30.05.2019

her saat başı beni arayıp bir şey söylemek için bahanesi var. bazen sebze meyve alınacak şeyler siparişi veriyor; liste yap sonra alırız diyorum ama o tek tek söylemek istiyor. fantastik evrenine göre de işten erken çıkıp servis aracıyla market pazar gezip eve erken geleceğim!!
nasılsa dandik bir özel okulmuş. sanki bana özel. öğrenciye özel okul. senelerdir beynine girmedi annemin. böyle saçma sapan bir hayal dünyasında yaşıyor. benim tek derdim ve istediğim ev temizliğiyle market alışverişi olsun. öyle internetmiş diziymiş müzikmiş hiçbir şey olmasın kitap okumama bile gıcık olup bozmak için uğraşıyor adeta dikkatimi.
senelerce etmediği hakaret beddua kalmayan o cahil vasıfsız hizmetçi ruhlu boş insanlardan olmamı istiyor sanki. evde pinekleyip sabahın körlerinden gece yarılarına kadar kimyasalları soluyup temizlik yapayım ve börek açıp yiyeyim! bu kadar. tabi ki kendisine hizmet için. ne senelerce verdiğim emek ne eğitimim önemli. kendi o sıra hizmetçi gibi olmamı istiyorsa olayım. sonra sıkılınca burun kıvırıp küçük görüp eleştirsin ama boyuna. asla da e sen istedin böyle olmasını demeyeceksin en nefret ettiği şey! çıkış yolu da kafana silah mı dayadık lafı!

ev telefonundan aramış beni diyor ki ablana mesaj gönderecem nasıl gönderiliyordu bu? senelerdir yüzlerce kez gösterdim süper zeka ablam da gösterdi ama asla anlayamıyor. hani bir adımını unutsa neyse tamamen unutuyor!
gönder tuşuna basacaksın gönder yazan yere basacaksın diyorum.
daha mesajları ya da wattsappı açamamış ki! onların bile nasıl açıldığını telefonda anlatmam gerekiyor hem de öğle aramda!!!
anneme göre gayet normal bir şey bu. yemek yemek ya da arkadaşlarla hoşbeş etmek yerine uyumsuz insanlarla iletişim kuramayan ana kuzusu bir ezik gibi köşeye çekilip anneciğimle konuşacağım.
ama sonra bana hiç arkadaşın yok hiç arayan soran çağıran yok diyor! zevkle söylüyor herhalde bunu. oysa kendisi ne kadar popülermiş herkes hayran herkes aşıkmış.

madem o kadar hayran kitlen var biriyle çık gez ne beni bekliyorsun sadece!
kafayı da gene yemek yemeye ve tuza taktı.
daha sabah 10 bile değil beni aramış ne yedin diyor??????????? her tenefüs çantamda gizlice taşıdığım börekleri yiyecekmişim, der arasında da masamın altına gizleyip orada yiyecekmişim!

kilo almışım hormonlarım bozuluveriyor umurunda da değil farkında da değil. kilo alırsam memelerim büyürmüş kaynanalar beğenirmiş fantazisinde hayallerinde.

bir de yemeklere tuz ekleme saplantısı geldi gene her bahar gibi. kendisi tansiyon hastası diye yemekleri tuzsuz yaptığı ve yemek zorunda olduğu için sanki benim hassas bir tansiyonum yokmuşcasına kendisi için de tuz yememi hayal eder her bahar.
bunun için ciddi kavgalar çıkıyor ya saçma demeyin.
kaşla göz arasında yemeğime tuzları boca ediyor mesela.... ben sinirlennce de bozuluyor.
lan tansiyonum mu çıksın benim dee

29.05.2019

tam da asansöre binerken sokuyor lafı; her halde üzüleceğim falan sanıyor ne bileyim.

bilmem kimin kızı 3. evliliğini yapıyormuş diyor memnun olarak, adeta böbürlenerek.

"e ne yapacaktı ya eğitimi yok mesleği yok gururumla asgari ücretin altına çalışırım diyecek hali yok anca sırtını bir kocaya dayamayı bilir, o olmazsa başkası olur faydacı enayi çok"

şaşırıyor ve bozuluyor niyeyse.

eskiden okumuş kariyer sahibi kadınları överdi şimdi anca evlenen ve üreyen ya da boyuna temizlik yapan kadınları övüyor bana?

25.05.2019

yana yakıla beni arıyor annem telefonla, açınca da can hıraş konuşmaya başlıyor. o kadar nefes almadan konuşuyor ve telefonu ağzına sokuyor ki ne dediği anlaşılmıyor bile.
felç olmuş anlaşıldı sadece.
insanın yüreğine indirir sanki sevdiğimiz birine olmuş. tabi öğreninceye kadar sabretmen lazım kim geçirmiş?
konuşuyor konuşuyor nefes almıyor dinlemiyor seni. bu durumlarda bağırıp azarlamazsan susmaz. o zaman da bana bağırıyorsun olur. ama seni hiç dinlemez ki mecbur kalırsın. ya da bir meseleyi sadedine gelmeden uzatarak anlatır aşırı geçmişe giderek ve ya da kendi kafasında kurgularken kendi kaldığı yerden.
kim kim kim???????? kim geçirmiş felç!!!!

yazlıktaki bir komşunun kocası!!!!!!!!!!1 tamam geçmiş olsun da sanki kırk yıllık aşığımız yakınımızmış gibi anlatıyor!

her nasıl oluyorsa annem hem dünyanın en akıllı en mantıklı insanı hem de en merhametli en duygusal vee tabi ki en gururlusu da. bu yüzden bizlere bu haysiyetli karakter özelliklerinden hiç kalmamış hepsi anneme gitmiş!

ay o kadar üzülmüş ki duyunca şöyle de böyle de bla bla bla nefes almadan sıralıyor. gerçekten de üzülmüş. tamam da bu kadar üzülecek ne var ki. ne akrabamız ne her gün görüşüp sevdiğimiz birisi. zaten hiç kimse her gün görüşmek istemiyor bizimle!!! bu kadar telefonda isyan edecek haykıracak kadar üzülecek ne var?
bla bla bla. aralıksız konuşuyor. sen ne durumdasın falan bunlar önemli değil ki. kendisinin deşarj olması önemli. senin işin mi bölündü dikkatin mi dağıldı moralin mi bozuldu hiç alakadar etmez onu.

hem de bu kadar ağlamaklı isyanlı kaykırışlı üzüldüğü de kendisi yüzünden kavga ettiğim- hani bir ara kedilerin çiftleşmesini istemiyordu da balkondan aşağı kova kova su fırlatıyordu da bir keresinde bir komşu kadını baştan aşağı ıslatmıştı, ama kendini savunmak yerine beni sürüp geri çekilmiş ben de münakaşa ederken kadın bana küfür etmişti ki münakaşa başlamadan önce ben özür dilemiştim, küfür yediğime üzüleceğine her gördüğünde kadını gerçektan yanaklarından öpüyor şimdilerde. araya yönetimden biri girmiş tartışmayı bitirmek için kadın zorla ağız ucuyla kusura bakma demişti. sen benim kızıma nasıl orospu kaltak dersin diye haşlayacağına kadını; annemin daha harika fikirleri vardı; orospu olmadığımı beraber jinekologa gidip amımı inceleyerek kanıtlayabilirdik mesela!!!

----

hala anlatması bitmiyor sanki aşığı. baştan başlayıp bir daha anlatıyor!!
e ara geçmiş olsun de.
kimi?
kimi olacak anne komşuyu?

ama annemin mükemmel mantığı ve aşırı merhameti sayesinde kuru bir geçmiş olsun yetmez ki ona! çok düşünmüş en iyisi yazlığa gitmekmiş!!!

senelerdir milyon kere tartışılan ama annemin asla ve asla anlayamadığı anlamak istemediği şey. okullar açıkken yazlığa gidemeyeceğim. o kadar mesafe var ki işe gidip gelemem. bunu beyni almıyor. ama ona da çözümü hazır: işe gitmemek artık.
daha da harika fikir komşu kadının felçli kocasına benim bakmamı istemesi!!!!!!!!!!!!
adamın karısı var, 4 mü 5 mi çocuğu var, kim bilir kaç tane kardeşi ve yeğeni vardır amaaaaaaaaaaaaa kim hayatını feda edip ona bakacak= ben!!!
çok düşünmüş annem çok! belli çok düşündüğün.
olur başka derdim yoktu! kaç çocuğu var onun onlar baksın!
ama onların kimbilir işleri güçleri varmış mahv mı olsun hayatları??????????

tabi canııııııııııııııııııım. ne münasebet hayatları mahvolsun? çok önemli işleri güçleri hayatları var onların, düzenleri bozulmasın, işten güçten olmasınlar ben bakarım babalarına. benim mahvolsun hayatım benim işim gücüm bozulsun ne var ki!
senelerce ne baskı ne kavgalarla ne hastalıklarla edindiğim eğitim ve iş-kariyerimi anında komşunun kocası için çöpe atarım! deli midir nedir yaa!!!!

böyle garip bir dereyi görmeden paçayı sıvamasıyla mantıksız merhametin karışımı bir kararları var. her ay boktan bir sebep buluyor herhalde ben işten ayrılayım diye. işi gücü geleceği maaşı falan var diye sevineceğine muhtaç kalayım istiyor.

oldu başka derdim yoktu saçmalama anne!!!!
işim gücüm olmasa bile elalemin adamına niye ben bakayım manyak mıdır nedir yaa!!!


-------------
sonra da ablamı arayıp anlatmış ve kararını bildirmiş. ablam da zaten çok umursuyordu! ucu kendi menfaatine dokunmasın da aya mı giderim yatalak mı bakarım umurunda değil. anlamamış bile kim geçirmiş felç diyor bana. sanki isim söylesem hatırlayacak. 1 iş arkadaşımın 1 eski okul arkadaşımın adını zor ya da yanlış hatırlar! çünkü anası gibi umursamaz ve dinlemez bir insan. ama kendinin işinde  1 aylığına çalışmış bir stajyerin bile anasının memleketinde olan boktan bir olaayı filan bile hatırlamam gerekmiş benim!

yooo asla bencil ve mantıksız değiller.




20.05.2019

eskiden okumuş insanları överdi şimdi nerde okumamış anca üremiş kadın onlara hayran annem.
oysa eskiden her gün biri konu olur sürekli hakaret üretirdi. bizi de okuyacaksınız çalışacaksınız kendi işiniz mesleğiniz altın bileziğiniz maaşınız emekliliğiniz olacak kendi ayaklarınız üstünde duracaksınız kimseye muhtaç olmayacaksınız nutuklarıyla yetiştirdi.
ama gel gör ki şimdi aksini iddia etmese de her gün bu kadınlara hakaret eder hatta yeni küfürler icat ederken şimdi aşık gibi meülüüül melül bakıyor.

geçende ne içinde site bahçesindeyim. komşulardan birinin ufak çocuğu bana ayakkabın ne güzelmiş dedi ben de fındık içi kadar bişey zaten sevdim keratayı.

başka bir komşu kadın da gelmiş bana diyor ki torunun mu?

beyinsiz komşular teması geliyor. 1:

ne torunu lan? senin gibi 12 yaşında sübyancıya mı verilip s.ktirilecektim?
kadın 41 yaşında ve ilkokula başlamış torunu var. o kadra da memnun o kadar da gururlu ki hayatından bu kadar olur. hani ben çektim çocuklarım okusun diye bir  derdi de yok ki kızını erkenden evlendirmiş. ama oğullarını okutuyorlar yani. gerçi serserilikten pek okumada gözleri yok. örnek alacakları aklı selim biri yok etraflarında. ailenin erkeklerinden okumuş olan yok, anca o iş bu iş çalışmışlar kadınlar desen erkenden everilip üreme aracı olarak kullanılmış o kadar. o kadar da pişmanlık duymadan mesut yaşıyorlar ki cahillik mutlulukturun kanıtı gibiler. bahaneleri de erkekler için aman okuyanlar da iş bulamıyor ki ya da kızlar için okuyanlar evlenemiyor.

bana torunun mu deyince aksi aksi had bildirirken annem geliyor; hayranlık dolu gözlerle izliyor kadını ve bana bu cahil bırakılmış ezilip muhtaç edilmiş kadını övmeye kalkıyor bir de.
keşke dedim kitap oku ders çalış diye o kadar baskı yapacağına, üniversitelerde masterlar yaptırtıp diploma sahibi ettireceğine, aman oku çalış kültürlü kariyerli maaşlı ol kimseye muhtaç olma diyeceğine erkenden vereydin adamın birine!

hiç de hoşlanmaz had bildirilsin kendine! niye senelerce savunduğun şeylerin aksine aşıksın ya şimdi madem öyle! 13-14 yaşında ana olmuş ezilmiş bir kadıncağıza anca acınır ve iyilik dilenir ama annem sanırsın en doğru şeyi yapmış gibi davranıyor. kadına da ayıp olmasın diye değil yani bildiğin hayran. yaa 15 yaşında ana olsaydım mesela şimdi 24 yaşında çocuğum olurdu onu da verirdik erkenden 0 da 15inde ana olurdu ohh mis gibi 8-9 yaşında torunum, 5-6 yıl sonra da torunumun çocuğu olurdu!!!!

-------------------

hani komşunun biri beni sorunda annem okulda çalışıyor demiş ya beni salak karı okulda sekreter falan gibi bir şey sanmış. insanlar zaten iyi bir şey beklemşyor. garip bir şekilde karşısındaki için büyük kötülükler dilemese de hep olduğundan kötüsünü bekliyor.
kadın bir gün karşılaştığımızda bana işler satışlar nasıl diye sormuştu.
öğretmen olduğumu anlayınca da şaşırmış peki eğitimin var mı diye bile sormuştu. e be geri zekalı eğitimim olmasa özel okul beni nasıl ve niye alsın işe?
e beni hiç okula giderken görmemiş ki! karı görmediği şeylere inanmıyor?! sanki hayatın salak bir siteden ibaret. 10 yıldır buradayız burada doğup büyümedik herhalde.

------------------------

geçende de küçük kardeşiyle fakülteden aynı dönemden arkadaş olduğum bir komşu da süper zeka olduğu için; annem emeklilikten bahsedince ben de emekliyim sandıydı. kim bilir kaç defa bahsettik kardeşinden okuldan atanamamaktan falan filan ama o kadar beyin hücreleri ölmüş ki kullanılmamaktan ya da hipo solumaktan hatırlamıyor karı.
ben aksi ve bilmiş şekilde ders verip hatırlatınca da canı sıkılıyor. ha ben unutmuşuum diyeceğine benim emeklilik yaşı gelmiş olduğunu farz etmeyi tercih ediyor salak.

------------------

ya 12 senedir falan sevda teyzenin kızı bahar ile beni karıştıran melahat teyzeye ne demeli? bahar ile de benzesek bari. kumral-sarışın, gözlüklü ve çok minyon bir kız. her forum'a gittiğinde bahar orada bir mağazada çalışıyor, bahar'ı görüp anneme laf yetiştiriyor kızını forumda gördüm diye! senelerdir kaç defa olsu ve her seferinde annem anlayamıyor ve inanıyor!
bir ara melahat teyze beni forum'da çalışıyor diye düşünmüş annemin öğretmen demesine inanmamış.
ne melahat teyze iki kızı birbirine karıştırdığına inanıyor ve hatırlıyor ne de annem!!!

9.05.2019

şimdi ceketimin fermuarı bozulunca aklıma geldi birden.
ilk okuldayken önü fermuarla kapanan bir montum vardı yeşil! evet o zamandan bana özellikle sevdiğim renkte değil sevmediğim renkte kıyafet giydirmekten hoşlanırdı. aynı montun moru vardı onu almamış illa ki yeşilini almıştı.
her sabah okula giderken hazırlandıktan sonra tabi ki türlü itişip kakışmalar ve mütemadiyen azarlamalar eşliğinde.
hiç bir şey yapmana gerek yok hiç bir sorun çıkarmamak da kabahat; o zaman da pısırık eziksin kaynanan sana neler edecek! 7 yaşındayım kaynana nedir tam emin değilim bile ben.
azarlamalar laf sokmalar eşliğinde boğazına dizile dizile ettiğin kahvaltıdan sonra ki yumurtanı bile kendi istediğin gibi yiyemiyorsun annem nasıl seviyorsa öyle yemek zorundasın. tabi ki kabuğunu ben çıkaramam çünkü beceremem yapamam. güya. annemin ınancı böyleydi.
elimden bir hışım allır her zaman uzun kullandığı tırnaklarıyla bnei hafiften bir tırmalayarak "sen yapamazsın bırak beceremezsin ver şunu" diyerek, kendi soyar.
ama öyle sevgiyle şefkatle falan değil beş karış suratla meymenetsiz meymenetsiz oturur masada. hem kendi ayıklar kabuğu hem de bir yandan söylenir buz gibi olmuş çayı nefret edermiş şidi döküp yeniden doldurmak zorundaymış müsriflik ettiriyormuşum!
e bırak ben soyayım. soyamazsın beceremezsin yapamazsın. hem her tarafı pisletirmişim temizlik yapmak zorunda kalır yorulurmuş hem kabuğunu da yermişim boğazıma takılırmış sonra!
o kadar gerizekalıyım yani, hadi kabuk ağzıma gelse çıkaramayacak mıyım? anneme göre ağzımda sert ya da yumuşak bir şey olduğunu bile anlayamam ki!
her sabah böyle benzer söylenmeler azarlar laf sokmalarla edilirdi kahvaltı. her zaman bir kusur vardı ve bu kusur çoğunlukla benden sebepti.
hele gerçekten bir beceriksizlik et. tecrubesizlikten mi, miniklikten mi yoksa henüz motor becerilerin yeterince gelişmediğinden mi bir paketi açama mesela. aman ne hayal kırıklığı yaşar annem sanırsın 7-8 yaşında seri katilliğe başlamışım.
altı üstü bir çocuk olarak çubuk kraker paketi açamamışım;
bir surat bir hışımla tırmalayarak elimden alır beceremiyorsun hiç bir şeyi diyerek.
bu arada ablam hayalet gibi. ne benden yana olur ne bana yardımcı olur tek istediği annemin hedefinde olmamak, yağcılığı o zamanlar çoktan başlamış demek. onun da beceriksizlikleri sakarlıkları olurdu ama benim kadar tepki çekmezdi.
aslında demek ki annemin 1 çocuk yetiştirmeye sabrı ve enerjisi vardı. bu yüzden bana bakınca beceriksiz çirkin babasına benzeyen gıcık bir varlık görüyordu.

sadece küçük olduğumdan değil öyle görmek istediğinden beni her zaman beceriksiz görmek ister. hala bir iş yaparken elimden alıp kendi daha iyi yapmak ister kendinin beceriksiz olacağı konular olduğuna inanmaz. bir tek teknoloji de kabul.
ama onda da aşırı beceriksiz ve öğrenme yetisi merakı yok. 2 tuşlu bir aleti çalıştırmaktan aciz.
dijital tansiyon aleti mesela. 15 senedir aynısını kullanıyoruz; bir açma kapama tuşu var, açtıktan sonra ölç komutu veren daha küçük ve daha başka renkte bir tuş daha, ölçtükten sonra kapatmak için ilk basılan büyük ve açık renk açma kapama tuşuna tekrar basılıyor. ama bunu dahi anlayamıyor direktif versen bile.
tansiyonunu ölçmek için bir saatlik yolu gidip gelecekmişim! ya daaaa bi gelecem bir daha dönmeyecem, bırakacam işimi!
daha tansiyon aletini bileğine takamıyor! 15 senedir hiç mi bakmadın ben nasıl takıyorum????????

ama sorsan zekada benden binlerce kat daha üstün. beceri yetenek güzellik hafıza konularında da!!!!!

yarım saat telefonda tansiyon aletini anlatıyorum, kör hatta zihinsel engeli olsa çözer ama yapamıyor!!! eee eve gel.

arkadaşlarım da zannediyor ki annem beni çok sevdiği ve yorulduğum için kıyamadığından çalışmayayım istiyor!

----------
neyse sürekli laf sokup severek yiyeceğin bir şeyi bile zıkkım ettikten sonra eşyaları alıp kapıya dizilme zamanı gelir. ay tabi ki sürekli azarlamalar eşliğinde.
ayakkabımızın bağcığını bağlayamayacağımız için her zaman cırtcırtlı ya da bağcıksız şekilde giyilen ayakkabılar alırdı. özellikle de ben bağlayamam geçerli bir sebebi yok benim beceremeyeceğimi düşünmekten hoşlanıyor.
sıra montlara gelir. önce ablamınkinin çeker fermuarını. sıkılmış ve yorulmuş olabilir ablama da laf sokuyor olabilir ama ben hep ikinci geldiğimden bana sıra geldiğinde hep daha da usanmış haldedir.
**
mesela geçen aylarda ablam bizdeyken; banyodan çıkmıştım işte saçlarımı tarayıp kurutacaktım, ablam beni gördü ve nostaljiye daldı. ablama göre annem saçlarımızı ne güzel tararmış değil mi?

bir olayın sadece kendini ilgilendiren ya da kendi işine gelen kısmını hatırlamak ne kadar kolaylaştırır hayatını değil mi insanın. başkasına yapılanı başkasının hissettiğini fark etmez hatırlamaz ama aayynıı annesi gibi kendine haksızlık olduğunu düşündüğü şeyi asla unutmaz ve ayaklanma çıkartacak kadar isyan eder. ama sen aynı hislerle bir şey anlatsan o kdara da önemli bir şey değildir ve abartıyorsundur!
aynı anası işte. yahu size selam vermedi diye trenin altında ezilir geberir umarım diye beddua eden siz değil misiniz mesela? ama o aynı şey değil.
klişe lafları bu; aynı şey olmaması. hani çocukken birisi sana neden diye sorar da sen sadece çünkü dersin ya da işte dersin ya öyle birşey.
açıklamaya mantıklı bir açıklama yapmalarına gerek yoktur; karra vermişlerdir sen de kabul edeceksin.
hıı saçlarımızı çok şahane tarardı.
küçükken güneş enerjimiz ya da kombimiz falan olmadığı için eski banyoda bir odun sobası vardı ve sadece haftada bir yakmaya dayanabilirdi annem. uğraşmak istemezdi. bu yüzdenhep beraber banyo yapmak zorundaydık. bizi soyar tabi ki azarlamalar laf sokmalar ve üzücü mimikler eşliğinde. bizi birbirimize çarrptıra çarptıra, bir hışımla, yani aşırı  sıcak suıları döküp, şampuanı ağzımıza kadar sokarak iri kaba davranışlarla köpürtür ite kaka yakarak durulardı. tabi ki bu esnada bıkmış usanmış yorulmuş olduğuyla ilgili söylenerek. keselenmek ise işkence gibiydi; adeta derimizi yüzerdi. banyodan çıkınca dayak yemiş de yorulmuş gibi olurduk. tabi ki ufak ufak ve mütemadi azarlar eşliğinde....
illa ki yaş sıralamasına göre saç tarayacağı için ablamdan başlardı. ilk başlayınca daha az yorulmuş ve sıkılmış olurdu ama bana sıra geldiğinde artık sabrı taşma noktasına gelmiş sıkılmış ve yorulmuş olduğundan acısı hep benden çıkardı. ama ablama soracak olursan ne güzel tararmış saçlarımızı değil mi. en büyük azarları aşağılamaları eleştirileri kendisi yemediği için gücüne gidecek bir şey yoktu neden hatırlasın ki bana nasıl davranıldığını?
işine gelmeyen işine yaramayacak şeyleri neden hatırlayıp tadını kaçırsın ki değil mi. ama ben onun üzülüp sıkıldığı her şeyi hatırlamak zorundayım!
e benim saçımı tararken daha sert davranır üstelik saçımı da beğenmezdi. yapan sensin ben mi meydana getirdim kendimi de girdim karnına?  hele uçları dolaşmışsa neden krem mrem sürmekle uğraşsın yolarak kırarak çekiştirmek varken!
acıtıyor dersem hem içten içe üzülür ama bunun acısını afedersin falan demek yerine senin dayanıksızlığını vurgulayarak çıkarırdı; kaynanan sana neler edecek! ee diyelim benim saçımı mı yolacak dövecek? sen de izin mi vereceksin?
uçlardaki dolaşıklar açılıncaya kadar aşağıya cart cart çekiştirirdi.
----
şahane anılar.
----

neyse evden çıakrken sırayla montlarımızın fermuarlarını çekerdi elbette aksi aksi davranışlarla. sen yapmaya kalkamasın azarlanırsın ve hatta akşam da sırf sabah bunun için annenin siniri bozulmuştur ve tüm gün kalp çarpıntıları olmuştur senin yüzünden diye azarlanırsın? kızın kendi fermuarını kapatmayı beceremeyecek hissinden tüm gün çarpıntın oluyor ve kız mı suçlu bundan??????????? çok abartılı ve saçma.
ama kimbilir kafasından ne garip senaryolar dolaşıyor.
sen yapamazsın bırak beceremezsin diye azarlanır durursun.

ee okulda derslikte çıkartmıyor musun montu? çıkarmak kolay onda sorun yok ama takıp kapatmayı beceremezmişsin. ee kim geri çıkışta montu giydikten sonra çekiyor fermuarı? öğretmenimizden istememizi öğretmişti.
severek yapardı öğretmenim de, sıkılmazdı hiç hem de her gün her seferinde. tüm gün onun bunun çocuğuyla uğraşıp yorulmuş olmasına rağmen. ama annem kendi çocuklarından sıkılırdı; hep de benden daha fazla sıkıldığını hissettirirdi kelimelerle söylenmese de. tabi söylesen inkar etmeyi çok iyi bilir. öyle değilse bile senin öyle hissetmiş olduğunu da kabul etmez üstelik.

e bir gün öğretmenimiz hastalanmış gelememiş yerine başka bir öğretmen gelmişti. ders sonunda montumu giyip yanına gitmiş ve fermuarımı çekmesini istemiştim. hiç unutmuyorum şaşkınlığını ve garipsediğini. kendin çek koca kızsın demişti ve yapmamıştı.

annem beni çok küçük minik bulduğundan değil beceremeyeceğime inanmak istediğinden kendi yapar ve bana yapamayacağıma inandırırdı.
kalakalmıştım öylece. çünkü anneme inanmıştım. annen söylerse inanırsın çünkü beceriksizsin beceremezsin yapamazsın.
öyle soğuk havada bir süre önü açık dolaşmıştım. çıkışta ablamla beraber dönecektik. ablama çektiririm desem o da çekemiyor hep annem çekiyor fermuarları ama ona beceremezsin demiyordu o ayrı mesele de.
sonra baktım üşüyeceğim hem üşütürsem evde daha çok badire olacak! azarlamalar suçlamalar. yok beni yoruyorsun da üzüyorsun da çok çabuk hastalanıyorsun da kesin üstün açık uyumuşsundur yok efem kesin üstün ince gezmişsindir okulda salak olduğum için sobadan uzak kalıp üşümüşümdür yani kesin beni salaklığımdandır ve annemi yormakla üzmekle uğraştırmakla suçlanacağım veeeeeeeeeeeeeeee ya gripse de ablama bulaştırırsam????????

ablam gelmeden kimseden de isteyemedim, millet yani yetişkinler çocuklarını alıp gidiyor hızla, öğretmenler ya ortada yok ya da acele çıkıyorlar, abiler ablalar var ama tanımıyorum. kendim denedim beceremeyeceğimden de emindim ama annem söylüyor yalan diyecek hali yok ya.
e ilk seferde takıp cart diye çektim. aaaa yapabiliyormuşum!??????????

ben de sandım ki evde anneme söylersem sevinip bana afferim be diyecek. nerdeee. inanmadı başkası çekmiştir dedi çıktı. ona göre önemli değildi zaten. senin öenmli gibi görmen hissetmenin de kıymeti yoktu hiç. sana sadece beceriksiz değil yalancı da demiş oluyor ve kırıyor ama zerre umrunda değildi ki.
ertesi sabah kendinden önce çekiverdim fermuarı hani bari sabah inansın.
"aman sanki çok da önemli". hadi yürü yürü yavaşsın andavallı gibi geç kalacaksızn hadi hadi yürü...

sevgi dolu aile.hıııııııııı









8.05.2019

senelerdir dersteyken telefon yasak açamam diyorum ama ısrar ve inatla anlamak istemiyor adeta kabul etmiyor.
hani öyle 1 saniyelik bir şey de diyemez uzatır da uzatır. sadece bana değil her yerde bankada doktorda bir derdini anlatacaksa seneleeer evveline gider bir türlü sadede gelemez.
anlatsan da anlamıyor ablam başından savmak için kulaklık taksın demiş hala tutturuyorda kulaklık tak!
sabah akşam hafta sonları tenefüs ve öğle aralarında dırdırını dinlediğim yetmiyor bir de derste sürekli kulağıma konuşacak!!!! bari geceleri rüyalarımı da ele geçir!
anladığı da sadece kulaklığa para verilecek. telefon hattına da mı verilecekmiş?????

o kadar da saçma şeyler için arıyor ki. bırakayım da dinlensin bırakayım da arkadaşlarıyla vakit geçirsin demiyor.

diyeceksiniz ki yalnız sıkılıyor demek. e benden kat be kat popüler sevilen sayılan hayranları aşıkları olan bir insan benim gibi dandik birine mi kaldı?
kalır tabi herkes başından atıveriyor. ablam çok yoğun bir iş hayatı olan muhteşem kariyerli saygıdeğer evlat olduğu için günde 2den fazla rahatsız edilemez.
teyzem aynı kardeşi gibi çok duyarlı anlayışlı falan olduğu için; bunun torunu yok üzülüyor mudur diye hiç düşünmeden sürekli sadece torunlarından bahsediyor, söylesen de uyarsan sen kötüsün bencil demiş oluyorsun. e değil misin işte! ulan yeğeninin biri kısır öbürü kız kurusu. hani 3-5 kere anlat da tek konun bu olmasın. zaten bu kadar detaya ihtiyacımız yok kş sizin meseleniz. yok efem torunun sınıfında bilmem kim öğrencinin velisinin bilmem nesini anlatıyor uzuuuuuun uzun. hani çok garip bir şey olmuştur da söylersin.
uzun aşırı detaylı aşırı geçmişe dönüşlü flashbeckli anlatımlar genetik demek!!!!!!!
 ha bir de kaşıkları çatalları yalayarak temizleyip sunmak genetik! ama en çok teyzem yapardı baktım ablam da yapıyor aynı şeyi. salatayı karıştırdığı kaşığı yalayarak temizleyip bana verdi kullanmam için temizlemiş! bulaşık çıkacağına tükmüğümü ye diyor yani.

dersteyken arıyor açamayacağımı bilse de bazen açtırıncaya kadar arıyor çantanın içinde vızvız ötüyor telefon. geçen de bir açtım bana ne anlatıyor biliyor musunuz? soğana gelen zammı!!!!!!!

tenefüste geri dönsen de tüm zamanını alıyor. ne su ne çay için ne ihtiyacını karşılayabiliyorsun ne de arkadaşlarla sohbet edebiliyorsun anneme laf anlatmak için.


bu kez de çamaşırları toplayayım mı diye sormak için aramış yana yakıla.

neyse ki bir şeyin yerini sormak için aramamış, o iş iyice kabus gibi. nedense bir türlü anlayamıyor söylediklerimi. dinlememekten mi acaba. dolma oyacağı nerede diye aramış; çekmecededir dedim gidip iç çamaşırı çekmecemi karma karışık etmiş, her yere saçmış düzenli tutuyorum oysa ben ce dolma oyacağı neden orada olsun?????????  sen dedin çekmecededir diye!!!!!!!!!!!!
mutfak çekmecesi yaa mutfak! neden donlarımın arasına dolma oyacağı koyayım??????????????

iyi dedim topla madem.

ama yoruluyormuş da aynı hareketi yapmaktan beli ağrıyormuş da bilmem ne zamandan çamaşırları toplarken çok rüzgar esiyormuş da beli tutulmuş da zamanında o zamandan kalmış da bir zamanlar kaynanası yüzünden de bilmem nerde bilmem ne yaparken sırtı bir tutulmuş da o zamanlardan kalmış da mahvetmişler de hayatını içine sıçmışlar da hayatının....... nerdeeeen nereye.

o zaman elleme kalsın akşam alırım ben.

ama o zaman solarmış da kıyafetler toz olurmuş da. zaten kalitesizmiş dandik şeylermiş de. hep uydurukmuş da artık kumaşlar bende çaputlara para saçıyormuşum da müsrifmişim de çöp olacak şeylere paramı harcıyormuşum da hiç düşünmüyormuşum yaşlılığımı da saçma sapan kıyafetlere para harcıyormuşum da ucuz kıyafetler hem solarmış çöp olurmuş da kalırsa toz da olurmuş da tiksinirmişim de bir daha yıkarmışım da........... zaten kalitesiz yapay dandik şeylermiş de kendisi zamanında en kaliteli kumaşları giymiş de

iyi ki bir kum fırtınası zamanı balkonda kalan kıyafetleri bir daha yıkamışım elli sene başıma kakacak. üstleri sarı sarı toz olmuş öyle mi giyseydim yani?
e kaliteli bir şey alacağım zaman öyle demiyorsun ama. kırk yılın başı bir triko ve bir ceket alacaktım yargıcı mağazasından kafamı ütüledi ütüledi, ne yaptı etti aldırtmadı rahatladı. gidip kotondan daha ucuzunu daha kalitesiz ve polyester olanlarını aldırttı. sonrada utanmadan hem kalitesiz ucuz dandik giyindiğimi hem de kendisinin zamanında en kaliteli en pahalılarını giydiğini anlatıp duruyor.
bu yaman çelişkisini de yüzüne vurursan sen kötüsün üstelik. çenen kapatıp dinleyeceksizn.
çöpe yatırıyormuşum paramı! yahu paramı zar zor biriktirdim ama sen raaaaahaaaatça ona buna peşkeş çekmedin mi? nasıl becerdilerse telefon dolandırıcıları kafalamışlar annemi de en basit şeyi tan okasyonunu söyleyerek istesen getiremeyen kadın taaa seneler evvel aldığım notları eliyle koymuş gibi bulup kart bilgilerimi yazdığım defterden rahaaatça söylemiş dolandırıcılara. nasılsa çekmişler yemişler.
anlatınca ablam --ayynı anası gibi pişkince çünkü kendi başına bizzat gelmediği sürece bir durumu tam olarak haksızlık falan olarak göremiyor, kendine dokunmazsa ucu önemli bir hadise değil ama iş yerinde bilmem kimin attığı yan bakış bile çok önemli ve unutmamam lazım.-- diyor ki ablam hemen bankayı polisi arayaydın. sanki hemen mi söyledi. günleerr geçmiş aradan, gecenin köründe artık yatacağımız zaman söyleyip de rahatladı yattı annem.
hem özür bile dilemedi hatta ben çok kızınca yemeyenin malını yerler bile dedi ılan birikim yap diyen sen değil miydin? hem de hala bir para gerekti mi nazlı birikmişlerini versin diyebiliyor!!

2. tur.

o zaman topla.
sırtım ağrıyor da ayakta çok kalamıyorum da ayaklarım varislerim ağrıyor da.......

iyi toplama kalsın o zaman.
solacakta çaput gibi zaten de toz olacak da.........

çıldırtır insanı yaa!!! solarsa solsun zaten bana layık olan kalitesiz ucuz dandik uyduruk basit kumaşlar değil mi?

üstüne hala motor gibi konuştuğu için duyamıyor bile.

en solabilecek olanlardan2-3 tanesini topla o zaman sadece!!!

bunun için 15 dakika konuşulur mu? sonra telefon faturası neden 250 lira geliyor diye delleniyor!!

bir daha ki dersin sonlarında da baktım gene aramış. bu kez de bunları nereye koyayım diye soruyor.
koysunmuymuş yatağımın üstüne?


----------
küçükken bize azarla fırçayla ne dersen öğretti; titizliği aşıladı; dışarda giydiğimiz kıyafetlerle evde özellikle de yataklarımıza oturmamayı. ben de mantıklı bulduğumdan uyuyorum ama şimdi kendi çoktaaaaa unutmuş ya da benim titizliğim umurunda değil.
yatağımın üstüne pis ne bulursa rahat rahat koyar ama temiz bir şey konacaksa koyamaz sorar!! anlayamayacak ne var ki bunda? yatağın üstüne pis şeyler koyma diyorum diye içini açıp içine koymuşluğu var pis şeyleri yaa. bir gün gece yatacam artık bir açtım bi kaldırdım ki yatak örtüsünü yatağın içi toprak yaprak be karınca dolu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
e yatağın üsütne koyma dedin diye içini açıp koymuştım??????????
yatağın üstüne konmasından tiksindiğin şeyler nasıl içine konursa tiksindirmez seni???????????

--------------
hem zamanını almak hem huzursuz etmekten hoşlanıyor herhalde. olurda arkadaşlarka bir şeye güler de mutlu falan hisseferim da aman aman. her şey zıkkımın peki gibi gelsin bana!!!!!!!!!!

7.05.2019

o kadar yalnızım ki adını google'ayacak stalklayacak kimsem bile yok

o kadar yalnızım ki adını google'ayacak stalklayacak kimsem bile yok
her hafta bana eve gel demesi için bir bahanesi var.
bana bayıldığından değil ya da yoruluyorum diye kıyamadığından değil.
huzursuz etmekten hoşlanıyor ve hizmetkarı gibi sürekli evde olup hem işlerini görmemi hem de o sırada kah kötü anılarını kah övünmelerini kah laf sokmalarını ve eleştirilerini dinlememi istiyor.
sen senelerce okuyacaksınız işiniz olacak falan diye baskı yap, tuvalete giderken bile odandan çıkmasını isteme, kafasını ütüle, istediği bölümü okut, okumamış anca evlenmiş kadınlar hakkında atıp tut, iş bulamadın atanamadın diye lafları sok şimdi de eve gel de eve gel. işten ayrıl gitme yazlığa yerleşip emeklilik yaşayalım. sanki ben yaşlı emekli kocasıyım.

telefonu çalmış açamamış hemen arkasından mesaj gelmiş nasıl açılıyormuş bu?kim aramış nasıl öğrenecekmiş yapamamış eve geleyimmiş!!!
telefonda nasıl tarif edesin ne yapılacağını anlayamıyor ki! hayatında ilk defa cep telefonu kullanacak birine anlatsan bundan kolay olur! hen anlayamıyor hem beceremiyor hemde ölesiye korkuyor. sanırsın bir bombayı etkisiz hale getirtiyorum telefonda.
salak ablam da anneciğini hep cepten arar eğer annem açamazsa da anlayamaz sabit hattan aramak aklına gelmez, onun yerine mesaj atar!
ama ben öğretmiştiiiim diyor mesaj atmayı. öğrenemiyor işte kadın!
ben yüz kere anlattım ablam defalarca bu bilgi sadece 24 saat kalabiliyor aklında.
whatssapp'tan yazmaya kalkmıştı bir ara. yazacağı bir cümle ama kelime kelime atıyor, tek bir kelimeden anlamanı bekliyor. kelimeler arası 10 dakika geçiyor. bu süre zarfında da sen telefonu elinde tutup gözünü ayırmayacakmışsın!!!

6.05.2019

Bulutsuzluk Özlemi - Acil Demokrasi

Bulutsuzluk Özlemi - Acil Demokrasi https://youtu.be/B4pZL0GaVoQ

hangi birini anlatayım ama zaten her şey de aynı.

geçen hafta site toplantısı yapıldı; her zamanki gibi sitenin ihtiyaçları konuşulacağına boyuna sen onu dedin sen bunu dedin tartışmaları, birbirine gücenmeler küsmeler ve arka planda tartışanların dışındakiler de dedikodu yaptı.
sürekli bir çatışma ve yarışma dönüyor gizliden gizliye.
kimin arabası daha güzel kim evine yeni eşyalar aldı kim 2. çocuğu yaptı kimin çocuğu kocası falan daha başarılı daha çok para kazanıyor.
sürekli bir sidik yarışı söz konusu. site bahçesindeki ampuller patlamış karanlık oluyor bilmem nredeki trabzanlar yıkılmış, otomatik kapı bozulmuş, damlar en üst dairelere su sızıdırıyor konuşulacağına tartışmalar sen beni yanlış anladınlar.
zaten millet olarak iletişim sorunlarımız var, hem biribirimizi iyi dinlemiyoruz hem medenice kavgasız konuşamıyoruz hem üstüne kendimizi iyi ifade edemiyoruz. üstüne kıskançlıklar yarışmalar çekişmeler yanlış anlamalar alınganlıklar küskünlükler ve dedikodu eklenince hal böyle oluyor.
yönetici bırakıyorum yapmayacağım ben seçin birini dedi gitti.
saatlerce alakasız şeyler konuşuldu.
biri diyor bu kez bir hanım yönetici olsun başka biri bilmem kim olsun ama kimse ben yapayım diye adaylık koymak istemiyor.
önceki yönetime yardımcı olan danışmanlar falan bir yardımcı oluruz diyor yeni yönetime ama tartışmalar sürüyor.
sürekli bir biraz da hanımlar yapsın onlar hep evde! diyorlar.
bir kaç sene evvel benim işte olduğum için katılamadığım bir toplantıda annemi kafalamışlardı. eve geldim ki çıldırmış sanki her eve geldiğimde beni mutlu ve sevinçli mi karşılıyor? asla görmedim. her zaman tüm gün biriktirdiği olumsuz düşünceleri bana püskürterek açar kapıyı! sen ne haldesin zerre umursamaz anca kendi yakınmaları kendi şikayetleri bilmem neleri.
ama bu kez daha da beter; tansiyonu 20'ye çıkmış bağıra çağıra şikayet ediyor. ama başına yıkılmış ya yöneticilik sonunda çareyi bulmuş annem yönetici gözükse de ben yapacam işleri kendinin siniri bozuluyormuş! tansiyonu çıkıyormuş.
sanki benim hiç işim gücüm ya da harika genlerinden dolayı yükselen aniden düşen tansiyonum ve nüksedip duran vertigom yokmuş gibi.
biraz yağlamış ballamışlar sen yaparsın sen zekisin sen bizden kat be kat bilgilisin tecrubelisin falan diye hemen indirmiş yelkenleri; öyle burnu kaf dağında giib görünür ama biraz yalakalık biraz sahte hürmetle gevşer hemen.

---
bir kaç sene evvel de bana yazlıktaki yöneticiliği uygun bulmuştu her nedense de işten ayrılacağım ve bundan sonra madem yöneticiyim oraya yazlıkta yaşayacağız!??????????

bütün çocukluğum ergenliğim ilk gençliğim okul atama yıllarım: okuyacak çalışacak meslek maaş emeklilik sahibi olacaksın denklermleri ve aksini ispatlayan gayet karanlık hatta sapıksı örneklerini dinlemekle geçti; senelerce iş bulamadım atanamadım diye sokmadığı laf kalmadı; düzenli bir işim var diye memnun olacağına işten ayrılmam için sürekli yeni bahaneler arıyor! bu nasıl bir çelişkidir nasıl bir iki yüzlülüktür?

------------
annemin yönetici ilan edilip üstüne iş yıkıldığı zaman daha 1 saat geçmemiş tansiyonu 20 olmuş tabi ki ağzından her zamanki gibi bal damlarken yani ki nefret "geberelim de kurtulalım" tamlaması - her nedense kendisi hayattan bıktığında beraber gebereceğiz!! bunu yüzüne vurursan da senden kötüsü yok sadece uy ve geber erkenden!
aldım belgeleri eski yöneticiye geri verdim kavgayla tabi. insanlar komik sanki çocuklar. elini uzatıp dosyaları almayınca biz de eşşek gibi yapacağız zannediyor. ben daha 1 saatte tansiyonu 20 olmuş diyorum adamın umurunda değil hatta beraberce gebersek sadece kendilerine konuşulacak ilginç bir malzeme olacak ve geçip gidecek!
bir tartışmadır gitti ben sonunda yere attım dosyaları! kim ne yaparsa yapsın sitesi batsın siz annemin ölümüne sebep olmak istiyorsunuz diye kızarak!
bu arada benim tansiyon da çıkmış ama annemin derdinden bakamadım bile.
kendi sakinleşti ama çareyi de pişkince "sen yapardın işleri" demekte buldu anneciğim. eşşekliğim yetmiyor ya!
harika olur sen karar verirsin tüm sinirini bana aktarır asla bitmeyen işleri bana yıkarsın! benim de çıksın tansiyonum ben de hasta olayım..............

---------------------

geçen haftakinin de öncekilerden farkı yoktu. esas meseleden çok tartışma yaşandı. artık saat 22.00 ı geçince ve herkes yorulunca üstelik yarın iş günü olunca ve eve gitmek istenince gözlerine enayi kestirmek istediler. kimi istemese de kafalarız.
annem tartışma ortamından pek memnundu tabi inkar etse de kaostan beslenir çünkü. kadın komşularla dedikodu yapmak ve sitenin aksaklıklarını anlatmaya bayılıyordu. kavga gürültü kalabalık tartışmalı ortamlardan hoşlanmam dese de resmen annem eğlendi; gözlerinin içi parlıyor bu zamanlarda.
saatlerdir toplantıyla ilgilenmek yerine çene çaldı ama tam kim olsun yönetici anında uykusundan uyanmış gibi gözünü bana dikti. anneme göre işten ayrılıp yönetici olayım??????????? esas mesele işten ayırmak beni nedense.
yani hayatımdaki hiç bir şeyden memnun olmayayım; kendi gibi uyku uyuyamamyayım yediklerim mideme dokunsun ve sevdiğim renkte tişört giyip bile iyi hissedemeyeyim üstüne işim maaşım da olmasın?????????
son anda milletin gözü açılmış hemen atmaca gibi yakalayıp siz olun diyorlar bana.
ulan daha adımı ezberleyemediniz 12 sene mi oldu nedir.

---
bir keresinde komşunun birine annem yazlığa yerleşmek istediğini ama benim razı olmadığımı emekliliğini yaşamak istediğini söylerken karı bana siz emekli misiniz demişti. nasıl emekli olayım bu yaşta demenden de anlamaz ebelek kafa.
---
annem beni soranlara "okulda çalışıyor" diyormuş sağ olsun! ulan be kadın öğretmen olmamı isteyen telkin eden hatta tercih kağıdına müdehale eden sensin gurur duyup kızım öğretmen desene! karı da beni okulda çalışıyor sanmış. bir gün diyor ki bana "işler nasıl gidiyor satışlar iyidir herhalde". ne satışı? "çay kahvee" ?????? o kadar üstün bir zekaya sahip ki beni okul kantininde çalışıyor sanıyormuş her ne hikmetse her sabah formal kumaş kıyafetler elimde çantalarla servise falan binerken görüyor çünkü kendi bindiriyor çocuklarını servislerine ama anlayamıyor.
---
anneme niye okulda çalışıyor diyorsun kızım öğretmen desene diyorum. aman sanki çok da matah bir şeymiş!??????? ulan sen öğretmen değil miydin???????? üstelik üniversite mezunu bile değilsin bırak yüksek lisansı!!! ama kendilerinin zamanında eğitim çok çok iyiymiş bir üniversite mezunundan hiç farkı yokmuş hatta daha iyiymiş bilgileri diye avutuyor kendini. yani kendi benden üstün ben aşağılık bilgisiz. ne yaptın ben daha iyi eğitim alayım diye madem beğenmiyon??????????? özel okula göndermek istedin mi daha iyi bir üniversiteye gideyim istedin mi? ablam gibi başka şehre gitmeyeyim diye dizinin dibinde kalayım diye tercih kağıdına 1 tane bile başka şehirdeki üniversiteyi de yazdırmayan sen değil misin? anca şikayet eder.

------------------
yok tabi ki ben olmam yönetici. o kadar angarya ve ana dırdırı yetmiyor bir de komşu çenesi çekemem. boşuna konuşuyorsunuz! kadınlara göre de nasılsa evli değilmişim! yani bomboşum! evli olunca uğraşılacak şeyler artsa da sorumlulukları paylaşacak 2 kişi oluyor ama burada sadece 1 kişi var bir iş yapabilecek.
bir de kadınlara göre bu her zaman bir yumuşak karnını buldum durumu. zamanında da anneme defalarca boşandığı hatırlatılır başına kalkılırdı.
dedim ki ilerde emekli olunca yaparım. karının biri de diyor ki ne zaman yani? 20-25 sene sonra yok yarın!
-------------------

gene bir başka gün komşunun biriyle konuşuyorduk ayaküstü; ben de işten dönmüş bir de annemle markete gitmiştim, üzerimde de kumaş takımlar gayet resmi giyimliyim. kadın senelerdir bizi tanır ama hem beyinsizlik hem ilgisizlikten unutmuş öğretmen olduğumu.
hadi unuttu. salak salak diyor ki eğitimini aldın mı peki? lan eğitimini almasam nasıl olacam man kafa? beni hiç görmemiş okula giderken ki?
salak sanki hayatım bu siktirilmiş sitede yaşadığım yıllardan ibaret beni üniversiteye giderken görmediği için üniversiteye gittiğime inanamıyor.
anlatsan da bir şüphe içinde allah alaaaaah diyor.
yani yalancı çıksam öğretmen değil de okulun tuvalet temizlikçisi çıksam bayılacaklar bu duruma.
kadınlar neden böyle garip böyle haset ve sürekli yalan dolan entrika kıskançlık arıyor?

sonradan da öğreniyorum ki kadın beni araştırmış gerçekten öğretmen miyim ve gerçekten o okulda mı öğretmenim? daha kötüsünü istiyor bekliyor yani.

***********

emekli olunca yaparım dediğim ana dönersek. 20-25 sene sonra deyince komşu karının biri şaşıyor niye o kadar uzun zamanmış? ulan hiç mi duymadın akrabadan eşten dosttan artık erkenden emekli olunmuyor öyle eskisi gibi? kafası almıyor oturtamıyor zavallı kıt zihninde.
daha da bana ne okumuştun ki 2 yıllık mı diyor.

erkeklerde çok rastlamadım ama kadınlarda çok var bu daha kötüsünü beklemek istemek seninle alakası olmasa da sırf hemcinssin diye bir kıskançlık türü. şimdiye kadar bir şekilde iletişime geçtiğim hiçbir erkek cinsinden varlık bana üniversite okumadım da yalan söylüyorum falan gibisinden bir yalancılık beklemedi, öğretmenim deyince inanmamazlıkla şüpheyle yalan aramakla bakmadı ve bölümümün 4 değil 2 yıllık olmasını beklemedi? üniversite ortamını bilse de bilmese de.
ama kadınlar sürekli söylediğin şeylerde en basit en sıradan şeyde bile yalan-dolan entrika sahtelik ararlar. sen fakülte diyorsun o 2 yıllık mı diyor. adı fakülte olan bir kurum 4 yıllıktan az olamaz ki!?
istersen bölümünün fakültenin tam adını söyle hala beklentisi 2 yıllık olması.
--
hele annem bir zamanlar ben yüksek lisans okurken soran olursa yüksek okul demesi meşhurdu! o zaman bu sitede değildik bile ama olsun. anneme göre amaaan ne anlarlarsa anlasınlar derdi.
benim yanlış anlaşılmama aldırmazdı da anca ben demek ki öğretmen hanım kızına iyi eğitim aldıramamış okutamamamış diye düşünürler deyince o da artık tez aşamasına geçmiştim de anca anladıydı yüksek lisans demesi gerektiğini. karıştırıyormuş zaten anlamazlarmış. anlamasalar bile her zaman karşısındaki hemcinsinden daha kötüsünü beklediği için sevinir. sen en iyisi master de dedim ezberlettimdi.
tabi şimdilerde çoktaaan unutmuş. kızım master yapmış bir öğretmen diyeceğine "okulda çalışıyor" diye geçiştiriyor.

------------**************

gene güncel toplantı anından koptum yaa.
neyse sonunda emekli bir karı-koca beraber yapmaya karar verdiler. tabi benim "benim tecrubem yetmez" dememin de faydası var. yaşlılar bu numarayı hep yutar!

başka bir komşu kadın işimi gücümü sorguluyor sonra. lan senelerdir belki 40 kere konuşmuşuzdur. üstelik erkek kardeşi benim sınıf arkadaşım.
hani şu annemin yazlığa yerleşip emekliliğimizi yaşamak istiyorum diye şikayetlendiği sanki ben yaşlı emekli kocasıymışım gibi davrandığı komşu kadın bu.
o zaman da bana aynısını dedi. bu kadınların hipo domestos solumaktan beyin hücresi kalmamış ha!!!
yazlık mevzuunda bana siz de mi emeklisiniz diyordu. lan salak bu yaşta nasıl emekli olam?????????
bu seferde de neden emekliliğime o kadar çok olduğunu anlayamıyor; eski zamanlardaki gibi değil artık yaş sınırı var yok efendim en az bilmem kaç yıllık çalışma süresine ulaşmış olmak gerek. ben daha düzenli olarak 7-8 sene olmadı sigortalı falan olalı.
anlatsan da anlayamayarak bakıyor. hani o kadar da morruk görünsem bari. daha az olması gerektiğine inanmış. nasıl daha az olabilir kardeşinizle aynı sene mezun olduk hatta aynı sene iş bulup düzgün çalışmaya başladık diyorum ebelek gibi bakıyor suratıma dövesin gelir.

beni kardeşim küçük ama!!! diyor. --- senden küçük be kadın senden!!!
hilmi'yi diyorum daha küçüğünü değil. --- boy boy kardeş var bunlarda hatta kadının en büyük oğlu en küçük kardeşinden beş yaş mı ne büyük!!! sınav sorusu gibi karışık.
canı sıkılıyor bir de hilmi benden ufaktırmışmış!!
küçülsün de cebime girsin! 1976lı hilmi benden büyük!! --- hiç bilmiyoruz sanki. bilmeme hatırlamama da şaşıyor senin gibi bunaklığa mı ulaştık sandın.

---------------

tabi annem o sırada başkalarıyla konuşuyor ama her zamanki gibi beni gözlemliyor bir yandan. kusurumu bulmak için.
sadece kendiyle değil başkalarıyla hatta öz ablamla bile konuşmalarımdan hata bulmaya çalışır. hatta aradan aylar geçer sen ne konuştuğunu bile unutmuşsundur annem çıkarır bir kusur çarpmaya kalkar suratıma!!





3.05.2019

millet her bahar aşık oluyor annem nefret oluyor.
her bahar yeni bir nefret kişisi buluyor, her gün sabah akşam sürekli aynı kişiden bahsetmek için. sanırsın aşık ama ağzından güzel laf çıkmıyor.
sabah günaydın demeden semahat teyzeyi kötülüyor akşam yatağına gitmeden önce hatta yatağın yorganın içindeyken hala konuşuyor semahat teyzen böyle diye.

arada sırada eski lise arkadaşlarıyla buluşuyorlar; her görüşmeden sonra bir sinir bir nefret bir arkalarından konuşma. sevmiyormuş bomboş kafalı kültürsüz cahil ve dedikoducularmış! daha aklınıza kötücül ne gelirse sıralıyor.
madem sevmiyor hatta nefret ediyor gereksiz buluyorsan niye görüşüyorsun görüşme!

ama esas zevk aldığı yeni nefretler yeni beddualar edeceği kişilerle zaman geçirmek. kafasında kuracağı yeni hikayeler olsun binlerce kez tekrarlasın.

birisi demiş ki kızın ayrı mı yaşıyor? ay çıldırmış çıldırmış! onun kızı orospu kaltak mıymış da ayrı yaşasınmış!!!!!!!!!!!!!
annem de kendini çağdaş modern zanneder ve iddia eder. ama öyle değil. bekar yaşayanlar orospuymuş??????* olmayanı da vardırmış muhakkak ama onlar da en azından biriyle yatıyorlardırmış kız olamazlarmış.
esas insanların ve olayların arkadından bu kadar çok söylenmesinin bela okumasının nedeni anında cevap verememiş olması. havası anca bana yani. yok karşısındaki çok sessiz biriyse o zaman konuşur ama çok bilmiş gür sesli kendi göstermeyi seven ve beceren birisiyse pısıp kalır; hazır cevaplığı tutmaz, az cevap verir içinde kalır ve gelir günler haftalarca bana yakınır aynı şeyleri.

bir de baharları şahane takıntılar geliştirir yeniden. mesela iyilikseverlikmiş!
geçen gün gene işten geldim, anneme kalsa ne soluk alacağım ne elimdeki çantayı bırakacağım, ne de su içip elimi yıkayıp tuvalete falan gideceğim.
her zaman okuldan acilen gelip yemeğe üstümü bile değişmeden elimi dahi yıkamaya fırsat vermeden oturtmak isteyen annem; alışverişe gidilecekse de aceleci. beni sitenin kapısında ayakta bekliyor!!!

her zaman münakaşa çünkü ne anlıyor ne anlamak istiyor ne de saygı buyuyor bana. ben sadece emir kulu bir hammalım!!!

bir tartışma hatta itişmelerle zorla eve girip çantamı bırakıp elimi yıkayıp tuvalete gittim annem kapıda söylenip duruyor!!! ayakta dikilmekten yorulmuş da varisi varmış da taban çökmesi varmış da! bekleme ayakta! otur da bekle. başkaları işten gelince yorulmuştur diye acır ama bana hiiiiç!
nasıl aksi cevaplar vermezsin ki bu durumda!! çünkü he tamam bu defa böyle olsun dersen sen zor durumda kalıyorsun ya da yumuşak davranırsan.
illa bağırıp kızıp sinirlenip azarlar gibi konuşmak zorundasın.
yoksa elindeki 5 kiloluk çanta boğazın kurumuş çişin gelmiş yorgunsun demez saatlerce seni ayakta gezdirir ve bir de bunu belirtmene rağmen gayet de pişkince işten gelen komşulara acır!!!!!!!!!!!!!!
sen yorgun susamış çişi gelmiş ağır çanta ve poşetlerden sırtın ağrımıştır seni hiiiiiiiiiiiiiiç görmez ama komşu kadınla hemen empati kurar!
sen sırtın ağrımış böbreğin yorulmuş ruhu duymaz. söylersen de hep şikayet eden mızmız birisindir! daha insanlar evlerine girip yemek ve temizlik yapmak kocaları ve çocuklarıyla ilgilenmek zorundadır. asla ama asla haklılık payın olamaz!

millet aç aç!!

yine böyle bir gün işte zorla münakaşayla çantamı bırakıp işlerimi görüyorum bırakıyorum orada söylensin. su içmeyeyim tuvalete gitmeyeyim de böbreklerim mi bozulsun istiyorsun ablamınkiler gibi diye konuşmak zorundasın bastırmak için!!! ya da elimi yıkamayayım da mikrop kapıp hasta olayım istiyorsun o zaman diye suçlamalarda bulunmak zorundasın yoksa asla utanmadan uslanmaz.
acele ettirir engeller tepene dikilip dırdır eder. ama kendini çok anlayışlı zannediyor.

öyle markette de hemen alacağını alıp dönmek istemez saatlerce oyalanır. önce tüm sebzeleri tek tek elleyip sonra seçer. sen yorgun musun aç mısın susamış mısın kimin umurunda.
yine öyle bir gün marketten döndük apartmanda asansör bekliyoruz.
tabi ağır şeyleri ben taşıyorum kapıları ben açıyorum asansörün tuşuna bile basamaya niyeti yok!

komşunun biri de işten dönmüş nasılsınız falan diye sohbet ederken ayaküstü.
bu kadınların da başka konuşacağı bir şey yok ya! bomboşlar. kitaptan yeni netflix dizisinden mi bahsedecekler anca ev işi. kadın ev işinden falan yakınmasın mı.
hem iş hem ev çok zorlanıyormuş da valla!

ayyyyy anneciğim kıyamaz sana!!!!!!! adını bile doğru hatırlayamasa da hangi dairede oturduğunu bilmese de hemen öz kızını bunun uğruna feda etmeye hazırdır.

hemen gözleri parlar veeee  nazlı yapar deyiverir.

mesela o komşu kadınların kendileri, eşleri, çocuk ve yakın akrabaları duracak ben yapacam???????? tabi kabul ederler beleşe enayi bulmuşlar faydalanmazlar mı?
zamanında terbiyemden annem söz verdi ayıp olur diye ne saçma şeyler yaptım bir acıyan bir teşekkür edip karşıık vermek isteyen oldu mu? hayır sadece enayi kullanmayı severler. hem sana evini temizletir hem adını bile doğru hatırlama gereği duymaz. iyilik de bilmez ağzının ucuyla sanki ben mecburmuşum da kendisi lütfeder gibi teşekkür ederler....

anneme göre bunda problem yoktur ama hiç. oysa kendine sokakta selam vermedi diye başka bir komşu ya da tanıdığa beddualar okuyabilir. aynı şey değil tabi.
ben annemle ablam gibi elit ve soylu bir aileden gelen önemli biri miyim ki.

-----------------
defalarca oldu bu. senelerdir de hep aksi cevaplar veririm ama arsız olduğu için midir nedir hala aynı şeyleri zevkle yapar. herhalde bu kez boş anımı bulup kullandırtmak istiyor.

gayet normal yani komşu kadın ailesi akrabaları etmeyecek yardım ama ben yapacağım ev işlerini.
hatta bir gün o kadar pişkinlikle bahaneler uyduruyor ki; kızı etsin diyorum ders çalışması lazımdırmış öbürü etsin diyorum kızcağız işten geliyor yorgun oluyordurmuş yazzık.

bana yazı değil ama ben yorgun değilim. ay onlar yerine ben hırpalanayım ben yorulup sakatlanayım ben sert kimyasallar soluyayım!!
-------

en ne münasebet yahu deyince bir şaşırması var ki çocuk gibi. kendisi işte çok iyilik severmişmiş. iyi sen yardım et madem öyle!!!
belli çok iyilikseversin o yüzden kendi kızın işten yorgun geliyor daha üstüne bir su bile içmeden 2 saat market gezip bütün ağır şeyleri taşıyor daha da temizlik yapacak başkalarının evinde! belli çok iyilik seversin!

tabi bu durumda ben haklı değil annesini haksız çıkaran utandıran kötü bir insanım. ee didiğini yaptığım onun bunun boktan işlerine koştuğum zamanlar iyi miydim hayır asla.
asla yetmez.

gülmenin de bir yeri bir zamanı var _ kıskançlık


Güldür Güldür Show 160. Bölüm Full HD Tek Parça

hayatım çok monoton, sıkıcı, yorucu, ciddi ve bunaltıcı. ben de biraz gülümseyebilmek için biraz gerçek hayatın karanlığından kurtulabilmek için komedi dizileri izliyorum.
epeydir izlemiyordum güldür güldür'e yeniden başladım.
gecenin körlerinde mışıl mışıl uyumak yerine youtube'dan açıp açıp güldür güldür izliyorum.
neden televizyon yayınını izlemiyorsun diyecek olursanız evde gülmeli şeyler adeta yasak.
çünkü asla gülünecek komik şeyler yok hayatta anneme göre.
ezelden beridir gülenlere gıcık oluyor.
mesela ablamla çocukken yada yetişme çağında gülüşüyorduysak aman ne güzel çocuklarım mutlu demek diye sevineceğine sinirlenip gelip bizi azarlardı.
tabi ki suçlu benim! ders çalışacağımıza akıllı uslu mantıklı bir şekilde saçmalıklar boktan işler uzmanı olduğım için ablamı da yoldan çıkarıp ders çalışammasına sebep oluyırmuşum.
eğer ablam istediği gibi not alamazsaymış yok puanları istediği okullara yetmezseymiş hep benim yüzümden miş!!!!
gülmek kikirdemenin de zamanı varmış!
ne zaman mesela? çocukken ve gençken gülemezsin çünkü sadece ders çalışman lazımdır asla eğlenmeye vakit yoktur, sonra okuldur derslerdir sürer gene yeri yoktur ve birden aniden ama yaşlanmışsındır öyle kikir kikir gülmek için!!!! hani yeri ve zamanı vardı ne zamandı o?
kaçırmışsındır artık gülmek yoktur!
artık angaryalar ve sadece mecbur olduğun için yapacağın işler vardır hatta bunlar yetmez sana daha da hiç istemeyerek mutlu olmayarak yapacağın yeni işler çıkarmalısındır başına asla bir daha öyle fazla gülmemek için.

hem seni aklı başında olmamakla, aklı beş karış havada sorumsuz olmakla suçlar, laf aralarında verdiği örneklerle sana lafı soka soka seni hafif meşrep ruhlu olmakla, kötü yola düşme tehlikesi taşıyor olmakla, çok güldüğü için yollu zannedilip tecavüze uğrayan ve asla bir daha hayatı düzelmeecek kızların misal hikayeleriyle kafanı doldur.

korku ve endişeler yaratmak  1; görev tamamlandı: özgüven kırmak 2.

mesela gülüşüm de çirkindir çünkü ses tonum babaanneme benzemektedir anneciğim gibi musiki erbabı bir asilzade değilimdir!!
ha mesela gülünce ağzımın aldığı çirkin şekil yüzünden suratım kırma kırışık olacaktır.
veeee tabi ki çirkin ve çarpık dişlerim yüzünden daha da çirkinleşiyorumdur.

ama sanmayın ki bunları direkt yüzünüze böyle söyliyor açık ve net. hayııır sonra sen bunu demiştin diye delil sunamayacağın şekilde laf kalabalığına getirerek söyliyor. ya örneklerin ya başkalarını övmelerin arasına imalarla serpiştirerek.


amaaaa sana yerleştirdiği bu boktan düşünceler, komplekslerden sonra; kendi istediği kendi işine gelecek zamanlarda eğlenceli olmanı bekliyor! hem ablamla kikirdiyoruz diye beni azarlayıp aşağılaması yetmiyor bir de ANLATIN DA BEN DE GÜLEYİM klişesini kullanarak seni beğenmemenin yeni bir yolunu bulıyor.

10lu yaşlarındaki bir çocukla 40lı yaşlarındaki mutsuz bir kadının espri anlayışı nasıl aynı olabilir ki. hem sana yani bana anlattırır hem de büyük bir zevkle bunda gülünecek bir şey olmadığını söyler! beğenmez hikayeyi de olayı da. jüri karar verdi komik değil.

ama kendinin bak ne kadar ilgili ne kadar iyi bir anne rolü kesmek istediği zaman sana der ki "hani b
vardı ya komik bir hikaye onu anlatsana nazlı hani okuldaki çocuk demiş ya anlatsana!"

tabi öyle gülmekten çatlamalı kadın rolü kesmiyor da olduğundan daha eğlenceli daha güler yüzlü falan rolü kesiyor misafirlere.

hem beni endişelere komplekslere boğuyor ve anlattığımı beğenmiyor hem de işine gelinde benden şaklabanlık bekliyor. eğer istediğini vermezsen de sonra burnundan fitil fitil getirir!
hani ben bayılıyormuşum da saçmalıklara aklım fikrim saçmalıktaymış da ablamı da yoldan çıkarıyormuşum da ama kendisi isteyince anlatamıyormuşum da onu yalancı çıkartmışım da dırdırdırdrı versiyonlarıla eziyet eder dırdırıyla.

"komik değil dedin, anlatmam" diye protesto edersen annesini kötü göstermeye çalışan nankör evlatsındır! yaranmana imkan yok yani.

ben de böyle durumlarda ablama paslar olmuştum kendi gömerek; ben hiç anlatamam ki siz diyorsunuz ya ana kız bir olup anlatamıyorsun ya da komik değil diye. ablam anlatsın o daha iyi anlatıyor ablam ne anlatırsa komik olabiliyor. hem benim gibi sesi çirkin de değil bülbül mübarek! şimdi ben sesimle çirkin kırışık gülüşümle çarpık çürük dişlerimle size iğrenç bir manzara sunmayayım gece kabus falan olurum başınıza!!!!

KISKANÇLIKTAN nereye geldi konu.
annemin komedi ve gülme düşmanlığına. hala çok gülenlere orospu gibi gülüyor amını siktirirken de böyle gülüyordur orospu falan der!!!

anneme göre gülmenin bir yeri bir zamanı ve bir derecesi, miktarı var. ama asla hiç kimse bu doğru yeri doğru zamanı ve doğru miktarı tutturamıyor!

hem sen gülme diye etmediğini bırakmaz hem de seni uyumsuz suratsız bulur.

mesela bir arkadaşımızın doğum gününe gitmiştik; anneme göre de gitmeseydik aslında, ona kalsa kapıdan kıza hediyesini verip kös kös ece dönüp boynumuz bükük suratımız asık ders çalışsak daha iyiydi. ama anneler de gelmişti ve sürüklendi.

hem gülme diye laf sokar, hem sosyal ortamlara katılmaz alışık değilsindir ki hem de tam istediği kadar uyum sağlayıp eğleneyim ister! ama tam kendi istediği miktarda ama asla doğru miktarı bulamamışsındr sürekli azarlanırsın, kenarda köşede aşağılayıcı eleştiriler hiç olmadı yargılayan bakışlar yersin.

tut ki eğleniyorsun sana gözleriyle mimikleriyle yeter eğlendiğin güldüğün diyerek boğazına dizer. tut ki bir şey oldu ---- mesela yol boyunca ne gerek vardı doğum günü falan hep ablanın aklını da karıştırıyorsun evde ders çalışacağınıza sışarda sürtmek istiyorsun hiç aklın başında değil sen nasıl iş meslek para sahibi olacaksın bilmiyorum senden hiç bir şey olamayacak diye azarlanır aşağılanır dırdır çekersin ---- moral mi kalır insanda bu kadar laftan sonra.
ama anlamaz sonra tam da bunun üstüne moralin bozuk katılmışsındır o doğum günü partisine, eğlenemiyorsundur ve annen bundan da gıcık kapar.
madem eğlenmeyecektin niye bizi de sürükledin!
madem eğlenmeyecektin neden ablanın ders çalışmasını engelledin!!

laf arasında beni ablamın zekasını ve başarısını kıskandığım için onun çalışmasını engellemeye sabote etmeye çalıştığımı söylemişliği bile var.

gülmenin eğlenmenin bir yeri zamanı derecesi var ama asla o yer o zaman ve o derece-miktar gelmeyecek!!!! gülmeden eğlenmeden sadece eşşek gibi çalışarak ve özellikle de sevmediğin mecbur olduğun şeyleri giderek daha da fazla şekilde başına bela edip çekerek yaşamalısın.

çocukken komik değil diye gülmeyeceksin
ilk gençliğinde ders çalışmak için gülüp eğlenmeyeceksin
,sonra mezun olamayacağını okulu bitirip bir baltaya sap olamayacağını düşünerek güşüp eğlenmeyeceksin,
sonra atanmaydı iş bulmaydı derkeeeeeeeeeeeeeen yaşlısın gülüp eğlenmek işin!! arada belki 3 saniye zamanın vardı kaçırdın.
artık sevmediğin yorucu bir işte az maaşa mutsuzlukla çalışacak hiç sevmeyi bırak beğenmediğin ve sana iyi davranması da asla gerekmeyen bir herifle evlenip eşşek gibi kahrını çekip bir de o boktan evlilikten yeni mutsuzlar yetiştirebilmek için üreyecek ve eşşekler gibi çekmeye devam edeceksin.
bundan sonra evlatlarının mutluluğundan mutlu olsursun diyeceğim ama kıkırdayıp gülmeye başladılar mı onları aklı başında olmamakla bir baltaya sap olamamakla suçlama fırsatı zamanın gelmiş demektir!!!!!!!!

yani tut ki moralini ne yaptı etti bozdu, gayet de farkında ve memnun ama eşşek gibi de eğlen istiyor oraya kadar zahmet etmiş suratsız meymenetsiz olduğum için tabi uyumsuz anti sosyal olduğum için de öylece kalmışım! madem eğlenmeyecek dans etmeyecektim niye gidelim diye tutturmuşum? ay sanki kızın da çok umurundaydı nazlı gelmiş mi gelmemiş mi?!!!!

ya hem suratsız meymenetsız uyumsuz anti soyalim hem aklım havada benden bir şey olmaz hem de beni hiç kimse sevmiyor!!!

ya sen geçen sefer çok kıkırdadım dans ettim diye bana ima etmedin mi kaltak ruhlu olmakla kötü yola düşmekle?

anneme göre kötü yola düşmek an meselasi zaten salise işi ve assssla asla asla ama asla geri dönüşü olamaz! kızlığın gittiyse bir şekilde evlenmeden önce  oruspu olmaktan başka çaren şansın yok!!!

------------------------------
yani demem o ki evde komedi izlemek işkence gibi. sadece komik olmadığından değil komik bulamıyor! anlayamıyor hiç bir espriyi hele hele göndermeyse asla anlamıyor.
güldür güldür'ün herkese hitap eden derinliksiz ama komik saptamalarını dahi komik bulamıyor.
zaten bulmak da istemiyor ki.

hatta yetmiyor çevresindeki herkes özellikle de ben bulamayayım istiyor!
ben de erken yatıyorum ayaklarına saatlerce kendi kendime izleyip eğleniyorum.

GÜLDÜR GÜLDÜR 161'ici bölümün ilk 7 dakikasında kıskançlık tartışılıyor, seyircilerden örneklemeleri isteniyor ya tam o sırada aklıma annemin çok absürd bir kıskançlığı geldi.

sanırsın annem değil de sevgilimmişcesine aptalca ve saçma.

bir kaç sene geçti üstünden, yazmışımdır ama zaten kim okuyor ki amaaan yazmıştın bunu desin.

neyse alışverişe gitmişiz, biraz mağaza bakmışız diye düşünün. mersin forum avm'de açık alan kısmında aralarda duran banklardan birine oturmuştuk.

annem aceleci ve beni düşünmeme hobisi var. ne zaman evden beraber çıkılacak olsa 3 dakikada hazırlanıp beni acele ettirmeye çalışır. kah elinde sigarayla etrafa ve bana saçarak dumanları dolaşır, kah tepeme dikilip harika !!!!!!!!!!!! fikirlerini haberlerini falan anlatır, kah ilgili olmaya karar verir ve her hareketimi mikroskop altından incelermişcesine saçma bir ililyle sorguya tutar.
o nedir niye sürdün şart mı bu ne bunu niye sürdün mecbur musun diye milyon soruyla boğar seni ve tabi ki acele ettirir.

hele bazen daha bilmem nereye gidelim demiştir ben de tamam demişimdir de daha benden tamamı duyduğu anda hazırlanmıştır ve acele etmeni beklemektedir; holde dikilip seni anneciğini ayakta bekletip yorulamsına neden olan evlat olmakla suçlar! aecele etme otur o zaman!!!

sonunda kapıdada acele ettirir. en sevdiği şey ayakkabılarımı eleştirmektir. ona göre seçimlerimin zevksizliği bir yana neden bu kadar bağlıyorumdur ki bağcıklarını!!!

beni sürekli hadi o kadar bağlamana gerek yok diye kafaladığı bir günde geldiii kendisi bizzat bağcığıma bastı tam da ben adım atıyormuşum o sırada ki dengemi kaybedip düşmeme ve kafamı apartmanın merdivenindeki trabzana geçirmeme sebep olmuştu.

ama geyt pişkince yani ben sürekli acele ettiriyorum hatta özellikle bizzat bağcıklarını bağlarken bağlama o kadar ne gerek var deyip duryordum demez ve gayet rahat bir şekilde seni suçlar! iyi bağlamamışım ki bağcığını!!! kendinin uzaktan yakından bir alakası yoktur.
hatta sen özellikle ben bilhassa 2 düğüm atıyorum çözülmesin diye dediğin halde seni bağlamamak konusunda ısrarla ikna etmişse bile alakası yok kendinin. hep benim suçum iyi bağlamamşım belki de kendi ayakkabısının bağcıklarını bağlamaya aklı yetmeyecek kadar mankafa oldığum içindir çünkü anneciğim ve ablacığım gibi elit bir asilzade soyundan gelmemekteyimdir.


---------
neyse avm'de gezip, aradaki banka oturmuştuk. baktım bağcığım çözülmüş eğilip düzeltmeye başladım.
o sırada avm'nin açık kısmında yani sokak gibi düşnün- adamın biri geçiyormuş ve bana bakıp gülümsemiş! kimmiş o!!!!!!!!!!!!!!!!


gözünün önünde eğilmişim bağcığımı düzeltiyorum ki nedne eğildiğimi bile sordu; bağcık çözülmüş bile dedim yani görmemesine ve anlamamasına imkan yok.

ama o yere bakan suratım iki büklüm halimde tam o esnada sokaktan geçen adamı görmüş olmam gerekiyor!

bana bakıp gülmüş kimmiş????????????
 o kadar da sorguluyor detaya giriyor ve benim göremeyeceğimi anlamak istemiyor ki; saçmalığın ötesi.

tepemde ensemde gözüm mü var ki ayakkabımın bağcığını  eğilmiş bağlarken adamı göreyim?

tanıdığım biri miymiş?
görmedim görmedim ki!
neden gülümsemiş o zaman?

hani çok spesifik bir özelliğini anlatmış olsa adamın hani kel göbekli falan gibi ama yok; orta boylu orta yaşlı bir erkek bana bakığp gülmüş. kimmiş nedenmiş tanıyor muymuşum!

belki halime gülmüştür!
ne haline?
eğilip ayakkabımla uğraşırken çok gerizekalı görünüyorumdur!!!

defalarca hem o gün hem başka zamanlar aniden önüme sürüp açığımı yalanımı yakalamaya çalışır gibi sordu durdu!

diyelim ki gizli sevgilim arkadaşım falan. demek ki olsun istemiyor.??????? olsun ama arkadaşlık önceden tanışma olmasın.
mesela bilmem kim akrabamızı yolda görmüş biri 1960larda, beğenmiş istemiş evlenmişler??????????? bu çağda adamı tanmayayım hatta hiç görmemiş mi olayım. vekaleten evlendirip gerdekte sikini yerken göreyim! tövbe tövbeeee.

-------------------------

hem beni kimse tanımasın sevmesin beğenmesin hele hele bakıp gülümsemek ne demek!!!

anca belki çirkin garip komik gerizekalı gibi görünüyorumdur o açıdan eğikken dememe ikna oluyor sağ olsun annem o iki büklüm halimle adamı göremememe değil de!

----------------

başka bir saçma kıskançlık-yanlış anlama durumu da;
yolda yürüyoruz beraber bir yere gidiyoruz. bana da her zaman sinekler arılar dadanır. gene bir kara sinek suratımın etrafında dönüyor. naparsın? haliyle elinle kovalarsın sineği değil mi?
ee. ama annem anlamıyor. bir anda sandi ki ben millete el sallıyorum!!!
bir hışımla tırmalayarak yakalayıp elimi aşağıya çekiyor bir yandan da bana aksi aksi;
el sallama millete be yanlış anlayacaklar!

annemin yanlış anlaşılma korkusu çoktur. yanlış anlama derken kuyruk sallıyorsun sanılması ya da oruspu sanılmak falan gibi. sonunda gelip sikecekler çünkü. fantastik hayal gücüne göre.

eskiden çok hassastı, şimdi suratında kırk tur atıyor kara sinek hiiiiiiç farkına varmıyor. farkına varmadığı için yok sayıyor bir de.

ne sineği ben görmüyorum. görmediği şeyleri kabul etmiyor. belki ben görememişimdir belki ben fark etmemişimdir diye bir düşüncesi yok.