hani hep derler ya şimdi zamanı değil şimdi yeri değil. her şeyin bir yeri ve zamanı vardır diye.
ben de öyle büyütüldüm. ne zaman monotonluktan çıkmak istesen hemen cevap suratına çakılır şimdi zamanı değil ilerde!
ve o ilerdeki gün asla ama asla gelmez. her zaman yeri ve zamanı değildir; ilerde yapılır ilerde gidirilir ilerde edilir ama o ilerde asla gelmez.
ve her ne hikmetse kaşla göz arasında tam uygun zaman tam uygun ortam tam uygun yaş şıp diye geçmiştir ve bundan sonra da bu yaştan sonra kaç yaşındasın bu yaşta mı diye durumlar gelir.
aslında bu bir tür baskılama engelleme yöntemi.
yani sadece mesele senin güvenliğini düşünmesi değil eğlenmekten keyiften nefret etmesi, anlamsız, geresiz saçma bulması hatta tamamen karşı olmazı.
mesela gülmenin eğlenmenin de yeri ve zamanı varmış!!! ve o zamanı da kendsi belirleyecek ama asla belirlemez!?
hani ergenken daha çok şey komik gelir sana 13-15 yaşlarında, kıkırdar durursun ya annem bu çağdanda nefret eder. ederdi hala başkalarının gülüşmesine bile gıcık oluyor!
oysa en çok gülünebilecek yaş o aralık. saçmaladıkları abarttıkları oluyor ama tadını çıkartmak lazım. ben öğrencilerime gülüyorlar diye kızamıyorum mesela.
zaten ilerde sıvan stresleri, iş bulma, hayat kurma sorunlarından, üstlerine kat kat sorumluluk beklenti yükleneceğinden bu zamanlardaki kadar gülemeyecekler genellikle.
ama anneciğime göre akıl diyormuş ki git ağızlarının ortadsına okkalı bir yumruk çak otursun bir de yer çarpsın!
ağzından olumlu bir yorum çıkmaz ki ama soracak olursan kendisi değil ben karamsarım, kendisi değil ben olumsuz konuşanım!
yani böyle belirgin, net, göze çarpan ve kendini yasakçı, baskıcı gösterecek biçimde olmadan yasaklar ve baskılar; uuzuuuuun zamana ve milyonlarca tekrara, milyonlarca kötü örnekle garip hikayeler anlatarak; olmadı gözünü korkutarak endişelendirerek; moralini bozacak her türlü ince küçük detayı gözüne soka soka engeller. illa da yapacaksan da memnun olama zevk alama eğlenip mutlu olama ister. böyle bir durumda eve memnuniyetsiz dönsen neredeyse göbek atacak kadar memnundur!!
bir gün tepem attı sen benim mutsuzluğumdan mı zevk alıyorsun diye suçladım sorguladım.
aman da bundan o kadar bozulur o kadar alınır ki. ama davranışı hep böyle!!
mutsuzlktan hasta ol geber istemez sadece çok mutlu olma çok gülme çok eğlenme; herşeyin bir yeri biz zamanı bir miktarı var ayoooll!!!! bunu da annem belirleyecek üstelik 40 yaşıma gelirken bile!!
görev icabı, ne mutlu ne mutsuz ne hasta ne zinde ne çok memnun ne çok sıkıntılı ne çok yorgun ne çok şevkli ol; robot gibi yaşa istiyor.
ama lafta konuşur; kendisi gençliğinde böyle gezmiş şöyle tozmuş en kalitelileri yemiş giymiş sürmüş, kendisi şimdi genç olsa sırt çantasıyla dünyayı gezermiş şöyle yaparmış böyle edermiş diye martaval okur; ama sen bir kız arkadaşınla 1 saatliğine kahve içmeye gideceksen aman bir merak b,r endişe bir ben de geleyim ben de gelecem demeler; gitmeyeyim diye uğraşmalar.... bitmez.
sivilcen de çıkmış.
saçın yağlıdır.
bu kot götünü büyük gösteriyor!!!
gideceksem de ne kahveden ne filmden ne sohbetten ne alışverişten zevk alayım. güzel vakit geçireceğime sivilcemi saçımın istediğim gibi güzel asla olmadığını bana da bir şey yakışmadığı kaliteli bir şey almaya hakkım olmadığını düşünerek geçireyim vaktimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder