31.08.2019

yangın çıktı

tam diyorum ki şu şu saatlerde dersteyim ya da toplantıdayım arama açamam haberin olsun. iyice tembihliyorum.
he hı diyor. ama tam da özellikle o saatlerde arıyor defalarca.

geçen gün özellikle bastıra bastıra belirttim, hatta beynine girdi mi diye ısrarla tamam mı anladın mı dedim, cevap alıncaya kadar ısrarla sordum.
her halde bu durum inadına geldi; nasıl bana bu kadar ısrarla söyler sanki anlamayacağım sanki de çok umrumda demiş gibi içinden.
özellikle belirttiğim saatlerde 7 kere aramış!!!!!

bir de böyle zamanlarda geri arayınca sitem eder! ya başına bir şey geldiyseymiş de ondan arıyorsaymış.
asla ciddi bir şey için aramadın ki arasındaki farkı bileyim normal aramayla acil arama arasındaki???????????

ablamı yerli yersiz aramaz ama hele meşgulüm derse hiç aramaz. saygıdeeğer bir hanım efendi kendisi. ama ben köle hizmetkar şaklaban falan olduğum için beni en olmadık zamanlarda aramaya bayılır hiç sakınmaz.
söylediği de bir incir çekirdeğini doldursa bari.

herhalde fantastik hayal gücüyle kurduğu senaryoda ben okul yerine aşna fişnelerdeyim beni telefonla basıp kontrol edecek?????????? neyse ki görüntülü arama bilmiyor. daha kapaklı nokia telefonu açmayı zar zor beceren birisi.
gerçi ablamın söylediği, ablacığım çok zeki bilge ve bizi tanıyan biri olduğu için annesinin teknoloji özrünü yıllardır idrak edemediğinden ikide bir akıl verir, annesine anlatmaya çalışır yeni teknolojileri; ah tabi annesine göre ah onun akıllı zeki bilgili yavrusuuuuu, hemen havalara girip beni arayıp anlayamadığı bir şeyi bana anlamış gibi anlatmaya çalışır.
katlanan kapaklı nokia telefonu zar zor kullanan anneme görüntülü sohbeti ya da televizyonumuzun 12 senelik olduğunu basbayağı bilmesine rağmen televizyondan internete girmeyi anlatmaya çalışır.
annem de denemeye kalkar beceremez ve yana yakıla beni arar!!
söylediğim hiçbir şeye de inanmaz! ablam biliyor da söylüyor zahir!!!!

mesela tenefüse denk getirip arıyor ve bana görüntülü sohbet edelim nasıl açılıyor diye soruyor! sen daha eski dandik telefonu zor kullanıyorsun 10 dakikada yemek içmek sohbet etmek işemek gibi ihtiyaçlarım yerine sana bunu mu anlatacağım? nasıl anlayacaksın?

daha dijital tansiyon aletinin 2 düğmesine basıp kendi tansiyonunu ölçmeyi beceremeyen bir insansın görüntülü konuşmak senin neyine? bir de zannediyor ki o dandik eski telefondan da oluyor. hem de iddia ediyor ablam demiş senin telefondan da olur diye!
ablam aşırı duyarlı zeki falan olduğu için annesinin teknoloji özrünü bilmiyor, zannediyor ki sanki hiiiiç görmemiş gibi, o kadar umurunda değil ki yüz kere görse girmez beynine, eski telefonu kullandığının farkında değil, söylesen de aklında kalmıyor çünkü umrunda değil, kendinin hediye ettiği samsung akıllı telefonu kullanıyor zannediyor.
dersen ki annem onu kullanamıyor e öğret o zaman!
lan beyinsiz karı, sen öğrettin kaç kere ben senin 10 mislin kadar anlattım anlayamıyor aklında tutamıyoor!

geçende de özellikle dedim toplantı var o saatte arama açamam. ama inadına inadına gibi tam da o saatlerde 7 kere aramış!!! 2 seferden sonra haa toplantıdaydıı açamazdı diye aklına da gelmiyor. özellikle söylemiş olsam da.

o kadar saçma şeyler için acilmiş gibi arar ki. yok market siparişi verir, yok haberlerde duyduğu bir şeyden bahseder, yok komşu dedikodusu. bir de çok önemli çok acilmiş gibi davranır. ya da saçma nasihatler. acıkırsan yemek ye ha. susarsan su iç ha. üşürsen ceket giy ha. sıcaklanırsan üstünü çıkar ha. yemeğine tuz at ha. ekmek ye ha. hava çok sıcak nazlı bluzunu çıkar! hava çok soğuk ha ceket giy! öğlen ekmek ye ha. yemeğine tuz at ha!

bu sefer de geri arayınca;
yangın çıktı diye açıyor telefonu. sanırsın ödün kopar evde çıkmış yangın!
ne yangini itfaiyeyi ara!
niye ben arayayım yaa!
e sen diyorsun yangın var!
taa nerde yananlar arasın.
sen niye aradın beni kaç kere anne?
yangın çıktı yangın!
nerde çıktı? kimde?
nereden bileyim ben kim???? uzakta bir yerde.
bunun için mi 7 kere aradın? nerde çıktığını bilmediğin yerdeki yangını söylemek için?
eveeet.

balkondan bakınca görülen, caddedin taa karşısındaki, uzaktaki bir yerden duman tütmüş. nedense hemen bana haber vermesi gerekiyor???????* itfaiye miyim ben?

çok yandı ama.
geçmiş olsun ne yapalım anne?
hiiç napacaz? biz napalım?
e niye bu kadar acil ve önemli bi şeymiş gibi arıyorsun.
haber vereyim dedim.
neden bana ne ki?
yazmıyor mu intertette kimin evi yanmış?

anneme zamanında iyi ki internette herşey var demişiz, herşeyi unuttu bu bilgiyi unutamadı. sanıyor ki herşeyin herkesin her türlü bilgisi var ve hemen bulunur! anlayamıyor bir kişi eğer kendi bir sosyal medya ya da çalıştığı kurum falan bir yere eklerse internette olabilir.
ama anneme göre falcı küresi gibi birşey. kendinini adını hatırlamadığı eski zaman tanıdıklarını şıp diye bulabiliriz zannediyor. yüz kere de anlatsan bir herşey var demişiz o bilgiye yapışır!!!
mesela herhangi biri ne zaman evlendi nerede balayı yaptı gibi şahsi bir bilgiyi bile doğru dürüst isim bile bilmeden bulabileceğiz sanıyor!!!
e hani diyor muşum bilmem kim evlenmiş bilmem kim bilmem ne yapmış diyee!
e onlar sosyal medya hesaplarından paylaşıyor.
bunlar paylaşmıyor mu sanki?
annecim adı ne soyadı ne müneccim ya da falcı küresi değil bu alet!
e hani her şey vardı!

1972 de bir arkadaşıyla beraber kendine ziyarete gelen o kişinin başka bir arkadaşını bulmamı bekliyor mesela internetten. ama adı yok soyadı yok. ama işte diyor 1972 mart ayında bize gelmişti. o zaman 1972 mart yazacakmışım bilgisayara çıkarmış!
senin beynin hafızan değil ki bu!! böyle bir bilgi nasıl çıksın anne????????????*

anneme sorsan ablam olsa bulurdu! iyi ara sor bakalım. ama onun çok işi varmış çok önemli zaman kaybedemezmiş bununla! tabi ben önemli bir insan olmadığım için benim zamanım da kıymetli olamaz.

bir gün de gene ders ve ardından toplantıdayım 12 kere aramış. açınca da ağlamaklı ağlamaklı konuşamıyor da diyor ki;
ölmüş!
insanın kalbine beynine iner! öyle bir söyleyişi var ki sanırsın allah korusun bir yakınımız ölmüş.
kim!!!!!!!!!!!!!!!!!
hıçkıra hıçkıra hebeleh hübeleh diyor!!
ne diyorsun anne kim ölmüş????? korkutuyorsun insanı!!!! kim!!!!!
bilmem kimin bilmem nerden tanıdığının hiç görmediğimiz oğlu.
allah rahmet eylesin de böylemi söylenir yaa!!
gitmemiz lazım!

taaaaa Adana'nın adını bilmediğim bir köyündeymiş evleri, e gidecekmişiz şimdi! okulun servisi bizi götürüp getirecekmiş!

son 7-8 yılda okul servisinin bizim hizmetimizde olan araçlar olmadığını öğrenemedi annem. iyi ki bir ilk sene adam bir iyilik edeyim demiş, 1-2 yere uğrayıp da beni eve bırakmış ve bir kaç kişiyi. nasıl bir durum olduysa hatırlamıyorum bile. ama annem unutamıyor.
her şeyi unutur; kendi duş başlığının nasıl kullanıldığını dahi sağ mı sıcak sol mu? ama bunu unutmaz. her seferinde hani bir kere götürmüştü ya diye başlar.
ben arsız arsız sürekli birilerinden beni ve annemi bir yerlere götürmelerini isteyeceğim?







30.08.2019

birisi sesleniyor arkamdan;
baaahhhhhaaaarrr bahaaaar bahaaaaaar
baaahhhhhaaaarrr bahaaaar bahaaaaaar
baaahhhhhaaaarrr bahaaaar bahaaaaaar
bahar!!!! bahaaaaarrrrr!!! bahar!!!!
bahar!!!! bahaaaaarrrrr!!! bahar!!!!
bahar!!!! bahaaaaarrrrr!!! bahar!!!!
baksana bir kızzz!! bahar!!! aaaaaaaaaa kime diyorum yaaa!!????????

ben de siteden çıkmış bir yere gidiyorum, arkamdan sürekli sesleniyor biri.
girişte de başka bir komşu, defalarca geldi bize, kıçını yaya yaya oturup kahve içip evliliğini doğumunu anlattı.
bana diyor ki birisi sana sesleniyor niye bakmıyorsun?

lan göt beyin benim adı m bahar mı????????

selvi teyzenin kızı bahar ile beni karıştırıyorlar. benzesek bari. ben esmerim o sarışın. ben orta boyluyum o çok kısa. ben ona göre daha dolgunum o minyon. üstelik gözlük kullanıyor bahar.
ama bana illa da bahar diyorlar, bahar'a o kadar nazlı demiyorlarmış ama!
bir de eminler bir de iddia ediyorlar ki komedi.

beyinsiz biri gibi ebel ebel bakıp bana bahar diyor. yok ben nazlı'yım diyorum.
bana dönüp diyor ki ben adın bahar sanıyordum!!
değilim!
sen selvi hanımın kızısın ama değil mi?
hayır! ben öğretmen hanımın kızıyım.
ama ben seni selvi teyzenin kızı sanıyordum.
değilim!

daha da beni ikna etmek için bahar ile geçen anılarını anlatıyor karı! kız beraber arçelik bayiine gitmiştik sizin akrabanızdııı!!!
ben bahar değilim işte onunla gitmişsin.
yok senle gittik.
ben arçelik bayii bilmiyorum.
akrabanızmış ya!
değil! bahar'ın akrabasıdır ben bahar değilim!

hala iddia ediyor gitmiştik de beraber kırmızı bir koltuk beğenmiştik yan mağazada,
lan ben bahar değilim be!!

valla 30 yıldan fazla oldu ben bahar değilim adım nazlı! annemin adı da selvi değil!

bu kez seslenen ayrı bir ahmak ama. karşımdan bana saatlerce evliliğini anlatıp çok merak ediyormuşum gibi kafamı şişiren karı da: bahar olmadığımı bilmiyor sanki!!!
sana sesleniyor diyor.

bana seslenmiyor.
yok işte sana sesleniyor balkondan el sallıyor sana!
ben bahar mıyım ilknur hanım?????????????*


bel bel bakışlar! şöyle ağzının ortasına kürekle bi vurasın gelir salaklığına!! neredeyse amına sik girişini anlatacaktın da telefonun çaldıydı kime ne anlatıyon bilmiyonmu sen???????????

daha da akşam dönüşte beni bahar sanıp seslenen teyze gelmiş bana sitem ediyor sağır mıymışım!
ben bahar değilim teyze benim adım nazlı!!

şok şok şok! ama beni bahar diye biliyormuş.

evde göt üstüne otura otura beyni yanmış bunların!
yere düşüp kanepenin altına kaçan bir şeyi zorla aldım artık 22 yaşında değilim zaar esnekliğimi yitiriyorum.
annem de hemen oradan çocukluğunda hareketli geçmedi, hiç sportif değildin diyor! sanki hareketsiz pasif geçen çocukluğumda hiç etkisi yok!! sanırsın başka insanlar yetiştirmiş bizi!!!
başlıyor kendi çocukluğu ve ilk gençliğini övmelere. mahallede yakar top oynarlarmış da bir o yana bir bu yana koşarlarmış da, sporda çok başarılıymış çok hırslıymış da kazanıncaya kadar oyunu sürdürürmüş de çocuklar eve gitmeye çalışsa kıyameti koparırmış göndermezmiş kendi kazanıncaya kadar oynatırmış da!!
hırsından birinin neredeyse burnunu kıracakmış da öyle kuvvetli atarmış topu.
bütün ağaçlara tırmanırmış da. her hafta sonu hava iyiyse yaylalara pikniğe giderlermiş de. tırmanmadığı ağaç tepe kale kalmazmış da.
hava kötüyse her hafta başkasının evinde toplanıp kalabalık yemekler yenirmiş de tombala oynanırmış da birileri saz ud falan çalar şarkılar söylenirmiş de.
bazen de toplanıp şehre gelen tiyatro konser sirk falan varsa onlara gidilirmiş de!!
dağlara yaylalara ağaçlara tırmanmaktan atletik ve çevik olmuş. sürekli misafir olan misafirliğe gidilen sosyal bir hayatı olduğu için çok sosyal dışadönük ve popüler olmuşmuş.

e sen bana bunların çeyreğini yaşatmamışsın daha hala utanmadan bana hareketsiz geçti çocukluğun diyebiliyorsun!!
bir okul gezisine bile gidebilmek için günlerce yalvarmam kavga etmem gerekir, dönüşte de burnumdan gelsin zıkkım olsun diye de kavgaları uzatır da uzatır mahsus zıkkım etmek için küslük çıkarırdın!!
nasıl sosyal ve hareketli olabilirim???????????????
kimsenin doğum gününe göndermek istemez. bir de caydırmak için babanız nerede diye sorup üzerler sizi diyerek korkuturdu. illa gidilecekse de gene zıkkım etmek için türlü numaralar geliştirir, türlü şeyler yapardı.
muhakkak sonunda ya kavga etmiş ya kendi biriyle kavga etmiş olarak dönülürdü eve.
sen mutluluğa huzura eğlenceye karşıyken nasıl mutlu anılarım olabilir ki?
nasıl hareketli bir çocukluğum olsundu ki???????????

her sene okul başladığında sınıf arkadaşlarımın anlatacak hikayeleri olurud; tatile çıkamadılarsa da köy memleket annene babaannelerinin memleketi gibi okazyonları olurdu anlatılacak. bizim ise sıfır!!!
bütün yaz evde pinekleyip kıç üstü kaldık. ancak kitap okurduk. ya da lütfedip gelirlerse teyzemlerle 1 belki taş çatlasa 2 defa bir yere gitmiş olurduk ki bir kaç yıl hiç görüşemediğimiz de oldu! kırk yılın başı iyi niyetli bir komşu bir yere çağırsa annem inat eder gitmezdi. hadi tut ki dondurma yemeye gittik beraber; benim özellikle ne kadar gıcık olacağım şey varsa yapar üstüme üstüme üstüme gelerek beni sinirlendirir ve böylece komşulara kızının ne kadar huysuz ne kadar geçimsiz birisi olduğunu ama kendisinin ve büyük kızının buna nasıl sebatla katlanan melekler olduklarını kanıtlamış gibi yayılırdı suratındaki sırıtış eğer tam da istediği aksi tepkileri vermişsem. ki alana kadar uğraşırdı!
yok popomu eller yok üstümü düzeltir olur olmaz zamanda sevgi gösterisi yapmak işin elleşir; evde burnundan getirir yemeği ama başkasının yanında öpücüğe boğmak ister!

ne zaman bir yere gitmek istesen hayır demez yasak izin vermiyorum demez ama için için içine özgüvensizlikten tut korkuya kadar herşeyi işler. bütün olumsuz düşünceleri. mesela sinemaya git ama filmi izlemek yerine birisi yanına gelip seni siker mi diye korku ve tedirginliğinden diken üstünde otur ve asla memnun olma asla zevk alma hatta mümkünse iyice bozulsun psikolojin de zıkkım olsun gittiğin yer yediğin şey!!

bir yüzme kursuna gitmek istedim diye bütün yaz bana söylenip durdu! hatta münakaşa çıkarsa bana demek götüne baksın istiyorsun millet demek götünü ellesin istiyorsun millet demek siksinler istiyorsun da orospu olacaksın bunun sonu o diye hakaret etmişliği bile var!

bizi sosyal aktivitelerden men eden kendi ama sonra ben gitmeyin yasak demedim diyen de kendi ama hala bir şey çıktığında aynı şeylerle vurmaya çalışır; sivilcen çıkmış götün büyük saçın kirli şekli bozuk sapıklar var mikroplar var karanlık çöker nasıl döneceksin................

sonra da ben engelledim demez hiç sosyal değilsin hiç hareketli geçmedi çocukluğun der yavşakça yaa!!!!!!

yani hem evden dışarı annesin adımını atama hem ne telefondan ne internetten birisiyle yazışma görüşme tüm eski arkadaşlarınla kopar bağını hem çalışma ama her nasılsa hiç kimseyle görüşmeden sosyalleşmeden zaman ayırmadan ve konuşmadan çevren arkadaşların arayan soran olsun??????????

hani bu hem dünyaları yiyeyim hem de hiç rejim yapmadan 45 kilo kalayım fantazyası kadar abest bir şey.

diyelim bir kursa gidiyorsun saat kaçta bitiyorsa 5 dakika içinde evde olmalısın. yani ışınlanma mümkün olsa senin ışınlar her ne pahasına olursa olsun. mesela her seferinde moleküllere ayrılırken diri diri yanıyormuş gibi hissetsen de, yanlış yamuk birleşsen ya da hayatının tarısını ancak yaşayabilecek olsan da göze alır!
yeter ki burnunun dibinde ol. aman seni çok sevdiğinden kıyamadığından değil kontrol ve endişa manyağı sapık fantazyalı biri olduğundan.
eve her geç kaldığında 10 dk bile olsa kaçırılıp toplu tecavüze uğradığını ve artık çaresizce pavyona düşüp orospu olduğun Türk filmi kafasını yaşar!!

çocukluğum nasıl hareketli geçsin. boşandığı ve ardından adam öldüğü için tüm sosyalleşme mutlu olma ve eğlenme gibi haklarını kaybetmiş biriymiş gibi davrandığın için eve kapandık.
daha da ben yırtınmasam tüm azarları aşağılamaları kavgaları göze alıp yok doğum günüydü yok buluşmaydı yok bilmem ne kursuydu diye diretmesem evden dışarı çıkmamaktan D vitamini eksik hasta biri olurdum.

tabi bu eve kapanmalarda biz ders çalışır ya da kitap okurken kendini sakatlayana kadar temizlik yapar o sırada da söverdi hayatına.

ama anca söylenmeyi şikayet etmeyi dırdırı bilir değiştirmek için kılını kıpırdatmaz.

hiç utanmıyor hayatında 1 kere bile pikniğe gitmemiş olan bana gittiği piknikleri övmeyi!

sonradan benim yırtınmamla bir kaç geziye çıktık onlarında burnumdan fitil fitil gelmesi için elinden gelen herşeyi yapardı.

kendisi mutluluğa neşeye eğlenmeye huzura karşı. sadece kendinin değil nedense benim de hak etmediğimi düşünüyor. ama ablacığım evli barklı göz bebeği olduğu için, ona ayrı.
gez yavrusu al yakışır yavrusu!!!!!!!!!!!!

çocukluğum hareketli geçmemişmiş!! senin sayendee!!! hareketli geçecekti de ben mi engelledim? herşeyi baltalayan sensin!

eskiden önceden doldururdu; saçın kötü sivilcen var götün büyük o şöyle kötü biri bu böyle bilmem ne mikroplar hastalıklarla korkutur kaybolup kerhaneye düşmekle!!!!!!!! tecavüze uğramakla. gideceksen de özgüvensizlikten ve korkularından dolayı aman aman sakın mutlu olma bir dakika bile huzur içinde film izleme kırlarla gülüşme aman sikerler yediğin pizzadan da ebola kapıp geber!!!
sonradan da cep telefonuyla kontrolden çıktı.
arama filmdeyim dersin inadına kırk kere arar!!! en azından titreşiminden telefonun dikkatin dağılsın da film zıkkım olsun bir şey anlama!!!
azarlıyor tersliyor ya da telefonu açmadığım zamanlardan sonra da benimle gelmeye takmıştı kafayı. heryere götümün dibinde maydonoz!

kendisini genç ruhlu aydın ve ilerici zannettiği için gençlerle çok çok iyi anlaştığını iddia ederdi. hatta bir gün iddiası arkadaşlarımın benden çok kendini daha fazla sevdikleri üzerineydi. bilgeliğine kültürüne hayranlarmış. ilk 15 dakikalık şirinlik rolünden sonra ağzından çıkan her şey olumsuz ama!

kızlar oraya dedikodu yapıp gülüşüp kafa dağıtmaya gelmiş annem eski kötü anıları ya da oradan buradan aklınıza gelecek herşeyin olumsuzluğunu anlatır dururdu!

herhalde esas amacına ulaştı arkadaşlar beni buluşmalarına çağırmaktan vazgeçti. aman nazlının arkadaşı kalmasın aman nazlıyı kimse sevmesin!!

hehe belli çok sevdiği için korumaya çalışıyor. tabi evde saçma sapan hatta tehlikeli yorucu başkasının işlerini bile. yok damdan atla yok balkondan balkona geç. yok başkasının evini temizle!!!

28.08.2019

okullar açılmadan önce okulda toplantı falan oluyor, aama annem anlayamıyor! e daha okullar açılmadı ki! öğrenci gibi ilk gününde mi gideceğim?
sabah evden çıkmak için hazırlanırken baktım söylenerek giyiniyor, hayırdır erkenden nereye sen dedim. e okula gidecekmişiz ya diyor.
ben gideceğim anne sen niye gidesin?

zaten yazlıktan şehre geçmemek için direniyor. anlayamamış da yazdan da bilmem ne. e sen kal istediğin kadra. yook. yerleşelim geçmeyelim şehre burada kalalım.
her gün aynı kavga insanın beynine girmez mi artık!!!

ablamda da aynı beyni almazlık var. senelerce öğretmeye çalıştık öğrenemiyor annem işte. ama ablam da bunu anlayamıyor. habire vatsaptan mesaj yazıyor anneme. telefon etmek yerine kısaca geçiştirecek çünkü!
annem de beceremiyor da öğrenemiyor da reddediyor ve sinirleniyor; tuvalette sıçarken bile bana telefon getirir oldu gene. aama mesaj yazmış bekletemezmiş ablamı!!
yyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy

anneme demiş ki youtube dan izle bilmem neyleri.
annem de beni arıyor, toplantıdayım açamam demiştim ama sanki yangın çıkmış gibi açtırana kadar arar. rahatsız mı olursun müdüründen fırça mı yersin umurunda değil.
arkadaşımda d,yor ki sanki annem becerebiliyor gibi vatsaptan yazsana açamam diye. onu da açamaz telaşlanır ve  gene aramaya devam eder.

soracağu da yutu mu ne varmış oradan bişeye bak dedi ablan hangi kanaldan çıkıyor???
televizyondan değil o internetten anne.
ama ablan televizyondan izliyormuş açılır dedi!
bizimkinden açılmıyor onun ki son model.
bizimki de çok yeni yepyeni!!

teknolojiden zerre anlamayan anneme nasıl anlatırsın? 12 senelik tv yeni teknoloji sayılmıyor. ama anneme göre hala yeni ve hala tam olarak öğrenebilmiş değil!
ablam da sanki yabancıymış sanki ne bizi tanıyor ne eve gelmiş de görmemiş gibi televizyondan yutubua girmesini istiyor.

ablam tabi son teknolojiyi takip ettiği ve aldıkları için eniştem de çok meraklı; sanıyor ki annem de aynı. annesini tanımıyor, teknoloji özürlü olduğunu bilmiyor. bana da sen al sen öğret diyor. öğrenemiyor ki! 12 senelik tv yi bile zar zor açıyor. mesela şehirdeki eve gittiğimizde günlerce öğrenemeyecek gene nasıl açılır kanal nasıl değiştirilir!!!

ablacığım o kadar ilerletmiş ki eski teknolojileri unutmuş artık!!!!!!!!!!!

ilk bayram tatilinde hem hastayım hem 20lik dişim çekilecek diye onları başbaşa gönderdim yazlığa; hani hasta olmama halim olmamasına rağmen günde 40 kere arayıp salakça şeyler sormaktan hiiiiiiç utanmaması gibi; hiç çamaşır da yıkamamış. günlerce kullandıkları herşeyi kirli sepetinde bırakmış.
tabi bakmış annesine bilmiyorum bu eski modelleri ben deyince anneciği de kıyamamış, bırak nazlı yıkar demiş!
hatta zerre utanmadan bana sitem ettiler, gelmemişim de yazlığa işler başlarına kalmışmış. ben avuç avuç antibiyotik yutuyorum söylediklerine bak!! yok orası tozluymuş yok burası kirliymiş bilmem neyi bulamamış da nerdeymiş de! koordinat versen bulamıyorlar yaa!
hadi annem yaşlı iyi görmüyor ablam da bulamıyor. bilmem ne örtüsü nerdeymiş. koordinat veriyorum adeta hala bulamıyor!
pikeleri dolabın tek kapaklı bir gözü var çok geniş rafları olan; pike çarşaf yatak örtüsü vb şeyleri oraya koyuyorum. bulamıyor! hangi dolap? hangi göz?
diyelim 2. raf diyorsun gene bulamıyor e orada yatak örtüsü varmış. lan o zaman 3. raftır 4. raftır ya da 1. raftır!!
arayıp karıştırmak ya da ne bulduysa idare etmek yerine gecenin 01.00ında ben hastayken bir saat telefonda bana işkence ediyorlar!
bulduğu şeyi beğenmemiş o deseni kullanmak istemiyormuş başka yokmuymuş!
yok o pijamayı giymezmiş bende bilmem ne marka yokmuymuş?

kardeşimi hasta hasta uykusundan uyandırıp oyalıyorum diye düşünmüyor da telefonda kapris yapıyor anneciği de çok onaylıyor yanında!
keşke gelseymişsin diyor.
beni de yanlarında beraber dinlenir sohbet eder eğleniriz diye istemiyorlar yani! hizmet için.

27.08.2019

normalde o kadar endişeli o kadar pimpirikli bir insandır ki durduk yere kafasında kurar kurar, fantastik kabus senaryoları üretir bunlar için endişelenir sinirlenir.

ama son zamanlarda saflaşmadı da bazı konularda enayileşti aptallaştı adeta.
eskiden kimseye güvenmemek lazım der dururdu, fantastik senaryosunda anahtarımızı bir başkası kopyalamış, biz evdeyken içeri girmiş bizi sikiyordu alimallah!
bunu kafasında kurup kurup uyuyamıyordu geceleri.
ee anahtarı birine mi vermişti? yooooooo.
ee nerden çıktı bu konu.
bilmem kimin evine hırsız girmiş, kadına saldırmış mı ne.
ama taaa ülkenşn öbür ucunda olmuş bir şey.
zaten 35 senedir bekar anne olarak 2 kız büyütmüşsün, yeterince önlem almışsın hatta özellikle asosyalleşmiş asosyalleştirmişsin, yalnızlaştırmışsın, dünya kadar endişe korku yaşamış daha fazlasını yüklemişsin; nereden çıkıyor bu saçma fantastik senaryolar.
garip bir 3. sayfa haberi okur içine bir kurt düşer.

bir zamanlar bir üniversite öğrencisi kız hakkında bir şey mi duymuş bir şey mi okumuş. kız okula gidiyorum diye çıkıp uyuşturucu içiyormuş, kötü tiplerin eline düşmüş.
bunu duyan annem kimbilir kaç gün bana belli etmeden kafasında senaryolar yazdı, kimbilir hangi laflarımı, magazincilerin ünlülerin röportajlarını kırpıp çarpıcı başlık çıkartmak için yanlış anlaşılabilecek biçimde manşet yapmaları gibi, kırpıtıp kafasında yazdı da yazdı.
bir gün 3. sınıftayım, öğle arası yemekhanedeyiz, hem yiyoruz hem bir sınav hakkında konuşuyoruz, annem belirdi. suratında kuruntulu bir ifade.
insanın ödünü koparır. hani sanırsın bir yakınımıza kötü bir şey oldu da onu haber verecek. o zamanlar da cep telefonu var ama yaygın değil, hatta annemin baş düşmanıydı, gereksizdi teknoloji ölsem almam der tepinirdi sanki birisi alacaksın diye baskı yaparmış gibi.
elinde sigarasını içip sinir içinde üfleyerek evin içinde dolanır zınk diye durup isyan eder söylenir tekrar dolanır tekrar durur söver almayacağım der ve bu kısır döngü sürerdi.
eline de almış bir kitap güya beni kafalayacak salak bir liseliyim de, eline almış kitabını unutmuşsun diye bana getirmişti. dersin o gün yoksa neden taşıyansın o gün o kitabı?
esas amaç kontrol etmekti tabi. yayıldı masaya konuşmamızı dinleyecekmiş, iyice dikkatle dikizliyor ki yakalasın!!! dersi gireceğiz artık anneme kalsa elimden tutup beraber elele gireceğiz bundan sonra derslere.
beceriksiz andavallı bir gerizekalıyım ya annemle elele yaşayacağız artık.
sen ne diyorsun anneme kalsa 39 yaşındayım benimle elele işe gelecek, kenarda oturup koruyacakmış beni.
belli çok korumak istiyor, o yüzden saça şeyler yaptıtrmak istiyor ama. yok bilmem kimin ütüsünü ya yok ev işini sen yap yok damdan atla yok beni sırtına lasan yok tekerlekkli sandayeye binir anneme dünya turu attıracam.... koruma dediği annemin sadece sikten koruma!!
oysa serdar gibi daha nişanlıyken nişanlısının ağzını burnunu yamultan bir hayvanoğlu hayvanla evlenecem; bunda bir sakınca pek yok. belli korumak istemesi.
korumak istiyor elbet ama mantık yoksunu. o sıra neye fobisi varsa.

----
neyse korkuları bu kadar uç noktalarda mantıksızca yaşamasına rağmen son zamanlarda avanaklaştı.

yaz bitiyor ya; tüm yazlıkçıların kalıcı olanlar peşinde anahtar için.
daha ağustos bitmeden 5 komşu anahtar istedi.
yani senin gidip "anahtarı size emanet etsem de evi havalandırsanız olur mu?" diye sormanız gerekirken bunlar peşin peşin yüzsüzce anahtar istiyor.
bunun için eve çaya bile damlayıp, yüzsüzce hatta böyle tersler emir veriri gibi hani sanki mecburmuşsun gibi istiyorlar.

annemse aval aval bakarak olur diyor!

ya geçen seneden dersini almadın mı sen??? almadı. kendisi temizlemek zorunda kalmış olsa alırdı. ama nasılsa bana kalacak ruhu bile duymuyor.

bir de o kadar yüzsüzleşmişler ki annemi kafalamak için korkutmaya çalışıyorlar; yok bilmem kimin ev,n, su basmış da yok elektrik kaçağı olmuş da yok fırtınaydı yok yağmurdu bilmem neydi. havasız kalmış da herşeyleri küflenmiş de, tüm eşyaları atmak yenisini almak zorunda kalmışlar da....

annem de hemen yiyor! eskiden olsa lafı sokar bırakırdı şimdi, anca nazı kaprisi laf sokmaları bana. başkasına gelince vur ensesine al ekmeğini ağzından..............


---------------------

her isteyene olur deyip bana dönüyor nazlı anahtarını getir de ver.

her seferinde karşı tarafa bir yalan uydurup vermiyor sonra annemle tartışıyorum ama gene kısır döngü gibi annem bir sonraki sefere tamam diyor.

hatta birisi hergün ufak oğlunu yollayıp anahtar istetiyor, annem de her seferinde kapıdaki anahtarı çıkarıp verecek oluyor.
yahu bizde başka anahtar yok!!!

e seninki var ya!
benimki ablamda!
ablanın zaten vaar.
zekiye teyzeye vermiş ya onu.
zekiye kim be!!!


annem dünürlere dünür ya da ablamın kaynanası demezsem anlayamıyor, 20 sene oldu kadının adını öğrenemedi anneme göre zarife!

oğlanda diyor ki ama annem istiyor anahtarıııı!
annem de e verelim bari diyor.
ya biz eve nasıl girip çıkacağız o zaman?
e senin anahtarınlaa.
annecim daha şimdi dedim benim anahtar ablamda evde başka anahtar yok diye!!!
e ne vereceğiz o zaman?
napalım verelim de kendi evine girip çıkarken izin alıp anahtar alışverişi mi yapalım?
olur napalım!


deli midir nedir yaa!!! tek anahtarımızı komşuya vereceğiz, evden giriş çıkış yaparken izin alır gibi anahtar isteyeceğiz!!!

bu defa oğlan sonra geleyim diyor annem ikna olmuyor sanki sanahtarı vermeye mecburuz. e napacağız.

ben bir kaç gün sonra okulda toplantıya gideceğim ya.
ee.
anahtarcıda 20-30 kopya yaptırırım anahtarın, mahalleye dağıtırız.
kim ne zaman isterse girip çıksın. misafir mi ağırlar fahişeleri yatağa ı atar, uyuşturucu partisi mi verir, terörist mi saklar, ne istiyorsa yapar. hatta tapuları belgeleri de verelim üstümüzden alıp,adımıza hayali şirket de açsınlar! ne istiyorlarsa yapsınlar!!!!!!!!!!!!!!!!


amaaaan!!!

işine gelmezse amaaaan deyip burun kıvırır!!! olmadık şey değil ki yan sitede olmuş! niye bizde olamasın. en azından yanlışlıkla kapıyı açık unutsa kim bilir ne olur, ya da elektiriği açık unutup 1 ay uğramayı unuttu yüzlerce lira elektrik faturası mı gelsin de enayi gibi ben ödeyeyim?????????????

anca buna ikna oluyor!!!

22.08.2019

bir tür salaklık mı

galiba bir çeşit salaklık.

şimdi geçenlerde ayağımı burktum evin içinde. bayağı da acıyor yani basamıyorum üstüne, şişmişti hemde. ama benim süper akıllı ve duyarlı ailem tutturmuştu da dondurma yiyelim sahildeki kafede!!!
yani bunun ayağı ne biçim şişti, bağlar kopmuş falan olmasın diye endişeleneceklerineeeee; dondurma yemeye gidelim!! bir de ısrar bir de baskı, çocuk gibi tutturdu annem.
bu kız nasıl yürüyecek diye aklına gelmiyor onu bırak kırk kere söyledim ama nafile beynine de girmiyor! duyduğunu anlayamıyor.
 e siz gidin işte diyorum. ablamla yan? lan arabayla mı götürüyorum sanki? korumanız mıydım yanınızda? yürüyerek gideceksiniz işte!!
ablam da hiç yanaşmııyor yani. biliyor o zaman annesinin tüm kaprisini kendisi çekmek zorunda kalacak!!
mesela erken gidin de alt katta yer olsun, kalabalık oluyor dedim. ablam salak salak diyor ki niye ne var ki yukarıda yeriz!
lan beyinsiz geçen hafta annem yukarı çıkıncaya kadar 15 dakika debelendik! kendinin haberi olmaz tabi, bastı gitti arkasına bile bakmadan! anası zorla çıktı merdiveni aklına da gelmiyor nerede kaldı bular diye kıçını kaldırıp bakmıyor bile! daha da utanmadan dudak büküyor bizi beklemek zorunda kalmışmış sipariş verememiş!!
şimdi böylesine ahmak bir bencile nasıl fırça atmazsın? anneciği kuzusuna hiç kıyamaz mahçup oluyor ama benim belimi kırsa mahcup olmuş gibi davranmaz!
öyle kalkıp gideceğine bir arkana baksaydın da yardım etseydin bu kadar uzun sürmezdi!
daha da hala anlamış değil, yukarıda yermişler ne varmışş!!
daha da o akşam hala bana sataşıyor annem beni yüzümden canı çok çekmesine rağmen dondurma yiyememiş!
e gidin işte! gitseydiniz!
yani illa ailecek yemek istediğinden değil, beni kullanmak ve kapris yapmak için istiyor yanında. yediğim dondurmayı da zıkkım etmek için uğraşıp duracak çünkü. başka türlü zevk alamıyor!
nasıl bir anlamazlık nasıl bir arsızlık acaba bir aptallık türü mü; 5 dakikaya bir gelip dondurma yemeye gidelim diyordu.
kimbilir kaç defa "ayağım ağrıyor, basamıyorum üstüne, nasıl yürüyeceğim oraya kadar ben? siz gidin!" dedim, bir süre sonra gelip gene istedi.
3. tekrardan sonra artık sinirlenmeye başlıyorsun bu vurdumduymazlığı tersliyorsin gene bir süre sonra geliyor aynı şekilde istiyor gidelim!
ablam anlasa bari, o da salak gibi bakıyor bana, öyle avanak avanak oturuyor.
ay anlama sorunu mu var sizde? kulağınız mı duymuyor yaa! ayağım davul gibi şişti endişe duyacağınıza dondurmacıya kadar yürütmeye çalışıyorsunuz beni!!! ne olsun daha beter mi olayım!! sakatlayayım mı iyice!!!!?
amaaaaan!
tam zamanını bulmuşum burkacak!!!!
sabah ayağımı burktuğumda canım dondurma çekiyor dememiştin bile!
sanki dondurmayı da çok beğeniyor. yediği tüm süre boyunca eleştiri yağmuruna tuttu hem mekanı hem dondurmayı!

------------------------------------------
****************************
------------------------------------------
neyse aradan bir zaman geçti, epeyce geçti ayak bileğimin ağrısı. ama gene de hassas yani, belli ediyor kendini. akşam üzeri komşular geldi, balkonda oturuldu.
onlara beni şikayet ediyor kırk yılın başı canı çok çekmiş dondurma ama ben gitmemişim!

beyinde kesin bir özür var kesin.

ayağımı burktum nasıl yürüyeyim o zaman? gitseydiniz ablamla elele kolkola koyunkoyuna işte! sanki evdeki tutucu kocalarıyım da bensiz başınızda erkek olmadan gidemezsiniz diyorum!

komşular da dedi ki e hadi şimdi gidelim.
ama anneme göre akşam oluyor ve asla çıkılmaz evden, dışarda kurtlar vampirler varmış gibi akşam hava kararmaya yaklaşırken asla çıkamaz dışarı. anca böyle dünürler, ablamlar ve ya teyzemler gelmiş olacak da 3-5 kere çıkacak. ve her çıktığında büyük şoklar yaşıyor.
sanırsın kırk yıldır bu şehirde yaşamıyor da hayatında ilk defa Mersin'e gelmiş gibi şaşkınlıkla bir sağa bir sola bakıp hayretler içinde kalabalığa şaşırıyor. hem şehir içinde çıkmışsak hem yazlıkta da.
bir olay var herhalde çok kalabalık eve geri dönelim diye korkmuşluğu da var.

bu sefer de şaşırıyorlar neden dışardaymış ki herkes? konser falan mı varmış da.
yaz günü yazlık bir muhitte neden insanlar eve kapanmamış da sahile, parklara bilmem nerelere dökülmüş anlam veremiyor.

yani annem ablam ben, komşu, kızı ve kız kardeşi 6 kişi çıktık.
benim ayağım hala ağrıyor hafiften yavaş yürüyorum. tabi başkalarının yanında eleştiri almamak için annem ne roller kesiyor; ne kadar aydın ne kadar kültürlü ne kadar titiz bir insan olduğunun altını çize çize bir hal oluyor, bir bilmişlikler, bir hava vermeye çalışmalar kendine böyle Emel Sayınvari el hareketleriyle.

haa hayret bu defa elbiseme vişne suyu boca etmedi. en son çıktığımızda elbiseme, sürekli düşürmesin diye önünden çekip durduğum meyve suyunu inat ve ısrarla en düşme tehlikesi olan yere koyup sonunda üzerime dökmeyi başardığında bir de sanki evdeymişcesine bir salak hareketlerle düğmelerimi açmaya çalışıyordu; çıkaracakmışım tuvalette muslukta yıkayacakmışmış. restoranın ortasında sütyen ve külodumla kalacam yani. azarlayıp eline vurunca anca durakladı. bir de eli çabuk açmaya çalışıyor düğmeleri bir yandan da seni dinlemeyerek sürekli konuşuyor!!
 anneme göre elbiselerin altından tişört ve alta da tayt giymeliyim! MErsin'in rutubetli manyak sıcağında 2 kat kıyafet giyeceğim yani?????????

neyse bu sefer üstüme bir şey dökülmedi. normalde dondurmayı da külahta yemeyi sever annem ama eskiden böyle değildi son yıllarda iyice beceriksizleştiği için ağzını yüzünü batırmakla kalmaz, elini de batırır, üstüne bulaştırır; hatta defalarca benim üstüme de bulaştırmışlığı var dondurmaları. hem külahta dondurma yiyip hem de yürümeyi beceremiyor ki!

tam bu sefer sıyırdık derken, dönüşte annemle ablam önden yürüyor, 6 kişi yanyana yürüyecek yer yok ki. komşunun kız kardeşi de benimle, kalanlar da beraber. kadın bedava öğretmen bulmuş aklına gelen herşeyi bana soruyor, ne bileyim ben rehber öğretmenin falan bileceği şeyleri de.
neyse biz yürürken ablam telefonla konuşmaya dalınca, annemden geri kalmış. annem de tek başına yürümeye kaptırmış kendini bodoslamasına yürüyor.

zaten gözü bozuk ve sırf inadından doğru dürüst gözlük takmıyor, zaten hava kararmış, karanlıkta sokak lambaları nafile iyice kör gibi olur, bir de tek başına bodoslamasına yürüyor!
sahil yolu da yürüyüş için hazırlamış hazırlanmasına ama ne olduysa bir yerlerde değişiklik falan yapılacak herhalde; bir kısımda deniz kenarında bariyer yok. iskele mi ne yapılacakmış da işte bir takım zımbırtılarını isteleye bağlayacaklarmıymış neymiş.
ama iş bitmediği için bir kaç metrelik bir kısımda ne kayalık, ne bariyer ne ne bileyim bir şeyler yok.
ayağın kaysa cumburlop denizdesin yani, düşersin.
annem de almııış başını körlemesine böyle eskisi gibi sanıyor kendini bodoslamasına yürür, gene öyle. ablam da hiiiiiç farkında değil. bizi alıp kaçırsa birisi ya da uzaylılar falan ruhu duymayacak, öylesine dalar kendi dünyasına.

biraz hızlandım ama o mesafeye yetişecek gibi değilim, ablamın da konuşması bitmiş.
diyorum ki sesleniyorum ablama;
annemin koluna gir görmeden yürüyor denize doğru. annemin elini tut diyorum.
bu salak sırıtarak gelmiş benim elimi tutuyor.
annenin elini tut annenin! denize doğru bodoslama yürüyor kadın diyorum.
ablam salak salak sırıtarak bana bakıyor elimi tutuyor. anlamıyor. aynı annemin de öyle bomboş bir bakışı vardır. kulak işlevini az çok yapıp duyuyor ama beyne iletilemiyor sanki; çünkü ya sürekli konuşmakla meşguller ya da başka şeyler düşünmekle.
benim değil benim değil annenin annenin! bodoslama yürüyor ben yetişemiyorum ayağım ağrıyor yaa!
öyle şıp diye anlayıp hızlı hareket etme yok bunlarda; sanıyelerce ebleh ebleh bakarlar; sanırsın yerli dizi bakışmaları çekiyoruz.
kız gitsene annenin elini tutsana diye kızınca, hemen anlamıyor bile bir kaç saniye daha boş aptal bakışlar atıyor, sonra hareket ediyor.
ben söylemesem annem bodoslama yürüyüp cup diye suya düşebilir yani, görmüyor önünü. hayır yüzme de bilmiyor, ben de, salak ablam anlayacak da harekete geçecek de....
deveye hendek atlatmak annemle ablama laf anlatmaktan daha kolay.


---------------------------------
***********************
----------------------------------

gene başka bir gün annem ablam ben teyzem alışverişe ve dolaşmaya çıktık. akşam hava kararmadan eve dönüyoruz. annemlerin neslinde evde bekleyen birisi olmasa bile acele acele eve dönme alışkanlığı var. senelerce baba baskısıyla, korkutmalarla okuldan acele eve dönmüşler, sonra evlenip kocaları ve çocukları için acele eve dönmüşler. asla tutucu olmadıklarını iddia etseler de bildiğin taşralı kafasındalar. hava kararmadan eve dönmeye mecburuz! akşam çıkılmaz.
neyse ama ekmek almayı unutmuşuz, dedim ki siz yürüyün ben markete gideyim alayım.

bunlar siteye doğru yürüyor ben ayrı bir yöne markete.
markette de oyalandım da yani, el kremim bitmişti falan, kalabalıktı da işten dönenler uğramış demek.alacağımı aldım, yürüyorum.
baktım bular sitenin kapısında dikilmişler homurdanıyorlar.
duyuluyor sesleri. açamamışlar kapıyı.

akıl alacak gibi değil yani açılmayacak bir kapı değil inanın bana.
şehirdeki gibi anahtarlıkla falan açılan otomatik bir kapı değil.
anahtarla bile açılan bir şey değil! aşağıdaki fotoğraftakinden daha basit bir şey.

öyle yaylı, raylı bir şey de değil. en eski ve en basitinden. yarım metre yüksekliği var ya da yok; yani sadece sokak köpeklerinin bahçeye girişini engellemeye yarayabilir o kadar.
sabit kısımları ile açılır kapanır kapı kısmını bir metal başlık birleştiriyor. tutacak yeri var; aynı hizaya getirip, indirince o parçayı, takınca kapanmış oluyor.

ama bunlar gelip takılmışlar orada, uğraşıyorlar beceremiyorlar!!
hadi ışık azalmış diye annemle teyzem yaşlı gözleri iyi göremiyordur. artık eskisi gibi el becerileri de güçlü değil, bir şekilde yapamıyorlar. ama ablama ne dersiniz?
o da telefonuyla meşgul farkında bile değil. el at da aç bari.
annem uğraşıyor açamıyor, teyzem uğraşıyor olmuyor. homurdanıp söyleniyorlar.
çok yorulmuşlar da sıcaktan bunalmışlar da çok susamışlar boğazları kurumuş da...

ben ilerlerken sesleri rüzgarla geliyor.
teyzem diyor ki en iyisi üstünden atlayalım.
ablam diyor ki nazlı'daydı anahtar!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

lan anahtarlı değil ki kapıııııııııııı!! beyin özürlüler!!! hah o zaman nazlı'nın suçu kapıda kalmamız! düşüncesiz nazlı! madem geride kalacaktın bari anahtarı verseydin!!

annem atılıyor yavrusuna hak vererek, hiç düşünmemiş anahtarı bize vermeyi!!! diyor.
teyzem üstünden atlayabiliriz aslında diyor!

o kadar kısa bacaklarla, ağır hantallaşmış hamlamış gövdelerle nasıl aşacaksınız acaba?????????
ablam da bir bakmayı akıl etse açacak ama telefonuyla oynuyor!!!

homur homur homurtular söylenmeler. kapı kilitli mi acaba diye konuşmalar....
sonra annemin aklına dahiyane bir fikir geliyor teyzemin üstünden atlayarak falan geçmeyi beceremeyeceğini fark edince; nazlı bizi sırtlayıp geçirtsin!

o kadar salak bir sahne ki. 3 yetişkin kadın bir yarım yamalak, külüstür ve basit kapıyı açmayı beceremiyor, debelenip kapının önünde didinirken söyleniyorlar. o kadar aptalca ki yani pes!! tabi ablamın da bencilliği bir bakmaması. ama tabi anneme soracak olursan her zaman ki gibi benim hatam!!!

beni görüyorlar, ağızlarını yüzlerini büzüştürerek bana el kol hareketleriyle sitemler eleştiriler! açamamışlar da kapıyı da beklemek zorunda kalmışlar da beni bir anahtarı verememişim de yaşlı başlı yorgun halleriyle bu sıcakta ayakla bekletmişim de susuzluktan yorgunluktan dilleri damakları kurumuş da ben de oyalanıyormuşum da ne kadar düşüncesizmişim de neden vermemişim de anahtarı da............................
hemen de hiiiiç düşünmeden beni suçlamak hakaretamiz konuşmak ne kadar hoşlarına gidiyor ne kadar da kolay!!!!!!!!!! demiyor ki demez tabi favori evladına sen bir bak gençsin anlarsın! onun da umurunda değil. anca telefonla oynuyor.
bu yaşlılar beceremiyor ben bakayım da ayakta dikilmesinler diyeceğine; sıkılmış ilgisiz bencil ergenler gibi araya mesafe de koymuş telefonuyla oynuyor anca!

...
tam bana dırdır ederlerken hızla açıyorum kapıyı bunu mu beceremediniz yani diyorum!
salak salak bakıp anlamayıp;
bizde anahtar yok ki diye çıkışıyor annem!!

sanki ilk defa gireceğimiz bir site yaa! milyon kere geçtik kapıdan hiç bi bakmadın görmedin.

anahtar yok ki! açalım! yürüdün gittin! hiç düşünmüyorsun biz yaşlıyız ayakta duramıyoruz o kadar! verseydin anahtarı o zaman!!!

ne anahtarı yaaa! ne anahtarı!! bu dandik kapının anahtarı mı var! bu kadar basit bir mekanizmayı mı açmayı beceremediniz yani!!!!

diye azarlı ve alaylı şekilde kapıyı açıp açıp kapatıyorum!!


ha bir de benim ablama çatmaya hakkım da yok! hemen savunmaya geçer yavrusunu! çok meşgulmüş önemli bir konuşma yapıyormuşmuş!!!


*****************************************
-------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------
*****************************************

annemin en sevdiği şey pazar ya da marketin sebze-meyve reyonunu gezmek. 1 kilo domates almak için bütün domatesleri tek tek elleyip uzun uzun bakar ondan sonra seçmeye başlar. mesela sen hastasın yorgunsundur umurunda olmaz, asla hızlanmaz! kendisi hasta ve ya yorgunsa bile pek umursamaz sebze meyve ellemek büyük zevk.
tabi ki o sırada söylenir; yok artık öyle eski domatesler, yok doğal değilmiş, yok israil tohumuymuş vb vs
birisi de ne yapalım hanfendi falan diye yorum yaparsa çözümü harika! köye yerleşmek istiyormuş ama ben istemiyormuşum! sanırsın benim yüzümden gdolu hormonlu ilaçlı sebze meyve yetişiyor ülkede! sanırsın köyde yetişen herşey yüzdeyüz doğal.
bu reyonda saatlerini geçirir ama başka reyonlara gelince yorulmuş olur, söylene söylene acele alışveriş yapar. illa da bir şey unutur, bir geçip bakalım belki hatırlarız derim ama dolaşmak istemediği için kalır bir şeyler ve ertesi gün de markete gitmek gerekir.
bu kısır döngüde her gün ama her gün markete gidilecektir.
zaten anneme göre markete gitmek bir eğlence bir sosyal aktivite ve yürüyüş demek. öyle nedensizce sahilde dolanacağına markete gidip gelmek çok manalı birşeymiş.
acele ettiği ve market arabasını kendisi sürmek istediği için sürekli bana çarpar market arabasını.

hele kasa sırasındaysak artık iyice yorulmuş olduğu için daha da sinirlidir ve sürekli söylenmektedir, ve o market arabasını üstüme üstüme sürüp kalçama bacağıma çarpar sürekli.
itme şunu anneciğim bacağıma çarpıyor gibi yüzlerce laf söylesen de anlamaz. sürekli konuştuğu için başkalarının sözlerini duyamıyor, gözü görüyor ama ona göre başka insanlar ağızlarını açıp kapatıyor falan.
sanki kasa sırasında beni iteklemek sıranın kısalmasını sağlayacak. öndeki adamın üzerine üzerine itekler beni.
o zaman sen sür market arabasını deyin, vermiyor. ben kendisi kadar hızlı süremiyormuşum???????????kendini çok hızlı zannediyor. hem ben sürersen eli boş kaldığı için koluma girip var gücüyle asılıyor bana. en azından market arabasına abanıyor kendi elindeyse.

bu her zaman böyle. o market arabasını kalçama bacağıma çarpmadan rahat edemez. sonra giyinip soyunurken gördüğünde büyük çoklara uğrayıp kafasında manyak senaryolar kurmaya başlar!
bacağın neden morarmış diye gözleri ayrılmış beyazı görünerek hayretler ve şüpheler içerisinde haykırır! adamlarla mı yattı acaba nazlı???????????? diye düşünüyor kesin??? sürekli götümün dibindesin nerde ne zaman yatacam acaba? anneme kalsa gece de beraber uyuyacağız beraber yıkanacağız ve her gün benimle elele işe gelecek!!!
niye moraracak sayende!!! diyorum sana şu market arabasını bana çarpma diye yok illa da küt küt defalarca vuruyorsun!
amaaan.
çabuk moraran bir cildim var ne yapayım.
---
mesela bir yere ikimiz ya da başkalarıyla kahve içmeye dondurmacıya falan da gittiğimizde, masanın altından beni tekmelemeye bayılır. bilerek dürtmek için değil. bilmeden ama düşünmeden ve uyarılarımı hiiiiiiiiiiiiiiiiiç umursamadan. sürekli bacağımı tekmeler, ben çekilirim ne yapar eder ulaşır gene tekmeler.
sonra bacağımı görünce neden morarmış diye haykırarak sapık fantaziler senaryolar falan yazar kafasında.
neyse işte geçende yine didişmeli ve market arabasını kıçıma sokmalı bir alışverişin sonunda; gene hanımefendiyi sıkıntılar bastı. kasaya gelince çok sıkılır ve öfkelenir, sürekli söylenir ve acele eder. sanki market arabasıyla kalçamı ezmek süreci kısaltacakmış gibi beni ittirir durur. sürekli tartışan insanlarız. hele sıra bize geldiğinde bir acele eder ki komedi. poşetlere konduktan sonra neden hala dikildiğimi asla yıllardır idrak edemedi.
anneme göre boşu boşuna orada duruyorum hadi hızlı ol!!
para ödenmeyecek mi acaba? üstü ve fiş alınmayacak mı? bunu bir türlü anlayamadı. acelesinden beni çocuk gibi çekiştirir. hatta elimi tutup çekmeye başlar.
annecim bırak elimi!!
hadi boşuna dikiliyorsun!
parası ödenecek!!! sen yürü yavaş yavaş!
yetişemezsin!
yetişirim sen yürü!

bu elime yapıştığı zaman ahtapot gibi tutar ve bırakmayı bilmez. elim olmadan kartı nasıl vereceğim şifresini nasıl yazacağım acaba? bir de elimi bırak artık diye tartışırız.

gerçekten ben ödemeyi yaparken kaplumbağa hızında yürüyüşüne yetişemeyeceğimi, kendini bulamayacağımı, kaybolacağımı ve eve dönemediğim için sikilip orospu olacağımı falan kurgulayan bir beyni var!! annemin zihniyetine göre evlilik dışında 1 kere bile sikişmiş olsan geri dönüşü asla olamaz kesin orospu olmaktan başka çaren yoktur!!! diyelim ki bir daha yapmaz susup oturursun ama olmaz hemen herkes sik yediğini anlar ve kendilerine de ister. sen de evlilik dışında sik yediğin için hayır yok istemem vermem deme hakkına sahip olamazsın mecbur vereceksin ve orospu olacaksın.

nerden geldim bu konuya???????????
geçende de işte böyle dedim, sen yürü siteye doğru ben ödemeyi yapıyorum. oysa bu açıklamaları bana 3 kere söyletmek ve elimi, kolumu, ceketimin ucunu, çantamın askısını falan bırakmamak zaman kaybettiriyor. sen yürü siteye doğruyu da 3 kere söylemezsem ikna olamıyor!!
annem hala 1980ler ve 90ların başındaki gibi hızlı yürüdüğünü zannediyor.
neyse işim bitti, aldım tüm torbaları, yürüyorum. gidiyorum gidiyorum annem yok.
Allah Allah diyorum nerede bu kadın, bu kadar hızlı mı yürüdü, o kadar da uzun sürmedi işim.
gidiyorum gidiyorum annem yok ortada, park gibi ufacık bir yer var, bank buldu da oturdu mu dedim, orada da yok. eve varmış da olamaz.

siz diyeceksiniz ki nazlı telefon icat edildi!!!
annemin dünyasında henüz icat edilmedi gibi bir şey. telefonunu çantasına almaz, alsa da çaldığını duymaz, duysa da çoğu zaman açma z ya da nasıl açıldığını unuttuğu için açamaz.

bu gittiğimiz siteye bir kaç blok ötede bir market, yürüdükçe site görünüyor ama geçen gün teyzem ve ablamla da debelenip de açmayı beceremedikleri basit kapının orada bile yok.
elimdeki onca şeyle geri dönüp diğer yöne doğru yürüdüm, marketi geçip daha da yürüdüm ki annem hala ağıııır ağır aksi yöne doğru yürüyor.
sesleniyorsun duymaz da, tek başınayken de söylenir ama söylenmese bile sadece kendi düşüncelerine gömülü bir insan olduğu için duyup da bakamaz....

elimdekilerle o kadar yolu hamam sıcağında ket ettim ama aksi yöne gittiğini kabul etmiyor!!!
ben demişim yürü!
e siteye doğru yürüyeceksin herhalde market poşetleriyle sahilde kilometrelerce maraton yapacak değiliz!!

-------------------------------
-------------------------------

annemle ablam üstün zekalıdır canım. mesela bir gün şehirde pozcu'dan bilmem nereye doğru yürüyüş yapıyorduk mu neydi. ben gün batımı fotoğrafı çektiğim için gerideyim. hem ısrarla annemi ablama bıraktım biraz da onun koluna abansın. ablam kaçınmak için elinden geleni yapıyor ama neyse.
yürüyoruz, karşılarına bir adam çıkmış bir şey soruyor. ben ta uzaktan görüp anladım bu salaklar burunlarının dibindeki adamı görüp de anlayamadılar.
hadi annemin gözü ileri derecede ya ablam!!!
adam sarhoş bir sapık, teşhirci, açmış önünü dal daşşak meydanda göstererek bir şey soruyor.
ikisi de asla anlamıyor ahmak gibi eblek gibiler ayrılmıyorlar yanından ve ya kızmıyorlar.

ben hızlandım sinirlenerek bağırarak yürüyorum bu salaklar adamın sikinin ortada olduğunu anlayamıyor hala, salak gibi duruyorlar.
beyefendi bir şey soruyormuş!!!!
adam fısıltıyla mı konuşuyor yoksa annem şivelerden falan asla anlamadığı için beyni tercüme mi edememiş bilmiyorum ama; adam sokuldukça annem kaçmıyor; beyefendi bir şey soruyor nazlı? diyor.

ben sinirlenip ağzımı bozuyorum bunlar hala anlayamadı!
sarhoş olduğu belli, saçı başı perişan, zibidi gibi evsiz gibi bir tipin sana yaklaşıp kulağına fısıldamasına nasıl müsaade edersin? insan bu kadar da kör ve geri zekalı olabilir mi???????????

ben el kol hareketleri ve küfürlerle ilerleyince adam kaçışa geçti; bu ikisi hala anlayamadı ebleh gibi bakınıyorlar, salak salak bakışlarla adamın arkasından bakıp bir de bana bakıyorlar ve hala idrak edemiyorlar!!!

niye dibine sokulmasına izin veriyorsun evsiz bir tipin!!!!
anlaşılmıyor dediği beyefendi bir şey soruyorduuuu!!

kim bilir ne diyor artık ne küfür ne fantastik laflardır. beyinsiz oldukları için amını sikeyim dese beyefendi ne diyor anlamıyorum derler. hadi annem eskisi gibi göremiyor duyamıyor yavaşladı salak ablam nasıl fark etmiyor!!!????????????

ney beyefendisi ya ne beyefendisi!!!! adam açmış önünü size hala beyefendi!
???????????????? bel bel bakışlarla bana bakıyor iki salak.
kız önünü açmış önünü dal daşşak meydanda size sallıyor hala kulağını uzatıyorsun adamaa!!!

20.08.2019

don saplantısı geri döndü.

geçende balkona birinin iç çamaşırı uçmuş, dantelli dantelli sentetik bir şey.
annem görünce büyük şoklarda ve anında kafasında manyak senaryolar kuruyor belli. nazlı dantelli külot giyip erkeklerle aşna fişnelerde mi yoksa.
ulan 7/24 göt göteyiz, her telefon konuşmamı dinliyorsun karışıyorsun, ne zaman bir yere gidecek olsam peşime takılıyorsun! anneme kalsa her gün işe benimle gelecek!
hele yazdan sonra iyice kafayı yemiş oluyor ve işin başladığını kabullenemiyor ve her sabah bende geleyim bari diyor.
anneme kalsa tuvalete bile beraber elele gideceğiz. derste sessizce kenarda otururmuşmuş. yok gel her an elimi tut saçımı okşa!
çok sevdiğinden bayıldığından değil, kendine muhtaç bağlı ve bağımlı olmamı istediğinden.
o kadar sevse dünyadaki herkesin yazın tatil yapmaya hakkı olduğunu düşünüp, beni ona buna temizlik yapmaya gönderir mi?

neyse don-külot saplantısına dönelim.

bir ara gene kafayı bozmuştu.
hele çocukken bana kendisi külot seçmeye alıştığı için kırk yaşına geliyorum hala annem almak ister. ama ne doğru beden bilir ne seçimleri iyi. anneme kalsa herhalde paçalı don giyerim daha emin olur!
hani ben de öyle dantel manyağı değilim, hatta sağlıklı olması için pamuk ve ya modal içerikli kumaşları tercih ediyorum ama şekil açısından göze hoş görünsün isterim. anneme kalsa pazardan alacağız. hani pazarda da iyi görünen pamuklu çamaşırlar var ama anneme kalsa koskocaman nene donu giydirir. senelerce her konuda bana kendi zevkini zorla yaşatmak ve dayatmak için yırtındığı gibi iç çamaşırı konusunda da uğraştı.
mesela ilk sütyene ihtiyaç duyduğumda erken olduğuna karar verip almamakta diretti.
hele şimdiki süslü dantelli şeylere katlanamıyor!
annemin fantastik zihninde dantelli süslü şeyler orospulara özgüdür.
bir de öyle bir lafı vardı ki sütyen istediğimde "hani aç bakayım". anneme göre halen kendi kızı ya da malı olduğum için istediği anda istediğim yerime açıp bakma hakkı bulunuyor. benim bile kendime o kadar bakma hakkım bulunmuyor ama.
sapkın bir beyni olduğu için herhalde yok aslında kontrol manyağı olduğundan; beni dikizlemeye bayılırdı bir ara.
beni giyinirken izlemeyi seviyormuşmuş.
acaba okul yerine amını siktirmeye mi gitti diye korktuğu kafasında garip senaryolar kurduğu için acaba morarma varmı diye kontrol için dikizlemekti amacı. sanki ben bilmiyor anlamıyorum.
anneme kalsa şu yaşımda hala beraber giyinip soyunup yıkanıp uyuyacağız.
olur ya gece kendime dokunurum!!!! kocaya varıncaya kadar kendinden o kadar nefret et ve iğren ki banyoda bile oranı buranı yıkayama anan yıkasın!!!

neyse donla ilgili başka salakça meselelerde var.
bir gün demek ki çamaşır sepetine atarken iyi isabet ettirememişim, kapağın altından ucu sarkmış demek ki külotun.
annem de eline almış, ben iş için binadan çıkarken arkamdan koşmuş yetişmiş, elinde kirli külotumu sallayarak koşuşturuyor!!!!!!!!!!!!!
nazlııııııııııııı diye haykırıyor külotunu giymemişsin!!!!!!!!!!!

neyse ki tesadüf servis aracı boştu da öğrencilerin alay konusu olmadım, etrafta da duyacak mesafede kimse yoktu.

diyelim külot giymedim, eeee kıyafet giymişim işte götüm açık olacak değil ya!!!
aşırı üstün zekalı olduğunu iddia ettiği beyinde bulunan aklına gelmiyor ki bu kirli sepetindeki külot, demek ki temizini giymiş! bunun yerine fantastik bir hikayeye inanıyor; nazlı külot giymemiş götü açık sikecekler!!!
ergenliğimize girerkenden itibaren her gün yatmadan önce külotumuzu değiştirmeyi öğretti bize. milyonlarca kez söylerdi, anladım tamam desen de yetmezdi ona bir kaç defa daha söyler, daha da içi rahat etmez, bana inanmaz ama bana özellikle ablama inanır kontrol etmezdi; bana inanmadığı için ite kaka ablamın önünde indirirdi külotumu ağ kısmına bakardı temiz mi değişmiş miyim diye illa ki.
illa beni küçümseyecek aşağılayacak yatmadan önce kötü hissettirecek ki uykularım haram olsun gururum incinsin!!
ne kavgalar ne kavgalar sonunda korkuttuğum için vazgeçmek zorunda kaldı.
aradan yıllar geçti şimdilerde de her gün külot değiştirmek gerekmediğine inanıyor ve savunuyor inatla ve bana da karışmadan duramıyor! lafla.
kimsenin bu kadar külodu yoktur!
kimse her gün değişmiyordur.
gerekmiyor ki kirlenmiyor ki!!

demiyor ki kızım çok titiz iyi işte hijyenik, mikrop kapıp hasta olmaz. yok ısrarla kendi dayatarak öğrettiği şeyin aksini savunuyor.
masraf müsrif masraf müsrif gerek yok bu kadar küloda!!sütyene.
sana ne ya sana ne. sana ne anlamaz. kendi malıyım ya.

başka bir gün daha nerede bulduysa bir külot balkondan sarkıp arkamdan donu sallayarak sesleniyor bana!!!!!!! çılgınlar gibi de endişeli!!!

---------

bir kaç defa da komşulardan düşen külotları benim sanmıştı.
birinin gene g-string donu düşmüş annem şoklarda kafasında yazmış sapkın hikayeler; hani porno falan izleyen biri olsa bari beyni resmen sapık pornolar gibi çalışıyor sanki! eline almış balkona düşen donu bana şoklar ve şüpheler içinde getirmiş!!
balkonda da çamaşır falan yok yani bomboş. peki nasıl benim donum olabilir!!
---
başka zaman da almış balkona düşen donu, katlayıp koymuş benim çamaşır çekmeceme!!!
hem başkasının çamaşırı hem yerlerde sürünüp en azından toz olmuş bir külotun ne işi var temizlerin arasında!!???????????
----
başka bir zaman da merdiven trabzanlarına koymuşlar, alt kattan komşulara uçmuş birinin çamaşırı deme, annem de almış içeri koymuş çekmeceye!
---
başkasının donu, yerlere düşmüş, ve ne olduğu bellisiz insanlar ellemiş ve temizlerin arasına konuyor!!!

---
daha da erkek donunu iddia ediyor da senin mi diye. beyni de almıyor çirkin mavi ve kocaman bir erkek slip külodu nasıl benim olabilir!!!!!

-----
daha da çamaşır asmama yardım edeceğini iddia ederek çırparken çamaşırlar külotları ağaçlara dökmüşlüğü var!! bir zamanlar.
önce sepetin içine doğru bir çırpılmaz mı düşmesin bişey diye. annem o büyük zekasıyla alır, balkondan dışarı doğru var gücüyle çırpar etrafa saçardı çamaşırlarımı!!!
iç tarafta portatif askılara asıyorum artık da bu saçmalıktan kurtuldum.
yoksa sürekli orada burada annemin döktüğü çamaşırların peşinde olacaktım.

----
mecburen tüm çamaşır olayını ben üstlendim. artık makineyi çalıştırmayı hiç bilmiyor, eskisi gibi kapatıp çamaşırları almayı da beceremiyor. tuş bıraz bozulmuş diye korkusundan elleyemiyor; ben hastayken bile açıp alamıyor, anlayamıyor da tuşa nasıl basılır. akıllı telefonlar gibi dokunup kaçıyor korkusundan, oysa o kadar yeni model değil, açma kapama tuşuna iyice basıp dışarı doğru çıkmasını sağlamak gerekiyor kapağın açılması için. ama bunu bile beceremiyor sinirinden ana avrat sövüyor!
eski merdaneli çamaşır dönemini ya da elde yıkamayı dahi daha çok seviyormuş özlüyormuşmuş!!
bir tuşa da basamaz mı insan ama basamıyor.----

anneme kalsa sürekli eleyerek de düzeltir kontrol eder beni. bir ara sapık gibi beni elleme modası oluşmuştu. evde değil dışarda hemde. etrafa kızını ne kadar düşündüğünü ispatlamak için ufak elleri sürekli üstümde dolanarak beni sürekli eller ve düzeltirdi.
yok yakamı yok cebimi yok saçımı!!!
çok sevdiğinden değil yani beni baştan aşağı kusurlu görüyor. sürekli düzeltmesi gerektiğine inanıyor. bir gün saçımı düzeltecekmiş, ne bileyim ben iguana gibi fırfır dönen gözüm mü var da yanları göreceğim, hareket ettim elini gözüme soktu!!
zaten garip bir sakarlığı vardır böyle sıklıkla bardak tabak kırmaz ama; tırnaklamak ayağıyla çarpmak gibi.
ceketini giyerken öyle bir savurur ki o fermuarlar kaç kere suratıma çarptı bilmiyorum. bir keresinde alnımın ortasına öyle bir çaktı ki ceketinin fermuarını boynuz gibi şişmişti. tırmalamak ve tırnaklamaları sayamam bile. giyinirken etrafından kaçışıyorum artık. bir de ah canım yanlışlıkla oldu görmedim diye üzüleceğine sinirlenip kavga çıkarır hiç utanmaz! bişey oldu mu diye soracağına kusur arar bende!
---
hele ayakkabı konusunda sabotaj gibi sakarlıkları vardır. ne zaman kendime yani bir bot alsam annem bir şekilde düzeltilemeyecek biçimde botu çizmeyi başarır! her botumun bir tekinde derin bir çizikle gezmek zorundayım ben!! nasıl başarıyorsa artık hepsinde var.
sandaletse de arkamdan yürüyüp, sandaletin arkasına basar tam ben ayağımı hareket ettiriyorken; bir kaç defa yırtıldı ya da bantları yerinden çıktı. hem de daha ilk giyişlerimde!!
sonra da pişkince ne kadar kalitesiz mallar olduğunu, kalitesiz şeyler giydiğimi eleştirir sonra da başlar kendini övmelere; kendisi zamanında en kaliteli en pahalı şeyleri giymişmiş de bilmem neymiş de şimdi her şey ucuzmuş uydurukmuş ben de enayi gibi alıyormuşum!!
e kaliteli bir şey almama fırsat veriyor musun ki!!!! ne zaman daha kaliteli bir şey alacak olsam engellemeke için yırtınır, ya da habersiz almışsam başına bişey gelir! ya temizlikçi kadına veriverir, ya da dışarda üstüme bişey dökülür, çizilir falan! bana kaliteli şeyleri yakıştıramıyor alt beyninde!

17.08.2019

her sene ama her sene aynı şey.
annem her yazın sonuna yaklaşırken aynı şeyi söylüyor, hem de 1 kere söylemekle yetinmiyor defalarca.
bu kez bir yöntem daha bulmuş, o da aynı şeyi komşulara söylemek.

bu sene kışın da burada kalacağız.

her sene bu sene kışın da kalalım burada der. bir türlü anlamaz buradan işe gitmem mümkün değil.
dünya kadar işsizin olduğu bir dönemde benim işim var diye memnun olacağına baltalamaya çalışıyor ya!

komşulara yönetime yaymış lafı; kışın da burada kalacağız. hani bu fantastik hayal dünyasına göre annemin komşular kışın da buradaymışsınız derse ben de inanıp kalacağım falan mı?

bu kadar istiyorsan sen kal diyorum. gözü dönüyor. fantastik evreninde herhalde kendisi olmazsa yanımda herkes beni sikecek???????????? ya da açlıktan öleceğim evde.

buradan işe gidip dönmem mümkün değil desem de inatla ve israrla anlamayarak illa da kalalım diye tutturuyor. gerçekten inatçı çocuklar gibi tutturuyor!

bunda beynin almayacağı, anlaşılmayacak ne var acaba? buradan işe kadar gidip gelemem. kendi aracım olsa bile gidip gelemem çekilir şey değil.

bunu tartışmamıza rağmen arsız arsız hala komşuya kışın da burada kalacağız diyor.
ben de gene sinirlenip sen kal anneciğim ben kalamam buradan işe gidip gelemem diyorum.
komşu kadın da sanki senelerdir bizi tanımazmış gibi, sanki haber bile vermeden çat kapı bile gelmezmiş gibi, sanki o kadar konuşulmamşı ki salak salak sen çalışıyor muydun emekli değil misin diyor?
ulan amına koyulmuş beyinsiz yüz kere konuşulmadı mı? ayrıca emekli yaşlı hanımlara benzer bir tarafımmı var?

ne emeklisi ya teyze? öğretmenim ya ben o kadar konuştuk.
ne bileyim ben emekli oldun sanıyorum.
bu yaşta emekli nasıl olunur? siz de herkesi akranınız sanmaya başlamışsıznz yani!

annem eve dönünce bile hala ısrarla kalalım da kalalım diyor anlamak istemiyor. ne yapayım annemle külüstür bir yazlıkta yaşamak için istifa mı edeyim? ne işim olsun ne çevrem kalsın ne param ne güvencem ne emekliliğim! burada şimdiden inzivaya çekilip emekli 65likler gibi mi yaşayayım?

mızıl mızıl dırdır drrırdırırırırırırııdıdıdıdırırırırırrı
olur bütün sene bu rahatsız kanepede sakat edeyim belimi sırtımı!!!
yanında yatarmışım o zaman!
kırk yaşına geliyorum gerizekalı beyinsiz gibi anamla mı yatacam artık!!! hem o kadar manyak yatıyor ki tarif edilemez, mecbur kalsam betonda yatmayı tercih ederim!!!

ablam mesela annemin deli yattığının basbayağı farkında, yaz başı benim gidemediğim bayram tatilinde yanında yatmadı mesela! ama biz onlara gidip kaldığımızda muhakkak bir dener beraber yatmamız konusunda. muhakkak tek çarşaf yastık falan vermeye çalışır! kendi anasıyla yatıp tekme yemek istemez ama ben umurunda değilim!
annem manyak gibi yattığını kabul de etmez. farkında değil olmamakla beraber benim söylediğim şeyi kabul etmek istemiyor ondan.

bir keresinde suratımın ortasına uyuduğum sırada öyle bir el-kol indirdi ki resmen yumruk gibi. aniden dönüp savurdu elini küüüüt diye burnuma attı. bırak ödünün kopmasını bir de canın acıyor. daha da o kadar uyuyor ve farkında değil ki el burnumun üstünde kalıyor yani. bütün burnumu ağzımı kaplıyor nefes de alamayacağım. suratıma darbe aldığım yetmezmiş gibi bir de elini kaldırınca ben kötü oluyorum efendim!!! uyandırmışım!!! uykumun ortasında resmen yumruklayan sensin ama elini çekince ben suçluyum!!
daha neler sadece kolu olsa savurduğu, kaç kere öyle böbreğime böbreğime geçirdi bacak mı istersin diz mi istersin!!
bir keresinde sırtımız birbirine dönük uyuyoruz, anide dönüverip üstte kalan bacağını bir savurdu geldi o bacak benim böbreğime falan! kalça kemiğiyle kaburga kemiği arasında kalan boşluğa küüütt diye indi bacak ve orada da kalıyor yani!
kendisinin asla ama asla bir suçu yok ama kımıldarsan sen suçlusun uyandırdın beni!!! lan biraz önce bana darbe vurdun be!!
daha da güzeli var; bir kaç sene önce Adana'da bir gece kalmalı bir seminere gönderiyor çalşıtığım okul bizi; annem tutturdu da ben de gelecem de ben de gelecem! annemin dünyasoınsa kızoğlankızlar kocası olmayanlar tek başlarına seyahat edemez. öğretmen arkadaşlarla bir grup halinde gidiliyor yani. ama illa da ben de gelecem. anlamıyor da laftan, takıldı peşime kuyruk gibi.
rezervasyon yok, otobüs bileti yok. ben ayarlarım da ben ayarlarım!!
bileti ne yaptı etti ayarladı, otel odasında da tek kişilik yatak var bir tek yani. saplantılı manyak anneme göre kendisi olmasa gelen giden sikecek beni! hani bu yaştan sonra beğenen bakan karı diye almak isteyen olmazdı? lafların arasında imalı malı sokmalarda!
ayakuçlu başuçlu yatarız dedi. o lafı bilir misiniz. tek kişilik yatağa sığmak isteyen 2 kişi, başlarını aynı tarafa koymazlar yani.
gece sen o ayağını kaldırıp suratıma çak o topuğu gözüm mosmor olsun mu? tabi ki tekme atan kendi ama asla kabahati yok tepki veren ben ben annemin uykusunu böldüğüm için kötü bir insanım!!! e sabah oldu gözüm morarmış, çantamda makyaj malzemelerimi arıyorum yok. acaba çıkarıp dolaplara çekmecelere mi koydum oralarda da yok.
meğer anneciğim evden çıkmadan önce seyahat çantamı karıştırıp gereksiz şeyleri çıkartmış!!

anneme göre gezilere, seyahatlere defile yapmaya gidilmiyor!! en eski en kötü kıyafetler götürülebilir, iki kişiye asla yetmese de sadece 1 havlu götürülür ve makyaj malzemesine gerek yoktur! sonra herkes şık görünür kendisi pejmurde ve bakımsız, fotoğraf çektirmek istemez ya da çektirir ve seneler sonra salak salak der ki niye bunları giymişiz ki? kötü çıkmış. niye eski şeyler giymişiz der. ama bir sonraki seyehatte gene yeni kıyafet şık şeyler alamaz yanına. böyle bir kısır döngüdür.

bir de üste çıkmak için pişkince iddia ediyor ki gereksizdi makyaj şeyleri!! ağır taşıma diye çıkarttım!!! ağır çanta taşımayayım diye büyük iyilik ediyor ama adeta kendisini taşırmışım gibi koluma girince tüm ağırlığıyla abanmayı biliyor!
gözüm mosmor mu kaldı! arkadaşlardan da isteyemedim çoktan semineri dinlemeye girmişler bile. kalakaldım odada sinir küpü! annemse çok memnun ama.
ayağını uzatıp yayıldı yatağa, parmaklarını oynata oynata mutlu mesut televizyon izleyip, odaya getiritti bana tostunu, happur şuppur yedi.
sonradan da ablama çok iyi olduğunu kendisine de bir değişiklik olduğunu söylüyor! ablam da gözümün morarmasına makyaj yapamamama ve seminere gitmeme rağmen katılamamama gülüyor. çok iyi insanlar çünkü kendileri!


her yaz aynı şey. yüz kere de söylesen tartışma bile çıksa kıt beynine girmiyor ve ciddi ciddi kışın da kalacağımıza inanıyor!!!
kışın şöyle yaparız kışın böyle yaparız diye hayaller kuruyor!!
yazlığı çok sevdiğinden değil sürekli şikayette asla çenesi durmuyor şikayet açısından.
ama ben rahatsızım ya besbelli bu kendisini memnun ediyor hrhalde! yattığım kanepe rahat değil, bir kapısı yok rahat uyuyamıyorum, kendi alanım banyom falan yok. sürekli gözünün önünde incelemesi eleştirileri kontrolü altındayım. her hareketimi izleyip sorgulayabiliyor! hiç bir eşyamı koyacağım kişisel alanım da yok sayılır!
ne güzel işe de gitmem rahat da etmem sürekli ayak işleri ve hizmetlere koşarım!!!! ve tabi ki dırdır dinlerim.

12.08.2019

geçende otobüsle gidip döndük bir yerden. hava kararmaya yüz tutmuştu artık dönüşte. annem bir türlü bizim sitenin önüne geldiğimize inanmadı!

otobüsü durdurdum ama annem inmiyor; ayağa kalkmış, camlardan bir o yana bir bu yana bakıp kımıldamıyor! sanki ben beyin özürlü ya da manyağım ya yeri doğru bilmiyorum ya da kendisini kaçırıyorum??????????????
nasıl da inatçı anlatamam. hele haksız çıktığını yanıldığını fark ettiği anda daha da inatçı ve iddiacı olmaya başlıyor.
adam da sen inan ikna ol diye yarım saat bekleyemez ki durakta.
bir türlü inanıp inmek istemedi. hayır önden binenler de var, kalabalık, ben insem önce mecbur inecek ama inemiyorum. inebilmem için önce annemin inmesi gerek çünkü.
annem beni illa da cam kenarına oturtmaya çalışır gelip geçenler bana sürtünüp değmesin diye.
oysa bu o kadar zor oluyor ki anlatamam.
illa da otobüse önce kendi binecek tabi önce doğru otobüs olduğuna inanması lazım! adamın cevabını da anlayamadığı oluyor hele şivesi varsa asla anlamıyor!
diyelim anladı da bindi, zorla ilerliyor poposunu bir türlü çekemiyor ki ben de bineyim.
sürekli hadi anne hadi anne demek zorunda kalıyorum. binince de yer beğenmez. otobüs hareket edecek ya da etmeye başlıyor annem hala ayakta yer beğenmekle meşgul! hareket halindeyken ayakta kalamaz ki. eskiden de dengeli değildi ama artık daha dengesiz.
ve hayal gücüne göre ben kendisini de tutabileceğim. bana ne kadar yük binmiş aklına gelmez bile, ablam olsa kıyamıyor ama!?
sürekli bir münakaşamsı bir haldeyiz. ben sürekli hadi demek zorunda kalıyorum. daha da oturduğu yeri beğenmez. tabi çnce sen mi geçersin tartışması var. bir yer bulmuşun koy poponu işte! yok sen mi geçersin.
annecim ben daha parasını verecem sen geç işte!!! o sırada sarsılıyor sallanıyoruz.
zar zor hatta bazen yerini aptal gibi kaptırır; bir yerde dikilip yer beğenmeye çalışırken biri gelir oturuverir!!! o zaman süreç yeniden başlar.
bazen itelemek falan zorunda kalıyorum, hadi hadi diye. daha oturduğu yerde mızmızlanır durur; sürekli şikayet kapris, asla memnun değildir asla!!!!
bir de arada parayı ben vereyim demesi var. zaten zor duruyorsun ayakta ne denge ne beceri kalmış ben vereyim işte. yok ben verecem de ben verecem! sansırsın çocuk. beceremiyor oysa defalarca ne garip hallere düştü, bir kere bana kafa attı mesela! yer değiştirmeye kalkarken. bir defasında göğsüme öyle bir dirsek geçirdi ki mosmor oldu memem. bir defasında tek elimle tutunup para verirken bütün ağırlığıyla abandı bana, başka bir zaman dengesini kaybetti gövdeme yapışıp asıldı.
ahtapot gibi elleriyle saçımam mı asılmadı, atkıma mı asılmadı, şortumun belini indirmeye çalışır gigi, buluzumun askısına asılıp koparttı, çizdi tırmıkladı, kaç kere yere yüz üstü düştü bilmiyorum.
bir an önce yer bul koy poponu kımıldama değil mi! ama hayır yaramaz ve akıllanmaz çocuklar gibi bir oraya bir buraya yer değiştirmeye kalkar.
bir keresinde dengesi bozuldu adamın birinin kucağına düştü, çok utandı ve sinirlendi bana buldu kabahati! uzak yere oturmuşum benim yüzümden düşmüş! başka yer yoktu ne yapayım!!
sanırsın ben beyin özürlüyüm kendi kendime bir şey yapamıyorum ve yanıma gelmek zorunda!!

****

inmiyor otobüsten. adam kırk saat senin keyfini bekleyemez ki, süresi var. ön kapıdan binenler bindi, yer kalmadı ki ben de önden inivereyim de annem mecbur kalsın.
bir sağa bakıyor bir sola bakıyor, hava kararmakta olduğu için anlayamıyor inanmıyor bir türlü geldiğimize.
yön duygusu da kalmamış, sağa doğru bakıyor burası bizim site değil diyor.
o tarafta değil ki bu tarafta annecim hadi ilerle artık inmek lazım!!
inat etti kımıldamıyor bizim siteye benzemiyor hiç!
ya ben yalan mı söylüyorum!!!?
ama anlaşılmıyor daha vardır bizim siteye!!!
yok tam önündeyiz daha ileri gidersek yürümek gerekir anne hadi inelim artıık!!

şöför de anlayışlı olmaya çalışıyor ama zamanı sınırlı ablacım acele edelim diyor ama annemde tık yok.

hadi artık anne yürü inmek lazım adamın sürmesi gerek hadiiii!!
sürsün o zaman oturalım geri deyip dönmeye kalkıyor!
hayır ineceğiz yürü yürü diye itelemek zorunda kalıyorum sanki oturacak yer var da hemen geçip oturdular herkes senin gibi andavallı mı!
söyleniyor bizim site değil de bizim site değil yanlış geldik inmeyelim diye duruyor gene. yüksek sesle birilerine bu site hangi site bir söyler misiniz annem bana inanmıyor! diyorum.

annem dolmuşlara otobüse falan binerken hep telaşlı hep endişelidir ve de hep bana inanmaz. doğru dürüst dilimizi konuşamayan herhangi birine bile daha kolay inanır da bana inanmaz. ve senelerdir güzergahımız aynı hani yabancı bir şehirde olsak neyse.
birisi bizim sitenin bitişiğindeki siteyi söylüyor annemde bir telaş bak işte yanlış site!!!!
ya bitişiğimizdeki site anne! kapılar bile bitişik nerdeyse hadi yaaa!!

zorla iniyor zorla! daha iniyoruz hala etrafa ablak ablak bakıp yanlış indik diyor!!
sitenin girişini de mi tanımıyorsun artık anne!?
çişin mi geldii???
sitenin girişi diyorum sitenin girişiiii!!! tanımadın mı?


----------------

geçen haftalarda bir komşu, istanbul'dan gelen kızlarıyla bize uğradı akşam üstü hadi dondurma yemeye gidelim sahilde yürüyelim diye. nerden bilsin annemin akşamüstü sokağa çıkma fobisi olduğunu. anneme göre hava karramaya yüz tuttuğu an evde olmalısın sokaktaysan oruspu olmana ramak kalır falan.
akşam çıkmaya hiç alışık olmadığı için ne zaman birilerinin zoruyla akşam çıksa kültür şoku yaşar.
neden bu kadar kalabalık bir olay mı olmuş?
konser falan mı var diye sorar.
sanıyor ki herkes kendiisi gibi korkak tavuk erkenden eve kapanıyor.
ve de asla inanmıyor bir olay olmadığına neden sokakta olsunlar yoksa. yaz günü tatil sitelerinin olduğu bir bölgede neden eve kapanmasınlar da sokaklara sahillere dökülsünler ki? tabi çok mantıklı.
kendilerini prangalara vurup da kırbaçlasınlar asla tatilden asla hayattan zevk almayacağım diyerekten???????????
nasıl olduysa kazasız belasız külahta dondurma yemeyi başardık. çünkü her zaman ya kendinin üstüne döker ya benim üstüme döker o dondurmayı. sürekli de ağır endişeli ve neden insanların sokakta olduğunu sorgulayarak dolaşıyor.
tıklım tıklım sahilde pezevenkler bizi kaçırıp orospu edecek gibi bir senaryosu var annemin.
dönüşte bizim sitenin oradayız, hava iyice kararmış, komşular başka bir bloktaki akrabalarına okey oynamaya gidecekleri için önceden veda edip hızlandılar; annem sanıyor ki herkes kendisi gibi kaplumbağa hızında anca yürüyebilir!
gene bizim bloğu anlamadı etrafa endişeli bakıp yürümek istemiyor. sağa bakıyor anlamsız sola bakıyor manasız anlayamıyor bizim blok bu mu?
karanlık dediğim sitenin komşuların ışıkları cayır cayır yanıyor yani karanlık değil aslında; ama farklı bir yönden de gelince taa girişe kadar inkarlarda bizim blok bu değil diye!
e sen körsün ben de mi? benim gözüm görüyor olabilir ama annem gibi üstün zekalı olmadığım için yanlış eve girmeye kalkıp öldürüleceğim ya da kaltak edileceğim??????????
biz küçükken annem o kadar becerikliydi ki, gözü kapalı yön bulur, her şeyin paketini kolayca açardı.
biz de ufak olduğumuz için, belki elimiz de küçüktü motor becerilerimiz az gelişmişti falan bir şeyi açamazsak annem sinir olurdu.
kırk yılın başı severek bir şey yiyeceksin ama paketini açamadığın için azarlanıp aşağılanıyorsun zıkkım oluyor.
asla severek açıp da vermezdi elimize hep söylenir hep beceriksizsin bunu açamayacak ne var diye sokar dururdu lafları, eline geri verirken de sert bir şekilde zıkkım ye der gibi verirdi.
hele bir şeyi yere dök hele bir üstüne dök. sanırsın binlerce kişiyi öldürmüş seri katilsin.
sürekli azar sürekli hakaretamiz laflarla karşılaşırsın.
yok efendim ne kadar beceriksizmişsin yok efem bunu açamayacak ne varmış, sütüme dökmüşüm de lekesi nasıl çıkacak, leke çıkmayacak çöpe gidecek, yep yeni kıyafet çöp oldu, ne kadar masraf yapmış da israfmış da....
her zaman senin memnuniyetinden çok çok daha öncelikli şeyler vardı! temizlik, düzen, masraflar ve başka insanların düşünceleri.

tabi kimse yani herkes çocuğunu azarlayarak hatta döverek büyüttüğü için mütemadiyen eleştirilmemiz göze batmazdı. zaten başkalarından gizlemeyi iyi bilirdi. onlara gülümseyerek anlatıp ne kadar fedakar olduğunu belli edecek şekilde kibarlaşarak rol keserek konuşur ama sana öyle bir bakar ve ilk fırsatta azarlar da rahatlar ki kimse bir şey anlamaz. tam da onun istediği gibi olur; onlara anlayış ve fedakarlık abidesi gibi görünüp laflarla ezer azarlar küçümser laf sokar rahatlar.
sen ağlasan da cevap da versen özür de dilesen her zaman daha kötüsündür.
cevap versen annesinin fedakarlıklarını hiçe sayıp bir de laf söyleyen kötü evlatsın.
susup özür dilesen özür dilenecek bir şey olmadığını iddia ederek gülümser etrafa.
ağlasan kendisini kötü göstermeye çalışan kötü bir insansındır.

her halükarda karlı çıkmayı bilir ve dönüşte küçük küçük burnundan getirmeyi bilir. böyle mütemadiyen ama ufak ufak sokmalarla, küçümsemeler ve hor görmelerle... anlatması zor.
bir kere açamazsan çubuk kraker paketini bir daha azla açamayacak kadar beyin özürlüsündür annenin başına belasındır onu yoruyorsundur! asla bir daha kendi kendine yapmanı istemez, bundan sonra her zaman elinden bir hışımla tırmalayarak alıp paketleri mecburen kendisi açmak zorundadır.
bir kere beceremezsen bir daha asla beceremeyeceksindir.

bunu da sana inandırmaya çalışır ki kendisine bağımlı ol.
fermuar olayındaki gibi.
senelerce bana beceremeyeciğimi söyleyerek inandırdı, fermuar bozulursa mont atılacak yazık masraf müsriflik olacak annemi boşuna masrafa sokacağım beceremem!!!

----------------

daha sonraki yıllarda da artık 20li 30 yaşlarda da anneme göre hala kendisi en becerikli en zeki insan.
----

ama görme yetisi azaldığı için mi eli hissizleştiği için mi beceriksizleşti.
ilk defa gittiği şehirde eliyle koymuş gibi anlatılanlar ve adresten ev bulan kadın, binadan çıkınca hangi yöne gideceğini şaşırıyor; markette kasaların bambaşka bir yerde olduğunu zannedip oraya ilerliyor.

geçende otobüsle gidip döndük bir yerden. hava kararmaya yüz tutmuştu artık dönüşte. annem bir türlü bizim sitenin önüne geldiğimize inanmadı!

otobüsü durdurdum ama annem inmiyor; ayağa kalkmış, camlardan bir o yana bir bu yana bakıp kımıldamıyor! sanki ben beyin özürlü ya da manyağım ya yeri doğru bilmiyorum ya da kendisini kaçırıyorum??????????????
nasıl da inatçı anlatamam. hele haksız çıktığını yanıldığını fark ettiği anda daha da inatçı ve iddiacı olmaya başlıyor.
adam da sen inan ikna ol diye yarım saat bekleyemez ki durakta.
bir türlü inanıp inmek istemedi. hayır önden binenler de var, kalabalık, ben insem önce mecbur inecek ama inemiyorum. inebilmem için önce annemin inmesi gerek çünkü.
annem beni illa da cam kenarına oturtmaya çalışır gelip geçenler bana sürtünüp değmesin diye.
oysa bu o kadar zor oluyor ki anlatamam.
illa da otobüse önce kendi binecek tabi önce doğru otobüs olduğuna inanması lazım! adamın cevabını da anlayamadığı oluyor hele şivesi varsa asla anlamıyor!
diyelim anladı da bindi, zorla ilerliyor poposunu bir türlü çekemiyor ki ben de bineyim.
sürekli hadi anne hadi anne demek zorunda kalıyorum. binince de yer beğenmez. otobüs hareket edecek ya da etmeye başlıyor annem hala ayakta yer beğenmekle meşgul! hareket halindeyken ayakta kalamaz ki. eskiden de dengeli değildi ama artık daha dengesiz.
ve hayal gücüne göre ben kendisini de tutabileceğim. bana ne kadar yük binmiş aklına gelmez bile, ablam olsa kıyamıyor ama!?
sürekli bir münakaşamsı bir haldeyiz. ben sürekli hadi demek zorunda kalıyorum. daha da oturduğu yeri beğenmez. tabi çnce sen mi geçersin tartışması var. bir yer bulmuşun koy poponu işte! yok sen mi geçersin.
annecim ben daha parasını verecem sen geç işte!!! o sırada sarsılıyor sallanıyoruz.
zar zor hatta bazen yerini aptal gibi kaptırır; bir yerde dikilip yer beğenmeye çalışırken biri gelir oturuverir!!! o zaman süreç yeniden başlar.
bazen itelemek falan zorunda kalıyorum, hadi hadi diye. daha oturduğu yerde mızmızlanır durur; sürekli şikayet kapris, asla memnun değildir asla!!!!
bir de arada parayı ben vereyim demesi var. zaten zor duruyorsun ayakta ne denge ne beceri kalmış ben vereyim işte. yok ben verecem de ben verecem! sansırsın çocuk. beceremiyor oysa defalarca ne garip hallere düştü, bir kere bana kafa attı mesela! yer değiştirmeye kalkarken. bir defasında göğsüme öyle bir dirsek geçirdi ki mosmor oldu memem. bir defasında tek elimle tutunup para verirken bütün ağırlığıyla abandı bana, başka bir zaman dengesini kaybetti gövdeme yapışıp asıldı.
ahtapot gibi elleriyle saçımam mı asılmadı, atkıma mı asılmadı, şortumun belini indirmeye çalışır gigi, buluzumun askısına asılıp koparttı, çizdi tırmıkladı, kaç kere yere yüz üstü düştü bilmiyorum.
bir an önce yer bul koy poponu kımıldama değil mi! ama hayır yaramaz ve akıllanmaz çocuklar gibi bir oraya bir buraya yer değiştirmeye kalkar.
bir keresinde dengesi bozuldu adamın birinin kucağına düştü, çok utandı ve sinirlendi bana buldu kabahati! uzak yere oturmuşum benim yüzümden düşmüş! başka yer yoktu ne yapayım!!
sanırsın ben beyin özürlüyüm kendi kendime bir şey yapamıyorum ve yanıma gelmek zorunda!!

-----------------------
--------------------------

olayların olduğu anda değil o zaman asla beceriksiz ve dengesiz olduğunu kabul etmez beni suçlar.
başka zamanlarda aski yetilerinin azaldığını konuşma arasında itiraf eder sadece.
-----------

geçende yeni aldığım açık mavi, gömlek kesimli elbisenin üstüne baştan başa vişne suyu boca etti mesela.
teyzemler gelmişti beraber kafeye gittik. ben vişne suyunu alıp uzaklaştırıyorum, kolunun çarpmayacağı ama erişip içebileceği bir yere koyuyorum, annem alıp dibime koyuyor hem de sürekli el kol hareketi yaparak konuştuğu sırada çarpacağı bir yere.
her yudumunda aynı şey. söylüyorum da ama anlamıyor; ne efendim teyzeme bizim kattaki istifçi gibi eşya biriktiren kadını hararetle anlatıyormuş.
bardak şurada dursun diyorum o umursamıyor içip tekrar kolunun çarpacağı yere koyuyor.
defalarca ama defalarca uyardım, yerimi de değiştiremiyorum sıkışık masalar.
tam içti bir yudum gene; yani sağlak sağ tarafında dursa bardak alıp içmesi daha pratik ve doğru değil mi ama döne döne elleri kolları bir havaya kalkarak bir inerek anlattığı sırada illa bardağı alıp soluna koyuyor, benim önüme doğru.
ben alıp uzaklaştırıyorum o getirip çarpacağı yere geri koyuyor.
çarpacaksın burada bardağa diyorum lafını kesip gene içip aynı yere geridiği sırada tam yine söylenerek alacağım bardağı öyle bir çarptı ki baştan aşağı elbisem vişne suyu oldu!!!
yani sağlaksın ve sağa dönerek konuştuğun biri var ve elin kolun durmuyor bardağı ne diye oraya koyarsın!
ben dikkatini dağıttığım için olmuş!!!! bebek çocuk bakar gibi zaten her şeyi eline vermek gerekiyor.
ne aradığı şeyi bulabiliyor ne kapak falan açabiliyor, sevimsiz küfürbaz bir çocuğa hizmetçilik eder gibiyim sürekli.
sonrada tutturuyor da muslukta acilen yıkayalım diye düğmeleri çözmeye çalışıyor ben elini ittikçe!
sadece bilmişlik inat ve iddiacılıktan değil sürekli çenesi durmadığı konuştuğu için başkasının dediklerini duymuyor!
kafenin ortasında elbisemi çıkarıp anneme verip muslukta yıkatacakmışım??????????
böyle de bir duymaz bir inatçı bir arsız bir mantıksız ki insanı çileden çıkarıp iyice ters davranmasına neden olur insanın. sonra da anlayamaz bozulur!
sürekli eli düğmelerimde çözmek için uğraşıyor odaklanmış da acele yıkarsak leke çıkarmış!
annecim çek elini çek!!!! aaaaa kafenin ortasında mı soyunacam ev mi burası???????

bozulmuş bel bel bakışlar!!! kafen,n ortasında iç çamaşırıyla mı kalacam yaa!!!
hala bel bel bakıyor, ağzı yüzü de bir tuhaf büzüşüyor anlayamıyor!!

e içimde tayt ve tişört yokmuymuş!!!

annemin saplantısı yazları elbiselerin vb içine tişört ve tayt giyme manyaklığı. hava olmuş 42 derece ben 2 kat kıyafet giyeceğim iç çamaşırlarıyla 3!!!!!!!!!!!!11?????????????????


----------------
 daha kaç kere kendini değil bir de çoğu zaman beni rezil ediyor. illa da külahta dondurma yiyecekmiş! ama beceremiyorsun. külahta yiyecekse muhakkak benim üstümü leke eder muhakkak!!!!
kendinin burnuna çenesine bulaşır onu sileyim derken benim üstüme damlatır, düşürür, sürer!!! böyle sürekli mızıldanıp şikayet eden kapris yapan kıpırtılı ve beceriksiz birisi oldu.
eskiden en azından çok becerikliydi. şimdi o da kalmadı.

-------------
bu yüzden bir yerlere giderken sürekli hadi demenin yanında kollamak zorundayım. yok trafikte temkinli ama ne gelirse başına dümdüz yolda gelir. 2 dakka vitrine baksam başına bir iş gelir ve hemen beni suçlar!!
yürürken de bodoslamasına bir yürümesi var sürekli söylendiği için sürekli kendiyle ilgili şeyleri veya kafayı taktığı olumsuzlukları görüp düşündüğü için bazı şeyleri gözden kaçırıp sürekli başına ufak kazalar gelmesine neden olur.
ya bir sen şurda dur da ben mağazaya bakayım dedim; 3 dakika bile değil nasıl becerdiyse terliğinin ucunu ızgara gibi bir yere takmış, debeleniyor da çıkaramıyor?????
sürekli annecim dikkat et annecim önüne bak annecim düzgün yürü annecim önine bak annecim sağına bak falan diye uyarmak zorundayım. gözden kaçırdığın an ya bir yere takılır o gene iyi düşer ayağını burkar....
---
bir gün ablam da var avm geziyoruz. annemin ben oraya bakmam diye inat ettiği bir mağaza var; siz yürüyün ben geliyorum dedim. annemle ablam yürüyorlar ama ablamın annemin sakarlıklarından hiiiiç haberi yok; bin kere bile anlatsan ruhu duymuyor bile hatta benim annemi uyarmama gıcık oluyor. nasılsa başına bir aksilik geldi mi kendisi suçlanmıyor nasılsa çözüm bulmak zorunda olan kendi değil neden umursasın.
5 dakika oldu mu olmadı mı çıktım baktım ki yere kapaklanmış ayağını burkmuş ablam kaldırmaya çalışırken annem bana söyleniyor benim yüzümdenmiş ablamda hemen katılıyor annesine!!! ben yanınızda değilim ki niye benim yüzümden olsun? önüne baksaydın! niye girmemişim koluna!! ablam da hemen katılıyor anneciğine! sen niye girmedin ya koluna senin annen değil mi sen mükemmel bir evlat değil misin ki annenin koluna girip de yürümüyorsun?????????

10.08.2019

anahtar peşinde

dün sabah, bir tıkırtı bir tıngırtı.
yüzümü yıkadığım sırada.
çıktım banyodan baktım kapı kurcalanıyor. annem de o sırada balkonda hiiç duymuyor.

gece olsa korkarsın ama sabah erken saatlerde. bir sinirle bir hışımla;
kim kurcalıyor lan kapıyı diye yüksek sesle bağırarak açıverdim!

karşımda iki salak genç ellerinde seyahat boy çantalarla, ellerinde anahtar salak gibi dikiliyor.
bir de pişkinler ki şuursuzlar diyor ki;
bir eve kalmaya geldik siz kimsiniz?
siz kimsiniz esas!!!!????? bizim kapımızı ne hakla kurcalıyorsunuz bakayım?
yanlış mı geldik lan diye bir birleriyle salak salak didişiyorlar. sonrada emin bir şekilde;
burası şeyin şeyi şey numara değil mi diyor ev boş olacaktı biz kalacaktık!??

annem o sırada sırıtarak geliyor, buyrun buyrun diye! içeri davet ediyor!
çocuklarda salak salak biz kalacaktık boş oluyormuş ev??? diyorlar.
annem bir şey anlayamıyor hala buyrun buyrun diyor!

ne buyuracaklar yaa??? neye buyuracaklar???
arkadaşların kapıda kalmasın nazlı eve alsana!
arkadaşım değil bunlar anne!!???

her kapıya geleni arkadaşım sanıyor!! mersin de de aelbiseli Arap adamlar gelmiş kapıya annem salak salak buyur ediyordu! iyi ki bir okulda 1 Arap öğrenci var demişim annem bütün Araplar arkadaşım ve Arapça biliyorum sanıyordu????????????????????? çok mantıklıdır da!
başka bir yaz da baş dönmesinden kalkamadığım berbat durumda olduğum bir an kapıda beliren kadının birini dibime kadar soktu arkadaşım diye!! sesleniyorum yanlış gelmişiniz diye ikisi de beyin yoksunu herhalde anlamıyorlar! kadın iyice suratıma bakınca zor anladıydı e bu nebahat değğğiiiil diye! annem de e kalkıp söyleseydin ya diyordu kadını yormuşum?!!! lan kalkamıyorum işte başım dönüyor başım dönüyooor!! nerden bilsinlermiş canııım söyleseymişim! lan bir saattir ne anlatıyorum ben burda! hem sağır hem salaklar!


neyse annem kapıdaki genç oğlanları da arkadaşım sandı. benim 20 yaşında arkadaşım nerden olsun acaba? damdan düşer gibi neden gelsinler ayrıca? mantık yok ki salak gibi sırıtıyor buyur ediyor!

ben de kimsiniz siz nerden buldunuz anahtarı? diye iyice bir haşlayınca yanlışlarının farkına varır gibi oluyorlar.
gibi gibi.
biz sonra gelelim siz ne zaman çıkacaksınız diyor biri?
annemse aptal aptal öğleden sonra çıkacağız diyor.

ben atılmasam kimse anlamayacak daha gelecekler yani. annemde aval aval öğleden sonra gelelim o zaman biz deyince çocuk oluuur diyor!

niye geliyorsun öğleden sonra siz nerden buldunuz bizim anahtarı? ver bakayım onu sen diye bir azar bir atak yapıyorum.
sonunda çocuk arkadaşının verdiğini, boş, kullanılmayan bir yazlık olduğunu düşündüklerini, kalmak için geldiklerini söylüyor.
annem de salak gibi kalırsınız diyor.
niye kalacaklar anne?? nerde kalacaklar? sen evini kiraya mı veriyorsun içindeyken?
????????????? anlamadım ki ben ne diyorsunuz.
sen git otur anlamıyorsun madem. kalmayacak mı arkadaşların?
annecim arkadaşım değil bunlar arkadaşım değiiiil!!!
neden gelmişler o zaman!
bir sus karışma da anlaşalım! iki de bir atılıp buyrun diyorsun yaa!!
???????????

bizim yazlığımız burası kim veriyor size anahtar?
Ahmet diye bir arkadaşları vermiş.
kim bu Ahmet, tıp okuyan çocuk mu?
ha evet sınıf arkadaşlarıyız.

annem kala aval gibi bakıyor ve anlamıyor. nesi var ki anlamayacak?
senin sınıf arkadaşın mı nazlı?
bu çocuklar benim nasıl sınıf arkadaşım olsun anne????????????
bön bön bakışlar!

bir sinirle ellerinden alıp anahtarı fırçayı da basıp arkadaşınızı arayın da söyleyin ona ne hakla anahtar kopyalayıp veriyormuş başkalarına!

annem hala anlamıyor, kapıyı kapatıyorum hala aval gibi bakıyor.

senin bilmem nerden arkaşın kıymet teyze yok mu?
ee?
o kardeşinin oğlu için almış ya senden yazlığın anahtarını geçen sene. eve geldik ev pislik içinde!!
ne zaman?
geçen sene geçen sene.

hatırlayamıyor düşünüyor düşünüyor! hatırlamaz tabi umurunda olmadı ki kendisi komşuda beklerken ben temizleyecektim nasılsa!

düşünüyor hala.
yaa eve geldik her yer çöp, kirli havlularla dolu, karman çorman, böceklenmiş, sinekler üşüşmüş, klozet bok dolu! sen çok heveslendin ben eşşek gibi temizlerim diye de ben yardımcı kadın çağırdım. sen ben temizlemedim de birine temizlettim diye bana bir ay söylendin durdun! yazın eşşekliğe geliyorum ya nasılsa bok da temizlerim! arayıp kadına bir şikayet bile etmedin oğlun böyle yapmış bu ne terbiyesizlik diye!
daha da yolda bir yerde karşılaşınca da tekrar buyursun diyordun ben sinirlenip şikayet ettim, kadın kabul etmek istemedi hiç!

haa tamam. ee noolmuş?
ya o çocuk anahtarı kopyalayıp bu salak arkadaşlarına vermiş işte anlamayacak ne var! gelip burada kalabileceklerini zannetmişler!
e şimdi nerde kalacaklar?
akşama gelip koynumda yatıracam anne yazın tatil yapsın dinlensinler diye ben edecem hizmetçilik!!! ne bileyim ben ne bokta kalacaklar bana en!!!
?????????????
??????????
yazıkmış ama nerde kalacaklarmış şimdi.

ne yapalım, kalkıp boşaltalım evi onlar kalsın her yere de sıçsınlar nasılsa ben yazın dinlenmeye tatile değil hizmetçiliğe geliyorum buralara!
biz nerde kalacağız ki ama?
ayyyyyyyyy ay! sabah sabah delirtirsiniz insanı delirtirsiniz.
e sen dedin gelsin kalsınlar! ne yapalım biz yan yana yatarız onlar da salonda yatar.

annem mecazdan ironiden falan ne anlar dümdüz bir mantık.
hani sana bakıp der ya geldin mi? ya da sen misin diye. sen de yok daha gelmedim dersin tersini söylersin. annem bunu bile anlamaz. bel bel bakar sonra da canı sıkılır.

laf olsun diye söyledim ben! sen geri almadın mı o anahtarı?
ne anahtarını!
bu evin anahtarını anne!? kıymet teyzeye vermiştin ya.
benim anahtarım vaar.
annecim beni delirtmek için mi anlamıyorsun!!! kıymet teyze yok mu yeğeni kalsın diye anahtarı vermişsin gelip kalıp sıçmış her yere!
aman anladııık!!!
o anahtarı geri aldın mı?
hangi anahtarı hangi anahtarı!!!!
kıymet teyzeye verdiğin anahtar!!
bilmiyorum sen almışsındır.
ben nerden alayım kıymet teyze denen kadını hayatımda görmedim ki!!!
 e ben nerden bileyim nazlı senin anahtarınııı?
ben kendi anahtarımı sormuyorum benim anahtarım bile yok!!! sen sendeki bir anahtarı vermişsin ona.
??
geri aldın mı?
niye ne yapacağız ki?
e iyi kalmış da işte ona buna peşkeş çekiyorlar yazlığını!!
????????????
demek ki senin anahtarın kalmış kıymet teyzenin doktorluk okuyan yeğeninde o da arkadaşlarına vermiş gdip kalın diye.
ee kalmışlar mı?
allahım yarabbim sen bana sabır ver sabır!!! biraz önce gelen çocuklar işte arkadaşları demek.
hiç bir şey anlamadım kim kimin arkadaşı ne anahtarı? nerde kalacak o çocukcağızlar?


sen evinde yabancı insanların kalmasına razı mısın? razı mısın evini kiraya mı veriyorsun?
yooo.
eee. niye geri istemedin anahtarını kıymet teyzeden. ben geri aldın sanıyordum.
sen aldın diye biliyorum ben.
ben nasıl alayım ya kadını tanımıyorum ki!
hangi kadını yaa!!
ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyy ay delirecem!! kıymet teyzeyi kıymet teyzeeee.

sen anahtarını vermişsin ya bu yazlığın kıymet teyzeye!!! onu anladın mı hatırladın mı?
amaaan anladık be!
e bir saattir boş bakıyorsun kim ne anlamadım diyorsun!
anladık!!
ee anahtarını geri aldın mıydı?
almadım sen aldın diye biliyorum.
annecim ben nasıl alayım kıymet teyzeyi tanımıyorum!
aman neyse kasın ne olacak.
ne demek ne olacak? senin sahip olduğun şu kıymetli yazlığın anahtarı elden ele dolaşıyor işte!
ne demek o?
kıymet teyze yeğenine vermiş ya kalmış. onu anladın mı!
anladık be anladık!!
anlamamışsın işte!!! anlamamışsın. ben de bile anahtar yok onda bunda fink atıyor!! kalmış anahtar onlarda demek. elden ele dolaşmış. yeğeni olacak doktor bozuntusu arkadaşlarına vermiş. onlar da boş yazlık diye gelmişler kapıyı kurcalıyorlar. daha kopyaları yapılıp dağıtılmamıştır inşallah!!!

elimde anahtarı görüp senin mi şimdi bu!? diyor.

malı da o kadar kıymetlidir ki oysa demek ki sadece bana....

------

dünyanın en zeki insanlarından biriyim diye övünür ama hala anlayamamış ne demek anahtar?
akşam hala diyor ki e gelmedi çocuklar?
ya evde pansiyon mu işletiyoruz sakallı gençleri evlat mı edindik???

gelmeyecekler mi yani?
gelsinler mi anne? gelsinler de nerde kalsınlar? gelip de ne yapacaklar? besleyip büyütecek miyiz?
nerde kalacaklarmış ama?
ay bize ne! bize ne! tanımadıkları insanların evinde kalmaya gelirken düşünselerdi!!!


---

öbür güne zor bela anladı.
kışın karşılaştığımızda kıymet teyzeyle ben de anahtarı istememişim sanıyordum ki annem geri aldı. yani sütün körü teşekkür ederken yeğeni için, ben evi nasıl pisletip bıraktığını anlatınca da çok bozulup bir özür bile dilemedi. kusura bakmayın bile yok. anca yüzünü eğiyor büzüştürüyor falan. annem de tabi hiç destek çıkmıyor, bomboş gözlerle bakıyor öyle.
unutmuş şimdiye hatta o kadar alakadar etmiyor ki kendini! nasılsa çok tiksinen birisi ama nasılsa kendisi temizlemeyecek neden endişelensin kızsın ki! nazlı kızım neden yorulsun nedne bir başkasının psiliğini temizlesin diye isyan içeren bir düşüncesi yok ki!
anneme kalsa herkes tatile gelmiş dinlenmeye ben de o ev bu ev koşup konu komşunun evini temizleyecem! naslı bütün sene yoruldu dinlensin diye bir derdi hiç yok!
ben sinirlenip isyan edince kötü bir insan oluyorum ama!

ben de yazlığın anahtarı bile olmaz, döneceğimiz zaman bir aceleyle elimden tırmalayarak alır. aman kışın işe gidiyorum diye çıkıp erkek atacam ta buralara çünkü!!!
ama ona buna rahatça peşkeş çeker gibi verir.
senin o güzel sehpalarını kırarlarsa ya!
daha da önceki sene site görevlisine vermiştim de zorla geri aldım, kavga ede ede! adam geri vermeyi hiç istemiyor ama hiç!!
annem de salak gibi kalsaydı havalandırır diyor!
he havalandırır! fahişelerini atıp sikebileceği rahat bir evi olsun!!

meğer kendi anahtarını vermiş kıymet mi nimet mi kadına, kendi de ablamınkini almış. dünürlerdeki hala dünürlerde!
anahtarı alınca da bana diyor ki bunu ablana verelim.
kaynanasındakini alsın o.
ne kaynanası!
anahtarın 3. kopyası onlarda ya!
hiç duymamış. sen verdin seve seve!

gerçi onlar terbiyeli insanlar ne habersiz gider kalırlar, kalsalar da temiz bırakırlar.

----------------
sadece yazları kullanılan bir yer olunca o kadar peşine düşen oluyor ki anahtarın bu kadar olur.
her sene bir kere site görevlisi ister; bahanesi çiçeklerinisi sulayalım, havalandırırım rutubet olmaz, başka bir temizliğe gelen kadın ister havalandırırm diye. daha hatta bir dükkandan alışveriş ederken ayaküstü sohbet ettiğin birisi bile anahtarı bize bırakabilirsiniz der!
anneme kalsa verecek. malı bu kadar kıymetli bir insan ama saflığı tutuyor biraz yağlayıp ballıyorlar yelkenler suya! sonra bana dönüp yavru kedi gibi bakarak verelim mi diyor!

halbuki yazlıkta kim bilir kaç kere olaylar duyuldu. bir zamanlar çalışan site görevlisine vermişler bütün kış ev yapmış kendine elektrik faturası bilmem kaç yüz liralar gelmiş, ödememiş tabi kaçmış.
yok birinin penceresini açık unutmuşlar yağmur çamur fırtına ev berbat olmuş. başka birisi kadın atmak için kullanmış, birinin beyaz eşyaları televizyonu çalınmış.

aslında bırakacaksın versin birisine soyup soğana çevirip bok edip çıksın ama gene kabak benim başıma patlayacak. çünkü gene temizliği tamir işleri alınacak şeyler bana yığılacak!!!

anneme kalsa kışın her hafta sonu o kadar yol çekip geleceğiz ama eğlencesine değil eşşek gibi iş yapayım temizleyeyim ve kaprislerini çekeyim diye!