27.10.2014

kayıp eşya bürosu nazlı; tırnak makası-törpü-cımbız-tükenmez kalem-krem-oje

sabah baktım yine takır tukur odamda bir yerleri karıştırıyor söylene söylene ben tuvaletteyken.

ne arıyorsun?
cımbız!!! nerede bu cımbız nazlı? nereye koyuyorsun böyle??


nasıl tırnak makası ve törpü anneme dayanmıyorsa cımbız da öyle.
çünkü asla aldığı yere koymaz.
genellikle gazetelerin arasında kalır ve fark etmeden biz çöpe gider.
gazetelerse her zaman gazetelik yerine kanepenin ayak ucuna yığılır, uzanmayı engeller, annem sinirlenir küfrederek tekmeler ve
yere düşerler.
yok ben zaman zama alıp atarım, annem lazım olur diye atmak istemez, başka yere kaldırayım o zaman derim,
ben bilmezmişim kendi kaldırırmış. ama kaldırmaz sonunda da sinirlenir böyle.
bu gazetelerin arasında kalan sadece tırnak makası ve törpü değildir: cımbız ve tükenmez kalem de vardır.
e ben kaldırmıyorum annem kaldırmıyor kim kaldırıyor gazeteleri?
annem tekmeleyip yere serdikten sonra ben bir yere koyarım, annem de kendine uygun bir vakitte çöpe atar.
e içinde bunlar olduğunu bilmezmisin?
anneme göre bu materyalleri herrr zaman yerine koyar ben kaybederim!
kaldırırken sorarım içinde, arasında bir şey kalmasın; azarlar ne olacak?
ama hergün de kontrol edemem ya.

bazen bulurum doğru yere kaldırırım. gene bulur gene bir yere koyar kaybeder.
ne kadar uğraşsam boş.

bana lazım olunca aramayayım diye kendime bir takım aldım, bir kenara koydum, annem buldu ve onu da kaybetti.
bir de öyle bir karıştırır ki çekmeceleri, kutuları herşeyin yerini bozar, karman çorman eder, bırakır!

şimdi ya komidin çekmecemde olur böyle şeyler ya da üstündeki kutuda ona göre.
öyle bir hınçla karıştırıyor ki gören bana garezi var sanır. tamamen altüst olmuş durumda kutu da çekmece de.

bulamayınca çok sinirlenir; tabi yerine koymayan benim kendi değil!!
bazen dedektif gibi peşine düşüyorum tırnak makasıyla törpünün. işi bittiği anda yetişip alıyorum, kararlaştırdığımız yere koyuyorum.
tersliyor tabi; yemedik! ben kaldırırdım!

bu yer önce mutfakta, her zaman oturmadığımız ama köşede annemin sevdasıyla alınmış zigon sehpanın üstü oldu;
sonra salonda vitrinin içinde bir kül tablasının içi. sonra ev telefonunun yanı.
ama tamamen unutur bunları. gider gene benim odamda arar! tabi bu arama sonucu benim yedekleri bulup onları kullanır.
ya işte senin çekmecendeymiş ya nazlı hani belli bir yere koyacaktın?!! (açığını yakaladım işte)
koydum onlar benim yedekler.
ne gerek var ki yedeğe sanki?
öbürleri nerede?
ben ne bileyim?
yerinde yok mu?
hiçbir yerde yok.

tabi arada alıp kullanmış gene kaybetmiştir de ondan. tabi bir de yedeğim olduğuna inamaması var. bu yedek değil ki! aynısı işte.
hep kullandığımız! sen kaldırmışsın oraya!!

tamam yeri benim çekmecem olsun! kullan yerine koy.
hiç koymaz ama hep yerine koyduğuna inanır.

cımbız hele. o daha küçük ya. ara ki bulasın. sorsan ben ne bileyim sende ya der. ama çoktan bendekini de almış evin içinde
bi yerlere bırakmış, unutmuştur, hatta atılmıştır.
ama aynı tırnak makası ve törpü gibi cımbızı da ben kaybetmişimdir, çünkü alıp yerine koymayan benimdir.

ve annem evde sadece bir cımbız olduğuna inanmakta. hayır kendime de aldım ama kaybetti.
kendi şifonyerinin üstüne koyuyor, alıp kullanıp bir yerde unutuyor. sonra üzerine gazeteler falan geliyor, sonra hop çöpe.


madem böyle oluyor yeri senin şifonyerin üstü olsun, başka yere koyunca bulunmuyor dedim. sana kolay olur. iyi dedi tamam.
hatta parfümler ve ortak kullanabileceğimiz her şey orada.
ama gene bulamıyor ki. ben şifonyerinin bekçisi de değilim sürekli gözetleyeyim orayı.
oradan alıp kullanır, olduğu yere bırakır unutur gider. ben tesadüf rastlarsam yerine geri koyarım. ama bazen öyle olmuyor.

nazlııı, törpü lazım nerede??
senin şifonyerin üstünde ya.
yok orada sen mi aldın?
hayır.
nerede o zaman?

aranır evde, saçma sapan bir yerde ya da gazetelerin arasında çıkar. aneme göre kendisi yerine koymuştur ama!!
yai ima ben burada unuttum..

tabi eğer atılmadıysa.

benim yedekler atılmış anlaşılan hiçbir yerde yoklar. başka aldım resmen sakladım. kapımın arkasına astığım ve her gün kullanmadığım
bir çantanın içine. aklımsıra lazım olunca nerede derdine düşmeden, çünkü asla yerinde olmaz, kullanabileceğim.
ama yok.
hı? evet yok.

onları da bulmuş geçen hafta, kullanmış ve artık nerede kullandıysa orada bırakmış. haberi bile yok.
beni aranırken gördü, sordu, şifonyerde bile değil, bilmiyormuş. ha bulmuş lazım olunca te benim çantamda.
ee sonra? koymuş mu? koymuştur elbet!!!!
ara ki bulasın. kendi kendine lazım oldu mu aramaktan nefret eder hemen bulacak hemen elinin altında olacak. o zaman koyduğun
yeri bil değil mi. biliyor zaten!!! hep de koyuyor!!


kayıp tabi. gene gazeteler gitmiş, demek ki içinde benim yedek tırnak makasım ve törpüm gitmiş. başka hiçbir yerde yok.
esas kullanılanlar bile yok.

bana attırmaz gazeteleri yığılır kalır bir yerlerde. hatta bazen benim tv koltuğuma yığılır bırakılır!
hep ben yarın atarım der attırmaz, elletmez. yarın olur hepsi çöpe hiç bakmaz arasında bişey var mı.

tırnak makasları, törpüler, cımbızlar ve tabi ki kalemler.

haftada en az 2 kere benden kalem ister.

daha geçende aldın ya.
geri almışsın yok!!
almadım.
aha işte bu ne!!
o benimki.

alır gider. kaybolur kalem.

ama her zaman benim odamda bulunur bunlar!! ben almışımdır!! ya da yedeği vardır. onu alır o da kaybolur.

bana ne zaman bunlardan biri erekse evde fellik fellik ararım.
sorsam. koyduğun yerdedir der. iyi de koyduğum yerden hep sen alıyorsun. sonra geri dönmüyor, belli bir yere de konmuyor. ve yerini de
hiç bilmiyor hep nazlı'dadır!

saklasam bile buluyor. sonunda mecburen kendi yedeklerimi gardrobumun üstüne sakladım!! ^^
yoo oradan alamıyor :)))

başka çarem kalmadı ki. yoksa asla kaşımı bıyığımı çekemem, tırnaklarımı kesemem. kaçı çöpe gitti bilemiyorum.

bulunmayınca da hep sen almışsındır der!!

en son sen aldın geçende nereye koydun?
 yerinee!
e yerinde yok.
demek ki sen almışsın koymamışsın yerine!
almadım!
kim aldı o zaman hayaletler mi?

sonunda ya olur olmaz bir yerde, mesele mutfak tezgahı! mutfak çekmecesi gibi, çıkar. ya hiç çıkmaz.
yani hatırlamıyorum bir yere kaldırdım mı da demez. her zaman kaldırmıştır. demek ki ben almışım kaybetmişim!!!

kendininkini ortada yoksa zaten ben almışımdır, bu yüzden benimkini bulur, kullanır ve yerine koymaz. kayıp.

hergün benden el kremi istiyordu. ben de ona da bir kutu aldım başucuna koydum.
şimdiye kadar kendi kreminin olmamasının sebebi, eskiden bakardı ama şimdi hiç umrunda değil, krem mrem.
ne kendi için umrunda ne benim için. hatta lüzumsuz görüyor benim bunca kremim olmasını. yok göz çevresiymiş, yok yüzmüş.
yok elmiş vücutmuş!!!!

müsriflikmiş!!

kendi eskiden kullanırdı göz çevresi, kışın da yüzüne eline süreceği olurdu.

anneme göre bu yaşta olmaz. daha ilerleyince.
bir zaman ablam anneme set almış. annem mucize bekledi biraz. hani hiç işe yaramamış!! senelerdir sürmüyorsun da ondan.
adamlar abı hayat'ı mı bulmuş sakni?


işte hergün ya da gün aşırı eline krem isteyince; istemeye ben alıştırdım yoksa bilmeden saçma şeyleri saçma yere kullanma gibi
bir huyu var. nasıl ağız çalkalama suyunu yer silme suyu sanmıştı. yer silme deterjanı-suyunun benim diş fırçamın yanında ne işi var?
olabilirmiş.
en çok yaptığı bu oldu. heves eder yüzünü silmek ister tonikle. ne kadar göstersem söylesem de unutur. öğrenmeye karşı artık adeta.
gene ağız çalkalama suyumla siler...
farklı renklerde şişeler aldım ama nafile. bana sor diyorum bu yüzden.
bazen de bildiğini kanıtlamak ister ama boşa çaba; almış eline koskoca ağız çalkalama suyu şişesini; nazlı tonik buydu değil mi? der.

o kadar farklılar ki şişeleri. ama ayırt edemiyor.

hangi fasülye ne fasülyesi ve nereden gelmiş bilir ama bunu aklında tutamaz.

işte küçük bir kutu krem aldım anneme. başucuna koydum. yatarken eline, dirseklerine sürsün diye.
o sonra şifonyere taşındı.

ama hep benden ister krem. çünkü kendi kremi de kayıp!!
almış oradan mesela salonda sürmüş, orada da kalmış. ya da mutfakta, banyoda.

nazlı krem nerede?
hangisi?
benimkisi ayol?
bilmem şifonyerin üstündedir.
yok orada. seninkinden ver bu daha güzelmiş!!!

birde kendine kötü kendime iyisini aldığımı düşünür.

yoo aynısı.
yok değil bu başka.
hayır aynısı.
başka nazlı başka.
aynısı anne, sadece büyük kutu.
Allah Allah bu daha güzel kokuyor ama, özü mü farklı?
yoo tamamen aynısı, klasik.
Allah Allah!!


ben bulup geri yerine koyuyorum kremi. öbürleri için aynı şey olamayabiliyor çünkü küçücükler.
gerçi kremin de haftalarca gazete yığınının arasında kalmışlığı var ama aradan düşüyor  yuvarlak falan olunca.

----

tabi parfüm de öyle.
annemin şifonyerinin üstünde. ama alır eline mesela bi yere giderken elinde sıka sıka gider kapıya doğru, ya da uğrayacağı başka bir odaya
doğru, bir yerde bırakıverir.
bir daha ki sefere arar parfüm nerede. nazlı'dadır!!!!

nazlı parfüm nerede?
şifonyerde ya.
yok orada?

tabi bunu sorarken ya da benzer nerede sorularını, bu arada en azından gözüyle odamı taramaktadır.
çünkü bende olmalı, kendi herrrrrrr zaman yerine koyar!! asla kaybetmez, assla başka yere koymaz.

etrafa bakılır nerede parfüm ya da o şey neyse. saçma bir yerde çıkar.
anneme göre ben koymuş olmalıyımdır, kendi niye oraya bıraksın ki?

bir de kendine o kadar inanıyor, güveniyor ki; hiiiiç aklına gelmiyor ben bir yerde mi unuttum diye.
hep nazlı!!!

oje durumu da aynı.
annem açık renk sever ben canlı. ama illa benimkini de dener, üstüne açık renk sürerek kullanır.

kullanmasın demiyorum da bana lazım oldu mu bulamıyorum.

yok yok yok. ben ne bileyim der sorsam. nereye koyduysan oradadır kızım!! yürüyüp gidecek değil ya!!!

sen varken niye yürüsün!!
en son ojemi balkonda buldum!!

ben o balkona çıkmam bile. hani şu annemin illa da cam balkon yaptırtmak istediği balkon. cam balkon yaptırıp oturacakmışız
önünde, gelen geçeni izleyecekmişiz!!

tabi hiç çıkmadığım balkona bile ojemi ben koymuşumdur!! annem benim ojemi yeni denemesine rağmen!!!


ama ne yapsam faydasız! kısır döngü.

hep bişeyler kaybolur. ve illa da benim odamdadır bendedir anneme göre.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder