30.05.2015

baskı-yasak yok _ dibine kadar psikolojik baskı __ ablamın evliliği _ neden doğdum __şifreler

Hem bişeyi zorla yaptırırtır sonra şikayet edersen; zorla mı yaptırdık başına silah mı dayadık yapmayaydın der.

annemin en çok savunduğu, aslında belki kendini kandırdığı, ya da beni kandırmaya, beynime işlemeye çalıştığı şeylerden biri kendisinin asla kızlarına karışmadığı, baskı yapmadığı iddiasıdır.

dibine kadar psikolojik baskı yapar aslında, ama sıklıkla baskı yapmadığını iddia ederek senin yani benim yahu, zihnimde annem bana baskı yapmaz fikrini ekmeye çalışır.

o kadar çok tekrarlar ki böyle bir fikri seninmiş zannetmen için, bir süre sonra senin fikrin sanırsın, amacı o.

asla assssssssssla baskı yapmadığını iddia eder. belki kendince kendine inanıyordur. ya da bana annem bana hiiiiçççç baskı yapmaz fikrini ekmeye çalışıyor. ama yemezler.
yemezler çünkü dibine kadar psikolojik baskı hatta psikolojik şiddet, yada psikolojik savaşlar yaşanır evde.

çoğu zaman kendiyle çelişir. yaptıkları söyledikleri de.
ben buna ikilem ya da çifte standart derim.

hayır yani her dediğini yaptığın zaman da hiç mutlu olmuyor annem. annem zaten mutluluğa karşı adeta.
hayat bir görevmiş.
kendinin öyleyse bilemem hayat görevlerle angaryalarla dolu olabilir ama bunları kendi lehimize çevirmeli, utlu olmak, keyif almak için çabalamalıyız.

gerçi anneme göre tek keyif alınacak şey yemek yemektir.

işte her konuda dayatmacı. kendi zevklerini de dayatır ama baskı yapmazmış ki, değil mi nazlı?


bir de böyle başkalarının yanındayken bana onaylatmaya çalışması vardır.

gülünç ama bişey istediği gibi olsun diye olmadık yollar dener, en yaygını fikir ekmeyle beraber defalarca işte tekrarlamaktır, susmaz.
istediğin kadar anlat ben istemiyorum. ister mantık akıl çerçevesinde anlat ister sinirlen bağır çağır.

annem antiempatiktir!! kendinde yok ve empatiye de karşı! adeta.

kendi mantığına uymuyor ki!! bu kadar basit, niye seni anlamak istesin??? ne gerek var.

diktatör gibi. kendi mantığı, zevki, istediği benimki de olacak.

eskiden beri böyle yeni değil elbette. hani yıllar geçtikçe azalır sanırdım aksine artıyor. ara ara başka şeylerle uğraşması gerektiği için odağın benden kaydığı oldu. mesela ablamın sınav zamanı, ablamın evlilik zamanları, anneannemin hastalığı zamanı.
ama tüm bunlar geçip, emekliliğe alışıp, hobilerini mimimize ettiğinden beri tek saplantısı benim.

herşeyimi düşünüyor son zamanlarda. hep iyi niyetindenmiş ama bana yaranamazmışsın. 35 yaşındakinin tuvalet faaliyetlerinden sana ne. mesela.
arada kafayı takar. ha zaten kendinin tuvalete çıkma isteğine bağlantılı olarak benim de gelmeli!!

biz aynı kişi değiliz, ki klon bile olsa fark olur bence.


hele evlilikle ilgili baskılar; burada çok yazdım. ama aslında çok daha fazla yöntemi vardır. her konuşması nasıl eski kötü anılarına dayandırabiliyorsa evliliğe de dayandırılır.

ben evleneyimmiş de herşeye razıymış!!!

belki ben değilim? yani sadece kendi adına, kendini ilgilendiren durumlardaki değişimlere falan razı değil, hayıııır benim adıma olan beni ilgilendirecek değişimlere falan da benim yerime razı.

ama başka konuşmalarıyla çelişir. mesela çamaşır bulaşık makinalarını kendi kullanamaz, elektrik süpürgesini de. bir ara elektrik çarpması fobisi olmuştu, hiç bişeyin fişini prize takamıyordu.

dedim ki e ben evlenince ne yapacaksın diyelim ki?
şaşkın ve boş bakarak, gelir takarsıııın dedi.

çamaşırı nasıl yıkayacaksın nasıl çalıştıracaksın makineyi desen gene aynı, gelir yaparsııın.
gayet normal yani evleneceksin ama kendi hayatın olmayacak ve kendi evinin işine ekstra anneninkileri de yapacaksın.

hani yaparsın yaparsın da sana da bir gram acınmaz, yazık yorulma denmez, eşşek gibi yapacan yani.

zaten planları çok hoş, ben çalışmayacam böylece tüm günüm annemin olacak, kocam işe gidince annemle bir bizim bir annemin evini temizleyip yemek falan yapacağız.

gene benden ayrılamıyor yani. benim kişisel bir hayatım, sosyal hayatım olmayacak sanki, ya da kocamla vakit geçirmeyeceğim. hiç öyle bir şey düşünemiyor.

kendi de yaşamadığı için pek.
hadi kendi biz küçükken boşandı diye ayrı bir hayat mücadelesi oluştu. ama
ben de evlenecem gene aynı, hayata koca dahil değil gibi misaller verir.

zavallıcık bir piyon. bana bebek verecek sadece!

hani bari böyle yumuşak huylu, uyumlu bir damat beğense bana. sahte kibarlığın, sahte efendiliğin, sahte büyüklere saygının arkasına saklanmış hödük bir öküze yakıştırıyor. hayatını zaptetmeye senin adına karar vermeye bayılan bunu da ayyyynı annem gibi ben iyi niyetimden, ben hep senin iyiliğin için laflarının arkasına sığınarak yapan bir tip.


şöyle senin iyiliğin için diyerek, senin güvenini kazanıp hayatındaki tüm kararların karar yetkisini ele geçirip seni edilgen, varlığı yokluğu bir biri haline getirecek durumlar.
evde, pasif, onların istediği kadar yaşayabileceğin bir hayatın olacak. ama hep seni korumak için hep seni düşündüğünden hep iyi niyetinden.

hayır bunlar kompleksden!
senin zekanı, pratikliğini, sosyalliğini keserek karşısındakine muhtaç bir beceriksiz haline getirip kendilerini ancak böyle üstün güçlü ihtiyaç duyulur hissedecekler.
tamamen bencilce.

annemin bir arkadaşı var mesela. çok korumacı bir anne baba ve erkek kardeşlerle büyümüş ve kocası da korumacı. ama bu korumacılık aynen hep senin iyiliğin için adı altında gerçekleşmiş, seni düşünüyorum, seni koruyorum, sen yorulma diye, sen zorlanma diye  cümlelerinin arkasına sığınılarak yapılmış gizli baskılarla pasifize etme.
şimdi kadının kocası ölmüş, çocukları da olmamış, tabi erkek kardeşleri başka şehirlerde kendi hayat gaileleriyle meşguller.
bu kadıncağız o hale gelmiş ki tek başına yan bloğa kadar bile gidemiyor.
hep birilerine muhtaç. tek başına markette alışveriş bile yapamıyor.
o hale getirmişler. ya yardımcı kadın alışveriş yapıyor ya telefonla istiyor.

evde de sıkıntıdan çatlıyor.

iyi mi şimdi bu. seni koruyorum adı altında pasifleştirip ortada bırakmak bu.

uzattım gene.

bir gün bana ne diyordu annem evlilikle ilgili. kendisi baskı yapmıyormuş assssla yapmazmış ama bak iyi düşününce anlarmışım ennnnn mantıklısı buymuş, kendimi biraz zorlasammış. yani ben kendime baskı yapayım. u da annemin etkisiyle olmuş bir baskı olmaz!!!???

hay Allahım.

diyelim ki bir konuda ısrarcı,
 sana yaptıracak, ama sen hevesli değilsin. yapıyorsun. ama ha surat asıp, sen istiyorsun diye, sırf sen dedin diye yapıyorum demeyeceksin!!!!!
sen de istiyormuş gibi yapacan! çekemiyor efendim asık suratı, sen dedin diye dememi.
böylece gene kendisi baskı yapıyor sayılmayacak!!!

mesela emir kipi kullanmazsa, cek cak, yasak, yapmayacaksın gitmeyeceksin yapacaksın edeceksin demezse, bu sihirli sözcükler kullanmazsa da baskı yapmış olmaz!! sayılmaz baskıdan!

sırf o istedi diye yatın diyelim ve sırf o istedi diye de sen istediğin için yapıyorum demedin. annem sen de isteyerek yaptın o şeyi zanneder, farzeder!!
sonra sen istediğin için yaptım desen bu cümleye tahammül edemez.

o kadar tahammül edemiyor ki komiktir.
yani kendi istediği kadar üstü örtülü, emir kipsiz baskı yapacak ama bunlar resmen baskı sayılmayacak. sen şikayet edersen de sayılmayacak. baskı yapmadı ki sana emir mi verdi ki sana.

elinde delil olmayacak böylece.
sen de kendin de anlamayacak ve kendini suçlayacaksın pişmanlığınından dolayı diyelim ki.

eğer dersen ki sırf sen istedin diye sitemeye istemeye yaptım, pişmanınm, memnun değilim.
delirir. bu ona hakarettir. baskı yapmadı ki sana. aaaaa!!!!

ciddi inanıyor emir kipi kullanmadığı, fiziksel şekilde zorlamadığı için kendinin baskı yapmadığına. sonuna kadar inanıyor.

psikolojik baskı, şiddet sayılmaz!

kafana silah mı dayadık? yapmayaydın! ben sana yapacaksın illa mı dedim? hı dedim mi? yapacasın edeceksin dedim mi? dedimmi demedimmi?????
kafana silah mı dayadık yapmamaydın!!!


vb şeyler söyleyip işin içinden sıyrılma eğilimindedir.
sonunda sırf pişmalık hissettmemek için. hissetmez de. seni suçlar. yapmayaydın der durur.
sen ısrar ettin desen inkar eder zorlamamış.
oysa o konu her neyse onu yaptırana kadar uğraşmış yöntemler denemiştir.

mesela ablamın evleneceği zaman, sürprizli bir durumdu, çok erkendi tamam ama. önce evlenmeyeceksin diye tutturdu.

ama ne tutturmak ne olaylar. kıyametler roller.
kavgalar mı çıkmadı, annem tansiyonum çıkıyor öleceğim diye roller mi kesmedi, tipik Türk annesi, saçını süpürge etmiş ne fedakarlıklar yapmış birbir başına kakılır.
hani sanki bir anne olarak bebeğine çocuğuna yapmaması gereken durumlarmış da ama o sırf iyi niyetinden yapmış gibi akıl almaz fedakarlık örnekleri sıralar.
sanki dünyaya gelmeyi sen istemişsin annene ulaşıp da o lütfetmiş.

ilk olarak ablam aşk çocuğu. yok evlenmeden hamile kalmamış elbet. ama ilk zamanlar babamla ilişkileri çok iyiymiş, evlenir evlenmez hamile kalmak sürpriz olmuş mesela.
ablama hep sen aşk çocuğusun aşk meyvesisin der. yani annem öyle mutluluktan uçan neşe saçan biri hiiiç değildir ama oldu ya konu açıldı.
böyle söyler, hem de hayran hayran mutlu farklı bakışlarla.

evet kıskanıyorum. doğrudur. hep ablamı kıskandım tatlı tatlı. çünkü ben ne aşk meyvesiydim ne bir şey.

kendi söylemedi açıkça, açıkça söylenmezse geçersizdir, zaten ben de anlamam ya. oysa söylenenlerden de bir şeyler çıktığı gibi söylenmeyen, dile getirilmeyen şeylerden de anlamlar çıkar.

mesela bana hiç aşk meyvesisin demedi. evliliklerinin ne zaman bozulmaya başladığını anlattığı zamanlar ablam bebekmiş, benden de eser yokmuş tabi.
evet babam sorumsuz biri olabilir ama onu daha da sorumsuz olmaya iten sebepler nelerdir?
bazı şeyleri güya ben anlamayayım alınmayayım diye atlayarak anlatır.

ikinci çocuğu da doğmuş ama neye yaramış adam hala sorumsuzmuş hala sorumsuz!!


yani ben babam sorumluluk sahibi olsun, evlilikleri düzelsin diye dünyaya getirilmişim!!

böyle deyiverdim bir gün, yüzünün halini görecektiniz. şok yaşadı.
ne var şaşıracak ki demiştim besbelli. nesi belliymiş ki canım??!! o hiç öyle bir şey mi demiş???

demene gerek yok, demediklerinden belli. bana bi kere aşk meyvesi demedin mesela.

kıvırsın dursun ben anladım.

işte anne nasıl ki yaptırımsız cümleleri baskı olmadığına, psikolojik baskının ya da şiddetin baskı ya da şiddet olmadığına inanıyorsa söylemediği ve söylediği şeylerden arta kalanlardan da anlamlar anlamlar çıkacağına inanmıyor.


mesela ablama çok zekisin derdi, takdir getiriyormuş diye.
ablam evin zekisi, annem çok bilmişi ben de güzeliymişim. bir gün böyle bir örnekleme yaptı. aklınca iltifat. hani tabi ablamın artı özellikleriyle her zaman gurur duymanın yanında aklınca beni demotive ederek motive etme yöntemini uygulamaya çalıştı. ama ben de bu yöntem yaramıyor onu hiç anlayamadı. herkeste aynı yöntem işe yaramaz. buna da empati ya da psikoloji derler ama kendisi bundan bir haber.


ha yani ben zeki değilim ablam da güzel değil, anladım. demiştim. yine o şaşkın şoklu boş bakış.
aa o öyle mi demiş????

ha işte ablamın evlilik durumuna çeşitli versiyonlu atraksiyonlarla karşı çıkmıştı. aslında bunu daha detaylı yazmalıyım ayrıca, şimdi kısa olsun.

sonra ablam mecbur kaldı itirafa 'duramadık'.

bizde bazı hani tabu olan konularda konuşmak şifrelidir.
sevişmek diyemezsin, yapmak, duramamak kullanılır. vajina diyemezsin şeyim dersin. ya da annem gibi jest ve mimiklerle anlatırsın; ya da hem şey ya da ora diyerek hem de jest mimik kullanarak bahsedersin.

annem hep aynı hareketleri yapar farkında değil, her ortamda o kadar da saçma olur ki bazen.
düşünün: sağ eli kıvrık, hani avuçla su içecekmiş gibi ve karşısındakine dönük avuç içi.
sonra bu avuç içi bükük olarak bize dönük el ileri geri hareket eder, bu sırada kaşlar kaldırılır, gözler iyice devrile devrile orana bakılır!!

öyle bir hareket oluyor ki sanırsın sana pandik atacak! :D ama böyle anlatır her zaman her ortamda.

aa bu duramadık cümlesi annemin aklını oynatmasına yetti.

zaman zaman bizi yoklamak için aklı sıra anlamayacağımız şekilde ağzımızı arardı. abla saftirik anlamazdı tabi.
mesela bir arkadaşınız var (assla sevgili denmez).
ee?
ama hani erkek arkadaş.
hıı?
şimdi diyelim ki farzı misal, sizi öpmek istedi naparsınız?


ilk olarak, bak yine uzattım ama konu konuyu açıyor. öncelikle kafalarımızda kodlanmış şeyler nesilden nesile böyle aktarılıyor. hani namuslu bir Türk kızı asla öyle şeyler istemez, genel olarak zaten kızlar istemez, katlanır, görevdir ama evlenince.
belki çocuğu ben öpmek isteyeceğim? bu normal bir his aslında. ama Türk kızıysan normal değil, bu öğretilir sana. cinsel bir şey hissetmek oruspuluğa delalattir, namuslu bir kız istemez, aklına bile gelmez, yaşı gelince evlenir bebeleri olur.


annem öptürmem dememizi bekliyor tabi. hatta asla öptürmem ölürüm daha iyi demeni.
ama benim gıcıklık edesim tutmuştu. ama annem ne ironiden ne imadan çetrefilli entrikalı şeylerden anlamaz. şakadan ise hiiiç.


hı nazlı naparsın?
niye öpmek istesin ki?
ya işte istedi diyelim.
neremden?
ayy ne fark eder?
belki elimi öpmek istemiştir?!
off!! yanaktan diyelim!
sivilceliyim ki niye istesin?
ay diyelim ki sitedi farzı misal!!
niye istesin ki anlamadım.
erkek o ister!
sebep?
yok sebep istedi naparsın?
istemez bence.
ay niye istemesin erkek o ister.
istemez güzel değilim ki.
güzelliğe bakmaz onlar isterler!!
ha güzel değilim yani! tamam zaten biliyorum!!
aman be sen de!!

kızım sence?
ben öptürmem ki!
naparsın?
çekilirim ya da kaçarım!!

yaa bak nazlı bak! ablan ne kadar akıllı!!
ha ben değilim yani!! ben öptürürüm mü dedim?
sen sorumdan kaçıyorsun ondan!
hayır anne ben sorguluyorum, sorgulamayayım mı koyun gibi mi olayım?? derslerde soru sorun derler sorarsın kızarlar, aynı şey işte!!
cevap ver sen cevap!!!
ohoooo ben elli kişiye öptürdüm ki!! o kadar gerzeğim zaten, o kadar da bilgisiz salak!!
öfff be sana bişey sorulmaz!!
sorma işte o zaman!!
nerenden öptü?
kim?
sen dedin işte nerenden öptü???



annen anlar mı cazdan mecazdan? düz mantık.


öptürmedim alay ediyorum!!! saçma soruya saçma cevap!!
soru saçma değil, ben sizi kendinizi korumayı öğretiyorum.


tabi kaç erkeklerden, hatta arkadaşlardan da. böyle otobüste dolmuşta yanlışlıkla bile tamas etmemiş ol bir erkekle, sonra anan sana layık bulduğu bir hödükle eversin, eve tıkasın!!


korkma bu çirkinliğimle kimse öpmek istemez endişelenme boşuna!!


o gün bana çirkin değilsin ki bile dememişti. konuşmalar az farklı olabilir ama benziyordu.

evet işte söylemediği şeylerden de anlam çıkar.
o gün bana güzelsin ama yaşın gereği cildin bozuk, geçer bile demedi. demesi gerekirdi, özgüven böyle verilir. hani evin güzeliydim??


zaten ne şişko olmamla ne sivilcelerimle alakadar oldu. bi nevi çirkinliğim işine geliyordu. kimse beğenmez, bakmaz, dikkat çekmez, kimse yan bakmaz, göz koymaz, yanaşmaz, erkekler uzak durur, güvende olur. nasılsa ilerde kakanacak yamanacak biri bulunur diye düşünmüş.


ay gene saptım konudan.
ablamın evliliğine şiddetle karşı çıktı! ama sonra duramadıklarını öğrenince de delirdi.
bu kez de nikah bir an önce olsun diye tutturdu.
ya biri anlarsa ya öğrenirseymiş ne olacakmış o zaman ay ay ay aya ay!!!
kim nerden öğrenecek??

tabi bizimkilerin düğün isteği var ama annem paçaları tutuşmuş gibi acil nikah diye diretti.

ha bunu ben yapmış olsam böylesine hoş görmezdi.

neyse bir süre sonra evlendiler. anneme kalsa düğün müğün de olmasın gelinlik falan. sonuçta evlenmeden bekaretini vermiş.

ha evlendiler rahatladı mı?
bu defa ayrılsınlar diye uğraştı ama nasıl uğraşmak.
yazmıştım planı: ablam boşanıp okulu bırakıp eve dönecek, annem yeniden çalışmaya başlayacak, ben de bir işe girip çalışacağım!???? ben okumayacağım yani, ablam okulu bırakmış olacak çünkkü kıskanır üzülürmüş!!
ne kadar mantıklı değil mi. tabi ablam artık işi bitmiş biri evde iş yapsın kafası.

tabi kaynanası da karışıyor, oğlunu çaldılar! sonunda evlilikleri kaynana kavgası ve kaynanaların yarışmasına dönüşüyor.
hiç üşenmeden biri gidip gençlerin evini düzenliyor, öbürü geldiğinde beğenmeyip kendi düzenliyor.
su bardakları nerede duracak mevzusu bile büyük ve uzun kavgalara sebep. kaynanalar sürekli kavga ederse gençler huzurlu olur mu? onlarda kavga ediyor.
bu sefer de annem boşan diye tutturuyor. çok kavga ediyorlarmış. kendinin de sebep olduğunu görmüyor. ne alakası var canım??


böyle boşan baskısı, kaynanalar savaşıyla aylar geçti. ablama hergün boşan dedi. hatta bana da telefon ettirir bana da zorla boşan dedirtirdi, kulağını telefona yapıştırıp ablam ne diyor diye duymak için ve beni de çimdikleyerek!! zorla boşan abla dedirtirdi.

tabi bu arada ben üniversite sınavına hazırlanıyorum, psikolojim bozulur dikkatim dağılır diye bir derdi hiç ama hiç yoktu.
ben odamda testlere gömülmüşken yüksek sesle telefon kavgaları, sızlanmalar, söylenmeler.
söylesen sen suçlusun!! ablanın evliliği berbatmış, hayatı mahvolmuş benim derdim neymiş?? ne kadar bencil ve duyarsızmışım!!!!

hani ders ve okumak dünyanın en önemli şeyiydi? hani bunun için sıfır arkadaş sıfır sosyal hayat sıfır keyif alınacak hobi olacaktı? hemen ben feda ediliyorum!!

aylarca sürdü bu durum aylarca. yıl oldu.
sonunda bir gün ablam pes etmiş, annemi arayıp ben boşanacağım demiş.

o sıra ben dershanedeyim. sivilceli şişko inek bir de evde sinirliyim.
zırrr dersteyken haber geliyor müdüriyete, komşular aramış Nazlı gelsin annesi hastaneye kaldırıldı!!

komşularla otururken gelmiş telefon, duyar duymaz annem düşüp bayılmış!!! düşmüş.
hastaneye kaldırmışlar, lütfedip telefonda niye olduğunu da söylemiyorlar.
benim hastaneye giderkenki ahalimi bir düşün artık.

zaten psikolojim bozuk, yeni yetmeyim, sinirli ve sivilceliyim, şişkoyum, babam öleli az zaman olmuş!!
korkumu bir düşünün artık.

tansiyonu çıkmış, serum bağlamışlar. bu kısmı daha uzun yazarım sonra çünkü pek teatral.

tabi gene kabak benim başıma da patlıyor.

annem iç çekerek ve ağlayarak ablan boşanıyor diyor. benim annem de mi öldü diye korkumdan beynim durmuş ama azar işitiyorum.


ben öyle duygularını çok dışavuran bir değilim, soğukkanlıyım, gururumdan belli etmem. çünkü insanlar bir zayıf tarafını gördü mü tamam. ya alay eder ya kullanır ezmeye çalışırlar.

ablam boşanıyormuş ama ben öyle duruyormuşum!!
yani inme inse mesela, bundan sonra yamuk dursa suratım, topal olsam iyi!
kızım güçlü, kızım soğukkanlı demek ki kolayca yıkılmaz, telaşa kapılıp hata yapmaz diyeceğine tepkisiz bulur annem.

ha diyelim tepki veresim tuttu, yersizdir, saçmadır, yanlış tepkidir!!!

kendi de teatral bir şekilde adeta komşu kadınlara, odadaki yabancılara, hemşirelere rol kesiyor, oyun sahneliyor.
ağlamalar, inlemeler, çırpınmalar... artık nefes alamıyor, konuşamıyor bile.
elimi tutup var gücüyle sıkıyor. ablan boşanıyor nazlı aaaahhhhh ühühüüüüüüüüüü.

çok kötü yani.

ha bir de hemşirelere kızım boşanıyor demiş. hemşirenin biriyle odadaki başka bir hastanın bir kadın yakını gelmiş bana: bak annen ne hale gelmiş üzüntüden boşanma yavrum diye akıl veriyorlar.

ben şişko, sivilceli ve besbelli elinde defter kitapla gelen bir ergenim!!! ama salak oldukları için.

bi de kenara çekiyorlar gizli bişey diyecekler gibi.

mesela ben olsam boşanacak, annem üzülüyor diye boşanmayacağım. ama boşanma fikrine kadar ne yaşamıyım yaşıyorum ne hissediyorum?? ne önemi var? annen için evlenip onun için çekecek boşanmayacaksın.
tabi.

çok mu altı üstü mutsuz olursun. normal ülkemizde bu. hiç evlenmemiş ya da boşanmış diyeceklerine mutsuz olursun. sonra sağlığın bozulur bozulsun herkes aynı!! kafa bu.

ben değilin ben değil!!
???
dershaneden geliyorum daha 17 yaşındayım ben ne evlisi?!!!!!
kim ya?
ablam yahu ablam!! bu yaşta evlenilir mi 17yim 17!!


annem elimi tüm gücüyle sıkarak ağlıyor, sinir krizi bildiğin. anlayamamışım gibi bana da dönüp dönüp ablan boşanacak diyor. yani şöyle güzel bir düş, bayıl, kafayı kır, bi inme insin yamul Nazlı, niye öyle soğukkanlı duruyorsun değil mi?

anladım anne.
üzülmüyorsun sen hiç ne kadar ruhsuzsun ahha ah!!
ben de mi serumluk olayım istiyorsun???? sağlığım bozulsa razısın yani!!! ben buraya nasıl geldim sen biliyor musun???? annen hastaneye kaldırıldı dediler, sen de mi öldün diye yüreğime indi be!! oturup salak ablama mı ağlayıp ben de hastanelik olayım!!!!!
ama ablan diye annem de ağlamaya başlıyor daha beter.

boşanmış mı?
boşanak boşanacak! ay hala alamamış!!
sen anlamamışsın sen!! boşanma deyiverirsin ne var!!
???
daha boşanmamış vazgeçer ne var, bunun için sinir krizi mi geçirilir anne??? hem kendin istedin işte olsu sevineceğine hastaneye düşüyorsun!!
????
ya sen aylardır uğraşmıyor musun boşansın diye!! boşan boşan boşan! bana bile dedirtiyorsun. boşan gel okulu bırak dön diye. işte istediğin oldu ya!!
ben mi istedim?
yok michael jackson!! sen tabi. her gün arayıp boşan kızım diyen sen değil misin anne? beni çimdikleyerek aratıp boşan abla dedirten??
ama çok kavga ediyorlar, ablan çok hassas senin gibi değil dayanamıyor, çok üzülüyor!!
haa ben hassas değilim!! benim hassaslığımı takan var sanki!!
çok üzülüyor ama o!!
siz üzüyorsunuz! sizin yüzünüzden kavga ediyorlar. evlilik kendilerinin değil annelerinin. bir yandan sen bir yandan kaynanası ayrı bastırıyor!


tabi katkı payı olduğunu anlaması çok zaman aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder