nasıl oluyor da 3-5 dakikalık ayaküstü bir sohbeti ev işlerine vardırıp bir de Nazlı yapar'a çıkarıyor anlamadım!
geçen hafta kan ter içinde Mersin'in ağustos ayının rutubetli hamam sıcağında pazardan dönüyoruz. her zaman ki gibi ağır şeyleri ben taşıdığım için, herhelde 68 yaşına gelmiş 3 fıtığı olan anneme taşıtacak değilim merak etmeyin zaten o da taşıyacak değil! enayi mi o? ama kendisi taşımayacağı içinde 1 gram acıma, endişe duymadan bana memnuniyetle yüklenir o da ayrı mesele. nazlı'nin beli ağrır mı nazlı'nın kolu ağrır mı ya nazlı'da da fıtık çıkarsa diye düşünmemize hiiiiiiç gerek yoktur. ama olursa da şikayet eder dudak büker burun kıvırır ve eleştiririz!!!! yani nazlı'nın çektiği acıyı düşünmez kendi sekteye uğrayacak işlerimize hayıflanırız!!
size yazmış mıydım? annem bir gezide azıcık bir yokuşu çıkamayınca alimi tutmak istedi ve şöyle bir destek almak yerine 60 kiloluk vücudunu bırakıverip ikimizinde pöçünün üstüne yere çakılmasına ve kolumun hasar almasına sebep olduğu zamanı. yazmışımdır kaç kere.
ama esas inat ve ısrarla doktora gitmeme mani olmaya verdiği çaba takdire şayandı!!! ben ağrıdan duramıyorum kolum kangren falan olur diye endişeleniyorum ve bana ne diyor biliyor musunuz??
kolsuz karı seven de vardır, öylesinin buluruz öylesiyle evlenirsin!!
harika bir teselli. ne benim yüzünden kızım sakat kalırsa diye bir derdi var ne de endişesi. bunun yerine kolsuz karıyla evlenmeyi kabul edecek birini bulacağız. yani zaten o kadar çirkin o kadar özelliksiz o kadar ucubik br şeyim ki bir de kolum eksik olmuş ne olur yani. o kadar aşağılığım alt tabakadanım ki ha kolluuuu ha kolsuz!!
neyse ağırları ben taşıdığım için geride kalıyorum. annem de kendisinin çok dinç ve çok hızlı yürüdüğünü düşünerek daha çok memnun oluyor!!
evet biz küçükken çok hızlı hareket eder hızlı yürür ve bizi sürekli azarlar şekilde konuşurdu. küçük olduğumuz için hızlı yürüyemediğimizi anlamazdı. özellikle andavallıymışız! tabi yaşlandıkça yavaşlıyor insan, annem de eskisi gibi yürüyemiyor çok yavaşladı.
ama bunu görmek ve a kabul etmek istemiyor. bunun yerine benim de her zaman çok yavaş hareket etmemi ve yürümemi istiyor.
mesela demiyor ki nazlı neredeyse yarı yaşımda yürüyebilir. ya da memnun olmuyor kızım sağlık dinç enerjik hızlı yürüyebiliyor falan.
aksine memnun olacağına şimdiden 60lı yaşlardaki insanlar gibi hareket etmemi bekliyor ve istiyor.
zaten her konuşmasında da kendi sağlık sorunlarını bana da mal ederek çoğul konuşuyor.
mesela konusu açıldığında o sorunun bende de başlamış olmasını umuyor!!!!!!!
ısrarla bir başlangıç noktası arıyor ama bazen oluyordur değil mi şöyle oluyordur mesela gibi örneklerle ve asla yoo hayır dememi kabul etmiyor evet dedirtinceye kadar konuşuyor!!!
sevinsene işte kızın sağlıklı o rahatsızlık belki onda olmayacak!!!! ya da en azından çok geç çıksın ortaya değil mi?
böyle deyince de çocukça bencil inadından ne diyor biliyor musunuz? o zaman bende bu çıkmasa bile başka şeyler çıkacakmış!!!!
ha ama favori kızına ablama böyle senkronize yaşlılık beklemiyor benden 2,5 yaş büyük olmasına rağmen.
sanki ben emekli yaşlı kocasıyım?
nereye geldik şimdi. elimdekiler ağır diye geride kalınca annem kendinin hızlı yürüdüğüne inanıyor ve bana dönüp dönüp bilgiç tavırlarla bakarak hadii diyor!!! 20 kilo taşıyorum neredeyse ya!!!
kendisi olsa bu ağırlıkla koşarmışmış zamanında!!!
zamanında enerjini güzel bir şeye harcamadın ki? spor yapıp da sağlıklı dinç mi kaldın? anca tüm enerjisini ev temizliğine harcadı! kendini sakat edinceye kadar! uyarılara kulak asmadan. harika bir tercih!!
neyse önden gitmiş ayak üstü 3-5 dakika komşunun biriyle konuşuyor. ben yanlarına varıncaya kadar nasıl olmuş konu ev işlerinden yorulmaya gelmiş veeeeee annem gene NAZLI YAPAAAAR diye ortaya beni sürmüş.
kendisi iyilik sever görünmek için benim işgücümü ona buna peşkeş çekmeye bayılır oldu son yıllarda. defalarca ciddi kavgalar ettik aama annemin arsız bir tarafı var. arsız ve laftan anlamaz uslanmaz.
hani çok yaşlı muhtaç bir yakının olur da evde yardım edersin ya da bir komşu yooo bu nazlı yapar diye atıldıkları sapasağlam karılar hatta bazen benden de küçükler!!!
bu kez de benden küçük ama herhalde benden küçük ve yeni evli diye bir hayranlık besliyor annem?????????????? atlamış ütüsünü ben yapacakmışım??????
evlenip barklanmayı evi eşyayla doldurmayı bilmiş de ütü mü yapamıyor? anası yapsın kaynanası yapsın ablası yapsın bilmem kim yapsın?
niye benim gibi bir hizmetkar dururken niye kızcağız yorulsun terlesin bu sıcakta? ayol onlar tatile gelmiş!!!! bütün sene canları çıkmış dinlenecekler tabi!!
oysa ben el ense yatıyorum tüm sene ben niye dinleneiyim rahatlayayım benim görevim hizmet!!!
bazı insanlar mesela yok canım estafurullah falan diyor. ama genç nesil küçük çıkarlar peşinde olduğu için bunu bir fırsat olarak görüyor, bir enayi bulursan posasını çıkarana kadar kullanıp sonra tanımazdan gel!
ben de sinirli sinirli "ne münasebet" diye tersledim. annem anlayıp bozuldu ama kız ne anlasın ne münasebetten. hala asansörde diyor ki;
ben mi getireyim ütülenecekleri sen mi gelir ütülersin?
ne münasebet dedik!
???????????????? boş boş bakışlar. ne izlediğini anlar ne okur anca evlenir kocalarının kölesi olurlar. heryere ayrı kanepe ayrı halı yeni perdeler diye kafayı bozar ama 50 kelimeyle hayatını sürdürür anca üreme aracı bunlar!!!
bir de yorgun terli sinirlenmiş kıza ne münasebetin ne demek olduğunu açıklamam gerekiyor. annem de hak vereceğine canı sıkılıyor.
ulan yaşlı olan ben değil miyim? gençler gelip yardım etsin bana!!! elindeki ağır mı abla 2sini ben alayım mı demiyor ama eli kolu bomboş ebleh ebleh bakıyor sadece!!!
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
30.08.2018
25.08.2018
23.08.2018
5 dakka gözünün önünden ayrılsın başına garip bir olay gelir. ne bileyim sakar beceriksiz talihsiz bir insna oldu iyice.
sürekli kollamak ve uyarmak zorundayım;
annecim önüne bak
annecim dikkat et
annecim oradan geçme
annecim şöyle annecim böyle.
ablam da diyor ki anlamıyor hiç: bırak nazlıaa çocuk mu nasıl istiyorsa öyle yürüsün!!!
tabi senin için hava hoş, çekip gideceksin çok önemli işleri olan meşgul kızı olarak Ankara'ya bana kalacak kaprisini nazını çekmek. sen misin ayağını burkunca krem sürüp ovalayan, sen misin sırtını ovan, sen misin doktora gitsin diye ikna etmek için bin takla atan kırk kere randevu alıp vazgeçince iptal etmek zorunda kalan, sen misin gün boyu yerli-yersiz ama asla dur durak bilmeyen yakınma şikayet eleştiri dırdır ve kaprislerini çeken!!!
öyle mi dedim ben de o zaman ablama. ama başına bir şey geldiği anda beni suçluyorsunuz?
aynı annesi gibi anlamadı bel bel baktı sonra da bozuldu!!! yalan mı.
ben fotoğraf çekerken gezide, gitmiş kafenin kapısına toslamış ddüşmüş ve ben suçluyum. sen niye girmedin ananın koluna sen niye bakmadın nerede ne yapıyor diye?
2 dakka gözümü ayırdım, gitmiş bir kafede başkasının yerine oturup başkasının kahvesini şırılım şırılım içmiş!! hem tiksinmiş hem utanmış ve ben suçluyum .
e sen kollasana ananı dünyanın en mükemmel evladı sensin!! diyemedin mi o başka masa anne diye!!! dalmış gitmiş telefona salak salak annesi nerede hiiiiiç farkında değil!!
ben beş dakika daha uzun işeyemem mi yani?
ha bir de o var. tamam dışarda tuvalet kullanmamak en iyisi; ama mecburen gidilirse her işini bana yaptırır annem. kapıları ben açarım klozeti ben silerim, ben kapatırım kapıları, sifonu ben çekerim: bir kendine donunu indirip işemek kalır. ve işi bitince de tutturur da hadi çıkalım sıkıldım ben!!!!!!
e ben yapmadım sana hizmet etmekten!! ha tabi bir de annem tuvaletteyken ben kapısının başında dikilmek zorundayım ama bunları hiiiiiiiiiiç düşünmez!!
sıkılmış bunalmış iğrenmişmiş!!!
e tuvaleti gelen esas bendim esas sıkışan bendem sana hizmet etmekten işeyemedim ki!!
bir de buna bozulur bir de sıkılırbir de surat asar bir de beni mi bekleyecekmişmiş!!!
e sen git otur masaya o zaman!!!
e gitmiş yanlış masaya oturmuş işte!!!
böyle ufak kazaları da ay yanlışlıkla oldu hahaha deyip şakaya vurmaz: çok bozulur bütün gün somurtur bütün konu hemmencik olumsuzluk olur ve çatacak yer arar. zıkkım edecek ya ben kahve içelim demişim!!! ama ablamın talebini yerine getiriyor olsak böyle davranmaz!!
ablamın istediği balıkçıya giderken kaldırımda ayağını burktu mesela; ama sus pus oturdu: ablacığımın canı sıkılmasın. ama yandan yandan bana yaptı kaprislerini.
başka bir gün ben mağazanın vitrinine bakarken annem bodoslama yürüyor; bir de zor yürüyorum iyi görmüyorum diye bir kabulü olmadığı için bazen böyle bodoslama gider. bir baktım park halinde bir motora doğru gidiyor da gidiyor. sesleniyorum ama duymuyor... zor yetiştim de durdurdum.
o da sanıyor ki aman ben de ne kadar düşünüyormuşum başkalarını!! beter olsunmuş siktiğinin motoru!!!
çarpacaksın devrilecek demişim!!! üstüne devrilirse ya manyak!!!!
daha önce bir keresinde koskoca motor üzerine yıkılacaktı da son anda neyse sahibi gelmiş tutmuştu da kurtulmuştu.
kıracak orasını burasını sonra çilesini ben çekecem.
amaaaa ben hastalanırsam fazla uzun sürerse çok sıkılıyor ha!!!
geçen gün bıkmış benim migrenimden bıkmış benim baş dönmemden.
sağ olsun niye bu kadar başı ağrıyor neden bu kadar başı dönüyor diye endişeleneceğine: kendi istediklerini yapamayacak durumdayım diye canı sıkılıp bıkmış usanmış diye söyleniyor!!!
sürekli kollamak ve uyarmak zorundayım;
annecim önüne bak
annecim dikkat et
annecim oradan geçme
annecim şöyle annecim böyle.
ablam da diyor ki anlamıyor hiç: bırak nazlıaa çocuk mu nasıl istiyorsa öyle yürüsün!!!
tabi senin için hava hoş, çekip gideceksin çok önemli işleri olan meşgul kızı olarak Ankara'ya bana kalacak kaprisini nazını çekmek. sen misin ayağını burkunca krem sürüp ovalayan, sen misin sırtını ovan, sen misin doktora gitsin diye ikna etmek için bin takla atan kırk kere randevu alıp vazgeçince iptal etmek zorunda kalan, sen misin gün boyu yerli-yersiz ama asla dur durak bilmeyen yakınma şikayet eleştiri dırdır ve kaprislerini çeken!!!
öyle mi dedim ben de o zaman ablama. ama başına bir şey geldiği anda beni suçluyorsunuz?
aynı annesi gibi anlamadı bel bel baktı sonra da bozuldu!!! yalan mı.
ben fotoğraf çekerken gezide, gitmiş kafenin kapısına toslamış ddüşmüş ve ben suçluyum. sen niye girmedin ananın koluna sen niye bakmadın nerede ne yapıyor diye?
2 dakka gözümü ayırdım, gitmiş bir kafede başkasının yerine oturup başkasının kahvesini şırılım şırılım içmiş!! hem tiksinmiş hem utanmış ve ben suçluyum .
e sen kollasana ananı dünyanın en mükemmel evladı sensin!! diyemedin mi o başka masa anne diye!!! dalmış gitmiş telefona salak salak annesi nerede hiiiiiç farkında değil!!
ben beş dakika daha uzun işeyemem mi yani?
ha bir de o var. tamam dışarda tuvalet kullanmamak en iyisi; ama mecburen gidilirse her işini bana yaptırır annem. kapıları ben açarım klozeti ben silerim, ben kapatırım kapıları, sifonu ben çekerim: bir kendine donunu indirip işemek kalır. ve işi bitince de tutturur da hadi çıkalım sıkıldım ben!!!!!!
e ben yapmadım sana hizmet etmekten!! ha tabi bir de annem tuvaletteyken ben kapısının başında dikilmek zorundayım ama bunları hiiiiiiiiiiç düşünmez!!
sıkılmış bunalmış iğrenmişmiş!!!
e tuvaleti gelen esas bendim esas sıkışan bendem sana hizmet etmekten işeyemedim ki!!
bir de buna bozulur bir de sıkılırbir de surat asar bir de beni mi bekleyecekmişmiş!!!
e sen git otur masaya o zaman!!!
e gitmiş yanlış masaya oturmuş işte!!!
böyle ufak kazaları da ay yanlışlıkla oldu hahaha deyip şakaya vurmaz: çok bozulur bütün gün somurtur bütün konu hemmencik olumsuzluk olur ve çatacak yer arar. zıkkım edecek ya ben kahve içelim demişim!!! ama ablamın talebini yerine getiriyor olsak böyle davranmaz!!
ablamın istediği balıkçıya giderken kaldırımda ayağını burktu mesela; ama sus pus oturdu: ablacığımın canı sıkılmasın. ama yandan yandan bana yaptı kaprislerini.
başka bir gün ben mağazanın vitrinine bakarken annem bodoslama yürüyor; bir de zor yürüyorum iyi görmüyorum diye bir kabulü olmadığı için bazen böyle bodoslama gider. bir baktım park halinde bir motora doğru gidiyor da gidiyor. sesleniyorum ama duymuyor... zor yetiştim de durdurdum.
o da sanıyor ki aman ben de ne kadar düşünüyormuşum başkalarını!! beter olsunmuş siktiğinin motoru!!!
çarpacaksın devrilecek demişim!!! üstüne devrilirse ya manyak!!!!
daha önce bir keresinde koskoca motor üzerine yıkılacaktı da son anda neyse sahibi gelmiş tutmuştu da kurtulmuştu.
kıracak orasını burasını sonra çilesini ben çekecem.
amaaaa ben hastalanırsam fazla uzun sürerse çok sıkılıyor ha!!!
geçen gün bıkmış benim migrenimden bıkmış benim baş dönmemden.
sağ olsun niye bu kadar başı ağrıyor neden bu kadar başı dönüyor diye endişeleneceğine: kendi istediklerini yapamayacak durumdayım diye canı sıkılıp bıkmış usanmış diye söyleniyor!!!
22.08.2018
bir komşumuz gelmişti geçende. konuşma arasında torunlarından dem vuruyor. biri 8,5 biri 14 yaşındaymış. hiç laf dinlemezlermiş, şımarıklarmış. çok seviyormuş elbette ama çocuk yetiştirmek bu devirde çok zormuş. ne kendileri ne kızlar baş edemiyormuş.
zamane gençleri hemen her şeyi elde etmek istiyorlarmış, hemen de o şeyin yenisi çıkıyormuş onu da istiyorlarmış. hiç bitmiyormuş istekleri yetişemiyorlarmış.
bir de yani sürekli dışarı çıkmak gezmek istiyormuş arkadaşlarıyla. yok lafından anlamazmış hayır desen kavga çıkarmış küsermişler falan.
tabi artık öyle eski nesil gibi yasaklamak eve kilitlemek ceza vermek falan da olmuyormuş. baskı yapmak istemiyormuş kızı. özgür yetişsinler istiyormuş kısıtlamak mahrum bırakmak istemiyorlarmış ama o zaman da tepelerine çıkıyorlarmış ve tabi endişeleniyorlarmış da.
istedikleri bir şeyi de yaptırtamıyorlarmış.
annem de başıyla onaylıyor! yasak olmazmış zaten çok yanlışmış. baskı kısıtlama da olmazmış.
tabi asla yaptırım emir kipli cümleler kurmadan da olur!!! yasak gitmeyeceksin yapmayacaksın falan demek yerine sürekli ruhunu kemirerek, törpüleyerek de engelleyebilirsin!!!
annemin uzmanlığı inception- fikir ekme= manipülasyon= gizli baskı.
mesela hiç yapmak istemeyeceğin bir şeyi nasıl yaptırırsın çocuğuna!! yaptırıncaya kadar aynı şeyi defalarca bıkmadan usanmadan isteyerek, söyleyerek!!! asla acımayacaksın asla karakterine uygun mu diye düşünmeyeceksin yapabilir mi ister mi falan da düşünmeyeceksin!! yeter ki sen memnun ol sen tatmin ol. onun ne duruma düştüğü mutsuz olduğu falan önemli değil ki!!!! bıkmadan usanmadan aynı şeyi söyleyerek beynini abondone edip mecbur bırakacaksın.
mesela yapmasını istemediğin bir şeyi yapmasını engellemek için ne yaparsın yasak gitmeyeceksin demek yerine! endişelendirerek korkutarak. duygularıyla oyna!!! ve moral boz. özgüvenini kır!!! tabi bunların böyle olduğunu ne o anlayacak ne sen itiraf edeceksin. sadece boyuna olumsuzluk akıtacaksın ki ruhuna hem özgüveni kalmasın hem endişeler korkular yerleşsin ki böylece kımıldayamasın! sonrada suratına asosyalsin pısırıksın der ferahlarsın. oh eleştirecek kusur bulacak bir şey daha çıkmış olur işte ve övünecek, kendinle kıyaslayacak.
mesela hayatım boyunca ne evlilik ne de erkeklerle ilgili güzel bir laf duymuş değilim annemden. yani genel olarak olumsuz konuşur ama bu konular ekstraya giriyor.
tabi kendi çocukluğu ve ilk gençlik dönemi çok sosyal ve hareketli geçmiş. dedemler çok sosyalmiş. ya eve davet ederlermiş komşuları eşi dostu ya başkasının evinde toplanılırmış her hafta sonu. hava iyiyse de sürekli pikniklere, yaylalara falan gidilirmiş cümbür cemaat. bayramlarda da gelen giden çok olurmuş. sosyal oldukalrı kadar misafirperverlermiş de. yani sonraki yıllardaki olumsuzluklar bir yana ve bu zamandaki ufak şeyler: annemin çocukluk ve yetişme çağlarındaki anıları iyi ve övünmeye bayılır! evlenmeden önce çalışırken de epeyce fırsat yaratıp gezmiş.
ve asla ben bunların çeyreğini kızlarıma yaşatamadım diye düşünmez!!! bütün hafta sonu evde pineklerken annenin sosyallik anılarını övünmelerini dinlersin!!!
erkeklerle ilgili her zaman olumsuz fikirleri var, ona göre hepsi potansiyel sapık, tecavüzcü. bunları dinleyerek büyüyorsun ve aşırı derecede içine kapanık, asosyal bir hayatın var. evde bir erkek figür olmaması bir yana çevrende de yok. tek gördüğün sene de 2 kere teyzenin kocası ve eğer gelirlerse çocukları. üstelik annem sınıf arkadaşlarınla da çok konuşma diye beynine erkeklerin kötü olduğunu kodlamış. e nasıl rahat konuşur iyi iletişim kurarsın???????? hiç konuşmuyor aynı ortamda bulunmuyorsan???????????
ama annen asla farkında değildir ki hayatında karşı cinsten konuşulacak bir figürün olmadığının ve seni sürekli erkeklere karşı doldurup kötü moral bozucu konuştuğunun!! seni korkuttuğunun endişelendirdiğinin. mesela bir komşu çocuğuyla ayak üstü konuştum diye beni evde kaşı çatık azarlı azarlı endişeli bir karşılaması var ki dünyanın en büyük hatasını etmişsin hissini yayar beynine!! uzun uzun sorguya çekmişti ne konuşmuşuz niye gülmüşüm!!!???
annem gülmüyorsam suratsız der gülmüşsem de sorgular. kendi ne zaman ne kadar münasip görüyorsa tam ona uygun gülmelisindir kafasınca!!!!!!!!!! robot sanıyor insanları.
tabi ki tek başına 2 kız büyütmek endişe verici zor ama bu endişeleri korkuları niye bize de işliyorsun ki?????? ve tabi ki bu mutsuzluğu.
ama sanki yemin etmiş bir daha asla boşandıktan sonra mutlu olmayacağım keyif almayacağım çok fazla diye. tabi ki biz de!!!!
başka bir zaman bir sınıf arkadaşımla karşılaşmıştık markete giderken selamlaştık diye bir korku bir endişe çılgına döndü güya belli etmeyecek: yol boyunca sorgulayıp olumsuzluklar akıtmıştı.
herhalde bu taşrada orta sınıfta tutucu bir çevrede büyümenin getirdiği garip bir endişe mi; yoksa bu taşra tutuculuğu kafasında boşanmış olmanın getirdiği mi? kötü yola düşme orospu olma bekaretini kaybetme fobisi!
biz büyürken aniden bir fırtına esmiş gibi aklına geliverir garip sorular; aslında bu esmeler sırf senin boş anını yakalamak ve doğru cevap almak için. sanki normalde yalancıyız. ama zaten ablacığım asla yalan söylemez anneciğine!!! yalakalık ettiği için de gözdesi ablam, benden se hiç sebep yokken hep şüphe etmiştir. bilmiyorum planlanmış bir çocuk olmamaktan mı; aşkının meyvesi gibi görmediğinden mi böyle bir hazırda ön yargısı var bana karşı. bana karşı hep şüphecidir hep güvenesi gelmez ama ablama öyle değil.
ha tabi bir de en sevdiği şey ben doğduğum zaman kimsenin memnun olmadığını anlatmak!!!! kimse hediye bile getirmemiş! babam çok masraflı çocuk istemem başka derken ben gelmişim!!! sanki ben istemişim ben zorla girmişim rahmine!
işte böyle davransanız sevilmediğini, istenmediğini düşünse; sonra sürekli laf aralarında sokarak kıyaslama yaparak ablasıyla kendinle başkalarıyla kendini çirkin değersin önemsiz hissettirip beynine işleseniz. özgüveni kalmaz! böylece yok onu isterim yok buraya gideceğim diye tutturmaz kukumavk kuşu gibi odasına kapanıp oturur!!!!!
neyse, bir gün annemin eski arkadaşlarıyla bir toplantısına gitmiştik. birileri biz yaşlarda belki az büyük oğullarını da getirmişler. hani kızlarla konuşuyorum biraz ama oğlanlarla değil. çünkü ne zaman bir oğlanla konuşsam annemden fırça yemiş kötü şeyler duymuşum. hatta kuzenlerime karşı bile ihtiyatlı yaklaştırılmışım bu fobiler yüzünden. ne konuşulur nasıl konuşulur; tanımıyorum ki erkekleri. zaten mizacım çekingen bir de.
tabi annemin en sevdiği şeylerden biri ortamlarda seni gözetlemektir beni yani. sürekli kafanı çevirsin gözgöze gelirsin. bir yandan çok konuşur herkesle ama bir yandan kollamak değil bu kadarı kontrolcülük ve kusur aramacılık; sürekli gözetler, böcekmiş gibi inceler. daha sonra da tüm detaylarıyla sorgular!!! güya bu sorgulamaları da lafların arasına serpiştirir güya bu durum değerlendirmesi ve ve ya sohbettir!!!! ama aslında sorgulamadır! ve tabi ki yargılama.
bazen uzaktan kaş göz ederek bazen de bir kenarda köşede yakalayıp kıstırıp laf sokarak yapar bunu!!!
bilir aslında ne kadar çekingen ve hassasın ama ona göre davranmaz o çok kişilikli bir insan olduğu için kendine göre davranır sadece!!!! sen ne duruma düşersin ne hissedersin umrunda değildir farkına dahi varmaz; söylesen de burun kıvırır ve üstünlük taslayıp münakaşaı yazanacak bir şey bulur= hiç olmadı seni yarglayacak bir kusurunu yüzüne vurarak rahatlar!!!
mesela böyle kalabalık- sosyal bir ortamda ne yapsan kusurdur: kaynasır anlaşırsın rahatsız olur bir köşede laf sokar! çok gülmüşüm demek gülerken dişlerimin ne kadar çirkin göründüğünü vurgular!!! bunu iyi gibi görünen lafların arasına sokmayı ihmal etmez. ki hemen anlayıp alınıp tepki vereme!!
hani derler ya bu şimdi iyi bir şey mi dedi kötü mü anlamadım. işte annem aynen o'dur.
peki dişlerim eğri, düzgün olsun gülüşü güzel görünsün diye ne yaptın: HİÇ.
diyelim enneme göre yeterince uyum sağlayamadım: hemen lafı sokar! git biraz konuş şunu bunu yap çok anti sosyalsin çok çekingensin özgüvensizsin!!!
sen en zaman özgüven verdin ki!!! kendi kendine yarattığını bile yok etmek için savaşırsın.
mesela defalarca ev halinle seni sokağa çıkarıp; ya da iyi giyininp süslenmene zaman bırakmadan: sonra da gider sana başkalarını över. ama ne övmek: yere göğe sığdıramaz abartır da abartır!!!
yani demek ister ki sen bakımsızsın özensizsin şık değilsin zevkli değilsin yakıştıramıyorsun!
laf aralarına başka örneklerle sıkıştırılmış eleştirilerini de dinlersin. en vurucusu bilir ki götün büyük.
akşama eleştirinin hedefisin: hiç konuşmamışsın kaynaşamamışsın annesi iyi yetiştirememiş konuşmayı beceremiyor diyecekler diye kendine dönük laflar sokar. senin ne durumda olduğunla değil kendiyle ilgilenmektedir.
e sen aylarca evden çıkartma; boyuna odasında ablasıyla ders çalışsın; sadece ailesini görsün; normal arkadaşlarını. sonra aniden aylardır her türlü ortamdan sakındığın çekingen çocuğu sal ve hem uyum bekle hem de şaklabanlıklı!!! böyle şeyler desen de hemen savunmaya geçer ve seni suçlar. uyumsuzmuşsun bak ablan zorlanmış mı?
belki çekingen ve uyumsuz olabilirim ama niye körüklüyorsun ki!!! memnun çünkü.
mesela hala asla dışarı çıkma sosyalleşme işteki arkadaşlarınla bile ekstra zaman geçirme ister ama sonra seni asosyallikle suçalıyıverir!! kendinin çok arkadaşı vardır çok popülerdir. hem ders aralarında hem hafta sonlarında vakit geçirmeyeceksin ama arkadaşın olacak??????????? ha hatta telefonda bile fazla konuşmayacaksızn??????
ortamda konuşmuş gülüşmüşsen de sorgu: ne konuştunuz o kadar niye güldünüz o kadar??????? anlatsan da anlamaz ki!! düşünmez ben bunlarla akran değilim aynı ortamda değilim bana komik gelmeyebilir: hiç komik değil ki bu ya da bu konuşmaya değecek bir şey değil ki diye savunur.
neyi ne kadar konuşacağıma da kendisi karar vermek istiyor yani.
her şekilde ne yapsam bir şekilde kabahattir bir kusurum muhakkak vardır. biraz ablamında. ama özellikle benim!!
bak işte yasak demeden de böyle engellenir. soğutursun ortamlardan insanlardan.
sürekli kötü konuşsan, kötü örnekler versen, herkesin ne kadar kusurlu olduğunu aşılasan ve kendisinin de ne isteği kalır ne bişeeey!!!
eğer endişelendirerek, insanları kötüleyerek, ya da özgüvenini kırarak engelleyemiyorsan, moralini tam bozamamışsan: sen de korkutmaya çalışarak yaparsın!!!!
mesela okul gezisine mi gitmek istiyor: gün boyu taciz tecavüz kaza yaralanma sakatlanma ölmeyle ilgili örnekleri sıralarsın.
aslında hem kendini hiçbir yönden beğenmese hem başka insanlardan hoşlanmasa çekinse hem de korksa ne kadar iyi bir el ayak bağlama olur!!!! sonra da hep evdesin anti sosyals,n diye laf sokup daha beter etmek için fırsatın olur!
illa mı yapmak gitmek istiyor; ne endişelenmiş ne özgüveni gitmiş ne de korkmuş: illa da yapacak mı= o zaman yapsa da endişeden korkudan keyif alamamasını sağla ki zehir-i zıkkım olsun?
tüm yöntemlerin karışımını lafların arasına gizleyerek o aktiviteyi yapıncaya kadar ki süreçte bombarsımana tut.
böylece arkadaşlarıyla gittiği buluşmada onların sadece kusurlarına odaklanır mutsuz olur, mağaza gezerken hiç bir şey beğenmez ve kendini layık bulamaz ve alamaz, girdikleri filmde de filme kapılacağına arkadaşlarının dediklerinin olumsuz taraflarını, karşılaştıkları muhatap oldukları kişilerin yaptığı hareketleri, etraflarında rahatsız edici olabilecek tüm şeyleri, nüansları düşünür veeeeee keyif alamaz!!!
yedikleri pasta temiz ortamda mı yapılmıştır mesela? bayattır ve pistir. pis elli birisi ellemiştir mikrop kapacaksındır. içtiğin kahvenin bardağı iyi yıkanmış mıdır acaba? sinema salonunda ne kadar çok konuşuyor ve hışırdıyorlardır mesela neffffret ediyorsundur. işte bunlara odaklan ki zıkkım olsun!!!
mesela kızlarla "pahalı" bir mağazaya mı girdin? annenle çıktığın alışverişlerde sana sürekli onu alamayız bunu alamayız giyemeyiz edemeyiz giremeyiz orası pahalı orası kazık dediği zamanları hatırla, beynine işlesin; sırf kızlar için girsen bile bir şey alama. pahalı kaliteli vb şeyleri hak etmediğini alamayacağını düşün! zaten tipine yakışmaz ki olmadı bunu düşün! kiiii keyif alama!! mesela o bluz sana olmaz götün büyük, mesela o hırka sana uymaz çünkü kısa boylusun, o gömlek olmaz pahalı yıpranır çöpe gider boşuna çarcur etmiş olursun paranı!
yaa işte böyle yaparsan ne yasaklaman ne engellemen ne de yaptırım cümlesi kurman gerekir. kendii kendine vazgeçer.
illa yapacak gidecekse de son anda o kotun götünü büyük gösterdiğini ve saçının yağlı olduğunu söyle ki morali bozuk çıksın evden. eğlenmeyeceği mutlu keyifli olmayacağını garantile!!! böylece soğur ve bir daha gidemez yapamaz!!!
eve gelince de sorguya çekmeden önce hastalan ki eğer memnun döndüyse boğazında kalsın!!!
daha uzun vadeli bir plansa tam da çocuğun bir aktiviteye gideceği gün sarımsaklı yemek yap yedir!!! ağzı kokuyor diye gidemesin.
akşamdan banyoya girmesini engelle ki ertesi gün saçı kötü diye çıkamasın.
illa yasak mı demek gerek canııımm!!!!
------------
yapmak istemeyeceğini düşündüğünüz bir şeyi yapmasını sağlamak için günlerce kafasını ütüleyin! her gördüğünüzde aynı şeyleri söyleyin ve ne derse desin arsızca isteyin ta ki söylenerek istemeyerek yapıncaya kadar: ama önemli olan sizsiniz çocuğunuzun duyguları falan değil ki!!!
bin kere söylerseniz hem belki farkında olmadan kendinin yapmak istediğini zanneder. ya da sırf siz çenenizi kapatın diye yapar. sonunda da teşekkür etmeyin ki yaptığına yapacağına pişman olsun!!!
----------
ya da diyelim illa da bir yere gidecek, siz istemiyorsunuz belli bir sebep gerekli değil sadece inadına da olabilir ya da sadece kendi dediklerinizi yaptırtmak için bir tür yarışma bir tür meydan okuma-challenge gibidir: işte mani olmak istiyorsunuzdur ama emir kipi kullanmadan, yaptırım yasak uygulamadan: baskı yapmıyor gibi görünmek için:
*duygularıyla oynayın kendini çirkin-kötü hissetsin: götün büyük saçın kötü sivilcen çıkmış deyin.
*insanlardan, çevreden endişelenmesini korkmasını sağlayın: başına gelebilecek her türlü kötü olasınılığı sıralayın ki iyi vakit geçireceğini düşünmesin.
*havanın ne kadar kötü olduğunu falan sıralayın: ne giyeceğine falan karar vermeye çalışın ama iyiliği içinmiş gibi davranarak. en sevmediği şeyleri giymesini sağlayın ki çıkacaksa da evden memnuniyetsiz çıksın.
*hastalık numarası çekin, ağrılarınız tutsun. yalnız kaldın sıkıldım diye duygu sömürüsü yapın.
*temizlik yıkıverin başına.
*sarımsak yedirin.
*kavga çıkarıp moralini bozun ki gidecek durumu kalmasın.
*başka plan çıkartın başına: aniden perdeleri söküp yıkanacak bunlar diye tozlu tozlu üstüne atıverin.
*kendi misafirlerinizi çağırın aniden kim hizmet edecek deyin.
*makyajını saçını kıyafetini sabote edin: yanlışlıkla sigara değip yansın, düşüp kırılsın, kırışsın.
*illa da gidecek mi: evden çıkıncaya kadar hatta asonsöre bininceye kadar aklınıza gelen ne kadar kötü oalsılık, durum, kişi vb varsa sıralayın!!!
*yine de mi gitti: en son anda ben de gelecem ben de diye tutturup bekletin peşine takılıp yol boyunca mızıldanıp kapris yapın. arkadaşlarıyla eğlenmek gülmek yerine sizi memnun etmek için uğraşsın.
*yiyebileceğiniz şeylerle ilgili mikrop fobisini etkileyecek örnekler verin: iki kız hamburger yemiş zehirlenmiş, kahve içmiş mikrop kapmış, herkes önce pipisini sonra yiyecekleri elliyor hikayeleri uydurup midesini kaldırın. gitmesini engellemeyecekse de en azından eğlenmesin!!!
*kaçırılma taciz tecavüz kavga terör trafik kazası ile ilgili örenkler sıralayın.
*ha saçı kirli, ağzı kokuyor, üstü ütüsüz, götü kocaman, sivilceli, tiksintiler ve endişelerle dolu hale getirin ama hala mı gidiyor bırakın gitsin. yarım saatte bir bir bahaneyle arayıp rahatsız edeceksiniz.
*ha bunu 38 yaşına gelmiş kızınıza da rahatlıkla uygulayabilirsiniz!!!
*arayın ama telefonu kısa tutmayın, arkadaş buluşmasına altı üstü 2 saatliğine gitmiş olsun ama siz onun 1 saatini kendinizle konuşmasını sağlayarak geçirtin. mesela çamaşır makinesinin nasıl çalıştığını anlattırın, bilmem neyin nerde olduğunu sorun ama bulamayın; evde yapmanızı istemeyeceğini düşündüğünüz şeyleri yapmaya kalkıyormuş gibi yayıp endişelendirin ve artık dönmesini isteyin. duygu sömürüüsü yapın: oram ağrıyor buram ağrıyor çok sıkıldım geberelim de kurtulalım deyin. sık sık arayıp market siparişi verin. artık kalk da markete git deyip durun. arkadaşlarıyla sohbet edip iyi vakit geçirmektense sizinle telefonda konuşsun, sizin siparişlerinizi düşünsün, yediği içtiğinden mikrop kapmaktan korksun!!!! neden memnun olsun keyif alsın ki!!! siz ne zaman isterseniz ne kadar uygun görürseniz o kadar memnun olsun bekleyin!!! her şeyin de bir zamanı bir yeri bir miktarı vardır canım!!! ne zaman ne kadar memnun olup neyden nasıl keyif alacağına siz karar vereceksiniz!!! kim karar verecek ya!!!?????????
annem bana çok yaptı bunları! daha yoldayım varış noktasına ulaşmayı bırakın evden çıkalı anca 20 dakika olmuş dönmemi isterdi mesela: çocuk gibi mızıldanıp durarark. sanki anasıyım . sanki evde de çok memnun benden çok seviyor. hayır ufacık işkencelerle beni üzmekten büyük haz alıyor.
mesela tam konsantre olmuş kitap okuyorsun bişeyin kapağını açtırmak için çağırır. tam dizi izleyeceksin perdeleri sökmeye çalışır.
esas amaç öyle görünmeden rahatsız etmek ve kontrol etmek.
bak sürekli bunlara maruz kalıyorum ne kadar mutlu mesut iyi bir psikolojideyim!!!
ama önemli olan bu değil ki ben değilim ki kendisi!!!
-----------------------
burada mesele kendi istediklerinizin o-gerçekleşmesi başkalarını takacak değilsiniz. mesela kızın başı mı dönüyor fır fır zonk zonk migreni mi tutmuş? e bu sizin 50 kere pazara gitmek lazım demeniz engel değil ki!!!! neden böyle bir şey olsun?
yani pazara gitmek bir gerçek ve bir ihtiyaç değil mi?
pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım
olmadı pazardan alınacak şeyleri sıralarsınız! bu sırada kızınız baş ağrısı dönmesi falan geçsin diye dinlenmeye uyumaya çalışmaktadır ama önemli değil ki!!! patlıcan almak ve onunla yemek yapmak daha önemli!!!
pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım
tabi siz gelip gidip tekrarlarken yüz kere bir şey iserken o dinlenmeye çalışırsa çalışsıııın. diğer kızınız da dışarda balkonda ayaklarını uzatmıııış dinleniyor. mesela onu kaldırıp beraber gidemezsiniz illa o başı ağrıyan başı dönen kız gitmeli çünkü o bir köle o bir hizmetçi o bir hamal.
5 dakika uyuklamasına izin vermenize gerek yok, aniden o sigaradan çatlamış kalınlaşmış sesinizle maydonoz da almak gerek diye yanında beliriverin!!! tepesine dikilip dikilip bol bol sigara için! ve karpuz da alalım ablan sever deyip birine işkence ederken öbürü ayaklarını güneşlendiren kızınıza hayranlıkla bakın!!
tabi ki neden başı bu kadar çok ve sık ağrıyor ya da dönüyor diye endişelenmeye korkmaya merak etmeye gerek yok. dönerse döner ağrırsa ağrır bu onun problemi sizin pazara gitmeniz lazım!!!!!!!!!!!
evet aynen böyle. benim gidecek halim yok ablamla gidin işte deyince evde nasıl bir isyan kopuyor anlatamam. ve ben bencilim başım dönerken pazardan 15 kilo taşımadığım için! bütün sene ne kadar yorulmuş kafası şişmişn ablamın yaaaa ben biliyor muyum? ne kadar zor ve yoğunmuş hayatı yaaa? oysa ki ben bomboşum ne sorumluluğum ne işim gücüm ne sosyalhayatım hiç ama hiç bir şeyim yok! ne yoruluyor ne sıkılıyorum bütün sene, zaten benim düşünülmem de hiç gerekmiyor ben kimim ki HİÇ KİMSE.
e sen çok severdin pazarı çok eğlenceli ve otantikti hani!!! yemedi tabi ağustos sıcağında ağır taşımak onun yerine başı dönen kız gitsin beter olsun!!!
ya yolda yığılıp kalsam onun bunun eline kalırım annem bir telefon edip yardım bile çağıramaz. anlamamak bir yana telefon kullanamaz oldu gene!!!
anne kız o kadar ruhsuzlar ki herhalde empati bölgesini lobotomi yaptırıp aldırmışlar!!!
her zaman eşşekler gibi pazardan zımbırtı taşıyan ben, evdedi angarya işleri yapan ben, annesini doktora bin dereden deceye hendek atlatsan daha kolay- götüren ilacını içirten kremlerini sürüp ovalayan ben.
üstelik tüm gün ayakta çalışan ben. daha hala yaranamam asla yaranamam. canını versen 9 kere daha canlanıp yeniden ölmeni bekler dudak bükerler!!!
ay siz kendinize göre alın ben zıkkım yerim benim yerime taşıyıp yorulmayın!!!!
efem e şimdi 3 kişilik şey alınacakmış pazardan nasıl taşyacaklarmış? senelerdir ben ne bok yiyorum????????????? hani benden daha güçlü benden daha sportif benden daha zeki becerikli güzel harika şahane tanrıçaydınız ya ne oldu???????????
zamane gençleri hemen her şeyi elde etmek istiyorlarmış, hemen de o şeyin yenisi çıkıyormuş onu da istiyorlarmış. hiç bitmiyormuş istekleri yetişemiyorlarmış.
bir de yani sürekli dışarı çıkmak gezmek istiyormuş arkadaşlarıyla. yok lafından anlamazmış hayır desen kavga çıkarmış küsermişler falan.
tabi artık öyle eski nesil gibi yasaklamak eve kilitlemek ceza vermek falan da olmuyormuş. baskı yapmak istemiyormuş kızı. özgür yetişsinler istiyormuş kısıtlamak mahrum bırakmak istemiyorlarmış ama o zaman da tepelerine çıkıyorlarmış ve tabi endişeleniyorlarmış da.
istedikleri bir şeyi de yaptırtamıyorlarmış.
annem de başıyla onaylıyor! yasak olmazmış zaten çok yanlışmış. baskı kısıtlama da olmazmış.
tabi asla yaptırım emir kipli cümleler kurmadan da olur!!! yasak gitmeyeceksin yapmayacaksın falan demek yerine sürekli ruhunu kemirerek, törpüleyerek de engelleyebilirsin!!!
annemin uzmanlığı inception- fikir ekme= manipülasyon= gizli baskı.
mesela hiç yapmak istemeyeceğin bir şeyi nasıl yaptırırsın çocuğuna!! yaptırıncaya kadar aynı şeyi defalarca bıkmadan usanmadan isteyerek, söyleyerek!!! asla acımayacaksın asla karakterine uygun mu diye düşünmeyeceksin yapabilir mi ister mi falan da düşünmeyeceksin!! yeter ki sen memnun ol sen tatmin ol. onun ne duruma düştüğü mutsuz olduğu falan önemli değil ki!!!! bıkmadan usanmadan aynı şeyi söyleyerek beynini abondone edip mecbur bırakacaksın.
mesela yapmasını istemediğin bir şeyi yapmasını engellemek için ne yaparsın yasak gitmeyeceksin demek yerine! endişelendirerek korkutarak. duygularıyla oyna!!! ve moral boz. özgüvenini kır!!! tabi bunların böyle olduğunu ne o anlayacak ne sen itiraf edeceksin. sadece boyuna olumsuzluk akıtacaksın ki ruhuna hem özgüveni kalmasın hem endişeler korkular yerleşsin ki böylece kımıldayamasın! sonrada suratına asosyalsin pısırıksın der ferahlarsın. oh eleştirecek kusur bulacak bir şey daha çıkmış olur işte ve övünecek, kendinle kıyaslayacak.
mesela hayatım boyunca ne evlilik ne de erkeklerle ilgili güzel bir laf duymuş değilim annemden. yani genel olarak olumsuz konuşur ama bu konular ekstraya giriyor.
tabi kendi çocukluğu ve ilk gençlik dönemi çok sosyal ve hareketli geçmiş. dedemler çok sosyalmiş. ya eve davet ederlermiş komşuları eşi dostu ya başkasının evinde toplanılırmış her hafta sonu. hava iyiyse de sürekli pikniklere, yaylalara falan gidilirmiş cümbür cemaat. bayramlarda da gelen giden çok olurmuş. sosyal oldukalrı kadar misafirperverlermiş de. yani sonraki yıllardaki olumsuzluklar bir yana ve bu zamandaki ufak şeyler: annemin çocukluk ve yetişme çağlarındaki anıları iyi ve övünmeye bayılır! evlenmeden önce çalışırken de epeyce fırsat yaratıp gezmiş.
ve asla ben bunların çeyreğini kızlarıma yaşatamadım diye düşünmez!!! bütün hafta sonu evde pineklerken annenin sosyallik anılarını övünmelerini dinlersin!!!
erkeklerle ilgili her zaman olumsuz fikirleri var, ona göre hepsi potansiyel sapık, tecavüzcü. bunları dinleyerek büyüyorsun ve aşırı derecede içine kapanık, asosyal bir hayatın var. evde bir erkek figür olmaması bir yana çevrende de yok. tek gördüğün sene de 2 kere teyzenin kocası ve eğer gelirlerse çocukları. üstelik annem sınıf arkadaşlarınla da çok konuşma diye beynine erkeklerin kötü olduğunu kodlamış. e nasıl rahat konuşur iyi iletişim kurarsın???????? hiç konuşmuyor aynı ortamda bulunmuyorsan???????????
ama annen asla farkında değildir ki hayatında karşı cinsten konuşulacak bir figürün olmadığının ve seni sürekli erkeklere karşı doldurup kötü moral bozucu konuştuğunun!! seni korkuttuğunun endişelendirdiğinin. mesela bir komşu çocuğuyla ayak üstü konuştum diye beni evde kaşı çatık azarlı azarlı endişeli bir karşılaması var ki dünyanın en büyük hatasını etmişsin hissini yayar beynine!! uzun uzun sorguya çekmişti ne konuşmuşuz niye gülmüşüm!!!???
annem gülmüyorsam suratsız der gülmüşsem de sorgular. kendi ne zaman ne kadar münasip görüyorsa tam ona uygun gülmelisindir kafasınca!!!!!!!!!! robot sanıyor insanları.
tabi ki tek başına 2 kız büyütmek endişe verici zor ama bu endişeleri korkuları niye bize de işliyorsun ki?????? ve tabi ki bu mutsuzluğu.
ama sanki yemin etmiş bir daha asla boşandıktan sonra mutlu olmayacağım keyif almayacağım çok fazla diye. tabi ki biz de!!!!
başka bir zaman bir sınıf arkadaşımla karşılaşmıştık markete giderken selamlaştık diye bir korku bir endişe çılgına döndü güya belli etmeyecek: yol boyunca sorgulayıp olumsuzluklar akıtmıştı.
herhalde bu taşrada orta sınıfta tutucu bir çevrede büyümenin getirdiği garip bir endişe mi; yoksa bu taşra tutuculuğu kafasında boşanmış olmanın getirdiği mi? kötü yola düşme orospu olma bekaretini kaybetme fobisi!
biz büyürken aniden bir fırtına esmiş gibi aklına geliverir garip sorular; aslında bu esmeler sırf senin boş anını yakalamak ve doğru cevap almak için. sanki normalde yalancıyız. ama zaten ablacığım asla yalan söylemez anneciğine!!! yalakalık ettiği için de gözdesi ablam, benden se hiç sebep yokken hep şüphe etmiştir. bilmiyorum planlanmış bir çocuk olmamaktan mı; aşkının meyvesi gibi görmediğinden mi böyle bir hazırda ön yargısı var bana karşı. bana karşı hep şüphecidir hep güvenesi gelmez ama ablama öyle değil.
ha tabi bir de en sevdiği şey ben doğduğum zaman kimsenin memnun olmadığını anlatmak!!!! kimse hediye bile getirmemiş! babam çok masraflı çocuk istemem başka derken ben gelmişim!!! sanki ben istemişim ben zorla girmişim rahmine!
işte böyle davransanız sevilmediğini, istenmediğini düşünse; sonra sürekli laf aralarında sokarak kıyaslama yaparak ablasıyla kendinle başkalarıyla kendini çirkin değersin önemsiz hissettirip beynine işleseniz. özgüveni kalmaz! böylece yok onu isterim yok buraya gideceğim diye tutturmaz kukumavk kuşu gibi odasına kapanıp oturur!!!!!
neyse, bir gün annemin eski arkadaşlarıyla bir toplantısına gitmiştik. birileri biz yaşlarda belki az büyük oğullarını da getirmişler. hani kızlarla konuşuyorum biraz ama oğlanlarla değil. çünkü ne zaman bir oğlanla konuşsam annemden fırça yemiş kötü şeyler duymuşum. hatta kuzenlerime karşı bile ihtiyatlı yaklaştırılmışım bu fobiler yüzünden. ne konuşulur nasıl konuşulur; tanımıyorum ki erkekleri. zaten mizacım çekingen bir de.
tabi annemin en sevdiği şeylerden biri ortamlarda seni gözetlemektir beni yani. sürekli kafanı çevirsin gözgöze gelirsin. bir yandan çok konuşur herkesle ama bir yandan kollamak değil bu kadarı kontrolcülük ve kusur aramacılık; sürekli gözetler, böcekmiş gibi inceler. daha sonra da tüm detaylarıyla sorgular!!! güya bu sorgulamaları da lafların arasına serpiştirir güya bu durum değerlendirmesi ve ve ya sohbettir!!!! ama aslında sorgulamadır! ve tabi ki yargılama.
bazen uzaktan kaş göz ederek bazen de bir kenarda köşede yakalayıp kıstırıp laf sokarak yapar bunu!!!
bilir aslında ne kadar çekingen ve hassasın ama ona göre davranmaz o çok kişilikli bir insan olduğu için kendine göre davranır sadece!!!! sen ne duruma düşersin ne hissedersin umrunda değildir farkına dahi varmaz; söylesen de burun kıvırır ve üstünlük taslayıp münakaşaı yazanacak bir şey bulur= hiç olmadı seni yarglayacak bir kusurunu yüzüne vurarak rahatlar!!!
mesela böyle kalabalık- sosyal bir ortamda ne yapsan kusurdur: kaynasır anlaşırsın rahatsız olur bir köşede laf sokar! çok gülmüşüm demek gülerken dişlerimin ne kadar çirkin göründüğünü vurgular!!! bunu iyi gibi görünen lafların arasına sokmayı ihmal etmez. ki hemen anlayıp alınıp tepki vereme!!
hani derler ya bu şimdi iyi bir şey mi dedi kötü mü anlamadım. işte annem aynen o'dur.
peki dişlerim eğri, düzgün olsun gülüşü güzel görünsün diye ne yaptın: HİÇ.
diyelim enneme göre yeterince uyum sağlayamadım: hemen lafı sokar! git biraz konuş şunu bunu yap çok anti sosyalsin çok çekingensin özgüvensizsin!!!
sen en zaman özgüven verdin ki!!! kendi kendine yarattığını bile yok etmek için savaşırsın.
mesela defalarca ev halinle seni sokağa çıkarıp; ya da iyi giyininp süslenmene zaman bırakmadan: sonra da gider sana başkalarını över. ama ne övmek: yere göğe sığdıramaz abartır da abartır!!!
yani demek ister ki sen bakımsızsın özensizsin şık değilsin zevkli değilsin yakıştıramıyorsun!
laf aralarına başka örneklerle sıkıştırılmış eleştirilerini de dinlersin. en vurucusu bilir ki götün büyük.
akşama eleştirinin hedefisin: hiç konuşmamışsın kaynaşamamışsın annesi iyi yetiştirememiş konuşmayı beceremiyor diyecekler diye kendine dönük laflar sokar. senin ne durumda olduğunla değil kendiyle ilgilenmektedir.
e sen aylarca evden çıkartma; boyuna odasında ablasıyla ders çalışsın; sadece ailesini görsün; normal arkadaşlarını. sonra aniden aylardır her türlü ortamdan sakındığın çekingen çocuğu sal ve hem uyum bekle hem de şaklabanlıklı!!! böyle şeyler desen de hemen savunmaya geçer ve seni suçlar. uyumsuzmuşsun bak ablan zorlanmış mı?
belki çekingen ve uyumsuz olabilirim ama niye körüklüyorsun ki!!! memnun çünkü.
mesela hala asla dışarı çıkma sosyalleşme işteki arkadaşlarınla bile ekstra zaman geçirme ister ama sonra seni asosyallikle suçalıyıverir!! kendinin çok arkadaşı vardır çok popülerdir. hem ders aralarında hem hafta sonlarında vakit geçirmeyeceksin ama arkadaşın olacak??????????? ha hatta telefonda bile fazla konuşmayacaksızn??????
ortamda konuşmuş gülüşmüşsen de sorgu: ne konuştunuz o kadar niye güldünüz o kadar??????? anlatsan da anlamaz ki!! düşünmez ben bunlarla akran değilim aynı ortamda değilim bana komik gelmeyebilir: hiç komik değil ki bu ya da bu konuşmaya değecek bir şey değil ki diye savunur.
neyi ne kadar konuşacağıma da kendisi karar vermek istiyor yani.
her şekilde ne yapsam bir şekilde kabahattir bir kusurum muhakkak vardır. biraz ablamında. ama özellikle benim!!
bak işte yasak demeden de böyle engellenir. soğutursun ortamlardan insanlardan.
sürekli kötü konuşsan, kötü örnekler versen, herkesin ne kadar kusurlu olduğunu aşılasan ve kendisinin de ne isteği kalır ne bişeeey!!!
eğer endişelendirerek, insanları kötüleyerek, ya da özgüvenini kırarak engelleyemiyorsan, moralini tam bozamamışsan: sen de korkutmaya çalışarak yaparsın!!!!
mesela okul gezisine mi gitmek istiyor: gün boyu taciz tecavüz kaza yaralanma sakatlanma ölmeyle ilgili örnekleri sıralarsın.
aslında hem kendini hiçbir yönden beğenmese hem başka insanlardan hoşlanmasa çekinse hem de korksa ne kadar iyi bir el ayak bağlama olur!!!! sonra da hep evdesin anti sosyals,n diye laf sokup daha beter etmek için fırsatın olur!
illa mı yapmak gitmek istiyor; ne endişelenmiş ne özgüveni gitmiş ne de korkmuş: illa da yapacak mı= o zaman yapsa da endişeden korkudan keyif alamamasını sağla ki zehir-i zıkkım olsun?
tüm yöntemlerin karışımını lafların arasına gizleyerek o aktiviteyi yapıncaya kadar ki süreçte bombarsımana tut.
böylece arkadaşlarıyla gittiği buluşmada onların sadece kusurlarına odaklanır mutsuz olur, mağaza gezerken hiç bir şey beğenmez ve kendini layık bulamaz ve alamaz, girdikleri filmde de filme kapılacağına arkadaşlarının dediklerinin olumsuz taraflarını, karşılaştıkları muhatap oldukları kişilerin yaptığı hareketleri, etraflarında rahatsız edici olabilecek tüm şeyleri, nüansları düşünür veeeeee keyif alamaz!!!
yedikleri pasta temiz ortamda mı yapılmıştır mesela? bayattır ve pistir. pis elli birisi ellemiştir mikrop kapacaksındır. içtiğin kahvenin bardağı iyi yıkanmış mıdır acaba? sinema salonunda ne kadar çok konuşuyor ve hışırdıyorlardır mesela neffffret ediyorsundur. işte bunlara odaklan ki zıkkım olsun!!!
mesela kızlarla "pahalı" bir mağazaya mı girdin? annenle çıktığın alışverişlerde sana sürekli onu alamayız bunu alamayız giyemeyiz edemeyiz giremeyiz orası pahalı orası kazık dediği zamanları hatırla, beynine işlesin; sırf kızlar için girsen bile bir şey alama. pahalı kaliteli vb şeyleri hak etmediğini alamayacağını düşün! zaten tipine yakışmaz ki olmadı bunu düşün! kiiii keyif alama!! mesela o bluz sana olmaz götün büyük, mesela o hırka sana uymaz çünkü kısa boylusun, o gömlek olmaz pahalı yıpranır çöpe gider boşuna çarcur etmiş olursun paranı!
yaa işte böyle yaparsan ne yasaklaman ne engellemen ne de yaptırım cümlesi kurman gerekir. kendii kendine vazgeçer.
illa yapacak gidecekse de son anda o kotun götünü büyük gösterdiğini ve saçının yağlı olduğunu söyle ki morali bozuk çıksın evden. eğlenmeyeceği mutlu keyifli olmayacağını garantile!!! böylece soğur ve bir daha gidemez yapamaz!!!
eve gelince de sorguya çekmeden önce hastalan ki eğer memnun döndüyse boğazında kalsın!!!
daha uzun vadeli bir plansa tam da çocuğun bir aktiviteye gideceği gün sarımsaklı yemek yap yedir!!! ağzı kokuyor diye gidemesin.
akşamdan banyoya girmesini engelle ki ertesi gün saçı kötü diye çıkamasın.
illa yasak mı demek gerek canııımm!!!!
------------
yapmak istemeyeceğini düşündüğünüz bir şeyi yapmasını sağlamak için günlerce kafasını ütüleyin! her gördüğünüzde aynı şeyleri söyleyin ve ne derse desin arsızca isteyin ta ki söylenerek istemeyerek yapıncaya kadar: ama önemli olan sizsiniz çocuğunuzun duyguları falan değil ki!!!
bin kere söylerseniz hem belki farkında olmadan kendinin yapmak istediğini zanneder. ya da sırf siz çenenizi kapatın diye yapar. sonunda da teşekkür etmeyin ki yaptığına yapacağına pişman olsun!!!
----------
ya da diyelim illa da bir yere gidecek, siz istemiyorsunuz belli bir sebep gerekli değil sadece inadına da olabilir ya da sadece kendi dediklerinizi yaptırtmak için bir tür yarışma bir tür meydan okuma-challenge gibidir: işte mani olmak istiyorsunuzdur ama emir kipi kullanmadan, yaptırım yasak uygulamadan: baskı yapmıyor gibi görünmek için:
*duygularıyla oynayın kendini çirkin-kötü hissetsin: götün büyük saçın kötü sivilcen çıkmış deyin.
*insanlardan, çevreden endişelenmesini korkmasını sağlayın: başına gelebilecek her türlü kötü olasınılığı sıralayın ki iyi vakit geçireceğini düşünmesin.
*havanın ne kadar kötü olduğunu falan sıralayın: ne giyeceğine falan karar vermeye çalışın ama iyiliği içinmiş gibi davranarak. en sevmediği şeyleri giymesini sağlayın ki çıkacaksa da evden memnuniyetsiz çıksın.
*hastalık numarası çekin, ağrılarınız tutsun. yalnız kaldın sıkıldım diye duygu sömürüsü yapın.
*temizlik yıkıverin başına.
*sarımsak yedirin.
*kavga çıkarıp moralini bozun ki gidecek durumu kalmasın.
*başka plan çıkartın başına: aniden perdeleri söküp yıkanacak bunlar diye tozlu tozlu üstüne atıverin.
*kendi misafirlerinizi çağırın aniden kim hizmet edecek deyin.
*makyajını saçını kıyafetini sabote edin: yanlışlıkla sigara değip yansın, düşüp kırılsın, kırışsın.
*illa da gidecek mi: evden çıkıncaya kadar hatta asonsöre bininceye kadar aklınıza gelen ne kadar kötü oalsılık, durum, kişi vb varsa sıralayın!!!
*yine de mi gitti: en son anda ben de gelecem ben de diye tutturup bekletin peşine takılıp yol boyunca mızıldanıp kapris yapın. arkadaşlarıyla eğlenmek gülmek yerine sizi memnun etmek için uğraşsın.
*yiyebileceğiniz şeylerle ilgili mikrop fobisini etkileyecek örnekler verin: iki kız hamburger yemiş zehirlenmiş, kahve içmiş mikrop kapmış, herkes önce pipisini sonra yiyecekleri elliyor hikayeleri uydurup midesini kaldırın. gitmesini engellemeyecekse de en azından eğlenmesin!!!
*kaçırılma taciz tecavüz kavga terör trafik kazası ile ilgili örenkler sıralayın.
*ha saçı kirli, ağzı kokuyor, üstü ütüsüz, götü kocaman, sivilceli, tiksintiler ve endişelerle dolu hale getirin ama hala mı gidiyor bırakın gitsin. yarım saatte bir bir bahaneyle arayıp rahatsız edeceksiniz.
*ha bunu 38 yaşına gelmiş kızınıza da rahatlıkla uygulayabilirsiniz!!!
*arayın ama telefonu kısa tutmayın, arkadaş buluşmasına altı üstü 2 saatliğine gitmiş olsun ama siz onun 1 saatini kendinizle konuşmasını sağlayarak geçirtin. mesela çamaşır makinesinin nasıl çalıştığını anlattırın, bilmem neyin nerde olduğunu sorun ama bulamayın; evde yapmanızı istemeyeceğini düşündüğünüz şeyleri yapmaya kalkıyormuş gibi yayıp endişelendirin ve artık dönmesini isteyin. duygu sömürüüsü yapın: oram ağrıyor buram ağrıyor çok sıkıldım geberelim de kurtulalım deyin. sık sık arayıp market siparişi verin. artık kalk da markete git deyip durun. arkadaşlarıyla sohbet edip iyi vakit geçirmektense sizinle telefonda konuşsun, sizin siparişlerinizi düşünsün, yediği içtiğinden mikrop kapmaktan korksun!!!! neden memnun olsun keyif alsın ki!!! siz ne zaman isterseniz ne kadar uygun görürseniz o kadar memnun olsun bekleyin!!! her şeyin de bir zamanı bir yeri bir miktarı vardır canım!!! ne zaman ne kadar memnun olup neyden nasıl keyif alacağına siz karar vereceksiniz!!! kim karar verecek ya!!!?????????
annem bana çok yaptı bunları! daha yoldayım varış noktasına ulaşmayı bırakın evden çıkalı anca 20 dakika olmuş dönmemi isterdi mesela: çocuk gibi mızıldanıp durarark. sanki anasıyım . sanki evde de çok memnun benden çok seviyor. hayır ufacık işkencelerle beni üzmekten büyük haz alıyor.
mesela tam konsantre olmuş kitap okuyorsun bişeyin kapağını açtırmak için çağırır. tam dizi izleyeceksin perdeleri sökmeye çalışır.
esas amaç öyle görünmeden rahatsız etmek ve kontrol etmek.
bak sürekli bunlara maruz kalıyorum ne kadar mutlu mesut iyi bir psikolojideyim!!!
ama önemli olan bu değil ki ben değilim ki kendisi!!!
-----------------------
burada mesele kendi istediklerinizin o-gerçekleşmesi başkalarını takacak değilsiniz. mesela kızın başı mı dönüyor fır fır zonk zonk migreni mi tutmuş? e bu sizin 50 kere pazara gitmek lazım demeniz engel değil ki!!!! neden böyle bir şey olsun?
yani pazara gitmek bir gerçek ve bir ihtiyaç değil mi?
pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım
olmadı pazardan alınacak şeyleri sıralarsınız! bu sırada kızınız baş ağrısı dönmesi falan geçsin diye dinlenmeye uyumaya çalışmaktadır ama önemli değil ki!!! patlıcan almak ve onunla yemek yapmak daha önemli!!!
pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım pazara gitmek lazım
tabi siz gelip gidip tekrarlarken yüz kere bir şey iserken o dinlenmeye çalışırsa çalışsıııın. diğer kızınız da dışarda balkonda ayaklarını uzatmıııış dinleniyor. mesela onu kaldırıp beraber gidemezsiniz illa o başı ağrıyan başı dönen kız gitmeli çünkü o bir köle o bir hizmetçi o bir hamal.
5 dakika uyuklamasına izin vermenize gerek yok, aniden o sigaradan çatlamış kalınlaşmış sesinizle maydonoz da almak gerek diye yanında beliriverin!!! tepesine dikilip dikilip bol bol sigara için! ve karpuz da alalım ablan sever deyip birine işkence ederken öbürü ayaklarını güneşlendiren kızınıza hayranlıkla bakın!!
tabi ki neden başı bu kadar çok ve sık ağrıyor ya da dönüyor diye endişelenmeye korkmaya merak etmeye gerek yok. dönerse döner ağrırsa ağrır bu onun problemi sizin pazara gitmeniz lazım!!!!!!!!!!!
evet aynen böyle. benim gidecek halim yok ablamla gidin işte deyince evde nasıl bir isyan kopuyor anlatamam. ve ben bencilim başım dönerken pazardan 15 kilo taşımadığım için! bütün sene ne kadar yorulmuş kafası şişmişn ablamın yaaaa ben biliyor muyum? ne kadar zor ve yoğunmuş hayatı yaaa? oysa ki ben bomboşum ne sorumluluğum ne işim gücüm ne sosyalhayatım hiç ama hiç bir şeyim yok! ne yoruluyor ne sıkılıyorum bütün sene, zaten benim düşünülmem de hiç gerekmiyor ben kimim ki HİÇ KİMSE.
e sen çok severdin pazarı çok eğlenceli ve otantikti hani!!! yemedi tabi ağustos sıcağında ağır taşımak onun yerine başı dönen kız gitsin beter olsun!!!
ya yolda yığılıp kalsam onun bunun eline kalırım annem bir telefon edip yardım bile çağıramaz. anlamamak bir yana telefon kullanamaz oldu gene!!!
anne kız o kadar ruhsuzlar ki herhalde empati bölgesini lobotomi yaptırıp aldırmışlar!!!
her zaman eşşekler gibi pazardan zımbırtı taşıyan ben, evdedi angarya işleri yapan ben, annesini doktora bin dereden deceye hendek atlatsan daha kolay- götüren ilacını içirten kremlerini sürüp ovalayan ben.
üstelik tüm gün ayakta çalışan ben. daha hala yaranamam asla yaranamam. canını versen 9 kere daha canlanıp yeniden ölmeni bekler dudak bükerler!!!
ay siz kendinize göre alın ben zıkkım yerim benim yerime taşıyıp yorulmayın!!!!
efem e şimdi 3 kişilik şey alınacakmış pazardan nasıl taşyacaklarmış? senelerdir ben ne bok yiyorum????????????? hani benden daha güçlü benden daha sportif benden daha zeki becerikli güzel harika şahane tanrıçaydınız ya ne oldu???????????
20.08.2018
ablama diyormuş ki muhtemelen de en tatlı en masum en saf hallerini takınarak nazlı beni bir yere götürmüyor hep evdeyim.
sanmayın ki annem çok çok yaşlı çok hastalıklı kendi başına bişey yapamayan, bilgisiz ya da cahil biri.
sadece kolaya çok alıştı. her angaryayı bana yıkıyor kendisi keyif çatıyor. hadi çatsın tamam. bari surat asma bari şikayet edip mızıldanıp homurdanıp durma, memnun ol şükret teşekkür et. ama yok sen verdikçe daha fazlasını arsızca pişkince siter.
sürekli çocuk peşindeymişim gibi annemi kollamam gerek.
şimdi mahallenin muhtarı gibi sitedeki insanları gözetleyip duruyor, bana da sürekli anlatıyor. hatta soruyor şu şunun kocası mı bu bunun çocuğu mu. bilmiyorum ki.
ben de çok dikkatsizmişim etrafa bakmıyormuşum!!1
e ben de bakmazsam etrafa ya bir şeye takılır düşeriz ya çarparız!! çünkü kendi dallamasına bodoslamasına yürüyor; ben de uyarmasam ya kafasını çarpar ya kolunu çarpar yok ayağı takılır yok bilmem ne.
ya bir gün böyle etrafa aval aval bakarak car car konuşurken; ben de eşya taşıyorum çöpe atılacak. sen git git bodoslama önüne bakmıyor ki , park halindeki bir motora doğru.
ben uyarınca sanıyor ki aman boktan motorun boktan sahibini düşünüyormuşum çarparsa çarpsınmış!!! e düşer. düşerse düşsünmüş kırılsın yamulsunmuş!!! üzerine düşer üzerine girmişsin dibine!!! üstüne düşüp ezilecek bilmem bir yeri kırılacak falan uğraşan ben olacağım!!!
sanki dev bir huysuz bebek!
nerelere götürüyorum asla beğenmiyor ki hep memnuniyetsiz hep suratsız hep şikayetçi. zaten etrafa şikayet edecek beğenmeyecek eleştşrecek kusur bulacak bir şey var mı diye bakıyor.
ablama anlatmışımdır bin kez ama anneciği gibi "aşırı duyarlı" oldukları için zerre hatırlamaz bön gibi bakar suratıma ve yaa ben götürünce beğeniyoooorr deyip utanmadan bir de bana inanmamaya kalkar.
yani o kadar aşırı duyarlı ki annemin kendisiyle bana ezelden beridir farklı baktığı, farklı gördüğü ve farklı davrandığının farkında değil; zaten asla da duymak istemez. ablama affetmek, beğenmek için, hoş görmek için bakar; bana ise kusur hata kabahat çirkinlik aramak için ve her zaman da bulmayı başarır. ablamla aynı boydayız mesela ama ben kısa görünüyorum.
demez ki daha da uzun olsunlar diye ne yaptım!!
zaten ne çözüm arar ne sonuç bekler sadece şikayeti sever!!
ya ablamla annemin tv'de bile görmeye dayanamadığı müzikal filme gittiler mutluluktan uçarak çıktı. korku filmine gittiler ki sevmez hiç ama memnun çıktı. ablam nereye götürse beğenecek şeyler bulur; ufak kusurları hoş görür. ama bana gelince batmaya başlar!!!
herşeye bir kusur: sinemaya gidelim derim bari gönlü olsun filmleri beğenmemek bir yana mütemadiyen kımıldanarak benimle konuşarak filmin içine sıçmaya bayılır!!! yok klima soğukmuş şal ver yok burnunu silecekmiş peçete ver yok elini silecekmiş ıslak mendil ver susadım su ver; hep başkaları çok konuşuyor ve hışırdıyordur!!!! diyelim 10 dakika daldı izledi filmi hemen filmdeki bir objeden aklına geçmişindeki bilmem ne gelir onu anlatmak ister; yok oyuncuyu nereden hatırladığını bulmak ister ama asla bilemez bulamaz çünkü ne film ne oyuncu adları kalır aklında her zaman şeydeki şey değil mi o!!! ya da bana başkalarını şikayet etmekle geçirir zamanı. beni dürtüp dürtüp dikkatimi dağıtır.
tam dalarsın filme yandan dürtüp kulağıma gene ılık ılık nefesle konuşuyor hem de her seferinde ilk defa ve çoooook önemli bir şey söyleyecekmişcesine: çok rahatsız ediyorlar çok dikkatimi dağıtıyorlar!!!!
filmden çıktıktan sonra ve bir gün birilerine anlatacağı zaman da aynı: herkes çok konuşmuş kımıldanmış cips yemiş mısır yemiş işte hep dikkati dağılmış konsantre olup izleyememiş hiç bir şey anlamamış filmden!!!!! çok rahatsız etmişler!!
e sen de beni zırt pırt dürtüp rahatsız ediyorsun; sürekli konuşup bir şey isteyip!! ama tabi ben önemli biri değilim ki sayılmaz!!!
ablamla da beraberce gidilmiş olsa ablam biliyor huyunu tabi annemin sinsi sinsi annemizin uzağına oturmaya çalışır ki kendini dürtmesin bişey istemesin de filmi rahat rahat izlesin. ama annem bunu asla anlamaz hep de hoş görür. ah yavrusu yoğunluktan sinemaya gidemiyormuş ki hiç rahat rahat izlesin!!!
mesela yazın yazlığa geliyor ablam sanki ben tüm sene el ense yatıyormuşum gibi benden bekleniyor her türlü hizmet anlayışsızca ve bencilce! temizlik, bulaşık, alışveriş, yerinden fedakarlık etme!! ah yavrusu azıcık bir tatili varmış!!! ben dinlenmeye rahatlamaya gelmiyorum tabi yazlığa hizmet etmeye!!!
üstelik sadece aileye olsa bari gene bir derece. bir de konu komşuya!!!
daha küçükken enayi gibi annem kime gönderirse gider eşşek gibi hizmet ederdim; kıymet de bilmezler üstelik. hatta arsızca en zor en ağır işleri yaptırtmaya kalkarlar. baktım sonra ne iyilik biliyor insanlar ne bir şey annem de kendisi sempatik görünmek için beni gözden çıkarıyor; her şeye hayır demeye başladım. oh ne rahat!!!
ben annemi bir restorana götürecek olsam bana yediğimi zıkkım etmek için türlü oyun çevirir. zaten ailecek gitsek de başkalarına belli etmeden gene benim üzerime gelir. memnun olmamadan hoşlanmıyor adeta. mesela kendi öz ablamla sohbete dalıp gülüşmüşüz diye beni bozmak için bir şeyler buluyor!!!!
kaç kere operaya tiyatroya gittik; şikayetten ve benim de tadımı kaçırmaktan başka birşey yaptığı yok. devasa huysuz bir bebeğim var sanki, sürekli memnun edip pışpışlamam lazım ama asssssla yetmiyor asla.
bir aile yemediğinde tüm gece memnun etmek için ne istediyse yaptım kendim yemek bile yiyemedim, dinlenip sohbet edemedim ama olmadı: arsız arsız daha fazlasını bekler hep şikayet eder!!!
zaten kendim ya da arkadaşlarımla da çıkacakken muhakkak peşime takılmanın yollarını arar; eskiden olsa ağzımdan kaçırırdım ertesi gün falan bir şey olacağını, o zaman ne yapar eder benimle gelip zıkkım etmeye çalışırdı. bahanesi 5 dakika kalır kendim dolaşırım olurdu ama külliyen yalan. herkesi sustutup kendi konuşup rahatlar. hiç demez bu kızlar akran senelerdir görüşmedi bir konuşacakları olur: aklına dahi gelmez rahat rahat susturur herkesi kendi konuşur!!! defalarca yaptı bunu.
ya da gitmemi engellemek için değişik yolları bulur: akşam banyo yapmama karışıp mani olur ki o gün saçım kötü diye gitmekten vazgeçeyim, öğlen sarımsaklı yedirir ki kokuyorum diye çıkamayayım. o da olmadı mı sivilcelerden ve götten dem vurur laf arasında. bu defa da moralim bozulsun da vazgeçeyim diye.
o da olmadı da muhakkak mı gideceğim: aklına ne kadar kötü anı olumsuz fikir geliyorsa sıralar! hemde ben hazırlanırken falan tepemde gölgem gibi beni oradan oraya takip ederek konuşur. kişileri tanımıyorsa dışarda yemek yemekten tiksidirir, filme girilecekse sinema salonlarının rahatsızlıklarını sıralar; karanlıkta dönülecekse de hırsızlık taciz tecavüz olaylarını! bombardıman.
daha geçende kırk yılın başı canım lahmacun çekti; zar zor bir yere gittik; burnumdan getirmek için uğraştı durdur. başka bir gün de kebap içindi.
tamam dışarda yemek evdeki kadar hijyenik olmayabilir ama ne yapalım eve mi kilitleyelim kendimizi. dışardan bir zarar bir tehlike kötülük mikrop almayalım diye evde hapis edip kendimizi kendimiz mahvedelim delirtelim hasta edelim?????????????
dedim ki bir gün inşallah büyük bir hastalık kaparım da geberirirm kurtulursun işte bu dertlerden sende. kapanırsın eve admını atmazsın dışarı!!!!! öyle mi demiş o!!!!
demez ama o manaya getirir: manipülasyon uzmanıdır kendisi!
ama soracak olursan abartılı övünmelerle de doludur: gençken ne kadar sosyalmiş ne kadar popülermiş ne kadar gezmişmiş anlatmaya doyamaz, bitiremez. ama demez ki bu kız gezmiyor! aynı şey değil ama diye de bir savunusu var!!
mesela çocukken gençliğinde ne kadar aile eş dost toplantıları, piknikleri, gezileri, ev yemekleri olmuş da bununla övünür durur. asla aklına gelmez bu kız assssla pikniğe gitmedi mesela. boşandıktan sonra tüm hayattan elini ayağını çekip herşeyi kendisine men etti bizi de beraber!!
senede belki 2 b3lki 3 kere teyzemler teşrif ederse bir değişilik yaşarı bir sosyallik bir aktivite!!! sadece o zaman fotoğraf çekilir elimize de yüzümüze de çoktur!!!! olmadığı seneler umurunda olmazken kendi gençliğini övünerek gözümüze sokar!!!
gençken çok sosyalmiş de çok popülermiş de bitmez abartılı övünmeleri ama bana bi kahve içmek için çıkmak bile gereksiz anlamsız!!!!
bir gün bir kaç arkadaşla iş sonrası buluşup bir şeyler atıştırıp filme girecektik. aman bunun için ne kadar uğraştı gitmeyeyim diye!!!!! gölge gibi her yana peşimde elindeki sigarasıyla olumsuzluk akıtıyor. söz veriyorum yediklerim zıkkım olacak filmi izlerken de eğlenmek yerine şimdiye kadar olmuş bütün olumsuzlukları hatta dünyada olmuş olanları düşünüp asık suratla oturup filmdende bir şey anlamayacağım: sırf arkadaşlar uyumsuz demesin diye gidiyorum 1 dakika bile keyif almayacağım söz asla mutlu olmayacağım!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! dedim.
aman o öyle mi demişmiş!!!
hemen de buna sığınır. çünkü her söylediği lafların arasına gizlidir üstü örtülü ve imalıdır açık değildir diye ben hiç bir şey anlayamam diye bekliyor.
hani evden hiç çıkmadığım, evde pinekleyip temizlik yapıp boyuna tv izleyip tıkındığım zamanlar da oldu, hiç bir şeyden memnun olmadığım makyaj yapmadığım tam hayal ettiği gibi saçıma bile şekil vermediğim güzel giyinmeye özenmediğim oje sürmediğim çıkmadığım alışveriş bile yapmadığım falan: eee memnun muydu! tatmin olmuş muydu hayır o zaman da asosyalsin hareketsizsin pısırıksın takıntılısın bakımsızsın derdi. yani ne yapsan tam tersini savunur!
şimdilerde de bana iş dışındaki aktiviteleri fazla görürken ablamın gittiği spor ve kursları bana övünerek anlatıyor mesela. ablam yaptığı zaman doğru yerli yerinde gerekli güzel ve anlamlı ama ben yaparsam aynılarını gereksiz müsriflik saçmalık zaman kaybı oluyor: baltalamak için uğraşıp duruyor.
ablam tabi ister araba alıp annemi gezdirmemi böylece kendine iş düşmeyecek; telefonda saatlerce konuşulmayacak!
kışın hastaydım ablam bize gelmişti; hem ateşliyim hem migrenim tutmuş. tüm gün yataktan çıkamadım a yalaka annemle saatler bile geçirmeye dayanamadı da beni annemle ilgilenmemekle suçladı pişkince!! kulak damlası nasıl damlatılır bilmiyormuşum, hasta uyuyan kardeşini kaldırmış surat asarak sen damlat diyor ve ben değil de o daha iyi bir evlat daha iyi bir insan oluyor!!
bir yere beraber gidilecekse de mahsus kocasıyla sıvışır ortalıktan ki annesinin şikayetleriyle falan uğraşmasın annem de bizi boşladın demez de bir yarım saat tek başıma güneşlenmeme bozulup saydırır eleştirileri.
2 dakika gözden kaçırınca başına bişey gelir beni suçlarlar: hani anneni benden çok seviyor ve önemsiyordun ya niye girmedin koluna?
sanki kendisiz zengin evinin şımarık sorumsuz kızı da ben hizmetçisiyim!!!
kulak damlası ayağındaki nasıra bile pomadı ben sürüyorum da gene ben değil ablam daha iyi bir insan ve evlat !!!!
sanmayın ki annem çok çok yaşlı çok hastalıklı kendi başına bişey yapamayan, bilgisiz ya da cahil biri.
sadece kolaya çok alıştı. her angaryayı bana yıkıyor kendisi keyif çatıyor. hadi çatsın tamam. bari surat asma bari şikayet edip mızıldanıp homurdanıp durma, memnun ol şükret teşekkür et. ama yok sen verdikçe daha fazlasını arsızca pişkince siter.
sürekli çocuk peşindeymişim gibi annemi kollamam gerek.
şimdi mahallenin muhtarı gibi sitedeki insanları gözetleyip duruyor, bana da sürekli anlatıyor. hatta soruyor şu şunun kocası mı bu bunun çocuğu mu. bilmiyorum ki.
ben de çok dikkatsizmişim etrafa bakmıyormuşum!!1
e ben de bakmazsam etrafa ya bir şeye takılır düşeriz ya çarparız!! çünkü kendi dallamasına bodoslamasına yürüyor; ben de uyarmasam ya kafasını çarpar ya kolunu çarpar yok ayağı takılır yok bilmem ne.
ya bir gün böyle etrafa aval aval bakarak car car konuşurken; ben de eşya taşıyorum çöpe atılacak. sen git git bodoslama önüne bakmıyor ki , park halindeki bir motora doğru.
ben uyarınca sanıyor ki aman boktan motorun boktan sahibini düşünüyormuşum çarparsa çarpsınmış!!! e düşer. düşerse düşsünmüş kırılsın yamulsunmuş!!! üzerine düşer üzerine girmişsin dibine!!! üstüne düşüp ezilecek bilmem bir yeri kırılacak falan uğraşan ben olacağım!!!
sanki dev bir huysuz bebek!
nerelere götürüyorum asla beğenmiyor ki hep memnuniyetsiz hep suratsız hep şikayetçi. zaten etrafa şikayet edecek beğenmeyecek eleştşrecek kusur bulacak bir şey var mı diye bakıyor.
ablama anlatmışımdır bin kez ama anneciği gibi "aşırı duyarlı" oldukları için zerre hatırlamaz bön gibi bakar suratıma ve yaa ben götürünce beğeniyoooorr deyip utanmadan bir de bana inanmamaya kalkar.
yani o kadar aşırı duyarlı ki annemin kendisiyle bana ezelden beridir farklı baktığı, farklı gördüğü ve farklı davrandığının farkında değil; zaten asla da duymak istemez. ablama affetmek, beğenmek için, hoş görmek için bakar; bana ise kusur hata kabahat çirkinlik aramak için ve her zaman da bulmayı başarır. ablamla aynı boydayız mesela ama ben kısa görünüyorum.
demez ki daha da uzun olsunlar diye ne yaptım!!
zaten ne çözüm arar ne sonuç bekler sadece şikayeti sever!!
ya ablamla annemin tv'de bile görmeye dayanamadığı müzikal filme gittiler mutluluktan uçarak çıktı. korku filmine gittiler ki sevmez hiç ama memnun çıktı. ablam nereye götürse beğenecek şeyler bulur; ufak kusurları hoş görür. ama bana gelince batmaya başlar!!!
herşeye bir kusur: sinemaya gidelim derim bari gönlü olsun filmleri beğenmemek bir yana mütemadiyen kımıldanarak benimle konuşarak filmin içine sıçmaya bayılır!!! yok klima soğukmuş şal ver yok burnunu silecekmiş peçete ver yok elini silecekmiş ıslak mendil ver susadım su ver; hep başkaları çok konuşuyor ve hışırdıyordur!!!! diyelim 10 dakika daldı izledi filmi hemen filmdeki bir objeden aklına geçmişindeki bilmem ne gelir onu anlatmak ister; yok oyuncuyu nereden hatırladığını bulmak ister ama asla bilemez bulamaz çünkü ne film ne oyuncu adları kalır aklında her zaman şeydeki şey değil mi o!!! ya da bana başkalarını şikayet etmekle geçirir zamanı. beni dürtüp dürtüp dikkatimi dağıtır.
tam dalarsın filme yandan dürtüp kulağıma gene ılık ılık nefesle konuşuyor hem de her seferinde ilk defa ve çoooook önemli bir şey söyleyecekmişcesine: çok rahatsız ediyorlar çok dikkatimi dağıtıyorlar!!!!
filmden çıktıktan sonra ve bir gün birilerine anlatacağı zaman da aynı: herkes çok konuşmuş kımıldanmış cips yemiş mısır yemiş işte hep dikkati dağılmış konsantre olup izleyememiş hiç bir şey anlamamış filmden!!!!! çok rahatsız etmişler!!
e sen de beni zırt pırt dürtüp rahatsız ediyorsun; sürekli konuşup bir şey isteyip!! ama tabi ben önemli biri değilim ki sayılmaz!!!
ablamla da beraberce gidilmiş olsa ablam biliyor huyunu tabi annemin sinsi sinsi annemizin uzağına oturmaya çalışır ki kendini dürtmesin bişey istemesin de filmi rahat rahat izlesin. ama annem bunu asla anlamaz hep de hoş görür. ah yavrusu yoğunluktan sinemaya gidemiyormuş ki hiç rahat rahat izlesin!!!
mesela yazın yazlığa geliyor ablam sanki ben tüm sene el ense yatıyormuşum gibi benden bekleniyor her türlü hizmet anlayışsızca ve bencilce! temizlik, bulaşık, alışveriş, yerinden fedakarlık etme!! ah yavrusu azıcık bir tatili varmış!!! ben dinlenmeye rahatlamaya gelmiyorum tabi yazlığa hizmet etmeye!!!
üstelik sadece aileye olsa bari gene bir derece. bir de konu komşuya!!!
daha küçükken enayi gibi annem kime gönderirse gider eşşek gibi hizmet ederdim; kıymet de bilmezler üstelik. hatta arsızca en zor en ağır işleri yaptırtmaya kalkarlar. baktım sonra ne iyilik biliyor insanlar ne bir şey annem de kendisi sempatik görünmek için beni gözden çıkarıyor; her şeye hayır demeye başladım. oh ne rahat!!!
ben annemi bir restorana götürecek olsam bana yediğimi zıkkım etmek için türlü oyun çevirir. zaten ailecek gitsek de başkalarına belli etmeden gene benim üzerime gelir. memnun olmamadan hoşlanmıyor adeta. mesela kendi öz ablamla sohbete dalıp gülüşmüşüz diye beni bozmak için bir şeyler buluyor!!!!
kaç kere operaya tiyatroya gittik; şikayetten ve benim de tadımı kaçırmaktan başka birşey yaptığı yok. devasa huysuz bir bebeğim var sanki, sürekli memnun edip pışpışlamam lazım ama asssssla yetmiyor asla.
bir aile yemediğinde tüm gece memnun etmek için ne istediyse yaptım kendim yemek bile yiyemedim, dinlenip sohbet edemedim ama olmadı: arsız arsız daha fazlasını bekler hep şikayet eder!!!
zaten kendim ya da arkadaşlarımla da çıkacakken muhakkak peşime takılmanın yollarını arar; eskiden olsa ağzımdan kaçırırdım ertesi gün falan bir şey olacağını, o zaman ne yapar eder benimle gelip zıkkım etmeye çalışırdı. bahanesi 5 dakika kalır kendim dolaşırım olurdu ama külliyen yalan. herkesi sustutup kendi konuşup rahatlar. hiç demez bu kızlar akran senelerdir görüşmedi bir konuşacakları olur: aklına dahi gelmez rahat rahat susturur herkesi kendi konuşur!!! defalarca yaptı bunu.
ya da gitmemi engellemek için değişik yolları bulur: akşam banyo yapmama karışıp mani olur ki o gün saçım kötü diye gitmekten vazgeçeyim, öğlen sarımsaklı yedirir ki kokuyorum diye çıkamayayım. o da olmadı mı sivilcelerden ve götten dem vurur laf arasında. bu defa da moralim bozulsun da vazgeçeyim diye.
o da olmadı da muhakkak mı gideceğim: aklına ne kadar kötü anı olumsuz fikir geliyorsa sıralar! hemde ben hazırlanırken falan tepemde gölgem gibi beni oradan oraya takip ederek konuşur. kişileri tanımıyorsa dışarda yemek yemekten tiksidirir, filme girilecekse sinema salonlarının rahatsızlıklarını sıralar; karanlıkta dönülecekse de hırsızlık taciz tecavüz olaylarını! bombardıman.
daha geçende kırk yılın başı canım lahmacun çekti; zar zor bir yere gittik; burnumdan getirmek için uğraştı durdur. başka bir gün de kebap içindi.
tamam dışarda yemek evdeki kadar hijyenik olmayabilir ama ne yapalım eve mi kilitleyelim kendimizi. dışardan bir zarar bir tehlike kötülük mikrop almayalım diye evde hapis edip kendimizi kendimiz mahvedelim delirtelim hasta edelim?????????????
dedim ki bir gün inşallah büyük bir hastalık kaparım da geberirirm kurtulursun işte bu dertlerden sende. kapanırsın eve admını atmazsın dışarı!!!!! öyle mi demiş o!!!!
demez ama o manaya getirir: manipülasyon uzmanıdır kendisi!
ama soracak olursan abartılı övünmelerle de doludur: gençken ne kadar sosyalmiş ne kadar popülermiş ne kadar gezmişmiş anlatmaya doyamaz, bitiremez. ama demez ki bu kız gezmiyor! aynı şey değil ama diye de bir savunusu var!!
mesela çocukken gençliğinde ne kadar aile eş dost toplantıları, piknikleri, gezileri, ev yemekleri olmuş da bununla övünür durur. asla aklına gelmez bu kız assssla pikniğe gitmedi mesela. boşandıktan sonra tüm hayattan elini ayağını çekip herşeyi kendisine men etti bizi de beraber!!
senede belki 2 b3lki 3 kere teyzemler teşrif ederse bir değişilik yaşarı bir sosyallik bir aktivite!!! sadece o zaman fotoğraf çekilir elimize de yüzümüze de çoktur!!!! olmadığı seneler umurunda olmazken kendi gençliğini övünerek gözümüze sokar!!!
gençken çok sosyalmiş de çok popülermiş de bitmez abartılı övünmeleri ama bana bi kahve içmek için çıkmak bile gereksiz anlamsız!!!!
bir gün bir kaç arkadaşla iş sonrası buluşup bir şeyler atıştırıp filme girecektik. aman bunun için ne kadar uğraştı gitmeyeyim diye!!!!! gölge gibi her yana peşimde elindeki sigarasıyla olumsuzluk akıtıyor. söz veriyorum yediklerim zıkkım olacak filmi izlerken de eğlenmek yerine şimdiye kadar olmuş bütün olumsuzlukları hatta dünyada olmuş olanları düşünüp asık suratla oturup filmdende bir şey anlamayacağım: sırf arkadaşlar uyumsuz demesin diye gidiyorum 1 dakika bile keyif almayacağım söz asla mutlu olmayacağım!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! dedim.
aman o öyle mi demişmiş!!!
hemen de buna sığınır. çünkü her söylediği lafların arasına gizlidir üstü örtülü ve imalıdır açık değildir diye ben hiç bir şey anlayamam diye bekliyor.
hani evden hiç çıkmadığım, evde pinekleyip temizlik yapıp boyuna tv izleyip tıkındığım zamanlar da oldu, hiç bir şeyden memnun olmadığım makyaj yapmadığım tam hayal ettiği gibi saçıma bile şekil vermediğim güzel giyinmeye özenmediğim oje sürmediğim çıkmadığım alışveriş bile yapmadığım falan: eee memnun muydu! tatmin olmuş muydu hayır o zaman da asosyalsin hareketsizsin pısırıksın takıntılısın bakımsızsın derdi. yani ne yapsan tam tersini savunur!
şimdilerde de bana iş dışındaki aktiviteleri fazla görürken ablamın gittiği spor ve kursları bana övünerek anlatıyor mesela. ablam yaptığı zaman doğru yerli yerinde gerekli güzel ve anlamlı ama ben yaparsam aynılarını gereksiz müsriflik saçmalık zaman kaybı oluyor: baltalamak için uğraşıp duruyor.
ablam tabi ister araba alıp annemi gezdirmemi böylece kendine iş düşmeyecek; telefonda saatlerce konuşulmayacak!
kışın hastaydım ablam bize gelmişti; hem ateşliyim hem migrenim tutmuş. tüm gün yataktan çıkamadım a yalaka annemle saatler bile geçirmeye dayanamadı da beni annemle ilgilenmemekle suçladı pişkince!! kulak damlası nasıl damlatılır bilmiyormuşum, hasta uyuyan kardeşini kaldırmış surat asarak sen damlat diyor ve ben değil de o daha iyi bir evlat daha iyi bir insan oluyor!!
bir yere beraber gidilecekse de mahsus kocasıyla sıvışır ortalıktan ki annesinin şikayetleriyle falan uğraşmasın annem de bizi boşladın demez de bir yarım saat tek başıma güneşlenmeme bozulup saydırır eleştirileri.
2 dakika gözden kaçırınca başına bişey gelir beni suçlarlar: hani anneni benden çok seviyor ve önemsiyordun ya niye girmedin koluna?
sanki kendisiz zengin evinin şımarık sorumsuz kızı da ben hizmetçisiyim!!!
kulak damlası ayağındaki nasıra bile pomadı ben sürüyorum da gene ben değil ablam daha iyi bir insan ve evlat !!!!
18.08.2018
hepsini aynı anda söylemez ama mırıl mırıl gıdıl gıdıl vızır vızır konuşup aklına ağzına gelen herşeyi de hiiiiç içinde tutmaz söyler.
mesela banyodan çıktıktan sonra banyoya giremiyrmuş çok sıcak oluyormuş ve iğrenç kokuyormuş!!!
sağ olsun beni çok sever o yüzden kokumu iğrenç buluyor.
mesela banyodan sonra saçlarımı tararım ve lavaboya dökülür. her zaman evin içinde fink attığı ve sürekli herşeyi gözetlediği için lavabodaki saçlarımı görür ve sorar onları toplayacakmışım değil mi? iğrenç görünüyormuş da!
sağ olsun beni çok sevdiği için dökülen saçlarımdan tiksiniyor iğrenç buluyor!! hele banyo giderindeyse ıyyy daha da mide bulandırıcı nazlı'nın saçı!!
ama kendi banyodan çıktıktan sonra içerisi sıcak ve kokulu olamaz!!! onun kokusu güzeldir assssla ve kat'a iğrenç olamaz. hatta annem çişinin kakasının ve terinin asla ama asla kötü kokmadığını iddia ediyor. anca kırk yılın başı ishal olursaymış kokarmış ama o da çok nadirenmiş ve zaten herkesin o durumda kokan kakalarından daha az kokarmış!!! tabi ki de yerlere, lavabolara, yemeğe, banyo giderine dökülen saçları da iğrenç olamaz!!!
bir gün telefonda arkadaşımla konuşuyorum, meraklı melahat ve kontrolcü olduğundan ve sürekli evin içinde turlayarak herşeyi çek ettiği ve benim her hareketimi de gözetlediği için konuşmamdan sonra akşam laf arasında diyor ki ne kadar çok konuşmuşum artık sesimden irite olmuş!!!
sanki tüm gün carcarcar kendisi konuşmazmış, bir şeye konsantre olmama izin verirmiş, hatta işteyken defalarca telefon edip beni bölmez meşgul etmezmiş gibi; yani tüm gün yaptığı elbette olumsuz konuşmaları dinlemezmişim gibi kendisinin değil de benim sesim irite edici!!!!
her beraber vakit geçirdiğimizde, ben evde odamdayken, orada buradayken sürekli beni inceleyerek yeni kusurlar bulmaya çalışır.
bir zaman götüme takmıştı ve sürekş götüme dikiyordu gözünü. götümün kocaman olması bir yana - ki kendi muhhhhteşem ötesi genleri sayesinde hiç başka şansım da yoktur ama anneme göre kendiyle alakalı değil kendi götü güzel - ayrıca bir de simetrik sallanmıyormuş!!
sonra sivilcelerime yeterince üzülmezmişim gibi her fırsatta, sabahın köründe karşımda kahvaltı yaparken ben sanki boğazıma dizilsin istermiş gibi suratımdaki sorunları sayar!!!
memnun oluyor herhalde.
ha bir zaman da beni alıp doktora götürmektense, daha hijyenik ortamlar sunmaktansa; vücuduma da yayılan sivilcelerden ne kadar tiksindiğini belirtirdi. kimse öpmek istemezmiş kimse koynuna almazmış.
bunlar zamana yayılmış, laflar ve örnekler arasına sıkıştırılmış, anında tepki vereme sonradan içine batsın otursun diye yumuşakça söylenmiş sözler!!!
çözüm-çare aramaktansa şikayet etmeye kusur bulmaya ve yenileyerek dırdır etmeye bayılır!!
yıllar sonra akne sorunum çözülmeye başlayınca suratımda oluşan çopurların ışık vurduğunda ne kadar kötü ne kadar korkunç göründüğünü belirtmeden geçemez!!! yada koyu lekelerin
mesela hemen hemen her gün ben işe gitmek için hazırlanırken peşimde dolanıp bana mani olmaya yavaşlatmaya çalışırken bir yandan da söylenir o nedir niye sürüyorsun ne gerek var mecbur musun? ama pazara gideceksek sabah beni ilk gördüğü anda yinelemeye başlar uyanır uyanmaz pazarcılara iyi görünmek için bakım yapmalı ve süslenmeliyim.
tüm hafta işe giderken ya da özel bir okazyonda 15 dakikalık makyaj sürem anneme batarken pazar için saaatlerceee süsleneceğim!!???
hem sürme onu bunu der hem de laf sokmak istediğinde der ki suratında sivilce çıkmış, suratında leke olmuş
kendisinde hiç olmamış!!! sivilce sadece adet günlerinde lekeler ise elbette 2. çocuktan sonra!! yani benden sonra olmuş.
çocuk doğurdukça kadınların daha hızlı yaşlandığı ve sağlık sorunlarının artmaya başladığı gerçeğini bilmeyen bir cahil misin? yapmayaydın 2. çocuk! hani dünyanın en bilinçli insanlarından biriydin ya nooldu?
yani başkalarıyla sohbet ederken bile, eş dost aile ortamlarında başkalarıyla kaynaşırken bile bir gözü beni dikizlemede ve sürekli kusurumu aramada.
geçen gün diyor ki Selma hanım'a öyle dedin ama böyleydi öyle değildi!!!
kim selma ya?????
4 sene önceki yaz bizim katta yazlık daire kiralayan İstanbul'lu bir hanım; toplamda 4 kere görmemişizdir ve bunca yıldır ne gördük ne duyduk ne de hakkında konuştuk. unutulan silik bir tip. ama annem sabah sabah uyanmış düşünmüş taşınmış bugün nazlı'nın ne gibi hatalarını kusurlarını ve çirkinliklerini bulabilirim diye düşünmüş!!!
hafızası çok güçlüymüş fil gibi. bak ben unutmuşum ama o asla unutmazmış. he belli. kaç yıllık kendi evinin duş başlığını unutuyorsun sen???
geçen gün şampuan bitmiş almak gerekti. her zaman aynı annem değişiklikten nefret eder. ama şampuan firmaları zaman zaman birkaç yılda bir ambalajlarının şeklini şemalini değiştirir. yıllardır kullandığımız şampuan markası da değiştirmiş. annem banyoda bir türlü kapağını açamamış, şampuanı yere çalıyor bağırarak küfrederek beddua ederek banyo duş kabininde tepiniyor veeeee sırf bir şampuanın kapağını açamadığı içiiiiiiiiiin gebersek de kurtulsak'ı yapıştırıyor!!! ne kadar harika. annem kapak açamıyor diye ben de genç genç girecem mezara!! ha geberecek olsan beraber son anda haber vermeden cayıp yırtar sen de geberdiğinle kalırsın!!!!
hadi gözü iyi görmüyor elinle yoklayarak kurcalayarak da mı bulamazsın!!! bilim değil ki bu dandik bir kapak!!!! bir de iddia ediyor ki ben yanlış marka şampuan almışım ondanmış hep!!!! tabi ki herrr zaman benim suçum!!!! kendisi mükemmel bense bir hatalar çirkinlikler kötülükler abidesiyim.
oturmuş da eşyamı kontrol ederken kıyafetlerimin koktuğunu yüzünü buruşturarak söylüyor? kendisi asla kokmazmış!!! hıııı. niye aziz misin uzaylı mısın melek m,s,n de?
bir kaç yıl önce bir alarjisi oldu cildinde ama doktora gitmek yerine suyun alerji yaptığına kanaat getirdi ve yıkanmayı reddetti!! bütün yaz iğrenç ekşi koka koka gezdi ve asla koktuğunu kabul etmedi. teri asla kokmazmış asla!!! ben söylesem ne fayda ablam bile söyledi hayal kırıklığına uğradı oany bekliyordu ama gene de inanmadı!!!
mesela bazen de masada yemek yerken bir yandan beni dikizleyerek sürekli hatamı kusurumu aradığı için bir şey yapıştırır: ay tabi ki olumlu değil: çatalı tutuşum garipmiş, yemeği çiğnerken bilmem neymiş, su içerken çıkardığım ses çirkinmiş!!
bende gördüğü hatalar kusurlar çirkinlikler kabahatler ne derseniz deyin bitmez tükenmez.
her konuda her detayda hatalı çirkin manasız gereksizim... her şeyim tamamen yanlış.
gece bile tuvalete gideceği zaman karanlıkta gezinip beni kontrol edip hah bir kusurumu daha bularak sabahları müjdemi veriyor bazen!!!
gece götümü öyle bir devirmişim ki koltuk sallanmış. gece görmüş de götüm ne kadar çıkık uyuyormuşum. niye öyle yatıyormuşum böyle yataymışım daha iyiymiş!! ne biçim ayırmışım bacaklarımı? niye kollarımı öyle yapmışım???
ayakkabımı giyerken bile hareketlerim yanlışlıklar ve çirkinliklerle dolu.
sağ olsun bana baktığı zaman: aman ne güzel karakterli namuslu başarılı bakımlı hoş bir kızım var kitap okur sergi gezer film sever hayattan keyif alan dengeli kişilikli iyi huylu hayvan sever şık giyinen güzel makyaj yapan iyi parfüm seçen arkadaşları tarafından sevilen bir kızım var mı diyecektiydi??????????????
bana bakınca sürekli küçük kusurlar yanlışlar görüyor!!!
üstelik sesim de irite ediyor kulacıklarını!!!
bana baktığı zaman kusurdan başka bir şey göremiyor. zaten sürekli yeni kusurlar bulmak için sürekli inceliyor böcekmişim gibi. giyinirken bir iş bir şey yaparken birileriyle hatta kendi ablamla bile konuşurken sonradan bana laf sokacağı, kusur hata bulacağı şeyler görüyor. ve asla unutup da sineye çekmez hoş görmez. çünkü çok ama çok batıyor gözüne!!
geçende diyor ki koltuk altına deodorant sıktın mı ter kokacaksın iğrenç iğrenç! ben ne zaman iğrenç koktum ki terden? her gün duş alıyorum roll on sürüyorum diye inceleyip eleştiren laf sokan sen değil misin? o ne sürdüğün niye duşa girdin ne gerek var kim koklayacak ne o döktüğün ne o sürdüğün.....??????????
mütemadiyen laf aralarında laf sokmalar ve sorgulanmalar. hani yaşlandıkça hem ben hem kendi azalır sanırdım daha da artıyor. çünkü bomboş kaldı tek saplantısı ben ve benim saçma ve yanlışlarla dolu boktan davranışlarım.
bir yerim kaşınır niye kaşındı diye sorgular ama endişeyle değil merak ve suçlama tarzında.
deodorant kullanmayı bir türlü öğrenemeyen kendisi. ısrarla ve inatla ter ter terledikten ter koktuktan sonra sıkıyor ve sonra da beğenmiyor; e hani geçmemiş ter kokusu?! e daha beter olMUŞ!?
yanlış kötü deodorant seçmişim demek!!! gene bende kabahat yani!!!
bin kere anlatmışımdır bekli son 25-30 senedir ne bileyim ne zamandır deodorant kullanıyorsak artık. ter kokunca sıkmayacaksın temizken sıkacaksın ki bakteriler koku yapmasın. ama asla inanmaz asla dinlemez. burnunun dikine bildiğini okur sonra da beni suçlar.
sadece deodorant değil terledikten sonra sürmeye kalkar roll-on'ları. hem işe yaramaz hem iğrenç ve hijyenik değil. üstelik al bu senin olsun sen kullan deyip verdiğin roll-on'u değil benimkini kullanmaktan hoşlanıyor. illa koltuk altı terini bana da sürdürecek yani?
kötü diye vermişimdir o şeyi ben!!
ben sen miyim? ben senin gibi kendime ve en azından biraz daha fazla büyük kızıma iyi güzel kaliteli pahalı şeyleri yaraştırıp da küçük kızıma ucuz kalitesiz basit şeyleri layık gören???
yüz kremlerimi sürerken ağzını büzerek gelip beni sorguluyor ne işe yararmış ki bu? kendisi çooook kullanmış ama en kalitelilerini ama hep söylediği şey bu. son 15 yıldır saldı ve salladı ama kolu bacağı kurusa krem sürmüyor söylenerek dolaşıyor. sen söylesen de yaranamazsın.
ne kremiymiş o şart mıymış sürmem doktor mecbur mu etmiş kaçaymış o pahalı mıymış!!
pahalıysa kozmetiklerim hemen başına bir şey gelir %50 şansları var. ya düşer dökülür ya yanlışlıkla atılır ya da mesela eve gelen yardımcımıza veriverilir.
benimle beraber mağazadan alırken benim kendi parama bile kıyamayan almayayım diye türlü dil döken kadın, e bana kaliteyi yakıştıramıyor ki- hemen hediye eder başkasına!
parfümse de bitmeyecek diye korkar; yüz kere söylemişimdir 3 sene kullanılıyor diye ama asla anlayamıyor; bitsin diye tuvaletlere sıkar tabi eğer yardımcı kadına vermezse.
e ben gene alırmışım bim'de varmış.
herşeyin açıklaması bim'de vardır olmadı migiros'ta! (migros'a illa ki migiros diyor)
defalarca burada yazdım. annemin bilinç altından bir düşmanlığı var bana karşı. pahalı kaliteli marka şeyler aldığım zaman sabote etmeden duramıyor. içine sıçıp o şeyin sonra rahatlıyor resmen. kızın parası boşa gitti diye dertlenmez hiç.
kendisi gençken hep kaliteli yünden kazaklar giyermişmiş!!! babazı anası almasa kendi alacakmıydı acaba? ama ben kendime özenip bir kazak almıştım açık gri angora; almış aklına esmiş çamaşır yıkamak; ben yap desem yapmaz makine nasıl çalışıyordu diye sorar beceremez ne hikmetse benim kazak çeksin diye sanki uğraşıp çalıştırmış makinayı. kazak bir çıktı düdük gibi olmuş pek de eğlendi bununla pek de güldü aman küçülmüş bu dedikten sonra.
kendisi 70lerde 80lerde hep ipek gömlekler giymiş özel dikim. övünür durur. ben de özenip bir gömlek aldıydım kendime almış ütülemeye kalkmış oysa bana yıkmaya bayılır bu işi! hatta onun bunun ütüsünü de. ama güya bana iyilik edecek gitmiş koltuk altını yakmış nasıl becerdiyse. başka bir gömleğimi de yıkanıp asıldıktan sonra çamaşırlıktan alırken sigarası yüzünden yakmış delik delik etmişti.
kırk yılın başı kendime iyi bir gözlük almış kullanıyordum kısa bir süredir. suikastler düzenledi kaç defa. ceketini giymek için çevirirken çarpıp düşürdü olmadı, başka bir zaman çarpıp düşürdü gene olmadı en sonunda üstüne oturdu başardı!!!! başka bir gözlüğümü de illa kafama takmamı istemiyordu, güya iyilikmiş, genişlermiş yanları kafam kocamanmış da!!!! laf sokmadan rahatlayamaz. masaya koy diye diye 50 kere söylendi. e sussun diye dediğini yaptık. sonunda ne oldu beklersiniz? kendi çantasını alırken yere düşmesine sebep oldu. annem yere düşen şeyleri tekmeler her zaman! böyle asil ve şahane bir alışkanlığı var!!! veee tekmeledi fırlattı ve üzerinden motorlu bir adam geçip ezdi. çok rahatladı!!!
hani kalite lüks pahalı şeyler bana hiiiiiiiiiiiiç yaraşmıyor ama madem almış bozuluncaya kadar kullandsın da bir daha aldırmam da demiyor anında yok etmek istiyor. ben kızınca da zaten uyduruk dandik ucuz bir şeydi diye savunuyor kendini ne varmış markette de şurada da burada da bim'de de varmış alırmışım üç kuruşa sanki kaliteli birşeyler kullanıyormışumda ama kendisi gençken en kaliteli en pahalı en iyi şeyleri kullanırmış!!!
kullanırmıyon ki!!! kendine kalsa merdiven altında nasıl neylerden üretildiği belli olmayan sahte sentetik şeylerle bezeneceğim; kremlerim kıyafetlerim....
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ama ablama gelince öyle değil haa!!! ah yavrusuna ne kadar yakışıyor!!! kendine LAMER krem almış 1500 liraya döşünü bile kreme buluyor anneciği de hayran hayran izliyor anlatışını ve yakışır benim yavruma diyor.
ama ben bacaklarıma sürdüğüm 15 liralık Nivea kreme bile layık değilim çok çok pahalı ben müsrifim.
bu ikilemleri çelişkileri ayrımcılığı söylersem de ay çok kızarlar hiç duymak istemezler benden kötüsü olamaz!!!!
bir yere toplu taşımayla gidilecek diyelim. ben de sık sık kullandığım için biliyorum çoğu güzergahı. diyorum ki mesela mavilere binilecek. yok annem bana inanmıyor. illa ki soracak. üşenmezse her otobüsü dolmuşu durdurup içeri soruyor bilmem nereye gidiyor mu? ama cevabını duyamıyor ki!! kaç kere soruyor defalarca cevap alıyor gene tınmıyor. illa da soracak ya zorlanıyor da o kadar gidip gelmelere eğilmelere basamak çıkmalara dayanamıyor.
ama durmuyor ki. ben diyorum işte o değil sormana gerek yoook. yok soracak! ben bilemem ki ya da yalan söylüyorum.
olmadı illa etraftakilere soracak ve hemen inanacak. bir gün oğlanın biri diyor ki o oraya gitmez şu gider. ay annemde bir sevinç bir memnuniyet; işteeee nazlı'nın bir hatasını daha çıkarttım ortaya!!! ben değil de 13 yaşındaki oğlan bilir daha iyi tabi ki.
ya da geçende gitmiş adamın birine soruyor, adam doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyor ki belli ki Suriye'den gelmiş, anladığı kadarıyla yardımcı da olmaya çalışıyor diyor ki "turuncu dediler gider demişler". sanki annem de harika duyma organlarıyla yaşayan birisi yarım yamalak duyup inanıyor bana gelmiş sevinçle mavi gider dedin ama turunça gidiyormuş o? turunç site herhalde!!!
ya da ben diyorum ki şu şu yazana bineceğiz, annem illa birinden soruyor ya yanlış gider de kaybolursak????????????????? kendi memleketimizde mi kaybolacağız? şöföre soramayacağz, dönemeyeceğiz, hiç olmadı taksi bulup da dönemeyiz eve mesela. kendi yön duygusu yol bilgisi kalmadığı için herkes öyle zannediyor. adam da aynen benim dediğimi diyor ama annem sevinçle gelerek bana böyle böyle dedi diyor, iyi ona binecekmişiz biliyoruz artık! e ben de aynısını dedim?!!!! ama tabi ben nereden bileyim? elin cühelası bilir daha iyi!!!
--------
*mesela yemek yenecek hemen belirtir o kaşıkla yiyemiyormuş çünkü çok kibar ufak bir ağzı varmış kendisi çatalla yiyecekmiş ama ben kaşıkla yiyebilirmişim ağzım büyükmüş benim.
*güneş gözlüğümü kafama takıyorum uyarıyor genişleyip bozulacakmış, kendisi de takarmış hep birşey olmazmış çünkü kafası küçükmüş ama benim küçük değilmiş kırılır bozulurmuş ha gözlük?
*ayakkabı mı bakıyoruz hemen lafın arasına ayaklarının ne kadar ufak ve küçük olduğu lafını sıkıştırır! gerçi yaşlandıkça bir numara genişlemiş ama aslında ayakları 35miş ufacık kibar ayakları varmış. bir de e ne olacaktı boyuna anca o uygun denmesine bozulur. selvi boylu ya!!!
*zaten kendini öyle avutur. iyi ki eski sınıf arkadaşları arasında kendinden de kısa kızlar varmış; bu yüzden kendini orta boylu varsayıyor 152 ile!! en azından kendi zamanının orta boylusuymuş. ama şimdi çok uzun kızlar doluymuş sürüsüne bereketmiş ben kısa boyluymuşum!!! 163 ile.
tabi ki kızlarım daha uzun olsun diye ekstra bir şey yapmış sayılmaz; süt içirmek ama içirirken de zıkkım etmeye çalışmak dışında.
*ablamla tamamen aynı boydayız ama ablamı orta boylu olarak tanımlıyor ama ben kısayım. tipimizde bedenimiz de aynı ama ablam daha uzun görünüyormuş. her zaman bir karış topukluyla gezdiğini görmezden geliyor?!!
* her fırsatta ezelden beridir lafların arasına sıkıştırıp durur bunlar; mütemadiyen de konuştuğu için ve böyle konuşmalarda sesi ne çok yükseldiği ne çok sertleştiği ne de başka bir dikkat çekecek durum olduğu için yumuşakça sürekli lafların arasına aşağılamaları eleştirileri gizleyerek sokar. o kadar laf kalabalığının arasında hemen anlamazsın ama o rahatlamış olur; sonradan da bozulsan umursamaz yani çok da pişkindir. haklıdır her zaman.
mesela kısa boyluyum götüm kocaman kafam ve ayağım kocaman bacaklarım çarpık dizlerim kalın omuzlarım düşük yürüken götümün bir lobu daha çok oynuyor memem yok gözlerim patlak altları mor kaşlarım düşük ve seyrek saçlarım uyuz gibi tiftik tiftik oluyor kollarım bacaklarım çok kıllı sesim ince ve irite edici dişlerim yamuk burnum bir ten daha düzgün ama o da genişmiş mesela haaa belim de kalın!!! gudubet ucube gibi bişeyim yani.
daha neler yürürken kolumu çok sallıyorum bacaklarımı ayağımı atışım bir garip hareketlerim çirkin ve yanlış. dudaklarım da çok orantısız demiş miydim. anneciğim gibi alt üstü eşit kalınlıkta değil. cildim sorunlu kulaklarım kepçe. tırnak şeklim de anneminkiler gibi güzel değil.......
say say bitmiyor bendeki çirkinlikler hatalar kabahatler suçlar.......................................................
yani hatta kaka ve çiş yapma zamanlarım bile yanlış!! aynı anda yiyoruz ama annem en doğru zamanda işer ve sıçar benim gibi garip zamanlarda gereksiz vakitlerde değil!!!!!!!!!!!!!!!!11
mesela banyodan çıktıktan sonra banyoya giremiyrmuş çok sıcak oluyormuş ve iğrenç kokuyormuş!!!
sağ olsun beni çok sever o yüzden kokumu iğrenç buluyor.
mesela banyodan sonra saçlarımı tararım ve lavaboya dökülür. her zaman evin içinde fink attığı ve sürekli herşeyi gözetlediği için lavabodaki saçlarımı görür ve sorar onları toplayacakmışım değil mi? iğrenç görünüyormuş da!
sağ olsun beni çok sevdiği için dökülen saçlarımdan tiksiniyor iğrenç buluyor!! hele banyo giderindeyse ıyyy daha da mide bulandırıcı nazlı'nın saçı!!
ama kendi banyodan çıktıktan sonra içerisi sıcak ve kokulu olamaz!!! onun kokusu güzeldir assssla ve kat'a iğrenç olamaz. hatta annem çişinin kakasının ve terinin asla ama asla kötü kokmadığını iddia ediyor. anca kırk yılın başı ishal olursaymış kokarmış ama o da çok nadirenmiş ve zaten herkesin o durumda kokan kakalarından daha az kokarmış!!! tabi ki de yerlere, lavabolara, yemeğe, banyo giderine dökülen saçları da iğrenç olamaz!!!
bir gün telefonda arkadaşımla konuşuyorum, meraklı melahat ve kontrolcü olduğundan ve sürekli evin içinde turlayarak herşeyi çek ettiği ve benim her hareketimi de gözetlediği için konuşmamdan sonra akşam laf arasında diyor ki ne kadar çok konuşmuşum artık sesimden irite olmuş!!!
sanki tüm gün carcarcar kendisi konuşmazmış, bir şeye konsantre olmama izin verirmiş, hatta işteyken defalarca telefon edip beni bölmez meşgul etmezmiş gibi; yani tüm gün yaptığı elbette olumsuz konuşmaları dinlemezmişim gibi kendisinin değil de benim sesim irite edici!!!!
her beraber vakit geçirdiğimizde, ben evde odamdayken, orada buradayken sürekli beni inceleyerek yeni kusurlar bulmaya çalışır.
bir zaman götüme takmıştı ve sürekş götüme dikiyordu gözünü. götümün kocaman olması bir yana - ki kendi muhhhhteşem ötesi genleri sayesinde hiç başka şansım da yoktur ama anneme göre kendiyle alakalı değil kendi götü güzel - ayrıca bir de simetrik sallanmıyormuş!!
sonra sivilcelerime yeterince üzülmezmişim gibi her fırsatta, sabahın köründe karşımda kahvaltı yaparken ben sanki boğazıma dizilsin istermiş gibi suratımdaki sorunları sayar!!!
memnun oluyor herhalde.
ha bir zaman da beni alıp doktora götürmektense, daha hijyenik ortamlar sunmaktansa; vücuduma da yayılan sivilcelerden ne kadar tiksindiğini belirtirdi. kimse öpmek istemezmiş kimse koynuna almazmış.
bunlar zamana yayılmış, laflar ve örnekler arasına sıkıştırılmış, anında tepki vereme sonradan içine batsın otursun diye yumuşakça söylenmiş sözler!!!
çözüm-çare aramaktansa şikayet etmeye kusur bulmaya ve yenileyerek dırdır etmeye bayılır!!
yıllar sonra akne sorunum çözülmeye başlayınca suratımda oluşan çopurların ışık vurduğunda ne kadar kötü ne kadar korkunç göründüğünü belirtmeden geçemez!!! yada koyu lekelerin
mesela hemen hemen her gün ben işe gitmek için hazırlanırken peşimde dolanıp bana mani olmaya yavaşlatmaya çalışırken bir yandan da söylenir o nedir niye sürüyorsun ne gerek var mecbur musun? ama pazara gideceksek sabah beni ilk gördüğü anda yinelemeye başlar uyanır uyanmaz pazarcılara iyi görünmek için bakım yapmalı ve süslenmeliyim.
tüm hafta işe giderken ya da özel bir okazyonda 15 dakikalık makyaj sürem anneme batarken pazar için saaatlerceee süsleneceğim!!???
hem sürme onu bunu der hem de laf sokmak istediğinde der ki suratında sivilce çıkmış, suratında leke olmuş
kendisinde hiç olmamış!!! sivilce sadece adet günlerinde lekeler ise elbette 2. çocuktan sonra!! yani benden sonra olmuş.
çocuk doğurdukça kadınların daha hızlı yaşlandığı ve sağlık sorunlarının artmaya başladığı gerçeğini bilmeyen bir cahil misin? yapmayaydın 2. çocuk! hani dünyanın en bilinçli insanlarından biriydin ya nooldu?
yani başkalarıyla sohbet ederken bile, eş dost aile ortamlarında başkalarıyla kaynaşırken bile bir gözü beni dikizlemede ve sürekli kusurumu aramada.
geçen gün diyor ki Selma hanım'a öyle dedin ama böyleydi öyle değildi!!!
kim selma ya?????
4 sene önceki yaz bizim katta yazlık daire kiralayan İstanbul'lu bir hanım; toplamda 4 kere görmemişizdir ve bunca yıldır ne gördük ne duyduk ne de hakkında konuştuk. unutulan silik bir tip. ama annem sabah sabah uyanmış düşünmüş taşınmış bugün nazlı'nın ne gibi hatalarını kusurlarını ve çirkinliklerini bulabilirim diye düşünmüş!!!
hafızası çok güçlüymüş fil gibi. bak ben unutmuşum ama o asla unutmazmış. he belli. kaç yıllık kendi evinin duş başlığını unutuyorsun sen???
geçen gün şampuan bitmiş almak gerekti. her zaman aynı annem değişiklikten nefret eder. ama şampuan firmaları zaman zaman birkaç yılda bir ambalajlarının şeklini şemalini değiştirir. yıllardır kullandığımız şampuan markası da değiştirmiş. annem banyoda bir türlü kapağını açamamış, şampuanı yere çalıyor bağırarak küfrederek beddua ederek banyo duş kabininde tepiniyor veeeee sırf bir şampuanın kapağını açamadığı içiiiiiiiiiin gebersek de kurtulsak'ı yapıştırıyor!!! ne kadar harika. annem kapak açamıyor diye ben de genç genç girecem mezara!! ha geberecek olsan beraber son anda haber vermeden cayıp yırtar sen de geberdiğinle kalırsın!!!!
hadi gözü iyi görmüyor elinle yoklayarak kurcalayarak da mı bulamazsın!!! bilim değil ki bu dandik bir kapak!!!! bir de iddia ediyor ki ben yanlış marka şampuan almışım ondanmış hep!!!! tabi ki herrr zaman benim suçum!!!! kendisi mükemmel bense bir hatalar çirkinlikler kötülükler abidesiyim.
oturmuş da eşyamı kontrol ederken kıyafetlerimin koktuğunu yüzünü buruşturarak söylüyor? kendisi asla kokmazmış!!! hıııı. niye aziz misin uzaylı mısın melek m,s,n de?
bir kaç yıl önce bir alarjisi oldu cildinde ama doktora gitmek yerine suyun alerji yaptığına kanaat getirdi ve yıkanmayı reddetti!! bütün yaz iğrenç ekşi koka koka gezdi ve asla koktuğunu kabul etmedi. teri asla kokmazmış asla!!! ben söylesem ne fayda ablam bile söyledi hayal kırıklığına uğradı oany bekliyordu ama gene de inanmadı!!!
mesela bazen de masada yemek yerken bir yandan beni dikizleyerek sürekli hatamı kusurumu aradığı için bir şey yapıştırır: ay tabi ki olumlu değil: çatalı tutuşum garipmiş, yemeği çiğnerken bilmem neymiş, su içerken çıkardığım ses çirkinmiş!!
bende gördüğü hatalar kusurlar çirkinlikler kabahatler ne derseniz deyin bitmez tükenmez.
her konuda her detayda hatalı çirkin manasız gereksizim... her şeyim tamamen yanlış.
gece bile tuvalete gideceği zaman karanlıkta gezinip beni kontrol edip hah bir kusurumu daha bularak sabahları müjdemi veriyor bazen!!!
gece götümü öyle bir devirmişim ki koltuk sallanmış. gece görmüş de götüm ne kadar çıkık uyuyormuşum. niye öyle yatıyormuşum böyle yataymışım daha iyiymiş!! ne biçim ayırmışım bacaklarımı? niye kollarımı öyle yapmışım???
ayakkabımı giyerken bile hareketlerim yanlışlıklar ve çirkinliklerle dolu.
sağ olsun bana baktığı zaman: aman ne güzel karakterli namuslu başarılı bakımlı hoş bir kızım var kitap okur sergi gezer film sever hayattan keyif alan dengeli kişilikli iyi huylu hayvan sever şık giyinen güzel makyaj yapan iyi parfüm seçen arkadaşları tarafından sevilen bir kızım var mı diyecektiydi??????????????
bana bakınca sürekli küçük kusurlar yanlışlar görüyor!!!
üstelik sesim de irite ediyor kulacıklarını!!!
bana baktığı zaman kusurdan başka bir şey göremiyor. zaten sürekli yeni kusurlar bulmak için sürekli inceliyor böcekmişim gibi. giyinirken bir iş bir şey yaparken birileriyle hatta kendi ablamla bile konuşurken sonradan bana laf sokacağı, kusur hata bulacağı şeyler görüyor. ve asla unutup da sineye çekmez hoş görmez. çünkü çok ama çok batıyor gözüne!!
geçende diyor ki koltuk altına deodorant sıktın mı ter kokacaksın iğrenç iğrenç! ben ne zaman iğrenç koktum ki terden? her gün duş alıyorum roll on sürüyorum diye inceleyip eleştiren laf sokan sen değil misin? o ne sürdüğün niye duşa girdin ne gerek var kim koklayacak ne o döktüğün ne o sürdüğün.....??????????
mütemadiyen laf aralarında laf sokmalar ve sorgulanmalar. hani yaşlandıkça hem ben hem kendi azalır sanırdım daha da artıyor. çünkü bomboş kaldı tek saplantısı ben ve benim saçma ve yanlışlarla dolu boktan davranışlarım.
bir yerim kaşınır niye kaşındı diye sorgular ama endişeyle değil merak ve suçlama tarzında.
deodorant kullanmayı bir türlü öğrenemeyen kendisi. ısrarla ve inatla ter ter terledikten ter koktuktan sonra sıkıyor ve sonra da beğenmiyor; e hani geçmemiş ter kokusu?! e daha beter olMUŞ!?
yanlış kötü deodorant seçmişim demek!!! gene bende kabahat yani!!!
bin kere anlatmışımdır bekli son 25-30 senedir ne bileyim ne zamandır deodorant kullanıyorsak artık. ter kokunca sıkmayacaksın temizken sıkacaksın ki bakteriler koku yapmasın. ama asla inanmaz asla dinlemez. burnunun dikine bildiğini okur sonra da beni suçlar.
sadece deodorant değil terledikten sonra sürmeye kalkar roll-on'ları. hem işe yaramaz hem iğrenç ve hijyenik değil. üstelik al bu senin olsun sen kullan deyip verdiğin roll-on'u değil benimkini kullanmaktan hoşlanıyor. illa koltuk altı terini bana da sürdürecek yani?
kötü diye vermişimdir o şeyi ben!!
ben sen miyim? ben senin gibi kendime ve en azından biraz daha fazla büyük kızıma iyi güzel kaliteli pahalı şeyleri yaraştırıp da küçük kızıma ucuz kalitesiz basit şeyleri layık gören???
yüz kremlerimi sürerken ağzını büzerek gelip beni sorguluyor ne işe yararmış ki bu? kendisi çooook kullanmış ama en kalitelilerini ama hep söylediği şey bu. son 15 yıldır saldı ve salladı ama kolu bacağı kurusa krem sürmüyor söylenerek dolaşıyor. sen söylesen de yaranamazsın.
ne kremiymiş o şart mıymış sürmem doktor mecbur mu etmiş kaçaymış o pahalı mıymış!!
pahalıysa kozmetiklerim hemen başına bir şey gelir %50 şansları var. ya düşer dökülür ya yanlışlıkla atılır ya da mesela eve gelen yardımcımıza veriverilir.
benimle beraber mağazadan alırken benim kendi parama bile kıyamayan almayayım diye türlü dil döken kadın, e bana kaliteyi yakıştıramıyor ki- hemen hediye eder başkasına!
parfümse de bitmeyecek diye korkar; yüz kere söylemişimdir 3 sene kullanılıyor diye ama asla anlayamıyor; bitsin diye tuvaletlere sıkar tabi eğer yardımcı kadına vermezse.
e ben gene alırmışım bim'de varmış.
herşeyin açıklaması bim'de vardır olmadı migiros'ta! (migros'a illa ki migiros diyor)
defalarca burada yazdım. annemin bilinç altından bir düşmanlığı var bana karşı. pahalı kaliteli marka şeyler aldığım zaman sabote etmeden duramıyor. içine sıçıp o şeyin sonra rahatlıyor resmen. kızın parası boşa gitti diye dertlenmez hiç.
kendisi gençken hep kaliteli yünden kazaklar giyermişmiş!!! babazı anası almasa kendi alacakmıydı acaba? ama ben kendime özenip bir kazak almıştım açık gri angora; almış aklına esmiş çamaşır yıkamak; ben yap desem yapmaz makine nasıl çalışıyordu diye sorar beceremez ne hikmetse benim kazak çeksin diye sanki uğraşıp çalıştırmış makinayı. kazak bir çıktı düdük gibi olmuş pek de eğlendi bununla pek de güldü aman küçülmüş bu dedikten sonra.
kendisi 70lerde 80lerde hep ipek gömlekler giymiş özel dikim. övünür durur. ben de özenip bir gömlek aldıydım kendime almış ütülemeye kalkmış oysa bana yıkmaya bayılır bu işi! hatta onun bunun ütüsünü de. ama güya bana iyilik edecek gitmiş koltuk altını yakmış nasıl becerdiyse. başka bir gömleğimi de yıkanıp asıldıktan sonra çamaşırlıktan alırken sigarası yüzünden yakmış delik delik etmişti.
kırk yılın başı kendime iyi bir gözlük almış kullanıyordum kısa bir süredir. suikastler düzenledi kaç defa. ceketini giymek için çevirirken çarpıp düşürdü olmadı, başka bir zaman çarpıp düşürdü gene olmadı en sonunda üstüne oturdu başardı!!!! başka bir gözlüğümü de illa kafama takmamı istemiyordu, güya iyilikmiş, genişlermiş yanları kafam kocamanmış da!!!! laf sokmadan rahatlayamaz. masaya koy diye diye 50 kere söylendi. e sussun diye dediğini yaptık. sonunda ne oldu beklersiniz? kendi çantasını alırken yere düşmesine sebep oldu. annem yere düşen şeyleri tekmeler her zaman! böyle asil ve şahane bir alışkanlığı var!!! veee tekmeledi fırlattı ve üzerinden motorlu bir adam geçip ezdi. çok rahatladı!!!
hani kalite lüks pahalı şeyler bana hiiiiiiiiiiiiç yaraşmıyor ama madem almış bozuluncaya kadar kullandsın da bir daha aldırmam da demiyor anında yok etmek istiyor. ben kızınca da zaten uyduruk dandik ucuz bir şeydi diye savunuyor kendini ne varmış markette de şurada da burada da bim'de de varmış alırmışım üç kuruşa sanki kaliteli birşeyler kullanıyormışumda ama kendisi gençken en kaliteli en pahalı en iyi şeyleri kullanırmış!!!
kullanırmıyon ki!!! kendine kalsa merdiven altında nasıl neylerden üretildiği belli olmayan sahte sentetik şeylerle bezeneceğim; kremlerim kıyafetlerim....
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ama ablama gelince öyle değil haa!!! ah yavrusuna ne kadar yakışıyor!!! kendine LAMER krem almış 1500 liraya döşünü bile kreme buluyor anneciği de hayran hayran izliyor anlatışını ve yakışır benim yavruma diyor.
ama ben bacaklarıma sürdüğüm 15 liralık Nivea kreme bile layık değilim çok çok pahalı ben müsrifim.
bu ikilemleri çelişkileri ayrımcılığı söylersem de ay çok kızarlar hiç duymak istemezler benden kötüsü olamaz!!!!
bir yere toplu taşımayla gidilecek diyelim. ben de sık sık kullandığım için biliyorum çoğu güzergahı. diyorum ki mesela mavilere binilecek. yok annem bana inanmıyor. illa ki soracak. üşenmezse her otobüsü dolmuşu durdurup içeri soruyor bilmem nereye gidiyor mu? ama cevabını duyamıyor ki!! kaç kere soruyor defalarca cevap alıyor gene tınmıyor. illa da soracak ya zorlanıyor da o kadar gidip gelmelere eğilmelere basamak çıkmalara dayanamıyor.
ama durmuyor ki. ben diyorum işte o değil sormana gerek yoook. yok soracak! ben bilemem ki ya da yalan söylüyorum.
olmadı illa etraftakilere soracak ve hemen inanacak. bir gün oğlanın biri diyor ki o oraya gitmez şu gider. ay annemde bir sevinç bir memnuniyet; işteeee nazlı'nın bir hatasını daha çıkarttım ortaya!!! ben değil de 13 yaşındaki oğlan bilir daha iyi tabi ki.
ya da geçende gitmiş adamın birine soruyor, adam doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyor ki belli ki Suriye'den gelmiş, anladığı kadarıyla yardımcı da olmaya çalışıyor diyor ki "turuncu dediler gider demişler". sanki annem de harika duyma organlarıyla yaşayan birisi yarım yamalak duyup inanıyor bana gelmiş sevinçle mavi gider dedin ama turunça gidiyormuş o? turunç site herhalde!!!
ya da ben diyorum ki şu şu yazana bineceğiz, annem illa birinden soruyor ya yanlış gider de kaybolursak????????????????? kendi memleketimizde mi kaybolacağız? şöföre soramayacağz, dönemeyeceğiz, hiç olmadı taksi bulup da dönemeyiz eve mesela. kendi yön duygusu yol bilgisi kalmadığı için herkes öyle zannediyor. adam da aynen benim dediğimi diyor ama annem sevinçle gelerek bana böyle böyle dedi diyor, iyi ona binecekmişiz biliyoruz artık! e ben de aynısını dedim?!!!! ama tabi ben nereden bileyim? elin cühelası bilir daha iyi!!!
--------
*mesela yemek yenecek hemen belirtir o kaşıkla yiyemiyormuş çünkü çok kibar ufak bir ağzı varmış kendisi çatalla yiyecekmiş ama ben kaşıkla yiyebilirmişim ağzım büyükmüş benim.
*güneş gözlüğümü kafama takıyorum uyarıyor genişleyip bozulacakmış, kendisi de takarmış hep birşey olmazmış çünkü kafası küçükmüş ama benim küçük değilmiş kırılır bozulurmuş ha gözlük?
*ayakkabı mı bakıyoruz hemen lafın arasına ayaklarının ne kadar ufak ve küçük olduğu lafını sıkıştırır! gerçi yaşlandıkça bir numara genişlemiş ama aslında ayakları 35miş ufacık kibar ayakları varmış. bir de e ne olacaktı boyuna anca o uygun denmesine bozulur. selvi boylu ya!!!
*zaten kendini öyle avutur. iyi ki eski sınıf arkadaşları arasında kendinden de kısa kızlar varmış; bu yüzden kendini orta boylu varsayıyor 152 ile!! en azından kendi zamanının orta boylusuymuş. ama şimdi çok uzun kızlar doluymuş sürüsüne bereketmiş ben kısa boyluymuşum!!! 163 ile.
tabi ki kızlarım daha uzun olsun diye ekstra bir şey yapmış sayılmaz; süt içirmek ama içirirken de zıkkım etmeye çalışmak dışında.
*ablamla tamamen aynı boydayız ama ablamı orta boylu olarak tanımlıyor ama ben kısayım. tipimizde bedenimiz de aynı ama ablam daha uzun görünüyormuş. her zaman bir karış topukluyla gezdiğini görmezden geliyor?!!
* her fırsatta ezelden beridir lafların arasına sıkıştırıp durur bunlar; mütemadiyen de konuştuğu için ve böyle konuşmalarda sesi ne çok yükseldiği ne çok sertleştiği ne de başka bir dikkat çekecek durum olduğu için yumuşakça sürekli lafların arasına aşağılamaları eleştirileri gizleyerek sokar. o kadar laf kalabalığının arasında hemen anlamazsın ama o rahatlamış olur; sonradan da bozulsan umursamaz yani çok da pişkindir. haklıdır her zaman.
mesela kısa boyluyum götüm kocaman kafam ve ayağım kocaman bacaklarım çarpık dizlerim kalın omuzlarım düşük yürüken götümün bir lobu daha çok oynuyor memem yok gözlerim patlak altları mor kaşlarım düşük ve seyrek saçlarım uyuz gibi tiftik tiftik oluyor kollarım bacaklarım çok kıllı sesim ince ve irite edici dişlerim yamuk burnum bir ten daha düzgün ama o da genişmiş mesela haaa belim de kalın!!! gudubet ucube gibi bişeyim yani.
daha neler yürürken kolumu çok sallıyorum bacaklarımı ayağımı atışım bir garip hareketlerim çirkin ve yanlış. dudaklarım da çok orantısız demiş miydim. anneciğim gibi alt üstü eşit kalınlıkta değil. cildim sorunlu kulaklarım kepçe. tırnak şeklim de anneminkiler gibi güzel değil.......
say say bitmiyor bendeki çirkinlikler hatalar kabahatler suçlar.......................................................
yani hatta kaka ve çiş yapma zamanlarım bile yanlış!! aynı anda yiyoruz ama annem en doğru zamanda işer ve sıçar benim gibi garip zamanlarda gereksiz vakitlerde değil!!!!!!!!!!!!!!!!11
15.08.2018
anneme illa şiddetli bir şekilde abartarak çok seveceği ve ardından nefffffffffret edeceği şey ve kişiler gerekiyor.
sevgisi de öyle böyle değil? ben hariç.
bir ara limona kafayı takmıştı, her şeye ama aklınıza gelecek herşeye limon sıkardı. hatta bir gün eline yarım limon almış sesszice ve sinsice yanıma süzülüp beni gafil avlamak ister gibi gözüme limon sıkmaya kalkmıştı.
ya da diyelim bir süre yeni tanıştığı birine aşırı hayranlık gösteriyor. ama neredeyse canını verecek. aman kendininkini vereceğine benimkini verir ya neyse.
evde elektrikle ilgili bir şey oldu, bir usta bulduk. adam da hem işini yapıyor hem de efendi, ne konuşuyor ne bakınıyor ne bir şey istiyor.
günlerdir annemin ağzından düşmüyor cavit usat da cavit usta!!!
yiyecekler nesneler kimselere bir kafayı takar; dilinden düşürmez, yere göğe sığdıramaz bir bakmışsın öyle bir nefret ediyor ki -bu nefret faslı daha uzun sürüyor- sabahtan akşama kadar baştan başlaya başlaya kusurlar habakatler en ufak hareketler sıralanıyor!!! aylar yıllar evet sürüyor yeniden başa dönmeye bayılıyor.
geçen kış her sabah öğlen ve akşam avakado yedik, aşıktı avakadoya; bir gün midesi bozuldu diye avakadoyu suçladı şimdi adını anmak bile istemiyor, pazarda gördüğü zaman dayanamıyor saatlerce aynı şeyleri söyleyerek söylenip, avakadoya sövüyor. bir daha assssssssssssssssssla yemezmiş asla. yemezsen ölürsün deselermiş mesela geberivermeyi tercih edermiş!!!
hem de annem kendini dünyanın en aklı başında en mantıklı insanı var sayıyor. hiç kimse ondan daha düşünceli aklı başında ve mantıklı olamaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaz.
midesine dokunan her yiyeceği eve sokmaya dahi tahammülü yok .
ben de az beslensem ne olacak???????????? nasılsa ablama yasak olamaz ah ah yavrucuğu
kendim alıp yemeye kalktım mı o annemin ölesiye nefret ettiği şeyi; karşıma geçip surat asıp kötü mimikler yaparak söylenir ve sanki bok yiyormşum gibi davranır. boğazıma dizip zıkkım etmekten hoşlanıyor!!
ben iyi bir insan olsam az beslenip, belki de hayatımı kısaltmayı bırak yemekten hoşlandığım şeyden vazgeçmeyi, göze alırdım. ama ne iyi bi insan ne iyi bi evladım!! ne var besinsiz kalsam azıcık ne var hayatım daha yavan olsa daha kısa daha sağlıksız olsa yani?????????????
hem ablama diyor ki nazlı beni bir yere götürmüyor hem götürünce beğenmemek için kusur arayışına giriyor. ablama böyle söyleyince de anneciği gibi aşırı duyarlı aşırı mantıklı ama aşırı da hassas olduğu için suratıma aptal aptal bakakalıyor ve yavşakça e bana hiç öyle demiyoor diyor. demez tabi!!! aman bir de bu ikilemleri ayrımcılıkları hiiiiiiç duymak istemezler. ben ezilip ezilip susayım aman huzurları düzenleri bozulmasın! ne bok yersem yiyeyim.
defalarca sinemaya gittik hiç birini beğenmedi sürekli şikayet edip kıpırdanıp durdu, sürekli bir şeyler isteyip şikayet etti ve sürekli kulağıma ılık hava üfleyerek bir şeyler söyledi. 5 dakikadan fazla dikkatini veremiyor filme. karakterin biri pembe bir gömlek giymiş mesela anneme hemen lisede giydiği gömlek geliyor ve bana hemen anlatması gerek.
bana pahalı kaliteli bir şey alamazken, parasına kıyamazken, artık uzuuuun yıllardır zaten çok pahalı-kaliteli şeyler alınmıyor da bana ekstra kıyamıyor, hatta benim de kendi paramla almama dayanamıyorken; özenip aldığım gömleğimin birini çamaşır toplayacam derken ağzındaki sigara yüzünden yakmak suretiyle sabote etmişliği varken ve her fırsatta çocukken ve gençken ne kadar harikulade bir hayatı olduğuyla övünürken iyi ama!!!
sürekli izlediği şeydeki bir şey başka birşeyi hatırlatıyor ve konuşmak istiyor.
ama ablama fazla yapamıyormuş ve hangi filme gitseler memnun kalıyor!! oysa benimle gidince izlerkenki işkenceden sonra da devam ediyor sonsuz mutsuzluk çabası!!!!
annem müzikalden nefffffrrrrrrreeeeeeeeeeeet eder; tv'de bile görmeye tahammülü yok ama ablacığımla seneler önce mama mia'ya gitmişler ayyy pek memnun kalmış defalarca anlattı.
korku filmine hatta ptal komedilere gittileer ama yine memnundu: asla benimle gittiğindeki kadar memnuniyetsiz değil ufak şikayetleri olsa da.
tiyatroya konsere baleye götür aynı ama ablam ne yapsa memnun!!!!!!!!!!!!!!
sevgisi de öyle böyle değil? ben hariç.
bir ara limona kafayı takmıştı, her şeye ama aklınıza gelecek herşeye limon sıkardı. hatta bir gün eline yarım limon almış sesszice ve sinsice yanıma süzülüp beni gafil avlamak ister gibi gözüme limon sıkmaya kalkmıştı.
ya da diyelim bir süre yeni tanıştığı birine aşırı hayranlık gösteriyor. ama neredeyse canını verecek. aman kendininkini vereceğine benimkini verir ya neyse.
evde elektrikle ilgili bir şey oldu, bir usta bulduk. adam da hem işini yapıyor hem de efendi, ne konuşuyor ne bakınıyor ne bir şey istiyor.
günlerdir annemin ağzından düşmüyor cavit usat da cavit usta!!!
yiyecekler nesneler kimselere bir kafayı takar; dilinden düşürmez, yere göğe sığdıramaz bir bakmışsın öyle bir nefret ediyor ki -bu nefret faslı daha uzun sürüyor- sabahtan akşama kadar baştan başlaya başlaya kusurlar habakatler en ufak hareketler sıralanıyor!!! aylar yıllar evet sürüyor yeniden başa dönmeye bayılıyor.
geçen kış her sabah öğlen ve akşam avakado yedik, aşıktı avakadoya; bir gün midesi bozuldu diye avakadoyu suçladı şimdi adını anmak bile istemiyor, pazarda gördüğü zaman dayanamıyor saatlerce aynı şeyleri söyleyerek söylenip, avakadoya sövüyor. bir daha assssssssssssssssssla yemezmiş asla. yemezsen ölürsün deselermiş mesela geberivermeyi tercih edermiş!!!
hem de annem kendini dünyanın en aklı başında en mantıklı insanı var sayıyor. hiç kimse ondan daha düşünceli aklı başında ve mantıklı olamaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaz.
midesine dokunan her yiyeceği eve sokmaya dahi tahammülü yok .
ben de az beslensem ne olacak???????????? nasılsa ablama yasak olamaz ah ah yavrucuğu
kendim alıp yemeye kalktım mı o annemin ölesiye nefret ettiği şeyi; karşıma geçip surat asıp kötü mimikler yaparak söylenir ve sanki bok yiyormşum gibi davranır. boğazıma dizip zıkkım etmekten hoşlanıyor!!
ben iyi bir insan olsam az beslenip, belki de hayatımı kısaltmayı bırak yemekten hoşlandığım şeyden vazgeçmeyi, göze alırdım. ama ne iyi bi insan ne iyi bi evladım!! ne var besinsiz kalsam azıcık ne var hayatım daha yavan olsa daha kısa daha sağlıksız olsa yani?????????????
hem ablama diyor ki nazlı beni bir yere götürmüyor hem götürünce beğenmemek için kusur arayışına giriyor. ablama böyle söyleyince de anneciği gibi aşırı duyarlı aşırı mantıklı ama aşırı da hassas olduğu için suratıma aptal aptal bakakalıyor ve yavşakça e bana hiç öyle demiyoor diyor. demez tabi!!! aman bir de bu ikilemleri ayrımcılıkları hiiiiiiç duymak istemezler. ben ezilip ezilip susayım aman huzurları düzenleri bozulmasın! ne bok yersem yiyeyim.
defalarca sinemaya gittik hiç birini beğenmedi sürekli şikayet edip kıpırdanıp durdu, sürekli bir şeyler isteyip şikayet etti ve sürekli kulağıma ılık hava üfleyerek bir şeyler söyledi. 5 dakikadan fazla dikkatini veremiyor filme. karakterin biri pembe bir gömlek giymiş mesela anneme hemen lisede giydiği gömlek geliyor ve bana hemen anlatması gerek.
bana pahalı kaliteli bir şey alamazken, parasına kıyamazken, artık uzuuuun yıllardır zaten çok pahalı-kaliteli şeyler alınmıyor da bana ekstra kıyamıyor, hatta benim de kendi paramla almama dayanamıyorken; özenip aldığım gömleğimin birini çamaşır toplayacam derken ağzındaki sigara yüzünden yakmak suretiyle sabote etmişliği varken ve her fırsatta çocukken ve gençken ne kadar harikulade bir hayatı olduğuyla övünürken iyi ama!!!
sürekli izlediği şeydeki bir şey başka birşeyi hatırlatıyor ve konuşmak istiyor.
ama ablama fazla yapamıyormuş ve hangi filme gitseler memnun kalıyor!! oysa benimle gidince izlerkenki işkenceden sonra da devam ediyor sonsuz mutsuzluk çabası!!!!
annem müzikalden nefffffrrrrrrreeeeeeeeeeeet eder; tv'de bile görmeye tahammülü yok ama ablacığımla seneler önce mama mia'ya gitmişler ayyy pek memnun kalmış defalarca anlattı.
korku filmine hatta ptal komedilere gittileer ama yine memnundu: asla benimle gittiğindeki kadar memnuniyetsiz değil ufak şikayetleri olsa da.
tiyatroya konsere baleye götür aynı ama ablam ne yapsa memnun!!!!!!!!!!!!!!
12.08.2018
5 dakika gözünü üstünden ayırsan, yanından ayrılsan saçma sapan bir durumda bulabilirsin annemi.
tabi ablacığımın hiiiç haberi yok. çünkü sorumluluk almaktan kaçıyor, hiç görmüyor farkında bile değil.
sanki küçük beceriksiz huysuz bir çocukla uğraşıyor gibiyim üstelik sevimli değil de fena halde küfürbaz ve bedduacı dırdırcı.
bir keresinde ben girmem o mağazaya dedi kenarda durup bekleyecekmiş, 5 dakika da işimi bitirdim döndüm baktım ki az ilerdeki mazgala takmış terliğini küfürler ederek çırpınıyor.
eskiden hem aşırı becerikli hem navigasyon cihazı gibi yön duygusu olan biriydi. ama biz bir paketi elimiz ufak diye açamazsak fena halde sıkılır azarlayarak açıp öyle de bir elime verirdi ki al zıkkım ye der gibi!! hızlı yürür ve bizi azarlayıp andavallı derdi.
şimdi evden çıkarken yönünü şaşırıyor, hiç bir şeyin paketini kapağını falan açamıyor. sadece gözü görmediğinden değil herhalde eli de hissizleşmiş ondan. ama buna da fena halde sinirleniyor.
nasıl terliğini mazgala sokmuş anlamadım. yerinde durmuş çırpınırken ana avrat söverek belalar okuyarak konuşuyor veeee gebersek de kurtulsak!!! bir sorun oldu mu sığındığı bu. ve asla tekil söylemiyor nedense beni de peşinden sürüklemek istiyor sanki geberirken!!!
başka bir mağazada gezerken bir seferinde de gömleğinin kolundaki, hani katlanan kollardaki biyeyi gitmiş bir askının ucuna takmış ve çıkaramıyor: hemen de dellenir sinir krizi geçirir asla sakince çözüp de olacak şeye bak deyip gülmez hemen küfre ve bedduaya bağlar.
sen sandaletini ya da kolunu bir yere taktın diye beraberce gebereceğiz!!! aman ablam değil ama haaa!!!
tabi ki ben suçluyum elbette!!!!! beni ne biçim yerden geçiriyorsun!!! geçme.!! gölgem gibi peşimde olmak zorunda değilsin geniş yerdeki kıyafetlere bak niye aradan geçiyorsun. e ben oradan geçmişim. beni gölgem gibi takip etmek zorunda değilsin.
ha bir ara da kafayı benim götüme takmıştı!!! sapkın fikirleri garip fantastik kabus senaryoları dönüyor kafasında hep çünkü!!!! götüme bakmasınlar diye yarı arkamdan götümün hareketlerini izleyerek yürüyordu.
her seferinde de götümün bir lobunun daha farklı sallandığını tespit ediyordu!!! tabi arkamdan sebepten ötürü hızımı kesmek zorunda kalırsam bana çarpardı. kaç kere ayakkabımı mahvetti, kaç kere sandaletin arkasına bastığı için ben adım atarken kopmasına sebep oldu; kaç kere beni tekmeledi anlatamam. nazlı'nın götüne bakmasınlar!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! hani kendisi gibi alımlı çekici cezbedici dikkat çeken güzel biri değildim niye baksınlar götüme!!! güzel olmak şart değilmiş et diye bakarlarmış!!!
ne kadar harika yorumlar değil mi? hem güzel değilim bir özelliğim yok hem de bir meta gibi et diye görülürüm!!!
sonunda bir gün böyle yarı arkamdan dibimden yürürken yolun ortasında yere kapaklanmama sebep oldu. çünkü nasıl beceriyorsa artık adımları benim iki bacağımın arasına geliyordu eğer yürürken tekmelemiyorsa!!! ben sokağın ortasında düşerken aman bir yerime bişey olacak diye endişe etmiyor da ay ayacığı acımışmış!!!! ne işi var senin ayağının iki bacağımın arkasında-arasında??????
benim yüzümden tabi ki olmuş çünkü bacağı bitişik yürüyormuşum garip bir yürümem varmış!!! sünnetli oğlan gibi ayrık mı yürüyeyim??????????
evet bu beceriksiz sıklıkla bana mal oluyor!!
bir gezide de güya yardım etmemi istiyor azıcık bir yokuşta; ne bileyim hafif destek alacak sandım; bir elime yapışmasıyla kendini boşluğa bırakması var ki ; güya ben kendinin gençliğindeki gibi sağlıklı sağlam ve güçlü değilmişim; sağlıklı sağlam güçlü olayım diye ne yaptın ekstra hamur işi dayamaktan başka??? anca şikayeti bilir. kendini bırakmasıyla ben de yere düştüm. kolumun bağları mı ne kopma noktasına gelmiş. e ben çekecekmişim!!!!! yürümeyecek de 60 kiloluk gövdesini çocuk hoplatır gibi yukarı çekeceğim!! kolum hala zaman zaman ağrıyor ama pişman olup üzüleceğine laf sokmalara devam ediyor!!!
----
zaten beceriksizliği ve çocuksu inadından ötürü toplu taşımalarda defalarca düşmüşlüğü var ve yakalarsa da bana tutunur ne şekilde olursa olsun umurunda da değil!!! insan ben düşüyorum bari yavrum düşüp incinmesin demez mi? yooo. ben neden düşmemişim diye sorgular!!
bir de garip bir şekilde düşeceği zaman; hani insan dengesini kaybederken bir yere tutunmaya çalışır ama bir yandan da dizlerinden bükülüp falan yüz üstü düşmek yerine popo üstü düşmeye çalışır ya: bizimkisinde yok öyle şey= annemde kollar bacaklar dizler kilitleniyor; yeni kesilen bir ağacın devrilmesi gibi yere yıkılıyor.
tabi bana garip şekillerde abanmazsa.
boynuma doladığım atkıya mı yapışıp tüm ağırlığıyla asılmadı, at kuyruğu saçıma mı, bütün sırtımı tırnaklarıyla çizerek kemerime ve şortuma mı asılmadı, askılı buluzumun askısına yapışıp mı kopartmadı...... başka bir seferinde bana sarılıp belime abandı düşmemek için, başka bir seferinde dengesini kaybedip kafa attı.
bir araca binerken geçip yer kapmak yerine avanakça dolanıyor, yer beğenmeyip değiştirmeye çalışıyor çünkü. huysuz çocuklar gibi yok esti buradan yok esmedi yok güneş geldi yok rahat değil diye fır dönüyor ama kalabalık olmasa bile hareket halinde ve annemde eski çeviklik denge ve direnç yok. kendisi de biliyor söylüyor hatta ama illa ki toplu taşımada bir en azından dengesini kaybedip düşecek olmadan edemiyor.
---
bir yerde bir şey içerlim de asla içeceğin kapağını açamaz. kola kutusunun kapağını açamayıp düşürdü diye saatlerce söylenip bedua etti gebersek de kurtulsaklara bağladı. demiyor ki kırk yılın başı nazlı'nın canı pide çekmiş zehir etmeyeyim. yoo zehir zıkkım etmek daha iyi; boğazımda kalsın!!!
amaaa etrafta aileden birileri varsa mümkün emrtebe onlara yansıtmamak için uğraşır ha bire bana kapris yapar. bebek gibi peçetesini eline verecem bişeylerin kapağını açacam!!
evde de bir şey bulamıyor. spesifik koordinatlarını versen dahi!!!! şifonyerde mesela ikinci çekmecenin sol tarafında kırmızı şort diyorsun ama ne kadar arasa da bulamıyor ve delleniyor!!
gelmiş bana kepçe nerde diye soruyor. yani kepçeyi koynuma almış olabilir miyim? çantama mı koyacam donlarımın arasına mı sokacam ne yapacam????????? herkes mutfak gereçlerini mutfak dolaplarındaki çekmeceli kısma koymaz mı???? tarif etsen de bulamaz illa bulup alıp eline vereceksin!!!
ne durumda olursan ol banyoda mısın tuvalette işiyormusun uyuyormusun hastasın başın fırfır mı dönüyor; bir şeye mi ihtiyacın var? fark etmez yarım bırak kalk hizmete koş anında!!!
-----------------------
tabi bir de duş başlığı meselesi var. hala aynı. asla öğrenemiyor beceremiyor; yapıp eline vereceksin bebek gibi. hani bir parcası oluyor duştaki musluğun da başlıktan mı aşağıdan mı gelsin su diye ayarlıyorsun ya annem onu kesinlikle beceremez oldu!!! çıldırıyor duşta tepinerek küfredekrek yıkanıyor. her açıp kapattığında değişiyormuş her seferinde beni çağırıyor!!
hele geçen sene asla beceremiyor anlatsan anlayamıyordu!! el yordamıyla bulunup da yapılmaz mı mesela; bir sola çevirirsin olmadı sağa çevirirsin olmadı yukarı çekersin falan. asla el yordamıyla yapamıyor ve sinir olup beni suçluyor!
tabi ki benden başka suçlu olabilir mi?
hayır bir de ayarını sabitleyip bırakıyorum sırf duş başlığından gelsin diye. nasıl yapıyorsa eski haline getiriyor bu defa da bağırıyor bana!!!
bir insan bu kadar beceriksiz olabilri mi????????
yemek yaparken öyle değil ama ya da bir şey dikerken falan.
iş aletlere mekanizmalara hele anneme göre tkenolojiymiş bunlar- gelince asla öğrenemiyor beceremiyor da.
benim telefonu öğretmeye çalışıyorum asla istemiyor.
hadi diyorum düştüm bayıldım ne yapacaksın? oldu ya acil yardıma ihtiyacım var fenayım ne olacak hiç bir yardım beklemeden yavaş yavaş gebermeyi kabulleneyim yani şimdiden öyle mi?
kendi telefonunu bulacak da tabi önce idrak edip ciddiye alıp yerinden kalkacak, arayacak telefonu nerede o yavaş hareketleriyle!! telefonunu bulacak da açacak da arayacak da anlatacak da....
bir gün diyor ki kendisi daha iyi anlatıyormuş telefonda siparişi!!! çevirdim numarayı verdim eline hadi o zaman diye!!! evi satın aldığımız günleri anlatarak başlıyor yaa!!!! sitedeki markette su istenecek altı üstü!! daire bilmem kaça 2 su diyeceksin o kadar!!! uzatıyor da uzatıtor!!! çok iyi anlatıyor. bakkalın üzerine vazife mi bizim evi ne zaman nasıl aldığımızı bilsin??????????
diyelim zar zor doktora gittik; şikayetleriniz neler diyor adam annem teeee fi tarihinden kalan şeyleri anlatıyor başlangıcından!!!!! önce şikayetini söyle sonra kaç yıldır var anlat.... sanki sohbete gelmiş gibi uzatır uzatır ama şikayetinin bazı kısımlarını unutur söylemeyi; sonra da akşam sızlarınır şunu sormadık da bunu sormadık!!! 1 saatlik sohbete mi geliyoruz da te eskiden başlıyorsun?
tabi ablacığımın hiiiç haberi yok. çünkü sorumluluk almaktan kaçıyor, hiç görmüyor farkında bile değil.
sanki küçük beceriksiz huysuz bir çocukla uğraşıyor gibiyim üstelik sevimli değil de fena halde küfürbaz ve bedduacı dırdırcı.
bir keresinde ben girmem o mağazaya dedi kenarda durup bekleyecekmiş, 5 dakika da işimi bitirdim döndüm baktım ki az ilerdeki mazgala takmış terliğini küfürler ederek çırpınıyor.
eskiden hem aşırı becerikli hem navigasyon cihazı gibi yön duygusu olan biriydi. ama biz bir paketi elimiz ufak diye açamazsak fena halde sıkılır azarlayarak açıp öyle de bir elime verirdi ki al zıkkım ye der gibi!! hızlı yürür ve bizi azarlayıp andavallı derdi.
şimdi evden çıkarken yönünü şaşırıyor, hiç bir şeyin paketini kapağını falan açamıyor. sadece gözü görmediğinden değil herhalde eli de hissizleşmiş ondan. ama buna da fena halde sinirleniyor.
nasıl terliğini mazgala sokmuş anlamadım. yerinde durmuş çırpınırken ana avrat söverek belalar okuyarak konuşuyor veeee gebersek de kurtulsak!!! bir sorun oldu mu sığındığı bu. ve asla tekil söylemiyor nedense beni de peşinden sürüklemek istiyor sanki geberirken!!!
başka bir mağazada gezerken bir seferinde de gömleğinin kolundaki, hani katlanan kollardaki biyeyi gitmiş bir askının ucuna takmış ve çıkaramıyor: hemen de dellenir sinir krizi geçirir asla sakince çözüp de olacak şeye bak deyip gülmez hemen küfre ve bedduaya bağlar.
sen sandaletini ya da kolunu bir yere taktın diye beraberce gebereceğiz!!! aman ablam değil ama haaa!!!
tabi ki ben suçluyum elbette!!!!! beni ne biçim yerden geçiriyorsun!!! geçme.!! gölgem gibi peşimde olmak zorunda değilsin geniş yerdeki kıyafetlere bak niye aradan geçiyorsun. e ben oradan geçmişim. beni gölgem gibi takip etmek zorunda değilsin.
ha bir ara da kafayı benim götüme takmıştı!!! sapkın fikirleri garip fantastik kabus senaryoları dönüyor kafasında hep çünkü!!!! götüme bakmasınlar diye yarı arkamdan götümün hareketlerini izleyerek yürüyordu.
her seferinde de götümün bir lobunun daha farklı sallandığını tespit ediyordu!!! tabi arkamdan sebepten ötürü hızımı kesmek zorunda kalırsam bana çarpardı. kaç kere ayakkabımı mahvetti, kaç kere sandaletin arkasına bastığı için ben adım atarken kopmasına sebep oldu; kaç kere beni tekmeledi anlatamam. nazlı'nın götüne bakmasınlar!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! hani kendisi gibi alımlı çekici cezbedici dikkat çeken güzel biri değildim niye baksınlar götüme!!! güzel olmak şart değilmiş et diye bakarlarmış!!!
ne kadar harika yorumlar değil mi? hem güzel değilim bir özelliğim yok hem de bir meta gibi et diye görülürüm!!!
sonunda bir gün böyle yarı arkamdan dibimden yürürken yolun ortasında yere kapaklanmama sebep oldu. çünkü nasıl beceriyorsa artık adımları benim iki bacağımın arasına geliyordu eğer yürürken tekmelemiyorsa!!! ben sokağın ortasında düşerken aman bir yerime bişey olacak diye endişe etmiyor da ay ayacığı acımışmış!!!! ne işi var senin ayağının iki bacağımın arkasında-arasında??????
benim yüzümden tabi ki olmuş çünkü bacağı bitişik yürüyormuşum garip bir yürümem varmış!!! sünnetli oğlan gibi ayrık mı yürüyeyim??????????
evet bu beceriksiz sıklıkla bana mal oluyor!!
bir gezide de güya yardım etmemi istiyor azıcık bir yokuşta; ne bileyim hafif destek alacak sandım; bir elime yapışmasıyla kendini boşluğa bırakması var ki ; güya ben kendinin gençliğindeki gibi sağlıklı sağlam ve güçlü değilmişim; sağlıklı sağlam güçlü olayım diye ne yaptın ekstra hamur işi dayamaktan başka??? anca şikayeti bilir. kendini bırakmasıyla ben de yere düştüm. kolumun bağları mı ne kopma noktasına gelmiş. e ben çekecekmişim!!!!! yürümeyecek de 60 kiloluk gövdesini çocuk hoplatır gibi yukarı çekeceğim!! kolum hala zaman zaman ağrıyor ama pişman olup üzüleceğine laf sokmalara devam ediyor!!!
----
zaten beceriksizliği ve çocuksu inadından ötürü toplu taşımalarda defalarca düşmüşlüğü var ve yakalarsa da bana tutunur ne şekilde olursa olsun umurunda da değil!!! insan ben düşüyorum bari yavrum düşüp incinmesin demez mi? yooo. ben neden düşmemişim diye sorgular!!
bir de garip bir şekilde düşeceği zaman; hani insan dengesini kaybederken bir yere tutunmaya çalışır ama bir yandan da dizlerinden bükülüp falan yüz üstü düşmek yerine popo üstü düşmeye çalışır ya: bizimkisinde yok öyle şey= annemde kollar bacaklar dizler kilitleniyor; yeni kesilen bir ağacın devrilmesi gibi yere yıkılıyor.
tabi bana garip şekillerde abanmazsa.
boynuma doladığım atkıya mı yapışıp tüm ağırlığıyla asılmadı, at kuyruğu saçıma mı, bütün sırtımı tırnaklarıyla çizerek kemerime ve şortuma mı asılmadı, askılı buluzumun askısına yapışıp mı kopartmadı...... başka bir seferinde bana sarılıp belime abandı düşmemek için, başka bir seferinde dengesini kaybedip kafa attı.
bir araca binerken geçip yer kapmak yerine avanakça dolanıyor, yer beğenmeyip değiştirmeye çalışıyor çünkü. huysuz çocuklar gibi yok esti buradan yok esmedi yok güneş geldi yok rahat değil diye fır dönüyor ama kalabalık olmasa bile hareket halinde ve annemde eski çeviklik denge ve direnç yok. kendisi de biliyor söylüyor hatta ama illa ki toplu taşımada bir en azından dengesini kaybedip düşecek olmadan edemiyor.
---
bir yerde bir şey içerlim de asla içeceğin kapağını açamaz. kola kutusunun kapağını açamayıp düşürdü diye saatlerce söylenip bedua etti gebersek de kurtulsaklara bağladı. demiyor ki kırk yılın başı nazlı'nın canı pide çekmiş zehir etmeyeyim. yoo zehir zıkkım etmek daha iyi; boğazımda kalsın!!!
amaaa etrafta aileden birileri varsa mümkün emrtebe onlara yansıtmamak için uğraşır ha bire bana kapris yapar. bebek gibi peçetesini eline verecem bişeylerin kapağını açacam!!
evde de bir şey bulamıyor. spesifik koordinatlarını versen dahi!!!! şifonyerde mesela ikinci çekmecenin sol tarafında kırmızı şort diyorsun ama ne kadar arasa da bulamıyor ve delleniyor!!
gelmiş bana kepçe nerde diye soruyor. yani kepçeyi koynuma almış olabilir miyim? çantama mı koyacam donlarımın arasına mı sokacam ne yapacam????????? herkes mutfak gereçlerini mutfak dolaplarındaki çekmeceli kısma koymaz mı???? tarif etsen de bulamaz illa bulup alıp eline vereceksin!!!
ne durumda olursan ol banyoda mısın tuvalette işiyormusun uyuyormusun hastasın başın fırfır mı dönüyor; bir şeye mi ihtiyacın var? fark etmez yarım bırak kalk hizmete koş anında!!!
-----------------------
tabi bir de duş başlığı meselesi var. hala aynı. asla öğrenemiyor beceremiyor; yapıp eline vereceksin bebek gibi. hani bir parcası oluyor duştaki musluğun da başlıktan mı aşağıdan mı gelsin su diye ayarlıyorsun ya annem onu kesinlikle beceremez oldu!!! çıldırıyor duşta tepinerek küfredekrek yıkanıyor. her açıp kapattığında değişiyormuş her seferinde beni çağırıyor!!
hele geçen sene asla beceremiyor anlatsan anlayamıyordu!! el yordamıyla bulunup da yapılmaz mı mesela; bir sola çevirirsin olmadı sağa çevirirsin olmadı yukarı çekersin falan. asla el yordamıyla yapamıyor ve sinir olup beni suçluyor!
tabi ki benden başka suçlu olabilir mi?
hayır bir de ayarını sabitleyip bırakıyorum sırf duş başlığından gelsin diye. nasıl yapıyorsa eski haline getiriyor bu defa da bağırıyor bana!!!
bir insan bu kadar beceriksiz olabilri mi????????
yemek yaparken öyle değil ama ya da bir şey dikerken falan.
iş aletlere mekanizmalara hele anneme göre tkenolojiymiş bunlar- gelince asla öğrenemiyor beceremiyor da.
benim telefonu öğretmeye çalışıyorum asla istemiyor.
hadi diyorum düştüm bayıldım ne yapacaksın? oldu ya acil yardıma ihtiyacım var fenayım ne olacak hiç bir yardım beklemeden yavaş yavaş gebermeyi kabulleneyim yani şimdiden öyle mi?
kendi telefonunu bulacak da tabi önce idrak edip ciddiye alıp yerinden kalkacak, arayacak telefonu nerede o yavaş hareketleriyle!! telefonunu bulacak da açacak da arayacak da anlatacak da....
bir gün diyor ki kendisi daha iyi anlatıyormuş telefonda siparişi!!! çevirdim numarayı verdim eline hadi o zaman diye!!! evi satın aldığımız günleri anlatarak başlıyor yaa!!!! sitedeki markette su istenecek altı üstü!! daire bilmem kaça 2 su diyeceksin o kadar!!! uzatıyor da uzatıtor!!! çok iyi anlatıyor. bakkalın üzerine vazife mi bizim evi ne zaman nasıl aldığımızı bilsin??????????
diyelim zar zor doktora gittik; şikayetleriniz neler diyor adam annem teeee fi tarihinden kalan şeyleri anlatıyor başlangıcından!!!!! önce şikayetini söyle sonra kaç yıldır var anlat.... sanki sohbete gelmiş gibi uzatır uzatır ama şikayetinin bazı kısımlarını unutur söylemeyi; sonra da akşam sızlarınır şunu sormadık da bunu sormadık!!! 1 saatlik sohbete mi geliyoruz da te eskiden başlıyorsun?
şöyle düşünceliymiş böyle titizmiş ondan daha hijyenik bir insan yokmuş.
evet mesela ellerini çok fazla yıkar. tuvalete girmeden önce ve sonra. dış kapıya anahtara ve paraya dokununca. tozlu bir şeye değdiyse.
sebze meyveleri de çok yıkar takıntılı şekilde.
hatta ben yıkıyorsam güvenmez tepeme dikilip dikilip kontrol eder gözetler tembihler. tabi ki sigarayı etrafa üfleye üfleye!!!
hele elde bulaşık yıkanacaksa. çok çok fazla durular. aşırı derecede su harcar.
mesela eskiden banyo yaparken de öyleydi. hatta babamı anlatır eleştrirdi. hiç titiz değilmiş pismiş. tikrsinirmiş. banyo diye girer azıcık dökünür terini kirini havluya silermiş.
kendisi şöyle titizmiş böyle temizmiş der dururdu.
bir ara aşırı derecede temizlik yapıyordu. başka hiiiiiiç bir şey yapmak istemiyordu. hatta yemek yapmadığı yumurta kırıp yediğimiz oluyordu. kendini yerlerde paralayarak ne kadar ağır eşya varsa çekerek. hani ayda bir bu kadar derin temizlik yapsa neyse ama hemen hemen her gün baştan yapıyordu.
ta ki fıtık kireçlenme eklem ağrıları çıkıncaya kadar. hatta omzuna birşey olmuştu da söylene küfrede ede doktora gitmişti.
dönemsel saplantıları oluyor ve çoğu açıdan yararlı halde olabilecekken zararlıya dönüyor. ama sadece kendisi mecbur kalırsa bırakıyor..
temizlik saplantısı bitince sürekli kek börek pasta kurabiye dönemi başladı. ama her gün tepsi tepsi yapılıyor ve yemen bekleniyor hele bir yeme senden adi senden nankör insan yok dünya üzerinde hatta dünye ne yaa evrende yok!!!
bu kadar temizlik yapıp yorma kendini belin ağrıyor sonra deyince iyiliği için; nasıl sinirlenip fırça atardı: biz kirletiyormuşuz!!! bizim getirdiğimiz pislikleri mikropları temizliyormuş!!!
sanki evde yarma gibi yaramaz oğlanlar ordusu var.
asabiyetinden baskıcılığından mum gibi ufak iki kız haline gelmiştik. tee vitrinşn altına nasıl pislik mikrop sokalım salona girebiliyormuyuz ki??????????
tabi üniformalarımız ya da dışarda giydiğimiz kıyafetlerle asla ama aslaaaa asla kat'a evde bir yere oturamazdık hele ki yataklarımıza!!! hemen soyunulup kıyafetler kapının arkasına aslıacak, ev kıyafeti giyilip öyle oturulacak.
mesela ben olsam önce eller yıkansın isterim; serviste dolmuşta okulda türlü yer elleniyor ama eve gelip giyinip soyunurken o kirli ellerle ev kıyafetleri ve kapı gibi şeyler de ellenmiş oluyor sonra el yıkanıyor.
___________
temizlik ve pasta takıntısından sonra bir ara kafayı batik yapmaya kalktı onu da hiiiç beceremedi. evde ne kadar düz renk tişört varsa hepsini hipoyla açtı hemde çatalla!!!! çatal izli tişört giydim yani!! sonra boncuk işlemelerle kafayı bozdu. her zaman da denek bendim çünkü ablam okul için Ankara'ya kaçmış koca da bulma peşindeydi!!
bu kez de ne kadar tişört gömlek kazak varsa hepsi boncuk işlemeli olduydu!!!
----
neyse şimdilerde o bize bağıra çağıra azarlayarak öğrettiği titizlik meselelerinin yerinde yeller esiyor. tamam ellerini ya da sebze meyveyi çok yıkar ama başka şeylerde umursamaz.
mesela evvelki senelerde bir suyun kendinde alarji aptığını iddia ederek yaz aylarında anca haftada 1 yıkanmaya başlamıştı duş ta almıyordu. annem kendisinin terinin çiş ve kakasının asla kokmadığına inandırmış kendini!!!
o yatağa üniformayla bir kere otursan her aklına geldiğinde cinnet geçirip azarlayan kadın gitti pis şeyleri yatağıma koymaktan zevk alan bir umursamaz bir lakayt geldi.
hatta özellikle pis şeyleri yatağıma koyuyor!!!! çöp, ayakkabı terlik tozlu şeyler.
kızınca anlam veremiyordu. zannetmiş ki bana aldığı o ölgün renklerdeki yatak örtüsü kirlenmesin istiyorum; yatağın içini açıp içine koyuyordu!!!
hatta açmış yatağın içini çarşafın üzerinde çiçeklerin saksısını değişmiş, kapatmış örtüyü gitmiş. bir açtım ki akşam yatacağım artık yatağın içi toz toprak yaprak ve karınca dolu.
----
o paradan tiksinen kimse tamam elleyince ellerini iyice yıkıyor ama nedense benim temiz eşyalarımın içine koymaya bayılır oldu!!! güya iyilik!!
neyin içine saklarsam saklayayım hijyenik pedimi çantamda yedek taşımak için; ne yapıp edip buluyor ve içine para koyuyor!! buzdolabı poşetinde koydum açmış içine koymuş. gratisten özellikle hijyenik ped taşımak için üretilmiş cırtcırtlı cüzdan-çanta aldım cüzdan sanmış içine koymuş, plastik kap şeklinde olanından aldım gene bulmuş açmış içine para koymuş!!!!
---
hele 1990dan beri regl olan 2 genç kızı var ama hala hijyenik pedlerin nasıl şeyler olduğunu öğrenemedi; her marketten alırken şokta ve inkarda almayacağız bizim değil diye haykırarak fırlatıyor etrafa hem kazara tuvaletteki çöpümde rastlarsa şaşıp kalıyor; hem işte çantamdaki yedekleri görünce anlamayıp içina para yığıyor.
hani para çok mikroplu pis bir şeydi elleyince tiksiniyordun????????????
ya da şifonyerimin çekmecesinden birini yedekler için ayırdım; yedek makyaj pamuğu hijyenik ped gibi şeyleri saklıyorum. ama onları da bulup illa ki o çekmeceye para koyuyor!!
anlatsan da anlamıyor!! o zaman gidip iç çamaşırı çekmeceme koyuyor!!!
amaaaaan sanki de çok önemli diyor ben kızınca!!
tabi söz konusu bensem nasıl önemli olabilir ki....
----------------------
mesela çamaşır asarken beni dikizleyip söyleniyor; kendisi daha iyi asıyormuş efem benim asmamı beğenmiyor!!!
geçende sen as madem dedim hareket etmek istiyormuş. gerçekten harika astı!!!
ağzında bir sigara; dumanı gözünü yaktığı için bir gözü kısık ve arada hafiften öksürüyor.. alıyor külotları sağa sola değdire değdire asıyor. biri yere düşüyor ama asla farkına varmıyor hatta üstüne basıp basıp yerde süründürüyor; sonra sigarasının külünü çırpmak için balkon kenarına gidiyor; elindeki külotu demirler duvara falan sürttüre sürttüre bakınıyor; dönüşte yere düşen külotu görüyor ve eğilip onu alırken elindeki diğer külotu da yerlerde süründürüyor.
hadi düştü diye ayır bari ama yooo. rahat rahat asıyor askılığa!!
yerlerde ayak altlarında sürünmüş külodu da giyeceğim yani ona göre önemsemiyor hiç. hani benden daha hijyeniktin?????????
o yerlerde sürünmüş çamaşırı askıya asıyor bir de, çırpmıyor hem de. öyle yerde sürünmüş üstü tepelenmiş donu giyecekmişim!!!!! söyleyince de ben kötü oluyorum! ses etmesen gizlice o çamaşırı kirliye geri koysan kendini harika kusursuz hatasız sanacak ve en önemlisi tekrar tekrar yapacak!
mesela o beceriksizliğitle bir de meraklı bir de işgüzar. bilmem ne zamandan kalma bir bluzum vardı onun kolunu çıkaracakmış giyermişim. nerde? dolapta.
ben alırım diyor atılıyor bir de özgüven!
ama bulamamak bir yana yere döküp saçıyor kıyafetlerimi hatta her zaman ki gibi farkına varmıyor tepeleyip tepeleyip geçiyor!!!!
ya da çekmeceleri kurcalıyor bilmem ney arıyormuş, biraz mesafe var ama görüyorum kapıya yansımasından. günlük ped kutumu buluyor ve çeyrek yüzyıldır regl olan 2 kızı olmasına, sık sık karşılaşmasına rağmen asla anlayamadığı, öğrenemediği hijyenik ped kutuma bu neymiş diye evirip çevirip bakarken şaşkın şaşkın ve şüpheci biçimde hemde: paket açılıyor ve yaprak pedler odanın her yerine saçılıyor rüzgardan. hiç anlamıyor bunlar nedir?????????????
söylenerek topluyor küfürler eşliğinde kutunun içine yerleri süpürmüş günlük yaprak pedlerimi tıkıyor ve geririn geri yerine koyuyor!!!!
senelerdir pedler nasıl şeyler assssla öğrenemedi. anneme kalsa hala bez bağlarız! ilk zamanlar merakla incelemişti nasılmış diye ve o zamanlar çok kalın yapıda olurlardı, incecik normal pedler henüz icad olmamuştı. onu öğrenmişti elleye elleye kurcalayarak. ama yeniliklere o kadar kapalı ki anlayamıyor öğrenemiyor normal pedlerinde inceldiğini: hatta günlük kullanılan yaprak pedlerin varlığını.
her sene bir kaç defa banyomdaki çöpü değiştirirken fark eder ve büyük şoklar korkular içinde haykırır gibi bana getirip burnumun dibine sanki iyice yakından görmezsem anlayamayacağım kendi gibi kör ve anlama hatırlama zorluğu çekiyorum: bu nedir diye sorar!!!
normal pedlerin de günlük olanlarında kullanıldıktan sonra rulo yapılıp atıldığını beyni almıyor!!! büyük korkular içinde gelip bana;
nazlı bunu orana sokuyor musun???????????????????????????????????????!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! diyor.
kaç defa izah edersen et, unutuyor ve aynı şokla geliyor günün birinde karşıma!
amına tampon sokup kızlığını bozmuş kocaya ne verecek kim alacak zaten bok gibi suratlı iğrenç bir fizik irite eden bir ses çirkin bir vücut!!! anneciği ve ablacığı gibi güzellikler harikalıklar zeka fışkıran birisi değil ki!!!! kızlığı da olsa beş para etmez kimse almaz kimse istemez hiç işe yaramaz!!!
--
yerlere dökülmüş pedleri geri yerine mi koydun diyorum?
bomboş bakıyor asla ne olduklarını anlayamadı hatırlayamadı bu konuya tamamen yabancı, hayatında ilk defa günlük ped nedir duyacak!!!!!!!!!!!!!!!!
-------------------
başka bir her gördüğünde anlayamadığı, şaşırdığı, anlam veremediği ve asla öğrenemediği şeyse çamaşırlarla atılan ve renklerin karışmasını önleyen mendiller. beş yıldır falan kullanıyorum herhalde ama asla öğrenemedi defalarca her sorduğunda anlatsam da. her seferinde makinadan çamaşır çıkıp asıldı mı sepette kalan mendile bakıyor; sinsi sinsi hah işte bir kabahatini hatasını buldum hiç çamaşır yıkayamıyor beceremiyor diye sevinerekten bana bıyık altından sırıtıp gülümseyerek diyor ki; mendil kalmış demek cebinde iyi ki parçalanıp dağılmamış tüm çamaşırlara yapışırdı!!!!!!!!
anlatsan da ilk defa duyduğunu iddia ediyor her seferinde. bilmiyormuş nerden bilsinmiş!!!
bazen de hiç anlamıyorum bu mendilleri neden yıkıyorsun tekrar kullanılacak bir şeye benzemiyor ya da niye yıkadın ki bu mendili renk almış kullanılamaz ki! diyor!!
annecim dedim ya böyle böyle... yaaa hiç duymadım!!!! e ben anlatıyorum ya. işte ilk defa anlatıyorsun!!! oysa belki 50. anlatışım....
evet mesela ellerini çok fazla yıkar. tuvalete girmeden önce ve sonra. dış kapıya anahtara ve paraya dokununca. tozlu bir şeye değdiyse.
sebze meyveleri de çok yıkar takıntılı şekilde.
hatta ben yıkıyorsam güvenmez tepeme dikilip dikilip kontrol eder gözetler tembihler. tabi ki sigarayı etrafa üfleye üfleye!!!
hele elde bulaşık yıkanacaksa. çok çok fazla durular. aşırı derecede su harcar.
mesela eskiden banyo yaparken de öyleydi. hatta babamı anlatır eleştrirdi. hiç titiz değilmiş pismiş. tikrsinirmiş. banyo diye girer azıcık dökünür terini kirini havluya silermiş.
kendisi şöyle titizmiş böyle temizmiş der dururdu.
bir ara aşırı derecede temizlik yapıyordu. başka hiiiiiiç bir şey yapmak istemiyordu. hatta yemek yapmadığı yumurta kırıp yediğimiz oluyordu. kendini yerlerde paralayarak ne kadar ağır eşya varsa çekerek. hani ayda bir bu kadar derin temizlik yapsa neyse ama hemen hemen her gün baştan yapıyordu.
ta ki fıtık kireçlenme eklem ağrıları çıkıncaya kadar. hatta omzuna birşey olmuştu da söylene küfrede ede doktora gitmişti.
dönemsel saplantıları oluyor ve çoğu açıdan yararlı halde olabilecekken zararlıya dönüyor. ama sadece kendisi mecbur kalırsa bırakıyor..
temizlik saplantısı bitince sürekli kek börek pasta kurabiye dönemi başladı. ama her gün tepsi tepsi yapılıyor ve yemen bekleniyor hele bir yeme senden adi senden nankör insan yok dünya üzerinde hatta dünye ne yaa evrende yok!!!
bu kadar temizlik yapıp yorma kendini belin ağrıyor sonra deyince iyiliği için; nasıl sinirlenip fırça atardı: biz kirletiyormuşuz!!! bizim getirdiğimiz pislikleri mikropları temizliyormuş!!!
sanki evde yarma gibi yaramaz oğlanlar ordusu var.
asabiyetinden baskıcılığından mum gibi ufak iki kız haline gelmiştik. tee vitrinşn altına nasıl pislik mikrop sokalım salona girebiliyormuyuz ki??????????
tabi üniformalarımız ya da dışarda giydiğimiz kıyafetlerle asla ama aslaaaa asla kat'a evde bir yere oturamazdık hele ki yataklarımıza!!! hemen soyunulup kıyafetler kapının arkasına aslıacak, ev kıyafeti giyilip öyle oturulacak.
mesela ben olsam önce eller yıkansın isterim; serviste dolmuşta okulda türlü yer elleniyor ama eve gelip giyinip soyunurken o kirli ellerle ev kıyafetleri ve kapı gibi şeyler de ellenmiş oluyor sonra el yıkanıyor.
___________
temizlik ve pasta takıntısından sonra bir ara kafayı batik yapmaya kalktı onu da hiiiç beceremedi. evde ne kadar düz renk tişört varsa hepsini hipoyla açtı hemde çatalla!!!! çatal izli tişört giydim yani!! sonra boncuk işlemelerle kafayı bozdu. her zaman da denek bendim çünkü ablam okul için Ankara'ya kaçmış koca da bulma peşindeydi!!
bu kez de ne kadar tişört gömlek kazak varsa hepsi boncuk işlemeli olduydu!!!
----
neyse şimdilerde o bize bağıra çağıra azarlayarak öğrettiği titizlik meselelerinin yerinde yeller esiyor. tamam ellerini ya da sebze meyveyi çok yıkar ama başka şeylerde umursamaz.
mesela evvelki senelerde bir suyun kendinde alarji aptığını iddia ederek yaz aylarında anca haftada 1 yıkanmaya başlamıştı duş ta almıyordu. annem kendisinin terinin çiş ve kakasının asla kokmadığına inandırmış kendini!!!
o yatağa üniformayla bir kere otursan her aklına geldiğinde cinnet geçirip azarlayan kadın gitti pis şeyleri yatağıma koymaktan zevk alan bir umursamaz bir lakayt geldi.
hatta özellikle pis şeyleri yatağıma koyuyor!!!! çöp, ayakkabı terlik tozlu şeyler.
kızınca anlam veremiyordu. zannetmiş ki bana aldığı o ölgün renklerdeki yatak örtüsü kirlenmesin istiyorum; yatağın içini açıp içine koyuyordu!!!
hatta açmış yatağın içini çarşafın üzerinde çiçeklerin saksısını değişmiş, kapatmış örtüyü gitmiş. bir açtım ki akşam yatacağım artık yatağın içi toz toprak yaprak ve karınca dolu.
----
o paradan tiksinen kimse tamam elleyince ellerini iyice yıkıyor ama nedense benim temiz eşyalarımın içine koymaya bayılır oldu!!! güya iyilik!!
neyin içine saklarsam saklayayım hijyenik pedimi çantamda yedek taşımak için; ne yapıp edip buluyor ve içine para koyuyor!! buzdolabı poşetinde koydum açmış içine koymuş. gratisten özellikle hijyenik ped taşımak için üretilmiş cırtcırtlı cüzdan-çanta aldım cüzdan sanmış içine koymuş, plastik kap şeklinde olanından aldım gene bulmuş açmış içine para koymuş!!!!
---
hele 1990dan beri regl olan 2 genç kızı var ama hala hijyenik pedlerin nasıl şeyler olduğunu öğrenemedi; her marketten alırken şokta ve inkarda almayacağız bizim değil diye haykırarak fırlatıyor etrafa hem kazara tuvaletteki çöpümde rastlarsa şaşıp kalıyor; hem işte çantamdaki yedekleri görünce anlamayıp içina para yığıyor.
hani para çok mikroplu pis bir şeydi elleyince tiksiniyordun????????????
ya da şifonyerimin çekmecesinden birini yedekler için ayırdım; yedek makyaj pamuğu hijyenik ped gibi şeyleri saklıyorum. ama onları da bulup illa ki o çekmeceye para koyuyor!!
anlatsan da anlamıyor!! o zaman gidip iç çamaşırı çekmeceme koyuyor!!!
amaaaaan sanki de çok önemli diyor ben kızınca!!
tabi söz konusu bensem nasıl önemli olabilir ki....
----------------------
mesela çamaşır asarken beni dikizleyip söyleniyor; kendisi daha iyi asıyormuş efem benim asmamı beğenmiyor!!!
geçende sen as madem dedim hareket etmek istiyormuş. gerçekten harika astı!!!
ağzında bir sigara; dumanı gözünü yaktığı için bir gözü kısık ve arada hafiften öksürüyor.. alıyor külotları sağa sola değdire değdire asıyor. biri yere düşüyor ama asla farkına varmıyor hatta üstüne basıp basıp yerde süründürüyor; sonra sigarasının külünü çırpmak için balkon kenarına gidiyor; elindeki külotu demirler duvara falan sürttüre sürttüre bakınıyor; dönüşte yere düşen külotu görüyor ve eğilip onu alırken elindeki diğer külotu da yerlerde süründürüyor.
hadi düştü diye ayır bari ama yooo. rahat rahat asıyor askılığa!!
yerlerde ayak altlarında sürünmüş külodu da giyeceğim yani ona göre önemsemiyor hiç. hani benden daha hijyeniktin?????????
o yerlerde sürünmüş çamaşırı askıya asıyor bir de, çırpmıyor hem de. öyle yerde sürünmüş üstü tepelenmiş donu giyecekmişim!!!!! söyleyince de ben kötü oluyorum! ses etmesen gizlice o çamaşırı kirliye geri koysan kendini harika kusursuz hatasız sanacak ve en önemlisi tekrar tekrar yapacak!
mesela o beceriksizliğitle bir de meraklı bir de işgüzar. bilmem ne zamandan kalma bir bluzum vardı onun kolunu çıkaracakmış giyermişim. nerde? dolapta.
ben alırım diyor atılıyor bir de özgüven!
ama bulamamak bir yana yere döküp saçıyor kıyafetlerimi hatta her zaman ki gibi farkına varmıyor tepeleyip tepeleyip geçiyor!!!!
ya da çekmeceleri kurcalıyor bilmem ney arıyormuş, biraz mesafe var ama görüyorum kapıya yansımasından. günlük ped kutumu buluyor ve çeyrek yüzyıldır regl olan 2 kızı olmasına, sık sık karşılaşmasına rağmen asla anlayamadığı, öğrenemediği hijyenik ped kutuma bu neymiş diye evirip çevirip bakarken şaşkın şaşkın ve şüpheci biçimde hemde: paket açılıyor ve yaprak pedler odanın her yerine saçılıyor rüzgardan. hiç anlamıyor bunlar nedir?????????????
söylenerek topluyor küfürler eşliğinde kutunun içine yerleri süpürmüş günlük yaprak pedlerimi tıkıyor ve geririn geri yerine koyuyor!!!!
senelerdir pedler nasıl şeyler assssla öğrenemedi. anneme kalsa hala bez bağlarız! ilk zamanlar merakla incelemişti nasılmış diye ve o zamanlar çok kalın yapıda olurlardı, incecik normal pedler henüz icad olmamuştı. onu öğrenmişti elleye elleye kurcalayarak. ama yeniliklere o kadar kapalı ki anlayamıyor öğrenemiyor normal pedlerinde inceldiğini: hatta günlük kullanılan yaprak pedlerin varlığını.
her sene bir kaç defa banyomdaki çöpü değiştirirken fark eder ve büyük şoklar korkular içinde haykırır gibi bana getirip burnumun dibine sanki iyice yakından görmezsem anlayamayacağım kendi gibi kör ve anlama hatırlama zorluğu çekiyorum: bu nedir diye sorar!!!
normal pedlerin de günlük olanlarında kullanıldıktan sonra rulo yapılıp atıldığını beyni almıyor!!! büyük korkular içinde gelip bana;
nazlı bunu orana sokuyor musun???????????????????????????????????????!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! diyor.
kaç defa izah edersen et, unutuyor ve aynı şokla geliyor günün birinde karşıma!
amına tampon sokup kızlığını bozmuş kocaya ne verecek kim alacak zaten bok gibi suratlı iğrenç bir fizik irite eden bir ses çirkin bir vücut!!! anneciği ve ablacığı gibi güzellikler harikalıklar zeka fışkıran birisi değil ki!!!! kızlığı da olsa beş para etmez kimse almaz kimse istemez hiç işe yaramaz!!!
--
yerlere dökülmüş pedleri geri yerine mi koydun diyorum?
bomboş bakıyor asla ne olduklarını anlayamadı hatırlayamadı bu konuya tamamen yabancı, hayatında ilk defa günlük ped nedir duyacak!!!!!!!!!!!!!!!!
-------------------
başka bir her gördüğünde anlayamadığı, şaşırdığı, anlam veremediği ve asla öğrenemediği şeyse çamaşırlarla atılan ve renklerin karışmasını önleyen mendiller. beş yıldır falan kullanıyorum herhalde ama asla öğrenemedi defalarca her sorduğunda anlatsam da. her seferinde makinadan çamaşır çıkıp asıldı mı sepette kalan mendile bakıyor; sinsi sinsi hah işte bir kabahatini hatasını buldum hiç çamaşır yıkayamıyor beceremiyor diye sevinerekten bana bıyık altından sırıtıp gülümseyerek diyor ki; mendil kalmış demek cebinde iyi ki parçalanıp dağılmamış tüm çamaşırlara yapışırdı!!!!!!!!
anlatsan da ilk defa duyduğunu iddia ediyor her seferinde. bilmiyormuş nerden bilsinmiş!!!
bazen de hiç anlamıyorum bu mendilleri neden yıkıyorsun tekrar kullanılacak bir şeye benzemiyor ya da niye yıkadın ki bu mendili renk almış kullanılamaz ki! diyor!!
annecim dedim ya böyle böyle... yaaa hiç duymadım!!!! e ben anlatıyorum ya. işte ilk defa anlatıyorsun!!! oysa belki 50. anlatışım....
5.08.2018
takmışlar kafayı anne kız gemi turuna, kafamı ütülüyorlar. tabi ablam anneme her zaman destek annesi de pek memnun. tabi biliyor ki ablam annem kedisinden 1 isterse benden 3 ister kendine 1 yüklenirse bana 3 yüklenir. bu yüzden kafası rahat.
peki o bol merdivenli yokuşlu Yunan adalarını nasıl gezecekmiş??????????? tekerlekli sandalyeye oturacakmıışşş!!!
tabi ki ablam emin annesi yavrucuğuna kıyıp da sandalyeyi sen it demeyecek!! aman yavrusu yorulmasın aman yavrusunun beli falan ağrır sonraaaa!!!
nasılsa alıp başını önden gidebilir kocası yanında olsa daaaa olmasa da. annesi ona bizi bıraktın arkanı döndün gittin bizi unuttun diye sitem edip kızmayacak dırdır etmeyecek!!
e geçen gün mesela beraber bir yerlere gittik, karşıdan karşıya geçmek gerekiyor, ablam geçiverdi gitti arkasına bile bakmadan. ne yani bizi mi düşünecekti? ne yani annesini mi düşünecekti? ben böyle yürüyüp gitsem annemi bırakıp hem kötü bir insan düşüncesiz bir insan hemde kötü bencil nankör ve düşüncesiz bir evlat olurum ama ablama sitem bile edilmiyor!
zaten ablam anneciğine karşı o kadar yüzeysel bir ilgi gösteriyor ve anneciği ne bunun farkında ne umrunda ne görebiliyor ne de ilk göz ağrısının herhangi bir kötü tarafını görebiliyor ki- annesinin ağır yürüyebildiğinin, yavaş hareket edebildiğinin, uzun zaman ayakta dikilemediğinin farkında bile değil!!!
ne zaman ikisini başbaşa bırakıp kendi derdime dalsam ki annemi zaten azıcık gözümün önünden ayrılmış olsam başına saçma birşey gelir ablam varken de aynı çünkü o biricik benden daha iyi kalpli benden daha şevkatli benden daha düşünceli falan ablam hiiiiiç de anneciğine sahip çıkıp koluna girip dikkat falan etmiyor ki ikisi beraberken bile başına bişey gelmesin!
ve her türlü de ben sorumluyum her türlü ben suçluyum!
hani bir 'aile' gezisinde biraz ileriye gidip fotoğraf çekmeye daldım eniştemle diye annem dinlenmek için girmek istediği kafenin kapalı olduğunu anlamamış da kapısına toslayıp sekip yere düşmüştü ya ablam asla suçlu değil anneciğine yakın olmasına rağmen!!! ne koluna girmiş ne yanında durmuş ne dönüp bakmış ne dikkat etmiş aval aval gezinmiş ruhu bile duymamış annesi ne durumda. kırk yılın başı fotoğraf çektiğim için uzaklaşmakla ve bu yüzen annemizin düşmesine sebep olan benim!
sanki kendi prenses bir evlat bense bir bakıcıyım, köleyim.
benim birşey içmek için, tuvalete gitmek için, fotoğraf çekmek için 1 cm uzaklaşmaya hakkım bile yok!!!
senin annen değil mi girseydin koluna niye yalnız bıraktın dersem, e sen daha iyi bir evlatsın daha iyi bir insansın daha düşüncelisin niye bakmadın annen nerede falan dersen; yani kendilerine hem bencilliklerini hem düşüncesizliklerini hem de ayrımcılığı hatırlatırsan da sen kötüsün!!! hiç duymak istemezler gerçekleri. isterler ki ben ezik ve enayi olarak sürekli kndimi feda edip herşeyi yutayım hazmedeyim kendileri de gramla suçluluk duymadan keyif çatsınlar!!!
tabi ki düşünmesine ve endişe etmesine gerek yok. ne yani ablacığım mı yorulsun ablacığımın mı beli ağrısın ablacığımın mı fıtığı çıksın 66 kiloluk annemi bir de tekerlekli sandalyeyi ittirerek merdivenleri çıkarttırarak! ablacığımın mı asabı bozulsun tatile gitmiş dünyanın en güzel sahillerini falan görürken????????? ay ben ne kadar kötü kalpli ve bencil bir insanım böyle???? hep kendimi düşünüyorum ne var belim ağrısa sakatlansa fıtık çıksa! kimin umurunda? yeter ki annem memenun olsun ablam mutlu olsun!!! ne yani bir de boktan Nazlı'yı mı düşüneceğdik????????????
geçen baharda bir şey için bir ara Ankara'ya gittik ablamlara; büyük bir iyilik edip bilmem kimin konserine bilet almış hepimize. ama koltuksuz ayakta dinlenen bir konser! ben yapsam bunu annem bana hayatı zindan etmek için türlü kapris eleştiri suçlama yapar ama ablam yapınca ah onun düşünceli kızı!!! ee saatlerce nasıl ayakta dikilecek annem??? deyince de suratıma bön bön bakıyor. ne düşünmüş ne bir kere bile aklına gelmiş! haberi dahi yok annemin ayak diz ve bel sırt ağrıları yüzünden uzun süre ayakta kalamadığından ki!!!! milyon kere ben söylemişimdir milyon kere de annem şikayet etmiştir ama bir kulağından girmiş öbürüne bile ulaşmadan çıkıp gitmiş; ilk defa duyuyor böyle bir şeyi. utanmasa sen sırtına alırsın falan diyecek yani. dese zaten annem hazır!
gittik de konsere ben etrafta fellik fellik plastik sandalye aradım annem otursun diye! demiyor ki nazlı dolaştı yoruldu onsan bundan sandalye rica etti: şikayet ediyor rahat değilmiş bu!!!
mesela kraliçe koltuğu gibi olsun ve ben kaldırıp hem sandalyeyi hem annemi sahneyi rahatça görmesini sağlayayım?????????????????????????????
evet ablam ablak ablak dikilip sahneye bakarken ben etrafta sandalye aradım ama ben değil de ablam çoooook düşünceli bir insan!!! madem öyle o arasın sandalye!!! hııı.
daha da avrupa turu yok efem gemiyle ada turu!!! nasılsa kendi alıp başını gidecek istediği gibi gezecek dolanacak; annem de ona bişey demeyecek: ben dersem de annem ablamı haklı bulacak?! bense annemin yanında hizmet edeceğim. zaten normalde yok su ister yok peçete yok yelpaze. hepsine de kusur bulur.
su ya çok ılıktır sidik gibi der. ya çok soğuktur bronşit olmasına sebep olacaktır!
peçete ister yok kuru mendil istemiştir yok ya da ıslak mendil istemiştir.
sürekli herşeyden şikayet eder: ya marmaris gibi muhteşem güzellikte bir ege şehrine gittik; tüm gezdiğimiz yerlerde şikayet etti durduydu!
yok çok sıcakmış yok esmiyormuş şunu isterim de bunu isterm, yok o değil istediğim bu. orası güzel değil oturmam burası pahalıdır girmem...... yok yerlerde çöp varmış da insanlar ter kokuyormuş da yok çok kalabalıkmış da sıkılmış da yok burası çok tenhaymış da korkmuş da yok burada bizi kesseler kimsenin ruhu duymazmış da şurası çok gürültülüymüş de......
hiç susmadı: her yaptığımız her karşılaştığımız şeyin ya da durumun tersini istedi aksini savundu sürekli kusur buldu! her zaman ki gibi ağzından bal damladı!!!
tonla insanın aşık olduğu güzel bir şehrin sadece kötü yanlarını görebiliyor ve o şom ağzından başka bir şey çıkmıyor; sürekli asık suratlı en azından kaşı çatık ağzı aşağıya bükük, memnuniyetsiz tatminsiz, etrafa da bunu olumsuzlukları saça saça dolaşmaktan büyük zevk alıyor aslında. herkesi kendiyle beraber dibe çekmek, hayattan zevk alamayan, hiçbirşeyden memnun mutlu olamayan bezmiş bıkmış insanlara çevirmek istiyor. tabi ki ablacığım hariç.
o alıp başını gidebilir dolaşabilir bizi düşünmesine dönüp bakmasına hiiiiiiiç gerek yok. ama ben annemi 5 dakika bırakıp işemeye bile gidemem!!! şimdi sırası mı çişin!!!??????? ne zaman sırası olacağına ne zaman işeyebileceğime annem karar verecek elbette!!
ben bir kukla ben bir köle!
mesela demez ki ben yoruldum şu kafede oturayım sen gez dolaş fotoğraf çek alacağını al ben beklerim burada.
bunun yerine gezmeni alışveriş yapmanı hatta yediğin dondurmadan keyif almanı engellemeye çalışmak daha zevkli.
bana bişeyleri zıkkım etmeye bayılır!
mesela zamanında bi canım kebap çekmiş kırk yılın başı!!! annem de dışarıda yemek yemekten ölümüne korkar!!! fobisi var resmen. anneme kalsa ablamların ya da teyzemlerin bizi götürdüğü restoranlarda bile onlara uyup yemek yemektense tost yiyecek!!!! sanki tost kirli olamaz!!! demiyor ki kızımın kırk yılın başı canı bişey çekti; hayır bunun yerine karşıma oturup surat asıp büzüştürüp lokmalarımı saya saya beni izlerken midem bulansın tiksineyim zıkkım olsun yediğim diye konuştu durdu!!! ama çok çok çok iyi bir insandır kendisi!!!
ha dyeceksiniz mikrop kapma diye öyle diyor seni düşündüğü için. hıı tabi tabi.
beni düşünse biraz nefes almamı biraz rahatlamamı gezmemi kendimi mutlu etmemi istemez mi? beni düşünse günün her saati her durumda moralimi bozacak konuşmalar yapar mı?? beni düşünse aman kızımın beli ağrımasın benim gibi eklem ağrıları fıtıkları olmasın diye fiziksel aktivitelerde korumaz mı? ha??????? yok perdeleri sen asma yorulma Gülüzar asar, yok sen kimyasal soluma yardımcı yapar, yok sen beni tutma ağır gelirim kolun belin falan ağrır demez mi?????????????
beni o kadar düşünse defalarca yanımda sigara içme dememe rağmen fosur fosur içer mi???? günde 3 kere uyarsam pişkince 4. defa aynı şeyi yapar. ne türlü söylesen fayda etmiyor. sadece aşırı büyük tartışmalar kırıcı laflarla küstürürsem bir süre idare ediyor ama arsız olduğu için kısa sürede eski formuna dönüyor!! ya solumayyaım diye balkona kaçıyorum bir bakıyorum tepemde dikilmiş içiyor!! hele kışın: tüm evin içine dolana dolana içmiş yaymış! dağılmış daha iyi olmuş varsayıyor; yani her köşede sigara dumanı olsun!!!
o kadar da kötü kokmuyor diyor. sadece kokusu var sanıyor. hayatında ağzına sigara sürmemiş insanlar onun bunun yüzünden akciğer kanseri oluyor ama o kadar düşünceli o kadar hassas o kadar zeki fedakar merhametli bir insan ki bunu duymaya bile tahammülü yok!!!! çok gerçekçi olduğunu iddia eder ama işine gelmeyen gerçekleri asla duymak istemez.
nereden belliymiş ki kendi olmuş mu kanser de ben olayım o kadarcıktan? nereden belli sahi olmayacağım?????? kanser olma riskimi arttırıyorsun ama umrunda bile değil duymak istemiyor!
hem biz çok doğal beslendik çok doğal yaşadık diye geçmişiyle yaşadığı çağla övünüyor şimdiki nesil pis hava soluyormuş çok kimyasala radyasyona maruz kalıyormuş gıdalar çok yapaymışmış hepsi kanser olacakmış mış diye şişiniyor bilmişlik taslıyor hemde bunları söylerken de benim bulunduğum odada rahaaaaat rahat sigarasıı içip: madem bu kadar yapay şeye kimyasala radyasyona mecburen de olsa maruz kalan kızına yetmiyormış gibi bir de sigara dumanı solutmaktan hiiiiiiç de gocunmuyor!!!!
çok düşünür beni çok.
kırk yılın başı dondurma yiyecem karşıma geçip surat asar zıkkım etmek için türlü kapris türlü etrafa yorum olumsuzlk saçar!!
bir mağazada illa da bana nefret ettiğim tonda yeşil bir kıyafet aldırmak için uğraşır!!! iyiymiş ya işte bu yeşil babamı hatırlatıyor demişim!!!!! hatırlatırmış işteee!!!! duymuş aklında kalmış ama yarım yurum! babamın cenazesinde naaşına örttükleri örtünün yeşili! yani o tok yeşil bana babamın cenazesini hatırlatıyor. ne yapayım her an hatırlayıp üzüleyim mi??????????????? cenaze hatırlanmak istenen bir şey mi sürekli?????????
peki o bol merdivenli yokuşlu Yunan adalarını nasıl gezecekmiş??????????? tekerlekli sandalyeye oturacakmıışşş!!!
tabi ki ablam emin annesi yavrucuğuna kıyıp da sandalyeyi sen it demeyecek!! aman yavrusu yorulmasın aman yavrusunun beli falan ağrır sonraaaa!!!
nasılsa alıp başını önden gidebilir kocası yanında olsa daaaa olmasa da. annesi ona bizi bıraktın arkanı döndün gittin bizi unuttun diye sitem edip kızmayacak dırdır etmeyecek!!
e geçen gün mesela beraber bir yerlere gittik, karşıdan karşıya geçmek gerekiyor, ablam geçiverdi gitti arkasına bile bakmadan. ne yani bizi mi düşünecekti? ne yani annesini mi düşünecekti? ben böyle yürüyüp gitsem annemi bırakıp hem kötü bir insan düşüncesiz bir insan hemde kötü bencil nankör ve düşüncesiz bir evlat olurum ama ablama sitem bile edilmiyor!
zaten ablam anneciğine karşı o kadar yüzeysel bir ilgi gösteriyor ve anneciği ne bunun farkında ne umrunda ne görebiliyor ne de ilk göz ağrısının herhangi bir kötü tarafını görebiliyor ki- annesinin ağır yürüyebildiğinin, yavaş hareket edebildiğinin, uzun zaman ayakta dikilemediğinin farkında bile değil!!!
ne zaman ikisini başbaşa bırakıp kendi derdime dalsam ki annemi zaten azıcık gözümün önünden ayrılmış olsam başına saçma birşey gelir ablam varken de aynı çünkü o biricik benden daha iyi kalpli benden daha şevkatli benden daha düşünceli falan ablam hiiiiiç de anneciğine sahip çıkıp koluna girip dikkat falan etmiyor ki ikisi beraberken bile başına bişey gelmesin!
ve her türlü de ben sorumluyum her türlü ben suçluyum!
hani bir 'aile' gezisinde biraz ileriye gidip fotoğraf çekmeye daldım eniştemle diye annem dinlenmek için girmek istediği kafenin kapalı olduğunu anlamamış da kapısına toslayıp sekip yere düşmüştü ya ablam asla suçlu değil anneciğine yakın olmasına rağmen!!! ne koluna girmiş ne yanında durmuş ne dönüp bakmış ne dikkat etmiş aval aval gezinmiş ruhu bile duymamış annesi ne durumda. kırk yılın başı fotoğraf çektiğim için uzaklaşmakla ve bu yüzen annemizin düşmesine sebep olan benim!
sanki kendi prenses bir evlat bense bir bakıcıyım, köleyim.
benim birşey içmek için, tuvalete gitmek için, fotoğraf çekmek için 1 cm uzaklaşmaya hakkım bile yok!!!
senin annen değil mi girseydin koluna niye yalnız bıraktın dersem, e sen daha iyi bir evlatsın daha iyi bir insansın daha düşüncelisin niye bakmadın annen nerede falan dersen; yani kendilerine hem bencilliklerini hem düşüncesizliklerini hem de ayrımcılığı hatırlatırsan da sen kötüsün!!! hiç duymak istemezler gerçekleri. isterler ki ben ezik ve enayi olarak sürekli kndimi feda edip herşeyi yutayım hazmedeyim kendileri de gramla suçluluk duymadan keyif çatsınlar!!!
tabi ki düşünmesine ve endişe etmesine gerek yok. ne yani ablacığım mı yorulsun ablacığımın mı beli ağrısın ablacığımın mı fıtığı çıksın 66 kiloluk annemi bir de tekerlekli sandalyeyi ittirerek merdivenleri çıkarttırarak! ablacığımın mı asabı bozulsun tatile gitmiş dünyanın en güzel sahillerini falan görürken????????? ay ben ne kadar kötü kalpli ve bencil bir insanım böyle???? hep kendimi düşünüyorum ne var belim ağrısa sakatlansa fıtık çıksa! kimin umurunda? yeter ki annem memenun olsun ablam mutlu olsun!!! ne yani bir de boktan Nazlı'yı mı düşüneceğdik????????????
geçen baharda bir şey için bir ara Ankara'ya gittik ablamlara; büyük bir iyilik edip bilmem kimin konserine bilet almış hepimize. ama koltuksuz ayakta dinlenen bir konser! ben yapsam bunu annem bana hayatı zindan etmek için türlü kapris eleştiri suçlama yapar ama ablam yapınca ah onun düşünceli kızı!!! ee saatlerce nasıl ayakta dikilecek annem??? deyince de suratıma bön bön bakıyor. ne düşünmüş ne bir kere bile aklına gelmiş! haberi dahi yok annemin ayak diz ve bel sırt ağrıları yüzünden uzun süre ayakta kalamadığından ki!!!! milyon kere ben söylemişimdir milyon kere de annem şikayet etmiştir ama bir kulağından girmiş öbürüne bile ulaşmadan çıkıp gitmiş; ilk defa duyuyor böyle bir şeyi. utanmasa sen sırtına alırsın falan diyecek yani. dese zaten annem hazır!
gittik de konsere ben etrafta fellik fellik plastik sandalye aradım annem otursun diye! demiyor ki nazlı dolaştı yoruldu onsan bundan sandalye rica etti: şikayet ediyor rahat değilmiş bu!!!
mesela kraliçe koltuğu gibi olsun ve ben kaldırıp hem sandalyeyi hem annemi sahneyi rahatça görmesini sağlayayım?????????????????????????????
evet ablam ablak ablak dikilip sahneye bakarken ben etrafta sandalye aradım ama ben değil de ablam çoooook düşünceli bir insan!!! madem öyle o arasın sandalye!!! hııı.
daha da avrupa turu yok efem gemiyle ada turu!!! nasılsa kendi alıp başını gidecek istediği gibi gezecek dolanacak; annem de ona bişey demeyecek: ben dersem de annem ablamı haklı bulacak?! bense annemin yanında hizmet edeceğim. zaten normalde yok su ister yok peçete yok yelpaze. hepsine de kusur bulur.
su ya çok ılıktır sidik gibi der. ya çok soğuktur bronşit olmasına sebep olacaktır!
peçete ister yok kuru mendil istemiştir yok ya da ıslak mendil istemiştir.
sürekli herşeyden şikayet eder: ya marmaris gibi muhteşem güzellikte bir ege şehrine gittik; tüm gezdiğimiz yerlerde şikayet etti durduydu!
yok çok sıcakmış yok esmiyormuş şunu isterim de bunu isterm, yok o değil istediğim bu. orası güzel değil oturmam burası pahalıdır girmem...... yok yerlerde çöp varmış da insanlar ter kokuyormuş da yok çok kalabalıkmış da sıkılmış da yok burası çok tenhaymış da korkmuş da yok burada bizi kesseler kimsenin ruhu duymazmış da şurası çok gürültülüymüş de......
hiç susmadı: her yaptığımız her karşılaştığımız şeyin ya da durumun tersini istedi aksini savundu sürekli kusur buldu! her zaman ki gibi ağzından bal damladı!!!
tonla insanın aşık olduğu güzel bir şehrin sadece kötü yanlarını görebiliyor ve o şom ağzından başka bir şey çıkmıyor; sürekli asık suratlı en azından kaşı çatık ağzı aşağıya bükük, memnuniyetsiz tatminsiz, etrafa da bunu olumsuzlukları saça saça dolaşmaktan büyük zevk alıyor aslında. herkesi kendiyle beraber dibe çekmek, hayattan zevk alamayan, hiçbirşeyden memnun mutlu olamayan bezmiş bıkmış insanlara çevirmek istiyor. tabi ki ablacığım hariç.
o alıp başını gidebilir dolaşabilir bizi düşünmesine dönüp bakmasına hiiiiiiiç gerek yok. ama ben annemi 5 dakika bırakıp işemeye bile gidemem!!! şimdi sırası mı çişin!!!??????? ne zaman sırası olacağına ne zaman işeyebileceğime annem karar verecek elbette!!
ben bir kukla ben bir köle!
mesela demez ki ben yoruldum şu kafede oturayım sen gez dolaş fotoğraf çek alacağını al ben beklerim burada.
bunun yerine gezmeni alışveriş yapmanı hatta yediğin dondurmadan keyif almanı engellemeye çalışmak daha zevkli.
bana bişeyleri zıkkım etmeye bayılır!
mesela zamanında bi canım kebap çekmiş kırk yılın başı!!! annem de dışarıda yemek yemekten ölümüne korkar!!! fobisi var resmen. anneme kalsa ablamların ya da teyzemlerin bizi götürdüğü restoranlarda bile onlara uyup yemek yemektense tost yiyecek!!!! sanki tost kirli olamaz!!! demiyor ki kızımın kırk yılın başı canı bişey çekti; hayır bunun yerine karşıma oturup surat asıp büzüştürüp lokmalarımı saya saya beni izlerken midem bulansın tiksineyim zıkkım olsun yediğim diye konuştu durdu!!! ama çok çok çok iyi bir insandır kendisi!!!
ha dyeceksiniz mikrop kapma diye öyle diyor seni düşündüğü için. hıı tabi tabi.
beni düşünse biraz nefes almamı biraz rahatlamamı gezmemi kendimi mutlu etmemi istemez mi? beni düşünse günün her saati her durumda moralimi bozacak konuşmalar yapar mı?? beni düşünse aman kızımın beli ağrımasın benim gibi eklem ağrıları fıtıkları olmasın diye fiziksel aktivitelerde korumaz mı? ha??????? yok perdeleri sen asma yorulma Gülüzar asar, yok sen kimyasal soluma yardımcı yapar, yok sen beni tutma ağır gelirim kolun belin falan ağrır demez mi?????????????
beni o kadar düşünse defalarca yanımda sigara içme dememe rağmen fosur fosur içer mi???? günde 3 kere uyarsam pişkince 4. defa aynı şeyi yapar. ne türlü söylesen fayda etmiyor. sadece aşırı büyük tartışmalar kırıcı laflarla küstürürsem bir süre idare ediyor ama arsız olduğu için kısa sürede eski formuna dönüyor!! ya solumayyaım diye balkona kaçıyorum bir bakıyorum tepemde dikilmiş içiyor!! hele kışın: tüm evin içine dolana dolana içmiş yaymış! dağılmış daha iyi olmuş varsayıyor; yani her köşede sigara dumanı olsun!!!
o kadar da kötü kokmuyor diyor. sadece kokusu var sanıyor. hayatında ağzına sigara sürmemiş insanlar onun bunun yüzünden akciğer kanseri oluyor ama o kadar düşünceli o kadar hassas o kadar zeki fedakar merhametli bir insan ki bunu duymaya bile tahammülü yok!!!! çok gerçekçi olduğunu iddia eder ama işine gelmeyen gerçekleri asla duymak istemez.
nereden belliymiş ki kendi olmuş mu kanser de ben olayım o kadarcıktan? nereden belli sahi olmayacağım?????? kanser olma riskimi arttırıyorsun ama umrunda bile değil duymak istemiyor!
hem biz çok doğal beslendik çok doğal yaşadık diye geçmişiyle yaşadığı çağla övünüyor şimdiki nesil pis hava soluyormuş çok kimyasala radyasyona maruz kalıyormuş gıdalar çok yapaymışmış hepsi kanser olacakmış mış diye şişiniyor bilmişlik taslıyor hemde bunları söylerken de benim bulunduğum odada rahaaaaat rahat sigarasıı içip: madem bu kadar yapay şeye kimyasala radyasyona mecburen de olsa maruz kalan kızına yetmiyormış gibi bir de sigara dumanı solutmaktan hiiiiiiç de gocunmuyor!!!!
çok düşünür beni çok.
kırk yılın başı dondurma yiyecem karşıma geçip surat asar zıkkım etmek için türlü kapris türlü etrafa yorum olumsuzlk saçar!!
bir mağazada illa da bana nefret ettiğim tonda yeşil bir kıyafet aldırmak için uğraşır!!! iyiymiş ya işte bu yeşil babamı hatırlatıyor demişim!!!!! hatırlatırmış işteee!!!! duymuş aklında kalmış ama yarım yurum! babamın cenazesinde naaşına örttükleri örtünün yeşili! yani o tok yeşil bana babamın cenazesini hatırlatıyor. ne yapayım her an hatırlayıp üzüleyim mi??????????????? cenaze hatırlanmak istenen bir şey mi sürekli?????????
3.08.2018
harika bir aileyiz gerçekten. aile dinamikleri bir şahane. tabi ben bana yapılan muameleyi görmezden gelir sürekli sineye çeker ses etmezsem.
ablam geldi yazlığa, hep beraber önce dondurma yemeye sonra market alışverişine gittik.
tabi ki dondurmacıda annem dallama gibi atlayarak kendinden emin bir şekilde benim de ne yiyeceğime karar vermeye kalktı. yani dondurma zıkkımlanırken bile kendim tercih yapamayacak kadar zevksiz gerizekalı aşağılık biriyim!!!
annem değişiklik sevmez, alıştığı dondurmadan gider sade, limonlu ve fıstıklı!!! asla yeni birşeye tahammülü yok ve ben de deneyemem.
denersem zıkkım etmek için gözünü bana dikip suratını büze büze ekşite ekşite dondurmdan nefret etmemi bekler: zıkkım olsun ki sevindirik olsun!
garip bir insan.
mesela geçen hafta kuaföre gittik. annem kuaförlerden nefret ediyor ve aslında gitmeme karşı!!! kendisi de kesebiliyormuş hç farkı yokmuşmuş! böyle de hayal dünyasında yaşıyor. yolunmuş tavuk gibi gezmek isterseniz anneme kestirin. eşşek kadar makasla dalar saçınıza eğri büyrü kesip sonra da harika kestiğini zanneder.
kendini dev aynasında gören kendisi aslında ben biraz özgüvenli konuşsam bana böyle laf sokar ama.
fantastik karanlık sapıksı dünyasında anneme göre kuaförlere gidince beni arka karanlık odalara çekip amıma bakacaklar sikecekler???????????????????? anneme göre ağdaya gidince amını sonuna kadar açıyorsun gelen giden kılların yolunurken izliyor!!!?????????????
bir kere hiç bir zaman kuaförde ağda yaptırmadım ben hep kendim yaptım ama annemin böyle sapıkça fantastik senaryoları var. lazere gidiyordum bir ara bir hastanenin cildiye bölümünde; annem kafayı yiyordu millet toplaşıp amıma bakıyorlar zannediyor?????? ben de o kadar rahat o kadar utanmaz terbiyesiz bir insanınm ki zaten hazırım amımı izletmeye. sonunda merakından ıhlaya tıslaya benimle geldi lazere: hazırlanırken de güya bana yardım edecek daha oda boşaltılmış değil, donumu da çeke çeke indirmeye çalıştıydı! yardım ediyormuuş!!! fantastik evreninde tüm kuaförler estetik merkezleri doktor ve hemşireler her fırsatta amımı görüyor bir tek annem göremiyor bu yüzden o da gelecek o da bakacak!!!
tabi kafayı saçları kısacık kestirmeye takmış; bunu aykırılık feministlik zannediyor! elli kere kısa kestirecen değil mi kısacık kestirecen eskisi gibi değil mi deyip duruyor!!! şöyle iyi oluyormuş böyle şahane öyle kolay oluyormuş. sanki kısa kestirdiğim zaman beğenirmiş gib, davranıyor bir de oysa o zamanlar laf sokar dururdu ince ince. suratım da ablak gibi çıkmış suratımda tabla gibi olmuş!!!
boyundan aldıracağım sadece ama adamla birlikte dikiliyor tepeme direktifler veriyor ağzını büze büze.
hem saçıma yüzüme makyajıma bakmayayım ister ne zaman ne para gitsin hem de azıcık salsan hemen eleştiriyi zevkle yapıştırır.
bir de normal söylemelerden fırça atmalardan anlamaz; arsızlaşmış duyarsızlaşmış aşırı kaba sert tepki vermezsen dank etmez.....
yerine oturmadan önce saçımda ak teller gördü; ameliyata girecek doktor gibi gözlüğünü takıp kusurlarımı inceleme peşindeydi çünkü: bir sevindi bir sevindi saçımda aklar olmasına herkes çok garipsedi!! resmen yüzünde güller açtı kahkahalar attı bir neşe geldi kadına!!!
yaşlanıyorum diye seviniyor!!!
o inadından dışarı çıkarken takmadığı gözlüğüü kırk yılınbaşı takıp bana baktığı anda kusurlar görüyor sadece!! hem hoşlanmıyor hem bir yandan zevk alıyor. ne zaman taksa o gözlüğü sivilcen var siyah noktan var kıl çıkmış leke olmuş diye zevkle yapıştırır suratıma!!!
hem çok yemek yiyeyim ister hem kilo alınca azıcık, hemen yapıştırır götün büyümüş diye burun kıvırır!!
sanırsın kendinin çok orantılı bir vücudu var da! kendisini dev aynasında gördüğü için şahane sanıyor. senin boktan genlerin sayesinde armut tipim! bu yaştan sonra üçgen tipe evrilecek değilim herhalde!
dondurma ve alışveriş savaşından sonra çok terlediğim ve akşam banyo yapmadığım için duşa girdim.
ben duştayken zarrrr zarrr kapı çalıyor. ablamla annem balkonda oturuyorlar. benim banyoda olduğumu bilmelerine rağmen kalkıp kapıya bakacaklarına içeriye bana doğru sesleniyorlar!!
ben de banyodayım diyorum ama duymuyorlar; onlara göre saygısız nazlı yerinden kalkıp da açmıyor kapıyı!!
ablacığım yorgunluk atmaya gelmiş rahatsız oluyor sesten! ne kadar kötü bir insanım!!!! ben bütün sene sinirlenmiyorum yorulmuyorum sanki; ben yazlıkta biraz rahatlayıp dinlenmeyi hak etmiyorum sanki!!
niye açmıyorsun diye banyo kapısına kadar gelip sesleniyor içeri annem. sabunlu ve götü açık mı bakacam acaba???????????????? ya da giyiniverip havluyla??????????
bir de hiç duymak istemezler ben de işte ne kadar yıprandım yoruldum dinlenmek istiyorum.
hayır ben hizmet için varım!!! bi canları sıkılır. ya unuttuk valla haklısın canım mı diyecekler? bel bel bakığp suratıma burun kıvırıp ağız çevirip benim hizmet etmemi beklerler her zaman her şeyde!!
hatta utanmadan ben hastayken bile.
ablam geldi yazlığa, hep beraber önce dondurma yemeye sonra market alışverişine gittik.
tabi ki dondurmacıda annem dallama gibi atlayarak kendinden emin bir şekilde benim de ne yiyeceğime karar vermeye kalktı. yani dondurma zıkkımlanırken bile kendim tercih yapamayacak kadar zevksiz gerizekalı aşağılık biriyim!!!
annem değişiklik sevmez, alıştığı dondurmadan gider sade, limonlu ve fıstıklı!!! asla yeni birşeye tahammülü yok ve ben de deneyemem.
denersem zıkkım etmek için gözünü bana dikip suratını büze büze ekşite ekşite dondurmdan nefret etmemi bekler: zıkkım olsun ki sevindirik olsun!
garip bir insan.
mesela geçen hafta kuaföre gittik. annem kuaförlerden nefret ediyor ve aslında gitmeme karşı!!! kendisi de kesebiliyormuş hç farkı yokmuşmuş! böyle de hayal dünyasında yaşıyor. yolunmuş tavuk gibi gezmek isterseniz anneme kestirin. eşşek kadar makasla dalar saçınıza eğri büyrü kesip sonra da harika kestiğini zanneder.
kendini dev aynasında gören kendisi aslında ben biraz özgüvenli konuşsam bana böyle laf sokar ama.
fantastik karanlık sapıksı dünyasında anneme göre kuaförlere gidince beni arka karanlık odalara çekip amıma bakacaklar sikecekler???????????????????? anneme göre ağdaya gidince amını sonuna kadar açıyorsun gelen giden kılların yolunurken izliyor!!!?????????????
bir kere hiç bir zaman kuaförde ağda yaptırmadım ben hep kendim yaptım ama annemin böyle sapıkça fantastik senaryoları var. lazere gidiyordum bir ara bir hastanenin cildiye bölümünde; annem kafayı yiyordu millet toplaşıp amıma bakıyorlar zannediyor?????? ben de o kadar rahat o kadar utanmaz terbiyesiz bir insanınm ki zaten hazırım amımı izletmeye. sonunda merakından ıhlaya tıslaya benimle geldi lazere: hazırlanırken de güya bana yardım edecek daha oda boşaltılmış değil, donumu da çeke çeke indirmeye çalıştıydı! yardım ediyormuuş!!! fantastik evreninde tüm kuaförler estetik merkezleri doktor ve hemşireler her fırsatta amımı görüyor bir tek annem göremiyor bu yüzden o da gelecek o da bakacak!!!
tabi kafayı saçları kısacık kestirmeye takmış; bunu aykırılık feministlik zannediyor! elli kere kısa kestirecen değil mi kısacık kestirecen eskisi gibi değil mi deyip duruyor!!! şöyle iyi oluyormuş böyle şahane öyle kolay oluyormuş. sanki kısa kestirdiğim zaman beğenirmiş gib, davranıyor bir de oysa o zamanlar laf sokar dururdu ince ince. suratım da ablak gibi çıkmış suratımda tabla gibi olmuş!!!
boyundan aldıracağım sadece ama adamla birlikte dikiliyor tepeme direktifler veriyor ağzını büze büze.
hem saçıma yüzüme makyajıma bakmayayım ister ne zaman ne para gitsin hem de azıcık salsan hemen eleştiriyi zevkle yapıştırır.
bir de normal söylemelerden fırça atmalardan anlamaz; arsızlaşmış duyarsızlaşmış aşırı kaba sert tepki vermezsen dank etmez.....
yerine oturmadan önce saçımda ak teller gördü; ameliyata girecek doktor gibi gözlüğünü takıp kusurlarımı inceleme peşindeydi çünkü: bir sevindi bir sevindi saçımda aklar olmasına herkes çok garipsedi!! resmen yüzünde güller açtı kahkahalar attı bir neşe geldi kadına!!!
yaşlanıyorum diye seviniyor!!!
o inadından dışarı çıkarken takmadığı gözlüğüü kırk yılınbaşı takıp bana baktığı anda kusurlar görüyor sadece!! hem hoşlanmıyor hem bir yandan zevk alıyor. ne zaman taksa o gözlüğü sivilcen var siyah noktan var kıl çıkmış leke olmuş diye zevkle yapıştırır suratıma!!!
hem çok yemek yiyeyim ister hem kilo alınca azıcık, hemen yapıştırır götün büyümüş diye burun kıvırır!!
sanırsın kendinin çok orantılı bir vücudu var da! kendisini dev aynasında gördüğü için şahane sanıyor. senin boktan genlerin sayesinde armut tipim! bu yaştan sonra üçgen tipe evrilecek değilim herhalde!
dondurma ve alışveriş savaşından sonra çok terlediğim ve akşam banyo yapmadığım için duşa girdim.
ben duştayken zarrrr zarrr kapı çalıyor. ablamla annem balkonda oturuyorlar. benim banyoda olduğumu bilmelerine rağmen kalkıp kapıya bakacaklarına içeriye bana doğru sesleniyorlar!!
ben de banyodayım diyorum ama duymuyorlar; onlara göre saygısız nazlı yerinden kalkıp da açmıyor kapıyı!!
ablacığım yorgunluk atmaya gelmiş rahatsız oluyor sesten! ne kadar kötü bir insanım!!!! ben bütün sene sinirlenmiyorum yorulmuyorum sanki; ben yazlıkta biraz rahatlayıp dinlenmeyi hak etmiyorum sanki!!
niye açmıyorsun diye banyo kapısına kadar gelip sesleniyor içeri annem. sabunlu ve götü açık mı bakacam acaba???????????????? ya da giyiniverip havluyla??????????
bir de hiç duymak istemezler ben de işte ne kadar yıprandım yoruldum dinlenmek istiyorum.
hayır ben hizmet için varım!!! bi canları sıkılır. ya unuttuk valla haklısın canım mı diyecekler? bel bel bakığp suratıma burun kıvırıp ağız çevirip benim hizmet etmemi beklerler her zaman her şeyde!!
hatta utanmadan ben hastayken bile.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)