damacana;
ablacığım dünürlerine kendini beğendirmek, bakın oğlunuza ne kadar değer veriyiom'u hala ispatlamak için çabalıyor. anlatıyor geçende; bir yazı okumuş bir yerde geçenlerde. ağır şekler taşımanın sadece omurgaya, bele, boyna falan değil diz eklemlerine de ne kadra zarar verdiğini anlatıyormuşmuş. incelemişlermiş hayatı boyunca çok ağırlık falan taşımış kimselerin diz kapaklarında yaşlılıklarında daha fazla sorun çıkıyormuş. bu yüzdenmiş kocasına damacana bile taşıtmıyormuş kıyamıyormuş çünkü.
ne kadar tatlı ve düşünceli bir insan değil mi ablacığım. aynı anneciği gibi. hep başkalarını düşünür!! bilgili kendini geliştiren mantıklı ve vicdanlı insanlar.
ben hayır demiyorum ama şu ikilemi gözler önüne sermek isterim;
kocasına kıyamayan ablacığım aman beli dizi yıpranmasın diye bana seve seve taşıtacak damacanayı!
hatta hastayken bile beni yataktan kaldırıp hem parasını verdirmek hem taşıtmak isterler.
damacana taşımadın diye eve su sebili alamayan ablam yazın bir kaç gün annemle başbaşa kalınca su sebili alman lazım diye tutturdu mesela. kocası kaldırıp koyamaz damacanayı sebile aman aman beli dizi hallolmasın ama nazlı kaldırabilir! önemi yok nazlı'nın dizinin belinin falan!!
anneciği gibi anca şikayeti bilir çözüm için de bişey yapmaz. hem kanepe rahat değil diye kırk kere şikayet ediyor; hem kışın anneciğiyle koyun koyuna yatmayı özlediğini iddia edip yağ çekip ben kanepe rahat değilse annemle yat uyu deyince de annemin ne kadar deli yattığını bilmediğimi iddia ediyor!! hem de nazlı senelerdir bunda nasıl uyumuş kıza bir kanepe alayım demiyor anca bana şikayet ediyor.
usanmış damacanadan su doldurmaktan neden sebil almıyormuşum??? sen alsana hediye madem!!!
yazlık ev güya hepimizinmiş; ama büyük harcamaları annemle ben yapacağız! ona kalsa kredi-paraya kartlarımızı alıp bayram tatilindeki mutfak masraflarını dahi kendi cebinden yapmayacaktı.
ama ne olursa olsun ablacığım daha şahane bir insan ve evlat.
anneciği gibi çifte standartlı ama asla yüzüne vurulmayacak o zaman dünyanın en kötü insanı sensin; sen sadece senden isteneni yapıp çeneni kapatacaksın. mesela kocana damacana taşıtmaya kıyamıyorsun ki adamın benden iri benden kuvvetli olduğu kesin bir şey ama bana rahat rahat kıyıyorsun.
klub cuba;
ablam gene dünürlere övünüyor. Bodrum'daki bar-restoran Küba'da ne kadar eğlendiklerini kocasıyla. annemle bana da hiiiç haberimiz yokmuşcasına anlatıyor ki annem ablama delicesine körü körüne hayranlığında ilk defa duyuyormuş gibi dinliyor. neden mi biliyorum ben? evvelki senelerde güya hep beraber tatil yapmak için beraber gitmiştik Bodrum'a. ama her ne hikmetse zaten kalacağımız 4 gece- 5 gündüz de sadece gidiş dönüş zamanı ve ben eleştirdim diye mecburen bir akşam yemeğinde görüştük.
güya beraber tatil ama her sabahın körü bize görünmeden otelden sıvışırlar, gezer tozar, güneşlenir, eğlenir; belki öğleden sonra banyo yapmak için geldiklerinde sanki aynı aile değilde bir tanıdıklarıyla karşılaşmışcasına yabancılaşmış şekilde bize selam verip, akşam tekrar kaybolurlardı. güya annesi ve kardeşiyle tatil yapıyor ama en azından politik doğruculuk olarak bile davet etmezlerdi ne plaja ne yemeğe!
kendileri gezip eğlenir bende sıcak diye dolaşmayı bile reddeden huysuz kaprisli annemle otelde işkence çekmiştim. hanımefendi ve kölesi olarak tüm kaprisleri bitmek bilmezdi. su ister ya ılık bulur ya çok soğuk. kendine kalsa odada oturup tv izleyecek. bahçede gölgede oturmayı bile 2.gün zor kabul ettirdimdi. bunu da tatil zannediyor. asla da ablamlara gücenmiyor.
ah onun yavrusuuuu dinlensin eğlensin mutlu olsun ah onun yavvvrussuuuu.
ben ise artık tepem atıp kendi kendime şehri gezmeye kalkınca kötülük timsali hain pislik bir evlat ilan edilmiştim. gecenin körü değil ha gündüz! ilk gün beni yarın dolaşırız diye kafaladı, ikinci gün hava çok sıcak güneş çarpar diye. anneme göre biz ablamlar eğlensin diye gelmişiz oraya!! ona kalsa bana ablamın mayolarını yıkamak düşecekti. sonunda tartışma çıkardım bir yabancı gibi karşılaşıp selamlaştığımız bir anda; güya beraber tatile geldik ama yüzünüzü gören yok diye. anneciği de hemen savunmaya geçti bebeği üzülmesin ama ben burada sıkıntıdan patlayayım ve çamaşır yıkayıp anneme hizmet edeyim!! o akşam lütfettiler yemeklerini otelde bizimle yedi haşmet mahapları!! o zaman anlatmıştı küba bar-restoranı!! yani güya beraber tatil yapacakken bizi bırakıp gittikleri bir tatilde bir de övünmesini dinledik. öyle güzelmiş şöyle popülermiş!! hıı yüzsüzlüğün de bu kadarı.
gittikleri yurt dışı tatiller varsa onu da böyle överler ama bir kere olsun da siz de gelin yada kardeşimle bir tatile çıkayım demez. hediye olarak da anca dandik bir magnet getirir unutmazsa o da!! lütfederse.
makyaj malzemeleri;
gene dünürlere övündüğü bir anda diyor ki çok dikkatli çok bilinçliymiş. makyaj malzemelerinin bile içeriklerine tarihlerine dikkat edermiş. işte içinde parafinmiş parabenmiş bilmem neymiş olmasın diye bakıyormuş artık hep o kadar bilinçliymiş.
bunu da dünyadaki tek bilinçli insanmış gibi satıyor, herkes de kendileri bu konuda bilgisiz olduğu için kanıp sadece ablam bilinçliymiş zannediyor. ben senelerdir dikkat ederim ama beni takan yok. satış çok önemli tabi bir de önyargısız algı.
diyor ki mesela geçen sene tüm malzemelerini tek tek incelemiş elemiş, tarihi eskimişse içeriğini beğenmemişse ayırmış ve ona buna dağıtmış.
evet buradaki o bu ben oluyorum. koca bir poşet ucuz dandik eskimiş içeriği kötü malzemeyi bana vermişti; büyük bir hediye ya da iyilikmiş gibi!! yok yani bazen bir şeyi çok sevmişse çift alıp bana da hediye eder de bunu yapması gerçekten garipti.
araya gitsin istememiş. tabi çöpe atacağına bana ver!!!!!!!!!!!!!!!!
çok iyi bir insan işte. ondan hep.
eskimiş tarihi geçmiş içinde zararlı kimyasallar olan malzemeleri benim kullanmamda bir sakınca yok ki. neden olsun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder