biz küçükken annem o kadar becerikliydi ki, gözü kapalı yön bulur, her şeyin paketini kolayca açardı.
biz de ufak olduğumuz için, belki elimiz de küçüktü motor becerilerimiz az gelişmişti falan bir şeyi açamazsak annem sinir olurdu.
kırk yılın başı severek bir şey yiyeceksin ama paketini açamadığın için azarlanıp aşağılanıyorsun zıkkım oluyor.
asla severek açıp da vermezdi elimize hep söylenir hep beceriksizsin bunu açamayacak ne var diye sokar dururdu lafları, eline geri verirken de sert bir şekilde zıkkım ye der gibi verirdi.
hele bir şeyi yere dök hele bir üstüne dök. sanırsın binlerce kişiyi öldürmüş seri katilsin.
sürekli azar sürekli hakaretamiz laflarla karşılaşırsın.
yok efendim ne kadar beceriksizmişsin yok efem bunu açamayacak ne varmış, sütüme dökmüşüm de lekesi nasıl çıkacak, leke çıkmayacak çöpe gidecek, yep yeni kıyafet çöp oldu, ne kadar masraf yapmış da israfmış da....
her zaman senin memnuniyetinden çok çok daha öncelikli şeyler vardı! temizlik, düzen, masraflar ve başka insanların düşünceleri.
tabi kimse yani herkes çocuğunu azarlayarak hatta döverek büyüttüğü için mütemadiyen eleştirilmemiz göze batmazdı. zaten başkalarından gizlemeyi iyi bilirdi. onlara gülümseyerek anlatıp ne kadar fedakar olduğunu belli edecek şekilde kibarlaşarak rol keserek konuşur ama sana öyle bir bakar ve ilk fırsatta azarlar da rahatlar ki kimse bir şey anlamaz. tam da onun istediği gibi olur; onlara anlayış ve fedakarlık abidesi gibi görünüp laflarla ezer azarlar küçümser laf sokar rahatlar.
sen ağlasan da cevap da versen özür de dilesen her zaman daha kötüsündür.
cevap versen annesinin fedakarlıklarını hiçe sayıp bir de laf söyleyen kötü evlatsın.
susup özür dilesen özür dilenecek bir şey olmadığını iddia ederek gülümser etrafa.
ağlasan kendisini kötü göstermeye çalışan kötü bir insansındır.
her halükarda karlı çıkmayı bilir ve dönüşte küçük küçük burnundan getirmeyi bilir. böyle mütemadiyen ama ufak ufak sokmalarla, küçümsemeler ve hor görmelerle... anlatması zor.
bir kere açamazsan çubuk kraker paketini bir daha azla açamayacak kadar beyin özürlüsündür annenin başına belasındır onu yoruyorsundur! asla bir daha kendi kendine yapmanı istemez, bundan sonra her zaman elinden bir hışımla tırmalayarak alıp paketleri mecburen kendisi açmak zorundadır.
bir kere beceremezsen bir daha asla beceremeyeceksindir.
bunu da sana inandırmaya çalışır ki kendisine bağımlı ol.
fermuar olayındaki gibi.
senelerce bana beceremeyeciğimi söyleyerek inandırdı, fermuar bozulursa mont atılacak yazık masraf müsriflik olacak annemi boşuna masrafa sokacağım beceremem!!!
----------------
daha sonraki yıllarda da artık 20li 30 yaşlarda da anneme göre hala kendisi en becerikli en zeki insan.
----
ama görme yetisi azaldığı için mi eli hissizleştiği için mi beceriksizleşti.
ilk defa gittiği şehirde eliyle koymuş gibi anlatılanlar ve adresten ev bulan kadın, binadan çıkınca hangi yöne gideceğini şaşırıyor; markette kasaların bambaşka bir yerde olduğunu zannedip oraya ilerliyor.
geçende otobüsle gidip döndük bir yerden. hava kararmaya yüz tutmuştu artık dönüşte. annem bir türlü bizim sitenin önüne geldiğimize inanmadı!
otobüsü durdurdum ama annem inmiyor; ayağa kalkmış, camlardan bir o yana bir bu yana bakıp kımıldamıyor! sanki ben beyin özürlü ya da manyağım ya yeri doğru bilmiyorum ya da kendisini kaçırıyorum??????????????
nasıl da inatçı anlatamam. hele haksız çıktığını yanıldığını fark ettiği anda daha da inatçı ve iddiacı olmaya başlıyor.
adam da sen inan ikna ol diye yarım saat bekleyemez ki durakta.
bir türlü inanıp inmek istemedi. hayır önden binenler de var, kalabalık, ben insem önce mecbur inecek ama inemiyorum. inebilmem için önce annemin inmesi gerek çünkü.
