27.02.2018

geçen haftalarda bir apartman toplantısı yapıldı daha doğrusu siy-te topalntısı. bu sırada annemi kafalamışlar adeta tutturmuşlar da siz yönetici olun çok akıllı bilinçli hayat tecrubesi olan bir insansınız. yağlayıp ballayınca hemen yelkenler suya inmiş. derler tabi sürekli kusur bulup çözüm önerip nasıl doğru yapılabileceği hakkında bilgiçlik taslıyor.
demiyorlar ki kaç yaşında kadın bu yorulur yapamaz tansiyonu falan çıkar. işleri başlarından atsınlar da yeter.
annem de kabul etmiş almış dosyaları eve gelmiş.
nasılsa angaryaları pis işleri yıkabileceği, kafasını 7/24  ütüleyebileceği birisi var hazır elinin altında. himmet'e de kızgın. kim bu durumda kuklası hizmetçisi tabi ki ben!!!
bana kız başına oraya gitme buraya gitme etme der baaşına  gelecekleri sıralar. en basiti kendi apartmanımın merdiveninden inerken kaçırılacağımdan korkar. ama sitenin işleri hallolsun diye ne kadar tamirci tadilatçı bilmem neci varsa ki bunların hepsi erkek ve herhalde Avrupalarda okuyup gelmiş dünyanın en bilgili kültürlü ve medeni insanları değiller: ama ben muhatap olacağım.
kendi de oturduğu yerden eleştirip kızacak ahkam kesecek..... ne güzel.
tabi bu arada sinirinden tansiyonu yükselecek bana daha çok yüklenecek daha çok konuşup eleştirecek daha çok sinirlenecek beni hasta ve ya deli edecek!!
çook hoşsohbet bir insanmış çok tatlı dilliymiş herkes öyle dermiş konuşmasına doyum olmuyormuş.
ne zaman kim demiş?
ağzından olumlu bir yorum çıktığı nadir, eğer olumlu gibi görünen bir cümleyse gramer açısından anlamı olumsuzdur?
sabah mesela evde çıkmadan kafamı ütülemesi yetmiyor; bir o yana bir bu yana gidip hazırlanmaya çalışırken elinde sigarayla heryere dumanı yaya yaya olumsuzlukları sıralaması bir de ben okuldayken arayoıp televziyondan duyduğı sapıklıkları adeta eğlenerek bana anlatıyor.
başkasına anlatmaz. ablacığımın işi çok yoğunmuş bölmek istemezmiş hem çok hassas bir insanmış üzülüyormuş bu haberleri duyunca.
teyzem torun bakıyormuş s-zaten hem sorumlulukları hem endişeleri çokmuş sinirini mi bozsunmuş. kuruntu yaparmış sonra.
tabi ben ne hassasım ne önemli bir işim var ne meşgulüm bölünemem ne moralim asabım bozulur hassas değilim ki onlar gbi.
yıllar oldu öğrenemedi. servis aracı pazar arabam değil. çok sevgi dolu bir insandır bu yüzden içinde çocuklar varken istediğimiz farklı yerlerde durmuyoruz dediğim zaman beter olsun gebersin piç kurular diyor!! bıkmış usanmış nefret ediyormuş çocuklardan!!
iyi ki bir kere bir arkadaşın arabasıyla dönerken ki o da alışveriş yapacaktı pazardan, diye uğrayıp sebze meyve almışım. her hafta aynısını bekliyor.
arkadaşın yolu farklı o tesadüftü diyorum anlayamıyor. ben de iyi davranayımmış da iltifa falan edeyimmiş de beni pazara götürsünmüş. yağ çekeyim yani. evet çeeek!!!
niye kendi arabalı komşulara yağ çekmiyor ya?

aa o çok karakterli prensipli gururlu bir insan.
kendisi gençliğiyle çocukluğuyla övünmeye bayılır. prensenler gibi büyütmüşler acayip özgüven vermişler bir dediğini 2 etmemişler şöyle sosyalmış böyle popülermiş herkes hayranmış erkekler aşıkmış.... kötü anaılarını yine yeni yeniden tekrardan anlatmalarından zaman kalırsa övünmelerin de ucu bucağı yok.
ama bizim için benzer güzellikte çocukluk anıları falan yaratmaya çalışmamak bir yana zorla uydurduğum etkinlikleri adeta baltalamak bozmak için uğraşırdı. anlatacak anımız da olmasın kimin umrunda?
hepsi olumsuz olsun himin umrunda. ne fark eder, aynı şey değil.
sen onun gibi prenses misin.

ya temizlik bahanesiyle kesmeye çalışır etkinliği gidelim diye tutturur, yok ama ortamdan dolayı hemen ayrılamıyorsa çünkü kendine uyumsuz anlayışsız gözüyle bakılmasına çok içerler o modern anlayışlı yasak koymayan zorba anne değil. (!!!) sanki sen kendi ayrılmak isteyip de oraya mıhlanıp kalmış da intikam almak istermişcesine sen mutlu olma diye somurtup oturur.
kaş göz eder hadi yeter gidelim babında.
hatta fırsat buşursa kenarda köşede yakalayıp sıkıştırıp gitmemizi istememi ister. kendisi kalmak istiyor o çok uyumlu anlayışlı ama ben gitmek istiyorum gibi gösterek sonra insanlara rol keserek. ayyynen böyle yapmıştı çünkü.
hiç olmadı bu köşeye kıstırıp sıkıştırmalarına eleştiriler dolar ki moralim bozulsun. en azından eğlenmeyeyim.

surat assan da suratsızsın uyumsuzsun herkesin tadını kaçırdın der, eğlensen kaş göz eder yeter gülme o kadar sapıtma o kadar dans etme o kadar!! kendi belirlediği duygu durumlarını tam kendi istediği miktarla çıkartmam lazım!!??****

tutu ki bunlara fırsat olmadı hiç birini yapamadı: ne erken ayrılabildi ne benim moralimi bozabildi. bundan memnun olamıyor. ne güzel çocuklar eğlendi güldü mutlu oldu ilerde bu günleri çok arar gülümseyerek anarlar inşallah mı diyecek. hayır. memnun olamıyor. bir yerde benim mutlu olmam ona batıyor.
ne yapar o zaman. bir şekilde kavga çıkarır. etkinlikteki biriyle bir başka anneyle bir çocukla garson şöför bilmem ne, hiçbirini tutturamazsa benimle çıkartır. illa mutlu günümün içine sıçacak. tam böyle güzel bir anımı hatırlayacakken mesela ilerde yaşlandığımda bu olumsuzluğu da hartırlayıp bir daha mutsuz olayım ister gibi.
hala böyle. güzel anlara mutlu anılara düşman. hemen içinden sabote etmek bozmak ya da tadını kaçırmak h-geliyor.+


kaostan besleniyor ve olumsuzlktan.

hiçbirimi tutmadı: ne yaomanı-gitmeni engelleyebildi, ne erken ayrılmanı sağlayabildi ne tadını kaçırabildi ne de kavga çıkarabildi: rahatlayamıyor hastalanıyor akabinde.
eğer mutlu bir zamandan sapa sağlam çıkabilmişsen bunu sana fitil fitil ödetecektir!! hemen şiddetli fıtık ağrıları baş gösteriri, kaprisler şikayetler ardıardına= geberelim de kurtulalım....






banyodan çıkınca ben


şaka şaka fotoğraf Cindy Sherman diye çılgın bir sanatçıya aittir

bir yere giderken merdivenden iniyorum, memnun olup hareketli kalıyor benim gibi kireçlenme falan olmasın diye memnun olacağına yiyip içip sürekli otursam daha rahat daha memnun olacak. her gün bir bahane yaratıyor merdivenden inmeyeyim diye.
bir koku var yeni silmişler ayağın kayar düşersin
elektrik yok karanlıktır inamezsin
yorgunsundur bugün inmesen de olur
ayağım ağrıyor demiştin inmeyeceksin herhalde
merdivene eşya yığmışlar nasıl ineceksin

kabus görüyormuş, ben merdivenden inerken biri beni evine çekecekmiş!!! en iyisi bundan sonra asansörle ineyimmiş. ya asansörde birisi bişey yaparsa???
bağırırmışım o zaman annem de hemen gelirmiş!
hemen mi??

kusura bakmasın da o bir zamanlar tazı gibi yürüyüp bizim yetişemediğimiz onun da sinirlenip bizi azarladığı en azından terslediği ya da andavallı gibisiniz diye eleştirdiği günler çok geride kaldı. gönül ister ki herkes 30larındaki gibi kalsın ama öyle olmuyor işte. gittikçe yavaşladı. sadece yürüme değil tüm hareket mekanizmaları.
ben seslenecem de annem duyacak da anlayacak da kalkacak da gelecek de ne yapacağını düşünecek de birini arayacak falan da telefonun yerini bulacak da edebilecek de .... ölme eşşeğim yaz gelsin.


26.02.2018

aman diyor komşuya yeni nesil çok unutkan çok. hiçbirşey hatırlamıyorlar, ileride ne yapacak bunlar bilmem. oysa kendisi hiç unutmazmış unutulması gereken şeyleri bile unutamıyormuş..
çok unutkanmış gençler çok. (beni ima ederek)
ne efendim marketten erişte almayı unutmuşum. bunuyormuyum acaba?? yaşlılıktan işte!! madem bu kadar zekisi hafızan bu kadar mükemmel sen niye hatırlayıp almadın?

siz de eskileri hatırlamaktan yeni şeyler öğrenemiyorsunuz. gereksiz şeyleri kafandan atacaksın ki yenilere yer açılsın. eskisi gibi değil artık dünya ağır ilerlemiyor. geri kalmamak çağı yakalamak için sürekli takip etmek yenilikleri öğrenmek gerekiyor. dedim.

aman bir alındı bir bozuldu. yeni şeyler öğrenemediği yüzüne vurulmayacak ama kendisi dilediği gibi laf sokabilir.
ama biz de ilerde hiç bir şey hatırlamayacak alzaymır olacakmışız!! niyeyse buna çok memnun olacakmış gibi söylüyor.

konu nereden de geldi_ açıldı? o gün giydiğim kazağı nerden almışım hatırlamamışım vay!!! çok önmeli çok hayati bir konu. hangi kıyafetini nereden ne zaman kaç liraya aldığını hatırlamak annem için aşırı önemli; hatta aldığı gün neler olduğunu nasıl aldığını o günki fikirlerini ve o günün havasını da!! kendisi hep hatırlarmış işte aşırı zeki ve aşırı hafızalıymış.

belli apartmanın elektronik anahtarlıkla açılan kapısını yıllardır öğrenemedi. çok zekidir unutmaz hiç ama geçmişe takılı kalmış saplanmış. yeni bilgiler giriş yapamıyor eski anılar bilgiler yenilerin önüne geçiyor hep.
eskileri hatırlayıp hatırlayıp sinirlenip üzülmek daha iyi doğru birşey.....

kıskançlık krizi

ben genç olsam şöyle yaparım ben gençliğimde olsam böyle ederim diye konuşmayı bilir anca ahkam keser martaval okur. ama ben bişey yapmaya kalksam o zaman iş değişir yapmayayım diye debelenir, yapmıyorsam da yapmıyorsun ben genç olsam diye söylenir.....
geçende alışverişteyken birine alıcı gözle baktığımı fark etmiş, böyle durumlarda inanılmaz bozulur.,sanırsın annem değil de kıskanç kocam.
hemen bana yaşlı muamelesi yapmaya başlar! evet doğru duydunuz. bu kıskançlık- davranışı ufak teatral bir gösteriye dönüşür.
tabi bunu kendini iyi düşünceli anlayışlı anne olarak satarak yapmaya çalışır. normalde ne ağır kaldırmama ne kimyasal solumama kendimi paralamama aldırmayan hatta daha da fazlasını yapmamı bekleyen annem gider yerine yavrusuna kıyamayan anne gösterisi gelir. çünkü yavrucuğu yaşlı ve hastadır.
aman ağır poşet taşımayayımmış boynum ağrıyormuş sonra!!!

hayatımda yaşamadım böyle birşey!!!!???????? sadece ağırsa ağır geliyor.

ödeme için kredi kartını uzatırken bana tuşları görebilecekmisin bari diyor.

annemle hazır gitmişken bende muayene olmuştum göz doktoruna hiçbirşey yok sen birkaç yıl gelmesen bile olur kontrole maşallah falan demişti adam ama annem bundan memnun olacağına bende de katarakt başladığına karar vermiş doktoru beğenmemişti! kendisi doktor gibi olmuş artık ya bir tek ilaçları yazamıyormuş o kadar!!

bu söylediklerini de kendisini düşünceli anne gibi gösterirken normalden yüksek ve belirgin söylüyor ki yan kasada alıcı gözle baktığım adam anlasın!!!! çok yaşlıyım!!

bir keresinde sakalında bile aklar olan bir gence baktım diye bana anası yaşındasın demişti bankta otururken. 25 yaşındaki adamın nasıl anası olayım acaba? sen miyim ben? okutmayım 12 yaşında sübyancının birine vereydin bari!

hem arkadaş bul koca bul bekler hem de evden çıkma kimseyle muhatap olma etrafına bakmamanı?

benden gençmiş o! nereden belli acaba? zaten tut ki genç bir göz göze geldik diye nikah masasına ya da yatağa mı koşacağız? sen carcarcar konuşurken gelip bana merhaba mı diyecek???????? sadece kesişme ama annemin kıskanması için yeterli.
birisi bana beğenerek falan bakarsa da çok bozuluyor. hemen koluma giriyor ve etrafa somurtarak kızarak bakıyor.
beni çok beğendiği sevdiği için mi kıskanıyor. yoo. kendine saklamak için. aman evlenir gider de beni bırakır diye mi yoksa bana iyi bişey yakıştıramadığından mı belli değil.


bir gün ayakkabımın bağı çözülmüş diye geçip bir banka oturduk, ben eğilip ayakkabımın bağcığını düzeltiyorum. o sırada yanımızdan geçen bir adam bana bakmış gülümsemiş. annem bir alınıyor bir sinirleniyor komik. sanki iki büklüm eğikken görebileceğim ensemde de gözüm var. kim-mmiş o adam diye bir hınçla beni sorgulaması var ki şaşarsın. ayakkabımı düzeltmek için eğilmişken bana bakarak geçen birini nasıl görebileceğimi açıklayamıyor ama ısrar ediyor da adam bana bakmış gülümsemiş tanıyormuş!!!!

kimse bana bakmasın kimse beni beğenmesin!! hatta toplaşıp beni eleştiri ve hakaret yağmuruna tutsun insanlık!!!
sadece annemin beğendiği uygun gördüğü kişiler annemin belirlediği derecede beğenebilir!!!!

o gün o kadar bozuldu ve uzattı ki sinirimden 40ıncı sevgilim yedi kere gebe kalıp aldırdım senin haberin yok diye bağırdım evde. niye bu kadar bozuluyorsun bir anlık beni beğenmişse? görmememe inanmıyor bile çok zeki ve mantıklı olduğu için iki büklüm eğikken bile görebilirim.????*

genç birine baktım diye de bana anası yaşındasın der: iddia eder de mümkünmüş?! 12 yaşında ana olanlar yokmuymuş?! iddiaya bak.biz öyle bir sülale miyiz? çocuk yaşta kızları kocalara yamayan?

napayım avm'de dolanan yaşlı emekli amcalara bakıp mı iç geçireyim bunlarla ne güzel kefen bezi alınır da mezara girilir?????????????? tövbe tövbeeee.









sabah hani diyor hazırlanmamışsın geç kalacaksın!
yoo hazırım.
hani?
her sabah tepemde bir o yana bir bu yana dolanıp sigara içerek ne gerek var oyalanıyorsun saçma gereksiz sanki partiye gideceksizn ne önemi var kimin umrunda gibi küçük küçük söylenerek saçımı makyajımı yapmamı sabote etmeye engellemeye çalışan kendisi değil sanki.
her gün çamaşırımı çorabımı değiştiriyorum, farklı kıyafetler giyiyorum diye söylenen eleştiren gereksiz bulan kimin umrunda ki deyip duran da kendisi değil sanki bir başkası.
işte istediğini yapıyorum: çamaşır çorap değiştirmiyorum, aynı kıyafeti giyiyorum, saçımı hayallerindeki gibi az yıkıyor doğru dürüst şekillendirmiyorum, bunu da eleştiriyordu, doğru dürüst makyaj yapmıyorum... tam istediği gibi neden memnun değil!!!1?????????????

hani hazır değilsin?
hazırım çıkıyorum ben.
 hani yapmamışsın bieşy?
kimin umurunda??????

kendisi her sabaha kimin umrunda derken iyi ben deyince bomboş şaşkın bana bakakalıyor. bana her gün söylediğin şey işte sana uydum daha ne istiyorsun.
yaptığım herşey gereksiz anlamsız saçma boşa vkit ve para kaybından başka bişey değil gereksiz önemsizdi kimse beni umursamıyordu. hergün başka giyinmişim sürünmüşüm saçımı yapmışım kimsenin aldırdığı önemsediği fark ettiği yoktu? madem öyle yapmayayımdı. noldu gene beğenmiyor...


ana amacı beni beğenmemek eleştirecek şey aramak yaptığım söylediğim vs herşeyin aksini iddia etmek çünkü... öyle zevk alıyor.

ben bişey yapmak isteyeyim kendisi engellesin ama bunu yasakla falan yapmasın psikolojiyle oynayaraak ki  ben kendim yaptım karar verdim yapmadım sanayım. bana sevdiğim şeyleri zıkkım etmek yaptırmamak sevmediğim şeyleri yaptırmaya çalışmak zevkli tabi.

24.02.2018

bilgisayarımın mause'unun kablosu kıvrım kıvrım. annem bu niye böyle? öyle mi olması lazım? diye soruyor. çok takılmış aklına büyük ciddiyet içerisinde.
hayır aldığımda böyleydi diyorum.
hah beni eleştirecek yeni bir fırsat. zaten ben çok dikkatsizmişim böyle yamuk yumuk şeyler alırmışım? !!
sen paketlerin içini görebiliyor musun?
hı?
paketli şeylerin içini diyorum görebiliyor musun sen?
??? nasıl göreyim!!!??????
e ben de göremiyorum işte!
???
bu böyle açıkta mı satılıyor sanıyorsun patlıcan gibi!!? kapalı pakette. ne bileyim içindeki kıvrılmış???

şimdiye kadar görmüş sanki yamuk bişey aldığımı görmeyen gözüyle bana seçtiriyor herşeyi kendinin olamaz tabi!! kaç kere darbe alıp gevşemiş elma çıkarttım torbadan. bir de dinlemediği için anlamaz sinirlenir çıkartma diye tırmalayarak elimden geri almaya çalışır!!

kamikaze sinek ve berbat anılar= işte hafta sonu işte hayatımın özeti (dikkat karamsarlık olumsuzluk mutsuzluk içermektedir)

annemden harika bir haftasonu aktivitesi önerisi: bir yere gitmeyeceksen temizlik yap!
bunu da kendi icat etmiş ya da şahane bir fikir gibi bir halde söylüyor!
ama öyle müzik açıp dans ederek falan yapmayacaksın yani. suratı asık sinirli söylenerek ve kendini yerden yere atıp paralayarak ve bol kimyasal kullanarak yapacaksın!! işkence gibi olsun ne eğlenmesi!!!
başka bir fikir de perdeleri mi yıkasak??? iyi ki eve bir merdiven almışız her gün perdeleri çıkarıp yıkayıp takabiliriz. bunu da hep çoğul anlatımla söyler: perdeleri mi yıkasak!!???

sen napıyorsun ki anca emir veriyorsun, bütün işi yapan ben olacağım.
tabi bir cumartesi neden dinleneyim eğleneyim?? hayatında böyle bişeyi hiç düşünmedi bile. hafta içi angarya işi yapılır hafta sonu da temizlik.
kendinin tonla çocukluk gençlik anısı var ama asla aklına bile gelmedi hafta sonu kızlarla bilmem ney ney yapalım da mutlu olsunlar anıları olsun ilerde çocuklarına anlatırlar.
söyleyince de ben kötüyüm. annesini suçlayan nankör evlat! haklısın ya da bişey demeden bişeyler uydurması yok aynen devam. herhalde içinden beter ol falan diyor.
umrunda olmaz. anca seni suçlar. ya da seni suçlayıcı imalı aşağılayıcı misaller verir.
yağlı saçımla çıkamazmışım ki. e sivilcelerime birşey derlerseymiş insanlar. e ödevlerimi bitiremezmişim sınıfta kalırmışım. hep bizim iyiliğimiz içinmiş. tek derdi bizim geleceğimizmiş. bizden tek ama tek istediği şey ders çalışmamızmış başka bir şey istiyormuymuş istemiyormuş!! yani ben sürekli bişeyler isteyen aç gözlü biriymişim!! bütün gün canı çıkıyormuş okulda akşam yemek yapıyormuş bir ama yetmiyormuş hala şunu yapalım bunu edelim.
kendisi istiyormuymuş bütün gün temizlik yapmak ama mecburmuş başkasına nasıl yaptırsınmış! bize de kıyamazmış.
şimdi rahhaaaat rahat kıyıyor ama o zamanlar yaptırmasa da.
tek başına üstleniyormuş bütün işleri sorumlulukları canı çıkıyormuş canı haberimiz yokmuş!!!
tabi kendini çok yorma ara ver dinlen dersen ev işi yaparken kayarı yersin!!
bütün hıncını alır rahatlar!!

bütün o zorla ikna ettiğim geziler buluşmalar arkadaş doğum günleri kutlamaları hakaret aşağılama küçümseme dırdırı göze alarak yaptırdım. her seferinde baltalamak içim-n ufak ufak uğraşır; en azından korkarak moralin bozuk olarak yap ya da git ister.
hala aynı.
keyif almaktan değil işkence çekmekten hoşlanıyor aslında. mutsuzluk huzursuzluk ve endişe en büyük zevki.

her aktivite zamanı gelmeden garip sapkınca senaryolar anlatarak vazgeçirmeye çalışır korkutarak. yani yasak gitmeyeceksin demeyecek böylece yasakçı tutucu despot anne olmayacak. ama zamanla psikolojik olarak işleyerek seni korkutarak vazgeçirecek ve sen kendin vazgeçtin zannedeceksizn senin fikrin sanacaksın ki ilerde bir gün sen yaptırmadın dersen ben yasak demedim odana kilitlemedim kafana silah dayamadım falan diyebilsin!!

gerçekten de kendini asla suçlamaz. hep başkaları suçlu. ama söz konusu kendine yaşatılan haksızlıklarsa eğer mangalda kül bırakmaz. ondan başka hiçkimseye öyle bir haksızlık yapılmamıştır!!!

senede 3 kere sosyalleşilir mi? teyzemler lütfedip gelirse birşey yapılırdı. o zamanda adapte olamazdı aklı ev işiyle dolu, bir an önce bu işkence bitsinde dizlerimde kireçlenme oluncaya kadar yerlere yatıp yer sileyim diye dalar giderdi.
garip. hem ister ki biz kimseyle fazla muhatap olmayalım, okul-ders dışında görüşmeyelim, konuşmayalım, mecbur kalırsak da sadece dersler sınavlarla ilgili konuşalım, ne hafta içi ne hafta sonu arkadaşlarla görüşmeyelim, bir yerlere gitmeyelim, anca siteden bize arkadaş olur diye bulduğu garip insanları bize iyilik ediyor gibi getirip, arkadaşımızı da kendi seçerek bize sunsun o da ders çalışmak için yani başka bişey için değil!!
zaten biriyle konuşacağın zaman hala öyle koşar sohbete dalar, ya rol çalar ya böler susturur.

sonra da gayet pişkin asosyalsin. utangaçsın konuşamıyorsun der ve kendini övmeye başlar: ne kadar sosyalmış ne kadar popülermiş herkes severmiş herkes hayranmış hatta aşıkmış....

mesela hergün güya arkadaş gibi sohbet edecekmişiz. yalan. kontrol etmek için sırf derdi o. yemek yerken soru sorar. okulda ne yaptık ne yedik ne konuştuk. ne anlatsan da memnun olmaz. hep dudak büker. sanki kendi işte atom parçalıyor! hiçbişeyi beğenmez kıymetli bulmaz; aman konuştuğun bu mu aman dert ettiğin bu mu. hep önemsizdir. her istediğin anlamsızdır. evde yerlere yatıp kanepelerin altını silmek mi daha anlamlı!! biz hasta olmayalım alerjimiz olmasın diyeymiş.
tek eğlencesi o da şimdilerde iyice bozuk olduğu için gözü; kitap okumaktı. akşam da bir  miktar tv izlemek. kitap okumada sınır yok. ama dergi okumak mesela aklının havada olduğunu asla aklı başında olmadığını mantııksız zekasız olduğunun işaretidir anneme göre.
ya hoppaysa blue jean okuyarak belli olıyorsa. ya kendine dokunursa ya erkeklerle konuşursa.

hayatında 1 kere bile erkeklerle ve evlilikle ilgili güzel bir söz çıkmamıştır. hatta bu erkeklerle çıkmak konuşmak ya da kendine dokunmak fobisi olduğu zaman sabahın köründen dırdıra başlar garip senaryolarla karamsar örnekler verirdi. erkeklerden kork yani.

bütün sene sen ders çalışmaktan başka hiç ama hiç bir şey yapma. ne kızlarla sohbet et ne erkeklerle 2 çift laf. ne bir şarkı dinle ne bir dergi oku. ama sonra kendisinin istediği ve belirlediği zamanda tam da kendi beklediği istediği gibi sosyal ol insanlarla!! sen bütün sene farklı insan yüzü bile görme, konuşma ama tam kendi istediği anda kendi istediği gibi davran.

kendisi o kadar şahaneymiş o kadar sosyalmiş ki hemen uyum sağlarmış ortama anında arkadaş edinirmiş. temizliği düşünüp eve dönmek isteyen kendisi değil sanki.

engelleyemezse zehir edip boğazına dizsin. her yaptığın zıkkım olsun. ezelden beri bu böyledir.

geçenlerde bi gün komik bir you tube videosu izliyordum yakın zamanda. gülmüşüm gülümsemişim demek ki. koridordan geçerken görmüş. kızım mutlu gülüyor diye sevinecek mi yani????????? rahatsız oluyor resmen.
ne zaman mutlu keyifli olsan eğlenmiş olsan tut ki engelleyememiş baltalayamamış moralini bozamamış: dönüşte seni doğduğuna pişman etmek istercesine o anki keyfini kaçırmak için kötülük saçar küçük küçük. ya hastadır kapris yapar ya hemen bişeyden ilham alıp kötü anılar olaylar hikayeler anlatmaya koyulur. kadın mutluluktan hoşlanmıyor!! hiç kimse 5 saniye bile memnun mutlu falan olmasın. hiçbirşeyden keyif almasın hele aman aman eğlenmesin! herşey mecburen eziyet gibi yapılsın zıkkım olsun zehir olsun!!! sonra da sana dönüp pişkin pişkin sanki saatlerdir olumsuz konuşan tartışan eleştşren moral bozan kendisi değilmiş gibi suratsızsın sen de der!!

benzerlerini ablam da yaşardı. ama ona bu kadar abanmazdı zaten ablama işlemezdi. aynı anneciği gibi robot ruhlu olduğundan: gerçi anneme göre kendisi gibi aşırı hassas- tüm bu dırdır olumsuzluk karamsarlıktan sonra ahmak gibi sırıtsa da göze batmazdı. morali çok bozulmaz ama çok da toplanmazdı.

yani youtube da komik video izleyip rahatlayacağıma bari kötü şeyler izleyeyim de gülmeyeyim. 3 dk gülümsemek bile bana fazla. gelmiş diyor ki ne var ki gülecek!!! batmış sanki. ne yapayım sürekli surat asayıp karamsarlığa kapılıp mutsuz mu olayım o zaman da karamsarsın suratsızsın enerjisizsin dersin!!

ne yapsan kabahat.

karamsar değil kendisine göre gerçi ben karamsarım!! beni bu hale getiren senden başkası değil ki.

bazen sırf kendi modum yükselsin diye komediler, gülünecek şeyler uydururdum o zaman da şaklaban derdi. gezi mezi uydurursam boklu işler uzmanı, uydurukçu, boktan işler ustası derdi...

ha tut ki ne neşelisin sosyallik arıyorsun ne mutsuzsun surat asıyorsun ne de dalaşıyorsun hiçbiri gayet durgun hatta robotumsu geçiyor günlerin: o zaman da beğenmez yapıştırır: ruhsuzsun!!
e gezeyim eğleneyim dergi oluyayım sosyalleşeyim istemiyorsun. e sürekli evde ders çalışıp gerilip kalmama da gıcıksın. işte hiç biri nötr bir hayat. ne neşeli ne mutsuz ne geveze ne suskun ne kavgacı ne uydurukçu daha ne istersin.

tam tersini ister. o anda sen ne istiyorsan tam tersini isteyip onu mümkün kılmak için uğraşmaya bayılır. şekerli canın bişey çekse o ekşi ye ister....

ablam geçende eskiden hafta sonlarımız ne tatlı geçiyordu diye melankolik nostalji yaptı. anneciği de hemen yavrusuna katıldı değil mi ama? mesela annemin tüm gün bir sinir içinde kendini paralayarak temizlik yaptığını odamızdan işemek için bile çıktığımızda kıyameti kopardığını, kendini çok yorma sonra boynun ağrıyor deyip iyiliğini düşünsen bile azarlandığını unutmuş.
annesi gibi çok güçlü bir hafızası var.
ev işi yorgunluğundan yemek yapamaz biz de yumurta kırardık. biz şakalaşırken de annem bizi azarlardı. azarlamazsa bizi çeker beceremediğimizi öne sürüp kendi yapar yerken de boğazımıza dizerdi. ama ablamın dizilmiyormuş ki şimdi sadece beraber kıkırdayarak yumurta kırdığımızı hatırlıyor.
hem zeki hem duyarlı hassas duygusal ama aşırı mantıklı ve fena halde güçlü hafızalı. aynı annesi.

ama işine gelen bir durumsa ya da kendine yapılmış bir haksızlıksa ikisi de unutmaz. işine gelmiyorsa kendine dokunmuyorsa yaşarken bile doğru dürüst görmez duymaz anlamaz. bir kulağundan girip öbüründen çıkması gibi...


90larda bir sene teyzemler birşey oldu hiç gelemedi. onlar fotoğraf çekmese bizim asla olmazdı annem almazdı makine. yetermiş teyzem çekiyormuş ya. o sene ne bir etkinlik ne bir fotoğraf oldu mesela. ama kendi geçmişiyle anılarıyla övünüp fotoğrafı olmayan yıllarına üzülür. sen de böyle böyle dersen ne kadar da kötü bir insansın!!! yani benim olmasa da olur önemli değil ama kendinin yoksa of haksızlık üzüntü vah vah.


o bir sene gelmeyince ve haliyle o güne kadar ki süre ve bir sonraki yıla kadar neredeyse 1,5 yıl aşırı asosyal geçti. sonra bir anda Adana'da mecburen bilmem kimin oğlunun sünnetine gitmemiz icap etti. 1,5 yıl annem ve ablandan başka insanla muhatap olmamışsın, komşu kızıyla bile görüşememişsin, annen tenefüslerde köşende oturmanı bekliyor, ders dışında bir konu konuşmak büyük hata, robot gibi ve asosyal olmuşsun: belki senelerdir sınıfın dışında toplum içinde ama onlarca insanı bir arada görmemişsin: annen senden şov bekliyor! diyecekler ki ne kadar tatlı dilli konuşkan ne kadar çalışkan bilmem ne. senin için istemiyor yani sosyalleşmeni sadece kendi için. ben de bir süs köpeğiyim.
ha senelerdir erkeklerle konuşmamışsın. sınıf arkadaşlarınla bile konuşmaktan kaçın diye sürekli kötü olaylar anlatıp erkekleri kötülüyor ama sonra kalabalıkta konuşmanı bekliyor.
hemen uyum sağlamanı ortamda aa öğretmen hanım kızını ne kadar iyi yetiştirmiş densin diye rol yapmanı bekliyor. sen halbuki kalabalıkları yabancılarla konuşmayı unutmuşsun..

sen siteden bir arkadaşınla konuşurken rahatça konuşmanı böler susturur, ama kendi konuşmanı istediği zaman istediği kişilerle bülbül gibi şakımanı bekler. alışmamış ki unutmuş.

ama kendisini de her ortama hemen adapte olup hemen arkadaş edindiğini düşünür. gevezeliğinden öyle konuşuyor. herkesi susturup rol çalabilir. ama bu sadece kendinden daha az geveze daha az cadaloz daha az baskın kimselerle böyle oluyor!!
havasından geçilmeyen ortamda yüksek sesle çekinmeden herkesle konuşabilen dikkat çekmeye bayılan tiplerle hiç de öyle olmuyor. !! hiç görmedik sanki.
asla yetişemeyeceğini bastıramayacağını rol çalamayacağını anlarsa da surat asıp o kişi hakkında yanındakilerle dedikoduya girişiyor. nefret kampanyası başlatmak istiyor. öyle dikkat çeken kimselerden hiç hoşlanmaz ama bu yüzden değil de başka sebeplerdenmiş gibisine davranır ve söyler.
öyle kimselerle görüşmek aynı ortamda bulunmak istemez. hep kendi üstün hissetmeli kendi konuşmalı. kimse rolünü çalamamalı. çalan olursa da hiddetinden ölür!!
bir daha görüşmek istemez arkasından da ettiği hakaretler bitmez.

bir gün diyor ki çok merak ediyormuş, keşke bir sinek olup gelip gözlemleyebilseymiş, acaba arkadaşlarımla nasıl konuşuyormuşum!!
kontrol etmek ve müdahale etmek istediği için rahatsız etmeye çalışır olmadı ağzıma burnuma girip kamikaze sinek olurdu artık!! en azından kahvemin pastamın içine düşüp midemi bulandırmak keyfimi kaçırmak isterdi artık.

aslında demek istediği bunu söylediği zamana göre: ben huysuz kötü huylu karamsar birisiyim sevmezler sevmiyorlar zorla katlanıyorlardır oysa kendisi çok sevilir çok popülerdir!!
beni o hale getiren sen değil misin? işine gelmezse ne alakası var olur! sanki büyüten yetiştiren şekillendiren anam değil de dış kapının mandalıymış ne alakası var canım onunla?

evde sürekli sinirli aksi mutsuz temzilikten başka bir şey düşünmeyen, tek hobisi neredeyse sadece yemek olan sürekli her konuda ama aklınıza gelecek her konuda olumsuz anıları fikirleri olan ve  sürekli konuştuğu için bunları defalarca ama defalarca anlatan, mutsuzluğa karamsarlığa robot gibi yaşamaya odaklı, sen ne kadar kendince eğlenmeye keyif almaya çalışsan da baltalamaktan zevk alan kavga mutsuzluk olumsuzluk senin istediklerinin tam aksini yaptırma mücadelesine bayılan senin mutsuzluğundan asosyalliğinden adeta zevk alan ama işine gelmedi mi de zevkle yüzüne vurup seni suçlayan kendisiyle hiç alakası olmadığına inanana biri varken sen nasıl iyimser neşeli sosyal hayat dolu bir polyanna olabilirsin ki?

ne kadar da abarttın ne kadar da uzattın nazlı. sanki annen karın deşen cek! sanırsın seri katil.
sanki eline makinalı alıp okul tarayacak. tabi ki yapmaz yapamaz. yani senelerce sürecek küçük işkenceler varken niye vursun? hatta mantıksızca bir acıma duygusu bile var kendisini dünyanın en mantıklı en vicdanlı insanı sanmasına rağmen. evvel ki sene çok acıdığı üzüldüğü için yazlığımıza yerleşip yanımıza Suriyeli bir aile almak istedi mesela. ciddi de mantığına oturttu düşünerek.
tek bir kişi de değil bir aile. savaş bitene kadarmış. giderlermiş sonra nasılsa. 6 sene mi oldu nedir bitmedi senin için mi bitecek? mesela maddi yardım yiyecek ve giysi yardımı yetmiyor eve alalım aileyi. nasıl da inanmış nasılda ciddi. tabi kolay olacak artık onun için tüm pis işleri angaryaları bana yıkacak!!! sıkılınca da benden bekleyecek gitmelerini istemeyi. iyilik mi oluyor şimdi bu. birilerine iyilik yaparken kendi kızına kötülük aslında. annem her tuvalete girmeden baha söylermiş temizlermişim de öyle girermiş mesela, e evde yabancılarla yalnız mı kalsınmış işten ayrılayımmış?
daha ne mantıklı şeyler. ama sonunda illa ki ben işten ayrılıp kalacam. nasıl yetecek emekli maaşları o kadar kişiye? çalışırlar. çalışıp para kazanıyorlarsa niye bizde kalsınlar parayı bana mı verecekler? o sadece kendine sevap olacak kısmı düşünür gerisi umrunda değil.....

hah şimdi mutusuzm hiçbişeyden keyif almıyorum tam hayallaerindeki ruh halim var. hiçbişeyi hak etmiyorum hissi mutusluk karamsarlık. yaptığım makyajdan aldığım yeni rujdan bile keyif almıyorum ki bunları yapacak takatim yok hep bir hak etmiyorsun hep bir gereksiz hiisi: sanki kulağıma sürekli biri fısıldıyor: alamazsın edemezsin bize yakışmaz bize olmaz lazım değil pahalı eder bi gerekir mi ..... heryerde herşeyde hemen olumsuz yan görüyorum. içeceğim kahvenin köpüğü mü sönmüş ay nefret ederim azıcık kupanın kenarından mı akmış nefret ederim.... annemin kafası böyle çalışır çünkü benim de öyle oldu.

kahve dünyasına gideriz mesela her zaman oturduğumuz yer doluysa öyle bir hayal kırıklığı yaşar ve modu düşer ki dünyada tufan çıksın hepmiz geberelim ister!! zaten oraya gidinceye kadar binlerce dırdır ufak kaprisler yapmıştır zar zor gitmiştir. zorla oturutup sipariş mi verdin: etrafta gözü olumsuzluk arayarak dolanır! arar bulur çeker olmadı yaratır!! olumsuz şeyleri aramaktan çünkü görmek istiyor güzellikleri göremez. bir gün sahile indik yürümeye milleti eleştiriyor çekiştiriyor; gene o bir derece sonra kedileri görünce insanların ne kadar kötü olduğuyla başlayan nutuklar dinle... sen oraya rahatlamaya gitmizsin ama o olumsuzluk at-rayıp buluyor  daha beter ol istiyor sanki.

muhteşem bir gün batımı var ama görmüyor görmek de istemiyor o kötü şeylerden bahsetmek istiyor konuyu değiştirmeye çalışmana sinir oluyor susuturup kendi devam ediyor. sokak kedilerinden bile konu kaynanasına geliyor: bilmem ne zamandan bir anı beraber bilmem nereye çay içmeye gitmişler güzel bir kırbahçesi miymiş neymiş biraz mutlu olacaklarmış ama kaynanası bir kediye kışt deyip ayağını savurmuş kedicik ciyaklayıp kaçmış annem çok üzülmüş çok morali bozulmuş tüm tadı kaçmış. zaten kaynanası hep bozarmış güzel anları...??????????? tabi hazır oradan konu açılmışken kaptırıp bir saat sahilin tadını çıkarmak gün batımını izleyip mutlu olmak yerine kötü anılarını anlatıyor. susmuyor konuyu değiştirmiyor.

senin bana yaptığın aynı şey değil mi??????? en sevdiği şey güzel anları bozmak. başardı. asla mutlu memnun olmuyor asla keyif almıyorum hiçbir şeyden.
hayatımda olumlu başlayıp biten bir hatıram bile yok.... aynı kendisi gibi diyeceğim sonunda olumsuzluk da olsa güzel anıları var en azından evlenmeden önceki ilk gençliği ve çocukluğuyla da ilgili. ama bende o da yok.

zaten yazdıklarımdan da belli. iyimser değilim. hayatımda iyimserlik namına bir şey yok ki. nasıl anım olsun. kendinin evliliğnde sonra en azından çoğu olumsuz anısı. benim taaaaaa çocukluğumdan başlıyor.

bazı şeyleri zorla yarattım zorla olumsuz kısımlarını beynimden sildim. ama sağolsun bana hep hayat enerjisi ve iyimserlik saçtığı aşıladığı için bütün o bastırdığım unuttuğum kötü  anılar birlik olup saldırıyor......
özellikle bazen. migren geliyorken. birlik olup bir düşman hattı kurmuş gibi bombardımana tutuyorlar beni kötü anılar.

ama tabi kendisine göre aman benim yaşadıkların ne ki kendisi neler yaşamış neler!! her konuda beni geçecek ya. hertürlü .

aynen benim de. kendimi motive etmek için yırtınıyorum ama pamuk ipliğine bağlı. kahvemin köpüğü kenarından taşmış diye bir moralim bozuluyor bir zıkkım oluyor o kahve normal kızlar gibi alışverişten de keyif alamaz oldum. sanki ensemde annem sürekli pahalı alamayız bize olmaz yaşına uymaz falan deyip beni demoralize ediyor gibi suratsız dolaşıyorum mağazaları, herşeyin kusurunu görüp mutsuz ve eli boş çıkıyorum...


hah işte herşey zehir zıkkım!!!!! oh rahatla...

ha yazmak seni deşarj ediyordur nazlı diyecekseniz etmiyor. o da etmiyor. önceden değil saatlerdir spontane yazdığım için şu an stresliyim tadım kaçık ve tansiyonum gene yüksek mesela. dün diyordum ki yarın foruma gider alışveriş yaparım vazgeçtim ve zaren bana bir bokun yakışmadığını dolabımın da bir sürü şeyle tıkabasa dolu olduğunu ve zaten mağazalarda da uyduruk kumaşlardan saçma modelli çöpten başka bir şeyin olmadığını düşünüyorum.

bu ara en sevdiğim şey kendime ceza vermek. 5 saat internete girmeyecem. bir hafta youtube videosu izlemeyecem. bugün kahve içmeyecem. bilmem kaç saat konuşmayacam. o çikolatayı cipsi asla ağzıma sürmeyecem hatta saatlerce hiç bir şey yemeyecem. saçlarımı yıkamayıp yağlı bırakacam ki yarın aynaya baktığımda kendimi bok gibi hissedeyim............................





22.02.2018

okuldayken beni bir  heyecanla arıyor. sanırsın müjdeli haber verecek.
nazlıı!!!!!!
efendim anne.
ölmüş gebermiş ölmüş gebermiş!!
kim?
amcan amcan amcan denen o adam! babanın kardeşi!!

iyi ki tarif etti! amcanın ne demek olduğunu bilmiyordum. sonra yeniden yeniden anlatacak, defalarca söylemezse yetmez. çünküü aşırı zeki kendisi ama biz zavallı ölünlüler 555 kere de söylese anlayamayız. idrak edmeyiz!!

aa nolmuş?
gebermiş ölmüş!! amcan amcan babanın kardeşi!!
anladım anne anladım neden?
ay ölmüş diyorum.
anladııım anladım!! niye niye!!

dinlemiyor ki sorduğun soruyu anlasın aralıksız konuşuyor. ona göre senin ona gelen sesin anlamadığının işareti başka ne diyebilirsin ki anlamamışsındır!

sonunda zorla susup anlıyor. trafik kazasında oğluyla birlikte ölmüşler. annem ne kadar memnun! çok iyi bir insandır kendisi.


arkadaşım bu hararetli konuşmayı merak edip soruyor. kendisinin de anne babası bir kaç yıl önce boşandı, kendisi 33 yaşında ve çok dertli. çok çekmiş çok anne babasının boşanmasında. ona göre ondan başka hiç kimse bu kadar üzülmemiş yıpranmamıştır. babası da 2 sene önce vefat etti.
ona göre en çok üzülen acı çeken kayıp yaşayan kendisi. başka hiç kimse olamaz.
senin anan baban isterse sen 2 yaşındayken boşanmış olsun istersen baban sen13 yaşındayken aniden ölmüş olsun. aa asla ondan daha çok üzülmüş yıpranmış olamazsın!

memleketli olsak hastanede bir karışıklık olmuş kızlar karışmış derim ama imkansız karadeniz nereee adana nere!

eve geliyorum yeniden haykırarak söylüyor. ben bilmiyorum ya da anlamadım sanki. sinirlendirir. tepeni attırır!! bağırarak ANLADIIIIIMMMMM demezsen aynı şeyi söylemekten vazgeçmez bu durumlarda.
bu defada başlıyor bana neler ettiler neler.

çok sevinmiş çok gebermesine!! oğlu da gebersinmiş. yazık ya. hiç yazık değilmiş de birmem ne blablabalalalalalalal

sanki saddam hüseyin. saddam kimmiş ki kimmiş. saddamın yaptıkları yanında hiç kalırmış. neler etmişler.

başkasına yapılmışsa önemsiz. kendine kötü bir şey yapılmışsa dünyanın en büyük haksızlığı. daha da başka olamaz. dünya ayağa kalkıp isyan etmeli!!








çok konuşmayı aynı şeyleri milyon kez anlatmayı sevdiği için konu yine bilmem kimin kızının evlenmesine geldi.
annemin şahane koca bulma yöntemleri var. mesela her gün en yakın markete gidip alışveriş yapmak ama oyalanmadan acele yapıp dönmek. kimseyle mecbur kalmazsan konuşmadan.
ya da bak bilmem kimin kızının internette 46 bin hayranı varmış hergün evlenme teklif ediyorlarmış. kız her gün dudağını büzüp meme çatalını göstere göstere selfi çekip altına da "bu gece uzun olacak besbelii fırtınalar kopacak ta derinlerde bir yerdeeee" diye yazıyor ederler tabi takip. ben de öyle yapayımmı deyip gösterince de dumur oluyor!!
anneme göre mesela börek açarken ev işi yaparken uslu uslu otururken fotoğraf koyuyor ve erkekler sıra oluyor evlenelim diye! 1970lerdeyiz sanki. kimse konuşamıyor elele tutuşamıyor bile...
çok masun bir zihni olduğundan değil kabus senaryoları hayal etmekte uzman ama saçma bir naif tarafı far. evlilik konusunda. geri kalmış. zaten o "hayran" yani takipçileri de satın alabildiğini nereden anlasın annem. anlatsan da şaşıp kalıyor nasıl yani???

neyse diğer evlenen kız daha önce de konu oldu. senelerce odtü kazanacam diye kendini paraları, hastalıklar yaşadı. saç kıran, bayılma, sinir ya da ağlama krizleri, alerjiler, kavgalar.... kazandı okurken de ayrı dert peşini bırakmadı. ama sen mühendislik oku odtü de hemen istediğin işe giremedin diye emlakçıda çalışmaya başla sonra da öküz bir müteahhitle evle. çok şahane oldu. dağın başında müstakil bir villaya kapadı adam kzı, izinsiz kılını oynatamıyor anca çocuk doğuruyor. ame herkes de aşırı memnun sırıtarak geziyor. 5 yılda 3 çocuk doğurdu, çalışmıyor ve evden elini kolunu sallayarak çıkamıyor. kimse de onca eğitime emeğe yazık oldu demiyor. bunun yerine hayranlar memnunlar! harika bir başarı olarak görüyorla.

neyse annem çareyi bulmuş emlakçıda çalışacakmışım! öğrentmenliği bırakacam.... ne yapacam ne anlarım? çay kahve yaparak başlarmışıııııımmmmm....ne kadar güzel harika bir kariyer planı.

tuvaleti de temizlerim!!!!! yaşasın tam bana layık!!

bir araa nerde kedi köpek boku görse yazlıkta bana gösteriyor ve temizlememi bekliyordu!!
annem diyor ki hep içine atıyormuş hep. hep içine atıyormuş.
2 dk sonra
hep içine atıyorum hep.
sonra başlıyor olumsuz hikayeler anılar kimseleri saymayaaaaaa. çok içine atıyor yaa!!!
bu kadar çok konuşan, eski defterleri açıp açıp yeniden defalarca anlatan bir insan nasıl içine atıyor olabilir yaa???
tam tersi dışına atıyor!!! sürekli olumsuz şeyler konuşarak içindeki tüm negatifliği etrafına saçıyor adeta. güzel anıların tatlı anların tadını çıkarmak yerine canını çıkarıp bozmaya bayılıyor. adeta etrafındakilerin iç enerjisini yaşam enerjisini emiyor, moralini bozuyor tadını kaçırıyor. sonra da dönüp pişkince sen de suratsızsın olumsuz konuşuyorsun karamsarsın diyor.
buna kesinlikle inanıyor. komik yani artık.
tam apartman görevlisi himmet'i eleştirmek popüler olmaktan çıkmış, tam neredeyse unutuyordu kiiii tabi ki başka nefret kaynakları var susar mı hiç! muhakkak eleştirecek sövecek sayacak sabahtan akşama kadar defalarca en baştan anlatacağı hatta doymayıp beni işteyken arayıp tenefüsümde bana aynı şeyleri ilk defa anlatır gibi zevkle şevkle heyecanla başka popüler kişiler olaylar vardı! asssla ama asla eksik olmaz!
gene bişey oldu başa sardı filmi!! binadaki su sayaçları bozulmuş, iyi ki duymuş bunu. adeta memnun olmuş gibi şevk içinde gözleri parlayarak yeni konusunu buldu: himmet!!!
himmet aşağı himmet yukarı. gene sabah erkenden başlıyor hatırlayabildiği tüm saçma gereksiz fazla detaylı himmetli anıları sıralamaya, eleştirmeye, yermeye sövmeye beddua etmeye. yemek yerken bile lokması ağzında çiğnerken bile susmuyor!
tekrar tekrar aynı şeyleri aynı zevk şevkle. haz alıyor resmen. durup durup dönüyor başa. başka konu açılsa bile hemen ardından gayet memnuniyetle sanırsın ilham gelmiş gene başlıyor.
iş yaparken tuvalette banyoda bile susmuyor. benim de sürekli arkamda aynı şeyleri anlatıyor. bir de ben hiç bilmiyormuşum kendisi ilk defa anlatıyormuş gibi hallerde gayet de inanıyor buna.
aşık sanki. aşk ile nefreti aynı annemin. hep çok abartılı.
eğer birini sevdiyse yere göğe sığdıramaz: günler haftalarca dönüp dönüp iyi özelliklerini anlatır, abartır. o kadar iyidir o kadar güveniyordur ki kızını emanet edip dünyanın öbür ucuna göndermeyi bile düşünür. ama uzun sürmez bu aşk. nefreti ise yıllar sürer. hatta 1970lerde nefret ettiği birinin tüm yaptıklarını bile hatırlayıp aynılarını anlatarak zevkten mest olur aslında.

herkesi gaza getirmeyi manipüle etmeyi de çok sever. ama paçası sıkışınca gayet inanarak inkar eder yan çizer. son bir yıldır beni himmet'i kovdurtmak için manipüle etmeye çalışıyor mesela. önceki görevliye de birebir aynıları olmuştu.
hem beni manipüle etmiş, şikayet etmek lazım aslında diye doldurmuştu, hem de ben yöneticiye bahsedip önceki görevlinin uyarı-azar yemesini sağlamışken adam bana surat asıp sitem ederken nasıl da yan çizip melekmiş gibi saf ayaklarına yatmıştı!!
dememiş ki şikayet et! zavallı adam benim yüzümden azar yemiş işsiz kalsaymış ya!!! için için aslında her türlü memnun.
hem adam fırça yediği için hem bana kötü davranıldığı için. ooooooh hepimiz beter olalım! müstehak!!
sen benim kızıma ne hakla sitem edersin mi diyor demesi gerekirken; hayatında ilk defa duyuyor gibi saf bir ifade takınarak anlamsız bakışlar atıyor. üstü kapalı seve seve yan çiziyor. ama o dememiş de öyle dememiş ki böyle demek istememiş de....
ne şiş yansın ne kebap.

şimdide aynı manipülasyon çalışmalarında gene. salak ablam da yıllardır himmet kim anlayamamış halde, o kadar ilgili alakadar ve meraklı ki kız kardeşiyle annesinin hayatına!! dönüp bana daha önceki olayı bilmiyor gibi ki ne kadar tartışılıd ama bir kulağından girer öbüründen çıkar, hemen unutur çünkü kendi menfaatlerini bozmuyor bizim problemimiz o niye kendi moralini bozsun ki; dönüp bana yöneticiye söyleyin nazlıı diyor. bunu da yöneticiye söylemek bizim aklımıza gelmemiş gelemez büyük bir icat yapmış aynştayn edalarında bilgiçlikle söyliyor. anneciği de hayran oluyor evladına!! ayy yavrum ne kadar akıllı ne kadar bilinçli!!!!






21.02.2018

benim yüzümden

aslında ablamı bebekken daha çok emzirmek istermiş, belki bu yüzden olmuyormuş çocuğu: ama işte bana hamile kalmış.
gene bir suçlamayı bana atmayı başardı.!! benim yüzümden imalarında. ama senin yüzünden mi diyorsun dersen inkar eder. sen kendini gizli gizli suçla ama asla annene bahsetme!
çünkü duymak istemez. kendini suçlu hissetmekten hiç hoşlanmaz hele ki açıkça suçlanmaz. kendini suçla azap çek çok memnun olur ama.

küçükken ablamla şakalaşırken tekme atmışım ablamın karnına! ablacığımda yavrusu nasıl ahhh!! diye feryad etmiş. çok iyi hatırlıyormuş. travma yaşamış kadın yaa!!! vah vah. ama bana hiç vah değil.
ablama bişey oldu mu hemen beni suçlu görürdü, anında bana yabancı evlatlık hissi yaşatırdı davranışlarıyla. ayrım yapar herzaman resmen. ama bunu görmemek bir yana asla lafı edilsin istemez. hatta yalaka gibi o sana istediği kadar haksızlık ederken sen adil olduğunu söyle. duymak istemez. kabul etmez. kendi göz göre göre ablamı ayrı tutar kayırır üstün görür ama sen bunu söyleyince kötüsün o ayrım yapınca değil.
ablamsa gerçekleri duymasın ona yeter. aman üzülmesin gerisi boş. kim de yaşarsa yaşasın. bana dokunmayan yılan bin yaşasın. ama senden pişkince kendisini kayırmanı savunmanı ister bekler.

mesela annem aynı şeyi beraberken de söyledi, acaba çocukken nazlı'nın attığı tekme yüzünden mi oldu diye. şimdi hayır anne saçmalama dese annem bozulacak çünkü ablam annemi her zaman onayladığı için annem buna alışmış körü körüne bağlılık, her zaman haklı olacak. e o zaman annemden ne iltifat alır ne onay bir de üstüne surat mı çekecek yani? ah annesi çok gururludur çok. her zaman da haklıdır. ne yapacak tabi ki beni satacak!! ama bi konuda annemi razı etmek falan gerekse annemden onay gerekse anında benden kendinden fazla çaba bekler, ya da olumsuz bişey söylenecekse sorumluluğu bana  yıkar. yani her zaman anneme iyi görünecek yalakalık edip iltifat alacak pis işler hep bana kalacak.
hani bu anne-baba arasındaki durum gibi. hani anne çocukla daha çok zaman geçirdiği için bazen kural koyması gerekir de babayı az gördüğü için babaya şımarır. baba da az vakit ayırıyorum diye vicdan yaptığı için çocuğun her dediğini yaparak içini rahatlatır ve çocuk şımarır ya. hemde zor işler pis işler kural koymak yasaklamak anneye kalır çünkü baba söyleyemeyeceğini kıyamadığını düşünür. o zamanda çocuk babaya yalakalık eder bişey elde etmek için. az zaman ayırıyorum azabını adeta şantaj için kullanır.
burada çocuk annem oluyor!! ben anne ablamsa baba. ama bu her zaman böyleydi yani sırf başka şehirde yaşadığı için değil. kendine uymasa da razı olur annem tarafından onaylanmak için, karşı gelmeye cesaret edemez. annem de bunu hep kullanırdı.
mesela bir geziye gitmek istiyorum: annem çok anlayışlı modern yasak koymayan anne olduğu için! izin vermemek yerine kararı ablama bırakırdı. ama mesela gitmemizi istemiyor ve bu alenen belli! ablam da annemin istemediğini biliyor ve ona yaranmak hem de tepkisini çekmemek için hemen yan çizerdi. zaten aslında ne gitmek ister ne de gitmek istemez. gerçekten de fark etmez onun için. annesi gibi robot ruhlu; keyif eğlence aramaz ama kendine sunulursa alır anlar.
demiş ya da vinci bir gören göz vardır bir gösterince gören bir de göremeyen ben buna bir de görmek istemeyen eklerdim. ablam gösterince görenlerden ben her zaman gören ve görmek isteyen ama annem hem göremeyen hem de görmek istemeyen.

ha annem üstü kapalı aklı sıra ben anlamayacağım şekilde aacaba nazlının tekmesinden mi dediğinde ne dedi ablam dersiniz??? doktora sormuş ondan değilmiş!! aklı sıra hem anneme yaranacak hem beni karalamamış olacak. zaten annemde sormuştu ve beklend-tisi de gerçekten doktordan evet kesinlikle o yüzdendir 1992 de küçük kızın tekmesinden yumurtalıkları  kurumuş, bu kızı tutuklamak lazım falan demesi. öyle bir dramatize ciddiyetle soruyor. gerçi artık kendisi bir doktor gibi olduğu için emindi! sadece doktordan onay bekledi. hatta üsteledi uzun uzun tekmemi tarif ederek. aa o zaman doğru kızın tekmesindendir demesini çok istedi. ama doktorum alaycı haliyle karşılaşınca içerledi v e daha sonra doktorun yeterli bilgisinin olmadığını iyi bir doktor olmadığını ciddi ciddi ve defalarca öne sürdü....

40 yıllık kadın doğum uzmanı sırf annemi onaylamadığı için tü kaka oldu. emin bundan annem. birisi onaylasa keşke!!!

sanki ben maradona'yım arda tura'ım da futbolcuların topa vurduğu saatte bilmem kaç şiddette vurmuşum ablama!! 10-11 yaşındayken hemde!!! o kadar kötü bir insanım işte. düşünüp taşındım ablam ilerde üreyemesin diye geçirdim tekmeyi ablamın karnına!!!

ablamın çocuğunun olamaması kesinkes benim yüzümden başka ne olabilir. ya bana hamile kalıp yeterince süt içiremediği için gelişememiş yumurtalıkları ya da ben yıllar sonra ablama bir tekme geçirdiğim için ezilmiş yumurtalıkları!!!!!

sanki beni emzirmiş de!! 3. günde kesilmiş sütü ben doğduğum zaman. en azından ablam 1,5-2 yıl kadar emmiş!! belki ben ana sütü içmedim diye evlenemiyorum ne belli!!! bana yarayacak sütün kesilmesine de ben sebep olmuşumdur. aa tabi kız doğdum tabi ki benim suçum.
zahir erkek beklediği için ne kadar sinirlendi hayal kırıklığına uğradıysa sinirinden kesilmiştir sütü.
bir de benim memeyi reddettiğimi iddia eder. kimbilir nasıl davranıyordun al zıkkımı iç der gibi daha ufakken alınıyorumdur!

kalmayaydın hamile. ben mi girdim zorla rahmine!!
madem evlilik iyi gitmiyor anlaşamıyorsun artık adamla sevgi de kalmamış, ikinciyi yapma o zaman.
utanmasa sen zorla girdin oraya senin suçun diyecek.

ablama yeterince ana sütü içirememesi kendinin hatası değil yani tabi ki benim. bir hain pislik olarak dünyaya gelip hem ablama süt içirmedim hem evliliğin düzelmesini sağlayamadım hem de bir de ablamın çocuğu olamsın diye tekmeledim!!

o tekme de niye olmuştu. annemin de ablamında tek ama tek bildikleri şaka gıdıklamak. normalde duvar gibi duyarsız hiç bişeyi komik bulmayan ironiden kendilerine ima edilenden göndermelerden anlamayan insanların tek komik bulduğu ve şaka zannettiği şey gıdıklamak. ben de hoşlanmam gıdıklanmaktan. güya şaka bir ara çok modaydı beni evde kovalayıp gıdıklamak. çok komikmiş hemde. ama kendilerinde kendilerinin hoşlanmadığı birşey yapılırsa nasıl isyaaaaan diye haykırırlar!!

























aynı şeyi, o sıralar hafayı bozduğu şeyi elli kere anlatmazsa, sözlemezse rahat edemez. kendisi böyle deşarj oluyormuş. e beni şişiriyorsun!! onu alakadar etmiyor. ben nasıl rahatlayacam? nasıl rahatlarsan rahatla ona ne?! aman sanki çok da önemli bir şey yaşamışım da kendisi neler neler yaşamış neler neler!!!
hah ilham geldi gene kendi yaşadıklarını anlatmaya başladı. hep böyle ama bazen daha da aşka geliyor. peşimden ayrılmadan arkamdan bir o yana bir bu yana gelerek, o sırada ya işe gitmek için hazırlanıyorum ya evden çıkacam ya da yeni gelmişim, sürekli konuşuyor. sana nasılsın günün nasıl geçti falan diye sormaz sorsa da üstünkörü. dinlemek istemez. ama sen kendisini pür dikkat dinleyeceksin. hemde aynı şeyi kırkıncı kere anlatırken de. çünkü aynı gün içinde aynı şeyi beşinci defa bile anlatıyor olsa ilk defa anlattığını düşünerek o keyifle o şevkle anlatır.

mesela dün akşam, survivor izleyecek diye fazla eski zamanlara dalamadı ama sürekli gelip gidip bana survivorda neler oluyor haber verdi. ben odama çekilmiştim okumam gerekenler vardı. umrunda değil ki, reklam arasında gelip ayak ucuna oturuyor yatağın o saate kadar olanları bana özetliyor. 10 yıldır survivoru sevmediğimi anlayamadı.
çünkü umrunda değil.
sadece kendi düşünceleri kendi zevkleri kendi sevdikleri kendi hisleri kendi sevmediklerine odaklı. bunlara o kadar inanıyor ve emin ki tüm dünya aynı olacak zannediyor bekliyor. özellikle de ben.

istediğin kadar söyle umrumda değil survivor gene de anlatacak!!! eğer bilmem kim kimdi dersem nasıl sinirleniyor komik. anlatmıştım ya sana!!!! bir de bilmek zorundayım. bana ne!!

kendine göre kendisi bana benim zevklerime saygılıymışmış. belli. ne zaman bişeye dikkatimi versem küçük kıskanç bir çocuk gibi dikkati kendine çekmeye çalışır gibi sürekli konuşur, bişeyler ister. bir izletmedin desem e izle izleme diyen mi var der. eğer önümde dikilip ekranı kaplamıyorsa sürekli konuşmaktadır!!

eskiden ders çalışmak ya da kitap okumak için odama çekildiğimde bir nebze saygı gösterirdi. en azından 1 saat gelmez, ses yapmazdı: anca bana yiyecekler getirmek için uğrar eğer yüz bulursa da yapışıp kalır sorulara boğardı. terslemezsen gitmezdi. dikkatimi dağıtıyorsun deyince bozularak giderdi.
kendisinin dikkati hiç dağılmazmış aşırı konsantre bir insanmışmış!!! hatta aynı anda 2-3 şeyi birden yapabiliyormuş! hem tv izleyip hem kitap okuyup bir yansan da meyve yiyebilirmiş.
üstün insan!

bu da seni aşağılamanın bir yolu: duruma uygun bir anda manalı bişekilde kendini övmek aşırı yüceltmek. abartıyor. tv açıkken kitap okuyabilir ama bu algısının kapalı olması anlamına gelir bence. bir tür bencil. bana der ama kendisi de telefonda konuşurken kendine müdehale edilmesinden hoşlanmaz seni duymuyor gerçi.
birisine selam mı göndereceksin annen telefondayken, duymaz.
ama en sevdiği şeylerden biri de ben telefonda konuşurken tepeme dikilmek yanıma ilişip ya dinlemek ya da laf yetiştirmeye çalışmak. kendini alakadar etmese bile.


yakında bir market var, bazen oraya gidip alışveriş yapıyor, bu aralar takıldığı bir atıştırmalık ufak bisküvi var. iki defadır 10 tane alıyor ödüyor eve gelince 9 tane buluyormuş. bir gittiğinde söylemiş, muhakkak da azarlı söylemiştir. ama tınmamışlar.
aslında doğrudur ve yaptıkları aldırmazlık da hoş değil. yaşlı diye böyle yapıyorlar. şimdi herkes anne babasına göre değerlendiriyor tüm o yaşlardaki insanları. kişi kendi gibi bilirmiş derler ya.
kendi anne babaları okumamış eğitimi az insanlarsa, artık unutkanlık başlamış hesap kitapta hatalar şaşırmalar yaşıyorlarsa tüm akranları aynı zannediyorlar.
annemi de yaşlı görüp kendisinin sayamadığını düşünmüş olmalılar. buna da çok bozulur.

neyse iiyi ki bir mesele olmuş, günde 3 kere aynı şeyi söylüyor bana. o markete gidersen dikkat et diye. hemde üstüste. annem de benim için onların kendisine biçtiği unutkanlığı uyduruyor!!! ona göre ben saymayı almayı hesabı bilemem dikkatsizim!
üstelik ben o markete hiç gitmiyorum. ama bunu der demez gene aynı şeyleri anlatmaya başlıyor.

annem bişeyi defalarca anlatmaktan zevk alıyor. ayrı zamanlarda da olabilir, üstüste aynı anda da olabilir.
artık 7. defa anlatınca boğuldum taaammaaaaaam anladııııım!!!! ben oraya gitmiyorum zaten dedim. ama gidersen diyerek 8. defaya başladı!!!

anneme göre kendisi hemen anlayan aşırı zeki birisi ama biz kalan ölümlü zavallılara 100 kere üstüste 100 kere ayrı seferlerde anlatsan gene anlayamayız!!










20.02.2018

gene başladı survivor çilem!! akşam sadece onu izlemek istiyor. gün içinde bana telefon edip anlatmak istiyor. sen istediğin kadar sevmiyorum de umrunda değil. sana anlatacak. izleyip oturması yetmez. sabahtan akşama kadar bana anlatıyor, izlemiyormuşum ya.
öğrenmek istemiyorum kim ne yapıyor? umrunda değil.
ha diyeceksiniz ki sen de uyumlu ol izle bari.
e kendi bana öyle yapıyor mu? hayır.
hatta sabotajcı gibi ne zaman dikkatimi vererek bişey izleyecek olsam konuşuyor, bişeyler istiyor, hiç olmadı gelip önümde durup poposunu izletiyor!!

öğlen beni aramış anlatıyor kim ne yapmış acaba bilmem kimin boyu kaçmış!!

hafta sonu evde temizlik varken annem yavru köpek gibi bakışlar atıyor bana. acıma duygusu kabarmış gene. sen de yardım et diyor kaş gözle. ayıpmış. bana ayıp değil ama...tabi niye ayıp olsun ben kimim ki. kimin umrundayım?? her seferinde hemen hemen aynı şey.
muhakkak acıma duygusu kabarıyor ya ben yardım edecem mesela amman kimyasal solumasın kadıncağız diye ben kullanacam ama bana niye yazık olsun? evli değilim çocluğum çocuğum yok kimin umrunda!!
ya da hediye vermek istiyor. aldığı 150 lira yetmiyor. hem de böyle bir avanaklaşıyor.
bana kullandırmaya kıyamadığı parfümü vermek istiyor.
kırk yılın başı kendime iyi bir parfüm aldım, öyle parfümleri kendine de saklayamıyorsun, kullanmasa da illa ki kendi odasında kapıya yakın komodinin üzeride duracak.
tabi ne zaman kullanıyorum kontrol edecek.
sabahları da zaten elinde pufpuf sigarayla peşimde dolanıp duruyor kuyruk gibi bir o yana bir bu yana. sürekli dırdır. başkasını şikayet etmeyecekse beni eleştirir sorgular. süslenmem gerekmezmiş de yetermiş de lazım değilmiş de sanki çok önemli yere gidiyormuşum da!!!! çok da matahmış da boşa masraf yapıyormuşum da.....
ama eğer kendi için önemli bir yere gidecekse sabahdan başlıyor hatırlatmaya. saat 2 de evden çıkacağız ben sabah 10dan başlayayımmış süslenmeye. belki kıyafet giyer çıkarırmışım beğenmezmişim de. hadi başla istersen!! niye çok da önemli bir yer mi? sanki prenseslerle buluşacaz çok da matah bişeyler?!! dandik inssanlar.
ay buna çok bozuluyor efem. ee sen değil misin arkalarından günlerce konuşan? uyuzlarmış cahillermişmbakımsızlarmış kendilerini geliştirememişlermiş çok geri kafalılarmış konuşacak bir şeyleri olmayan boş insanlarmış!! dönüp dolaşıp aynı konuları anlatarak böyle yerer! ama ben söyleyince çok önemli insanları savunmaya geçer! ama benim arkadaşlarım falan boştan boktan kimseler!!!

bir de plan yapar şunu giyip bunu süreyim diye. kafayı yeşil elbiselere takmış bana allem edip kallem edip aldırdığı. makyajımda da gözlerimin altına yeşil far sürecekmişim varmış değil mi yeşil farım yoksa alalımmış çok güzel oluyormuş öyle!! 1980lerin sonu 1990ların başında moda olmuş bu dandik akımdan kurtulamadım iyi ki bir öğrenmiş!! kendini de makyaj ve stil uzmanı sanıyor!!

aklı sıra beni iyi gösterip iyilik ediyor bana koca bulacam!!! beni doğru dürüst konuşturmaz ve kendiyle ilgili sağlık sorunlarını da çoğul anlatır sanki bende aynı hastalığı yaşıyormuşum gibi. sonra da bekler ki beni birisine ayarlasınlar. hastalıktan kırılıyor gibi gösterdiğin birini ne yapsınlar?

neyse kırk yılın başı parfüm aldım gardiyan gibi başındda her gün! sürmemi engellemek için debeleniyor. gerekmezmiş. yavaş yürüyor ama iş buna gelince bir hızlanıyor hemen yetişip elimi tırmalaya tırmalaya alıyor şişeyi! gerekmezmiş sürmem sanki nereye gidiyormuşum bitecekmiş boşa harcıyormuşummuş bitmesinmiş.
ama başka zaman da bitmeyecek diye aklına düşer: parfümlerin açıldıktan sonra 3 yıl kullanılabildiğini asla öğrenemiyor! alır oraya buraya sıkar. bitsinmiş bitmeyecekmiş. dolu şişeyi atmazmış!!!!
arada da kontrol ediyor beni sıkmıyorsun değil mi diye. çok memnun kullanmamamdan. seyahat şişesine doldurdum halbuki sıkıyorum.
eğer birisine vermeyi düşünmüşse de uygun fiyatlıları vermek ayıp olur diye düşünür. bana kullandırtmadığı, kıyamadığı 500 liralık parfümü yavan yavan sırıtarak vermek ister!! ha parasını da verecek yani.
istersen lamborgini araba alayım da onu da ver!!

annemin bu yardımseverliği!! en tok gözlü insanı aç gözlü hale getiriyor. sonunda şımarta şımarta yardımcıları tepemize çıkartıyor.





19.02.2018

bugün aslında geçen haftaydı. dejavu. bahar. robot gibi yaşamak. bok konusu.

groundog day filminin bir versiyonunu yaşıyorum. önceden yılda 3-5 seferdi, sonra ayda 1e daha sonra yakın zamanlarda da haftada 1e düştü.
ne?
melahat mıydı memduhe miydi komşumuzun aynı aramaları.
her forum migros'a gittiğinde öyle mağazaları dolaşırken bir komşu kızını görüyor ve annemin kızı o zannediyor.
bizim bloktan semra teyze'nin kızı bahar. ben yaşlarda - anneme göre tabi ki benden daha genç benden daha uzun benden daha güzel benden daha başarılı falan- aslında kısa boylu yani benden kısa ama bir karış topukla gezdiği için her zaman insanlar görmüyor normal halini boyu uzun sanıyorlar, saçları her zaman sarıya boyalı normal uzunlukta ve renkli çerçeveli gözlükler takan bir kız. forum'da bir mağazada çalışıyor yıllardır.
o kısa sarışın gözlüklü ve çok açık tenli. ben daha uzun-orta boylu esmer ve buğday tenliyim ve gözlük kullanmıyorum. yani hiç benzemiyoruz.
ama melahat teyze aynı annemin insanların ismini karıştırıp kendi söylediğinin doğru olduğunu zannetmesi gibi bizi birbirimizle karıştırıyor.  bahar semra teyze ben annem ve melahat teyze hep beraber sohbet de etmiş olsak durum aynı.

illa bahar annemin kızı. ben kimim acaba gözünde, herhalde ben de semra teyzenin kızıyım. orası belirsiz.

neyse her avm'de dolaştığında bahar'1 rastlıyor ve en kısa sürede annemi arayıp yetiştiriyor! ne kuruyorsa artık o boş kafasında artık. annem kızım öğretmen diye yalan mı söylüyor yoksa ben her kesi öğretmenim diye kafalayıp avm'de mi çalışıyorum? bilmiyorum.

her seferinde annemi arıyor ve annem de kadına hemen inanıyor. sonra derhal beni arayıp yokluyor ya da sipariş veriyor marketten alınacaklar konusunda.

ben nasıl durduk yere okuldan çıkıp avm gezebilirim ki? aa tabi özel okullar rahat boş oturup para kazanıyoruz uyduruk dandik, çıkıp gitmişimdir!!!  anneme göre. gerçi buna hakkım yok. öyle boş zamanlarda arkadaşla 2 çift laf bir bardak kahve falan benim neyime!!??
evde kalmış evlenmemiş kız kurusu olduğumdan utançtan yerin dibine girmeli kimsenin yüzüne bakmamalı fazla muhatap olmamalı kös kös yaşamalıyım.üstelik babam da yok. eğlenme keyif alma hakkım da nereden çıkıyor bu yaşta artık!!

tabi bunlar böyle açıkça söylenmez düz şekilde. ama her lafın altında yatan metin aynı. hayattan keyif almadan robot gibi mecburen yaşamalıyım?? çünkü hem babam yok hem evlenemiyorum. utancın dibi!!! zavallı ve aşağılık biri olarak boynu bükük ezik yaşamalı aman beni kimse hor görmesin diye sürekli kapılar açarak evlerine temizliğe yardıma giderek falan yaşamalıyım. öyle müzik dinlemek sinemaya gitmek süslenmek eğlenmek ne haddime hakkım mı?

bu kendi çapımda eğlenmek zevk almak meselesi bana doğuştan yasak adeta. kendisi gençliğini şahane yaşadığıyla övünür, annem, ama bize gelinde robot gibi yaşamamızı bekler. aa ablacığım dilediği gibi yaşayabilir tabi onun kocası var!! gerçi çocuğu yok diye boynu bükük biraz ama üzülmesin diye herşeye layık, eğlensin mutlu olsun. bana gelince orada dur!!!


ezelden beri böyle eğlence-keyif-hobi düşmanıydı annem. müzik dinliyorum dergi okuyorum diye içi içini yer sinir olur sabote etmek için yollar arardı. ablamsa aynı kendi gibi görev diye yaşayan bir robot. aklına gelmez ihtiyaç hissetmez öyle zevkmiş eğlenceymiş keyifmiş: önüne sunulursa alır yaşar yoksa ruhu duymaz.

ben olmasam çocukken de ilk gençliğimizde de bir tane fotoğrafı olmayan evden çıkmayan insanlar olurduk. yiyeceğim eleştiri ve her türlü yermeleri laf sokmaları göze alıp zorla okul gezisine dahil etmesem, birinin doğum gini gibi etkinlikler uydurmasam hiiç ruhu duymayacaktı. hiç eksiklik hissetmeyecekti. içlerinde yaşama sevinci yok.

 tabi sonra adım boklu işler uzmanı boklu işler ustası. annecim sağolsun.

okul gezisi doğum günü yılbaşı kutlaması falan diye uğraştığım için. boş işlermiş. insan güzel anısı olsun istemez mi? yoo.


neyse melahat teyze her arayıp senin kızla forum'da konuştuk dediğinde inanıveriyor. belki yüz kere aynı şey oldu ama imkansız öğrenmeleri. ne kadın kızları karştırdığını anlıyor ne annem melahat teyzenin bahar'ı ben sandığını bir türlü öğrenemediğini.
her seferinde aynı şey. bir de emin ki kadın doğru söylüyor.


şimdi mesela diyorum ki özellikle kendini değil melahat teyzeyi suçluyorum. nasıl karıştırıyor bizi o kadar konuştuktan sonra anlamıyorum diyorum. bahar sarı saçlı ben kahverengi, o gözlüklü ben değilim. onun boyu benden kısa.

hah eline koz geçti böyle zamanlarda. eğer ben birine kısa dersem büyük bir zevkle oradan atlıyor sen de kısasın!!
163 boyu kısa bulan da çağla şıkel olsa!!! 152lik bir boyu var kendisinin ama beni kısa buluyor.
ama annemin kendi zamanının orta boylusuymuş!!!!
şimdi uzun boylu kız çokmuş yani ben kendi zamanımın kısasıymışım!! hep aynı açıklama.
kendinden daha kısa 1-2 arkadaşı var diye kendini orta boylu görüyor!!!

hangi zaman bu pigmeler çağı mı??

hem sonra daha uzun olmamız için ne yaptın. hiç bir şey. anca eleştirir anca söylenir. spora gidelim dedik zamanında aman herkes havuzda götümüzü inceleyecekmiş mazallah bişey olurmuş ne yapacakmış o zaman o??? zaten hiç sportif değilmişiz. oysa kendisi mahallede bir yakar top bir istop falan oynarmış of herkes korkarmış hırsından. belli çok sportifsin! 2 basamak zor iniyor. aa bu sağlık sorunları da hep ikinci çocuktan sonra başlamış. başka bir zaman böyle açıklıyor durumunu birine.

kendi 2 tane doğurdu diye sağlığının bozulduğundan şikayeçi ama ben 5 tane doğuracam son ikisini ablama verecem, hem ne güzel ablamın sağlığı da vücudu da bozulmamış olur????


anca eleştirir kusur arar. kısa kalmışız. bir gün ee anan soğan baban sarımsak dedim. şaştı ne alakaymış?
e sen kısa babam kısa ne çıkacaktı ki sizden genetikte yok! buna da çok bozuluyor efem!!! ben bana kısa demesine bozulup kendimi savunmayacam ama kendi saçma şeylere alınır.

şimdiki aklı olsaymış daha uzun boylu daha yakışıklı daha sağlıklı daha aklı başında bir adamla evlenirmiş. hep dediği bu.
ama iş bana gelince kısa çirkin kaba saba fark etmez her kesi rahatça bana uygun bulur yakıştırır.
çelişkili ve çifte standartlı resmen. ama kabul etmez. paçası sıkışırsa da aynı şey değil der.

yani benle o aynı değilmiş. şahane savunma. nasıl değil? sen üstünsün herşeyin mükemmelini hak ediyorsun ama ben aynı olmadığım için etmiyorum bana her türlüsü olur!!

öyle mi demiş. demez tabi. ne lafın nereye gittiğini düşünür ne ne anlama geleceğini ne çifte standartlı konuştuğunu.

ha bir de her seferinde melahat teyzeye inanıyor da bana inanmıyor. üstelik geçen haftayı tamamen unutmuş oluyor. her seferinde baştan anlatmam gerekiyor. hani bahar'ı ben sanıyor ya.
ama önce bahar kim diyor!!!
hani semra teyzenin kızı bahar var ya? ???? semra kimdi???ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy








şahane bir doğum günü kutlaması fikri: hayatınızın en berbat gününe ışınlanın!

o kadar kendi düşünceleri hisleri duyguları çerçevesinde ki başkasını fark edemiyor. sadece kendi gibi sanıyor. kendi neye kızıyorsa kendi neye üzülüyorsa falan diğer insanlar da aynı olabilir ancak. gerçi kendisi dünyanın en mantıklı en duygusal en hassas en düşünceli en zeki insanı ama..

çok konuştuğu asla empati kuramadığı için laf nereye gider anlamaz. zaten umrunda da değil ama neyse.
sağ olsun beni çok düşünüyor. kendince en mantık lı en doğru şeyi düşünmüş. her doğum günümde bana sabah kargalar bokunu yemeden daha günaydın demeden ben daha tuvalete bile gitmeden yüzümü bile yıkamadan önce aynı şeyi duyuyorum!

bugün babanın mezarına gitmek ister misin?
aklınca bana büyük çok ama çok büyük bir iyilik yapıyor. çok mantıklı bir düşünce. zaten ben de doğum günümde hayatımın en travmatik en acıklı gününe geri dönmek isterim. iyisi mi sen bana zamanda yolculuk ısmarla her doğum günümde o berbat güne geri dönerim. şahane olur. muhteşem bir doğum günü kutlaması.
ne yani insanlar bana pasta alıp heppi börtdey mi diyecekti? seveceğim bişeyi mi hediye edeceklerdi!

tam da bana layık. 5 dakika bile bişeyden keyif almam da süreli psikolojik işkence çekerim inşallah!!

istersen sert tepki ver: son bir kaç yılın popüler hediyesi bu!!

aman çok da önemliymiş! iyiliğim için demiş! çok bilir iyilik yapmayı!! kendisi neler çekmiş neler!!

her konuda benden üstün olacak ya illa. benden çok çekmiş acı! neymiş ki o!
ne miymiş babam öldü daha ne olsun.

bundan gerçekten ve cidden emin.

babamın cenazesinde de en çok üzülen en çok acı çeken kendi zannediyordu. bir sanrı içinde sanki, kendi düşüncelerine hislerine gömülü olduğu için başkasını göremiyor: en çok kendi üzülüyor onunla yarışamazsın!! sen üzüldüğünü söylesen de hayır o daha çok üzülüyordur.
sanırsın beni ben gibi yaşamış da tartmış!
başkasını hiç anlayamadığı anti empatik olduğu için öyle zannediyor.

cenazede de adeta bir tiyatro şovu sergiledi kendi çapında. biz de ağlıyoruz ama ne yapıp edip rol çalmak ister gibi bizi bastırıyor. bakın diyecekler öğretmen hanım ne kadar da iyi bir insan; boşandığı kocası için bile ne kadar üzülmüş nasıl da göz yaşı döküyor!
netekim dediler. şu zavallı insanlar kendi beyinleriyle düşünüp tartamaz: hem o zeka o duyarlılık yok hem tembellik var: hazıra konmak istiyorlar. ne yapacaklardı yani insanları inceleyip tecrubeleriyle bir çıkarım yapıp insanları iyi tanıyıp da anlamaya mı çalışacakları? kim kendini gösteriyorsa, kendilerine ne sunuyorsa lambaya üşüşen böcekler gibi ona kapılır onu görür ona inanırlar.

hıçkırarak ağlayan annemi daha çok üzülüyor gibi görüp bizi sıkıştırmıştı insanlar. neden ağlamıyor muşuz? ulan sümüğüm akıyor ya daha ne istiyorsun?

gösteri istiyorlar ne olacak. yerlere düş sürün bayıl... beter ol diye dilediklerinden değil bu da bir çeşit eğlence. katharsis yaşamak istiyorlar. bak benden beteri var diye düşünüp zavallı kızlar düye üzülüp rahatlayacaklar, kendilerini üstün hissedecekler.
annem o kadar kendini iyi satmaya odaklanmış ki bir akraba bizi babamızın cenazesini görmeye götürecekti, farkına varmadı bile. 13- 15 yaşındaki iki ergen kızın ölü babalarını görmesi iyi bir şey mi? zaten üzülmüşler travmatik bir olay yaşıyorlar bir de üstüne gidip görecekler.
ben de isyan etmesem salak ablam gıdıl gıdıl gidiyordu. kadın akraba aklı sıra bizi hayal ettiği gibi perişan görecekti herhalde.
hani zaten boşanmış ailenin kızlarıyız onlara göre acınacak ezilecek hor görülecek dışlanacak eksik zavallılarız daha da beter olalım! için için bir katharsis daha yaşayacak: bak işte boşanınca böyle oluyor çocuklar en iyisi davaro kocamı çekeyim falan. korkaklığından boşanamıyor bahane arıyor kendine.
bende itiraz edip elinden kurtulmasam bir de kolumuza yapışmış götürüyor. başka biri de ben gördüm diye memnun hasta. anneme bunun doğru olup olmadığını sorunca da fırça yiyorum!!
o üzüntüsünden kahrolmuş kahrolmuş ben annemi hiç anlamıyormuşum!! o acı çekiyor üzülüyormuş görmüyormuşum!! tutup kendisine saçma sapan sorular soruyormuşum!!
saçma soru mu?????
gidip babamın cesedini göreyim mi???
hühühühühüühühühühühühüh ay hanfendi hepimizden üzgün o dünyanın en hassas en düşünceli insanı unuttun mu? ne oyalıyorsun anlayışsız kıtbeyinli nazlı!! der gibi bön bön bakıyor.
aşırı mantıklıdır da kendisi ne git ne gitme diyor öyle bön bön bakıyor. ne yaparsanız yapın üzülüyor görmüyor musun!!!!

sonradan da bunları asla hatırlamıyor bile. sormamışlar ki ona! ben sordum ya işte. sana kalsa morga gidip elli ceset görelim ne var. ne var ki bunda. annem hepimizden çok üzülüyor onu düşünün biraz!!
her allahın günü geberse de kurtulsak diye beddua eden ve bize de ettiren kadın en çook acı çeken insan oldu birden!!

kendini kendince temize çıkarmak için ne kadar iyi bir insan olduğunu kanıtlaması lazım. siz ne görmüşsünüz ne görmemişsiniz ne önemi var kimin umrunda??? sen ne yaşarsan yaşa annen kadar üzülmüş olamazsın bikere!!
kendisi başka insanların da duygularını ölçebilir ve hep sonuç kendinden yana çıkar.
sen git savaştan çık cesetlaerin arasından geç morglarda milyonlarca ceset gör ne önemi var o anda: üzüntü yaşayan en çok hisseden kendi o sırada!!

ben itiraz etmesem başka bir tanıdık saçmalama küçük onlar falan demese....üzüldüğümüz yeymiyor iyice travma geçirelim o yaşta.

mesela sonra da tanı konulamayan bir hastalığın depresyonun falan çıksa akrabalar rahatlayacak. iyice dibe çök isterler boşanan kadın ve kalan aileden. gerçekten için için beter olduğunu görmek istiyorlar. sonrasında defalarca hatırlattılar da.iyi olmana memnun olmuyorlar bile.
hımm dersler iyi gidiyor yani? şuna bak ana babası boşandı babası öldü ama dersi iyi! olmasın yani başarısız hasta sokaklarda aç sürünen acınası bir ucube olsan ferahlayacaklar.

bizim insanımız neden kendini geliştirip yükselmek yerine başkasını dibe çekmek ister de böylece kendi üstün hissetsin??

olmayalım mı geberelim mi biz de gelip cesetlerimizi mi inceleyecen! nekrofili falan mı var sende teyze diye azarlayıp bağırmasam her fırsat bulduğunda lafla sokacak. ağlatmaktan ezmekten aşağılamaktan beter halini görmekten zevk alan bir hasta.

demek anne tarafında vardı böyle huylar annemle aynı soydan bir neneye dedeye çekmişler.
annem de herkes kendinden beter olsun görmek ister. için için. kendini daha iyi daha üstün hissetmenin bir yolu bu.

hah bu doğum günüme de sıçmayı başardı. en azından kötü anıların depreşmesini sağlar ki doğum gününde doğduğuna pişman ol. aman 5 dakika mutlu huzurlu memnun keyifli falan olur da hatattan zevk alırsın falan!!
ne çooook mutluluk neşe içinde ol ne de aşırı hasta olacak kadar mutsuz. mutlu menmun keyifli tatmin olmak için falan da uğraşma. sadece mecbur olduğun için robot gibi yaşa.

annemin ideal durumu: robot gibi olmak.















12.02.2018

takıntılar.
gene başladı. bir ara limona, sonra zencefile, sonra çörek otuna, yumurtaya ve tuza kafayı takmıştı. yiyecek olarak.
bir ara içinde limon olmayan bir şey yemen içmen mümkün değildi evde. çaya suya her türlü yemeğe dolduruyordu limonu; hadi bunlar gene iyi: bir gün kapmış yarım limonu sessizce bana yanaşıp gafil avlamak ister gibi :gözüme sıkacak oluyor! matmış gözlerim benim hiç feri yokmuş parlasın diyeymişmiş!! bir arada sabahın köründe burnuma dayıyordu sade limon suyunu. tamam iyilik var özünde ama sonuçları asla aklına gelmez. sorsan da dünyanın en bilinçli en düşünceli insanı. midesi hassas gastrit geçmişi olan biri bomboş mideye limon içebilir mi?? anlatamazsın bari kahvaltıdan sonra içeyim . yok televizyonda boş mideye içilecek diyormuş.
bir de arsızca bir ısrarcılığı vardır ki sırf istediği şey olsun ona göre gerisinin bir önemi yok.
sonunda tabi azdırdı midemin gastritini. öyle güzellikle söylemekten de anlamaz: inatçı sabit fikirli. kavga edip terslemez küstürmezsen caymaz asla: elini versen kolunu kaptırırsın anneme. güya iyilik için vitamin olsun diye ama midem ağrıyor asitli şey boş mideye içilir mi? anlatamazsın. ee sonunda gene doktorluk oldum. gayet de pişkin beni suçluyor. tabi ona kalsa kendisi doktor gibi olmuş zaten gitmeme gerek yokmuş: sarımsak yersem geçermiş.
hah ondan sonra antibiyotikli diye sarımsağa taktı. işe gidecem yiyemem anlamaz. konuşmaz ağzımı açmazmışım!! ne güzel çözümler! zamanında da sivilcelere uygulamak için elinde sarımsak evde beni kovalar beni nankörlükle suçlardı. güya iyilik. kokarca gibi gezeyim. tabi için için daha iyi diye düşünüyor; tenefüse çıkmam konuşmam kimse beni önemsemez hatta konuşmaz alay eder. köşemde otururmuşum!! öyle olsan da seni yani beni işte pısırıklıkla suçlar!! kendisi çok sosyalmiş çok popülermiş!! ben hiç değilmişim!! ne kavgalar ne kavgalar. bir de salakmışım gibi gizlice yedirmeye kalkardı: tostuma sürmüş mesela. kokarsam kokayımmış sanki de çok da matah bişeymişim!!
sonra bu sarımsak kozunu başka zamanlar kullandı, demek bir kaç kere sarımsaklı bişeyler yedik diye çıkmamışım evden. ne zaman ertesi gün bir şey yapacak olsam çaktırmadan dayar sarımsağğı.
hayır hiç evden çıkmasan sosyalleşmesen de pısırık asosyal der bana. oysa kendsi çok sosyalmiş çok popülermişmiş. ee çıkmayayım diye sürekli sabotaj halindesin??
ona göre kendi belirlemeli nereye ne zaman ne kadar ne şekilde çıkacağımı! ama asla anlamayacağım beni kukla gibi oynattığını karıştığını anlamayacağım. öyle olunca da sıkılıp gene suçlar pısırıklıkla!!
ya da her gittiğim yere benimle gelecek.
bu da bir ara saplantı olmuştu. sürekli peşimdeydi. bahanesi de sıkılıyorum değişiklik istiyorum ben de! ya da 5 dakika kalır kalkarım. ama ne mümkün. sohbeti de ele geçirir saatlerce karamsar konuşmalar herkesin içini bayar kendi ohh rahatlar. sonra da hadi gidelim diye tutturur bana çocuk gibi. kendi konuşamayıp uyamayınca ortamı ele geçirince benim keyif almamı engellemeye çalışır.
artık gideceim yerleri falan önceden söylemez olmuş, ani kararlarla hareket eder olmuştum gelmesin diye. insan kendi arkadaşlarıyla yaşıtlarıyla takılmak istoyor değil mi.
tabi kendine göre o çok hoş sohbet biri! kimseyi konuşturmuyor ki! nesi sohbet? üstelik hep eskilerden hep karamsar negatif konulardan bahseder.
baktı ben ani kararlarla çıkıyorum bu kez sabotajlar uydurdu: sarımsak yedirmek, olmazsa saçın kötü demek, havanın gıcıklığından bahsedip moral bozmak: hiç mi kanmadım tam kapı ağzında tadım kaçsın diye son çalışmaları yapar: götün büyük saçın olmamış başka bir şey giyseydin ya da sıcak-soğuk anlayışına göre giydirmeye çalışarak sinirimi bozmak.
eğer gideceksem de asla eğlenmeyeyim keyif almayayım!!
mesela eğer ben kendim için işe giderken yada bir buluşma için hazırlanıyorsam dırdırdır tepemde sigara tüttürerek söylenir: boyanmama gerek yokmuş sanki bir boka gidiyormuşum!!
ama kendi için bir yere gidilecekse kukla gibi giydirmek ister beni; plan yapar ne giyeyim ne süreyim!

başka bir dönem de çörek otsuz bir şey yiyemedik. gene o bir derece kokmuyor. ama suyun içinde bile çörekotu! aklınıza gelecek gelemeyecek herşeyin. bir donum kalmıştı çörek otsuz!!
sonra beterleri geldi yiyecek takıntılarının: yumurta.
iyi ki bir faydalarını duymuş. gına getirecek kadar çok yumurta yedirir oldu. hatta sonradan aşırı mantıklı annem bunu tuz takıntısıyla birleştirdi. geçen senelerde bir sabah bana 9 yumurta haşlamış dilimlemiş ve tuza bulamış. altı üstü tamamen tuz kaplı! gastrit bir yana yüksek tansiyona kendi gibi meyilliyim ama 9 aşırı tuzlu yumurtayı yiyecem sabah sabah!!!! daha da üzülüyor az buluyor 12 tane olsaymış!!! sabah yiyemezsem okula götüreyimmiş arada ağzıma atarmışım???

kendi yüksek tansiyor ve reflüden çok tuz kullanamadığı için bir tuz saplantısı oldu. bana yedirecek. ısrarla tuz at der mesela. istersen tuz at diye defalarca tekrarlar beynine işlemek için. elde edemezse kendi atar fazla fazla tuzu.
zararları da çok. üstelik ben de de var tansiyon. inme mi geçirem?? çaktırmadan tabağıma tuz serper olmuştu illa kendi istediği olacak sonucu ne olursa olsun!!
ne kavgalar ne münakaşalar. beni de nankörlükle suçlar işine gelmezse benim iyiliğim içinmiş!!
baktı ben atmıyorum kızıyorum çaktırmadan tabağıma tuz ekme sevdası geliştirdi. ama az da ekmiyor delilercesine boca ediyor.
çocuk gibi inatçı. böyle gıcık aksi veletler olur ya onlar gibi. yenecek gibi değil yani zehir resmen. faydaları da vramış ama kendi hiç yiyemiyormuş ben yiyeyimmiş!!! sonunda eğer tuz atarsa fazladan yemekleri gidip acımadan çöpe döktüm de defalarca anca ders aldı.
şimdi diyeceksiniz ki annecim ben istersem ekerim tuz ihtiyaç duymuyorum çook güzel olmuş yemek desen. sanki demedik!! ama az tuz koymuş benim tuza ihtiyacım varmış!!! kabul etmez. gene eker. güzellikle söylemekten anlamaz annem. bir ara katlandım onun istediği gibi tuzlu yedim; ne oldu? tansiyonum fırlak fırlak gezdim. hiiç de suçluluk duymaz hiç kendinde kabahat bulmaz. gayet pişkindir. kafama silah mı dayamış yemeyeymişim. bunlara rağmen hala arsızca fazla fazla tuz eker tabağıma! ani tansiyon yükselmesinden gebereyim istiyor herhalde!!!

zamaınında da böyle böyle kilo aldım. emekli olunca ya da yakın zamanlarda kafayı pasta börek çörek kekle bozmuştu. sürekli tıkınmamı ister. güya iyilik. zaten buluğ çağı zaten hormonlar saçmalıyor zaten sınav stresi: saat başı dibimde biter elinde dopdolu bir tabakla koca bardak kolayla. çalışırken yermişim.
hem ne yapıyorum diye kontrol ediyor: ya çalışmak  yerine kendime dokunuyorsam??? hem aç kalmayayımmış? sanki 3. öğün yemek yemiyoruz!! ama ara öğünler de önemliymişmiş.
yemezsen de kızar küser nankörsün! saatlerce uğraşmış ayakları beli ne kadar ağrımış ne kadar masraf yapmış hiç düşünmüyormuşum!! sonra da kilo alınca götün kocaman der!!
sanırsın kendinşn değil!!
işine geliyordu tabi biraz da. ne kadar çirkin ne kadar itici bakımsız olursam o kadar dikkat çekmem. erkekler beni beğenmez. aklı sıra korumuş oluyor beni.
ne güzel özgüvensiz olsam hem kimse iplemez beni hem sözü geçer istediği gibi.
tabi bir ara da kendine dokunmak diye birşeye kafayı takmıştı bi yerlerden duymuş.
sürekli bir arkadaşının kızının başına gelenleri misal verir: hayali hikayeler tabi senaryo hepsi.
kendinden o kadar iğren nefret et ki banyoda keselenirken bile tiksinti duy bedeninden aman mastürbasyon falan yapar da kızlığı bozulur.
beraber yatacaktık bir zaman da üçümüz. en küçük kımıltıda ne yapıyorsun der. put gibi yatacakmışız. ama kendi deli yatar sürekli kolu bacağıyla çarpar.

evet didişmekten zevk alıyor en çok da benimle. ablamı da eleştirdiği kızdığı kırdıpı olurdu ama ona karşı hep bir tık daha anlayışlıydı. bana karşı ön yargılı her zaman. ona göre asla ayırt etmiyor kızlarını ama hikaye. bal gibi de ayırır. hala da öyle.

geçende daha mesela. ablam dedi ki artık watsons gratis gibi yerlerden makyaj malzemesi almıyormuş hiç: artık sadece sephora gibi yerlerden kaliteli malzemeler kullanıyormuş. aaahh nasıl da hayran hayran bakıyor kızına onaylayarak da. ne kadar akıllı bilinçli bir kızı var onun. ama ben sephora'ya girecek olsam canı sıkılır söylenir. pahalıymış da kazıklıyorlarmış da gereksizmiş de. gizlice alsam da dırdır. müsriflik boşa çarçur paraları!! kendi kullanmayacağı havlular yatak örtüleri nevresim takımlarıyla doldururken evi naylon perdelere sayarken paraları çarçur değil ama. ablam kendine lamer'den krem almış döşüne bile sürüyor kırışmasın diye ama bana nivea kremi fazla görüyor mesela.
asla da duymak istemez çifte standartlı olduğunu!! ablam da duymak istemez elbet. neden kaçsın huzuru=? naparsanız yapın ayol kime ne?
sağolsun annem benle ilgili şeyleri hep ucuz dandik boktan diye görür. herkese yakıştırır kaliteyi lüksü ama bana gelince bim de de var!!!
istersen diyor sevgili ablacığım marabasına sadaka verir gibi bir torba dolusu malzemesi varmış bana versinmiş. annem iyice memnun tabi. ay akıllı bilinçli evladı üstelik bir de bonkör!!!
tabi tam bana göre kalitesiz dandik şeyler!!
ben pahalı lüks kaliteli bişey alsam sırf dırdırla kalmaz bir de sabote eder annem. bayılır benim eşyalarımı ona buna peşkeş çekmeye....

davranış olarak bir ara kimse kalçama bakmasın diye aşırı dibimden arkamdan yürümeye kafayı takmıştı sürekli kalça hareketlerimi izliyor ve beğenmiyordu!! tuhaf hareket ediyormuş götüm!! sanki bir taraf daha gevşekmiş???  ohooo çeşit çok saplantıları takıntıların.
bir zaman da bugün okula gitmeyeceksin değil mi demeye takmıştı. her sabah umut ediyor ki gitmeyeyim. sanki suratıma da bayılıyor. arkamdan ablama meymenetsiz diyor.
neden meymenetsizim acaba!? bana herkes istediği gibi davranacak kırar mıyım sıkar mıyım üzer miyim hiiiiiiç düşünmeden ama ben ahmakcasına gülücükler saçacağım!! ama gülümsedein mi güldün mü neşeli oldun mu da beğenmez. gülüşüm çirkinmiş mesela dişlerim yamukmuş!! ne biçim kırışıyormuşum? haa zaten gülecek de bir bok yokmuş!!

8.02.2018

bi ara tatilde ablam bize gelip kaldı. aman bir naz bir işve annem şımarttıkça şaşırıyor. tabi ki bana evin hizmetçisiymişim kendi tatilimi ablamı memnun etmek için harcamam gerekiyormuş gibi davranıyor annem. ablamsa bir yabancı gibi. sürekli bişeylerin yerini neyi nasıl yapacağını sorup duruyor. o nerede bu nerede.
annemde kraldan önce kralcı hemen atlayıp beni tersleyerek kaş çatarak uyarıyor.
sevgi dolu bir aile!
bana nasıl davranıldığının hiç önemi olmadı. çelişkili ayrımcı davranışlarının asla yüzüne vurulmasını istemez eşşek gibi kabulleneceksin. ablam da duymak istemez huzuru kaçıyormuş!

işte insanlar görünüşte iyiler. eli bıçaklı katil değiller, dolandırıcı sapık ya da devlet düşmanı değiller. insanlar hep küçük kötülüklerle kötü oluyor.
beni ablama şikayet ediyor mesela annem. yüzüne de en masum en saf ifadesi takınıp dudağını büküyor. artık dizi film izletmiyormuşum hiç!
sanki izletirken memnundu.
alt yazılı bulursun altyazıyı okumaktan filmi göremediğini söyleyerek şikayet eder. sürekli ne yazdı ben okuyamadım gibi benden dublaj çeviri falan bekler. söylenir durur. okuduğunu da anlamaz: sürekli biz onların deyimlerini anlamıyoruz der. aklıma gelse de örnek versem.
yerli film bu izlet desen; onlarda sırf komedi. annem yerli komedilerden nefret ediyor. asla anlamıyor. zaten basit komediler bir de bunu da anlamıor.
sanki hayattaki hiç bir şeyden keyif almamaya ve bana da aldırmamaya ant içmiş!!
eğer alt yazılı diye söylenmiyorsa türünü beğenmez.
komediler komik değil hiç!onların farklı anlayışları biz anlamıyoruz der. emin bir de. ben anlıyor olamazsın. hele ironik imalı ya da başka bir habere filme göndermeliyse asssla anlamaz. anlatsan da anlamaz.
gerilimlere sinir olur polisiyelerden hoşlanmaz.... dramalar ağlaktır.
korku filmlerini hiç sayma. savaş aksiyon tarih biyografi de sevmez. romantikler de salak kızlara göredir.
asla memnun olmaz.
dublajlıysa da film ya da dizi; hep aynı kişilerin-seslerin aynı tarzda seslendirdiğini söyleyip şikayet eder.

hiç şikayet edecek bişey bulamadıysa iyi günündeyse!!!!!! de filmdeki herhangi bir şeyden ilham alarak konuşur! bir kıyafet bir yastık deseni, ayakkabı saç.... vb vs fark etmez: bunlardan biri onu geçmişine götürür ve başlar anlatmaya!!!

ona göre kendi olsa ne filmler diziler bulur bir de ne var ki!!! internetten zerre haberi olmadığından ona herşey basit geliyor. sanki her aradığın film zart diye var çat diye indiriyorsun...

daha önce de olmuş şeyler bunlar hep tekrar ediyor kendini ama hadi annem yaşlı unutuyor ablamda ilk kez duyuyor gibi o kadar yarım yamalak dinliyor ve umursuyor ki geçen ay konuşulan şeyi bile unutmuş oluyor bile.

tabi şikayete karşıık kendi iyi görünecek ya hemen an bilge haliyle digitürke falan abone olsanıza nazlı diyor.

annemin gözleri parlıyor: ah onun zeki yavrusu nasıl da biliyor herşeyi!!! onu yazın yazlığa nakletmek ayrı dert hadi vazgeçtin anneme izah etnmek ayrı dert. 8 sene falan oldu daha bu televizyona alışamadı yeni diyor duruyor!!
zaten ben defalarca abone olayım dedim bir çemkiriyor bana yok telefonmuş internetmiş çekemezmiş onun masrafını!!!
annem yüzde yüz kesin emin bize internet gerekmiyor!!
bi keresinde ablam tablet kullanmayı öğretmeye çalışıyor anneme; tammamış çok güzel anlamış nazlı anlatamyormuş!!!

bana karşı o kadar ön yargılı ki içten içe anlamamakta ısrarcı ve her zaman her yerde ben emrinde her koşulda cevaplamak zorundayım: banyodaysam çıkacam, tuvaletteysem yarım bırakacam mesela...

tamam öğrendim diyor ama ilk defa kendi kendine kullanacağı zaman nazlıııı bu nasıl açılıyordu nereye basacaktım??? çoktan unutmuş.,

daha 15 yıllık katlanarak kapanan nokia cep telefonuna bile alışamadı. ablamın hediye ettiği akıllı telefonu beceremeyince eskisine geri döndü.


ablam da hadi diyor akşama bir film izleyelim indir de. anneciği de sevinç içinde zeka küpü yavrusuna hayranlıkla bakıyor. ay zekaya bak akşama film izleyelim diyor.

ben de yorgunum başım ağrıyor uğraşamam. bir de sanki elinde tablet laptop yok gibi kendi indireceğine üstelik netflix abonesi benden bekliyor....

sen indir ben uğraşamam.
nasıl indireceğim?
var internet ya işte.
ama ben sen nasıl indiriyorsun bilmiyorum ki?

sanki benim yaptığım şekilde mecbur indirmeye? uğraşmamak için bilmiyor numaralarında. annem de hayran yavrusuna ayy yavrruum ne kadar saf temiz falan diye bakıyor.

hem akıl veriyor ama hem de hadi ben sizin yerinize ayarlayayyım digiturk d smart falan filan demiyor yani. niye uğraşsın canım!!
zaten ablam iş yapmaz hiç; anca kocasından bekler ister. ona göre herşey kolaydır.

mesela evin girişinde dış kapının hemen oralar çok dar bizim. çünkü solda hemen misafir tuvaleti var. içeri girerken adeta sıraya girmek zorundasın ve hele önündeki hızlı hareket edemyorsa dikikalarca ayakta dikilirsin anlamsız. üç kişi olunca daha beter.

akıl veriyor zeka küpü ablacığım. e şu tuvaletin duvarını geriye aldırsakmış, yıkıp geriye alırlarmış! ayy evladı ne kadar zeki annemin!!
çok kolaymış. kendi evde 2 ufak odanın arasındaki duvarı yıktırıp araya bilmem neyney yaptırmış.

sanki kendi yaptırdı. anca kocasından ister bütün angaryalarla adam uğraşır ablamda sonra tenkit eder!! aynı anası.

tabi kolay cahil cühela tamiircilerle bilmem nelerle kendi mi uğraşacak? annem mi? tabi ki ben! ben bulacak kırk kere arayacam geldiler gelmediler kaça olur etraf pislendi bilmem ne hep ben uğraşacam annem de anca şikayet edip susacak oturacak. o eski misafir tuvaletini düzenlerken de öyle oldu.
bütün kiri pisi adamlarla uğraşmayı ben yaptım annem oturup gürültüden şikayet etti. yok efem işçiler ter kokmuş koku eve yayılmış diye şikayet edip durdu... kendi için hava hoş. anca akıl vermeyi bilir bişeye de ben el atayım demez.


...........

hem bana yabancı gibi davranıyor anacığına yağlar çekiyor hem de gece benim yerimde yatmak istiyor. ben annemle yatacakmışım!! kaş göz ediyor bana annem deli yatıyormuş uyutmazmış. ee sabah işe gidecek olan benim. kendi tatilde? ama ben uyuyamayacağım. ve gene de ben değil o iyi evlat olacak....
bende anneme gazı verdim özlemişsindir diye. lafta anacığının koynunda yatmayı çok özlemişmiş ama iş cidiye binince kaçıyor...







6.02.2018

2152 gönderi olmuş
6 yıldır hayatımda o kadar hiç bir şey değişmedi ki hala aynı şeyleri yazıp duruyorum. bir şekilde deşarj için ama yetmiyor haliyle.
sürekli kafamda aynı konular dönüp duruyor hayatım tamamen monoton ve aşırı yalnız.
aşağıdakiler en eskileri, baştan başlayalım mı.

5.02.2018

portatif merdiven

tutturdu da portatif merdiven alalım diye aylardır. temizliğe gülüzar gelince hep komşudan ödünç alıyorduk. aldık. ne mutlu.
mutlu mu? hayır tabi ki değil. benim için.
benim için hiiç de hayırlı değil.
her sabah son zamanlarda daha günaydın demeden, yüzümü yıkamadan tuvalete gitmeden beni yakalayıp, sanki çok önemli ve eğlenceli bir şeymişcesine enerji, şevk dolu bir şekilde;
perdeleri çıkar da makinaya at akşam gelince takarsın diye önüme dikiliyor.
bundan da büyük keyif almamı sevinmemi bekliyor.
yaşasııııııın sabah sabah işemeden sıçmadan yüzümü yıkamadan hemen perdelerle oynaşmaya gitmeliyim ne mutluluk verici.
anneme göre sabah sabah işenmez sıçılmaz! gece yarısı kalkıp işenir. akşamları sıçılır. kesin doğru! herkes için geçerli. karar verildi.
geçen sabah da gene aynı şekilde bekliyor, tepemde elinde de ıslak bezle. merdivene çıkıp dolapların üstünü silecekmişim.

tabi ki elinde sigarası asla eksik olmaz. istediğin kadar rahatsız olduğunu söyle pişkin ve arsız şekilde gene aynı biçimde karşına çıkar surat asa asa.

ama ablacığıma kıyamaz. evde iş yaptığını duymuşsa konuşurken; aman yavrum der zor işleri sen yapma yorulma yardımcı kadına bırak ha kıyamam!!
bize gelen yardımcı kadına da kıyamaz. aman tuz ruhunu nazlı döksün senin ciğerin mahvolur deyip kadını bile dumur etmişliği var!

bana kıyabiliyor yani. nasılsa arkamda beni kollayacak bıyıklı ordusu yok. erkek akrabalar yani.