31.07.2019

merak ediyorum bütün bencil manyaklar beni mi buluyor?
yaz günü bile bencil bir salak çıkıyor karşıma.

geçende tam banyodan çıktım, saçlarımı tarıyorum kapı çaldı.
hayret ne ablam ne annem nazlııııııııııııııııııı diye koro kurup seslenmediler. oysa her durumda kapıya bakmakla görevli kişi benim. mesela başım fırfır dönerken, ateşler içinde yatarken, banyoda yıkanırken, tuvaleti kullanırken bile ben açmak zorundayım.
bütün gün başımın çok dönmesinden şikayet etmişimdir ya da migrenim tutmuştur; bunu bilerek yüzme pişkince bakarak bana seslenirler!
hele evvelki seneki aşırı baş dönmelerim sırasında. sanki özellikle bilerek isteyerek üzerime geliyor, asla anlamıyorlardı. ulan işemeye duvarlara sürtünerek gidebiliyorum, dikey düzlemde duramıyorum!
anlamazdan gelmek için tüm yaz sırayla yırtındılardı.
yok annem pazara gidelim diye tuttururdu, yok sıkıldım gezelim, yok markete gidelim, karpuz alalım.
lan ayakta duramıyorum duramıyorum!!!
anlamamak için kabul edememek için yırtındı. kötü birşey mi var geberecek mi yoksa diye bir endişesi de yoktu. ha bire ister ha bire iş çıkarırdı başıma.
diyelim akşam uzanarak, oturarak duramıyorum ki! tv izliyorum, annem de yan kanepede, sürekli benim kanepeye tempo tutarak vuruyor ayağıyla!
her zaman yaptığı birşey değil bu yani.
hele pazara gitme sevdası yok mu. uğrunda sokakta ölüversem olur yani. beni çıldırtmış sinir krizi geçirtmişti. insan bu kadar mı anlamaz yani. bin kere söyledim ayakta dahi duramıyorum nasıl gideyim pazara.
bin türlü versiyonla söyledim ama ısrarla pazara gitmeyi çok istiyordu! sinirimden yattığım yerde tepinip basbas bağırarak yastık minder ve tepeme tepeme yığdığı sehpaları devirdim fırlattım, çığlık çığlığa ağladım, sen ben gebereyim istiyorsun diye bağırdım da anca beynine dank etti.
,üzüleceğine alınıp surat asıp çocuk gibi küstü. seni bir doktora götüreyim diyeceğine koca götünü bana dönerek oturdu!
kendisi hastanelerden doktorlardan nefret ediyor diye ben evde can versem olurdu yani.
annem ezelden beridir beni ciddiye almamakta kararlı. küçükken de durduk yere söyledğim şeylere inanmaz inanmak istemezdi hatta. ben hastayım hasta olucam dedikçe anca limon dayar doktora götürmek istemezdi. sonra bronşit olunca da öksürüğümden şikayet eder dururdu. alıp doktora götüreydin o zaman!

--

neyse her halükarda eşşek gibi kapıya bakmakla ben yükümlüyüm evde. bu uğurda ölsem olur. hani sanki bir de kapıya ve eskiden sabit telefona da- bakmak mecburi. öyle canım istemedi açmadım hastaydım kalkıp bakamadım yok; ölüm döşeğinde son nefesini veriyor olsam bakmak zorundasın!
mesela ben başım dönüyor diye yerimden kalkamıyorum; annemle ablam koca kıçlarını yaymışlar balkonda oturuyorlar; kapı çalışnca çılgınlar gibi bana sesleniyorlar
nazlıııııııııııııııııııı kapııııııııııııııı
nazlııııııı kapıııııııııııııııııı
nazlı kapı
nazlıııııııııııııııııııııııııııııııııııııı kapıııııııııııııııııııııııııııııııı
nazlıııııııııııı kaaaaaaaaaaaaaapıııııııııııııııııııııııııı

kalkamıyourm kalkamıyorum beyniniz mi kıt sizin!!
yani hatırlayıp da afedersin canım unutmuşum diyeceklerine
amaaaan diye söylenip surat asarlar utanmazca.

tabi niye benden taraf olup da annesine karşı gelmiş olsunda tepkisini çeksin yalaka ablam; onun yerine anasını kopyalar!

daha da aman diye söylenirken kapı açmak zorunda mıymış diye söylenir.
lan ev senin de değil mi?

-------------
hele bir damacana su geldiği gün var ki aslında kalkıp evire çevire dövesin gelir.
sen başın döndüğü için kıçını kaldıramıyorsun onlar birlik olmuş kapıya çağırıyor. taşıyan çocuk bile abla önemli değil bir sonraki sefere verirsiniz diyor ama inat etmiş ablamla annem nazlı eşşek gibi kalkıp versin beklentisindeler. bunun başı dönüyor ya düşer kafasını çarparsa diye bir endişe yok.
annemde böyle sakatlanmayla ilgili endişeler yoktur; sadece sikilmekle kızlığının bozulmasıyla ilgili var. yoksa kafan kolun kırılmış falan dert değil yani!
aklını onlara takmış sapıkça fantastik senaryoları vardır. mesela bakkala başka sokaktan gidersen kızlığın bozulabilir ama ateşler içinde yataklık hasta olsan bile dama çıkıp top alacaksın falan?

-----------

bu seferki bencil salak yan komşu.

nasıl oldu hayret kalkıp açtılar kapıyı. kapıda kalmışlar, anahtar içerde kalmış.
ee buyrun burada oturun bekleyin. yok kız yandan girip açsın kapıyı diyor.
yanında da 12 yaşlarındaki kızı var.
ben de iyi buyrun diyorum, geçsin madem.

yooook kendi kısı değilmiş!!!!! anneme dönmüş sizin kız geçsin olur mu diyor.
annem de tabi ki tabi ki deyip sanki sadece 1 kızı varmış gibi bana bakıyor hadi diyor!!!

o kadar duyarsız bencil ve salaklar ki.
ben nasıl geçeyim oraya yahu diyorum.
şöyle yandaaan diyor.
yok mu başka anahtarı olan kişi?
var.
ee o gelsin.
işte.
geldiği zaman açar.
geç gelecekler ama.

kocasıyla oğlunu rahatsız etmektense komşu kızı beşinci kattan düşüp gebersin ne olacak sanki değil mi?

annemle ablamda sürekli hareketleriyle kadına hak verip onaylıyorlar.

nasıl geçeyim ben oraya kızınız geçiversin esnekdir hafiftir o diyorum.
aa ya kız düşerseymiş!
ya ben düşersem!??????????

hiç bir endişe belirtisi yok kimsede! ne önemi var ben düşüp gebersem değil mi. ufak kız bile bana hak veriyor da anasıyla bizimkiler için gayet normal bir şey.

annemde damdan atla o zaman diyor!
olur illa düşüp geberdiğimi göreceksiniz yani her yaz bana yok damdan atla yok şuraya çık bak atla diyorsunuz diye sinirlenmeme de karşılar.
bozum bpzum bozulup ağız büküyorlar efendim.

aa kraliçe hazretleri için canım feda hemen öleyim rahatlayın!!
tabi ben itiraz ettikçe beni bastırmaya çalışıyorlar; ya damdan atlamam ya balkondan balkona geçmem konusunda israrcılar.
nasıl çekecem bu koca götü? iki salatlanmış kolumla nasıl tutunacam? ablam sağlam geçiversin deyince halbuki kadın komşu gene umursamaz ama annem isyanda.
nasıl geçsinmiş de ablamda bu yaşta oralara da yok beli sakatmış da bilmem neymiş de!! bu nasıl bir utanmazlık yüzsüzlük ya!!

çocuk gibi suçlamalara başlarlar ben bir şeyi yapmamakta kararlıysam.
mesela kadıncağız saatlerce kapıda mı kalsın?
kızcağız düşüp ölsün mü senin suçun olur ama ha diye.

ben düşer ölürsem kimin suçu olur? sizin olmaz mı? size göre olmaz tabi. hiç alakanız yok. kafana silah mı dayadık da geç dedik geçmeyeydi, düşmeyeydi gebermeyeydi der ferahlarsınız.

biz kapıda ayakta dikilmiş didişirken çocuk bile daha mantıklı abimi arayalım diyor; bisikletiyle gelir. anası da ya acele ederde bisikletiyle düşerse!!

hayır yani yönetime sormuyor, görevli çocuklardan istemiyor, oğlunu kocasını ya da çilingiri çağırmıyor, başka komşulara gitmiyor da gelip beni bulmuş; balkondan balkona geçecekmişimmiş diye!!!!!!!!

--

anneme göre ben herşeye hayır diyen bencil ve kötü bir insanım. oysa kendisi ne kadar fedakar vefakar cefakar!! e sen geçseydin balkondan balkona!
sen ütüle komşuların kıyafetlerini. sen temizle milletin evini madem meleksin!!!
niye benim başıma yıkacağına neden kendi uğraşsın.

amacı kendini iyi fedakar iyiliksever gösterip benim kabul etmeyince kötü iyilik bilmez bencil görünmemi istemesi.
kimse de estafurullah demez ya da ne alaka komşu kızı ütümüzü yapsın temizliğimizi yapsın demez.
bir enayi yapar dediği zaman tav oluyorlar ve benim vazifem zannediyorlar.....

annemin istediği oluyor yani. kendisi fedakar br melek ben ise her şeye hayır diyen kötü imajlı bencil insan.
yeni evilere acımış da ütünüzü nazlı yapsın demiş, kapıya kucak dolusu kıyafetle gelmiş yavan yavan benden hepsini ütülememi bekliyorlar. bari ütüsünü yapamadığın 1 kıyafet olsun ama bulmuş bir enayi çarşaf bile getirmiş!

annem de ballandırarak övüyor kızı ne kadar hanımmış ne kadar bakımlıymış ne kadar bilmem neymiş buraya tatile dinlenmeye eğlenmeye gelmişler yazın tatilin tadını çıkarmayı hak ediyorlarmış!!!!
kız da kubardıkça kubarıyor; birbirlerini yağlama ve onaylama peşindeler.

ee ben niye geldim buraya? ben bütün sene çalışıp yorulmuyor muyum yani? ben tatili dinlenmeyi hak etmiyorum yani öyle mi?
e kızın ütüsünü kim yapacakmış o zamaaaan?!! dudak büzmeler.
annesi yapsın! kaynanası yapsın, görümceleri kız kardeşleri yapsın. yardımcı tutsun ona yaptırsın!
e masraf mı etsinmiş o kadar.
sen yap o zaman! madem bu kadar iyilik seviyorsun madem buraya ailecek millete hizmete geldik sen yapıver!! niye iyilik sevmiyor musun fedakar değil misin sen bu kızı çok sevmiyor musun???????

--

göze göz.
ben mesela kıyafet seçerken yeşil sevmem derim. annem oradan çocuk gibi atlayıp beni ezmeye çalışır. aa yeşil sevilmez mi? yeşil demek doğa demek yeşil demek tabiatı sevmek demek yeşil demek oksijen demek ne kadar önemli bir şey ağaçlar doğa onlar olmasa biz nasıl yaşayacağız nasıl soluyacağız??????????
yeşil kıyafet sevmiyorsam doğa sevmeyen doğa katiliyim yani???????? annemin mantığına göre öyle!

e sen de pembe sevmezsin. pembe demek saflık demek çocuksuluk iyimserlik demek. o zaman sende çocukları, kızları kadınları mutluluğu iyimserliği sevmiyorsun!
sarı-turuncu da sevmezsin o da güneş demek ışık demek demek güneşi ışığı sevmiyor karanlığı seviyorsun bulutlu kapalı günleri seviyorsun. hiç güneş açmasın madem dünya karanlığa gömülsün, güneş olmazsa neler olmaz sen umursamıyorsun demek!!!

aa ne alaka der buna. ee yeşil kıyafet sevmemek doğadan nefret eden biri demek ama bu renkleri sevmeyenlere bir şey demek değil yani??????????

30.07.2019

kırk yılın başı eski bir okul arkadaşımla buluşacağız. face'ten görmüş yazlıkta olduğumuzu, o da bu taraflardaymış.
aman bunu duyan annem bir bozulmalar çocuk gibi ayak sürümelerde. yapışık kardeşiz zannediyor herhalde.
ben olsam gitmem ben olsam yüzüne bakmam diyor. ne efendim yıllardır görüşmemişiz.
e sen değil misin 30 senedir görüşmediğin kadının boynuna sarılan? arkadaş toplantılarında gördüler de birbrlerini.
ağzınız yüzünü buruşturuyor, kaşını çatıyor, dudağını sarkıtıp kimseyi beğenmem havalarında annem. ben olsam yüzüne bakmam ben olsam asla görüşmem demelerde çocuk gibi.
sadece kendine ait ve muti olayım. kimseyle görüşmeyeyim kimse beni beğenmesin sevmesin düşünmesin hatırlamasın görmek istemesin önemsemesin hatta mümkünse görünmez olayım. ha kendisi çok sevdiği için mi. hayır sadece kendi hizmetinde olayım.
kimse değer vermesin ki ben de değersiz olduğumu hissedeyim böylece annem ne kadar laf sokar ne kadar şey talep ederse eşşek gibi yaparım.
bakıyor kararlıyım bu defa saçtan ve götte başlıyor.
şunu giymeseydin bari götünü büyük gösteriyor
saçın da çok yağlıydı bugün hiç şekil almaz artık
ben olsam o karının yüzüne bakmam
ben olsam o karıyla konuşmam

niye sana bana ne yaptı ki? altı üstü koptuk yani? ama beni hatırlamış, merak etmiş, görüşmek istemiş ya anneme düşman! aman bir de iltifat etmeye kalkarsa ya! keşke millet toplaşıp beni eleştirip aşağılasa annemin hayali bu galiba.

saçım yağlı değil akşam yıkadım.
ne zaman yıkadın yıkamadın!!!!!!!!!!!

evimizde yıkanmak bir münakaşa konusu. çünkü her zaman özellikle de yazın annem kendisi ne zaman yıkanılacağına karra vermek istiyor? kışın haftada bir yazın 4 güne bir yıkanmak yeterliymişmiş. her gün bir banyo yapacak mısın banyo mu yaptın saçını yıkayacak mısın sadece dökünecek misin gibi yıkanmayla ilgili kurulabilecek cümlele sorulabilecek soruları ardarda diziyor!!

hep münakaşa konusu. çünkü ne zaman banyo yapacağıma kendisi karar vermek istiyor!!! evet.
anneme kalsa çiş ve kaka saatimi de belirleyecek zaten. en doğrusunun tek doğrunun kendisinde olduğunu düşünüyor. annem akşamları çıkıyormuş en doğrusu. evet tüm evi kaka kokutuyorsun harika gerçekten. ama anneme göre kendisinin çişi teri kakası asla ama asla asla ve asssssla kokmazmış!!
hayal dünyasında yaşıyor. kendi burnu koku almıyor diye yok zannediyor.
geçende balkonda otururken pis bir koku geldi diye iddiaya tutştuk annem olmadığı iddiasında. resmen lağım kokusu doldu çevreye anneme göre mısır patlatmışlar. hiç sevmez nefret eder ama pis bir koku değilmiş.
resmen lağım kokuyor ve ben içeri kaçtım annem ağzına yüzüne dola dola bir saat daha oturup kokmadığını iddia etti.

eskiden burnu o kadar hassastı ki yan mahalleden bir komşu yemeğini yaksa duyar ve rahatsız olurdu. şimdi ne ağır lağım kokusunu duduyor ne yanında çöp tenekelerinin dikilip rahatça soluyor ve asla kokmadıüğı iddiasında!! eskiden durduk yere bile bir huzursuzluk yaratmak için bir kokudan rahatsız olurdu. huzurlu mutlu anlara tahammülü yok çünkü. yok yemekmiş yok çöp yok ayak kokuyor vb diye mızıldanır dururdu. hep suratı asık hep büzüşük ekşimiş gibi kötü ifadelerle homurdanır mızıldanır dırdır eder durur. dayanamıyor mutluluğa huzura. ama başkasınınkine değil; onlara da gıcık oluyor ama benimkini bozmaktan kaçırmaktan büyük zevk alıyor. ben  de kendisi gibi suratsız memnuniyetsiz huzurmuz mutsuz şikayetçi hasta birisi olayım, herşeyden rahatsız şikayetçi olayım, yediklerim mdeme dokunsun ve doğru dürüst uykular çekemeyeyim!
ama tut ki öyle bir günündesin ne bileyim başın miden ağrıyor ya da bir kokudan sesten huzursuz olmuşsen memnun mu olur; eleştirmek için yeni bir bahane bulmuştur zaten radar gibi bana ve etrafa eleştirilecek kusur bulunacak şekilde bakar! o zaman da bana suratsızsın der huzursuzsun der tadını kaçırmışmışım!!
hatta kapris şikayet eleştiri talepleriyle beni 1 saat yormuş ve boğmuştur artık halim kalmaz; sonra da bana deönüp pişkince suratsızsın canımı sıkıyorsun der. ben etmişim huzursuz ben etmişim rahatsız. lan bir yemeğe geldik ben yemek yiyeceğime sana hizmet ettim daha da ağzıma lokma sürememişim sen daha bana dönüp huzursuz ettin beni diyor!!!
anneme elini verirsen kolunu kaptırırsın
yüzünü verirsen astarını da ister. daha da dönüp şikayet eder teşekkür edeceğine.
bir aile buluşmasında bir saat tüm dileklerini yerine getirmekten yemeğimi yiyemedim kimseyle 2 çift laf edemedim daha da bana pişkince dönüp beni şikayet ediyor!! resmen arsız resmen utanmaz.
senin istediklerini yapmak için yemeğim buz gibi oldu yiyemedim, kendi öz ablamla bir cümle kuramadım dersen de sen kötüsün gene!!! tam bir şey anlatamacam ablama araya girip lafı kendine çeviriyor benden de bir şey isteyip hem benim hem ablamın ya da kimle konuşuyorsam onun dikkatini dağıtıyor ki benimle ilgilenemesinler.


ben hazırlanırken beni huzursuz etmek için sinirlendirmek ve en azından evden huzursuz çıkmam için elinde sigarasını üfleyerek volta atıyor bu arada da aynı şeyleri söyleyip duruyor. aklı sıra en azından illa gideceksem evden mutsuz huzursuz özgübensiz çıkayım ve bir de senelerdir koptuk diye arkadaşımla münakaşa edip ipleri koparmış olarak döneyim ki bir daha buluşmamamız garantilensin!!

bunca zaman aramamışmış bunca zaman yazmamışmış şimdi niye istesinmiş
ben olsam hiç yüzüne bakmam ben olsam asla görüşmem ben olsam konuşmam ben olsam feyzden bile silerim!! diye aynı şeyleri geveleyip duruyor.
amacı nefret ve kin tohumlarını ekmek zihnime işte.
zaten saçımda bu rutubetli havada bir boka benzemezmiş elbiselerim de ütüsüzmüş!

ben olsam yüzüne bakmazdım çünkü çok elitim çok kişilikliyim!!
ben olsam hiç görüşmem senelerce aramamış şimdi niye görüşeyim ben çok seçiciyim.

belli onun için senin dedikodunu yaptı diye küstüğün eski arkadaşını şappur şuppur öptün!!
kimi?
kısmet teyzeyi. 30 sene önce boşandığında arkandan konuşmuş diye küstün, arkasından neler dedin ama görünce yanaklarına vantuz gibi yapıştın ya belli çok elitsin!!

aynı şey değilmiş seneler geçmişmiş!
ben olsam o kızın yüzüne bakmazdım ben olsam konuşmazdım bile!
hem biz ne zaman telefonda konuşmuşuz hiç duymamış!!!!!!!???????

ne zaman biriyle telefonda konuşsam annem dibimde bitip dinler çünkü. arsızlığı üstündeyse dibime oturup dinlemek kendisi de katılmak ister. telefondski konuşmamı bile bölüp kendine çevirmeye çalışır! kızıp kovmuşsam gizlice yandan yandan dinler sanki sigarasının dumanından kapının dibinde dikildiğini anlamıyorum. hiçbir konuşmamı da beğenmez kendisi olsa çok daha güzel konuşurmuşmuş.
e git kendi arkadaşlarını ara güzel konuş o zaman!!! dünyanın en popüler kişisisin herkes saha hayran herkes sana aşık!

----------

bir keresinde gene yazlıktayken bir lise arkadaşımla buluşacam annem taktı kafayı benimle gelmeye; kız zaten çocuklarıyla gelmiş yarım saatliğine o çocuklarıyla uğraşıyor annemde o çocuklarla yarışır gibi kapris yapıp beni oyalıyor. hatta benden önce konuşmak istiyor sanki kızı tanıyor hatırlıyormuş gibi. ona kalsa ben susup kukla gibi yanında oturup kendisi konuşacak. şikayet ediyor bir de sandalye rahat değilmiş de çay güzel değilmiş de yok rüzgar yok ses yok güneş .... dibimde sürekli şikayetleriyle beni ya susturmaya ya meşgul etmeye çalışıyor! zaten buluşacağımız olsa olsa 1 saat ama annem 45 dakikasında beni oyalamıştır!! sürekli lafa atlıyor tam eski komik bir olaydan bahsederken bir şey isteyip lafı bölüyor. susturmuşsam suratını asıp küsmüş gıcık veletler gibi kin güderek oturuyor.

--------------

bu defa çocuğuyla gelecek sıkılırsın diye peşinen gözünü korkuttum.
kendisi olsa görüşmezmiş. şimdi niye evlenemedim niye çocuk istemiyormyum diye beni ezmeye çalışacakmış diye de beni germek için uğraşıyor.

zaten ne zaman güzel bir şey için evden çıkacak olsam en azında boğazıma dizmek için çırpınır annem. evden sinirli hzursuz saçım olmadı götüm büyük gibi moralimi bozacak düşüncelerle çıkmamı böylece gittiğim yerden 1 saniye bile memnun olamadan huzursuz mutsuz rahatsız zaman geçirmemi isteyerek evden yollamaya çaluşır.
o kadar utanmazdır ki asansöre kadar benimle yüzüyüp binip de kapısı kapanıncaya kadar benim moralimi bozacağına inandığı şeyleri sıralamaya çalışır.
----
saçım olmamşı havaya kalkmış şekil almamış
elbise ya da kıyafet neyse o ütüsüzmüş
götümü büyük göstermiş,
sivilcem çıkmış
bu sıcakta makyajım da akacakmış
bu sıcakta saçım da pürsük pürsük yolunmuş tavuk gibi olacakmış
çantam sırtımı ağrıtacak
dolmuşçualr terbiyesiz hareket halindeyken inmemi isteyecek
birileri bana çarpacak ayağıma basacak
zaten ayakkabım çirkin ve dandik
şmdi yemek yemeye kalsam mikroplu siklerini elledikleri elleriyle yapacaklar yemekleri
rujum da ağzıma yüzüme bulaşacak
yok hava soğuk üşüteceğim
yok birisinden grip bulaşacak
bu aralar inatçı öldürücü domuz giribi salgınmış
rüzgarda çok fazla
hiç rüzgar esmiyor terden sırılsıklam olup kokacaksın
hiç güneş yok ne boktan gün insanın moralini bozuyor değil mi
ay  çok güneş var kanser eder insanı
güneşe oturmayın ha
rüzgar alan yere oturmayın ha
klimanın yakınına oturma ha sümüğün akar
gürültü olur şimdi
heryer çocuk doludur şimdi
dolmuşlar saat kaça kadar nasıl döneceksin iyice sor da bin ha yanlış binme? (sen miyim ben)
heryerin kahvesi de içilmez bardakları iyi yıkamıyorlardır bile iğğrenç
saçını düzelt saçını sik gibi kalkmış şurası hiç düzelmez şimdi kötü görünür saçını yapamamış derler
şimdi seni sorguya çekerler niye evlenmedin diye
hava da yapış yapış boğar insanı
saçında pürsük pürsük olacak
keşke yeşil bluzu giyseydin bu yaşlı gösteriyor
rujunda oraya buraya bulaşacak şimdi
ayakkabın da tozluymuş
....................

aklınıza gelebilecek her türlü olumsuz fikri motor gibi sıralar ki en azından yani illa ki gideceksen de evden mutsuz huzursuz özgüvensiz tiksinerek çık ki gittiğin yerde 1 saniye bile memnun olma mutlu olma sürekli bunları düşün ki 1 saniye bile zevk alma!!

ben olsam öyle gitmem ben olsam şöyle konuşmam diye söyleniyor.

evet sana kalsa kimseyle görüşmem konuşmam çalışma evde temizlik yaparım! hatta onla bunla görüşeceğime komşuların evini temizleyeyim ki onlar yaz tatillerini rahat geçirsinler!!

ve böyle memnun mutlu falan olma olasılığım olacak yerlere giderken illa ki bana dırdır vırvırla aldırdığı ve hiç sevmediğimi gayet iyi bildiği çirkin yeşil renklerdeki kıyafetlerimi giydirmeye çalışır ki sevdiğim rengi giymenin verdiği keyfi bile alamayayım, sevmediğim rengi giydim diye huzursuz olarak yaşayayım en azından bu kadarı olsun.


------------------------------

eskiden bir de bende geleyim saplantısı vardı. böyle böyle beni bir arkadaş grubundan etti rahatladı!! çok memnun yani. büyük zevkle artık görüşmüyorsunuz değil mi diye soruyor. hele onların buluşup da beni çağırmamalarına daha çok sevinmiş. gizlemeye çalşıyor ama belli suratından. sevmemişler beni o zamanmış. sen de gene geleceksizn rahatça sohbet edemeyecekler senin 1970lerdeki saçma sıkıcı anılarını dinlemek zorunda kalacaklar diye çağırmıyorlar oysa!!
ama anneme soracak olursan kendisi her zaman popüler en sevilen kişi beni sevmemiş istememişler o zaman benim sohbetimi beğenmemişler o zaman zaten konuşmam sıkıcı zaten ses tonum da anneminki gibi TSM şarkıcısı gibi değil irite edici!!

---
 ne zaman konuşmuşum ki ben bu kızla hiç duymamış.
mesajlaştık diyorum.
annemi ya sahte hesapsa ya başkası gelirse gibi aptalca şeylere sürüklüyor. ne yapacak pezevenkler beni kötü yola mı sürükleyecek????????

--
nasıl ki zaman zaman nükseden bir götüne bakacaklar korkusuyla götüme yapışık gezme arzusu varda bazen de dışarı çıkarken başıma gelebilecekleri sıralar.
--
beni çok sevdiği için korumaya çalışıyormuş.
hiç evden çıkmayıp kimseyle 1 cimle kurmayıp tek başıma hiç bir şey yapmayacağım ama eşşkler gibi kanserojen temizlik maddelerine boğulup yetmez gibi komşu evlerini de temizleyeceğim. sonra da sıkıldı mı bana hiç arkadaşım yok hiç arayıp soranın yok der!!!
oysa kendisi öyle popülermiş böyle hayranlarmış şöyle evlenmek isterlermiş diye kendi gençliğini övmelere başlar!!
ulan arkadaşlarımdan koparan sensin ben olsam görüşmem diye telkinde bulunan sendin sana kalsa ne çalışırım ne evden çıkarım. nasıl arayanın soranım olsun ki?

---

bu sefer de  benimle gelmeye yeltendi de bu sıcak diye korkuttum uzun yürünecek buluşma yerine diye yollar toz toprak çakıl kum diye çocukarlı da gelecek çok haylazlar sıkılırsın diye de....
ama madem gidecem özgüvensiz huzursuz mutsuz ve tiksinti duygularımı coşturup da göndermeye çalışıyor.
bir zamanlarda kafayı açık kola içmeye takmıştı, gündüz gözüyle kalabalık yerde ilaçlayıp sikeceklermiş.
---
bu erkek korkusu ve nefretiyle kızlığını kaybetme korkusunu zaten çok küçükken aşılamaya çalıştı ki sonradan başına iş açılmasın.
anneme göre erkeklerle hiç tanışmamış konuşmamış olacaksın hatta sadece ilk seksini değil herşeyin ilkini kocana saklayacaksın. ilk konser ilk sinema ilk tiyatro ilk tatil ne bileyim ilk rakı falan. ama adamı da sana ne seni ne onu doğrudürüst tanımayan birile-ri ayarlayıp körü körüne evleneceksin. ne düğünde ne gelinlikte ne ev dekorasyonunda da benim sesim çıkmayacak. kukla gibi bana sürekli söyleneni yapıp hiç bir şeye ses çıkarmayacağım. sonra da hiç bir şeye itiraz etmeyen kişiliği oluşmamış zavallı ve esik olduğumu söyleyip ezecek....


**************

hele bir de sinemaya gidilecekse. annemde ne fobi. sapkın hayal dünyasında sinema salonunda toplu seks ya da toplu tecavüz yaşandığı için engellemek için elinden ne geliyorsa yapar. ya kendisiyle beraber gidip tüm boyunca film yerine annemin dırdırıyla uğraşacam ya korktuğum için gitmeyeceğim.
annemle film izlemek sinema salonunda da evde bile işkence demek.
en azından ilk yarım saati susmadan konuşur, istekleri bitmez, sonra 15 dakika izlemeye çalışır ben tersliyorum diye, o zaman da anlayamaz, bana soru sormaya başlar! sonra tersliyorsam uyuklamaya başlar! sonra gene dırdır!! yok peçete ver yok su ver ıslak mendil ver, üşüdüm ceket ver sıcaklandım yelpaze ver, yok konuşuyorlar yok hışırdıyorlar vırvır şikayet. sürekli kulağıma sıcak hava üfleyerek konuşuyor. bir keresinde dakikalarca bana bilmem kimin hemoroidinden bahsetmeye kalktı. film yerine annemi izleyip dinleyeceğim! ya da aynı zamanda filmden şikayet eder; birşeye benzemiyormuş kendisi milyonlarca film izlemişmiş! evlendikten ve çocukları olduktan sonra oysa ne sinema ne müzikle ilgisi olmuş tamamen kesip bırakmış. ancak kitap okurdu çok. bu yüzden film zevkleri 1970ler 60lar sinemalarında kalakalmış. anlamıyor anlamak da istemiyor. çünkü herşeyi en iyi şekilde bildiğini düşünüyor.
-
ama ablacığımla gittiği zaman öyle değil. salak bir yerli korku filmine bile götürdü ablam, çok mutlu mesut çıktı annem! benim izlettiğim filmlere hep kusur bulur beğenmez, dünyanın en çok ödülünü alan filmleri bile beğenmez ama ablamla boktan filmleri bile seviyor!
geçen sene evde altred carbon diye bir dizi izliyordum illa annem de izlemek istedi ben kendisine değişik şeyler izletmiyormuşum diye!
beğenmiyor dırdır ediyor bana da zıkkım ediyorsun da ondan.
hadi dedim tv'den izleyelim, akıllı tv yok bizde anneme göre 13 yıllık tvmiz yepyeni! yeni teknoloji zannediyor! sağlam tabi şükür ama anneme göre çok yeni yepyeni!!! mesela ablam internete de giriyor tv'den annem bizimkinde de olur zannediyor! ama yeniymiş bizimkide.
teknolojinin ne kadar hızlı değiştiğindne geliştiğinden haberi yok ki. öğrenemiyor da. daha katlanan kapaklı nokia telefonunu açmayı untutuyor bir süre kullanmazsa. kapağını açmış bana getiriyor tuvalete, nazlı bu nasıl açılıyordu diye!
neyse indirdim, tvden izleyeceğiz 15 dakika dayanamadı. olacak şey değilmiş de böyle şeyler gerçekte olamazmış da! nefret ediyormuş böyle dandik şeylerden de beyin özürlü salaklara göreymiş de, olmayacak şeylerin filmini yapmak enayilikten başka bir şey değilmiş de, bizi dolandırmak paralarınımı çarçur ettirmekten başka bir şey değilmiş de!
milyon tane film izlemiş birinin bile adını söyleyemez. bir kaç ölmüş meşhur oyuncuyu bilir tarihten o kadar. onu da tam hatırlayamaz anca hani vardı şöyle tipli adı neydi diye anlatır ama benden çooooooooooooooooooooooooooooooook daha iyi bilir sinemayı!
sinirlenip kapattım salak tv programlarını izle sen ben kendim izlerim diye.
annem bilim kurgu fantastik filmleri asla anlayamaz sevmez gereksiz anlamsız olamayacak şeyler diye düşünür, aksiyon da sevmez, gerilim de suç da anca ağır kanlı dramalar! hayal gücünün bu olmadığını yaratıcılığın bu olmadığını iddia eder.
ama bir ara ablama gitmiştik, ben başım ağrıdığı için odaya erken geçip yattım, ablam netflixten ben önerdiğim için aynnnı diziyi açmış.
annem sabah ballandıra ballandıra anlatıyor, çok değişikmiş aslında sevmezmiş bilimşeysi ama sevmişmiş şöyle iyiymiş böyle harikaymış diye!
benim sana izlettiğim ama beğenmediğin dizi o dememden de hoşlanmıyor. onun yerine aşağılık kompleksine yakalanıp ablamla annemin sinema dizi zevki benden ne kadr üstün bense çirkin gerizekalı bir bokum diye düşüneyim.
iddia ediyor hem seninki başkaydı diye! konuşmaktan dırdırdan izleyemedi ki hiç. ama ablacığıma yapamaz o saygıdeğer bir insan evlat tabi!

---------

en sevdiği şeylerden biri de eğer ben sinemaya gideceksem tecavüz sapıklık fantazyaları kurmak. karanlık yerde kesin elli kişi sikecek bizi ve mecburen orospu olup herkese vereceğiz????????????
****
hem der ki ben gençken öyle gezdim şöyle tozdum bilmem ne.
ya da ben genç olsam şöyle yerim öyle giyinirim böyle gezerim.

ama ben bir kahve içmeye bile gidemeyeyim, sonra bana çevren arkadaşın yok sevenin yok pasifsin eziksin asosyalsin girişken değilsin ben ne kadar popülerdim de ben ne çok gezdinm de beni herkes ne çok sever falan diye eleştir ve övünmelerde bulunabilsin.

sinemeya gitmişsem de arkadaşlarla 10-15 dk da bir arar. sanıyor ki o sıra sapık hayal gücüyle beni sikiyorlar annem de kurtaracak telefon ederek!!!!!!!!!!!????????????
film başlayacak arama açmam desem de arıyor arsızca. yani açmasam bile çantamdaki titreşimden ışıktan rahatsız olayım!
bazen böyle tatsızlıklar denk gelmiş falan olur da bir huzurusuz dönmüşündür anlatırsın o kadar memnun oluyor ki belli etmemeye çalışıyor güya ama gözleri parlıyor ben olumsuzluktan hiç memnun dönmedim diye.
************************


29.07.2019

senelerdir yemekleri az tuzlu yapar annem tansiyon hastası olduğu için.
e benim de meyilli yükselmeye, benim de işime geliyor az tuzlu olması.
ama bir beyni almaz bir anlamazlık var annemde belki de sabit fikirlilik ya da inatçılıktan geliyor. saplantı halinde her sene bir kaç kez kafayı tuzla bozar.
sürekli münakaşa çıkıyor ama arsız olduğu için akıllanmıyor.
çocuk gibi kaşla göz arasında yemeklerime boca eder tuzu!
eğer bu sefer böyle olsun da yemek ziyan olmasın dersen sonsuza kadar aşırı tuzlu yemek yemek zorunda kalırsın ve bir bakarsın tansiyonun olmuş 15e 9.

o kadar manyakça bir saplantısı oluyor ki işteyken beni defalarca aradığında her seferinde konuşmanın hem başında hem sonunda tuz ek yemeğine!diyor.
hatta bazen öğlen arayıp sorguluyor tuz ekmiş miyim?

ektim annecim masadaki bütün tuzları yemeğime döktüm ki tansiyonum fırlayıp beyin kanamasına ve gebermeme sebep olsun!!!

bir e o kadar inat ve saplantılı ki gizlice benim önümdeki yemeğe tuz ekmeye çalışıyor, mesela benden ekmek ve ya su istiyor, masadan kalktığım an yemeğe boca ediyor tuzları!

büyük olay çıkarıp ödünü koparıp iyice bir küstürüp korkutmazsan sürekli tuzlu yersin.
ya benim de tansiyonum var?!!!!!!!!!!!!!!!!!!1 ama anneminki gibi her an yüksek değil ya iyice kendine benzeyeyim istiyor hemen şimdiden.

kaç kere alıp tuzluğu duvara fırlattım çok bağırarak tuzlu yemek istemediğimi tansiyonum olduğunu vurgularım ya da her böyle yaptığında yemeği olduğu gibi çöpe döktüm!!!

her seferinde de ilk defa yaşıyormuş gibi hayretler içerisinde kalıyor! o raddeye gelinceye kadar defalarca uyarmama yemeği dökerim çöpe diye tehditlerime rağmen.

zamanında şeker kullanmayı minimuma düşürmeye çalıştığım zamanlardaki gibi. inadından bana şeker yedirmek için yırtınır, sabahları gizlice çayıma şeker atardı. hani gözü doysun 1 kaşık atsa bari. ergenken psikolojim bozuk diye herhalde çok şeker tüketir bir ara kupada içtiğim çaya 6 kaşık toz şeker eklerdim. o zamanlarda da benden memnun değildi ki eleştirir dururdu şimdiyse özenir gibi gene gizlice hala arada sırada yapar bunu; hatta bu defa içeyim araya gitmesin dersen fırsat bilip hergün atar; gizlice kelemek için şeker uğraşır.

hamur işi yemediğim için inadıma tepsiler dolusu börek çörek kek pasta yapar.

yahu doktor gözüne soka soka ne dedi kilo almamalı fazla, yoksa hormonları bozulur, kist yeniden oluşur, sivilcelenir, karaciğeri yağlanır, belki kist çok büyürse çocuğu bile olmayabilir, ameliyat gerekebilir kisti almak için, kilo kontorlü çok önemli, alerji yapacak şeyler de yemesin, mahsus yemek isterse siz mani olun, fındık fıstık çerez cips yemesin, kızartma ve yağlı baharatlı şeyler yemesin dedi, hamur işi pasta börek çok çok az mümkünse hiç yemesin. zeytin yağlı sebze yemekleri, az yağlı et, balık, tahıl yesin.

o ne ki anneme doktor kollestrolü çok yükselmiş diyor; roacutane kullandığım zamanlar; annem bana sabah 9 yumurta haşlayım her yerini tuza bulamış, yiyecekmişim ha hepsini! hem kollestrolüm yüksek hem tansiyonum ama ben 9 haşlanmış aşırı tuzlanmış yumurta yiyeceğim. annem az zannediyor bir de 12 olmalıymış?

çok garip bir insan.
sanırsın sabote ediyor, suikast düzenliyor?

hem inat hem de sadece kendi bildiğini ennnnn doğrusu sanıyor, en doğru karar doğru karar kendisininki.

ama garip bir şekilde midesindeki ülser ve reflü yüzünden kendinin yiyemediği ya da nefffffffret ettiği için yemek istemediği; o da yetmez o yiyeceği yiyenlere sevenlere üretenlere beddualar küfürler eder_ benim de yememem gerektiğine tamamen inanmış durumda.

mesela ben bakla severim ama annem nefret ettiği için yiyemiyorum, kendime alıp sadece ben de yiyemiyorum, lafını duymaya tahammülü yok, markette pazarda gördüğü zaman küfürler beddualar ediyor.
ama ablacığım evi kokuta kokuta pişirmişti bir gün bakalım happur şuppur yiyor?????????????
hani nefret ediyordun ağzına koymazdın yiyenlere küfrediyordun ya deyince de ablam da kendi de ablah ablah suratıma bakıyorlar.
herhalde sırf ben sevdiğim için aman yerim de mutlu falan olurum diye baş düşmanı ilan ediyor???

-----
geçende kahvaltılık alıyoruz, içi biberli yeşil zeytinlerden alacağım; aman bir isyan bir kıyamet ne efendim tuzluymuş da yiyemezmiş de!!! kız da diyor ki e siz yemeyin o zaman? hee doğru yemeyiverirsin. ama annem nefret ettiği şeyler dünya üzerinden silinsin ister. evde her gördüğünde küfreder.
o ettiğin küüfür ve beddualar bana da geliyor biliyorsun değil mi diyorum? aman çok da önemliymişmiş! iyi ben gebereyim de kurtul madem bakla seviyorum diye yamulup ezilip trenlerin altında parça pinçik olayım da rahatla sen!!!

nasıl didişiyor nasıl isyanlarda herkes kendini haklı bulsun istiyor. yeşil zeytin tuzlu olurmuş!
e ıslarsınız diyor kız.
ama annem bir inat etti ya orada canını verse fikrini değiştirmez. deseler ki bunu yersen 100 yıl yaşayacaksın hemen oracıkta ölmemizi tercih edermiş!
ben niye ölüyorum yaa!
yüzünü de gıcık çocuklar gibi büzüştürüp nefret kusuyor yeşil zeytine. hem ben nasıl yiyecekmişim ha tansiyonum varmış tuzlu yiyemezmişim.
ıslayacağım.
gene kalırmış tuzu ama yükselecekmiş tansiyonum.
hergün bana aşırı tuzlu yemekler yedirmek için tabağıma tuzları kaşık kaşık boca ediyorsun ama sen!!!? her öğlen beni işteyken arayıp tuz ekmemi istiyorsun ama şu tuzlu zeytini yiyemeyeceğim???????????
-****
hiç sevmez çelişkileri çıksın ortaya hiç. sadece içinden geldiği gibi davranıp isteklerini yerine getirsin yeter ona. sen ne haldesin umurunda olmaz.


----

her gün işteyken beni arayıp defalarca yemeğine tuz at ha diye telkin veren, yemek esnasında da arayıp attın değil mi attın mı tuz ek ha yemeğine bol tuz ek diyen sanki kendisi değil de tuzlu diye istedğiğim zeytini yiyemeyeceğim.
-------
kendisi sevmiyor ya ben de sevmemeliyim her neyse o.
demez ki asla ben sevmem ama sen ye yada ben yiyemiyorum ama sen ye
benim mideme dokunuyor ama sen ye beslen, besinin eksik kalmasın.
aksine sen de yeme sana da dokunsun sen de az beslen kimin umurunda tavırlarında. söylemez ama öyle. oysa ablacığıma ah yavrusu yesin de beslensin!
benim bile evde kendime yapıp yememe tahammül edemediği baklayı ablam pişirince mideye indirmeyi bilir! herhalde esas mesele bana zıkkım etmek bana rahatsızlık huzursuzluk vermek.
bunu dile getirince de sen kötüsün.

ablamda bakla yiyince o zaman evde de yaparız deyince baha bir bakışı var sanırsın uyuşturucu satıp çocuk zehirlemişim!

27.07.2019

nereden konu açıldıysa, her halde bilmem nerde otururken bilmem ne komşumuzun kızı bilmem kaçıncı doğumunu yapmış konusu işlenirken aklına geldi annemin.

zaten daldan dala atlar, çağrışım yoluyla anlatır da anlatır. geçen gün pazardan aldığımız domatesin güzelliğinden babamla olan bir kavgasına ve kaynanasının bulaşıp olayı büyütmesine vardırdı ve bir saat nefes almadan konuşup içini döktü! domatesten açıldı konu! çünkü kavga esnasında masada çok güzel domatesler varmış ama sonrasında yemeye kalkınca da boğazına kaçmış zehiri zıkkım olmuş!
mesela böyle tatsız anılarını annem tatlı anlarda hatırlayıp anlatıp o anı da zehiri zıkkım etmeyi çok sever!!
bir kahve içmeye ya da bir dondurma yemee gidersin; neden gidilir bunlar için kendine minik bir ödül olsun keyif al diye değil mi ama annem bu zamanlarda kötü anılar hatırlamaktan çok hoşlanır. sanki özellikle de ben mutluysam dokunuyor adeta daha da hevesli anlatır. bir keresinde o kadar şevkle olumsuz anılarını anlatmaya daldı ki dur durak bilmiyor adeta nefes almadan anlatıyor, kahve sipariş vereceğiz servis elemanını dahi fark etmiyor, ipnotize olmuş gibi sürekli anlatıyor ne kahve içeceksin sorusuna cevap veremeyecek kadar.
aslında o kadar da mutlu ki. hem konuşup deşarj olduğu hem severek içeceğim kahve zevkimin içine ettiği için!
bir yerden mutlu mesut memnun dönmüşsem, bir yerde memnun görünüyorsam muhakkak boktan bir anısını anlatıp neşemi kaçırmaya çalışır. kaçırmayı başarmışsa da bana pişkince surat asarak meymenetsiz suratsız olduğumu söyler!!!!!!!! insanın moralini bozuyormuşum! yahu 1 saattir sen boktan anılarını kafama çaktığın için olabilir mi? yediğim baklavayı zıkkım ettin daha da pişkince bana suratsız diyorsun????????

annem anın tadını kaçırmaktan zevk alıyor. böyle cinayet manyaklık gibi kötülükler asla edemez ama minik minik eşeleyerek eziyet etmekten, mutsuzluk yaratmaktan, tad kaçırmaktan büyük zevk alıyor. böyle güzel bir anın içine sıçarken gözleri çakmak çakmak mutluluk keyif saçıyor. hani olumsuz bir şey anlatırken insanın yüzü düşer gözleri sönük olur ya annemin aksine pırıl pırıl ve memnun bir halde anlatır. büyük zevk alıyor çünkü.

bilmem kimlerle güzel bir yere gidersin annem boktan anısını anlatır. oraya dinlenmeye mutlu olmaya gitmişsindir ama izin vermez. her zaman herkese yapamaz bunu; dişinin geçeceğini düşündüğü kendinden daha geveze daha cazgır olduğuna inanmadığı kimselere anca.
bazen de sırf bana masada kırk kişi varken bana mırmırmırmır boktan anısını anlatıp o anı bana zehir edip rahatlar! sonra da büyük zevkle ve aslında buna inanarak suratsız olduğumu keyif kaçırdığımı iddia eder. asla kendinin 1 saattir anlattığı şeylerle alakası yoktur! mesela masada 1 yıldır görmediğin kuzenin vardır ama annen onunla konuşmanı engelleyip engelleyip sana mırmır boktan anı anlatır.
olur ya kuzen beni sever tatlı bulur iyi bir şey düşünür hakkımda!!!
olur ya ben mutlu falan olurum!!! aman diyeyim aman zıkkım olsun bana bütün güzel anlar.
ya da susturamamışsa engelleyememişse ki bundan nefret eder herkes sussun kendi konuşsun asla da güzelliklerden bahsetmez ama çok tatlı dilli olduğuna inanıyor! herkes mecburen dinliyor oysa. engelleyememişse ki sohbetlerimi sabote etmek için çocuk gibi yırtınır; annesini kıskanan gıcık çocuklar olur ya onun gibi annem ben biriyle sohbet ederken: kendi öz ablamla teyzemle kuzenimle bile.
elinden gelse beni görünmez ve mute edecek; öyle köşede hizmet için bulunacağım sadece.
diyelim öz kuzenime bir şey anlatıyorum ki bana sormuş diye bile olsa; hemen annem cevaplamaya kalkar ona kalsa bet ve kulakları cırmalayan sesimle konuşmayayım asla!!! ben konuşmaya dalmışsam da sürekli bölüp konuşmaya karışmaya çalışır; olmadı sürekli bir şeyler ister; bitmez istemeleri.
hani böyle sohbetlerde bir dikkat dağılınca cümlen yarım kalır sen ya da karşındaki başka şeylere dalar konuşma unutulur yarım kalır ya annem bunu çok ister benim için!
mahsus teyzeme ablama yönlendiririm ama nafile illa beni susturup kendi konuşacak ya da kendi konuşamıyorsa sırf ben susup oturayım!
çocuk gibi mızmızlanmaya şikayetler etmeye ve bir şeyler istemeye başlar hemen. sandalyesi rahat değilmiş yer değişelim, burada rüzgar çok esiyormuş ya da hiç esmiyormuş yer değişelim, sandalyendeki minderi bana ver, su alamıyorum uzatırmısın, peçete bulamıyorum veriri misin?????

zaten çoğu aile toplanma günlerinde beni herkesten ve hatta manzaradan uzak bir yere oturtmak için yırtınır; özel çaba sarf ediyor. akrabalarım bile beni görmesin konuşmasın ve ben de mesela tuvalet kapısına çöp tenekesine ya da düz bir duvara bakayım!!!
çoğu zaman başaramyor artık ama bu yüzden daha da kaprisli oluyor sürekli surat asıp kötü şeylerden bahsetmeye ve şikayetlere başlıyor!! mızıl mızıl kımıl kımıl homurdanıp duruyor. olmadı çatalını yere düşürüyor ve bu ufak kazadan sonra huysuzluğu artıp günü memnuniyetsiz suratsız beddualar küfürler ve lanet eski boktan anılardan konuşarak geçirmek istiyor; sırf bu kadar bir şey için sadece kendinin değil benim de yediğim içtiğim zıkkım olsun mutsuzluktan ölelim sitiyor.
yeni çatal istiyorum veriliyor ama gene memnun değil; memnun mutlu keyifli olmak istemiyor ki kendi adına da. annem kaostan olumsuzluktan beslenen bir vampir.

kendi huzursuz diye memnuniyetsiz keyifsiz tedirgin olabilir ama etrafı da peşinden bu boktanlığa sürüklensin istiyor ama o etraf sadece benim.

ah canım ablamın asabını bozmaya hakkı yokmuş ki kıyamazmış.
vah canım kız kardeşini kırk yılın başı görüyormuş zaten.
dünürler desen kendisi hakkında olumlu düşünceleri olsun diye rol kesmekle uğraşır.
tek hedef ben oluyorum o zaman burada.
ama diyelim başardı ya da başım ağrıdığı vb için sessizim hemen şikayete başlar!!! konuşmuyormuşum da suratım asıkmış da uyumsuzmuşum da!!

her zaman beni beğenmeyecek eleşitirecek şikayet edecek bir şey bulur ya da yaratır. hiç olmadı saçıma başıma takar kafayı! hatta sinirleneceğimi gayet de bilerek beni elleyerek düzeltmeye kalkar: saçım kötü olmuştur mesela. sessizce bana bu lafı sokuverir: saçın sik gibi havada!
muhahakkak bir kusur arar laf sokmak için. çoğu zaman da dışarıya sevecen bir rol keserek onların anlamamasını sağlayarak bana sokar lafları sinsice.
hani mutsuz huzursuz edince susturunca rahatlasa o zaman da aksi için uğraşıp sinir etmeye çalışır eleştirir.

----
ha işte bilmem ne zamandan bilmem nerden kalma bir komşunun kızının doğum yaptığını duymuş bunu anlatırken dünürlere birden aklına benim doğumum gelmiş.

********************

ben doğumdan 15 gün kadar önce büyük amcam bir trafik kazasında vefat etmiş. bu yüzden bütün aile üzgün ve yastaymış. annemin doğumuna hastaneye gelmemişler bile. sadece anneannemle dedem varmışlar yanında. teyzem de uzaktaymış, ablam da babaannesine emanetmiş.
zaten ikinci çocuğu planlamamış istememişler ama işte....
doğuma da kimse gelmemiş o sıra herkes üzgünmüş.
kimse sevinmemiş kimse çiçek ve hediye getirmemiş bana!!!
doğuma da gelmemişler tebrik de etmemişler hediye de vermemişler.
kimse istememiş beni kimse memnun olmamış doğduğuma.
hatta birisi çiçekle girmiş odaya annemde sanmış ki kendine ama sonra yanlış odaya girdiğini anlamış o kişi geri çıkmış bir şey demeden annem çok üzülmüş.
zaten aylarca o zaman ultrason yokmuş erkek beklemişler, karnı sivri diye herkes erkektir demiş ama erkek olmamış diye üzgünlermiş.
hem kimse gelmedi diye hem bir oğlu olacağına bir kızı oldu diye stresten sütü kesilmişmiş.
kendini erkek çocuğa hazırlamış çünkü o zaman herşey daha güzel olabilirmiş ama ben doğmuşum.
kimse de sevinmemiş. babaannem hiç gelmemiş. hatta ilk 6 ay beni görmemiş bile!!!
bir kaç eski arkadaşı bir kaç komşu gelmiş sonradan ama onlar da laf olsun diye. erkek mi diye görmek için pipiyi.
kız oldu deyince tebrik etmişler ama memnun olmamışlar. zaten hiç bir akrabası da gelmemiş babam tarafının. hepsi ani ölümden dolayı amcama üzgünmüş sevinecek halleri yokmuş umurlarında olmamış.

oysaa ablamın doğumuna hem annesinin hem kocasının tüm akrabaları gelmiş. o kadar kalabalıkmış ki odası annemin doğumdan sonra gözlerini açtığında içerisi havasız kalmış. hatta hemşiresi kızıp uzak akrabaları kovmak zorunda kalmış ablam nefes alamayacak diye.
ilk torunmuş da babaannemgilin çok sevinmişler, ablam da doğduğu an bile güzelmiş. odasındaki ilk günde de o kadar çok kucağına almak sevmek isteyen akraba olmuş ki doktor azarlamak zorunda kalmış; mikrop bulaştıracaksınız yeni doğan bebeğe diye!
odasında o kadar çok çiçek kolonya hediye varmış ki babam ayrı bir araçla, bir arkadaşından rica edip eve taşıtmış.
sonrasında da o kadar çok hediye gelmiş ki belki 40 tane zıbın birikmiş evde, hepsini de kullanamamışlar dağıtmışlar o kadar çokmş yani. gelemeyenler de telefon yağmuruna tutmuş, o kadar çok telefon çalmış ki fişi çekmek zorunda kalmışlar, her çalışında ablacığım uyanıyormuş çünkü!!
ziyarete eve gelenlerde sıkılmışlar yorulmuşlar artık o kadra çokmuş.

ne güzel ablacığım ilk torun ilk evlat olduğu için ne kadra istenmiş sevilmiş ama benim doğumuma kimse memnun olmamış!!!!!!!!!!!!

yani annem kendisi babamın başının etini yiyerek kaynanasıyla kavga ederek kendinden nefret ettirdiği için, popülerliğini ilgi ve merakı yitirdiği için değil benim yüzümden kimse sevinmemiş istememiş sevmemiş!!! gibi davranıyor. hele erkek doğsamışım oysa....


bunu ilk dinleyişim değil ki belki 1 milyon kere dinledim. özellikle de doğum günlerimde hatırlar ve hatırlatır annem sağolsun! hatta en sevdiği şey haline geldi azarlasam bile her seferinde; doğum günümde bana babamın mezarına gitmek isteyip istemediğimi sormak! insana doğum gününde bu mu söylenir? hiç istenmedin memnun olunmadı doğmana ve babanın mezarına gidelimmi?


dünürler ve ablam karpuzlarını iştahla yiyerek annemi dinliyorlar;sanorson ilk defa duyuyorlar. ama o kadar umurlarında değil ki unutuyorlar annem de iştahla anlatıyor da anlatıyor tekrarlıyor da tekrarlıyor! kıyasa başlıyor ablamın doğumunun kalabalığı ve muhteşem hediyeler ve beni kimsenin görmeye sevmeye gelmemesi beğenmemesi. büyük hayal kırıklığı e "bunun pipisi yok" demiş bir akrabanın büyük kızı, oğlu da surat asıp gitmiş beğenmemiş beni. oysa ablamı çok beğenmişler herkes öpmek istemiş doktor izin vermemiş!!!!!!

dünür diyor ki yayvan yayvan; nazlı sen bunları duyunca üzülmüyor musun?
herkes de şaşırıyor? neden üzülsün ki diye sanki. hapur şupur karpuzlarını yiyip ağızlarının kenarından yandan yandan çekirdeklerini çıkarırken.

binlerce kez duyunca aynı şeyleri bir yerden sonra insan bağışıklık geliştiriyor yoksa üzül üzül nereye kadar!
daha önce anlatmadım ki hiç bunları diyor annem!!!!!!!

beni bir gülme alıyor. hiç anlatmamışmış ki. gerçekten de buna inanıyor bir de.
öyle mi? her doğum günümde her ablamın doğum gününde bana anlatırsın?
amaan sen de beşki bir kere dediysem!
bir kere ne yaa? başa sarıp bir daha anlatıyorsun doyamıyorsun anlatmalara. sadece doğum günlerinde de değil her çağrışım yaptığında anlatır! her seferinde üzülsem üzüntüden mefta olmuştum şimdiye! kabullendim artık kimse beni istememiş kimse doğduğuma sevinmemiş kimse tebrik etmemiş kimse beğenmemiş beni oysa tüm sülale hatta tanımayacağımız kadar uzak akrabalar bile ablam için kilometreler kat edip gelmişler hastaneye ama bana gelen olmamış. gelip görenler de beğenmemiş!
amaan.
ya aamaan. hatta annem hastaneden ayrılmadan önce içeriye ellerinde çiçeklerle, paketle hediyeyle yaşlı bir çift girmiş, iyice yaklaşmışlar bakmışlar, beğenmeyip geri çıkmışlar! ama annemi değil beni beğenmemişler yani. erkek değil bu demişler! hiç anlatmadıysan nereden biliyorum bunu?


25.07.2019

ne kadar anlayışlı, ne kadar başkalarını düşünen bir insan olduğunu kanıtlamak için annem sürekli yazlıkçılara hak veriyor.
tabi tabi bütün sene çalışıp yoruluyorlar
tüm sene canları çıkıyor tabi yazlığın tadını çıkaracaklar
işte bütün sene çalışıp yorulunca dinlenmeyi hak ediyorlar
tabi gezecekler
tabi eğlenecekler
tabi havuz keyfi yapacaklar
tabi balkon keyfi yapacaklar
bütün sene çalışıp yoruluyor millet
tabi bütün sene yorulunca 1-2 ay kafa dinlemek isterler
işte tüm sene aylarca yorulunca dinlenmek ister insanlar
buraya tatil yapmaya geliyorlar
buraya dinlenmeye geliyorlar
buraya kafa dinlemeye geliyor insanlar

bütün gün bu laflar ve benzer versiyonları evirip çevirip söylüyor. kah sadece bana bin kez tekrarlıyor. kah dünürler ablamlar komşulara. özellikle de komşularla ayaküstü sohbetlerde ne kadar anlayışlı bir insan olduğunu kanıtlama çabasında.
diyecekler ki bak emekli öğretmen hanım ne kadar kibar ne kadar anlayışlı ne kadar bilge ne kadar iyiliksever.

sanki ben bütün sene çalışıp yorulmuyormuşum ve öyle ya da aksi de olsa dinlenmeyi, kafa dinlemeyi, yazın tadını çıkarmayı hak etmiyormuşum gibi bana bu hak veren lafları asla etmiş değil ama!!

hatta yaz aylarını ben işe gitmediğim için, benim için ekstra hizmetçilik gibi algılayıp gayet memnuniyetle bana yeni işler çıkartıyor. ama bunu yapalım edelim şeklinde çoğul cümlelerle sanki beraber yapacakmışız gibi söylüyor.
merak etmeyin dondurma yiyelim, sahilde yürüyüş yapalım değil.
perdeleri çıkarıp yıkayalım ütüleyelim
halıları yıkayalım gibi.... camları silelim.
gayet de pişkin yani. neden dinlenmem gereksin ki yatmaya mı gelmişim buraya????!

sen başkaları için böyle böyle diyorsun bana ise şöyle dediğin zaman da sen kötüsün asla haklı falan değilsin.

çok anlayışlı bir insan ama!!

evden yazlığa bilerek ağrı kesici almamış. ben de unutmuşum ya da bitmiş demek çantamdakiler. soruyorum bitmiş miydi evde. yok varmış da almamış yanına özellikle bir de onu taşımak yük etmek istememiş!!!

tabi benim migrenim kimi alakadar eder????????????????? ne önemi var.
merkeze eczaneye gidiyorum mecburen.
bu sıcakta.
dönüşte de - ki özellikle oyalandım mağazalara baktım gratise girdim falan - sitenin görevlilerinden biri beni karşılıyor.
girişin ilerisindeki dinlenme alanındaki banklardaki çocukları gösterip;

abla biz de seni bekliyorduk çocukları alacakmışsınız? diyor.
benim çocuğum yok ki.
biliyorum abla annen dedi nazlı bakacakmış dedi?
neye bakacakmışım? sitenin çocuklarına, sen ders çalıştıracakmışsın abla!
olur benim de başka derdim yoktu zaten! bütün sene kafamı şişirdikleri yetmiyormuş gibi yaz sıcağında da bedavaya enayilik edecektim!!

annem marketten soda almaya gittiğinde karşılaşmış komşularla hemen kendini iyi ve anlayışlı göstermek için nazlı çocuklara ders çalıştırır bakar demiş siz plaja gidin!

oh oh ne güzel. onlar plajda dinlenirken ben haylaz piçlerine bedavaya bakacam. üstelik gayet iyi bilirim eskiden böyle enayilikler yaptım doğru dürüst bir teşekkür bile etmezler. onu bırak 1 kerelik bir şey değil de her istediklerinde benim çocuklarına bakmak zorunda olduğum düşüncesine kapılırlar. reddedersen de haklısınız tabi yormuşlardır sizi ya da zaten işte bunlarla meşgulsünüzdür demezler çok fena bozulup isyan ederler.
ben bedavaya çalışan köleleriyim çünkü.
bir zamanlar böyle enayilik ederken, çocuklarla benim yakınımdaki bir piknik yerlerindeki gibi olan ahşap masa-banklara oturup yiyip içtiler demediler ki nazlı hanıma da ikram edelim çocuklarla ilgilendi diye. bari teklif edin lafın gelişi. yoo.
ben onların piçlerine bakmak zorundayım beleşe sırf öğretmen olduğum için.

----

anneme de kızınca benim adıma söz verme diye. kendini haklı görüyor ve tabi başkalarını da!
bütün sene çalışıp yorulmuşlar 2 gün sefasını süremesinlermiymiş!!!

lan ben bütün sene ne yapıyorum!!!?????????????
niye benim haklarım yok?????????????????

cevaba gerek yok sadece yok sadece her zaman başkaları haklı

17.07.2019

hem beni şikayet ediyor ablama;
yazlıktaymışız güya ama hiç yazlık gibi kullanmıyormuşuz.
2 havuz vardmış ama ben gidip yüzmüyormuşum bile.
şırı zei oldukları için yüzme bilmediğimi dah bilmiyorlar.

annem iddia ediyor kursa gittin diye!
bütün yaz kafamı ütülediydi yüzlerce kez götünüze bakacaklar götünüzü elleyecekler diye söylendi durdurydu. sonunda da eğer kendimi savunursam götüme baksınlar götümü ellesinler istiyorum demekki oluyordu! demek ki sapıkmışım azmışım demek ki demek ki götüm ellensin istiyormuşum kim ellerse ellesin istiyormuşum demek ki'ye bile vardıydı.
daha da utanmadan kursa gittin diye iddia ediyor bir de.

ee plaja gidip güneşleneyim dedim. özellikle de artık yapacağım şeyleri kafamda planlayıp son anda ancak söylüyorum annem.
yoksa ya bozmak ya boğazıma dizmek ya da kendisi de peşime takılıp gelmek için fırsat kolluyor. muhakkak bana zıkkım edecek bir şeyi; eğer eğlenir mutlu olursam dönüşte bil ki annem hasta evde kapristen geçilmiyor!

anladı ya plaja gidip güneşlenecem elinde ne varsa sıralıyor;
alınacak şeyler
yapılacak şeyler
edilecek şeyler
gidilecek yerler
yok mayon açık yok götün büyük yok su kesilirse yok kum kaçarsa yok gürültülüdür yok bilmem nedir güneş zararlıymış televizyon izlesek götün büyük götün büyük...

sanırsın kendi götü küçük.
kendini orta boylu ve ince yapılı zannediyor; böyle bir hayal dünyası. bir tek benim götüm büyük evrende.

mesela herkesin saçı uzunsa tepede bir yerde ayrılıyor kontrol dışı şekilde ama en çirkin şekilde benimki ayrılıyor!

eşi benzeri olmayan bir ucubelikteyim.

başımdan atıp çıkıyorum, daha binadan yeni çıktım telefon ediyor şunu al da bunu al da onu getir de bunu götür de şunu indir de bunu kaldır da sıralıyor!

sırf plaja gitmekten vazgeçip eve dönüp pinekleyeyim diye.
tabi dünyadaki herkes bir sene çalışıp bir tatili hak ediyor,  herkes yazlığında dinlenmeyi eğlenmeyi hak ediyor, çok haklılar ama ben değilim!

dönüşte alırım diyorum hemen lazımmış. yer kalmayacak diyorum. zaten istediği de o, plaja kadar gidip yer bulamayıp eşşek gibi ve mutsuz sinirlenmiş döneyim eve!

çok sever ben eve sinirli mutsuz dönmüşsem ben anlatırken annemin gözleri parlayarak şarkılar mırıldanır bazen.
ama güle oynaya dönmüşsem ağrıyan yerlerini ve 2 saatte biriktirdiği tüm kinleri üzerime kusar! 2 saat mi eğlendim 5 saat çenesini çekip memnun etmeye çalışmam gerek!! illa boğazıma dizecek.
deşarj olup gider yatar uyur ben de mutsuzluğumla kalırım ohhhh beter olayım!!!!!!!!!!!!!

plajda da 5 dakikada bir annem arıyor bir şey istiyor hemen! boşuna arama rahatsız etme getiremeeeeeeemmmm.
o zaman da şu nasıl yapılıyordu bu nasıl ediliyordu diye soruyor.
vantiratör ne tarafa açılıyordu diye soruyor yaa sanırsın 45 boyutu var; altı üstü bir sağa bir sola çevrilebilir bir şey!!!
ne kadar rahatsız ne kadar sinirli iğrenç ve mutsuz olduğumdan ama buraya kadar gelip yer bulmuşken mecburen çile çekerek kalacağımdan, etrafın gürültücü çocuklar su ve kum sıçratanlarla dolu olduğundan, gürültülü pis kokular geldiğinden, nefret ettiğim müzikler çaldığı için sinir olduğumdan bahsedince rahatlıyor biraz ha!
sonra da o kadar memnun ki gözüyle görüp çektiğim işkenceyi izlemek istercesine ben de geleceğim diyor!!
halbuki desem çok sessiz tenha kimse yok gel biraz güneş gör gelmez.
gelse de apristen geçilmez.
daha 10 dakika dolmadan küfürlere beddualara başlar rahat edemez söylenir durur! sonra da dedi koduya başlar. ne kitap okutur ne dergi ne kulaklığımı taktırır. iki de bir elleyerek uyarıp bir şey söyler. ya da ister.
sürekli huzursuz mızıldanıp durur. ben de aman huzurlu yatmayayım ben de mutsuz huzursuz rahatsız sinirli olayım!!

ama sadece kendi istediği zamanlar.
ben kendi kendime bir şeylerden rahatsız olup söylenirsem çok sıkılıp beni huzur kaçırmakla suçlar pişkince!!!

ben de geleyim ben de gelecem. ben de geleyim ki tüm o rahatsızlıklara bir de benim kaprisimi dırdırımı çek taleplerimi karşılamak için uğraş!!!

daha da her yaz gibi gene kafayı yazlığa yerleşmeye ve gemi turuna taktı!!!

bir de düşüyor ki çenesi sabahlara kadar aynı konuları evire çevire yeniden anlatmaya çalışıyor. salak komşuların dedikodusu dünürlerin ettiği bir laf aynı şeyleri 3000 kez anlatsa usanmaz.
yatalım uykum geldi diyorum yattığı yerden hala konuşuyor. oda da yok kapısını kapatacağım köşelere sıkışmışım ama annem çok memnun.
15 dakika susup yeniden başlıyor aynı yerden.
yahu sus uyumaya çalışıyorum!!!

sabah da kalkar kalkmaz aynı şeyler!!!!!!
-----------------

alt kata bekar bir kiracı taşınmış,, annem kafayı bozdu adamla bozdu.
sabah kalkıyorum adamı anlatıyor akşam yatıncaya kadar adamı anlatıyor.
tanışmışlığımız dahi yok, sadece balkonda görmelerle yaptığı çıkarımları defalarca tekrarlıyor.
sanırsın aşık olmuş!!!
bir de balkona çıkarsa bana heyecanla sesleniyor koşacakmışım!!!
nesi var bu kadar merak edip anlatılacak diye baktım bir boku yok!
ama annemin dilinden düşmüyor.
kitap okumak için bir kenara çekiliyorum o kadar heyecanlı ki balkonda görmüş diye sigarasını etrafa üfleyerek yayarak oooooooooooooooooooh mis gibi bana da solutarak adamı anlatıyor; beş dakka gidip izleyip geliyor heyecanla bana anlatıyor gene!
ne dersen de yetmiyor anneme gene anlatacak gene anlatacak aynı şeyleri.

-*****************
böyle aşık olmuşcasına birisine kafayı takıp aklını onunla bozar sonra da aniden tam aksine döner duygu ve düşünceleri. ama tamamen zıttı. önceden ilginç değişik hoş tatlı samimi ne bileyim tanıltıysa kibar efendi bilmem ne olumlu gelen her özelliğini aylarca binlerce kez tekrarlar; sonra aniden tek bir durumda fikri o kadar değişir ki şaşarsınız.
birden bire gözünden düşer o zaman da nefret ve kin dönemi başlar.
bu kez de aylarca incelediği ve gözünde büyütüp aylarca olumladığı kişinin her hareketi kusurdur ve susmadan bıkmadan kötülemelere beddualara başlar!!!!!!!!

ta ki yeni bir beğendiği kişi ve kafayı bozacağı şey çıkıncaya kadar! sonra onu da anlatıp bitiremeyecek ama anında tersine dönüp gebermesini dileyecek...............

16.07.2019

bağdemciğini keşke aldırmasaydın _ harika anılar - menapoz yıllarında annem

yazlıkta bir komşumuz var, zırt pırt bizde. annem de der ki hep cahillerden nefret ederim. ama kadın bir çeşit kör cahil yine de bayılıyor. çünkü dedikodu yumağı.
bütün sitenin dedikodusu bunda. saime hanım.
kimin kızı evlenmiş kimin oğlu evlenmiş
kimin kızı boşanmış kimin oğlu boşanmış
kimin neden bitmiş evliliği kim aldatmış kim aldatılmış kimin çocuğu olmuyormuş kimin bilmem nesi varmış,
bilmem kimin ne hastalığı varmış kışın kimin evinde kim kalmış
tükenmeyen bir dedikodu.

noldu hem cahillerden hem dedikodudan nefret ederdin? bayılıyorsun kadına.
konuşacak mesele çıkıyormuş.
başkasının dedikodusunu getiren bizim dedikodumuzu da başkalarına taşır ama biliyorsun değil mi?
sürekli annemin ağzından laf almaya çalışıyor annem de enayi gibi sökülüyor herşeyini. yok ablamın niye olmuyormuş çocuğu yok ben niye evlenmiyormuşum.

saime hanıma göre gözümü kapatıp vazifemi yapacam kim olursa evlensem olur. zorla azarlatıyor kendini.
senin gibi okumamış altın bileziği güvencesi olmayan cahil ve özgüvensiz kimseler kim olsa evlenir!

----
bir keresinde klimayı açık unutup uyuyup kaldığı için üşütmüş boğazı şişmişti saime hanımın.
hazır oradan konu açıldı anneme benim küçükken ne kadar boğaz ağrısı çektiğimi anlatmaya başladı. sonunda doktorum en iyisi bademcikleri almak demişti, babamla kavga etme fırsatını da bulmuş oldu. o zamanlar nefreti o kadar tazeydi eskimiyordu ki sürekli bizi bahane edip kavga etmenin yeni yollarını arıyordu babamla.
tabi o zamanlar ben bu şekilde göremiyordum küçüğüm diye. sadece çok sık kavga ettiklerini hatırlıyorum. hem telefonda hem babam bizi görmek istediğinde.
annem babam bizi görmek istediğinde bunu babamı üzmek kavga etmek hıncını almak için bir fırsat olarak görürmüş demek ki. çünkü bu durumlarda hep kavga çıkarırdı.
telefonda ettiği yetmezmiş gibi bizi almaya görmeye falan geldiğinde de kavga eder rahatlardı.
biz de huzursuz olmuşuz üzülmüşüz falan umurunda olmazdı.
şimdi hatırlıyorum da yerinde duramazdı o zamanlar.
zaten daha genç daha sağlıklı ve daha hareketliydi; bir nevi hiper aktif gibi tam ufak tefek insanlara özgü hızlı ve çok ama küçük hareketlerle sürekli hareket ederdi bir o yana bir bu yana.
neyse doktorun önerisiyle bademcik ameliyatı olup aldırdım. ablamın da şişerdi ama benimki kadar şiddetli değildi.
..
neyse annem saime hanıma bunu anlatıyor nazlı'nın bademciklerini aldırdık diye.
----
yani konu kendisinin üşütmesi ve boğazının şişmesinden konu açılmışken benim boğazımın sık şişmesine oradan da ameliyat olmaya mecbur kalmama ve bademciğimi aldırmama konu gelmişken nasıl oluyor da -lık -cik ekli organları birbirine karıştırıp konuyu boğazdan alt tarafa bağlıyor kadın?
cehalet ve dedikoduculuk böyle bir şey herhalde.
----
geçende marketten soda seçerken baktım komşu teyzelerden biri bana ağzını yüzünü buruşturarak bakıyor, çok iyi kalpli olduğu için acıyarak bakıyor yani.
gelmiş bana üzülme diyor ben sana zaten çocuğu olan bir adam bulurum.
he?

çok aşırı zeki ve bilgili oldukları için saime hanımın "nazlı'nın bazemcikleri alınmış" dedikodusunu yumurtalıklarım alınmış anlamışlar. yani aslında bademcik organını yumurtalık sanıyorlar.
bir de ben tersleyerek konuşunca, laf sokup ne kadar bilgisiz ve cahil olduklarını araya sıkıştırınca canları sıkılıyor ama gene de anlamıyorlar.
bademcik üreme organıysa yumurtalık nedir. yumurtalığı erkeklerin testisi sanıyorlar geri zekalılar.
bir de ben anlatınca anlamak inanmak istemeyim bilmem kimin 17 yaşındaki falan oğluna soruyorlar emin olmak için bir errrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrkeğe sormak lazım tabi. sen ne kadar eğitim alırsan al kendini geliştirirsen geliştir bir erkek kadar bilge olamazsın. 17 yaşında aklı havada bir oğlan çocğuğu bile senden iyi bilir!
bademcik neymiş diye soruyorlar oğlana. neyse ki fen dersinde mi ne görmüş kuzeninin mi şişiyormuş neymiş boğazda oluyormuş.

-----------------
hala onaylamak için bana senin çocuğun oluyor mu diyor karı. teyit edecek. bademciksiz de olurmuymuş.
lan bademcik boğazda işte! beyinsiz karı. boğazımdan sikip mi hamile bırakacak???????????? diye geçiyor aklımdan da söylenmiyor işte öyle!
***************************

bu naime hanım bir de menapozda. bize geldiğinde de sürekli yanıyorum der terler basar.

of annem de ne kaprisli geçirmişti menapozu. zaten huysuz zaten kaprisli bir de sıcak basmalarını düşün. işkence gibi bir hayattı. sadece kendine de değil bize de işkence.
ama tabi ablacığım kaçmanın yolunu kolayca bulmuştu; önce üniversiteyi kazanıp gitti ardından da hemen evlendi ki eve dönüp annemle uğraşmak zorunda kalmasın.

ilk yıllarında başladığında daha bunlar olmamışken; ilk sıcak basmalarda bir de o mantıklı geçinen kadın gider yerine manyağın biri gelirdi.
kendini sıcak basıyor diye o kadar bencil egoist ve anti empatik ki bizi de sıcak basıyır diye düşünürdü.
bir kış bize soba yaktırmadı, üşüyerek oturduk.
o kadar da garip ki kalın kazak giymemizi dahi istemiyor yanıyormuş!
e sen yanıyorsun biz normaliz!? hayır sıcak siz anlamıyorsunuz içerisi çok sıcak siz anlamıyorsunuz!!!!!!

o kadar beyinsiziz ki hele ben ses eden bir benim çünkü. annesi lafına karışmasın diye soyunuk otururdu ablam. ama ben üşümeye üşütmeye gelmiyorum ki hemen hastalanıyorum.
bırak soba açtırmamayı bir ani sıcak bastığı zaman annemi bütün evin kapı pencerelerini açardı.
çok mantıklı çok başkalarını düşünen bir insan olduğu için kış günü çocuklarım üşütüp hasta olur mu diye bir derdi olmazdı!!!
hani balkona çık sen serinle, bulunduğun odayı aç sen serinle. ama sadece kendinin sıcaklandığını düşünmüyor ki bunu kabul etmek de istemiyor.
bir sıcak basmaya görsün kış günü zaten soba yakmamıza izin vermemiş yanıyormuş diye bir de tüm evin kapı pencerelerini açıyor daha da tepinerek haykırıyordu adeta sıcakmış yanıyormuşuz!
evin içinde bir tişörtle kollarını aça aça bağırarak dolaşırdı bir ara yanıyormuşuz bu ne sıcakmış bu ne biçim kışmış!!!

gece yorgan örtemediği için bizim de yorganlarımızı hurçlardan çıkarttırmamıştı.
ablam anasına yaranmak tepki çekmemek için mecburen ona uyar söylemez üşüyerek oturdu.
sen de söyle derdim pek de söyleyemezdi.
ama ben ondan daha çok üşüyen daha çabuk üşüten bir yapıya sahibim demek ki. ama kimin umurunda.
annem havanın bahar gibi hatta sıcak olduğuna karar vermiş bir kere. başkası başka türlü hissedemez!!!! yorgan örtülmeyecek.
 sıcak sıcak sen anlamıyorsun! sıcak gelir terlersiniz!
imkanı yok kabul etmiyor, o kış bize yorgan örttürmmemeye yemin etmiş. böyle de bir inattır.
cidden.
ya ben üşüyorum. hayır üşünecek gibi değil sen normal değilsin!
tamam normal değilim o zaman yapım bozuk kansızım babam gibi boktan bünyem var üşüyorum yorgan örtmem gerek!
yorgan örtülecek kadar değil hava!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

yorgan örtmemek için büyük kavgalar edilir mi biz ettik. gizlice geceleri odamıza girip kontrol ederdi bir de yorgan falan örtmüş olmayayım diye! yorgana düşmandı o kış. zorla bir battaniye daha aldım ne kavgalarla üstüme!!!
daha üstümüzü de  kalın giymemize karışırdı; ince pamuklu pijama ve bir battaniye yeterliymiş karar verilmiş. ben üşüyorum ya ama.
sonunda hastalandım tabi, soğuk algınlığından bronşite döndü!!!! sevindin mi?????????

zaten o sıralar ergenlik, annemin kavga ve huysuzlukları, azarlamak ezmek için aradığı türlü bahaneler, sürekl bende kusur arayıp bulması, zaten şişman ve sivilceliyim; hormonlarım bozuk. bir de alerjik hapşırmalar olurdu. özellikle bahar aylarında. ama kriz şeklinde arka arkaya belki on defa. alıp doktora götüreceğine azarlamak için yeni bahane bulmuşcasına sevinçle; bıktım usandım diye söylenirdi.
ben hapşırmak krizinden nefes almakta zorlanıyorum ama anneciğim o kadar sevgi anlayış mantık vicdan fedakarlık dolu bir insan ki ; bıktım usandım diye azarlıyor. usanmış benim çirkin hapşırmalarını dinlemekten usanmış benim burnumun akmasından çeşme gibi!!
ulan al da bir doktora götür madem!

doktor ve hastanelerden nefret eder aslında korkmaktan ileri gelen dönüşmüş bir nefret bu. alıp doktora götüreceğine evde nefessiz kalıp can versem daha iyiydi.

anca bronşit olup at gibi öksürüp ikisini de uyutmayınca mecbur kaldı; surat asarak azarlayıp durarak götürdü doktora. bronşit olmuşum.
bir de numara çekiyor ki adama ben üşüyorum ondan dedikçe. ne kadar etlerle limonlarla vitaminlerle beslediğini anlay-ta anlata bitiremiyor oysa kendisi. yani doktor desin ki aaman annesi yüzünden değil okulda bulaşmıştır pis iğrenç kız babasınında dölü çürüktür ondandır hep desin emsela ne kadar harika olur!
ben de fırsat bulup annemin ne kadar sıcaklandığını bize soba yaktırmadığını hatta yorgan örtmemize dahi izin vermediğini okula bile giderken kalın kazaklarını giymeme müsade etmediğini, giyersem üzerimden zorla sökerek çıkarttığını anlatıverdim!!
bana bronşit anneme menapoz teşhisi kondu.

tabi annem menapozunu kabul edemedi. o zaman tedavi için belirtileri azaltmak için ne yapmam gerekir diye soracağına bende buldu kusuru!!! benim yüzümdenmiş!
yaşın yüzünden insan doğası bu yaa!! ben mi soktum seni menapoza!!!

ne zaman bahar nezlesi olsam söylenir azarlar dururdu, o sene de bronşit öksürmelerimden ötürü azarlanıp durdum.
beni hasta eden sensin daha da şikayet mi ediyorsun deyince de ne alakaymış! benim genim bozukmuş kendisi üşümüyormuş bak ablama o hasta oluyormuymuş. ben m, yaptım kendimi sen yaptın sen almasaydın boktan genleri madem bu kadar harika bir insansoın en şahane genleri seçip bana akratabilseydin o zaman.
bilerek mi yapmadın yoksa!!! bu da hasta bozuk çirkin olsun da babasından alamadığım hıncı bundan alırım mi dedin???????????????*

kızım bronşit olmuş, 1000 mg lık antibiyotikler yutmak zorunda aylarca diyeceğine beni suçlamanın yollarını aradı durdu o kış. sürekli açığımı kusurumu aradı durdu. menapozdan aşırı sıcak hissediyorum kızımın da hasta olmasına neden olmuşum diyeceğine benim bozukmuş genlerim!!!

-----------------------------------

hala bir saplantılı sıcak-soğuk algısı vardır. sadece kendi hissettiğini anlayıp herkesin aynı olacağını zanneder.
son yıllarda bir de mantıksız oldu. yazın anorak mont giydirmeye kalkarken kışın da kalın kaban giymeyeyim diye uğraşır her sabah ben işe giderken. bazen iyice depreşir bu huyu. o an üşümüşse ben de üşüyeceğim o an sıcaklanmışsa ben de sıcaklanacağım.

-----------------------------------

bahardan yaza geçişte iş yerindeki klimalardan üşütmüşüm öksürüyordum bir ara. bir gece de aşırı öksürük geldi ama bronsit gibi dolu dolu bir öksürük değil.
gece öksürük tutmuştu.
annem de yan odadan söyleniyor. uyanmışmış.
ama ben her öksürdüğümde "beter ol geber beter ol geber nefessiz kal geber" diye anırıyor!
geberesiceymiş uyutmamış geberse de kurtulsaymış lanet olsunmuş böylesine inşallah boynu altında kalır da geberirmiş.

en sevdiği şey beddua okumaktır. en ufak rahatsızlıkta beddualar okur. ama kendini de iyilik meleği mantık abidesi anlayış ve merhamet dolu bie melaike sanıyor!!

o da uyku sersemi ben de uyku sersemiyim. ama sinirlenip kalktım kapısını ışığını açıp sen geber gebereceksen diye bağırdıydım.
bütün gün hasta yattığımı bilmezmiş gibi gerçi anlamamak için direnir misali benden iş bekliyordu, ben hastayım diye izin alıp yataklara düşmüşüm annem perdeleri değiştirelim halıları temizleyelim diye hizmet beklemekteydi. üstelik utanmazca ben yemek masasında bile hapşırıp öksürüp halsiz otururken bile daha bide çoğul konuşuyor. sanki kendinin kılı kımıldayacak. oturduğu yerden emir verip beğenmeyip eleştirmek için fırsat kollar. bütün gün hasta olduğumu bilmiyor gibi gece de öksürenin komşu olduğunu zannediyormuş.

ne bileyim ben sen öksürüyorsun!

ayı gibi çıkıyormuş sesim erkek komşumuz sanmış. çok çirkinmiş öksürüğüm!!!!!!!!!!
ne utanmazlık ben komşu sandım yavrum ssana der miyim hiç diyeceğine öksürüğün iğrenç çirkin diyor.
********
annem kendisinin öksürüğünün çirkin olmaığını düşünür.
nasıl ki her kaşıkla yenebilecek yemek masaya konduğu zaman hep ağzının asilzadelere özgü bir küçük şekle sahip olduğunu kaşık kullanamadığını ne kadar kibar ve soylu genlere sahip olduğunu vurgulaması gibi kendini bir çeşit dev aynasında görüyor:
boyu 152 ama kısa değil orta boylu; kendinden kısa arkadaşları olduğu için böyle inanmış.
kendinin teri hiç kokmaz!! bir yaz suya aleerjisi olduğuna kanaat getirip bir ay yıkanmamış ekşi ter kokarak gezmiş ve terinin asla kokmadığını savunmştu.
teri de kokmazmış tuvaletten sonra da tuvalet kokmazmış kokulu gaz bile çıkarmazmış.
tabi ki böyle üstün bir asil zadenin öksürüğüyle hapşırığı da çirkin olamaz.
hatta güzel ve kibar bile!!!

ama başkalarınınki aşırı çirkin ve iğrenç!!





14.07.2019

bayram tatilinde beni ablama şikayet etmiş;
koskoca yazlık siteymiş 2 tane havuz varmış ama ben birine bile gidip girmiyormuşum, bu nasıl yazlıkmış nasıl yaz tatiliymiş!!

ben plaja giderken güneşlenmeye tonlarca laf sokup gitmeyeyim diye uğraşan sen değil misin?
mayo giydim diye korkup peşimde kuyruk gibi söylenerek dikilip plajda beni darlayann manyak sen değil misin?
yaz günü bile tatil modunda olmayayım hizmetçi gibi evi ve başkalarının evini bile temizleyeyim bekleyen sen değil misin?
dizin 5 parkam üstünde şort giydim diye bana demediğini bırakmayan sen değil misin?

zamanında yüzme kursuna gitmek istedim diye bütün yaz her aklına geldikçe bana laf sokan sen değil misin?


nasıl gideceğim yüzmeye? biliyor muyum ki yüzme????????????
o kadar gittin ya kursa öğrenemedin mi???????????

ne harika hafıza değil mi hiç bişey unutmazdı! sadece kendini ilgilendirenleri!

göndermedin ki kursa! bütün yaz beni azarladın durdun! götünüze bakacaklar götünüzü elleyecekler taciz edecekler tecavüz edecekler sen o zaman ne yapacaksın diye!!!!!!!! her aklına geldiğinde bunları sıralardın. sonunda da ben götünü izletmek götünü ona buna elletmek isteyen biri ilan edildimdi evde! laf sokup duruyordun nooldu!

bir de inat bir de emin ki gönderdiğinden yüzde bin eminmiş! gitmişiz kursa ben öğrenememişim demek ki yoksa ablam yüzüyormuş nasıl yüzecekmiş yoksa, gitmişiz işte ben becerememişim öğrenememişim demek ki!!!
kocası öğretti kocası!!

böyle iddialaşmalarda boş verirsen kendinin haklı olduğuna inanır annem. uzatmak bir yana çok aşırı detaylıca tekrarlayarak o dönemi anlatmak zorundasın. yine de kabul etmemek için direnir. bir şeyi asla yanlış hatırlayamaz!!! asla.
o kadar üstün zekalı ki siz beyin özürlüsünüz!
çok sabit fikirli inatçı ve iddiacıdır.
yenildiğini kabul etmek yerine sende açık arar. bu konudan sonra her fırsatta yoklar açığını yalanını bulmak için.

bulamazsa yani kendi kazanamazsa da hastalanır!

bu kadarcık bir iddialaşmadan yani ben unutmuşum gittiniz yüzme kursuna sanıyordum demek yerine münakaşa çıkarır, kazanmak seni bastırıp susturmak için türlü şeyler uydurur, demez ki 40 yıllık kızımın yüzme bilmediğini bilmiyorum; onun yerine ben aslında yüzme kursuna gidip öğrendim ama geri zekalı olduğum için annem gibi asilzade bir üstün beyin olmadığım için öğrenemedim dememi bekler!!!

şimdi bu tartışma sonucu mecbur kaldı kursa göndermediğini kabul etmeye diye hastalandı! tansiyonu 15e9 olmuş.

yeni bir münakaşa da değil her sene tekrarlıyor ve bir sene önceyi dahi unutmuş oluyor.

ablam da ben bilmiyorum ki senin yüzme bilmediğini diyor.

insan kardeşi yüzme biliyor mu bilmiyor mu bilmez hatırlamaz mı yaa! ne kadar zeki ve duyarlılar böyle değil mi!!!!!!!!!!!!!!!!

gerçi anneme kalırsa ben arapça da biliyorum?????????????????????????

aslında o 12 senedir mersin'de oturduğumuz evdeki koridor lambasını asla öğrenememesiyle alakalı.
bir gün ben dinlenirken kapı çalmış, annem koridorun ışığının 2 ayrı yerden de açılıp kapanabildiğini asla öğrenemediği için açmamış, karanlık hol ve koridorda bir de kapıyı ardına kadar açmış; kapıda lagaluga konuşan elbiseli arap adamlar dikiliyor annem de buyur ediyor;
ben o sırada tuvaletten çıkıyorum annem kimi buyur ediyor diye bakıyorum.
annem nazlı arkadaşların gelmiş diye bana bakıyor.

öncelikle benim çat kapı gelecek arkadaşım yok ama bunu anlayamadığı bilmediği için, koidor karanlık annemin görüşü iyi değil; kulağın da mı duymuyor be kadın arap elbiseli adamlar nasıl arkadaşım olabilir benim? demiyor.
emin arkadaşlarımmış.
ben de sinirlenip yüksek sesle soruyorum adamlara kimsiniz kimi arıyorsunuz diye annem arkadaşlarııın diyor; her zamanki huyu olarak geçiş yerlerinde dikilip kalıyor, itekleyip ışığa uzanıp açıyorum da göz gözü görüyor.
adamlar şaşkın annem memnun ama şaşkın hala arkadaşlarını salona buyur et diyor!!!

ne arkadaşı yaa! deyip adamları dışarı çıkarıyorum. ne ben anlıyorum ne onlar anlatabiliyor dertlerini!
annemse hala arkadaşlarım sanıyor!

kör müsün anne sen yaa! elbise giymiş arap adamlar nasıl arkadaşım olabilir benim???????????????????????
ne arabı ne adamı? görmüyorum ki ben karanlııık!!

sonra da ne istiyorlar diye ısrar ediyor. ne bileyim ben.
e sorsana?
arap adamlar arap!
e arapça sor!
nasıl soracam arapça biliyor muyum ki???????????????????????
kursa gitmiştin öğrenemedin mi?
ne münasebet arapça kursuna gidecem ben be!!!

o zamanlar anneme göre annem okadar zekiydi ki ingilizce kursuna gidip almanca ve fransız ca da öğrenip çıkabilirdi kendisi olsa!!

daha da arkadaşlarım olduğunu iddia ediyordu!!! ama demişim arap var okulda diye!!!
yahu 2 öğrenci var dedim sadece arap sülaleleriyle içli dışlı oldum demedim ki!!!!!!!!!
yazlık sitede çöpleri ayırmışlar; geri dönüşüm kutusu yapmışlar.

ben senelerdir evde biten plastikleri, süt kutularını, cam şişeleri ayırmaya çalıştıkça annem karıştırır hepsini. uğraşamazmışmış!
soylu aileden geldiği için çöple uğraşamaz tabi!

altı üstü cam, plastik, karton gibi şeyleri şuna atacaksın derdim ama asla atmazdı!!

gene yazlıkta ayırmaya çalışıyoruz; bu sefer de her çöpe atacağı şeyi getirip bana soruyor;
bunu nereye atayım
bu dönüşme şeyine mi atılacak
bu atılır mı dönme şeyine?

dünyanın en zeki en mantıklı en bilge kişisiymiş ama bunu anlayamıyor! ne dönüşür ne dönüşmez? domates kabuklarını bana getirip soruyor bunu nereye atayım diye! normal çöp mü dönüştürme şeysi mi?

hepsini ama sanki 5 yaşında çocuk da iki de bir gelip bana soruyor nereye atayım. hani öğreninceye kadar da değil!öğrenmiyor. sinirlenince de ne var kızacak bilmiyorum ben diyor.

bilmene gerek mi var malum olmuyor mu dünyanın en zeki insanlarından birisin benim gibi geri zekalı msın?

her bulduğu şeyi bana getirip soruyor; ufak bir kağıt parçası, bilmem neyin plastik parçası, ufak kopmuş bir iplik, ayıklarken yere düşmüş fasülye tanesi???????????

her halde nazlı'yı sinir edecek yeni bir şey daha buldum diye memnun? çünkü yazın bile uzun uymamdan dinlenmemden hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiç  memnun değil sanki sürekli laf sokma peşinde!

bilmem kim günde beş kere balkon yıkıyormuş yer siliyormuş bilmem kim sabah kaçta kalkıyormuş.

---------------
3 haftadan fazla oldu annem hala geri dönüşüme ne ayrılır öğrenemdi! noldu dünyanın en zeki insanıydın! ne oldu benim gibi aylarca ingilizce kursuna gitse almanca ve fransızca bile öğrenip çıkardın? bunu mu öğrenemiyorsun?????????
her çöpe atılacak şeyi bana getirip gösterip soruyor; ben banyodayken tuvaletteyken bile içeri girip soruyor. bunu sırf sınırları aşmak için kullanır oldu sanki!!!
terslesen ders versen de çocuk gibi anlamıyor 5 dk sonra gene soruyor.
plastik-cam-karton-kağıt-süt kutusu gibi şeyler diyorum domates kabuğu da dönüştürülme şeysine mi konacak diyor!!! e o da kompost yapılırmış toprak için. kimse onunla uğraşmaz sadece plastik-cam-karton-kağıt-süt kutusu gibi şeyler için yüz kere dedim.
sabah gene gelmiş diyor ki bu şampuan şişesi normal çöpe atılır değil mi?
plastik ya o dönüşüme gider.
ama sen dedin ki plastik-cam-karton-kağıt-süt kutusu???????
tek tek mi sayacam ürünleri anne????????????????????*

anneme göre tek tek binlerce ürünü tek tek sayacam.

plaja gittim arayıp kontrol ve rahatsız etmek için diyor ki bunu normal çöpe mi dönüşme şeyine mi atacaktım?
ne ki o?
bu işte?
annecim nereden göreyim ben elinde ne var?
kameralı ama telefon ya görünmüyor mu?????????????????????
seninki kameralı değil ki onun için kamera kısmını açmak lazım zaten!
nasıl açılıyor açalım da konuşalım!!
açamazsın sen zor!
sen anlatırsın!



olur! daha kapaklı nokiayı zorla kullanıyor, binlerce kez anlatmam gerekti hala unutuyor da kameralı konuşabilecek?????? yani kafa dinlemek ya da arkadaşımla vakit geçirmek yerine anneme kamerası nasıl açılır anlatacağım!

her ürünü sorma allah aşkına öğren yaa!!! nedir onun dışı?
çakmak.
tamam çakmağın yapıldığı şey nedir?
gaz.
annecim çakmağın dışı dışı?
ne bileyim ben plastik mi.
hah işte neymiş demek ki dönüşüme gidebilirmiş.
ee nereye atayım o zaman normale mi?

tekrar başa döndük her çöpe gidecek şeyi bana soruyor her şeyi ama!!
bamya ayıklamış kalan parçaları ne yapacağız diyor dönüşme şeyine değil mi?
plastik-cam-karton-kağıt-süt kutusu gibi şeyler atılır sadece diyorum ya!!!

öyle dedik ya hazır teneke, yada aliminyum vb içli meyve suyu ambalajının atılmayacağına inanmış ama süt kutusu demişim??????????????* yahu aynı maddeden değil mi işte. ama sen demedin ki sadece süt dedin!

ablam yazlıktan telefon ediyordu, bayram tatilinde annesiyle başbaşa kaldığı zaman.
aloo nazlıı?
efendim abla?
pijama getirmeyi unutmuşum sende var mı?
aç bak dolaba.
hangi dolap?
zaten tek bir dolap var!
ama hangi kapak?
ne bileyim aç bak ara bul.
burada hiç düzgün pijama yokmuş! beğenmedim hiç, giymem ben bunları! başka yok mu?


hem kendi getirmiyor yanında hem benimkileri beğenmiyor o kadar pişkin ki kendisi bana hediye alacağına emir veriyor sadece ablacığım için kaliteli pijama alıp tutacakmışım dolapta!
annesi de arkadan onaylıyor, çok doğruymuş.
tabi annesi gibi en kalitelisini en pahalısını en iyisini hak ettiği için.

iyi ben iyi pijama alırken tepeme dikilip dırdır etmesin o zaman. aa sana en kalitelisini alırız bana da en ucuzunu.

böyle ahrikulade bir aileyiz.
harika bir iş planı, hemen istifa edeceğim.
kredi çekip kitapçı açacakmışız ama öyle oyuncak gibi ıvır zıvırlar olmayacakmış. dandik popüler kimselerin kitapları da olmayacakmış.

sadece kendi sevdiği kaliteli yazarların kitaplarını satacakmışız. hem de kendi beğendiği müşterilere!!!!!!!

küçük kitabevlerinin bir bir kapandığı, zincir kitapçılara yenildiği, ekonomik krizli bir dönemde harika bir iş planı! iflas edip borç batağına saplanmak için harika bir fırsat.

bu kadar az şey satarak nasl ödeyeceğiz faturaları borçları diyorum.
kredi çekeceğiz diyor!
tamam mekanı kredi çekip açacağız da sonraki faturalar, vergiler, kredi taksitlerini diyorum.
kredi çekeceğiz ya diyor hala!!
krediyi ne sanıyorsun sen hibe mi edecekler o kadar parayı! faiziyle bankaya geri ödemek gerekiyor!

tabi tüm angaryaları bana yıkıp, gelen müşterileri de azarlayıp aşağılayarak bilgi satarak nasıl kazanırsın bırak kar etmeyi gerekli ödemeleri bile yapamazsın.
ama anneme sorsan müthiş bir plan.

----

bir ara da kafayı butik açmaya takmıştı. modadan tekstilden kumaştan dikişten çok iyi anlarmış.
bir kere eski kafalı olduğu için satış yapabileceğin trend parçaları asla alıp da satmak istemez. o ahkam kesebileceği yabancı kimseler arıyor sadece.
bırak iş yapmayı bilmemeyi; o sirke satan huysuz ve ukala suratıyla, bir butik açıp asla satış yapamamış kimseler olarak tarihe geçirir artık bizi.


na zaman kaşıkla yenebilecek bir yemek olsa annem aynı şeyleri söylüyor;
kaşıkla yiyemiyormuş işte! çünkü küçücük asilzade soylu bir ağzı varmış!!!

annemin teorisine göre kendisi asil kandan????? atalarında şehzadeler varmış, soyluymuş. zaten ağzının küçüklüğünden belliymiş!
biz zavallı ölümlüler hele ki ağzı daha büyük olanlar asla asilzade kanından olamaz, maraba köylü soylu halktan kimselermiş.

nasıl oluyorsa aynı kandan gelmeme rağmen ben soylu asilzade değilim. ben babam gibi köy kökenli marabalar soyundanım. ama ablacığım annem kadar olmasa da soylu.

bunlar açıkça söylenen şeyler değil; söylenenler söylenmeyenler imalardan çıkan sonuçlar.

şimdiki aklı olsa daha uzun boylu daha yakışıklı daha kültürlü daha şehir kökenli bir adamla evlenirdim der durur ama bana gelince komşunun evlendiği bodur hödük herifi kaçırdığımı düşünür.

9.07.2019

komşularımızın birinin kızı evleniyormuş, arayıp bizi de düğüne davet ettiler. annem yüzlerine kibar davrandı her zamanki gibi kibarlık anlayışlılık iyilik meleği rolleriyle.
telefonu kapatır kapatmaz da atıp tuttu arkalarından ama.

ah ahmış. işte hep benim yüzümdenmiş. kaçırmışım ben. bende biraz akıl olsaymış evlenen ben olurmuşum.

komşu kızı ortak bir tanıdığımızın bana diye uygun görüp tanıştırmak istediği adamla evleniyormuş. ah kaçırmışım şimdiye bu benim düğünüm olabilirmiş!
bende biraz akıl biraz kafa olsaymış.

sen sanıyormusun ki ben o çirkin cahil adamla evlenirdim!!!???????

annem şokta!!

noldu kendine gelince davul bile dengi dengine dersin, şimdiki aklım olsa daha uzun boylu daha sağlıklı daha yakışıklı daha eğitimli daha kültürlü daha şehirli bir adamla evlenirdim diye ama bana gelince hem cahil hem çirkin bir herifi kaçırdığımı iddia ediyorsun!

tencere kapak işte o kız da ancak kendi gibi cahil ve tipsiz birine layık.
damacana;
ablacığım dünürlerine kendini beğendirmek, bakın oğlunuza ne kadar değer veriyiom'u hala ispatlamak için çabalıyor. anlatıyor geçende; bir yazı okumuş bir yerde geçenlerde. ağır şekler taşımanın sadece omurgaya, bele, boyna falan değil diz eklemlerine de ne kadra zarar verdiğini anlatıyormuşmuş. incelemişlermiş hayatı boyunca çok ağırlık falan taşımış kimselerin diz kapaklarında yaşlılıklarında daha fazla sorun çıkıyormuş. bu yüzdenmiş kocasına damacana bile taşıtmıyormuş kıyamıyormuş çünkü.
ne kadar tatlı ve düşünceli bir insan değil mi ablacığım. aynı anneciği gibi. hep başkalarını düşünür!! bilgili kendini geliştiren mantıklı ve vicdanlı insanlar.
ben hayır demiyorum ama şu ikilemi gözler önüne sermek isterim;
kocasına kıyamayan ablacığım aman beli dizi yıpranmasın diye bana seve seve taşıtacak damacanayı!
hatta hastayken bile beni yataktan kaldırıp hem parasını verdirmek hem taşıtmak isterler.
damacana taşımadın diye eve su sebili alamayan ablam yazın bir kaç gün annemle başbaşa kalınca su sebili alman lazım diye tutturdu mesela. kocası kaldırıp koyamaz damacanayı sebile aman aman beli dizi hallolmasın ama nazlı kaldırabilir! önemi yok nazlı'nın dizinin belinin falan!!
anneciği gibi anca şikayeti bilir çözüm için de bişey yapmaz. hem kanepe rahat değil diye kırk kere şikayet ediyor; hem kışın anneciğiyle koyun koyuna yatmayı özlediğini iddia edip yağ çekip ben kanepe rahat değilse annemle yat uyu deyince de annemin ne kadar deli yattığını bilmediğimi iddia ediyor!! hem de nazlı senelerdir bunda nasıl uyumuş kıza bir kanepe alayım demiyor anca bana şikayet ediyor.
usanmış damacanadan su doldurmaktan neden sebil almıyormuşum??? sen alsana hediye madem!!!
yazlık ev güya hepimizinmiş; ama büyük harcamaları annemle ben yapacağız! ona kalsa kredi-paraya kartlarımızı alıp bayram tatilindeki mutfak masraflarını dahi kendi cebinden yapmayacaktı.
ama ne olursa olsun ablacığım daha şahane bir insan ve evlat.
anneciği gibi çifte standartlı ama asla yüzüne vurulmayacak o zaman dünyanın en kötü insanı sensin; sen sadece senden isteneni yapıp çeneni kapatacaksın. mesela kocana damacana taşıtmaya kıyamıyorsun ki adamın benden iri benden kuvvetli olduğu kesin bir şey ama bana rahat rahat kıyıyorsun.


klub cuba;
ablam gene dünürlere övünüyor. Bodrum'daki bar-restoran Küba'da ne kadar eğlendiklerini kocasıyla. annemle bana da hiiiç haberimiz yokmuşcasına anlatıyor ki annem ablama delicesine körü körüne hayranlığında ilk defa duyuyormuş gibi dinliyor. neden mi biliyorum ben? evvelki senelerde güya hep beraber tatil yapmak için beraber gitmiştik Bodrum'a. ama her ne hikmetse zaten kalacağımız 4 gece- 5 gündüz de sadece gidiş dönüş zamanı ve ben eleştirdim diye mecburen bir akşam yemeğinde görüştük.
güya beraber tatil ama her sabahın körü bize görünmeden otelden sıvışırlar, gezer tozar, güneşlenir, eğlenir; belki öğleden sonra banyo yapmak için geldiklerinde sanki aynı aile değilde bir tanıdıklarıyla karşılaşmışcasına yabancılaşmış şekilde bize selam verip, akşam tekrar kaybolurlardı. güya annesi ve kardeşiyle tatil yapıyor ama en azından politik doğruculuk olarak bile davet etmezlerdi ne plaja ne yemeğe!
kendileri gezip eğlenir bende sıcak diye dolaşmayı bile reddeden huysuz kaprisli annemle otelde işkence çekmiştim. hanımefendi ve kölesi olarak tüm kaprisleri bitmek bilmezdi. su ister ya ılık bulur ya çok soğuk. kendine kalsa odada oturup tv izleyecek. bahçede gölgede oturmayı bile 2.gün zor kabul ettirdimdi. bunu da tatil zannediyor. asla da ablamlara gücenmiyor.
ah onun yavrusuuuu dinlensin eğlensin mutlu olsun ah onun yavvvrussuuuu.
ben ise artık tepem atıp kendi kendime şehri gezmeye kalkınca kötülük timsali hain pislik bir evlat ilan edilmiştim. gecenin körü değil ha gündüz! ilk gün beni yarın dolaşırız diye kafaladı, ikinci gün hava çok sıcak güneş çarpar diye. anneme göre biz ablamlar eğlensin diye gelmişiz oraya!! ona kalsa bana ablamın mayolarını yıkamak düşecekti. sonunda tartışma çıkardım bir yabancı gibi karşılaşıp selamlaştığımız bir anda; güya beraber tatile geldik ama yüzünüzü gören yok diye. anneciği de hemen savunmaya geçti bebeği üzülmesin ama ben burada sıkıntıdan patlayayım ve çamaşır yıkayıp anneme hizmet edeyim!! o akşam lütfettiler yemeklerini otelde bizimle yedi haşmet mahapları!! o zaman anlatmıştı küba bar-restoranı!! yani güya beraber tatil yapacakken bizi bırakıp gittikleri bir tatilde bir de övünmesini dinledik. öyle güzelmiş şöyle popülermiş!! hıı yüzsüzlüğün de bu kadarı.

gittikleri yurt dışı tatiller varsa onu da böyle överler ama bir kere olsun da siz de gelin yada kardeşimle bir tatile çıkayım demez. hediye olarak da anca dandik bir magnet getirir unutmazsa o da!! lütfederse.


makyaj malzemeleri;

gene dünürlere övündüğü bir anda diyor ki çok dikkatli çok bilinçliymiş. makyaj malzemelerinin bile içeriklerine tarihlerine dikkat edermiş. işte içinde parafinmiş parabenmiş bilmem neymiş olmasın diye bakıyormuş artık hep o kadar bilinçliymiş.
bunu da dünyadaki tek bilinçli insanmış gibi satıyor, herkes de kendileri bu konuda bilgisiz olduğu için kanıp sadece ablam bilinçliymiş zannediyor. ben senelerdir dikkat ederim ama beni takan yok. satış çok önemli tabi bir de önyargısız algı.
diyor ki mesela geçen sene tüm malzemelerini tek tek incelemiş elemiş, tarihi eskimişse içeriğini beğenmemişse ayırmış ve ona buna dağıtmış.
evet buradaki o bu ben oluyorum. koca bir poşet ucuz dandik eskimiş içeriği kötü malzemeyi bana vermişti; büyük bir hediye ya da iyilikmiş gibi!! yok yani bazen bir şeyi çok sevmişse çift alıp bana da hediye eder de bunu yapması gerçekten garipti.
araya gitsin istememiş. tabi çöpe atacağına bana ver!!!!!!!!!!!!!!!!
çok iyi bir insan işte. ondan hep.
eskimiş tarihi geçmiş içinde zararlı kimyasallar olan malzemeleri benim kullanmamda bir sakınca yok ki. neden olsun?

3.07.2019

bayram tatilinde hastalığımı ve diş tedavimi bahane edip, gitmedim, başbaşa bıraktım yazlıkta annemle ablamı.
nooldu anneciğini çok özlüyordu, koynunda uyumak istiyordu, pazara gitmek çok zevkliydi?
aynı anası  gibi sürekli şikayet etti.
sürekli arayıp bir şeyler soruyorlar.
lan siz değil miydiniz üstün zekalı soylu kandan gelen. bir makinayı mı çalıştıramadınız??????

diyeceksiniz ki senin kıymetini anlarlar, meğer nazlı ne çok iş yapıyormuş, derler. hııı tabi.
bunlar benim temel görevlerim ki. teşekkür etmek kıymet bilmek gerekmiyor.

bana nasıl su getirtecem diye mesaj atıyor, ben arayacakmışım! lan boğazım şiş, dişim şiş.

daha da gitmeden önce bana gelmiş kartını ve şifresini ver de diyor eve alışveriş gerekir. kendi kendi yazlığına harcama yapmak istemiyor ama daha iyi bir insan ve evlat!!!
ama kendi bütçesi ayrıymış bizimki ayrıymış şimdi bozmasına ne gerek varmış.
anneciği de bebeğine hayran hemen haklı buluyor. çok haklı çok. onun yavrusunun parası kıymekti. lazım şeylere kendi ihtiyaçlarına harcasın.

senelerdir yazlığa tüm masrafı ya annem maaşından ya ben yaparız. bir gün olsun da 100 lira aidatı ben vereyim demişliği yok. hatta ben hastayken kapıya gelen sucuya bile bir 20 lira vermemek için beni başım döne döne kaldırmak için uğraşmak bile daha doğru bir hareket.
nasılsa anneciği de gözü kapalı onaylayacak.
ben o baş dönmesiyle para vermek için kalsam yere düşüp kafayı kırsam bunlar parayı veremediğimi düşünecekti!
anca kendine alırken yastık kılıfı, pike, çarşaf gibi şeyler almıştır madam coco'dan falan.

laf sokunca da pişkince diyor ki;
e koskocaman ayna aldım yazlığa!!

anneciği de gülümseyerek onaylıyor.
annemin kartındaki parayla aldın kendi paranla mı aldın sanki!!! 2 aylık mutfak masrafı diye ayırdığımız para karttaki paraları 2 günde yedin! sanırsın kendi almış!!

işine geldiği gibi hatırlamak annesinden geçmiş olmalı.
bir kaç sene evvel; ablam erken gelmişti daha okul kapanmamıştı. gerçi annemin beyni almıyor neden erkenden vurup çıkamıyorum kapıyı, kendisi olsa fırtınalar estirirmiş okulda!!! hı belli. biz hastayken hastalık izni almaya korktuğun günleri unuttum sanki!!! müdürden o kadar çekiniyordu ki anca arkasından dedikodu beddualar ederdi; yüzüne karşı yalakalık edemezdi gururundan sadece mesafeli durabilirdi. okuldan ikimize de grip bulaşmıştı, annem izin almaya korktuğu için bizi evde yatakta bırakıp gitmişti. kendi olsa fırtına estirirmişmiş.

zaten sanki öğretmenliği hiiiiiiiiiiiiiç bilmezmiş kendisi de öğretmen değilmiş gibi, öğrencilere ders yılı bittiği anda senin de işin bitiyor zannediyor. kendi zamanında şartlarında bile öyle değildi ki.
o sene de erken gelesi tutmuş prensesinin. siz gidin ben birkaç gün sonra gelirim diye kafaladıydım.
gitmeden önce annemin banka kartını ve şifresini aldı ki alışverişte kullansın.
günler geçti bana aramış diyor ki bitmiş limit!!!

lan 3000 lira vardı mutfak masrafı diye ayırmıştık onu. kendi kartından harcamak zorunda kalmış diye sitem ediyor bana. lan senin anan senin yazlığın değil mi. ama çok borcu varmış onuuun.
anneciği de kuzusuna kıyamıyor ah yavrum borçlarını bitir sen kendinden harcama yavrummmmm.
bana da hemen gel emri veriliyor. parasız kalmışmışlar. sanırsın sokakta aç bilaç kalmışlar. eve almadınız mı yiyecek. yetmemiş herşeyi alamamışlar.
bir süre sonra gittim ki; evde süslü varaklı altın oymalı koymalı bir ayna dayalı duvara!

ee anneciğiyle gezerken çok beğenmiş almış; 2700 liraya!!!!! mutfak masrafını aynaya verdiği için ablam harikulade bir melek iken onları ben parasız bırakmış oluyormuşum!!!! aynayı astırsa bari anca duvara dayatmış. nasıl astırtacak bilmiyormuş ki. sanki ben biliyorum da, soracan birilerine işte. kime soracakmış yoldan geçen adama mı?
ablam böyle angaryalarla ömrü boyunca hiç uğraşmadı.
bekarken biz ufaktık herşeyi annem hallederdi, sonra üniversiteye gitti ve hemen evlenip angaryaları kocasına devretti ve bir daha el sürmedi hiç bir şeye. eve su nasıl bağlatılır, tesisatçı, kornişçi nasıl çağrılır hiç haberi yok fikri yok ve asla uğraşmamaya kararlı. saflık ayağına yatıp birinin üstüne yıkmayı bilir anca.

--------------
bu sene de benden annemin kartını istiyor. kendi bütçesini bozmayacakmışmış. azarlatıyorlar kendilerini çocuk gibi illa bu ikisi. tencere kapak gibi birbirlerini bulmuşlar diyeceksin ama 3 günde usanmış.
sürekli arıyor açmayınca da üstsüte mesajlar yığılıyor.
ya bir şeyin nerede olduğunu
ya bir şeyin nasıl çalıştığını soruyor
ya da şikayet ediyor ama asla bir çözüm bir fedakarlık zerresi yok.

demiyor ki senelerdir 2 ay bu rahatsız kanepede mi yatıyormuş anzlı, yazık canım benim paraları mı yok almıyorlar, ben bir kanepe alayım. bunun yerine bana rahat edemiyorum uyuyamıyorum diye şikayet ediyor. niye almıyormuşum yenisini?????????????

senelerdir şu eve adam akıllı bir masrafa destek olmuş değilim ama ev yine de hepimizin oluyor demiyor. böyle laf sokunca da hemen aynayı gösteriyor! koskoca ayna almııış. anneciği de hemen onaylıyor!!! annemin kartındaki parayla aldın onu sen!! iki aylık mutfak masrafını vermişsin bu aynaya! daha da ben aldım diyorsun!!

--------------
şikayetleri soruları bitmiyor.
daha da pazardan dönüp anahtarı unuttuklarını fark etmişler. beni arayıp hemen gelmemi emrediyorlar! hem üşütmüşüm boğazım şiş hem şişlik 20lik dişime vurup onu da şişirmiş, ben bayağı antibiyotiklik hasta olmuş, bayram tatilini millet kıçını sallayıp eğlenirken yatakta geçiriyorum, hiç halim yok; daha da bana hemen gel diyor. o salise çıksam bile saatler sürer ki. dakka başı otobüs bile yok. saatlerce durakta sıcakta bekleyecem falan.
ama ne acıma ne utanmaları var pişkince hasta kızına ve ya kız kardeşine hemen gel diye emir veriyorlar.
çilingire para mı verecekmiş!! anneciği de hemen onaylıyor. tabi çilingire 20 lira vermek yerine hasta kardeşini yollarda telef etse daha iyi daha ucuz.
----
bir de hasta halimle nasıl geleyim deyince ha doğru yaa unuttum valla telaştan deseler bari; çemkiriyor bir de utanmadan.
bu sıcakta pazara gitmişler de yorulmuş terlemişler de dünyanın masrafını yapmış da canı çıkmış da nasıl arayacakmış da çilingir mi tanıyormuş!!!
sanki benim koynumda çilingir!!! ona buna soracan işte bu işler öyle yürür.
kime sorsunmuş da kimseyi tanımıyormuş da yoldan geçen adama mı soracakmış da çat kapı komşuya mı soracakmış da.....
----
tabi bunun yerine ben hasta halimle tedavimi de bırakıp geleyim hem evde hizmet de ederim.
aaaa o kırk yılın başı tatile gelmiş yazlığına. ayaklarını uzatıp dinlenmek istiyormuş, hak etmiş aylar sonra bunu!!!!!!!!!!!!!

--------
başka kimse hak etmedi ama. sadece kendisi. başkaları değil. hatta ben asla değil.

--------------
damdan balkona atla diye dalga geçtim. geçen sene bana annem pişkince böyle demişti. komşunun kızının gömleği düşmüş balkona, o sırada da otomatik panjur bozuk ama adam bir kaç saate gelecek yani. ama kızı o gömleği giymek istiyormuş hemen lazımmış. anneciğim de bana dama çık diyor bizim balkona atla, yandaki pencereden uzatırsın falan.
------

şahane bir fikir gibi görüyorlar bir de. ya ayağı kayarsa da bacağını kırarsa, ya denk getiremez de aşağı düşüp ölürse diye bir düşünce yok. ama komşu kızının dandik gömleği mi önemliiiii benim canım mı!
şaka değil yani. bir de ben ne münasebet ben manyak mıyım damdan atlayacam diye tersleyince tartışma çıkıyor ha!!
atlasam kafayı kırp gebersem hiç problem etmeyecekler yani.

mantıklı mı şimdi bu diyorum anneme? damdan 3 metre aşağıdaki balkona atlamam mantıklı mı? evet çok mantıklı diyor bir de!!!


------------------------------

damdan atlamam gibi hasta halimle onlara kapı açmak için yazlığa saatlerce yolculuk etmem de mantıklı. hatta dünyadaki en makul en mantıklı şey.
çilingir çağırmak apartman görevlisine sormak ve çare aramak değil ama.
nerden bulacakmış çilingir??????
anneciği de onaylıyor tabi hemen evet nazlııı ablan nerden bulacak çilingiirrr?
sanki 1988de analog dönemdeyiz elinde son moda akıllı telefon yok.
her yeni çıkan telefona atlamak için annesinin yazlığında meyveye para vermek istemiyor!! kullan işte telefonunu. internetten mi bakarsın 11880den mi sorarsın, site görevlisini mi ararsın naparsan yap.
-------------


site görevlisinin biri tık diye açıvermiş. tabi kıçını yorup kendisi bulamadı adamı bana arattı.
oysa beni hasta halimle saatlerce yolculuk ettirselerdi çok daha iyiydi.
sanki bende anahtar var da!!!! o anda hastalıktan ve sinirlenmekten dolayı aklıma gelmedi ama BENDE YAZLIĞIN ANAHTARI YOK Kİ.
her sene yazlıktaki vaktimiz dolup, eve dönmek için yazlıktan çıktığımız anda, kapıyı kilitler kilitlemez elimden tırmalayarak geri alır anahtarını.
yazlığımızın anahtarı ablamda hatta ablamın kayınvalidesinde bile var ama bende yok!
kapı görevlilerine, bilmem nerden tanıdığının oğluna peşkeş çeker yazlığının anahtarını ama bende yok bile. olur ya işe gidiyorum deyip erkek atarım???????

---
bir kaç gün sonra bana diyor ki bu çamaşır makinasını çalıştıramamış bir sürü çamaşır birikmiş.
niye bozulmuş mu.
bilmiyormuş hiç bulamamış nasıl çalışıyor! eski püskü külüstür birşeymiş. kendisi yeni çıkan akıllı makinalardan almış bunları bilmiyormuş unutmuş.

---
nooldu benden bin kat zekiydiniz bin kat mantıklı ve düşünceli becerikli hafızalı! noldu ya şimdi!!
----
o aman söyleyeyimmiş neresine basılıyor bu külüstürün!!!
-----

asla demiyor ben bu yazlığa ne kattım ne aldım!! tüm masrafı annemle kardeşim yapıyor bari ben de şunu yenileyeyim. niye öyle bir masraf yapsın diyor anneciği sonradan! savunuyor gözde bebeğini!

tabi çamaşır makinasına vereceği 3000lirayla kendine laprier krem alır kıçına sürer acaba küçülür mü diye mucize bekler daha iyi daha mantıklı!!!
angaryalarla pis işlerle ve gerekli şeylerin masraflarıyla siz uğraşın ben sefasını süreyim. aa ben buraya dinlenmeye rahatlamaya geliyorum! bir tatili hak ediyorum!

ama siz zavallı ölümlüler sizin tatile dinlenmeye rahatlamaya ne hakkınız olabilir????????