annem beni illa da cam kenarına oturtmaya çalışır gelip geçenler bana sürtünüp değmesin diye.
oysa bu o kadar zor oluyor ki anlatamam.
illa da otobüse önce kendi binecek tabi önce doğru otobüs olduğuna inanması lazım! adamın cevabını da anlayamadığı oluyor hele şivesi varsa asla anlamıyor!
diyelim anladı da bindi, zorla ilerliyor poposunu bir türlü çekemiyor ki ben de bineyim.
sürekli hadi anne hadi anne demek zorunda kalıyorum. binince de yer beğenmez. otobüs hareket edecek ya da etmeye başlıyor annem hala ayakta yer beğenmekle meşgul! hareket halindeyken ayakta kalamaz ki. eskiden de dengeli değildi ama artık daha dengesiz.
ve hayal gücüne göre ben kendisini de tutabileceğim. bana ne kadar yük binmiş aklına gelmez bile, ablam olsa kıyamıyor ama!?
sürekli bir münakaşamsı bir haldeyiz. ben sürekli hadi demek zorunda kalıyorum. daha da oturduğu yeri beğenmez. tabi çnce sen mi geçersin tartışması var. bir yer bulmuşun koy poponu işte! yok sen mi geçersin.
annecim ben daha parasını verecem sen geç işte!!! o sırada sarsılıyor sallanıyoruz.
zar zor hatta bazen yerini aptal gibi kaptırır; bir yerde dikilip yer beğenmeye çalışırken biri gelir oturuverir!!! o zaman süreç yeniden başlar.
bazen itelemek falan zorunda kalıyorum, hadi hadi diye. daha oturduğu yerde mızmızlanır durur; sürekli şikayet kapris, asla memnun değildir asla!!!!
bir de arada parayı ben vereyim demesi var. zaten zor duruyorsun ayakta ne denge ne beceri kalmış ben vereyim işte. yok ben verecem de ben verecem! sansırsın çocuk. beceremiyor oysa defalarca ne garip hallere düştü, bir kere bana kafa attı mesela! yer değiştirmeye kalkarken. bir defasında göğsüme öyle bir dirsek geçirdi ki mosmor oldu memem. bir defasında tek elimle tutunup para verirken bütün ağırlığıyla abandı bana, başka bir zaman dengesini kaybetti gövdeme yapışıp asıldı.
ahtapot gibi elleriyle saçımam mı asılmadı, atkıma mı asılmadı, şortumun belini indirmeye çalışır gigi, buluzumun askısına asılıp koparttı, çizdi tırmıkladı, kaç kere yere yüz üstü düştü bilmiyorum.
bir an önce yer bul koy poponu kımıldama değil mi! ama hayır yaramaz ve akıllanmaz çocuklar gibi bir oraya bir buraya yer değiştirmeye kalkar.
bir keresinde dengesi bozuldu adamın birinin kucağına düştü, çok utandı ve sinirlendi bana buldu kabahati! uzak yere oturmuşum benim yüzümden düşmüş! başka yer yoktu ne yapayım!!
sanırsın ben beyin özürlüyüm kendi kendime bir şey yapamıyorum ve yanıma gelmek zorunda!!
-----------------------
--------------------------
olayların olduğu anda değil o zaman asla beceriksiz ve dengesiz olduğunu kabul etmez beni suçlar.
başka zamanlarda aski yetilerinin azaldığını konuşma arasında itiraf eder sadece.
-----------
geçende yeni aldığım açık mavi, gömlek kesimli elbisenin üstüne baştan başa vişne suyu boca etti mesela.
teyzemler gelmişti beraber kafeye gittik. ben vişne suyunu alıp uzaklaştırıyorum, kolunun çarpmayacağı ama erişip içebileceği bir yere koyuyorum, annem alıp dibime koyuyor hem de sürekli el kol hareketi yaparak konuştuğu sırada çarpacağı bir yere.
her yudumunda aynı şey. söylüyorum da ama anlamıyor; ne efendim teyzeme bizim kattaki istifçi gibi eşya biriktiren kadını hararetle anlatıyormuş.
bardak şurada dursun diyorum o umursamıyor içip tekrar kolunun çarpacağı yere koyuyor.
defalarca ama defalarca uyardım, yerimi de değiştiremiyorum sıkışık masalar.
tam içti bir yudum gene; yani sağlak sağ tarafında dursa bardak alıp içmesi daha pratik ve doğru değil mi ama döne döne elleri kolları bir havaya kalkarak bir inerek anlattığı sırada illa bardağı alıp soluna koyuyor, benim önüme doğru.
ben alıp uzaklaştırıyorum o getirip çarpacağı yere geri koyuyor.
çarpacaksın burada bardağa diyorum lafını kesip gene içip aynı yere geridiği sırada tam yine söylenerek alacağım bardağı öyle bir çarptı ki baştan aşağı elbisem vişne suyu oldu!!!
yani sağlaksın ve sağa dönerek konuştuğun biri var ve elin kolun durmuyor bardağı ne diye oraya koyarsın!
ben dikkatini dağıttığım için olmuş!!!! bebek çocuk bakar gibi zaten her şeyi eline vermek gerekiyor.
ne aradığı şeyi bulabiliyor ne kapak falan açabiliyor, sevimsiz küfürbaz bir çocuğa hizmetçilik eder gibiyim sürekli.
sonrada tutturuyor da muslukta acilen yıkayalım diye düğmeleri çözmeye çalışıyor ben elini ittikçe!
sadece bilmişlik inat ve iddiacılıktan değil sürekli çenesi durmadığı konuştuğu için başkasının dediklerini duymuyor!
kafenin ortasında elbisemi çıkarıp anneme verip muslukta yıkatacakmışım??????????
böyle de bir duymaz bir inatçı bir arsız bir mantıksız ki insanı çileden çıkarıp iyice ters davranmasına neden olur insanın. sonra da anlayamaz bozulur!
sürekli eli düğmelerimde çözmek için uğraşıyor odaklanmış da acele yıkarsak leke çıkarmış!
annecim çek elini çek!!!! aaaaa kafenin ortasında mı soyunacam ev mi burası???????
bozulmuş bel bel bakışlar!!! kafen,n ortasında iç çamaşırıyla mı kalacam yaa!!!
hala bel bel bakıyor, ağzı yüzü de bir tuhaf büzüşüyor anlayamıyor!!
e içimde tayt ve tişört yokmuymuş!!!
annemin saplantısı yazları elbiselerin vb içine tişört ve tayt giyme manyaklığı. hava olmuş 42 derece ben 2 kat kıyafet giyeceğim iç çamaşırlarıyla 3!!!!!!!!!!!!11?????????????????
----------------
daha kaç kere kendini değil bir de çoğu zaman beni rezil ediyor. illa da külahta dondurma yiyecekmiş! ama beceremiyorsun. külahta yiyecekse muhakkak benim üstümü leke eder muhakkak!!!!
kendinin burnuna çenesine bulaşır onu sileyim derken benim üstüme damlatır, düşürür, sürer!!! böyle sürekli mızıldanıp şikayet eden kapris yapan kıpırtılı ve beceriksiz birisi oldu.
eskiden en azından çok becerikliydi. şimdi o da kalmadı.
-------------
bu yüzden bir yerlere giderken sürekli hadi demenin yanında kollamak zorundayım. yok trafikte temkinli ama ne gelirse başına dümdüz yolda gelir. 2 dakka vitrine baksam başına bir iş gelir ve hemen beni suçlar!!
yürürken de bodoslamasına bir yürümesi var sürekli söylendiği için sürekli kendiyle ilgili şeyleri veya kafayı taktığı olumsuzlukları görüp düşündüğü için bazı şeyleri gözden kaçırıp sürekli başına ufak kazalar gelmesine neden olur.
ya bir sen şurda dur da ben mağazaya bakayım dedim; 3 dakika bile değil nasıl becerdiyse terliğinin ucunu ızgara gibi bir yere takmış, debeleniyor da çıkaramıyor?????
sürekli annecim dikkat et annecim önüne bak annecim düzgün yürü annecim önine bak annecim sağına bak falan diye uyarmak zorundayım. gözden kaçırdığın an ya bir yere takılır o gene iyi düşer ayağını burkar....
---
bir gün ablam da var avm geziyoruz. annemin ben oraya bakmam diye inat ettiği bir mağaza var; siz yürüyün ben geliyorum dedim. annemle ablam yürüyorlar ama ablamın annemin sakarlıklarından hiiiiç haberi yok; bin kere bile anlatsan ruhu duymuyor bile hatta benim annemi uyarmama gıcık oluyor. nasılsa başına bir aksilik geldi mi kendisi suçlanmıyor nasılsa çözüm bulmak zorunda olan kendi değil neden umursasın.
5 dakika oldu mu olmadı mı çıktım baktım ki yere kapaklanmış ayağını burkmuş ablam kaldırmaya çalışırken annem bana söyleniyor benim yüzümdenmiş ablamda hemen katılıyor annesine!!! ben yanınızda değilim ki niye benim yüzümden olsun? önüne baksaydın! niye girmemişim koluna!! ablam da hemen katılıyor anneciğine! sen niye girmedin ya koluna senin annen değil mi sen mükemmel bir evlat değil misin ki annenin koluna girip de yürümüyorsun?????????
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder