29.09.2018

ablam da var beraber belgesel izliyoruz. italya'da geçiyor. annem diyor ki aslında çok istermiş avrupa'da yaşamak bir süre en azından bir kaç ay. en büyük hayaliymiş. keşke bir kaç aylığına ev kiralayıp kalabilseymiş.

ya sen 5 yıldızlı otelde memnun olmamşı sıkılıp mızmızlanmış insansın?

yalaka ablamda anneme göre onun dahi kızı hemen atlayıp; nasıl yapabileceklerini izah ediyor. air bb varmış flanmış filanmış. ben aynı şeyi söylesem güvenmem der internetten olmaz der sahtekarlık olur der bir sürü bahane bulur ama ablam anlatırken dikkatle hayranlıkla dinliyor.
ah onun akıllı dahi kızı neler biliyor onun zeki yavrusu!

ablam böyle akıl veriyor ama mesela demiyor ki e ben hallederim ben tutarım beraber kalırız ayarlarız falan.
sanki kendisiyle kocası bir çift annemle de ben bir çiftiz????????

biz tutarsak ev onlar da misafirliğe gelirmiş????????????
ev de kirli olur diye korkuyormuş aslında ama anneciği hiç aldırmıyor ve pişkin pişkin nazlı temizleeeeer diyor. bundan daha normal ne olabilir her türlü hizmeti vermem gerek!!
kendileri tatil yapıp rahatlayacak ben hem paramdan hem zamanından olup bir de yorulup bir güler yüz dahi görmeyeceğeim?

aynen gemi turu her yaz başında söz konusu olunca da aynı akılları veriyor. ama beraber gidelim demiyor mesela.

niye kendi uğraşsın niye kendi çile çeksin kaprislerle şikayetlerle uğraşsın bavulları taşısın evrakları hazırlasın herşeyi kendi halletsin de başkaları mı dinlensin hazıra konmak varken?

annem de aslında diyor en masum en gerçekçi tavrını takınarak; bir de sanki ben yüzbinlerce dolar biriktirmişim ama anneme koklatmıyormuşum izlenimi vererek yapıyor bunu yani kendi mağdur ben ise kötüyüm.

aslında nazlı'nın birikmişleriyle yapabilirdik!

ne güzel!!! hem benim birikmişim harcanacak hem her türlü rezilliği zorluğu eziyeti kaprisi eşşekliği ben çekeceğim!!! üstelik ne eğlenecek ne mutlu olacak sadece hizmet edeceğim ve asla teşekkür ve güler yüz de olmayacak ne gerek var nazlı gibi aşağılık bir köleye teşekkür mü edecektik bir de!!!! hatta şikayet eder kusur bulur zindan ederiz hayatı!!!


---------

-hangi birikmiş?
-senin var ya bankada biriken paran! (bir de somurtuk bir de beni cimri göstermeye çalışıyor)

ne kadar da unutkanlar böyle. ama konu kendileriyse kendileriyle ilgili en ufak olumsuzluğu unutmaz affetmez nefret beddua hiç unutmazlar. ama konu bensem hiiiç akılda tutmaya gerek yok.

paranı çar çur ediyorsun diye kafamı ütüleyip ne zaman kendime birşey alacak olsam beni engellemek için uğraşan annem; biraz birikim yaptım diye memnun olacağına göz koyuyor!
sanki para duruyor da. unuttu tabi dolandırıcılara peşkeş çekip kaptırdığını?!!!!1işine gelmez hatırlamak.

zamanında bir programda bir uzman diyordu ki kredi kartı falan bilgilerinizi bir kenara not edin, evde bir yere saklayın; çalınması kaybolması vb durumlarda yararı olabilir. ben de dediğini yaptım.

ama her ne hikmetse koordinat vererek bile istediğim bir şeyi bulup getiremeyen annem defterimin yerini asla unutmamış ve şıp diye bulmuş. telefon sahtekarları kafalarken kendisini.

kendinin mi verecekmiş yani bilgilerini? benim kimlik numaramı o defterdeki tüm numara ve şifreleri herşeyi bir güzel vermiş!!! bunu da bana ertesi günün akşamı söylüyor anca!!

-ha hani şu senin telefon dolandırıcılarına verdiğin param mı???????????

bana harcatmaya kıyamaz kendi paramı anneme kalsa herşeyimi pazardan ve bim'den idare ederek karşılamalıyım; ama onun bunun çocuğuna peşkeş çekivermiş!!!
nasıl ki pahalı ve ya sevdiğim eşyalarımı büyük bir rahatlık ve belki zevkle ona buna dağıtmaya bayılır ama sevmediğim uygun fiyetlı şeylerime dokunamaz!!!

bir de bozuluyor hatırlatmama. yıllarca emeklerimle kazanıp biriktirdiğim paraları sahtekar dolandırıcılara yedirdiği için üzüleceğine hala göz koyuyor italya'da ev tutacakmışız!!!!
tabi ben burada kül kedisi gibi bir de hizmet edeceğim ama yaranamayacağım da asla!!! kaprisleri istekleri asla bitmeyecek asla yetmeyecek yırtınmam!!



ceket ve poşet

havalar serinlemeye başlayınca en çok münakaşa etmek zorunda kaldığım konular gene depreşti.
*birincisi sigara içip içip evi havalandırmayı reddetmesi (havalandırdığını iddia eder ama sadece 30 saniye açık kalır kapı. kendisi için yeterli. herhalde benim yüzümden üşütüp hasta olacak değil!!! ama ben sigara soluyup soluyup kendi yüzünden gelecekte hasta olabilirim sorun değil!! nasılsa anında olacak bir şey değil bu yüzden neyden olduğu tam kesitirilemez ve nasılsa kendi yağ gibi üste çıkıp beni suçlayacak neden bulur!)
*ikincisi giyim kuşam. o bana hiç karışmadığını özgürlükçü olduğunu asla baskıcı yasakçı olmadığını iddia eden ama bu yaşımda bile her halta karışmak müdahale etmek için çırpınan annem, aşırı mantıklı soğuk-sıcak algısıyla gene başladı. yazın bana gömlek ya da kalın hırka giydirmek için savaşan annem havalar serinlerken her nedense işe giderken üstüme birşey almayayım diye uğraşıyor. daha akşamdan beynime işlemk için sürekli havaların aslında o kadar serinlemediğini hiç de bir şey olmadığını bir tişörtle gezilebileceğini tekrar tekrar söylüyor! sabah da üzerime gömlek almayayım diye etrafımda pervane, sanki basket oynarmışcasına sürekli blokajda hareketlerimi engellemek için savaş veriyor1??

her sabah aynı mücadele!!! ince astarsız gömlek gibi bir ceketim var bu mevsimde üzerime aldığım, ve sıkıldığım için kollarını kıvırırım. her sabah kollarını açılmış 3 düğmesi de iliklenmiş buluyorum ve bir kaç seferdir de arıyorum yok; hiç üşenmemiş boyu yetmediği fıtıkları müsade etmediği için vestiyerin kapalı gözüne asamamasına rağmen bunları göze alıp asıp saklamış oluyor.
bir de alacağımı anladığı an dolap kapağıın önünde beni laf kalabalığına getirmeye çalışıyor. akşama ne yemek yapacak nasıl yapacak gelirken neler alınacak diye motor gibi sıralarken asla kımıldamıyor ki almaktan vazgeçeyim?

annemin anlayamadığı şey insanlar arasındaki hissiyat farkları. ona göre en doğrusu her zaman sadece kendisi. dünya annemin algılarına göre hareket etmeli. ağustosta hırka giyip eylül sonunda bir bluzla gezip kışın da kot ceketle idare etmeli....
hele menapozdayken aman allahım cehennemi yaşadık. kaç defa kendisi yanıyor diye tüm evin pencerelerini açıp bizim üşütmemize sebep oldu kaç defa!!! asla da kendini suçlamaz. okulda üşütmüşüzdür!!!
ya da aniden üşüyüp aşırı ısıttığı ve ısrarla aşırı kalın giyinmeme sebep olduğu için.
belki kendi vücut ısısı farklı ve fazla. her kesin aynı olamaz ama annem bunu asla anlayamaz. mesela çorap giymeme de tahammülü yoktur kendi ayakları yanıyormuş yanıyor!!!
e sen giymeee? ama neden ben de giymeyeceğim çünkü annemin hissiyatı doğru!!!

eğer çok konuşarak beynine girip seni istediği gibi giydiremezse dayanamıyor artık müdahale ediyor. kaç kere bu havalarda kapıda ceket çekiştirdik anlatamam!!!
sıcakmış hava terlermişim! e çıkarırım sıcak gelirse????????

ama yazın dikkat edin mersin'de yaşıyoruz!!!!!!!!! yazın temmuz ağustosta tutturur da ceket diye! hatta marmarise gitmiştik evvelki sene içi büflonlu kapitone anorak mont veriyor giyecekmişim???????????????????????????????????????????????????????????????

saplantılı halde ikide bir arayıp havanın sıcak olduğunu ceketi giymememi tembihliyor???????

yani dolaptan bir şey almayı unutmuş olsan da istesen, spesifik olarak yer belirtip koordinat versen arar tarar karıştırır asla bulup getiremez.
ama aklına düşmüşse elime ceket vermek; tüm dolapların en kenarında köşesinde, hurçların içinde, çekmecelerin dibinde kalmış, en eski en topaklanmış en eprimiş en sünmüş iğrenç bir ceketi bulup elime tutuşturur büyük bir zevk ve zafer duygusuyla!
hele öenmi şık görünmen gereken bir yere giderken bunu yapmaktan ayrı bir haz duyuyor sanki! dolapta askıda tonla ütülü gömlek, ceket, mont ve hırka dururken; 20 yıllık bir hırkayı vermeye çalışır eline. bunu mu veriyorsun deyince, bu eskimiş şeyi evde bile giymediğim şeyi mi giyeceğim toplantıda deyince şaşkınlıklar içinde kalarak evet der bir de. ne olmuş.
yani sana bu dandik şeyler yakışır demek istiyor adeta.


*---------------*****************************---------------------------



bir de poşet verme sevdası var. her Allah'ın günü evden elimde bir torba olmadan çıkamam. arada yemem için muz verecek mesela ama buzdolabı poşeti ya da eli yüzü düzgün bir mağaza poşeti yerine lekeli kırışık kocaman bir market poşeti verir.
bir de kıvırıp çantama tıkmama sinir oluyor elimde taşıyacakmışım!!!

zaten sana göre ne yaparsam yapayım düzelemeyecek bir ucube çirkinliğim yok mu bir de elime çirkin poşetler vererek perçinlemek garantilemek mi istiyorsun?
kimse kadın diye dönüp bakmasın bana istiyor!
sonra da evlenmemi bekliyor. hem asla evden çıkmayacak sosyalleşmeyecek konuşmayacak ve dikkat çekmeyeceğim hem de evlenivereceğim?

ya evvelki yaz arkadaşımın nişanına gidiyorum, özenmiş giyinmişim: son anda elime büyük bir hevesle bir poşet tutuşturuyor! içinde de 2 domates var! muz kalmamış. ee napacam bunu? yiyecekmişm??????????
arkadaşımın nişanında domates mi yiyeceğim?
kenara çekilir yermişim!!!!!!!!!!!!!!
çantamda yer yok ama zaten mesele elimde taşımamı sağlamak!!!
ya da son dakikada beni sanki hazırlanırken tepemde bir o yana bir bu yana beni sigara dumanına boğarak sinirlendirmemiş gibi daha da sinirlendirip moralimin bozulmasını sağlamak amacı. böylece asla memnun olamayacak eğlenemeyecek fotoğraflarda da bu çirkin suratım iyice asık çıkacak!!!







23.09.2018

hani hep derler ya şimdi zamanı değil şimdi yeri değil. her şeyin bir yeri ve zamanı vardır diye.
ben de öyle büyütüldüm. ne zaman monotonluktan çıkmak istesen hemen cevap suratına çakılır şimdi zamanı değil ilerde!
ve o ilerdeki gün asla ama asla gelmez. her zaman yeri ve zamanı değildir; ilerde yapılır ilerde gidirilir ilerde edilir ama o ilerde asla gelmez.
ve her ne hikmetse kaşla göz arasında tam uygun zaman tam uygun ortam tam uygun yaş şıp diye geçmiştir ve bundan sonra da bu yaştan sonra kaç yaşındasın bu yaşta mı diye durumlar gelir.
aslında bu bir tür baskılama engelleme yöntemi.
yani sadece mesele senin güvenliğini düşünmesi değil eğlenmekten keyiften nefret etmesi, anlamsız, geresiz saçma bulması hatta tamamen karşı olmazı.
mesela gülmenin eğlenmenin de yeri ve zamanı varmış!!! ve o zamanı da kendsi belirleyecek ama asla belirlemez!?
hani ergenken daha çok şey komik gelir sana 13-15 yaşlarında, kıkırdar durursun ya annem bu çağdanda nefret eder. ederdi hala başkalarının gülüşmesine bile gıcık oluyor!

oysa en çok gülünebilecek yaş o aralık. saçmaladıkları abarttıkları oluyor ama tadını çıkartmak lazım. ben öğrencilerime gülüyorlar diye kızamıyorum mesela.
zaten ilerde sıvan stresleri, iş bulma, hayat kurma sorunlarından, üstlerine kat kat sorumluluk beklenti yükleneceğinden bu zamanlardaki kadar gülemeyecekler genellikle.
ama anneciğime göre akıl diyormuş ki git ağızlarının ortadsına okkalı bir yumruk çak otursun bir de yer çarpsın!

ağzından olumlu bir yorum çıkmaz ki ama soracak olursan kendisi değil ben karamsarım, kendisi değil ben olumsuz konuşanım!

yani böyle belirgin, net, göze çarpan ve kendini yasakçı, baskıcı gösterecek biçimde olmadan yasaklar ve baskılar; uuzuuuuun zamana ve milyonlarca tekrara, milyonlarca kötü örnekle garip hikayeler anlatarak; olmadı gözünü korkutarak endişelendirerek; moralini bozacak her türlü ince küçük detayı gözüne soka soka engeller. illa da yapacaksan da memnun olama zevk alama eğlenip mutlu olama ister. böyle bir durumda eve memnuniyetsiz dönsen neredeyse göbek atacak kadar memnundur!!
bir gün tepem attı sen benim mutsuzluğumdan mı zevk alıyorsun diye suçladım sorguladım.

aman da bundan o kadar bozulur o kadar alınır ki. ama davranışı hep böyle!!

mutsuzlktan hasta ol geber istemez sadece çok mutlu olma çok gülme çok eğlenme; herşeyin bir yeri biz zamanı bir miktarı var ayoooll!!!! bunu da annem belirleyecek üstelik 40 yaşıma gelirken bile!!


görev icabı, ne mutlu ne mutsuz ne hasta ne zinde ne çok memnun ne çok sıkıntılı ne çok yorgun ne çok şevkli ol; robot gibi yaşa istiyor.

ama lafta konuşur; kendisi gençliğinde böyle gezmiş şöyle tozmuş en kalitelileri yemiş giymiş sürmüş, kendisi şimdi genç olsa sırt çantasıyla dünyayı gezermiş şöyle yaparmış böyle edermiş diye martaval okur; ama sen bir kız arkadaşınla 1 saatliğine kahve içmeye gideceksen aman bir merak b,r endişe bir ben de geleyim ben de gelecem demeler; gitmeyeyim diye uğraşmalar.... bitmez.

sivilcen de çıkmış.
saçın yağlıdır.
bu kot götünü büyük gösteriyor!!!

gideceksem de ne kahveden ne filmden ne sohbetten ne alışverişten zevk alayım. güzel vakit geçireceğime sivilcemi saçımın istediğim gibi güzel asla olmadığını bana da bir şey yakışmadığı kaliteli bir şey almaya hakkım olmadığını düşünerek geçireyim vaktimi.





15.09.2018

garip de hayalleri var. yazın evde ablam da varken bir belgesel izledik.
annem de ay ne güzel olur diyor şöyle İtalya'da bir -iki aylığına ev kiralayıp yaşayacaksın!??????????

sen kendi kışlık yazlık evini değiştin mi huzuru kaçan alışamayan şikayet eden; 5 yıldızlı oteli beğenmeyen bir insansın?

böyle bir yırt dışında yaşama hayali varmış. bana edeceği işkenceleri bir düşünün artık!!!

ablam da yalakalığından hemen atlıyor olabiilirmiş aslında air b&b diye bir uygulama varmış. hemen anneciğini bilgilendiriyor. ben anlatsam burun kıvırır ama ablam anlatınca hayranlıkla bakarak dinliyor o herşeyden haberi olan akıllı zeki bilge yavrusunu!!!

mesela demiyor ki nazlı'yla ben ayarlarız üçümüz gideriz ne güzel olur. hiç öyle bişey demiyor. sanki kocasıyla kendisi ayrılmaz bir çift bende annemle bir çiftim. nasıl ki annem gemi turu diye tuttrunca gaz verip verip kendi katılmıyor; ben siz ikiniz gidin beni deniz tutar diye yan çiziyor şimdi de öyle.

niye annesinin hastalıkları, şikayet ve taleplerine boğulup kalsın ki??????????? nazlı yapsın bunları!!!

annem de aklı sıra ablamı da ayarlamak ve bana baskı oluşturması için en masum halini takınıp diyor ki;
aslında nazlı'nın birikmişleriyle yapabiliriiz.

yani ablama nazlı'nın birikmiş parası var ama bana yedirmiyor ne kadar kötü bir insan değil mi kendine bim'den krem alsın beni avrupa'larda tekerlekli sandalyeyle gezdirsin söyle kardeşin bana bakmıyor dercesine şikayet eder gibi saflık takınarak söylüyor.

nazlı para biriktiriyor ama bana hiç vermiyor bana bişey almıyor beni gezdirmiyor der gibi masumcuk masumcuk haller. sanki kendi parası yok sanki birikim yapmamın bir sebebi yok. ama mesela sadece kendim için bir birikim yapıp harcama yapamam sanki çocuğummuş gibi annem için sürekli paramı feda etmek zorundayım.
mesela ablam kendi başına ya da kocasıyla gezebilir, kendine gucci chanel çantalar alabilir en iyi kremleri kullanabilir parfümleri de elbette arabasını da yenileyebilir. onun hayatı onun parası dilediğini yapar!!! ama bu benim hayatım değil benim kazandığım benim param da değil.
kendime pahalı kremler makyaj ürünleri parfüm falan alırsam bencil bir pisliğim. araba almamı bile annem için istiyor. hafta sonları annemi gezdirecekmişim.
tabi hiç beğenmesin asla memnun olmasın ve bir müteşekkir cümle dahi kurmak yerine sürekli şikayetleri kaprisleri bitmesin diye!!! hem hafta sonu annemi oyalarsam ablam da bir nebze kurtulmuş olur saatlerce telefon görüşmesi yerine spora gider arkadaşlarıyla eğlenir!!!


aa tabi ki ablam onaylayacak!!!! yalaka çünkü.

*******hangi birikmiş????????? hani şu senin telefon sahtekarlarına kaptırttığın birikmiş mi??????????

zamanında bir haber okumuştum; kullandığınız kredi kartlarının numaralarını falan bir yere kaydetmekte fayda var falan diye birşeyler. ben de yanımda taşımadığım ve evde tuttuğum bir defterime yazmıştım. kart numaraları arkasındaki pin kodları ve şifrelerini.

annem nereden mi biliyor? bilmediği bir şey yok ki. sürekli peşimde beni dikizleyip her hareketimi sorguladığı için.
o nedir ne yapacaksın bu nedir niye sürüyorsun onunla ne yapacaksın bu neye yarıyor o nedir bu nedir şu nedir neden niye ne gerek var: araştırmacı eleştirmeci gazeteci ya.
zahir yazdığım gün meraklanıp sorguladı ne yazıyorsun öyle diye. sorgulamadığı bir şey yok ki.

siz de diyeceksiniz ki seninle diyalog kurmaya ortak bişeyler bulmaya paylaşmaya çalışıyor. hayır bildiğin sorgulama!

demek ki görmüş. normalde kırk yılın başında bir şey istesen bulamaz. mesela banyoya girmiş ama havlunu almayı unutmuşsundur annenden istersin değil mi. hatta spesifik koordinat bile veririm ama gene de 2 havlu bulup veremez; hatta başka havlu ver, temiz herhangi bir bez ver dersin sana temiz havlu çarşaf yastık kılıfı ya da pike vermek yerine toz bezi verir!!!!
o kadar bulamaz yani!!! şifonyerin 1. çekmecesi diyorsun mesela gidip dolabı karıştırıp herşeyi kırıştırıyor bir de acayip sinirlenip küfürler beddualar ediyor!!!
şifonyerin 1. çekmecesinde demek kadar basit daha ne olabilir? bulamıyor veremiyor. ya da her gördüğünde söylendiği yedek tuvalet kağıtlarından istiyorsun kesinlikle bulup da 1 rulo veremiyor!!!

yani yerini tarif etmek ne demek koordinat veriyorum ama bir havlu bir rolu tuvalet kağıdını bulup veremiyor. yerine de mesela kağıt havlu peçete selpak'a razısın ama onu dahi bulup veremiyor.

ama telefon sahtekarları arayıp bir şey isteyince eliyle koymuş gibi kartlarımın numaralaırnı yazdığım defterimi bulup sayfasını açmayı başarıp hepsini gönül rahatlığıyla verebiliyor!!!!

sayesinde birikmişlerim uçtu gitti ama bu eleştiriyi asla duymak istemez. kendi hatasını kabul etmektense sen öl geber oturur izler!!!

daha da birikmişime göz koyup avrupa'larda yemek istiyor birde utanmadan!!!

sana bunca sene bakmış büyütmüş yedirmiş içirmiş sen versen çok mu diyeceksiniz. hepsini gözüme sokarak boğazıma dizerek yaptı.















bizim okulda murat diye bir çocuk var; 10-11 yaşında. asla laftan anlamayan, baş belası bir velet. yaramaz, hiperaktif, laf dinlemez, hatta söylediğinin aksini inadına yapar. gözünün içine bakabaka inadına yapar. çok paçası sıkıştığı zaman da parayla okuyorum ben burada diye bağırır! ailesi okula para verdiği için her istediğini yapabileceğini düşünüyor. demek öyle söyleniyor öyle yetiştiriliyor.
kendine zarar veriyor, arkadaşlarına, çevreye. kesinlikle laftan anlamıyor.
sonunda geçen sene okullar kapanmadan hemen önce, gitme denen yere inadına inadına giderken düşmüş, gözü çıkmış! neredeyse gözünü kaybedecekti.
ailesi de elbette biz öğretmenleri suçluyor.
defalarca usturuplu şekilde ne kadar haylaz olduğunu, ne kadar yanlış davrandığını söyledik durduk. ama annesi inatla (murat'ın neden inatçı olduğu belli) kabul etmiyor inanmıyordu.
çocuk da tabi öğretmenlerim gitme, yapma dedi ben gittim yaptım mı diyecek; zaten canı acımış, korkmuş, üzülmüş; kuzu gibi annesinin yanında masum masum duruyor: sanırsın okul koridorlarında anasını sikeyim, götünü sikeyim diye bağırarak koşan, duvarlara ayak izini bırakmaktan hoşlanan, çöp kutularını tekmeleyip çöplerin etrafa saçılmasını seven; arkadaşlarını pataklayan, ezen, iten kakan kendisi değilmişcesine sakin ve masum!
ama annesine göre bizler suçluyuz, şu kadarcık masum ve sakin bir çocuğa sahip çıkamamışız, nasıl emanetmiş bu!!! bizim yüzümüzden kör kalacakmış neredeyse!!
kim ne anlatırsa anlatsın asla kabul etmiyor, onun oğlucuğu çok akıllı çok usluymuş, hiperaktif olduğu için_ ki bunu çok büyük bir zeka göstergesi olarak görüyor ama oğlanın dersleri o kadar da iyi değil ama işte hep hiperaktiflikten!!!_ yerinde duramıyormuş ama güzellikle söylenince her zaman dinlermiş çünkü çok terbiyeli yetiştiriyorlarmış!!!!!

elbette bir anne çocuğunu dev aynasında görebilir, ya da sırf başkaları karşısında kötü hissetmesin diye haklı görüp savunabilir __ hı benim annem mi hahaha asla beni dev aynasında görmez bilakis olduğumdan her zaman daha kötüyüm daha çirkin daha başarısız.... ___ ama annesi murat'ı bir melek olarak görüyor. daha önce de küfür ettiğini söylediğimizde kabul etmedi. başkasıymış o karıştırmışız mıdır nedir!!

baktı ki için için hak veriyor ve köşeye sıkıştığını hissetti; hemen verdiği paraların arkasına sığınıp oğlunu aşağılamak azarlamak için mi o kadar para sayıyormuş o diye başlarlar savunmalara çoğu ebeveyn.

para verdikleri için sadece eğitim vermeyeceğiz, terbiye, disiplin, geleceğini kurması için destek ve fikir değil; kakasını yemeğini terini de kontrol edeceğiz. mesela gelmiş anne çocuğun sırtı terliymiş! bize kızıyor niye değişmemişiz üstünü bizim yüzümüzden hasta olacakmış!!! koşup koşup terlediği için değil yani bizim yüzümüzden!!!
sadece öğretmen değil dadı bakıcı falanız da aynı zamanda. para veriyor o!!!! muhtacız onun parasına!!! paralı okulda okuttuğu için çocuğunu ve okula, haliyle biz öğretmenlere de para sağlamış olduğu için her zaman haklı olduğunu, bizden kat be kat üstün olduğunu, kendisi olmazsa açlıktan ağzımızın kokacağını ya da sokak fahişesi olacağımızı zannediyor, hayal ediyor falan!!

yani sadece iş yerlerinde patronun çalışana mobbingi yok, ya da okulda işte insanların birbirine zorbalığı; öğretmenler bir de veliler tarafından mobbing'e uğruyor!!

para veriyor ya bize; o gün eğitimin dışında çocuk yemek yemiş mi, dişini fırçalamış mı, kakasını yapmış mı bilmemizi bekliyor; terlerse üstünü, altına kaçırırsa çamaşırını, düşerse falan yarasını temizlememiz gerektiğinden eminler. kendileri sadece sevip okşayıp eğlenecek; çok çalışıp az zaman ayırdıkları için yaşadıkları suçluluk duygusunu bastırmak için her istediğini alıp şımartacak sonra bize salacak biz de eğitip kollayıp adam edeceğiz; kaprisini biz çekeceğiz!

para veriyor bize!!!
hiç de düşünmüyorlar bu okulda kaç çocuk var; nerden bilelim terlemiş mi, kakasını yapmış mı bilmem ne; bir şey olup da gözümüze batmazsa ya da gelip sormaz bir şey istemezse nerden bilelim? nasıl bilmeyeylimmiş başka ne işimiz varmış ki!!!

----------------------

bu olayları duyan annem ne dese beğenirsiniz. okulun kapatılmasını diliyor!! çok iyi bir insan çünkü!!! kadın bize dava açacak ve kazanacak olursa okul kapatılırmış değil mi diye gözleri parlayarak soruyor!!! çok iyi bir insan olduğu için 40 kişi işsiz kalsın! esas mesele aslında diğerleri değil; özellikle ben atılsam ben işsiz kalsam hatta diplomam geçersiz kılınsa men edilsem öğretmenlikten!!! evde kala kalsam! köye yerleşiriz tarla sürerim!!!!!

-------------------------

annem de haylaz murat'tan çok farklı değil hale geldi. eski becerikliliği dengesi gücü yok ama anlamazlık arsızlık yaramazlık inatçılık arttıkça artıyor.
geçende tutturdu da bilmem kime gidelim de gidelim. eski bir arkadaşıymış. hadi otobüse binip gideceğiz.
ama annemin toplu taşımada yaşadığı kazalar ünlü. tabi ki başına saçma bir şey gelmeden bir münakaşa çıkartmadan rahat edemez.
şimdi beraber binerken otobüse ben parasını vermek için şöförün o tarafa gitsem annemi de oturacak sansam; muhakkak başına bir saçmalık geliyor. iyisi mi dedim annemi tam oturtayım öyle vereyim parasını. herkes de iki kişilik koltuklara tek tek yayılıp oturmuş, otobüse yaşlı birisi biniyor anca bel  bel bakmayı biliyorlar.
birisinden rica ettim annemle beraber oturayım diye; kalktı bıraktı bize koltuğu, annemi oturttum. ben de sanıyorum ki annem kuzu gibi orada oturacak. gidip parasını vereceğim.
annem nereye???????????? diye soruyor. sanki bedava biniliyor otobüse!! o kadar habersiz ki! muavin yok kim alacak parayı???????? hiç bir haberi yok!!

sen otur parasını vereceğim ben diyorum. ve ilerliyorum. tabi otobüs bu sırada hareket halinde; ben parayı verirken annem sen kalk yer değiştirmeye çalış. sanki defalarca başına saçma sapan kazalar gelmiş birisi değil. ama asla ders almaz!!! kaç kere yere boylu boyunca uzandı, kaç kere birilerinin üstüne devrildi, kaç kere bana asıldı çarptı kafa attı. sayamam kereleri artık. demiyor ki hareket halindeyken kalkmayayım beceremiyorum; hayır illa da beğenmeyece yerini değiştirmeye kalkacak!!

benim arkam dönükken sen kalk başka yere geçmeye çalış; anneme göre toplu taşıma araçları dümdüz aynı hızda gider!!! sanki yolda ondan başka bir araç yok, ya da başka durakta durması gerekmiyor. elbet hızı azalıp çoğalıyor, yön değiştiriyor, durağa gelirken fren yapacak.

eee. ben daha arkamı o tarafa dönmeden annemin aaahhhhh sesini duydum ve bir baktım ki yere tamamen düşmüş ayakları bile havada!!! ne oldu ahtapot eller!!! ben yanında olsam olmadık yerlerime tutunmaya kalkar; at kuyruğu saçıma, atkıma, çantama, bluzumun askısına, şortuma
 hatta popoma, belime: beni ne duruma soktuğu, sakatladığı ya da hani o kimsenin görmemesi gereken kocamıza saklamamız gerektiğini düşündüğü memem popom bile açılsa razı!!!

yer değiştirmese yanına oturmuş kıstırmış olsam da kıpırdanıp durur!! rahat edememiş!!! prensesler gibi yetiştirmişler onu!!! sen niye beni prenses gibi yetiştirmedin ya? ya rahat edemez kımıldanır durur tabi ki bu arada bacağıma tekme atar, dirseğiyle karnıma göğsüme geçirir!! olmadı gözüme bir şey sokmayı başarır!!! yaramaz ve gıcık bir çocuk gibi ama sevimsiz ve küfürbaz. evet bu süre içinde elbette ağzından bal damlayacak değildi; sürekli söylenir durur. ve tabi ki ineceğimiz yer konusunda endişelenir. çünkü o eski bilmediği şehirde bile şıp diye adres bulabilen kendinden navigasyonlu yön yol bulma uzmanı annem gitti yerine kendi evinin yolunu tanıyamayan bir şaşkın geldi. hadi yön duygun gitmiş, kızına da mı inanmıyor güvenmiyorsun? sanki alıp yanlış yerlere kaçırıp keseceğim??????? bir yandan şikayet ederken bir yandan da endişelenir ya durağı kaçırırsak ya güzergah değişmişse!!??????? ya binerken 3 kere sordun 3 kere adam evet geçecek dedi daha neyin endişesi bu???????????? benim söylememe zaten inanmıyor, illa bir başkasından da duyması şart. bu kişi iki çift lafı bir araya getiremeyecek kadar cahil birisi de olabilir dilimizi konuşamayan Suriyeli bir çocuk da. bana değil onlara inanır anında!!!

annemin yaramaz öğrencimiz murat'tan farkı yaşlı ve sevimsiz ve daha beceriksiz olması. gerçi ablama göre annem çok şekermiş!!! o yüzden 48 saat başbaşa kalmaya dayanamayıp beni gel diye mesaj yağmuruna tutun değil mi? (bize kışın geldiğinde 2 gün bile tam değil bir arkadaşımda kalmıştım. sanki 365 gün ilgilenen ben değilmişim gibi 2 gün dayanamadı şikayet edip durdu bana) şekerse al koynuna yat!! niye benim başıma yıkmak dururken kendi uğraşsın da yorulsun ki???????** kendisi önemli ve özgür bir kişi ben ise annemin kölesiyim.
mese

ha zaten annemin beni tekmelemesi meşhur; ana karnındaki halimden intikam alıyor herhalde! sanki ben isteyerek planlayarak girmişim oraya, sizin bok yemeniz! bir yere ailecek yemeğe gideriz; tabi ki en kötü sandalye bana kalır. ya köşede duvara bakacak ya tuvalete! ama bunu annem özellikle yapıyor. kimsenin beni görmeyeceği ve benim de kimseye dönüp bakamayacağım konumları bana vermeyi seviyor. böylece ne eğlenirim ne mutlu olurum ne de kimsenin dikkatini çekerim. olur ya biri bana bakar beğenir falan!!!! sonra da der ki kimseyle konuşmadın iletişimin eksik, yeni insanlarla tanışmıyor konuşamıyorsun pasifsin!!! yani hem hiç evden çıkmayayım sosyalleşmeyeyim hem de arkadaşlarım yeni arkadaşlarım olsun?????????
zaten birisiyle konuşacak olsam kendi aile masam da bile beni susturmak, lafı ağzımdan lamak için yırtınır! bana bizzat sorulan soruya bile kendisi cevap vermeye çalışarak beni dünürümüzle bile konuşmaktan alı koymaya çalışır!! hem kimseyle konuşmuyorsun diye eleştirir hem de birisiyle konuşmamı engeller!!
bir komşumuzla ayak üstü laflayacak mıyım mesela hemen beni çocuk gibi çekiştirmeye başlar kolumdan yada fiziksel olarak önüme geçip kendi konuşmaya başlar!!
bazen beni bir arkadaşımla konuşmamda bile engellemeye çalışır; telefonu kapatayım diye debelenir durur! kıskanç bir pet ya da çocuk sanki. sadece kendisiyle ilgileneyim! kendiyle konuşulmuyor ki. hiç susmadığı için zar zor fırsat bulduğun anlarda da ağzından bal damlıyor! okul kapatılırmış inşallah diyor mesela!!!
bazen telefonda ablamla bile konuşmamdan sıkılıyor; sesim irite etmiş kulağını bıkmış yetermiş kapatayım!!! ablamla konuşuyorum anne! ver ben konuşacağım!!!!!

ha ailecek yemekte masada ya yanımda olacak bana kapris yapacak; diyelim biriyle konuşuyorum muhakkak bölerek benden birşey ister ki o sırada konuşma unutulsun o kişi başkasıyla konuşmaya dalsın!!! ve elbette kımıldanıp durduğu için beni tekmeler durur. yer değiştiririm peşimden gelip gene tekmeler. uyarırım annem bana atıyorsun o tekmeleri diye. umurunda olmaz az sonra gene devam eder. bacak bacak üstüne atarken çarpar ya da ayağını sallarken. zaten mesela kağıttan ve köşeli torbaları da sallayarak bacağıma vurmaya bayılıyor!!
sonra da der ki niye morarmış oran????????????????????

nerden mi görüyor. sürekli peşimde dikizde. her an her yerde gözünün önünde kontrolünde olayım istiyor. elbet sevdiği şeylerden biri ben giyinirken tepeme dikilmek!! sen tekmeledin sen çarptın denmez de asla kabul etmez! altta kalmak yerine tüm gün seni dikizleyip kusur aradığı için söyleyeceği şey bulur!!!

hem bana asosyalsin pasifsin utangaçsın girişken değilsin kimseyle iletişime geçemiyorsun diyor hem de büyük bir zevkle kendi akrabalarımla bile konuşmama mani olmak için yırtınıyor!!! hatta bazen benim yaşadığım olaya o öyle değil diye atlayarak kendi anlatmak istiyor. benim yaşadığım şeyi benim tanıdığım birini benden daha iyi biliyor!! hiç bölemediyse sonra evde intikamını almak istercesine bende kusur aramalara başlıyor! anneme göre her konuşmam yanlış!!!

---------------------

ha neyse daha tam dönemeden annemin ah sesiyle yere kapaklanması bir oldu!
bu durumda da beklentisi hareket eden otobüsün içinde ellerim dolu olsa bile bir yere tutunmadan tek elimde 67 kiloluk annemi hoooop diye kaldırıp istediği yere koymam!!! o an tuhaf ve sakat hareketler yapmışım belimi kolumu sakatlamışım götüm göğsüm açılmış gözüm çıkmış hiiiiiç dert değil!!!
niye kalkıyorsun otursaydın diyorum efendim beğenmemiş yerini!!!! sevdiği yer değilmiş adam olsaymışım sevdiği yeri ayarlasaymışım!!! sevdiğim dediği yerde bile mızmızlanır durur. hem orada çok yaşlı çantalar da yaşıyan bir çift vardı onları mı kaldırsaydım yani terbiyesiz gibi!!!

 anneciği rahat etsin diye öleceğim ve öldüreceğim bile böyle fantastik bir diyarda. beni cinayete manipüle eder gibi şu aralar yazlıktaki evinin önünü çok karışık ve pis bırakan komşumuz hakkında cinayet fantezileri yazarak geberse keşke, böyle karının boğazını kesivereceksin gibisinden konuşmalar içinde!!! çok da bilir iyilik!!! bir sürü saçmalığa sakatlanmama bile sebep oldu bir gün olsun pişman değil ve özür dilemedi. 5 sene oldu hala kolum sorunlu mesela ama umurunda değil; gevşek gevşek oturup bakıyor ve burun kıvırıyor!!!
kendinin suçlanmasına da hiç dayanamaz hemen sana bir kaç kusurunu sıralayıp yağ gibi üste çıkmaya çalışır. o kadar da kusurlar yanlışlar abidesiyim ki düzgün doğru bir cümle kuramıyorum anneme göre!!!

--------------------

tabi ablamın annemin rahatını sağlamak gibi bir görevi yok hiç. o evli yoğun çalışan meşgul ve özgür bir insan!!! beraber gezerken bile mesela alıp başını gidebilir arkasına bakmadan ama ben annemi bırakmamak zorundayım.
iyice beceriksiz sarsak ve sakar bir hale geldiği için çocuk gibi uyarmazsam bir yerden sakatlanmadan dönemiyor! sürekli annecim önüne bak annecim dikkat et annecim sağa dikkat et falan gibi uyarmak, koluna girip çekiştirmek, tutmak ve kollamak zorundayım. yoksa ya düşüyor ya birine bir yere falan çarpıyor muhakkak o günü mahvedecek bir şey yaratıyor!!
bir gün almış başını bodoslama yürüyor. böyle eskisi gibi hızlı değilim dese de kendinin yeterince farkında değil; dengesiz ve görmüyor mu idrak mı etmiyor bilmiyorum. bodoslama bir motorun üstüne yürüyor.
park etmiş kocaman bir motor. koluna girip durdurup motor var deyince de ben motoru düşünüyor oluyorum kim takarmış motoru sikermiş motoru!!! ulan çarparsan düşer düşer! düşsünmüş beter olsun gebersinmiş!!!!! kim sikermiş motoru! nefret ediyormuş motordan nefret gebersinmiş hepsi!!!

nooldu çok iyi çok vicdanlı bir insandın motorlular gebersin diye beddua ediyorsun ya????????

motor üstüne düşer diye durduruyorum ben; kim bilir kaç kilo o koca motor; altında kalıp kemikleri un ufak olsun istiyor herhalde? hiç aklına bile gelmiyor görmüyor bile oysa!! bunun vurgulanmasından da nefret ediyor; o zaman sen berbat bir insansın!!! bırakayım da altında kalsın madem ama sonra ceremesini eşşek gibi çekecek olan da benim başkası değil!

ablam bu sürekli annecim dikkat et diye uyarmalarıma bir anlam veremiyor. o kadar zeki ve anlayışlı olmasına rağmen!!!! hiç tanımıyor bilmiyor ki? evde misafir ya da turist gibi yeni tanışıyormuşuzcasına habersiz salak laflar ediyor. annemin ayağındaki ağrıyı bile daha yeni öğrendi mesela!!! fizik tedaviye gidiyoruz kaç kere dedik ama bir kulağından giriyor telefonde he hı deyip geçiştiriyor annesini nasıl haberi olsun!!! ve annem ona bilmiyordum haberim yoktu deyince hiç kızamıyor. oysa en az 5 kere yakınmıştır telefonda!! ama ben 60 yıl önce yaşadığı bir şeyi unutmuş olsam dünyanın en kötü insanı en berbat evladıyım! ablam daha geçen ayki ayak ağrını bile hatırlamıyor ama dünyanın en şahane insanı oluyor!!!

bırak nazlı!! istediği gibi yürüsüüüüün ne karışıyorsun????????????

nerden bilsin mesela geçen sene bir ayağını burktu diye bana 3 ay kapris yaptı. tuvalete bile bana asılarak o kocaman kalçasının 67 kiloya çıkmış gövdesinin ağırlığı altında ezile ezile götürdüm bir yerlere. tabi ki gene yaranamadım. annemin hayaline göre kucağıma alıp taşımalıyım basamıyor ayağının üstüneeee!!!! demez ki bu kız 67 kiloyu nasıl taşısın ya da ya beli sakatlanırsa! neden böyle bir sorunsalı olsun ki!!??????????
sadece bu da değil; psikolojik olarak da sonuna kadar abanır sen ne hale gelirsen gel onun konuşup eleştririp rahatlaması önemli. sen şiş moralin bozulsun özgüvenin olmasın ne önemi vardır. bunu görmek istemez hele söylemene asla katlanamaz eşşek gibi çekeceksin. aylarca her akşam tv izlerken kaprislerini söylenmelerini eski dosyaları açıp açıp küfretmelerini ne kadar olumsuzluk varsa sıralamasını dinledim durdum. sırf kendi sakarlığı yüzünden ayağı burkuldu diye beraber geberecektik kurtulacaktık mesela!!! ve ayağını burktuğu sırada ben yoktum bile ama gene benim suçum neden yoktum!!!!

senelerce kadınlar çalışıp maaş para vb sahibi olmalı diye nutuklar attı, bizi okuyup çalışıp kendi ayakları üzerinde duran kadınlar olmak için yetiştidi; senelerce atanamıyorum diye beni iğneledi durdu ama düzenli bir işim olduğuna sevineceğine kıskanıyor ve okul yansın yıkılsın kapatılsın diye dua ediyor ve beni kendini yalnız bırakmakla suçluyor! ama sırf bu gıcık eve dönmemek için 20 yaşında evlenen ablamın asla bir nebze dahi annemi yalnız bırakmaktan suçluluğu yok!!!

-----------------






















13.09.2018

huzurlu bir güne tamamen karşı annem.
sessiz sakin huzurlu bir gün yasak. her gün yeni bir olumsuzluk bulmak yaratmak zorunda! hani haftalık aylık yıllık senelerce süren ve hatırlanıp hatırlanıp nefret edilip sinirlenilip tansiyonu çıkartmalıklar da var. ama yetmez.
her şeye doyar olumsuzluğa nefrete kine doymuyor.
nefret edilecek bir kişi, bir şey, hatırlanıp sinirlenilecek bir durum olmadan yaşayamıyor.

sonra da insanların kendisini tansiyon hastası ettiğini iddia ederek sövmeler söylenmeler beddualar geliyor.

hani derler ya olumsuz şeylere odaklanma, algıda seçiciliğini kontrol etmeyi öğren, modunu düşürmemek için görmezden gel falan. böyle şeyler duyduğu zaman da sinirleniyor çünkü karşı bunlara da.

her gün olumsuz yeni bir şey olmazsa yenilerini bulamazsa eskileri anarak söver sayar beddua eder: kadının varoluş nedeni olumsuzluk bulmak yaratmak yaşamak ve bana da yaşatmak.
mesela bir olayda ben istediği kadar etkilenmemişsem de rahatsız oluyor.

demiyor ki iyi benim kadar 'duyarlı' değil, benim gibi yorulmaz üzülmez tansiyon hastası olmaz. kızım için iyi aslında.

neden öyle desin????????????????????????????? kendine olan şey neden bana olmasında rahat huzurlu mutlu bir insan mı olayım???????

bven de huzursuz olayım ben de uyuyamamyayım beim de midem hazmetmesin ben de huzursuz endişeli asık suratlı olayım!!!!!!!!!!!!!!!!

ne yani mutlu huzurlu sakin ve sağlıklı mı olacaktım?

mesela müzik dinlerken, radyoda nihat'la sivrisinek'i dinlerken ya da internette bir şeye bakarken gülümsüyorsam buna acayip bozuluyor!!!!!!!!!!!! ki düşünün bir yerden mutlu gelmişsem memnun döneceğimi bildiği için nasıl karşılıyor beni evde!!!
ben dışardan mutlu dönmüşüm evde sinirinden tansiyonu çıkmış bağıra çağıra aynı şeyleri söyleyip beddualar eden bütün evi kahvehane gibi dumanaltı etmiş bir anne buluyorum!!!!

bir de bazen; senin miden ağrımadı mı
senin miden hazmetti mi gibi sorguya çekilirim. neden ben sinirlenmemişim!!! neden ben tepki vermemişim. yeterince üzülmemişim işte kendisi daha duygusal daha hassas bir insanmış!!

yani hiç bir sakıncası yok; kat komşumuz kapısının önünü pis ve dağınık bırakıyor diye sinirlendiğim için tansiyonum çıksın midem ağrısın uyuyamayıp hasta olayım!!!

yani istediği bir yere eğlenmek için gidiyorsam bir huzursuzk bir suçlulukla memnun olmaya değil olmamaya odaklanıp eve mutsuz döneyim!!!! mesela sinemada filmi izlemeye dalmak yerine etrafın benim dikkatimi dağıttığını düşünerek sürekli onları düşünüp filmi izleyemeyeyim.
alışverişe çıkmışsam koca götüme yaşıma güdük boyuma hiç birşeyin yakışmayacağını, kumaşların kalitesizliği ve pahalılığı düşünerek alamayayım eve memnun dönemeyeyim!!

bir yerden memnun dönmüşsem; iyi miydi bari eğlendin mi bari diye sorar. aslında beklentisi eğlendim iyi ama şunlar şunlar kötü oldu çok sinirim bozuldu diye olumsuzlukları anlatmam!!! böyle yaparsam oh içi rahatlıyor susuyor??????????????

hiç bir şey bulamazsa 50 sene önceki olayı hatırlayıp yeni olmuş gibi anlatıp defalarca kendi tansiyonunu çıkarırken benimkisi de çıksın istiyor!! sen de ölç senin çıkmamış mı?

tabi bu davranışları da yüzüne vurulmayacak hiç?

benim de mi çıksın? benim de mi midem hazmetmesin? ben de mi uyuyamayayım? demeyeceksin.


tabi kendisi çok aşırı duyarlı duygusal bir insan çok hassas aynı zamanda. hiç kimse kendisi kadar olamaz. aynı zamanda aşırı zeki aşırı mantıklı ve vicdanlı.


hani hep yazarım ya her gezi, yolculuk gibi bir yerden dönerken en azından bir kavga çıkartmazsa rahat edemez diye. benimle çıkartırdı eskiden baktı numaralarını yemiyorum taksici, dolmuşçu, muavin, garson, bilmem nerde çalışan biriyle falan çıkarıyor. hani her zaman haksız değil ama büyütülmeyecek uzatılmayacak şeyleri uzatıp sonra tansiyonunun çıkmasına sebep olmaktan hoşlanıyor. böyle durumlarda birinin mantıklı ve soğukkanlı kalması şart oluyor. çünkü aksi halde iş büyüyecek ya da o durum daha uzayacak; ne yani ikimizde yüksek tansiyondan eli ayağı tutmaz olalım çantalar çalınsın yürüyemeyelim otobüsü vb kaçıralım, millete rezil olmanın yanında bir de elden ayaktan düşüp muhtaç hale mi gelelim?

ama tabi çok çok inanılmaz mantıklı bir insan olduğu için kızım sakin kalsın da ortalığı beni toplasın demez; sen niye seslenmesin sen niye uyudun sen niye öyle oldun ya da olmadın diye sorguya çeker ve asla yetmez ona. sen sinirinden inme geçir mesela; yamul; demez ki yazık oldu benim yüzümden mi: yamulup kaldın der!!!
ha bir de sen sinirimi bozdun uyuyamadım ya da midem ağrıdı tansiyonum benim de çıktı diyemezsin!!!! çıksın beter ol ama anneni meshul tutma ya da sakin kalmasını söyleme!!!

-------------------------------------------------


mesela bu nefret temalı günlerinde gece ben yatağa gidinceye kadar nefret kusmaya devam ediyor, hatta yattığı yerden devam ediyor; uyuyacağım yeter dersen de söylenmelerle: bu halde uyuyacakmış duyarsız!diyor.

kendisi çok duyarlı belli ben bir şeyden rahatsız olmuşsam canı sıkılıyor ve beni huysuzlukla suçluyor. kendisi bin türlü bahaneyle 3 kere masa değiştirir bir kafede mızmızlanır duru ama ben sigara dumanı bana geliyor demişsem dünyanın en gıcık insanı olarak anneciğimin asabını bozmuş kötü evladıyım!! çek ciğerine bedava kanser ihtimali işte!!
sen de intikam için kendi yaptığı huysuzlukları hatırlatırsan da annene haksızsın demiş varsayıyor efem!!! ama ben her zaman haksıznım!!

toplaşın sigaraları içip içip bana üfleyin kanser edip gebertin de rahatlasın annem!!!

radyoda dinlediğim şeye gülümsememe memnun olmuyor kadın yaa!!!

tabi ki ablama öyle değil!!!! aaa onu huzursuz etmeye hakkımız yok!!!!!!!!!!!!

mesela işte ya da sitede olan bir olumsuzluğu anlatmayayım ablama ay huzursuz olacak ne hakkımız var????? az anlatılır! çok değil. o meşgul ve değerli bir insan benim gibi mi????????????

------------------------------

madem o kadar duyarlıydın senelerce ne alrjiler ne sivilcelenmeler yaşadım umrunda oldu mu? anca şikayet ettin. bukmış hapşurmamdan hep irkiliyormuş, çirkin hapşuruyormuşum!!!
bir kere olsun doktora götürdün mü bu niye bu kadar çok hapşuruyor diye?
ya da niye bu bukadar sivilceli diye. anca şikayet eder.
yok görüntüsü çirkinmiş usanmış iğrenmiş tiksinmiş mikrop saçıyormuşum?

sürekli yedirdiği aburcuburun etkisini kabul etmiyor ama. tamama kendisi de yiyemediği için aşırı yağlı yapmazdı ama baharatlı şekerli olurdu. sürekli burnuma baharatlı şekerli şeyleri dayar dururdu. hele bir yeme!!! senden daha kötüsü yok. seri katiller bile daha iyidir!!
doktor yeme sivilceye sebep olur diyor dersin kabul etmez; kendisi doğurmş doktor ne bilecekmiş!!

o kadar hapşuruk da kullandığı aşırı temizlik ürünleri ve deterjanlardandı belki!!

---

bir de şimdi demez mi yeni aile olanlar için falan bilinçsizler çocuğun önüne aburcubur veriyorlar ne kadar katkı maddeli zararlı şişko olacak kanser olacak; aldıkları oyuncaklar da kullandıkları deterjanar da çok zararlıymış çok bilinçsizlermiş!!!!!!!!!!!!!!!

80ler 90lar şimdiki kadar katkı maddeli kanserojen maddeli değildi belki ama ben maruz kalmamışım sanki hiç?????????? kendisi çok bilinçli.

mesela cildiyeci diyor ki annem de benimle gelmişti; kola fanta asitli içecek, yağlı kızartmalar, şarküteri, kuru yemiş tüketme diye; annem havalara bakıyor!! ve ardından inadına inadına bir süredir azalttığı pasta çörek börekleri arttırıp arttırıp önüme getiriyor. hatta çerez sevmez özellikle alıp akşam yememizi istiyor.

doktor yeme dedi sivilce yaparmış deyince bir nefret bakışı var ki!! ye sen ne bilecek o beslenemezsin yoksa!!
sonra sivilcem çıkınca bakıp bakıp iğreniyorum deme ama!!

------------------------

o kadar çocuk gibi bir inadı var ki; bana zararı olacak bir şeyi bile tüketmeme razı inadından.
mesela toz şekeri hayatımdan çıkartmaya çalışıyorum senelerdir; bin kere de söylesen gene yiyeyim diye uğraşıp duruyor!!!

öyle yumuşaklıktan anlamaz. çocuk gibi inatçı huysuz bencil ve gıcık ve de arsız. muhakkak ciddi bir ders vermek küstürmek gerek yoksa anlamaz.
hala bazen deniyor; çayıma şeker atıyor!! sanıyor ki araya gitmesin diye içeceğim; gidip döküveriyorum!!!

böyle garip komik saçma bir inadı=takıntısı var. muhakkak yedirecek o şekeri!!! anlamaz laftan. arsız. gerçekten.

kilo vermeye çalıştığımda, birşeyleri yememeye çalıştığımda inadıma karşımda bulurum; e sen diyorsun koca götlüsün zayıflamaya çalışıyorum işte!!!
tam rejime girersin ev baklava börek pasta çörek kaynıyor!!! hem benim irademi zorlamk hem eleştirmek istiyor yani.

kararlı ve sert olmazsan o beynine girmez. bir süre sonra o aldığı ya da yaptığı yiyecekler eskir çöp olursa anca ders alır!!
ki o da sonsuza kadar değil. ara ara seni denemelere zorlamalara devam eder!!

ne yani hiç mi yemeyecekmişim hayatın ne zevki varmış o zaman?????????????????? sen ki müzik dinlemekten bile zevk almamdan hoşlanmıyorsun iyi işte tatsız tuzzsz yiyeyim ondan da zevk almayayım daha ne istiyorsun????????????

böyle komik bir hayal dünyasında; çok yiyeyim ama ne sivilcem çıksın hormonlarım bozulsun ne kilo alayım? hem çalışayım ama kendi evimin işi yetmez gibi bir de ona buna temizliğe gideyim, annemle senkronize hastalanayım ama şikayet etmeyeyim; hem çalışayım hem annemi evi hiç yalnız bırakmayayım; evleneyim ama ama koca ortada olmasın annemi ihmal etmeyeyim????????????????


--------------------

mesela başım ağrıyor diyorum inadıma inadıma gürültü yapıyor; anca tersleyip azarlayıp küstürürsem sessziz. halbuki odama çekilirken de cevap alıncaya kadar tembihliyorum ha!!! illa özellikle mi yapıyorsun daha beter mi olayım istiyorsun diye eleştirmem lazım!! illa azarlayıp suçlayacağım!!! anlamaz arsızca inadına gibi yapmayacağı şeyi bile yapası tutar.

mesela başım dönerken bile israrla pazara gidelim diyor; jnormal söylememden anlamaz bağırıp azarlayacağım da anca susacak!!! bir de bunu tenkit eder! bağırdın bana azarladın çocuk gibi. kaşınıyorsun!!!! 3 kere başım dönüyor gidemem pazara dedim daha hala 15 dakikaya bir gelip istiyor!!!!pazara gideliim!!!

her zaman her konuda böyle tabi!!
ama yapmasını istemediğim şeylerde böyle anlamaz vurdum duymaz inat!!

mesela desem ki yorgun değilken bir ara biraz börek yapsan, kek yapsan, çorba yapsan vb de yesek!!! yap dediğim şeyi yapar; mesele yapmasını istemediğim şeyleri inadıma yapmak istemesi!!!


--------------------

mesela bazen beraber alışverişe gidip hiç bir şeyi beğenmeyip almayıp söylenerek dönüyoruz; annemden mutlusu yok!!!!! tabi ki benim onun kadar beğenmemeye, eleştirmeye, şikayet etmeye, söylenmeye hakkım yok!!!! ama memnuniyetsiz dönmüşsem ohhhh içi pek rahat. eğlenmiş memnun olmuş oluyor neredeyse.... tabi annemin memnuniyeti şarkılar söylemek gülmek falan değil daha da devam etmek olumsuz konuşmalara ama daha hafife alarak; zamanla öğrenip ayırt ediyor insan!!!

7.09.2018

çok duyarlılar yaa.

bir yere gidiyoruz ablam annem ben. ablam olunca ona ne kadar şahane olduğunu kanıtlamak için rollere bürünürken o kadar kapris yapamıyor. aa tabi dinlenmeye eğlenmeye gelmiş yavrusunu sıkmaya yormaya ne hakkı var!!!!!!!!!!!
beni böyle haklı görmez hiç ama.

mesela bir gün işten gelmişim bir de aniden markete gideceğiz diye tutturmuş hatta apartmanın girişine inmiş hiç benim eve çıkmamı istemiyor hemen gidecekmişiz servis bizi bıraksınmış!!
bu kız yorgun mudur susamış mıdır elini yüzünü yıkamak ister eşyalarını taşımasın evde bıraksın aç mıdır çişi gelmiş midir diye düşünmez!!
hemen çıkmak ister. evde otur otur sıkılmışmış!!
ben asla yorgun olamam asla bir ihtiyacım olamaz.
seni asla düşünmeden hareket eden emrivaki yapan hadi onu geçtim ne bir teşekkür bir minnet ne bir güler yüz güzel bir laf söyler; sürekli ister talep eder sürekli surat asıp eleştirecek şey arar; seni bir robot bir köle gibi kullanmaktan keyif alır! ağzından güzel laf çıkmaz, sürekli endişe sürekli eleştiri olumsuz konuşma burun kıvırmalar kaprisler mantıksız istekler!!
nasıl güleryüzlü olumlu ve anlayışlı olursun da münakaşa çıkmaz. seni zerre anlamayan düşünmeyen biriyle?
zar zor laf anlatırım hemen evden çıkıp dışarda bekleme, insaf bir tuvalete gideyim bir su içeyim bari diye!!! azarlatır kendiini yoksa anlamıyor. elini versen kolnu kaptırırsın.
bir bakmışsın o yorgunlukla o elindeki çantalarınl saatlerce anneni eğlendirmeye çalışmaktasın ve asla memnun değil sürekli söyleiyor, beğenmiyor ve sürekli de sitiyor ve bir bakmışsın susamış, çişin gelmiş, yorgun ve elindeki çantalar yetmezmiş gibi saatlerce sebze reyonunda ayakta dikilmektesin ve sonra bir de bu yükleri taşımaktasın.
hatta taksiyi sen çağırırsın herşeyi sen yaparsın, sen taşırsın ve yayvan yayvan sana der ki -apartmanın kapılarını sen elin kolun doluyken abuk subuk kendini yoracak ya da sakatlayacak hareketler yaparken;

"komşulara da kapıyı aç kapıda kalakalmışlar yazık bak işaret ediyor, cıkcıkcık hadi nazlı yazık bütün gün çalışıp yorulmuşlar eve gelmişler kapılar açılmıyor!!"

asla seni görmez ve hak vermez. sen ancak çok yakınır çok anlatısan o da sıkıla surat asıp burun kıvırıp kendiyle kıyaslayarak dilinin ucuyla hak verir! çok abartmışımdır çok uzatmışımdır anladık!!!!

ama yorgun yorgun elimde eşyalarla saatlerce markette dolanıp seni eğlemeye çalışmışım ellimde 15 kiloluk poşetlerle kapılar açmışım hala bana hizmetçileriymişim gibi ona buna kapı açtırtmak ister. hem de onlara acır kıyamaz ama beni gözü bile görmez.

ben nerden geliyorum lunaparktan mı dersen mesela.

ben de çok yorgunum ama bana kapı açan yok beni düşünen yok demek istemektesindir ama annem aşırı zekasıyla bunu anlayamaz ve belek belek suratına bakar!!! hatta bugün çocuklarla lunaparka gittiğini zanneder!!!

çok anlayışlılar çok düşünceli çok vicdanlılar yaa..............
---------

ablama o kadar kapris yapamıyor ama ablam utanmadan bir de sıkılıp bana yıkmaya da çalışıyornanneciğini. mesela geçen kış bize geldiğinde 1 gece arkadaşımda kaldım, ohh kız partisi yaptık, bir gün de migrenimden yataklara düştüm; bana acıyacağına sıkıldığını ima edip beni annesiyle ilgilenmemekle suçluyor utanmaz arsız anası kılıklı!! ulan yılın 363 günü 24 saati beraberiz. işteyken bile tenefüslerimi anneme ayırıtorum ayağına nasır kremini ben sürüyorum, doktora ben götürüyorum, her gün çenesini çeken de benim 2 gün dayanamıyormusun anacığına!
hani benden daha çok seviyor benden daha çok düşünüyordun? benden daha iyi anlaşıyor benden daha iyi bir evlattın ya ne oldu?
kulak damlasını damlatmak istemiyorsun, tansiyonunu ölçmek sitemiyorsun!!

-----

ha bir yere gidiyoruz ve oturduğum yer elbette en kötü manzaralısı her zaman aban bu layık görülür; çoğu zaman duvara ya da tuvalete bakan yer bana kalır ve şikayet etmeye asla hakkım yoktur o zaman tadlarını kaçıran huysuz bir insan oluyorum. ama kendileri her türlü şikayeti mızmızlığı yapabilirler çünkü her zaman haklılar.
nasıl tartışma çıkmasın bu insanlarla acaba!!!

sigara dumanı geliyor birinden, rahatsız olup yer değiştirmek istiyorum ama ah tabi canım mı diyecekler?

burada oturmayalım sigara içiyorlar.
içerlerse içsinler bize ne ki?
e dumanı bana geliyor!!
ee??????????? boş ve huysuz bakışlar.

ben senin için kırk yere yer değiştiriyorum, dondurmam eriyor kahvem soğuyor ama sen kılını kıpırdatmak istemiyorsun. üstelik senin gerekçen huysuzluk sebepli benim ki sigara.

daha önce de böyle bir sahne olmuştu o zaman surat asacaklarına gülüşmüşlerdi dünürler vardı çünkü.
ben de kendileri bir şeyden rahatsız olduğu zaman yer yerinden oynasın diye isyan ederler ben bir şeyden rahatsız olsam gülerler demiştim.

--------------------------

mesela geçende de baş dönmem tutmuş yatıyorum halim yok kalkacak. kapı çalıyor.
hayret ablam lütfetmiş açıyor. aidat toplamaya bir genç göndermişler. ablam mesela çıkartıp 100 lira veremiyor mu? yoo annesini çağırıyor. annem gidiyor sanki bu kadar sesi hiç duymamış gibi bir daha soruyor çocuğa ne var diye. aidatmış. tabi 2. sorması da var.
çocuk aidat için gelmiştim teyze diyor.
annem ne aidatı apartman mı? diyor. başka ne aidatı olabilir ki?
evet diyor çocuk.
annem bu ayın mı? diye soruyor. yok 200 yıl sonrasının!!!!
bir süre sessizlikten sonra annem de bana sesleniyor nazlııııııııııııııı!!
ya biriniz de çıkarıp veremiyor mu parayı? bu kadar mı paranız yok?

içerden sesleniyorum siz verin iştee diye. homurdanıyorlar efendim!!! başım dönüyor kalkmayayım siz verin iştee!!
homurdanıyorlar nerede bilmiyorlarmış.
bir endişe bir telaş aptalcasına.
ya madem kendiniz vermeyi akıl edemiyorsunuz yarın gel desenize çocuğa.

ama hayır onun yerine başı döndüğü için yatması gereken zorlukla kalkan nazlı'yı kaldırın yerinden.
bir de üstüle aptal aptal bakın suratına!!

çocuk sonra geleyim ben deyince göndermeyin hem de nazlıı eşşek gibi kalksın hep yatıyor zaten!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


6.09.2018

bir yere gittiğimizde sanki huysuz 8-9 yaşlarında bir çocuğum varmış gibi hareket etmem gerekiyor. başka insanlarda görüyorum bende aynılarını yapıyorum ama benim karşımdaki çocuk değil.
ve yaşlandıkça insanların yumuşadığı zannedilir annem daha beter huysuz uyumsuz mızıkçı şikayetçi ve dırdırcı, daha olumsuz daha geveze daha çatacak yer arayan, daha da karamsar ve sanki kendi ve benim için bir daha asla 1 salise bile mutluluk ve keyif duymayacağımıza yemin etmişçesine kaprisli, daha da saçmalarcasına endişeli...
takside toplu taşımada bir kafede sürekli şikayet halinde; herşeyden nefret ediyor!! en az 2 kere yer değiştirmezse olmuyor!!
bu yüzden defalarca başına kazalar geldi ama küçük gıcık huysuz yerinde duramayan ama beceriksiz de olan bir çocuk gibi asla ders almıyor!!
toplu taşımalarda defalarca yere düştü, defalarca düşmemek için saçma sapan yerlere tutunmaya kalktı. kendini ve ya beni ne duruma düşürdüğünü önemsemez devam eder arsızlık var bir çeşit.

geçende bir dolmuşta acele ediyor ; daha inmemize 1 durak var sabırsızlanıyor bir ale bir acaele.

daha zaman var otur kalkma anne düşersin falan diyorum ama yerinde duramıyor. oysa eskisi kadar dengeli becerikli güçlü falan olmadığını da kendisi de dile getiriyor ama benden bile duymaya tahammülü yok o zaman inatlaşıyor.
evet yaşlandıkça çocuk gibi inatlaştı; dikkat et yapma dediğin şeyleri inadına yapıyor sanki.
kaç defa kalma otur tam dursun da diyorum sanki çok güçlü ve becerikmişcesine erkenden hareketleniyor, sonra şöför fren yapınca dengesi bozuluyor.
bu seferde kafasını direğe vurdu tabi!!!

defalarca yerlere serildi, defalarca düşecek oldu bana sakat hareketler yaptırdı, bana tutunmaya kalktı saçma sapan şekilde hangisini saysam?
at kuyruğu yaptığı saçıma yapışıp asılmışlığı var ki geriden saçın çekilinde boynun bile kırılabilir asılan 12 kiloluk bir çocuk değil ki!!
boynuma doladığım atkıya asıldı bir türlü bırakmadı, eli kenetleniyor bu durumda sanki.
ya da eli ahtapotun kolları gibi oluyor ne bulursa yapışıyor.
bütün sırtımı tırmalayarak şortuma asılıp aşağı mı çekmedi, omzumu tırmalayarak bluzumun askısına mı asılıp memelerimi neredeyse açmadı!!
bana çarpıp sarılı kayıp belime mi asılmadı 60 kiloluk gövdesiyle.
tabi defalarca koluma asıldı abandı.
kaç kere üzerime düştü bir keresinde yer değiştirirken dengesini kaybedip bana kafa attı!!!

sen sakatlanır mısın memen açılır da rezil mi olursun hiç dert değil!!! kalkma işte yerinden otur!!

bir şeye binerken çocuğumu yerleştirir gibi iyice yerleştirtmem lazım annemi. aynı çocuk davranışlarında inatla!!
bir de illa ben ödeyecem parasını!! otur işte! yok illa sallanacak düşecek olacak!!!

tabi ki başkalarının üstüne düşmüşlüğü, kucağına çıkmışlığı, ayağına basmışlığı var ama bunlar hep benim suçum!!!
e ben sana kalkma otur diyorum parasını ben verecem diye inat edip düşen sensin!!!

bir kafede de ; 2 kere en az yer değiştirilir. bu arada dondurman erir kahven soğur sonra da şikayet eder soğumuş bu diye!!!

asla rahat etmemek ve ettirmemek için yemin etmiş sanki.
hangi birini sayayım ki herşeyden şikayetçi. masayı beğenmez sandalyeyi beğenmez yeri beğenmez ya çok esiyordur üşüteceğizdir ya hiç emiyordur terlemiştir ya gürültü vardır ya güneş gelmiştir; bulamayacağı bir olumsuzluk yok!!! ben de sürekli sussun diye çabalarım memnun olsun diye ama asla yaranamamk bir yana 1 kupa kahveyi tadına vararak içememişimdir!
napar eder boğazıma dizer zıkkım edince rahatlar...

başkalarının moralini bozar enerjisini düşürür akıl almaz sebepler bularak olumsuz konuşarak olmadı eski defterleri açarak; ne halin ne enerjin kalır ağzının tadi bile kaçar ama tam rahatlayacağın zaman yenisini bulur; artık sen bezmişsin bitmişsindir ve sana pişkince dönerek suratsız olduğunu söyler!!!!

senin gibi bir insanla gülmek mümkün mü ki???????????????????????????
hiç bir şeyi komik bulmaz herşeyden gıcık kapar ve olumsuzluk çıkarır durur!! çok gülersen de kaş göz eder laf sokar susturur!!! çok konuşursan da!!


asla öğrenilemeyen şeyler

yani sebzelerin meyvelerin falan ne faydaları olduğunu, bilmem ne çayının bilmem nereye iyi geldiği gibi şeyleri, asla yapmayacağı yemek tariflerini öğreniveriyor ama 12--13 senedir kullandığımız basit, dijital tansiyon aletini asla!!
teknolojiyle ilgili şeyleri öğrenmeyi reddesiş halinde.
sadece mecburen 1990larda öğrendiği televizyon, fırın, ocak gibi şeyler ona yetiyor. klimanın basit kumandasının sadece açma kapama tuşunu dahi öğrenmiyor.
hatta şehirdeki evden yazlığı, yazlıktan eve her geçişte ocağı, fırını ve hatta televizyonun bile nasıl çalıştığını baştan göstermem gerekiyor. 2 ayda unutulur mu hadi yazlıktakileri unuttun?

bir de demez mi başkalarına yeniliğe çok açığım meraklıyım diye!!!
evdeki herhangi birşeyi mecburen değiştirmek zorunda kalsak inanılmaz bir direnç ve reddediş gösteriyor.
bir çamaşır makinesi bozuldu 2 sene bana elde çamaşır yıkattı, bir güneş enerjisi bozuldu senelerce dışarıdan su ısıtıp zar zor işkence gibi banyo yaptık.

sadece maddi olarak zorlaması değildi mesele çok şükür taksitle alacak paramız olurdu. mesele annemin yenilikten yeni makinelerden hoşlanmaması!!
ona göre 1 kere evlenilir 1 kere beyaz eşya alınır falan! ömrün boyunca yetmeyecekse bir alet küseceksin ve bir daha asla almayacaksın!!

ya onu bırak duş başlığının ayarını dahi unutuyor!! ama 55 yıllık aşırı detaylı anılarını, kıyafetlerini, hangi eşyanın ya da kıyafetin nerden nasıl kaç paraya alındığı gibi hikayelerini çok fazla bile hatırlıyor!
duş başlıklarının musluktan mı başlıktan mı su akmasını ayarlayacağın bir aksamı yok mu adı neyse onun işte; onu anlayamıyor ayarlayamıyor çoğu zaman!! ben ayarlayıp bırakıyorum nasıl başarıyorsa olmuyor; banyonun içinde çıldırıyor.

hiç de böyle şeylere gülüp geçmez: büyütür de büyütür sinir krizleri geçirir hemen anneannendedebbabanbabaannen tamlamasına ve boktan anılarına bağlar, hayatının boktan olmasına sebep olmuşlar (hepsi öldü kurtuldun ama boktanlıktan sen kendini kurtarmak için ne yaptın???hiç. çabalamaz değiştirmez sadece şikayet eder, söylenir, sinirlenir, kendini hasta ederken sen de beter ol ister. aman kızın sinirleri sağlam sağlığı iyi diye memnun olmaz. benim de başım ağrısın benim de çıksın tansiyonum benim de bozulsun midem ve uykularım!!!!)

13 senedir kullandığımız dijital tansiyon aletini asla öğrenemiyor. altı üstü bileğine takıp açma tuşuna basacaksın o da kırmızı, sonra ölç tuşuna basacaksın ölçecek, işin bitince aynı kırmızı tuşla kapatıp kaldıracaksın. ama bu kadarını dahi yapamıyor.

ama sorsan bir zeka küpüdür kendisi çok beceriklidir özellikle de benden daha zeki daha becerikli daha başarılı falandır. madem öyle 2 tuşa niye basamıyorsun?

hatta onu bırak bana getirip ölç dediği zaman sağ elinin üstünü uzatır!!! sol kola ve içe gelmesi gerektiğini dahi hatırlamaz. her seferinde diğer el derim; boş gözlerle bana bakar öbürünün üstünü zatır; içini çevrimen lazım derim hayretler içinde gene boş boş bakar!!!

bir gün ben işteyken tansiyonunun çıktığını fak etmiş, beni arıyor gel ölç diye. zaten 1 saatlik yol yani gelmemin imkanı var mı?
nasıl çıkmasın bütün gün kötülük, olumsuzluk düşünüyor! yeni bir şey bulamazsa eskileri düşünüyor. bütün gün kafasında kurup kurup biriktirip daha ben eve adım atar atmaz bana günün nasıldı falan bile sormadan; ben rutin işlerimi yaparken bile peşimde bir o yana bir buyana dolanarak biriktirdiği kötü düşünceler, fikirler, çıkarımları bana aktarıyor!!!

bu ezelden beri böyledir ve böyle karamsar şom ağızlı olumsuz biriyle yaşarsan nasıl güleryüzlü olabilirsin? bana suratsızsın der bir de pişkince. kendisi çok suratlı ya!!!
bir de hep bakşalarını suçlayıp böyle olmasının sebebini onlara bağlayıp; bütün güzel günlerindeki anılarında bile kötü şeyleri hatırlamasının suçunu onlara yıkar. onu bu hale getirmişler işte.

e beni de sen aynı hale getirdin!!! tabi ki asla kabul etmez.

hem evde sürekli kendinin hizmetinde bir robot gibi olayım ister; ne çalışayım ne kendim ne arkadaşlarımla çıkayım kimseyle görüşmeyeyim internetim bile olmasın. hem de bu gibi durumlarda asosyallikle yalnız kalmakla pasiflikle suçlar!!
yani yaranmanın imkanı yoktur anneme.

tut ki iyi bir şey dedi; saçın güzel olmuş gibi birşey. hemen arkasından iğnemeli bir laf gelir. çünkü bana bilemem ne saçı hiç yakışmıyormuş çünkü suratım ya da gözüm bilmem neymiş!!! kahkül portlek gözlerimin çirkinliğini gizlemiş. tabi bunların hepsinin üstü örtülü hali söyleniyor!!
bu gibi iyi laflar fazlaysa bil ki boktan ötesi bir şey yaptırmak istiyor sana!!!

neyse işten aradı beni, boş zamanımdı tam 20 dakika tansiyon aletini anlattım ama gene de yapamadı!!!!
bileğime girmiyor ki bu lanet amına koyduğum allah belasını versin sikeyim bilmem ne küfürler!!!!!

13 senedir cırtcırtlı ayarını görmemiş bile!!!?????????

nereden bilsinmiş o!!! 13 senedir tansiyonu ölçülen sen değil misin????????????????????????? ve dünyanın sayılı zeka küpü beceri ustası insanlarından?????? benim gibi bir kıt beyinliye nasıl olsun ihtiyacın!!!

bu kadar basit bir şeyi bile yapamıyor!!! ben de saatlerce telefonda laf anlatacak ya da hemen gelecekmişim!!!

senelrce kafamı ütüledi atanamadın işsizsin işsiz güçsüz boş işe yaramaz beceriksiz aşağılık biriymişim gibi laf sokup durdu!! vekil öğretmenlik gibi işleri beğenmeyif sokmalarına devam etti. ama düzenli iş bulunca da hiç memnun değil.

hani bu herşeyi yiyeyim ama asla kilo almayayım hayali gibi ütopik bir fantastik durum.

hem işi olsun çalışsın ama bütün zamanı kendine ait olsun kızının. hem evleneyim üstüste çocuk yapayım ama sürekli annemle lgileneyim. hem o hayal ettiği fantastik iştahla aşırı yemek yiyeyim hem 1 gram fazlam olmasın, hem çok sosyal olayım ama evden hiç çıkmayayım ve annemi asla ihmal etmeyeyim...................

-----------
başka bir asla ama asla öğrenemediği şey parfümlerin kullanım süreleri. asla beynine girmiyor.
diyelim heves ettik bir yerden parfüm aldık, ya da bazen ablam 2 tane alıp birini bize verir-ama tabi en pahalısından değildir orta halli!! ne yani bana la-mer krem mi alacaktı?_
parfümü aldığımız ilk zamanlar kullanmaya kıyamaz annem. hatta kendi kontrolünde olsun diye 'senin odana koyunca ben kullanamıyorum, bulamıyorum' diyerek kendi odasına koydurur. tamam ama ben ne zaman sıkmak istesem evin öbür köşesinde bile olsa anlar, sezer ve hiç olmadığı kadar hızlı olarak yetişip engeller kullanmamı.
hiç bir zaman yeri ve zamanı değildir, pahalıdır ve hemen bitmemelidir!
her yeltendiğimde yetişip engeller, hatta tam sıkacakken bir hınçla tırmalarak elimden kapar ve beni azarlar! şimdi yeri mi!! bitecek!!!!!!!!
hiç kullanmazsan unutursun tabi. sonra kendisi de ben de bir parfümün varlığını unuturuz. aradan zaman geçer ve annem birden anımsar. bu kez de endişeyle, öfkeyle bana sıktırmaya kıyamadığı parfümü dolaplara ve tuvalete sıkarak bitirmeye çalışır.
ve bana kullanmıyorsun ki diye tersleyerek konuşur!!!
hatta bazen ben geç farkederim parfüm yarılanmıştır bile, hemen bana hiç kullanmıyorsun ki eskiyecek bitsin diye sıkıyorum boktan parfümünü! der!!
bir de ben kullanmama müsade etmiyorsun ki her seferinde elimden çekip alıyorsun, mağazadan aldığımızdan beri bir kere bile koklamadım deyince asla inanmaz ve benim hep kullanmayı unuttuğumu benim yüzümden paramızın çarçur olduğunu, parfümün eskidiğini, çöp olum doluyken atılacağına tıvalete sıktığını iddia eder!!!!

parfümün kullanım ömrü 3 yıl anne!! daha 1 sene bile olmadı alalı!!!
aaaa hiç bilmiyorduuuum!!!!

kimbilir belki 100 kere söylemişimdir ama nafile!!!

ben söyleyince inanmıyor ve anlamıyor nedense. bir başkası söylerse hemen kabulleniyor.
mesela bir yere gideceğiz toplu taşımayla; kolay bir yere; durağa gidiyoruz ve bineceğiz ama sadece bana inanmıyor muhakkak başka birine daha soracak!!
gitmiş bir gence soruyor bilmem nereye gider mi buradan dolmuş. çocuk doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyor belli ki Suriye'den gelmiş; "dolmuş bilmiyor yok minibüs dediler".

ayyy annem sinir krizleri geçirir gibi endişeleniyor telaşlanıyor anneme göre nazlı biliyor naslı gerizekalı nazlı yanlış söylemiş nazlı yüzünden buralara kadar yürüdük!
mesela kızım mı bilecek yoksa bu cahil dilimizi bile konuşamayan çocuk mu??? demez. başkalarına inanmaya çok hevesli.
zaten bu yüzden ben de desem dolmuşa 2 kere sormadan gideceği yeri binmez;bu yer sormalardan doalyı kaç kere düştü ama arsızca hala bana inanmıyor ve kendi sormaya kalkıyor. iyi de duysa bari! anlasa. şöförü duymuyor birine soruyor onu yanlış anlıyor telşlanıyor. duymaması sadece kulaklarının eskisi gibi olmamasından değil sürekli konuşmasından; şöföre soruyor ama konuşmaya devam ediyor adamın cevabını anlamıyor ki!!

4.09.2018

yani kendine her hangi bir aksi, kaba, kötü davranışı varsa, kendisini rahatsız eden bir davranışı varsa kişinin annem onu asla hoş görmez affetmez!! ölesiye nefret eder, beddualar, küfürler eder. aradan 50 yo-ıl geçse bile dün gibi hatırlayıp dün gibi sinirlenip dün gibi kendini hasta edecek kadar nefret eder.
asla unutmaz asla affetmez.
hatta unutmaya da affetmeye de karşı.

amaaaa benimle ilgiliyse öyle değil. anında unutur hoş görür affeder.
daha her seferinde kavga çıkarmasam bana küfreden ve zorla yarım ağızla kusura bakma diye lakayt konuşan karıyır her gördüğünde sarılıp öpecek koynuna sokacak!

ben kendine aksi davranmış birne selam bile verirse dünyanın en kötü kişisiyim! ama kendisi getirmiş balkona yaydırmış bana küfreden karıyı bir de hizmet etmemi bekliyor üstüne bir de perdelerini ben takacakmışım ben uzun boyluymuşum!!!!!

hani güdük necmiydim hani götüm yere yakındı hani kendisi 152lük boyuyla zamanının orta boylusuydu ama en azından benden uzun diye sevineceğine 163lik boyunmla zamanımın kısa boylusuydum nasıl uzadım birden!!

kendisi kendine 1 kere aksi davranan birinin bile gebermesini diler bana selam verdirtmezken kendi o karıyı koynuma sokacak oluyor!!

ya da zamanında bana kötülük etmiş, dedikodumu yapmış ve bunları kırk kere anlattıktan sonra anneme hala, o kızla karşılaşınca bir sevinç bir neşeyle sarılıp öpüyor bir de ben de ne kadar soğuk nevaleymişim niye sarılıp öpmüyormuşum kaç senelik arkadaşımı diye beni önünde eleştirmeye kalkıyor!!

ne oldu ççççoooooook duyarlıydın hani?
işine gelmeyince de bana anlatmadın der. dinlemez ki!!

nasıl dinlesin ki birini, sürekli ama hiç durmadan nefes almadan sanki konuşuyor!!
ve kendi her zaman haklı ama sen boşuna uzatıyor saçmalıyor oluyorsun!! kendisi 55 yıllık nefretini kusmaya hakkı var ama ben değil.
---------------------

çok anlayışlı bir insanmış mesela.

aklını bir ara forum'a gitmeyle bozmuştu. her gün forum'a gidip gezecektik ama hergün. gına geldi artık. benim iyiliğim içinmiş birisiyle tanışırım diye??????????? sen varken nasıl olacak o? sürekli zebellah gibi tepemde asık suratıla dolanıyor, kimle nasıl konuşayım. bir şey aldığın yerdeki çalışanla bile konuşturtmuyor, beden mi sorulacak bir ceketin annem beni susturup kendi soruyor, erkek çalışanla muhabbetim olmasın muhatap olmayayım, ee kimle nasıl tanışayım?
bir gün alacağım şey yukarda diye bir gençten rica etmiştim, alıp verirken dergiyi ben de çok severim bunu dedi annem anında o asık suratı ve sorgulayan gözleriyle tepemize dikilip hadi hadi dedi. ee kimle nasıl konuşayım konuşturtmuyor ki.

hadi onu bırak; diyelim sosyalleşmek için bir kursa gideceksin= hoop annem asık suratı ve sorgulayan endişeli gözleriyle orada bitiveriyor. yetmiyor hevesini de kırıyor ki devam etme.
zaten anneme göre evden de çıkmamalıyım. işte de tenefüste kendiyle konuşacağım. arkadaşlarla bir çay bile içmeyeceğim.
ama sonra da çevren arkadaşın olsun arayan soran çağıran olsun bekliyor. kimseyle sohbet etmez zaman ayırmazsan nasıl olacak bu?

spora yazıldım mesela zaten pek sevmiyorum; geldi bir de tepemde dikilip kaldı surat asrı dırdır etti.

yani hem sürekli burnunun dibinde emrine amade olayım hem de sıkılınca anrisosyalsin arkadaşın yok desin. bırakmıyorsun ki edineyim.

dünyayı hala 1960lardaki gibi sanıyor. biri annemle gezerken görüp beğenecek ki ben kendine göre dikkat çeken beğenilen biri değilim kendisi gibi - ve gelip isteyecek, evleneceğiz....???????????

romantik olduğundan değil geri kafalı, tutucu olduğundan böyle zannediyor.

zaten annemin benim evlenme hayalleri de garip; hiç birinde koca namına bir varlık yok. tüm gün temizlik ve anneme hizmet ediyorum, öyle kocamla arkadaşlık dostluk yemeklere gitmeler falan yok yani; ben sadece hizmet için varım: annem ne zaman ki gidip uyuyacak o zaman da  biz de uyuyana kadar bir kaç saat kocama hizmet edeceğim!!!

-------------------

bir de garip bir küsme huyu var.
hayır insanlara değil. elbette bir daha yüzünü görmemeye yemin ettiği, görüşmediği kimseler var ama asla da dilindden düşmez, binlerce kez anlatıp nefret eder.
esas küstüğü makineler, teknoloji.

seneler evvel, 1980lerde aldığı çaçaşır makinesi bozuldu diye sinir krizleri geçirip nefret ve beddualar eşliğinde bir daha asla ama sla ne pahasına olursa olsun çamaşır makinesi almayacağına yemin etmişti.

nasıl ki hayatta sadece 1 kere evleneceğine yeminlisin ve eğer yolunda gitmez biterse evlilik kendininki gibi bir daha evlenmeye de mutlu olmaya da son verirsin; hayatta sadece 1 kere alırsın bazı şeyler; mesela çamaşır bulaşık makinesi.
anneme günümüz gerçeklerini nasıl anlatırsın. artık cihazlar 5-6 yıldan fazla dayanmıyor. benim bildiğim 1 kere alınır diyor iddia ediyor!!! senin bildiğin zamanlar kalmadı artık! benim bildiğim diyeceğim zamanlar bile kalmıyor ki!!

senelerce almamak için diretti yenisini. bozulunca zaten 3 aydan fazla tamirci bile çağırtmadı. tamirci bunun yedek parçası bulunmuyor artık dedi ve o makineyi kullanabiliyordu gene ama öyle bir küstü ki 3 sene bana elde çamaşır yıkattı.
ne yapsam ne desem fayda etmedi; nuh diyor peygamber demiyor. bir de rahat bir de pişkin; nazlı yorulur falan demeden bana her gün başka çamaşır çıkartmayı başarıyordu.
nasılsa çalışmıyormuşum bomboş duruyormuşum atanamamışım ki bir işe yaramıyormuşum!!
kendisi de yıkıyordu ama çoğu bana kalıyordu. yok ayakta çok kalınca beli sırtı ağrıyormuş yok aynı hareketi yapmaktan fıtığı azmış!

hatta bir keresinde elim kabar kabar alerji oldu, doktora gitmek zorunda kaldım; adamda bizzat annemin suratına söyledi çok fazla deterjandan olur bu diye ama nafile. alerji nasılsa geçecek sonsuza kadar mı kalacak gene yıkattı pişkince.
ben isyan edince de duygu sömürüsüne girer; hemen yaşlılıktan hastalıktan dem vuruverir!!

böyle bir gün tartışırken de ablam bize gülüyordu çok komikmişiz!! tabi sana eşşek gibi yıkatmıyor çamaşır!!! kıyamaz ki yavrusuna!!

anneme kalsa sadece çamaşır değil perdeleri halıları da ben yıkayacaktım; kendimi kimyasal deterjanlara boğarak yerden yere atarak!!

asla demez ben hata ettim kendimi hor kullandım bari nazlı öyle olmasın, benim gibi eklem ağrıları çekmesin. asla 1 kere bile bunu aklından geçirdiğini sanmam. göze alıyor benim hastalanmamı başka türlü işler nasıl yürüyecek tabi!!

ne zaman ki çalışmaya başladım yetişemez oldum. ama hala aptalcasına bir kör inatla her sabah başıma çamaşır yığmayı zevkle bildi. bekledi ki ilk zamanlar işe gitmek yerine çamaşır yıkayayım evi temizleyeyim. niye senelerce atanamadın iş bulamadın benolsam peşimde kuyruk olurlardı diye söylendin?

beni ezmek için elbette. kendiini anca böyle güçlü ve işe yarar hissedebiliyor.

baktım bana 1 gram acıması yok, arsızca acımadan pişkince çalıştırıyor; hani insaflı da değil, rahat rahat yeni işler çıkartıyor başıma; protesto etmek zorunda kaldım.

yeni öyle bir nefret etmiş ki makinelerden bedeli ne olursa olsun ne kadra süreceği de sonsuza kadar yemin edeceğiz bir daha asla ama asla çamaşır makinesi almayacağız; yataklara düşsem sakatlansam da bu uğurda mezara erkenden giriversem bile dönmeyeceğiz!!!!!

ben de öyle enayi gibi senelerce yıkadım çamaşır. 1 ay hiç yıkamadım. asla. ne derse desin. tabi ki çenesi durur mu taktikleri biter mi. binlerce kez söylemeler, istemeler, ona buna beni şikayet edip küçük durma düşürmeye çalışmalar, kendisi yıkayıp hastalanmalar, duygu sömürüleri.

annemi bir şeye mecbur etmezsen arsızca talep eder; senin ne hissettiğine düşündüğüne bilmem neye bakmaz. sadece istemeyi yaptırtmayı sever.
üstelik aynı şeyi bana söyler; zorlamazsa yapmazmışım. niye istediğim sevdiğim şeyleri bal gibi yapıyorum. mesele kendisinin bana özellikle sevmediğimi sevmeyeceğimi yapmak istemeyeceğimi bildiği şeyleri yaptırtmak istemesi, bunun için zorlaması. hani ara yol erteleme de bilmez. o isteyecek sen yapacaksın o kadar. gerisi umrunda değil. hani sonunda kıymet bilse bir eline sağlık dese bir güleryüz alsan; hayır aksine eleştiri aksine kendini övmeler= kendisi olsa şöyle yaparmış böyle edermiş. madem daha iyisin bunu yapmada sen yap o zaman!!!

yani bana istemediğim sevmediğim bir şeyi yaptırmak onun için bir hobi gibi, eğlence, zevk laır bundan. bu annem için bir meydan okuma-challenge. kontrolcülük de aynı zamanda.

mesela beraber dondurma yemeye gideceğiz; kendisinin istediği dondurmaları yiyeceğim kendi sevdiklerimi değil. şu kadarcık bir keyifi bile bana çok görür!

--------------------

ablama göre bu sürekli tartışmalar komik, eğlenceli!!! beni ise sürekli üzen yıpratan bir şey. tabi kendisi bu çekişmeli ortamdan kurtulmak için erkenden evlenip evden kaçtı adeta ve zaten annem ona o kadar bulaşamıu-yor artık çok eğlennceli hee çok komik !!

--------
tabi başbaşa değil yabancılarla berabersek bunu seni düşündüğüm için diyorum kisvesi, düşünceli fedakar anne kisvesi altında yapmaya çalışır! rol kesecek çünkü.
efendim öenüme gelen eti kesemezmişim kendi kesecekmiş; üstüme fırlatıp en sevdiği benim sürekli giymem için ısrar ettiği iğrenç yeşil gömleğe yağ bulaştı çıkmadı!!! çok sıkıldı bundan.
ama eğer benim sevdiğim bir giysim olsa da ben üzülsem pişkince boktan bir kıyafetti zaten der.

-------------------
bazen de garip sevgi gösterileri oluyor sahte. bir keresinde sürekli elliyordu, ama eli sapık gibi sürekli üzerimde dolanıyor 30 yaşına gelmişim ama artık, çocukken bile bu kadra ellemezdi; tabi rol kesecekse ayrı: bayılırdı seni kırıp kırıp aniden yakalayıp öpmelere, kıçını olmadık yerlerde avuçlamalara!!
artık üniversiteye başlamıştım, teyzemlerle dondurmacıya gidiyorduk Pozcu Huşimato sokağında; durmuş durmuş aniden her zaman götün kocaman götün cıvık der kendi götünün taş gibi olduğunu belirtirken gelmiş kafelerin önünde götümü yakalamış sıkıyordu çok tatlıymışmış!!! kocaman ve iğrençti hani!!! iğrenç iğrenç hareket ediyordu???????
başka bir zaman da işte daha bir kaç sene evvel tüm akşam kolumu okşadı durdu, diyecekler ki bu çirkin bu sevimsiz bu başarısız evlenemeyen kızını bile ne kadar çok seviyor.

bir de aksi davranınca bu durumlarda hemen bunu fırsat bilip kendine çevirmeyi bilir; aman sen de hiç anlamıyorsun sevgiden!! aman sen de hiç bilmezsin sarılmak öpmek zaten!!

olabilir. bazı insanlar daha sarılgan sokulgandır bazıları değildir. ama sen bunu anlamazsın ki. sadece o da değil; böyle dışarda sarılmalar öpmeleri hep sahtedir. bunu ezelden berisir hissettiğim için tepki verirdim.

evde seni kıracak üzecek kötü küçük hissettirecek kompleks yaptıracak özgüvenini kıracak ne varsa yapıyor ama dışarda bir sevgi bir anlayış bir iyilik abidesi gibi rol kesiyor! aynı gün sana çocuklarla çok güldün kıkırdadın diye kaş göz yapıp, kenarda köşede kıstıtıp azarlıyor laf sokuyor hemen ardından başkalarına şirin ve sevgi dolu görünmek için olmadık zamanlarda öpmeye çalışıyor.
belki özellikle olmadık zamanları seçiyordur ki ben kötü, sevgisiz hemdi ise sevgi dilenen anlayışlı biri gibi görünsün!!

----------------
1 ay çamaşırlar dağ gibi oldu kesinlikle yıkamadım ama kesinlikle. ev çöp eve dönse umrumda olmadı. böyle sonuna kadar gitmez hemen boyun eğer pes edersen annem asla ısrarını kesmez. asla vazgeçmez. bedelini sen hasta olarak öde. umurunda olmaz.
sonunda eski makineleri peşinata saydıkları bir kampanyaya yalvar yakar tehdit korkutmayla ikna ettim. ki o da mağazadaki adam makinanın türüne göre peşinat sayıp duruma göre makine veriyor olduklarını belirtince; yani sen en pahalı makineyi seçersin ama verdiğin eski makine çok kötüyse peşinatın tamamını saymıyorlardı.

 bunu duyunca annemi göreceksiniz; anında nefret kin ve inkarla doldu. küsüp kalkacaktı ben oturtmasam. madem öyle bir daha asla makine almayacak bu uğurda mesela ben gebersem olsun du öyle bir inat. acımaz hiç bana. aman kızın eli alerji olmuş aman yorulup ayağı sırtı ağrımış aman üşütecek kış günü soğuk suyla uğraştı diye. asla endişelenmez. saçma sapan şeylere endişelenir buna endişelenmez.
mesela işe giderken sikerler diye bir korkusu vardı. benimle ilgili en büyük endişesi kırılıp dökülmem hastalanmam üzülmem değil sikilmemdi. aman kızlığı giderse hiç beş para etmez ki bu!!!! daha 27 yaşına gelmiştim; tutturdu da işe benimle gelecekmiş. bahçede oturur beklermiş ya da öğretmenler odasında. hem de hani ilk gün ya da hastayken falan da değil; her zaman!!!!

daha kalktı bir celalleniverip almayacağız o zaman diye haykırarak koşabilse koşarak kaçacak oradan!!! ben oturttum zorladım mecbur ettim aldırmaya. mahsus abarta abarta ne kadar alerji olduğumu üşütüp hastalandığımı anlatıp adamlara annemi utandırdım!! mecbur eder beni yoksa nuh der peygamber demez.
e bunun karşılığı da küslüğü sürdü annemin çamaşır makinesine. assssla ama asla öğrenmedi tam olarak. dokunmaya bile korkuyor. bir zamanlar gene en azından çalışması bitince kapatıp çamaşırları alıp asmayı biliyordu; sonra eklem ağrıları artıkca ondan da tamamen vazgeçti. hiç bir şekilde öğrenemiyor. o kadar da kolay ve basit bir kullanımı vra ki. sırf ikna olsun da alsın diye en uygun fiyatlısını en kolayını seçtim; yoksa anında kaçıp gidecek almayacaktı.

ne var alerji olmuşsam ne var kışın soğuktan ellerim ağrımışsa!! annem çamaşır makinesine küstü diye bu bedelleri ödeyeyim ablamda yalak yalak gülsün bu komediye.

----
bir keresinde unutmuşum çamaşırı çıkartmayı işe gitmişim, annem fark etmiş beni arıyor. 15 dakika anlattım dil döktüm ama o tuşu bulup basmayı başarıp da kapağı açıp çamaşırı alamadı. 2 yaşındaki çocuğa anlatsan anlar ama annem kesinlikle anlamadı!!!

öğren işte böyle durumlar oluyor diyorum olmasın olmayacakmış!!!!!!!!!!!

evet. pişkince ben hasta yatarken bile kalkar iş yaparım, yapamıyor kendi kendine. denemeye kalksa da çıldırıyor bir sinir bir küfür bir şeyleri tekmeliyor bağırıyor: nefret ediyormuş geberelim de kurtulalımmış.
sırf iyi görmüyor eli becerikli halden çıktı öğrenemiyor yeni makineleri diye gebereceğiz!!! ne kadar hıoş ne kadar mantıklı yaa!!
------------

öyle pişkin ve arsız bencil oldu ki; başım dönüyor yerimden kalkamıyor yatıp kaldım: gelmiş bana diyor ki şuraları silmek bunalrı yıkamak şuraya gidip şunları almak lazım hadi kalk yattın hep!!!!!! kız sabahtan beri kırk kere demedim mi başım dönüyor diye!!!!!!!!!!!!!!!!!! amaaaan!!!
evet ben hastayım endişe duyacağına istek listesi yapıyor ve ben yapamam deyince çok bozoulup amaaaaaaaaan diyor!!!!

ya da tutturmuş da çıkalım dolaşalım. başım dönüyor bunun anlamayacak nesi var??????????? bir yere yığılıp kalsam düşüp kalsam ne yapabileceksin???????????

milyon kere öğrettim o eski kapaklı nokia telefonu hala tam öğrenemedi; öğrenmek istemiyor ki. tut ki bana bişey oldu lazım oldu ne yapacaksın?????? benim akıllı telefonu bırak kendi eski telefonunu bile doğru dürüst kullananamıyor.

ablam akıllı telefon hediye etmişti anneme. salak olduğu için, tabi bir yabancı gibi hiç tanımıyor bile annesini; haberi yok ki teknoloji fobisi ve aşırı beceriksizliğinden annemin. annem de bir hevesle sarıldı telefona; ablam öğretince hemen öğrenmiş bak daha güzel anlatıyormuş çünkü ablam!!!! ee noldu 5 kere de ben gösterdim ama kesinlikle öğrenemiyor.

ama başım dönerken çıkıp gezdirecem sıkılmış çocuğum eğlenecek. biyere yığılıp kalsam onun bunun vicdanına anlayışına kalmışım yani. açıp bir yardım bile çağıramayacak. zaten carcar konuşmasından benim halimi görecek de anlayacak da idrak edecek de telefonunu arayacak da ay yanına almamış olacak da benimkine dokunamayacak daa.......ohooo ölme eşeğim yaz gelsin

---------------------

ha bir zamanlar da banyoda odun sobası yakılıp da su ısıtılır ve yıkanılırdı. makina bozlunca, o zaman kiradaydık da ev sahibi de yaptırtmayınca annem küstü. senelerce dışarda tüplü ocakta tencerede su ısıtıp azıcık sularla yıkandık.
ona kalsa ömrümüzün sonuna kadar böyle idare edecektik. nefret ettik o makineden çünkü!!!!
nasıl olduysa ev sahibi 2 sene kadar sonra güneş enerjisi taktırdı ama o da elden düşme olduğu için bir kaç yıla bozuldu ve annem geri küstü!!!!

elbette az suyla yıkanmak ona da zor ve işkence gibi geliyor ama olsun çeker eşşek gibi. sadece para olmadığı için değildi mesele inat ve makine fobisiydi!!!
ama mesela buzdolabı saç kurutma makinası elzem onlara küsmüyor. ama nasılsa evde bir hizmet kölesi var çamaşırla bulaşığı ben yıkarım ne olacak!!!!

------------------

sonra aileden kalan mülkler değerlendi de ki o da teyzemler sayesinde anneme kalsa asla ellemeyecektik onları biz böyle işkence çekecektik. kendi evimizi alınca zorla güneş enerjisi taktırdım ama zorla, inat ediyor idare ediliyormuş işte ocakta ısıtırmışız: devir olmuş 2000 biz hala tüplü ocakta su ısıtıp banyo yapabiliyoruz.

bulaşık makinesini almaya daha hevesli olmasının sebebi de yemek yapma ve bulaşığın çoğunlukla kendine kalıyor olması. onu da ben yapsam umrunda olmaz almaya gerek yok diye tuttururdu.

----------------------
ki bilgisayar konusu da benzer. özetle senelerce direndi almamak için. biz iş adamı değiliz ki bize lazım değil diye bir söylemi var ki hala yüzde yüz inanıyor!!!
anneme kalsa mağara devrindeki gibi yaşayalım ama tv önemli tabi. gerçi bozulunca çok dert ediyor direniyor ama esas bulaşık belki biraz lazım. çamaşır ve bilgisayar hiç ama hiç lazım değil....

---
yıllar içinde bozukluk çıkaran makineler oldu. o sıralar da yazlık alındı ama yüzünü görmedik. senelerce kiracılar canını çıakrttıktan sonra gelip eşşek gibi boya badana tamiratı biz yaptırttık ve benim zorumla evdeki eskimiş eşyaları yazlığa getirip, oraya yenilerini aldık.
anneme kalsa yazlık değil işkence evi olacaktı.
ona kalsa ne yatak ne baza ne dolap ne makineler olacak. yer yatağında idare edip gün boyu da çamaşır yunacaktım. bu nasıl yazlıksa?????????

zaten ben yazlığa işe geliyorum. millet dinlenmeye tatile ben işe. ve hatta ona buna da hizmet vermemi bekliyor. ve onlar ben dışındaki insanlık hep haklı. hep yazık onlara tüm sene yoruluyorlar yazlıkta dinlenip rahatlayacaklar ama ben deği!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! ben hizmetkar olduğum için yazın dinlenmeye rahatlamaya tatile gelmiyorum yazlığa. sadece kendi evimizin değil başka evlerinde boktan işlerini yapıp tatilde dsha da çok yorulup daha da çok yıpranmalı daha da uyuyamamalı beterin beteri olmalıyım!!!!!!!!!!!1





kendini dünyanın en adil en vicdanlı insanı ve hatta kalbi iyilik ve sevgi dolu insanı varsayıyor lafta konuşurken - tamam polyanna değilmiş ama asla pesimist de değilmişmiş_ ama içi o kadar kin hınç ve nefret dolu ki..
her sene kendine yeni bir nefret edilecek, her gün tekrar tekrar ve defalarca hakkında olumsuz konuşulup beddua edilecek nefret kişisi arıyor.
yetmiyor çok özlerse aşırı nefret etmekten hayatında nefret ettiği kişileri anıyor ve nefret ediyor.
tansiyonu çıkma hastalanma pahasına bir zevkle yapıyor bunları.
şimdi de kapı girişini terlik, çöp ve ıvır zıvırla dolduran komşumuzdan öelsiye nefret ediyor. sabahtan akşama kadar başka konular açsan bile dönüp dolaşıp ona getiriyor konuyu.
aşıkmış gibi herhangi bir şey bir anda onu hatırlatıyor ve yeniden başlıyor nefret söylemlerine!!

aa tabi ama hayatının en nefret edilecek kişisi, boşanalı 30 öleli 23 sene olan ve evlilikleri tanışmaları dahil 6 sene bile sürmemiş olan babam elbette. herhangi bir konu, iş, renk, obje fark etmezksizin hemen babamla geçirdiği olumsuz anıları hatırlatıyor ve bir ilham geldi mi içi ferahlayana, içindeki tüm kin nefret olumsuzluğu akıtana kadar susmuyor.
tabi ki senin ne duruma düştüğünün nasıl hissettiğinin hiiiiiiç bir önemi yok!! ne dersen de kötüsün!!!
mesela babamın yatakta yetersiz olduğu ve organının eğriliği beni ilgilendirir mi? ama annem su anlatma bana ne bee desen de anlatır hatta anlatma dediğin şeyleri inadına daha çok anlatır!!!
kime anlatacakmış? o nasıl rahatlayacakmış? konuşarak deşarj oluyormuş o!!!
kardeşine anlat arkadaşına anlat!!!kimseyle doğru dürüst görüşmüyor ki!!
ha bir de der ki ne münasebetmiş yabancıya mı anlatacakmış ya da ne hakkı varmış yabancı birinin canını sıkmaya?????????

bana var yani! nasılsa kendi malı mülkü istediğini yapar! nasılsa kimse hakkını aramayacak!!!

senelerce babamın arkasından beddualar etti bize de ettirdi: geberse de kurtulsak diye.
sonra gerçekten ölünce adam bir ağlamalar bir yırtınmalar göreceksiniz nasıl rol kesmeler!!! diyecekler ki bak öğretmen hanım boşandığı kocası için bile ağlıyor ne kadar iyi kalpli bir insan!!

kendi rolüne o kadar dalıııp gitmişti ki bizi bastırdı. tabi insanımıza göre de boşanmış insanlar ve çocukları sürüm sürüm sürünmeli ve asla ama asla bir daha yüzleri gülmeyecek kadar mutsuz olmalılar! yani hastalıktan gebersin kötü yola düşsün kadar canice bir beklentileri yok tabi ama gülemesin eğlenemesin mutlu olamasın özgüvenleri olmasın.
tamamboşanmış ebeveynlerin çocuğu olmak buruk bir his bırakıyor ama hep belirgin biçimde ezik, boynu bükük hissetsinler bekleniyor toplumumuzda.

bir gün annemin arkadaşları gelmişti, biri de çocuklarını getirmiş biz zavallılarla arkadaşlık etsin diye. gün gibi bir şeydi. sanırsın hayvanat bahçesine getirmiş de boşanmışların çocuklarını görmeye getirmiş gibi davranıyordu bize hep acımayla!! seneler olmuş artık bizimkiler boşanalı ama biz çocuklarla eğlenip güldük neşelendik diye karı bana gelmiş diyor ki acıyarak ve laf sokarak:
iyi valla gülebiliyorsunuz, anneniz babanız boşanmış ama! ezik ve üzgün oluruz sanmış hayret etmiş neşeli ve mutlu olmamıza!!! hiç üzülmediniz mi boşandılar diye?

olmamalıyız yani! mütemadiyen de üzülmeliyiz.
gerçi anneme göre de öyleydi. artık hayattan keyif almaktan mutlu olmaktan gülmek eğlenmekten vazgeçmiş mecburen yaşamaya çalışan robotlar olmalıydık!!

tabi o sıra annem yanımızda değilken soktu lafları. akşam anneme söyleyince de ben nedense hep abartan yalan söyleyen yanlış anlayan bir mankafaymışım gibi davranır bana; çünkü işine gelmeyen şeyler duyar benden uğraşmak istemez; inanmamıştı yanlış anlamışımdır!!!

bin kere yazmışımdır annem tam bir manipülatör. istediği şeylerin olması uğruna seni hiçe sayar rahat rahat. hiç nazlı mutsuz naslı yorgun naslı sevmez gibi bir derdi yok. yaptırıncaya kadar söyler!!! istersen sırf sussun diye kalk yap yüzüne de böyle söyle aldırmaz. yeter ki istediği olsun bedeli neyse kim öderse ödesin!!
mesela akşamdan yarın bilmem ne yapacağını kaçırdın ağzından, demek ki zamanında bu numaraları yemişim ki hala ümitli, hemen olumsuz fikirler, endişeler ekmeye başlar bombardıman halinde ki yarın o şeyi yapmaktan vazgeç!! ne geçiyor ki eline??? haz duyuyor!! ve kendi kontrol etmek kendi karar vermek istiyor herşeye!!

şu sıralar iyice azıttı; yetmiyor komşu kadına ettiği beddualar - derler ki beddua etme sana geri döner sevdiklerine döner_dönerse dönsünmüş!!!! _ bir de cinai fikirleri çktı!!! akıl diyormuş ki bogazlayıver, akıl diyormuş ki balkondan itiver gebersin, akıl diyormuş ki git geberiver karıyı!!!

tamam beter birisi başbelası pasaklı sorumsuz lanet bir tip ama gidip öldürelim mi?

seni bir şey yapmak konusunda doldurur manipüle eder ondan sonra pişkince geri çekilip ben öyle demedim der. seneler evvel beni aylarca doldurdu, kafamı şişirdi. her gün okuldan geldikten sonra akşam yatıncaya kadar defalarca apartman görevlimizin ne kadar kötü falan olduğuyla ilgili şeyler anlattı, şikayet etmek lazım dedi durdu, her sabah okula gidinceye kadar da aynı şekilde.
ben de bir gün yönetici gördüğümde usturuplu bir şekilde annemin anlattıklarından bahsedip şikayet ettim. yönetici de gitmiş kapıcıyı azarlamış fena halde. demek ki benim söylediği mi de belirtmiş ki ertesi gün bana bir sitemler bir eleştiriler bir surat asmalar!!!
annem de yanımda en saf halini takınmış hiiiiç bir şeyden haberi yokmuşcasına bakıyor!!!

adam diyor ki ben sana böyle böyle yapmadım!!niye beni şikayet ettin?! bana değil zaten anneme yapmışsın!!!diye savunuyorum kendimi. annem de yanımda uzaylı gibi yabancı dikiliyor. ben de değil mi diyorum; ne dese beğenirsinzi?
hayır. hiç bilmiyorum ben!
naısl bilmiyorsun? aylardır bana anlatıp şikayet edip duruyordun? söylemek lazım yöneticiye diye?
ben demedim ki şikayet et!!!

tabi ki emir kipi kullanmaz, tabi ki yaptırım emir gibi belirgin cümleler kurmaz ki işine gelmezse kıvırabilsin böyle!!!

her gün 5 kere şikayet etmek lazım dedi yöneticiye, ben de et o zaman dedim ama o benim etmemi ister gibiydi; rol aslında bu; bir sorumluluktan kaçıp üstüme atmak ama sorun olursa hiç haberim yok diye kaçınabilmek için.

daha da akşam münakaşa ediyoruz o kadar inanarak savunuyor ki kendini; kendi yalan dolanına kendi bile inanmış!!! şikayet et dememiş rahatsız olduğunu belirtmiş!!! kendisi dememiş yönetime söyle hiç alakası yokmuş kendinin!!!! y aylardır kafamı ütüleyen sen değil misin her allahın günü şunu yağtı bunu yaptı diye sabahlara kadar anlatan?????

ama adamla karşı karşıya gelince iyilik ve anlayış meleği kesiliveriyor!!!

ha tabi bir kaç sene evvel sokak kedilerine taktığı zaman da zokayı yuttum yine ben!
aklını sokak kedileriyle bozmuş, bu uğurda benim 2 metrelik duvarlara tırmanıp aşağılara atlamamı, gecenin körlerinde sokaklarda kedi aramamıi ve site bahçesindeki tüm bokları benim temizlememi istiyordu. çok yavruluyorlar diye de çıldırıyor; çiftleşen kedi görürse balkondan üstlerine su fırlatıyordu.
çok mantıklı bir insan olduğu için geceleri uyumayıp bahçede kedilerin çiftleşmesini engellemek için nöbet tutacaktım!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! evet tüm sene sabahın körleirnde uyanmışım işe gidip yorulmuşum ama yaz aylarında uykumu almak dinlenmek yerine eşşek gibi hizmet edeceğim evde ve gece de uyumayıp kediler sikişmesin diye deli gibi ortalarda dolanacağım!!
ama canım dondurma ya da gazoz çektiği zaman sitenin köşesindeki bakkala yalnız gidemeyeceğim, annem de o saatte yürüyecek hali olmadığı için çıkamam!!! ama kedilerin amı siki için gecenin daha da körlerinde bahçede uykusuz fink atabilirdim!!!
çok mantıklıdır kendisi!!
bir gün yine ben aşağı inmam bu saatte diye kavga ederken, ben çok kötü iyilik düşünmez bencil bir insanmışım, dondurma için sitemizin bahçesinde sikilirim diye korkup inemiyorum ama sokak kedileri için sikilmeyi de öldürülmeyi de göze almalıyım; yani esasen kendim istediğimde hareket etmememliyim ama annem ne isterse anında bedelini düşünmeden yapmalıyım!!!
neyse balkondan kova kova su dökerken kediler sikişmesin diye kadının birini de baştan aşağı ıslatmıştı!!!
tabi ki kedileri aşağı inip ayırmadığım kovalamadığım için ben suçluyum ben sorumluyum bu durumdan!!!!
hani kadının münakaşa sırasında bana orospu kaltak amına koyayım geberesice sürtük demesi

etmiyormuş gibi!!! ki önce yanlışlıkla oldu diye özür de dilemiş açıklama yapmışız.
ama tabi annem benim annem kedileri ayırmaya çalıişıyordu demem anneciğime o kadar dokunmuş ki!!!!! buna takılıp kalmış bana hakaret ediliyor umurunda bile değil o hala bana söyleniyor kendisini suçlayamazmışım benim suçummuş inseymişim kovalasaymışım kedileri su dökmek zorunda kalmaz kadın da ıslanmazmış!!!!!!!!!!!!!!!

bana hakaret edilmiş bunu düşünmüyor da. ama kendine en ufak bir saygısızlığa tahammülü yok. ne efendim geçerken merhaba dememiş, sırasını kapmaya çalışmış, omuzuyla çantasıyla hafifçe çarpmış kimselere ne beddualar ediyor ne beddualar!!!! gebermeleri için  fantazileri kuruyor sanki.

münakaşa büyürken bir geri çekiliyor ve hanım hanımcık saf yaşlı kadın ayaklarına yatıyor ki göreceksiniz. o evde kükreyen ağız dolusu amlı sikli yarraklı götlü gebermeli küfürler eden kadın bir de İstanbul Türkçesiyle konuşan hanım efendiye dönüşüyor!! mesele kendinin iyi görünmesi çünkü sen ne haldesin umrunda mı?

babamın cenazesinde de öyleydi. aşırı ağlamaktan kendini yerlere vurup bayılacakmış numaraları çekmekten bizi bile gözü görmüyordu. uzak akrabalardan biri bizi kolumuzdan tutmuş babamızla vedalaşmak adı altında babamızın naaşını görmeye götürüyordu; annemin ruhu bile duymadı!!!! ben elinden kurtulup anneme sordum; annee bizi babamın yanına götürecekleeer diye!
yani 13-15 yaşındaki iki üzülmüş kız çocuğu babalarının cesedini mi görsünler bir de yetmedi çektikleri yaşadıkları!!!! tabi bizim insanımıza göre yetmez!!! yani en kötü bedduaları etmeseler de olursa zevkle izleyip acırlar. başkalarına acıdıkça kendilerini anca iyi ve güçlü hissedebilen zavallılar çünkü.
yani anneme demek istiyorum ki babamızı öyle görmek doğru mu. ama ne dese beğenirsiniz?
off nazlı!!!! ben neyle uğraşıyorum ne haldeyim görmüyor musun ne kadar duygusuzsun!!!

tabi ki bunu başkalarının değil sadece benim duyacağım biçimde söylüyor ki sinik biçimde; ona hata yaptın kıza nasıl davrandın diyemesinler sadece ne kadar kahrolmuş vicdanlı mükemmel bir insan bir eski eş olarak görsünler diye.

yani bizi alıp morgda 400 tane parçalanmış ceset gösterseler hatta içeri kapatıp üstlerine yatırsalar falan annemin ruhu duymaz umurunda da olmaz. ama kendine sorsan kendisi kendinden çok başkalarını düşünen aşırı fedakar birisidir!!!!!

ben de ablam kadar enayi olsam salak salak gidiyordu ama ağlayarak. gidecek yani. neyse ki eniştemiz, teyzemin eşi Orhan amca durumu fark etti de müdehale etti.
daha da o uzak akraba ısrarla tutmuş ablamı sürüklüyor, en azından birinin psikolojisinin içine sıçayım yaa öbürü kaçtı bari bu mahfolsun, bak işte anan baban boşanırsa hayatın böyle bok gibi olur en iyisi boktan evlilikleri sonsuza kadar çekmeli gibisinden.

daha sonra da anneme söyleyince hiiiiiiç oralı olmadı. kendi hatası kabahati yok. alakadar etmez. haberi olmamış ki diyor bir keresinde de. nasıl yok sana söyledim ama dinlemek yerine beni azarladın!!! söylememişim! ya da kimbilir ne biçim söyledim anlatamadınmış!!!

işine gelmeyince başkalarını suçlamakta uzmanlaşmış kendisi. en azından hiç bulamaz konuşmanda bozukluk var der hatta doğru Türkçe kullanamıyormuşum!!! senden öğrendik dwesen de alakası olmadığını iddia eder okulda öğrenememişim!!
annen ilk öğretmenin değil midir oysa????????

mesela ben küfredersem bir şeye çok canı sıkılıyor; hanımefendice değilmiş ağzım çok bozukmuş!!!!!!!!!!!! evde ağız dolusu küfürler savuran sen değil misin? en ufak aksilikte bile allah kitap soy sop am göt siken sen değil misin????????????
tabi nasıl kanıtlanacak ondan emin bir şekilde sadece zaman zaman küfrettiğini ifade eder bir de! oysa günde en az 1 keredir. nasılsa benden başka çok duyan yok. ablama sorsan zaten bozacının şahidi şıracı misali çekimser kalır.

sadece küfür olsa bir beddua eder ki of!!


şimdi de kafayı bozmuş başbelası komşuyu gebertme fantazyalarına. herhalde ben yapayım da kendi kurtulsun bekliyor?

yani kendi adil ve vicdanlı olduğu için kendini rahatsız eden komşu geberecek ama bana fena halde söven karıyı her gördüğünde aşıkını görmüşcesine selamlıyor!!!!
tabi münakaşa büyüdü, yönetimden birileri girdi araya bizi barıştırmaya çalıştı; o sırada da annem en saf en masum halleriyle en affedici en hoşgörülü kişi!! ama kadını baştan aşağı ıslatmış olduğu için duyduğu suçluluk, utanç ya da benim yememe sebep oldu küfürden dolayı duyduğu suçluluktan falan değil o saf duruşları; bunlarla ilgilenmiyor; ben orada sinirli sinirli laf anlatırken kötü-aksi kendisi saf ve sessizce anlayışlı dururken de iyi bir insan olarak görülmemiz. rol kesme yani.

daha da geçen sene kadını her gördüğünde sarılıp öpüyordu. kadını ıslattığı için utanmıyor ve bana küfrettiği için kızmıyor sadece anlayışlı melek gibi yaşlı bi kadın imajı çizmek istiyor. ve esasen kendi yüzünden o kadından duyduğum küfürler umurunda değil.
iyice bir kavga çıkarıp yüzüne vurdum da her şşeyi eleştirdim; herhalde hoşuna gidiyor küfüryemem memnun oldun, şöyle bir sövseler gene sövseler sıçsalar ağzıma ferahlayacan herhalde falan diye lafları sokup uzttım tartışmayı da iyice öpmekten vazgeçti kadını!!!

şükür diyeceksiniz. ama özür dilemiiş. yöneticinin zoruyla yarım ağızla kusura bakma dedi sadece, bu ne özür ne de içten ki ben ilk başta annem bir kova suyla ıslatında annem değil ben özür dileyerek başlamıştım konuşmaya ve ben içtendim!!!!!

şimdi kadını gördü mü yüzünde güller açıyor annemin! ama gidip de öpemiyor!!! koynuna al bari teşekkür babında plaket yaptır!!!