22.03.2016

kaliteli-pahalı suikastleri _ ipek gömlek, trend tişört, deri ceket, parfüm, ruj, kozmetik

bir teorim vardı. hani tamam dar gelirliydik müsriflik edemezdik. ama bu tutumluluk alışkanlığı pintiliğe ya da ezikliğe dönüştü. biz alamayız biz yapamayız vb.

neyse. hadi artık eve 2 maaş giriyor ama hala aynı. sonra bana bazı sabahlar para verecem diye çırpınıyor, garip hiç olmayacak yerlere para koymaya kalkıyor.

ama bir şekilde kendi de öyle pek pahalı giyinmese de çok över gençliğini. hep en kalitelisini alırmış giyermiş sürermiş enn kalitelisni. artık öyle masrafları yok. ama işin tuhafı bana da layık görememesi.

teorim bu bana kaliteli pahalı şeyleri layık göremiyor.

kırk yılın başı kendime kaliteli, okulda giyilecek, sade, şık bir ipek gömlek almıştım geçen senenin başında.
yıllaaaaardır eline ütü almayan annemin (sırtı tutulduğu için ben yapıyorum) gömleğimi ütüleyesi tutmuş, ama yakmış! daha 2 kere giymiştim.

yani önce suçlanır ama sonra yapıştırır aman zaten dandik bir şeydi.

işte o zamandan sonra ne kadar kaliteli pahalı şeyim varsa tehlikeye girdi. garip bi şekilde.

başka bir kaliteli tişörtümü gitmiş dolaptan seçiş kafasında temizlik bezi yapmış!!

hani her zaman pahalı ürünler, kaliteli kumaşlar almıyorum. olmuyor yani.
ama ne zaman ki alsam adeta suikasta uğruyorlar.

ney o mu pahalı?? boktan dandik birşeydi!!

dolapta sünmüş dünya kadar tişört var, gayet iyi biliyor!! gördü mü söyler  bu da sünmüş siye falan. ama gitmiş askıdan bu sevdiğim pahalı tişörtümü seçmiş!! ütülü askıda diye acı bari.

hayır resmen suikast!!

bir kaç sene önce de dünürlerle yarışa girdiği için, onlara ne kadar bonkör olduğunu kanıtlamak için bana aldığı 750-800 liralık deri ceketi gitmişti temizlikçi kadına vermişti.

hem bana giydirmezken!! ne zaman giyecek olsam engeller, her zaman bir bahanesi vardı. sıcak gelir, soğuk hava üşürsün, yağmur yağacak leke olur, kalabalıktır biri yırtar, o kıyafetle olmaz ki vb.
asla bitmez!! 3 kere ancak giyebilmiştim, ta ki temizlikçi kadına verene kadar. etrafı toplarken görmüş ne güzel demiş annem de acımış.

eskiden beri bir aşırı acıma mantıksız acıma durumu var. eğer o kişi bunu fark ettiyse kullanabilir de. biraz pohpohla biraz kendini acındır tamam.

bir de bana inanmıyor yook ucuzdu o giymiyordun bile o ceketi diye!!
çok çok uzun ve aşırı detaylı bir anlatımla ancak hatırlatabildim deri ceketi nasıl aldığını!!!
temizlikçi kadın da aç gözlü ve cingözdür; bir şey istemeden duramaz. hem de hep kaliteli şeylere göz koyar anlar yani maldan.
bi keresinde daha evvelsi gün aldığım botuma göz koymuştu. yani biz de çok zengin olsak bari! memur, emekli, öğretmen!! yai parayı Gucci'ye bağlasam da versem gayet memnun ayıp olur demeden alıp alıp benden stok yapacak.

annem de anlamıyor bazen; biraz pohpohluyor annemi, hemen annemde yelkenler suya. ne istese yapacak duruma geliveriyor.

botu isteyince annemin bir bana bakışı var, sanırsın yavru kedi!
daha evvelsi gün aldım.
çok güzelmiş kızım da sever böyle şeyleri!

laf vuruyor hep de bahanesi kızı. ya zamanında verdik, hatta alıp da vermiştik ama maalesef gözü doymuyor; soyulacak kaz arıyor.

laf vururken de annem gözünü bana yavru kedi bakışıyla dikmiş bakıyor, verelim diye.
her istediğini verip kölesi mi olacağız? ben çalışıp alacam onlar sefasını sürecek?
hani bir kere olsa neyse. canı sağolsun dersin. hep aynı doymaz bir aç çıkarcı göz.

bi de beğenmez burun kıvırır!! internet siparişinde yanlış aldığım ama bir daha değiştiremediğim bir ceketim vardı, yalış beden. olur mu kızına dedimdi. etiket üstünde. yanlışlıkla belki kalıbı da dar kesimdi 36 beden almışım. araya zaman girdi kaldı.

yepyeni yani, uyduruk da değil. beğenmemişti efendim. e mango'ymuş bu!! :((

oldu louis vuitton alayım da sana vereyim?!!! ne olacaktı ya?? beymen mi? gucci mi?

yani iyilik de yaramıyor.

anneme kalsa evi götürür. bazen.
dengesiz işte bazen de azarlayıp durur kadını ya nadiren daha.


o zamandan kafasına koymuş demek, markaları da bilir, derimod diye görmüş, planlamış herhalde.
bir de ben evde yokken uyutuyor ki annemi!
belli ki pohpohlamış gazlamış acındırmış.


yani hatırlayamaması hayret verici annemin. kıyamıiyordu giymeme! pahalı diye. ama gitmiş vermiş.
bir de iddia ediyordu dandikti diye.
zor hatırlattım akıl almaz detayları sıralayınca anca idrak etti.

mahsuz napalım onun kısmetinde varmış, kalsın zaten ben kaliteli şeylere layık değilim dedim.
ama tabi sonunda annem pişman oldu. ama geri almak bana düştü!!
uğraştım çok da öyle aldım.
bir de kadın pişkin, yüzünden okunuyor annemi kafalayıp deri ceketi aldığı, kızım çok beğendi sevindi ama diye de tutturuyor.

ben de ablamın hediyesi diye tutturmuş geri almıştım.

bir daha çağırmadık.
deseydim iyiydi ya neyse.

zaten oldum olası blana sevdiğim kaliteli şeyleri yakıştırmaz. valla ya. alsak da böyle giymeyeyim diye uğraşır. pahalı görünen mağazalara girmez ve ben de giremeyeyim diye telkinde bulunur.

daha parfüm vakaları var. kokusundan bıktı diye pahalı bir parfümü atmışlığı var 2 kez. birini ben almıştım birini ablam hediye etmişti. bıktıysan sıkma. değil mi. zaten kullanım süreleri 2-3 yıl, özleyince tekrar kullanırsın.

hayır. bana kullandırtmaz kıyamaz bitmesin diye sonra unutup bıktım attım der. dandikti!
estee lauderdi!!

başka bir parfümü de bıktı diye oda parfümü gibi tuvalete sıkmışlığı var.

bir kaç parfüm bulundururum. bazıları uygun fiyatlı bazıları pahalı. nedense atılan tuvalete sıkılan her zaman pahalı olanlar.

hayret eder bir de o mu pahalı??? uyduruk gibi!!
üstündek, yazıyı görmüyor mu? gözlük takmadığı için görmüyordur..

bıktıysan bir süreliğine kaldırırsın ne var. ya da ben kullanırım. ama tahammül edemiyormuş kokusuna!!!

hep en pahalılarını seçmiş gibi katletti.

en son da ablamın bana da aldığı YSL ruj allık ürününü atmış!

daha hiç kullanmamıştım. oje diye sürmüş, bozuk sanmış, bana sorma gereği de duymamış hoooppp çöpe!!

ojeydi bozuktu diye de bir iddiası var ki teatral artık!!


yok yok bana kaliteli şeyleri yaraştırmıyor yok!!
kendi övünmeyi bilir ama gençken ennnn kaliteli şeyleri kullanmışmış diye. hatırlıyorum helena rubinstein'di

ama bana gelince olmuyor. alamayız, kullanamayız vb. o mağazaya giremeyiz vb.
hayır ablama gaz veriyor. alsın yavrusu yakışır!!

en son gene ben yokken camlar için aynı aç gözlü kadını çağırmış, beni de arıyor belli ki gene bişey istiyor. ruj.

belli ki annem gene onca rujumun arasından seçeceeeeek en kalitelisini en pahalısını verecek.

nedense.

yapmışlığı var da ondan, unuttum yazmayı. ben ruj severim, en az 20 rujum var, genelde uygun fiyatlı ama bir kaç tanesi daha iyi! mesela vermek için seçtiği onca rujun arasından en pahalısıydı.

ne bilsinmiş pahalı söylememişim ki!!
e söyleyince 20 liralık ruju pahalı sanıp dırdır ediyor.
neyse ki bir setin içinde gelen ve rengi bana hiç uymayan bir rujdu, kullamak için bin dereden su getiriyordum.

ama işin garibi onca uygun fiyatlı, dandik ambalajlı rujun arasından en pahalısını, en iyi görüneni seçmesi.

e ayıp olurmuş kadına!
bana olmuyor mu?? bana kaliteli, pahalı şeyleri yaraştırmamak hiç ayıp değil bana!!

tabi ki inkarda!!
ne bilsinmiş hangisi pahalı kaliteli?

ya bilinmez mi yaa!! her zaman anlayan insan niye o zaman anlamıyor.


son zamanlarda da 2 olay oldu. sabotaj! suikast!!

birini engelledim ama diğerni maalesef.

ilki yine rujdan mütevellit.



başka bir temizlikçi kadının kızına verecekmiş ruj, ben seçeyim mi diyor. biliyorum tamam dese gidip en pahalısını en kalitelisini verecek. ben versem neyse annem özellikle yapıyor sanki.
zor vazgeçirdim telefonda. ben gelince seçerim diye, nasılsa hemen gitmeyecek ben gelinceye kadar sürer işi.

ben de istedim marka, kaliteli,pahalı şeyler tüketeyim hatta birilerine dağıtayım ama işte gerçek hayat öyle olmuyor.  bilmem mi ben kafasnda seçmiş bana söylüyor şununla şunu verelim!!

20 rujun içindeki en kaliteli, onu bırak en sevdiğim ikisini seçmiş!!

biri MAC biri Estee Lauder.

pahalı olduğunu duyunca da küçük dilini yutuyor! bu kadar pahalı ruj mu olurmuş!!!!!!
20 liralığı bile bana çok gören onları nasıl görmesin.


son olayda da bana telefon etti, eczaneye uğra da bana ilaç al diye.
anneme ilaçlarını alırken ben de kendime göz çevresi kremi, güneş kremi, birkaç ilacımı, iyi birkaç makyaj malzemesini almıştım.

neyse akşam yorgunluktan çıkarmamışım annemin tansiyon hapları hariç. öyle odamda eczane torbasıyla duruyor.
ertesi günde cumartesi ama az bir işim olduğundan apar topar çıkıyorum evden.
döndükten epey sonra aklıma geliyor ama ara ki bulasın.

ne arıyorsun?
burada eczane torbası vardı.???
ha attım ben onu.
ne????????
attım çöpe.
ne zaman!!!!
sabaaah.
ay anne yaa!
niye ki.
hiç mi bakmadın içine ya!!????
çöptü.
değildi!!!!
yok çöptü çöp!!
annecim eczaneden aldığım kremler ve ilacım vardı!!
yok öyle uyduruk kağıtlar vardı.
200 liralık malzemeyi atmışsın!
kağıt doluydu ama.
karton kutudaydılar! aman anne hiç mi bakılmaz içine bu ne diyee?
ne bileyim ben? uyduruk bir torba!!
eczane torbası!
ne bileyim ben? söyleseydin!!
dedim sana akşam. gitmişken birşeyler aldım dedim.
ne bileyim ben? çöp gibi duruyordu!

o kadar sakin ve memnun gibi ki. umrunda değil. pahalı şeyleri attım nazlı'ya dandikler kalsın anca ona olur der gibi.

 umurunda değil, hatasını da kabul etmiyor, amaaan boşver canımız sağolsun alırsın gene falan da demiyor.
bana kaliteli şey yaraşmaz ki!!! anca kötü dandik ucuz şeyşler!!

ablam tekin acar'ı altüst etsin bana şöyle bir bakmak bile yakışmaz, layık değilim!!
sanki.
acele hazırlanıyorum, sinir oldum sinir.


görüyor çıkacak gibi olduğumu!!

nereye?
çıkıyorum!
çöpe mi gireceksin?


gerçekten. o kadar da sakin, normal bir şey gibi soruyor ki şaşarsın!!


?????????????????????
????????????????
hıı çöpe girecem anne tam bana layık!! bundan sonra çöpten giyinir beslenirim!! bana kalite yakışmaz ki!!!
??????????????? ne?

çöpe girecekmişim!!! oldu!

hani zaten çoktaaan atılmış. gittim yeniden aldım. eline verdim al at çöpe diye. ben gider bim'den ucuz şeyler alırım anca bana!!!!!!!!!!!!!!!



bilmiyorum.
belki paranoyaklık aşırı şüphecilik ve sürekli memnuniyetsizlik  bana da bulaştı.
ne de olsa anasının kızıyım.

nasıl ki alışverişte biraz pahalı bir şey görsem, alsam mı diye düşünsem içimdeki annem çıkıp kulağıma: çok pahalı, biz alamayız gbi  her zamanki klişe laflarını ettiğine göre.

abartıyor vayazıyorum işte.
belki de şizofren olmuşumdur. hepsi hayal ürünüdür. kafamın içindedir. çift kişilikli falanımdır.

ya da bana öyle görünüyor. zaten biraz gerçekçi-karamsar tarafım var. gerçekçi-iyimser değilim yani.

ama tabi kendinden beter memnuniyetsiz, endişeli, korkulu, karamsar, dırdırcı, şikayetçi vb birisiyle beraber yaşayınca daha da beter oluyorsun.

ah pardon annem gerçekçi bir insandır!! hiiiç karamsar değildir!! ama nedense nefret dolu. twitter ilk çıktığında bana da diyordu yani popüler olduğında.

ona yaz buna şunu yaz. hakaretamiz şeyler yani. hatta beddua.

e ciddiye alırsa dava açar.
ne?
ya twitterda adım yazmıyor mu ben adama sövecem.
söyleme adını!!
annecim telefon numarası gibi düşün, hani hat alır gibi bir hesap açıyorsun ya benim ki kendi adıma.
göremez ki!!
 ne bilecek?
görünüyor işte sen bilmiyorsun.
sen mi görünüyorsun?????????
adım adım!! ismim!!
ee.
ayyy. iyi küfrü basayım dava açsınlar bir de hapis yatarım artık!!  (kime sövdürüyor düşünün!)


anlatamazsın ki. daha internet ile bilgisayar makinasının farkını anlayamadı!! tut ki twitterı nasıl anlasın.

adını yazma işte sen deeee!
annecim otomatikman çıkıyor!! zaten adın gizli olsa bile ciddiye alıp mahkemeye verirse bulabiliyorlar.
bulamazlar!! adını yazmazsan kim ne bilecek kızım!!! hem zaten bilsin meymenetsiz!!
iyi hapse düşersen gelirsin ziyeretime!! ya da cezayı ödersin.
amaaan sen de adım seda de!!


anlayamaz. ne kadar izah edersen et. o kendi fikrine saplanıp kalır.

bir zaman da hala gerçi aynı, internetten herkesi bulabileceğini, hatta adresini bile bulabileceğini düşünüyordu. bilmem ne zamandan soyadını hatırlamadığı bir arkadaşını bulayım istiyor, oturmuş bana tipini tarif ediyor hem de yıllar önceki.

ama hani bakıyorlarmış orada burada mesela belediyede falan hemen çıkıyormuş!!!
herkese açık sistem değil anne o! devletin diye.
e sen de gir devletin sitesine!
hacker mıyım ben?
ney?
giremezsin.
aa?
herkesin girebildiği bir sistemde nasıl güvenlik olacak, herkes birbirinin herşeyine ulaşırsa?
?????

neyden bahsedecektim ben.
ha bana öyle geliyor. hııı.

geçen gün alışverişe gideceğiz gene ayn terane mesela. 10 yıldır aynı evde ikamet ediyoruz, evden çıkarken assssla koridorun ışığını yakmaz. asla. bizim koridor karanlık oluyor ama. yakmaz. ama söver göremiyorum diye.

her zaman 10 yıldır değişmedi. ışığı yak. hayır yakmayacak göremediği için de küfür edecek!! ben açarım şaşırır.!!
niye açmıyorsun görünmez tabi!!
neyi?
ışığı anne.

hadi evden çıkarken neyse ben yakıyorum ama eve girerken mümkün değil.
kapının girişi biraz dar, bir kere illa anahtarla kapıyı kendi açacaktır. ama elbette gözlük takmayı reddettiği için göremez, öyle tüm kilolarca yük bende, dakikalarca zorla dikilirim annem kapıyı açamadığı için küfreder.
allah kitap soy sop. niyeyse çukurovada böyle bir küfür zincirleme tamlaması var.

açtığı zaman da girer ama adetidir bir yerde dikilmek, ben giremem. elimdeki ağır, kızın beli ağrır falan derdi hiiiiç yok. tabi yine göremez içeri karanlık ya da saate göre loş!
yine söver. ışığı açsaydın derim hiç oralı olamaz.
onun yerine küfrederek ve bir yerlere çarparak ve daha da bağırarak küfrederek ayakkabısını çıkartmaya çalışır.

bu arada ben hala daracık girişte dikiliyorum geçit yok. yere bırakmaya çalışırım ama bana çarpıyorsun itiyorsun der! bekle biraz. ama öyle saniyeler falan değil. dakikalar.

eskiden çok daha hızlı hareket ederdi tabi yavaşladı çok. hatta çocukken bizi azarlar dururdu hadi hızı yürüyün diye.

beceri kaybı da oldu ama bu görmemeyle de bağlantılı. küçükken bir atıştırmalığı falan açamadığım zaman beni tersleyerek alırdır elimden tabi tırnakları uzun olur beni muhakkak da tırmalayarak. 
şimdi kendi açamıyor bi şey. heryerde bebek gibi anneme hizmetteyim ama bir güleryüz yok. suyu aç, şeker paketini aç, kahveme dök.... balığı ayıkla, suyu yok,...

yaranmana imkan ihtimal yok. zevk alıyor beğenmemekten.

bir de çocuk gibi inat. market arabasını kendi sürecekmiş. yorulur diye yok diyorum, ama inat sürermiş. anında da beli ağrıyor diye şikayet. e ben dedim. ama dememişim kendine mecbur etmişim gibi bir tavırda.

öyle değilse de beni 190 boyunda çam yarması kas yığını bir adam yerine koyup abandıkça abanıyor, az kaldı sırtla beni diyecek.

anlamaz da. az yiyormuşum ondan. ne alaka. halterci miyim ben kendi ağırlığım dadar taşıyayım.

anlatamazsın. hem beni çook koruyup kolluyor düşünüyor gibi davranır hem de bu kadar mantıksızlıklar da yapar.

yorulurum diye merdiven inmeyeceğim ama soğuk havada balkon yıkayacağım!
besleneyim aç kalmayayım diye her tenefüs börek falan yiyeceğim ama hareket yok.yakmayacam. şişecem?????????????????????


üf yani bi değişik anlayamamazlık oldu.

neyse. alışverişe gideceğiz, dolmuşla. durakta beklerken gene kendi düşüncelerine dalmış. hani boş gelse de rahat etsek diye. 
normalde hızlı yürüyemezken birden bir acele bir telaş ilkokul servisine bindi!!

gitme anne dolmuş değil o!!! binme dolmuş değil!! anne!! dolmuş değil o!! servis o servis otobüs değil!! annee!!

konuştuğu için de sürekli duymuyor, bir hızla nasıl olduysa gitti bindi bir güzel oturdu yerleşti!! çocuklar da şöför de bakakaldı!

ya ane servis bu dolmuş değilll!!
gel gel!!
annecim bu dolmuş değiiiil!!
gitmiyor mu bu?
dolmuş değil bu okul servisi!!
e niye söylemiyorsun!!! boşuna yoruldum nazlı!!! ben artık yoruluyorum sen anlamıyorsun!!
dinlemiyorsun ki kaç kere söyledim!!
söylemedin!
söyledim hatta bağırdım!
söylemediiiiiiiin!!!!
hadi in bari.
ne?
annecim dolmuş değil ya bu!!
amaaaaan!! yoruluyorum ben söylemiyorsun!!
duymuyorsun ki konuşmaktan!
doğru söyleyemiyorsun demek!!
dinlemiyorsun ki!!
dinliyorum!
dinlemiyorsun!
aynı dolmuş gibi buuu!
beyaz ama.
ee dolmuş da beyaz!!
yoo mavi.
değişti mi niye söylemiyorsun?????
her zaman maviydi ya az bi beyaz çizgiler.
hayır beyazdı hep!!
bizim buraya gelenler mavi anne.
hayır beyaz!!! değişmiş demek!! söylemezsen böyle olur!!
1990dan beri mavisi fazla beyaz çizgileri de var ya!
hayır beyaz dolmuşlar!!
anne adı mavi dolmuş hatta.
hayır beyaz!!
mavi!! sen bilmiyorsun demek unutmuşsun!!
hiç bir şeyi unutmam ben!!

gerekli şeyleri unutur saçma şeyler kötü şeyler en net haliyle kalır aklında.

daha bundan sonra çantamı emanet aldı unuttu. gazete unutmuşum kitapçıdan al dedi market arabasını kedi sürecekmiş, onu da unuttu!!


İlkokul mezuniyet balom _ yeşil tayyör

siz hiç 11 yaşında ilkokul mezuniyet gecesinde tayyör giyen bir çocuk gördünüz mü?
ben gördüm.
aynada.

neden mi giydim. ben seçmedim ki.
tabi anneme göre:
eski fotoğraflara bakınca 'ay mayıs ayında değil miydi bu? niye bu kadar kalın bir şey giymişsin ki? inadından zahir!'
ya da zevksizmişim.

e söyle nazlı. yok söylemedim! kabul eder mi? hiç de karışmamış!! hiç karışmazmış ki!! zaten ben hatırlayamazmışım ki!!

dün gibi hatırlıyorum. çünkü gururum üstüste defalarca kırılmıştı.

evet tek başına ev çevirmek ve 2 kız büyütmek kolay değildi ama mutsuzluğa mahkum değildik.
bir kere ne mezuniyeti bu yaşta?
gitmek zorunda mısın?

yani okul tarafından mecbur edilmemişsem gitmeme gerek yok. neden güzelçocukluk anılarım olsun ki?
oysa kendi fotoğrafsız geçen yıllarına yanar durur.
hadi o zaman olanaksızlık, ama biz çocukken bi nebze vardı olanak.
sırf inadından bir fotoğraf makinesi alamadı. ben istedikçe almadı.
yani bir şeye ihtiyacım varsa kesin yapardı alırdı ama az da olsa ihtiyaç değilse gereksiz görürdü.
onun bunun makinesiyle yıllarca idare ettik.
anneme kalsa hiç olmasa da olurdu nasılsa sene başında ya da önceki sene vesikalık çekilmişti. ne gerek vardı başka fotoğrafa?

ama kendinin var fotoğrafı tee o zamanlara göre bile. kendinin olabilir bizim olmasa da olur ne de olsa babası olmayan sosyal haklarını kaybetmiş çocuklarız, varlığımız yokluğumuz bir olsa ne yazar?

bir de bazen kızar bazen alay ederdi: neymiş efendim ben de fotoğraf derdindeymişim!!

e senin çok fotoğrafın var ama o yıllara göre. niye benim olmasın?
kah haa doğru der kah hala gereksiz bulur.

millet saniye saniye evlatlarını fotoğraflamak ister anneme yılda 1 vesikalık yeter.

mesela videolu kameralar çıkmasına rağmen hala hep beraber bir videomuz yok! akranlarımın en azından akraba düğününde çekilmiş videosu var 1-2 tane, bizim hiç yok!


işin çifte standatlı tarafı beni gıcık eder: kendinin bazı güzel anları, yıllarından hiç fotoğrafı yok ve buna çok hayıflanır. ama aynı şeyi benim yapmam gereksiz?

niye çirkin miyim ucube miyim ezik miyim haa yetimiz! aile değiliz.

tayyörden nerelere vardık.

neyse gülerek alaycı şekilde yaz başı niye giymişsin bunu der bazen. hatırlamaz. asla karışmamış.

ne demek karışmak. nerdeyse mezuniyete gitmeyecektim. ablam benden önce bitirdi ilkokulu haliyle. e ona yapmamışlar! mecbur muyuzmuş??

yani hergün 10 tabak yemek yesem memnun olur, mutfak alışverişinden hiç kısmaz, balık hariç.
ama gel gör ki fiziksel doymamışdan başka şeyleri takmaz.

bir de ben istedikçe veresi gelmez, bahane arar, ama kendi bir şey yaptıracaksa çok uğraşır. hatta benim istemediğim şeyleri bana yaptırmak büyük haz verir.
bu bir çeşit mücadele, meydan okuma. hala aynı.

ama o zaman çocuktum, çok ezildim. doğrusu özgüvenle büyüyemedik. evet maalesef. annem bize özgüven aşılayamadı. onun yerine baştan yenik ve eziktik. babamız yoktu.

bazı şeyler bize olmazdı: tamam da niye baştan pes ediyorsun ki?
gezi, mezuniyet, doğum günü, şık ya da pahalı giyinmek, lüks, eplenme, akşam çıkma, sosyalleşme, pazar gezmeleri,piknik.

yanlış anlaşılırız yaftalanırız fobisinden eve tıkılı yaşadık: arada ben aksiyon çıkarmazsam sene 1-3 bazen hiç mümkün olmayan teyzemlerin gelmesiydi tek eğlence-aksiyonumuz.

ancak teyzem ve kocası yanımızda olursa bir hakkımız vardı. o kadar.

haliyle o zaman da fotoğraf çekilecekse ancak fotoğrafımız olacaktı. yeterdi bize. yetmeliydi, yetecekti!

kendime anı yaratmaya çalışmakta haklıydım. eminim.

neyse zorla mezuniyeti kabul ettirdim, ablamla kendi de gelecek.

mecburen güzel bir şeyler de giymek zorundayız. tabi ayaklı bela, başa icat çıkaran, müsrif = ben nazlı.
gereksiz işler uzmanı, aklı 5 karış havada.

neden? mezuniyete gitmek istemiş! sanki çok da lazım?!

ablama bayramda alınan bir kıyafet hala oluyordu, ama ben kötüyüm ya belayım ya fuzuliyim ya bana alınan olmamış!! kilo almışım!! tam da zamanıymış! boşa masraf ! nasılsa bir daha giymeyeceğin bir şey! boşa harcama!

annem ezelden beridir keyif için sadece ve sadece yemek yeneceğini düşünür. başka şeyler keyif için yapılmaz: onlar zorunluluktur.

tam da zamanını bulmuşum göt büyütecek!!!
e 2. tabağı ye diyen sensin.
yemeyeydin! kafana silah mı dayadık???

ezberlenmiş laf. hep aynı. dilinde bir silah! sürekli eleştiri, yerme, beğenmeme, özgüven kırma. tam azıcık kendine güvenecen, kendini pohpohlamışsın annen gelir: götün de kocaman!! sivilcen mi çıkmış? saçında bişeye benzememiş!

o kadar da doğal ve safçana söyler ki çıldırırsın. tabi bu numaraları birkaç kez yiyip dışarı çıkmaktan vazgeçince eline koz düşerdi: evde pineklemem için bunları kullanırdı..
evden çıkma, arkadaş edinme, çevren olmasın, hiç ama hiç sosyal hayatın: evden okula okuldan eve işten eve evden işe: ama zort diye koca bul. okuldan çıkıp eve gelirkenki 15-20 dklık zamada!!!

neyse zar zor mezunieyete gidecem ama kıyafet yok, mecburi alışveriş.
tabi ne olacak başka zamanlarda da giyebileceğim bir şey arıyor.

o zmanlar bu kadar mağaza nerdeeee mersin de. ender toros ykm falan. mayısta artık indirime girmiş, korkunç yeşil bir etek ceketi seçti bana.
orta kalınlıkta bir kumaştan ama. biraz da büyük yarım beden. olsun sonbaharda da giyerim, teyzemler gelinde.

tabi o zamanlar çok münakaşa edemiyordum küçüktüm naptı etti bana bunu aldı. satıcı kız bile kalın gelir falan dedi halime acıyıp. ya bunu alacakmışız ya kotumla gidecekmişim!!
ben pahalı bir şey istemiyordum ki. sadece hoşuma gitsindi.
ama bana fazla!! gitmemeli daha zevkli beni mutsuz etmek işkence etmek duygusal olarak.

zaten bir fazlalığım, erkek doğup evliliği de kurtaramamışım. açıkça söylenmez bunlar elbet biz Türk'üz. ima edilir, başkasının konuşmasından anlarsın, çıkarım yaparsın.
gıkımı çıkaramam,
hayır bir de ben dile getirince kötüyüm, asla bana iyi davranmıyorsun diyemem! ne hakla!

bakmayın ablama da çok iyi davranmazdı. ama esasen hep bir tık daha iyi davranılırdı ya da bir tık daha az kötü.

 ama o daha az asi ve idareci biridir. hissetmez fark etmez bazı şeyleri.


bari sevdiğim renk olsun. hayır yeşil çok iyi.

evet annem yeşili sever. ama öyle yağ yeşili küf yeşili gibi daha sempatik tonları değil, en çirkininden.
kızarsam beğenmezsem ağlarsam nankörüm!!
yani aslında bana almak zorunda değil bana iyi davranmak zorunda bile değil: lütfediyor!

artık ne kadar surat astıysam satıcı kız bile biraz uğraşmıştı ama nafile çaba. karar verildi çirkin yeşil, yarım beden büyük tayyör giyilecek, seneye de giyerim!!

içine de evden beyaz bir gömlek, ayağımda da zaten yeni gibi olan beyaz bir ayakkabıyla dantel fırfırlı çorap.

bütün akşam terledim, saçlarım diplerine yapıştı ve fotoğraflarda suratsız çıktım.
e ceketini çıkaraydın tayyörünün. izin vermedi üşütürmüşüm çekemezmiş. terlemekten hasta oldum, otursaymışım masada terlemezmişim!!

yani mecburen bulunduğum ilk mezuniyet gecemde, gerizekalı ödlek inekler gibi masamdan ayrılamayıp ancak tıkınacağıım.

tabi tüm kızlar az buçuk geceye uymuşlar. gece elbisesi giyen de var bir düğün zamanından kalma, yazlık bir elbisesini uyduran da.

ama etek ceket takım tayyörlü bir tek ben!!

alay konus. dışlanmış. acınmış. ezik. anası babası ayrı.

sen aldırmıştın etek ceketi.
yoo sen beğenmiştin.
ben yeşil sevmem ki.
haa. demek o varmış.


hatırlamaz ama hatırladığını iddia eder. her zaman benim suçum.



20.03.2016

zırrrr
efendim anne?
peynir neredee?
dolaptadır.
üfff burada burada? nerede peynirler??
nerede anne? söylemiyorsun ki! müneccim miyim!
marketteeee markette!!
peynir reyonunun sonunda.
ney?
peynir reyonu yok mu?
ee?
sonuna doğru bizimkiler.
kim ya?
bizim sevdiğimiz peyniri sormuyor musun sen anne?
haa tamam.


yine tenefüsümü böyle çalacak. hem der ki hiç sosyalleşmiyorsun arkadaşın yok, hem bırak haftasonu çıkmalarını tenefüste bile insanlarla kaynaşacağıma annemle telefonda sohbet edip, bir köşeye çekilip börek yiyeyim!!

haniii? nerdee?
oralarda bir yerdedir anne.
ama göremiyorum!

gözlük takmıyor ki inatla! göremez tabi. onun yerine bana telefonda tarif ettirmek istiyor. mesela yanında hangi markanın peyniri varmış? ben nereden bileceksem o kadarını? işim gücüm yok hangi ürün hangisinin yanında ezberleyeceğim!


çocuklara sor.
hangi çocuklara? ne bilecek çocuklar?
üf çalışan çocuklara yani anne çalışaan.
çocuk mu çalıştırıyorlarmış burada??
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
hı? kime soracam?
çalışanlar yok mu? market elemanı?
hıı.
e sor işte annecim yani onlara, bana sorana kadar.
ne bilecek elin çocuğu ben anlamadım ki.
elin çocuğuna değil yaa çalışan delikanlılar yok mu?
vaar.
e git sor.
ne diyeyim?
annceim bana demiyor musun peynirimizi bulamadım?
çocuk yok burada şu an.
market bomboş mu yani? sor işte birine.


hayır cin gibi. bana laf çakmaları tam. ona buna kusur bulmaları aşırı detaylı. ama zaman geliyor en basit konuları düz mantık anlıyor. çocuk derken neyi kastettiğimi değil gerçekten ufak çocuk sanıyor ya!!

kapatmadı da telefonu, dakikalardır oyalanıyor kapatmıyor. onsan sonra ee bu fatura ne? anlamıyor faturası niye tavan yapmış. ceketini giy demek için bile aradığında en az 5 daika konuşuyor, düşün.


ses çıkmayınca sesleniyorum.

annee anne?! buldun mu? kapat artık telefonu!
üff sordum çocuk ben ne bileyim teyze dedii.
ayy anne yani! çocuk mu arıyorsun markette?
e yok çocuk!
çocuk derken neyi kasteddiğimi anladın mı seen?
hı?
çalışan çocukları diyorum anladın mı kimse yok mu ordaa?
e sen dedin çocuklara sor.
çalışan çocuklara demek istiyorum bunda anlayamayacak ne var ayol???
üff nazlı çocuk mocuk yok hiç!!


delirtecek beni!! kafayı sabitlemiş çocuklara!!

ya boşver sen ne bulursan onu al!!
neyi?
kız peynir peyniiiirrrr!
e bulamıyorum.
ya reyonda değil misin sen? peynirlerin orada?
hıı.
al eline bir tane hangisiyse onu yeriz.
hangisini işte.
fark etmez anne.
hah dur çocuk, al ablan konuşsun!


??????????????????????????????

elin çocuğuna veriyor telefonu ablası konuşmak istiyormuş!!!!! 

aloo.
canım ya orada çalışan abilerin ablaların falan yok mu yakında.
var galiba.
hıh ver telefonu birine de ben annem bulamamış peynirimizi de canım.
atamam abla.

aloo.
iyi günler annem muratbey kaşa peynirini bulamamış, gözlüğünü takmamış da bi yardımcı olur musunuz?
tabi tabi. neydi peynir?
muratbey kaşar 500 gramlık.
tamam ben veriyorum.
teşekkürler.
rica ederim iyi günler.


hah nazlı aloo.
ne diyor çocuk?
bulup verecek işte peyniri anne.
hani gitti o.


ben sesleri duyuyorum çalışan anneme veriyor peyniri.

ha verdi işte peyniri nazlı.
iyi tamam başka bulamadığın varsa sor ona.
e gitti çocuk.
anne ayyy!!! çalışan yok mu orada??? sana peyniri veren?
hıı şurada.
işte ona sor başka şeyi de bulamazsan.
çocuğa sormayayım mı?
ay anne delirtmeye mi çalışıyorsun beni??? ne alaka çocuk!
sen diyorsun bir çocuk bul ver telefonu diyee!!
telefonu ver demedim ki sor dedim!!
e nerden bilecek ufacık çocuk peyniri nazlı?
kız çocuk derken çalışan anne çalışanı kastediyoruum!
tamaaaam ben ne dedim?
kız onun bunun veledne soruyorsun?
sen dedin çocuk yok mu ver çocuğa telefonu!!!
telefonu ver demedim anne kendin sor dedim yaa!!!
offff!!!!
sana of! çalışan diyorum anlamıyorsun kafana çocuk takılmış!!
sen dedin!
sen niye düz mantık anlıyorsun? akıl var yakın var çocuk derken ne demek istediğim ortada!! çalışan gençlerden birine sor demek!! çocuk demez miyiz??
ne çocuğu koskoca herifler!!
gençler yok mu.
çocuk mu denir ona? sanki.
denir!!
denmez.
denir.
denmeeez.
denir anne kendin bile diyorsun!! büfeyi ara da çocuk sigara getirsin bana diye! çocuk dediğin bıyıkları bile aklaşmış gençten biri!
aman be  sen de!! sana sorulmaz bir şey!!
sorma o zaman. bana sorana kadar birinden sorsan çoktan biter.
neyi?
kız peyniri peynirii.



ay kısır döngü neyi soraydım diyor yaaa!!!!



Söylemiş miydim??

Ablamın çocuğunun olmamasının da sebebi benim!

Niye?

Lisedeyken kavga etmişiz tekme atmışım ablamın karnına!

Tabi bilerek değilmiş ama?!


Yoo bilinçliydi! Taht benim soyumdan devam etsin diye!
Nazlıııı! Tek tek in tek tek haa!

?????

Annem merdiven inmeme karşı! Asansör varken ne gerek var? Sonra dedikodu çıkacak asansörden korkuyorsun diye haa! Beni caydırmak için yollar!

1. Asansörden korkuyorsun sanıp dedikodu ederler; kaynana-damat adaylarını kaçırtır.

2. Asansör varne ne gerek var? Saçma!

3. Asansörden korkuyor musun?

4. Asansörde bişey mi oldu?????!!!

5. Kimse gel derse girme haa! Neme lazım!: komşulardan korkuyor; sabah sabah niye davet etsin, niye gireyin, zaten kimse görmüyor ki.

6. Kimse görmeyecek, bilmeyecekse niye yapıyorsun?

7. Yavaş in bari! Basamak basamak ha! Ara katlarda durup nefes al! ; sanki yaşlı koah hastası bir neneyim!?

8. Dizlerin ağrıyacak!; niye???? Yaşlı neneyim sanki.

Gençken gençliğinin sağlığının değeri bilmek diye bişey bilmez; anca kendini parala, hor kullan, nasılsa yaşlanacan, kireçlenme, fıtık, romatizma falan olacan. Belki olmam, ya da geç olurum, az olurum. Ama işte Türk'ün aklı sonradan gelir ya!

Hani zaten spor yapmıyorum, bari merdiven inip yürüyüş yapayım biraz.

Aa onun yerine madem hareket istiyorum; ev temizleyeyim hergün!

Hem de yerlere yatarak, diz ç,kerek, ağır kaldırarak yani! Spormuş işte! Ama bilinçsiz ve yanlış hareketler!

Hiç de demez ben ettim sen etme. Onun yerine bekler bir an önce onun gibi olayım.

Dilemez elbette ama beklemesine engel değil. Senkronize yaşlanalım istiyor adeta.

Senln de dokundu mu midene?

Yoo.

Allah Allaaaaah bana dokundu niye sana dokunmadı????

Gencim diyedir.

Amma da gençsin!

Bana da mı dokunsun anne?? Ha aynı hastalıklar hemen şimdi bende de mi olsun?

Biz öyle mi dedik?

Buna varıyor ama!

Hiç de bile. Nasılsa olacan ki kaçarı yok!

Ne belli??? Belki daha geç olur.

Olmaz!

Hay allahım yaaa!

Hani hareketli değil hayatımız, ya araçta, koltukta oturuyor ya ayakta dikiliyoruz; uzmanlar yürüyüş yapın merdiven kullanın diyor. Ama bizimki anlar mı spor olsun, hareket lazım, kalori yakar, bel-kalça bölgesini eritir.

Merdivenleri basamak basamak inip her arada da nefes alacakmışım. inemezmişim başka ki??? Niye? Kendi inemeyince ben de inemem sanıyor.

Hayır bari sen kendine dikkat et de ben gibi olma de; asla.

Niye?

Yorulursun Nazlı! Amaaan asansörle inseydin ne gerek var saçmalık yaa saçmalık!

Hareket lazım hareket!

Hi.ç de bile! Yorulacaksın kızım üzülüyorum.

Belli! Onun i.in buz gibi havada akşamın körü balkon yıkattın! çok üzülersün!

Aynı şey değil ki!

Tabi sen karar verince isteyince doğru ben isteyince saçma!
Keşke diyor zamanında yurtdışında okuyabilseydin.

??????

Başka bir zaman da bi tanıdığımızın kızı burs kazanmış Erasmusla gitmiş. Benim zaten kazanamayacağımı falan ima ediyor!

Yoksa beni asla engellemezmişmiş!

Ya haftasonu gezmelerini engelleme derdindesin?!

Gezme dediğim de yurtdışı seyahatı falan sanki!

Ya ablamı ziyarete tek başıma gitmeme izin vermedi yıllarca.

Gerçekten.

ilk defa tek başıma Mersin dışına 26 yaşında çıktım!

Bir gün bir program izlerken; işte esas buraya okuyup yaşayacaksın dedim (Lozan).

Ne dedi beklersin;

e ben burada yalnız mı kalacam?

Hani keşke kazansaymışğm da bir olanak olsaymık da yurtdışında okusaymışımdı?? Ona buna da övünür ben asla karışmam asla engellemem falan.

Hikaye.

Nasılsa kazanamaz.

Nasılsa bir yol bulur engellerim diyor.

Gitme, gitmeyeceksin, yasak, istemiyorum demez mesela. Böylece engellediıinin, yasakladığının kanıtı olmaz ona göre.

Bunun yerine yıldırmaya korkutmaya duygu sömürüsüne meyleder.

Ya geziye giderken şöför uyursa da kaza olursa?

Ya ormanda bir sapık varsa da saldırırsa?

Ya yanlış yola sapar kaybolursan?

Ya başına bişey gelirse?

Ya üşütürsen?

Ve binbir çeşit kabus senaryosuyla kafanı şişirir gitme diye.

Tut ki kendi de geldi; otobüsten inmeyiz, insek heryeri dolaşmayız, bir kenarda otururuz; tut ki arkadaşlarınla az ilerdesin gülüşüyorsun falan.

ilerden annen seslenir Nazlıııı!

Tut ki seslenmedi öyle kenarda orada burada suratsız, tad kaçıran, dldaktik bir diktatör olarak bir şekilde engeller; engelleyemiyorsa keyif almamana neden olur, tadını hevesini kaçırır. Bir şekilde yolunu bulur.

Tut ki ne engelledi ne tadını kaçırdı uyumusuz suratsızlığıyla; bil ki sonunda daha büyük bir sorun çıkacak!

Ney? Biriyle kavga edecek.

Değişiklikten, keyif almaktan o kadar korkuyor, hazzatmiyor ki huzursuzluğu tavan yapıyor;

sana çatmazsa ya şöförle, ya geziye gelen bir öğretmen ya da veliyle tattışır!

şaşmaz.

Tut ki kavga, tartışma değilse iddialaşma ya da ufak bir münakaşa, ağız dalaşı, laf sokma kesinlikle olur.

Ve sonra adeta senden intikam alır gibi aylarca dırdır eder, o ana döne döne olumsuzluk, kusur arar bulur. Temcit pilavı gibi sürekli önüne sürer.

Ta ki başka bir şey olana kadar.

Yani olumsuzluk, eleştiri, huzursuzluk bulup ruhunu besleyebileceği bir olay!
Kendine alırken bana da almış ablam YSL markasının hem allık hem ruj olan ürününü.

Ben de alıyorum bazen böyle lüks şeyler, ama zor, çünkü annem kafama işlemiş bi kere biz alamayızlarını.

Ne zaman pahalı bişey alacak olsam annem sanki kulağıma pahalı, alamayız, biz alamayız fısıldıyor.

Mesela keyif alacakken bişeyden, eğlenecekken de annem saçma, gereksiz, çocukça, komik değil ki falan diye fısıldıyor adeta.

Ablam sever pahalı şeyleri, alır da; annem ona hiç demez alamayız diye ne de olsa evli, kocası var, o sınıf atladı, üstün bizden! Biz dul ile evde kalmış yetim; bize lazım değil, biz alamayız!

Hatta destekler alsın diye. Bana ise 20 liralık ruju çok görür, bana BİM'den alınmış şeyler layık!

Bunu dile getirince de inkar eder. öyle dememiş ki.

Demez zaten. Bilir işini. Aynı yasak, olmazlı kelimeler kullanmaktansa seni caydırmak için türlü psikolojik oyun kullanması gibi arkasında delil bırakmamayı bilir.

Ne diyecek ablana en iyileri, en pahalıları layık ama sana uyduruk şeyler mi.

Denmez tabi.

Ama sadece söylediğin şeyler değil ve söylemediğin şeyler de bir yere dokunur, varır, bir sonuç çıkar.

Neyse. Aldım ablamın hediyesini, ama unutmuşum.

Bi zaman sonra aklıma geldi, arıyorum nerde diye.

Bir de çalışma masamın bir kısmını makyaj masasına çevirdim ben, kutuların içinde saklıyorum çoğu şeyimi, oraya koymuştum.

Görüyor bişey aradığıma soruyor.

Ne arıyorsun? Ben de arayayım!

Ablamın aldığını.

Ney?

Hani almış ya bana da hem ruj hem allık olan şeyden.

Hıı, bilmiyorum ben.

Gözünün önünde verdi ya anne hani çok cartlak pembe bu dedin.

??

Böyle şişede.

Haa oje mi, bozuktu o attım ben.

Neee?

Bozulmuştu kurumuyor sürdüm kurumuyor bozuldu tırnaklarım attım ben de.

Anne yaaa oje değil o ruj ruj!

öyle ruj mu olur?! Ojeydi!

Sıvı ruj allık da oluyor dedik ya!

Oje şişesi gibiydi.

Tamam şekil yapmışlar işte.

öyle şekil mi olurmuş! Boktan! Sürdüm olmuyor bozulmuştu.

Tırnağa sürülmüyor kurumaz tabi!

Nasıl? Nereye sürülecek ya???

Ya bi saattir ruj diyorum ya sana!

Ne bileyim rujun nerede? Kutulardan birindedir aman be!

Ayyy ay!? Ya sen koyu pembe büyük oje şişesi gibi şeyi gördün mü???

Attım attım bozuktu oje!

Ay bi saattir oje değildi diyorum! şekil yapmışlar lşit rujdu o.

Bozuktu.

Anne tırnağına sürmüşson de ondan.

Ay nereme sürecem aaa???

Oje değll rujdu sıvı ruj! Anladın mı sen bunu!

Aman neyse ne bi boka benzemez! Sanki çok matah!

Ablam almıştı.

Napayım.

özellikle yapıyor galiba. şüphelenmeye başladım artık. Ablam da alsa ben de pahalı şeyleri bulup yok ediyor yaa. Bi şekilde.

Başka şeyleri de atmışlığı var ama esasen daha çok pahalı şeylere düşman; bana layık bulmuyor.

Parfümleri atar, tuvalete sıkar bitsin diye. Halbuki tembihlemişimdir muhakkak.

Masada açıkta 3 oje duruyor bunu bulup atmış!

Gerçekten sabotaj gibi. Mesela yepyeni bir bot almıştım sezonda bir kaç yıl önce.

Ayağımda da kalsın dedim öyle gidelim kahve içmeye. Daha 10 dk olmadı kafenin masasını düzeltmeye çalışırken carrrtttt diye üstünü çizdi! Hiç de umrunda olmadı! 3 gün sonra da bana malının kıymetini bilmiyorsun çizmişsin diyor! Sen çizdein ya böyle böyle deyince de inkar ediyor bi güzel!

Her zaman yaptığı bişey değil odamdan bişey alıp atmak, parfümler onun himayesinde odasında durur; nasıl ki deri ceketimi bana giydirmiyor temizlikçi kadınlara veriyor, parfüme de ne zaman el atacak olsam da görse engeller. Ne lüzumu var? Bitmesin! Der.

Sonra bıktım deyip çöpe atar.

Ablamın aldığını ve pahalı olduğunu duyunca da üzülür.

Kozmetik sektörünnü çok bilir gibi inanmaz fiyatlarına hem de.

Gene pahalı bir gömleğimi, tişörtümü de batikleyerek bozmuş ya da toz bezi yapmıştı.

Yok bana pahalı, kaliteli şeyleri yakıştırmıyor, layık bulmuyor!

Neyse bir daha atma benim şeylerimi.

Bozuk sandım.

Tamam işte bi daha bana sorarsın.

Zaten makyaj malzemen çok!

Hıı.

Zaten kullanamazdın çok cartlak.

Alırım yine.

Nasıl?

E giderim Boyner'e falan alırım aynısından.

Yoktur ki burada.

Vaar.

Anneme göre 1 rujun olur hayatta o da bitmesin diye yılda bir kere zor sürersin! Ne lüzumu var?
Külot kimin meselesi--- çıkmaz sokak-----iyice evhamlı, pimpirikli oldu. Teyzem de olmayınca tek kafasına taktığı ben.

Herşeyi düşünüp planlıyormuş! Sanki ben de kafa yok.

Bi zaman sabah bana zorla bir kat daha kıyafet giydirmeye takmıştı.

Nasıl diretiyor anlatamam. Dışarısı 25 derece falan, anneme kalsa yorgana dolanıp çıkayım.

Mesela priz korkusu var, beni elektrik çarpmasından korkmuyor, öküzün, cücenin, nonoşun tekiyle evlenip hayatıma sıçılmasından da hiç korkmuyor, köye yerleşip bu yaştan yaşlı hayatı yaşamamdan zerre korkmuyor; ama aman üşütmeyeyim ve sıcak yemekten ağzım yanmasın. Korkusundan başı titriyor artık!

Ha bir de saldırıdan korkuyor. Onun için de mesela evden çıkmayayım, sürekli tıkınıp oturayım, bırak psikolojiyi, fiiksel sağlığım da bozulsun. Korkmuyor!

Aman üşütme kalın giy ayyyy yemek sıcak haaa ayy ağzın yanacak. Hayatın yansın ama. Onu dizi izler gibi izleyecek.

Neyse o korkudan bikaç kere sabah servisin peşinden bile koşturdu. Ayy hırka!

Bulduğu hırka da 10 yıllık, sünmüş, topaklanmış! Ben saklıyorum bi ara atarım diye nerelere, annem bulup elime tutuşturuyor onu.

Mesela sünepe gibi görünüp eleştirimemden ya da hor görülmemden de korkmaz. Daha iyi kimse kadın yerine koyup yan göle bakmaz, beni öküzün tekine yamarlar; böyle görünmez, özgüvensiz, ezik ve robot gibi yaşar giderim. Kendi artık bişeyden zevk alamıyor, keyif duymuyor, herşey saçma ve mamasız geliyor diye bana da öyle olacak sanıyor.

Neyse bu kez ne hırka, ne para içln peşinde servisin.

Ha bir de para tutuşturma saplantısı vardı, ve garip olmayacak yerlere para tıkma takıntısı.

Tam tuvalete girdim pedimi değiştirmem gerek, içine para sıkıştırmış. Ondan bundan ped aradım.

Cüzdanmış o ama! Emin ben yanılıyorum!

iyi ki bi lisede cırtcırtlı cüzdanım olmuş! Hala onu mu kullanayım?

Ablamla beraber güzel cüzdanlar almıştık, hatta benimkini ısrarla annem seçti.

Ama hatırlamıyor.

Servise yetişip bana ğsrarla 400 llra vermeye kalkıyor. Al al yemek yiyeceksin!

Soho'da yiyecem ya!

Bu kez daha egzantrik! Absürd.

Merdivenin bizim kattaki demirlerine külot koymuşlar, annem de kaptığı gibi peşlmden!

Eskiden çamaşırları annem asarken heryere çorap ve külotlarımı savururdu, çırparken. Ağaçlara, komşu balkonlara. Bazen ben gider alırdım bazen komşular getirir ya da bulan aşağı girişe falan koyardı.

O zamandan beri bulduğu her çamaşırı benim zannediyor. Hatta gene merdivene koymuş biri annem de almış o yerlerde balkonlarda ellerde sürünmüş külodu benim çekmeceme koymuştu.

Bir de titiz bulur kendini, hijyen saplantısı varmış!

Hani? Onun bunun pis donunu çekmeyece koymuşun. Bari yıkansın diye kirli sepetine at.

Bu kez almış eline külodu peşime düşmüş! Evet. Sabahın körü, okula giden öğretmen kızına külot sallayarak seslenip yetişiyor.

Nefesi kesilmiş aceleden. Sanki diyelim benim olan külodu vermezse yetiktirmezse kıçım açıkta kalacak???

Nazlııı? Haykırarark adeta elinde yeşil bir külot sallayarak!

Ne oldu?

Nefes nefese; bu al al külot!

??

Külodun düşmüş al al!

Eve götürmeyip bana getirmesi ne kadar akıllıca!

Benim değil!

Al al düşmüş!

Erkek çamaşırı bu.

Elime tutuşturmaya çalışıyor.

???

Benim değil anne erkek çamaşırı buu!

Koymuşlar merdivene!

Erkek külodu bu!

Senin değil mi?

Erkek külodu nasıl benim olabillr??

Al al.

Annecim okula mı götürecem???

Hı???

Yerine koy benim değil ki, boşuna koşturmuşsun.

Senin.

Erkek külodu bu.

Niye?

işteee görmüyor musun?

Ne zaman aldın ki sen bunu?

Benim değil ann benim değiiil!

Kimin?

Ne bileyim ayol?

Komşularımın külodunu mu düşünecem? Bi de böyle saçma şeylere neden der. Ve ciddi de cevap bekler hem de.

Hala vermeye çalışıyor ısrarla. O nefesiyle uğraşır kendi düşüncelerine dalarken cevapları algılamıyor ki.

illa verecek. Ye benim bile olsa napacam elimde donla?? Ne mantık yani???

Koy kirlilerin arasına evde, niye bana getiriyorsun? ilk aklına geleni yapmış.

Bu arada yorulmuş, nedesi kesilmiş diye söyleniyor ve hala almamı istiyor.

Benim değillll!

??????

Annecim niye getirdin benim değll ki?!

E kimin?

Ne bileyim yahu?

Koymuşlar bizim oraya? Kimin o zaman? Benim de değll!

Ne bileyim aldığın yere koysaydın.

Tamam. çekmecene mi?

Ne çekmecesi anncim dinlemiyor musuun?

Dinliyorum!

Benim mi bu bak bakalım? Kocaman erkek küloduuu! Ben erkek miyim? Benim değillllll!

E kimin diyorum işte?

Ben nerden bileyim komşuların iç çamaşırınıı?

??? Nereye koyayım.

Merdivene koy anne!

E alırlar?

Ay kiminse alsın iştee.

Ayy hiç kıymetini bilmiyorsun malının!

Benim değil! Benim değil anne anladın mıı?

E klmin?

Ay çıldıracam ne bileyim ben kimin donu?? Aa sabah sabah bana okula giderken erkek donu veriyorsun napacam ben bunu???

Koy çantana allah allah!

Kız elalemin çamaşırını ben napayım aaaa!

O sırada apartman görevlisi geçiyor oradan. Anladım sabah beyni tıkanmış annemin, illa o eski, kocaman, pis erkek donunu beni çekmeceme koyacak kafaya koymuş şartlanmış.

Görevliye verdim biri düşürmüş diye, koysun bi yere diye.

Aa utanmıyor kız elaleme ne veriyorsun kllodunu???? şoklarda! Nazlı külodunu ona buna sunuyor .

Ay çıldıracam sabah sabah! Benim değil ki annneeeee!

Ay kimin o zaman?

Gerçekten bir cevap bekliyor.

Fazıl amcanın!

Haa, uğrayıp ben verirdim! Başkası alırsa ya.

Ay daral geldi!

Niye.

Sen boşver rüzgar var çık eve.

E külot?

Memet verir sen çık.

Başkası alırsa.

Almaz ben söylerim tembihlerim hadi geciktim ben üşütme eve gir anne!

Tamam.

illa bir cevap ve çözüm bekliyor. Dert etmiş. Benimmiş külot. Değilse kiminmiş??? Demiyor ki bu don Nazlı'nın olamaz ya da Fazıl beyin donunu ne biliyor?

Hiç.

Bitmedi.

Gerçekten 65i geçince annemin aklına, mantığına bi haller olmaya başladı. iddia ettiği kadar mantıklı değildi zaten ama gene bu kadar da değildi.

Saçma şeylere saplanıp kalıyor, saplandığı yerden çıkamıyır, o saplantısına yeni bilgi ekleyemiyor.

öğlen beni bi endişe içinde aradı.

Nazlııı?

Efendim anne.

E Fazıl amcanın değilmiş külot?

Kiminmiş?

Bilmiyorum, kiminmiş?

Memet mulur.

Memet'ler zemin katta ama birinin balkonuna nasıl uçsun Nazlı?

Memet sahibini bulur demek istiyorum.

Bulamamış.

Bulur sonra.

Ha napayım bunu.

Neyi?

Külodu işte yaa! çekmeyecene mi koyayım, yatağının üstüne bıraksam sen koyarsın nereye koyuyorsan ben bilmiyorum.

??? Koyma bir yere!

E napayım?

Nerede buldun sen onu?

Ya merdiven merdiveeeen! Trabzanı yok mu? Oradaaa!

Bi de kendi dill ben anlamamışım gibi davranmaz mı?

iyi işte oraya koy geri.

E nolacak?

Geçerken biri görür alır anne.

Allah allaaaah ye elalem alsın?

Ben mi alayım? Kocaman pis erkek çamaşırını anne???

üfff anlamıyorun.

Sen anlamıyorsun başkasının pis çamaşırını ben napayım???

Tamam kirlilere koyarım yıkarsın.

Kız benim değil kiliiiii!

Amaaan ne var be! Napayım bunu napayııım???

Napmak istiyorsun anne başkasının çamaşırını, alıp giyeyim mi ben???

Aman be sen de.

Ne ben de??? Benim değil. Erkek kiodu o. Bi komşunundur sen asansöre koy sahibi alır.
Hıı çok mantıklıdır kendisi!

üşütmemden çok korkar yazın dahi hırka giymemi lster, hemen hemen her sabah bana fazladan bir kat daha giydirmek için diretir, köşelere attığım 10 yıllık sünmük hırkayı elime tutuşturmak için servisin peşine düşer, hava soğuduğu, yağmur başladığı zaman Nazlı eve nasıl dönecek diye endişelenip beni arayıp sorar, hava durumundan haber verir.

Ama soğuyan havalara rağmen buz gibi havada bana akşam 23te balkon yıkattı!

Bir de beraber yaptığımızı farz ediyor!

Korkmuyorsun hiç üşütmemden bakıyorum.

Ama çok kirlenmiş de içeri toz uçuyormuş da yağmur yağıyormuş da leke oluyormuş, yukardan baksalar karşı binadan görseler rezil olurmuşuz da ben de bi haftasonum varmış onda da geziyormuşum da hiç evle ilgilenmiyormuşum da artık tek başına başa çıkamıyormuş da....

Ev işi yapmıyor ki hiç!

Yemek yapıyor ona diyecek yok, az buçuk mutfağı da temizliyor çalıştığı için. Başka da bişey yok. Kendi yapalım diye tutturduğu için ikimizin yaptığını farzediyor.

Bütün haftasonlarımı evde iş yaparak geçirmeliyim, mecburi şeylere de acele uğrayıp evde işe dönmeliyim. Hayat bir mecburiyet, robot gibi yaşamalı, tek zevk yemek yemek!

Aa ya da işi bırakıp Hayriye hanım gibi kendimi ev temizliğine adamalı, ya da köye yerleşim tarla, hayvanlarla ilgilenir ablama doıal gıda yetiştiririm.
Hep sevmediğl şeylerden bahseder. Hayatı böyle görüyor aslında.

Onu sevmem bunu sevmem şunu hiç sevmem.

Bu da aslında onun iyi günü.

çoğu zaman ise nefret eder.

Bunu da normal sanıyor.

Daha sabah günaydın demeden bişey istemeyecekse de kötü olaylardan bahsediyor; cinayet, savaş, göçmenler,şlddet, tecavüz!

Saban 7'de!

Gece de yatmadan önce de bayılır.

En sevdiği kanını kusup gidip horul horul uyumak!

Sevdiğl bikey yok nerdeyse. Söylemez de.

çok mükemmelliyetçiymik de ondan.

Değll nefret etmekten zevk alıyor. Bikeyi eleştirirken nefret ederken gözleri parlar be.

Hem nefret etmeye bayılır hem de dırdıra.

Başkasının huzurunu kaçırmaya, tadını kaçırmaya, ortamı bozmaya, senin de keyif alamamanı sağlamaya bayılır.

Kendi alamıyor başkası da alamasın!

Bie yasak zaten. Dul yetim evde kalmış ne hakla keyif alacaz???

Söyleyince de sen kötüsün sana sarar bu kez...

Kendini heves, tad, keyif kaçıran biri olarak görmez.

Karamsar da değil!

Kendi gecenin körü ne kadar kötü, olumsuz şey varsa sıralar.

Ama sen bişeyden bahset; ay asabını bozmuşum! çekemiyormuş artık!
Hep ertelemek için bir bahane vardı.

Hep ilerde diyerek beni kandırdı aslında.

Gezmek istersin; ilerde gezersin der. Mesela sınavdan sonra, sınav geçer, kayıtlardan sonra, kayıtlar geçer, derslerden sonra, yıllar geçer, diplomadan sonra. Mezun olursun atamadan sonra... Her zaman ilerdedir her zaman. ilerde gezersin ilerde yaparsın.

Güzel bi kıyafete mi özendin ilerde alırsın, konser gelmiş ilerde gidersin.

ilerdedir her zaman yapılacak herşey.

şimdi yapacağın ancak tıkınmaktır.

Güzel giyinmek, konsere gitmek, gezmek hep ilerde kocayla yapılacak şeylerdir. Ancak kocan olursa hak edersin!
Hani alışmışız, içimize işlemiş artık; idare etmek, ucuza kaçmak.

Ne zaman kendime kaliteli, biraz pahalı sayılacak bir şey alacağım: içimdeki pinti= annem pörtlüyor.

Kulağma kulağıma adeta:

alamayız biz

balamayız biz

pahalı orası

gücümüz yetmez

biz alamayız

biz gidemeyiz

biz yapamayız

çok pahalı

zaten çok şeyin var

aman ne gerek var

değmez

etmez

çok pahalı bize uygun değil

ne gerek var Bim'de de var

zaten ne gerek var

kim görecek

koklayan mı var

lazım mı sanki

bu yaşta olur mu

artık tek zevk yemek yemek bizim için

hayatta zevk yok ki

kimin için sürecen ki

......
Eski fotoğraflara bakmış.

Ay diyor ne kadar kötü çıkmışız öyle! Niye giymişiz ki bunları? Ay hele siz?

Cidden hatırlamıyor mu acaba?

Annemin desturu; defileye gitmiyoruz biz! En yenileri götürmeyelim yolda yıpranmasın!

Diyerek bize de kendi de ısrar ve inatla yeni ve güzel kıyafetleri değil, biraz eskimiş olanları giyerdik.

Gene iyi geziye gidermişiz, işte o zaman 1-2 arkadaşı vardı gezen, onlarla yarış etmek için sanki.

Ama hani vardır ya böyle kenarda somurtuk oturan uyumsuz tipler. Onlar bizdik. Gece otelde eğlence vardır; acele yemek yiyip odaya çıkmak ister, öyle müzik dans falan nerdeee. Tut ki mecbur kaldı kalmaya; kalkmayız. Kımıldamayız bile. öyle somurtuk bekleriz.

Ablam öyle şeyler aramazdı anasının kızı; bi nevi uyumsuz, ruhsuz, robot. Bense bu duruma deli olurdum, tartışırdık hep, küstürür oturturdu. Ya da moral bozar; sen dans edemezsin ki, sen şarkı söyleyemezsin ki.

Olabilir denesin eğlensin. Hayır! Eğlenemez. Bu kadarına şükretsin! Babası yok onun hakkı yok eğlenmeye, keyif almaya mutlu olmaya; izleyecek sadece ve elindekiyle idare edecek!

Heryerde köskös oturan bizdik işte.

Denize girme ıslak kalırsın hasta olursun, herkes kıçına bakar, nasıl mayo giyecen heryerin sivilceli! (hormon bozukluğu ve stresten sırtımda sivilce çıkmıştı) vb.

Zaten hani az çıkıyoruz geziye, tatile, az fotoğraf çekiyoruz: hepsinde de sünepe gibiyiz, suratsızız.

Bir de laf sokmaya çalışır hatırlamıyor gibi; yemezler ama.
Dışarda yemek yemekten o kadar hoşlanmıyor ki, hani zaten normal aile olmadığımız için adeta kendini cezalandırır gibi keyif ve sosyallikten

muafız, aç kalmaya razı. Tek kendi de değil biz de.

Bir zaman kimin aklına uyduysa artık beraber geziye gidesimiz tuttu.

Dönüş yolunda mola verilir de

yemek yenir ya.

inmedik!

Herkes indi, yemeğini yedi, şarkılar bile söylediler; biz otobüsün içinde kös kös oturup bekledik!!

Zaman geçmiyor tabi. Ters ters bakıyor söyleniyor arkalarından tabi miletin.

Bi halt mı varmış da bilmem ne ne...

Somurtarak kös kös! Bekledik.

Zaten bi yaşmayı hak etmiyoruz, başkaları yaşayacak biz o zamanında alay ettiği komşumuzun kayınvalidesi gibi balkonda oturup izleyeceğiz!

Mola bitince herkes bi neşeyle geldi tabi. şarkılar söyleyerek, kahkahalar atarak.

Blz? Ne hacet! Bize gülmek yasak! işte arada bir annemin uygun gördüğü kadar bişeyler yaparız.

Tabi laf sokan da oldu. insanoğlu fesat!

Kendi aralarında konuşuyorlar gibi yapıyor birileri. Ay ne eğlenmişler yemekler ne güzelmiş, gruptan bazıları bi mercimek çorbası bile içmemiş! Parasızlarmış herhalde.

çok alındı buna annem ama bişey demedi, uyuyormuş duymamış gibi yapıp 2 ay kafamı şişirdi; dırdırından.

E desendin bişeyler. Tartışma çıkarmış! Ne hakkı varmış herkesin huzurunu bozmaya???

Benimkini bozmaya hakkın var ama?!
Sırtım kaşınıyordu.

Noldu dedi. Sütyen alerji yaptı herhalde dedim.

Bazen böyle sütyenin kopçası, metal askısı falan alerji yapar kaşındırır ya. öyle herhalde.

Neyse zaman geçti aradan. Artık yatacağız,pijamalarımı giyeceğim, kapımda bitti annem.

Aklına takılmış.

Hani bakayım.

?? Neye?

Kaşıntına kaşıntıı.

Ha işte.

Dedim sırtımı döndüm, sen tut külotumu indirmeye çalış.

Böyle bakılmaz ki indir de yat! Anlarım ben!

Takmış son yıllarda benim orama kafayı. Yok kadın doğumcuda beraber incelemek ister, yok bir bahaneyle ben bakarım anlarım der.

Saçma ve garip. 36 yaşına gelmişim yatıp açıp anama oramı gösterecem????

Sırtımda sırtım da yaaaa!

??? Hı?

Hala uğraşıyor külotumu indirmeye!

Alerji sırtımda yahu!

Ne?

Of sırtımda kaşıntı bee! Taktın sen de kafana benim oramı incelemeye!!

Aman be iyillk yaramaz sana! Bi baksaydım anlarım ben niye kaşınıyor oran!

Kız sırtım kaşınıyor sırtııııım!

Hani oranı kaşıyordun?

Ya sırtımı kaşıyordum artık bu kadar da anlaşılmaz mı dağlar kadar fark var!

Kafayı takmış resmen! Niyeyse.

Bi keresinde de şöyle bir kaşımıştım, hani çamaşırın lastiği falan rahatsız eder ya.

Hıh eline koz vermişsin gibi! Kafayı takmıştı Nazlı'nın orası kaşınıyor!

Kafasında o kadar bütüyor ki , hiç mi kaşınmaz insanın oarası burası? Kurmuş aklında kabus senaryoları gibi.

Sürekli kaşınıyor diye bir fikir oluşturup kendince, kurmuş, inanmış!

Hem de çok inanmış!

iddia edecek kadar!

Benden iyi bilecek kadar!

çare düşünmüş sağolsun; aç bakayım ben anlarım!
Bu ne? Bisküvi mi aldın? Ay bayatlamış buuu!

Kedi maması anne o?

Neyy?

Kedi maması kedii!

???

Sen yanında taşı da ver dedin ya.

Hıı iyi.

...........

Bu ikinci. Cebimde, çantamda bulduğu an el atıveriyor. Açarken de döktü. şaşıyor bir de kokuyor diye.

.....

Kendi dedi kendi unuttu.

.....

Başka bir zaman da:

Nazlıı bak şuna ver mama şuna, ayy yazzık!

Yok ki.

Aa nasıl yok?

E bitti.

Kız 5 kilo aldık nasıl biter?

Yanımda değil ya hepsi.

Niye taşımıyorsun?? Yazzık aç kaldı!

E apartmandann çıkarken verdik ya bizim ordakine.

Ee.

Ee 5 kilonun hepsini mi taşıyayım çantamda??

E ama bak aç kaldı sen unuttun diye!

Ha gene bende kabahat! Bu kadar çok seviyorsan sen de alaydın çantana!

Ne bileyim ben sen alıyorsun diye! Hem ben ağır taşıyamam belim ağrır sonra!

Ha ben taşıyayım da belim kimin umrunda tabi! Hem çantan çok ağır oluyor yanlışmış diyorsun hem de 5 kilo mama taşıyacağım! Hammalım ya!
Böcek girmiş içeri.

Peşine düştüm ama adeta böceği savunur gibi sürekli önümde dikiliyor.

önce gazete bulacam diye masaya yöneldim, önümden ağıııııır ağır yürüyor.

Söylememe rağmen hiiç hızlanmıyor.

Zar zor ulaştım gazeteye bu defa da onu daha okumadın buna daha bakmadım şunun bulmacası i.inde mi diye oyalıyor.

Ben acele ettikçe oyalıyor.

Napacan ki?

Bi saattir böcek böcek diyorum napacam???

Neyse sonunda bir gazete kaptım kapmasına ama gene önüme düştü. Koridorda çünkü biraz geç kalmsam odama girecek.

Ama annem düştü önüme resmen beni engellemek için.

Ben acele ettikçe o yavaş hareket ediyor, çekilip yol vermiyor da.

Ya anne bi çekil!

Hı? Ne acele ediyon?!

Ya bi çekiiil!

Ne o? Napacan onu?

Böcek böceek.

??? Napıyorsun!?

Ya anne bi yol versene!

Niyee?

Ayyyy! Odama girecek odama!

Aman girmeyiz be! Yedik odanıq

sen değil! Böcek anne böceeek!

Ne böceği???

Ya bi yol ver de öldüreyim.

Hani nerde???

Ya bi çekilsene! Ayy böceği savınur gibisin!

Ben görmedim hani nerde?

Ayy ay !

Zorla ittirip de geçiyorum! Anlayamaz böyle acele hareketleri saçma bulur!

Eskiden böyle değildi tabi. çok tez canlı, hareketliydi. çok hızlı yürür bizi geçer, dönüp beklerken sinirlenip azarlardı. Mutfakta da bie çarpar dururdu, çekilin ayağımın altından! Ne kadar yavaşsınız! Derdi.

şimdi değişti yaşla beraber. Ama hızlı hareket edebilmeyi dahi unutmuş, anlam veremiyor.

Merdiven bile inmemi istemiyor, kendi gibi inemem sanıyor. Tek tek inecekmişim basamakları!

Tabi sonunda böcek odama girdi. Annem de rahatladı adeta. Hala ben görmedim diye iddiada. Annem görmediyse yoktur.

Hah odama girdi lşte!

Hanii ben görmüyorum!

Gözlüğün yok ki!

Ne alaka, yok böcek falan!

Hala koridorda ilerliyoruz ama kaplumbağa hızında. Resmen odama ilerlememi engelliyor ya.

Aman sanki nolacak?

Koyun koyuna mı yatayım böcekle yaa!

ittirip de geçtim yakaladım öldürdüm.
Beyaz mı var orada?

????

Beyaz beyaaaz saç saç!

Saçıma şekil veriyorum.

Beyaz mı vaarr??

Yoo.

E niye öyle yapıyorsun?

Ayırıyorum iştee.

Hayır yaa şurayı şurayıı! Beyaz mı var da??

Yok.

Aayyy ay!

Ne ay ay! Beyazlasın mı? Bunu mu istiyorsun?

Beyazlamış zateen!

Hayır.

E niye öyle yapıyorsun?

Ay diyorum ya anne! şekil vermek için saç bir yöne ayrılmaz mı???

üffff!

Oldu beyazlasın ! Aniden 8m yaşıma geleyim???!!

19.03.2016

KEŞKE SAÇLARIM BÖYLE OLSA__ YAŞ BASKISI, OLMAZLAR, YAŞIN GEÇTİLER

AAH AH ŞİMDİKİ AKLIM OLSA DAHA CESUR, DAHA SABIRLI OLDUĞUM 20Lİ YAŞLARIMDA SAÇLARIMI RENGARENK BOYARDIM.

HİÇ BOYAMADIM MI? BOYADIM ELBET AMA MİLLETİN ÇENESİNE KATLANMAK PAHASINA.
NE KADAR TUTUCU, BASKIYI, YARGILAYICI BİR MİLLETİZ. HERKESİN HERŞEYİNE KARIŞMA HAKKINI KENDİMİZDE BULUYORUZ.

AY BU RENK SAÇI ÇOK YIPRATIR.
AY BU RENK SANA OLUR MU?
AY BU YAŞTA SAÇ BU RENGE BOYANIR MI?

HAİ YIPRATIR,YAKIŞMAMIŞ, ZOR GİBİ NİSPETEN MANTIKLI YORUMLARIN YANINDA BİR DE YAŞ BASKISI.

NE KADAR ERKEN BAŞLIYOR BU YAŞ BASKISI?

10LU YAŞLARDA KÜÇÜKSÜN: İLERDE YAPARSIN OLUYOR.
20Lİ YAŞLARDA: DERSLERİNLE İLGİLEN SEN SINAVA ÇALIŞTIN MI?
ÜNİVERSİTE BİTİNCE. ÖNCE ATAN, İŞ BUL DA İLERDE YAPARSIN. YA DA NE GEREK VAR ŞİMDİ. MİLLET NE DER. İŞE ALMAZLAR VALLA. SATANİST SANIRLAR. OLACAK ŞEY Mİ. SAÇ BU RENGE BOYANIR MI. AMAN BU YAŞTA OLUR MU KÜÇÜKLER YAPSIN! YAŞINA UYMAZ! EE KÜÇÜKKEN DE KÜÇÜKTÜK?

YANİ ÇOK KÜÇÜK YAŞTA OLMAKLA ARTIK YAŞINA UYMAYACAK YAŞTA OLMAK ARASINDA YA 1 YA 3 YIL VAR. TUTTURDUN TUTTURDUN. YAPTIN YAPTIN. YOKSA KAÇAR.

KADINLAR DA BİR BİRİNE YAŞ BASKISI ÇOK YAPIYOR.

DAHA YAŞLILARA GÖRE DE BİR İKİLEMDELER ÇÜNKÜ İŞLERİNE GELMEZSE YA KÜÇÜKSÜN OLMAZ YA YAŞIN GEÇTİ OLMAZ, AMA Bİ BAKMIŞSIN SEN NE BİLECEKSİN ÇAYLAKSIN! EE HANİ SAÇIMI MAVİ YAPMAK İÇİN YAŞLIYDIM.?

SAÇINI MAVİ BOYAMAK İÇİN YAŞLISIN AMA BİR KONUDA AHKAM KESMEK KONUSUNDA KÜÇÜKSÜN.

KISACASI HER ZAMAN BİR BAHANE VAR.

SİZ SİZ OLUN YAŞINIZ SABRINIZ MÜSAİTKEN DİNLEMEYİN KİMSEYİ, Bİ DENEYİN.
BEĞENMEZSENİZ BİR DAHA BOYAMAZSINIZ.