offf yeni mesele.
yeni bir korkusu var. küvet korkusu. daha doğrusu banyo yapmak için küvetin içine girer çıkarken düşme korkusu.
girmiyor dışında yıkanıyor. bütün banyo göle dönüyor. sonra çekçekle çektiren, süpüren silen kim?
been. başka kim olabilir??
bana da yasak küvete girmek. düşersekmiş.
e eski zaten jakuzi falan değil ha. müteahhitin taktığı şey. çıkarttıralım o zaman güzel bir duşakabin seçeriz taktırırız diyorum.
aman çıldırıyor çekemezmiş hiç şimdi tamir tadilat falan!!!!
hiç uğraşamazmış ay hiç hiç!!!!
kim uğraşacakmış şimdi!!
geçende elinde sigarayla evde volta atarken perdenin birini yaktı.
böyle asılmaz diye bana çıkarttırdı perdeyi.
sonra günlerce o perdeci senin bu perdeci benim üşenmedi bi kanat perde için aynısını aradık.
ama buna üşeniyor. nasıl bir tamirci kabusu senaryosu varsa artık!!
kesinlikle ve çıldırmış gibi bu gerekli tadilatı reddediyor. bundan gayrı küvetin dışında yıkanacakmışız napalım.
her yer sabunlu,şampuanlı su oluyor. onu da ben sileceğim süpüreceğim. ama her yer. tüm duvarlar, lavabo ve lavabo dolabı. banyoda herhangi kuru bir nokta yok.
bana da elli kere tembihliyor sakın ha küvette yıkanma dışarda yıkan!
ben bayodaykende kapıdan sorguluyor özellikle.
kavga etmeyeceğimi bilse içeri dalıp kontrol edecek.
annemde sınır yok. zaten benim haklarım da yok. kendi doğurdu istediğini yapar.
________
bu tamir tadilat servis korkusu yüzünden senelerce çamaşırlarımızı elde yıkamıştık.
2000lerin başında çamaşır makinamız bozuldu.
artık nasıl bişeyse makine dönerken alıp başını gidiyor gibi tangır tungur ilerliyordu.
kötü tabi ama çözüm var. ama annemin çıldırmasına yetti.
kesinlikle servisini çağırtmadı.
gerçekten çıldırmış gibi tepki verirdi ben servisi arayalım dedim mi. hem elli kere ararsın gelmez bekletirlermiş hem yalan söylerlermiş çok para isterlermiş!!!
nasıl yazın 2. el eşyacı korkusu oluşturup, kendi dediği halde külüstür köşe takımını attırmadıysa, sattırmadıysa. daha önce bu işi yapan biriyle bi iletişimimiz olmadı. ama annem herşeyi bilir.
hem böyle bir parça için 20lira anca verirlermiş hem eşyayı çıkarırken evi mahvederlermiş, hem duvarlar çizilir hem eşyalar kırılırmış!!!
ciddi sinir krizi geçirir gibiydi tamir servis dedim mi.
asla asla!! ay çekemem ay uğraşamam!!!
bir süre sonra geçer belki makinedeki aksaklık bi denesek. asssla asla.
asla dokundrtmadı bir daha makineye. ne de değişti tamir ettirdi.
senelerce ilk çağdaki gibi; onca olanağımız varken çamaşırı elde yıkadık.
hem zaman hem su kaybı. üstelik kolayca da kurumaz.
ama umrunda olmadı.
hatta memnundu adeta.
bu fobisi geçinceye kadar, seneler sürdü. sonra bir kampanyayı öne sürerek yavaş yavaş ikna ettim.
eski makineyi peşinat sayıyorlarmış.
aylarca ben de inception yöntemini kullanarak kabul ettirdim. makineyi değiştik.
belki çok kolay ve ucuza tamir edilebilirdi, belki kendiliğinden geçmişti ama bunu asla bilemeyeceğiz. seneler ama cidden senelerce makineyi elletmedi, tamirci çağırma tekliflerime bana çemkirerek karşılık verdi, senelerce elde çamaşır yıkadık.
ya banyoda iki büklüm ya mutfak tezgahında. her yeri de ıslatırdı yıkarken. kim kurutacak tezgahı ve yerleri? ben tabi ki!!
_____________-
bir zamanlar da bu tamirci vb korkusu yüzünden güneş enerjimiz tamir edilmedi.
daha önce çocukluğumuzun geçtiği evlerde soba vardı. nasılsa tutuşturmak kolaydı. benim kağıtlarımla. kendine göre uyduruk olan müsvette olan.
ne notlarımı yaktı ne çizimlerimi.. çok. sanki picasso diye alay ettiği arkadaşımın hediyesi çizimleri de tutuşturmak için rahatça kullandı.
benim henüz okumayı bitirmediğim blue jean dergilerimi de..
sonra ne olduysa vazgeçildi odun sobasından. bir güneş enerjisi takıldı. havalar iyiyken çok şahane ama güneş yoksa işkence.
hep sorun. bugün güneş azdı ısınmamıştır yarın yıkan!
yıkanmalar ertelene ertelene bir hal olurdu.
sonunda mutfak lavabosunda başını eğerek yıkanılırdı saçlar. dışarda ısıtma suyla. vücut ne kirlenecek napıyorsunuz ki.
uzun değiliz ki lavaboya yetmek mesele.
ben gene gençlikten daha esnek olunca kolaydı ama annem tüm mutfağı sırılsıklam ederdi.
gene ben sileceğim yerleri annemin beli ağrıyor!
biliyorum güneş enerjisine hava kapalıyken suyu ısıtsın diye rezistans mı ne takılabiliyor. ama hayır taktırmadı.
çok elektrik yazar.
ama böyle dışarda ısıtma suyla mı geçecek kış?
aman ne olmuş? neler çektik biz eskiden!!
ama tüp çok gidiyor.
az yıkarız biz de ne kirlenecek sanki, eskiden haftada bir yıkanılırdı!
gel de delirme.
her seferinde bir sinir harbi.
güneş yoksa su ısınmıyorsa; kavga var.
anneme göre hep yarın hava güneşli olursa yarın yıkanırız. hep erteleme. kendinin cildi çok yağlı olmadığından herhalde saçı da çabuk yağlanmazdı ya tamam. kriter kendi nazlı kimin umrunda.
bu durum senelerce sürdü. ne rezistans taktırdı ne bişey.
güneş yoksa dışarda ısıtma suyla ya başımızı eğerek yıkandık, ya banyoda azıcık suyla üşüyerek.
hele bir şohben durumu vardır. o asssslllaaaaaa!!!
elektrikten çarpılabilir insan.
şohpendende zehirlenilir.
en iyisi az yıkanmak!
ikna etmek mümkün değil. resmen çıldırıyor söyleyince.
taaa bu şu an oturduğumuz eve taşınana kadar rahat edemedim.
kendinin umrunda değildi. saçı yağlanmaz, kolay terlemez, emekli oldu hergün çıkmaz dışarı.
burda da tesadüf önceki sahiplerinin taktığı güneş enerjisi çok kaliteli ve rezistansı var.
sonradan siteye de doğalgaz geldi de rahat ettim.
gerçi hala kapalı havalarda annem benim banyoya girmemi engellemeye çalışır.
acele 3 dakkada çıkacam derim.
illa dışarda su ısıtacak olur.
dışarda su ısıtayım ben getiririm sana banyoya ya. istersen ben dökerim saçlarına.
ay 35 yaşında annem mi yıkayacak beni!!!
ona göre olur ne var. nasılsa annem istediği anda beni çıplak görme hakkına sahip ben bir birey değilim ki benim haklarım olsun. mahremim olsun.
annemin böyle sınırları yok. nasılsa kızıyım ve aynı cinsteniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder