annemden harika bir haftasonu aktivitesi önerisi: bir yere gitmeyeceksen temizlik yap!
bunu da kendi icat etmiş ya da şahane bir fikir gibi bir halde söylüyor!
ama öyle müzik açıp dans ederek falan yapmayacaksın yani. suratı asık sinirli söylenerek ve kendini yerden yere atıp paralayarak ve bol kimyasal kullanarak yapacaksın!! işkence gibi olsun ne eğlenmesi!!!
başka bir fikir de perdeleri mi yıkasak??? iyi ki eve bir merdiven almışız her gün perdeleri çıkarıp yıkayıp takabiliriz. bunu da hep çoğul anlatımla söyler: perdeleri mi yıkasak!!???
sen napıyorsun ki anca emir veriyorsun, bütün işi yapan ben olacağım.
tabi bir cumartesi neden dinleneyim eğleneyim?? hayatında böyle bişeyi hiç düşünmedi bile. hafta içi angarya işi yapılır hafta sonu da temizlik.
kendinin tonla çocukluk gençlik anısı var ama asla aklına bile gelmedi hafta sonu kızlarla bilmem ney ney yapalım da mutlu olsunlar anıları olsun ilerde çocuklarına anlatırlar.
söyleyince de ben kötüyüm. annesini suçlayan nankör evlat! haklısın ya da bişey demeden bişeyler uydurması yok aynen devam. herhalde içinden beter ol falan diyor.
umrunda olmaz. anca seni suçlar. ya da seni suçlayıcı imalı aşağılayıcı misaller verir.
yağlı saçımla çıkamazmışım ki. e sivilcelerime birşey derlerseymiş insanlar. e ödevlerimi bitiremezmişim sınıfta kalırmışım. hep bizim iyiliğimiz içinmiş. tek derdi bizim geleceğimizmiş. bizden tek ama tek istediği şey ders çalışmamızmış başka bir şey istiyormuymuş istemiyormuş!! yani ben sürekli bişeyler isteyen aç gözlü biriymişim!! bütün gün canı çıkıyormuş okulda akşam yemek yapıyormuş bir ama yetmiyormuş hala şunu yapalım bunu edelim.
kendisi istiyormuymuş bütün gün temizlik yapmak ama mecburmuş başkasına nasıl yaptırsınmış! bize de kıyamazmış.
şimdi rahhaaaat rahat kıyıyor ama o zamanlar yaptırmasa da.
tek başına üstleniyormuş bütün işleri sorumlulukları canı çıkıyormuş canı haberimiz yokmuş!!!
tabi kendini çok yorma ara ver dinlen dersen ev işi yaparken kayarı yersin!!
bütün hıncını alır rahatlar!!
bütün o zorla ikna ettiğim geziler buluşmalar arkadaş doğum günleri kutlamaları hakaret aşağılama küçümseme dırdırı göze alarak yaptırdım. her seferinde baltalamak içim-n ufak ufak uğraşır; en azından korkarak moralin bozuk olarak yap ya da git ister.
hala aynı.
keyif almaktan değil işkence çekmekten hoşlanıyor aslında. mutsuzluk huzursuzluk ve endişe en büyük zevki.
her aktivite zamanı gelmeden garip sapkınca senaryolar anlatarak vazgeçirmeye çalışır korkutarak. yani yasak gitmeyeceksin demeyecek böylece yasakçı tutucu despot anne olmayacak. ama zamanla psikolojik olarak işleyerek seni korkutarak vazgeçirecek ve sen kendin vazgeçtin zannedeceksizn senin fikrin sanacaksın ki ilerde bir gün sen yaptırmadın dersen ben yasak demedim odana kilitlemedim kafana silah dayamadım falan diyebilsin!!
gerçekten de kendini asla suçlamaz. hep başkaları suçlu. ama söz konusu kendine yaşatılan haksızlıklarsa eğer mangalda kül bırakmaz. ondan başka hiçkimseye öyle bir haksızlık yapılmamıştır!!!
senede 3 kere sosyalleşilir mi? teyzemler lütfedip gelirse birşey yapılırdı. o zamanda adapte olamazdı aklı ev işiyle dolu, bir an önce bu işkence bitsinde dizlerimde kireçlenme oluncaya kadar yerlere yatıp yer sileyim diye dalar giderdi.
garip. hem ister ki biz kimseyle fazla muhatap olmayalım, okul-ders dışında görüşmeyelim, konuşmayalım, mecbur kalırsak da sadece dersler sınavlarla ilgili konuşalım, ne hafta içi ne hafta sonu arkadaşlarla görüşmeyelim, bir yerlere gitmeyelim, anca siteden bize arkadaş olur diye bulduğu garip insanları bize iyilik ediyor gibi getirip, arkadaşımızı da kendi seçerek bize sunsun o da ders çalışmak için yani başka bişey için değil!!
zaten biriyle konuşacağın zaman hala öyle koşar sohbete dalar, ya rol çalar ya böler susturur.
sonra da gayet pişkin asosyalsin. utangaçsın konuşamıyorsun der ve kendini övmeye başlar: ne kadar sosyalmış ne kadar popülermiş herkes severmiş herkes hayranmış hatta aşıkmış....
mesela hergün güya arkadaş gibi sohbet edecekmişiz. yalan. kontrol etmek için sırf derdi o. yemek yerken soru sorar. okulda ne yaptık ne yedik ne konuştuk. ne anlatsan da memnun olmaz. hep dudak büker. sanki kendi işte atom parçalıyor! hiçbişeyi beğenmez kıymetli bulmaz; aman konuştuğun bu mu aman dert ettiğin bu mu. hep önemsizdir. her istediğin anlamsızdır. evde yerlere yatıp kanepelerin altını silmek mi daha anlamlı!! biz hasta olmayalım alerjimiz olmasın diyeymiş.
tek eğlencesi o da şimdilerde iyice bozuk olduğu için gözü; kitap okumaktı. akşam da bir miktar tv izlemek. kitap okumada sınır yok. ama dergi okumak mesela aklının havada olduğunu asla aklı başında olmadığını mantııksız zekasız olduğunun işaretidir anneme göre.
ya hoppaysa blue jean okuyarak belli olıyorsa. ya kendine dokunursa ya erkeklerle konuşursa.
hayatında 1 kere bile erkeklerle ve evlilikle ilgili güzel bir söz çıkmamıştır. hatta bu erkeklerle çıkmak konuşmak ya da kendine dokunmak fobisi olduğu zaman sabahın köründen dırdıra başlar garip senaryolarla karamsar örnekler verirdi. erkeklerden kork yani.
bütün sene sen ders çalışmaktan başka hiç ama hiç bir şey yapma. ne kızlarla sohbet et ne erkeklerle 2 çift laf. ne bir şarkı dinle ne bir dergi oku. ama sonra kendisinin istediği ve belirlediği zamanda tam da kendi beklediği istediği gibi sosyal ol insanlarla!! sen bütün sene farklı insan yüzü bile görme, konuşma ama tam kendi istediği anda kendi istediği gibi davran.
kendisi o kadar şahaneymiş o kadar sosyalmiş ki hemen uyum sağlarmış ortama anında arkadaş edinirmiş. temizliği düşünüp eve dönmek isteyen kendisi değil sanki.
engelleyemezse zehir edip boğazına dizsin. her yaptığın zıkkım olsun. ezelden beri bu böyledir.
geçenlerde bi gün komik bir you tube videosu izliyordum yakın zamanda. gülmüşüm gülümsemişim demek ki. koridordan geçerken görmüş. kızım mutlu gülüyor diye sevinecek mi yani????????? rahatsız oluyor resmen.
ne zaman mutlu keyifli olsan eğlenmiş olsan tut ki engelleyememiş baltalayamamış moralini bozamamış: dönüşte seni doğduğuna pişman etmek istercesine o anki keyfini kaçırmak için kötülük saçar küçük küçük. ya hastadır kapris yapar ya hemen bişeyden ilham alıp kötü anılar olaylar hikayeler anlatmaya koyulur. kadın mutluluktan hoşlanmıyor!! hiç kimse 5 saniye bile memnun mutlu falan olmasın. hiçbirşeyden keyif almasın hele aman aman eğlenmesin! herşey mecburen eziyet gibi yapılsın zıkkım olsun zehir olsun!!! sonra da sana dönüp pişkin pişkin sanki saatlerdir olumsuz konuşan tartışan eleştşren moral bozan kendisi değilmiş gibi suratsızsın sen de der!!
benzerlerini ablam da yaşardı. ama ona bu kadar abanmazdı zaten ablama işlemezdi. aynı anneciği gibi robot ruhlu olduğundan: gerçi anneme göre kendisi gibi aşırı hassas- tüm bu dırdır olumsuzluk karamsarlıktan sonra ahmak gibi sırıtsa da göze batmazdı. morali çok bozulmaz ama çok da toplanmazdı.
yani youtube da komik video izleyip rahatlayacağıma bari kötü şeyler izleyeyim de gülmeyeyim. 3 dk gülümsemek bile bana fazla. gelmiş diyor ki ne var ki gülecek!!! batmış sanki. ne yapayım sürekli surat asayıp karamsarlığa kapılıp mutsuz mu olayım o zaman da karamsarsın suratsızsın enerjisizsin dersin!!
ne yapsan kabahat.
karamsar değil kendisine göre gerçi ben karamsarım!! beni bu hale getiren senden başkası değil ki.
bazen sırf kendi modum yükselsin diye komediler, gülünecek şeyler uydururdum o zaman da şaklaban derdi. gezi mezi uydurursam boklu işler uzmanı, uydurukçu, boktan işler ustası derdi...
ha tut ki ne neşelisin sosyallik arıyorsun ne mutsuzsun surat asıyorsun ne de dalaşıyorsun hiçbiri gayet durgun hatta robotumsu geçiyor günlerin: o zaman da beğenmez yapıştırır: ruhsuzsun!!
e gezeyim eğleneyim dergi oluyayım sosyalleşeyim istemiyorsun. e sürekli evde ders çalışıp gerilip kalmama da gıcıksın. işte hiç biri nötr bir hayat. ne neşeli ne mutsuz ne geveze ne suskun ne kavgacı ne uydurukçu daha ne istersin.
tam tersini ister. o anda sen ne istiyorsan tam tersini isteyip onu mümkün kılmak için uğraşmaya bayılır. şekerli canın bişey çekse o ekşi ye ister....
ablam geçende eskiden hafta sonlarımız ne tatlı geçiyordu diye melankolik nostalji yaptı. anneciği de hemen yavrusuna katıldı değil mi ama? mesela annemin tüm gün bir sinir içinde kendini paralayarak temizlik yaptığını odamızdan işemek için bile çıktığımızda kıyameti kopardığını, kendini çok yorma sonra boynun ağrıyor deyip iyiliğini düşünsen bile azarlandığını unutmuş.
annesi gibi çok güçlü bir hafızası var.
ev işi yorgunluğundan yemek yapamaz biz de yumurta kırardık. biz şakalaşırken de annem bizi azarlardı. azarlamazsa bizi çeker beceremediğimizi öne sürüp kendi yapar yerken de boğazımıza dizerdi. ama ablamın dizilmiyormuş ki şimdi sadece beraber kıkırdayarak yumurta kırdığımızı hatırlıyor.
hem zeki hem duyarlı hassas duygusal ama aşırı mantıklı ve fena halde güçlü hafızalı. aynı annesi.
ama işine gelen bir durumsa ya da kendine yapılmış bir haksızlıksa ikisi de unutmaz. işine gelmiyorsa kendine dokunmuyorsa yaşarken bile doğru dürüst görmez duymaz anlamaz. bir kulağundan girip öbüründen çıkması gibi...
90larda bir sene teyzemler birşey oldu hiç gelemedi. onlar fotoğraf çekmese bizim asla olmazdı annem almazdı makine. yetermiş teyzem çekiyormuş ya. o sene ne bir etkinlik ne bir fotoğraf oldu mesela. ama kendi geçmişiyle anılarıyla övünüp fotoğrafı olmayan yıllarına üzülür. sen de böyle böyle dersen ne kadar da kötü bir insansın!!! yani benim olmasa da olur önemli değil ama kendinin yoksa of haksızlık üzüntü vah vah.
o bir sene gelmeyince ve haliyle o güne kadar ki süre ve bir sonraki yıla kadar neredeyse 1,5 yıl aşırı asosyal geçti. sonra bir anda Adana'da mecburen bilmem kimin oğlunun sünnetine gitmemiz icap etti. 1,5 yıl annem ve ablandan başka insanla muhatap olmamışsın, komşu kızıyla bile görüşememişsin, annen tenefüslerde köşende oturmanı bekliyor, ders dışında bir konu konuşmak büyük hata, robot gibi ve asosyal olmuşsun: belki senelerdir sınıfın dışında toplum içinde ama onlarca insanı bir arada görmemişsin: annen senden şov bekliyor! diyecekler ki ne kadar tatlı dilli konuşkan ne kadar çalışkan bilmem ne. senin için istemiyor yani sosyalleşmeni sadece kendi için. ben de bir süs köpeğiyim.
ha senelerdir erkeklerle konuşmamışsın. sınıf arkadaşlarınla bile konuşmaktan kaçın diye sürekli kötü olaylar anlatıp erkekleri kötülüyor ama sonra kalabalıkta konuşmanı bekliyor.
hemen uyum sağlamanı ortamda aa öğretmen hanım kızını ne kadar iyi yetiştirmiş densin diye rol yapmanı bekliyor. sen halbuki kalabalıkları yabancılarla konuşmayı unutmuşsun..
sen siteden bir arkadaşınla konuşurken rahatça konuşmanı böler susturur, ama kendi konuşmanı istediği zaman istediği kişilerle bülbül gibi şakımanı bekler. alışmamış ki unutmuş.
ama kendisini de her ortama hemen adapte olup hemen arkadaş edindiğini düşünür. gevezeliğinden öyle konuşuyor. herkesi susturup rol çalabilir. ama bu sadece kendinden daha az geveze daha az cadaloz daha az baskın kimselerle böyle oluyor!!
havasından geçilmeyen ortamda yüksek sesle çekinmeden herkesle konuşabilen dikkat çekmeye bayılan tiplerle hiç de öyle olmuyor. !! hiç görmedik sanki.
asla yetişemeyeceğini bastıramayacağını rol çalamayacağını anlarsa da surat asıp o kişi hakkında yanındakilerle dedikoduya girişiyor. nefret kampanyası başlatmak istiyor. öyle dikkat çeken kimselerden hiç hoşlanmaz ama bu yüzden değil de başka sebeplerdenmiş gibisine davranır ve söyler.
öyle kimselerle görüşmek aynı ortamda bulunmak istemez. hep kendi üstün hissetmeli kendi konuşmalı. kimse rolünü çalamamalı. çalan olursa da hiddetinden ölür!!
bir daha görüşmek istemez arkasından da ettiği hakaretler bitmez.
bir gün diyor ki çok merak ediyormuş, keşke bir sinek olup gelip gözlemleyebilseymiş, acaba arkadaşlarımla nasıl konuşuyormuşum!!
kontrol etmek ve müdahale etmek istediği için rahatsız etmeye çalışır olmadı ağzıma burnuma girip kamikaze sinek olurdu artık!! en azından kahvemin pastamın içine düşüp midemi bulandırmak keyfimi kaçırmak isterdi artık.
aslında demek istediği bunu söylediği zamana göre: ben huysuz kötü huylu karamsar birisiyim sevmezler sevmiyorlar zorla katlanıyorlardır oysa kendisi çok sevilir çok popülerdir!!
beni o hale getiren sen değil misin? işine gelmezse ne alakası var olur! sanki büyüten yetiştiren şekillendiren anam değil de dış kapının mandalıymış ne alakası var canım onunla?
evde sürekli sinirli aksi mutsuz temzilikten başka bir şey düşünmeyen, tek hobisi neredeyse sadece yemek olan sürekli her konuda ama aklınıza gelecek her konuda olumsuz anıları fikirleri olan ve sürekli konuştuğu için bunları defalarca ama defalarca anlatan, mutsuzluğa karamsarlığa robot gibi yaşamaya odaklı, sen ne kadar kendince eğlenmeye keyif almaya çalışsan da baltalamaktan zevk alan kavga mutsuzluk olumsuzluk senin istediklerinin tam aksini yaptırma mücadelesine bayılan senin mutsuzluğundan asosyalliğinden adeta zevk alan ama işine gelmedi mi de zevkle yüzüne vurup seni suçlayan kendisiyle hiç alakası olmadığına inanana biri varken sen nasıl iyimser neşeli sosyal hayat dolu bir polyanna olabilirsin ki?
ne kadar da abarttın ne kadar da uzattın nazlı. sanki annen karın deşen cek! sanırsın seri katil.
sanki eline makinalı alıp okul tarayacak. tabi ki yapmaz yapamaz. yani senelerce sürecek küçük işkenceler varken niye vursun? hatta mantıksızca bir acıma duygusu bile var kendisini dünyanın en mantıklı en vicdanlı insanı sanmasına rağmen. evvel ki sene çok acıdığı üzüldüğü için yazlığımıza yerleşip yanımıza Suriyeli bir aile almak istedi mesela. ciddi de mantığına oturttu düşünerek.
tek bir kişi de değil bir aile. savaş bitene kadarmış. giderlermiş sonra nasılsa. 6 sene mi oldu nedir bitmedi senin için mi bitecek? mesela maddi yardım yiyecek ve giysi yardımı yetmiyor eve alalım aileyi. nasıl da inanmış nasılda ciddi. tabi kolay olacak artık onun için tüm pis işleri angaryaları bana yıkacak!!! sıkılınca da benden bekleyecek gitmelerini istemeyi. iyilik mi oluyor şimdi bu. birilerine iyilik yaparken kendi kızına kötülük aslında. annem her tuvalete girmeden baha söylermiş temizlermişim de öyle girermiş mesela, e evde yabancılarla yalnız mı kalsınmış işten ayrılayımmış?
daha ne mantıklı şeyler. ama sonunda illa ki ben işten ayrılıp kalacam. nasıl yetecek emekli maaşları o kadar kişiye? çalışırlar. çalışıp para kazanıyorlarsa niye bizde kalsınlar parayı bana mı verecekler? o sadece kendine sevap olacak kısmı düşünür gerisi umrunda değil.....
hah şimdi mutusuzm hiçbişeyden keyif almıyorum tam hayallaerindeki ruh halim var. hiçbişeyi hak etmiyorum hissi mutusluk karamsarlık. yaptığım makyajdan aldığım yeni rujdan bile keyif almıyorum ki bunları yapacak takatim yok hep bir hak etmiyorsun hep bir gereksiz hiisi: sanki kulağıma sürekli biri fısıldıyor: alamazsın edemezsin bize yakışmaz bize olmaz lazım değil pahalı eder bi gerekir mi ..... heryerde herşeyde hemen olumsuz yan görüyorum. içeceğim kahvenin köpüğü mü sönmüş ay nefret ederim azıcık kupanın kenarından mı akmış nefret ederim.... annemin kafası böyle çalışır çünkü benim de öyle oldu.
kahve dünyasına gideriz mesela her zaman oturduğumuz yer doluysa öyle bir hayal kırıklığı yaşar ve modu düşer ki dünyada tufan çıksın hepmiz geberelim ister!! zaten oraya gidinceye kadar binlerce dırdır ufak kaprisler yapmıştır zar zor gitmiştir. zorla oturutup sipariş mi verdin: etrafta gözü olumsuzluk arayarak dolanır! arar bulur çeker olmadı yaratır!! olumsuz şeyleri aramaktan çünkü görmek istiyor güzellikleri göremez. bir gün sahile indik yürümeye milleti eleştiriyor çekiştiriyor; gene o bir derece sonra kedileri görünce insanların ne kadar kötü olduğuyla başlayan nutuklar dinle... sen oraya rahatlamaya gitmizsin ama o olumsuzluk at-rayıp buluyor daha beter ol istiyor sanki.
muhteşem bir gün batımı var ama görmüyor görmek de istemiyor o kötü şeylerden bahsetmek istiyor konuyu değiştirmeye çalışmana sinir oluyor susuturup kendi devam ediyor. sokak kedilerinden bile konu kaynanasına geliyor: bilmem ne zamandan bir anı beraber bilmem nereye çay içmeye gitmişler güzel bir kırbahçesi miymiş neymiş biraz mutlu olacaklarmış ama kaynanası bir kediye kışt deyip ayağını savurmuş kedicik ciyaklayıp kaçmış annem çok üzülmüş çok morali bozulmuş tüm tadı kaçmış. zaten kaynanası hep bozarmış güzel anları...??????????? tabi hazır oradan konu açılmışken kaptırıp bir saat sahilin tadını çıkarmak gün batımını izleyip mutlu olmak yerine kötü anılarını anlatıyor. susmuyor konuyu değiştirmiyor.
senin bana yaptığın aynı şey değil mi??????? en sevdiği şey güzel anları bozmak. başardı. asla mutlu memnun olmuyor asla keyif almıyorum hiçbir şeyden.
hayatımda olumlu başlayıp biten bir hatıram bile yok.... aynı kendisi gibi diyeceğim sonunda olumsuzluk da olsa güzel anıları var en azından evlenmeden önceki ilk gençliği ve çocukluğuyla da ilgili. ama bende o da yok.
zaten yazdıklarımdan da belli. iyimser değilim. hayatımda iyimserlik namına bir şey yok ki. nasıl anım olsun. kendinin evliliğnde sonra en azından çoğu olumsuz anısı. benim taaaaaa çocukluğumdan başlıyor.
bazı şeyleri zorla yarattım zorla olumsuz kısımlarını beynimden sildim. ama sağolsun bana hep hayat enerjisi ve iyimserlik saçtığı aşıladığı için bütün o bastırdığım unuttuğum kötü anılar birlik olup saldırıyor......
özellikle bazen. migren geliyorken. birlik olup bir düşman hattı kurmuş gibi bombardımana tutuyorlar beni kötü anılar.
ama tabi kendisine göre aman benim yaşadıkların ne ki kendisi neler yaşamış neler!! her konuda beni geçecek ya. hertürlü .
aynen benim de. kendimi motive etmek için yırtınıyorum ama pamuk ipliğine bağlı. kahvemin köpüğü kenarından taşmış diye bir moralim bozuluyor bir zıkkım oluyor o kahve normal kızlar gibi alışverişten de keyif alamaz oldum. sanki ensemde annem sürekli pahalı alamayız bize olmaz yaşına uymaz falan deyip beni demoralize ediyor gibi suratsız dolaşıyorum mağazaları, herşeyin kusurunu görüp mutsuz ve eli boş çıkıyorum...
hah işte herşey zehir zıkkım!!!!! oh rahatla...
ha yazmak seni deşarj ediyordur nazlı diyecekseniz etmiyor. o da etmiyor. önceden değil saatlerdir spontane yazdığım için şu an stresliyim tadım kaçık ve tansiyonum gene yüksek mesela. dün diyordum ki yarın foruma gider alışveriş yaparım vazgeçtim ve zaren bana bir bokun yakışmadığını dolabımın da bir sürü şeyle tıkabasa dolu olduğunu ve zaten mağazalarda da uyduruk kumaşlardan saçma modelli çöpten başka bir şeyin olmadığını düşünüyorum.
bu ara en sevdiğim şey kendime ceza vermek. 5 saat internete girmeyecem. bir hafta youtube videosu izlemeyecem. bugün kahve içmeyecem. bilmem kaç saat konuşmayacam. o çikolatayı cipsi asla ağzıma sürmeyecem hatta saatlerce hiç bir şey yemeyecem. saçlarımı yıkamayıp yağlı bırakacam ki yarın aynaya baktığımda kendimi bok gibi hissedeyim............................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder