şimdi ceketimin fermuarı bozulunca aklıma geldi birden.
ilk okuldayken önü fermuarla kapanan bir montum vardı yeşil! evet o zamandan bana özellikle sevdiğim renkte değil sevmediğim renkte kıyafet giydirmekten hoşlanırdı. aynı montun moru vardı onu almamış illa ki yeşilini almıştı.
her sabah okula giderken hazırlandıktan sonra tabi ki türlü itişip kakışmalar ve mütemadiyen azarlamalar eşliğinde.
hiç bir şey yapmana gerek yok hiç bir sorun çıkarmamak da kabahat; o zaman da pısırık eziksin kaynanan sana neler edecek! 7 yaşındayım kaynana nedir tam emin değilim bile ben.
azarlamalar laf sokmalar eşliğinde boğazına dizile dizile ettiğin kahvaltıdan sonra ki yumurtanı bile kendi istediğin gibi yiyemiyorsun annem nasıl seviyorsa öyle yemek zorundasın. tabi ki kabuğunu ben çıkaramam çünkü beceremem yapamam. güya. annemin ınancı böyleydi.
elimden bir hışım allır her zaman uzun kullandığı tırnaklarıyla bnei hafiften bir tırmalayarak "sen yapamazsın bırak beceremezsin ver şunu" diyerek, kendi soyar.
ama öyle sevgiyle şefkatle falan değil beş karış suratla meymenetsiz meymenetsiz oturur masada. hem kendi ayıklar kabuğu hem de bir yandan söylenir buz gibi olmuş çayı nefret edermiş şidi döküp yeniden doldurmak zorundaymış müsriflik ettiriyormuşum!
e bırak ben soyayım. soyamazsın beceremezsin yapamazsın. hem her tarafı pisletirmişim temizlik yapmak zorunda kalır yorulurmuş hem kabuğunu da yermişim boğazıma takılırmış sonra!
o kadar gerizekalıyım yani, hadi kabuk ağzıma gelse çıkaramayacak mıyım? anneme göre ağzımda sert ya da yumuşak bir şey olduğunu bile anlayamam ki!
her sabah böyle benzer söylenmeler azarlar laf sokmalarla edilirdi kahvaltı. her zaman bir kusur vardı ve bu kusur çoğunlukla benden sebepti.
hele gerçekten bir beceriksizlik et. tecrubesizlikten mi, miniklikten mi yoksa henüz motor becerilerin yeterince gelişmediğinden mi bir paketi açama mesela. aman ne hayal kırıklığı yaşar annem sanırsın 7-8 yaşında seri katilliğe başlamışım.
altı üstü bir çocuk olarak çubuk kraker paketi açamamışım;
bir surat bir hışımla tırmalayarak elimden alır beceremiyorsun hiç bir şeyi diyerek.
bu arada ablam hayalet gibi. ne benden yana olur ne bana yardımcı olur tek istediği annemin hedefinde olmamak, yağcılığı o zamanlar çoktan başlamış demek. onun da beceriksizlikleri sakarlıkları olurdu ama benim kadar tepki çekmezdi.
aslında demek ki annemin 1 çocuk yetiştirmeye sabrı ve enerjisi vardı. bu yüzden bana bakınca beceriksiz çirkin babasına benzeyen gıcık bir varlık görüyordu.
sadece küçük olduğumdan değil öyle görmek istediğinden beni her zaman beceriksiz görmek ister. hala bir iş yaparken elimden alıp kendi daha iyi yapmak ister kendinin beceriksiz olacağı konular olduğuna inanmaz. bir tek teknoloji de kabul.
ama onda da aşırı beceriksiz ve öğrenme yetisi merakı yok. 2 tuşlu bir aleti çalıştırmaktan aciz.
dijital tansiyon aleti mesela. 15 senedir aynısını kullanıyoruz; bir açma kapama tuşu var, açtıktan sonra ölç komutu veren daha küçük ve daha başka renkte bir tuş daha, ölçtükten sonra kapatmak için ilk basılan büyük ve açık renk açma kapama tuşuna tekrar basılıyor. ama bunu dahi anlayamıyor direktif versen bile.
tansiyonunu ölçmek için bir saatlik yolu gidip gelecekmişim! ya daaaa bi gelecem bir daha dönmeyecem, bırakacam işimi!
daha tansiyon aletini bileğine takamıyor! 15 senedir hiç mi bakmadın ben nasıl takıyorum????????
ama sorsan zekada benden binlerce kat daha üstün. beceri yetenek güzellik hafıza konularında da!!!!!
yarım saat telefonda tansiyon aletini anlatıyorum, kör hatta zihinsel engeli olsa çözer ama yapamıyor!!! eee eve gel.
arkadaşlarım da zannediyor ki annem beni çok sevdiği ve yorulduğum için kıyamadığından çalışmayayım istiyor!
----------
neyse sürekli laf sokup severek yiyeceğin bir şeyi bile zıkkım ettikten sonra eşyaları alıp kapıya dizilme zamanı gelir. ay tabi ki sürekli azarlamalar eşliğinde.
ayakkabımızın bağcığını bağlayamayacağımız için her zaman cırtcırtlı ya da bağcıksız şekilde giyilen ayakkabılar alırdı. özellikle de ben bağlayamam geçerli bir sebebi yok benim beceremeyeceğimi düşünmekten hoşlanıyor.
sıra montlara gelir. önce ablamınkinin çeker fermuarını. sıkılmış ve yorulmuş olabilir ablama da laf sokuyor olabilir ama ben hep ikinci geldiğimden bana sıra geldiğinde hep daha da usanmış haldedir.
**
mesela geçen aylarda ablam bizdeyken; banyodan çıkmıştım işte saçlarımı tarayıp kurutacaktım, ablam beni gördü ve nostaljiye daldı. ablama göre annem saçlarımızı ne güzel tararmış değil mi?
bir olayın sadece kendini ilgilendiren ya da kendi işine gelen kısmını hatırlamak ne kadar kolaylaştırır hayatını değil mi insanın. başkasına yapılanı başkasının hissettiğini fark etmez hatırlamaz ama aayynıı annesi gibi kendine haksızlık olduğunu düşündüğü şeyi asla unutmaz ve ayaklanma çıkartacak kadar isyan eder. ama sen aynı hislerle bir şey anlatsan o kdara da önemli bir şey değildir ve abartıyorsundur!
aynı anası işte. yahu size selam vermedi diye trenin altında ezilir geberir umarım diye beddua eden siz değil misiniz mesela? ama o aynı şey değil.
klişe lafları bu; aynı şey olmaması. hani çocukken birisi sana neden diye sorar da sen sadece çünkü dersin ya da işte dersin ya öyle birşey.
açıklamaya mantıklı bir açıklama yapmalarına gerek yoktur; karra vermişlerdir sen de kabul edeceksin.
hıı saçlarımızı çok şahane tarardı.
küçükken güneş enerjimiz ya da kombimiz falan olmadığı için eski banyoda bir odun sobası vardı ve sadece haftada bir yakmaya dayanabilirdi annem. uğraşmak istemezdi. bu yüzdenhep beraber banyo yapmak zorundaydık. bizi soyar tabi ki azarlamalar laf sokmalar ve üzücü mimikler eşliğinde. bizi birbirimize çarrptıra çarptıra, bir hışımla, yani aşırı sıcak suıları döküp, şampuanı ağzımıza kadar sokarak iri kaba davranışlarla köpürtür ite kaka yakarak durulardı. tabi ki bu esnada bıkmış usanmış yorulmuş olduğuyla ilgili söylenerek. keselenmek ise işkence gibiydi; adeta derimizi yüzerdi. banyodan çıkınca dayak yemiş de yorulmuş gibi olurduk. tabi ki ufak ufak ve mütemadi azarlar eşliğinde....
illa ki yaş sıralamasına göre saç tarayacağı için ablamdan başlardı. ilk başlayınca daha az yorulmuş ve sıkılmış olurdu ama bana sıra geldiğinde artık sabrı taşma noktasına gelmiş sıkılmış ve yorulmuş olduğundan acısı hep benden çıkardı. ama ablama soracak olursan ne güzel tararmış saçlarımızı değil mi. en büyük azarları aşağılamaları eleştirileri kendisi yemediği için gücüne gidecek bir şey yoktu neden hatırlasın ki bana nasıl davranıldığını?
işine gelmeyen işine yaramayacak şeyleri neden hatırlayıp tadını kaçırsın ki değil mi. ama ben onun üzülüp sıkıldığı her şeyi hatırlamak zorundayım!
e benim saçımı tararken daha sert davranır üstelik saçımı da beğenmezdi. yapan sensin ben mi meydana getirdim kendimi de girdim karnına? hele uçları dolaşmışsa neden krem mrem sürmekle uğraşsın yolarak kırarak çekiştirmek varken!
acıtıyor dersem hem içten içe üzülür ama bunun acısını afedersin falan demek yerine senin dayanıksızlığını vurgulayarak çıkarırdı; kaynanan sana neler edecek! ee diyelim benim saçımı mı yolacak dövecek? sen de izin mi vereceksin?
uçlardaki dolaşıklar açılıncaya kadar aşağıya cart cart çekiştirirdi.
----
şahane anılar.
----
neyse evden çıakrken sırayla montlarımızın fermuarlarını çekerdi elbette aksi aksi davranışlarla. sen yapmaya kalkamasın azarlanırsın ve hatta akşam da sırf sabah bunun için annenin siniri bozulmuştur ve tüm gün kalp çarpıntıları olmuştur senin yüzünden diye azarlanırsın? kızın kendi fermuarını kapatmayı beceremeyecek hissinden tüm gün çarpıntın oluyor ve kız mı suçlu bundan??????????? çok abartılı ve saçma.
ama kimbilir kafasından ne garip senaryolar dolaşıyor.
sen yapamazsın bırak beceremezsin diye azarlanır durursun.
ee okulda derslikte çıkartmıyor musun montu? çıkarmak kolay onda sorun yok ama takıp kapatmayı beceremezmişsin. ee kim geri çıkışta montu giydikten sonra çekiyor fermuarı? öğretmenimizden istememizi öğretmişti.
severek yapardı öğretmenim de, sıkılmazdı hiç hem de her gün her seferinde. tüm gün onun bunun çocuğuyla uğraşıp yorulmuş olmasına rağmen. ama annem kendi çocuklarından sıkılırdı; hep de benden daha fazla sıkıldığını hissettirirdi kelimelerle söylenmese de. tabi söylesen inkar etmeyi çok iyi bilir. öyle değilse bile senin öyle hissetmiş olduğunu da kabul etmez üstelik.
e bir gün öğretmenimiz hastalanmış gelememiş yerine başka bir öğretmen gelmişti. ders sonunda montumu giyip yanına gitmiş ve fermuarımı çekmesini istemiştim. hiç unutmuyorum şaşkınlığını ve garipsediğini. kendin çek koca kızsın demişti ve yapmamıştı.
annem beni çok küçük minik bulduğundan değil beceremeyeceğime inanmak istediğinden kendi yapar ve bana yapamayacağıma inandırırdı.
kalakalmıştım öylece. çünkü anneme inanmıştım. annen söylerse inanırsın çünkü beceriksizsin beceremezsin yapamazsın.
öyle soğuk havada bir süre önü açık dolaşmıştım. çıkışta ablamla beraber dönecektik. ablama çektiririm desem o da çekemiyor hep annem çekiyor fermuarları ama ona beceremezsin demiyordu o ayrı mesele de.
sonra baktım üşüyeceğim hem üşütürsem evde daha çok badire olacak! azarlamalar suçlamalar. yok beni yoruyorsun da üzüyorsun da çok çabuk hastalanıyorsun da kesin üstün açık uyumuşsundur yok efem kesin üstün ince gezmişsindir okulda salak olduğum için sobadan uzak kalıp üşümüşümdür yani kesin beni salaklığımdandır ve annemi yormakla üzmekle uğraştırmakla suçlanacağım veeeeeeeeeeeeeeee ya gripse de ablama bulaştırırsam????????
ablam gelmeden kimseden de isteyemedim, millet yani yetişkinler çocuklarını alıp gidiyor hızla, öğretmenler ya ortada yok ya da acele çıkıyorlar, abiler ablalar var ama tanımıyorum. kendim denedim beceremeyeceğimden de emindim ama annem söylüyor yalan diyecek hali yok ya.
e ilk seferde takıp cart diye çektim. aaaa yapabiliyormuşum!??????????
ben de sandım ki evde anneme söylersem sevinip bana afferim be diyecek. nerdeee. inanmadı başkası çekmiştir dedi çıktı. ona göre önemli değildi zaten. senin öenmli gibi görmen hissetmenin de kıymeti yoktu hiç. sana sadece beceriksiz değil yalancı da demiş oluyor ve kırıyor ama zerre umrunda değildi ki.
ertesi sabah kendinden önce çekiverdim fermuarı hani bari sabah inansın.
"aman sanki çok da önemli". hadi yürü yürü yavaşsın andavallı gibi geç kalacaksızn hadi hadi yürü...
sevgi dolu aile.hıııııııııı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder