27.10.2014

kayıp eşya bürosu nazlı; tırnak makası-törpü-cımbız-tükenmez kalem-krem-oje

sabah baktım yine takır tukur odamda bir yerleri karıştırıyor söylene söylene ben tuvaletteyken.

ne arıyorsun?
cımbız!!! nerede bu cımbız nazlı? nereye koyuyorsun böyle??


nasıl tırnak makası ve törpü anneme dayanmıyorsa cımbız da öyle.
çünkü asla aldığı yere koymaz.
genellikle gazetelerin arasında kalır ve fark etmeden biz çöpe gider.
gazetelerse her zaman gazetelik yerine kanepenin ayak ucuna yığılır, uzanmayı engeller, annem sinirlenir küfrederek tekmeler ve
yere düşerler.
yok ben zaman zama alıp atarım, annem lazım olur diye atmak istemez, başka yere kaldırayım o zaman derim,
ben bilmezmişim kendi kaldırırmış. ama kaldırmaz sonunda da sinirlenir böyle.
bu gazetelerin arasında kalan sadece tırnak makası ve törpü değildir: cımbız ve tükenmez kalem de vardır.
e ben kaldırmıyorum annem kaldırmıyor kim kaldırıyor gazeteleri?
annem tekmeleyip yere serdikten sonra ben bir yere koyarım, annem de kendine uygun bir vakitte çöpe atar.
e içinde bunlar olduğunu bilmezmisin?
anneme göre bu materyalleri herrr zaman yerine koyar ben kaybederim!
kaldırırken sorarım içinde, arasında bir şey kalmasın; azarlar ne olacak?
ama hergün de kontrol edemem ya.

bazen bulurum doğru yere kaldırırım. gene bulur gene bir yere koyar kaybeder.
ne kadar uğraşsam boş.

bana lazım olunca aramayayım diye kendime bir takım aldım, bir kenara koydum, annem buldu ve onu da kaybetti.
bir de öyle bir karıştırır ki çekmeceleri, kutuları herşeyin yerini bozar, karman çorman eder, bırakır!

şimdi ya komidin çekmecemde olur böyle şeyler ya da üstündeki kutuda ona göre.
öyle bir hınçla karıştırıyor ki gören bana garezi var sanır. tamamen altüst olmuş durumda kutu da çekmece de.

bulamayınca çok sinirlenir; tabi yerine koymayan benim kendi değil!!
bazen dedektif gibi peşine düşüyorum tırnak makasıyla törpünün. işi bittiği anda yetişip alıyorum, kararlaştırdığımız yere koyuyorum.
tersliyor tabi; yemedik! ben kaldırırdım!

bu yer önce mutfakta, her zaman oturmadığımız ama köşede annemin sevdasıyla alınmış zigon sehpanın üstü oldu;
sonra salonda vitrinin içinde bir kül tablasının içi. sonra ev telefonunun yanı.
ama tamamen unutur bunları. gider gene benim odamda arar! tabi bu arama sonucu benim yedekleri bulup onları kullanır.
ya işte senin çekmecendeymiş ya nazlı hani belli bir yere koyacaktın?!! (açığını yakaladım işte)
koydum onlar benim yedekler.
ne gerek var ki yedeğe sanki?
öbürleri nerede?
ben ne bileyim?
yerinde yok mu?
hiçbir yerde yok.

tabi arada alıp kullanmış gene kaybetmiştir de ondan. tabi bir de yedeğim olduğuna inamaması var. bu yedek değil ki! aynısı işte.
hep kullandığımız! sen kaldırmışsın oraya!!

tamam yeri benim çekmecem olsun! kullan yerine koy.
hiç koymaz ama hep yerine koyduğuna inanır.

cımbız hele. o daha küçük ya. ara ki bulasın. sorsan ben ne bileyim sende ya der. ama çoktan bendekini de almış evin içinde
bi yerlere bırakmış, unutmuştur, hatta atılmıştır.
ama aynı tırnak makası ve törpü gibi cımbızı da ben kaybetmişimdir, çünkü alıp yerine koymayan benimdir.

ve annem evde sadece bir cımbız olduğuna inanmakta. hayır kendime de aldım ama kaybetti.
kendi şifonyerinin üstüne koyuyor, alıp kullanıp bir yerde unutuyor. sonra üzerine gazeteler falan geliyor, sonra hop çöpe.


madem böyle oluyor yeri senin şifonyerin üstü olsun, başka yere koyunca bulunmuyor dedim. sana kolay olur. iyi dedi tamam.
hatta parfümler ve ortak kullanabileceğimiz her şey orada.
ama gene bulamıyor ki. ben şifonyerinin bekçisi de değilim sürekli gözetleyeyim orayı.
oradan alıp kullanır, olduğu yere bırakır unutur gider. ben tesadüf rastlarsam yerine geri koyarım. ama bazen öyle olmuyor.

nazlııı, törpü lazım nerede??
senin şifonyerin üstünde ya.
yok orada sen mi aldın?
hayır.
nerede o zaman?

aranır evde, saçma sapan bir yerde ya da gazetelerin arasında çıkar. aneme göre kendisi yerine koymuştur ama!!
yai ima ben burada unuttum..

tabi eğer atılmadıysa.

benim yedekler atılmış anlaşılan hiçbir yerde yoklar. başka aldım resmen sakladım. kapımın arkasına astığım ve her gün kullanmadığım
bir çantanın içine. aklımsıra lazım olunca nerede derdine düşmeden, çünkü asla yerinde olmaz, kullanabileceğim.
ama yok.
hı? evet yok.

onları da bulmuş geçen hafta, kullanmış ve artık nerede kullandıysa orada bırakmış. haberi bile yok.
beni aranırken gördü, sordu, şifonyerde bile değil, bilmiyormuş. ha bulmuş lazım olunca te benim çantamda.
ee sonra? koymuş mu? koymuştur elbet!!!!
ara ki bulasın. kendi kendine lazım oldu mu aramaktan nefret eder hemen bulacak hemen elinin altında olacak. o zaman koyduğun
yeri bil değil mi. biliyor zaten!!! hep de koyuyor!!


kayıp tabi. gene gazeteler gitmiş, demek ki içinde benim yedek tırnak makasım ve törpüm gitmiş. başka hiçbir yerde yok.
esas kullanılanlar bile yok.

bana attırmaz gazeteleri yığılır kalır bir yerlerde. hatta bazen benim tv koltuğuma yığılır bırakılır!
hep ben yarın atarım der attırmaz, elletmez. yarın olur hepsi çöpe hiç bakmaz arasında bişey var mı.

tırnak makasları, törpüler, cımbızlar ve tabi ki kalemler.

haftada en az 2 kere benden kalem ister.

daha geçende aldın ya.
geri almışsın yok!!
almadım.
aha işte bu ne!!
o benimki.

alır gider. kaybolur kalem.

ama her zaman benim odamda bulunur bunlar!! ben almışımdır!! ya da yedeği vardır. onu alır o da kaybolur.

bana ne zaman bunlardan biri erekse evde fellik fellik ararım.
sorsam. koyduğun yerdedir der. iyi de koyduğum yerden hep sen alıyorsun. sonra geri dönmüyor, belli bir yere de konmuyor. ve yerini de
hiç bilmiyor hep nazlı'dadır!

saklasam bile buluyor. sonunda mecburen kendi yedeklerimi gardrobumun üstüne sakladım!! ^^
yoo oradan alamıyor :)))

başka çarem kalmadı ki. yoksa asla kaşımı bıyığımı çekemem, tırnaklarımı kesemem. kaçı çöpe gitti bilemiyorum.

bulunmayınca da hep sen almışsındır der!!

en son sen aldın geçende nereye koydun?
 yerinee!
e yerinde yok.
demek ki sen almışsın koymamışsın yerine!
almadım!
kim aldı o zaman hayaletler mi?

sonunda ya olur olmaz bir yerde, mesele mutfak tezgahı! mutfak çekmecesi gibi, çıkar. ya hiç çıkmaz.
yani hatırlamıyorum bir yere kaldırdım mı da demez. her zaman kaldırmıştır. demek ki ben almışım kaybetmişim!!!

kendininkini ortada yoksa zaten ben almışımdır, bu yüzden benimkini bulur, kullanır ve yerine koymaz. kayıp.

hergün benden el kremi istiyordu. ben de ona da bir kutu aldım başucuna koydum.
şimdiye kadar kendi kreminin olmamasının sebebi, eskiden bakardı ama şimdi hiç umrunda değil, krem mrem.
ne kendi için umrunda ne benim için. hatta lüzumsuz görüyor benim bunca kremim olmasını. yok göz çevresiymiş, yok yüzmüş.
yok elmiş vücutmuş!!!!

müsriflikmiş!!

kendi eskiden kullanırdı göz çevresi, kışın da yüzüne eline süreceği olurdu.

anneme göre bu yaşta olmaz. daha ilerleyince.
bir zaman ablam anneme set almış. annem mucize bekledi biraz. hani hiç işe yaramamış!! senelerdir sürmüyorsun da ondan.
adamlar abı hayat'ı mı bulmuş sakni?


işte hergün ya da gün aşırı eline krem isteyince; istemeye ben alıştırdım yoksa bilmeden saçma şeyleri saçma yere kullanma gibi
bir huyu var. nasıl ağız çalkalama suyunu yer silme suyu sanmıştı. yer silme deterjanı-suyunun benim diş fırçamın yanında ne işi var?
olabilirmiş.
en çok yaptığı bu oldu. heves eder yüzünü silmek ister tonikle. ne kadar göstersem söylesem de unutur. öğrenmeye karşı artık adeta.
gene ağız çalkalama suyumla siler...
farklı renklerde şişeler aldım ama nafile. bana sor diyorum bu yüzden.
bazen de bildiğini kanıtlamak ister ama boşa çaba; almış eline koskoca ağız çalkalama suyu şişesini; nazlı tonik buydu değil mi? der.

o kadar farklılar ki şişeleri. ama ayırt edemiyor.

hangi fasülye ne fasülyesi ve nereden gelmiş bilir ama bunu aklında tutamaz.

işte küçük bir kutu krem aldım anneme. başucuna koydum. yatarken eline, dirseklerine sürsün diye.
o sonra şifonyere taşındı.

ama hep benden ister krem. çünkü kendi kremi de kayıp!!
almış oradan mesela salonda sürmüş, orada da kalmış. ya da mutfakta, banyoda.

nazlı krem nerede?
hangisi?
benimkisi ayol?
bilmem şifonyerin üstündedir.
yok orada. seninkinden ver bu daha güzelmiş!!!

birde kendine kötü kendime iyisini aldığımı düşünür.

yoo aynısı.
yok değil bu başka.
hayır aynısı.
başka nazlı başka.
aynısı anne, sadece büyük kutu.
Allah Allah bu daha güzel kokuyor ama, özü mü farklı?
yoo tamamen aynısı, klasik.
Allah Allah!!


ben bulup geri yerine koyuyorum kremi. öbürleri için aynı şey olamayabiliyor çünkü küçücükler.
gerçi kremin de haftalarca gazete yığınının arasında kalmışlığı var ama aradan düşüyor  yuvarlak falan olunca.

----

tabi parfüm de öyle.
annemin şifonyerinin üstünde. ama alır eline mesela bi yere giderken elinde sıka sıka gider kapıya doğru, ya da uğrayacağı başka bir odaya
doğru, bir yerde bırakıverir.
bir daha ki sefere arar parfüm nerede. nazlı'dadır!!!!

nazlı parfüm nerede?
şifonyerde ya.
yok orada?

tabi bunu sorarken ya da benzer nerede sorularını, bu arada en azından gözüyle odamı taramaktadır.
çünkü bende olmalı, kendi herrrrrrr zaman yerine koyar!! asla kaybetmez, assla başka yere koymaz.

etrafa bakılır nerede parfüm ya da o şey neyse. saçma bir yerde çıkar.
anneme göre ben koymuş olmalıyımdır, kendi niye oraya bıraksın ki?

bir de kendine o kadar inanıyor, güveniyor ki; hiiiiç aklına gelmiyor ben bir yerde mi unuttum diye.
hep nazlı!!!

oje durumu da aynı.
annem açık renk sever ben canlı. ama illa benimkini de dener, üstüne açık renk sürerek kullanır.

kullanmasın demiyorum da bana lazım oldu mu bulamıyorum.

yok yok yok. ben ne bileyim der sorsam. nereye koyduysan oradadır kızım!! yürüyüp gidecek değil ya!!!

sen varken niye yürüsün!!
en son ojemi balkonda buldum!!

ben o balkona çıkmam bile. hani şu annemin illa da cam balkon yaptırtmak istediği balkon. cam balkon yaptırıp oturacakmışız
önünde, gelen geçeni izleyecekmişiz!!

tabi hiç çıkmadığım balkona bile ojemi ben koymuşumdur!! annem benim ojemi yeni denemesine rağmen!!!


ama ne yapsam faydasız! kısır döngü.

hep bişeyler kaybolur. ve illa da benim odamdadır bendedir anneme göre.





25.10.2014

garez mi sabotaj mı sakarlık mı suikast mi? :) el müdehaleleri ve gizli baskı

Sigaradan rahatsız olduğumu bir süre tartışmazsak, belirtmezsem unutuyor. Mutfak dumanaltı olmuş, acele su içip çıkmak istiyorum, oyalıyor. Acele ettiğim o kadar belli ki. Ama önümde durmuş, kapının önünde, elinde siraga püfff püffff 
yarın ne yemek yapsak? Sıralıyor, ben geçmek için hareket ediyorum, yol vermiyor bile konuşmaya dalmış, sigara elinde. 

Sert ve hızlı hareket etmeme de kızar. Ama kendi eskiden böyleydl, bizi de ya peşinden koşturur hadi diye azarlar ya çarpardı. Benim böyle hareket etmeme niye hakkım yok???? 

Neyse anlamıyor bu ne acele. Geçmeme izin vermez gibi tutmuş. 

çıkayım da şuradan! 
Neden? 
Bilmem neden sence? 
Ne bileyim kızım? Aaa sana akıl sır ermez. 


Cidden hiiç aklına gelmiyor. Dumanı solumamdan da hiç rahatsız değil; zaten fikrini asla değiştirmez ama sabit fikirli olmadığını düşünür: kendim içmedikten sonra zararlı değilmiş, duman da dağılıyormuş zaten....


Bana garezi var adeta! Son zamanlarda da dışarda yürürken hani bana bakmasınlar diye bi önüme bir arkama geçer ya; yeni yöntemi yarı arkamda yürümek.

 Ama birşey olup ben yavaşlamak zorunda kalınca çarpışıyoruz ve kızıyor niye durdun? Araba çarpsın mı?? 

çarpışmazsak da ayağıma, bieğime tekme yiyorum. 

Bazen tango yapar gibiyiz, annemin sağayağı benim ayakların arasında. Ben hızlanıyorum bu yüzden hızlı gitme diyor anlamıyor niye.  

sonunda olan oldu tabi; ayağının benimkilerin arasına girmesi sonucu düştüm! çelme takmış gibi oldu. 

Tabi kabahat bende ayy ayağı acımış ne yapıyormuşum ben??????
Niye hem dibimde yürüyor hem yan, niye o ayak benimkilerin arasında?niye tekme yiyip duruyorum ben? Bu sorular yok tabi.
benim düşmeme değil ona göre ayağına bastım! çarptim.


 Bi zaman da böyle dibimden yürürken elinin kalçama çarpması vakası vardı; ama bir diil iki değil sürekli. Ben uzaklaştıkça yaklaşır devam ederdi çarpmaya. Sürekli popoma el yiyorum, hayır avuçlamıyor  neyse ama insan rahatsız oluyor, huylanıyor. Zaten bayılır elleyerek düzeltmeye. Bi zaman da üzerimden iplik vb gibi şeyleri almak, bluzları vb düzeltmek için aniden ellemeler çimdiklemeler vardı. irkiliveriyor insan tabi. aklına gelmeyecek bir yerde bir anda üzerinde bir el geziniveriyor!! anlamaz niye irkilirim niye hoşlanmam?
ben garibim ben! acayip akılsır ermez bir kız; evlenince düzelir belki ha?!

sokakta yürüyorsun diyelim, yada markette; aniden poponda, göğsünde ya da herhangi bir yerinde bir el hissediveriyorsun. söylemeden davranır çünkü. irkilmezmisin.
aniden sütyeninin askısını düzeltmeye çalışır bir de. nefffret edermiş sütyen askısnın düşmesinden. hem rahatsız edici hem çok ayıp çok!!

tabi bu arada tırnakları hep uzun olduğu için tırmalar da. çok tırmaladı. düzeltmeye ellemeye bayılır. çocukken bile gıcık olurdum ama bu yaşta artık!! çocukken ilkgençlikte de sürekli ellenirdim; sürekli beni beğenmez elleye elleye düzeltir. yok saçımı kaşımı bluzumu pantolonumu, tişörtümü tüydü iplikti..... zaten şu tişörtlerin gömleklerin pantolonun dışında bırakılmasına alıştırana kadar neler çektim!!

farketti mi neredesin hiç aldırmaz yakaladığı an tişörtü gömleği pantolonuna sokmaya çalışır. anne bırak! bu böyle olmaz!!!! içine sok.
bazen nerede ne durumda olduğunu bile unutur; kendi düzenine o kadar odaklanır ki. kemerimi çözüp pantolon düğmesini açıp pantolonu az sıyırarak düzeltmeye kalktığını bilirim.  tabi tepkisiz değilim ama öyle aniden yanaşır, hızla elleyiveriri ve yapmaya çalışırki bişeyleri; itişme yaşanıyor tabi. tartışma da.
napıyorsun yaa anne????
içine sok şunu işine!!!
bırak bırak açma aaaaaaaa!!
ne bağırıyorsun kulağımın dibinde? ay iyilik yaramaz sana!
ay ortalık yerde napıyorsun?

umrunda değil ki. kendi istediği olsun yeter ona. o halde ama onunrızası gözetimi altında biyerin görünse de olur! ayıplansan da. ayıplanmak kötü ama hele alay edilmek. bunu asla anlayamadı. ruhu duymaz. inanmaz. aldırmaz. aynı şey ablamda da var. ima, şaka, ironi, alay anlamayamazlar. çok anlatırsan. alaylı bakışı hele ruhları bile duymaz. ve bir de annem hepmimizden daha zeki olduğunu iddia eder, ablamında benden daha zeki olduğunu ima eder. kendi biraz yapabilir bazen ima. ama genelde benim ima dediklerim annemin boşboğazlığındandır.
lafın nereye gittiğini bilmeden konuşur. o yüzden alınmaları da anlayamıyor.
cidden. anlayamıyor ve kabul de etmiyor.


kaç kere saçımı düzeltmeye yeltenip suratımı cırmaladı. (tırmaladı ama biz böyle deriz buralarda) söyle bana ben yapayım değil mi. hayır kendi yapacak ama ben ne bileyim ki el geliyor, hareket eder, edecek halde oluyorum. gözümü bile parmakladı yaa...

napıyorsun anne yaa??

bakma sen de etrafa!!!!!!
zaten etrafa bakmama da gıcık olur. ne diye bakıyorsammış, ne varmışmış ki sanki. sonra millet bişey sanıyormuş. kendine bakıyorum sanırlar sulanırlarmış. takip ederlermiş sonra başıma bişey gelirmiş.
hahahaha:)
anne takip eden falan bu muhitte kalmadı. olsunmuş olur olurmuş biri gözüne kestirirmiş de sonra mazallah!!!

hiç baskı yapmazmış hiiiiççççç!!!! assslllaaa!!!! hiç karışmazmış kızlarına.!!!
bakmayacaksın yasak diyeceğine engellemeye hatta korkutmaya çalışır.
ne güzel değil mi. tamamen cesaretsiz, korkak, ezik bir zavallı olsan; tek başına bişey yapamasan hep birine ihtiyaç duysan, birine muti olsan ne kadar güzel olur!!!! önce anama yaslanırım sonra kocama. ne kadar güvenli olur!!!

baktı olmuyor artık biryere gidersek napıp edip öyle bir yere oturuyor, kapıyor ki benim sırtım kapıya, kalabalığa dönük olsun. böylece hiç bakamayayım!!
duvara ya da anneme bakacağım bir yön bulur bana!
daha iyi dikkatimi daha iyi verir dinlermişim kendini!

yapamıyor ya artık öyle! ama denemeden vazgeçmez hiç.


ha hem beni ters oturtur hem de sürekli kendi bakar birilerine; ya över ya yerer ama sürekli yorum yapar tiplere. ben dönüp bakıncaya kadar geç olur falan ya da ayıp olur o kadar bakmak. ben göremem yani. ama bana sorar gene de ne hoş kız değil mi nazlı, ne güzel yakıştırmış der mesela.

işte beni ezmenin kendime güvenimi kırmanında bir yolu daha. ilkgençlik zamanında çok yaptı çok. beni acele çıkartır, saçıma makyajıma bakmama fırsat vermez, bırakmaz. ben öyle özensiz çıkınca da başka kızları beğenirdi.!!!
beni bir gün sinirimden ağlatmıştı bile. ama anlayamadı ne var bunda ağlanacak. resmen başkalarına ne güzel ne yakıştırmış diyor bana güzel olma yakıştırma fırsatını vermiyor. işte lafının nereye gittiğini bilmiyor hiç. çok konuşanların sorunu bu.
sen de güzelsin ne var ağlanacak kızım sen de güzelsin. sanmış ki ben güzel olmadığımı düşünüp ağlıyorum. sonra bana yalandan sahte sen de güzelsin iltifatları günlerce.
mesele benim güzel olup olmamam değil ki.

-sen bana güzel demezsin, daha şık çıkmama fırsat vermez, inadıma adeta giyinmemi falan engeller, sonra da elin kızına dersin ne tatlı! ne yakıştırmış. bir de onay beklersin hem de değil mi nazlı???
.ben hiç öyle şey yapar mıyım yavrum? ben öyle mi dedim sen güzel değilsin o senden güzel mi dedim. sen de güzelsin.
-ay sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun? ben ne diyorum anne??? mesele o gün beni acele ettirdin, eskimiş, solmuş, dizi çıkmış eşofmanla çıkarttın hem de bundan rahatsız olduğumu söylememe rağmen aldırmadan. zaten sıkılmışım, gergin ve mutsuzum bir de üstüne başka bir kızı beğenip, övüp bi de benden onay bekliyorsun. ama hep aynı şeyi yapıyorsun hep.

benzer tartışmalar çok oldu. çünkü unutup unutup gene yaptı.
benim yerime hep başkalarını beğenir. başta ablam tabi örnek kişiydi. ama herhangi bir kız da olabilir bu. ben hariç herkes.
...................
hani diyorum bazen bana garezi mi var. özellikle mi. şimdilerde de malum hiç sevmediğim bi adamla evlenmem için çırpınıyor. bir çeşit gizli intikam mı bu. hani erkek doğup da evliliğini kurtaramadığım için sanki intikam. biliyorum çünkü beni yani ikinci çocuğu erkek olur da babam eve bağlanır diye yapmış.
böyle söylemez ama dolaylı anlatımlardan anlarsın.
bir gün arkadaşına diyor, yine en çok kim acı çekti yarışında.
kocası sorumsuz ve gözü dışarda çıkmış ama katlanmış, hatta belki erkek çocuk istiyordu da olmadı acaba ondan mı; o yüzden istemiş ikinci çocuk ama gitmiş o da kız olmuş işte. gene de sabretmiş. ama adam eve bağlanmamış hiç.

kişisel sorunları, kendi davranışları ya da anlaşmazlıklarından değil de hep kız doğduğu için bebekleri adamın gözü dışarda ve sorumsuz!
..........................


zaten kafeye restorana da bunun için gidilir! annemi daha iyi dinleyebilmek için. öyle bişeye de hiiiç ihtiyaç duymuyor ya ben ısrar ediyorum diye. ya da teyzem ve eniştemle, ablam ve eniştemle. çok icab ederse kendi arkadaşlarının yanında beni sürüklemeye çalıştığında.

ha beni kendiyle sürüklemek için bir yöntem buldu. cep telefonunu yanına almamak. böylece ben annemi gideceği yere bırakıp çıkamayacağım, nasıl haberleşeceğiz? en iyisi bizimle otur! unuttum telefonu evde numarası yaptı kaç kere. ben bir yol buldum tabi. teyzemi ararım. teyzemden ararsın. nabahat teyzeyi ararım falan diye.
hayal kırıklığı nasıl! tabi 65 yaşlarında 10 hanımla oturup eski zamanları, çoğunlukla acıları, sonra saçma övünmelerini ve yarışlarını, sonunda da nazlı neden evlenmiyor diye anneme bana sorup annemin aklı sıra beni utandırıp, gizli baskı altına almalarına katlanacağım. hıh yemezler o bi kere olur!!
.............................................

annem bunu hala anlayamaz. hem el müdehalesinden nefret etmemi hem tişört ve ya gömleklerin pantolonun dışında kalmasını. ona göre hala içine konmalıdır. moda falan önemli değil. bu böyle olmalı!!!!

..............

tabi kontrolü seven, el müdehalesine bayılan biriyle mutfakta ne badireler atlatılır. yemek yapmaktan soğuttu beni. fobi oldu resmen.
hem bana sen yap der hem karışmadan duramaz. ama sınırsız ve sinirli bir karışma.
hem gardiyan gibi tepende durur, hem azarlı azarlı ters konuşur, sürekli elimden almaya çalışır, ittirir beni, çekiştirir.
benim mutfağa girmem adeta beni eleştirmek, azarlamak ve ezmeye çalışmak için bir bahanedir. gerçekte dövememenin , çünkü dayakçı ve baskıcı anne denmeyecek, acısını çıkarmanın bir fırsatıdır.
ona göre hiç ama hiç el becerisi olmayan ve zaten zeki de olamayan biriyim ve domates doğramayı bile bilmiyorum şu yaşımda bile!!
yardım et dediği zaman bile bana patlıcanı doğramayı gösterir.
meslek hastalığı da var deformasyonu da herhalde. herkesi salak sanmak ve sürekli ders vermek istemek! hem de 2-3 kere aynı şeyi söylemek sana da tekrarlatmak!! 
eline alır bıcak böyle tutulacak, patlıcan böyle doğranacak diye iki patlıcanı doğrar zaten. ama esas beni ezmek, kendime güvenimi kırmak ve beni azarlamak fırsatıymış gibi davranır. asla tek başıma birşey yapmama izin fırsat vermez.

sürekli bir eleştiri, elimden almaya çalışma; tabi ben tahammül edemediğim için münakaşa. hatta itişme. ben yapacağım diye ısrar etsem bazen beni kalçasıyla itiyor. yaparmış kendi!!

tabi soğurum mutfaktan! resmen fırsat olarak görüyor. sakin günlerimiz geçse bir bakmışsın yemekte yardım et ya da sen yap demiş. işte nazlı'yı eleşitirip, ezmeye çalışacak ortam.
üstelik artık küçükkenki gibi sessiz kalmayacağımı bile bile.

............
mesela yaz sabahı ablamlar bzideyken. sen kendi omletini yap dedi. ben bu defa karıştırmadan yapmak istedim. sarısıyla beyazı ayrı olsun, düz olsun.
yandan görüyorum tabi ben; hem onlarla sohbette hem gözü bende kontrolde.
dayanamayıp yanma seğirtiyor, illa ver ben yapacağım diye ısrarla elimden tahta kaşığı almaya çalışıyor. nasıl ısrarlı kendi yapacakmış! itiyor bile beni. bırak bırak diyor ben yapacağım!
ben yapıyorum işte anne git otur sen.
yok ben yapacam ver! ver şunu nazlı aaaa!
ya git ben yaparım!
yok sen yapamıyorsun ki öyle olmaz ver!
sen dedin kendin yap!
şimdi ben yapacam diyorum! ay o öyle olmaz nazlı aaaa!! olmaz olmaz!!!
niye olmayacakmış?
karıştır şunu karıştır!! iyice iyice karıştır. ay o öyle olmaz ver ver şunu ver.

annem ver kaşığı ben vermem diye tartışıyoruz var gücüyle kalçası vasıtasıyla da itiyor beni. öyle düz kalmayacakmış!!!!! öyle olmazmış. annem yumurtayı çırpılmış sever, hiç ayrı olmayacak sarıyle beyaz. ben de ayrı severim. ama her zaman kendi yaptığı için bana da kendi zevkine göre yedirir. ben böyle sevmem desen ne fayda yapmış, yemeyecek çöpe mi dökeceksin, mecbur yersin. o da sanır bende öyle seviyorum. gerçi bunun pek önemi yok. o ne severse ben de sevecek o ne yaparsa ben de yapacağım!!! benim kişiliğim, hakkım zevkim yok ki olmamaz!!!!
nazlı bir köle. feda edilecek bir kurban. deneme tahtası ve kukla!


gel de delirme. sadece benim yiyeceğim bir yumurtanın üzerinde bile kontrol sağlamak istiyor. kendi zevkine göre yiyeceğim. kimbilir kaç kez dedim ben böyle sevmem ama sen yapmışsın diye yiyorum. dinlemiyor ki. benim değil kendinin neyi nasıl sevdiği önemli!!

mutfakta bir mücadele. illa kendi yapacakmış ben beceremiyormuşum!!
itiyor beni. 
anne bırak ben böyle severim.
olmaz öyle karıştır şunu nazlı ayyyyy!
ay ne ay ben böyle seviyorum diyorum yaaa!!
ben böyle yaparım ama!
bunu ben yemeyecemmi tek? ben böyle istiyorum.
hayır ama öyle olmaz karıştıracaksın nazlı ay!!
anne bi bırak kaşığı yaa bırak!!!!


bu arada kaşığın sapından yakaladı bırakmıyor zorla karıştırmaya çalışıyor ve beni itiyor.
hala öyle olmayacağı iddiasında. bir neden yok. pişmez de. hayır açıklamaya gerek yok. o olmaz desin yeter! sen ne hakla başka türlü seversin sen kimsin ki nazlı??


bir süre böyle tartışıp itişiyoruz resmen. illa da kendi istediği gibi olacak oysa yemeyecekmiş. bi de beni suçluyor hem beceremiyormuşum hem inatçıymışım. iyilik yaramazmış bana!!

ablam çok eğleniyor bu manzara karşısnda. alay bile ediyor kendi aklınca.
ay hiç değişmemiş bu manzara hahaha!
hep böyle didişir itişirmişiz çok tatlı ve komikmişiz.

ablam annemin kendi dediklerini, zevklerini dikte etmesine hiç alınmadı, korkusundan hep sessiz kaldı. sonunda da evleniverip kaçtı. şansından iyi birine rastladı. ben öyle ani bişey yapmaya kalksaydım başıma gelmeyen kalmaz gene annem haklı çıkar; senelerce hatta sonsuza kadar bana unutturmayıp başıma kakar başımın etini yerdi. hatta böyle bir şey arzuluyor gibi adeta. beni sonsuza kadar çok hatalı, haksız ve eleştirilir bulmak; böylece asla cevap veremeden ben sürekli eleştirilmek, azarlanmalı ve yönetilmeliyim. belki böylece pes eder, mücadeleyi bırakır annemin her dediğini harfiyen yapar hale gelirim. belki beni köle haline getirmek için önce çok büyük bir hata yaptırtmak gerektir.
böylece her an fırsat kollaması, kötü yanlış bir yanımı bulmaya çalışıp yorulmasına gerek kalmaz. nasılsa elde kocaman bir hata vardır ve nazlı her zaman hatalı ve haksız olacaktır; eleştirilecek ve ezilebilecektir!!!!!!

bak bana da komplo teorileri yazdırdı.

komikmiş salak!!! 35 yaşında kendi yiyeceği yumurtanın nasıl olacağına bile karar vermeye hak görülmeyen biriyim ben be!! nesi komik. bayılır kaçak dövüşmeye zaten. azıcık ezildiğini haksız olduğunu anladığı an pasifçe geri çekilip, seni suçlu duruma düşürmeyi bilir.
annemle aramızda kalmamak ve başını derde sokmamak için kaçar hep.
ne tam arayolu bulabilirdi ne taraf tutabilir.
ne şiş yansın ne kebap. hem de annemden korkardı. sonraları dilim pabuç kadar olduğunda zaten epey uzaklaşmıştı. okul için sonra evlilik.

-------------------------

komik mi bu? 35 yaşında kendi istediğim gibi yumurta bile yiyemeyeceğim!!
aman ben senin iyiliğin için.
ne iyiliğin için anne ya yeme beni! kendi istediğin gibi olsun diye..


kabullenemiyor ki benim kendinden de ablamdan da farklı olmamı anlayamıyor kabul edemiyor.

____________________________

Tabi bir de bi zaman yanfiri yürümesi var. Yani benim önüme önüme adım atması. Diyelim ben soldan gelen trafiğe bakıyorum, annem sağımda: tabi iki gözüm başka yönlere bakamayacağından görmem imkansız, ama annem sola benim önüme doğru ilerlemeye çalışırdı, bazen sadece dururken değil işte hareket halindeyken de; sonunda bir kaçkere beni düşürdü.


 Birinde akan trafiğin ortasında, niye düşmüşüm ki? Niye çarpmışım ay çok acımış canı? Ay şimdi düşmenin sırası mıymış???? Ay bende hep çarpıyormuşum anneme! 

Yahu göremeyeceğim bir yönden niye önüme yürüyorsun???
 Aman öyle yürümüş o ne var? Ben ne biçim yürüyormuşum esas??? 
niye bakmıyorsun bu tarafa????
akan trafiğin aksi yönüne bakıp mı yürüyeyim??? ezilivereyim??


Yolun ortasında düşünce yemin ettim annemi sağıma almamaya! Solumda kalçama el yemek daha iyi gene! Ama ısrarla sağımda yürümek ister! Niyeyse öbür yöne öyle olmuyor. Sola doğru meylederek yürümeyi seviyor sanki. Bundan kurtuldum derken şimdi de iki ayağımın ortasına ayak sokmaya başladı, tam düşmedim bile sayılır öncekine göre!

ama gene çelme takmış gibi oldu kapaklandım yere.
öbüründe caddede bir anda yerde buldumdu kendimi.


ay ayağı acımış çok önüme bakayımmış.
anne ayağının ayaklarımın arasında ne işi var Allah aşkına yaa??
yürüyorum ben normal!
hayır normal yürümüyorsun, sanki tango yapıyoruz; ayak hep benimkilerin arasında. ya tekmeliyorsun ya tökezletiyorsun.
aman sen de!!
yanımda yürü şurada Allah aşkına yaa!!


sonradan anlaşıldı işte popoma bakılmasını engellemek için yarı arkamda yürüdüğü. ama mesafe de koymuyor dipdibe. etrafına da artık nereye bakıyorsa benim durmam gerekecek halleri de anlayamıyor. çarpıyor ya da anlamıyor niye durdum ittiriyor beni!

niye durdun şimdi .
itme ya napıyorsun?
niye duruyorsun yürü yürü!!! (durunca daha çok bakacak görecekler ya beni. görmesinler ayyyy. ilk kocam görsün. keşke görünmez olsam!! burka mı giysem acaba?)
araba geliyor anne önüne mi atlayayım??? ezsin!!
üffff!! aamaaaannnn. çok uzakta o geçeriz yahu!!
ne uzağı ya hızına bak şunun!
yürü hadi!!
anne itekleme yahu!!! aa kastı  var arabanın önüne atacak beni !!!!
aman be sen de geçerdik ödlek gibi. 

(korkak olmamı bekler, korkutmaya çalışır herşeyden ama arabaların önüne atlayıvereyim??)

geçemeyiz!!
geçeriz hadi çabuk!
ya araba çok yakın öldürecek kendini yaa bi dur!!! 

(ben tutmasam annem ilerleyecek! ay öldürecek beni ve ya kendini!!! görmüyor algılamıyor gözü mesafeyi. boş da bir özgüven. eskisi gibi hızlı yürüyemiyor ki, aheste anca. ama cesaret çok.)

sonra araçlar geçiyor, hala söyleniyor ayakta durmaktan yoruluyormuş da ben bekletiyormuşum da geçermişiz de. geçemez. ben bilmem mi. sonunda kendini değil beni ezdirecek annemi çekecem diye geberecem.ayyyyy!!

daha da hala yarı arkamda dibimde, tekme geliyor bileğime.
ay çocuk gibisin niye orda yürüyorsun?? şöyle geç anne Allah aşkına yaa!!
normal yürüyorum ben nazlı.
normal değil bu!!! yarı arkamda dibimdesin ya, tekmeleip duruyorsun beni!!!
hızlı yürü o zaman!!
her zaman hızlı yürünmez!!!

zaten hızlandım mı kızıyor!!! yetişemiyormuş yoruluyormuş, kendini hiç düşünmüyor geride bırakıyormuşum da!!!! dıdıdıdıdırırırırı.
hele karşıdan karşıya önce ben geçiverip de kendi geride kalırsa çok bozulur.
illa dipdibe geçeceğiz. tamam da ben bile geçemeyeceğimi bildiğim bir mesafedeyken araç annem geçeriz diyo....
ikimizi birden öldürecek herhalde. ne bileyim. ya da topal kalayım da kim olusa olsun evlenmek zorunda hissederim kendimi, özgüvenim iyice gider.

delirtir insanı yaa



böyle diye diye zorla aynı hizaya soktum. soluma tam yanıma aldım. koluna girip bırakmıyorum!! yoksa gene popomun arkasında, bileğime tekme ve çelme, sonra ay ayağım acıdı nazlı ne biçim yürüyorsun. diyecek.
böyle yürüyüş olabilir mi yahu?
kalçama bakışı engelleyecem diye tepe üstü düşüp kafamı çarpmama neden olabilir bile.



sinemaya gitmek gitmemek işte bütün mesele bu_ kapkaranlık salon aman mazallah!!

sinemaya gitmek o kadar manasız ki anneme göre. nasılsa sonra televizyonda veriyorlar.
ama seneler sonra. olsun aynı anda izlemek zorunda mıyız?

bişeyi yapmak için zorunluluk gerekir keyfi olmak yasak!
spontane yani keyfi şekilde hep izlediğin diziyi bile izleyivermemek yasak olmalı!!

hayat bir görevler, mevburiyetler yeri. keyif yok! bu sana sunulan görev ve mecburiyetlerden keyif alacaksın, bulacaksın!!

tamam sinemada kıpırdanıp duran, tıkınan, hışırdayan, konuşan tipleri ben de sevmem ama böyle bir olasılık var diye sinemaya mı gitmeyeceğim? eveet!

ama zorla götürmişsem de braz hoşuna gitmişse sinema bir mucize yaa diye bir hale bürünüyor. ama öyle sık gitmez ki.
film beğendiremezsin. şimdiye kadar binlerce film izlemiş artık uzman olmuş!!
binlerce mi? ne zaman izledin binlerce?

benim bildiğim evde bile dalar gider başka şeylere, ne dikkatle izler ne sana izletir ağız tadıyla.
zaten biz çocukken hiç gitmedik sinemaya. liseye kadar. benim ittirmemle bir kaç kez gitmiştik ailecek. tabi dikkati dağılınca konuşma isteği doğmuş, gene kulağıma kulağıma konuşmuş bana da izletmemişti.

çocuk gibi bencildir kendisi. hayır başkası rahatsız olmasın diye düşünür; başkası olmasın ama nazlı başkası değil ki! nazlı rahatsız olsa da olur.

biz çocukken çocuk filmleri bu kadar çok olmazdı tabi ama olan bir iki tanesine bile gitmedik. hiç!
nasıl pikniğe hiç gitmediysek.

ilk gençlik yıllarında, o da anneannemle dedemin sosyalliğinden giderlermiş sinemaya. abonelermiş bilmem ne sinemasına her filme giderlermiş. sonra okul, iş, evlilik derken bitmiş. sadece televizyondan.

tema, konu beğendiremezsin. aksiyon neffret eder, saçma gürültü.
korku neffret eder saçma sapan, iğrenç. gerilim gereksiz. zaten spor, savaş, vestern sevmeyiz. ben de.
bilim kurgu hele anneme göre saçççççma ötesidir.
eğer televizyonda izliyorsam bile bana zehir etmeye çalışır.
öyle şey olmaz ki der durur. zaten olacağından değil, sadece hayal kurmak ve eğlenmek için. ama tabi bunlar zaten saçma. gerçekler ve görevler bütünü hayat ne eğlenmesi keyfi??

romantik filmler zaten klişesi bol oluyor ama sıkıcıymış, olmayacak şeylermiş.

zaten sinemanın güzelliği bu. ama anlamaz ki.

komedi ise zaten ennnnn nefret ettiği tür, bütün komedyenlerden de ciddi neffret ediyor, tv'de bile görmeye tahammülü yok, kanalı çevirtir hem de küfür ve beddualar eşliğinde!

haliyle romantik komediden de nefret eder. sandra bullock filmlerinden bile.
hepsinden.

annem sadece acıklı filmleri sever biraz. drama. herşey kötü, acıklı ve karamsar olacak.  yooo distopik filmler değil sadece acıklı.

bu yüzden sadece babam ve oğlum ile dedemin insanları filmlerini sevdi.
o da filmi yumuşatmak için konan komik sahnelerde burun kıvırdı sırası mı şimdiymiş?
onlar gibi film olursa gidelimmiş. bu çocuğun başka filmi yok mu?

bir kere binlerce film izleyen insan sonunda her türden bazı, kaliteli filmleri sever hale gelir. çünkü sinemanın büyüsünü, hayal gücünün keyfini seviyordur.

madem dedim geçen sene mi evvelki sene mi tamam mıyız'a gittik.
acıklı kısımları sevdi, acımayı sever başkalarına, kendilerini bylece tam ve güçlü hissediyor ya insanlar. ama o eşcinsellik iması, olayı bitirdi filmi gözünde. elbette neffffffffrettttt eder.

hiçbir şeyi beğenmemesi, sevmemesi, hatta nefret etmesini çok seçici olmaya bağlıyor. ama aslında nefreti seviyor. nefret etmeyi. resmen keyif alıyor. enerji de.
olumsuzluk besliyor bazen onu.

tabi filmden koptu anladığı an; kopup dikkati dağılınca onun için bitmiştir. yoo başkaları çok önemlidir. onları rahatsız etmeye hakkın yoktur. saygısızlıktır bu. ama nazlı'ya yapsan olur. ne kötü, ne çirkin ne de haksızlıktır bu. nazlı'ya herşey müstehaktır. zaten o başkası değil ki. kendi doğurduğu kızı. o kızın hakları yok ki, zaten insan bile değil sadece annesinin kızı yani kuklası.

tabi bu olumsuzluklar, rahatsızlıklar, beğenmemeler sonucu artık bir daha sinemaya gitmeyecekmişiz.
karar alınmıştı. tövbe daha da sinemaya gitmeyiz!
filmin birini beğenmemiş ve birileri konuşuyor diye rahatsız olmuştu. galiba yukarıda sözü geçen filmdeydi.

filmi bıraktı sürekli kulağımın içine üfleye üfleye konuşmaya başladı.
önce filmi eleştirdi. bir süre sonra sen dişçiye gidecektin hani diye sohbet etmek istedi.
sonra çok konuşuyorlar nazlı. bu film iyi değilmiş nazlı. bir daha gelmeyelim hiç nazlı.

daha bir çok şeyi kulağımın içine üfleye üfleye söyledi durdu.
önce tamam falan diyerek kısa kestirip özellikle filme verdim dikkatimi ki anlasın nazlı filmi izlemek istiyor.
iyimser miyim saf mı. anlamaz ki. çocuk gibidir. bir çeşit. bencil.
sonra söyledim şunu bir izleyeyim. canı sıkıldı. kendi beğenmemiş ya bitti.
suratını astı durdu, pis pis bakıyor beyazperdeye nefretle. söyleniyor, cıkcık diyor. durdurramıyor ki kendini. ama assssla bencil değil. değil ki. o dünyanın en fedakar insanı!
bırakayım da nazlı izlesin, ya da tekrar konsantre olayım da belki bir hoşluk yakalarım. diye düşünür mü. hayır. hem de hiç.
küçük küçük söyleniyor hiç iyi değilmiş hiç. nesi varmış izlenecek. mırıl mırıl anca ben duyarım.
çıkalım o zaman dedim. aa boşuna mı vermişiz para? sen izle. izletmiyorsun ki. ya kulağıma bişey üflüyor ya surat asıp mırıldanıyor, kımıldanıyor, benden bişey istiyor.

mendilin var mı? kulağıma üfleyerek.
mendil veriyorum sinirleniyor.
ıslak mendil ıslak!!

küçük çanta taşıyacağım ama her an her istediğini bulacak!

sonra ciklet istedi, paketi açmayı beceremeyip sinirlendi, ben açıp verdim, tadını beğenmedi. çıkaracak bişey bulamadı. benden kağıt istedi......

izletmiyorsun dememe de bozuluyor. bişey yapmamış ki. ne yani robot gibi hareketsiz mi oturacakmış?

şimdi hem filmi sevmedi, hem önlerde oturan genç çiftten kıllandı. gizlenmişler iyice. kulağıma üfleyerek söylüyor. kimbilir napıyorlar? nazlı öpüşüyor bunlar! kulağıma üfleyerek.
kim? ben unutmuştum onları. kim olacak yahu? öndekiler.
tam önümüzde falan değiiler yani teee ilerde. ama takmış oturup onları izlemiş.
bize ne anne.
ama olmaz ki. şikayet etmek lazım!!

ve onun için sinema bitti. bir daha hiç gitmeyelim nasılsa televizyonda veriyorlar nazlı.

kendi değil sadece ben de bir daha ömür boyu sinema salonuna adım atmayacağım!!!!

televizyonla aynı değil ki.
zaten zamanında izlemeye mecbur muymuşuz ya??

bana da sen git, ya da arkadaşlarınla ayarla git demiyor hiç. zaten arkadaşlarımla bişey yapmam aklına bile gelmez. gereksiz bişey.
evlenip ev işlerine gömülüp hayatı, keyfi falan unutmam en doğrusu!! bakımsız, çirkin, mutsuz ve cahil. ha yok kocam istiyorsa o başka. o isterse futbola bile başlamalıyım!!

____________
ben de yürüyüş diye çıkıp kaç kere sinemaya gittim eğer arkadaşları ayarlayamadıysam. ki onların da içi geçti. evli olanlardan bazıları bile daha canlı hayat dolu. işe gömülen bi ikisi  ya da atanamayan falan bitmiş, ölmüş ruhları; canlanmıyor da.
sadece zamansızlık, parasızlık değil mesele. ruh gitmiş ruh!
hayata karşı merak, doyumsuzluk ve heyecan gitmiş.


anneme göre tek sinemaya gitmek korkunç birşey! gecenin bir yarısı sokakta dolaşsan bile daha iyi.
ona göre karanlık bir yer sinema salonu, tek gidersen toplu tecavüze uğrarsın!
buna benzer imalı şeylerle tanımlar. kapkaranlık salonmuş tek gidilirmiymiş alimallah başına bişey gelirmiş insanın!! çok karanlıkmış bir kere! yanına biri yaklaşsa göremezmişsin!

???????????? kör müyüm? salak mı? oooo hepsi!!

bu yüzden söylemedim ben de. kendi kendime giderim ohhhh ne rahat izlerim istediğim tarz filmi. tadına doyum olmaz. arkadaşla bile bu kadar keyifli değil!!
bazen de geceleri internetten izlerim. tabi notebook ekranından ne kadar olacaksa. ama keyifli gene de. ben dalar giderim filme.






sinirli yeniyetmelere döndürdü yeniden beni!!

şehre dönünce kabusum hortladı.

annemin kafasında hala serdar hayali var. ona göre hala en iyi ve belki de son kısmetim.
napıp edip kendimi ikna edip onunla evlenmeliyim.
gene başladık yani.
hani yazın o kadar durmuş sayılmazdı ya.
arada bir de cidden Sinop'a yerleşmeyi düşündü. daha bu olası kısmet hakkında sadece çok çok az bilgi varken. bilmem kimin bir akrabası. adı sanı yaşı medeni durumu bile kesin değil. ama anneme yeter bilgi. napalım Sinop'a yerleşiriz biz de.

hatta Sinop şimdi soğuk olur bu kış kalın kazaklar, mont, yağmurluk ve çizme alalım diyordu!!! o kadar hazır yani. nazlı evlensin de Sinop ne Sibirya'ya bile gideriz!!!

aradaki detaylar tamamen atlanıyor. bakalım adam cidden bekar mı. çünkü böyle bir olasılık çıkıp sevindiğinde adam evli ve 5 yaşlarında çocuk sahibi bile çıkmıştı.
diyelim bekar. nasıl tanışacağız, anlaşacak mıyız, bu iş evliliğe gider mi?
ama zamanımız yokmuş ki senelerce birbirimiz tanımayı bekleyemezmişiz.
körü körüne evleneceğiz yani. hayırmış büyüklerimizin katkısıyla. bi tanışır bir süre konuşurmuşuz işte!!
anneme göre bu konuşma da evliliğimizle, düğünümüz ve eşyalarla ilgili olmalı. zaten başka ne olacak?

yahu insanlar birbirini bırak kendini ya da evladını bile tanımazken birilerinin dediği özelliklere inanıp evleneceğim. üstelik bunun adı kesinlikle görücü usulü olmayacak ha!

kendine yakıştıramıyor bunu!! tanışıp biz karar vermiş olacağız!!
ama kararı alan da kendi olacak.

 orada yaşıyorsa nasıl tanışacağız nasıl görüşeceğiz?
bayramda.
ee sonra.
e sonra napalım Sinop'a yerleşiriz artık.
hı??? ne diye hemen yerleşiyoruz???
evlenince ayrı mı oturacaksınız adamla ya?
bi bayramda görüşmeyle evleneceğiz hemen yani.
hergün görüşür konuşursunuz.
yeter mi?
işte bi süre telefonlaşırsınız. bilgisayardan da konuşulmuyor muydu bir de!

hay allahım insanları tanımak o kadar kolay değil ki. acayipiz biraz. onlarca yüzümüz var.
hele böyle bir konu da konuşsan ne olacak, hepsi atmasyon, yalan olabilir.
anneme göre adeta konuşmak derken birbirini tanımaktan çok iş anlaşması yapmak adeta...


sinirli yeniyetmelere döndürdü yeniden beni!!

aşağı serdar yukarı serdar.
aşk hakkındaki his-bilgileri ilkokul çağında kalınca sinirlendiğim için çok aşığım ama hatamı kabul edip özür dilemiyorum zannediyor.
offf kes artık yaa! gebersin serdar denen bok!!
hınzır bir sırıtışla, ne var canım konuşamaz mıyım serdar hakkında? ne var sinirlenecek sanki? aşık mısın yoksa hı??


ilkokul çağında da böyle yapar alay ederdi. ama çocukluk geçip kendimi genç kız hissetmeye, görünmeye başladım mı bu konular sonsuza kadar kapandı. erkeklere ilgi duymak adeta günahtı. değildi de insanı yanlışlara sürükleyen korkunç birşey. o zamanlar aşık olup hayatı mahvolanlarla ilgili türlü şehir efsaneleri dinlemeye başladık. ilerde evlenirsiniz nasılsa önce eğitim önce okullar okunacak güzel güzel sonra nasılsa evlenirsiniz. işte ben de zannederdim ki nasılsa okulda falan birine rastlarsınız demek istiyor. meğer ben nasılsa birine yamarım'mış gerçek anlamı.



anlamıyor. kabul edemiyor. ne serdar'la olmayacağını ne birini kendim sevmeden.
hele serdar. bi an önce evlense de kurtulsam. o bekar kaldıkça annem devam edecek çünkü. belli.
pes etmeden beni iknaya çalışıyor hala.
belki yeniden görüşsek, konuşsakmış. affedermiş. ne affı yaaa????
ne bilsinmiş ne yapmışım! biraz suyuna gideyimmiş ne varmış. hem zamanla o da alışırmış bana. idare edermiş. ben de idare edermişim. gelip geçermiş.
ne gelip geçecek? zamaaaan.

ama önce bir arasammış. ama nazlı2ymış daha önce evliliğe hiç bu kadar yaklaşmamışım ki!!
hem demek ki kaderimde varmış bu adam . bak bir daha görüşsek belki aşk da olurmuş ha. hem demezler mi büyük aşklar nefretle başlar diye!!! yaaa en iyisi bi daha ben arayayımmış!
önce arkadaş gibi hal hatır sorarmışım, sinemaya gidermişiz ha ben severmişim sinema!!

bir daha sinemaya gitmeyelim dediği günden beri gitmedim sanıyor ve aptal bir çocuk kandırır gibi sinemaya gitme olasılığıyla beni kandırmaya çalışıyor. aaa sinemaya gidecek biri olur hem değil mi benimle? yaa tabi olur kızım!!


gerçekten beni salak sanmasına hayretler içinde kalıyorum.


napalım kadınların biraz daha fazla fedakar olması gerekirmiş, napalım hayatın gerçeği buymuş, bazen evlenmek ya da bir ilişki sürdürmek için bazı şeyleri duymazdan gelmek gerekirmiş, hoş görmek gerekirmiş. yaa!

ben beni hem salak sanarak konuşmasına, hem ben kabahatliyim de serdar'ı kaybettim sanmasına falan şaşarak bakakalıyorum. annemse çok çok iyi öğütler verdiğini düşünerek bakıyor.
çok memnun dinliyorum diye. hah nazlı evlenecek!

gerekirse ayaklarına kapanıp öpeyim canım. bende gurur ne arar. tek gururlu ve gurur yapmaya tek hakkı olan insan kendisi benim ne haddime!;

despot bir hödük, tahakkümperver bir sinsi o. kendini güçlü hissetmek için karşısındakini ezmeye, pasifize etmeye meyilli bir kompleksli.

anneme göre bunlar yeterli ve açık sebepler değil. mesela dayak ve ya aldatma önemli.

zaten kendi de öyle değil mi. yasak demeden yasaklar. engellemem karışmam der her türlü psikolojik baskıyı uygulamayı normal görür..

fiziksel şiddet ve yasaklama, ne bileyim eve kilitleme falan olmadıkça psikolojik olanlar sayılmaz. hatta benim hüsnükuruntum!!


ne türlü anlatırsam anlatayım anlamamakta ısrarlı. kabul edemiyor. etmek istemiyor.
sanki kendi aşık adama!





şimdi birileri genç, yeni nesilden ümitliyiz diyor ya annem buna da karşı. Hiç ümidi yokmuş hiç hiç!! Geveze, kaba, tembeller, varsa yoksa bilgisayar, telefon başka bişey bilmiyorlar. Hiç ümidim yok gelecekten hiç! Diyor. Ben yanındayken. Birileri de bana bakakalıyor, bunun kızı napmış ki???
Bugün hava kötüydü su ısınmamıştır, banyoya girmeyelim!
Ama saçım kötü.
Isınmamıştır! Girmeyelim.
Yarın da hava daha kötü olacakmış, yarın hiç olmaaz, bugün biraz vardır girelim bari.
Hayır bugün yoktur.
Yarın daha da olmaz, olan da soğur.
Soğusun.
Ay benim saçım kötü, yarın da yıkayamazsam?
öbürgün yıkarsın!
5 günlük mü olacak saçım?
Ne var eskiden haftada bi yıkanırdık.
Sen girme ben girecem olduğu kadar.
üşütürsün su yoktur!
Olduğu kadar!
E yarına bana kalamaz hiç
yarın zaten yağmurlu!
Bugün değil yarın yıkanalım.
Niye aynı gün yıkanacağız ki?
Bugün gerek yok nazlı kirlenmedi saçımız!
Benim kirlendi.
Ay ne kadar inatçısın!
Evet!
Bugün yıkanmayalım yarın!
Sen yıkanma anne!
Ay ben yı ka na mam!
Yıkanma sen! Yarın yıkan.
E yarın hava kötü diyorsun?
Sen diyorsun yarın yıkanalım.
Ama bugün su akmasın da.
Yarın yağmur varmış ama olan da soğur!
Soğusun!
Ben nasıl yıkanacağım? Bencilsin bencil!
Sen de herşeye karışıyorsun.
Ben mi????

Yıkanmaya taktı gene, her zaman ama bazen iyice fazlalaşıyor.
Uğraşıyor da ne zaman yıkanacağıma karar vermeye!

Daha dün yıkandın!
Evvelsi gündü o!
Dündü çok iyi hatırlıyorum ben!
Yıkanan benim ya ben mi bllmeyeceğim? Dün dizi izledik.
Allah allah dündü ama sanki.
Ay dün olsa nolacak? Yıkanamazmıyım yaa?
Aman sende çok uzattın.
Sen uzatıyorsun, aa önümü kesiyorsun yarın girellim diye ama ben uzatıyorum!işine gelmeyince!
Birisine, bişeye kızıyor ama bazen o anda aklına gelmiyor. Sonradan o durumu ben yaratmışım gibi bana isyan ediyor. Her cümlenin sonu nazlı. Ve tabi sinirli, bağırıyor, tepinir gibi. isyanda. Bi de sanki biri bi şeyi ona illa zorla yaptıracakmış gibi isyanda!

yok beni delirtmeye çalışıyor kesin!

Yazlıkta çok çirkin bi kedi vardı, ama şirinlikle sevdirdi kendi. Annemin şok yorumu; demek çirkin bir adamla da evlensen sevebilir insan zamanla, güzel huyuyla falan değil mi nazlı?? 

1. Bu demek oluyor ki önceden bilmeden, tanımadan ve tabi ki sevmeden evlenmeyi kastediyor, tanıyıp sevmeden körükörüne yani kendi kararıyla evlenmeliyim, belki severim adamı ha?? bir olasılık yeter bana! 

2. Annem serdarı kastediyor, çok çirkin değil zaten ama huyu çok çirkin; despot, pasif agresif, eski kafalı vb ama anlayamıyor, kabul edemiyor ki! çirkin bulduğum için istemediğiml sanmış şimdi de. Oysa defalarca açıkça izah ettim. Unutmak bi yana kabul edemiyor. Gidip bi konuşsammış aslında! arada bir böyle küçük sesle ima ediyor.bu da bir yöntem küçük sesle, kibarlaşarak ve ben hep seni düşündüğüm için, senin iyiliğin için, baskı yapmam ben der gibi istediği herşeyi söylemek.
bi arkadaşım vardı böyle; şivesi var denmesin diye aşırı kibarlaşarak, sesinin volümünü düşürerek konuşur, ama istediği herşeyi düşünmeden, tartmadan söyleyip, rahatlayan.
annemin de bir yöntemi bu. her zaman küçük sesle konuşmaz bu kadar. sadece sana istemediğin bir şeyi, senin iyiliğin içinmiş gibi yaptırmak için.
bi kere benim iyiliğimi bu kadar düşünse hem sevmediğin hem de despot biriyle evlenmeni istemem der. aksine umrunda değil yorumlarım; ona göre şahane ve kibar bir insanmış. sana bana konuştuğu gibi konuşamaz ki! ben delirtmişimdir ondan bana sinirli konuşmuşturmuş belki. ben de kızdırmayayımmış, huyuna gideyimmiş!! yani hep onun dediği olsun!!! gene beni kimse düşünmeyecek yani!!! hatta istediği bu resmen.
ele güne komşu akraba hısıma nazlı evlendi diyebilmek için , öğretmen hanımın kızı evlenememdi demesinler diye.
bu gösteri için ben feda olmuşum çok mu???


 Delirtmeye çalışıyo kesin! 

istersen ben konuşayım ha! diyor!!!!!!!!!!!!!!!!! napsın yavrusu için herşeyi yaparmış. yavrunun istedikleri olmasın yeter!

Ona göre mutlaka kabahat bendedir, kimbilir napmışımdır da vazgeçmiştir haşmetmahapları!

zaten öyle vazgeçme büyük bir kavga ayrılık gibi bişey olacak kadar ilerlemiş bir ilişki değil ki. bunu anlayamayan, kabullenemeyen annem.

hangi tarzda anlatsam kavrayamıyor. ister kavga ederek, ister en mantıklı ikna edici tarzda,
ister ağlamaklı.

ben yalnız yaşlanıp yalnız mı gebermek istiyorum yahu? böyle bişe olabilir mi?
fotoğraflarda hep yalnız, annesi çekilmek istemez; bazen ablası ve bazen kalan 1-2 arkadaşıyla.... ben istemez miyim kalabalıklar, aile, yanımda br erkek?

anneme göre bunun için napacan evlenecen. biraz zorlasam ne olur yani kendimi.

ben mantıklı ve hassas konuşurken o da uyumlu bir ses tonuyla gene aynı şeyleri söylüyor bana yani.
madem sevmiyorsun boşver inşallah gönlünün uyduğu birini buluruz kızım yerine.
biraz anlayışlı, idareci ve yumuşak olacakışım o zaman. napalım. alışırmışım. o kadar kötü olamazmış herhalde. ben idare edecekmişim o zaman, biraz kendimi geri çekip, söz dinleyecekmişim o zaman!!!!


yok beni delirtmeye çalışıyor kesin!
bak yine küçük sesle akrep gibi soktu durdu!

benim değil kendinin benim dediğim olsun saplantısı var oysa. bu uğurda beni harcamaya bile hazır ve nazır.

annem en fazla 4 kere görmüştür. öyle uzuuuuuun uzun sohbeti de yok. ama görünüş, o kısa süreli sahte saygılı davranış yetti ona. al tepe tepe kullan nazlı'yı!

benim anlattığım davranışlarla, şeylerle değişmiyor fikri.
hıım hoş değil ama diyor  ve hoş görecek bir bahane buluyor. adam beni dövse hoş görecek belki. nazlı bu kimbilir ne dedi. susacaksın fedakar olacaksın idare edeceksin!

niye kendi yapmamış?
assssla sus denemezmiş ona! nefret edermiş! hiç kimse ona sus diyemezmiş! susmazmış!!!!
niye bizim için daha fazla yürütmemiş ya evliliğini? bizim için niye daha fazla feda olmamış?
idare etmemiş babamı, affetmemiş aldatılmayı?

ay çok gururluymuş çok!


elbette gururlu, ama anlayamadığı dünyadaki tek gururlu insan olmadığı.
neredeyse böyle ona göre. hatta gururlu olma hakkına sahip tek kişi!!


20.10.2014

tamir-tadilat korkusu_küvet korkusu

offf yeni mesele.
yeni bir korkusu var. küvet korkusu. daha doğrusu banyo yapmak için küvetin içine girer çıkarken düşme korkusu.
girmiyor dışında yıkanıyor. bütün banyo göle dönüyor. sonra çekçekle çektiren, süpüren silen kim?
been. başka kim olabilir??

bana da yasak küvete girmek. düşersekmiş.

e eski zaten jakuzi falan değil ha. müteahhitin taktığı şey. çıkarttıralım o zaman güzel bir duşakabin seçeriz taktırırız diyorum.

aman çıldırıyor çekemezmiş hiç şimdi tamir tadilat falan!!!!
hiç uğraşamazmış ay hiç hiç!!!!
kim uğraşacakmış şimdi!!

geçende elinde sigarayla evde volta atarken perdenin birini yaktı.
böyle asılmaz diye bana çıkarttırdı perdeyi.
sonra günlerce o perdeci senin bu perdeci benim üşenmedi bi kanat perde için aynısını aradık.

ama buna üşeniyor. nasıl bir tamirci kabusu senaryosu varsa artık!!


kesinlikle ve çıldırmış gibi bu gerekli tadilatı reddediyor. bundan gayrı küvetin dışında yıkanacakmışız napalım.

her yer sabunlu,şampuanlı su oluyor. onu da ben sileceğim süpüreceğim. ama her yer. tüm duvarlar, lavabo ve lavabo dolabı. banyoda herhangi kuru bir nokta yok.

bana da elli kere tembihliyor sakın ha küvette yıkanma dışarda yıkan!
ben bayodaykende kapıdan sorguluyor özellikle.
kavga etmeyeceğimi bilse içeri dalıp kontrol edecek.

annemde sınır yok. zaten benim haklarım da yok. kendi doğurdu istediğini yapar.

________

bu tamir tadilat servis korkusu yüzünden senelerce çamaşırlarımızı elde yıkamıştık.
2000lerin başında çamaşır makinamız bozuldu.
artık nasıl bişeyse makine dönerken alıp başını gidiyor gibi tangır tungur ilerliyordu.
kötü tabi ama çözüm var. ama annemin çıldırmasına yetti.
kesinlikle servisini çağırtmadı.

gerçekten çıldırmış gibi tepki verirdi ben servisi arayalım dedim mi. hem elli kere ararsın gelmez bekletirlermiş hem yalan söylerlermiş çok para isterlermiş!!!

nasıl yazın 2. el eşyacı korkusu oluşturup, kendi dediği halde külüstür köşe takımını attırmadıysa, sattırmadıysa. daha önce bu işi yapan biriyle bi iletişimimiz olmadı. ama annem herşeyi bilir.
hem böyle bir parça için 20lira anca verirlermiş hem eşyayı çıkarırken evi mahvederlermiş, hem duvarlar çizilir hem eşyalar kırılırmış!!!

ciddi sinir krizi geçirir gibiydi tamir servis dedim mi.
asla asla!! ay çekemem ay uğraşamam!!!


bir süre sonra geçer belki makinedeki aksaklık bi denesek. asssla asla.
asla dokundrtmadı bir daha makineye. ne de değişti tamir ettirdi.

senelerce ilk çağdaki gibi; onca olanağımız varken çamaşırı elde yıkadık.
hem zaman hem su kaybı. üstelik kolayca da kurumaz.
ama umrunda olmadı.

hatta memnundu adeta.
bu fobisi geçinceye kadar, seneler sürdü. sonra bir kampanyayı öne sürerek yavaş yavaş ikna ettim.
eski makineyi peşinat sayıyorlarmış.
aylarca ben de inception yöntemini kullanarak kabul ettirdim. makineyi değiştik.
belki çok kolay ve ucuza tamir edilebilirdi, belki kendiliğinden geçmişti ama bunu asla bilemeyeceğiz. seneler ama cidden senelerce makineyi elletmedi, tamirci çağırma tekliflerime bana çemkirerek karşılık verdi, senelerce elde çamaşır yıkadık.

ya banyoda iki büklüm ya mutfak tezgahında. her yeri de ıslatırdı yıkarken. kim kurutacak tezgahı ve yerleri? ben tabi ki!!

_____________-

bir zamanlar da bu tamirci vb korkusu yüzünden güneş enerjimiz tamir edilmedi.

daha önce çocukluğumuzun geçtiği evlerde soba vardı. nasılsa tutuşturmak kolaydı. benim kağıtlarımla. kendine göre uyduruk olan müsvette olan.
ne notlarımı yaktı ne çizimlerimi.. çok. sanki picasso diye alay ettiği arkadaşımın hediyesi çizimleri de tutuşturmak için rahatça kullandı.
benim henüz okumayı bitirmediğim blue jean dergilerimi de..

sonra ne olduysa vazgeçildi odun sobasından. bir güneş enerjisi takıldı. havalar iyiyken çok şahane ama güneş yoksa işkence.

hep sorun. bugün güneş azdı ısınmamıştır yarın yıkan!
yıkanmalar ertelene ertelene bir hal olurdu.
sonunda mutfak lavabosunda başını eğerek yıkanılırdı saçlar. dışarda ısıtma suyla. vücut ne kirlenecek napıyorsunuz ki.
uzun değiliz ki lavaboya yetmek mesele.
ben gene gençlikten daha esnek olunca kolaydı ama annem tüm mutfağı sırılsıklam ederdi.
gene ben sileceğim yerleri annemin beli ağrıyor!

biliyorum güneş enerjisine hava kapalıyken suyu ısıtsın diye rezistans mı ne takılabiliyor. ama hayır taktırmadı.
çok elektrik yazar.
ama böyle dışarda ısıtma suyla mı geçecek kış?
aman ne olmuş? neler çektik biz eskiden!!
ama tüp çok gidiyor.
az yıkarız biz de ne kirlenecek sanki, eskiden haftada bir yıkanılırdı!

gel de delirme.
her seferinde bir sinir harbi.
güneş yoksa su ısınmıyorsa; kavga var.
anneme göre hep yarın hava güneşli olursa yarın yıkanırız. hep erteleme. kendinin cildi çok yağlı olmadığından herhalde saçı da çabuk yağlanmazdı ya tamam. kriter kendi nazlı kimin umrunda.

bu durum senelerce sürdü. ne rezistans taktırdı ne bişey.
güneş yoksa dışarda ısıtma suyla ya başımızı eğerek yıkandık, ya banyoda azıcık suyla üşüyerek.


hele bir şohben durumu vardır. o asssslllaaaaaa!!!
elektrikten çarpılabilir insan.
şohpendende zehirlenilir.
en iyisi az yıkanmak!

ikna etmek mümkün değil. resmen çıldırıyor söyleyince.
taaa bu şu an oturduğumuz eve taşınana kadar rahat edemedim.
kendinin umrunda değildi. saçı yağlanmaz, kolay terlemez, emekli oldu hergün çıkmaz dışarı.

burda da tesadüf önceki sahiplerinin taktığı güneş enerjisi çok kaliteli ve rezistansı var.
sonradan siteye de doğalgaz geldi de rahat ettim.
gerçi hala kapalı havalarda annem benim banyoya girmemi engellemeye çalışır.
acele 3 dakkada çıkacam derim.
illa dışarda su ısıtacak olur.

dışarda su ısıtayım ben getiririm sana banyoya ya. istersen ben dökerim saçlarına.

ay 35 yaşında annem mi yıkayacak beni!!!

ona göre olur ne var. nasılsa annem istediği anda beni çıplak görme hakkına sahip ben bir birey değilim ki benim haklarım olsun. mahremim olsun.
annemin böyle sınırları yok. nasılsa kızıyım ve aynı cinsteniz.







spontane şeyler yasaktır bu evde!! __ dizi kaçırmak yasak

bizim evde spontane bişey yapmak adeta yasak.
plansız, düşünülmemiş, anlık şeyler korkunçtur.
?????????

ya geçenlerde erken banyoya girdik çıktık. annem her zaman ki gibi tutturdu da diziden önce arkaarkaya yıkanalım diye.
eskilerden kalma sıcak su biterse korkusu var çünkü.
eski evimizdeki kaç sene geçti ama unutamadı. güneş enerjisi sorunluydu.
neyse.
tartışacak halim yoktu, saçım bozulmuştu. ben de annemden sonra yıkandım.

ohh bir rehavet çöktü çıkınca. giyindikten sonra, yatağın içine süzülüverdim şekerleme yapmak için.

ama olmaz ki.
bunu önceden düşünüp planlamak lazım!

böyle salona geçmede geciktim mi annem meraklanmaya endişelenmeye başlar.
ne olacaksa hayalinde. ha mesela sıklıkla banyoda düştüğümü zanneder. hayatımda hiç banyoda düşmedim.
hem gözünün önünde değilim, hem bilinmez bir durum. nazlı hala banyoda mı? bu kadar uzun yıkanılır mı? zaten ne gerek var? nazlı nerede? nazlı ne yapıyor?

önceden bildirim yapmam gerek.
anne ben banyoya gireceğim sonra odamda kalıp uzanacağım.

evi şato falan sanmayın yani. bu kadar merak edilecek bilinmezlik yaşanacak boyutta değil.
ama anneme göre öyle.
neden hala salona gelmedim.

hem uzun sürdü hem dizimiz başlamak üzere. mecburuz izlemeye. yemin ettik dönemeyiz. izlemezsek asılacağız


bir müddet sessizlik, ben giyinirken. annem beklemede. ama dayanamayıp sesleniyor.
nazlıııııııı çıktın mı??


ben cevap versem duyacak mı? hayır hiç duymaz, ben yırtındığımla kalırım.
illa kendini gösterip de cevaplaman lazım. annem evin içinde bana seslenir durur, soru sorar ama asla cevabını duyamaz asla. duyamadığını da kabul etmez, ben çok bağırmamışımdır o zaman.

ya bunda endişelenecek ne var. kendi evinde kendi odasında salona geçmedi diye ölmüş olma olasılığı mı var? odasında oyalanıyor demek.

ama kontrolcü ya. herşeyi bilecek herşeyi düzenleyecek.

benim banyodan çıkıp makul dakikalardan sonra salona gelmemem büyük sorunsal, tehlike çanları...

önce gidip anneme bildirmem lazım, ben uyuyacağım, uzanacağım demem gerek!
öyle aniden gevşeyip uyuyakalmak yok.
ama öyle yaparsan zaten kaçıverir uykun. kaçsın. ya da kaçmayacak onu da planlayacaksın.


zaten hele yemin etmişim dizimi izlemeye, izlemezsem ölürüm.
bktan bir dizi işte. ama bir bölüm kaçırsam bile bir daha bişey anlayamam ki ben gerizekalıyım.
annem böyle izlemediğim yerleri anlatır. anlatma derim gerek yok bilmesem ne olacak.
anlamazmışım ama. çok önemli sınavda çıkacak anlamasam nolacak ki ne önemi vra?

zaten anlatma kabiliyeti yoktur, hem ben istemem, ama illa anlatır.

ya dizi var biliyor nazlı.
e banyo yaptı, çıktı. ya giyiniyordur, ya uzanmıştır, ya da saçıyla uğraşıyordur. napacak ki başka?

bir süre sabrediyor, ama eminim gergin, endişeli. böyle zamanlarda sabrediyorsa çağırmaya ama meraklıysa televizyonun sesini çok fazla açar ki duyayım da geleyim!
çok açıyor ev zıngır zıngır.

5 dakika bile uyuklayamayacak mıyım ben. 5 dakika bile özgür kalamayacak mıyım?
uykumda bile özgür değilim. elinden gelse rüyalarımı da planlar.


dayanamıyor ki. yazlıkta da her an gözünün önünde olmama, tuvaletimi bile bilmeye o kadar alıştı, bağlandı ki. zaten çok özlemiş yazlığı!! öyle diyor.

sesleniyor içerden, ben uzanmışken nazlııııııııııı diziiiiiii!!!!!!!!

bırak izlemesin kaçırsın. hayır kaçırmayacak!!

nazlıııııı dizi başlıyooooorrrr!!

halbuki daha özet ve ya jeneriktir.

ses gittikçe endişeli ve sinirli olarak yükseliyor.
anneme göre ben cevap vermiyorum her zaman. oysa duymuyor. ama ben söyleyememişimdir ondan.

nazlııııııı!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

nazlı dizi başladı diziiiii!!!!


ben duymamak bir yana ne başladı bile anlayamam ki.


5 dakika uyukladım ne var.. olmaz!! rahat yok bana.

duyunca sesleniyorum iyyyyiiiiiiiiiiiiiiii.

duymaz ki.


nazlı ay!! başladı başladı!!

gelmiyor işte bırak, kaçırırsa kaçırsın, uyudu mu naptı saçına fön mü çekiyor. hayır kaçırmayacak!!! mecbur izleyecek!!
annem benim izldiğimiz bir dizinin bir bölümünü bile isteye izlemememi kabul edemiyor. anlayamıyor.
bi de ben suçluyum. hem diziyi izlememekten hem annemi endişelendirmek ve onun da bu yüzden diziyi kaçırmasına neden olmaktan!!

dayanamıyor ki bir sinirle geliyor kapıma.

nazlııı!!!!!
öfff gelmeyecem diyorum ya.
duyulmuyor hadi dizi başladı.
başlarsa başlasın anne.
niye gelmiyorsun??

çok korkunç kötü birşey olmuş olmalı! kabus senaryosu. banyoda düştüm öleceğim.
!!

gelmeyecem uzandım.
kalk o zaman başladı.
offf başlarsa başlasın!
ama seviyorsun diye.
ay umrumda değil gebersin dizi batsın bana ne.
ama kaçıracaksın kalk hadi. sen yatmazdın hiç?
bu defa canım istedi yattım!!
izlemeyecek misin?
hayır sen git izle.
aman nazlı insan önceden söyler ben de merak ettim!!!


annemin tüm fantazileri kabus gibi. olasılık düşünceleri falan gibi de.
her zaman kötü şeyler.

nazlı uyudu kaldı aklına gelmez de banyoda düştü gelir.

................................

ertesi gün anlatmaya çalışıyor sitemli sitemli.
sanki çok şey kaçırmışım ve bir daha asla ne olduğunu anlayamayacağım.
bktan bişey işte.

anlatma ben izlerim deyip susturuyorum mecbur.

ben öyle onlarca bölüm hiiç kaçırmadan ve saatlerce izleyemem dizi. bi tek muhteşem yüzyıl'da öyle dayanabildim.
başkasına katlanamıyorum. bazen bir hafta mola vermek istiyorum. ama annem anlar mı. internetten izlerim deyip kandırıyorum.

ama kontrol ediyor yine izlemiş miyim.
bilmem kim kim şey yapmış nasılmış ama.

hiç anlatamaz çünkü asla bilmez karakterlerin adını!!
kız, adam, esmer kız, sarışın kız, şişman adam vb sıfatlarla anlaatır. ya da benim anlamayacağımı farzedip kim olduğunu uzun uzun anlatmak ister; hani var ya şu tombulca esmer kız, hani gamzeli olan, hani komik suratlı, hani var ya nazlı kaşları iyi çekilmemiş, hani eşofman giyen.

uzadıkça uzatır. neyseki internet var. sorgu da da geçiştiririm...


görevler ve kağıtlar

anneme göre hayat bir görevdir ya haliyle görev bilinci acayip yüksektir. dedi ki vergimizi ödeyelim.
iyi tamam ama bu bile stres demek. neden derseniz annem evrak arayacak evde, ve sinir küpüne dönecek.
kendisine kocaman bir dosya aldım içine tüm evraklarını koysun diye. bu dosya göz göz. ayrı ayrı düzenleyebilsin diye.
ama tabi ki yaranamadım. çok karmaşıkmış bulamıyormuş işte! böyle dosya mı olurmuş.
bir telaş bi telaş sanki silah dayamışlar kafasına.
telaşlanma buldun mu gideriz diyorum.
yok telaşlanıp sinirlenecek, sövecek ve tansiyonu çıkacak. işin esası bu döngüye bayılıyor annem belli. stres yaşamaya ve tansiyonunun oynayıp hasta olmasına bayılıyor.

zaten yeni bilgisayarlı sistemleri falan anlayamıyor. illa tüm belgelerini toplayıp sınava gider gibi ve stresli gidecek.
TC numarası ya da sicil numarasını bilmek yetiyor, kimliklerimiz hep yanımızda zaten.
ama bana inanmıyor ki.
geçen sefer de gerekmedi tüm o kağıtlar. olsun belki bu sefer gerekecek!!! ya olmaz derlerseymiş! eve gidip belge alıp nasıl gelecekmiş belediyeye tekrar???? yaşlanmış artık o! bu kadar yolu tekrar nasıl çeksinmiş??

diyelim ki öyle oldu. aynı gün yetiştirmen gerekmiyor ki biz son dakkaya bırakmayız bu işi. başka gün gideriz. hayır olmaz ki dayanamaz buna.
böyle bişeyin ertelenmesi annemin uyuyamamasına neden olur!!

yahu vergi borcun az bişey gecikse bile ne olacak, cezalı ödeyeceksin o kadar, asılacak, meydanda kazığa bağlanıp yakılacak değiliz ya.

şimdi bir telaş bir sinir belge arıyor. kafayı yiyecek!
strese girme tansiyonun çıkacak diyorum anlamıyor ki.

sadece önceden ödenmiş bir emlak vergisinin belgesi olsa yeter.
ama annem tapuları, elektrik, su, telefon abonelik belgelerini, bunların ödenmiş faturalarının belgelerini, dask belgesini, yapı kullanım falan belgelerini de götürmek gerektiğine inanıyor.
anlatsam da anlamıyor kabul etmiyor.

tabi bu kadar belge taşıyınca iyice gergin!!! ya çantası kaybolursa, çalınırsa, belgeler düşerse...

her sene aynı terane. sadece kimlik numarasından bile buluveriyorlar ama annem boşuna tüm o kağıtları taşıyor hem de sinir ve korku içinde.


bütün belgeleri götürmeliymişiz kanıtlamamızı isterlerseymiş ya?
kimlik veriyorsun ev çıkıyor işte.

hayır ama tapuya bakarlarmış, ya ev bizim değilseymiş?






16.10.2014

son kusurum_bilgisayarda sohbet etmek.


annemin sevdiği şeylerden biri de beni izlemektir.
yumuşakça söyleyince anlamamak, illa ters söyletmek de cabası. illa ters konuşup gücendireceksn anca o zaman ciddiye alır. yumuşak söylersen aldırmaz, inandırıcı gelmiyor herhalde.
bastıra bastıra, abartarak, onun mantığına uygun şekle sokarak anlatmak gerekebilir bir de.

giyinirken soyunurken saçımı başımı makyajımı yaparken, herhangi bir iş yaparken televizyon izler gibi izler beni. kendi her zaman her şeyin en doğrusunu yaptığı için dünya eleştirilecek, düzeltilecek bir yerdir. yönetip, değiştirilecek düzeltilecek ilk kişi de, bu işin ilk adımı da benden başlar!
çooook sevdiğinden değil kusur bulmak için.


aa o ne biçim kilot? onu mu giyeceksin? bu ne böyle bunu ne zaman aldın?
sentetik külot mu o? onu giyme şunu giy nazlı? üşürsün onunla!
napıyorsun? öyle mi yapıyorsun? şöyle yapsan!

ters ters bakmasam, homurdanmasam, senin işin yok mu anne demesem, ters cevaplar vermesem sorular devam etmekle kalmayacak; bir de yüz bulacak ve müdehalelere başlayacak.
bahane de yardım etmek. tişörtümü, kazağımı giyer-çıkarırken vb.
neden yardıma gereksinimim olsun ki? çocuk muyum elden ayaktan mı düştüm.
diyelim fermuarımı çekemedim kıyafetimin sırtındaki gider yardım isterim değil mi.
ama başka zaman dikizlenir gibi kontrol edilmeye tahammülüm yok.

zaman bana bunu öğretti. ses çıkartmazsam karıştı çünkü. aynı cins ve yakın akraba olduğumuz için hiç sınırımızın olmaması normal hatta anneme hakkı gibi geliyor.
ne varmış bakamaz mıymış?
ne varmış yabancı mıymış?
ne yani yasak mıymış? kanun mu varmış?

benim düşünce, duygu ve isteklerimin bir önemi mi var? kanun olacak illa yoksa ne hakla ben bana bakma derim.

şu yaşımda kıyafet denerken benle girmeye kalktı kabine yaa. tabure varmış oturacakmış. daracık yerde 2 kişi. çarpınca da sinirleniyor. resmen bir metre karede iki kişi akrobatik gösterisi gibi. bir de yardım edecem diye tırmalaya tırmalaya elleniyorum. soyunacağım diyelim yardım etmeye kalkarken külotumu da soyuyor farkında değil hiç kızmama bir anlam veremiyor hem de.
yardım ediyormuş. hayırsever ya ben de muhtacım.

evde de öyle. annemin odasına geçen koridorun üzerinde benim odam, haliyle geçerken görür, durur ve izler. kusur arar.
bir de yazlık var tabi. orada daha mutlu çünkü işi çok daha kolay. ne odam var ne dolabım. sürekli göz önündeyim ve sürekli beni düzeltebileceği fırsatlar var. öyle kendi görmeden hazırlanabilme imkanım yok. hani şehirde bazen oluyor ama yazlıkta imkansız.
o yüzden yazlıkta yaşamaya bayıldı her an el altında göz önündeyim; çok daha kolay kontrol edilebilirim!!

bir de boşluğundan, yumuşaklığından, kararsızlığından yararlanacak fırsat kollar. kendi istediğinin olması için. yai bu benim istediklerim arasından kendi seçimi de olabilir. kötünün iyisi gbi.
bunu mu giydin nazlı?
olmamış mı.
şunu giysen daha iyiydi.

bir de ben kızlarıma hiç karışmam diye övünür ki. hiç karışmazmış ki hiç hiç.


ben yelkenleri suya indirsem küloduma bile karışıyor oysa.

tabi niye giyiniyorsun nereye gideceksin soruları var. çok uzun detaylı ve aşırı planlı bir açıklama bekler.
nereye gideceğim, kiminle gideceğim, hangi yoldan, hangi araçla gidip döneceğim herşey belli ve planlı olmalıdır.

spontane şeylere gıcık olur. ona göre bunlar tehlike içerir çünkü.
başına birşey gelir.
burada başına bişey gelmek kaza, ayağını burkmak ve üşütmek gibi şeylerden daha büyüktür.

eğer bilmediğim, anneme bildirmediğim, bir yoldan gidersem, bir yere gidersem başıma kötü şeyler gelir.

eskiden küçükken anlamazdım ne demek. sürekli kötü şeyler derdi üstü örtülü. açıkça konuşulmaz ya.

çocukken deyince bir zaman bir korkusu olmuştu; çok eski bir tarih değil ama ben hala kazık kadardım!
bilmem kimin yeniyetmelikteki kızından ilham almış. ne efendim internetten sohbet ettiği birine memelerini göstermiş. ya nazlı da yaparsa?!!

bana bunu üstü kapalı anlatıyor. hani kazık kadarken bize çocuk gibi davranmayı sever ya. mesela ölümü de anlatamamıştı balığın. bu olayda da cinsel tacizi, istismarı anlatamıyor.

açıkça söyleyemiyor ayıp ya.
kötü şeyler yanlış şeyler diye. konuyu da açamıyor. sanki bilmediğim şeyler ve ben şok olup korkacağım. hay Allahım yaa.

(bu sohbet sırasında hatırladığım kadarıyla 28 yaşındayım!!!^^)
bilgisayarda sohbet ediyor musun?
hıı. (bilgisayarla internet aynı şeymiş ya)
kiminle?
arkadaşlarla anne.
tanıyor musun bunları.
okuldan, işten arkadaşlar işte.
hıı. şahsen tanıyorsun yani.
tabi.
ya şahsen tanımadığın biri sohbet etmek isterse. eder misin?
sohbet ne sevişirim bile! :)))
amaan sen de be!
ama mesele ne anne sadede gel.

----------------

daha küçükken bize böyle tuzaklı sorular çok sordu da. birisi şeker verirse gider misin, bir oğlan öpmek isterse naparsın, ellemek isterse naparsın gibi ama daha alengirli şekilde sorardı.
ona göre o kadar ahmaktık ki bu kadar olur. lisedeyken bile sorardı. yokluyor daha doğrusu.
mesela bir oğlan demiş ki merak ettim bakacam naparmışız? ama demiş ki ellemem sadece bakacam naparmışız? bu kadar bizi ahmak yerine koyan ve komik sorular sorulunca gel de dalga geçme!
tutamazdım kendimi ben de bazen.


ya öpmeye çalışırsaymış, ya ellemeye naparmışız?
bizi bir yere davet ederseymiş...

annemin dünyasındaki kötülüklerin yöntemleri hala saf var ya. hala 1960lar 70lerdeki gibi.
hala korkusu gazozuma ilaç atılması gibi şeyler...

.....

ya soruyorum işte nazlı! yabancılarla da sohbet ediyor musun?
bazen arkadaşımın arkadaşıysa fala.
aaa??!!! (kalp krizi geçirecek. ayy nazlı salak ve her ver diyene verecek orta malı olacak ayyyy der gibi hallerde..)
ne aa.
etme!
niye?
etme sen!
napayım suratına mı kapatayım sohbeti.
kapat! ben seninle konuşamam de kapat!
çok kaba olmaz mı?
olsun! kimin umrunda sen kapatıver konuşma. aa yabancıyla aa!
ne var ki?
ne demek ne var nazlı ortalık kötülük kaynıyor! iti kopuğu.
e bunların adı sanı belli.
olsun sakın konuşma!!!
itin kopuğun benim arkadaşlarım arasında ne işi var anne?
onların arkadaşı öyledir belki.
değil normal insanlar işte.
ne bilecen ki sen?


annem bilgisayarda sohbeti ne sanıyorsa artık diye düşünüyordum. ancak bir süre sonra anladım.
benim sohbet ettiğim o zamanlar ya facebooktan ya msn'dendi. ama annem 'bilgisayarda' sohbeti; öyle ortalıkta yapmak gibi algılıyormuş. öyle sanıyormuş.
herkesin herkesin yazısını görüp müdahil olacağı acayip, sapkın bir ortam. ve herkes birbirini görebiliyor.

niye bilemeyeyim?
bilemezsin! ayyy nazlı ay ne idüğü bilinmez kimselerle sohbet etme!
zaten etmiyorum ki.
ediyorum dedin şimdi.
kim oldukları belli ama, adı sanı.
yalandır o! kimbilir kim!!
belli işte yazıyor.
ya yalansa nazlı nasıl güvenirsin?
ay sanki özel hayatımı anlatıyorum millete ne yazışacağım ki zaten.
hiç yazışma en iyisi kapat tamamen sohbet etme hiç!!


anneme göre o kadar salak, ahmak ve enayiyim ki; öyle ortalığa sohbet ediyorum, herkes beni görüyor falan. zaten biri memeni aç dese açarım, gel dese giderim. ben ne bilirim. benim değer yargım nasıl olabilir bu beyinsizlikle.

allah allaah yüzyüze görüşemediğim arkadaşlarımla yazışıyorum işte ne var bunda.
yok yazma yazma!
ne ne ne olmuş!? sen ne sanıyorsun acaba internette sohbet deyince anne?
biliyorum ben nasıl bir şey!!! aa resmen ahlaksızlık.
ne????
çok ahlaksız şeyler oluyormuş nazlı!!! sen kapat bilgisayarını en iyisi!
:)))))) ne ahlaksızlığı?
aman gülsahra hanımın kızını kandırmışlar!
ha ha :))) 13 yaşında mıyım ben yahu 28 yaşındayım!!! :)))
ne alakası var yaşla?
salak mıyım ben?
aman sen konuşma da hiç garanti olsun!
interneti kestireyim en iyisi ben hı? bundan sonra kimseyle de konuşmam, odamdan da çıkmam nasıl?
aman alay et sen anne değilsin!! kızın başına neler gelmiş yazık.
o salaksa ben hayda hayda salağım tabi, kriterimiz 13 yaşındaki hormon kontrolsüzü ahmak bir kızcağız!!
aman sen de be!
ne sen de be ne? :))) hiç güleceğim yoktu, bunun için mi endişelendin?
napayım anayım ben!
aa tabi hem de salak nazlı'nın anası. bu yaşa kadar gelmiş, kendini korumuş internette koruyamayacak.
aman be sen de nolmuş kıza senin haberin var mı?
nolmuş?
bilgisayarda sohbet ediyormuş, bir adamla arkadaş olmuş, sonra adam memelerini göstermesini istemiş, kız da göstermiş, sonra adam buna musallat olmuş! ya benimle şey edersin demiş ya bu meme görüntünü annene babana yollarım! kız da korkmuş adamın dediği yere gitmiş.


......
şey etmek burada sevişmek. ama hala bu kelimeleri kullanamayız. annem ben bilmem mi sanıyor nedir, ayıp mı geliyor. ama kazık kadar kızla böyle konuşmak da çok komik yahu!! ^^

......

ee sonra? etmişler mi? ^^
etmiş tabi. sonra adam bu kez de şey etmiş görüntülerini yollarım her yere diye tehdit etmiş.
sonra?
gülsahra hanım kızı ağlarken görünce anlamış durumu, savcılığa falan gitmişler.,
ay yazık kıza.
yaa.
yaa çok yazık. sapıklar da benim gibi kart kız ararlar:)) yeni yetme saftirikler yerine!
ama be sen de!! olur mu olur.
anne çok acayipsin adam bana aç dese ben açacak mıyım sanki?
açmazsın da.
da ne?
ya ne bileyim. sen kimseyle bilgisayardan konuşma.
olur.
alay etme nazlı aaa. neler geliyor insanların başına aa!
ya tabi 13 yaşındaki saftitik aceminin başına geliyorsa anası yaşındaki salak nazlı'nın başına kimbilir neler gelir!
aman sen de be! iyiliğin için ben senin. öyle sohbet şeysi mi olur ortalıkta!
ne ortalığı?
herkesle sohbet edilmez kızım!
ay hiç bilmiyorduk.
anne sen bu sohbeti nasıl bişey sanıyorsun acaba?
ben mi bilmeyecem sohbet? sen gelirken ben gidiyordum kızım!
o zaman internet mi vardı?
olmasın aynı şey, herkesle konuşulmaz!
zaten diyorum ya herkesle konuşmuyorum.
olsun ya görürler anlarlarsa.
kim?
kötü kimseler nazlı.
nasıl görecek ki, görse nolacak.
ne bileyim kötü bir niyeti olan herşeyi yapar.
bizim ders, sınav muhabbetimizi mi?
ay ne bileyim nazlı ben, olur mu olur.
hay allahım bir yaşıma daha girdim erkenden 29 oldum!!
iyi mi olmuş kıza ya, yazık.
ben iyi olmuş mu diyorum ki?
yazık olmuş yazık mahvolmuş.
nolmuş sonra napmışlar.
ne bileyim polis arıyormuş adamı.
yakalamış mı.
ne bileyim ben dedektif miyim?
ay söylemediler mi?
yok.
e kız napmış. gülsahra hanım kimdi ya ben tanıyamadım.
serap hanımlar yok mu?
hani şu teysemin eski komşusu serap hanım mı?
hah evet.
ee?
işte onun görümcesi miymiş kuzeni miydi neydi onlar.
hıı vah vah. napmışlar.
taşınacaklarmış başka şehre napsınlar. herkes duymuştur.
gizli tutsalarmış, niye herkes duymuş.
nasıl duymasınlar nazlı bilgisayardan yayılmıştır!!
haberlere mi çıkmışlar ki?
yok aman ne alakası var?
ee nasıl duysun herkes, söylemesinlermiş, polis de dikkatli olsun duyurmasınmış.
polis napabilir kızım aaa, bilgisayardan duyulmuş.
aa sapık adam herkese mi yollamış görüntüleri yoksa?
bilmem.
ee nasıl herkes duyacak?
bilmiyorum bilgisayardan zahir.
nasıl bilgisayardan olacak anlamadım.
ay nazlı internet mi var ya ordandır, zahir herkes duydu gördü, aaaa ortada ayol artık herşey!
hı???

............
ben hala anlamadım annemin bilgisayarı interneti sohbeti ne sandığını.
anneme göre öyle ortalıkta herşey, sohbetler görüntüler, herkes biribirini görebilir, konuşabiliri sanıyormuş. yahu telefonla bile bu tam mümkün değil. anlamıyor ki. biriyle konuşmak için telefonda nasıl numarası gerekiyorsa internette de face!i epostası msni falan lazım. anlatabilirsen anlat bakalım.
yani onu hackerlar yapar anca ama annem hacker ne nerden bilsin. anca sapık bilir. o da bilgisayardan gelir!! :))

.....

üf yani en iyisi kimseyle konuşma sen bilgisayardan. cık cık cık demek ne kadar sakıncalı bu bilgisayar, almayaydık keşke!
????
bilgisayarla alakası ne ki?
bilgisayardan sohbet etmiş ya işte ayyyyy!!
internet anne o!
ay ne menem bişeyse o işte.
sen bu interneti nasıl bişey sanıyorsun acaba?
sen kimseyle konuşma kesin olsun.
arkadaşımla bile mi?
ay tabi, konuşma sonra biri yazdıklarınızı okuyuverir de.
kim okuyacak nasıl.
ne bileyim yaa.
ay sanki devlet sırrı veriyoruz, okusa nolur.
ne bileyim ben görür, kötüye kullanır, yayar.
kime neye yayacak napacak bizim salak sohbetlerimizi anlamadım ki ben?
internete yayar.
yayamaz, göremez ki.
bu kızı nasıl görmüşler ya?
salak kamerayı açmış bir de salak gibi sapığın dediğini yapmış!
e tamam işte.
e tamam ne?
sen dedin. görebilirler yani.
anne kamerayı ve mememi falan açmadan nasıl görebilirler benim oramı buramı yaa?
bilgisayardan işte yaaa.
bilgisayarda ben çıplak fotoğrafımı mı tutuyorum ki? .allah allaaaah yaa.
sen anlamadın, görebiliyorlarmış.
ne adam hacker mıymış? hem hacker hem sapık.
ne bileyim ben neymiş?


.....
anlaşamamamız normal. annemin bilgisayar ve internet bilgisi sıfır düzeyde.

.....
annecim facebook var ya, orada kendi sayfama kayıtlı arkadaşlarımla sohbet edebilirim sadece. kimse yazdığımzı göremez, görse napacak zaten, kpss puanımızın falan dedikodusunu mu yapacak?
ne bileyim göremez mi?
nasıl görsün? göremez.
yani başkası göremez mi.
sadece sohbet ettiğin kişi görebilir.
ama nazlı ya sohbet ettiğin kişi kötü niyetliyse.
ee nolacak ki?
ne nolacak görecek o zaman?
neyi görecek yahu??
seni seni!! aaaa yazdıklarını falan.
benim arkadaşlarım kötü niyetli değil ki, atanamamış öğretmenler yazık!
amaaan sen anlamadın!!
sen anlamadın! biri oranı aç derse ben açacak kadar gerzek miyim??
yok canım.
eeeee??
eeee of nazlı of. kimbilir naparlar benim aklım ermez, sen hiç kimseyle konuşma en iyisi.
konuşsam nolacak anlamadım ki, konuştuğum kişi görebilir sadece.
o da görmese keşke.
neyi yaaaaa??
seni!
beni nasıl görsün, anlamadım ki zaten gördü ki arkadaşız! anlamadım arkadaş mı olmayayım?
üfffff! anlatamadım ben sana ayyaa yaa.
e anlat. çocuk muyum ben ne tecavüz, taciz sapık diyemiyor kötü şeyler kötü kimseler! ben kaç yaşındayım senin haberin var mı?
ne alakası var ki?
ay!
aman tamam. kapatalım bu konuyu. sen sadece bilgisayardan sohbet etme en iyisi!


.....
hani komplo teorileri olur, hackerlar falan, milletin hesabına, bilgisayarına girer, hırsızlık falan yapar ne bileyim; derler ya hani filmlerde olur hackerler
bir bilgisayardan sinyallerle falan fiştan başka bilgisayarlara, kameralı akıllı cihazlara falan bağlanır. öyle şeyleri de duymuş değildi, bilmiş hiç değil.
sadece bu kızcağızın başına gelenden korkmuş, bu da ona yetmiş. bilgisayardan sohbet etmeyeyimmiş en iyisi.

...................

anne diyorum ya benim arkadaşımla ettiğim sohbete kimse bakmaz, göremez.
e bu kızın nasıl görmüş ya?
arkadaşlık teklif etmiş, arkadaşı olmuş sonra da suistimal etmiştir işte.
arkadaşı olmadan olmaz mı?
neyden yazışmış ki bu salak yeni yetme de anası yaşındaki bana maloluyor?
ay bilgisayardan dedik ya!!!!!
anne bilgisayardan ama internet ağı üzerinden, telefon hattımız olmasa telefon makinası işe yarar mı? onun gibi işte.
hem hangi arkadaşlık sitesi üzerinden. neyse de yani. her isteyen benle sohbet edemez, göremez sohbetlerimi de.
yaa?
e heralde öyle tüm dünyaya açık orta malı gibi mi yaşanıyor bu internette?
ne bileyim ben görür demişler. kızın görüntülerini çekmişler.
anne benim kameram bile yok ki!! görüntülü sohbet etmiyorum ki! zaten olsa bile benim görüntümü napacak? götünü aç dese biri açacam mı ben?
yok açmazsın da görürler diye düşündüm bilgisayardan ya.
anne kameram yok ki!!!
yok mu? bir sürü şey var orada biri kamerasıdır.
öyledir ve ben bunu bilmeyeceğim??
amaaaan ama sen en iyisi sohbet etme. garanti olsun.
olur artık daha neler!
ama sen anne değilsin bilemezsin!!!
kazık kadarım ve dediğin gibi dilim pabuç kadar ama internetten beni kandıracaklar öyle mi?
amaaaannn!!!

kestirip atıyor çünkü anlayamadı. bilgisayar ne internet ne arkadaşlık sitesi ne. internetten sohbet nedir.
zaten arkadaşlık sitesini koca bulma yeri diye görürdü de... bugün bile tam anlayabilmiş değil hala.
ama korkmaya hazır ya nazlı'nın memelerini herkes görürse?
ayyyyy...

_________

ha son kusurum; izlemeyi sever ya. dedim.
bu kez makyaj yaparken izledi ve gıcık oldu, bir yanlışımı buldu.
defalarca eyeliner konuşması olmuştu, bant gibi soyulurmuş iyiymiş de gözü yıpratıyormuş ya.
makyaj temizleyici kremden bahsetsen de bir süre sonra ilk bilgisine döner onu unutur.

bu kez öyle sürülmezmiş ki ruj!!!!

önce alt dudağa sürülürmüş sonra alt dudaktaki ruju üste yedirmek için dudaklar birleştirilip bastırılır mamamam yapılırmış!! gösteriyor anlatırken. kendi hep öyle yaparmış öyle yapılırmış!!!

iyi de benim üst dudağım çok yivli, olmaz ki.
olur öyle olur!
olmaz anne yiv kapanmıyor.
iyice mam mam ma yapacaksın böyle.
yıllardır sürdüğüm ruj kendi dudağımı mı bilmeyeceğim? benim öyle olmuyor!
Allah allah herkesin oluyor da senin niye olmasın!
herkesin olmuyordur ki.
benim oluyor.
senin dudağın benimki gibi yivli değil .


ben mi anlatamadım o mu anlamadı kabul edesi yok.