22.08.2019

bir tür salaklık mı

galiba bir çeşit salaklık.

şimdi geçenlerde ayağımı burktum evin içinde. bayağı da acıyor yani basamıyorum üstüne, şişmişti hemde. ama benim süper akıllı ve duyarlı ailem tutturmuştu da dondurma yiyelim sahildeki kafede!!!
yani bunun ayağı ne biçim şişti, bağlar kopmuş falan olmasın diye endişeleneceklerineeeee; dondurma yemeye gidelim!! bir de ısrar bir de baskı, çocuk gibi tutturdu annem.
bu kız nasıl yürüyecek diye aklına gelmiyor onu bırak kırk kere söyledim ama nafile beynine de girmiyor! duyduğunu anlayamıyor.
 e siz gidin işte diyorum. ablamla yan? lan arabayla mı götürüyorum sanki? korumanız mıydım yanınızda? yürüyerek gideceksiniz işte!!
ablam da hiç yanaşmııyor yani. biliyor o zaman annesinin tüm kaprisini kendisi çekmek zorunda kalacak!!
mesela erken gidin de alt katta yer olsun, kalabalık oluyor dedim. ablam salak salak diyor ki niye ne var ki yukarıda yeriz!
lan beyinsiz geçen hafta annem yukarı çıkıncaya kadar 15 dakika debelendik! kendinin haberi olmaz tabi, bastı gitti arkasına bile bakmadan! anası zorla çıktı merdiveni aklına da gelmiyor nerede kaldı bular diye kıçını kaldırıp bakmıyor bile! daha da utanmadan dudak büküyor bizi beklemek zorunda kalmışmış sipariş verememiş!!
şimdi böylesine ahmak bir bencile nasıl fırça atmazsın? anneciği kuzusuna hiç kıyamaz mahçup oluyor ama benim belimi kırsa mahcup olmuş gibi davranmaz!
öyle kalkıp gideceğine bir arkana baksaydın da yardım etseydin bu kadar uzun sürmezdi!
daha da hala anlamış değil, yukarıda yermişler ne varmışş!!
daha da o akşam hala bana sataşıyor annem beni yüzümden canı çok çekmesine rağmen dondurma yiyememiş!
e gidin işte! gitseydiniz!
yani illa ailecek yemek istediğinden değil, beni kullanmak ve kapris yapmak için istiyor yanında. yediğim dondurmayı da zıkkım etmek için uğraşıp duracak çünkü. başka türlü zevk alamıyor!
nasıl bir anlamazlık nasıl bir arsızlık acaba bir aptallık türü mü; 5 dakikaya bir gelip dondurma yemeye gidelim diyordu.
kimbilir kaç defa "ayağım ağrıyor, basamıyorum üstüne, nasıl yürüyeceğim oraya kadar ben? siz gidin!" dedim, bir süre sonra gelip gene istedi.
3. tekrardan sonra artık sinirlenmeye başlıyorsun bu vurdumduymazlığı tersliyorsin gene bir süre sonra geliyor aynı şekilde istiyor gidelim!
ablam anlasa bari, o da salak gibi bakıyor bana, öyle avanak avanak oturuyor.
ay anlama sorunu mu var sizde? kulağınız mı duymuyor yaa! ayağım davul gibi şişti endişe duyacağınıza dondurmacıya kadar yürütmeye çalışıyorsunuz beni!!! ne olsun daha beter mi olayım!! sakatlayayım mı iyice!!!!?
amaaaaan!
tam zamanını bulmuşum burkacak!!!!
sabah ayağımı burktuğumda canım dondurma çekiyor dememiştin bile!
sanki dondurmayı da çok beğeniyor. yediği tüm süre boyunca eleştiri yağmuruna tuttu hem mekanı hem dondurmayı!

------------------------------------------
****************************
------------------------------------------
neyse aradan bir zaman geçti, epeyce geçti ayak bileğimin ağrısı. ama gene de hassas yani, belli ediyor kendini. akşam üzeri komşular geldi, balkonda oturuldu.
onlara beni şikayet ediyor kırk yılın başı canı çok çekmiş dondurma ama ben gitmemişim!

beyinde kesin bir özür var kesin.

ayağımı burktum nasıl yürüyeyim o zaman? gitseydiniz ablamla elele kolkola koyunkoyuna işte! sanki evdeki tutucu kocalarıyım da bensiz başınızda erkek olmadan gidemezsiniz diyorum!

komşular da dedi ki e hadi şimdi gidelim.
ama anneme göre akşam oluyor ve asla çıkılmaz evden, dışarda kurtlar vampirler varmış gibi akşam hava kararmaya yaklaşırken asla çıkamaz dışarı. anca böyle dünürler, ablamlar ve ya teyzemler gelmiş olacak da 3-5 kere çıkacak. ve her çıktığında büyük şoklar yaşıyor.
sanırsın kırk yıldır bu şehirde yaşamıyor da hayatında ilk defa Mersin'e gelmiş gibi şaşkınlıkla bir sağa bir sola bakıp hayretler içinde kalabalığa şaşırıyor. hem şehir içinde çıkmışsak hem yazlıkta da.
bir olay var herhalde çok kalabalık eve geri dönelim diye korkmuşluğu da var.

bu sefer de şaşırıyorlar neden dışardaymış ki herkes? konser falan mı varmış da.
yaz günü yazlık bir muhitte neden insanlar eve kapanmamış da sahile, parklara bilmem nerelere dökülmüş anlam veremiyor.

yani annem ablam ben, komşu, kızı ve kız kardeşi 6 kişi çıktık.
benim ayağım hala ağrıyor hafiften yavaş yürüyorum. tabi başkalarının yanında eleştiri almamak için annem ne roller kesiyor; ne kadar aydın ne kadar kültürlü ne kadar titiz bir insan olduğunun altını çize çize bir hal oluyor, bir bilmişlikler, bir hava vermeye çalışmalar kendine böyle Emel Sayınvari el hareketleriyle.

haa hayret bu defa elbiseme vişne suyu boca etmedi. en son çıktığımızda elbiseme, sürekli düşürmesin diye önünden çekip durduğum meyve suyunu inat ve ısrarla en düşme tehlikesi olan yere koyup sonunda üzerime dökmeyi başardığında bir de sanki evdeymişcesine bir salak hareketlerle düğmelerimi açmaya çalışıyordu; çıkaracakmışım tuvalette muslukta yıkayacakmışmış. restoranın ortasında sütyen ve külodumla kalacam yani. azarlayıp eline vurunca anca durakladı. bir de eli çabuk açmaya çalışıyor düğmeleri bir yandan da seni dinlemeyerek sürekli konuşuyor!!
 anneme göre elbiselerin altından tişört ve alta da tayt giymeliyim! MErsin'in rutubetli manyak sıcağında 2 kat kıyafet giyeceğim yani?????????

neyse bu sefer üstüme bir şey dökülmedi. normalde dondurmayı da külahta yemeyi sever annem ama eskiden böyle değildi son yıllarda iyice beceriksizleştiği için ağzını yüzünü batırmakla kalmaz, elini de batırır, üstüne bulaştırır; hatta defalarca benim üstüme de bulaştırmışlığı var dondurmaları. hem külahta dondurma yiyip hem de yürümeyi beceremiyor ki!

tam bu sefer sıyırdık derken, dönüşte annemle ablam önden yürüyor, 6 kişi yanyana yürüyecek yer yok ki. komşunun kız kardeşi de benimle, kalanlar da beraber. kadın bedava öğretmen bulmuş aklına gelen herşeyi bana soruyor, ne bileyim ben rehber öğretmenin falan bileceği şeyleri de.
neyse biz yürürken ablam telefonla konuşmaya dalınca, annemden geri kalmış. annem de tek başına yürümeye kaptırmış kendini bodoslamasına yürüyor.

zaten gözü bozuk ve sırf inadından doğru dürüst gözlük takmıyor, zaten hava kararmış, karanlıkta sokak lambaları nafile iyice kör gibi olur, bir de tek başına bodoslamasına yürüyor!
sahil yolu da yürüyüş için hazırlamış hazırlanmasına ama ne olduysa bir yerlerde değişiklik falan yapılacak herhalde; bir kısımda deniz kenarında bariyer yok. iskele mi ne yapılacakmış da işte bir takım zımbırtılarını isteleye bağlayacaklarmıymış neymiş.
ama iş bitmediği için bir kaç metrelik bir kısımda ne kayalık, ne bariyer ne ne bileyim bir şeyler yok.
ayağın kaysa cumburlop denizdesin yani, düşersin.
annem de almııış başını körlemesine böyle eskisi gibi sanıyor kendini bodoslamasına yürür, gene öyle. ablam da hiiiiiç farkında değil. bizi alıp kaçırsa birisi ya da uzaylılar falan ruhu duymayacak, öylesine dalar kendi dünyasına.

biraz hızlandım ama o mesafeye yetişecek gibi değilim, ablamın da konuşması bitmiş.
diyorum ki sesleniyorum ablama;
annemin koluna gir görmeden yürüyor denize doğru. annemin elini tut diyorum.
bu salak sırıtarak gelmiş benim elimi tutuyor.
annenin elini tut annenin! denize doğru bodoslama yürüyor kadın diyorum.
ablam salak salak sırıtarak bana bakıyor elimi tutuyor. anlamıyor. aynı annemin de öyle bomboş bir bakışı vardır. kulak işlevini az çok yapıp duyuyor ama beyne iletilemiyor sanki; çünkü ya sürekli konuşmakla meşguller ya da başka şeyler düşünmekle.
benim değil benim değil annenin annenin! bodoslama yürüyor ben yetişemiyorum ayağım ağrıyor yaa!
öyle şıp diye anlayıp hızlı hareket etme yok bunlarda; sanıyelerce ebleh ebleh bakarlar; sanırsın yerli dizi bakışmaları çekiyoruz.
kız gitsene annenin elini tutsana diye kızınca, hemen anlamıyor bile bir kaç saniye daha boş aptal bakışlar atıyor, sonra hareket ediyor.
ben söylemesem annem bodoslama yürüyüp cup diye suya düşebilir yani, görmüyor önünü. hayır yüzme de bilmiyor, ben de, salak ablam anlayacak da harekete geçecek de....
deveye hendek atlatmak annemle ablama laf anlatmaktan daha kolay.


---------------------------------
***********************
----------------------------------

gene başka bir gün annem ablam ben teyzem alışverişe ve dolaşmaya çıktık. akşam hava kararmadan eve dönüyoruz. annemlerin neslinde evde bekleyen birisi olmasa bile acele acele eve dönme alışkanlığı var. senelerce baba baskısıyla, korkutmalarla okuldan acele eve dönmüşler, sonra evlenip kocaları ve çocukları için acele eve dönmüşler. asla tutucu olmadıklarını iddia etseler de bildiğin taşralı kafasındalar. hava kararmadan eve dönmeye mecburuz! akşam çıkılmaz.
neyse ama ekmek almayı unutmuşuz, dedim ki siz yürüyün ben markete gideyim alayım.

bunlar siteye doğru yürüyor ben ayrı bir yöne markete.
markette de oyalandım da yani, el kremim bitmişti falan, kalabalıktı da işten dönenler uğramış demek.alacağımı aldım, yürüyorum.
baktım bular sitenin kapısında dikilmişler homurdanıyorlar.
duyuluyor sesleri. açamamışlar kapıyı.

akıl alacak gibi değil yani açılmayacak bir kapı değil inanın bana.
şehirdeki gibi anahtarlıkla falan açılan otomatik bir kapı değil.
anahtarla bile açılan bir şey değil! aşağıdaki fotoğraftakinden daha basit bir şey.

öyle yaylı, raylı bir şey de değil. en eski ve en basitinden. yarım metre yüksekliği var ya da yok; yani sadece sokak köpeklerinin bahçeye girişini engellemeye yarayabilir o kadar.
sabit kısımları ile açılır kapanır kapı kısmını bir metal başlık birleştiriyor. tutacak yeri var; aynı hizaya getirip, indirince o parçayı, takınca kapanmış oluyor.

ama bunlar gelip takılmışlar orada, uğraşıyorlar beceremiyorlar!!
hadi ışık azalmış diye annemle teyzem yaşlı gözleri iyi göremiyordur. artık eskisi gibi el becerileri de güçlü değil, bir şekilde yapamıyorlar. ama ablama ne dersiniz?
o da telefonuyla meşgul farkında bile değil. el at da aç bari.
annem uğraşıyor açamıyor, teyzem uğraşıyor olmuyor. homurdanıp söyleniyorlar.
çok yorulmuşlar da sıcaktan bunalmışlar da çok susamışlar boğazları kurumuş da...

ben ilerlerken sesleri rüzgarla geliyor.
teyzem diyor ki en iyisi üstünden atlayalım.
ablam diyor ki nazlı'daydı anahtar!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

lan anahtarlı değil ki kapıııııııııııı!! beyin özürlüler!!! hah o zaman nazlı'nın suçu kapıda kalmamız! düşüncesiz nazlı! madem geride kalacaktın bari anahtarı verseydin!!

annem atılıyor yavrusuna hak vererek, hiç düşünmemiş anahtarı bize vermeyi!!! diyor.
teyzem üstünden atlayabiliriz aslında diyor!

o kadar kısa bacaklarla, ağır hantallaşmış hamlamış gövdelerle nasıl aşacaksınız acaba?????????
ablam da bir bakmayı akıl etse açacak ama telefonuyla oynuyor!!!

homur homur homurtular söylenmeler. kapı kilitli mi acaba diye konuşmalar....
sonra annemin aklına dahiyane bir fikir geliyor teyzemin üstünden atlayarak falan geçmeyi beceremeyeceğini fark edince; nazlı bizi sırtlayıp geçirtsin!

o kadar salak bir sahne ki. 3 yetişkin kadın bir yarım yamalak, külüstür ve basit kapıyı açmayı beceremiyor, debelenip kapının önünde didinirken söyleniyorlar. o kadar aptalca ki yani pes!! tabi ablamın da bencilliği bir bakmaması. ama tabi anneme soracak olursan her zaman ki gibi benim hatam!!!

beni görüyorlar, ağızlarını yüzlerini büzüştürerek bana el kol hareketleriyle sitemler eleştiriler! açamamışlar da kapıyı da beklemek zorunda kalmışlar da beni bir anahtarı verememişim de yaşlı başlı yorgun halleriyle bu sıcakta ayakla bekletmişim de susuzluktan yorgunluktan dilleri damakları kurumuş da ben de oyalanıyormuşum da ne kadar düşüncesizmişim de neden vermemişim de anahtarı da............................
hemen de hiiiiç düşünmeden beni suçlamak hakaretamiz konuşmak ne kadar hoşlarına gidiyor ne kadar da kolay!!!!!!!!!! demiyor ki demez tabi favori evladına sen bir bak gençsin anlarsın! onun da umurunda değil. anca telefonla oynuyor.
bu yaşlılar beceremiyor ben bakayım da ayakta dikilmesinler diyeceğine; sıkılmış ilgisiz bencil ergenler gibi araya mesafe de koymuş telefonuyla oynuyor anca!

...
tam bana dırdır ederlerken hızla açıyorum kapıyı bunu mu beceremediniz yani diyorum!
salak salak bakıp anlamayıp;
bizde anahtar yok ki diye çıkışıyor annem!!

sanki ilk defa gireceğimiz bir site yaa! milyon kere geçtik kapıdan hiç bi bakmadın görmedin.

anahtar yok ki! açalım! yürüdün gittin! hiç düşünmüyorsun biz yaşlıyız ayakta duramıyoruz o kadar! verseydin anahtarı o zaman!!!

ne anahtarı yaaa! ne anahtarı!! bu dandik kapının anahtarı mı var! bu kadar basit bir mekanizmayı mı açmayı beceremediniz yani!!!!

diye azarlı ve alaylı şekilde kapıyı açıp açıp kapatıyorum!!


ha bir de benim ablama çatmaya hakkım da yok! hemen savunmaya geçer yavrusunu! çok meşgulmüş önemli bir konuşma yapıyormuşmuş!!!


*****************************************
-------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------
*****************************************

annemin en sevdiği şey pazar ya da marketin sebze-meyve reyonunu gezmek. 1 kilo domates almak için bütün domatesleri tek tek elleyip uzun uzun bakar ondan sonra seçmeye başlar. mesela sen hastasın yorgunsundur umurunda olmaz, asla hızlanmaz! kendisi hasta ve ya yorgunsa bile pek umursamaz sebze meyve ellemek büyük zevk.
tabi ki o sırada söylenir; yok artık öyle eski domatesler, yok doğal değilmiş, yok israil tohumuymuş vb vs
birisi de ne yapalım hanfendi falan diye yorum yaparsa çözümü harika! köye yerleşmek istiyormuş ama ben istemiyormuşum! sanırsın benim yüzümden gdolu hormonlu ilaçlı sebze meyve yetişiyor ülkede! sanırsın köyde yetişen herşey yüzdeyüz doğal.
bu reyonda saatlerini geçirir ama başka reyonlara gelince yorulmuş olur, söylene söylene acele alışveriş yapar. illa da bir şey unutur, bir geçip bakalım belki hatırlarız derim ama dolaşmak istemediği için kalır bir şeyler ve ertesi gün de markete gitmek gerekir.
bu kısır döngüde her gün ama her gün markete gidilecektir.
zaten anneme göre markete gitmek bir eğlence bir sosyal aktivite ve yürüyüş demek. öyle nedensizce sahilde dolanacağına markete gidip gelmek çok manalı birşeymiş.
acele ettiği ve market arabasını kendisi sürmek istediği için sürekli bana çarpar market arabasını.

hele kasa sırasındaysak artık iyice yorulmuş olduğu için daha da sinirlidir ve sürekli söylenmektedir, ve o market arabasını üstüme üstüme sürüp kalçama bacağıma çarpar sürekli.
itme şunu anneciğim bacağıma çarpıyor gibi yüzlerce laf söylesen de anlamaz. sürekli konuştuğu için başkalarının sözlerini duyamıyor, gözü görüyor ama ona göre başka insanlar ağızlarını açıp kapatıyor falan.
sanki kasa sırasında beni iteklemek sıranın kısalmasını sağlayacak. öndeki adamın üzerine üzerine itekler beni.
o zaman sen sür market arabasını deyin, vermiyor. ben kendisi kadar hızlı süremiyormuşum???????????kendini çok hızlı zannediyor. hem ben sürersen eli boş kaldığı için koluma girip var gücüyle asılıyor bana. en azından market arabasına abanıyor kendi elindeyse.

bu her zaman böyle. o market arabasını kalçama bacağıma çarpmadan rahat edemez. sonra giyinip soyunurken gördüğünde büyük çoklara uğrayıp kafasında manyak senaryolar kurmaya başlar!
bacağın neden morarmış diye gözleri ayrılmış beyazı görünerek hayretler ve şüpheler içerisinde haykırır! adamlarla mı yattı acaba nazlı???????????? diye düşünüyor kesin??? sürekli götümün dibindesin nerde ne zaman yatacam acaba? anneme kalsa gece de beraber uyuyacağız beraber yıkanacağız ve her gün benimle elele işe gelecek!!!
niye moraracak sayende!!! diyorum sana şu market arabasını bana çarpma diye yok illa da küt küt defalarca vuruyorsun!
amaaan.
çabuk moraran bir cildim var ne yapayım.
---
mesela bir yere ikimiz ya da başkalarıyla kahve içmeye dondurmacıya falan da gittiğimizde, masanın altından beni tekmelemeye bayılır. bilerek dürtmek için değil. bilmeden ama düşünmeden ve uyarılarımı hiiiiiiiiiiiiiiiiiç umursamadan. sürekli bacağımı tekmeler, ben çekilirim ne yapar eder ulaşır gene tekmeler.
sonra bacağımı görünce neden morarmış diye haykırarak sapık fantaziler senaryolar falan yazar kafasında.
neyse işte geçende yine didişmeli ve market arabasını kıçıma sokmalı bir alışverişin sonunda; gene hanımefendiyi sıkıntılar bastı. kasaya gelince çok sıkılır ve öfkelenir, sürekli söylenir ve acele eder. sanki market arabasıyla kalçamı ezmek süreci kısaltacakmış gibi beni ittirir durur. sürekli tartışan insanlarız. hele sıra bize geldiğinde bir acele eder ki komedi. poşetlere konduktan sonra neden hala dikildiğimi asla yıllardır idrak edemedi.
anneme göre boşu boşuna orada duruyorum hadi hızlı ol!!
para ödenmeyecek mi acaba? üstü ve fiş alınmayacak mı? bunu bir türlü anlayamadı. acelesinden beni çocuk gibi çekiştirir. hatta elimi tutup çekmeye başlar.
annecim bırak elimi!!
hadi boşuna dikiliyorsun!
parası ödenecek!!! sen yürü yavaş yavaş!
yetişemezsin!
yetişirim sen yürü!

bu elime yapıştığı zaman ahtapot gibi tutar ve bırakmayı bilmez. elim olmadan kartı nasıl vereceğim şifresini nasıl yazacağım acaba? bir de elimi bırak artık diye tartışırız.

gerçekten ben ödemeyi yaparken kaplumbağa hızında yürüyüşüne yetişemeyeceğimi, kendini bulamayacağımı, kaybolacağımı ve eve dönemediğim için sikilip orospu olacağımı falan kurgulayan bir beyni var!! annemin zihniyetine göre evlilik dışında 1 kere bile sikişmiş olsan geri dönüşü asla olamaz kesin orospu olmaktan başka çaren yoktur!!! diyelim ki bir daha yapmaz susup oturursun ama olmaz hemen herkes sik yediğini anlar ve kendilerine de ister. sen de evlilik dışında sik yediğin için hayır yok istemem vermem deme hakkına sahip olamazsın mecbur vereceksin ve orospu olacaksın.

nerden geldim bu konuya???????????
geçende de işte böyle dedim, sen yürü siteye doğru ben ödemeyi yapıyorum. oysa bu açıklamaları bana 3 kere söyletmek ve elimi, kolumu, ceketimin ucunu, çantamın askısını falan bırakmamak zaman kaybettiriyor. sen yürü siteye doğruyu da 3 kere söylemezsem ikna olamıyor!!
annem hala 1980ler ve 90ların başındaki gibi hızlı yürüdüğünü zannediyor.
neyse işim bitti, aldım tüm torbaları, yürüyorum. gidiyorum gidiyorum annem yok.
Allah Allah diyorum nerede bu kadın, bu kadar hızlı mı yürüdü, o kadar da uzun sürmedi işim.
gidiyorum gidiyorum annem yok ortada, park gibi ufacık bir yer var, bank buldu da oturdu mu dedim, orada da yok. eve varmış da olamaz.

siz diyeceksiniz ki nazlı telefon icat edildi!!!
annemin dünyasında henüz icat edilmedi gibi bir şey. telefonunu çantasına almaz, alsa da çaldığını duymaz, duysa da çoğu zaman açma z ya da nasıl açıldığını unuttuğu için açamaz.

bu gittiğimiz siteye bir kaç blok ötede bir market, yürüdükçe site görünüyor ama geçen gün teyzem ve ablamla da debelenip de açmayı beceremedikleri basit kapının orada bile yok.
elimdeki onca şeyle geri dönüp diğer yöne doğru yürüdüm, marketi geçip daha da yürüdüm ki annem hala ağıııır ağır aksi yöne doğru yürüyor.
sesleniyorsun duymaz da, tek başınayken de söylenir ama söylenmese bile sadece kendi düşüncelerine gömülü bir insan olduğu için duyup da bakamaz....

elimdekilerle o kadar yolu hamam sıcağında ket ettim ama aksi yöne gittiğini kabul etmiyor!!!
ben demişim yürü!
e siteye doğru yürüyeceksin herhalde market poşetleriyle sahilde kilometrelerce maraton yapacak değiliz!!

-------------------------------
-------------------------------

annemle ablam üstün zekalıdır canım. mesela bir gün şehirde pozcu'dan bilmem nereye doğru yürüyüş yapıyorduk mu neydi. ben gün batımı fotoğrafı çektiğim için gerideyim. hem ısrarla annemi ablama bıraktım biraz da onun koluna abansın. ablam kaçınmak için elinden geleni yapıyor ama neyse.
yürüyoruz, karşılarına bir adam çıkmış bir şey soruyor. ben ta uzaktan görüp anladım bu salaklar burunlarının dibindeki adamı görüp de anlayamadılar.
hadi annemin gözü ileri derecede ya ablam!!!
adam sarhoş bir sapık, teşhirci, açmış önünü dal daşşak meydanda göstererek bir şey soruyor.
ikisi de asla anlamıyor ahmak gibi eblek gibiler ayrılmıyorlar yanından ve ya kızmıyorlar.

ben hızlandım sinirlenerek bağırarak yürüyorum bu salaklar adamın sikinin ortada olduğunu anlayamıyor hala, salak gibi duruyorlar.
beyefendi bir şey soruyormuş!!!!
adam fısıltıyla mı konuşuyor yoksa annem şivelerden falan asla anlamadığı için beyni tercüme mi edememiş bilmiyorum ama; adam sokuldukça annem kaçmıyor; beyefendi bir şey soruyor nazlı? diyor.

ben sinirlenip ağzımı bozuyorum bunlar hala anlayamadı!
sarhoş olduğu belli, saçı başı perişan, zibidi gibi evsiz gibi bir tipin sana yaklaşıp kulağına fısıldamasına nasıl müsaade edersin? insan bu kadar da kör ve geri zekalı olabilir mi???????????

ben el kol hareketleri ve küfürlerle ilerleyince adam kaçışa geçti; bu ikisi hala anlayamadı ebleh gibi bakınıyorlar, salak salak bakışlarla adamın arkasından bakıp bir de bana bakıyorlar ve hala idrak edemiyorlar!!!

niye dibine sokulmasına izin veriyorsun evsiz bir tipin!!!!
anlaşılmıyor dediği beyefendi bir şey soruyorduuuu!!

kim bilir ne diyor artık ne küfür ne fantastik laflardır. beyinsiz oldukları için amını sikeyim dese beyefendi ne diyor anlamıyorum derler. hadi annem eskisi gibi göremiyor duyamıyor yavaşladı salak ablam nasıl fark etmiyor!!!????????????

ney beyefendisi ya ne beyefendisi!!!! adam açmış önünü size hala beyefendi!
???????????????? bel bel bakışlarla bana bakıyor iki salak.
kız önünü açmış önünü dal daşşak meydanda size sallıyor hala kulağını uzatıyorsun adamaa!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder