22.03.2016

İlkokul mezuniyet balom _ yeşil tayyör

siz hiç 11 yaşında ilkokul mezuniyet gecesinde tayyör giyen bir çocuk gördünüz mü?
ben gördüm.
aynada.

neden mi giydim. ben seçmedim ki.
tabi anneme göre:
eski fotoğraflara bakınca 'ay mayıs ayında değil miydi bu? niye bu kadar kalın bir şey giymişsin ki? inadından zahir!'
ya da zevksizmişim.

e söyle nazlı. yok söylemedim! kabul eder mi? hiç de karışmamış!! hiç karışmazmış ki!! zaten ben hatırlayamazmışım ki!!

dün gibi hatırlıyorum. çünkü gururum üstüste defalarca kırılmıştı.

evet tek başına ev çevirmek ve 2 kız büyütmek kolay değildi ama mutsuzluğa mahkum değildik.
bir kere ne mezuniyeti bu yaşta?
gitmek zorunda mısın?

yani okul tarafından mecbur edilmemişsem gitmeme gerek yok. neden güzelçocukluk anılarım olsun ki?
oysa kendi fotoğrafsız geçen yıllarına yanar durur.
hadi o zaman olanaksızlık, ama biz çocukken bi nebze vardı olanak.
sırf inadından bir fotoğraf makinesi alamadı. ben istedikçe almadı.
yani bir şeye ihtiyacım varsa kesin yapardı alırdı ama az da olsa ihtiyaç değilse gereksiz görürdü.
onun bunun makinesiyle yıllarca idare ettik.
anneme kalsa hiç olmasa da olurdu nasılsa sene başında ya da önceki sene vesikalık çekilmişti. ne gerek vardı başka fotoğrafa?

ama kendinin var fotoğrafı tee o zamanlara göre bile. kendinin olabilir bizim olmasa da olur ne de olsa babası olmayan sosyal haklarını kaybetmiş çocuklarız, varlığımız yokluğumuz bir olsa ne yazar?

bir de bazen kızar bazen alay ederdi: neymiş efendim ben de fotoğraf derdindeymişim!!

e senin çok fotoğrafın var ama o yıllara göre. niye benim olmasın?
kah haa doğru der kah hala gereksiz bulur.

millet saniye saniye evlatlarını fotoğraflamak ister anneme yılda 1 vesikalık yeter.

mesela videolu kameralar çıkmasına rağmen hala hep beraber bir videomuz yok! akranlarımın en azından akraba düğününde çekilmiş videosu var 1-2 tane, bizim hiç yok!


işin çifte standatlı tarafı beni gıcık eder: kendinin bazı güzel anları, yıllarından hiç fotoğrafı yok ve buna çok hayıflanır. ama aynı şeyi benim yapmam gereksiz?

niye çirkin miyim ucube miyim ezik miyim haa yetimiz! aile değiliz.

tayyörden nerelere vardık.

neyse gülerek alaycı şekilde yaz başı niye giymişsin bunu der bazen. hatırlamaz. asla karışmamış.

ne demek karışmak. nerdeyse mezuniyete gitmeyecektim. ablam benden önce bitirdi ilkokulu haliyle. e ona yapmamışlar! mecbur muyuzmuş??

yani hergün 10 tabak yemek yesem memnun olur, mutfak alışverişinden hiç kısmaz, balık hariç.
ama gel gör ki fiziksel doymamışdan başka şeyleri takmaz.

bir de ben istedikçe veresi gelmez, bahane arar, ama kendi bir şey yaptıracaksa çok uğraşır. hatta benim istemediğim şeyleri bana yaptırmak büyük haz verir.
bu bir çeşit mücadele, meydan okuma. hala aynı.

ama o zaman çocuktum, çok ezildim. doğrusu özgüvenle büyüyemedik. evet maalesef. annem bize özgüven aşılayamadı. onun yerine baştan yenik ve eziktik. babamız yoktu.

bazı şeyler bize olmazdı: tamam da niye baştan pes ediyorsun ki?
gezi, mezuniyet, doğum günü, şık ya da pahalı giyinmek, lüks, eplenme, akşam çıkma, sosyalleşme, pazar gezmeleri,piknik.

yanlış anlaşılırız yaftalanırız fobisinden eve tıkılı yaşadık: arada ben aksiyon çıkarmazsam sene 1-3 bazen hiç mümkün olmayan teyzemlerin gelmesiydi tek eğlence-aksiyonumuz.

ancak teyzem ve kocası yanımızda olursa bir hakkımız vardı. o kadar.

haliyle o zaman da fotoğraf çekilecekse ancak fotoğrafımız olacaktı. yeterdi bize. yetmeliydi, yetecekti!

kendime anı yaratmaya çalışmakta haklıydım. eminim.

neyse zorla mezuniyeti kabul ettirdim, ablamla kendi de gelecek.

mecburen güzel bir şeyler de giymek zorundayız. tabi ayaklı bela, başa icat çıkaran, müsrif = ben nazlı.
gereksiz işler uzmanı, aklı 5 karış havada.

neden? mezuniyete gitmek istemiş! sanki çok da lazım?!

ablama bayramda alınan bir kıyafet hala oluyordu, ama ben kötüyüm ya belayım ya fuzuliyim ya bana alınan olmamış!! kilo almışım!! tam da zamanıymış! boşa masraf ! nasılsa bir daha giymeyeceğin bir şey! boşa harcama!

annem ezelden beridir keyif için sadece ve sadece yemek yeneceğini düşünür. başka şeyler keyif için yapılmaz: onlar zorunluluktur.

tam da zamanını bulmuşum göt büyütecek!!!
e 2. tabağı ye diyen sensin.
yemeyeydin! kafana silah mı dayadık???

ezberlenmiş laf. hep aynı. dilinde bir silah! sürekli eleştiri, yerme, beğenmeme, özgüven kırma. tam azıcık kendine güvenecen, kendini pohpohlamışsın annen gelir: götün de kocaman!! sivilcen mi çıkmış? saçında bişeye benzememiş!

o kadar da doğal ve safçana söyler ki çıldırırsın. tabi bu numaraları birkaç kez yiyip dışarı çıkmaktan vazgeçince eline koz düşerdi: evde pineklemem için bunları kullanırdı..
evden çıkma, arkadaş edinme, çevren olmasın, hiç ama hiç sosyal hayatın: evden okula okuldan eve işten eve evden işe: ama zort diye koca bul. okuldan çıkıp eve gelirkenki 15-20 dklık zamada!!!

neyse zar zor mezunieyete gidecem ama kıyafet yok, mecburi alışveriş.
tabi ne olacak başka zamanlarda da giyebileceğim bir şey arıyor.

o zmanlar bu kadar mağaza nerdeeee mersin de. ender toros ykm falan. mayısta artık indirime girmiş, korkunç yeşil bir etek ceketi seçti bana.
orta kalınlıkta bir kumaştan ama. biraz da büyük yarım beden. olsun sonbaharda da giyerim, teyzemler gelinde.

tabi o zamanlar çok münakaşa edemiyordum küçüktüm naptı etti bana bunu aldı. satıcı kız bile kalın gelir falan dedi halime acıyıp. ya bunu alacakmışız ya kotumla gidecekmişim!!
ben pahalı bir şey istemiyordum ki. sadece hoşuma gitsindi.
ama bana fazla!! gitmemeli daha zevkli beni mutsuz etmek işkence etmek duygusal olarak.

zaten bir fazlalığım, erkek doğup evliliği de kurtaramamışım. açıkça söylenmez bunlar elbet biz Türk'üz. ima edilir, başkasının konuşmasından anlarsın, çıkarım yaparsın.
gıkımı çıkaramam,
hayır bir de ben dile getirince kötüyüm, asla bana iyi davranmıyorsun diyemem! ne hakla!

bakmayın ablama da çok iyi davranmazdı. ama esasen hep bir tık daha iyi davranılırdı ya da bir tık daha az kötü.

 ama o daha az asi ve idareci biridir. hissetmez fark etmez bazı şeyleri.


bari sevdiğim renk olsun. hayır yeşil çok iyi.

evet annem yeşili sever. ama öyle yağ yeşili küf yeşili gibi daha sempatik tonları değil, en çirkininden.
kızarsam beğenmezsem ağlarsam nankörüm!!
yani aslında bana almak zorunda değil bana iyi davranmak zorunda bile değil: lütfediyor!

artık ne kadar surat astıysam satıcı kız bile biraz uğraşmıştı ama nafile çaba. karar verildi çirkin yeşil, yarım beden büyük tayyör giyilecek, seneye de giyerim!!

içine de evden beyaz bir gömlek, ayağımda da zaten yeni gibi olan beyaz bir ayakkabıyla dantel fırfırlı çorap.

bütün akşam terledim, saçlarım diplerine yapıştı ve fotoğraflarda suratsız çıktım.
e ceketini çıkaraydın tayyörünün. izin vermedi üşütürmüşüm çekemezmiş. terlemekten hasta oldum, otursaymışım masada terlemezmişim!!

yani mecburen bulunduğum ilk mezuniyet gecemde, gerizekalı ödlek inekler gibi masamdan ayrılamayıp ancak tıkınacağıım.

tabi tüm kızlar az buçuk geceye uymuşlar. gece elbisesi giyen de var bir düğün zamanından kalma, yazlık bir elbisesini uyduran da.

ama etek ceket takım tayyörlü bir tek ben!!

alay konus. dışlanmış. acınmış. ezik. anası babası ayrı.

sen aldırmıştın etek ceketi.
yoo sen beğenmiştin.
ben yeşil sevmem ki.
haa. demek o varmış.


hatırlamaz ama hatırladığını iddia eder. her zaman benim suçum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder