kokulara karşı çok hassasım, hele bazı dönemlerde iyice artıyor bu.
ama işte az önce oldu bu, bulaşık makinasının içinden kötü bir koku çıkmış, mutfaktan sesleniyor bana.
ben de
+"yaa!" dedim. ama annem bunu inanmama ya da bir meydan okuma gibi mi gördü nedir.
-'gel bak kokla' diye tutturdu.
+"o zaman yarın makinanın içini temizleyen deterjanlardan alayım da"
-'makina temiz gel bak nazlı!!'
+"tamam borulardan geliyor demek, iyi gelir belki o deterjan"
-'gel bak kokla çok kötü, sası, böyle çürük yumurta ile kirli tuvalet kokusu falan gibi'
+"ay anne anlatma ya!!"
hala inanmıyorum sanıyor midem bulanacak, hoşlanmayacağım değil de...
-'gel bak işte kokuyor nazlı!! gel kokla!!'
+"tamam! kokuyorsa kokuyor. çözüm buluruz. niye bile bile pis koku koklayayım yaa annee!!"
-'amaan sen de ne var ki!!'
işin kötüsü koku hafızam da var ki duyduğum kokuları unutamıyorum, hafızamın bir köşesinde kalıyor. bazen böyle olduğunda koku geçse de kokuyormuş gibi geliyor. tiksinme duyguları da ayrı.
illa kötü koku olması gerekmiyor mesela geçende yanımdan geçen birilerinin çiklet kokusunu bile fark ettim. çilek birinde birinde kavun ağır basıyordu. başka birinin kullandığı parfün çok fazla şekerli kokutordu bana çocukken yediğim bir şekeri anımsattı...
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
28.10.2012
burada laf çok - ben aslında pek konuşmam ki!! - yoo daha önce anlatmadım
bir önceyi iletide hani talk şovlar sırasında konuşmayı seviyor annem demiştim. bak konu konuyu açtı işte!!
büyüyünce ben de geveze olucağm abisi ablası :))
geçen hafta oldu.
mesut yar2ın programı burada laf çok başlamış. genelde izlerim konuklar da ilgimi çekiyorsa hele.
ne zaman açsam bu programı annemden aynı cümleyi duyarım. ne bileyim 200 program yaptıysa ben de 150sini izlediysem, annem de 100üne denk geldiyse o kadar aynı lafı duydum!!
bir de yani kaçıncı kez bunu dediğini hiç bilmiyor, söylüyor hep ilk heyecanıyla!!^^
sevmiyormuş pek mesut yar'ı, çok lafı bölüyor, konukların sözünü kesiyormuş.
+"adaletsizlik olmasın, herkes fazla konuşmuyor, sırf bir kişi konuşmasın diye öyle yapıyor" diyorum.
-'ama lafı ağzına tıkıyor' diyor.
dedim ya gevezeler birbirinden hoşlanmıyor :))
annem de sevmez çok konuşanları, bu tespitimi bildirince geri inkar alıyorum!! hiç alakası yokmuş.
şimdi o aynı şeyi kaçıncı kez analatınca ben bazen "evet biliyorum anlatmıştın" derim ve hiç farketmez belki inanmaz devam eder ama ben bir şeyi tekrar anlatacak olsam, diyelim bir konuda örnek veriyorum, benim sıkılmaya hakkım yok ama bak kendinin var işte. sıkılıp 'biliyorum, anlatmıştın nazlı!!' diyor göz devirip. hatırlıyormuş daha bunamamış!! bak birde üste çıkmak için vicdan yaptırıyor bana...
+"sen de aynı şeyi birden fazla kez anlatıyorsun anne! bir ne defalarca. benim de hafızam güçlü, ben de akıllıyım, dikkatliyim " diyorum.
ne dese beğenirsiniz?
-'amaan sen de kaç kez oldu sanki?' diyor. kırkı yılda bir konuşup aynı şeyi de çok nadir kaçıncı kez anlatırmış. hem onunkisi gereklilikten, örneklemeden dolayıymış ki!!
______________________________________
neyse her burada laf çok'u açtığımda aynı lafı duyuyorum ama cevap verme hakkına sahip değilim!!
+"tamam çevireyim başka yere o zaman, ya da al sen çevir" diyorum
-'yok kalsın sen izle' diyor.
evet ama susmuyor ki izleyebileyim yatıncaya kadar!...
ya sohbete katılmış gibi hissedip konuşmaya başlıyor ya herşeyi eleştiriyor. güya ben izleyeceğim, gözüm tv de ama annemin odadaki sesi daha çok... bakıyorum ki izletmeyecek, tv yerine annemin dırdırını dinliyorum yoksa.. konuk ilgisini çekse de bu kez onunla ilgili konuşuyor zaten...
çeviriyorum başka kanala, 'yok aç sen izle!' diyor tepkiyle. aslında eleştirerek izleyeceği yani konuşmasına fırsat yaratan programları içten içe seviyor sanki,
+"izleyemiyorum ki sen de aynı anda onları eleştiriyorsun, bişey anlamıyorum ki" diyorum.
-'amaan sen de çok konuşmadım ki nazlı!'
ona göre duyabilirmişim onları. sesini iyice açsam bile aynı anda iki kişinin konuşmasını nasıl duyup bir de anlayacağım ki! abandone oldu beynim.
sonunda ya annem uykusu gelip yatıyor, ya ben illa kanal değiştiriyorum, ya program bitinceye kadar konuşup eleştirerek de kalıyor, biter bitmez de yatıyor, konuşup rahatladı çünkü, ya çekip odama gidiyorum,
bu durumda da annem ben odama bilgisayar başına falan çekilince ilgimi çekmeye çalışıyor taa salondan sesi iyice açıyor, dırdıra devam ediyor, ya da başka şey buluyor izleyecek. bazen de
-'e izlemeyeceksen kapatalım yatalım diyor'
anlayamıyor bana kendinin izletmediğini ki... ben de anlatamıyorum demek. bazen de ardımdan kapatıverip gidip odasına yatıyor... bana izletmedi rahatladı!!
filmler sırasında da sever konuşmayı, hele ki sevmediği birileri varsa hani bahsetmiştim pierce brosman olayını. conan o'brien ve jay leno olayını.
mesut yar'ın programında onu sevmediğini, conan ve jay leno'da ama bize komik gelmediğini yineleyip duruyor. ve kesinlikle aynı şeyi her seferinde dediğinin de farkında değil.
belirttim inanmadı 'amaan be sen de nazlı!! kaç kere diyorum sanki!!'
odaya gizli kamera yerleştirip kanıtlamak zorunda kalacam birgün.
bir de inanmıyor, bir de sinirleniyor. işte gevezeler aynı şeyi daha önce dediklerine de çok konuştuklarına da hiçç inanmıyor. inkarda da çok başarılılar. hiç olmadı seni suçlu çıkaracak ya da hissettirecek şeyler yapıyorlar...
____________________
bayramda ziynet sali'nin konuk olduğu programı izletmediği, dinletmediği gibi geçen hafta içi de yine burada laf çok 'u izletmemeyi başardı.
oysa gündüzden beri söyledim yasemin mori varmış, yeni albümünden şarkılar çalacakmiş merak ediyorum hem şarkıları hem gerçekte nasıl biri diye.
akşam program başlarken bile hatırlattım ama nafile!!
bir zamanlar nasıl dizilerin filmlerin en heyecanlı yerlerinde evin içinde dolanıyorum bahanesiyle önümden ağır ağır geçiyorsa, bu bir alışkanlıksa bu da öyle.
bir zamanlar bana adamakıllı lost izletmedi.. ben çok dikkat kesiliyorum diye konuşamıyordu pek ama işte evde dolanma, hareket etme bahanesiyle her bölüm dikkat etmiştim artık acaba tesadüf mü diye ama her seferinde en az 3 kez önümden geçiyordu! hem de böyle kritik sahnelere denk geliyor, filmlerde de öyle olur.
tepki versem de ama o genç değilmiş de hareket etmesi gerekirmiş de ne varmış yani bu dizide-filmde de...dırdırdır...
bu tartışmanın versiyonlarını defalarca yaptık. tam bir şeye dikkat kesilmişim hani o anda konuşacak bir şey bulamadıysa gene bölecek bahane çok. ikide bir şunu bunu yer miyim, içer miyim diye böler. hala öyle.
hani o demeden önce yesem içsem o şeyi gözünün önünde gene de hatırlatmadan duramaz. yedim, içtim çoktan desen biraz daha yiyebilirsin der!! denedim ve gördüm.
saat 8 den sonra bir şey yememeye çaıştığımı bilmesine rağmen sürekli de yedirmeye çalışır o da ayrı mesele. ama bu ben dikkat kesilince daha çok oluyor. bazen acaba bana mı öyle geliyor deyip denemeler yaparım. dikkat kesilmeden izliyor gibi, konuşmalarına karşılık veririm. ama işte o zaman da sohbet fırsat oluyor, izlememe imkan yok. sohbet zannedip sürekli cevap bekliyor, ben izlediğimden anlamıyorum bir şey ki kendi izlerken benim konuşmamı istemez....gerçi kendi öyle yapmıyor ki!! bazen hiç bir bahane yoksa konu açmak için birini sorar! hani bu oyuncu kimdi, nereden tanıyoruz gibi.... konu açacak illa. bazen aldanıp konuşmaya başlıyorum annemden mutlusu yok, diziyi-filmi-programı izlemek yenine aynı şeylerde olsa ki onunkiler değil(!!) konuşup duralım...
sohbet etmek istiyo senle deseniz ama bu sohbet isteği niye benim sevdiğim şeylere denk geliyor, kendininkilere değil!!??
benim izlediklerimin çoğu ilgisini çekmeyince konuşmek istiyor demek ama napalım farklı zevklerimiz var demek.
zaten buna da pek dayanamaz. baskıcı denmesin diye başına istersen ekleyerek kendi zevkine göre şeyleri dayar bana. istemeyince de kızacak bahane bulur..
boğazlı kazak giyemiyorum mesela, sıkıyor boynu ama anlayan kim, insan öğrenmez mi sevdiği birinin zevkini ona göre davranmaz mı? yok ama ben inadımdan giymek istemiyormuşum boğazlı kalın kazak. oysa çok iyi birşeymiş. nedenini anlatsan da çoğu zaman aldırmıyor. inattan diye görüyor. beraber alışverişe de çıksak illa bana aldırmaya çalışıyor, aldırırsa da hani şunla giyersin diye ikna ettiği de oluyor, oysa giyemiyorum kardeşim!!! ama anlayan kim. sonra aldım da giymiyorum oluyorum, müsrif..
annem çok kalın boğazlı kazak seviyor ne güzel sıcacık tutarmış ohh oh oh!! ama bana kalın geliyor bir yana boğazıma geliyor başka yana, boynum kuğu gibi uzun değil, topluyum daha başka yana.. o kalın boğazlıyla karlar altında gezmiyorum ki, dershaneye gidiyorum ya da kapalı bir yere ondan sonra içinde pişiyorum. yakıştığını düşünmemem bir yana..
boğazlı kazak yerine v yakalar alırım, gömlekle, atkıyla, hırkayla kombinlerim, hem sıcaklanınca birinden biri çıkarılabilir kapalı mekanda..
ama boğazlı kazak güzel!! inadımdan giymiyorum. bu konuda her kış en az iki kez çekişiriz. annem bana bir tane aldırır, ben giyer, terler pişman olurum, annem niye giymiyosun, giymeyeceksen niye aldık, müsrifsin işte diye dırdır eder. sen aldırdın illa anne, terliyorum giyemiyorum diyorum ama napıp edip aldırdın. yok almayaydın o zaman!! der. ama nasıl ikna ediyor beni alışverişte.. asıl o çekişmekten ve ikna etmekten hoşlanıyor, mücadele hoop kazandı kıza kalın boğazlı kazak aldırma savaşını kazandı!!
hayır yani her dediğini de yapınca gene kusur bulur bana o da ayrı..
-----....................____________________________________
eee el mi yaman ben mi!! ben de onun dikkatle izlediği diziler sırasında reklam girince başka kanala geçip zap yapıyor adı altında dolanıp zaman kaybedip, unutturup kaçırtıyorum!!!
hatta konuşuyorum!!! ya diziyi teriyorum belki de övüyorum, ya da oyuncu hakkında konuşuyorum da konuşuyorum..
sonra da bana kızıyor izletmemişim bir!!! tam oyuncu hakkında konuşuyorum işte bir talk şovda gördüm, şöyle giyinmişti, bunu demişti anlatıyorum, lafımı kesip
-'nazlı bir dur! izletmedin ne dedi şimdi bu buna??'
+"aman ne diyecek aynı şeyleri deyip duruyorlar, sadece farklı kelimeler kullanarak aynı şeyleri söyleyip duruyorlar, sahne uzatmak için" diye diye uzatıyorum ^^
-'tamam da kızım izletmiyorsun, dur bakalım bi ne olacak şimdi??'
+"aman ne olacak!!" mahsus tahminimi söylüyorum, iyice tersleyecek şimdi. napiim ama o da bana dar ediyor tvyi. ne zaman bir şeyi ilgiyle izlesem dikkatini kendine mi çekmeye çalışıyor nedir konuşacak şey yaratıyor illa..
bu arada reklam girdi, ama kumandayı bana bırakmıyor, zap izni çıkmadı. kaçırıyormuş ama!
-'sayende birşey anlamadım ki!'
+"öf ne var kırk yılda bir konuşmak istedik. konuşmasan hasta ya da sorunu var sanırsın, konuşsam da sus dersin annem, sana da yaranamadım^^"
-'şimi konuş işte reklam sırasında!! dizide konuşuyosun sen'
+"amaan anne konuşanda kabahat bir daha konuşmayız iyi! sanki kaç kere konuşasım tuttu"
-'şimdi tutmasın bari yavrum, en önemli yerde'
+"ama sen hep yapıyorsun ben bir şey deyince kızıp, devam ediyorsun ki?"
-'kim? ben mi?'
+"hayır yoknaz!!"
-'aman sanki sende kaç kere konuştum ki?'
+"her zaman, ne yabanci dizileri izletiyorsun ne talk şovları"
-'aman sanki kaç kere!! sen de!!'
+"her zaman"
ama kendinin neredeyse her zaman, hadi üçte birinde diyelim, izlediğim şeyler sırasında konuşup izletmediği bir şekilde normal, hatta öyle bir şey yok, inanmıyor ki! anında inkar. ama ben yapınca suç!
-'aman kaç kere konuştum da sen bir şey izlerken?? farkında olmadan yapıyorum ben hem1 sen bile bile'
+"napim halimi anla diye"
-'anladık!!'
külliyen uydurma! anlamış falan değil. belki böyle çekişmeli bir diyaloğun sonrasındaki hafta belki dayanıp, hatırlayıp da dikkat ettiyse ancak. bir süre sonra aynı! huylu huyundan vazgeçmez ki... benim bir şeyi iddia etmemden bile hoşlanmıyor ki, hemen inkar, karşı çıkma, bahane bulma, su yüzüne çıkmak için uğraşma. ha hiç bir şeye karışmayan, mülayim tiplerden de hoşlanmadığını iddia ediyor. bunu hatırlatınca da benim iddiacı ve ya kendini savunmacı olduğumu diğil inatçı olduğumu iddia ediyor bu kez... bir zamanlar hiç kimsenin yanında ezilme benim bile diyen kadına baksen. sırf inadımdanmış...
ama ses etmesem o konuşacak ben dinleyeceğim, o zileyecek istediğini ben izlemeyeceğim, hatta ben onun istediği gibi yumurta yiyeceğim, ya da başka onun sevdiği şeyleri yiyeceğim, giyeceğim..
ha tüm bunlar olsa, hep dediğini yaptığımda olmadı değil, en azından makul gelenleri o zamanda benim pasif olduğumu iddia etti!!!
napsam yaranamadım yani tam. ya ben beceriksiz pasif bulur, ya da inatçı.
-------------------------
büyüyünce ben de geveze olucağm abisi ablası :))
geçen hafta oldu.
mesut yar2ın programı burada laf çok başlamış. genelde izlerim konuklar da ilgimi çekiyorsa hele.
ne zaman açsam bu programı annemden aynı cümleyi duyarım. ne bileyim 200 program yaptıysa ben de 150sini izlediysem, annem de 100üne denk geldiyse o kadar aynı lafı duydum!!
bir de yani kaçıncı kez bunu dediğini hiç bilmiyor, söylüyor hep ilk heyecanıyla!!^^
sevmiyormuş pek mesut yar'ı, çok lafı bölüyor, konukların sözünü kesiyormuş.
+"adaletsizlik olmasın, herkes fazla konuşmuyor, sırf bir kişi konuşmasın diye öyle yapıyor" diyorum.
-'ama lafı ağzına tıkıyor' diyor.
dedim ya gevezeler birbirinden hoşlanmıyor :))
annem de sevmez çok konuşanları, bu tespitimi bildirince geri inkar alıyorum!! hiç alakası yokmuş.
şimdi o aynı şeyi kaçıncı kez analatınca ben bazen "evet biliyorum anlatmıştın" derim ve hiç farketmez belki inanmaz devam eder ama ben bir şeyi tekrar anlatacak olsam, diyelim bir konuda örnek veriyorum, benim sıkılmaya hakkım yok ama bak kendinin var işte. sıkılıp 'biliyorum, anlatmıştın nazlı!!' diyor göz devirip. hatırlıyormuş daha bunamamış!! bak birde üste çıkmak için vicdan yaptırıyor bana...
+"sen de aynı şeyi birden fazla kez anlatıyorsun anne! bir ne defalarca. benim de hafızam güçlü, ben de akıllıyım, dikkatliyim " diyorum.
ne dese beğenirsiniz?
-'amaan sen de kaç kez oldu sanki?' diyor. kırkı yılda bir konuşup aynı şeyi de çok nadir kaçıncı kez anlatırmış. hem onunkisi gereklilikten, örneklemeden dolayıymış ki!!
______________________________________
neyse her burada laf çok'u açtığımda aynı lafı duyuyorum ama cevap verme hakkına sahip değilim!!
+"tamam çevireyim başka yere o zaman, ya da al sen çevir" diyorum
-'yok kalsın sen izle' diyor.
evet ama susmuyor ki izleyebileyim yatıncaya kadar!...
ya sohbete katılmış gibi hissedip konuşmaya başlıyor ya herşeyi eleştiriyor. güya ben izleyeceğim, gözüm tv de ama annemin odadaki sesi daha çok... bakıyorum ki izletmeyecek, tv yerine annemin dırdırını dinliyorum yoksa.. konuk ilgisini çekse de bu kez onunla ilgili konuşuyor zaten...
çeviriyorum başka kanala, 'yok aç sen izle!' diyor tepkiyle. aslında eleştirerek izleyeceği yani konuşmasına fırsat yaratan programları içten içe seviyor sanki,
+"izleyemiyorum ki sen de aynı anda onları eleştiriyorsun, bişey anlamıyorum ki" diyorum.
-'amaan sen de çok konuşmadım ki nazlı!'
ona göre duyabilirmişim onları. sesini iyice açsam bile aynı anda iki kişinin konuşmasını nasıl duyup bir de anlayacağım ki! abandone oldu beynim.
sonunda ya annem uykusu gelip yatıyor, ya ben illa kanal değiştiriyorum, ya program bitinceye kadar konuşup eleştirerek de kalıyor, biter bitmez de yatıyor, konuşup rahatladı çünkü, ya çekip odama gidiyorum,
bu durumda da annem ben odama bilgisayar başına falan çekilince ilgimi çekmeye çalışıyor taa salondan sesi iyice açıyor, dırdıra devam ediyor, ya da başka şey buluyor izleyecek. bazen de
-'e izlemeyeceksen kapatalım yatalım diyor'
anlayamıyor bana kendinin izletmediğini ki... ben de anlatamıyorum demek. bazen de ardımdan kapatıverip gidip odasına yatıyor... bana izletmedi rahatladı!!
filmler sırasında da sever konuşmayı, hele ki sevmediği birileri varsa hani bahsetmiştim pierce brosman olayını. conan o'brien ve jay leno olayını.
mesut yar'ın programında onu sevmediğini, conan ve jay leno'da ama bize komik gelmediğini yineleyip duruyor. ve kesinlikle aynı şeyi her seferinde dediğinin de farkında değil.
belirttim inanmadı 'amaan be sen de nazlı!! kaç kere diyorum sanki!!'
odaya gizli kamera yerleştirip kanıtlamak zorunda kalacam birgün.
bir de inanmıyor, bir de sinirleniyor. işte gevezeler aynı şeyi daha önce dediklerine de çok konuştuklarına da hiçç inanmıyor. inkarda da çok başarılılar. hiç olmadı seni suçlu çıkaracak ya da hissettirecek şeyler yapıyorlar...
____________________
bayramda ziynet sali'nin konuk olduğu programı izletmediği, dinletmediği gibi geçen hafta içi de yine burada laf çok 'u izletmemeyi başardı.
oysa gündüzden beri söyledim yasemin mori varmış, yeni albümünden şarkılar çalacakmiş merak ediyorum hem şarkıları hem gerçekte nasıl biri diye.
akşam program başlarken bile hatırlattım ama nafile!!
bir zamanlar nasıl dizilerin filmlerin en heyecanlı yerlerinde evin içinde dolanıyorum bahanesiyle önümden ağır ağır geçiyorsa, bu bir alışkanlıksa bu da öyle.
bir zamanlar bana adamakıllı lost izletmedi.. ben çok dikkat kesiliyorum diye konuşamıyordu pek ama işte evde dolanma, hareket etme bahanesiyle her bölüm dikkat etmiştim artık acaba tesadüf mü diye ama her seferinde en az 3 kez önümden geçiyordu! hem de böyle kritik sahnelere denk geliyor, filmlerde de öyle olur.
tepki versem de ama o genç değilmiş de hareket etmesi gerekirmiş de ne varmış yani bu dizide-filmde de...dırdırdır...
bu tartışmanın versiyonlarını defalarca yaptık. tam bir şeye dikkat kesilmişim hani o anda konuşacak bir şey bulamadıysa gene bölecek bahane çok. ikide bir şunu bunu yer miyim, içer miyim diye böler. hala öyle.
hani o demeden önce yesem içsem o şeyi gözünün önünde gene de hatırlatmadan duramaz. yedim, içtim çoktan desen biraz daha yiyebilirsin der!! denedim ve gördüm.
saat 8 den sonra bir şey yememeye çaıştığımı bilmesine rağmen sürekli de yedirmeye çalışır o da ayrı mesele. ama bu ben dikkat kesilince daha çok oluyor. bazen acaba bana mı öyle geliyor deyip denemeler yaparım. dikkat kesilmeden izliyor gibi, konuşmalarına karşılık veririm. ama işte o zaman da sohbet fırsat oluyor, izlememe imkan yok. sohbet zannedip sürekli cevap bekliyor, ben izlediğimden anlamıyorum bir şey ki kendi izlerken benim konuşmamı istemez....gerçi kendi öyle yapmıyor ki!! bazen hiç bir bahane yoksa konu açmak için birini sorar! hani bu oyuncu kimdi, nereden tanıyoruz gibi.... konu açacak illa. bazen aldanıp konuşmaya başlıyorum annemden mutlusu yok, diziyi-filmi-programı izlemek yenine aynı şeylerde olsa ki onunkiler değil(!!) konuşup duralım...
sohbet etmek istiyo senle deseniz ama bu sohbet isteği niye benim sevdiğim şeylere denk geliyor, kendininkilere değil!!??
benim izlediklerimin çoğu ilgisini çekmeyince konuşmek istiyor demek ama napalım farklı zevklerimiz var demek.
zaten buna da pek dayanamaz. baskıcı denmesin diye başına istersen ekleyerek kendi zevkine göre şeyleri dayar bana. istemeyince de kızacak bahane bulur..
boğazlı kazak giyemiyorum mesela, sıkıyor boynu ama anlayan kim, insan öğrenmez mi sevdiği birinin zevkini ona göre davranmaz mı? yok ama ben inadımdan giymek istemiyormuşum boğazlı kalın kazak. oysa çok iyi birşeymiş. nedenini anlatsan da çoğu zaman aldırmıyor. inattan diye görüyor. beraber alışverişe de çıksak illa bana aldırmaya çalışıyor, aldırırsa da hani şunla giyersin diye ikna ettiği de oluyor, oysa giyemiyorum kardeşim!!! ama anlayan kim. sonra aldım da giymiyorum oluyorum, müsrif..
annem çok kalın boğazlı kazak seviyor ne güzel sıcacık tutarmış ohh oh oh!! ama bana kalın geliyor bir yana boğazıma geliyor başka yana, boynum kuğu gibi uzun değil, topluyum daha başka yana.. o kalın boğazlıyla karlar altında gezmiyorum ki, dershaneye gidiyorum ya da kapalı bir yere ondan sonra içinde pişiyorum. yakıştığını düşünmemem bir yana..
boğazlı kazak yerine v yakalar alırım, gömlekle, atkıyla, hırkayla kombinlerim, hem sıcaklanınca birinden biri çıkarılabilir kapalı mekanda..
ama boğazlı kazak güzel!! inadımdan giymiyorum. bu konuda her kış en az iki kez çekişiriz. annem bana bir tane aldırır, ben giyer, terler pişman olurum, annem niye giymiyosun, giymeyeceksen niye aldık, müsrifsin işte diye dırdır eder. sen aldırdın illa anne, terliyorum giyemiyorum diyorum ama napıp edip aldırdın. yok almayaydın o zaman!! der. ama nasıl ikna ediyor beni alışverişte.. asıl o çekişmekten ve ikna etmekten hoşlanıyor, mücadele hoop kazandı kıza kalın boğazlı kazak aldırma savaşını kazandı!!
hayır yani her dediğini de yapınca gene kusur bulur bana o da ayrı..
-----....................____________________________________
eee el mi yaman ben mi!! ben de onun dikkatle izlediği diziler sırasında reklam girince başka kanala geçip zap yapıyor adı altında dolanıp zaman kaybedip, unutturup kaçırtıyorum!!!
hatta konuşuyorum!!! ya diziyi teriyorum belki de övüyorum, ya da oyuncu hakkında konuşuyorum da konuşuyorum..
sonra da bana kızıyor izletmemişim bir!!! tam oyuncu hakkında konuşuyorum işte bir talk şovda gördüm, şöyle giyinmişti, bunu demişti anlatıyorum, lafımı kesip
-'nazlı bir dur! izletmedin ne dedi şimdi bu buna??'
+"aman ne diyecek aynı şeyleri deyip duruyorlar, sadece farklı kelimeler kullanarak aynı şeyleri söyleyip duruyorlar, sahne uzatmak için" diye diye uzatıyorum ^^
-'tamam da kızım izletmiyorsun, dur bakalım bi ne olacak şimdi??'
+"aman ne olacak!!" mahsus tahminimi söylüyorum, iyice tersleyecek şimdi. napiim ama o da bana dar ediyor tvyi. ne zaman bir şeyi ilgiyle izlesem dikkatini kendine mi çekmeye çalışıyor nedir konuşacak şey yaratıyor illa..
bu arada reklam girdi, ama kumandayı bana bırakmıyor, zap izni çıkmadı. kaçırıyormuş ama!
-'sayende birşey anlamadım ki!'
+"öf ne var kırk yılda bir konuşmak istedik. konuşmasan hasta ya da sorunu var sanırsın, konuşsam da sus dersin annem, sana da yaranamadım^^"
-'şimi konuş işte reklam sırasında!! dizide konuşuyosun sen'
+"amaan anne konuşanda kabahat bir daha konuşmayız iyi! sanki kaç kere konuşasım tuttu"
-'şimdi tutmasın bari yavrum, en önemli yerde'
+"ama sen hep yapıyorsun ben bir şey deyince kızıp, devam ediyorsun ki?"
-'kim? ben mi?'
+"hayır yoknaz!!"
-'aman sanki sende kaç kere konuştum ki?'
+"her zaman, ne yabanci dizileri izletiyorsun ne talk şovları"
-'aman sanki kaç kere!! sen de!!'
+"her zaman"
ama kendinin neredeyse her zaman, hadi üçte birinde diyelim, izlediğim şeyler sırasında konuşup izletmediği bir şekilde normal, hatta öyle bir şey yok, inanmıyor ki! anında inkar. ama ben yapınca suç!
-'aman kaç kere konuştum da sen bir şey izlerken?? farkında olmadan yapıyorum ben hem1 sen bile bile'
+"napim halimi anla diye"
-'anladık!!'
külliyen uydurma! anlamış falan değil. belki böyle çekişmeli bir diyaloğun sonrasındaki hafta belki dayanıp, hatırlayıp da dikkat ettiyse ancak. bir süre sonra aynı! huylu huyundan vazgeçmez ki... benim bir şeyi iddia etmemden bile hoşlanmıyor ki, hemen inkar, karşı çıkma, bahane bulma, su yüzüne çıkmak için uğraşma. ha hiç bir şeye karışmayan, mülayim tiplerden de hoşlanmadığını iddia ediyor. bunu hatırlatınca da benim iddiacı ve ya kendini savunmacı olduğumu diğil inatçı olduğumu iddia ediyor bu kez... bir zamanlar hiç kimsenin yanında ezilme benim bile diyen kadına baksen. sırf inadımdanmış...
ama ses etmesem o konuşacak ben dinleyeceğim, o zileyecek istediğini ben izlemeyeceğim, hatta ben onun istediği gibi yumurta yiyeceğim, ya da başka onun sevdiği şeyleri yiyeceğim, giyeceğim..
ha tüm bunlar olsa, hep dediğini yaptığımda olmadı değil, en azından makul gelenleri o zamanda benim pasif olduğumu iddia etti!!!
napsam yaranamadım yani tam. ya ben beceriksiz pasif bulur, ya da inatçı.
-------------------------
sürekli konuşma hastalığı - talk şovlar sırasında konuşma isteği
talk şov programı izlerken annemin de konuşası geliyor :))
ne zaman bir talk şov açsam ki çok severim, annem soruyu üzerine alınıyor adeta, ya ada laf lafı açıyor bir ortak nokta buluyor ve başlıyor konuşmaya...
ha bir de tv ye bakmama da biraz gıcık oluyor dikkatimi çekmek için, kendiyle ilgilenmemi sağlamak için birşeyler buluyor.
talk şovlar geç saatte olıyor neyse ki, annem 2lere kadar oturmaz, ama ilk bir saatini belki uykusu kaçmışsa daha fazlasını bana izletmemeyi başarıyor..,,
mesela bayramda esin övet, oben budak ve özge ulusoy'un sunduğu burcu esmersoy ve ziynet sali'nin konuk olduğu bir program vardı, çok geç saatlerde değildi.
özge ulusoy'un ayakkabılarını beğendik, vee konu açılmış oldu!!! gençken ne kadar güzel, uyumlu ve şık giyindiğiyle ilgili... gitti içerden bir yerden albüm getirdi hem gösteriyor hem konuşuyor. bazı fotoğrafların detayına da giriyor.
programdan hiçbirşey anlamadım, onlar konuşuyor annem yarışırcasına konuşuyor... eğer gözüm ekrana kayarsa;
-'bak işte bu fotoğraf nazlı!! bak!!' diyerek gözümü illa ekrandan alıyor.
sonuç ne talk şova ne anneme dikkatimi verebildim, zihnim bunaldı, bulandı, yoruldum...
+"severim ziynet sali'yi , bu şarkısı çok güzel" diyerek konuyu değiştirmeye çalışıyorum ama bu seferde konu ziynet sali oluyor. yani şarkıyı da dinleyemedim, annem fonda sürekli konuştu.
hani her zaman beraber izlemiyoruz işte dediğim gibi, bazen de ben uyarıyorum ama canı sıkılıyor.
+"annecim şunu bi izleyelim merak ettim ne diyor" diyorum
-'amaan sen de kırk yılda bir konuştum' diyor.
__-----_____-----_______________________-----___________------________
kırk yılda bir mi konuşmuş???!!! :))))
annem mütemadiyen konuştuğunun farkında değil demek. belki tüm çok konuşanlar farkında değildir ne kadar konuştuğunun ha??!!
hani bir içses diye bir şey vardır, filmlerde romanlarda geçer, çoğu kadının buna annem de dahil içses diye bir şeyi yok!! her şey dışses, aklından geçen hemen hemen herşey hemen dillerinde...
böyle insanlarla çok karşılaştım ben, hani sürekli konuşması bir yana bazen hem boş konuşuyor ki hiiç farkında değil ve önemli meselelerden bahsettiğini sanıyor, hem ya senin ilgi ananın olmayan birşeyden bahsediyor, ya da seni hiçç alakadar etmeyen şeylerden mesela senin hiç tanımadığın uzak akrabalarının yaşadığı bir olaydan uzuuunn uzun bahsediyor...
dolu ya da senin de ilgi alanın olan bir şeyden konuşması gene bir derece ama sana fırsat vermiyor sa ki bu da çok görülür, işte o zaman sıkıcı.
bir de dili tat falan olduğu için yada çok yuvarladığı için, ne bileyim çok küçük sesle konuştuğu için her dediği anlaşılmadığı halde bunun da hiç farkında olmayıp sürekli konuşanlar var ki hiç çekilmiyor.
çirkin ses tonu, ya da tuhaf bir aksan gibi bir şeyle konuşanlar var hiç bahsetmeyeyim.
yani çok konuşmayı sevenler çok konuştuklarının da boş konuştuklarının da genelede hiiiç farkında değil. hatta bazılarının dinleniyor olması bile. tabi bir de sürekli suratına bakılmasını isteyenler var ki konuşurken, eliyle yüzünüzü kendine bile çevirebilir öyle ilgi manyağı... bencillilk hat safhada..
söylesen çok konuştuğunu ya da konuyla ilgilenmediğini bir de bozulur, bir de nedenini anlamazlar, hainlikle suçlamaya kalkarlar kii :)
baş etmesi zor. tabi o kişiyi sevip sevmemenize de bağlı. ama ne kadar da olsa bir yerden sonra çekilmez oluyor..
hani bu sürekli konuşanlar bırak konuşma bozuklukları, saçma, ilgisiz konular konuşmalarını, istersen ilgini de çeksin ama aynı şeyi de defalarca ilk kez anlatıyormuş gibi anlatırlar. aman daha önce anlattığını yüzüne vurmayın!! işte o zaman asılacak adam olursunuz!!
bazı şeyleri o kadar çok defa duydum ki artık dayanamayıp konuşmanın devamını ben getirip hatırladığımı kanıtlamaya çalışsam da gene suçluyum. ne var canım bir kez daha anlatsa. ya da aslında yooo sana daha önce hiç anlatmadım!! eminler birde!!
her birine bir kusur bulup irtibatı kesemem ya sadece annemden muzdarip değilim yani. sürekli çocuğunu ya da olmadı iş hayatını anlatmak isteyeni de var...
hadi ilk kez duyuyo olsan neyse bir derece, artık ezberlediğim şeyleri defalarca duymak cidden asabımı bozuyor tepkili oluyorum..
ne yani ahmak mıyım da ben anlamayacağım.
-'yok canım ne alakası var estafurullah, ama daha önce anlatmadım ki sana bunu dur bak şimdi!!! şöyle oldu...'
çok konuşanlar hem sürekli konuşmak istiyor hem ilk kez anlatıyor heyecanıyla nlatıyor yani bir de özet geçmeden uzun uzun..
______
bir de ilgi çekmek için komik hikayelerini, fıkraları ezberleyip bunları hiç usanmadan defalarca anlatanlar var ki işte onlar da çekilmezler sınıfına dahiller...
hani konuşurken anlamadığın bir yeri, tanımadığın birini sormak istersin, onaylamak istersin belki, ya da onaylamamak; bunlara da fırsat bırakmayanı var. canları sıkılıyo ne diye bölüyosun konuşmasını!!! kesme sözünü!! 44üncü defa aynı olayı anlatacak ne var yani?? ne 44ü hiç anlatmadı daha bunu!!! 200den az defa anlatılan şey hiç anlatılmayanlar kategorisine giriyor!!
bunlar lafı değiştirmede, dahil olmaya çalışmana da dayanamıyor. dur! ben konuşuyorum! kesme sözümü ya!!
hadi diyelim konuyu değiştirmeyi başardın e bu kez o konudan bahsedecekki hiç durmadan!! ha bir de başka bir gün daha önce anlattığı şeyin bir kısmından gene bahsediyor ama sen unutmuşsun, işin gücün yok bunları öğrenip ezberlemelisin!! ne hakla unutursun!!! pis alçak!! ayrı bir de aman unutmuş ya da anlatmamışım du bi daha anlatayım deyip konuyu iyice başa saranlar var... yok anlattın unutmuşum orayı desen pis bir bakış yersin hatta sen beni hiç dinlemiyosunz zaten oluR!!!
bunlar hem aslında fazla konuşmadıklarına, hem herşeyi defalarca anlatmadıklarına inanıyor hem de hani her zaman dinlenmek, sözünün kesilmemesini istiyor üstelik bu kadar çok şey konuşmasına rağmen işte bunların her birini mutlaka hatırlaman gerektiğini düşünüyor.
hani insanlara önemli, ilgi çekici, akılda kalıcı, komik gelen şeyler farklı oluyor ya bunun da farkında değiller. ona bunları hissettiren şeyler herkese aynı gelir...
senin kafanı şişirmez, sıkmaz, zamanını çalmaz..!!! senin nasıl deşarj olacağının da önemi yok be güzelim! bu onları hiç alakadar etmez! sen sus! dinle sadece ama iyi dinle unutma, lafını da bölme!! bu onların dünyası, bu dünya onların etrafında dönüyor ki!! ne sandındı sen??
hem onlar kırk yılda bir konuşuyor ki!!!!!
işin oldukça komik bir yanı hani farkında değiller, inanmıyolar ya kendilerinin çok konuştuklarına ama onlara da başkaları çok konuşuyor geliyor!!!!
mesela dediği doğru olabilir, o kişi de çok konuşkan olabilir. yani gevezeler gevezelerden hoşlanmıyor, yoksa biliyorlar ki belki de kendileri konuşamayacak!!!
bir arkadaşım vardı böyle mümkünse nadir görüşürüm kötü biri değil tabi ama çok konuşuyor aynen yukarıda bahsettiğim özelliklerin çoğuna sahip. adı x. sen önemli birşeyden bahsedeceksen mesela lafını bölüp, ilgisini çeksin diye özel bi çaba harcayıp abartarak anlatman gerekmektedir.
başka bir ortak arkadaşımız var o da öyle gevezedir ama senin konuşmana da fırsat bırakır, aşırı uzatıp detaya girerek anlatmaz, heyecanlı konuşur ama.. adı b.
işte x arkadaşım b arkadaşımdan pek hoşlanmıyor ve aynı ortamda bulunmak istemiyor.
bir gün bunu çok açık ve net söyledi ve beni kahkahalara boğdu. koparttı
-'off nazlı b'yi çağırmasaydın ya! çok konuşuyor o, çok geveze resmen!!'
+"tatlım sen de gevezesin!^^" sırıtarak.
-'ben çok konuşmam ama değil mi? o çok uzatıyor! çok geveze. gelmesin o'
+"ne o seni bırakıp onu dinleriz diye mi korktun??" (ki çoğu zaman öyle olur, çünkü b sempatiktir, ve lafı sana da paslar, konuşmayanı konuşturur. sohbet insanı)
__________
şimdi sen konuşmuyon belki ama yazıyon bacım! diyeceksiniz
biliyorum ki!!
bazen aynı ya da benzer şeyleri de yazabilirim, tarih tekerrürden hem de hayat bir dejavudan ibaret (belki sırf benimki)
hem yazarım ya size neee!!!
:))
ben nasıl deşarj olucam afedersiniz??
ben de yazıyom işte :))
ama en azından okuyup okumamak, yarım bırakmak elinizde. ama eğer karşınızda konuşan biriyse bu çok da kaçamıyorsunuz. mücadeleye devam gevezelerle...
ne zaman bir talk şov açsam ki çok severim, annem soruyu üzerine alınıyor adeta, ya ada laf lafı açıyor bir ortak nokta buluyor ve başlıyor konuşmaya...
ha bir de tv ye bakmama da biraz gıcık oluyor dikkatimi çekmek için, kendiyle ilgilenmemi sağlamak için birşeyler buluyor.
talk şovlar geç saatte olıyor neyse ki, annem 2lere kadar oturmaz, ama ilk bir saatini belki uykusu kaçmışsa daha fazlasını bana izletmemeyi başarıyor..,,
mesela bayramda esin övet, oben budak ve özge ulusoy'un sunduğu burcu esmersoy ve ziynet sali'nin konuk olduğu bir program vardı, çok geç saatlerde değildi.
özge ulusoy'un ayakkabılarını beğendik, vee konu açılmış oldu!!! gençken ne kadar güzel, uyumlu ve şık giyindiğiyle ilgili... gitti içerden bir yerden albüm getirdi hem gösteriyor hem konuşuyor. bazı fotoğrafların detayına da giriyor.
programdan hiçbirşey anlamadım, onlar konuşuyor annem yarışırcasına konuşuyor... eğer gözüm ekrana kayarsa;
-'bak işte bu fotoğraf nazlı!! bak!!' diyerek gözümü illa ekrandan alıyor.
sonuç ne talk şova ne anneme dikkatimi verebildim, zihnim bunaldı, bulandı, yoruldum...
+"severim ziynet sali'yi , bu şarkısı çok güzel" diyerek konuyu değiştirmeye çalışıyorum ama bu seferde konu ziynet sali oluyor. yani şarkıyı da dinleyemedim, annem fonda sürekli konuştu.
hani her zaman beraber izlemiyoruz işte dediğim gibi, bazen de ben uyarıyorum ama canı sıkılıyor.
+"annecim şunu bi izleyelim merak ettim ne diyor" diyorum
-'amaan sen de kırk yılda bir konuştum' diyor.
__-----_____-----_______________________-----___________------________
kırk yılda bir mi konuşmuş???!!! :))))
annem mütemadiyen konuştuğunun farkında değil demek. belki tüm çok konuşanlar farkında değildir ne kadar konuştuğunun ha??!!
hani bir içses diye bir şey vardır, filmlerde romanlarda geçer, çoğu kadının buna annem de dahil içses diye bir şeyi yok!! her şey dışses, aklından geçen hemen hemen herşey hemen dillerinde...
böyle insanlarla çok karşılaştım ben, hani sürekli konuşması bir yana bazen hem boş konuşuyor ki hiiç farkında değil ve önemli meselelerden bahsettiğini sanıyor, hem ya senin ilgi ananın olmayan birşeyden bahsediyor, ya da seni hiçç alakadar etmeyen şeylerden mesela senin hiç tanımadığın uzak akrabalarının yaşadığı bir olaydan uzuuunn uzun bahsediyor...
dolu ya da senin de ilgi alanın olan bir şeyden konuşması gene bir derece ama sana fırsat vermiyor sa ki bu da çok görülür, işte o zaman sıkıcı.
bir de dili tat falan olduğu için yada çok yuvarladığı için, ne bileyim çok küçük sesle konuştuğu için her dediği anlaşılmadığı halde bunun da hiç farkında olmayıp sürekli konuşanlar var ki hiç çekilmiyor.
çirkin ses tonu, ya da tuhaf bir aksan gibi bir şeyle konuşanlar var hiç bahsetmeyeyim.
yani çok konuşmayı sevenler çok konuştuklarının da boş konuştuklarının da genelede hiiiç farkında değil. hatta bazılarının dinleniyor olması bile. tabi bir de sürekli suratına bakılmasını isteyenler var ki konuşurken, eliyle yüzünüzü kendine bile çevirebilir öyle ilgi manyağı... bencillilk hat safhada..
söylesen çok konuştuğunu ya da konuyla ilgilenmediğini bir de bozulur, bir de nedenini anlamazlar, hainlikle suçlamaya kalkarlar kii :)
baş etmesi zor. tabi o kişiyi sevip sevmemenize de bağlı. ama ne kadar da olsa bir yerden sonra çekilmez oluyor..
hani bu sürekli konuşanlar bırak konuşma bozuklukları, saçma, ilgisiz konular konuşmalarını, istersen ilgini de çeksin ama aynı şeyi de defalarca ilk kez anlatıyormuş gibi anlatırlar. aman daha önce anlattığını yüzüne vurmayın!! işte o zaman asılacak adam olursunuz!!
bazı şeyleri o kadar çok defa duydum ki artık dayanamayıp konuşmanın devamını ben getirip hatırladığımı kanıtlamaya çalışsam da gene suçluyum. ne var canım bir kez daha anlatsa. ya da aslında yooo sana daha önce hiç anlatmadım!! eminler birde!!
her birine bir kusur bulup irtibatı kesemem ya sadece annemden muzdarip değilim yani. sürekli çocuğunu ya da olmadı iş hayatını anlatmak isteyeni de var...
hadi ilk kez duyuyo olsan neyse bir derece, artık ezberlediğim şeyleri defalarca duymak cidden asabımı bozuyor tepkili oluyorum..
ne yani ahmak mıyım da ben anlamayacağım.
-'yok canım ne alakası var estafurullah, ama daha önce anlatmadım ki sana bunu dur bak şimdi!!! şöyle oldu...'
çok konuşanlar hem sürekli konuşmak istiyor hem ilk kez anlatıyor heyecanıyla nlatıyor yani bir de özet geçmeden uzun uzun..
______
bir de ilgi çekmek için komik hikayelerini, fıkraları ezberleyip bunları hiç usanmadan defalarca anlatanlar var ki işte onlar da çekilmezler sınıfına dahiller...
hani konuşurken anlamadığın bir yeri, tanımadığın birini sormak istersin, onaylamak istersin belki, ya da onaylamamak; bunlara da fırsat bırakmayanı var. canları sıkılıyo ne diye bölüyosun konuşmasını!!! kesme sözünü!! 44üncü defa aynı olayı anlatacak ne var yani?? ne 44ü hiç anlatmadı daha bunu!!! 200den az defa anlatılan şey hiç anlatılmayanlar kategorisine giriyor!!
bunlar lafı değiştirmede, dahil olmaya çalışmana da dayanamıyor. dur! ben konuşuyorum! kesme sözümü ya!!
hadi diyelim konuyu değiştirmeyi başardın e bu kez o konudan bahsedecekki hiç durmadan!! ha bir de başka bir gün daha önce anlattığı şeyin bir kısmından gene bahsediyor ama sen unutmuşsun, işin gücün yok bunları öğrenip ezberlemelisin!! ne hakla unutursun!!! pis alçak!! ayrı bir de aman unutmuş ya da anlatmamışım du bi daha anlatayım deyip konuyu iyice başa saranlar var... yok anlattın unutmuşum orayı desen pis bir bakış yersin hatta sen beni hiç dinlemiyosunz zaten oluR!!!
bunlar hem aslında fazla konuşmadıklarına, hem herşeyi defalarca anlatmadıklarına inanıyor hem de hani her zaman dinlenmek, sözünün kesilmemesini istiyor üstelik bu kadar çok şey konuşmasına rağmen işte bunların her birini mutlaka hatırlaman gerektiğini düşünüyor.
hani insanlara önemli, ilgi çekici, akılda kalıcı, komik gelen şeyler farklı oluyor ya bunun da farkında değiller. ona bunları hissettiren şeyler herkese aynı gelir...
senin kafanı şişirmez, sıkmaz, zamanını çalmaz..!!! senin nasıl deşarj olacağının da önemi yok be güzelim! bu onları hiç alakadar etmez! sen sus! dinle sadece ama iyi dinle unutma, lafını da bölme!! bu onların dünyası, bu dünya onların etrafında dönüyor ki!! ne sandındı sen??
hem onlar kırk yılda bir konuşuyor ki!!!!!
işin oldukça komik bir yanı hani farkında değiller, inanmıyolar ya kendilerinin çok konuştuklarına ama onlara da başkaları çok konuşuyor geliyor!!!!
mesela dediği doğru olabilir, o kişi de çok konuşkan olabilir. yani gevezeler gevezelerden hoşlanmıyor, yoksa biliyorlar ki belki de kendileri konuşamayacak!!!
bir arkadaşım vardı böyle mümkünse nadir görüşürüm kötü biri değil tabi ama çok konuşuyor aynen yukarıda bahsettiğim özelliklerin çoğuna sahip. adı x. sen önemli birşeyden bahsedeceksen mesela lafını bölüp, ilgisini çeksin diye özel bi çaba harcayıp abartarak anlatman gerekmektedir.
başka bir ortak arkadaşımız var o da öyle gevezedir ama senin konuşmana da fırsat bırakır, aşırı uzatıp detaya girerek anlatmaz, heyecanlı konuşur ama.. adı b.
işte x arkadaşım b arkadaşımdan pek hoşlanmıyor ve aynı ortamda bulunmak istemiyor.
bir gün bunu çok açık ve net söyledi ve beni kahkahalara boğdu. koparttı
-'off nazlı b'yi çağırmasaydın ya! çok konuşuyor o, çok geveze resmen!!'
+"tatlım sen de gevezesin!^^" sırıtarak.
-'ben çok konuşmam ama değil mi? o çok uzatıyor! çok geveze. gelmesin o'
+"ne o seni bırakıp onu dinleriz diye mi korktun??" (ki çoğu zaman öyle olur, çünkü b sempatiktir, ve lafı sana da paslar, konuşmayanı konuşturur. sohbet insanı)
__________
şimdi sen konuşmuyon belki ama yazıyon bacım! diyeceksiniz
biliyorum ki!!
bazen aynı ya da benzer şeyleri de yazabilirim, tarih tekerrürden hem de hayat bir dejavudan ibaret (belki sırf benimki)
hem yazarım ya size neee!!!
:))
ben nasıl deşarj olucam afedersiniz??
ben de yazıyom işte :))
ama en azından okuyup okumamak, yarım bırakmak elinizde. ama eğer karşınızda konuşan biriyse bu çok da kaçamıyorsunuz. mücadeleye devam gevezelerle...
26.10.2012
yumurta pişirme taktikleri ^^ ney??
annem yıllarca iş hayatıyla bizi aynı anda büyüttü. bir koltukta üç karpuz bile taşır o :)) iki karpuz ne!!
hem sabah sabah işe gitti hem bize kahvaltı hazırlamayı ihmal etmedi. iyi beslenelim diye sabahları illa bir yumurta yedirirdi. ama üç yumurtayı herkesin istediği şekilde pişirmez aynı pişirirdi; kendi sevdiği gibi.
= eğer yağda yapacaksa beyazıyla sarısı iyice karışmış ama aşırı kurumadan pişmiş olacak. eğer haşlama olacaksa beyazı pişmiş sarısı az pişmiş olacak. çünkü en güzeli bu! böyle yemeli dünya!!
napalim, annemiz bize yumurta yapmış yemeyelim mi? yer giderdik. birkaç kere öyle sevmediğimi söylesem de işe yaramadı. sonra yememezlik edemedim öyle nankör gibi. yuttuk gitti besin besindir.
tabi bu sabah sabah uğraşmamak için verdiğim çaba annem de yumurtayı öyle sevdiğimi sanmasına sebep oldu... bazen hala kendi hazırlıyorsa öyle yapar.
hayır ben böyle değil şöyle severim aslında desen nankör olursun, sabah sabah hazırlamış işte sana, daha bir de beğenmiyor musun?? sitem!
herhalde sitem etmek annemde benim fikir ve zevklerimi tartışmamak, kendininkini kabul etmem için kestirme yol farz edildi.
kendim aypıyorum artık yumurtamı, zira annem yıllardır nadiren yer tansiyon sorunu yüzünden.
ama onun yumurta yememesi benim yumurta yapmama karışmasna engel değil ki!!
her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır atasözünün bir geçerliliği yok bu evde. yiğit varsa ha o gerçekten annemdir ama yoğurdu yiyiş de bir ve tektir!!
illa.
işte her zaman değilse de (bazen üşenir, bazen meşgul olur, bazen benden şüphelenmez) bazen mesela geçende ben sabah kendime omlet yaparken geldi tepeme dikildi müfettiş annedeki gibi.
-'yapamıyorsun' dırdırına başladı.
hem dırdır ediyor hem beni itekleyerek, elimdeki tahta kaşığı almaya çalışıyor.
-'bırak bırak yapamıyorsun!! çekil ben yapacam!!'
neden yapamıyorum çünkü onunki gibi değil. yumurta beyazıyla sarısı iyice karışmış ama aşırı kurumadan pişmiş olacak. biz böyle severiz!! bir birlik duygusu bekliyor annem sürekli ama zevkler ve renkler konusunda. hem de benim tamamen kendisine uymamla.
-'öyle olmaz nazlı!!! karıştır biraz!!'
bir hışımla elimdeki tahta kaşığa saldırıyor. vayy vatan haini! yumurtasını iyi pişmiş yemek istiyor! öyle olmaz ki!!!
+"of anne bırak ya! ben böyle istiyorum!"
ahanda bir gerçek gün yüzüne çıkıyor ve annemin en azından yumurtayı aynı şekilde yemeyi seviyoruz sanısı kırılıyor'!!!
-'sen öyle yemezsin ki!!' hayretle ve isyanla..
(kesin pişirmeyi beceremediğim için uydurduğum bir kılıf. hayır yani bu sahneler bir kez mi yaşanıyo sanıyosunuz... ohooo kaç kez. bir keresinde bunu dediydi!)
hani bir de sanki fikrimi değiştirme, başka şekiller deneme hakkım yokmuş gibi.
+"yok ben sarısı beyazı ayrı ve iyi pişmiş severim"
-'?? niye? sabahları yerdin ama'
+"napiim anne? nankör müsrif olup yemem ben bunu deyip yemesemiydim. sabah sabah uykundan alıp bize hazırlardın, her halde yiyecektik"
-'e söyleseydin ya!!'
sanki söylemedim ve sanki taktı ve gene sanki değişen bir şey oldu da benim sevdiğim gibi yaptı.
+"söylediim. ama herhalde sabah sabah üç değişik tarzda yumurta hazırlayacak vakit olmazdı"
-'yani zor olurdu. ama yapardım deseydin.'
bir de böyle iddia etmez mi. ana farkında değil ki inkarının... dedim dedim yapmadı! cıvık sarıdan midem bulanırdı. söyledim halbuki. ama sabah sabah demek tartışma modunda dememişim ki hatırlamıyor...
bak şimdi bile iki kere diyor 'söyleseydin, deseydin'
yani hata bende ben dememişim ki!
işte her günüm bir mücadele.
daha önce de oldu işte bu sahne. bazen de elim yanacak korkusuyla (bahanesiyle) tahta kaşığı elimden kapıp iyice karman çorman eder, kalıp gibi yumurta top top olur. illa kendi istediği olacak ya.. mücadele ondan.,
anneme göre o fikrini belirtiyo, savunuyo. asla dayatmacı diil. bir kere hep istersen diyor!!
daha ne tartışmalar kıyafetler, oyuncular, diziler, renkler....
sevdiği sevmediği bir şeyi illa belirtecek tamam da ama illa da defalarca sen onu farkında olmadan benimseyinceye ya da kabul edinceye kadar çeşitli zaman aralıkları ve farklı yollarla söyleyerek fikri ekecek zihnine...onun zevkleri, doğruları kesin çünkü..
bana karşı kabulsüz ama o an yanımızda bir yabancı varsa
nazlı öyle seviyor ben böyle oluveriyor!!
hem sabah sabah işe gitti hem bize kahvaltı hazırlamayı ihmal etmedi. iyi beslenelim diye sabahları illa bir yumurta yedirirdi. ama üç yumurtayı herkesin istediği şekilde pişirmez aynı pişirirdi; kendi sevdiği gibi.
= eğer yağda yapacaksa beyazıyla sarısı iyice karışmış ama aşırı kurumadan pişmiş olacak. eğer haşlama olacaksa beyazı pişmiş sarısı az pişmiş olacak. çünkü en güzeli bu! böyle yemeli dünya!!
napalim, annemiz bize yumurta yapmış yemeyelim mi? yer giderdik. birkaç kere öyle sevmediğimi söylesem de işe yaramadı. sonra yememezlik edemedim öyle nankör gibi. yuttuk gitti besin besindir.
tabi bu sabah sabah uğraşmamak için verdiğim çaba annem de yumurtayı öyle sevdiğimi sanmasına sebep oldu... bazen hala kendi hazırlıyorsa öyle yapar.
hayır ben böyle değil şöyle severim aslında desen nankör olursun, sabah sabah hazırlamış işte sana, daha bir de beğenmiyor musun?? sitem!
herhalde sitem etmek annemde benim fikir ve zevklerimi tartışmamak, kendininkini kabul etmem için kestirme yol farz edildi.
kendim aypıyorum artık yumurtamı, zira annem yıllardır nadiren yer tansiyon sorunu yüzünden.
ama onun yumurta yememesi benim yumurta yapmama karışmasna engel değil ki!!
her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır atasözünün bir geçerliliği yok bu evde. yiğit varsa ha o gerçekten annemdir ama yoğurdu yiyiş de bir ve tektir!!
illa.
işte her zaman değilse de (bazen üşenir, bazen meşgul olur, bazen benden şüphelenmez) bazen mesela geçende ben sabah kendime omlet yaparken geldi tepeme dikildi müfettiş annedeki gibi.
-'yapamıyorsun' dırdırına başladı.
hem dırdır ediyor hem beni itekleyerek, elimdeki tahta kaşığı almaya çalışıyor.
-'bırak bırak yapamıyorsun!! çekil ben yapacam!!'
neden yapamıyorum çünkü onunki gibi değil. yumurta beyazıyla sarısı iyice karışmış ama aşırı kurumadan pişmiş olacak. biz böyle severiz!! bir birlik duygusu bekliyor annem sürekli ama zevkler ve renkler konusunda. hem de benim tamamen kendisine uymamla.
-'öyle olmaz nazlı!!! karıştır biraz!!'
bir hışımla elimdeki tahta kaşığa saldırıyor. vayy vatan haini! yumurtasını iyi pişmiş yemek istiyor! öyle olmaz ki!!!
+"of anne bırak ya! ben böyle istiyorum!"
ahanda bir gerçek gün yüzüne çıkıyor ve annemin en azından yumurtayı aynı şekilde yemeyi seviyoruz sanısı kırılıyor'!!!
-'sen öyle yemezsin ki!!' hayretle ve isyanla..
(kesin pişirmeyi beceremediğim için uydurduğum bir kılıf. hayır yani bu sahneler bir kez mi yaşanıyo sanıyosunuz... ohooo kaç kez. bir keresinde bunu dediydi!)
hani bir de sanki fikrimi değiştirme, başka şekiller deneme hakkım yokmuş gibi.
+"yok ben sarısı beyazı ayrı ve iyi pişmiş severim"
-'?? niye? sabahları yerdin ama'
+"napiim anne? nankör müsrif olup yemem ben bunu deyip yemesemiydim. sabah sabah uykundan alıp bize hazırlardın, her halde yiyecektik"
-'e söyleseydin ya!!'
sanki söylemedim ve sanki taktı ve gene sanki değişen bir şey oldu da benim sevdiğim gibi yaptı.
+"söylediim. ama herhalde sabah sabah üç değişik tarzda yumurta hazırlayacak vakit olmazdı"
-'yani zor olurdu. ama yapardım deseydin.'
bir de böyle iddia etmez mi. ana farkında değil ki inkarının... dedim dedim yapmadı! cıvık sarıdan midem bulanırdı. söyledim halbuki. ama sabah sabah demek tartışma modunda dememişim ki hatırlamıyor...
bak şimdi bile iki kere diyor 'söyleseydin, deseydin'
yani hata bende ben dememişim ki!
işte her günüm bir mücadele.
daha önce de oldu işte bu sahne. bazen de elim yanacak korkusuyla (bahanesiyle) tahta kaşığı elimden kapıp iyice karman çorman eder, kalıp gibi yumurta top top olur. illa kendi istediği olacak ya.. mücadele ondan.,
anneme göre o fikrini belirtiyo, savunuyo. asla dayatmacı diil. bir kere hep istersen diyor!!
daha ne tartışmalar kıyafetler, oyuncular, diziler, renkler....
sevdiği sevmediği bir şeyi illa belirtecek tamam da ama illa da defalarca sen onu farkında olmadan benimseyinceye ya da kabul edinceye kadar çeşitli zaman aralıkları ve farklı yollarla söyleyerek fikri ekecek zihnine...onun zevkleri, doğruları kesin çünkü..
bana karşı kabulsüz ama o an yanımızda bir yabancı varsa
nazlı öyle seviyor ben böyle oluveriyor!!
müfettiş anne
bazen ben yemek yapmak istiyorum, bazen annemin yükünü almak için falan. ama tek başıma yapmam annemle imkansız. sen git ben yapacam desem de müdehalesiz imkansız.
bazen öteki odadan seslenir bir şeyi bir şey yaptın mı?? vs. odalar arası sohbetten yemek yapmak uzar. uzayınca ben beceriksiz olurum bir de ya da ağır elli! ha bir de tv açıktır sesinden benim cevabı duymaz tekrarlar. mecbur kalırım salona geçip yaptııım demeye. bir de bozulur oradan deseymişim duyarmış. dedim desem genelde inanmaz. ona göre onu hep cevapsız bırakıyorum...
bazen de seslenmez, benden bir süre ses çıkmazsa geri dönülmez bir hata yapmışım gibi davranarak yanıma gelip tepeme dikilir ve elimi izlemeye başlar.
işte buna deli olurum. ahmak muamelesi gibi geliyor bana. sen git ben yapıyorum, sen karışma demenden anlamaz. ıggı!!!
____
daha küçükken bir yapalım dedik mülayim ablamla. annem patates doğrayışımızı beğenmedi. tepemizde dikilip izliyor ve direktif veriyor çünkü. bir patates ne kadar yanlış soyulup doğranabilir ki ve yanlış olsa bu ne kadar büyütülecek bir şey olabilir ki. onun gibi yapabilmemizi bekler anında.
dayanamadı elimizden aldı. ben işte sinirleniyorum ne var patatesi bakşa türlü, elime kolay gelen şekilde soyup doğrasam. annem tam onun taptığı gibi olmalı görüşünde çünkü. fikrini savunuyor canım! alıverip elimden bir de hışımla, bir de sinirle böyle yapacan diyor. ama elim küçük, kolum kassız, bıçağı nasıl öyle hareket ettirir bu diye düşünemyio. kendi doğruları kesin doğru çünkü.
gösteriyo nasıl yapılmalı, elimin gücü yetmiyo ki onları öyle tutmaya 'beceremiyorsun nazlı!!'
bana çatması hep şundan mücadele seviyor!! ablam anında kabul edip teslim olur, haklı nedenleri olsa da öyle fazla savunmaz. ama ben tutamam kendimi. işte tartışma oradan çıkar...
el gücümün yetmediğini söylesem de aldırmadan sinirlenir, beceremiyorum karar verildi. elimden alıp kendi yapar...
hala öyle işte... hala tepeme müfettiş gibi dikilip yapabiliyor muym kontrol eder. hani bir yapamamışım ya13 yaşında tamam artık benden becerikli çıkmaz!!
ne zaman ben yemek yapacak olsam tepemde, ensemde bir soluk, beni tedirgin ede ede, gere gere. sinirlenirim bunu bilmesine rağmen bi süre dursa bile bir yerde dayanamaz...
ocak başında tartışırız o bir şeyleri unuttuğumu düşünerek şunu bunu yaptın mı?lara başlayarak beni soru yağmuruna tutar. ben gidip oturup ayaklarını dinlendirmesini, artık çocuk olmadığımı vurgularım...
annem benle ilgili beklentilerini çok yüksek tutmuş ve çok erken bana yükleyerek beklemiş ki olsun ama olamayınca benden umudu kesmiş herhalde. 13 yaşında temizlik ve yemek ustası! derslerinde 1., okulda popüler, güzel, iyi giyinir, herşeyi bilir, dünya lideri!! hımm ama patatesi yanlış soydu! ve annesinin altını kapat dediği yemeğin altını kapatmayı unutarak, yanmasına sebep oldu!! dan dan dan nazlı beceriksiz bir aptal. 13 yaşında bunu yapam kim bilir ilerde naapar. hiç güven olmaz buna!!
gidip ayaklarını dinlendirecek güya 5 dk ya bir bir bahane bulur en azından o gün bana bulaşmak istiyorsa. bahaneyle illa kontrol edecek. sanki tuzu unutsam yerken acılar içinde öleceğiz, asılacağız falan!!
bazen de dayanamaz ben israrla gitmesini tek başıma yapacağımı iddia ettiğim durumlardan birinde.
hep ocak başında tartışma ben anneme göre kesin hata yapıyorum bir yerde o elimden alıp canım nimetleri benim katil elimden kurtarmalı..
bazen beni itip elimden alır elimdeki neyse, bıçak mı kaşık mı, kepçe mi... yok en iyisi kendi yapsınmış...off bazen de ben bırakırım.
+"al iyi! ben gerizeka yapamam!! zehirli falan olur şimdi öteki tarafı boylamayalım! yağ yerine deterjan koyarım şimdi! ayırt edemiyorum ikisini" gibisinden sözler
-'amaan sen de büyüttün'
bir süre yapmam bir şey, ama o zaman da kendine yardım etmiyor, artık genç değil yorulmasına neden oluyor olur.
+"e tek başıma yapmama zaten izin vermiyorsun ki!! hep karışıyor hatta elimden alıyorsun"
..... naparsam yapayım suçlu benim...
hiç beceremiyor da değilim yani ha...
ama benle didişmek, çekişmek, laf yarıştırmak zevkli geliyor kezin. annem daha zor olanı seviyor!!
ablamda çekişme nadirdir, öyle çocukken birbiriizin inadına dokunurduk o kadar.
genelde sen yapamıyorsun hayır yaparım çekişmesi olmaz. yapamıyorsun dendi mi hemen inanır.. oysa yapabiliyordur. demek ki ben kendimden eminim ya da neden yapabilip yapamadığım noktaları biliyor, görüyorum ve bunları savunmam da dile getiriyorum!!!
-------------------
bu yazının aynısı yemek yapma değil de ev temizliği üzerine de olabilirdi. cuk otururdu!!
bazen öteki odadan seslenir bir şeyi bir şey yaptın mı?? vs. odalar arası sohbetten yemek yapmak uzar. uzayınca ben beceriksiz olurum bir de ya da ağır elli! ha bir de tv açıktır sesinden benim cevabı duymaz tekrarlar. mecbur kalırım salona geçip yaptııım demeye. bir de bozulur oradan deseymişim duyarmış. dedim desem genelde inanmaz. ona göre onu hep cevapsız bırakıyorum...
bazen de seslenmez, benden bir süre ses çıkmazsa geri dönülmez bir hata yapmışım gibi davranarak yanıma gelip tepeme dikilir ve elimi izlemeye başlar.
işte buna deli olurum. ahmak muamelesi gibi geliyor bana. sen git ben yapıyorum, sen karışma demenden anlamaz. ıggı!!!
____
daha küçükken bir yapalım dedik mülayim ablamla. annem patates doğrayışımızı beğenmedi. tepemizde dikilip izliyor ve direktif veriyor çünkü. bir patates ne kadar yanlış soyulup doğranabilir ki ve yanlış olsa bu ne kadar büyütülecek bir şey olabilir ki. onun gibi yapabilmemizi bekler anında.
dayanamadı elimizden aldı. ben işte sinirleniyorum ne var patatesi bakşa türlü, elime kolay gelen şekilde soyup doğrasam. annem tam onun taptığı gibi olmalı görüşünde çünkü. fikrini savunuyor canım! alıverip elimden bir de hışımla, bir de sinirle böyle yapacan diyor. ama elim küçük, kolum kassız, bıçağı nasıl öyle hareket ettirir bu diye düşünemyio. kendi doğruları kesin doğru çünkü.
gösteriyo nasıl yapılmalı, elimin gücü yetmiyo ki onları öyle tutmaya 'beceremiyorsun nazlı!!'
bana çatması hep şundan mücadele seviyor!! ablam anında kabul edip teslim olur, haklı nedenleri olsa da öyle fazla savunmaz. ama ben tutamam kendimi. işte tartışma oradan çıkar...
el gücümün yetmediğini söylesem de aldırmadan sinirlenir, beceremiyorum karar verildi. elimden alıp kendi yapar...
hala öyle işte... hala tepeme müfettiş gibi dikilip yapabiliyor muym kontrol eder. hani bir yapamamışım ya13 yaşında tamam artık benden becerikli çıkmaz!!
ne zaman ben yemek yapacak olsam tepemde, ensemde bir soluk, beni tedirgin ede ede, gere gere. sinirlenirim bunu bilmesine rağmen bi süre dursa bile bir yerde dayanamaz...
ocak başında tartışırız o bir şeyleri unuttuğumu düşünerek şunu bunu yaptın mı?lara başlayarak beni soru yağmuruna tutar. ben gidip oturup ayaklarını dinlendirmesini, artık çocuk olmadığımı vurgularım...
annem benle ilgili beklentilerini çok yüksek tutmuş ve çok erken bana yükleyerek beklemiş ki olsun ama olamayınca benden umudu kesmiş herhalde. 13 yaşında temizlik ve yemek ustası! derslerinde 1., okulda popüler, güzel, iyi giyinir, herşeyi bilir, dünya lideri!! hımm ama patatesi yanlış soydu! ve annesinin altını kapat dediği yemeğin altını kapatmayı unutarak, yanmasına sebep oldu!! dan dan dan nazlı beceriksiz bir aptal. 13 yaşında bunu yapam kim bilir ilerde naapar. hiç güven olmaz buna!!
gidip ayaklarını dinlendirecek güya 5 dk ya bir bir bahane bulur en azından o gün bana bulaşmak istiyorsa. bahaneyle illa kontrol edecek. sanki tuzu unutsam yerken acılar içinde öleceğiz, asılacağız falan!!
bazen de dayanamaz ben israrla gitmesini tek başıma yapacağımı iddia ettiğim durumlardan birinde.
hep ocak başında tartışma ben anneme göre kesin hata yapıyorum bir yerde o elimden alıp canım nimetleri benim katil elimden kurtarmalı..
bazen beni itip elimden alır elimdeki neyse, bıçak mı kaşık mı, kepçe mi... yok en iyisi kendi yapsınmış...off bazen de ben bırakırım.
+"al iyi! ben gerizeka yapamam!! zehirli falan olur şimdi öteki tarafı boylamayalım! yağ yerine deterjan koyarım şimdi! ayırt edemiyorum ikisini" gibisinden sözler
-'amaan sen de büyüttün'
bir süre yapmam bir şey, ama o zaman da kendine yardım etmiyor, artık genç değil yorulmasına neden oluyor olur.
+"e tek başıma yapmama zaten izin vermiyorsun ki!! hep karışıyor hatta elimden alıyorsun"
..... naparsam yapayım suçlu benim...
hiç beceremiyor da değilim yani ha...
ama benle didişmek, çekişmek, laf yarıştırmak zevkli geliyor kezin. annem daha zor olanı seviyor!!
ablamda çekişme nadirdir, öyle çocukken birbiriizin inadına dokunurduk o kadar.
genelde sen yapamıyorsun hayır yaparım çekişmesi olmaz. yapamıyorsun dendi mi hemen inanır.. oysa yapabiliyordur. demek ki ben kendimden eminim ya da neden yapabilip yapamadığım noktaları biliyor, görüyorum ve bunları savunmam da dile getiriyorum!!!
-------------------
bu yazının aynısı yemek yapma değil de ev temizliği üzerine de olabilirdi. cuk otururdu!!
istersen
annem 'baskıcı anne' olma durumunu hiç sevmediği için güya başka inception yolları denemekle beraber bir de 'istersen' yolunu bulmuştur. (aynı şeyi sen yapıncaya kadar dırdır yoluyla milyonlarca kez tekrarlamak da var)
yap et, yapma etme emir kiplerini kullanmak istemez. ama illa her anne gibi hatta her anneden biraz daha fazla gibi bana yaptırmak istediği şeyler olur. bu yapmamı istediği şeyleri yapmam için de emir kipsiz olarak;
-'istersen ... ya git',
-'istersen .... daha ye',
- 'istersen... yı giy' der.
hani yapsan, etsen, giysen de demez. yani aslında kendi isteği değilmiş de ben yapabilirmişim izlenimi vermek ister...
kilo alıyorum diye yediğime dikkat ettiğimi bilmesine rağmen hemen her akşam aynı şey döner
-'istersen biraz daha ye!'
+"çok güzel olmuş eline sağlık, ama biliyorsun dikkat ediyorum"
-'hıı yani istersen'
bi de bunun şu versiyonu oluyor;
-'istersen daha yiyebilirsin'
(annem burada hem biraz daha yememi istediğini hem de yani benden esirgemediğini vurguluyor benim bunu becerebileceğim tonu altında. sorsam kendi de bir cevap bulamıyor ama annemin bir şeyi benden esirgediğinin düşünülmesi korkusu var. yani bu korku dışarıda böyle bir izlenim olmasın diye şişko bir şey olsam razı...en azından yedirmiyo demezler. hayır benzer bi diyalog geçti de. niye böyle düşünebileceklerini hiç anlayamadım. ki anneler yemez yedirir içmez içirir. ben her durumda kendinden kiloluyum ki..)
giydiğim şeyi beğenmeyip ama 'baskı' yapıyo olmamak için
-'isterden şunu giy!' der.
+"başka gün giyerim onu"
bunun versiyonları sürüüüüp gider...
yap et, yapma etme emir kiplerini kullanmak istemez. ama illa her anne gibi hatta her anneden biraz daha fazla gibi bana yaptırmak istediği şeyler olur. bu yapmamı istediği şeyleri yapmam için de emir kipsiz olarak;
-'istersen ... ya git',
-'istersen .... daha ye',
- 'istersen... yı giy' der.
hani yapsan, etsen, giysen de demez. yani aslında kendi isteği değilmiş de ben yapabilirmişim izlenimi vermek ister...
kilo alıyorum diye yediğime dikkat ettiğimi bilmesine rağmen hemen her akşam aynı şey döner
-'istersen biraz daha ye!'
+"çok güzel olmuş eline sağlık, ama biliyorsun dikkat ediyorum"
-'hıı yani istersen'
bi de bunun şu versiyonu oluyor;
-'istersen daha yiyebilirsin'
(annem burada hem biraz daha yememi istediğini hem de yani benden esirgemediğini vurguluyor benim bunu becerebileceğim tonu altında. sorsam kendi de bir cevap bulamıyor ama annemin bir şeyi benden esirgediğinin düşünülmesi korkusu var. yani bu korku dışarıda böyle bir izlenim olmasın diye şişko bir şey olsam razı...en azından yedirmiyo demezler. hayır benzer bi diyalog geçti de. niye böyle düşünebileceklerini hiç anlayamadım. ki anneler yemez yedirir içmez içirir. ben her durumda kendinden kiloluyum ki..)
giydiğim şeyi beğenmeyip ama 'baskı' yapıyo olmamak için
-'isterden şunu giy!' der.
+"başka gün giyerim onu"
bunun versiyonları sürüüüüp gider...
neden kulaklık takınca herkes benle konuşmak istiyor arkadaş?? saçların neden beyazladı arkadaş??
bir sahne düşünün klasik, kesin sizin de başınıza gelmiştir, siz kulaklıkla müzik dinlemektesinizdir ama etrafınızdaki insan/lar bununla aynı anda sizinle konuşmak istemektedir.
sadece istemekle kalmamaktadır da kulaklığı kulağınızda görse de duyduğunuzu sanmakta ya da inanmaktadır. bu yüzden konuşmalarını sürdürmektedir. tam kulaklığınızı çıkarıp "müzik dinliyorum bir şey mi dedin" dediğiniz anda sessizlik olmuştur, etrafınızdaki kişi başka odaya geçmiştir.
sonra hatta konuşmasına oradan da devam ediyor olabilir!! ^^ annem öyle yapar bazen, konuşmasına evin çeşitli odalarında devam eder ve duymanızı bekler!
sonra da sizin haberinizin dahi olmadığı o konunun ortasına dalıverir tekrar, ya da soru sorar. illa kulaklıklı olacak değilsiniz ama arka tarafta kalan yatak odasından mutfak tarafındaki balkonda geçen bi monoloğu işitmeniz imkansızdır.
üstelik kişinin elinde megafon olmamakla birlikte cam pencere de açıktır mesafeye ek. dışarıdan dünyanın gürültüsü gelmektedir. hatta belki o sırada tuvalete girmişsinizdir sifon sesi de işin içindedir ya da musluktan akan suyun. bu gibi durumlarda bile annem kendini duyduğumu, duymam gerektiğini düşündüğünden sitemine maruz kalırım. dinlemiyormuşum. gel yanımda anlat bari. yok evi dolaşarak, sigara içerek ya da ne bileyim bir şeylerle uğraşarak anlatmayı severmiş!!
tam kulaklığı takmışım öyle de çok sevmem kulağımın içine içine çalsın müzik. ama arada bir ihtiyaç duyar insan. işte böyle anların çoğunda, aynı banyo ya da tuvaletteyken nasıl telefonlar, kapı çalıyorsa kulaklık kulağımda olduğu anda annemde bir sohbet isteği doğar..
işte kulağımda bangır bangır bir şarkı, o sırada annem salondan çıkıp benim odanın bitişiğindeki kendi odasına geçerken bir şeyler diyor bir an, ağzının açılıp kapanmasından anlıyorum. dönüp bana da bakıyor.
kulaklığı çıkarıp
+"hıı? duymadım müzik dinliyorum"
-'??......'
o da kendi konuşmasından beni duymuyor meğer. ben de öyle söyleniyor falan sanıp kulaklığı takıyorum geri. ardından kendi odasından çıkıp banyoya doğru giderken yine konuşuyor.
koskoca kulaklık bana da baktı ama göremedi, söyledim ama duymadı. bazen duyar da ama aynen devam.
+"bana mı dedin anne?? kulaklık var"
-'....' bir şeyler söylüyor ama anlayamıyorum, ses de yüksek değil konuyu da anlamadım.
bazen öyle kendi kendine birşeyler mırıldanıyor oluyor. ama bazen de bana söylemiş oluyor.
diyelim bana söylüyo, odama gelip, kulaklığı çıkarıp dinliyorum, cevaplıyorum. ama ben bitti sanmakta hatalıyım. cümle tamamlanıp arada da es olunca, bari şarkıyı baştan dinleyeyim. dinlemeye başlıyorum, bir an kapının ağzında annemin gölgesi.
bazen konuşmaya devam ediyor olur bazen öyle geçiyor olur.
ama böyle böyle hı bişey mi dedi, dediyse cevapla derken kulaklıkla müzik dinlediğim çok az olmuştur.
yani anca öyle aklıma estiği anlar değil de kitap okumak için altını çize çize belirttiğim anlar, başım zonkluyo diye yine odama çekilip uzandığım anlar anca dinleyebilirim. ve kapım kapalı olacak. hani kapalıysa açıp da demez bekler genelde acil diilse. ama kapı açıksa bu benimle konuşmak için bir fırsattır. koskocaman, pespembe kulaklığım kulağımda olmasına karşın konuşmak ister... ne olursa olsun ister kulaklık kulakta ister bambaşka odalarda olalım annem konuşmalarını duymamı bekler..
mesela ikimizde salonda tv karşısındayız, annem balkona geçiyor ben de o sırada başka odaya. işte balkonda konuşmaya başlıyor. eğer salonda olmadığımı farketmemişse ben dönünce bile devam ediyor. anlamayınca da kızıyor, hangi ara çıkmışım öyle odadan!!!
ya da ben bulaşıkları topluyorum falan tangır tungur annem salondan benimle konuştuğunu sanıyor.
+"bişey mi dedin?" deyince de kızıyor, dinlemiyormuşum. bulaşığa da beni kendi göndermiştir haa.
+"bulaşıkların sesinden nasıl duyayım?" (bunun versiyonu yüzümü yıkarken, dişimi fırçalarken de olur. niye duymuyon pis suçlu??!!)
sanırsın benzer durumlarda kendi duyuyor. hayır. ben başka odadan seslenirsem, o gürültülü bir durumdaysa duymaz beni. aynı lafı tekrarlamaktan gıcık kapmama rağmen tekrarlarım, bişey demem diyelim o an meşgul bilmiyordum farkedince tekrarlaman gerekir.
annem bunu anlamak yerine sitem eder. bahanelere gıcık olur.
hani perde asamamama gıcık olduğu gibi istesem uzardım istesem duyardım ^^
sadece istemekle kalmamaktadır da kulaklığı kulağınızda görse de duyduğunuzu sanmakta ya da inanmaktadır. bu yüzden konuşmalarını sürdürmektedir. tam kulaklığınızı çıkarıp "müzik dinliyorum bir şey mi dedin" dediğiniz anda sessizlik olmuştur, etrafınızdaki kişi başka odaya geçmiştir.
sonra hatta konuşmasına oradan da devam ediyor olabilir!! ^^ annem öyle yapar bazen, konuşmasına evin çeşitli odalarında devam eder ve duymanızı bekler!
sonra da sizin haberinizin dahi olmadığı o konunun ortasına dalıverir tekrar, ya da soru sorar. illa kulaklıklı olacak değilsiniz ama arka tarafta kalan yatak odasından mutfak tarafındaki balkonda geçen bi monoloğu işitmeniz imkansızdır.
üstelik kişinin elinde megafon olmamakla birlikte cam pencere de açıktır mesafeye ek. dışarıdan dünyanın gürültüsü gelmektedir. hatta belki o sırada tuvalete girmişsinizdir sifon sesi de işin içindedir ya da musluktan akan suyun. bu gibi durumlarda bile annem kendini duyduğumu, duymam gerektiğini düşündüğünden sitemine maruz kalırım. dinlemiyormuşum. gel yanımda anlat bari. yok evi dolaşarak, sigara içerek ya da ne bileyim bir şeylerle uğraşarak anlatmayı severmiş!!
tam kulaklığı takmışım öyle de çok sevmem kulağımın içine içine çalsın müzik. ama arada bir ihtiyaç duyar insan. işte böyle anların çoğunda, aynı banyo ya da tuvaletteyken nasıl telefonlar, kapı çalıyorsa kulaklık kulağımda olduğu anda annemde bir sohbet isteği doğar..
işte kulağımda bangır bangır bir şarkı, o sırada annem salondan çıkıp benim odanın bitişiğindeki kendi odasına geçerken bir şeyler diyor bir an, ağzının açılıp kapanmasından anlıyorum. dönüp bana da bakıyor.
kulaklığı çıkarıp
+"hıı? duymadım müzik dinliyorum"
-'??......'
o da kendi konuşmasından beni duymuyor meğer. ben de öyle söyleniyor falan sanıp kulaklığı takıyorum geri. ardından kendi odasından çıkıp banyoya doğru giderken yine konuşuyor.
koskoca kulaklık bana da baktı ama göremedi, söyledim ama duymadı. bazen duyar da ama aynen devam.
+"bana mı dedin anne?? kulaklık var"
-'....' bir şeyler söylüyor ama anlayamıyorum, ses de yüksek değil konuyu da anlamadım.
bazen öyle kendi kendine birşeyler mırıldanıyor oluyor. ama bazen de bana söylemiş oluyor.
diyelim bana söylüyo, odama gelip, kulaklığı çıkarıp dinliyorum, cevaplıyorum. ama ben bitti sanmakta hatalıyım. cümle tamamlanıp arada da es olunca, bari şarkıyı baştan dinleyeyim. dinlemeye başlıyorum, bir an kapının ağzında annemin gölgesi.
bazen konuşmaya devam ediyor olur bazen öyle geçiyor olur.
ama böyle böyle hı bişey mi dedi, dediyse cevapla derken kulaklıkla müzik dinlediğim çok az olmuştur.
yani anca öyle aklıma estiği anlar değil de kitap okumak için altını çize çize belirttiğim anlar, başım zonkluyo diye yine odama çekilip uzandığım anlar anca dinleyebilirim. ve kapım kapalı olacak. hani kapalıysa açıp da demez bekler genelde acil diilse. ama kapı açıksa bu benimle konuşmak için bir fırsattır. koskocaman, pespembe kulaklığım kulağımda olmasına karşın konuşmak ister... ne olursa olsun ister kulaklık kulakta ister bambaşka odalarda olalım annem konuşmalarını duymamı bekler..
mesela ikimizde salonda tv karşısındayız, annem balkona geçiyor ben de o sırada başka odaya. işte balkonda konuşmaya başlıyor. eğer salonda olmadığımı farketmemişse ben dönünce bile devam ediyor. anlamayınca da kızıyor, hangi ara çıkmışım öyle odadan!!!
ya da ben bulaşıkları topluyorum falan tangır tungur annem salondan benimle konuştuğunu sanıyor.
+"bişey mi dedin?" deyince de kızıyor, dinlemiyormuşum. bulaşığa da beni kendi göndermiştir haa.
+"bulaşıkların sesinden nasıl duyayım?" (bunun versiyonu yüzümü yıkarken, dişimi fırçalarken de olur. niye duymuyon pis suçlu??!!)
sanırsın benzer durumlarda kendi duyuyor. hayır. ben başka odadan seslenirsem, o gürültülü bir durumdaysa duymaz beni. aynı lafı tekrarlamaktan gıcık kapmama rağmen tekrarlarım, bişey demem diyelim o an meşgul bilmiyordum farkedince tekrarlaman gerekir.
annem bunu anlamak yerine sitem eder. bahanelere gıcık olur.
hani perde asamamama gıcık olduğu gibi istesem uzardım istesem duyardım ^^
24.10.2012
muhteşem yüzyıl gerginliği - annem yoksa hürrem'in reenkarnasyonu mu?? - hoca bana taktı taktı
bugün muhteşem yüzyıl günü. biz çok seviyoz! fakat bazen ben sıkılıyorum. aynı odada fazla olmaktan, oturup kalmaktan. offf çok uzun sürüyor yaaa!!!
işte şu satırları yazdığım anlada annem salonda izliyor ben kaçtım. yaklaşık yarım saat önce.
wc ye (ay çok kibarııım wc derim ben hep!!) falan giitim sandı ama dakikalar uzadıkça meraklanmıştır, reklam da değildi, birden kalktım bastım gittim.
bir süre önce salondan çıkıp merakla odama geldi. hafif kaşları çatık;
-'ne yapıyorsun sen?' (odaya girip etrafı bir kolaçan edip, ekrana bir bakıyor. ona göre dolaşmak bana göre kontrol. ne bekliyorsa'~')
+"??"
(boş bir bakış attım. anne bilgisayar başındayım işte, ne yapıyor olabilirim ki? mantı açıyorum!! vb demek istercesine)
-'dizi bitmedi! izlemeyecek misin?'
(hep bir mecburiyetim, görevim, ödevim, yeminim varmış gibi böyle sorar, aniden dizinin sonunu getirmekten vazgeçersem. herşeyin bir nedeni var ya. )
+"hayır"
-'e nazlı niye çıkarken söylemiyorsun?? bak kaçırdım şimdi'
+"hıı bir kaç edalı bakış kaçırmışsındır anne!"
annem salondan ya da her neyse beraber bir süredir bulunduğumuz herhangi bir odadan çıkarken açıklama bekliyor. bazen umudu kesip benden direkt soruyor
-'nereye??'
+"afrika'ya! nil nehrini yüzerek geçecem!" gibi o an aklıma gelen absürd bir şeyi deyiveriyorum.
-'!! '_*'
ya napiim? akşamın bi saati sanki gidecek bir yerim varmış, bohçamı alıp kaçacak biri varmış da fırsat kolluyormuşum gibi nereye gidebilirim ki??? izlemek-izlememek benim seçimim diil mi??
+"akşam akşam nereye gideceğim ki anne!!" diyorum.
hani sanki hakkımda hiçbirşey bilmiyor gibi davranıyor da. sürekli evin içinde nereye gittiğimi merak ediyor. akşamın bir vakti börek açacak ya da balkon yıkıyacak kadar da işgüzar değilim ki. gideceğim de nereye?
el cevap;
-'ne bileyim ben???!!!'
+"ne mi bileceksin??"
atışma konusu çıktı.. annem akşamın bir saati, arabam hatta sıklıkla görüştüğüm yakııın bir arkadaşım bırak sevgiliyi yokken bir yere esiverip gitmemi bekliyor herhalde. bir sürpriz nazlı evden kaçıp hooop kocaya varıyor!! yarın yaldırım nikahı!! of!
hayır bir de üşenirim ki valla kaçamam da ^^
haha! hele teyzem de bizdeyse senkronize şekilde kafaları bana dönüyor!! nazlı nereye gidiyor?? dan dan dan dan!! azzzz sonra!!! nazlııı tuvalette ne yaptııı!!! azz sonnra!! tövbe tövbeee.
_________
bazen de kalkmaya üşeniyor (soya çekim üşengeçiz), içerden sesleniyor (neredesin? izlemeyecek misin? ama kaçırırsın! bak sonra karışmam. ne biliiim sanki izlemeye mecburum, yarım bırakmak hönkara hakaretmiş de, hürrem vurdururmuş gibi kellemi....der gibi bir tonda. gitmişim dönmemişim işte. demekki izlemiycem. ama annem illa ispat ister.)
-'nazlııı!!! izlemeyecek misiiiiiinnn????'
+"hayıır"
bir süre sonra ses iyice yükselir, izlemeyeceksem duyayım. bazen.
gidip senini kıstırmam gerekir, bütün ev inliyor.
-'kaçırmazsın işte'
-"kaçarsa kaçsın! suç mu yaa?? sanki çok şey kaçacak da bir dahaki sefere hiiç bir şey anlamayacağım?"
-'sana da iyilik yaramıyor!'
sıkılmışım zaten, çıkmışım odadan niye duymak isteyeyim?
ama belirtmedim annemi soru işaretleriyle başbaşa bıraktım. acaba kızım nereye gitti, neden dönmedi, acaba başına bir şey mi geldi??
kazara düştüm diyelim ayağım takıldı, kendi kendime halledemez miyim 1, diyelim halledemedim seslenmezmiyim zaten 2..
_________________
işte bazen de seslenerek o salonda olmadığım vakit bilgi verir, ya da başka ilgimi çekebilecek bir şey bulup çağırır. biraz önce yaptığı gibi. dizi bitmiş, başka bi kanalda başka bir şey bulmuş. çağırıyor. soruyor izlemeyecekmiymişim. baktı yok bir süre sonra bilmem ney yemeyecekmiymişim. e çıkarmış, yemeyeceksem niye çıkarmış. sonradan fikir değiştirilmesinden de hiç hoşlanmaz.. bir süre daha geçiyor bilmem ney içermiymişim.. seninle zaman geçirmek bir paylaşımda bulunmak aranızı ılıtmak istiyo diyeceksiniz.
ev kızıyım işte her an beraberiz, yapışık ikiz olcaz neredeyse, yani beraber az zaman geçirme söz konusu değil. hele her zaman izlediğim bir dizi ya da programı izlemek istememem canını sıkıyor.
niye??
yani ciddi bir sorun olmuş sanıyor. hani sadece bana değil programla ilgili beni iten bir olay!! sadece canımın istememesi yetersiz geliyor ona.. dudak bükerek gidiyor.
sanki görevim bu medya yazarıyım sanırsın. ben izlemesem ne olacak? paylaşım dediği ya da sandığı da bir bakıma ona göre kendi fikrini savunmak, kendi zevklerini bana aşılama çabası. 32 yaşındayken bile!! kendininkilere benzemeyen çoğu yönümü benzetmeye çabalıyor kendine göre fikrini savunma. bazı programları ikimiz de seviyoruz ama...
kendi gibi olayım istiyor bence nasıl ablam ona benziyor yönleri fazla, benim de öyle olsun.
işte bunu belirtince kendi fikirlerini savunuyormuş oluyor.. ama o kadar iddiacı ki, savunduğu şey neyse cümlenin sonunda "evet haklısın anne ben de" bekliyor. gelmeyince uzatıyor. hayır illa tartışma gibi olması gerekmiyor, bitmek bilmeyen bir monoloğu diyaloğa çevirme çabası sadece. diyaloğa dönünce ama uyamıyoruz. conan o'brien in programı komik gelmiyor iddiacılığı mesela. bi keresende anlattım üşenmedim nesi komik gelebiliyormuş diye. ikna olmuyor ve olasılıklı konuşmam 'ama sana da komik gelmeyen yanları var yani' ye varıyor. çıkarım bana da komik gelmiyo aslında!!!
bu kısır döngü ve dejavu etkisi sürüp gidiyor. zevkler ve renkler tartışılmaz anne, desem de tartışmadığını fikir beyanında bulunduğunu iddia ediyor.
böyle bir durumda mesela ablam ses çıkarmaz, annem komik değil dese ama ona komik geliyor olsa bile bir şey demez, komik geliyorsa güler gelmiyorsa gülmez mesela. cevap vermez, tepki vermez. belki tartışma açmamak için bir yöntem olarak geliştirdi. ya da annemin konuşmasını tamamladığındaki bakışı ve onaylayan cevap bekleyişini anlamıyor umursamıyor. ben sorunca amaan ne bileyim işte ne fark eder diyor. iyi onun tepkisizliğine aldırmıyor da ben ses çıkarmazsam, bir fırsat bulup o konu yeniden gündeme geliyor bu kez soru işaretli olarak. şu öğretmenlerin ister istemez dikkatlerini çektiği tiptenim herhalde, ne çok ineğim ne çok tembel ya da yaramaz. hoca bana taktı taktı!! insanlar biraz sessiz ya da muğlak bulduklarını kendilerine benzetebileceğini mi sanıyo acaba??
_________
bi keresinde de feci bir migren ağrısı çekiyorum, bir şeyler yedim, ağrı kesici yuttum, özellikle de belirttim ki saatlerce salona dönmezsem kaçtığım, kaçırıldığım, başıma birşey geldiği falan gibi düşüncelere kapılmasın. migren durumunda ilacın tesir etmesi için zaman ve karanlık, sessiz bir oda gerekiyor. sesini de az tutmasını dayanamadığımı belirterek rica ettim. odama çekildim. göz bandımı, kulak tıkacımı taktım, hafif bir müzik açtım kulaklığa... iyi şeyler düşünmeye çalışarak yatakta tortop oldum. sıcak da iyi geliyor ağrıya.
ohh uyumuşum daha uyuyacaktım ki maalesef olmadı...
ne güzel işte uyumuşum ne var merak edip uyandıracak soracak.
hani eve gelene sen mi geldin der gibi uyuyana da uyudun mu deniyor.
-'nazlıı, uyudun mu??' (yüksek sesle müzik dinlediğimi sanmış)
+"hııı" (yüksek ses müziğe katlanacak halim var mı? bilemiyormuş.)
-'hiç mi izlemeyeceksin??'
+"ağrı geçsin diye yattım işte dizi mizi umrumda mı anne! dalmıştım ne güzel"
-'geçtiyse kalk izle' (görevimi yerine getirmeliyim ya)
+"geçseydi ve uyansaydım gelmez miydim"
-'izlemeyecen mi?' (garantili sorgulamanın ikinci sorusunda yazım kurallarına dikkat etmiyoz)
+"anne mecbur muyum yaa!!"
ben bir an önce bir kez daha dalmak istiyorum oysa ki...
bakıyor ki ağrıdan tersleşiyorum ve oynatmak üzereyim, ıhlamur yapayım mı, çay yapayım mı? kahve iyi gelir mi? nane limon yapayım mı? sıralıyor.
+"sessizlik,karanlık ve uyku tek istediğim"
tabi öyle kolay kurtulamam. bir şeyler içmeden sıcak sıcak. ışık rahatsız ediyor çok migrende ama illa çağırılıyorum içecek hazırlanmış, alıp odama seğirtiyorum acil. aa odanda mı içecen?? migreni olmayan migreni olanı hiiiiiiç anlamıyor. oldu olacak suratıma paparazzi flaşları patlatılsın ve o sırada gece klübüne götürüleyim, kolonların dibine oturayım!!!
ne kadar çok ağrıyor desem de inandırıcı olamıyorum demek, duygularımı çok ifade eden, yaygaracı biri değilim. her şeyi çok büyüten, abartarak anlatan kimselere de fazla inanılmıyor işin garibi. sıklıkla yalan söyleyenlere de . ikisi de değilim ama neden etkisiz elemanım.
illa mahvolmuş gibi ne bileyim tiyatro çevirerek söylemeliyim ki ikna olsun. yoksa o kadar ciddiye alınacak bir şey değil, bir kısmı naz olan bir dikkat çekme sorunu sanabiliyor. ya da aman işte baş ağrısı ne var odalara kapanacak gibi geliyor... oysa beynimin içinde bir matkap var adeta! hem görüşümü, duyuşumu, anlayışımı, düşüncelerimi etkileyen ve engelleyen... ama kendimi kapapıkoyverirsem de güçsüz, dayanıksız bir zavallı ima ve ilan ediliyorum... tabi böyle deyince inkar ediyo, belki davranışlarının dozunun karşıdakine nasıl göründüğünün ne hissettirdiğinin farkında değil.
ah işte ablam hiç böyle değil. ağlamak isterse ağlar, büyütülürse büyütülür. ahmak yerine konmak da zavallı güçsüz şey, ben olmasam bu ne yapacak bakışı yemek de hiç umurunda olmaz. alınmıyor bunlara.
çok farkına varmıyor aslında ondan. ben söyleyince de "eeee" diyor. alınmamış, dokunmamış. o anda ihtiyacı olan deşarjı sağlamış ve hem de ilgi görmüş... gerisi umurunda değil. unutuverir. zaten başı da ağrımaz.
annemle ablamın ortak yönleri daha fazladır ama annemi memnun etse de benimle uğraşıp kendine benzetmeye çalışmak daha iyi gelri... ablamın çook uğraşılacak bir zıtlığı da yok, daha sert bir mizacı da.
buna örnek yemek yapma olayı var da sonra yazarım :
işte şu satırları yazdığım anlada annem salonda izliyor ben kaçtım. yaklaşık yarım saat önce.
wc ye (ay çok kibarııım wc derim ben hep!!) falan giitim sandı ama dakikalar uzadıkça meraklanmıştır, reklam da değildi, birden kalktım bastım gittim.
bir süre önce salondan çıkıp merakla odama geldi. hafif kaşları çatık;
-'ne yapıyorsun sen?' (odaya girip etrafı bir kolaçan edip, ekrana bir bakıyor. ona göre dolaşmak bana göre kontrol. ne bekliyorsa'~')
+"??"
(boş bir bakış attım. anne bilgisayar başındayım işte, ne yapıyor olabilirim ki? mantı açıyorum!! vb demek istercesine)
-'dizi bitmedi! izlemeyecek misin?'
(hep bir mecburiyetim, görevim, ödevim, yeminim varmış gibi böyle sorar, aniden dizinin sonunu getirmekten vazgeçersem. herşeyin bir nedeni var ya. )
+"hayır"
-'e nazlı niye çıkarken söylemiyorsun?? bak kaçırdım şimdi'
+"hıı bir kaç edalı bakış kaçırmışsındır anne!"
annem salondan ya da her neyse beraber bir süredir bulunduğumuz herhangi bir odadan çıkarken açıklama bekliyor. bazen umudu kesip benden direkt soruyor
-'nereye??'
+"afrika'ya! nil nehrini yüzerek geçecem!" gibi o an aklıma gelen absürd bir şeyi deyiveriyorum.
-'!! '_*'
ya napiim? akşamın bi saati sanki gidecek bir yerim varmış, bohçamı alıp kaçacak biri varmış da fırsat kolluyormuşum gibi nereye gidebilirim ki??? izlemek-izlememek benim seçimim diil mi??
+"akşam akşam nereye gideceğim ki anne!!" diyorum.
hani sanki hakkımda hiçbirşey bilmiyor gibi davranıyor da. sürekli evin içinde nereye gittiğimi merak ediyor. akşamın bir vakti börek açacak ya da balkon yıkıyacak kadar da işgüzar değilim ki. gideceğim de nereye?
el cevap;
-'ne bileyim ben???!!!'
+"ne mi bileceksin??"
atışma konusu çıktı.. annem akşamın bir saati, arabam hatta sıklıkla görüştüğüm yakııın bir arkadaşım bırak sevgiliyi yokken bir yere esiverip gitmemi bekliyor herhalde. bir sürpriz nazlı evden kaçıp hooop kocaya varıyor!! yarın yaldırım nikahı!! of!
hayır bir de üşenirim ki valla kaçamam da ^^
haha! hele teyzem de bizdeyse senkronize şekilde kafaları bana dönüyor!! nazlı nereye gidiyor?? dan dan dan dan!! azzzz sonra!!! nazlııı tuvalette ne yaptııı!!! azz sonnra!! tövbe tövbeee.
_________
bazen de kalkmaya üşeniyor (soya çekim üşengeçiz), içerden sesleniyor (neredesin? izlemeyecek misin? ama kaçırırsın! bak sonra karışmam. ne biliiim sanki izlemeye mecburum, yarım bırakmak hönkara hakaretmiş de, hürrem vurdururmuş gibi kellemi....der gibi bir tonda. gitmişim dönmemişim işte. demekki izlemiycem. ama annem illa ispat ister.)
-'nazlııı!!! izlemeyecek misiiiiiinnn????'
+"hayıır"
bir süre sonra ses iyice yükselir, izlemeyeceksem duyayım. bazen.
gidip senini kıstırmam gerekir, bütün ev inliyor.
-'kaçırmazsın işte'
-"kaçarsa kaçsın! suç mu yaa?? sanki çok şey kaçacak da bir dahaki sefere hiiç bir şey anlamayacağım?"
-'sana da iyilik yaramıyor!'
sıkılmışım zaten, çıkmışım odadan niye duymak isteyeyim?
ama belirtmedim annemi soru işaretleriyle başbaşa bıraktım. acaba kızım nereye gitti, neden dönmedi, acaba başına bir şey mi geldi??
kazara düştüm diyelim ayağım takıldı, kendi kendime halledemez miyim 1, diyelim halledemedim seslenmezmiyim zaten 2..
_________________
işte bazen de seslenerek o salonda olmadığım vakit bilgi verir, ya da başka ilgimi çekebilecek bir şey bulup çağırır. biraz önce yaptığı gibi. dizi bitmiş, başka bi kanalda başka bir şey bulmuş. çağırıyor. soruyor izlemeyecekmiymişim. baktı yok bir süre sonra bilmem ney yemeyecekmiymişim. e çıkarmış, yemeyeceksem niye çıkarmış. sonradan fikir değiştirilmesinden de hiç hoşlanmaz.. bir süre daha geçiyor bilmem ney içermiymişim.. seninle zaman geçirmek bir paylaşımda bulunmak aranızı ılıtmak istiyo diyeceksiniz.
ev kızıyım işte her an beraberiz, yapışık ikiz olcaz neredeyse, yani beraber az zaman geçirme söz konusu değil. hele her zaman izlediğim bir dizi ya da programı izlemek istememem canını sıkıyor.
niye??
yani ciddi bir sorun olmuş sanıyor. hani sadece bana değil programla ilgili beni iten bir olay!! sadece canımın istememesi yetersiz geliyor ona.. dudak bükerek gidiyor.
sanki görevim bu medya yazarıyım sanırsın. ben izlemesem ne olacak? paylaşım dediği ya da sandığı da bir bakıma ona göre kendi fikrini savunmak, kendi zevklerini bana aşılama çabası. 32 yaşındayken bile!! kendininkilere benzemeyen çoğu yönümü benzetmeye çabalıyor kendine göre fikrini savunma. bazı programları ikimiz de seviyoruz ama...
kendi gibi olayım istiyor bence nasıl ablam ona benziyor yönleri fazla, benim de öyle olsun.
işte bunu belirtince kendi fikirlerini savunuyormuş oluyor.. ama o kadar iddiacı ki, savunduğu şey neyse cümlenin sonunda "evet haklısın anne ben de" bekliyor. gelmeyince uzatıyor. hayır illa tartışma gibi olması gerekmiyor, bitmek bilmeyen bir monoloğu diyaloğa çevirme çabası sadece. diyaloğa dönünce ama uyamıyoruz. conan o'brien in programı komik gelmiyor iddiacılığı mesela. bi keresende anlattım üşenmedim nesi komik gelebiliyormuş diye. ikna olmuyor ve olasılıklı konuşmam 'ama sana da komik gelmeyen yanları var yani' ye varıyor. çıkarım bana da komik gelmiyo aslında!!!
bu kısır döngü ve dejavu etkisi sürüp gidiyor. zevkler ve renkler tartışılmaz anne, desem de tartışmadığını fikir beyanında bulunduğunu iddia ediyor.
böyle bir durumda mesela ablam ses çıkarmaz, annem komik değil dese ama ona komik geliyor olsa bile bir şey demez, komik geliyorsa güler gelmiyorsa gülmez mesela. cevap vermez, tepki vermez. belki tartışma açmamak için bir yöntem olarak geliştirdi. ya da annemin konuşmasını tamamladığındaki bakışı ve onaylayan cevap bekleyişini anlamıyor umursamıyor. ben sorunca amaan ne bileyim işte ne fark eder diyor. iyi onun tepkisizliğine aldırmıyor da ben ses çıkarmazsam, bir fırsat bulup o konu yeniden gündeme geliyor bu kez soru işaretli olarak. şu öğretmenlerin ister istemez dikkatlerini çektiği tiptenim herhalde, ne çok ineğim ne çok tembel ya da yaramaz. hoca bana taktı taktı!! insanlar biraz sessiz ya da muğlak bulduklarını kendilerine benzetebileceğini mi sanıyo acaba??
_________
bi keresinde de feci bir migren ağrısı çekiyorum, bir şeyler yedim, ağrı kesici yuttum, özellikle de belirttim ki saatlerce salona dönmezsem kaçtığım, kaçırıldığım, başıma birşey geldiği falan gibi düşüncelere kapılmasın. migren durumunda ilacın tesir etmesi için zaman ve karanlık, sessiz bir oda gerekiyor. sesini de az tutmasını dayanamadığımı belirterek rica ettim. odama çekildim. göz bandımı, kulak tıkacımı taktım, hafif bir müzik açtım kulaklığa... iyi şeyler düşünmeye çalışarak yatakta tortop oldum. sıcak da iyi geliyor ağrıya.
ohh uyumuşum daha uyuyacaktım ki maalesef olmadı...
ne güzel işte uyumuşum ne var merak edip uyandıracak soracak.
hani eve gelene sen mi geldin der gibi uyuyana da uyudun mu deniyor.
-'nazlıı, uyudun mu??' (yüksek sesle müzik dinlediğimi sanmış)
+"hııı" (yüksek ses müziğe katlanacak halim var mı? bilemiyormuş.)
-'hiç mi izlemeyeceksin??'
+"ağrı geçsin diye yattım işte dizi mizi umrumda mı anne! dalmıştım ne güzel"
-'geçtiyse kalk izle' (görevimi yerine getirmeliyim ya)
+"geçseydi ve uyansaydım gelmez miydim"
-'izlemeyecen mi?' (garantili sorgulamanın ikinci sorusunda yazım kurallarına dikkat etmiyoz)
+"anne mecbur muyum yaa!!"
ben bir an önce bir kez daha dalmak istiyorum oysa ki...
bakıyor ki ağrıdan tersleşiyorum ve oynatmak üzereyim, ıhlamur yapayım mı, çay yapayım mı? kahve iyi gelir mi? nane limon yapayım mı? sıralıyor.
+"sessizlik,karanlık ve uyku tek istediğim"
tabi öyle kolay kurtulamam. bir şeyler içmeden sıcak sıcak. ışık rahatsız ediyor çok migrende ama illa çağırılıyorum içecek hazırlanmış, alıp odama seğirtiyorum acil. aa odanda mı içecen?? migreni olmayan migreni olanı hiiiiiiç anlamıyor. oldu olacak suratıma paparazzi flaşları patlatılsın ve o sırada gece klübüne götürüleyim, kolonların dibine oturayım!!!
ne kadar çok ağrıyor desem de inandırıcı olamıyorum demek, duygularımı çok ifade eden, yaygaracı biri değilim. her şeyi çok büyüten, abartarak anlatan kimselere de fazla inanılmıyor işin garibi. sıklıkla yalan söyleyenlere de . ikisi de değilim ama neden etkisiz elemanım.
illa mahvolmuş gibi ne bileyim tiyatro çevirerek söylemeliyim ki ikna olsun. yoksa o kadar ciddiye alınacak bir şey değil, bir kısmı naz olan bir dikkat çekme sorunu sanabiliyor. ya da aman işte baş ağrısı ne var odalara kapanacak gibi geliyor... oysa beynimin içinde bir matkap var adeta! hem görüşümü, duyuşumu, anlayışımı, düşüncelerimi etkileyen ve engelleyen... ama kendimi kapapıkoyverirsem de güçsüz, dayanıksız bir zavallı ima ve ilan ediliyorum... tabi böyle deyince inkar ediyo, belki davranışlarının dozunun karşıdakine nasıl göründüğünün ne hissettirdiğinin farkında değil.
ah işte ablam hiç böyle değil. ağlamak isterse ağlar, büyütülürse büyütülür. ahmak yerine konmak da zavallı güçsüz şey, ben olmasam bu ne yapacak bakışı yemek de hiç umurunda olmaz. alınmıyor bunlara.
çok farkına varmıyor aslında ondan. ben söyleyince de "eeee" diyor. alınmamış, dokunmamış. o anda ihtiyacı olan deşarjı sağlamış ve hem de ilgi görmüş... gerisi umurunda değil. unutuverir. zaten başı da ağrımaz.
annemle ablamın ortak yönleri daha fazladır ama annemi memnun etse de benimle uğraşıp kendine benzetmeye çalışmak daha iyi gelri... ablamın çook uğraşılacak bir zıtlığı da yok, daha sert bir mizacı da.
buna örnek yemek yapma olayı var da sonra yazarım :
21.10.2012
annem hiç tanımadığı birine sırf bana benziyor diye usulca sokulup bugün temizlik günü dedi!!!
bu sabah kalktım annem kahvaltısını ederken, ağızındakini şapırdatarak hiç bilmediğim bir şey ya da çok ilginç bir şeymiş gibi hiç tanımadığı birine sırf bana benziyor diye usulca sokulup bugün temizlik günü dedi!!!
bana dedi bana!!!
neşem yerinde olur sabahları (!!??)
+"aaaaa!! vay canına! ne aksiyon ama , yaşşasııın" dedim.
-'amaan be sen de hep dalga geç!'
ama geçilmiycek gibi deel kü!!
zaten biliyorum pazar günü bugün! yıllardır bilirim ki pazarları evde temizlik yapılır. e alışkanlık iş yok okul yok pazarları, gezme de önceden illa planlanmamışsa el mahkumdur, yıllardır benim küçüklüğümden beridir böyledir. pazarları temizlik yapılır!!!
yaa ama ne yapayım zaten aşikar bir şeyi hiç bilmiyormuşum gibi söyleyince biri dayanamıyorum, şarter o anki ruh halime göre atıveriyor!!
ya da bir şeyi 2. 3. kez söyleyince biri....
oooof fof fofofofoo.
_____________________________________
daha yeni açtım elektrik süpürgesini, yani 10dk falan anca oldu. annem bitti dibimde bağıra bağıra soruyor bilmem nereyi almış mıyım. daha yeni açtım tee oralara nasıl varayım anca girdiğim odadayım. ama annem tee başka odayı soruyor.
+"yok daha yeni açtım süpürgeyi! ilk buraya girdim"
-'peki salonu aldın mı??'
+"daha yeni açtım süpürgeyi, burası ilk!"
-'çok oldu açalı ama!'
o beni prenses biri sanıyo....
hayır o beni ahtapot kollu bir rambo sanıyor!!!
______________________________________
temizlik bitti ve yıllardır beklediğim (?) soru yeniden soruldu
-'banyo yapcan mı??'
+"yoo 10-15 gün böyle terli, tozlu gezerim!!"
-'amaan be sen de sorduk!'
okul yıllarında çok fazla olmamakla birlikte tatillerde, yazın ve okul olayları bittikten sonra anneme temizlikte yardım ederim. hatta fazla bir şey yapılmayacaksa yorulmasın diye ben yaparım. e terleniyo, üst baş toz oluyo. yıllardır bu böyle işim biter bitmez banyoya girerim ama bir değişiklik yapıp pis gezmemi mi bekliyo nedir bazen soruyor böyle. hadi o gün çok yoruldum öyle kaldım diyelim ertesi gün o halimle dışarı çıkamam, onu mu istiyo nedir?
+"sormaya gerek var mı ki? pantolonum tozlu, paçalar ıslak, üstüm başım ter olmuş (mersinde hava hala sıcak da). e annem böyle oturabilir miyim ben? "
-'ne bileyim ben??'
bir de böyle oldu mu benim banyo düzenimi, titizliğimi bilmiyor gibi davranıvermez mi!!
__________________________________
diyelim ki bir gün, ne temizlik var ne birşey, canım sıkıldı ya da istedi kıyafetimi değiştrdim.
soru gelir
-'banyo mu yaptın?'
+"yoo"
-'e niye değiştin üstünü o zaman kızım???'
ben ve ablam küçükken ve ev işlerinde ona pek yardımımız dokunmuyorken, buna gıcık olması bir bakıma haklıydı. başına yeni kirliler çıkardı. ama şimdilerde çamaşırdan sorumlu ev bakanı benim!! onun da benim de çamaşırlarımızı, ev içinde kullanılan günlük havlu, örtü gibi şeyleri makinaya atan da benim, çıkarıp asan da benim hatta ütüsünü yapan da bizzat ben olurum. bir tek anneme balkondan toplamak kalır.
ama gene de gün içinde tam kirlenmeden kıyafet değiştirmeme gıcık olma alışkanlığından vazgeçemiyor.
hani yeni kıyafetler alıp eskileri yeterince eskimiş bulmayıp yenileri bekleterek eskileri giymeye devam etme alışkanlığı gibi. sonra o yeni kıyafetin ya da ayakkabının rahat olmadığı idddialarıyla...
+"canım istedi"
-'ama o yeniydi evde giyip eskitmesen'
+"dışarı çıktığımız mı var? dışarı çıkmayı mı bekleyeyim?"
-'hııı'
bahsetmişimdir herhalde biz de kıyafetler kategorilere sokulmuştur.
1-dışarıda giyilecekler; en yeni ve en güzelleri
2-evde giyilecekler; biraz eskimiş ve bıkmış olduğun şeyler
3-yatarken giyilecekler; en eskimiş olanları
4-toz bezi yapılacaklar; ama yapılmadan önce bir kaç kez daha giymen gerekenler
annem emekli, ben çalışmıyorum yani zamanımızın çoğunu evde geçiriyoruz. ama alışverişi de çok seviyoruz, beğendiğimiz kıyafetleri alıyor dolaba koyuyoruz. ama giyecek yer bulmamız gerekiyor önce!!
zamanımızın çoğunu evde geçirmemize rağmen evde artık görmekten bıktığımız, biraz da eskimiş kıyafetleri giyiyoruz yani sonuç aynaya bakınca bir hüsran!! ama olsun böyle!!
bunu anneme anlatamadım gitti, uzun bir süredir bu öğretilmiş alışkanlığımı kırdım, ne istersem onu giyiyorum evde. ama hep itiraz, eskiyecekmiş.
bazen de durup dururken aklına bir kıyefetim geliyor niye giymiyorum oluyor. madem giymeyecekmişim niye onca para vermişim!!!
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. giysem suç giymesem suç.
ne iş?
bana dedi bana!!!
neşem yerinde olur sabahları (!!??)
+"aaaaa!! vay canına! ne aksiyon ama , yaşşasııın" dedim.
-'amaan be sen de hep dalga geç!'
ama geçilmiycek gibi deel kü!!
zaten biliyorum pazar günü bugün! yıllardır bilirim ki pazarları evde temizlik yapılır. e alışkanlık iş yok okul yok pazarları, gezme de önceden illa planlanmamışsa el mahkumdur, yıllardır benim küçüklüğümden beridir böyledir. pazarları temizlik yapılır!!!
yaa ama ne yapayım zaten aşikar bir şeyi hiç bilmiyormuşum gibi söyleyince biri dayanamıyorum, şarter o anki ruh halime göre atıveriyor!!
ya da bir şeyi 2. 3. kez söyleyince biri....
oooof fof fofofofoo.
_____________________________________
daha yeni açtım elektrik süpürgesini, yani 10dk falan anca oldu. annem bitti dibimde bağıra bağıra soruyor bilmem nereyi almış mıyım. daha yeni açtım tee oralara nasıl varayım anca girdiğim odadayım. ama annem tee başka odayı soruyor.
+"yok daha yeni açtım süpürgeyi! ilk buraya girdim"
-'peki salonu aldın mı??'
+"daha yeni açtım süpürgeyi, burası ilk!"
-'çok oldu açalı ama!'
o beni prenses biri sanıyo....
hayır o beni ahtapot kollu bir rambo sanıyor!!!
______________________________________
temizlik bitti ve yıllardır beklediğim (?) soru yeniden soruldu
-'banyo yapcan mı??'
+"yoo 10-15 gün böyle terli, tozlu gezerim!!"
-'amaan be sen de sorduk!'
okul yıllarında çok fazla olmamakla birlikte tatillerde, yazın ve okul olayları bittikten sonra anneme temizlikte yardım ederim. hatta fazla bir şey yapılmayacaksa yorulmasın diye ben yaparım. e terleniyo, üst baş toz oluyo. yıllardır bu böyle işim biter bitmez banyoya girerim ama bir değişiklik yapıp pis gezmemi mi bekliyo nedir bazen soruyor böyle. hadi o gün çok yoruldum öyle kaldım diyelim ertesi gün o halimle dışarı çıkamam, onu mu istiyo nedir?
+"sormaya gerek var mı ki? pantolonum tozlu, paçalar ıslak, üstüm başım ter olmuş (mersinde hava hala sıcak da). e annem böyle oturabilir miyim ben? "
-'ne bileyim ben??'
bir de böyle oldu mu benim banyo düzenimi, titizliğimi bilmiyor gibi davranıvermez mi!!
__________________________________
diyelim ki bir gün, ne temizlik var ne birşey, canım sıkıldı ya da istedi kıyafetimi değiştrdim.
soru gelir
-'banyo mu yaptın?'
+"yoo"
-'e niye değiştin üstünü o zaman kızım???'
ben ve ablam küçükken ve ev işlerinde ona pek yardımımız dokunmuyorken, buna gıcık olması bir bakıma haklıydı. başına yeni kirliler çıkardı. ama şimdilerde çamaşırdan sorumlu ev bakanı benim!! onun da benim de çamaşırlarımızı, ev içinde kullanılan günlük havlu, örtü gibi şeyleri makinaya atan da benim, çıkarıp asan da benim hatta ütüsünü yapan da bizzat ben olurum. bir tek anneme balkondan toplamak kalır.
ama gene de gün içinde tam kirlenmeden kıyafet değiştirmeme gıcık olma alışkanlığından vazgeçemiyor.
hani yeni kıyafetler alıp eskileri yeterince eskimiş bulmayıp yenileri bekleterek eskileri giymeye devam etme alışkanlığı gibi. sonra o yeni kıyafetin ya da ayakkabının rahat olmadığı idddialarıyla...
+"canım istedi"
-'ama o yeniydi evde giyip eskitmesen'
+"dışarı çıktığımız mı var? dışarı çıkmayı mı bekleyeyim?"
-'hııı'
bahsetmişimdir herhalde biz de kıyafetler kategorilere sokulmuştur.
1-dışarıda giyilecekler; en yeni ve en güzelleri
2-evde giyilecekler; biraz eskimiş ve bıkmış olduğun şeyler
3-yatarken giyilecekler; en eskimiş olanları
4-toz bezi yapılacaklar; ama yapılmadan önce bir kaç kez daha giymen gerekenler
annem emekli, ben çalışmıyorum yani zamanımızın çoğunu evde geçiriyoruz. ama alışverişi de çok seviyoruz, beğendiğimiz kıyafetleri alıyor dolaba koyuyoruz. ama giyecek yer bulmamız gerekiyor önce!!
zamanımızın çoğunu evde geçirmemize rağmen evde artık görmekten bıktığımız, biraz da eskimiş kıyafetleri giyiyoruz yani sonuç aynaya bakınca bir hüsran!! ama olsun böyle!!
bunu anneme anlatamadım gitti, uzun bir süredir bu öğretilmiş alışkanlığımı kırdım, ne istersem onu giyiyorum evde. ama hep itiraz, eskiyecekmiş.
bazen de durup dururken aklına bir kıyefetim geliyor niye giymiyorum oluyor. madem giymeyecekmişim niye onca para vermişim!!!
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. giysem suç giymesem suç.
ne iş?
teyzesi
geçen de yürüyüş yaparken çok şirin bir çocuk gördüm, ay dayanamadım sevdim.
sen ne kadar tatlısın diye. böyle sahilde anne babasından az kopmuş almış başını gidiyordu komik yürüyüşüyle. tam kafa nereye ben oraya misali. hani çocukların kafası büyük olur ya biraz, ağır çekiyor kafasının ağırlığının gittiği yöne yol alıyor manyak :))
işte anne babası da 1-2 m gerideler, benim sevdiğimi görünce de bi gururlandılar, bi memnun oldular. ama çok tatlıydı yaa, ballı bir şeydi :))
yanağından bi makasladım ballının, "çok şirinsin" dedim ay teşekkür etti!!
ay ya
+"ay sen hem tatlısın hem akıllısın hem yakışıklısın ya! :))"
-'teşekküy edeyimm' böyle utanır gibi de boynunu kırıyo.
annesi de
-'teşekkür ederiz TEYZESİ!' dedi.
TEYZE abla diil yani.. kadın şimdiden korumaya almış oğlunu, kimselere yar etmeyecek!! :))
benim yaşımda hatta benden küçük teyzesi olabilir elbet ama annesi bastıra bastıra dedi teyze!
yani demek istiyor ki sen başkasının çocuğunu mıncıyıncaya kadar kendin yap! teyze olmuşsun bebek arabası sürmüyon!!
amaan sen de nazlı, çok alıngan olmuşun diyceniz. bak olabilir olmaz demeyeyim.
ama gülüm siz kadınların ne kadar rekabetçi ve laf sokucu olduğunu hiç öğrenememişsiniz!!!
biz de kavgaya girişmeden laf sokma meşhurdur, kızım sana söylüyorum gelinim sen duy misali.
suratına direk bir şey söyleyip kavga çıkarmak, ya da sana ve ya etraftaki diğer şahıslara kötü/kaba vs görünmek yerine pasif agresif biçimde laf koyma uzmanıyızdır.
hani bazısı sert söyler söyleyeceğini, direkt söyleyeni de olur artık niyetlerinin iyiliği kötülüğü başka mesele, tartışılır.
ama bazısı da hem istediği her şeyi hiç içinde kalmadan söyleyebilmek hem de karşıdaki durumu hemen anlamadan, biraz belirsizlik içeren bir niyetle söylenmiş gibi rahatlamak, nispet yapmak, intikam almak, herhangi bir konuda kendini yarış içinde hissettiğindendir herhangi bir hem cinsiyle..
görüyorum kadınlar her konuda yarış halinde birbirleriyle, isterse bambaşka diyarlarda ve kulvarlarda olsunlar bu birbirlerini ne kıskanmalarına engel ne kötülemelerine ve ne de yarış halinde hissetmelerine.
yahu erkekler tarafından ya da bazı kızlar tarafından güzel bulunan bir kız arkadaşlarını neyse de, hani en azından şahsen tanıyor, jennifer lopez'i kıskanan birini tanıdım ben, her şeyini eleştiriyor ama sanırsın tanıdığı biri. resmen kıskanıyor yahu..
burada da böyle.
anne yavrusunu ve eşini korumaya alıyo!! sen benim çocuğu seveceene git kendin yap! bu çocuk da benim bu koca da benim haa!! alt metniyle.. ama kibarca, sırıtarak ve çocuğuna söylüyormuş gibi yapıp hafifçene çocuk dili kullanarak!!!
bu arada sırf bana değil eşine de lafı sokuyor gider ayak. yani şekerim sen kıza gülümseyerek bakıyon ama o da öyle pek matah bişii diil, teyze olur o!! bizden büyük ya da en azından bizle yaşıt. abla diil yani çıtır diil!!
bana mı öyle geliyor ama hep öyle gözlemliyorum kızlar arası görünmez savaşlar var mütemadiyen!
herkes birbirini inceler ve yargılar. kılık kıyafet, davranış, yanındakiler..hep bi eleştirirken kıskanma hali. ben ondan iyiyim, ben ondan güzelim, ben ondan bilmem neyim. karşı taraf farkında mı ya da niyeti ne mühim değil. inceleme, yargılama, kıyaslama hali hep var. hep kendi daha güzel, daha iyi giyiniyor, kendi daha iyi birini hak ediyor..vs.. örnek çoğaltılabilir.
ben yapmıyor muyum bunu. e biraz yapıyorum tabi ama en azından jennifer lopezi kendine rakip gören habis ruhlu tanıdığım gibi kötülük dilemeden...
hani bi kabullenen, iyi niyetli tip var; hani şu kız benden daha uzun ama benim de yüzüm daha güzel. hani şu kız çok güzel ama benim de huyum... daha güzel...bilmem ne.
bir de bunun kötü niyet versiyonu var; aa o kız mı güzel? aaa resmen ucube ayol! sizde de hiç göz yok, zevk yok. neresi güzel onun? uzunduruk resmen...ya da aa o mu güzel şaşı o yaa, bacağı da yamuk. yok yaa o mu? resmen aşırı kilolu!! vs gibi.. (ha çok sıkarsa iftiramsı bir durum ortaya atan bile var)
daha da vardır da aklıma spontan olaraktan bunlar geldi şimdilik..
sen ne kadar tatlısın diye. böyle sahilde anne babasından az kopmuş almış başını gidiyordu komik yürüyüşüyle. tam kafa nereye ben oraya misali. hani çocukların kafası büyük olur ya biraz, ağır çekiyor kafasının ağırlığının gittiği yöne yol alıyor manyak :))
işte anne babası da 1-2 m gerideler, benim sevdiğimi görünce de bi gururlandılar, bi memnun oldular. ama çok tatlıydı yaa, ballı bir şeydi :))
yanağından bi makasladım ballının, "çok şirinsin" dedim ay teşekkür etti!!
ay ya
+"ay sen hem tatlısın hem akıllısın hem yakışıklısın ya! :))"
-'teşekküy edeyimm' böyle utanır gibi de boynunu kırıyo.
annesi de
-'teşekkür ederiz TEYZESİ!' dedi.
TEYZE abla diil yani.. kadın şimdiden korumaya almış oğlunu, kimselere yar etmeyecek!! :))
benim yaşımda hatta benden küçük teyzesi olabilir elbet ama annesi bastıra bastıra dedi teyze!
yani demek istiyor ki sen başkasının çocuğunu mıncıyıncaya kadar kendin yap! teyze olmuşsun bebek arabası sürmüyon!!
amaan sen de nazlı, çok alıngan olmuşun diyceniz. bak olabilir olmaz demeyeyim.
ama gülüm siz kadınların ne kadar rekabetçi ve laf sokucu olduğunu hiç öğrenememişsiniz!!!
biz de kavgaya girişmeden laf sokma meşhurdur, kızım sana söylüyorum gelinim sen duy misali.
suratına direk bir şey söyleyip kavga çıkarmak, ya da sana ve ya etraftaki diğer şahıslara kötü/kaba vs görünmek yerine pasif agresif biçimde laf koyma uzmanıyızdır.
hani bazısı sert söyler söyleyeceğini, direkt söyleyeni de olur artık niyetlerinin iyiliği kötülüğü başka mesele, tartışılır.
ama bazısı da hem istediği her şeyi hiç içinde kalmadan söyleyebilmek hem de karşıdaki durumu hemen anlamadan, biraz belirsizlik içeren bir niyetle söylenmiş gibi rahatlamak, nispet yapmak, intikam almak, herhangi bir konuda kendini yarış içinde hissettiğindendir herhangi bir hem cinsiyle..
görüyorum kadınlar her konuda yarış halinde birbirleriyle, isterse bambaşka diyarlarda ve kulvarlarda olsunlar bu birbirlerini ne kıskanmalarına engel ne kötülemelerine ve ne de yarış halinde hissetmelerine.
yahu erkekler tarafından ya da bazı kızlar tarafından güzel bulunan bir kız arkadaşlarını neyse de, hani en azından şahsen tanıyor, jennifer lopez'i kıskanan birini tanıdım ben, her şeyini eleştiriyor ama sanırsın tanıdığı biri. resmen kıskanıyor yahu..
burada da böyle.
anne yavrusunu ve eşini korumaya alıyo!! sen benim çocuğu seveceene git kendin yap! bu çocuk da benim bu koca da benim haa!! alt metniyle.. ama kibarca, sırıtarak ve çocuğuna söylüyormuş gibi yapıp hafifçene çocuk dili kullanarak!!!
bu arada sırf bana değil eşine de lafı sokuyor gider ayak. yani şekerim sen kıza gülümseyerek bakıyon ama o da öyle pek matah bişii diil, teyze olur o!! bizden büyük ya da en azından bizle yaşıt. abla diil yani çıtır diil!!
bana mı öyle geliyor ama hep öyle gözlemliyorum kızlar arası görünmez savaşlar var mütemadiyen!
herkes birbirini inceler ve yargılar. kılık kıyafet, davranış, yanındakiler..hep bi eleştirirken kıskanma hali. ben ondan iyiyim, ben ondan güzelim, ben ondan bilmem neyim. karşı taraf farkında mı ya da niyeti ne mühim değil. inceleme, yargılama, kıyaslama hali hep var. hep kendi daha güzel, daha iyi giyiniyor, kendi daha iyi birini hak ediyor..vs.. örnek çoğaltılabilir.
ben yapmıyor muyum bunu. e biraz yapıyorum tabi ama en azından jennifer lopezi kendine rakip gören habis ruhlu tanıdığım gibi kötülük dilemeden...
hani bi kabullenen, iyi niyetli tip var; hani şu kız benden daha uzun ama benim de yüzüm daha güzel. hani şu kız çok güzel ama benim de huyum... daha güzel...bilmem ne.
bir de bunun kötü niyet versiyonu var; aa o kız mı güzel? aaa resmen ucube ayol! sizde de hiç göz yok, zevk yok. neresi güzel onun? uzunduruk resmen...ya da aa o mu güzel şaşı o yaa, bacağı da yamuk. yok yaa o mu? resmen aşırı kilolu!! vs gibi.. (ha çok sıkarsa iftiramsı bir durum ortaya atan bile var)
daha da vardır da aklıma spontan olaraktan bunlar geldi şimdilik..
uzun boylu olmadığım için sevinçliyim :))
annnem her perde asılacağı zaman sağolsun hiç farkında değildim bir hatırlatır;
-'uzun boylu olaydın şu perdeleri sen asıverirdin nazlı'
(bir gün gene aynı şeyi söylemişti hani sanki benim seçimim, istersem uzun olabilirmişim de ben üşenmişim olmamışım! annesi 155 babası 169 olan, orta boylu, memur bir çiftin kız çocuklarından ne beklenir ki? yahu zaten tüm sülale birbirine yakın boylarda. hep beraber elele versek, sokaklara dökülsek çok komik bile görünürüz :)) yaklaşık aynı boyda aynı kiloda bir grup insan :)) hani bir de bazen sitemkar söylüyor gibi geliyor. zaten orta boyluyum diye bozuluyorum kendime, yetmiyor gibi annem de başıma kakıyor adeta. bir keresinde "eeee annem sen de iyice uzuuun bir adamla evleneydin de biz de uzun olaydık! ne belkiyorsun ki??" dedim.)
ben her büyük temizlik zamanı uzun boylu olmadığım için acayip bir çok seviniyorum :))) hah hah haaa, lay lay laaayyy..
hah ha kızııım merdiven diye bişi var annenin aklına gelirse görün! demeyin ya!! hiç sevmem perde asmayı ya!!
evde çok yüksek merdiven yok. bi keresinde bi komşudan ödünç aldıydık (her seferinde de alınmaz ki ^^) ama bana çok ağır geldi (??).
nee ben herkül müyüm??
bi keresinde de düşmüştüm. o zaman pöçüm çok batmıştı ama en azından 'sakar' olduğum iddia ve ilan edilse de perde asmaktan kurtuldum. duma duma dum!!
annem asacak diil ya, gıcık kapıcıya bile katlanıyorum perde olayından kurtulayım deyi...
ben çok sakarım ya düşerim ya çıkamam merdivene! :))
bak bu aşşağılama işime geldi haa!
kısa boylu olduğu içün perde asamayanlardanım
ağzımda diş fırçası varken de konuşamayanlardanım
ciklet çiğnerken yürüyebilirim ama zıplayamayanlardanım
uyduruyom artık
ha valla ben de telesekretere konuşamayanlardanım
çok yüksek topuklu ayakkabı giyemeyenlerdenim maalesef
-'uzun boylu olaydın şu perdeleri sen asıverirdin nazlı'
(bir gün gene aynı şeyi söylemişti hani sanki benim seçimim, istersem uzun olabilirmişim de ben üşenmişim olmamışım! annesi 155 babası 169 olan, orta boylu, memur bir çiftin kız çocuklarından ne beklenir ki? yahu zaten tüm sülale birbirine yakın boylarda. hep beraber elele versek, sokaklara dökülsek çok komik bile görünürüz :)) yaklaşık aynı boyda aynı kiloda bir grup insan :)) hani bir de bazen sitemkar söylüyor gibi geliyor. zaten orta boyluyum diye bozuluyorum kendime, yetmiyor gibi annem de başıma kakıyor adeta. bir keresinde "eeee annem sen de iyice uzuuun bir adamla evleneydin de biz de uzun olaydık! ne belkiyorsun ki??" dedim.)
ben her büyük temizlik zamanı uzun boylu olmadığım için acayip bir çok seviniyorum :))) hah hah haaa, lay lay laaayyy..
hah ha kızııım merdiven diye bişi var annenin aklına gelirse görün! demeyin ya!! hiç sevmem perde asmayı ya!!
evde çok yüksek merdiven yok. bi keresinde bi komşudan ödünç aldıydık (her seferinde de alınmaz ki ^^) ama bana çok ağır geldi (??).
nee ben herkül müyüm??
bi keresinde de düşmüştüm. o zaman pöçüm çok batmıştı ama en azından 'sakar' olduğum iddia ve ilan edilse de perde asmaktan kurtuldum. duma duma dum!!
annem asacak diil ya, gıcık kapıcıya bile katlanıyorum perde olayından kurtulayım deyi...
ben çok sakarım ya düşerim ya çıkamam merdivene! :))
bak bu aşşağılama işime geldi haa!
kısa boylu olduğu içün perde asamayanlardanım
ağzımda diş fırçası varken de konuşamayanlardanım
ciklet çiğnerken yürüyebilirim ama zıplayamayanlardanım
uyduruyom artık
ha valla ben de telesekretere konuşamayanlardanım
çok yüksek topuklu ayakkabı giyemeyenlerdenim maalesef
20.10.2012
cumartesi çıkması - eğlenmeye şartlanmış
cumartesi çıkması diye bir şey yok bizde. cumartesi akşamlarını bırak gündüz bile şöyle bir gezecek fiziksel ve ruhsal enerjiye sahip arkadaşım kalmadı. bir hafta sonları varmış. giden gitti zaten, evlenen de ya da sevgilisi olan da o haftada 1 -2 günlük boşluğu doldurmaya e eşini sevgilisini tercih ediyor çoğunlukla... hep de peşlerine takılamam ya... hani o da çok eğleniyorum da sanki.. eğlenmeye şartlanmış gidiyorlar bilmem noluyor?
şöyle bir durum var sevgilin olmayınca sosyal olamıyorsun, hep eşli arkadaşlarının yanında 3. tekil şahıs vaziyetinde olamazsın ya da heryere yalnız gidemezsin, ya da hep kızlarla gidemezsin (sonunda konu dönüp dolaşıp evliliğe geliyo yaa, sonra herkesin ayrı bir derdi, otur bunu dinle..offf).
ama işin kötüsü sosyal ol/a/mayınca da sevgilin olmuyor yahu!!! iki ucu şeyli değnek!!!
okul da yok iş de yok mecburen de olsa göreceğin insan evladı gittikçe azalıyor, ev hanımlarının konuşacak şeyi azalıyor, hiç seni ırgalamayan konulara sapmaya bayılıyorlar. mesela hadi ben dizi konusu açayım. tabi ben de akıl yok kadına ne diye bing bang theory den bahseden ki.. o tutup sultan'dan bahsedip dertlenmek istiyor. hani oradan yola çıkıp sosyokültürel bir inceleme-irdeleme yapsa, ne bileyim psikolojik değerlendirme yapsa.. dizinin oyuncularının magazinel haberlerini verse. konu ülkemizdeki kadınların haline, evlilik kurumuna nasıl bakıldığına vs varsa gene ona bile razıyım. hahha çok beklen!!
nerdee. oturup bana çok ilginçmiş gibi dizinin olaylarını üstünkörü özet geçiyor :(( oynatçam.. bu ağlak dizileri ne severler, "yetmedi mi anam hayatta ağladığınız, üzüldüğünüz, ezildiğiniz" diyorum "bir de aynısını dizide izleyip duruyosunuz?? nesi ilginç ki?". bomboş bakışlarla ya da sitemkar bakışlarla, hatta kinci bakışlarla karşılaşıyorum.. bana bir şeyden anlamadığımı iddia eden bile oldu!!!
işte sonuç şudur ki cumartesi dışarı çıkmıyorum!!! eve tıkılıp tv izlemek, twitter, okumak vs bile daha eğlenceli... hı? seni seniii pazar çıkıyon seeen?? yok yaa pazar temizlik günü ne çıkması!!!
hafta içi lütfedip zaman ayırırlarsa gündüzleri tabi arkidişlerlen buluşuyoruz. bazen.
ha o bazenler lan benim daha çok sıkılmamla son buluyor ama!! hani dertleşceydük, eğlenceydük, sosyalleşeydük??
de noldu??
*evli olanlar evliliğinden (bir övüyor bir yeriyor. lan bi karar veremediniz!!),
*bebekliler sürekli bebeklerinden (ne senin sıkıldığın önemli ne bir şey onlar en iyi bebeği yaptı!!),
*çocuklular çocuklarının okul problemlerinden (borçlar, harçlar, iş dedikoduları var bir de),
*tabi çocuk sahibi olmak değiştiriyordur insanın tüm hayatını, büyük sorumluluk. ama sırf onların etrafındaki hayatlarına her arkadaşları uymak zorunda değil ki
*yeni iş sahibi olanlar iş yerlerinden (patronu çekiştirir, beğendikleri-beğenmedikleri iş arkadaşlarını eleştirirler. tanımadığım insanlar hakkında konuşulur. ben olasılıklar..),
*işinden usanmışlar şikayet eder, her sorun haliyle gözlerinde büyür,
*ha iş yerlerindeki olayların beni ilgilendirmediğini düşünenler de yeni sevgililerini överken, ayrılanlar ayrılık acısını bir tek kendi başlarına gelmiş gibi ve kaçıncı kez sana anlattıklarını hatırlamadan ilk defa anlatırcasına anlatır. tabi eşinden bahsedeni de var anne babasından da.
*sonra okul yıllarını yad etmek sırada.
*ondan sonra da bekarlar lan biz ne zaman evlenceğz? konusuna girer, kimi aman boşverin der, kimisi bi bakın bakalım.
*var mı biri, biz ne zaman evlencezz? muhabbetiyle kahveler-sigaralar tükenmiş, çene yorulmuştur. evde yemek bekleyeni, annesi babası merak edeni, yolu uzun olanı, yorgun olanı pes eder.
*hadi dağılın. bir dahaki sefere aynı şeylerle buluşuruz gene...
*eskisi kadar çok gülecek şey bulamıyoruz, ne beraber ne ayrı ayrı.
*evlenenler taksit ödemekten, çalışıp yorulmaktan vs, bekarlar para yetiştirememekten vs beli bükülmüş...
*dizi bile zor konuşuyoruz. konuşacak bir şey kalmayınca hani biraz da insana şey geliyor dizi konuşmak. nasıl desem basit mi avam mı...
*nadiren sinema müzik konuşuyoruz. hani bu konular da dizi muamelesi görür oldu gözlerinde.
sevdiğini bildiğim bir arkadaşıma Sıla'nın yeni albümünden bahsettim.
tamam hayat zor da, bu zevk almaya çalışmamızı engellememeli. aman işten güçtenmiş fırsat olmuyormuş ki müzik dinlemeye.. bir de sitemkar.
ya da ben alıngan. hani ben çalışmıyorum, okul kalmadı, evlilik, çoluk çocuk gibi durumlarım da yok boşluktan işte müzikmiş, filmmiş, diziymiş, kitapmış ilgilenebiliyorum..imaları...
hani aslında bunlar gereksiz de ben boşluktan ilgilenebiliyorum. hah ben de yani, ne kadar da boşum!! taksitlerden, eşle edilen kavga ve çocuğun yeme içme s.çma düzeninden, perde almaktan bahsetmek daha elzem.
*bazıları da hemen pes etmeye başlamış, eski alışkanlıklarını, bağlarını, ilgilerini boşlamış. utanmasalar emekli moduna girecekler.. (her aktivite çocuklu neyse ki de enerjileri mecburen açılıyor)
hatta tesadüf birini çağırmışlar yıllardır görüşmeyiz. kız üniversite zamanı ağır rockçıydı. simsiyah giyinir, Nirvana tişörtü giyer, gümüş yüzükler takar, kulağında belki 1o delikte ayrı küpe olurdu. hanım efendi bizim gibi iyi öğrencilerle sırf ders notu almak için ilgilenir, her dönem yeni uzun saçlı 'rockçı' sevgilileriyle zaman geçirirdi. görünce inanamadım. bu o muydu??
ne yüzük, ne küpe, ne çılgın saçlar, kıyafetler. e tabi iş yerinde bunlara müsade etmezler. ama iş dışında istediğini yapabilir. klasik bir iş yeri çalışanı olmuş çıkmış. yüzüne de vurmadım, "çok değişmişsin" demekle yetindim.
gene ilk vazgeçilen hobiler ve ilgi alanları olmuş.
sonra da eğlence, yaşam enerjisi ve gençlik beklerler.
ya bunlar çocuklarıyla kuşak çatışması da yaşarlar bu gidişle!!
____________________________
kırk yılda bir organizatör ruhlu biri akşam çok geçe kalmamak şartıyla bir aksiyon yaratır diyelim. onda da eğlenmeye o kadar odaklanmış, şartlanmış oluyorlar ki, haftalık stresi kesin atacam havasında, kapı gıcırtısına gülecek ya da göbek atacak kadar bana siniri bozuk görünen bir abartılı hareketler silsilesi... ha duygusal hava da çalıyosa müzik o zaman da otomatik bi duygulanıverip, sağa sola salınıyorlar.
ben de herhalde noluyo bunlara gözlemi yapmaktan eğlenemiyorum...
(müzik çok yüksek gelir, yemekler vasattır, bir de herkes çok eğlenecem, herkesler görecek, çatlayacak der gibi bir kendini, eğlenebildiğini de kanıtlama çabasında gibi kurulu bir biçimde eğlenince- ya da duygulanınca sıkılıyorum abicim! ne bu sürekli kendini kanıtlama çabası fbi mi izliyor da not veriyor anam???!!! bak yeterince eğlenemiyor görünürlerse ya dışlanacaklar ya da yargılanacaklar!! )
şöyle bir durum var sevgilin olmayınca sosyal olamıyorsun, hep eşli arkadaşlarının yanında 3. tekil şahıs vaziyetinde olamazsın ya da heryere yalnız gidemezsin, ya da hep kızlarla gidemezsin (sonunda konu dönüp dolaşıp evliliğe geliyo yaa, sonra herkesin ayrı bir derdi, otur bunu dinle..offf).
ama işin kötüsü sosyal ol/a/mayınca da sevgilin olmuyor yahu!!! iki ucu şeyli değnek!!!
okul da yok iş de yok mecburen de olsa göreceğin insan evladı gittikçe azalıyor, ev hanımlarının konuşacak şeyi azalıyor, hiç seni ırgalamayan konulara sapmaya bayılıyorlar. mesela hadi ben dizi konusu açayım. tabi ben de akıl yok kadına ne diye bing bang theory den bahseden ki.. o tutup sultan'dan bahsedip dertlenmek istiyor. hani oradan yola çıkıp sosyokültürel bir inceleme-irdeleme yapsa, ne bileyim psikolojik değerlendirme yapsa.. dizinin oyuncularının magazinel haberlerini verse. konu ülkemizdeki kadınların haline, evlilik kurumuna nasıl bakıldığına vs varsa gene ona bile razıyım. hahha çok beklen!!
nerdee. oturup bana çok ilginçmiş gibi dizinin olaylarını üstünkörü özet geçiyor :(( oynatçam.. bu ağlak dizileri ne severler, "yetmedi mi anam hayatta ağladığınız, üzüldüğünüz, ezildiğiniz" diyorum "bir de aynısını dizide izleyip duruyosunuz?? nesi ilginç ki?". bomboş bakışlarla ya da sitemkar bakışlarla, hatta kinci bakışlarla karşılaşıyorum.. bana bir şeyden anlamadığımı iddia eden bile oldu!!!
işte sonuç şudur ki cumartesi dışarı çıkmıyorum!!! eve tıkılıp tv izlemek, twitter, okumak vs bile daha eğlenceli... hı? seni seniii pazar çıkıyon seeen?? yok yaa pazar temizlik günü ne çıkması!!!
hafta içi lütfedip zaman ayırırlarsa gündüzleri tabi arkidişlerlen buluşuyoruz. bazen.
ha o bazenler lan benim daha çok sıkılmamla son buluyor ama!! hani dertleşceydük, eğlenceydük, sosyalleşeydük??
de noldu??
*evli olanlar evliliğinden (bir övüyor bir yeriyor. lan bi karar veremediniz!!),
*bebekliler sürekli bebeklerinden (ne senin sıkıldığın önemli ne bir şey onlar en iyi bebeği yaptı!!),
*çocuklular çocuklarının okul problemlerinden (borçlar, harçlar, iş dedikoduları var bir de),
*tabi çocuk sahibi olmak değiştiriyordur insanın tüm hayatını, büyük sorumluluk. ama sırf onların etrafındaki hayatlarına her arkadaşları uymak zorunda değil ki
*yeni iş sahibi olanlar iş yerlerinden (patronu çekiştirir, beğendikleri-beğenmedikleri iş arkadaşlarını eleştirirler. tanımadığım insanlar hakkında konuşulur. ben olasılıklar..),
*işinden usanmışlar şikayet eder, her sorun haliyle gözlerinde büyür,
*ha iş yerlerindeki olayların beni ilgilendirmediğini düşünenler de yeni sevgililerini överken, ayrılanlar ayrılık acısını bir tek kendi başlarına gelmiş gibi ve kaçıncı kez sana anlattıklarını hatırlamadan ilk defa anlatırcasına anlatır. tabi eşinden bahsedeni de var anne babasından da.
*sonra okul yıllarını yad etmek sırada.
*ondan sonra da bekarlar lan biz ne zaman evlenceğz? konusuna girer, kimi aman boşverin der, kimisi bi bakın bakalım.
*var mı biri, biz ne zaman evlencezz? muhabbetiyle kahveler-sigaralar tükenmiş, çene yorulmuştur. evde yemek bekleyeni, annesi babası merak edeni, yolu uzun olanı, yorgun olanı pes eder.
*hadi dağılın. bir dahaki sefere aynı şeylerle buluşuruz gene...
*eskisi kadar çok gülecek şey bulamıyoruz, ne beraber ne ayrı ayrı.
*evlenenler taksit ödemekten, çalışıp yorulmaktan vs, bekarlar para yetiştirememekten vs beli bükülmüş...
*dizi bile zor konuşuyoruz. konuşacak bir şey kalmayınca hani biraz da insana şey geliyor dizi konuşmak. nasıl desem basit mi avam mı...
*nadiren sinema müzik konuşuyoruz. hani bu konular da dizi muamelesi görür oldu gözlerinde.
sevdiğini bildiğim bir arkadaşıma Sıla'nın yeni albümünden bahsettim.
tamam hayat zor da, bu zevk almaya çalışmamızı engellememeli. aman işten güçtenmiş fırsat olmuyormuş ki müzik dinlemeye.. bir de sitemkar.
ya da ben alıngan. hani ben çalışmıyorum, okul kalmadı, evlilik, çoluk çocuk gibi durumlarım da yok boşluktan işte müzikmiş, filmmiş, diziymiş, kitapmış ilgilenebiliyorum..imaları...
hani aslında bunlar gereksiz de ben boşluktan ilgilenebiliyorum. hah ben de yani, ne kadar da boşum!! taksitlerden, eşle edilen kavga ve çocuğun yeme içme s.çma düzeninden, perde almaktan bahsetmek daha elzem.
*bazıları da hemen pes etmeye başlamış, eski alışkanlıklarını, bağlarını, ilgilerini boşlamış. utanmasalar emekli moduna girecekler.. (her aktivite çocuklu neyse ki de enerjileri mecburen açılıyor)
hatta tesadüf birini çağırmışlar yıllardır görüşmeyiz. kız üniversite zamanı ağır rockçıydı. simsiyah giyinir, Nirvana tişörtü giyer, gümüş yüzükler takar, kulağında belki 1o delikte ayrı küpe olurdu. hanım efendi bizim gibi iyi öğrencilerle sırf ders notu almak için ilgilenir, her dönem yeni uzun saçlı 'rockçı' sevgilileriyle zaman geçirirdi. görünce inanamadım. bu o muydu??
ne yüzük, ne küpe, ne çılgın saçlar, kıyafetler. e tabi iş yerinde bunlara müsade etmezler. ama iş dışında istediğini yapabilir. klasik bir iş yeri çalışanı olmuş çıkmış. yüzüne de vurmadım, "çok değişmişsin" demekle yetindim.
gene ilk vazgeçilen hobiler ve ilgi alanları olmuş.
sonra da eğlence, yaşam enerjisi ve gençlik beklerler.
ya bunlar çocuklarıyla kuşak çatışması da yaşarlar bu gidişle!!
____________________________
kırk yılda bir organizatör ruhlu biri akşam çok geçe kalmamak şartıyla bir aksiyon yaratır diyelim. onda da eğlenmeye o kadar odaklanmış, şartlanmış oluyorlar ki, haftalık stresi kesin atacam havasında, kapı gıcırtısına gülecek ya da göbek atacak kadar bana siniri bozuk görünen bir abartılı hareketler silsilesi... ha duygusal hava da çalıyosa müzik o zaman da otomatik bi duygulanıverip, sağa sola salınıyorlar.
ben de herhalde noluyo bunlara gözlemi yapmaktan eğlenemiyorum...
(müzik çok yüksek gelir, yemekler vasattır, bir de herkes çok eğlenecem, herkesler görecek, çatlayacak der gibi bir kendini, eğlenebildiğini de kanıtlama çabasında gibi kurulu bir biçimde eğlenince- ya da duygulanınca sıkılıyorum abicim! ne bu sürekli kendini kanıtlama çabası fbi mi izliyor da not veriyor anam???!!! bak yeterince eğlenemiyor görünürlerse ya dışlanacaklar ya da yargılanacaklar!! )
faturaya bak da yanlış ödeme
her ay faturaları yatıracağım zaman (dejavu oldu şimdi) annemden aynı şeyi duyardım ta ki bankaya talimat verene kadar .... sanki yaptığım ya da yapacağım bir şeymiş gibi. başka birininkini ödemeyi???
-'faturaya bak da yanlış ödeme'
onlara da güven olmazmış, her ay beni bankaya yollamaya çalışıyor telefonla zor diye.
-'bankaya git de sor bir yatmış mı faturalar'
+"otomatik ödeme talimatı verdik ya"
-'olsun belli olmaz onların işi'
+"bunun için her ay bankaya gidip, sıra bekleyip bunu mu soracağım??" (telefonda sorulur mu ki, hı yok o kadar teknolojik diilim henüz internetten)
-'hııı'
+"hiç de gidip soramam canım"
-'ödenmemişse kesilir ama!!!!'
+"ödenmemesi için bi sebep var mı????"
-'ya yanlışlık yaparlarsa'
+"annecim, her ay bir adamlarını bizim için tedaş ve meski veznelerine yollamıyorlar ki niye karışıklık olsun"
-'olur olur'
benzeri diyaloglar... gitmiyorum tabi off.
annem bankada sıra beklerken aşkı bulacağımı hayal ediyor galiba. marketlerden sonra banka kuyruğu!! yok yok çok romantik komedi falan izlettim ben anneme çok!! ama ne zaman cidden işim olsa da gitsem hep emekli hanımlarla beyler oluyor :))
-'faturaya bak da yanlış ödeme'
onlara da güven olmazmış, her ay beni bankaya yollamaya çalışıyor telefonla zor diye.
-'bankaya git de sor bir yatmış mı faturalar'
+"otomatik ödeme talimatı verdik ya"
-'olsun belli olmaz onların işi'
+"bunun için her ay bankaya gidip, sıra bekleyip bunu mu soracağım??" (telefonda sorulur mu ki, hı yok o kadar teknolojik diilim henüz internetten)
-'hııı'
+"hiç de gidip soramam canım"
-'ödenmemişse kesilir ama!!!!'
+"ödenmemesi için bi sebep var mı????"
-'ya yanlışlık yaparlarsa'
+"annecim, her ay bir adamlarını bizim için tedaş ve meski veznelerine yollamıyorlar ki niye karışıklık olsun"
-'olur olur'
benzeri diyaloglar... gitmiyorum tabi off.
annem bankada sıra beklerken aşkı bulacağımı hayal ediyor galiba. marketlerden sonra banka kuyruğu!! yok yok çok romantik komedi falan izlettim ben anneme çok!! ama ne zaman cidden işim olsa da gitsem hep emekli hanımlarla beyler oluyor :))
günlük
bir olay olsun da yazayım diyorum bişey olduğu yok. bi arı soktu işte, aynı monotonluk gidiyo... ee napçan artık günlük şeyleri yazarım ya da aynı şeyleri geveler dırdır ederim.. ben de aksiyon bu kadar :))
bilim kurgu filmi karakterlerine benzettim kendimi
gözümün oralarda bir yerden (valla billa gözümün!! ben masumum!!) arı soktu, alerji mi yaptı nedir şişti!maymuna döndüm ^^ yarmagül tasvirine çok yaklaştım yav!! en yakın özel hastaneye koştum, hemşireler güldü :)) çok bozuldum. surat asınca gülücüklerini bıyyık (bizim buralarda bazı harfler bastırılarak söylenir de) altına çektiler :)) şimdi ben de gülerek yazıyorum gibi görünebilir ama cidden korktum ya!
sonuç rezil olmaktan başka bir şey değil neyse ki. alerjim falan yoktu zaten de bildiğim, gözün etrafı şişince tırstım. aynaya bakınca bilim kurgu filmi karakterlerine benzettim kendimi... hatta bir ara lady gaga bile plastik makyajla suratına bir takım çıkıntılar eklemişti ya, ona.
aay bir insan kendini bu kadar aşağılar, iki de bir hem kısayım, hem şişkoyum ve bilim kurgu kahramanı gibiyim diyorum :)) işte insan kendiyle dalga geçebilmeli... gene abarttım tabi..
ram ram ram çiki ram ram
ram ram ram çiki ram ram
ram ram ram çiki ram ram ra ram
ne var ben Jilet dinleyemem mü?? şişkocuk, klasik bir Türk kızı, bi ev kızıyım diye dinleyemeyecemmi??
sonuç rezil olmaktan başka bir şey değil neyse ki. alerjim falan yoktu zaten de bildiğim, gözün etrafı şişince tırstım. aynaya bakınca bilim kurgu filmi karakterlerine benzettim kendimi... hatta bir ara lady gaga bile plastik makyajla suratına bir takım çıkıntılar eklemişti ya, ona.
aay bir insan kendini bu kadar aşağılar, iki de bir hem kısayım, hem şişkoyum ve bilim kurgu kahramanı gibiyim diyorum :)) işte insan kendiyle dalga geçebilmeli... gene abarttım tabi..
ram ram ram çiki ram ram
ram ram ram çiki ram ram
ram ram ram çiki ram ram ra ram
ne var ben Jilet dinleyemem mü?? şişkocuk, klasik bir Türk kızı, bi ev kızıyım diye dinleyemeyecemmi??
15.10.2012
ben bilmem eşim bilir - kızım sana söylüyorum gelinim sen anla - havaya söylüyorum kızım sen anla
bu hafta sonu annem içerde ben bilmem eşim bilir yarışma programını izledi. sonra da bana anlattı. bir çift varmış üniversiteden arkadaşlarmış sadece ama sonra okul bitince demişler ki biz niye evlenmeyelim, evlenmişler.
+"aman bravo!"
-'niye ne güzel!!'
bu çifti örnek verip durdu, bak ne kadar yakışıyorlar, ne kadar uyumlular, ne kadar iyi anlaşıyorlar. salona girdiğime pişman oldum su içme bahanesiyle tüydüm!
annem hala yıllaaaaar önce mezun olduğum okuldan tanıdığım arkadaşlarımdan hala umutlu. çoğuyla zaten görüşmüyorum, bazen görüştüklerimden bir kısmı evlendi, bekar olanlarsa zaten umurumda değil benim. ama anneme yetmez bunlar.. daha öncede annemin umutları ve umutsuzluklarından bahsetmişimdir...
laf arasında da hatırladığı arkadaşlarımı soruyor ne yapıyorlarmış acaba. sevmediğim için görüşmüyorum zaten ne diye merak edeceğim napıyorlar! geri kalanlar da işte lan bi evlenin de kurtulayım ha!!
ertesi günki programda başka bir çift de yürüyüş yaparken tanışmışlar!! bunu anlatıyor bana sahilde yürüyüş yapıyorum ya.. artık hergün bir umutla bakar yüzüme yandık! ha bir ara öyleydi de. nereye gitsem kiminle görüşsem, kimi tanısam annem için her biri bir adaydı ve baskıcı anne olmamak için güya çaktırmadan (ne mümkün) ağzımı arardı. zaman zaman kullandığı bi yöntem işte...
hani az çok biliyor nereye gittim, kimler var. haklarında sürekli sorular, yaşı, mesleği, tipi, kişilik özellikleri. ardarda da sormuyor ki anlamayayım, laf arasında 'sohbet konusu'.
ona çok (birden fazla çoktur) bahsedersem mesela bir şey ilginç gelmişse falan hemen hoşlandığımı vs sanıyor. eğer iyi birşeyden bahsettiysem fikir ekimi çalışmasına girişip bu davranışın güzelliği ve bu davranışı ortaya çıkarabilecek iyi unsur olasılıklarından bahsediyor... (arabanın kapısını benim için açmış, eve varınca çağrı at demiş. iyi aile çocuğu demekkiii)
ya da kendinin sorularından sıkılıp "of başka konuşacak konu yok mu yaa" dersem de aynı, hoşlandığımı sanıyor. ilkokul çocuğuna hitap eder gibi
-'niye bahsedemiyoruz ondan??' diye soruyor imalı.
+"başka konu mu yok?"
-'niye ondan bahsetmeyelim ha?'
bir şekilde konuyu değiştirdiğim vs de oluyor ama bazen dayanamayıp laf sokuyorum. ya napim kendi kaşınıyor. sanırsın 7 yaşındaki çocuğa hoşlandığı sınıf arkadaşı soruluyor. işte öğretmen ya ruhuna işlemiş çocuğa hitap! haaa ondan demek bana birşeyi illa iki kere söylemesii!! bir türlü emin olmaması. hani ben de çocuğa benzesem bari.. 32 yaş bilmem kaç kilo-boy!! yahu kalçamdan, belim, göbeğimden yağ aldırsam 10 kiloluk çocuk olmaz mı?? off abarttım harbiden beni dev anası bir şey sanacaksınız şimdi :)):((:
ağlayarak çocuk taklidi yapıyorum (burada gerekli beni çocuk yerine koyma yemezler teması işliyorum performansımda!!), gözlerimi ovuştturarak "bahsetme ondan! ühühüüü, çok çeviyom, anne kiradaki evi satalım çocuğa verelim de benle evlensiiin" diyorum. ha bir keresinde böyle saçma bir öneride bulunmuştu da. kurstan tanıdığım bir çocuktan bahsetmiştim, önerisi buydu.
sonra her fırsatta bu saçma önerisinin saçmalığını yüzüne vurdum. napim!
+"aman bravo!"
-'niye ne güzel!!'
bu çifti örnek verip durdu, bak ne kadar yakışıyorlar, ne kadar uyumlular, ne kadar iyi anlaşıyorlar. salona girdiğime pişman oldum su içme bahanesiyle tüydüm!
annem hala yıllaaaaar önce mezun olduğum okuldan tanıdığım arkadaşlarımdan hala umutlu. çoğuyla zaten görüşmüyorum, bazen görüştüklerimden bir kısmı evlendi, bekar olanlarsa zaten umurumda değil benim. ama anneme yetmez bunlar.. daha öncede annemin umutları ve umutsuzluklarından bahsetmişimdir...
laf arasında da hatırladığı arkadaşlarımı soruyor ne yapıyorlarmış acaba. sevmediğim için görüşmüyorum zaten ne diye merak edeceğim napıyorlar! geri kalanlar da işte lan bi evlenin de kurtulayım ha!!
ertesi günki programda başka bir çift de yürüyüş yaparken tanışmışlar!! bunu anlatıyor bana sahilde yürüyüş yapıyorum ya.. artık hergün bir umutla bakar yüzüme yandık! ha bir ara öyleydi de. nereye gitsem kiminle görüşsem, kimi tanısam annem için her biri bir adaydı ve baskıcı anne olmamak için güya çaktırmadan (ne mümkün) ağzımı arardı. zaman zaman kullandığı bi yöntem işte...
hani az çok biliyor nereye gittim, kimler var. haklarında sürekli sorular, yaşı, mesleği, tipi, kişilik özellikleri. ardarda da sormuyor ki anlamayayım, laf arasında 'sohbet konusu'.
ona çok (birden fazla çoktur) bahsedersem mesela bir şey ilginç gelmişse falan hemen hoşlandığımı vs sanıyor. eğer iyi birşeyden bahsettiysem fikir ekimi çalışmasına girişip bu davranışın güzelliği ve bu davranışı ortaya çıkarabilecek iyi unsur olasılıklarından bahsediyor... (arabanın kapısını benim için açmış, eve varınca çağrı at demiş. iyi aile çocuğu demekkiii)
ya da kendinin sorularından sıkılıp "of başka konuşacak konu yok mu yaa" dersem de aynı, hoşlandığımı sanıyor. ilkokul çocuğuna hitap eder gibi
-'niye bahsedemiyoruz ondan??' diye soruyor imalı.
+"başka konu mu yok?"
-'niye ondan bahsetmeyelim ha?'
bir şekilde konuyu değiştirdiğim vs de oluyor ama bazen dayanamayıp laf sokuyorum. ya napim kendi kaşınıyor. sanırsın 7 yaşındaki çocuğa hoşlandığı sınıf arkadaşı soruluyor. işte öğretmen ya ruhuna işlemiş çocuğa hitap! haaa ondan demek bana birşeyi illa iki kere söylemesii!! bir türlü emin olmaması. hani ben de çocuğa benzesem bari.. 32 yaş bilmem kaç kilo-boy!! yahu kalçamdan, belim, göbeğimden yağ aldırsam 10 kiloluk çocuk olmaz mı?? off abarttım harbiden beni dev anası bir şey sanacaksınız şimdi :)):((:
ağlayarak çocuk taklidi yapıyorum (burada gerekli beni çocuk yerine koyma yemezler teması işliyorum performansımda!!), gözlerimi ovuştturarak "bahsetme ondan! ühühüüü, çok çeviyom, anne kiradaki evi satalım çocuğa verelim de benle evlensiiin" diyorum. ha bir keresinde böyle saçma bir öneride bulunmuştu da. kurstan tanıdığım bir çocuktan bahsetmiştim, önerisi buydu.
sonra her fırsatta bu saçma önerisinin saçmalığını yüzüne vurdum. napim!
13.10.2012
çağırabilirsin
bir ara gece uyuyamadım, kalktım napsam napsam.
zaten uykum gelsin diye kulaklıkla müzik dinlemiştim. bu seçenek elendi.
tee salona gitmeye de üşendim tv açmaya, aldım dizüstünü açtım interneti. yarım saat geçti böyle.
sonra annem bir telaş içeri girdi
-'noldu?'
+"bir şey olmadı"
-'ama beni çağırdın'
+"yoo"
-'çağırdın, anne diye seslendin'
+"hayır anne seslenmedim"
-'seslendin, belki uyuyordun'
+"yarım saatten fazladır uyanığım, internette bakınıyorum"
-'Allah Allah!!'
+"dışarıdandır belki. sen uyu"
elbette dışarıdandır, ben seslenmedim, hem neden sesleneyim. hem gece gece annemi telaşlandırmak istemem, tansiyonu var.
-'hıı. iyi gidiim bari. ama çağırabilirsin'
gece yarısı uyku tutmayınca neden kıyıp da annemi de uyandırayım ki??
yoo çocukken ikide bir uyanıp ya da bir şeyden tırsıp annemi çağıran bi çocuk değildim, hiç değildim. gerçekten korkarsam üstüne giderim. yani ışık açarım, bi şeyşer yaparım. gerçi böcekse annemi çağırırdım küçükken ama sonra başımın çaresine bakmayı öğrendim. aslında ablam biraz böyle ürkekti. ben de ürkeğim de insanlardan. karanlıktan, seslerden değil. hep ayırt edebilirim ne neyin sesi. yok tamamen yabancı bir sesse ışığı açıveririm bakarım neymiş. hani öyle ciddi bir şey de olmuş değil. Allah korusun da.
herhalde ablamın da uykusu hafif diye ürküverirdi bir şeyden. mesela eğreti asmışsındır bir ceketini bir yere bir süre sonra düşüverir, ya da bir poşet. kışın ve ya yazın eşyalar genleşince hafiften çıtırdar. evdekilerin hatta komşuların ayak sesini bilirsin. yani ben. benim de uykum hafiftir. ee. ben anların nedir ablam anlamazdı. ben ışığı açmaya kalkınca kızar anneme seslenirdi. ama öyle zırt pırt olan şeyler değil bunlar. nadiren. sonuçta benim dediğim çıkardı, eğreti koyduğumuz bir şey devrilmiş, komşu bir şey düşürmüş belki.. bu.
zaten uykum gelsin diye kulaklıkla müzik dinlemiştim. bu seçenek elendi.
tee salona gitmeye de üşendim tv açmaya, aldım dizüstünü açtım interneti. yarım saat geçti böyle.
sonra annem bir telaş içeri girdi
-'noldu?'
+"bir şey olmadı"
-'ama beni çağırdın'
+"yoo"
-'çağırdın, anne diye seslendin'
+"hayır anne seslenmedim"
-'seslendin, belki uyuyordun'
+"yarım saatten fazladır uyanığım, internette bakınıyorum"
-'Allah Allah!!'
+"dışarıdandır belki. sen uyu"
elbette dışarıdandır, ben seslenmedim, hem neden sesleneyim. hem gece gece annemi telaşlandırmak istemem, tansiyonu var.
-'hıı. iyi gidiim bari. ama çağırabilirsin'
gece yarısı uyku tutmayınca neden kıyıp da annemi de uyandırayım ki??
yoo çocukken ikide bir uyanıp ya da bir şeyden tırsıp annemi çağıran bi çocuk değildim, hiç değildim. gerçekten korkarsam üstüne giderim. yani ışık açarım, bi şeyşer yaparım. gerçi böcekse annemi çağırırdım küçükken ama sonra başımın çaresine bakmayı öğrendim. aslında ablam biraz böyle ürkekti. ben de ürkeğim de insanlardan. karanlıktan, seslerden değil. hep ayırt edebilirim ne neyin sesi. yok tamamen yabancı bir sesse ışığı açıveririm bakarım neymiş. hani öyle ciddi bir şey de olmuş değil. Allah korusun da.
herhalde ablamın da uykusu hafif diye ürküverirdi bir şeyden. mesela eğreti asmışsındır bir ceketini bir yere bir süre sonra düşüverir, ya da bir poşet. kışın ve ya yazın eşyalar genleşince hafiften çıtırdar. evdekilerin hatta komşuların ayak sesini bilirsin. yani ben. benim de uykum hafiftir. ee. ben anların nedir ablam anlamazdı. ben ışığı açmaya kalkınca kızar anneme seslenirdi. ama öyle zırt pırt olan şeyler değil bunlar. nadiren. sonuçta benim dediğim çıkardı, eğreti koyduğumuz bir şey devrilmiş, komşu bir şey düşürmüş belki.. bu.
sen mi geldin?? sen mi varsın??
hani eve gelirsiniz evden biri size, yüzünüze
-'sen mi geldin?'
ya da
-'geldin mi?' der. 'sen miydin?' ya da.
ya da zaten evde iki kişisinizdir ama gene de
-'sen mi varsın banyoda?' sorusu gelir ya. 'sen miydin?' ya da.
ha bir de bir yerde tuvalete gitmişsindir kapı çalar "dolu" diye seslenmenize rağmen açmak isterler ya. böyle bir durumda "hiçkimse yok burada, bu ses gaipten" diyorum. anlayan çıkmadı. bomboş bakarlar suratıma.
herkes yapıyor ya da karşılaşıyor bununla.
ben esas nasıl cevap verdiklerini merak ediyorum insanların.
bana çok komik geliyo.
bir keresinde (belki de birden çok kere) okuldan mı gelmiştim ne. kapıyı çalmadım, kendim açtım. koridorum ışığını yaktım ayakkabılarımı çıkarıyorum.
annem salondan çkıp bana bakarak
-'sen mi geldin' diyor. +"hayır anne tecavüzcü coşkun geldi"
kendimi tutamıyorum böyle absürd soruya böyle absürd cevap.. haksız mıyım yea!
-'sen mi varsın banyoda' deyince de
+"hayır başkası" diyorum. tutamıyorum dilimi. ya da başka cevaplar...
_______________
geçende uyku tutmadı, kalkıp salonda televizyonu açtım. annem sesleri duymuş kalkmış salonun kapısında belirdi.
-'n'oldu uyuyamadın mı?' dedi.
yahu uyumuş olsam salondaki kız kim??!! uyumuş olsam yatakta olurum! uyuyo olsam gecenin körü niye kalkayım sebepsiz??
ama o saatte hazır cevap bulamadım, ahh içimde kaldı :))
sadece
+"hıııı" diyebildim.
-'sen mi geldin?'
ya da
-'geldin mi?' der. 'sen miydin?' ya da.
ya da zaten evde iki kişisinizdir ama gene de
-'sen mi varsın banyoda?' sorusu gelir ya. 'sen miydin?' ya da.
ha bir de bir yerde tuvalete gitmişsindir kapı çalar "dolu" diye seslenmenize rağmen açmak isterler ya. böyle bir durumda "hiçkimse yok burada, bu ses gaipten" diyorum. anlayan çıkmadı. bomboş bakarlar suratıma.
herkes yapıyor ya da karşılaşıyor bununla.
ben esas nasıl cevap verdiklerini merak ediyorum insanların.
bana çok komik geliyo.
bir keresinde (belki de birden çok kere) okuldan mı gelmiştim ne. kapıyı çalmadım, kendim açtım. koridorum ışığını yaktım ayakkabılarımı çıkarıyorum.
annem salondan çkıp bana bakarak
-'sen mi geldin' diyor. +"hayır anne tecavüzcü coşkun geldi"
kendimi tutamıyorum böyle absürd soruya böyle absürd cevap.. haksız mıyım yea!
-'sen mi varsın banyoda' deyince de
+"hayır başkası" diyorum. tutamıyorum dilimi. ya da başka cevaplar...
_______________
geçende uyku tutmadı, kalkıp salonda televizyonu açtım. annem sesleri duymuş kalkmış salonun kapısında belirdi.
-'n'oldu uyuyamadın mı?' dedi.
yahu uyumuş olsam salondaki kız kim??!! uyumuş olsam yatakta olurum! uyuyo olsam gecenin körü niye kalkayım sebepsiz??
ama o saatte hazır cevap bulamadım, ahh içimde kaldı :))
sadece
+"hıııı" diyebildim.
viyak viyak - bu ses kime ait olabilir - uyku sefası - paranoya başrolü - gitmem
sabah herzamankinden geç kalktım göz altlarımda morluklarla. gece doğru dürüst uyuyamadım, tam dalacam uykuya dışardan bir ses viyak viyak. ama anneme göre uyku sefası gene.
-------------------------
geç kalktığım zaman anneme göre çoğunlukla çok iyi uyuduğumdan. arada bir öyle. ama genelde zaten geç yatarım, bazen hiç uykum gelmez bazen de çeşitli sebeplerden uykum kaçar. bu yüzden de geç uyanma lüksüm var. ama ooh oh demeyin her lüksün de bedelleri var canım!neyse işte.
-------------------
hep böyle değildi; yani annemin benim uyku sefası yaptığımı düşünmesinden önceleri başka paranoyaların başrolünde de oynadım.
bir ara moralim epey bozuktu, sabahlara kadar tv izler, internette bir şeylere bakar ya da kitap okurdum. bir türlü uyuyamazdım. illa saat 04.00 olacak, öyle. e hal böyle olunca en az 6-7 saat uyuduğunu düşünsen 11.00 gibi ancak kalkarsın. ki o da her gün böyle olacak değil. bu 7 saatlik uyku ancak2-3 gün üstüste anca 3 saat uyumuşsan oluyordu.
annemin paranoyası nedense, tamam moralim bozuktu ama uykumda ölecek kadar değil!!! sabah kalkarım daha döğrusu öğlene doğru annem rahatlar. bir gün söyleyiverdi böyle bir türlü uyanıp kalkmak bilmeyince ölmemden korkmuş. çok şaşırdım sağlıklı genç bir insan neden uykusunda ölsün durduk yere?? Allah korusun, tövbe tövbee. Allah gecinden versin.
de niye böyle bir korku.
sanırsınız böyle bir kayıp yaşamış da ruhuna korku olarak sinmiş. hayır efendim annemin şüphe-endişe-korku-paranoya yaratması için ille de yaşamış olması gerekmez. huzursuzluk dedektörü-paratoneri falan olduğu için huzursuzluk onu bulmazsa o kendine huzursuzluklar yaratır. belki bunlar yaşam enerjisi tutukusu falan veriyordur. ne bileyim.
evlenemiyorum diye uykuları kaçan kadın fazla uyuyorum diye o yataktan hiç kalkamayacağım korkusuna kapılıyor?? yoo şaka olsun diye ya da benim az uyumamı - uyku düzenimin düzelmesine neden olmak için fikir ekimi de yapmıyor belliydi.
+"ne? ya anne niye uykumda öleyim??"
-'ne bileyim? bir türlü kalkmayınca öyle bir korkuya kapılıyorum'
+"annecim anlatıyorum ya, sanki bilmiyorsun. uykum tutmuyor, çok geç dalabiliyorum. haliyle de geç kalkabiliyorum. endişelenecek bir şey yok"
-'ne bileyim işte.'
------------------
sonuç uyku düzenim bedenim artık uyku düzensizliğiyle baş edemeyince, huzursuzluk kaynakları etkisini yitirince kendiliğinden düzene girdi. annemin de bu asla uyanamayacağım korkusu geçti.
uyku sorunun ciddi boyuttaysa doktora gideydin dediniz belki içinizden. ama ben ne de olsa annemin kızıyım. anneminde belirgin ruhsal sorunları oldu, uykusuzluk, menepoz sorunları, vs. ya kendi kendine oyalanacak ve dikkatini başka yere verecek bir şeyler bularak, ya konuşup beni, ablamı (daha az), teyzemi, bazen de eş dostu şişirerek atlattı.
ben de öyle yaparım!! benim neyim eksik??
o zamanlar annemi bir doktora götürmeye çalıştık ama her seferinde okumuş, yazmış biri olmasına rağmen 'ben deli miyim??' ya da 'ben yabancılara hayatımı anlatamam' diyerek bize çıkıştı, fena halde tersleyerek laflar soktu. bizi güçsüz olmakla suçladı. çünkü insan ruhsal sorunlarını kendi kendine aşmayı bilmeliymiş. ha bedenselse de hemen koşmaz doktora korkar. tabi korktuğunu da söylemez.
ben de hastalandım mı gitmiyorum doktora ona ders olsun diye. 'git' diye ısrar ettiği zaman "sen gitmiyorsun ama, ben de gitmeyeceğim" diye yapıştırırım. bir gün yumurtlamaz mı
-'çok kötü bir şey söyleyecek diye korkuyorsun herhalde' diye!!!
aklıma bile gelmemişti, sadece soğuk almıştım. doktor herhalde veremsin üç vakte kadar ölücen diyecek değil ya. bir öksürük şurubu, belki bir antibiyotik, bi vitamin basacaktı. kendi korkusunu bana yansıttı. ben niye korkayım yahu gencecikken hastalık hastası gibi??
ben sanmıştım ki benim doktora gitmemem anneme ders olur, nazlı gitmiyo ben de gideyim de iyi örnek olayım der diye umduğum için böyle yapıyordum. yüzüne de söyledim sen gitmezsen ben de gitmem, bak bana kötü örnek oluyorsun diye.
canı sıkıldı ama değişen bir şey yok. çünkü soğuk algınlığı-grip herneyse yaşadı mı 15 gün yatıyor yine de gitmiyor doktora.
tabi bu 15 gün bana da kök söktürüyor. sigara içtiği için ciğerleri daha hassas, çok fena öksürüyor, uyuyamıyor bu yüzden de sürekli sinirli ve hep şikayetçi oluyor. hatta iyice coştuğu zaman bağırarak yaşamak istemediğini söylüyor. ölseymiş de kurtulsaymış.
+"ya hu bi grip oldun, git doktora bi ilaç hoop ayaktasın, Allah daha fena hastalık vermesin yaa".
-'yook gitmem!!!!!!'
hastalanınca benim çocukkenki hasta inadıma benziyor hali. ha o zaman beni kaptıkları gibi doktora götürürlerdi o ayrı ama yemeyeceğim diye inat eder, boyuna mızmızlanır ve uyurdum. benim yemem derken ki inadım gibi oluyor, hani sanki ben onu kucaklayıp götürebileceğim gibi hareketlerle geri çekilip büzüşür pis pis bakar! doktora gitmekten 15 gün sövmek ve bana psikolojik işkence etmek daha eğlenceli!! ölsem de kurtulsam der durur. gece bile yattığı yerden öksürünce... hastalık geçince de tüm bunları unutuverir, bir daha hastalandığında daha önce bunları hiç yaşamamış ve yapmamış gibi davranır.
e grip olunca gitmeyen doktora başka şekilde gider mi?
bu uykusuz dönemimde (ya da grip falan olduğumda) bana da 'istersen bir doktora git' demez mi!!! kendi yaptıklarını veya yapmadıklarını unutup. haha hah ha ! işte artık koz elimdeydi!! nıhahhah haha! zaten uykusuzluktan tersoyum. başladım onun gibi konuşmaya. sonra da beni ne sandığına...
niye ben güçsüz müyüm? ezik miyim? zavallı mıyım ben? niye ben kendi kendime atlatamayım? sen atlatabilirsin ama ben atlatamam öyle mi?? dünyadaki tek güçlü insan sen değilsin!!
ha bu arada da, şaşarsınız kendinin böyle davrandığının farkında değil. oturup bana ders veriyor, akıl veriyor. ha gene çaktı aynı lafı, herhalde alınıp giderim ya da korkup giderim diye ;
-'niye daha kötü birşey çıkacağından mı korkuyorsun??'
+"ayy evet anne! sıkıntılıyım diye uyuyamıyorum sanıyordum ama şizofren çıkmaktan, keşfedilmemiş bir hastalığım var öğrenmekten ya da aaa ben zaten hayaletmişiim!! ne korkcam ya!!?? ödlek miyim ben!"
-'yoo'
+"eee"
....................................
ay gene sadede gelemedim! bir de konuşurken uzatanlara, bir türlü konuya gelemeyenlere gıcık olurum. böyle bir arkadaşım vardı, hiç iç ses diye bir şeyi olmadığı için bir konudan bahsederken beyninde çağrışım yapan şeye geçer onu anlatırdı!!
yazsana kardeşim!! ama nereden yazsın??
nerede kaldığımı da unuttum yav! ha sabah kalktım gözümün altı halkalı daha annem ooh uyku sefası demeden ben başladım. ha şikayet ederek hemen başlamazsan konuşmaya o kadar da kötü diilsinsir oohuyku sefası yapmışındır. aman inanmaz sonra.
sinirli sinirli çay koyuyorum. iyice abartıyorum ki ciddiye alsın.
burada uzatıp, abartıp durduğuma bakmayın. dümdüz yazsam neye benzer ki. ama gerçek dünyada benim abartma değil tamtersi bir üslubum var, herhalde insanlar benim hissettiğimi hisstemiştir sandığımdan.
oysaki herkesin algısı da farklı, acı-sevinç eşiği de. birine etkili gelen öbürüne vız; birine vız gelen öbürüne korkunç gelebilir. di mi? bazı insanlar çok abartır hani şu yukarıda çok uzattığını, bilinç akışı gibi içses olmadan konuştuğunu söylediğim arkadaşım böyleydi. bunların üstüne bir incir çekirdeğini zor dolduran şeyi bir abartır ki şaşarsınız. çoğu zaman da kandırır, inandırır, konuşma üslubundan mı ne... ama bakarsın ki hiç anlattığı gibi değil anlarsın abattığını. benimkisi de tersi. söyleyişim mi etkisiz bilmiyorum. ya da dayanıklıyım bildiklerinden mi. ne bilem?
ayağım ağrıyor desem öyle pek önemsenmem hani sıcak tut geçer. ama sonra ayak dana gibi şişip yürüyemez olunca fırça yerim 'niye demedin!'. e dediim. ben mi kendimi hafife alıorum nedir. bu ayak örneği gerçek bir olaydan alınmıştır!!
+"ooof of! gece bi uyutmadı dışardan gelen viyak viyak kedi sesi!! hayır gecenin körü de inemem ki"
-'Allah Allah bizim binada bebek yok ki viyaklasın!'
sabah mahmurluğu mu geçmemiş daha?? oysa bu saate çoktan paronoyalar-kötü anılar safhasına geçmiş olmalıydı..
+"bebek demedim kedi"
-'bizim binada kedisi olan yok ki'
+"e dışarıdan geliyor, yok mu bahçedeki haytalar ^^"
-'bebeğin ne işi var o saatte dışarıda??!!'
+"bebek diil kedi"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
.........
yanlış yazdım mı sandınız. cık cık! hayır sabah sabah böyle bir diyalog çevirdik biz. annem bebek dediğimi iddia etti, sonunda da bebek istediğime karar verdi!!! valla kedi dedim. sabah mahmurluğunun verdiği bir sakarlık etkisi değildi benim sinirle çay koymam, inansın iyi uyuyamadığıma diye...
________________________________________________
Not: bu yazıda hiç bir canlı zarar görmemiştir. viyaklayan şahıs bizim bazı hayvan sevmeyen ucubelerden gizli birkaç kişi beslediğimiz kedinin yavrusunun sesiydi. anne gece acıkmış, mama kesmemiş ya da eski alışkanlıklarından vazgeçemeyerek çöpe girmeye gitmiş olacak ki bebiş acıktım diye mızmızlanarak annesini aramış tüm gece. şu an toklar, horul horul uyumaktalar. bebiş horul horul uyurkene çok mıncıklanası masumlukta. zaten bebişin adını horul koydum. beraber baktığımız suç ortaklarım hiç anlamadı ne demek! ay Allahım sabır ver bana!!
-------------------------
geç kalktığım zaman anneme göre çoğunlukla çok iyi uyuduğumdan. arada bir öyle. ama genelde zaten geç yatarım, bazen hiç uykum gelmez bazen de çeşitli sebeplerden uykum kaçar. bu yüzden de geç uyanma lüksüm var. ama ooh oh demeyin her lüksün de bedelleri var canım!neyse işte.
-------------------
hep böyle değildi; yani annemin benim uyku sefası yaptığımı düşünmesinden önceleri başka paranoyaların başrolünde de oynadım.
bir ara moralim epey bozuktu, sabahlara kadar tv izler, internette bir şeylere bakar ya da kitap okurdum. bir türlü uyuyamazdım. illa saat 04.00 olacak, öyle. e hal böyle olunca en az 6-7 saat uyuduğunu düşünsen 11.00 gibi ancak kalkarsın. ki o da her gün böyle olacak değil. bu 7 saatlik uyku ancak2-3 gün üstüste anca 3 saat uyumuşsan oluyordu.
annemin paranoyası nedense, tamam moralim bozuktu ama uykumda ölecek kadar değil!!! sabah kalkarım daha döğrusu öğlene doğru annem rahatlar. bir gün söyleyiverdi böyle bir türlü uyanıp kalkmak bilmeyince ölmemden korkmuş. çok şaşırdım sağlıklı genç bir insan neden uykusunda ölsün durduk yere?? Allah korusun, tövbe tövbee. Allah gecinden versin.
de niye böyle bir korku.
sanırsınız böyle bir kayıp yaşamış da ruhuna korku olarak sinmiş. hayır efendim annemin şüphe-endişe-korku-paranoya yaratması için ille de yaşamış olması gerekmez. huzursuzluk dedektörü-paratoneri falan olduğu için huzursuzluk onu bulmazsa o kendine huzursuzluklar yaratır. belki bunlar yaşam enerjisi tutukusu falan veriyordur. ne bileyim.
evlenemiyorum diye uykuları kaçan kadın fazla uyuyorum diye o yataktan hiç kalkamayacağım korkusuna kapılıyor?? yoo şaka olsun diye ya da benim az uyumamı - uyku düzenimin düzelmesine neden olmak için fikir ekimi de yapmıyor belliydi.
+"ne? ya anne niye uykumda öleyim??"
-'ne bileyim? bir türlü kalkmayınca öyle bir korkuya kapılıyorum'
+"annecim anlatıyorum ya, sanki bilmiyorsun. uykum tutmuyor, çok geç dalabiliyorum. haliyle de geç kalkabiliyorum. endişelenecek bir şey yok"
-'ne bileyim işte.'
------------------
sonuç uyku düzenim bedenim artık uyku düzensizliğiyle baş edemeyince, huzursuzluk kaynakları etkisini yitirince kendiliğinden düzene girdi. annemin de bu asla uyanamayacağım korkusu geçti.
uyku sorunun ciddi boyuttaysa doktora gideydin dediniz belki içinizden. ama ben ne de olsa annemin kızıyım. anneminde belirgin ruhsal sorunları oldu, uykusuzluk, menepoz sorunları, vs. ya kendi kendine oyalanacak ve dikkatini başka yere verecek bir şeyler bularak, ya konuşup beni, ablamı (daha az), teyzemi, bazen de eş dostu şişirerek atlattı.
ben de öyle yaparım!! benim neyim eksik??
o zamanlar annemi bir doktora götürmeye çalıştık ama her seferinde okumuş, yazmış biri olmasına rağmen 'ben deli miyim??' ya da 'ben yabancılara hayatımı anlatamam' diyerek bize çıkıştı, fena halde tersleyerek laflar soktu. bizi güçsüz olmakla suçladı. çünkü insan ruhsal sorunlarını kendi kendine aşmayı bilmeliymiş. ha bedenselse de hemen koşmaz doktora korkar. tabi korktuğunu da söylemez.
ben de hastalandım mı gitmiyorum doktora ona ders olsun diye. 'git' diye ısrar ettiği zaman "sen gitmiyorsun ama, ben de gitmeyeceğim" diye yapıştırırım. bir gün yumurtlamaz mı
-'çok kötü bir şey söyleyecek diye korkuyorsun herhalde' diye!!!
aklıma bile gelmemişti, sadece soğuk almıştım. doktor herhalde veremsin üç vakte kadar ölücen diyecek değil ya. bir öksürük şurubu, belki bir antibiyotik, bi vitamin basacaktı. kendi korkusunu bana yansıttı. ben niye korkayım yahu gencecikken hastalık hastası gibi??
ben sanmıştım ki benim doktora gitmemem anneme ders olur, nazlı gitmiyo ben de gideyim de iyi örnek olayım der diye umduğum için böyle yapıyordum. yüzüne de söyledim sen gitmezsen ben de gitmem, bak bana kötü örnek oluyorsun diye.
canı sıkıldı ama değişen bir şey yok. çünkü soğuk algınlığı-grip herneyse yaşadı mı 15 gün yatıyor yine de gitmiyor doktora.
tabi bu 15 gün bana da kök söktürüyor. sigara içtiği için ciğerleri daha hassas, çok fena öksürüyor, uyuyamıyor bu yüzden de sürekli sinirli ve hep şikayetçi oluyor. hatta iyice coştuğu zaman bağırarak yaşamak istemediğini söylüyor. ölseymiş de kurtulsaymış.
+"ya hu bi grip oldun, git doktora bi ilaç hoop ayaktasın, Allah daha fena hastalık vermesin yaa".
-'yook gitmem!!!!!!'
hastalanınca benim çocukkenki hasta inadıma benziyor hali. ha o zaman beni kaptıkları gibi doktora götürürlerdi o ayrı ama yemeyeceğim diye inat eder, boyuna mızmızlanır ve uyurdum. benim yemem derken ki inadım gibi oluyor, hani sanki ben onu kucaklayıp götürebileceğim gibi hareketlerle geri çekilip büzüşür pis pis bakar! doktora gitmekten 15 gün sövmek ve bana psikolojik işkence etmek daha eğlenceli!! ölsem de kurtulsam der durur. gece bile yattığı yerden öksürünce... hastalık geçince de tüm bunları unutuverir, bir daha hastalandığında daha önce bunları hiç yaşamamış ve yapmamış gibi davranır.
e grip olunca gitmeyen doktora başka şekilde gider mi?
bu uykusuz dönemimde (ya da grip falan olduğumda) bana da 'istersen bir doktora git' demez mi!!! kendi yaptıklarını veya yapmadıklarını unutup. haha hah ha ! işte artık koz elimdeydi!! nıhahhah haha! zaten uykusuzluktan tersoyum. başladım onun gibi konuşmaya. sonra da beni ne sandığına...
niye ben güçsüz müyüm? ezik miyim? zavallı mıyım ben? niye ben kendi kendime atlatamayım? sen atlatabilirsin ama ben atlatamam öyle mi?? dünyadaki tek güçlü insan sen değilsin!!
ha bu arada da, şaşarsınız kendinin böyle davrandığının farkında değil. oturup bana ders veriyor, akıl veriyor. ha gene çaktı aynı lafı, herhalde alınıp giderim ya da korkup giderim diye ;
-'niye daha kötü birşey çıkacağından mı korkuyorsun??'
+"ayy evet anne! sıkıntılıyım diye uyuyamıyorum sanıyordum ama şizofren çıkmaktan, keşfedilmemiş bir hastalığım var öğrenmekten ya da aaa ben zaten hayaletmişiim!! ne korkcam ya!!?? ödlek miyim ben!"
-'yoo'
+"eee"
....................................
ay gene sadede gelemedim! bir de konuşurken uzatanlara, bir türlü konuya gelemeyenlere gıcık olurum. böyle bir arkadaşım vardı, hiç iç ses diye bir şeyi olmadığı için bir konudan bahsederken beyninde çağrışım yapan şeye geçer onu anlatırdı!!
yazsana kardeşim!! ama nereden yazsın??
nerede kaldığımı da unuttum yav! ha sabah kalktım gözümün altı halkalı daha annem ooh uyku sefası demeden ben başladım. ha şikayet ederek hemen başlamazsan konuşmaya o kadar da kötü diilsinsir oohuyku sefası yapmışındır. aman inanmaz sonra.
sinirli sinirli çay koyuyorum. iyice abartıyorum ki ciddiye alsın.
burada uzatıp, abartıp durduğuma bakmayın. dümdüz yazsam neye benzer ki. ama gerçek dünyada benim abartma değil tamtersi bir üslubum var, herhalde insanlar benim hissettiğimi hisstemiştir sandığımdan.
oysaki herkesin algısı da farklı, acı-sevinç eşiği de. birine etkili gelen öbürüne vız; birine vız gelen öbürüne korkunç gelebilir. di mi? bazı insanlar çok abartır hani şu yukarıda çok uzattığını, bilinç akışı gibi içses olmadan konuştuğunu söylediğim arkadaşım böyleydi. bunların üstüne bir incir çekirdeğini zor dolduran şeyi bir abartır ki şaşarsınız. çoğu zaman da kandırır, inandırır, konuşma üslubundan mı ne... ama bakarsın ki hiç anlattığı gibi değil anlarsın abattığını. benimkisi de tersi. söyleyişim mi etkisiz bilmiyorum. ya da dayanıklıyım bildiklerinden mi. ne bilem?
ayağım ağrıyor desem öyle pek önemsenmem hani sıcak tut geçer. ama sonra ayak dana gibi şişip yürüyemez olunca fırça yerim 'niye demedin!'. e dediim. ben mi kendimi hafife alıorum nedir. bu ayak örneği gerçek bir olaydan alınmıştır!!
+"ooof of! gece bi uyutmadı dışardan gelen viyak viyak kedi sesi!! hayır gecenin körü de inemem ki"
-'Allah Allah bizim binada bebek yok ki viyaklasın!'
sabah mahmurluğu mu geçmemiş daha?? oysa bu saate çoktan paronoyalar-kötü anılar safhasına geçmiş olmalıydı..
+"bebek demedim kedi"
-'bizim binada kedisi olan yok ki'
+"e dışarıdan geliyor, yok mu bahçedeki haytalar ^^"
-'bebeğin ne işi var o saatte dışarıda??!!'
+"bebek diil kedi"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
-'sen dedin bebek!'
+"kedi dedim"
.........
yanlış yazdım mı sandınız. cık cık! hayır sabah sabah böyle bir diyalog çevirdik biz. annem bebek dediğimi iddia etti, sonunda da bebek istediğime karar verdi!!! valla kedi dedim. sabah mahmurluğunun verdiği bir sakarlık etkisi değildi benim sinirle çay koymam, inansın iyi uyuyamadığıma diye...
________________________________________________
Not: bu yazıda hiç bir canlı zarar görmemiştir. viyaklayan şahıs bizim bazı hayvan sevmeyen ucubelerden gizli birkaç kişi beslediğimiz kedinin yavrusunun sesiydi. anne gece acıkmış, mama kesmemiş ya da eski alışkanlıklarından vazgeçemeyerek çöpe girmeye gitmiş olacak ki bebiş acıktım diye mızmızlanarak annesini aramış tüm gece. şu an toklar, horul horul uyumaktalar. bebiş horul horul uyurkene çok mıncıklanası masumlukta. zaten bebişin adını horul koydum. beraber baktığımız suç ortaklarım hiç anlamadı ne demek! ay Allahım sabır ver bana!!
ofis mi alcaz acaba?
son zamanlarda bir ofis reklamı var ya. hani istersen 60 metrekare istersen bilme kaç metrekare olabiliyormuş. nasıl oluyormuş bu??? annem her gördüğünde bu reklamı ya bana soruyor ya havaya söylüyorum kızım sen duy şeklinde öyle ortaya konuşup cevap bekliyor. neredeyse arayıp soracak şirketi...
İstanbul'dan ev almak zor
iki de bir konu açılıyor, haberlerde emlak fiyatlarıyla ilgili bir şey çıktıysa, bir dizi de ev alınıyor ya da kiralanıyorsa falan.
sonra da annem;
-'İstanbul'dan ev almak zor' deyip, olası zorluklarını sıralıyor.
doğru düzgün evler çok pahalıymış, sahtekarlar varmış bir evi üç kişiye satarmış, yeni yasayla ya yıkılacak bir yerden almışsan ne olur o zaman, yeni yapılan sitelerden alsan çok şehirdışı olabilirmiş, kimlerle komşu olacağını asla bilemezsinmiş, mafya da olabilirmiş, sahtekar da, namussuz da..vs, bir de orada aidatlar çok yüksekmiş ödemesi zormuş, kışın ısınma derdi varmış bir sürü masraf, ayy trafik desen ömür törpüsü, hiç yaşanmazmış İstanbul'da, hem iyi bir gelir gerekirmiş ki İstanbul'un nimetlerinden yararlanmazsan orada yaşamanın ne anlamı varmış, kültür aktivitelerini takip etmezsen, boğazda bir yemek yemezsen, sıkılınca semt semt gezmezsen, adalara gitmezsen ne manası olurmuş...vs ... vb...
her defasında ya benzer şeyler ya da iyice paranoyakça olasılıklar.
hani sanki ben İstanbul'da ev alacağım da annem beni caydırmak istiyor!
sonra da annem;
-'İstanbul'dan ev almak zor' deyip, olası zorluklarını sıralıyor.
doğru düzgün evler çok pahalıymış, sahtekarlar varmış bir evi üç kişiye satarmış, yeni yasayla ya yıkılacak bir yerden almışsan ne olur o zaman, yeni yapılan sitelerden alsan çok şehirdışı olabilirmiş, kimlerle komşu olacağını asla bilemezsinmiş, mafya da olabilirmiş, sahtekar da, namussuz da..vs, bir de orada aidatlar çok yüksekmiş ödemesi zormuş, kışın ısınma derdi varmış bir sürü masraf, ayy trafik desen ömür törpüsü, hiç yaşanmazmış İstanbul'da, hem iyi bir gelir gerekirmiş ki İstanbul'un nimetlerinden yararlanmazsan orada yaşamanın ne anlamı varmış, kültür aktivitelerini takip etmezsen, boğazda bir yemek yemezsen, sıkılınca semt semt gezmezsen, adalara gitmezsen ne manası olurmuş...vs ... vb...
her defasında ya benzer şeyler ya da iyice paranoyakça olasılıklar.
hani sanki ben İstanbul'da ev alacağım da annem beni caydırmak istiyor!
'özettir bu şimdi'
kanallar bizi alıştırmış dizi kadar uzun özete. bu yüzden hemen her hafta bir kaç defa aynı diyalog geçiyor bizim salonda.
bir dizi başlıyor, ya özet yok, ya özet kısa, ya da ne biliim geç açmışız özet bitmiş. ama annem hala özet sanıyor. bi kanalı açıyorum
-'özettir bu şimdi'
+"yok başlamış"
-'yok canım! özet özet'
zaten ağır ilerliyor ya olaylar da bazen birbirine benziyor, demek çekimler ve sahneler de benziyor ki, annem tv ye bakıp özet olduğunu iddia ediyor.
+"yazmıyor özet diye"
-'yeni bölüm diye de yazmıyor'
sonuç dizinin başı kaçıyor, hoş zaten çok bir şey de kaçırmıyorsun ya. çünkü başka işlerle uğraşıyor o sırada annem. ben başladı desem de özet diye düşünüp gelmiyor bazen.. sonra da anlayınca özet olmadığını, dizinin başlamış olduğunu 'ee noldu??' deyip bana anlattırıyor. çok kısa özetlersem de sıkılıyor...^^
bir dizi başlıyor, ya özet yok, ya özet kısa, ya da ne biliim geç açmışız özet bitmiş. ama annem hala özet sanıyor. bi kanalı açıyorum
-'özettir bu şimdi'
+"yok başlamış"
-'yok canım! özet özet'
zaten ağır ilerliyor ya olaylar da bazen birbirine benziyor, demek çekimler ve sahneler de benziyor ki, annem tv ye bakıp özet olduğunu iddia ediyor.
+"yazmıyor özet diye"
-'yeni bölüm diye de yazmıyor'
sonuç dizinin başı kaçıyor, hoş zaten çok bir şey de kaçırmıyorsun ya. çünkü başka işlerle uğraşıyor o sırada annem. ben başladı desem de özet diye düşünüp gelmiyor bazen.. sonra da anlayınca özet olmadığını, dizinin başlamış olduğunu 'ee noldu??' deyip bana anlattırıyor. çok kısa özetlersem de sıkılıyor...^^
ee Beyaz Show çok geç bitiyordur, bu çocuklar nasıl dönüyor evlerine?
annem sadece benle ablam için diil başkaları için de endişeleniyor. ^^
dün şöyle dedi bir endişeyle, Beyaz Show'u izlerken;
-'ee Beyaz Show çok geç bitiyordur, bu çocuklar nasıl dönüyor evlerine???!!!'
+"servis bırakıyomuş anne!"
-'hıı iyi bari!'
:)))
dün şöyle dedi bir endişeyle, Beyaz Show'u izlerken;
-'ee Beyaz Show çok geç bitiyordur, bu çocuklar nasıl dönüyor evlerine???!!!'
+"servis bırakıyomuş anne!"
-'hıı iyi bari!'
:)))
11.10.2012
eski sevgilim evlenmişş!!!!
konuyı değiştirip duruyorum ama boşuna. dokundu be ya.
oof of eski sevgilinin evlendiğini duymak ne gıccık bi duyguymuş la!!
vay bana vaylar bana.
yav bana yavlar bana.
uiy ben bi hazmedeyum pu turumi ha buraya pi ara yazarum da :((
(çocuk taklidi yaparak konuşmak duruma pek de yakışmayacağı için şive yapmaya kalktım)
oof of eski sevgilinin evlendiğini duymak ne gıccık bi duyguymuş la!!
vay bana vaylar bana.
yav bana yavlar bana.
uiy ben bi hazmedeyum pu turumi ha buraya pi ara yazarum da :((
(çocuk taklidi yaparak konuşmak duruma pek de yakışmayacağı için şive yapmaya kalktım)
sınav - modaya uyamıyorum bir türlü
dikkat dikkat her an annem sizi de sınav yapabilir üstünüzdeki kıyafete bakarak;
-'bunu nereden almıştın? kaçaydı?' diye.
bir de hatırlama. amaaan. aman kendisi benim yaşımdayken bilmem kaç mağaza gezip, onlarca kıyafet deneyip en son karar verip gidip alırmış da, hatta en son doğru karar vermek için bir kez daha giyermiş de, her kıyafetinin nereden kaça alındığını hatırlarmış. ben hem hatırlamıyor hem de çabuk sıkılıp hemen alıp çıkıyormuşum. ah bu yeni nesil hem sabırsız, hem hafızasız hem de dikkatsizmiş de...
bir de hatırla. amaaan. işte bu gömlek bir sohbet ve tartışma konusu. hani bazen başka bir yerden başka bir fiyata aldığı düşüncesini savunur da savunur (!!).
özel bir kıyafet olsa tamam da gömlek işte ne önemi var. demeyin! anneme göre hafıza çalışması falan gibi birşey...
bu ilk değil. son da değil.
bir de durduk yere bir kıyafetini hatırlaması vardır. aradan belki yıllar geçmiştir.
aynı şeyler bir kaç defadan fazla başıma gelince ben de ay acaba bunu daha önce de yazmış mıydım hissi oluyor. yazmışmıydım.
gevezelik olsun bi daha yazam ne va.
kot eteğimi hatırladı birden. niye giymiyormuşum. benim hafızamdan şüpheli ama o eteği alalı ohhhooo yıllar oldu, giymedim bile, birine verildi. zaten yıllar içinde kilo aldım nasıl giyeyim.
+"nereden aklına geldi ki" dedim. kot gömlek modasını düşünürkenmiş. ayy kot etek-yelek mi hayal etti bana??
hani eskiden fazla hazır giyim olmazmış, hani bu kadar çok kıyafet alınmazmış ya şimdiki gibi fast fashion yokmuş, bir kıyafeti atmak için, yerine yenisini almak için eskimesi gerekirmiş. az kıyafet olunca da elbet bazı parçaları çok fazla giyersin. bu alışkanlık yüzünden bazı şeyleri de attırmaz bana. liseden kalma gri okul eteğim bile bir iki yıl önce atıldı.
neyse ki "e kilom değişti anne giyemem ki" diye bir kalıbım var şükür. yok aldırmayacağından değil yeni kıyafet ama illa eskileri de giyeyim diye tutturabilir. bazılarını üniversitedeyken çok giymiştim mesela. hem masraflar tavan yapmasın diye fazla da almazdım. artık onlar hem eprimiş hem artık bedenime olmuyor.
amaan zaten 1990larda böyle çok bol kıyafetle modaydı zayıftım, ufaktım hiç olmazdı, yakışmazdı.
böyle sıska bir şeyim diye de beğenilmezdim :(
2000lerde daracık kıyafetler moda lan ben de bu kez balık etliyim o kadar da yakışmıyor!! zayıflık moda ben tombulum!! işe bak!
ne bahtsızım yaa!!! bir modaya uyamadım lan!!! şimdi salaş tişört-kazak-gömlekler moda. dedik ya balık etliyiz!! olmuyo kiii o kadar bool!! yaa üfff! çok bol olunca da iyice şişko görünüyo insan.. bi beden küçüğü de çok oturuyoo .. :(((( gene modaya uyamıyorum yani.
neyse yaa annemin ya da ablamın eline düşmiim de. gene iyi.
-'bunu nereden almıştın? kaçaydı?' diye.
bir de hatırlama. amaaan. aman kendisi benim yaşımdayken bilmem kaç mağaza gezip, onlarca kıyafet deneyip en son karar verip gidip alırmış da, hatta en son doğru karar vermek için bir kez daha giyermiş de, her kıyafetinin nereden kaça alındığını hatırlarmış. ben hem hatırlamıyor hem de çabuk sıkılıp hemen alıp çıkıyormuşum. ah bu yeni nesil hem sabırsız, hem hafızasız hem de dikkatsizmiş de...
bir de hatırla. amaaan. işte bu gömlek bir sohbet ve tartışma konusu. hani bazen başka bir yerden başka bir fiyata aldığı düşüncesini savunur da savunur (!!).
özel bir kıyafet olsa tamam da gömlek işte ne önemi var. demeyin! anneme göre hafıza çalışması falan gibi birşey...
bu ilk değil. son da değil.
bir de durduk yere bir kıyafetini hatırlaması vardır. aradan belki yıllar geçmiştir.
aynı şeyler bir kaç defadan fazla başıma gelince ben de ay acaba bunu daha önce de yazmış mıydım hissi oluyor. yazmışmıydım.
gevezelik olsun bi daha yazam ne va.
kot eteğimi hatırladı birden. niye giymiyormuşum. benim hafızamdan şüpheli ama o eteği alalı ohhhooo yıllar oldu, giymedim bile, birine verildi. zaten yıllar içinde kilo aldım nasıl giyeyim.
+"nereden aklına geldi ki" dedim. kot gömlek modasını düşünürkenmiş. ayy kot etek-yelek mi hayal etti bana??
hani eskiden fazla hazır giyim olmazmış, hani bu kadar çok kıyafet alınmazmış ya şimdiki gibi fast fashion yokmuş, bir kıyafeti atmak için, yerine yenisini almak için eskimesi gerekirmiş. az kıyafet olunca da elbet bazı parçaları çok fazla giyersin. bu alışkanlık yüzünden bazı şeyleri de attırmaz bana. liseden kalma gri okul eteğim bile bir iki yıl önce atıldı.
neyse ki "e kilom değişti anne giyemem ki" diye bir kalıbım var şükür. yok aldırmayacağından değil yeni kıyafet ama illa eskileri de giyeyim diye tutturabilir. bazılarını üniversitedeyken çok giymiştim mesela. hem masraflar tavan yapmasın diye fazla da almazdım. artık onlar hem eprimiş hem artık bedenime olmuyor.
amaan zaten 1990larda böyle çok bol kıyafetle modaydı zayıftım, ufaktım hiç olmazdı, yakışmazdı.
böyle sıska bir şeyim diye de beğenilmezdim :(
2000lerde daracık kıyafetler moda lan ben de bu kez balık etliyim o kadar da yakışmıyor!! zayıflık moda ben tombulum!! işe bak!
ne bahtsızım yaa!!! bir modaya uyamadım lan!!! şimdi salaş tişört-kazak-gömlekler moda. dedik ya balık etliyiz!! olmuyo kiii o kadar bool!! yaa üfff! çok bol olunca da iyice şişko görünüyo insan.. bi beden küçüğü de çok oturuyoo .. :(((( gene modaya uyamıyorum yani.
neyse yaa annemin ya da ablamın eline düşmiim de. gene iyi.
diz
geçen sene dizimi incitmiştim, bir süre sargılı gezdim sonra da tüm kış sızlamıştı her fırsatta. sanki çok hareketli ve sportifim de.
bunu bilen annem bir aydır havalar sıcak olmasına rağmen sürekli, herhalde ben yapıncaya kadar tekrarlıyor aynı şeyi. (bu da bi yöntem)
-'dizini örtecek bir şey giy, ağrıyacak'
oysa ki tamamen geçti dizimin şeysi... ama anneme göre tekrarlayabilir... belki bi olasılık ama.
herhalde ben de gencim hem hala sıcaklanıyorum hem şimdiden yaşlı ve hastalık hastaları gibi mi davranayım ..
öyle bir teyze vardı off o geldi aklıma şimdi.. :(( ne sıkıcı kadındı tek konuştuğu hastalıkları, ikide bir de bizde. anneme ayrı bana ayrı anlatmaya çalışıyordu hastalıklarını... ay ordan esti vay burdan yel girdi. çantası tam techizatlı yedek giysiler ve ilaçlarla dolu, hep şikayet ve korku halinde... tamam benim de zırt pırt migrenim tutar ama bu kadar dırdır bu kadar huzursuzluk neye yarar...
bunu bilen annem bir aydır havalar sıcak olmasına rağmen sürekli, herhalde ben yapıncaya kadar tekrarlıyor aynı şeyi. (bu da bi yöntem)
-'dizini örtecek bir şey giy, ağrıyacak'
oysa ki tamamen geçti dizimin şeysi... ama anneme göre tekrarlayabilir... belki bi olasılık ama.
herhalde ben de gencim hem hala sıcaklanıyorum hem şimdiden yaşlı ve hastalık hastaları gibi mi davranayım ..
öyle bir teyze vardı off o geldi aklıma şimdi.. :(( ne sıkıcı kadındı tek konuştuğu hastalıkları, ikide bir de bizde. anneme ayrı bana ayrı anlatmaya çalışıyordu hastalıklarını... ay ordan esti vay burdan yel girdi. çantası tam techizatlı yedek giysiler ve ilaçlarla dolu, hep şikayet ve korku halinde... tamam benim de zırt pırt migrenim tutar ama bu kadar dırdır bu kadar huzursuzluk neye yarar...
6.10.2012
dişini fırçalarken konuşamayanlardanım
annem istediği bir şey hemmencecik olsun ister. o an senin neyle meşgul olduğun önemli değildir, boşuna oyalaniyor zaman kaybediyorsundur.
geçen haftalarda beni tuvalette yakalayıp illa faturanın tarihine bak diye tutturmuştu. "tamam çıkayım da" dersin, o an çıkıyor olduğunu sanıp, kapında bekler... sonra da 'bir çıkamadın banyodan!!'. buna cevap olarak yıllar içinde "yarım mı bırakayım" ı geliştirdim. çok uzatıyor muşum!!
_____________________________________________
ben banyoda, tuvaletteyken ya da üzerimi değiştiriyorken illa bir şeyler denk gelir. tamam her defasında diil de 3te 1inde diyelim. ya telefon çalar ya kapı çalar ya annem bir şey ister. seslendiğini de duymaz üstelik ve telefonlara, kapılara bakmayan, annesi bir şey istediğinde yapmayan biri olurum. sitem bildirilir.
+"anne banyo yapıyordum nasıl bakayım kapıya-telefona"
-'seslenseydin o zaman nazlı!! kapıda beklediler gittiler'
+"seslendim, duymadın"
oysa seslenmişimdir kesin, ama annem yerine kapıdaki yabancı tuvalette ya da banyoda olduğumu ve ya da o anda cıbıldak olduğu gibi gereksiz, üstüne vazife olmayan bilgilere sahip olmuştur.
-'bir kaç defa seslenseydin, duyursaydın'
+"dinlesen duyardın"
bir keresinde komşunun gerzek oğlu bilmem ne için gelmiş, annem içerden bağırıyor, herhalde uzanmış ya da elinde bırakamadığı bir şey var. ben de boşuna banyodan sesleniyorum. 2 ve ya 3 defa. kapı çaldıkça aynı iletişimsizlik sürüyor. çocuk sonunda duymuş benim banyoda olduğumu, zaten asansör sesini duyabiliyorum, çıkmış geri. annem içerde oynatma noktasında söylenerek
-'bir kapıya bakmıyorsun nazlı!!' diyor. tabi o kapıya vardığında çocuk çoktaaan gitmiş.
bir hışımla beni arıyor nazlı kapıya bakmamış, ders verecek. ancak banyo kapısına yaklaşınca sesimi duyuyor, söylenmelerine cevap veriyorum
+"banyodayııııııım".
tam banyo yapacak zamanı bulmuşum, eğer bilseymiş kendi açarmış. öyle habersiz kayboluyormuşum! ha salondan ya da neysa tv odasından çıkarken 'nereye?' der bir de ya. işte söyleseymişim ben tuvalete giriyorum, ben banyo yapacağım böyle olmazmış.
saraydan gelmişler bizi sör ilan edeceklerdi ama o sıra kapıyı açamayınca kaçırdık tüh tüh!!
ertesi gün tabi gerzekcik banyo yapmamla ilgili haberi, e lisedeyiz yahu, erotik birşeymiş gibi anlatmış arkadaşlarına. ben kapıdaydım nazlı çıplaktı gibisinden. bir de onunla uğraştım.
ama anneme göre zaten suç bendeymiş, önceden banyoya girdiğimi söyleseymişim seslenmezmiş, kendi açarmış.
iyi dedim madem öyle söyliim bir ara; sanki söyleyince de iyi oluyor, gene duyabilir birileri sayesinde.
yok bu çocuğa banyo bilgim fazla gitti.
ödev soracakmış, ben gene banyodayım ve annem biliyor ama duyuyorum sesini.
çocuğa 'nazlı banyoda çıkınca gel' falan diyor.
gerzek ve sinsi çocuğun sapık beynine bir imge daha. çıkınca hesap soruyorum tabi niye söyledin diye. böyle böyle yapıyor anlatoyor millete. ne varmış ki bunda? doğal birşeymiş banyo yapmak, sırmıymış??
suçlu çıkmayacak, hep kendi haklı çıkacak. genelde böyle oyunlar döndürüp beni ters köşeye yatırmaya çalışır. zamanında çok yuttum herhalde bir yerden sonra pes etmez, kendi anneme pabuç bırakmaz oldum... neden ben hep haksız olacağım?
anlayamıyor zaten ya da işine gelmedi, o yeni yetme manyak için bir kızın banyo yapıyor olması bilgisi erotik çağrışımlı birşey, hormonlar zaar!! yaş icabı. ama anneme göre ben saçmalıyorum başka bir şey değil. yok anlayışsız olduğundan değil sadece yenilmek ve haksız olmaktan ölesiye nefret ediyor annem. yenilgiyi de haksız da olsa gerçekten hani aslında haklıymış ama büyüklük ediyormuş bir bakışı, beden dili ve söyleyişi vardır ancak böyle kabul eder. belki oğlan çocuğu yetiştirmediği için yetişme çağındaki oğlanların nasıl olduğunu bilmiyo diyeceksiniz yahu kendisi öğretmen olur!!
hani bari daha örtülü söyle, müsait değil şu an, saçını yıkıyor falan. yalan uydur uyuyor de. değil mi ama. uyduruver gitsin. sanki yalan söylese çok bir şey olacak ta.
böyle deyince de 'mühim biri mi ki bu? çocuk işte' diyordu. "yahu okulda dalga geçiyorlar, sapıksı düşüncelerine beni de mi katsınlar".. ama ben abartıyordum onlar daha küçüktü böyle şeyler gelmezmiş akıllarına daha... amaan nazlı sen de! 'müsait değil şu an' derse daha tuhaf olur iddiasında... en iyisi dosdoğru söylemekmiş. tamam da herkesle aynı samimiyette değilsin ki, üstüne vazife olmayan var...
hani bir kız arkadaşıma dese neyse. ama zaten bi arası yok ki ya olduğu gibi söylüyor ya benim uyarılarıma kulak asmışsa şükür etkili olabilmişsem, ne yapacağını bilemiyor. gene banyodayım telefonda bir sınıf arkadaşım varmış, 'kapının arkasından ne diyeyim?' diyor.
yaa oğlanlara nazlı banyoda kızlara acaba ne desek?? zaten yakın arkadaşım, regl gününden bile bahsederiz ama şaşmış ne deseydim. bulamamış bir şey bana soruyo. taa banyo kapısına kadar gelmiş. sonra da ama sen dedin naapim? tabi ay bu ne biçim banyo kimse sesini duyuramıyor diyeceksiniz valla bilmem ne biçim banyo, normal görünüyordu. içerden "ben onu sonra ararım" diyorum.
sonra cep telefonu çıktı da bir kısmından kurtuldum ama gene de ev telefonu duruyor işte. geçen sabah ki iş teklifi gibi vakalar olabilir. ben müsait değilken kapı çalmaları devam eder ama... gene sesimi duyuramam...aynı kısır döngü devam eder. annem içerden ben banyodan sesleniriz kapıdaki kişi de ya gereksiz bilgiler alır ya da hiç anlayamaz canı sıkılır kapıyı açmıyorlar diye...
----------------------------------------------
o an meşgul olduğunu söylemen ona atlatma, boşverme, önemsememe gibi geliyor. şimdi birebir hatırlayamayıp aktaramayacağım ama sözlerinden ve ifadesinden anlıyorum da. hüsnü kuruntu değil bence alıngan değilim. ama bazen zorla insanı alıngan eder diğerleri..
bu kez dişimi fırçalarken yakalandım, evdeki çöpleri hazırlayıp, kapıcı turu tamamlayıp gitmeden kapının önüne koymam gerek. ama ne gerekse işte oyalanıyorum diş fırçalamak gibi. dişini fırçalarken de konuşamayanlardanım. ne bileyim köpük, macun falan midemi bulandırır, konuşamam. gel de bunu anlat. eskiden ablam komiklik olsun diye beni konuşturmaya çalışır ya da komik bir şeyler bulup anlatıp güldürmeye çalışırdı. hadi o zaman komikti. ama birinin tepeme dikilip hadi hadi!!! diyerek beni izlemesi komik gelmiyor. daha çok anlayışsızlık gibi geliyor.
-----------------
ya tabi bir ara çocukluktan gençliğe dönerken, kişilik arayışında insan tuhaf olabiliyor. iyi ki bir ara dağınık ve unutkanmışım. işte su içeriz bardağı bir yere koyar orada unuturuz, meyve tabaklarını başka yerde... evde birisi diğerinden birşey istese unuturuz falan, odamızı karıştırırız... ablam da ben de böyleydik. arkamızı toplamaktan usanırdı herhalde annem. kızardı, hep 2- 3 kere söylerdi, bardağı kaldırın, meyveleri dökün diye. ya da işte bir şey istedi battaniye yüksek bir rafta dolapta, unuturuz çıkarıp vermeyi.. kafa karışık dersleri mi düşünecek oğlanları mı filmleri mi hayal mi kuracak okulda dönen dedikodularımı. unutuluyo işte. bunu bildiği için ya tekrarlar ya da o şey oluncaya kadar tepende beklerdi. aman aklın başka tarafa kaymasın diye de o sırada konuşur yüzüne de dikkatle bakardı insanın.
iyi de artık bluğçağında değilim ki. ama bu tepemde dikilip suratıma dikdik bakmasını engellemez.
dişimi fırçalıyorum hadi çöpü koy. bazen pes edip kendi işimi ya yarım bırakır ya hiç yapmaz müfettişliği tutmasın diye hemen yapardım. ama o zaman da ben yaptığım şeyi unutur yada ihmel ederim.
neyse işte iddiacıyız madem ailecek olacak bu! dişimi iyice fırçalayacağım sonra çöp. işime baktım. ardından dediği gibi yaptım. ama annem şüpheler içinde bana da diyemiyor. gidip bakıyor çöpleri birleştirip kapıya koymuş muyum, koymamışsam yüzüme vuracak (insan bazen unutuyor ya da sonraya bırakıyor bu süresi belli olmayan isteği) 'aah nazlı işte sen böylesin!' 'gençler çok unutkan, siz böyle napacaksınız bilmem'..diye söyleniyor...
bir kere çöpü unutsan her zaman unutursun sonra evin çöp eve dönüşür ve belediye seni tımarhaneye koyar. zavallı olup sokaklara düşmen an meselesi. battaniyeyi çıkarmayı unutursan üşütürsün zatürre olup ölürsün, ne bileyim annem meyve yemeni hatırlatmış ama o gün unutup yememişsen bir daha meyve yemek aklına gelmez ve besinsiz kalıp güçten düşersin. marketten tuz almayı unutursan kendini de bir yerde unutuverirsin..ah nazlı...vah nazlı...
----
o yetişme çağında bir ara 11 miydim ne daha çocuk o kadar cevap vermeyi de pek bilmiyordum. o zaman da kızıyordu bana, ablama da tabi ama o hala cevap yetiştirmeyi bilmez. bazen özellikle çıkarıyormuş tartışma ki biz tartışmayı, konuşarak anlaşmayı, uzlaşmayı, dinlemeyi, ikna etmeyi öğrenelim. cevap veremiyordum o zaman, aklıma nadiren hazır bir cevap geliyordu şimdi düşününce. ya sinirimden ya cevap veremeyip ya da aşırı tepki verip pişman olduğum için, kendimi hatalı bulduğum ve zaten fırça-sitem yediğim için ağlıyordum. ablamda şaşkın o da bana uyup bozuluyor ağlamaklı oluyor. bu da annemi deli ediyor bu defa niye ağlıyorsun tartışması. bilmiyorum ki! henüz tanımlayamadığım duygu ve düşüncelerim var ama bana zaman tanıyan yoktu. ben ya sesimi yükselterek konuşuyordum ya da sinirimden vs ağlıyordum, ablamsa arada derede ne yapacağını şaşırır. beni mi teselli etsin annesini mi yatıştırsın ya da tersi. bi bilemez karar veremezdi arada kalırdı. ne şiş yansın ne kebapçı olduğu için de ikimize de yağ çeker, haklısın der ama pek de tatmin etmez yaranamazdı yazık... o zaman cevap veremiyorsun, kendini savunmayı, karşı çıkmayı öğren diye uğraşan anne ardından çok cevap veriyorsuna döndü :)) ablam mı hala kararsızlar tarafında...sonuçta ezilsen de ezilmesen de üzülüyorsun ya... çata pata cevap vermek mi iyi onun gibi alttan almak, susmak.. bak cevap veriyorum ama demak hala içimde kalıyor ki bir de buraya yazıyorum...
geçen haftalarda beni tuvalette yakalayıp illa faturanın tarihine bak diye tutturmuştu. "tamam çıkayım da" dersin, o an çıkıyor olduğunu sanıp, kapında bekler... sonra da 'bir çıkamadın banyodan!!'. buna cevap olarak yıllar içinde "yarım mı bırakayım" ı geliştirdim. çok uzatıyor muşum!!
_____________________________________________
ben banyoda, tuvaletteyken ya da üzerimi değiştiriyorken illa bir şeyler denk gelir. tamam her defasında diil de 3te 1inde diyelim. ya telefon çalar ya kapı çalar ya annem bir şey ister. seslendiğini de duymaz üstelik ve telefonlara, kapılara bakmayan, annesi bir şey istediğinde yapmayan biri olurum. sitem bildirilir.
+"anne banyo yapıyordum nasıl bakayım kapıya-telefona"
-'seslenseydin o zaman nazlı!! kapıda beklediler gittiler'
+"seslendim, duymadın"
oysa seslenmişimdir kesin, ama annem yerine kapıdaki yabancı tuvalette ya da banyoda olduğumu ve ya da o anda cıbıldak olduğu gibi gereksiz, üstüne vazife olmayan bilgilere sahip olmuştur.
-'bir kaç defa seslenseydin, duyursaydın'
+"dinlesen duyardın"
bir keresinde komşunun gerzek oğlu bilmem ne için gelmiş, annem içerden bağırıyor, herhalde uzanmış ya da elinde bırakamadığı bir şey var. ben de boşuna banyodan sesleniyorum. 2 ve ya 3 defa. kapı çaldıkça aynı iletişimsizlik sürüyor. çocuk sonunda duymuş benim banyoda olduğumu, zaten asansör sesini duyabiliyorum, çıkmış geri. annem içerde oynatma noktasında söylenerek
-'bir kapıya bakmıyorsun nazlı!!' diyor. tabi o kapıya vardığında çocuk çoktaaan gitmiş.
bir hışımla beni arıyor nazlı kapıya bakmamış, ders verecek. ancak banyo kapısına yaklaşınca sesimi duyuyor, söylenmelerine cevap veriyorum
+"banyodayııııııım".
tam banyo yapacak zamanı bulmuşum, eğer bilseymiş kendi açarmış. öyle habersiz kayboluyormuşum! ha salondan ya da neysa tv odasından çıkarken 'nereye?' der bir de ya. işte söyleseymişim ben tuvalete giriyorum, ben banyo yapacağım böyle olmazmış.
saraydan gelmişler bizi sör ilan edeceklerdi ama o sıra kapıyı açamayınca kaçırdık tüh tüh!!
ertesi gün tabi gerzekcik banyo yapmamla ilgili haberi, e lisedeyiz yahu, erotik birşeymiş gibi anlatmış arkadaşlarına. ben kapıdaydım nazlı çıplaktı gibisinden. bir de onunla uğraştım.
ama anneme göre zaten suç bendeymiş, önceden banyoya girdiğimi söyleseymişim seslenmezmiş, kendi açarmış.
iyi dedim madem öyle söyliim bir ara; sanki söyleyince de iyi oluyor, gene duyabilir birileri sayesinde.
yok bu çocuğa banyo bilgim fazla gitti.
ödev soracakmış, ben gene banyodayım ve annem biliyor ama duyuyorum sesini.
çocuğa 'nazlı banyoda çıkınca gel' falan diyor.
gerzek ve sinsi çocuğun sapık beynine bir imge daha. çıkınca hesap soruyorum tabi niye söyledin diye. böyle böyle yapıyor anlatoyor millete. ne varmış ki bunda? doğal birşeymiş banyo yapmak, sırmıymış??
suçlu çıkmayacak, hep kendi haklı çıkacak. genelde böyle oyunlar döndürüp beni ters köşeye yatırmaya çalışır. zamanında çok yuttum herhalde bir yerden sonra pes etmez, kendi anneme pabuç bırakmaz oldum... neden ben hep haksız olacağım?
anlayamıyor zaten ya da işine gelmedi, o yeni yetme manyak için bir kızın banyo yapıyor olması bilgisi erotik çağrışımlı birşey, hormonlar zaar!! yaş icabı. ama anneme göre ben saçmalıyorum başka bir şey değil. yok anlayışsız olduğundan değil sadece yenilmek ve haksız olmaktan ölesiye nefret ediyor annem. yenilgiyi de haksız da olsa gerçekten hani aslında haklıymış ama büyüklük ediyormuş bir bakışı, beden dili ve söyleyişi vardır ancak böyle kabul eder. belki oğlan çocuğu yetiştirmediği için yetişme çağındaki oğlanların nasıl olduğunu bilmiyo diyeceksiniz yahu kendisi öğretmen olur!!
hani bari daha örtülü söyle, müsait değil şu an, saçını yıkıyor falan. yalan uydur uyuyor de. değil mi ama. uyduruver gitsin. sanki yalan söylese çok bir şey olacak ta.
böyle deyince de 'mühim biri mi ki bu? çocuk işte' diyordu. "yahu okulda dalga geçiyorlar, sapıksı düşüncelerine beni de mi katsınlar".. ama ben abartıyordum onlar daha küçüktü böyle şeyler gelmezmiş akıllarına daha... amaan nazlı sen de! 'müsait değil şu an' derse daha tuhaf olur iddiasında... en iyisi dosdoğru söylemekmiş. tamam da herkesle aynı samimiyette değilsin ki, üstüne vazife olmayan var...
hani bir kız arkadaşıma dese neyse. ama zaten bi arası yok ki ya olduğu gibi söylüyor ya benim uyarılarıma kulak asmışsa şükür etkili olabilmişsem, ne yapacağını bilemiyor. gene banyodayım telefonda bir sınıf arkadaşım varmış, 'kapının arkasından ne diyeyim?' diyor.
yaa oğlanlara nazlı banyoda kızlara acaba ne desek?? zaten yakın arkadaşım, regl gününden bile bahsederiz ama şaşmış ne deseydim. bulamamış bir şey bana soruyo. taa banyo kapısına kadar gelmiş. sonra da ama sen dedin naapim? tabi ay bu ne biçim banyo kimse sesini duyuramıyor diyeceksiniz valla bilmem ne biçim banyo, normal görünüyordu. içerden "ben onu sonra ararım" diyorum.
sonra cep telefonu çıktı da bir kısmından kurtuldum ama gene de ev telefonu duruyor işte. geçen sabah ki iş teklifi gibi vakalar olabilir. ben müsait değilken kapı çalmaları devam eder ama... gene sesimi duyuramam...aynı kısır döngü devam eder. annem içerden ben banyodan sesleniriz kapıdaki kişi de ya gereksiz bilgiler alır ya da hiç anlayamaz canı sıkılır kapıyı açmıyorlar diye...
----------------------------------------------
o an meşgul olduğunu söylemen ona atlatma, boşverme, önemsememe gibi geliyor. şimdi birebir hatırlayamayıp aktaramayacağım ama sözlerinden ve ifadesinden anlıyorum da. hüsnü kuruntu değil bence alıngan değilim. ama bazen zorla insanı alıngan eder diğerleri..
bu kez dişimi fırçalarken yakalandım, evdeki çöpleri hazırlayıp, kapıcı turu tamamlayıp gitmeden kapının önüne koymam gerek. ama ne gerekse işte oyalanıyorum diş fırçalamak gibi. dişini fırçalarken de konuşamayanlardanım. ne bileyim köpük, macun falan midemi bulandırır, konuşamam. gel de bunu anlat. eskiden ablam komiklik olsun diye beni konuşturmaya çalışır ya da komik bir şeyler bulup anlatıp güldürmeye çalışırdı. hadi o zaman komikti. ama birinin tepeme dikilip hadi hadi!!! diyerek beni izlemesi komik gelmiyor. daha çok anlayışsızlık gibi geliyor.
-----------------
ya tabi bir ara çocukluktan gençliğe dönerken, kişilik arayışında insan tuhaf olabiliyor. iyi ki bir ara dağınık ve unutkanmışım. işte su içeriz bardağı bir yere koyar orada unuturuz, meyve tabaklarını başka yerde... evde birisi diğerinden birşey istese unuturuz falan, odamızı karıştırırız... ablam da ben de böyleydik. arkamızı toplamaktan usanırdı herhalde annem. kızardı, hep 2- 3 kere söylerdi, bardağı kaldırın, meyveleri dökün diye. ya da işte bir şey istedi battaniye yüksek bir rafta dolapta, unuturuz çıkarıp vermeyi.. kafa karışık dersleri mi düşünecek oğlanları mı filmleri mi hayal mi kuracak okulda dönen dedikodularımı. unutuluyo işte. bunu bildiği için ya tekrarlar ya da o şey oluncaya kadar tepende beklerdi. aman aklın başka tarafa kaymasın diye de o sırada konuşur yüzüne de dikkatle bakardı insanın.
iyi de artık bluğçağında değilim ki. ama bu tepemde dikilip suratıma dikdik bakmasını engellemez.
dişimi fırçalıyorum hadi çöpü koy. bazen pes edip kendi işimi ya yarım bırakır ya hiç yapmaz müfettişliği tutmasın diye hemen yapardım. ama o zaman da ben yaptığım şeyi unutur yada ihmel ederim.
neyse işte iddiacıyız madem ailecek olacak bu! dişimi iyice fırçalayacağım sonra çöp. işime baktım. ardından dediği gibi yaptım. ama annem şüpheler içinde bana da diyemiyor. gidip bakıyor çöpleri birleştirip kapıya koymuş muyum, koymamışsam yüzüme vuracak (insan bazen unutuyor ya da sonraya bırakıyor bu süresi belli olmayan isteği) 'aah nazlı işte sen böylesin!' 'gençler çok unutkan, siz böyle napacaksınız bilmem'..diye söyleniyor...
bir kere çöpü unutsan her zaman unutursun sonra evin çöp eve dönüşür ve belediye seni tımarhaneye koyar. zavallı olup sokaklara düşmen an meselesi. battaniyeyi çıkarmayı unutursan üşütürsün zatürre olup ölürsün, ne bileyim annem meyve yemeni hatırlatmış ama o gün unutup yememişsen bir daha meyve yemek aklına gelmez ve besinsiz kalıp güçten düşersin. marketten tuz almayı unutursan kendini de bir yerde unutuverirsin..ah nazlı...vah nazlı...
----
o yetişme çağında bir ara 11 miydim ne daha çocuk o kadar cevap vermeyi de pek bilmiyordum. o zaman da kızıyordu bana, ablama da tabi ama o hala cevap yetiştirmeyi bilmez. bazen özellikle çıkarıyormuş tartışma ki biz tartışmayı, konuşarak anlaşmayı, uzlaşmayı, dinlemeyi, ikna etmeyi öğrenelim. cevap veremiyordum o zaman, aklıma nadiren hazır bir cevap geliyordu şimdi düşününce. ya sinirimden ya cevap veremeyip ya da aşırı tepki verip pişman olduğum için, kendimi hatalı bulduğum ve zaten fırça-sitem yediğim için ağlıyordum. ablamda şaşkın o da bana uyup bozuluyor ağlamaklı oluyor. bu da annemi deli ediyor bu defa niye ağlıyorsun tartışması. bilmiyorum ki! henüz tanımlayamadığım duygu ve düşüncelerim var ama bana zaman tanıyan yoktu. ben ya sesimi yükselterek konuşuyordum ya da sinirimden vs ağlıyordum, ablamsa arada derede ne yapacağını şaşırır. beni mi teselli etsin annesini mi yatıştırsın ya da tersi. bi bilemez karar veremezdi arada kalırdı. ne şiş yansın ne kebapçı olduğu için de ikimize de yağ çeker, haklısın der ama pek de tatmin etmez yaranamazdı yazık... o zaman cevap veremiyorsun, kendini savunmayı, karşı çıkmayı öğren diye uğraşan anne ardından çok cevap veriyorsuna döndü :)) ablam mı hala kararsızlar tarafında...sonuçta ezilsen de ezilmesen de üzülüyorsun ya... çata pata cevap vermek mi iyi onun gibi alttan almak, susmak.. bak cevap veriyorum ama demak hala içimde kalıyor ki bir de buraya yazıyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)