28.04.2018

balık yemek - kılçık fobisi - balık sonrası stres bozukluğu __ midesine dokunanlar

ben balık yemek istesem dünyanın en kötü kişisi olurum. hemen didişmeye başlar ama sadece benim anlayacağım şekillerde pasif-agresif tavırlarla tabi. yoksa her markete gittiğimizde balık kısmından geçerken rol kese kese 'balık alalım mı' der. yani kendisi balık yemeyi çok seviyor ve istiyor ama kızı yani ben istemiyor yedirmiyorum rollerinde!!

niye istemiyorum????? her seferinde bana zıkkım ettiği için!!!! zaten yediğimiz çeşit sınırlıydı ama boğazıma dizmeden rahat edemez.
öyle bir kılçık fobisi var ki anlatamam abartısını! annemle balık yemek demek işkence. ben ayıklasam bile güvenmez. çok korkuyor kılçıktan ama sorsan 'sevmezmiş' de kılçık ondan.

başına travmatik bir olay gelmiş sanırsın. sanki balığın kılçığı boğazına takılıp gözünün önünde ölmüş birisi! öyle bir fobi annemde.

ya somon bile yiyemiyor!! ki onun kılçığı ne kadar. gene arada sırada razı oluyordu; tabi yerken de lime lime ediyor inceliyor söyleniyor.... yok ki kılçık yesene. ya varsa da ağzına gelirse?????? işte o zaman gününün bile içine sıçar bırak yemeğinin!!!! midesi bulanır kusacak gibi olur yemeği tükürüp haykırarak yüksek sesle küfürler beddualar bağırmalar çağırmalar!!!!! balık sağlıklı diyene bela okur!! mesela Japonları hiç anlamıyormuş!!!!! pişmiş bile yenmemeliymiiş bunlar çiğ yiyormuş!!!!!! asla yemezmiş asla!!!!! sanki birisi suşi getirmiş bununa dayamış yiyeceksin diye!!! asla yemezmiş ölür de yemezmiş!!!
böyle durumlarda benden katılım bekler hem de benim de sevmem yasak!! gizli yasak tabi. ben de tükürüp küfredeceğim ve bir daha asla asla ama bunu yersen ölümsüz olursun bunu yersen bilmem ne olur gibi hayali fantastik laflar etseler bile  birileri ben oracıkta o anda mezara girmeyi tercih edeceğim bir daha ağzıma balık sürmektense!!!!!!!!!!!!!! orada o anda acılar içinde saatlerce çığlıklar atarak kıvranarak ölsem daha iyi ağzıma balık sürmektense!!!!!

 bir keresinde somonun ortasındaki iri kemik çıkmış efendim. hani somonda kılçık olmazmış!!!!!! yemedi tükürdü söverek!! yetmedi benim önümdekini de alıp kaptığı gibi normalde olamayacağı bir hızla çöpe döktü.... travma yaşıyor ve yaşatıyor!!!
hatta bir keresinde bir hınçla öğürerek yere tükürdü ağzındakini kılçık gelmiş efendim, masadakileri de koluyla yerlere savurdu!!! eşşek gibi temizleyecek olan da bendeniz oluyor!!

biz küçükken de öyleydi. ne efendim uzmanlar çocuklar balık yesin demiş. paraya kıyıp almış; biz yapamayız diye de kendi ayıklıyor: o sahneyi yaşayıp da zaten balık sevmene imkan yok ki!!!
 ---
gerçi ablam seviyor hiç işlememiş, "valla haftada 2 kere yiyoruz" diyor ki  Ankara'da yaşıyorlar ve anneciği de 'ye yavrum sağlığın için' diyor??????????????? e çünkü aynı şey değil?! o evli, onun kocası var, onlar üstün varlıklar artık kendisi karar verebilir!? biz deniz kenarında bir şehirde yaşıyoruz ve şehrimizin meşhur balığı da Lagos ama yiyemeyiz. desem ki sen sevmiyorsun da ben yiyeyim bari; hiç başına kakılsın yüzüne vurulsun istemez çifte standartlı davranışı, sen sus besinsiz kal otur!!!
-----
 aç aç bekliyorsun saatlerce balık didiyor sana bulamaça benzeyen bir şey veriyor buzzzz gibi!! daha yerken de öyle lök diye ağzına atmayacak çatalla kontrol edeceksin nefretle ve iğrenerek ve annenle senkronize söylenerek doktora beddualar ederek!!!! asla severek yemeyeceksin o zaman sen hain bir pisliksin ve asla ağız tadın zevkin yok senin!!!!!! öyle bir tavırlar göz devirmeler bakışlar atıp burun kıvırmalar....
**************
ablam annemin fobisinin farkında değil çünkü annem hem onun önünde abartılı fobik teatral hareketlerden kaçınarak kibarlık taslar rol keser hem eskileri hatırlamıyor. hemen hemen her görüşmemizde %80inde diyelim balık yemeye gideriz.
ablam balıkçıya gidelim derse akan sular durur; hiç karşı çıkmaz, kuzu kuzu gider bana ayıklatır balığı, kaprisi bana yapar, masanın altından tekmeler biler!!
bir keresinde annemin balığını ayıklamaktan ağzıma lokma koymamışım, ağzımı konuşmak için bile açmamışım sırf annem huzursuz olmasın memnun olsun diye. ne dedi biliyor musunuz önüne verince didilmiş tertemiz edilmiş ayıklanmış balığı?
-buz gibi olmuş buuuu!!! :((((
demiyor ki bunun balığı tabağında ellenmemiş kalmış ağzına komamış bana ayıklamış, yarım saattir konuşmadı bile. balık soğumuş diyor! yemezmiş soğuk!! nefret edermiş soğuk yemekten!!

anneme verirsen sonsuza kadar alır, daha fazlasını ister onu da alır ve asla yetinmez daha da bekler ve ister. elini verirsen kolunu yüzünü verirsen astarını da ister doymaz utanmadan dahasını ister!! küçük kaprisli bencil bir çocuk gibi de sonra burun kıvırıp şikayet eder dudak büküp surat asıp mızmızlanır!! sende derman kalmamış farkına bile varmaz. yüzüne vurulmasından da hiç hoşlanmaz. ne hakla asabını bozuyorsun olur?

o buz gibi olmuuuuuş diye bebek gibi mızmızlanınca sen;
-"ben daha ağzıma koymadım"
dersen de şaşkınlıklar içinde onu hiç alakadar etmiyor tavırlarıyla ne yapayım der?

bu didişmeler annemin bebek gibi dırdırı mızmızlanması ablacığıma hiç işlemez neredeyse: nasılsa annesine en ufak iyi davranışında tüm iltifat ve onayları kapmaktadır böyle bir durumda neden hulaşsın görmezden gelip asabını bozmaktan korumak yerine ne yapacaktı yani? hatta ablama annemin çocuksu bencilliği ve talepkarlığı komik geliyormuş!!! eğlenceliymiş! bana haksızlık olması umurunda değil farkında değil ki?????
üstelik söylemeyeceksizn de bunu aman söyleyince çok bozulur efendim aynı anası. kusurları ufak hataları çifte standart ya da çelişkili davranışları asla yüzlerine vurulsun istemezler. o zaman hemen çocuk gibi savunmaya geçip zaman içinde biriktirdikleri sana karşı minik kozlarını öne sürmeye başlarlar utanmadan.

------
sadece dışarda değil ablamlarda evde de balık yiyeceksem kuzu kuzu zorlansa da yer annem ama ben ikimiz evdeyken yemek istesem aman ne dramatize etmeler...
sen yeme ben yiyeyim mesela! hayır varlığına kokusuna katlanamıyor balığın!!!

önceden somon ve ton balığına ikna etmiştim: iyi ki azıcık kılçık görmüş şimdi nefret ve kin nöbetleri geçiriyor ve bile isteye eksik olsun diyebiliyor!!
tamam senden eksik olsun peki neden benden de eksik olsun? olsun kimin umurunda? nazlı besinsiz kalmış ya da kalmasın diyen mi var?
kendim yemek için bile eve ton balığı alamazken marketin balık reyonunda hiç olmadığı kadar kibarlaşarak teatral el hareketleriyle balık almayı öneriyor. tamam dersem sen evde gör halini.
hayır dememi bekliyor. böylece doğru beslenmeyi bilen damak zevki gelişmiş gurme bir kadın gibi görüntü verecek ve ben de hayır deyince damak zevki olmayan bilinçsiz anneciği beslensin diye bile düşünmeyen bencil zevksiz bir evlat olarak!!!
tamam deyip alsan akşam burnundan fitil fitil getirip zıkkım edecek zıkkım!!!

------------------
domates ve bakla.....
sadece yemeyi sevmediği balık, bakla gibi şeylerin besin değerinden falan vazgeçmiş değil. artık yiyemediği yediği zaman midesine dokunan şeylerden de vazgeçmiş nefret eder durumda.

geçende domates kavgası ettik mesela.
yazmıştım.

kendinin midesine dokunuyor diye ben de bir daha aslaaaa belki annemin midesine dokunmayacağı bir gün varsa o güne kadar ağzıma koymayacağım!!! o da eksik olsun!!

geçende okulun yemekhanesinde bakla çıkmıştı. aman bir yedim bir yedim arkadaşlarım şaştı kaldı. ne var bu kadar diye. senelerdir yiyemedim ondan. annem neffffffffffffffffffffret ediyor nefret!!! arkadaş diyor ki "e sen kendine göre alır pişirirsiiiiin". ay hiç gelmemişti aklıma!!
aldırmıyor ki, sokturmuyor eve kendime bile.

bir gün canım çekmiş kendime göre alıp kendim pişirmiştim; anneme göre yoğurt ve sarımsakla yemeye mecbursun yoksa gurme polisleri gelir seni hapse atar!!! ben sade pişirdim fasülye gibi yiyeyim diye. tabi görür görmez huylanıp dırdır ediyor beni annesinin hislerine saygısızlıkla suçluyor!!!! bunun yerine vitaminsiz kalıp ömrümün kısalmasını tercih etmeliyim oysa!!! ama ablacığım olsa ye yavrum iyi beslen der!!!! nasıl ki kendime somon ya da ton balığı almaya kalkarsam engelleyememişse bile zıkkım etmek için uğraşıyorsa aynı.
sonra küçük intikamlar için gizli gizli yola koyulur; madem sen benim sevmediğim şeyleri eve sokup bir de utanmadan sıkkımlandın ben de sana sevmediğin şeyleri yaptırtıp mutsuz olmanı sağlayacağım der gibi çocuksu kıskanç ve kindar davranışlarla.

zaten bil ki böyle kendinin sevmediği, beğenmediği durumlarda böyle fobik hastalıklı saçma ve abartılı tepkiler vermiyorsa, senden öyle boktan birşey isteyecektir yaptırmaya çalışacaktır ki burnundan gelecektir.
böyle bir zamanın ardından; yatalak kocasını banyoya taşırken çok zorlandığını ve fıtık olmaktan kortuğuyla ilgili yakınan komşunun kocasını benim taşımamı istedi. yani sen madem balık ve bakla gibi benim nefret ettiğim şeylere saygı duymadan tüketiyorsun bedelini ödeyeceksin!!!!!!!! benim fıtık olmamdan bir korkusu yok bırak ne münasebet elin adamını soyup banyoya sokacak benim el değmemiş kızım desin?????????? ne yani kendi yapıp da kendini mi atacaktı tehlikeye!!!??????
aaa o çok severmiş iyilik!!! bencil değilmiş o!! e sen yap madem?

işte böyle mütemadi psikolojik savaşlar yaşanır bizim evde.

------------------

mesela annem dereotu almak istediğinde ki ben hiç sevmem; bunu söylersem kötülük etmiş oluyorum. çok abartmış saçmalamış oluyorum.
çok besin değeri varmış ama!!!!! ve balığın da var ama sadece ben tüketeyim bile istemiyorsun deyince de ben gene kötüyüm!!!!

annemin sevmediği için tüketmeyeceği ve midesine dokunduğu için tüketemeyeceği şeylerden de ben de bu yaştan tamamen vazgeçmeliyim!!!!!!!! anneme göre böyle. ne olmuş yani. sadece portakal limon konusunda ben kendi tüketemeyeceği halde tüketebilirim ki çok sevmediğimi bildiği için bu konuda böyle davranabiliyor.
ya domates yemeyeyim istiyor artık bir daha!!!!?????? eksik olsunmuş onun besin değeri de!!!

anneme göre ben de kendisi kadar anca hareket edebileyim; merdiven kullanmayayım ve yürüyüş yapmayayım.

ee demez ki şimdiden bu çok beslenmez hareketli kalmazsa ilerde yaşlandığında ne olacak? benden beter olursa ya? öyle bir derdi yok.
annem şikayet etmeyi ve eleştirmeyi sever çözüm aramayı ya da önlem almayı değil.

bu yüzden biriyle konuşur dertleşirken rahaaaaat rahat çoğul konuşabiliyor. biz yiyemeyiz bize dokunuyor biz yürüyemiyoruz....

mesela kendi bedenini fazla hor kullanmaktan, azarlanmayı göze alarak uyarmama rağmen, temizlik falan yapacam diye her yeri ayrı sakat. boyun bel fıtıkları eklem ağrıları, kireçlenme kemik erimesi....

ama asla ağzından sen kendini hor kullanma, sakatlama, iyi beslen hareketli ol da benim kadar olma demedi. aklına gelmiyor ki desin.
ona göre nasılsa olacak. belki biraz daha geç ve ya az olur nerden belli. ama kendisi doktor gibi olduğu için emin. olacaksa olur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder