6.10.2012

dişini fırçalarken konuşamayanlardanım

annem istediği bir şey hemmencecik olsun ister. o an senin neyle meşgul olduğun önemli değildir, boşuna oyalaniyor zaman kaybediyorsundur.
geçen haftalarda beni tuvalette yakalayıp illa faturanın tarihine bak diye tutturmuştu. "tamam çıkayım da" dersin, o an çıkıyor olduğunu sanıp, kapında bekler... sonra da 'bir çıkamadın banyodan!!'. buna cevap olarak yıllar içinde "yarım mı bırakayım" ı geliştirdim. çok uzatıyor muşum!!

_____________________________________________

ben banyoda, tuvaletteyken ya da üzerimi değiştiriyorken illa bir şeyler denk gelir. tamam her defasında diil de 3te 1inde diyelim. ya telefon çalar ya kapı çalar ya annem bir şey ister. seslendiğini de duymaz üstelik ve telefonlara, kapılara bakmayan, annesi bir şey istediğinde yapmayan biri olurum. sitem bildirilir.
+"anne banyo yapıyordum nasıl bakayım kapıya-telefona"
-'seslenseydin o zaman nazlı!! kapıda beklediler gittiler'
+"seslendim, duymadın"
oysa seslenmişimdir kesin, ama annem yerine kapıdaki yabancı tuvalette ya da banyoda olduğumu ve ya da o anda cıbıldak olduğu gibi gereksiz, üstüne vazife olmayan bilgilere sahip olmuştur. 
-'bir kaç defa seslenseydin, duyursaydın'
+"dinlesen duyardın"

bir keresinde komşunun gerzek oğlu bilmem ne için gelmiş, annem içerden bağırıyor, herhalde uzanmış ya da elinde bırakamadığı bir şey var. ben de boşuna banyodan sesleniyorum. 2 ve ya 3 defa. kapı çaldıkça aynı iletişimsizlik sürüyor. çocuk sonunda duymuş benim banyoda olduğumu, zaten asansör sesini duyabiliyorum, çıkmış geri. annem içerde oynatma noktasında söylenerek
-'bir kapıya bakmıyorsun nazlı!!' diyor. tabi o kapıya vardığında çocuk çoktaaan gitmiş.
bir hışımla beni arıyor nazlı kapıya bakmamış, ders verecek. ancak banyo kapısına yaklaşınca sesimi duyuyor, söylenmelerine cevap veriyorum
+"banyodayııııııım".
tam banyo yapacak zamanı bulmuşum, eğer bilseymiş kendi açarmış. öyle habersiz kayboluyormuşum! ha salondan ya da neysa tv odasından çıkarken 'nereye?' der bir de ya. işte söyleseymişim ben tuvalete giriyorum, ben banyo yapacağım böyle olmazmış.
saraydan gelmişler bizi sör ilan edeceklerdi ama o sıra kapıyı açamayınca kaçırdık tüh tüh!!

ertesi gün tabi gerzekcik banyo yapmamla ilgili haberi, e lisedeyiz yahu, erotik birşeymiş gibi anlatmış arkadaşlarına. ben kapıdaydım nazlı çıplaktı gibisinden. bir de onunla uğraştım.
 ama anneme göre zaten suç bendeymiş, önceden banyoya girdiğimi söyleseymişim seslenmezmiş, kendi açarmış.
iyi dedim madem öyle söyliim bir ara; sanki söyleyince de iyi oluyor, gene duyabilir birileri sayesinde.

yok bu çocuğa banyo bilgim fazla gitti.
ödev soracakmış, ben gene banyodayım ve annem biliyor ama duyuyorum sesini.

çocuğa 'nazlı banyoda çıkınca gel' falan diyor.

gerzek ve sinsi çocuğun sapık beynine bir imge daha. çıkınca hesap soruyorum tabi niye söyledin diye. böyle böyle yapıyor anlatoyor millete. ne varmış ki bunda? doğal birşeymiş banyo yapmak, sırmıymış??

suçlu çıkmayacak, hep kendi haklı çıkacak. genelde böyle oyunlar döndürüp beni ters köşeye yatırmaya çalışır. zamanında çok yuttum herhalde bir yerden sonra pes etmez, kendi anneme pabuç bırakmaz oldum... neden ben hep haksız olacağım?
 anlayamıyor zaten ya da işine gelmedi, o yeni yetme manyak için bir kızın banyo yapıyor olması bilgisi erotik çağrışımlı birşey, hormonlar zaar!! yaş icabı. ama anneme göre ben saçmalıyorum başka bir şey değil. yok anlayışsız olduğundan değil sadece yenilmek ve haksız olmaktan ölesiye nefret ediyor annem. yenilgiyi de haksız da olsa gerçekten hani aslında haklıymış ama büyüklük ediyormuş bir bakışı, beden dili ve söyleyişi vardır ancak böyle kabul eder. belki oğlan çocuğu yetiştirmediği için yetişme çağındaki oğlanların nasıl olduğunu bilmiyo diyeceksiniz yahu kendisi öğretmen olur!!

hani bari daha örtülü söyle, müsait değil şu an, saçını yıkıyor falan. yalan uydur uyuyor de. değil mi ama. uyduruver gitsin. sanki yalan söylese çok bir şey olacak ta.
böyle deyince de 'mühim biri mi ki bu? çocuk işte' diyordu. "yahu okulda dalga geçiyorlar, sapıksı düşüncelerine beni de mi katsınlar".. ama ben abartıyordum onlar daha küçüktü böyle şeyler gelmezmiş akıllarına daha... amaan nazlı sen de! 'müsait değil şu an' derse daha tuhaf olur iddiasında... en iyisi dosdoğru söylemekmiş. tamam da herkesle aynı samimiyette değilsin ki, üstüne vazife olmayan var...

hani bir kız arkadaşıma dese neyse. ama zaten bi arası yok ki ya olduğu gibi söylüyor ya benim uyarılarıma kulak asmışsa şükür etkili olabilmişsem, ne yapacağını bilemiyor. gene banyodayım telefonda bir sınıf arkadaşım varmış, 'kapının arkasından ne diyeyim?' diyor.
yaa oğlanlara nazlı banyoda kızlara acaba ne desek?? zaten yakın arkadaşım, regl gününden bile bahsederiz ama şaşmış ne deseydim. bulamamış bir şey bana soruyo. taa banyo kapısına kadar gelmiş. sonra da ama sen dedin naapim? tabi ay bu ne biçim banyo kimse sesini duyuramıyor diyeceksiniz valla bilmem ne biçim banyo, normal görünüyordu. içerden "ben onu sonra ararım" diyorum.

sonra cep telefonu çıktı da bir kısmından kurtuldum ama gene de ev telefonu duruyor işte. geçen sabah ki iş teklifi gibi vakalar olabilir. ben müsait değilken kapı çalmaları devam eder ama... gene sesimi duyuramam...aynı kısır döngü devam eder. annem içerden ben banyodan sesleniriz kapıdaki kişi de ya gereksiz bilgiler alır ya da hiç anlayamaz canı sıkılır kapıyı açmıyorlar diye...

----------------------------------------------


o an meşgul olduğunu söylemen ona atlatma, boşverme, önemsememe gibi geliyor. şimdi birebir hatırlayamayıp aktaramayacağım ama sözlerinden ve ifadesinden anlıyorum da. hüsnü kuruntu değil bence alıngan değilim. ama bazen zorla insanı alıngan eder diğerleri..

bu kez dişimi fırçalarken yakalandım, evdeki çöpleri hazırlayıp, kapıcı turu tamamlayıp gitmeden kapının önüne koymam gerek. ama ne gerekse işte oyalanıyorum diş fırçalamak gibi. dişini fırçalarken de konuşamayanlardanım. ne bileyim köpük, macun falan midemi bulandırır, konuşamam. gel de bunu anlat. eskiden ablam komiklik olsun diye beni konuşturmaya çalışır ya da komik bir şeyler bulup anlatıp güldürmeye çalışırdı. hadi o zaman komikti. ama birinin tepeme dikilip hadi hadi!!! diyerek beni izlemesi komik gelmiyor. daha çok anlayışsızlık gibi geliyor.
-----------------

ya tabi bir ara çocukluktan gençliğe dönerken, kişilik arayışında insan tuhaf olabiliyor. iyi ki bir ara dağınık ve unutkanmışım. işte su içeriz bardağı bir yere koyar orada unuturuz, meyve tabaklarını başka yerde... evde birisi diğerinden birşey istese unuturuz falan, odamızı karıştırırız... ablam da ben de böyleydik. arkamızı toplamaktan usanırdı herhalde annem. kızardı, hep 2- 3 kere söylerdi, bardağı kaldırın, meyveleri dökün diye. ya da işte bir şey istedi battaniye yüksek bir rafta dolapta, unuturuz çıkarıp vermeyi.. kafa karışık dersleri mi düşünecek oğlanları mı filmleri mi hayal mi kuracak okulda dönen dedikodularımı. unutuluyo işte. bunu bildiği için ya tekrarlar ya da o şey oluncaya kadar tepende beklerdi. aman aklın başka tarafa kaymasın diye de o sırada konuşur yüzüne de dikkatle bakardı insanın.

iyi de artık bluğçağında değilim ki. ama bu tepemde dikilip suratıma dikdik bakmasını engellemez.

dişimi fırçalıyorum hadi çöpü koy. bazen pes edip kendi işimi ya yarım bırakır ya hiç yapmaz müfettişliği tutmasın diye hemen yapardım. ama o zaman da ben yaptığım şeyi unutur yada ihmel ederim.

neyse işte iddiacıyız madem ailecek olacak bu! dişimi iyice fırçalayacağım sonra çöp. işime baktım. ardından dediği gibi yaptım. ama annem şüpheler içinde bana da diyemiyor. gidip bakıyor çöpleri birleştirip kapıya koymuş muyum, koymamışsam yüzüme vuracak (insan bazen unutuyor ya da sonraya bırakıyor bu süresi belli olmayan isteği) 'aah nazlı işte sen böylesin!' 'gençler çok unutkan, siz böyle napacaksınız bilmem'..diye söyleniyor...

bir kere çöpü unutsan her zaman unutursun sonra evin çöp eve dönüşür ve belediye seni tımarhaneye koyar. zavallı olup sokaklara düşmen an meselesi. battaniyeyi çıkarmayı unutursan üşütürsün zatürre olup ölürsün, ne bileyim annem meyve yemeni hatırlatmış ama o gün unutup yememişsen bir daha meyve yemek aklına gelmez ve besinsiz kalıp güçten düşersin. marketten tuz almayı unutursan kendini de bir yerde unutuverirsin..ah nazlı...vah nazlı...

----
o yetişme çağında bir ara 11 miydim ne daha çocuk o kadar cevap vermeyi de pek bilmiyordum. o zaman da kızıyordu bana, ablama da tabi ama o hala cevap yetiştirmeyi bilmez. bazen özellikle çıkarıyormuş tartışma ki biz tartışmayı, konuşarak anlaşmayı, uzlaşmayı, dinlemeyi, ikna etmeyi öğrenelim. cevap veremiyordum o zaman, aklıma nadiren hazır bir cevap geliyordu şimdi düşününce. ya sinirimden ya  cevap veremeyip ya da aşırı tepki verip pişman olduğum için, kendimi hatalı bulduğum ve zaten fırça-sitem yediğim için ağlıyordum. ablamda şaşkın o da bana uyup bozuluyor ağlamaklı oluyor. bu da annemi deli ediyor bu defa niye ağlıyorsun tartışması. bilmiyorum ki! henüz tanımlayamadığım duygu ve düşüncelerim var ama bana zaman tanıyan yoktu. ben ya sesimi yükselterek konuşuyordum ya da sinirimden vs ağlıyordum, ablamsa arada derede ne yapacağını şaşırır. beni mi teselli etsin annesini mi yatıştırsın ya da tersi. bi bilemez karar veremezdi arada kalırdı. ne şiş yansın ne kebapçı olduğu için de ikimize de  yağ çeker, haklısın der ama pek de tatmin etmez yaranamazdı yazık... o zaman cevap veremiyorsun, kendini savunmayı, karşı çıkmayı öğren diye uğraşan anne ardından çok cevap veriyorsuna döndü :)) ablam mı hala kararsızlar tarafında...sonuçta ezilsen de ezilmesen de üzülüyorsun ya... çata pata cevap vermek mi iyi onun gibi alttan almak, susmak.. bak cevap veriyorum ama demak hala içimde kalıyor ki bir de buraya yazıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder