29.04.2018

zaten bütün gün ayakta dikilmişim yorulmuşum ayaklarım kopmuş ama 5-10 dakika bile dinlenmeden, bir bardak su bile içemeden bir de alışverişe gitmemiz gerekiyor!
hatta beni gene o muhteşem olumsuz sözleriyle kapıda karşılayıp, içeri almak yerine ittire ittire acilen alışverişe gitmemizi istiyor.
çok anlayışlı çok mantıklı çok vicdanlı bir insandır kendisi ama bana karşı değil!!!
ya bir soluklanayım bir su içeyim elimdeki çantaları koyayım!!!!
üstelik tabi ki koridorun ışığı açık değil assssla öğrenemedi lambayı, sonra da karanlık diye küfür eder. sanki zihninde daha elektrik icat olmamış.

konuşa konuşa ittiriyor beni dışarı hava kararmadan iyice alışverişe gidecekmişiz!!
anneme  göre saat 4ten sonra bile dışarı adım atılamaz artık ya benim işten dönme saatim daha geç acele acele gidip dönmeliyiz.
ya tamam tamaaam şu çantamı koyayım içeri bari!!!!!
çekilmiyor ki!!!! anca konuşuyor anca. kendi düşüncelerinden sürekli konuştuğu için kendi sesinden başka birşey duyamıyor!! dış sesini de iç sesini de bastırmak için bağırmak zorundasın yoksa anlamaz sırf kulaklarının işitmediğinden değil beyinde sinyal çakmıyor!!
hergün kapıda bir itişme kakışma olmadan olmaz.
giriş dar normal bir kapının genişliğini düşünün 30 santim falan da pay; işte o kadar. hemen kapının soluna benim kendim kullanayım diye çile çekerek yenilettiğim misafir tuvaletinin duvarı var.
yani kapıyı açan kişi geri çekilip yol vermezse eve giremezsin öyle saçma.
ama asla çekilmez kapıyı açıp dikilip söylenir anca ve seni yavaşlıkla suçlar!!!!
yer mi var ki gireyim?????? üstelik asla kendisi ışık açmaz; saçma sapan gereksiz zamanlarda bir bakmışsın açmış ama!!!!

anlamaz sen ne durumdasın asla. bir yere gidilmeyecekse aynı didişme itişme yemek yemek için yaratılır. geri çekilip yer vermiyorsun ki hızlı hareket edeyim. bunu zihni almıyor.
ben illa duvarlara sürtünerek girmek zorundayım eve. ya da kendine.

o zaman da anlamaz.

sonra koridor-giriş genişliyor ama ilk 1 metre böyle daracık ve annem asla çekilmez ben hep duvara sürtünmek durumundayım.

bir yere gidilmeyecekse de yemek için acele ettiği için söylenmektedir.

evden huzurla çıkamadığım gibi rahatlayarak da giremiyorum yani. işkence sanki.
o kadar acıkmış olur ki laftan anlamaz acele eder. ve sürekli tepemde dolanıp bana yeri darlatarak rahatsız eder. sanki basketbol oynuyoruz da potaya yaklaştırmamaya çalışıyor gibi.
içeri girişim ayrı dert ayakkabımı çıkarmam ayrı der, hele ceket falan ayrı der. sürekli etrafımda söylenerek dolanıyor bir alan bir rahat bırakmıyor!!

kendisi öğretti ısrarla, senelerce azarlayarak dışardan geldiğimiz zaman asssssla elimizi iyice yıkamadan sofraya oturmamayı. ama şimdilerde gözü dönmüş kıtlıkta kalmış bir aç gibi davranıyor. dakikalarca girişte kavga ediyoruz. annem söylenerek dolanıyor etrafımda ben tamam diyorum ama anlayamıyor. ayakkabıyla mı girecem eve yaaaa!!!kabanla mı oturacam masaya! elimi yıkamadan mı yiyecem yemek???
e çıkar e yıka diyor ama beni yavaşlatmaktan başka bir şey yapmıyor etrafımda dolanarak. zar zor ayakkabıyı çıkarıyorum sonra ceketi ama geç git mutfağa değil mi hayır!! annem tüm gün içinde biriktirdiği olumsuz herşeyi boşaltmak için adeta nefes almadan konuşuyor. şükür üstümü çıkarıyorum banyoma yönelince bir bakıyorum önümde dikilmiş????

tamam bi çekil tamam sen geç otur yemeye başla demelerin bir faydası yok. illa sürtünerek girecem bir yerlere illa ittirecem başka türlü zihni almıyor. onun odağında tıkınmak var sadece gerisi alakadar etmiyor onu. elin pisse mikrop kaparsan tiksinirsen bu onun sorunu değil!!
belki işten gelince çişim de var? anlamaz ki. elimi yıkarken bile tepemde dırdırdırdırdır....
çişimi yapacam değil mi? ufacık misafir tuvaletinin içinden çıkmıyor ki konuşuyor boyuna beni acele ettiriyor.

yani zaten işte rahatlayıp deşarj olman mümkün mü? yorgun kafası şişmiş geliyorsun daha beter oluyorsun.

tamam bir çık bir çık sıkıştım tuvalete gidecem sen git yeee!! çıkmaz illa üstüne yürüyüp ittirecek kapıyı ittire ittire suratına kapatacaksın.

demez ki kızım yorulmuş, çişi gelmiş falan. o boyuna söylenir. acından ölmüş de beni beklemiş de ben oyalanıyormuşm da ne kadar düşüncesizmişim de.....
bir fırsat bulup kendini savundun mu da sen suçlusun gene!!! sen çok düşüncelisin belli. dışardan gelip ne çantamı bırakacam ne üstümü çıkaram ne elimi yıkayacam sırf masaya yemeğe oturacam!!
e çıkarma yıkama mı diyormuş?????

demesine gerek yok ki hareketleri diyor ağzından çıkmasına hacet yok.

bir de bazen böyle gelir gelmez markete gitme istedği oluyor. bir soluklansın belki susamıştır gibi bir derdi yok. başka zamanlar beni aşağıda dışarda bekliyor olurdu; ben elimdeki yükle bir de saatlerce markette dolanıp annemi eğlendirmeye çalışacağım. aç aç üstelik.
markete gitmek gerekmişse açlık susamışlık çşişi gelmek falan hiç önemsiz.

saatlerce sebze reyonunda dikiliyorum ama 1 saniye kendime bir şey almak için kendinin ilgisini çekmeyen bir reyona gidersek yoruldum diye söylenmeye başlıyor....

e diyeceksiniz ki annen kasaya gitsin sen bir koşu ne alacaksan al. kasaya gidince eğilip kalkıp koyamıyormuş eşyaları!!! zaten kendini alakadar etmeyen bir ihtiyacını almışsan alıp büyük bir hınçla başka kasalara fırlatıyor bizim değil diye de haykırıyor. mesela hijyenik pedleri!!! bizim değil bize lazım değil bize gerekmiyor demekte de ısrarcı.
sanki ben yaşlı emekli kocası ya da menapozlu yaşlı kardeşiyim!!!

arabadan kasiyerin yanına eğilip kalkarak eşyaları koyan da benim poşetleyen de taşıyan da benim!!!

aç yorgun bunalmış susamış çişi gelmiş olabilirim ama hiç bir önemim yok ki!!!! ben bir köle ben bir hizmetkarım!!!

ben beli sırtı ağrımasın aman fıtıkları azmasın diye en ağır şeyleri taşıyorum ama memnun oluyor mu asla!!!! eve dönerken de taşıyan benim götüm çıkıyor resmen. nazlı yorulmasın az alayım da demez doldurur da doldurur!!!

eğer yakındaki markete gitmişsek bir de 0 halde 4-5 blok+bahçelerini de geçeceğim sitelerin. annem bana yavaş yürüyorsun diye sitem edecek hem de gayet pişkince!!!! hamalım ya!!

bari kapıyı aç madem önden daha hızlı gidebiliyorsun. hayır kapıya benden önce varıp bana döner bakar ve somurtarak hadi diktin beni burada der!!!
elimdekiler çantam yertmiyor bir de otomatik kapıyı ben açacam. altı üstü bir anahtarlığı tutup açıyorsun ama beceremiyor ki.
çoğu zaman saçma sapan yerlere tutup hani açılmıyor diye şikayet ediyor.

söyleniyor bir de ne utanmış ne acımış bana. daha beter ol diyor sanki içinden. bende de çıksın fıtık mıtık kimin umurunda???

poşetleri yere koyup açıyorum kapıyı kızıyor bana poşetleri atmak zorundaymış şimdi!!!! yere koymadan açacakmışım!!! ve bana kapıyı açık tutuyor mu? hayır yürüyüp gidiyor. aklı sıra benden hızlı yürüdüğü için memnun. ben poşetleri geri alıncaya kadar kapı kapanmasın diye kalçamla ayağımla falan kapıyı açık tutmak zorundayım. garip saçma ve sakat hareketlerle!!!

tüm o torbalarla artık götümden ter damlayarak,kafam kazan gibi olmuş ayaklarım davul gibi şişmiş halde yürüyorum, bir de binanın kapısını açacağım!! (bazen açık kalmış oluyor ama her zaman denk gelmiyor). tabi kapıyı açmak yerine gene dikilmiş kalmış bana söyleniyor!!! ayakta dikmişim yaşlı anamı!!!

bir gün gene böyle ayyyynı sahne yaşanırken bir de sitenin ana kapısında komşulardan birilerini görmüş. diyor ki sana sesleniyorlar!!

seslenirler utanmazlar!!! elim dolu diye görmezler bilirim. hadi onlar domuz birer yabancı ama sana esas ananın acımaması çok şahane.
bana sesleniyorlarmış kapıyı açacakmışım!!! yazıkmış işten gelmişler yorgun argın kapıda kalmışlar!!

ben nereden geliyorum????????????? lunaparktan mı?

arkamdan yaşlı kız evde aldı diye dedikodu yapmayı bilirler ama utanmadan bana kapı açtırmak isterler. yaşlıydım hani? yaşlıya saygı kalmamış ki.

anneme göre de onlar haklı. yorgun gelmişler işten!!!!!

işte bu kadar duyarlı bir insandır bu kadar anlayışlı merhametli mantıklı!!!!!!!!!!!!!


28.04.2018

ablacığım çok sosyalmiş ve çok hobisi varmış. ne güzelmiş pilates, spor, yoga kurslarına bilmem ne derslerine gidiyormuş değil mi Nazlı?

hıı güzel. güzel tabi ama nedense benim bu kadar dışarda sosyal olmamı istemez. psikolojik engellemelerin ardı arkası kesilmez. yaparken de boğazıma dizilsin elime gözüme dursun falan diye uğraşır. başıma gelecek aksilikler karşılaşılacak tuhaf insanlar olabilecek endişe verici durumları sıralar!!
tam hiç bir şey yapmadığın zamanlar da lafı sokar: asosyalsin!!!

ne yapmaya kalksam engellemek isteyen, içine etmek için yırtınan sen değil misn? işte zevk burada. ben herşey için yırtınayım annem baltalamak için uğraşsın: hobisi benim hayatımla ve duygularımla oyuncak gibi oynamak!!! e bişeyler yapmaya kalkmadığın zaman oyuncakları azalmış oluyoorrr :(((((((

bir zaman hem iş okul için falan ingilizce kursuna gidecek oldum, zıkkım olsun diye uğraştı. neredeymiş kurs nasıl gidip dönecekmişim diye karanlıkta geri dönerken saldırya uğrama tehlikesini öne sürerek engellemeye çalıştı. baktı saat ayarlanabiliyor bu kez de evde sıkıldığını ileri sürerek benimle gelmeye kalktı hem eve yalnız dönmemiş olurummuş.
sanki benden daha iyi biliyormuş havalarında dönüş yolunu ki iddia ettiği otobüs bizim buradan geçmiyordu. sanki birisi birşey yapacak olsa engelleyebilecek? ben sürekli kendini kollamak zorunda kalıyorum hareketleri kısıtlandığı için sürekli yardıma ihtiyacı oluyor ve buna üzüldüğü için çok sinirlenerek ve küfrederek söylenerek dışavuruyor.
bu hali yüzünden insanlar beni azarlamıştı bile annemi peşimden sürükleyip yoruyormuşum!!!!!
ay için için bir memnun oldu bir parladı gözleri!!! nasıl da hak verdi kadına; kızım ne kadar bencil diye onaylayan bakışmalar yaşadılar!!!

gelmeye mecbur değil ki benimle!!!! 25 yaşında aklı başında bir insanım ben!!! okulum dersleri ilerde daha iyi işler için İngilizce öğrenmem gerek evde pineklemem değil, kendisi illa istiyor benimle gelmek pekala da mecbur etmiyorum değil mi anneciğim? diye karşılık verince kadının beni haklı bulmasına da çok surat asıp sonradan arkasından neler dedi kadının!!!!
25 yaşındaydım ama kursa tek başıma gidip gelemiyordum o kadar beyinsizim?!! üniversitede ne yaptı dersiniz? anneme kalsa heryere tuvalete bile beraber elele gitmeliydik aslında ama o sıra ablamla da uğraşması gerekiyordu.
tabi yeni evlinin su bardaklarını nereye yerleştireceği sorunsalı vardı ortada!!!! hangi dolaba konacak annem karar vermek zorundaydı!!!!

----
kaç kere iş görüşmesine benimle gelmeye kalktı; insanlarla iş konuşacağız annem konuyu ya kendi övünmelerine getiriyor ya da benim bebekken nasıl sıçtığıma!!!! sonra da kendisi olsa ne kadra harika işler bulacağıyla övünüyor!!! kendi olsa en iyi okullara atanırmış. okullar sıraya girip paylaşamazlarmış!!! emekli olacağın zaman niye gitme kal demediler ya uzatmaya hakkın vardı bir süre???????????? arkadan bayram etmişlerdir belki.

----

bir ara resim kursuna gidiyordum. annem evde yalnız kalıp sıkıldığıyla ilgili sömürülerde tabi. benimle gelip de ne yaptı içine etmek dışında????????
bir keresinde köşede oturup surat asıp yaşlı yorgun hasta annesini unutan ihmal eden kız durumuna düşeyim diye roller kesti. hani benden daha arkadaş canlısıydın çık bahçeye herkes sana aşık olsun hayran olsun popüler ol ardadaş edin!! niye köşede surat asıp moralimi bozmak varken televizyon izler gibi her hareketimi izleyip takip etmek varken niye çıksın dışarı.
başka bir gün başka seferinde endişeli kıskançığı tutmuştu; sürekli oturduğu yerden bana kaş göz ederek sou-ruyor; ne konuşuyorsun o kim ne diyor gibisinden. istemiyor kimseyle konuşayım!!! e hani arkadaşın yok diye eleştiriyordun? ama için için edinmemi de istemiyor ki.
başka bir gün kafayı kurstaki erkeklere taktı; yaşlı başlı kimseler hobi kursu çünkü ve zaten çoğu kadın. ama o zaman da buna takmıştı. fantastik evreninde birisi bana kafayı takacak ve bekaretim gidecek?????* hani çirkin ve huysuzum hiç çevrem yok diye kimseyle görüşmüyordum, yabani ve çopur suratlıysım ya ne oldu da beni beğenmelerinden endişe ettin???
daha modunda olduğu bir başka zaman da sürekli dibimde dikilip bana karışarak ve herkesle konuşarak hem de beni susturup rol alarak geçirdi gününü. tam konuşacam atlayıverip kendi cevap veriyor: ben cevap veremem gibi davranıyor.

zaten çizemiyormuşum ki kendisi çok başarılıymış oysa!!! e sen git kursa o zaman. eskiden gene bir ara sosyalleşmişti; günlere katılıyor, komşularla gün yapıyor, bir kaç kurs gibi birşeylere gidiyordu. şimdi böyle şeyler hiç yapmayınca, teyzem de buralarda olmayınca, komşular da beğenmiyor; tek yaptığı yemek ve tv izlemek ve tüm gün kötü şeylerle doldurup kafasını eve gelir gelmez bana püskürtmek. ve o bütün sosyalleşme ihtiyaçlarını benden beklemek.
hem yaşlı emekli kocası hem güçlü kuvvetli hayali oğlu hem eleştirebileceği gelini hem de sürekli kapris yapabileceği kızıyım: benden 4-5 kişilik performans beklemekte!!!
bu arada ben nasılım falan peeeehhhhhhh....

----------------

arada teyzemi de arıyor ama eskisi gibi uzun konuşmuyorlar çünkü teyzemin hayatındaki tek şey torunları oldu ve sadece bundan bahsetmek istemekte, başka konusu da kalmamış. demiyor ki kardeşimin torunu olmuyor çok aşırı bahsetmeyyeim sadece konuşup deşarj olma derdinde.
favori evladı ablam da çok meşgul ve sosyal bir evli üstün insan olduğu için anneciğinin dert yakınmalarını saatlerce dinlemek istemeyip başından atmaya çalışıyor.
tabi ki her zaman haklı.

bana da diyor ki anneme de gaz veriyor; araba alacakmışım hafta sonları annemi gezdirecekmişim. bu sayede saatlerce telefon konuşmasından da kurtulur. yani sen işe daha kolay gelir gidersin, kurslara falan gidersen daha iyi, kolay ve güvenli olur demiyor sadece annesine yaranmak için anneciğini gezdirirmişim!!!!

ha zaten kışın bize gelip kaldığında; ben migren atakları geçirip odama kapanmak zorunda kaldığımda bana gelmiş diyordu ki 'annemle hiç ilgilenmiyorsun'.
sadece kendi annesi ve benim başka işim hayatım derdim yok!!!! üstelik sürekli istediklerini yapmak için yırtınıp nir onay bir iltifat alamazken hep daha fazlasını yapıp kendimi feda edeceğim. migrenim bile tutsa odaya kapanmak yerine anneciğimi memnun etmeye çalışacağım? ama sen cumartesileri 1 saat telefonda konuşmaktan kaçınmak istiyorsun???????????

-----------------
araba alıp da annemi gezdirmek bir işkence olur bana. yanımda sürekşi söylenen yaşlı biri. zaten nereyi gezeceğiz onu düşünmüyor ki hiç tanımıyor ki annesini?!!! dışarda yemek yemekten nefret eder bir yeri beğenmez. ee nereyi gezeceğiz?
sahile gideriz yürüyemez sürekli söylenir? tek düşündüğü yazlığa gidip temizlik yapmak!!! sanki kendi yapıyor havalarında hem de........

tabi annem de hiç düşünmez nazlı genç bir kız; kendi akranlarıyla arkadaşlarıyla olmak ister, belki biriyle tanışır falan. anca talep etmeyi ve şikayet etmeyi bilir.

sosyal olmasan eleştirir çıksan bir yerlere gitsen eleştirir. hem kimseyle iletişimin yok der hem arkadaşlarla bir kahve içecek zamanı çok görür bana. hem evde kaldın der hem zar zor ayarladığım ortamlara durumlara katılmayayım diye psikolojik olarak uğraşır?
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

yani yiyip yiyip hiç kilo almamayı istemek gibi bir şey bu.

hem sosyal olsun koca bulsun hem kendini hiç yalnız bırakmasın. hem bakımlı olsun hem hiç zaman ve para harcamasın. hem hep evde oturup tıkınsın iş yapsın hem de tüm bunlar aynı anda olsun. kendimi klonlatsam memnun olmaz gene. bunlar aynı anda aynı miktarda nasıl olacak??????

mesela şimdiden yani hatta yıllardır büyüyen gelişen bir sendrom sadece kendiyle kıyaslamak: kendisi yiyemiyor diye bir çok besinden ben de vazgeçeceğim: sadece limon tüketemiyor ama ben limonata içebilirim!!!!!!!!!! kendisi uzun yürüyemiyor merdiven kullanamıyor diye ben de bu yaştan tamamen vazgeçeceğim!!!! demiyor ki ilerde benim yaşıma geldiğinde ne olacak?????????

ama ben hala yetmezim ben hala kötüyüm. ağzımla kuş tutsam ben başka kuş istemiştim der.....








balık yemek - kılçık fobisi - balık sonrası stres bozukluğu __ midesine dokunanlar

ben balık yemek istesem dünyanın en kötü kişisi olurum. hemen didişmeye başlar ama sadece benim anlayacağım şekillerde pasif-agresif tavırlarla tabi. yoksa her markete gittiğimizde balık kısmından geçerken rol kese kese 'balık alalım mı' der. yani kendisi balık yemeyi çok seviyor ve istiyor ama kızı yani ben istemiyor yedirmiyorum rollerinde!!

niye istemiyorum????? her seferinde bana zıkkım ettiği için!!!! zaten yediğimiz çeşit sınırlıydı ama boğazıma dizmeden rahat edemez.
öyle bir kılçık fobisi var ki anlatamam abartısını! annemle balık yemek demek işkence. ben ayıklasam bile güvenmez. çok korkuyor kılçıktan ama sorsan 'sevmezmiş' de kılçık ondan.

başına travmatik bir olay gelmiş sanırsın. sanki balığın kılçığı boğazına takılıp gözünün önünde ölmüş birisi! öyle bir fobi annemde.

ya somon bile yiyemiyor!! ki onun kılçığı ne kadar. gene arada sırada razı oluyordu; tabi yerken de lime lime ediyor inceliyor söyleniyor.... yok ki kılçık yesene. ya varsa da ağzına gelirse?????? işte o zaman gününün bile içine sıçar bırak yemeğinin!!!! midesi bulanır kusacak gibi olur yemeği tükürüp haykırarak yüksek sesle küfürler beddualar bağırmalar çağırmalar!!!!! balık sağlıklı diyene bela okur!! mesela Japonları hiç anlamıyormuş!!!!! pişmiş bile yenmemeliymiiş bunlar çiğ yiyormuş!!!!!! asla yemezmiş asla!!!!! sanki birisi suşi getirmiş bununa dayamış yiyeceksin diye!!! asla yemezmiş ölür de yemezmiş!!!
böyle durumlarda benden katılım bekler hem de benim de sevmem yasak!! gizli yasak tabi. ben de tükürüp küfredeceğim ve bir daha asla asla ama bunu yersen ölümsüz olursun bunu yersen bilmem ne olur gibi hayali fantastik laflar etseler bile  birileri ben oracıkta o anda mezara girmeyi tercih edeceğim bir daha ağzıma balık sürmektense!!!!!!!!!!!!!! orada o anda acılar içinde saatlerce çığlıklar atarak kıvranarak ölsem daha iyi ağzıma balık sürmektense!!!!!

 bir keresinde somonun ortasındaki iri kemik çıkmış efendim. hani somonda kılçık olmazmış!!!!!! yemedi tükürdü söverek!! yetmedi benim önümdekini de alıp kaptığı gibi normalde olamayacağı bir hızla çöpe döktü.... travma yaşıyor ve yaşatıyor!!!
hatta bir keresinde bir hınçla öğürerek yere tükürdü ağzındakini kılçık gelmiş efendim, masadakileri de koluyla yerlere savurdu!!! eşşek gibi temizleyecek olan da bendeniz oluyor!!

biz küçükken de öyleydi. ne efendim uzmanlar çocuklar balık yesin demiş. paraya kıyıp almış; biz yapamayız diye de kendi ayıklıyor: o sahneyi yaşayıp da zaten balık sevmene imkan yok ki!!!
 ---
gerçi ablam seviyor hiç işlememiş, "valla haftada 2 kere yiyoruz" diyor ki  Ankara'da yaşıyorlar ve anneciği de 'ye yavrum sağlığın için' diyor??????????????? e çünkü aynı şey değil?! o evli, onun kocası var, onlar üstün varlıklar artık kendisi karar verebilir!? biz deniz kenarında bir şehirde yaşıyoruz ve şehrimizin meşhur balığı da Lagos ama yiyemeyiz. desem ki sen sevmiyorsun da ben yiyeyim bari; hiç başına kakılsın yüzüne vurulsun istemez çifte standartlı davranışı, sen sus besinsiz kal otur!!!
-----
 aç aç bekliyorsun saatlerce balık didiyor sana bulamaça benzeyen bir şey veriyor buzzzz gibi!! daha yerken de öyle lök diye ağzına atmayacak çatalla kontrol edeceksin nefretle ve iğrenerek ve annenle senkronize söylenerek doktora beddualar ederek!!!! asla severek yemeyeceksin o zaman sen hain bir pisliksin ve asla ağız tadın zevkin yok senin!!!!!! öyle bir tavırlar göz devirmeler bakışlar atıp burun kıvırmalar....
**************
ablam annemin fobisinin farkında değil çünkü annem hem onun önünde abartılı fobik teatral hareketlerden kaçınarak kibarlık taslar rol keser hem eskileri hatırlamıyor. hemen hemen her görüşmemizde %80inde diyelim balık yemeye gideriz.
ablam balıkçıya gidelim derse akan sular durur; hiç karşı çıkmaz, kuzu kuzu gider bana ayıklatır balığı, kaprisi bana yapar, masanın altından tekmeler biler!!
bir keresinde annemin balığını ayıklamaktan ağzıma lokma koymamışım, ağzımı konuşmak için bile açmamışım sırf annem huzursuz olmasın memnun olsun diye. ne dedi biliyor musunuz önüne verince didilmiş tertemiz edilmiş ayıklanmış balığı?
-buz gibi olmuş buuuu!!! :((((
demiyor ki bunun balığı tabağında ellenmemiş kalmış ağzına komamış bana ayıklamış, yarım saattir konuşmadı bile. balık soğumuş diyor! yemezmiş soğuk!! nefret edermiş soğuk yemekten!!

anneme verirsen sonsuza kadar alır, daha fazlasını ister onu da alır ve asla yetinmez daha da bekler ve ister. elini verirsen kolunu yüzünü verirsen astarını da ister doymaz utanmadan dahasını ister!! küçük kaprisli bencil bir çocuk gibi de sonra burun kıvırıp şikayet eder dudak büküp surat asıp mızmızlanır!! sende derman kalmamış farkına bile varmaz. yüzüne vurulmasından da hiç hoşlanmaz. ne hakla asabını bozuyorsun olur?

o buz gibi olmuuuuuş diye bebek gibi mızmızlanınca sen;
-"ben daha ağzıma koymadım"
dersen de şaşkınlıklar içinde onu hiç alakadar etmiyor tavırlarıyla ne yapayım der?

bu didişmeler annemin bebek gibi dırdırı mızmızlanması ablacığıma hiç işlemez neredeyse: nasılsa annesine en ufak iyi davranışında tüm iltifat ve onayları kapmaktadır böyle bir durumda neden hulaşsın görmezden gelip asabını bozmaktan korumak yerine ne yapacaktı yani? hatta ablama annemin çocuksu bencilliği ve talepkarlığı komik geliyormuş!!! eğlenceliymiş! bana haksızlık olması umurunda değil farkında değil ki?????
üstelik söylemeyeceksizn de bunu aman söyleyince çok bozulur efendim aynı anası. kusurları ufak hataları çifte standart ya da çelişkili davranışları asla yüzlerine vurulsun istemezler. o zaman hemen çocuk gibi savunmaya geçip zaman içinde biriktirdikleri sana karşı minik kozlarını öne sürmeye başlarlar utanmadan.

------
sadece dışarda değil ablamlarda evde de balık yiyeceksem kuzu kuzu zorlansa da yer annem ama ben ikimiz evdeyken yemek istesem aman ne dramatize etmeler...
sen yeme ben yiyeyim mesela! hayır varlığına kokusuna katlanamıyor balığın!!!

önceden somon ve ton balığına ikna etmiştim: iyi ki azıcık kılçık görmüş şimdi nefret ve kin nöbetleri geçiriyor ve bile isteye eksik olsun diyebiliyor!!
tamam senden eksik olsun peki neden benden de eksik olsun? olsun kimin umurunda? nazlı besinsiz kalmış ya da kalmasın diyen mi var?
kendim yemek için bile eve ton balığı alamazken marketin balık reyonunda hiç olmadığı kadar kibarlaşarak teatral el hareketleriyle balık almayı öneriyor. tamam dersem sen evde gör halini.
hayır dememi bekliyor. böylece doğru beslenmeyi bilen damak zevki gelişmiş gurme bir kadın gibi görüntü verecek ve ben de hayır deyince damak zevki olmayan bilinçsiz anneciği beslensin diye bile düşünmeyen bencil zevksiz bir evlat olarak!!!
tamam deyip alsan akşam burnundan fitil fitil getirip zıkkım edecek zıkkım!!!

------------------
domates ve bakla.....
sadece yemeyi sevmediği balık, bakla gibi şeylerin besin değerinden falan vazgeçmiş değil. artık yiyemediği yediği zaman midesine dokunan şeylerden de vazgeçmiş nefret eder durumda.

geçende domates kavgası ettik mesela.
yazmıştım.

kendinin midesine dokunuyor diye ben de bir daha aslaaaa belki annemin midesine dokunmayacağı bir gün varsa o güne kadar ağzıma koymayacağım!!! o da eksik olsun!!

geçende okulun yemekhanesinde bakla çıkmıştı. aman bir yedim bir yedim arkadaşlarım şaştı kaldı. ne var bu kadar diye. senelerdir yiyemedim ondan. annem neffffffffffffffffffffret ediyor nefret!!! arkadaş diyor ki "e sen kendine göre alır pişirirsiiiiin". ay hiç gelmemişti aklıma!!
aldırmıyor ki, sokturmuyor eve kendime bile.

bir gün canım çekmiş kendime göre alıp kendim pişirmiştim; anneme göre yoğurt ve sarımsakla yemeye mecbursun yoksa gurme polisleri gelir seni hapse atar!!! ben sade pişirdim fasülye gibi yiyeyim diye. tabi görür görmez huylanıp dırdır ediyor beni annesinin hislerine saygısızlıkla suçluyor!!!! bunun yerine vitaminsiz kalıp ömrümün kısalmasını tercih etmeliyim oysa!!! ama ablacığım olsa ye yavrum iyi beslen der!!!! nasıl ki kendime somon ya da ton balığı almaya kalkarsam engelleyememişse bile zıkkım etmek için uğraşıyorsa aynı.
sonra küçük intikamlar için gizli gizli yola koyulur; madem sen benim sevmediğim şeyleri eve sokup bir de utanmadan sıkkımlandın ben de sana sevmediğin şeyleri yaptırtıp mutsuz olmanı sağlayacağım der gibi çocuksu kıskanç ve kindar davranışlarla.

zaten bil ki böyle kendinin sevmediği, beğenmediği durumlarda böyle fobik hastalıklı saçma ve abartılı tepkiler vermiyorsa, senden öyle boktan birşey isteyecektir yaptırmaya çalışacaktır ki burnundan gelecektir.
böyle bir zamanın ardından; yatalak kocasını banyoya taşırken çok zorlandığını ve fıtık olmaktan kortuğuyla ilgili yakınan komşunun kocasını benim taşımamı istedi. yani sen madem balık ve bakla gibi benim nefret ettiğim şeylere saygı duymadan tüketiyorsun bedelini ödeyeceksin!!!!!!!! benim fıtık olmamdan bir korkusu yok bırak ne münasebet elin adamını soyup banyoya sokacak benim el değmemiş kızım desin?????????? ne yani kendi yapıp da kendini mi atacaktı tehlikeye!!!??????
aaa o çok severmiş iyilik!!! bencil değilmiş o!! e sen yap madem?

işte böyle mütemadi psikolojik savaşlar yaşanır bizim evde.

------------------

mesela annem dereotu almak istediğinde ki ben hiç sevmem; bunu söylersem kötülük etmiş oluyorum. çok abartmış saçmalamış oluyorum.
çok besin değeri varmış ama!!!!! ve balığın da var ama sadece ben tüketeyim bile istemiyorsun deyince de ben gene kötüyüm!!!!

annemin sevmediği için tüketmeyeceği ve midesine dokunduğu için tüketemeyeceği şeylerden de ben de bu yaştan tamamen vazgeçmeliyim!!!!!!!! anneme göre böyle. ne olmuş yani. sadece portakal limon konusunda ben kendi tüketemeyeceği halde tüketebilirim ki çok sevmediğimi bildiği için bu konuda böyle davranabiliyor.
ya domates yemeyeyim istiyor artık bir daha!!!!?????? eksik olsunmuş onun besin değeri de!!!

anneme göre ben de kendisi kadar anca hareket edebileyim; merdiven kullanmayayım ve yürüyüş yapmayayım.

ee demez ki şimdiden bu çok beslenmez hareketli kalmazsa ilerde yaşlandığında ne olacak? benden beter olursa ya? öyle bir derdi yok.
annem şikayet etmeyi ve eleştirmeyi sever çözüm aramayı ya da önlem almayı değil.

bu yüzden biriyle konuşur dertleşirken rahaaaaat rahat çoğul konuşabiliyor. biz yiyemeyiz bize dokunuyor biz yürüyemiyoruz....

mesela kendi bedenini fazla hor kullanmaktan, azarlanmayı göze alarak uyarmama rağmen, temizlik falan yapacam diye her yeri ayrı sakat. boyun bel fıtıkları eklem ağrıları, kireçlenme kemik erimesi....

ama asla ağzından sen kendini hor kullanma, sakatlama, iyi beslen hareketli ol da benim kadar olma demedi. aklına gelmiyor ki desin.
ona göre nasılsa olacak. belki biraz daha geç ve ya az olur nerden belli. ama kendisi doktor gibi olduğu için emin. olacaksa olur.



biz defileye gitmiyoruz ---- gezilerde eski kıyafet giyilir - - almaya gerek yok - - gizli aşağılık kompleksi yerleştirme

bizi böyle büyüttü eğer bir yolculuğa çıkılacaksa sebep ziyaret gezi tatil vb olabilir; her zaman en eskimiş en eprimiş giysiler giyilir ki yollarda yıpranıp heder olmasın. BİZ DEFİLEYE GİTMİYORUZ.
yeni kıyafet almaz alamaz sevmez değil aksine epey sever ve alır ama kullanmaya kıyamaz!!
geçende eski fotoğraflara bakası tutmuş; akşam da diyor ki 'niye giymişsin ki bunu eskiymiş?'

işte böyle de ne dediğini ne istediğini düşündüğünü ya da dayattığını hatırlamaz. hatırlatman da hiç ama hiç işine gelmez!! kabul de etmez. paçayı sıyırmak için de kaçamak yolu her zaman vardır. mesela "giymeseydin, başka şey giyseydin, zorlamadım ki ben, sen de o zaman kafana silah mı dayadık?"
senin silaha ihtiyacın mı var o pabuç kadar eleştirel dilin varken?
sıkıysa giy bakalım istediğini. hiç olmazsa gizlice çantadan çıkarıverir. gerçi o zamanlar kendisi hazırlardı çantaları; mesela şöyle aslında kendisi karar veriyor ne giyileceğine neyin yeterli olacağına çantaya koyarken de sana söylüyor seni çok iyi düşünmüşcesine en mantıklısını seçmiş kendine göre.

itiraz et istemem de!!! hıııı. kavga çıkar. sen anne sözünü dinlemeyen mantıksız kötü nankör evlat olursun. diyelim ki geri çekildi o konuda. sonra senden intikam almaz mı burnundan fitil fitil getirmez mi sanıyorsun. ince ince olayın başını bilmeyenler için anlaşılmayacak şekilde laflar sokarak mesela! o illa giyeceğim dediğin kıyafet sana yakışmıyordur kesin.
başka kimse anlamaz zaten bulaşmamaları gerektiğini bilirler. ablam anlar mı hayır anlasa da başını derde sokmamak için yalakalık peşindedir.

annem GİZLİ KÖTÜ. yavaş yavaş yumuşak yumuşak KÜÇÜK KÖTÜLÜKLER yapar. hem de bunlar seni çok iyi tanırım çok iyi düşünürüm ve en mantıklısı bu davranışları adı altında.

hem böyle gezi-yolculuk gibi durumlarda yeni kıyafet giyilmemesi yollarda eskitilmemesi gerektiğini savunur ve uygular hem de sonra gayet hatırlamayarak -----güya hafızası mükemmeldir aslında sadece işine gelen ya da sadece kendi işine gelmeyen şeyleri hatırlar----- neden giymişsin ki bunu ya da neden bunu giymişiz ki eskiymiş der???????????

----

öyle çok da sık seyahate çıkılmazdı ama bize siz kendi çantanızı hazırlayın diyerek kandırır sonra da bu olmaz şu olmaz bu gerekmez bu eskimesin diye kendi düzeltirdi. bundan önce de bizim hazırlayamayacaağımıza inandırırdı. hem de yaparken de ne kadar yorulup usandığıyla ilgili şikayet edip söylenerek!! biz yapalım o zaman, siz yapamazsınız!!!!!

****
şu yaşıma geldim anneme kalsa tamam yaparken yoruluyor ama karar verirken yorulmaz o söyleyecek ben uygulayacağım? ben taşıyacağım!!

mesela yedek iç çamaşırı, çorap ve havluya gerek olmadığı görüşünde inatla. eskiden bir de gizlice bana hazırlattığı çantayı kontrol eder söylenerek müdehale eder ya da bazen gizlice sinsice benim eşyalarımı gereksiz diye düşünerek çıkartırdı!! o kadar da emin ki bana yedek çamaşır gerekmeyecek bu bluz gerekmeyecek takıya gerek yok bu kadar havlu şart değil vb.... sonra gerekirse de kendine bendekilere el koyar!!
çoook kere aldığım 2 vücut havlusunun birini gizlice çıkarıp tek havluya aldığımızda önce kendi kullanıp rahat rahat sonra bir türlü bana vermek bilmediği oldu. kah uyudu kah yere düşürdü; verdiğinde de sırılsıklamdı. o kadar da pişkin ki keşke neden tek havlu koymuşsun ki diye bile sorabilir!!!!
tartışa tartışa 2 ayrı çanta hazırlayalım madem deyince de gene kendine eksik şey alır; benim çantamı karıştırırken eşyalarımı da yerlere saçar.
bir de huyu var bir şeyin yere düşmesinden nefret ettiği ve çok sinirlendiği için tekmelemek!!!
yedek kıyafetlerimi kaç kere pis yerlere düşürüp bir de tekmelemişliği üstüne basmışlığı var.
ya da görüp bencilce el koymuşluğu da.
----------
çook öyle biz defileye gitmiyoruz diye iddia edip ortamlarda ezik ezik kalmamıza sebep oldu!! üstelik sadece kendinin durumunun farkına varıp canı sıkılır!!! bir keresinde bir akşam otelin restoranına inilecek mesela. bizlerde de gündüz ne giydiysek sadece o kıyafetler var sünmüş tişörtlerle eprimiş pantolonlar. herkes takıp takıştırmış düğüne gidermiş gibi tamam abartmışlar biraz ama hoşlarına böyle gidiyorsa ne güzel. ama annem sadece kendi için canı sıkılmıştı!! biz küçükmüşüz. küçüğüz diye anlamayız ve önemli değiliz.
ne bilsinmiş herkes süslenecek kendisi bir bluzla kalakalmış çok canı sıkılmış.

----
sonraları gerek nasılsa çantayı taşıyan benim ben ne istiyorsam o konacak karışamazsın diye çıkarttığım kavgalar gerekse iyi o zaman o oteldeki gibi ezik ve bakımsız kal o zaman diyerek o çok üzülüp utandığı günün lafını sokarak; daha iyi giyinmeye alıştırttım. ama her seferinde tartışmalarla münakaşalar ve eskidefterleri açmalarla.
benim güzel görünmemem kendimi kötü dışlanmış ve ezik hissetmemin bir önemi yok sadece kendi açısından kendine dokunmuşsa anlar ve önemser. ben böyle hissetmiştim şu durumda kalmıştım desem kendimden örnek verdiğim için burun kıvırır. mecburen kendisinin örneklerini iğneleyerek sıralarım. yoksa hala en eskimişlerle gidecek.

yolda eskimesin. ne zaman eskiyecek? kullandırtmaz ki. yeni şeyler almayı sever ama kullanmaya kıyamaz. öyle dolapta senelerce bekletmeyi sever; hatta modası çoktan geçmiştir anca giymeye kıydığı zaman da, garip olur.

ooo hele pahalı şeylere hiç gelmeyelim o konu uzun zira.

almaya aldı diyelim kullanmaya kullandırtmaya kıyamadığı uzun ve sert bir dönemden sonra tamamen unuttuğu da olur. mesela dünürlerle yarışmak için beraber alışverişe çıktığımızda bana pahalı bir deri ceket almıştı. ama 1 kere bile giyemedim sadece mağazada deneyip aynaya bakmışığım var. ne zaman elimi atsam sanki alarmı var gibi yetişip çıkarttırır, her zaman bir bahanesi vardı giyilmemesi için. senelerce bana el sürdürmedi bir bahaneyle. sonra aniden unuttu.
pahalı bir yerine bir şey olur diye giydirmeye kıyamadığı deri ceketimi 'dandik uyduruk ucuz' zannedip yardımcı kadına verivermişti.
o küçük içten pazarlıklı şeytan kimbilir ne zamandır gözüne kestirip zemin hazırlamıştır, orjinal olduğunu markasını görmemiş midir yani? bal gibi bildiği için yalakalık etmiştir. öyle aksi aksi konuşur herşeyi eleştirir ama böyle çalışan kadınlara acıması olduğundan kendini biraz acındırmış biraz da yağlamıştır bilir ki yelkenler hemen iner suya.
bir de unutmuş ki ceketi pahalı diye bana giydirmeye kıyamadığını benim giymediğim dandik bir ceket diye düşünerek vermiş!!
zaten en sevdiği şey önce kazara alınmış pahalı şeylere eskimesin bitmesin diye dokunmaya kıyamamak ardından tamamen unutup seve seve gönül rahatlığıla birine vermek. ama özellikle benim sahip olduğum önemsediğim birşeyse daha da zevkle vermek!!!!!!!

benim kaliteli pahalı diyerek aldığım kozmetikleri parfümleri memnuniyetle verir, ucuz gerçekten önemsiz olanlara kıyamaz.
ha bana aldırmaya da kıyamaz parasına da ben kendi kendime almışsam yani.

yoksa hala anneme göre pahalı şeylerin satıldığı mağazalara "biz giremeyiz biz alamayız..."

ablama kaliteli pahalı lüks şeyleri yakıştırırrr yaraştırır bana olmuyor!!!!
----------
bir gün ev işlerine gelen yardımcı --- ki anneme göre ben yapmalıyım, kendisi hem çalışıp hem 2 çocuk büyütüp hem de neredeyse her zaman tüm ev işlerini kendi yaptığıyla övünür. hiç düşünmez kızlarıma yeterince zaman ayırdım mı ya da kendimi çok yıpratmıştım bari nazlı çok yıpratmasın, niye düşünsün ki nazlı'yı???__ neyse yardımcı kadın annemi yağlamış ballamış kafasını şişirmiş; kıznın hiç benimkiler gibi güzel makyaj malzemeleri yokmuş çok istiyormuş ama alamıyorlarmış. gizli istek yani. annemde çok acımış çok!!! bana gelmiş bir kaçını verelim diyor.
benim de yeni aldığım daha kullanmadığım bir ruj ile allık vardı onu verdim hadi. aman kadın beğenmedi efendim!! bozuldu? max factor muymuş????
annem hemen içerleyip beni sokmaya başladı daha iyisini vereymişim? bana aldırmaya kıyamıyorsun ama!!!! sana kalsa bim'den pazarlan alacam bana anca yaraşır!! ablam kendine ysl dior falan alır ona yavrum yaraşır yakışır der bastıra bastıra bana ortalama birşeyi bile fazla görür!!!! sanki daha iyisi var elimde!!!! aldırmaz ki, kendi yoksa da alırken kafana işlemiştir daha iyisini alamayacağını yakışmayacağını değmeyeceğini kafana işlemiştir alamazsın kolay kolay.
aşağılık kompleksini bana yakışmaz param yetmez çarçur olur adı altında beynine yerleştirmiştir nasıl alasın hemen!!!!
daha iyisi yok ki!! vardır şunlar ne???????? daha yeni aldım hiç ellemedim bile ben onları!!

olur ben çalışıp yorulup kazandığım parayla dior'lar chanel'ler alıp temzilikçi kadına verip pazardan aldıklarımı sürmeye layık göreyim kendimi nasıl?????????

-------------------

zaten gizlice de vermişliği çok. kendi anlamıyor ama kadın çoktan anlamış gözüne kestirmiş ablamın verdiği marka bir ruja konuyor mesela!!!! anneme göre dandik ucuz uyduruk!!
bana sadece dandik ucuz ve uyduruk şeyleri için için layık bulduğu için!!! ablacığıma değil ama kendisine de değil, onlar prenses prenses!!!

bu çelişkileri çifte standartları da fark etmemden hele söylememden hiç hoşlanmaz nankörlük bulur!!! niye yüzüne vurulsun değil mi?
kabul edeyim işte aşağılık olduğumu susup oturup kendimi iyi şeylere layık görmeyeyim ama bunu kimseye söylemeyeyim hele kendini hiç suçlamayayım!!

yani kendi kazandığım parayla bile kendime birşey almaya kıyamayayım kendimi layık göremeyeyim!! tabi bu içimde olsun dışa yansımasın ki kimse kendini kötü tuhaf suçlu falan hissetmesin. ama ablama ve anneme yakıştırayım layık bulayım ama ben layık değilim ortalama bir markanın ürününe bile....

gizli bir özgüvensizlik aşağılık kompleksim olsun: gerek parama kıyamayayım gerek kendime koca götüme ya da sivilce izli çopurtulu suratıma yakıştıramayayım bir şekilde kendime layık görmeyeyim kaliteli şeyleri: ama başkaları layık yakışır yaraşır oooohhh yarasın hatta!! ama bana hep dandik ucuz uyduruk ve boktan olsun!! hatta o kadra aşağılık hissedeyim ki yediğim yemekten dinlediğim şarkıdan da memnun mesut mutlu bahtiyar falan bile olamayayım.
.
bunları düşünmeni yaşamanı açıkça net belirgin cümlelerle söylemez istemez: ufak ufak yerleştirmek sokmak varken neden kendine dönebilecek şekilde belirgin yerleştirme yapsın ki??? zihnine fikirleri ekmek dururken..... kendi hissin kendi düşüncen zannet herşeyi....

bizim evde demokrasi varmış. annem muhakkak bir karar alınmadan önce kızlarına sorarmış. değil mi Nazlı???

sorar tabi, sormaz diyemezsin. zaten annemin istediği de o sadece göstermelik olan. nasıl yasakçı ve baskıcı anne olmamak için emir kipleriyle konuşmak ve yasaklamalar uygulamak yerine bilinçaltına sızarak korkular endişeler garip fikirler ekip seni pasifize etmeye çalışıyor sonra "ben size asla yasak demedim yapmayacaksın yapacaksın türünde konuşmadım değil mi" demeyi biliyorsa.

bize sorar ama kendi istediğini yapar seni dinlemez ki. laf olsun diye soruyor. sormuş olmak için. sormadın denmesin diye. herşey göstermelik bir tiyatro oyunu aslında.
bir zaman anneannemlerden kalan ufak bir mal paylaşılınca elimize toplu bir para geçmişti bir miktar. ama öyle ev araba gibi büyük boyutlu şeyler alınacak kadar değildi.
para gizlenmez bizim evde; kimde ne kadar para olur bilinir, o konuda sakınmaz ama tüm parayı sen kullan da istemez o belli tabi.
güya evde demokrasi varmış ya bize soruyor; işte elimizde şu kadar fazladan para var kızlar ne yapalım?
ablam yazın sıcaklarda kullanmak için klima alalım diyor. ben okulda işimize yarar diye bilgisayar alsak diyorum.
klima çok elektrik yakarmış ödeyemezmişiz. bilgisayar ise bize lazım olmazmış biz iş adamı değilmişiz ki!!!
annem gerçi hala aynı fikirde. 20 sene geçti bunun üzerinden hala klimaya karşı; yazın hem fatura yükselir diye korkar hemde haberlerde duyduğu solunum hastalıklarını bahane ederek kullanmak istemez. ev hamam gibi olur mesela sadece söylenir küfreder hayattan bıkmış geberelim diye konuşur ama klimayı açmak istemez!!!
kendi açmayacak da yani kumandayı kullanamaz ki ama gene de fobisi var teknolojiye karşı. anneme göre televizyon, ocak, buzdolabı, sabit telefon ve fırın yeterli teknoloji herkes için başka şeye gerek yok!!!! herkes için gerek yok. 7 milyar için karar verildi!!!!!!
bilgisayar desen sadece fobik değil düşman da. ve hala bu kadar ihtiyaç duyup kullanmama rağmen hala anneme göre BİZE GEREKMİYOR. kendisi ihtiyaç duymuyor lazım olmuyor diye herkes için durum aynı. çok çok lazımsa okuldaki ortak bilgisayarlardan biri ya da rica minnet bir komşudan istenebilir. komşulara neden gerekiyor? evde erkek olduğu için daha bir üstünler ya? bilmem niye. öğrenci var diye desen biz de öğrenciydik ama bize asla lazım değildi....

neyse güya bize sordu n'apalım diye; sormadın demememiz için yani göstermelik. ne yaptı gitti eski evimize pimapen yaptırdı ve perdeleri değiştirtti! ne kadar gerekli bir harcama ne kadar mantıklı!!!
----

hep bu soruları etrafa göstermelik olsun diye rol kesme. çarşıda pazarda markette de sorar mesela şunu mu alalım bunu mu diye ama verdiğin cevabı asla beğenmez kendi bildiğini okur ama sormuş olunyor işte o zaman demokrasi demek.
sana sorup kendi istediğini yapmasına demokrasi var evde deniyormuç

25.04.2018

polikistik over - beslenme - diyetisyen ___ mütemadiyen diyet - yoga-pilates-hobi kursu ve trendy olmak!

şimdi ben yıllardır aşağı yukarı aynı kiloda kalmak için uğraş veriyorum. sırf ince fit görünmek için değil sağlık için. ve polikistik over'dan muzdarip olduğum için hem cilt doktorumun hem kadın doğum uzmanı doktorumun tavsiyesiyle yediğime içtiğime dikkat ediyorum.

mesela un tuz şeker ve yapay, işlenmiş gıdaları, asitli içecekleri minimuma düşürdüğümden beri ve ilaçlarımı düzenli kullandığım için: kilom çok değişmiyor ve cildim daha iyi.

çikolatayı bile kestim ki çok zor oldu rüyalarıma bile giriyor bazen :))))
ama dikkat ettim çikolata yediğim zaman, ki alsam da bir paketi lüp diye bitirmiyorum, hemen iltihaplı bir minik sivilce bana eşlik ediyor ertesi gün.
çok da sevmeme rağmen sucuk, salam, sosis, jambon ve hatta pastırma bile yiyemiyorum. yediğim zaman hemen bir sivilcem hortluyor.
keza paketli gıdalar; bisküvi, gofret, kraker vb şeyler yediğimde de tepki veriyor cildim.

yani sağlıklı beslenmek zorundayım. ve senelerdir dikkat ediyorum ufak kaçamakların dışında bedelini göze alarak. paket dondurmalar mesele aynı şeylere yok açıyor.
ama ünlüoğlu, kıratlı gibi dondurmada uzmanlaşmış gerçek dondurmacılardan yediğim zaman birşey olmuyor, hatta arada sırada yarım porsiyon tel kadayıf, baklava, kerebiç ya da künefe yersem de olmuyor.
çok az fındık, fıstık, badem yiyebilirim ama az. ceviz de hiç sorun olmuyor.

okulda atıştırmalık olarak muz götürmemişsem, kuru kayısı, kuru erik gibi şeylerden tatlı ihtiyacımı karşılıyorum, gristini gibi kuru ama paketli gıdalarda birşey yapmadı.

demek ki şeker, glikoz ve palmiye yağı gibi ve daha adını bilmediğim paket gıdaların raf sürelerini uzatmak için kullanılan kimyasallar da yaramıyor bana.

mesela tereyağında pişirilmiş 2 yumurta yiyebiliyorum, zeytin yağı da dokunmuyor; annem zaten fazla yağ kullanamıyor yıllardır midesi ve tansiyonundan dolayı; bu bana da yaradı.

bir tek kahveden vazgeçemedim.

****hiç diyetisyene gitmedim sadece kendi doktorlarımın tavsiyelerini dinledim.
spora ne kadar heveslensem de hiç benlik değil, hep boşa para ödedim. meditasyon yoga ise bu kafayla mümkün olmuyor.

gerçi sakin bir an bulduğumda kulağıma kulaklık takıp sevdiğim bir şarkıyı dinleyerek sakinleşmeye çalışarak hayal kurduğum bir kendi meditasyon ritüelim var. ama her zaman işe yaramıyor.

merdiven inip çıkmanın yürüyüşün çok yararı oluyor hem kafa boşaltmak hem formda kalmak hem eklem sağlığı açısından. keşke yüzebilsem de ama yüzme bilmiyorum.

---------***********
tüm bunları iş arkadaşlarım (ki başka kalmadı arkadaş) bilse de, fark da etseler gene de ben diyetisyen diyetisyen gezen Tülin kadar bilinçli, modern, trendy bir insan olarak görülmüyorum çevremde!!
Tülinciğim, her okul mevsiminde diyettedir, sürekli konuştuğu diyet bilgileridir ki onları da diyetisyeninden alıp bize kendininmiş gibi satıyor. ama her yaz yıl içinde verdiği o 15 kiloyu geri almış olarak başlıyor sömestre, ve gene diyetisyen ve sağlıklı beslenmeyle ilgili bilgiçlik taslamaları başlıyor.
sürekli 'paylaşıyor' 'bilgilerini'....
sürekli diyetteyim dediği, sağlıklı beslenmeyle ilgili konuştuğu için; bitki çaylarının yararlar, 3 beyazı kestim, yağ kullanmıyorum, abur cubur, kızartma yok gibi aralıksız sadece bunlardan bahsettiği için çok bilinçli çok akıllı çok aklı başında bulunuyor!!!!
**diyetisyene gidecek kadar bilinçli!!!!! hatta acaba psikolojik kilo mu alıyor diye psikoloğa bile gitmiş ne kadar da bilinçli ve modern bir insan yahu!!!!!!!!!!
** hatta spora gidiyor'!!!!!!!!!!! vaaaaauuuuhhhhhhhhhhhvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvv
yogaya ve pilatese gidiyormuş!!!!
⃟⃟   Doktoru demiş ki kendine hobi bul!!!! sürekli yeni hobiler icat ediyor tabi bir süreliğine. kah fotoğraf sanatçısı oluyor kah takı artisti!!!!! kah blogger insta-blogger!!! hah INFLUENCER  ⃣
of aşmış aşmış!!! influencermış o!!!!!!!!!!

çok havalı kadın valla çok!!! ne kadar bilinçli.

ee eylülde gelecek gene duba gibi!!!

---------------
ama ben değilim!!!!!! son 10 küsür yıldır rutinim oldu bu anlattığım beslenme şeklim zorda olsa bizim evde. mütemadiyen diyetteyim. spora hobi kurslarına da gitmişliğim var.
 üstelik psikologa gitmişliğim anti depresanları yutmuşluğum da çok!!! ama ben o kadar modern o kadar bilinçli o kadar trendy o kadar havalı değilim arkadaşların gözünde.
benden örnek almak yerine sürekli övündüğü için Tülin'i örnek alıyorlar canım!

sonra da bana valla her zaman aynı kilodasın diyebiliyorlar. çünkü hemen hemen hepsi -genetik şanslılar hariç- yaz tatilinde patates gibi olmuş geliyorlar sömestre..

----
her ne kadar annem merdivenden inmeme karşı olsa da -çünkü garip fantastik dünyasındaki senaryoda bir komşu beni evine çekip ırzıma geçecek?????? bu yüzden pencereden dışarı bakmak suretiyle binadan ırzıma geçilmemiş olarak çıktığımı görerek rahatlıyor. gerçi bazen yanlış pencereden bakıp bir başkasını ben zannederek telefon edip 'o kim nazlı konuştuğun' diye sorguya çekip bir türlü gördüğü kişinin ben olmadığıma inanamıyor!! kimseyle konuşmayayım yani!! sonra da asosyalsin kimseyle konuşmuyorsun diye eleştirir!!!
tabi kendisi merdivenden inemediği için annemin; yılların yorgunluğu eklem ağrıları merdiven kullanmayı unutmuş olmak vb sebeplerle; benim de inemeyeceğime kanaat getirmiş!!
anneme göre senkronize yiyememeli, yapamamalıyız!! o fantastik dünyada aynı yaştayız çünkü?
bana yavaş in, tek tek in diye tutturmuşluğu da var. sanki çocuk yaşlı ya da hastayım da inemiyorum her basamağı bir bir inip durup dinleneceğim? apartmanın girişinde 5-6 basamak var onda bile kendisi zorlanıyor inip çıkarken; demek ki ben de zorlanmalıyım!!
benim yiyebildiğime yapabildiğime memnun olup kendinden genç olduğumu da garip bir şekilde hatırlamaz.
çünkü o fantastik evreninde ben yaşlı emekli kocası, ikiz kız kardeşi falan gibi görevlere de sahibim sanki!!
----
merdivenden indiğimi gören komşular da büyük şok yaşar ve üzüntü-şaşkınlık ve isyanla haykırırlar; "asansör mü bozuk_????????" 1. 2. kattakiler bile.
aa asansör dururken neden merdivenden iniyor?????? hiçbir anlam veremiyorlar. ya bozuktur ya asansörden korkuyorumdur başka ne olabilir ki?? ne yani durduk yere mi inecem????? doktor ya da diyetisyen ya da spor hocam mı söyledi? bir şekilde mecbur olmak kalmak gerek çünkü.
başka türlü bir manası yok ki. birisi de diyor ki kilolu değilsin ki?
tabi onlar makineler çağına alışmış, teknoloji seven, modern ve elit insanlar neden asansöre binmek yerine merdiven kullansınlar ki????????

---
benim gördüğüm insanlarda dibe vurmadan birşey yapılmaz; önlem alınmaz. sorsan da kendileri dünyanın en bilinçli en akıllı eğitimli mantıklı çağdaş insanlarıdır. ama kafaya göre hala önce bir şişmanlayıp küp gibi olup sağlığını bozacak bi dibe vuracaksın sonra doktorları diyetisyenleri gezeceksin veeeee ne demek kendi kendine yürüyüş yapmak merdiven inmek????????? spor salonuna gideceksin!!! lütfen biraz bilinçli biraz elit biraz çağdaş ol NAzlı????aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa


domates--- biz yürüyemiyoruz biz merdiven çıkamıyoruz biz yiyemiyoruz __ önlem almak -

geçende iş çıkışı bir de markete alışverişe gittik. saatlerce sebze-meyve reyonunda dolanırken ben de kendime biraz domates aldım çok güzel görünüyordu.
kasaya gelince annem domatesi fark etti ve dellendi!!!
nasıl bir hayal kırıklığı anlatamam.
hain alçak nazlı!!!!!
torbayı alıp bir sinirle kenara koydu söyleniyor bir de ben yiyemiyorum da hala öğrenemedi de diye. yani kasa civarındaki insanlara ve kasiyere rol kesiyor ne kadar hassas ve duyarlı bir insan ne kadar da sağlığı bozulmuş ama kızı hala farkında değil. o kadar kör o kadar bencil ki annesinin domates yiyemediğini bilmiyor hala domates alıyor utanmadan vicdansız!!!

alıp geri koyuyorum o bir hışım kasadan geçmesin diye korkuyla alıp uzağa fırlatıyor!! nasıl bir kin nasıl bir nefret!!!

bundan sonra assssssssssssssssssssssssssslaallllllllllllllllllllllllllaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa domates yemeyeceğim!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! çünkü anneme dokunuyor. ne var ben de besinsiz kalsam? ben de şimdiden vitaminsiz kalsam ne var yani? kimin umurunda?????? çok sağlıklı olmam uzuuuuun yaşamam sanki de çok önemli!!!!

ben aldım onu ben diyorum. bir sinir bana dönüp hain mişim de vatana ihanet etmişim gibi dönüp bana isyan içinde haykırıyor;
 ben yiyemiyorum yiyemiyorum!!!!!!!!!!!!!!!!!

kasiyere dönüp biz domates yiyemiyoruz hala alıyor diyor şikayet ediyor beni. keşke dönüp herkes bir tükürse suratıma değil mi????

e ben yiyebiliyorum ben yiyeceğim?!!!!
 ben yiyemiyorum yiyemiyorum!!
biliyorum ben de mi bir daha asla yemeyeyim? vitaminsiz mi kalayım????????


e sen bana annesini tanımayan önemsemeyen evlat rolü çekersen ben de sana kızı beslensin sağlıklı olsun istemeyen anne muamelesi yaparım. açıktan böyle bir şey istemez elbette.
ama mesela asla düşünmez asla söylemez şöyle;
ben yiyemiyorum mideme dokunuyor ama sen ye, sen vitamin al, iyi beslen, benden daha sağlıklı ol.

asla demez. hiç demedi. anca kendini düşünür.


kendisi yemeyi sevmiyor ya da midesine dokunuyor diye yemediği şeyleri artık bende tüketmeyeceğim o besinler de eksik olsun ne var sanki daha az vitamin alsam ne olacak????????

mesela sen benden daha iyi bak sağlığına daha çok dikkat et çok hor kullanıp kendini hırpalama yorma sakatlama bir yerlerini benden daha çok hareket et daha iyi beslen benden daha sağlıklı ol demedi şimdiye kadar. sadece kendiyle kıyaslıyor sanki ben yaşlı emekli kocasıymışım gibi davranıyor.
senelerdir böyle yani bu.
daha 30lu yaşlarımdan 60lı yaşlarındaki biri gibi yaşamamı bekliyor; daha az şey yiyebilen, daha az hareket edebilen. demiyor ki şimdiden iyi bedin almaz hareketsiz kalırsa benim yaşıma gelince ne olur? benden beter olur? hiç böyle bir fikri zikri yok. oysa kendine sorsan dünyanın en ileri görüşlü en öngörülü kişisi!

kendi ne kadar uyarsak da azarlanma pahasına manyaklar gidi kendini yerlere ata ata temizlik yapıp sakatlamadığı yerini bırakmadı. boyun fıtığı bel fıtığı kulunç ağrıları kemik erimesi kireçlenme.

sen önlem al da benim gibi olma dediğini hiç duymadım.

aksine kendisi yürüyemiyor diye yürümememi kendisi merdiven inemiyor diye merdiven inmememi ve kendisi yiyemiyor ya da sevmiyor diye bazı değerli besinleri bir daha asla tüketmememi bekliyor ve istiyor.
bedeli umurunda değil. ama annem yiyemediği halde domates alıp yemek istemem büyük suç hainlik vicdansızlık duyarsızlık ve bencillik!

ee ben de çikolata yiyemiyorum ama önümde kıtır kıtır bir tablet çikolatayı inadıma gibi yedin!!!


bir de ben --hem de madem kendisi rol kesmeye bayılıyor ben de senden iyi keser seni utandırırım- sen yiyemiyorsun da ben yiyebiliyorken yiyeyim de iyi beslenip sağlıklı olayım değil mi anneciğim deyince bir bozuluyor ki; kasiyer torbayı geri verirken zıkkım olsun der gibi bir ifadeyle alıyor tabi tabi diyerek hemde!!

içinden değil de sanki bilinçaltından: ben de sana zıkkım etmezsen boğazına dizmezsem diyor gibi.

kıza da en şeker en yaşlı masum insan havalarına bürünen rolü keserek; unuttuğunu çünkü yıllardır domates yiyemediğini, midesinin çok hassas olduğunu, ülser ve reflü geçmişini, domatesi çok sevmesine rağmen yediği zaman dokunduğunu ve çok üzüldüğünü söylüyor.

annemin fantastik hayalinde kız diyecek ki bana dönüp 'teyze sen de yeme bari domates bak annen üzülüyormuş yazık üzme kadını' (abla dediler mi bana canı sıkılıp o kaç yaşında biliyor musunuz ne ablası demişliği var!! bu yüzden bana teyze deyin!!).

yani ben annem yiyemiyor diye o sebze ve meyveleri ve diğer bir takım yiyecek maddelerini henüz neredeyse yarı yaşlarındayken bir daha asla tüketmesem,
kendisi inemiyor merdiven diye bir daha asla merdiven kullanmasam,
kendisi fazla uzun yürüyemiyor diye ben de çok az yürüsem memnun olacak mı? yooo. asla memnun olmaz ki benden.
demeyecek sen benden daha iyi beslen daha aktif ol hareketli kal benden daha sağlıklı ol daha uzun yaşa.

ona göre nasılsa kalıtsal olarak bazı belalarım olacak ne gerek var uğraşmaya!! belki olmayacak ne belli? ya da olacaksa daha geç ve daha hafif olmasını belki sağlayabilirim?????

ama tabi beni kim umursuyor ki??????????


---------

zaten biriyle konuşurken de sanki ben yaşlı kızkardeşi ya da kocasıymışım gibi çoğul konuşarak anlatır yapamadıklarını ya da rahatsızlıklarını.
biz yürüyemiyoruz
biz merdiven çıkamıyoruz
biz yiyemiyoruz

ben yürüyebiliyorum çıkabiliyorum yiyebiliyorum dersem de yaşımdan dem vurup ince ince sokuyor ama 20lerimdeki gibi değil değil mi?????????? ee değilse birden 60larıma mı fırlayayım yani?

--------------------------


işte sürekli eleştirdikleri şikayet ettiği şeylere bir çözüm aramadığı gibi önlem almayı da bilmiyor. ama hastalanırsam da şimdiden hastasın yaşlanınca ne olacak diye şikayet edebiliyor!?

bokun layığı ossuruk

zırrrr
aloo?
alo nazlıııı!!!!! süleyman evlenmiş!!!!!! (bağıra çağıra haykırıyor adeta)
kim?
süleyman süleymaaaaaaannnnnnn!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
???
komşunun oğlu süleyman yaa!!!!!!!! (ayyy nasıl unututum vatan haini nazlı, şunu bir sallandırsalar mahallede bir erkeği nasıl unutursun diye ders olsa karılara!!!!)
eeee?
evlenmiş evlenmiiiişş!!!! (sanki ölmüş??!!! öyle bir kahroluşla söylüyor)
iyi Allah mesud etsin!!

tabi annemin beklediği cevap bu değil, hıçkırıklara boğularak acımdan kendimi duvarlara çarpayım hatta intihar etmek için pencereye koşayım tam atlayacakken arkadaşlarım beni kurtarsın ve ağlamaktan haykırmaktan baygınlık geçirip hastanelere düşeyim????????????

senelerdir görmediğim bir komşumuzun senelerdir görmediğim oğlu.

tabi annem hala umut ediyordu belki evleniriz diye. en az 4 yıldır hiç karşılaşmadık ve zaten aynı sitede oturmanın dışında bir bağımız da yoktu. ama annemin hayal dünyasında bana ideal bir koca!!!
zaten o fantastik dünyada hiç kimseyle görüşmeden, tanışmadan, konuşmadan, zaman ayırmadan evlenilebiliyor; zaten o fantastik dünyasında da annemin evlensen de hayatımda tek değişen şey gece de cinsel hizmet vermem!!! gündüz anneciğimi kaynanamı ve toplumu memnun etmek için yırtınacağım; kah temizlik kah yemek ve ev işi kah konuşmalarla. sonra akşam kaynanam ile annem müsade edip giderlerse de kocama hizmet vereceğim. benim sevgiye ilgiye dostluğa mutluluğa falan neden ihtiyacım olsun ki?????????


bokun layığı ossuruk.

annemin gözde lafı.

çok üzülmüş süleyman evlenmiş diye. anneme göre tam bana göreydi. kısa şişman sürekli terleyen huysuz ve sivilceli. tam benlik tam benim gibi. neden daha iyisine layık olayım ki değil mi? kendileri gibi üstün ırktan kraliçeler sultanlar soyundan şehirli bir aristokrat asilzade değilim ki ben??????

annem elleri çok ufak olduğundan kendini şehir kökenli asil bir kişi olarak görüyor. benim ellerimse daha büyükmüş, kendinden daha uzun olduğumu hesaba katmıyor da bana köy çiftçi kökenli babama çektiğimi söylüyor.
yaa kendisi bir prenses ben ise köle soylu???????????

ha ben biraz kendimi beğensem övünsem bana kendini dev aynasında görme der. kendisi her zaman kendini dev aynasında görüyor ya.
kiminle konu açılsa çocuk ya da bebekle ilgili bizler 40 yaşlarına varmış da olsak hemen ortak konu diye düşünüp konuşmalara dalabiliyor.
sanki eskiden bizi utandırmayı çok düşünürmüş gibi hala çocukluk saçmalıklarımızı hastalıklarımızı anlatmaktan memnun oluyor.
birinini yeni bebeği olmuş da bilmem kaç aylık olmuş yemek yemiyormuş hiç.

annem hemen fırsat buldu nazlı'nın açığı!! nazlı da yemezdi!! şimdi de yemiyor gerçi! daha önceden çok güzel yiyordu halbuki.

bekliyor ki beni yuhalasınlar ye ye 200 kilo ol kimin umrunda falan desinler.
sanki ben kiloluyken benden çok daha memnunmuş gibi konuşmaz mı bir de! her halimde her yaptığımda eleştirecek beğenmeyeceği şeyleri arar bulur ve yapıştırır: ağzından bal damlar ya hep. o zamanlar da büyük zevkle götümün büyüklüğünden de vururdu. sanki kendinde Çağla Şıkel kalçası var!!!! kendinini büyük ve yere de daha yakın değilmiş gibi bir havalarda. esas mesele senin yumuşak karnını yakalamış olması. hemen en çok neye üzülüyorsun fark eder ve seni oradan vurur. kiloluyken götten sivilceliyken sivilceden! bir ara saçım çok dökülüyordu oradan....
tabi öyle dobra patavatsız kaba despot havalarla değil: ince ince laf sokarak; küçük sesle kibarlık taslayarak laf aralarına sıkıştırarak başkalarını örnek vererek başkalarını aşırı derecede överek....
-
beni doğuran yediren içiren giydiren kendi ama kilomdan görünümümden hiç sorumlu değil kendine göre. herşeye karışan karar veren yaptırtan kendi ama sonra burun kıvırıp sorumluluk almaz.
***kısa boylu kalmışım: sen kısa babam kısa tüm sülale kısa-orta boylu basketçi mi çıkacaktı bu gen haritasından????? madem öyle daha uzun olayım diye ne yaptın? HİÇ. spora yüzmeye gideyim dedim götümüze bakarlar diye sapıkça senaryolar kurup hem göndermedi hem aylarca sapıklık hikayelerini dinlemek zorunda kaldık. balık yiyelim desen kılçıktan öyle bir nefret ediyor o kadar fobisi var ki kendi yemesin mesela hayır zıkkım ederek yemeyi ve yedirmeyi tercih ediyor. bir de her seferinde markette etrafa rol kesiyor balık alma konusunda!!

---------
bebeği olan komşu yemiyor deyince harika çağrışımları oldu.
ablam daha iştahlıymış bebekken ama ben bir türlü yemek istemezmişim!
hiç davranışlarına bozulmuş olma olasılığımı düşünmüyor tabi! bebek olunca hiç bir şey anlamayan ahmak bir yaratık zannediyorlar. kimbilir aksi aksi azarlayarak veriyordun zıkkım eder gibi?

yok canım sen de nazlı? mı diyeceksiniz?
hatırlamıyorum şükür bebekliğimi ama mesela ilkokul zamanlarımdan hatırladıklarım var sürekli bana çatarak rahatlardı; güya belli etmemeye çalışırdı ama o kadar da iyi bir aktris değil. ablama anneanneme kahvaltı koyuşu başka bana gelince başkaydı, bıkmış usanmış gibi havalarda.

* yani yasakçı baskıcı kötü anne imajı oluşmasın diye dobra patavatsız kaba despot havalarda değil, emir kipi kullanmaz yasak demez ama o yumuşak alçak ses tonlarının altında sana ince ince sokar durur; hep en dokunacak şeyleri bulur zevkle sokar!

kimbilir bebekken nasıl davranıyordun da yemiyordu bebek nazlı, zaten bir de iştahsızsa. istenmediğini sevilmediğini beklenmediğini hissediyordu zahir.
babaannemi anlatırken diyor ki çok huysuzmuş, kötü kalpli, kıskançmış, herşeye herkese kötülükle yaklaşırmış. sürekli eleştirir, burun kıvırır, kavga çıkarırmış, annemi ağlatıncaya kadar uğraşırmış.
bir yere beraber gideceklerse de sürekli yol boyunca söylenirmiş, yolda sokakta milletin yanında hem annemi hem herkesi aklına gelen herşeyi eleştirirmiş.
çok kötümsermiş, ağzından iyi laf çıkmazmış.
herkesi özellikle de gelinlerinin terslemekten büyük zevk alırmış. çatacak yer bahane ararmış.
yolda sokakta sürekli konuşurken el kol hareketleri de yaparmış, kendi hakkında bile konuşuyor olmasa da annemi bu halleri çok utandırırmış çünkü herkes deli diye bakarmış.
bazen kendi kendine konuşuyor sanırlamış.
bir yere gittiklerinde de sürekli kapris yaparmış, herşeyden şikayet eder, beğenmez, memnun olmaz, sürekli mızmızlanırmış, azarlı konuşurmuş.
annem ne kadar memnun olsun diye uğraşsa babaannem o kadar memnun olmaz kusur ararmış.
annemin moralini bozarmış hep.
bana  bayağı tanıdık geldi.

adın nazlı nedense ama kimseye naz yapabildiğim yok

yüzünde zafer kazanmış gibi bir ifadeyle, memnuniyetle geliyor; nazlı'nın açığını buldum havaları. ben hep diyormuşum ya senin peçetelerin çamaşırı parçalanıp kirletiyor diye ya.
(muhakkak pantolon ve ya ceket ceplerinde peçete unutup kirliye kaldırır, ben ne bileyim her seferinde tek tek kontrol mü edecğim.)
eee. işte sen de bu mendili yıkamışsın!!! neyse ki parçalanmamış!!

senelerdir renkli çamaşırları yıkarken çamaşırların renkleri birbirine karışmasın diye üretilmiş, çamaşır makinasının içindeki suya akan renkleri-boyaları çeken mendillerden kullanıyorum. tabi 10 seneden fazladır hiç çamaşır yıkamadığı için bilemiyor! son yıllarda makinanın kapatma düğmesini yapamadığını söyleyip tamamen vazgeçti tamamen elini çekti. ama ha bire rahat rahat kirli çamaşır çıkarıyor, nasılsa makinaya atan çıkaran asan kendisi değil. eskiden kuruduğu zaman toplardı artık onu da yapmıyor. ütü desen asla!! hatta bana komşuların ütüsünü yıkmaya bile çalışıyor.
hadi yaşlandın diye yapmadın bari bunu düşün de ona göre davran. nerdeee...
bilmem ne ceketim nerde nazlı? niye yıkamamışsın nazlı? ütülememişsin!!

adın nazlı nedense ama kimseye naz yapabildiğim yok yani. naz yapsam da çeken olmaz anca tersleyerek!! tabi istenerek meydana getirilen bir aşk çocuğu olmadığım, babamın beni hiç istemediği anneminse sırf erkek olur da evliliğim kurtulur umuduyla doğurduğu bir insan olduğum için aile içinde nazmın geçmesi gerekmediği düşünülüyor içten içe!!! tezatlık gıcıklık olsun diye adım nazlı konmuş!

nerden bilsinmiş öyle mendili??????? son 3-4 yıldır belki daha fazladır her gördüğünde şaşkınlıkla benzer şeyler soruyor ve her seferinde ilk defa duyduğunu iddia ediyor!!

nasıl belki yüz kere duymasına rağmen eyelinerın artık eskilerde olduğu gibi anca soyularak çıkarılmadığını aklında tutamıyorlarsa. ne zaman beraber bir kozmetik mağazasına gitsek makyajla ilgili çoook eskilerden kalma bilgilerini satmaya çalışır, ardından da eyelinerdan şikayet eder. sora şaşkınlık içinde bana gelip makyaj temizleme suyu varmış nazlı eyeliner kolay çıkıyormuş artık der!!

tabi nazlı nereden bilecek ki.....
annesi ve ablası gibi bir güzellik kraliçesi bir zeka küpü prenses falan değil ki

24.04.2018

~şahane anılar --- ateşe atmalar -- çok mantıksız çok aklı havada çok merhametsiz bir insanım hiç annem gibi değilim.

işte her hatıram olumsuz ya birini daha hatırladım.
bu 12-13 sene öncesinden.
henüz taşınmamıştık şu an oturduğumuz siteye başka bir sitedeydik.
o zamanlar tezimi hazırlıyor bir yandan da kpss'ye çalışıyordum falan. evdeydim yani.

bir gün apartmandaki komşularımızdan biri- annemin biraz sohbet ettiği, o zamanlar otuzlarının sonlarında, iki çocuklu, evli bir hanım-- bir akşam vakti ağlayarak kapımıza geldi.
annem nasihatler verir bilirkişilik eder, yardımsever görünür diye anneme sığınmak için.
kocası dövmüş. teselli ettik su falan verdik. diyor ki siz konuşur akıl verirseniz yapmaz bir daha.

bunca zaman akıl ver yardımsever görün bilmişlik tasla ama yardıma gerçekten ihtiyacı olduğu zaman ne yaptı; sorumluluğu bana yıktı.
kadını teselli ederken dönmüş bana diyor ki; gidip konuşacakmışım adamla!!

daha yeni kavga etmişler, bilmem kaç yıllık karısını dövmüş ve ben sıcağı sıcağına sinirli bir herifle konuşmaya gideceğim!!!
*****
ki o zamana kadar konuşmuşluğum hiç yok. ve zaten erkeklerle ezelden beridir sınırlı konuşmalarım olsun diye yırtınmış bir insan kendisi. eniştemle bile fazla konuşursam gizli gizli kaş çatar, bakış atar, laf sokar!!! hatta teyzemin kocası ve kuzenlerle bile. komşular, komşuların çocukları ve okul arkadaşlarımla bile!!
bir gün o sitede otururken, aynı okulda okuduğumuz bir komşumuzun da oğlu olan bir çocukla ayak üstü sohbet ediyorduk; pencereden görüp izlemiş ve hareketlerimi hiç beğenmemiş!!!! günlerce defalarca beni sorguladı. bir de konu kapanmış gibi yapıp ara verip aniden boş anımı yakalamaya çalışarak sorguladı. ne konuşmuşuz o kadar!! kızımın arkadaşı var, hatırlayaı hal hatır soranı var aklı başında bir komşu çocuğu belki bir şeyler olur da evlenirler ilerde falan diye düşüneceğine neden o kadar uzun konuştuğumuzu neler konuştuğumuzu sorguluyor. bir de baskıcı engelleyici tutucu anne olmadığını iddia eder!!!
bütün detayları bilmek istiyor hemde!! kolumu şöyle yapmışım ne demişim o zaman??? saçımı arkaya atmışım ne olmuş o zaman????????? ona göre bir erkekle konuşulur elbette ama konular ve zaman sınırlı olmalıdır. okul arkadaşıysa okul ve dersler iş arkadaşıysa iş konuşulur başka şeye gerek yoktur!!! yüzeysel ve sınırlı ve tabi ki o sırada ciddi olunmalıdır yanlış anlaşılır çünkü!!

en büyük korkusu yanlış anlaşılması kızlarının. anaları boşanmış ya kızlarının orospu olduğu düşünülebilir her an!!! ya da birisi göz koyar korkusu var!! yanlış anlamalar göz koymalar olacağına en iyisi çok sınırlı muhatap olmak.... mesele bu yüzden hem kilomdan hem sivilcelerimden şikayet edip bana laf sokar dururdu ama bir yandan da çok memnundu: erkekler beni beğenmez dikkat çekmem yaklaşmazlar diye. bu yüzden belki sivilceler için doktora gitmemi istemiyordu için için. sivilcelerim geçecek güzelleşecem ya erkekler beni beğenir de yanaşırsa!!! kilo vermemi istememesi de bundandır. tabi bunlar söylenen şeyler değil belli edilen şeyler. ben rejim yaparken inadıma pasta börek yapar masaları doldururdu!!! ha işine gelmediği anda da ince ince iğneler: arkadaş buluşması mı var mesela hemen işlemeye başalar= sivilcen çıkmış en vurucu cümle biliyor zayıf noktam olduğunu.
olmadı götün büyük saçın olmamış. yani gideceksen de moralin özgüvenin bozuk git ki böylece hem eğlenememiş keyif alamamış olursun hem de kimseyi yanına yaklaştırmmaış. olur ya aşık olur başına iş açılır. onun yerine sevmediği birisiyle evlendirir ömür boyu keyifsizliği mutsuzluğu garantileriz!!!
ha böyle olur: sonra da sana arkadaşın yok beğenen yok der. kendine herkes aşıkmışlarla övünür!!! yalnız kalacaksın diye korkuyormuş!!! senin hiç alakan yok mu yalnız kalmamla!!!! hayır!!!? asla alakası olmadığını zerre sebep olmadığını düşünür.
kısır döngü.
----
*****

ha ahkam kesmeyi akıl vermeyi yardımsever görünmeyi bilir ama iş başına düşünce korkup bana yıkar.
daha önce sohbetimin olmadığı, daha taze karısını dövmüş sinirli bir adamla gidip konuşabilirim ama 10 yıllık sınıf arkadaşımla konuşmamalıyım????????? o sıralar eski bir okul arkadaşımla konuşmuştum sosyal medya yeniydi: ay ne kadar endişelendi ne kadar bozuldu!!! sevinsene işte, belki tutturacak da ilerde evlenecekler!!!? sen demiyor muydun yalnız kalırsın diye korkuyorum diye??? arkadaşlarımla kopmalar yaşıyorduk o sıra herkes savruluyordu biryerlere.... hem kimseyle iletişimim görüşmem olmasın hem yalnız kalmayayım hem güzel görünmeyeyim özgüvenim olmasın kimse beni kadın yerine koymasın hem arkadaşın yok diye eleştir bilmemkimleri öeveöve bitireme...
SÜREKLİ ÇELİŞKİ SÜREKLİ ÇİFTE STANDART.
kimseyle görüşmez zaman ayırmazsan nasıl arkadaş olasın nasıl evlenecek birisi olsun????
bu aynı sürekli tıkınıp manyaklar gibi ama hiç kilo almamayı istemeye benziyor. ya da kılını kıpırdatmadan model kadar ince zarif olmak istemeye; spor yapmadan atletik olmak istemeye.


*****

yaşlı bir bilge olarak, dünyanın en mantıklı en tecrubeli bilirkişisi olarak ona buna akıl verirken iyi ama işleri düşünce kuyruğunu kıstırıp korkup beladan kaçma için bana yıkar yükü. pis işleri de bana yıkmaya bayılır mesela ama iyiliği kendi etmiş kendi düşünmüş olacak!!! birilerine acır ama pis ve zor işler varsa kendini yormak istemez bana yaptırmak ister!!!

daha yarım saat olmamış karısını döveli, gidip öfkeli bir adamla konuşacağım senin gibi bir bilge değil de benim gibi aklı beş karış havada mantıksız ve yeteri kadar zeki olmayan ben!!!!

ha ama iyiliği o etmiş olacak ha!!

biraz zaman geçsin de diyorum, ısrarcı şimdi diyor şimdi git kadını görmüyor musun?

ay annem ne kadar iyi bir insan!!! dayak yemiş bir kadıncağıza ne kadar da acıdı üzüldü!! oysa ben ne kadar kötü kalpli kör bir insanım hiç anlamadım hiç acımadım hiç üzülmedim!!! madem acıdım üzüldüm o zaman gidip kocasıyla konuşayım!!!

belki adam cinnet getiriyor! belki hala sinirli evde tabak çanak kırıyor duvar yumrukluyor??? hazır eli değmişken bir de beni mi dövsün??????? hıncını benden mi çıkarsın?

annem çok mantıklıdır da!! herşeyden endişe ve şüphe duyar en saçma şeyden bile ama bak benden belki 15 yaş büyük benden iri ve sinirli olan bir komşuya gidip hesap soracam!! beni dövebileceğinden endişe duymuyor. ne kadar iyi kalpli ve mantıklı yaaaa!!!! asla onun gibi olamam!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

kadın göz yaşı dökerken iç çekerken böyle söylenmiyor işte, söyleyemiyorum diye de fırsat biliyor bunu kadına rol kesiyor. bak ben seni ne kadar iyi anlıyorum ne kadar destek oluyorum ne kadar iyi bir insanım ama bak kızım Nazlı hiç bana çekmemiş, onun umrunda değil!! rollerinde.

demiyor ki yöneticiye ya da yaşlı başlı komşulardan birine söyle beraber gidin falan. hiç önlem almaya gerek yok. yani gitsem adama o da hıncını benden alsa mesela gebertse hiç benim yüzümden oldu diye düşünmez!! gitmeyeydi kafasına silah mı dayadık!! der. ne bileyim.

ne güzel değil mi ben feda ediliyorum.
yani karısını döven neden komşu kızını dövmesin? karısını döven eminim sövüyordur da bağırıyordur da. e bana mı bağırsın sövsün?
ne yani yaşlı başlı anama mı bağırsın küfretsin: o çok onurlu gururlu şerefine namusuna düşkün bir insan!!!
e ben????????????????????? bana söverse bağırırsa gururuma dokunmaz üzücü ve kırıcı olmaz. ben de ne gezer anam kadar gurur onur şeref namus??????????

---------

hadiiiiii diyor bir de kadına daha çok teselli vermek için rol keserken.
hadi diyor git konuş nazlı aaaaaa!!!!! olmaz böyle şey!!

sen git konuş! koskoca abim yaşında adama bilgiçlik mi taslayacağım ne diyeceğimi bilmem ben!!
ayıpla olmaz böyle şey de!!
diyemem ben!! sen git de.

bozuluyor efem annem!!! ona göre ben ne kadar vicdansızım!!!

ya sen değil misin öğleden sonra dershaneye giderken bile endişelenen benim için? etrafa bakınma oyalanma dersten sonra hemen dön kimseyle fazla muhatap olma diye tembihleyen endişelendiğin için!!??????? neredeyse benimle elimden tutup geleceksin de kantinde falan beni bekleyeceksin!!! dershaneye bile giderken çok tehlike altındayım, her an her yerde başıma bir şey gelebilir! tabi bundan kastı kolumun kafamın kırılması değil; yani kızlığı bozulmasın da ne olursa olsun!! ama karısını yeni dövmüş sinirli bir adamla konuşmam gerekirse hiç tehlike altında değilim endişeye mahal yok!!

görmüyor musun kızcağızı teselli ediyorum ben!!

ah canım çok meşgul ondan gitmiyor!!

ben teselli ederim sen git konuş madem!

yemiyor tabi!! niye tehlikeye atsın kendini!!! ahkam keserken yaşlı bilge havalarında akıl verirken iyi ama iş icraata gelince tık yok! nazlı gitsin nazlı yapsın.

surat devirip bana mimikleriyle ne kadar anlayışsız olduğumu ifade etmeye çalışıyor güya. kendisi çok vicdanlıymış içi parçalanmış kadının haline eli ayağı tutmuyormuş nasıl insinmiş merdiven!!

zorla söyletiyor yani.

hala utanmadan ve hiç endişe duymadan kendi imajı için rol kesmeye devam ediyor. benden iyilik beklenmezmiş zaten!!!!

*****senden beklenir mi??? bunca zaman dostluk eden sensin ama sen gitmiyorsun!! belki adam hala sinirli? beni de mi dövsün istiyorsun?? belki bana sövecek! küfür yersem hoşuna gider mi? belki silahı, bıçağı var hıncını benden alacak nerden belli? karısını çocuğunu döven adam komşuyu niye dövmesin?

hiç sevmez gerçekleri duymayı hiç!!!! güya benden mantıklı benden zeki benden temkinli benden vicdanlı benden daha aklı başında ve öngörülü ama adamın hala sinirli ve silahlı olabileceğini aklına getirmeden beni hemen ateşe atabiliyor!!!

mesela bir yerde bir tartışma görmüştük, insanlar birbirinin üstüne yürüyordu; yaşlı bir bilge olarak yapmayı evladım demek yerine ben dalayım aralarına istemişti: şöyle bir ara dayağı yesem rahatlayacak!!!! çok mantıklı ve vicdanlıdır da kendisi dayanamazmış millet kavga etsin, yaa ah canım!!!

komşu kadın da kendi 'arkadaşı' değil miydi? ben konuşmaya kalktım mı susturuverirdi beni, paylaşmak istemezdi, n'oldu? sen git savun madem senin arkadaşın!!!

---------
dünyanın en gururlu en şerefli en mantıklı en aklı başında en öngörülü kişisi anneciğime kalsa ben dalacam hemen olaya; dayak yemiş kadın bile senden mantıklı oldu o anda. o bana hak verdi.

~~sonra konuşurmuşuz siniri geçsin de.

tabi anneciğim hiç memnun olmadı!! birlik olup beni vicdansızlıkla iyilik sevmemekle suçlasalar tükürseler suratıma sonra da adam beni bir temiz dövse!!!! ohhhhhhkkhhhhhhh ne güzel olur!!

***************
tabi o gün içine sıçılmış bir gün oldu. gece yarısına kadar kadının derdini dinleyip teselli etmek gerekmesi bir yana, annemin bana tavırları bir yana.

neyseki çocuklar evde değillermiş demem bile beğenilmedi kabahat oldu. e görseler miydi anaları dayak yiyor??

meğer adam çıkıp gitmiş evden zaten kadın çıktıktan sonra. saat 2 olmuştu gece.

ama önce bu kez de annem tutturdu da evine git bak diye. ya adam beni dövse rahatlayacak ha anam!!!! kendi haklı olsun da yeter ben bıçaklanayım mesela; nasılsa hastanede de rol keser!! hemen o kadar iyi bir insanım ki komşu kadın dövülmesin diye yavrumu feda ettim ayaklarında davranır!!

korkakmışım!! sen korkmuyorsan sen git konuş sen git bakalım hala evde mi sinirli mi? yemiyor ama değil mi? sana çatar kabak senin başına patlar diye endişeleniyorsun! madem senin daha iyi arkadaşın madem kızın gibi görüyorsun sen git savun!!!

tabi konu konuyu açtı ve ağzından gene bal damladı tüm gece!!! bütün kötü anılarını zaten kadının morali bozuk sidik yarıştırır gibi anlattı niye moral vereceğine daha da derine gömüyorsun karamsarlıkla???? morale ihtiyacı var. mesela belki tek seferlik bir şeydir, pişman olmuştur da utancından seni arayamıyordur falan demek lazım yalan bile olsa.... ama daha da baygınlık verecek anılarını sayıyor sabaha kadar....

aslında haklı ve mantıklı olmama dayanamadı; nasıl haksız ve mantıksız olan kendisi olabilir; hala ısrar ediyor git bak konuşmazsın diye. illa sonunda bana patlasın istiyor illa. ben kötü görüneyim ben vicdansız görüneyim kendisi haklı olsun ve rolünü kazanmış olsun yeter gerisinin önemi yok!! kaç yıllık arkadaşımla doğru dürüst konuşamıyorum hakkım yok ama elin adamını akşamın gecenin kaçlarında ziyaret edecem evinde????????????

sadece şikayet etmeyi ve istemeyi bilir ne çözüm arar ne ara yol bulmak ister!!! balkondan ışık yanıyor mu bakayım diyorum hemen yetiştiriyor belki kapattı karanlıkta oturuyor diye!!

mantıksız davrandığını kabul etmek yerine seni cehenneme sürükler annem. yeter ki kendisi haklı olsun.

**telefon edelim cepten; özür diler belki sesini duyunca pişmandır!!
hemen atlıyor ben haksız mantıksız olmalıyım çünkü: hiç pişman olmazmış böyleleri!!!

**o zaman gitme bu gece eve nasılsa çocuklar da yok, yatak hazırlayayım sana ablamın da kullandığı misafir odasında orada uyu, sabaha iyice yatışınca düşünürüz.
ya sabaha kadar nerdeydin diye sataşırsaymış!!
**bizde olduğunu söyler biz de onaylarız!!
inanırdaymış sanki!!!
**napalım peki annecim?? söyle sen daha bilinçlisin bizim gibi tecrubesiz değilsin??? tek çare sinirli bir adamla gidip konuşmam ve hıncını benden alması mı??
aman gitmeyeyimmiş çok korkuyormuşum!!
**korkmuyorsun madem sen git konuş!annesi yaşındasın anası gibi nasihat ver!!
evde değilseymiş boşa inmiş çıkmış olurmuş o kadar basamağı yaşlıymış o zorlanıyormuş hiç anlamıyormuşum!!
**sana bağırır diye korkmuyorsun da basamak zor geliyor yani ben şıp diye iner bakar küfrümü dayağımı yer gelirim!!!
kadıncağız bizim laf sokmalı didişmemizden usandı yaa annem utanmıyor ama. vargeçmiyor da. illa ki ben haksız görünmeliyim illa ben vicdansız görünmeliyim.

***evi çaldırayım açmazsa evde olmadığını anlarız diye çözüm buluyorum neyse. annem beğenmiyor da gene kadın bizden usandı!!!

daha anneme kalsa sabaha kadar kötü anılarını anlatacak ve beni de azarlı aşağılamalara boğacak!!!!

----
akşam boşanacam diye martaval okuyan komşuya ne oldu dersiniz? bu olaydan kısa süre sonra 3. çocuğunu doğurdu. bizim kadınlarımıza göre bebek yaparsan erkekler düzelir eve bağlanır kötü huylarından arınır boşanma olmaz!!









her hatıramın içinde ya da sonunda olumsuz bir şey olur tadımı kaçıran, o an'ı bozan ___ nesi komik ki bunun? komik değil ki? saçma....

beni de kendine benzetti. ben de sürekli eski günleri, anılarımı düşünüyorum. sinirleniyorum ve üzülüyorum. memnun olsun işte şimdi ne zamandır kendimi hiç mutlu hisssetitiğim bir an olmadı sürekli mutsuz umutsuz tatsız ve her şeyim olumsuz tarafını görüveriyorum kendisi gibi. kendi gibi somurtuk çatık kaşlıyım!!! memnun mu? tabi ki hayır!!!!
kendinini suratsız asık suratlı çatık kaşlı ve didaktik olduğunun farkında mı? hayır. tamam neşe saçan biri olmayabilir çünkü o gerçekçi sorumluluk sahibi!! kimsenin şebeği olmak zorunda değil!! şaklabanlıktan hoşlanmaz ve çok çok aşırı gururlu!!
olabilir ama bu asık suratı ve sürekli azarlamaya hazır çatık kaşları mı gerektirir.
kendisi neşe ve eğlence saçmasa da olumsuz bir insan değilmiş!?????????sen mi? ağzından güzel bir laf çıkmıyor!!
çıkarsa zaten eyvah de eyvah!! yandın şimdi senden çok boktan beter bir şey isteyecek!!!
****
doğru dürüst güzel anım bile yok benim.
her hatıramın içinde ya da sonunda olumsuz bir şey olur tadımı kaçıran, o an'ı bozan.
 üstelik benim kendi gibi sosyal ve eğlenceli geçmiş bir çocukluğum ilk gençliğimde yok; her anım karamsarlık içeriyor her anım kötü, olumsuzluk içeriyor.
çünkü ne kadara kendi kendime ya da ablamla eğlenmeye başladığımız anımız varsa sonunda muhakkak kötü bir şey oluyor: sen giriyorsun devreye azarlıyor aşağılıyorsun ince ince iğneliyorsun. tadımızı kaçırıp gidiyorsun!!! deşarj oluyor tabi!!!
MESELA
evet diyelim ki ablamla okulda olan garip bir şeyi birbirimize anlatıp gülüyoruz odamızda. okulda komik bir çocuk vardı saftirik saçına izolo bantla birşey yapıştırmışlar ruhu duymamış öyle dolaşmış tüm gün. tenefüste ikimiz de görüp gülmüşüz. bunu anlatıp kıkırdıyoruz.
%75 ihtimalle içeri annem girecek kaşları çatık suratı asık!!! bizi fırçalayacak. eğer böyle olmazsa da zaten bu ihtimali düşünerek korkarak için tedirgin endişeli konuşuyorsun: gizli gizli seni engellemiş sınırlamış oluyor. çünkü "gülmenin eğlenmenin de bir yeri bir zamanı ve bir sınırı var" anneme göre ve bu yeri zamanı durumu konuyu miktarı kendisi belirlemeli! ne yani öyle spontane mi güleceksinz?
hep söylediği gibi NE VAR BUNDA GÜLECEK???
senin gibi 40larında birinin güleceği şeyle 10 yaşlarındakilerin güleceği şey aynı olmuyor ki. bunu anlayamaz işte.  çocuklarım neşeli mutlu diye memnun olacağına; yerli yersiz gereksiz gülüyoruz diye düşünür?!
BUNUN NESİ KOMİK?
en çok söylediklerinden biri. anlatsan da anlamaz ki. hani zaten espri anlayışı hiç olmamış var olmayan bir insan bir de 12 yaşındaki çocuğun komik bulduğu şeyi nereden anlasın??? hem anlamaz hem boşvermez ve hoş görmez. illa ki komik olmadığını gülünecek bir taraf olmadığını iddia eder!!
*
ne güzel!! iki kız kardeş ne güzel anlaşıyorlar tatlı tatlı gülüyor kıkırdıyorlar, mutlu benim çocuklarım diye düşünüp sevimli mi bulacak durumu?? HAYIR ASLA. bunun yerine içeri kaşları çatık suratı asık kızgın ve endişeli giriyor ve bizi ders çalışmak yerine haytalık yapmakla suçluyor fırça atıyor. genele konuşuyor gibi ama iğneleye iğneleye beni aklı havadalıkla, aklı başında olmamakla, çalışkan olmamak ve hayatta hep başarısız olmakla suçluyor. 2 çocuk biraz kıkırdadı diye sonsuza kadar başarısız olacaklar ve suçlusu da benim!!! benim başımın altından çıkıyor bu ciddiyetsiz saçma şeyler!!
ha diyelim o ara canın sıkkın endişelisin sınavların var falan filan. ne der bilin? ne kadar suratsızsın!!!
gülsen ciddiyetsizlik sorumsuzluk aklı başında olmamakla suçlanırsın, sırıtsan dişlerinin çirkinliğini vurgular ne vramış anlat da biz de gülelim der sanki anlayacak: mesele kafamın içindeki azıcık eğlencenin de içine sıçmak!!
kendi içinde bile eğlenmeni istemiyor ya. sen karamsarsın mütemadiyen mutsuzsun depresyondasın diye azıcık yüzümüz gülmesin! ama tabi yalnızken. yani kendi kendimizeyken.
ama tut ki misafir gelmiş ya da mecburi bir durum olmuş başkalarıyla berabersin. artık her kimse. komşular mı kendi arkadaşları mı teyzemler mi...

o güne kadar belki aylar olmuş insan içine böyle çıkmayalı. okulda arkadaşlarınla başka şey onlar akranın. ailen ve alışık olduğun arkadaşların yerine yabancı yetişkinlerlesin ne zamandır ilk defa. belki olmuş da birileri senin yaşın civarı çocuklarını da getirmiş. aylardır ilk defa değişik insan görüyorsun ve evde biz bizeyken sürekli eğlencen gülmen baltalanmış, laf sokulmuş, bölünmüş, engellenmiş, azar yemişsin. ablanla gülüyorsun diye kendi kendine sırıtıyorsun diye müzik bile dinledin diye fırça yiyip laf sokulup durmuş sana. ne var gülecek, komik değil ki, nesi komik ki bunun, saçmalık falan diye her lafın ezilmiş: ama sen buna rağmen güler yüzlü ve eğlendirici olacaksın!!!

kendisi çifte standartlı yada çift karakterli çünkü. evde aile içinde başka, dışardaki insanlarla bambaşka. rol kesen. ama sen çocuksun ne bileceksin rol. gerçi kendisi rol kestiğini düşünmez!! ona göre ideal insan!!

sürekli eğlenmen gülmen kesilmiş ve aylardır yabancı yüz görmemişsin ve senden onları eğlendirmen beklenir!!!! olmadı küçük çocuğu eğlendirmelisin. maymunsun çünkü şebeksin şaklabansın kuklasın!!
ve tabi ki yeterli bulmaz arada fırsat buldukça iğneler, gizli köşelerde yakalarsa azarlayıp eleştirir!! işte şimdi anlat komik şey de gülün!!! işte yeri ve zamanıymış!!! bak ne kadar zeki mantıklı bir insan!! normalde ruhun duymayacak anlatıp gülmeyecek ama bunları bu günler için biriktireceksin sonra insanlara sunacaksın!!
ki desinler bak öğretmen hanım "boşandı ama" kızları ne kadar akıllı bilinçli iyi yetiştirmiş!!! yani bak ne kadar aşağılık ve kusurlular aslında ama çalışkan ve eğlendiriciler!!

tabi annem belirleyecek neye ne kadar ne zaman gülünecek!!!!! işte şimdi güldürsene!!!!!!

seni aylardır ezmiş azarlamış iğnelemiş aşağılamış suçlamış moral bırakmamış; sana acaba espri komiklik anlayışım yok mu, acaba ben aklı başında değil miyim, ben mantıksız kişiliksiz bir insan mıyım, ben kötü bir insan mıyım, acaba ablamın başarısını mı engelliyorum oyalayarak, acaba ben gelecekte başarısız mı olacağım diye düşündürtüp üzmüş endişelendirmiş; sonra da diyor ki hadi gülümse hadi eğlenceli komik ol hadi hadi!!!! sen ben de duygu bıraktın mı ki!!! aylarca sıçmışsın duygularıma????????? bende hal kaldı mı ki!!!!
aylarca her o konu ya da benzer konu açıldığında sana komik değil ki, gülünecek ne var, saçma sapan şeyler demiş seni aklı başında mantıklı olmamakla ve gelecekte böyle aklı havada gezersen başarılı olamamakla suçlayıp durmuş ama şimdi böyle dediği şeyleri en eğlendirici şekilde anlatmanı bekliyor ve istiyor!!!

HANİ VARDI YA ANLATSANA NAZLI!!!!!!!!

bir de demeyeceğim ama sen komik değil demiştin!!!! aman aman kendi söyledikleri asla yüzüne vurulsun istemez. bir bozulur. bir gücenir!! sonra da işin içinden sıyrılmak için --yani aman elalem demesin ki öğretmen hanım kızları fırçalamış aman anlamasınlar--
der ki: işte nazlı da böyle gerektiği zaman hatırlamaması tutar!!!
e sen dedin komik değil diye ben de madem komik değilmiş annem diyorsa doğrudur, aklımda tutmayayım dersler daha önemli dedim.

hiç cevap verilsin de istemez kendine. lafları soksun gizili gizli aşağılasın suçlasın ama hiç karşılık ya da savunma almasın!!! hah kendini hiç savunmaz sürekli eleştirilip azarlandığında kabul eder boyun eğersen de sana döner der ki "kendini savunmayı bilmiyorsun eziksin kaynanan sana neler edecek!!!"
e cevap verince kızıyorsun!! tam istediği cevabı istediği zamanda vermemi bekliyor çünkü. ben senin içini mi okuyorum???

yani her zaman kendini haklı ve güçlü çıkaracak, gösterecek şeyi arar.









22.04.2018

rüyalarımı - hayallerimi fantezilerimi de ele geçirip kendi yönetecek

bazen ben de konuşmaya aç kalmış oluyorum her halde. nereden neden söylediysem uyumak için hayal kurduğumu anneme?

yetmiyor tüm günümü, boş zamanlarımı, bazen tenefüslerimi bile ele geçirdiği hayallerimi bile ele geçirmek istiyor yahu!!!

bazen uyku tutmadığında kulağıma takıp bir müzik hayal kuruyorum. tabi eğer karamsar düşünceler kötü olaylar sürekli kafama üşüşüp istila etmediyse ruhumu...
mesela İtalya ya da İspanya sokaklarında geziyorum yürüyerek; güzel eski binalar çeşitli dükkanlar tatlı bir ışık ve sıcak bir havada kuş sesleri huzursuzluk vermeyecek kadar insan.....

nereden söylediysem konu uyuyamamaktan açılmış olacak. bunu bile bana bırakmıyor yaa!!! uykuya dalmak için kurduğum hayali bile yönetmek istiyor, sabote etmek, engellemek ya da ele geçirmek!!!

mesela rüyalarımızdan da bahsetsek benimkileri beğenmez efendim!! hep uydurukmuş! kendisi hanımefendi kraliçeler hep çok mantıklı rüyalar görürmüş kabus değilse. tabi yaratıcılıktan empatiden pozitiflikten eser yok ki sen de ondan!! bana kendi rüyalarını örnek verir öyle göreyim diye!!! mantıklı dediği fena halde düz şeyler.
her yeri yosun kaplamış gökdelen niye görüyorum ki öyle bir şey yok ki öyle şeyler olamaz ki saçmalıktan başka bişey değil!!!!!! gerçekte olamayacak şeyleri niye görüyorum saçmalık!!! 

bunu anlamayan insana niye uykuya dalmak için kurduğun hayali anlatırsın e be Nazlı??

ne diyor biliyon mu?

BEN DE VAR MIYIM O HAYALDE???????????


7/24 içiçeyiz, herşeyimi bilmek kontrol etmek istiyorsun, bıraksan banyomı çişimi kakamı da kendi belirleyecek, işe benimle gelecek, hobi kurslarında bile peşime takılıp tepeme dikildi ... zaten yetmiyor mu? rüyalarımı da hayallerimi de, istersen mastürbasyon kurarken kullandığım fantezilerimi de sen yönet sen belirle bari??????????

uykuya dalmak için bir nevi meditasyon olan hayalde senin gibi karamsar ve dırdırcı birisi dahil olursa nasıl uyuyayım ayrıca bu kabus ya da kabus senaryosu olur!!!

insana huzur veren ne yanın var ki? huzur bozar enerjini düşürür... ne işin var benim hayalimde ki???????

hee sen de geliyorsun İtalya'ya!! evden çıkarken mesela bavul için didişiyoruz, sen sürekli fazla eşya almakla suçluyorsun beni sana göre herşey fazlalık sanki sen taşıyorsun gibi. sana göre herşeyin en eskimişini götürmeliyiz ki yollarda kirlenip eskimesin. sonra fotoğraflarda çirkin çıkar deyince de beni eleştiriyorsun mesela ne gerek var fotoğrafa çekmeyiveririz!!!!
daha evden çıkarken bile endişeler suyu kapattın mı nazlı?? musluğu açık bırakacak değilim ya!!
ocak kapalı mı? kapıyı iyi kilitledin mi? diye endişeler söylenmeler. sonra taksi çağırırken 2 saniye bekledin diye şikayetlerini dinliyorum. servise kadar da yol boyunca taksiciyle siyaset konuşuyorsun... bak ne şahane hayal hemen uyurum!!!!! yetmiyor serviste bitmiyor şikayetlerin. oradan hava geliyor şuradan ses niye kalkmadı bu otobüs kalksın hemen!!!!! havaalanı başka dert: sürekli senede 6 kere binsek bile her seferinde nerede kimlik gerekir nerede gerekmez öğrenemez. sürekli dırdır ediyorsun ço-ıkartmam kimliimi vermem!!! bielt nerede nazlı bileti unutma!!!! uçak bilgilerinin yazdığı kağıdı 20 senedir bilet diye görüyor kimliğe gerek olmadığına inanmış.... uçağı beklerken de sürekli şikayette elbette. koltuklar çok sert etrafta çocuk dolaşıyor çok gürültülü susadım acıktım tuvalete gitmem lazım...
tuvalete gidiyoruz kapıları bana açtırıp kapattırıyorsun, klozeti bana sildiriyorsun!!
uçakta da sürekli yerinde kımıldayıp mızıldıyorsun. bir şeylerden şikayet etmediğin zaman etrafta gördüğün şeyler sana geçmişinden bir şey çağrıştırıyor ve şikayet etmediğin zamanlarda da bu kötü anılarını, geçmişini deşiyorsun.
otele varınca da kesilmiyor tabi şikayetlerin; yatak beğenmeyip 3 kere yer değiştiriyoruz, çantada eşya ararken benimkileri döküp bir de üstünde tepiniyor tekmeliyorsun. bana almana gerek yok dediğin yedek iç çamaşırına el koyup kendin temiz külot giyip rahat ediyorsun; çantadan gizlice çıkarttığın 2. havlu olmadığı için önce sen duş alıyor sen sarınıyorsun havluya ve bir türlü bana vermiyor beni bekletiyorsun. havlu da sırılsıklam oluyor ya da yere düşürüyor sonra da beni suçluyorsun çok istemişim!! oysaki terli ve yorgun ben oturmalıyım!!!
hemen uyuyorsun ben aç susuz odada dımdızlak kalıyorum çünkü son sandviçi ya da bisküviyi bitirmişsin; televizyon açamıyor kımıldayamıyorum beni uyutmamakla suçluyorsun!! aşağıyı arayıp sipariş de veremiyorum uyuyacaksın!!!!

İtalya sokaklarında da sürekli dırdır ediyorusun, herşeyden şikayet ediyorsun. zaten doğru dürüst yürüyemediğin için kendimizi bir kafeye atıp saatlerce sadece gelen geçeni izliyoruz. tabi bu arada sen de gelen geçenin tipini yürüyüşünü giyimini eleştiriyorsun kötücül karamsar şekilde sonra yediğimiz içtiğimizden şikayet ediyorsun. bir şeylerden şikayet etmediğin zaman etrafta gördüğün şeyler sana geçmişinden bir şey çağrıştırıyor ve şikayet etmediğin zamanlarda da bu kötü anılarını, geçmişini deşiyorsun.
benim kalkıp dolaşmama beni yalnız mı bırakacaksızn başıma bişe gelirse ne yapacağım telefon bile edemem diye duygusal baskı yaparak engelliyorsun ve tek kare bile fotoğrafım olamıyor gezemediğim yetmezmiş gibi.

aynılarını  dönerken de yaşıyorum.... ne güzel hayal değil mi hemen uyurum şimdi!!!

her şeyin bir sınırı var __ etkinliklerde yalnız bırakma....

diyelim bir kaç tanıdık bir yerlere gittik...
yok ama öyle tanıdıklarla pek çıkmışlığımız yoktur, boşanan kadınlar diğer ailelerle iletişimden kopartılıyor, dışlanıyor, kadınlarla ve çocuklarla belli şekilde aynı ortamda bulunulabilir ama onlar aile de sen değilsen olmaz, erkeklerle olan ortamlara sokulmazsın boşanmışsan, aman topak kel ve kaba saba kocalarını elinden alırlar da sonra!!
düşününce evet tanıdıklarla anca kadın kadına görüşmüşüzdür, aile ortamlarından hep atıldık!! bir kaç kere bize acıdığı için bir komşumuz ailecek yaylaya falan giderken bizleri de davet etmişti hatırlıyorum ama annem onda da ret cevabını zevkle yapıştırmıştı.
bazen de sırf kendisi davet alırdı mesela o zamanda bizi bahane ederek katılmazdı, sonra komşular da biz engelliyoruz zannederdi bizi haşlayan bile olmuştu ve bundan annem hiiiiiiç de gocunmamıştı, hatta bir nevi memnun olmuştu. yani biz ayak bağı ve engeliz ama annemiz açıkça söyleyemiyor bize tabi o kadar iyi bir insan ki.! başkası belirtince lafı yememize sakınca görmüyor ama. tabi öyle aşırı sert olsa müdehale ederdi ama kadının yapısında yoktu öyle aşırı sert konuşmalar!
"annemizin de ihtiyacı varmış arkadaşa neden bırakmıyor muşuz?" demek annem böyle bir izlenim vermiş; kendisi kadın gününe katılmak ister ama kızları müsade etmiyor. o sözler anneme hiç dokunmadı görmesine rağmen, ablamınsa ruhu duymadı, bir kulağından girer birinden çıkar gider ama gene de anneme göre ablam bana göre çok ama çok daha hassas bir insan!! hıı paçası sıkıştı mı savunmak yerine gözyaşlarına sığınır nasılsa anneciği hoş görecek hemen! ama ben aynı şeyi yapınca ben hassas kız evlat olmam!!! annesini üzen saçma yere ağlayan nankör olurum!

aa ne münasebet!!! bir dul ve 2 yetim ne hakla birazcık eğlenip mutlu olsun!!

tamam annem kadının kendi haline bakmadan bize acıması gururuna dokundu diyelim. ama esas mesele içinden hak etmediğimizi de düşündüğünden eminim. öyle olmasa evde üçümüz de beraber eğlenebilirdik mutluluk yaratabilirdik. ben çocukken- ergen gergen çağlarda debelenir dururdum beraber eğlenelim diye annem sürekli baltalardı, açıkça engelleyemezdi yapma yapmayacaksızn olmayacak yasak diyemezdi çünkü yaptırımlı cümle kurmadığı zamanlarda asla baskıcı ve yasakçı bir anne olmayacağından emindi. başka şekilde engellenebilirdi nasılsa ve o zaman ilerde "sen yasakladın" "sen yaptırmadın" diyemezdik!!
kendini pişkince savunacak yol bulmuştu. duygusal baskı! aslında bir nevi zorbalık ve mobbing.

mesela evde doğum günü uydurmuşum ya da yılbaşı. başta hep muhalefettir tabi ki başımda ve bazen de kararı ablama bırakır: bakalım ablan da istiyor mu? biliyor çünkü kızı kendine yaranmak için tarafını tutacak!!! böylece demokrasi olacak evde????????????? demokrasi mi?????? yandaş ablamı ayartıp beni engellemeye çalışmak ve oyları iki yapmak demokrasi mi? diktatörlük işte resmen.
neyse diyelim işler aksi gitmedi de yaptık onu: ama abartmayacağım ha!! çerez yemeği eğlenmeyi abartmayacağım!! sürekli tepemde tamam yeter artık diyen bir annem olurdu. içinden bu kadarı bile ağzına da çok yüzüne de çok diyordu herhalde!!
biz dullar ve yetimler de iyi hissetmek isteyebiliriz ama bir yere kadar yani!!!! diğer insanlar kadar bile olamaz olmamalı bırak aynı seviyede olmayı!

YANİ HER ŞEYİN DE BİR SINIRI VAR!! mutlu hissetmenin bile.

mesela şimdi de biraz keyif alabilirm tabi ama sınırı var!! hele bir de kız kurusuyum daha da sınırlı!!!
aslında tam aksi olmalı. bir yanım hep kırık hep buruk olduğu için ekstra ekstra fazla hak ediyorum iyi hissetmeyi. ama artık beynimi olumsuz fikirlerle o kadar doldurmuş o kadar endişeler aşağılık kompleksleri yüklemiş ki çok ama çok zorlanıyorum neredeyse hiç keyif almıyor hiç eğlenmiyor hiç mutlu hissetmiyorum. aynı annemin benim için hayal ettiği gibi.

eskiden ben uğraştıkça, aktivite atraksiyon buldukça bana lafları hep icat çıkartmak, saçma işlerle uğraşmak, hovardalık, aklı başında olmamak hatta yeterince zeki olmamaktı. eğlenmek mutlu olmak istiyorum diye zekamda sorun mu var sanıyorsun!! bence böyle insanlardan çok daha zekiyim!! her zaman saçma boktan işler uzmanı ustasıydım!! bana taktığı isimler. bak ablam hiç istiyor mu??? robot da ondan anası gibi. ablam eğlence mutluluk aramaz istemez ama birisi yaratır verir de önüne sunarsa o zaman katılır işte.
tabi ama artık şu günlerde onun hakkı bu. hani hergün başka kurs seminer spor falana gidiyormuş deliler gibi alışveriş yapıyormuş ya. hem evli olduğu için üstün insanlar katında hem çocukları olmadığı için artık kendini avutma hakkına sahip. ama ben gene değilim gene değilim...

eskiden tek zevk yemek yemek derdi annem. tek savunusu buydu bana karşı. ne arkadaşlarla gezmek ne film izlemek müzik dinlemek ne de başka bir şey sadece yemek yemek tek zevkmiş!!!! karar verildi tamam!!! herkes farklı olamaz aynı olacak!!!! diktatör kafalı...
şimdiler de o da olamıyor çünkü midesindeki gastrit önce ülsere sonra reflüye döndü, tedavi olmuş olsa da eskiden olduğu gibi herşeyi mideye indiremiyor. bu durumda dünyadaki herkesin keyif aldığı şey de son buldu. en yakında da bende olacak!!

böyle aşırı karamsar depresif zamanlarım oldu. tam aksi olmak için debelendiğim zaman sürekli engellemeye sürekli bozmaya tadımı kaçırmaya çalışan annem bu anti sosyal neşesiz aksiyon aramayan yani ona göre saçmalamayan, alışverişten gezmeden süslenmeden zevk almadığım sırf temizlik yaptığım halimden memnun kaldı mı???? HAYIR!! benim için her zaman şikayeti var ve her zaman ben ne yapıyorsam tam aksi!!!

--------
ne diyordum? ha diyelim sosyalleşeceğiz. hemen hemen sadece de teyzemlerle ailecek. çok nadiren annemin eski arkadaşlarıylaydı; bir ara bir arkadaşı zorla güne başlatmıştı; kendisi de boşandığı için annemi anlıyor endişelerini biliyordu. neyse ki o sıralar daha sosyal olmuş sayılırdı. gerçi sonunda o kadar kadın bir arada hır ve dedikodu çıkmadan olamazdı ya bir süre gitti neyse.

neyse ne zaman bir yerlere ailecek gidilecek olsa yani sadece ablam ve eniştem de olabilir bazen müsaitlerse teyzemler de olabilri beraber..

bir yere gidilir ya şimdi; hani herkes çift: teyzem ve kocası ile ablam ve kocası. araçtan inildiği an ya da mesela ablamlarla gezmeye falan gidildiyse: çil yavrusu gibi dağılır herkes.
teyzem de demez kardeşimle yürüyeyim, ablam da demez annemin koluna ben gireyim. niye kapris çeksinler ki biliyorlar duyunu!! sadece olumsuzluları gördüğü ve çektiği için değil ayrıca kişisel kaprisleri olduğunu da gayet biliyorlar. hiç durmaz çünkü şikayetleri; her zaman havadan şikayet eder, ağrılarından, ordan esti burdan güneş geldi peçete ver toz var şurayı sil gibi tükenmeyen talepleri şikayet ve söylenmelerine neden maruz kalsınlar? neden onlar hizmet etsin? memnun etmek için neden uğraşsınlar?
bir gün böyle yükseklerde bir yere arabayla gidildi; annem de belinden dolayı daha yavaş hareket ediyor ve buna sürekli söylenmeleri ve istekleri de eşlik ediyor ya. ablamlar bastı gitti. ben annem memnun olsun diye uğraşıyorum; yok ceket ver ay o olmaz kalın gelir ay o ince Nazlı diye ceket beğenmez!! sürekli şikayet eleştri ve kapris. niye çeksinler de moralleri bozulsun ben dururken??

arabayla restoran arası belki 10 metre bilemedin 12 yok. basıp gittiler hiiiç de geriye bakmıyorlar bunlara birşye olur mu diye. biri gebertse ruhları duymayacak! ceket istiyor beğenmiyor burnu akmış peçete istiyor beğenmiyor yerler taşlıkmış ayağı ağrıyor diye söyleniyor... zaten ağır yürüyebiliyor ve sürekli de söyleniyor: o kadar uzun sürdü ki masaya varmamız ve başarmıştı ne moralim kaldı ne tadım ne iştahım!!
şöyle olsun istiyor sanki herkes eğlensin mutlu olsun keyif alsın deşaj olsun ben olmayayım amaaaaa kimseye de bunu belli etmeyeyim çünkü kimin umurunda ki? ne hakla tatlarını kaçırayım? içim kan ağlasın sahte bir halde oturayım.

niye uğraşsın tabi annesini memnun etmek için o kadar? nasılsa biraz yağlar ballar sonra da çocuk özlemine değinir hoş görülür, onayı iltifatı kapar!!

her zaman böyle. sanki ben genç değilim annemin yaşlı emekli kocasıyım ben gezmek eğlenmek istemem. ben sadece annesiyle ilgilenmek zorunda olan bir köleyim.

geziye-tatile de gitsek mesela ablamla eniştem alır başlarını gider. her zaman da onlar haklıdır. artık vicdanlarına kalmış bizle ilgilenmek. onlar gezer tozar ben anneme hizmet ederim gene de yaranamam. annem de demez ben burada kalırım sen ablanla gez, ya da güvenli yerlerde sen kendin dolaş. demez. yanında ona hizmet edip eleştirilerek bir yaz tatili-gezisi geçiririm mesela. neden benim ihtiyaçlarım olsun ki!!!

bazen ablam iş yoğunluğundan arayamaz güya; hafta sonu da sosyal olduğu için kısa keser. gücense de hoş görür onu. ama ben arkadaşımla 30 dakika kahve içsem kötü bir evladım kötü bir insanım aşırı bencilim annemi yalnız bırakmışım!!!

ne şahane.

hiç de demez sen gezmedin sen güneşlenmedin sen kendine bişey almadın buraya kapanıp kaldın ben yürüyemiyorum diye. ne annem düşünür ne ablam. ben görev diye yaşıyorum niye duygusal ihtiyaçlarım olsun ki??? hatta şöyle köşede kendi fotoğrafımı çekmem bile gereksiz fazlalık saçmalık!!
ben 2 günlük gezide otelin bahçesine kendisi yürüyemiyor diye tıkılıp kalmışım ablamlar fink atarken; biraz eğlence aramam bile saçma!! ben kimim ki ne önemim ne değerim var ki!!! fotoğrafım bile olmasın benim!!!