellemek değil tedbirli olmakmış!

Annemin bi arkadaşı var mesela. Hep bu kafayla yaşamış, önce babası tek salmazmış, annesi zaten tek çıkmaz onu da tek bırakmazmış dışarı, sonra evlenmiş kocası aynısını yapmış. Bahane de senin iyiliğin senin güvenliğin içln. Tabi tek başına hareket etmeye etmeye unutmuş. şimdi kocası da ölmüş, çocukları da olmamış ve tek başına sokağa çıkamıyor, iki blok ötedeki markete bile gidemiyor. Tek başına resmen çaresiz, hep birilerine muhtaç, birilerinin vicdanına kalmış hayatı yani. Güzel mi şimdi bu? Yani bu kadın da  öyle cahil biri de değil hatta ailesi de öyleymiş.
Bi de annem tutmuş kadını küçümsüyor. Eee sen de bana aynını yapmak istiyorsun hatta beni kısıtlayacak bir damat istiyorsun? Ben de öyle olursam ya?

Bu son olay iyice saçma oldu. Evden çıkmaya çıkmaya kötü haberleri izleye izleye sapıttı iyice: agorafobiklik yetmedi (sürekli ne gerek var çıkmaya modunda) bir de erkekfobia başladı.

Beraber bi yere gidiyoruz, kaldırımda yan yana yürüyoruz. Yani bazen böyle benzer bir durumda koluma girer sıkı sıkı yapışır; sanki karşıdan gelen erkekler beni kaçıracak falan, bunun sahibi var annesi sahip çıkanı koruyanı var der gibi koluma dolanır bir de adamlara kötü kötü bakar. Doğru yaptığını düşünüyor hem de. Yani ben annemsiz hiiç bişey yapamayacağım, her zaman annemle hareket edeceğim, mümkün mertebe evden çıkmamaya çalışacağım ama anneme tam da hayalindeki gibi bir damat getireceğim!!
Bu kez de koluma yapışmak yerine, ben biraz daha öndeyim çünkü, kaldırımdan inmeye yeltendi
ama sandı ki ben de ineceğim. Aa şaktı adeta biraz küçük sesle haykırarak Nazlı Nazlı gel gel!!
Bu sırada hala yürümekteyiz, karşıdan gelen erkekler de tabi. Onlar yaklaştığı için annem daha da endişeli biçimde Nazlıı erkek erkek?! Diyor.
Dayanamıyor geri çıkıyor kaldırıma yetişiyor bana, kolumdan çekiştirerek beni kaldırımdan indirmek istiyor. Bir de aynı anda küçük sesle ama korku, isyan karışımı bir ifadeyle Nazlı erkekler erkekler!diyor çekiştiriyor.
Baya kaldırımda itiş kakış yaşanıyor yani.
önce sinirlendirir hatta deli eder, sonra sen kızınca da böyle çok masum, hiçbişeyden habersiz gibi bir rol takınır, bir yüz ifadesi alır ki hem sen kendini suçlu hisset hem başkalarına masum, iyi kalpli annesine bağıran kötü kalpli evlat izlenimi versin.

Sütyenlerimden birine tadilat gerekiyordu, iyi ki bir ağzımdan kaçmış. Yine bana iyilik adı altında kafasına estiğince ik yapmış. Ben yokken bütün sütyenlerimin balenlerini, süngerlerini çıkarıp çöpe atmış.
Bir de büyük iyilik yaptım gibisinden gururlanarak söylüyor; tadilat yaptım diye.
Askısı çıkıp duruyordu sadece yerine dikilip sabitlenecekti.

Baktım gidip, bir de kapıda dikilip teşekkür bekliyor. Anlamamış ki ama neyine tadilat lazım. Annem zaten balen düşmanı, sütyenden nefret eder.

şöyle bi baktım başta.
Hani işte askısı gevşek duruyor.
Askısı mı yapılacaktı?
Hıı demiktim ya yerinden çıkıyor sabitlemem lazım.
Ha ver onu da yaparım.
Ne yaptın ki başka anne, başka bi şey yoktu ki?!
Ha ne bileyim ben düzelttim ben hepsini.
Neyini ya? Dememle bakmam bir oluyor ve hiçbiri bir halta benzemiyor, şekilleri bozulmuş.

iyi olmuş di mi rahat rahat giyersin!
Yine kafana göre takılmışsın tadilat bahane!
Ne güzel oldu işte!
E balenlerini çıkarmışsın.
Sen dedin.
Hiç öyle bişey demedim askısı çıkıyor dedim.
Aman böyle daha rahat giyilir oh!
Yaa.
Rahat işte.
Rahat olmuyor öyle bozuk oluyor, şekil kalmamış bunlarda anne yaa. Niye bana sormadan iş yapıyorsun???
Aman sana iyilik yaramaz!
Biliyorsun işte bana iyilik yaramaz niye hala yapmaya çalışıyorsun??? Yapma!
Rahat et diye ben!
Ben öyle rahattım zaten . şunun şekline bak babaannemin sütyenine dönmüş!
Aman dandik bişey sanki bi şey!


Tabi kendi bana hep dandik şeyleri layık bulduğundan ben de kendime dandik şeyleri layık buluyorum sanıyor. çoktan çöp atılmış, ne süngeri ne baleni kaldı. Zaten anneme göre çalışmamalı, evden çıkmamalıyım, bak o zaman sütyene de gerek yok, kendine bakmaya da : öyle evde pasaklı bakımsız dolaşır hayatımı harcarım. Ben zaten hayatı heba edilecek köle evladım, ablam yaşasın o layık kaliteye. Bana da indirimli ya da dandik şeyler, ben evlide değillm ki hak edeyim. Hem yetimim hem dul kızıyım hem evde kalmışım ben niye güzel yaşayayım? Niye kaliteyi hak edeyim ben kimim ki??

Ay aklımı koru yarabbi.

Bu kaçıncı sütyen mahvedişi. Sanıyor ki o öyle giyilir, şekli kalmamış ki.
Akşam işten geldim, çantamı odama koydum, elimi yıkadım, üstümü çıkartmak için odama girdim. Bir de ne göreyim odamı karıncalar basmış!
Gayri ihtiyari bu ne yaa diye bağırdım. Annem şaşkınlıkla geldi ne var?
Düştüm sanmış. Niye düşeceksem. Sen hep düşüyorsun ama diyor.
Kendi düşürüyor farkında değil demek. Anlatmıştım ya, arkamdan küçük hızlı adımlarla yürüyor nasıl oluyorsa ayağı iki bacağımın arasına giriyor, ya da yanfiri yürüyüp önüme atıyor ayağını ya sendeliyorum ya düşüyorum!
En son caddenin ortasında yere çakıldım. Ay ayağım diyor bir de . Ne işi var benim bacaklarımın ayaklarımın arasında anlamıyorum yani!
çok sinirlendim bir de kendime bakmayayım kendiyle ilgileneyim bekliyor. Dizimin üstüne çakıldım yaa, hızı kesmek için yere koyduğum bileğim de incinmiş, telefonum anahtarlar falan yola saçılmış, hiç umrumda olmayacak! Ve trafik ilerden ışıklardan hareket etti. Ama ben annemin ayağına bakacağım. Hadi diyor hadi! Eşya toplarken ben! Ayyy çok acımış ayağı!
Senin ayağının ne işi var benimkilerin arasında???
çok ağrıdı!
Benim de dizim ile bileğim! Herhalde canıma kastın var seni9 kafamı çarpıp gebereyim bir de trafik geçsin üstümden!

Ya artık anneme dikkat etmekten kendim etrafa bakamıyorum. Sakar oldu olmasına ama bir de o sakarlık kazalarını benim başıma getiriyor! Taksinin kapısını elimin üstüne çekti kapattı!

Balkonda pek kullanmadığımız klimanın arkasına kuş yuva yapmış. Annem fark edince yesinler diye ekmek ufağı koymuş.
Tabi temizliği ben yaptığım için acıma yok döke saça. Odamda yerler yatağımın üstü ekmek ufağı olmuş ki karınca basmış!

Gelmiş düştün mü diyor ayyyyy!
Aklımı tutamadım kafatasında!!

Karınca karınca.
???? Hı?
Karınca basmış odamı!
Hani???

Görmüyor ki gözlük yok, pata pata dolanıyor.

Dur dur basma!
Niye hani nerde?

Pata pata dolanıveriyor daha da dağılıyor.

Ya bi dur dur bi!
?????
Bastın dağıttın iyiceee.
Hani yaa nerede?

Telefonun flaşını tutunca anca görüyor.

Niye hiç anlamamış. Tüm akşam temizlik yaptım ne güzel!

kılçıkfobisi - balık yeme çilesi - boyun kısa kaldı -

her nasılsa konu boy meselesine gelmiş benim haberim yok. sen de diyor uzun boylu olamadın!!
????????????????
 sanırsın basketbolcu çocuğuyum da boyum kısa kalmış. ya biri 152 biri 168 iki insanın çocuğuyum, gene iyi Hülya Avşar'la aynı boydayım :D 163

ama anneme bakacak olursan kısa kalmam saçma, bende bi sorun var. güler misin ağlar mısın?

e nolacaktı ya selvi boylulardan olma değilim.
olsun!
nasıl olsun anne?
olabilirdi.
biz ne yapabiliriz ki soya çekim.
çekememişsin işte.
kime?
???
kime çekecem anne ikiniz de kısasınız.
napalım?

hem beni suçluyor gibi ama kendinde kabahat yok diyelim arıyorsak illa.
hay Allahım yaa.

gene iyi ortalama Türk kadını boyundayız.
hıı çok ortalama, yeni nesil uzun!!
biz eski nesiliz ki, yaşlıyız!
aman be sende. daha uzun olsaydın keşke.
keşke.


kime çektim acaba?? sanki daha uzun olabilirmişim de ben istememişim ya da bir kusurum olmuş.

keşke spor yapsaymışsın!


sanki izin verecek. en korktuğu terlememiz ve üstümüzde kuruması. haftada 1 beden dersinden sonra endişeden ölürdü. bir türlü sual. akıl almaz sorulardı tam anımsayamıyorm ama bunları neden bilmek istediğine bir anlam veremezdim.
hem terlememizden üşütmemizden hem bir yerimizin görünmesinden korkardı saki nasıl olacaksa annemin dünyasında. yüzme dersi var sanırsın devlet okulunda, sentetik eşofmanlarla!!


sanırsın kendi çok sportif! ailecek sporla uzaktan yakından alakamız yok. gerçi kendini sportif bulurdu, eskiden voleybol oynarmış! lise zamaı derste birkaç kere oynadılarsa o kadar.

yahu annem yürüyüş yapmaya bile karşı, beni sahile zor salıyor, bıraksam evde kıç üstü bir ömür geçiririm. tutmuş da sportif değilsin diyor.
Akıllara zarar yaa :DDDDD güleyim mi ağlayayımı???



napalım ailecek sportif değiliz genimizde yok.
ben çok güzel voleybol oynardım yakantop oynardım!!

tabi onların zamanı bahçeli evler. biz apartman çocuğu. nerde oynayacaktık? sitenin bahçesine çıksak annemin aklı bizde olur içeri sokmanın yolunu arardı. nasıl yapacaktık acaba spor?
hay allahım ikilemlerin kadını!

biz de oynardık.
ne zaman ben hiç görmedim!
okulda.
ama okulda herkes oynar.
anne seni duyan da milli voleybolcusun sanır sanki sen nerde oynadın?
mahallede!

eyvah eskilere dalacak şimdi!!!

biz mahallede oynayabilir miydik? apartman çocuğu, inek öğrenci! ne bekliyorsun? beden dersinden sonra üşütmeyelim diye ne kadar korkardın nasıl sporcu olacaz?

napayım haksız mıyım?  ya hasta olsanız okula gidemeyip derslerden geri kalsanızdı ya??


annem nasıl bir hastalık hayal ediyor acaba? verem falan mı? buradan mahvolmaya bağlar artık. beden dersinde üşütüp hasta olup okula gidememişiz derslerden geri kalmışız bu yüzden okulu bitiremeyip mahvolmuşuz!!!????

yemeyle de ilgili tabi. az yerdin sen hep.
ben mi?
hıı.
niye 75 kiloya çıktım peki?

hah sonunda suçlama kendine mi dönecek ne? ama konu kapının çalmasyla kapanıyor. işine gelir. söyletecek şimdi. az yiyormuşum. her lokmam zıkkım olduğu içindir. annem çok ama çok mutsuz bir insandı, suratsız, sinirli, dırdırcı, insanda iştah kalmaz bırakmaz, sofrada beş karış surat azarlana azarlana görev gibi yenen yemeklerle dolu sofra tarihimiz.

sonraları ben artık kendimi ezdirmeyim çata çata cevap verip kavga etmeye başladığımızda da, her durumda barış sağlamak için börek çörek kek yapıp burnuma dayama yöntemine geçti. ben de zaten stresliyim, ergenim, yedim, çıktım 75 kiloya ya.
sivilceli şişko inek. işine geldi tabi. şimdi daha iyi anlıyorum. böyle bir tipe erkekler bakmaz, okulda aşk meşk yaşamaz, kimse bakmaz, peşine takılmaz. oh güvende olur kafası. nasılsa birini bulur kakalarız.

bir de tabi üniversiteyi anlatan şehir efsanesi gibi mahvolma hikayeleri dinledik. ohoooo. daha iyi şişko sivilceli bir ineğin peşine takılan olmaz, annemin en büyük korkusu, bir erkek benden hoşlanmasın, hele peşine takılır falan. buradan aniden mahva geçeriz. niye başımdan atamıyorum mesela? ya da belki ben de hoşlanırım. hayır!!! peşine erkek takılacak mahvolacak!!
annemin kafası.
okunacak iş bulunacak adı görücü usulü sayılmayan ama resmen görücü usulü olan şekilde evlendirilecek.

bak ne kadar güvende hayatım. hayatımı mahvedecekse 1 kişi, ilk kişi ve nikahlı kocam olmalı!!!

nerden nereye geldim gene ama buradan boy meselesine döneyim.
tamam bize süt içirdi, yoğurt yedirdi, ailecek peynir manyağıyız mesela. ama mesela omega3 alamamışızdr. doğru dürüst balık yemedik biz büyürken. ne zaman yesek en büyük zıkkım olurdu. masa kavga masası. ağzına balığı atamazsın annen çığlık atar!!

kılçık fobisi iş başında. ayıkladım dersin. inanmaz. önce bizimkileri kendi ayıklar sonra kendininkini.
öyle sofrada bzi aptal gibi bekleriz, tabi balık buz gibi olur. annem söylenir balığa nefretini.

işte birazcık ton balığı. ama ondan da çok korkar. ya ağzına kılçık gelse çıkarmaz mısın? çıkaramaz mısın? tamam pek hoşa gidecek bir durumdeğil. ama annem bundan nefret eder, tiksinir, hatta midesi bulanır.
sırf ağzına kılçık geldi diye kaç kere masadaki tüm balıkları kusar gibi çöpe attı ve bir daha assssla almayacağına yemin etti. yaa biz yiyecektik! kılçık var! çıkarırız. çıkmıyor işte!!

evet bu ciddi kılçık fobisi sayesinde ton balığı bile yiyemedik. bir keresinde ortasında kılçık çıkmış. mesela bu olalı 20 yıldan fazla olmuştur annem hala ben alacak olsam tekrarlar aynı şeyi.

sen yeme kızlar yesin değil mi. olmaz. boğazlarına takılırsa ya?

hala aynı kafada, imkansız değiştirmez fikrini. şu balığı yersen 200 yıl yaşayacaksın, şu balıktan yersen dünyada barış sağlanacak deseler yemez.
inat sabit fikir. ne zaman zaten alsak zıkkım eder.

mesela bir ara bir kan testi yaptırdım, hatırlamıyorum artık neydi, doktorum bol bol balık tüketmemi söyledi.
 annem umursamadı bile. o da eksik olsunmuş. napalım başka şeyden alırmışız protein falan.

mesela belki bol balık yiyerek büyüsem daha uzun olabilirdim belki de. 180 olacak halim yok da belki 170 olurdum.

aama anneme kalacak olsa kısa kalmam benim kabahatim.

-------------------------- misal.


şimdi kendi balık yemekten nefret eder, ciddi bir kılçık fobisi var. Es kaza yiyecek olsak da zıkkım olur. Yemin eder bir daha yemeyecekmişiz, eve sokmayacakmış!
Desen ki ama o proteine işte omega3'e ihtiyacı var vücudun. Aman o da eksik olsun der. Tecrubeyle defalarca sabit.

Ama tut ki balık kısmından geçiyoruz marketin, bana alalım der. Biliyorum o balığı ben zıkkım olarak yiyeceğim. Her zaman. istemem.
O zaman da der ki ama vücuda lazımmış yararlı yağlar falan varmış balıkta. Ben gene boşver başka zaman falan diye konuyu kapattırırım. Israr eder alalım, faydalı.
Ben de kendini taklit ederek başka şeyden alırız onları, o da eksik olsun falan derim. Aynen annem bu durumda ne diyorsa onları tekrarlarım.

Ama ne oluyor bilin?
Annem bana bilmişlik taslayarak nutuk atıyor! Olur muymuş lazımmış vücuda Nazlı! Gençken almak lazımmış Nazlı! Başka şeyden alınmazmış ki Nazlı!

Kendi dediklerini tekrar ettiğimin farkında değil!

Bana kalsa hergün yerim. Ama annem yedirmiyor ki. Evde yasak ayrı dışarda ayrı. Hem kendininkini bana ayıklatır hem de sonra e soğumuş bu bişeye benzememiş der! Hay Allahım yaa.

şimdi de balık yemek istemeyen bilinçsiz kızına balığın faydalarını öğretmeye çalışan süper bilinçli, aklı başında ve düşünceli anne rolüne bürünüyor. Ciddi rol be! Eller kollar mimikler. Resmen etraftan onay bekliyor.

iyi alalım madem.
Ne alalım?
En kılçıksızı somon anne.
Ay ben somondan bıktım!

çok yedik sanırsın 6 ay önce!

Dil o zaman.
Ay o da yamyassı!

çalışana soruyoruz, sıralıyor, annem burun kıvırıyor! Sonunda somon alınıyor.

Akşam gene aynı sahneler; balıktan nefffffffret ediyor. Pislik yer gibi mimikler, kılçıkfobi! Bana da zıkkım ediyor!
Yanlış anlama.
Deli ceket.
Zııırrrrrr.
Alo?
Nazzlııı?
Efendim anne?
Hani senin bir ceketin var ya?
Hı?
Hiç giymiyorsun hani?
Ee? Hangisi?
Onu Seher'e vereyim mi kızı severmiş kırmızı, giysin yazık!
Hangi ceket???
Kırmızı var ya uyduruk, hiç giymiyorsun!!

iki koyu kırmızı ceketim var benim, ikisi de uyduruk değil. Kırk yılın başı sonunda yardımcı tutuldu. çünkü protesto ettim bir çeşit. Ne zaman bi iş yapacak olsam durduruyor, yapma yorgunsun hafta sonu yaparsın yapma ben bi ara yaparım gibi şeyler deyip engelliyor. Haftasonu napacakmışız ki zaten rahat rahat yaparmışım!! Takık: ona göre haftasonu temizlik yapılır napılacak ya? Millet eğlensin, gezsin, sosyalleşsin, etkinliklere gitsin bize ne? ilerde kocanla. Biz gidemeyiz biz yapamayız... Dul ile evde kalmış yetime ne yaraşır: pısıp evde oturmak, mecburen ve görevlerle yaşamak, anca yemek yemeden keyif alabilirizl; bizim hakkımız yok ki??!!! Ben de haftasonumu böyle heba etmek istemiyorum. Ben yaparım demesi de yalan valla! Hiç yapmıyor. Bıraktım 2 ay evi pislik götürdü. Ha tabi kadın çağırırız der durur, ama o da yok, arayayım mı dedim mi aman çekemem de çekemem der. Aylar geçer. Sonunda mecbur kaldı çağırdı işte.


Hangi kırmızı ceket??
Tamam tamam. Onu mu?
Anne hangisini diyorsun?
Kırmızı kırmızııı?
Anladım verme!
Hani o hiç giymediğin, dandik naylon olan.
Naylon değil o anne deri deri! Verme sakın!
Tamam tamam kötü olan!
Anne kötü değil verme sakın!
Kötü olanı vereceğim o zaman?
Ya verme diyorum hiçbirini deri o!
Ay tamaaam!

Bu arada arkada kadında konuşuyor vırvırvır. Sonradan anladım sırf annemin kafasını karıştırmak için konuşuyor, belli ki önceden de şişirmiş: annem böyle eleştirel, didaktik, bişeyi beğenmeyen, sert durur ama birisi iltlfat etsin, kibarlık yapsın, biraz da pohpohlasın, yelkenler suya iniverir. Hele bir de acındırdıysa, hele söz konusu bir evlat bir anaysa... Faydalanmış işte fark etmiş de.

Tamam tamam dedi kapattı, ben ne bileyim anlamadı? Anlamamış, kadın punduna getirmiş yani. Bir de aç gözlü, başka bişey değil deri cekete göz koyuyor!

Eve geldim, unutmuştum yani o hengamede.
Epey bi zaman geçti. Hatta sabah oldu.  o gün de siyah bi elbise giymiştim, şimdi dünkü ceketi giysem matemli gibi olacam bari renkli bişey giyeyim dedim kendi kendime.
Benim odamdaki dolaba da böyle kaban, ceket falan sııımıyor, onları başka ortak bir dolapta tutuyoruz annemin odasında. Oraya bakayım dedim. ilk anda da far etmedim, bi ceket seçtim, giydim. Kapağı kapatıyordum ki aklıma geldi hangisini demiş. Aklıma takıldı.

Aa yok. Deri ceketim yok! Başka gözlere bakıyorum, yok.
Annee verdin mi ceketi??
Hıı verdim.
Yaa aman anne yaa!!
Hiç giymiyordun ama! Aman boşver giysın kızı işte yazzık! Zaten dandik bişeydi!
Ne dandiği anne ya offf!
E uyduruuk naylon bişey!
Ne naylonu yaa gerçek deri o gerçek! Dedim sana deri o verme diye!
Aa? Deri mi o?
Deri tabi gerçek deri anne yaa!
E niye demiyorsun nazlı aah ah!
Dedim ya deri o verme sakın diye!
Demedin!
Dedim!
Demedin kızım aaa!
Dedim anne dedim! Hatta arkadaş sordu.
Aaa!! Bilsem vermezdim!
Ay dedim dediim!
Ne bileyim? Ben bilmiyorum ki deri ceketin var???

Ayyyy! Kendi aldırdı hatırlamıyor. O da sırf birisiyle yarışmak için, ablamın kayınvalidesinin bilmem kimi,  bir de başka bir hanım falan vardı bi geldilerdi Mersin'e de Forum'da dolaşmıştık, illa da aldırdı bana. Hava atacak bi de tabi. Bakk öğretmen hanım ne kadar bonkör, bak kızından hiç esirgemiyor, ne kadar iyi bir anne!

Nasıl bilmiyorsun sen aldırdın ya?
???
Hani dünürler gelmişti falan.
Haa. indirmliydi neyse canım.
Ne indirimi? 800llra o anne, temizllikçiye verilir mi yaa? Ay hayret bişeysin resmen dolandırmık yaa!
Aman canım sen de ne dolandırması?
Kandırmış işte basbayağı, görmüş deri ceketi göz koymuş!
Napalım zaten hiç giymiyordun ki!
Sen giydirmiyordun anne! Ne zaman elimi atsam bir bahane! Yağmur yağacak gibi, kalın gelir, elbisene uymaz, aman okulda yıpranır yazık!
Aman giyseydin sen de o zaman bak yemeyenin malını yerler! Demek!
Ayyyy! Kalacak bi de yani kadında?
E napalım hayrını görsün!
???? Ya sen milyoner misin nesin? Yeni gelmiş temizlikçi kadına 800liralık ceket verilir mi???? Bana giydirmedin o hayrını görsünmüş! Sonraki her ay ekstrelerde taksiti görünce anlamayıp bu ne diye sorup sonra da söylendin ama! Hayretsin yani! Bana yakışmıyor da elin yardımcı kadınının kızına! 800 lira yaa 800!
Amaan sen de! Sanki çok! Alırsın gene!
Sen 800lirayı anladın mı anne? 80 değil 800 TL!! Milyon milyon!
????????? Nasıl 800??
Ay nasıl 800 olacak yaa?
O kadara ceket mi olur?
Deri ceket deri gerçek deri! inek derisi yaa! Derimod'dan aldık ya! Tabi görmüş etiketi göz koymuş! Ah anne ah!
???????? Aa deri mi naylon gibi?? imitasyon deri yani değil mi?
Ayyyyyyyy! Ne imitasyonu anne? Gerçek diyorum yaa Derimod'dan!
Aaaa???
Dedim ya sana verme sakın deri o deri!
Aaaaaa?? E ben deli dedin sandım, sevmiyorsun yani?
Yok artık!
Ne bileyim olur olur!


Tabiii nazlı'dan herşey beklenir. Her ekstre geldiğinde bu 100liralık taksit ne diye telaşla soran kadın unutmuş! Kıymetinde 2 kete giyebildim 4 yılda, hep engelledi. Hah şimdi oldu mu???

Ara bari.

Dolaba bakınıyor.

Dolabı değil annecim yaa! Kadını kadını.
Arayayım mı?
Yoo kalsın canı sağolsun bi maaşı daha yatırır bi tane daha alır veririm ona, oğlunun varmıymış deri ceketi ona alırım!
???? Ya.
Ay ya diyor yaa! çalışıyor hepsi kendileri alsın salak mıyım ben?
Geri mi isteyelim?
Yok işte gelsin de ona uyan ayakkabımı vereyim kombinli giysin kızı! Hem bundan sonra temizliğe gitmesin ben bakacam onlara! Napalım canım feda olsun. Böbrek, ciğer falan lazım mıymış??
Aman be sen de!

Açar mı telefonu??

Açmıyor.
Açmaz tabi. Oh yalap yap bi iş yapmış hem gerçek deri ceketi götürmüş hem para almış ooooh oh! Başka bişey lazımsa vereyim!

Açmaz tabi. Ben dedim eskisini çağıralım, yok çok konuşuyormuş. Ama en azından becerikli, dürüst. Yok sevmiyorum onu. Bilmem kimlerinkini çağıralım! Hah işte oldu.

Bunu ben yapsam aylarca yüzüme vurur! Hem giydirmeye kıyamaz hem hiç giymiyorsun bunu der hem sonra niye unutur dandik sanır!

Yerine bişey verelim bari.
???? Yok artık.
Ama ayıp olacak.
Ya ne ayıbı ya sen de resmen punduna getirmiş! Benimle telefonda konuşurken seni boşuna mı oyaladı sanıyorsun? Beni duyma diye. Oooh yalapşap iş yap 100lirayı hem de gerçek deri caketi kap! Ooh oh! Zaten gözleri felfecir okuyordu!

Gözler devrildi, çevrildi. Niye? çünkü 100 değil 150 lira vermiş!
Laf sokma.
Niyeyse nerden icap ettiyse annemin iki eski arkadaşı geldi bize.
Tabi konu dönüp dolanıp bana geldi. Annem artık utanç duyuyor hala evlenmemiş olmama. Resmen.
Aslında bir sözlüm varmış! çok ama çok iyi bir adammış, çok ama çok saygılı, efendi, kibar, temiz, düzgün, işi gücü yerinde, akıllı, eğitimli, çok iyi bir gençmiş! çok iyiymiş çok!
Serdar'ı kastediyor. O kadar kompleks yapmış ki sözlü diye yalan söylüyor. öyle çıktılar mı diyecekmiş yok!! Yakışırmıymış hiç!???
Tabi hanımların yüzü gülüyor ilk anda. Sonunda bir bekar, bir özgür daha hapse düşecek, cendereye girecek ve her Türk kadının sorumluluğu, mecburiyeti olan artarda doğum ve kocayı çekme işlerine hayatını adayacak! Sonra mutsuzluğun acısını ev işleri, çocukları yönetmeden çıkaracak ve nasılsa kendi çocukları olan evlatlarını azarlayarak rahatlayacak! Nasıl? Güzel dii mi?

Ama ikte Nazlı istemedi! Diyerek kadınları da şok ediyor, ki beni sorgulayıp yargılasınlar hatta keşke azarlasalar! Bi ders alsam da koşup gardiyanıma sığınsam, yalvarırırm beni al nikahına Serdar desem, kölen olurum desem!
Yani öyle anlatır ki mahsus Serdar bulunmaz hint kumaşı ama ben gerizekalı ve kötü bir insan olduğum için kaçırmışım izlenimi verecek. Yani annesi mükemmel, destekliyor, evlendirecek, damadını çok sevmiş ama aptal kızı kaçırmış bu fırsatı! Annesinde hiiç suç yok.

Süslenmeye ne gerek var?
Niye süslenmedin?
Süslenmeye gerek yok!
Süslenmeyecek misin?
Bi yere gideceksek önceden planlasak bile stres yapıyor. Evden çıkmak onu sinirlendiriyor sanki. Sürekli öf pöf dırdır! Benim asabımı da bozuyor, gezecek hal kalmıyor. Ben de sinirli oluyorum, sonra mağazalarda bana sinirlisin! Hiç bişeyi beğenmiyorsun diyor.
Kendini hep normal ve haklı bulur. Hep başkaları özellikle de ben kötüyüm.
Hergün müjdeli haber gibi, okuldan gelir gelmez ölüm haberi veriyor bir heyecanla. Ardından akşamları survivor işkencesi yetmez gibi (hiç izleyecek bişey yok bahanesiyle hergün izliyoruz) bir de uzun zuzun, detaylı, olaylı şu stil programını anlatıyor. Ama sanmayın ki iyi bişey, heyecanla anlatıyor. Annem karamsardır kabul etmez ama, kötü şeyleri sever. Anıları bile.
Altından, içinden tayt giymek, tişört giymek
Hala elli kere söylememe rağmen sabah mutfağa girer girmez tost makinasının fişini takıyor.
Anlayamıyor yaa.
Yanıyor diyorum takma gerek yok!
Haa tamam.
öbür gün gene aynı.
Anne şunun fişini hemen takma tost yanıyor!
Haa? iyi.
Ne iyisi yaa? Yanık yiyorum! Kanserojen bişey!
Haa? E yakmadan ye!
Ooofff şunun fişini takmasan yanmamış yiyeceğim ama!
Sana kolay hızlı olsun diye ben takıyorum.
Takma diyorum işte erken oluyor, ben hazırlayıncaya kadar fazla ısınıyor yanıyor!
Aman tamam!

Bu defa da tostumu kendi yapmaya başladı ama hergün bi başka boy! Kendi kafasına açlığına göre. Ama o kadar farklı uç noktada kl! Bigün kol kadar bir gün kuş!
Ve tabi yanıyor gene!

Ne kadar küçük olmuş?!
???
Dün kol kadardı. Kendi kafana göre yapıyorsun haa.
Ya kime göre yapacam????

Tabi beni düşünmesine ne gerek var?

işte her gün aynı şey. Her gün. Arada bir unutuyor ama sonra hatırlayıp yine.
Bazen de benden önce kalkmamış oluyor ama ben tuvaletteyken koştur koştur mutfağa seğirtip önce sigarasını yakıyor sonra tost makinasının fişini sokuyor! Duyuyorum sesini. Seslensem de duymaz.
işte annem böyledir; beni dinlemez, kaale almaz, saygı duymaz. O kendi aleminde doğru, iyilik neyse onu yapar, ardını önünü düşünmez. Sonuna kadar da yaptığına inanır. Sabit fikirlidir, inatçı ve dediğim dedik, illa kendi dediği olacaktır.
Kendi dediğini değil diyelim benimkini yapıyorsa surat asar, oflar, şikayet eder, dırdır eder, zehir eder. Kendi dediği yapılıyorsa da memnun olmaz, yetmez!

Dinlemiyor umursamıyor ya beni. Tost yanıyor sevmiyorum zararlı yanık şeyler diyorum hiiç tınmıyor. Dinliyor gibi yapıp tamam hııı diyor ama yine geri aynı!

Sonrada bana bağırıyorsun çok kavgacısın diyor. Ama iyilikle, mantıkla anlatmam da yaramıyor ki işe. illa kavga çıkacak ses yükselecek. Yoksa anlamaz dinlemez tınmaz umrunda olmaz. Anca öyle aklında kalıyor. Sinirlenip çok tepki vereceğim, bağıracağım, o uzatacak ve bi süredir biriktirdiği 'kusurlarımı' bir bir önüme dökmeye kalkacak ben laf yetiştireceğim. iyice uzayacak kavga. Sonunda küsecek.

Ancak böyle aklında kalıyor!
Fotoğrafa bakıyoruz.
çok kısıyorsun gözlerini!

Bir kusurum daha!

E güneeş!
E nolmuş?
Güneşe doıru gözümü tam açayım mı?
Aaaç ne ki???
Banyodan çıktım, temiz çamaşır almak için çekmeceme yöneldim açtım. Bir de ne göreyim???
Hiç tanımadığım bir külot!
Gayri ihtiyari çıkardım, bakıyordum.
Annem her zamanki gibi elinde sigara evin içini turlayarak, sigara dumanını adeta eşit biçimde yaymaya çalışıyor!

Hah Nazlı komşu verdi, külotun düşmüş!

Evet anneme göre ben külotlarını düşoren biriyim! Oysa kendi asmaya ya da toplamaya bile çalışsa çamaşırları, muhakkak benimkilerden birini düşürür. Hatta portatif çamaşırlıktan bile! Alır çırparken hoooop aşağı uçar. Görmez de çoğu zaman. Sonra ağaçlardan balkonlardan komşulardan çamaşır topla!
Ben düşürmedim ki, der hep.
Neredeyse her düşen çamaşır benim sanılacak.

Benim değil bu!
Komşu getirdi ama seninmiş!

Hay Allahım yaaa!

Değil anne! Kimbilir kimin.
Aa senin değll mi?
Hayır diyorum ya!


Hem kimbilir nereye düşmüş, nerelerde sürünmüş, getirmiş çekmeceye bir de düzeltip, koymuş! Bari kirli sepetine at!
Yani cidden benim olsa orda burada sürünmüş pis külotu giymeme gönlü razı! Nerede o 90larda 2000lerin başında kafamızı ütülediği hijyen takıntısı???
Eser yok! Hem öğretti hem dayattı. şimdi tamamen reddediyor.

Ee kimin o zaman?
Ne bileyim ben?
Ama seninmiş diye verdi!
Annecim benim değil, ay komşu benden iyi mi bilecek don koleksiyonumu???
Aman tamam!
Tamam tamam da bu pis şeyi niye çekmeceye koyuyorsun anne?
Nereye koyacam ya çantana mı aaa??
Pis şey nereye konur?
Niye pismiş yahu?
Ayyyyy delirecem yaa niye pis diyor? Hem elalemin g.tünde durmuş, hem balkonlarda yerlerde sürünüş, elden ele gezmiş. Daha ne pis diyor!???
Haaa.
Haa ya. Benim olsa öyle balkonlarda sürünmüş giydirecen yani!
E giyme!
Giymeyecem zaten! Benim olmuş olsa farketmeyeceğim kirli olduğunu!
Anlama kıtlığına bir örnek:
yıl 90larda bir gün. Annemin bana inatla sütyen almak istemediği, şiddetle karşı çıktığı, bak ablan istiyor mu onunkiler daha çok çıkmış dediği, komşumuz zeliha teyzenin arada sırada memen çıkmış mı kontrollerinde hiç beklemediğin anlarda mememizin avuçlanıp yoklandığı, annemin buna güldüğü, benim sinirlenmemin gereksiz olduğıuna karar verdiği yıllar. Tabi ablam ses çıkaramaz ki sonraki yıllarda da anlayamadığı bir meme ellenme olayı var.
Bi kere eline vurmuştum farkedip zeliha teyzenin. Hani annemin ev işinden, bir kaç uğraştığı şeyden komşulukla alakası olmazdı da pek onun arsızlığı çat kapı bizde, gelir gelmez memeleri avuçlanır evin kızlarının.
Kafa elleyenin erkek olmadığı sürece taciz değil, normal ve her zaman ellenebilir.
Eline vurdum diye annem bir hafta azarladı beni, terbiye dersi veriyormuş. Kadın da güldüydü ostelik ama klbarlıktanmış!
Yani evimize gelen her kadın beni istediği gibi mıncıklayabilir öyle mi? Benim rahatsız olmaya tepki göstermeye hakkım yok!
Kavga çıkıyor tabi. Ama o zamanlar 13 falanım bu kadar laf yapmıyor ağzım ama mücadeleyi bırakmıyorum.
Tabi her zaman ki gibi her konuda ben suçlu ben kötüyüm!
Mesela sonunda sırf sen haklısın biraz da dememek için, sırf kendi haklı olmak inadından caymamak i.in son kozu vardır annemin hep: bak ablanın da asabını bozdun!
iyi bundan sonra kim bana naparsa istemediğim çenemi kapar otururum sizin huzurunuz kaçmasın aman!
Kadın ama o! Erkek değil ki??!
Kapı çalar; Nazzzzzlıııııııı kapıııı!
Ben anlarım seslerde meme ellemeci teyze, açmam, ablam açsın, onunkini ellesin bana ne!
Ha benim ellemeye hakkım yok ama terbiyesizlik olur, ama ben küçüğüm, o kadın, bana her şey yapılabilir. Mesela o zamanlar kafayı şeyime takmıştı; bi gün ağzımdan kaçırmışım vaginamın iç dudağı hakkında demek. Kafayı takmış illa da bakacamış anlarmış. Büyüme çağındandır ama bakayım anlarım diye tutturur. Yok vazgeçtim! Anlamaz. Günlerce haftalarca başımın etini yedi bakacam diye, her üstümü değişmeye gittiğimde peşimde. Hadi soyunurken bi bakıvereyim.
Bir de şöyle bir saplantısı var ya, sabit fikirli ve inatlığın dışında; illa dediği olacak. üstelik beni hiç ciddiye almaz, hayırdan anlamaz, üstüme üstüme gelir, sonunda patlatır aşırı tepkiye neden olur. çünkü başka türlü anlamıyor laftan. illa da kalp kıracaksın, küstüreceksin. Hala aynı.

Ha bir de olur olmaz anlarda popo avuçlama sevdası var. Ay ne güzel oynuyor diyerek. Sokakta falan da yani. Sonra yapalayıp ıslak ıslak elleye elleye öpmeler var. Biraz da gövde gösterisiydi bu: bakın kocadan boşandım ama çocuklarımı çok seviyorum bakkın! Kanıtlama çabasıydı. Tepki verirsen kendi kızım değil misin, ben doğurdum istediğimi yaparım der.
Senin ne hakkın olacak nazlı sen piyonsun, insan değil.

Hatta bi kaç sene önce birden hatırlayıp şeyime bakmak istedi, hala öylemiymiş o anlarmış bakacakmış. Hemen savunmaya geçtim sen ben onla bunla düşüp kalkıyorum sanıyor kontrol etmek istiyorsun diye. Anca öyle vazgeçti. Zaten daha önce de kist yüzünden doktora gitmelerim de peşimden gelmişti, hayalinde doktorla karşılıklı oramı incelemek var, hatta ultrasonla bakınca tepki bile göstermiş, bekarlara böyle bakıyoruz deyince bozulmuş suratı asılmıştı.

Neyse 90larda 93 falan olsa gerek ben 13 ablam 16 gibiydi.
 Bak ablanın daha büyük istiyor mu sütyen?
 Erken daha! Zaten bulunmaz ki küçükler!!
Seninki de küçücük anne!
Ama ben anneyim işte!
Hem benimkine göre var daha büyük benim!
Büstiyer gibisinden alırız zaten.
Yok! Gereksiz daha erken!!
Ya sallanıyor gibi ama!
iki kat atlet giy! Bluz da giy içine!! Ablan öyle yapıyor!
Hıı oğlanların gözü orada!
Yok canım sen de!

Anlamaz ki kafasızlar.
Bi gün tenefüste ablam bi arkadaş ve ben geziyoruz.
O sıra oğlanların hormonları başlarına vurmuş gözler fıldır fıldır.
Belli ki memeden bahsediyorlar, bi ara kaptırmış kendini eliyle hareket yapıyor biri. Hani güya kamufle edecek iki eliyle ampul takar gibi hareketler ediyor.
Ablam da el sallamış sanıyor kendine, salak salak sırıtarak hahiho kikirdeyerek, çocuğa çünkü sınıf arkadaşı, el sallıyor heeeeheee...
çocukları bir gülme alıyor, ablamda gülüyor. Arkadaşımız da anlıyor aslında.
El sallamıyordu ki.
Ya ne haahahahah??? :):):):)
ben söylesem ne fayda? Diil mi seda?
Bence de.
Ne?? :D :D :D
göğsüne bakıyorlardı  bence.
Ya???
Bence de diyor seda.

Konu kapansa noluur açılsa nolur? Anlama kıtlığı varken??

Mecburen bi arkadaşımla gidip büstiyer sütyen almıştım kendime.
Annem kızmıştı, hala çocuk gibi görmek istiyor ama bir yandan da çoktan namus korumayla ilgili üstü kapalı nasihatler, mahvolmuşların şehir efsaneleri anlatılıyor.
Mesela ama adetle ilgili fazla bişey anlatmamıştı, sadece ben ablam önce olduğıu için biliyordum.
Gerçi annem yıllaar sonra kadın doğıum uzmanına kist olabilir diye gittiğimizde beni susturup kendi konuştuğunda ve kısaca durumu izah edeceğine uzatıp ve ennn başa sardığında Nazlı 98'de ilk olduğunda çok aşırı sancılanırdı falan diye girmişti.
98 değil anne  93.
Yok 98!
93 anne!
Ay 98 Nazlı eminim! Aa!cıkcık.
üniversite de mi ilk adet oldum ben yani???
????
98de 18 yaşında oluyorum ben!!
Ee?
Ne e'si?
Geç olmuşsun o zaman yani öyle mi?
Hayır anne tam zamanında 93te 13 yaşımdayken ilk oldu.
Ben 98 biliyorum ama!
Yanlış hatırlıyorsun demek karıştırmışsın.


Aa hiç olur mu o hiç yanılmaz asssla şaşırmaz karıştırmaz! Sen bilmiyorsundur ne zaman oldun?!

Surat asıyor, bozuluyor ama geçmişten bahsetmeye devam ediyor... Zor sustu da adam konuştu.
Sonra durdu durdu; bi doktorla konuşurken düşünmüş, kafasına takılmış çünkü assssssssssla yanılmaz, emin olmuş, yok diyor sen hatırlamıyorsundur ablandır o sen 98de oldun ilk!
iddiaya devam!

Ablam 91de oldu anne!
Olur mu hiç canıııım aaaaa! Küçüktü o zaman!
13,5 yaşındaydı.
Eee küçük işte!
Normalde 12-13 yaşında olur ilk zaten.
????

Konu kapanmıyor tabi. Yok boyunca toplu taşıma aracında bile üstü kapalı tartışma. Hala 98de diyor.
Anne 98de ben kaç yaşında olurum??
18.
Eee.
Ne e?
O yaş geç değil mi, geç işte, geç olmuşsun demek!

çok uzuuuun zaman inat etti kabul etmedi evde.
Ben geç olmadım normal zamanında diyorum işte diyor 98 0ldun, Geç olmuşsun demek?
çok iyi hatırlıyormuş! Eminmiş!

Durup durup düşünüp benim dediğimi çürütmek istiyor. Oysa az önce uzun  uzun, detaylı detaylı anlattım ilk adet günümü.

Bir süre sonra 'ama' ile dönüyor bana. Ama şöyle şöyle olmuştu. işte 93te o. Ama böyle böyle de olmuştu. O da bambaşka bir yıl. Ama bu bu olmuştu. Ablamdı o anne.

Yok ama. inat.
Doktorun yanından ayrılırken bile tartışıyor; kazanmak için yöntemi gene beni suçlamak: sen bana bunak mı diyorsun yani? Bunadım mı da ben hatırlamıyorum? Diyor.
Tamam sen yanlış hatırlamazsın ama ben kendi özel günümü bilemeyecek kadar salağım! Sen de bana gerizekalı diyorsun o zaman! istersen hazır hastanedeyken bana gerizekalı raporu alalım!!!
Hafta içi çalışılır hafta sonu ev temizliği yapılır harıl harıl. Gezme eğlenme bi yerlere sinemaya gitmeye gerek yok. Zaten hakkımız da yok bizim, biz gidemeyiz ..... ilerde gidersin, o ileri hiç gelmez. Harıl harıl ev işine dalar, çocukları odaya hapseder, tuvalete bile çıksa kızar azarlar hıncını alırsın. Sonra gönlünü almak için pasta börek yapıp yedirirsin, kilo alr ve sen de götün çok büyümüş haa dersin! Beğenmezsin! Nasıl güzel değil mi??
Biz alamayız.

Böyle bi cümlwyi çok duydum daha küçüklüğümden beri.
Belli mağazalar vardı biz vitrine baksak, gözümüz takılsa annem yapıştırırdı: biz alamayız oradan.
Neden? Belli değil. Açıklamaya hacet yok. Annem diyorsa öyledir. Bitti.
Yıllar geçti Mersin'de çok geç kalınarak bir AVM açıldı; Forum.
Biz eskiden en fazla arada bir YKM'den alırdık, sonra başka küçük butiklerden.
Forum'un açıldığı ilk yıl annem sürekli biz oradan alamayız derdi.
çok zaman değil en fazla 7 sene oldu galiba.
Ne zaman bahsi geçse biz alamayız derdi. Hani daha önce Ankara ve İstanbul'da bulunduk, hele Ankara'da daha çok ve bazı Avmleri gezmiştik. Annem o zaman da sürekli alamayız biz oradan derdi.
Ne olmuşsa neyden etkilenmişse artık sabit fikir gibi korku gibi bişey oluşmuş. Değişiklikten de hoşlanmaz ya. Sadece demekle kalsa engellemeye çalışır bir mağazaya girmeni. Hani sanki Gucci'ye giriyorum.
Dırdırdırdır biz alamayız.
içeri girince de bi tuhaf, utanıyor gibi. Lüks mağaza çalışanları da daha bir havalı görünür ya; oysa asgari ücret+primle çalışan kimseler: ama annem adeta utanıyor sanırsın Sabancı ailesi İngiliz prensesi çalışıyor.
Girmeyelim biz alamayız.
Sürekli bu. Almasak da bakacağız diyelim ablamla ben yok bakmayalım. Kaç kere bizi kapılardan çevirdi vazgeçirip baktırmadı.
Bi zaman baktık mesela Beymen, Park Bravo, İpekyol falan bu alamayız dedikleri annemin. Alınmayacak kadar da değil hele indirimde. Ama annemde kalıp sabit fikir oluşmuş.
Biz ablamla bakmıştık o kadar da pahalı değil.
Yok çok pahalıdır biz alamayız.
istersek alabiliriz anne bir araba parası değil.
Pahalıdır ama.
Kaliteli ama.
Olsun çok pahalı verilmez.
Ne kadar biliyor musun sanki?
Dergilerde oluyor, çok!
Sanki hepsi Beymen mi?
çok pahalı Nazlı biz alamayız!
çok pahalı olmayan şeyler var.

Sabit fikir fobi olmuş. Ne gördüyse artık dergide 25bine çanta falan mı?
Nasıl saplanmışsa fikrine imkanı yok dönmüyor ve bir ömür önünden geçsek hergün öyle mağazaların içeri girip bakmamalıyız bir aşağılık kompleksiyle büynumuzu eğmeli başımızı çevirmeliyiz!

Neyse hep böyle benzer örneklerle dolu alışveriş maceralarımız. Forum'un ilk yıllarında da böyle bazı bağazaları görünümonden dolayı pahalıdır alamayız'la mimdedi, baktırtmadı. Hatta girecek olursun koluna girip çevirir seni biz alamayız Nazlı!
Olsun bi bakalım göz zevki, alamayacaksak da bakmak yasak mı? Niye utanalım ki bundan?

Girdik ama bu sefer şöyle bir göz gezdirip çıkmak isterdi, elleme Nazlı!! Hadi yeter!
Sanırsın 50binlik bişey.
Anlatıncaya alıştırıncaya kadar....
Böyle böyle korkmadan zorla her mağazaya girmeye alıştı. Ama korkuyla. Ne var ki almayacaksak da almayız mecbur değiliz.

Ki bazılarını alabiliz de taksitle.
Ne var ki kendi emekli ben öğretmenim parasız değiliz şükür: dünya standartlarıyla aman kıyaslamazsak!

Yavaş yavaş alıştı ama yine de taraftar değil lükse benzeyen mağazalara girmeye. Annem değişiklik sevmez alışkanlıklarına bağlıdır. Hatta ne gerek varmış Avm'ye Ykm var yeter! Dedi durdu senelerce.

Bir süre sonra yavaştan de olsa mesafeli de olsa bazı konfeksiyon mağazalarına alıştı ama bu kez korkusunun yerini kozmetik mağazaları aldı.
Blz oradan alamayız!
Eskiden Douglas vardı Forum'da annem fobi haline gelmik şekilde yanından geçerken bile pahalıdır burası biz alamayız derdi. Bişekilde beynime işlemek istiyor bazı şeyleri mesela pahalı yerlerden korkup girmeyeyim; bi çeşit aşağılık kompleksi olsun fazla özgüvene gerek yok sanki.

Demek etkilemiş ben kapanana kadar hiç girmedim Douglas'a.

Pahalıdır fobia!

Sonra yerine Sephora açıldı bi arkadaşımla girdik, ama annemin beynime işlemeleri etkilemiş olacak ayaklarım geri gitti; beynimin içinde bir ses beni aşağılık kompleksine sürüklüyordu: biz alamayız nazlı pahalıdır!

Bir gün daha küçükken annem bir mağaza için bunu diyordu ben de artık ne kadar sıkılmışsam. Annem sabit fikirli olduğu gibi bir de tekrarlamacıdır, hep aynı şeyleri söyler: aynı yerler için aynı kişiler için aynı durumlar içln illa da aynı değil benzer olması da yeter, ama ezber gibi kelimesi kelimesine aynısını yeniler. Niye paramız mı yok demiştim. Bozuldu, üzüldü efendim sanki kızlarından esirgiyormuş ben de hain evlat olarak bunu annesinin başına kakıyormuş gibi oldum çünkü öyle davrandı, zaten acısı hep benden çıkar! Sinirli sinirli soktu bizi mağazadan içeri. Blöf gibi bir edayla, bakın istediğiniz bişey var mı dedi.
şimdi çalışanlara tavrı fedakar düşünceli anne; bize annesine acımayan emeğine parasına acımayan müsrif pislikler, hep Nazlı'nın başının altından çıkıyor bunlar tavır ve bakışı! Hele bi beğen hele bi seç hele bir almak iste bak ben sana ne ediyorum hali. Alır çünkü çalışanlara karşı iyi bonkör fedakar ve zengin görünecek ama sonra fitil fitil burnundan getirir!
Yani her zaman baktığımız mağazaların fiyatlarından yüksekti ama hani çok kaliteli ve yıllarca giyeceğin bir kabanı mesela alabilirsin; ev araba parası değil tüm maaşı kadar bile değil yani annemin fobisi gibi.
Kafasında ne kuruyor ben biliyorum; yine bir kabus senaryosu; kızları lükse alışacak sonra lüks giyinmek için kötü şeyler yapacak varmış öyle kızlar üniversitelerde lüks giyinmek için fuhuş yapıyormuş!???? Oysa ucuza kalitesize alışırsak gözümüz yüksekte olmaz! Zaten bizim haddimiz mi gözü yüksekte olmak? Biz pazara, ucuz mağazalara layığız!
Hayalini bile kurmamalıyız!!
Almak istemedik bişey tabi ama annem hava basmak için ısrar etti bişey alalım diye!! Sonra beş karış surat ve ters bakışlarla muhatap olarak gergin ve sessiz günler geçirdik!
Bize pahalı gelebilir ne olmuş? Bundan niye utanacağım da aşağı hissedeceğim ki kendimi?? Annem bunu bekliyor!
Tamam masraf israf olabilir, ama insan isterse alabilir; gidip bi araba parasını bir çantaya verecek değiliz de; bazı mağazalardan kendimize göre bişey alabiliriz.

Neyse Douglas'a hiç girmedim ama sonra işte Sephora'ya girdim. Annemin korkuttuğu kadar uçuk değil fiyatlar. Yani pahalı şeyler de var daha akla yakın şeyler de.

Bir gün yine Forum'da geziyoruz, ikinci binanın girişinde Sephora, illa önünden geçeceksin. Annem yine her zamanki ezber cümlesini ediyor; biz alamayız buradan çok pahalı!
Yoo değil!
??? Sen hiç girdin mi???

Yüz ifadesine baksanız dersiniz ki kız Sephora'ya değil pavyona falan girmiş!

Hıı.
Ne zaman????

önce tabi soru önergesi sunmalıyım anneme, meclisten geçerse ki geçmez girerim ve ya girmem. Mesela bir ömür bu Avm'ye girsek ama ben bu mağazaya adım atmasam; bi çeşit bakire olsam ne güzel olur!???

Geçende Burcu'yla girdik.
Yaa????!!

Pahalıdır diye utanmalı aşağı hisstemeliyiz kendimizi. Ona göre adeta.

çok pahalıdır?!

Annemin alakası yoktur kozmetikle ne bilecek ki pahalı mı değil mi ama işte o iddiacılık o sabit fikir o pintilik ve fobiklik engel.

Yoo değil. Pahalı ürünler de var ama akla yatkın ürünler de.
Yaa?? Mesela?
Mesela 40tl'ye ruj da var 120tl'ye de.
Aayyyy çok pahalı Nazlı!!
Yoo değil.
Yok çok pahalı çok hiç alınmaz!

Kimbilir ne kabus senaryoları ne fobiler canlandı zihninde?!

Alınır alınmaz didişmesi başladı tabi. Bir ruja o kadar para verilmezmiş.

Niye param mı yok?
Müsriflik!

O sıra işsizdim ama başvurup babamdan olan hakkımı, babamdan kalan emekli maaşını alıyordum, yani biraz ayırabilirim yani üçaylığın hepsini bir ürüne bi şeye verecek değilim ama neyse! Alabilirim. Ama anneme göre alamam almamalıyım.
Anlatıyorum anlamak istemiyor.

Niye alamam?
Pahalı Nazlı aaa?
Niye layık mı değilim daha iyi bir ürüne? Daha kalitelisini hak etmiyormuyum??

Alınmayacak gibi de değil hani. insan sevdiklerini hep yüksekte görür en iyisine yaraştırır ya. Yok annemde bu. Tam aksi. özellikle de bana. ikimiz kendimizi aşağılık hissetmeliyiz. Anam dul babam ölü, boşanmış çiftin kızıyım, emekliyiz falan??? Ne? Neden aşağılık kompleksim olsun??? Ne kadar çapulcu, kör cahil tip varsa burunları boşuboşuna havada. Ama ben ezikleri oynayacak boynumu bükeceğim????

Mütevazilikmiş bu.değil resmen aşağılık kompleksi ve bunu da kabul ve hatta bana dayatma!

Mütevazlik geçti gerçekçilik oldu! Bize pahalıymış alamazmışız! illa haklı olacak kendi fikrini bana dayatacak ya.

Neyse gel zaman git zaman tekrarlayan şeyler bunlar: biz alamayız'lar. Yıllar geçti hala aynı.

Ben aldırmıyorum artık, beni etkilemesine de izin vermiyorum. Almak istersem alırım işte o kadar!
Ama annem hala Forum'un ikinci binasına girişte Sephora'nın tarafından giriyorsak yapıştırıyor: pahalıdır burası biz alamayız!

Sanki esas ben alamazmışım gibi!
Geçen kış Ankara'da yaşayan ablamı ziyarete gittiğimizde bir AVM'ye gitmiştik. Ablam kendine Tekin Acar'dan parfüm alacaktı. Anneme göre orası da pahalıdır, ama kızı istesin girer. Hemen ön yargıyla herşey çok pahalıdır biz alamayıza başladı. Sonra ablam çalışana yönelip kurtuldu. Ben de bir markanın renkli kozmetiklerine yöneldim ama annem koluma yapışıp çekti kendine beni.
çok pahalıdır nazlı biz alamayız!

Korkacağız pahalı şeylerden! Kımıldamamalı bakmamalıyım bile. Ne büyük utanç bakıp da pahalı bulup almamak, çok ayıp! Ne kadar fakir ve aşağı tabakadanız biz haddimiz değil bu markalardan almak! Kımıldama anana yapış dipdibe korkarak dur hatta anana sarıl ki korkun azalsın!! çünkü
biz alamayız!

Aldırmadım tabi. Bu arada ablam annemi parfüm koklamaya çağırdı. Yok ya beni cendereden kurtarmaya falan değil, o da annem gibi bi çeşlt kördür. Ben de rahat rahat baktım bir kaç ürüne.

Hayır niye alamayayım anlamıyorum, şükür paramı kazanıyorum ben de çalışıp? Ne eksiğim ve niye hak etmiyorum kaliteli pahalı bişey? Niye yani?? Niye ben aşağıyım sanki?
Ha evde kalmışım zaten bundan da utanç duyup boynumu bükmeliyim! En iyisi ben evden çıkmayayım bu utanç bu aşağılık varlıkla ne hadle insan içine çıkıyorum ben???? Aayyyyyyyyyyyyyyy!

Sonra ben de kokladım parfümler, biraz alerjeniğimdir hemen hapşururum fazla parfüm kullanamıyorum ben. Neyse ablam birini seçti, kasaya yöneldi, tabi çalışan bana da soruyor o beğendiğiniz ruju düşünüyormusunuz diye. Aten alacaktım da ablam çağırınca aklımdan çıkmış. Ama annem canhıraş atılıyor hayır almayacağız!diye!
Delireyim mi????
Niye ablama engel olmuyor mesela. Aldığı parfüm 488TL! Ona bikey demiyor anca pahalıymış da diyor. Bana gelince hayır almayacağız! Sanki kendi ödeyecek? Hayır her sabah elime para tutuşturacam diye yırtınıyor, param var desem de illa olmadı çantama sokuyor bulunsunmuş. Ee kendi param var annem de hergün neredeyse para veriyor. Peki neye harcayacağım bunları???
Anlamıyorum ki?
Hak mı etmiyorum acaba gözünde kaliteli bişeyi?

şu seçtiğim pembeyi alacağım diyorum. Annem ters ters pahalı nazlı pahalı! Diyor.

Pahalı olsun param var anne!
Yok ya bir sürü rujun var yeter Nazlı!
Biri de pahalısından olsun!
Bir ruja o kadar para....!
Kendi paramla alacağım!!
Cevap(asık surat)

pahalı dediği de 102 TL. Sanki 1200TL vermişim.

Anlayamadığım ablama da pahalı diyor ama engel olmaya çalışmıyor. Bana elle bile müdahale var. Cüzdanımı çıkarırken elimi çekiştiriyor, pahalı Nazlı çok pahalı!

Gerçekten içerliyorum artık yani. Niye bana pahalı, kaliteli şeyleri yakıştırmıyor da ablama yaraştırıyor. şimdi yazarken ağlayasım geliyor ama yaşarken bu ağlamaya değil öfkeye dönüşüyor.

Sesli sesli: param var anne kendi paramla alacağım! çünkü kaliteli şeyleri hak ediyorum! Diyorum.

Hatta inadına bir de maskara ve eyeliner ile makyaj temizleyici de alıyorum.

Sinirimden nevrim dönüyor ya. Sanki kendi ödeyecek! Niye ben dandik şeylere layığım acaba????
Evlatlık mıyım tecavüz çocuğu muyum ben acaba??

Surat devire devire susuyor. çıkınca da diyor ki bana ne biçim davranmışım annemi küçük düşürmüş, pinti gibi göstermişim!

işte şlmdi damarıma geldi!
En sevdiği şey.
Yerini de iyi bilir.

Bu defa ben açıyorum ağzımı yumuyorum gözümü! Bu ne ya niye bana kaliteli şeyleri yakıştırmıyorsun?? Sorularıyla eziyorum. Başka çare yok. Kırıcı da olsam umrumda değil. Yarım saatte aşağılandım durdum, niye bana aşağılık kompleksi enjekte etmeye çalıkıyor?
Niye ablam bir parfüme 500TL verebiliyor da ben 100TL'ye ruj alamıyorum hem de kendi paramla?

Niye ablamdan aşağı, daha kötüsünü hak edenim ben? Nerde ucuz dandik şey; aa tam Nazlı'ya göre. BİM'den allığa layığım!

Hayır bir de hem de pinti, engelleyen anne olmamaya çalışıyor yani başkalarına öyle görünmemek için beni kolumdan çekmeler, fısır fısır biz alamayızlar.

Kendlme olan inancımı güvenimi kırmak istiyor sanki. Aşağılık kompleksli kendine iyi şeyleri layık göremeyen biri olayım. Daha iyi oyuncak olurum işte elinde.

Bu nasıl bir ayrımcılık, nasıl bir ikilem yaa? Ben niye iyisine layık değilim? Niye alamam? Param mı yok? Taksitle alırım diyelim?

Cevap yok tabi doğru dürüst, hep inkar, hep ben senin iyiliğin için dedim çok taksidin var?

Sonra sustum, evde de çkildim bir yere küstüm, yemek de yemedim.

Ha daha da pişkin, hani ben öyle demek istemedim ama kızım alınmış, üzülmüş diye de bişey yok. inadından hep kendi haklı. Daha durmuş durmuş gene beni suçlayacak şeyi bulmuş. Ablamla eniştemin huzurunu kaçırıyormuşum!
Ben aklımı nasıl oynatmıyorum? Amacı delirip tımarhaneye düşmem, harakiri yapmam, cinnet getirmem falan mı?

Sadece kendi haklı ya; üzüldü yazık da demiyor. üzülmeyecek alınmayacak kızmayacak susup ona neyi layık görürsem ona talim edecek diyor herhalde.