uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
2.11.2013
dışarda yemek yemek ---- fobiler --- köpek fobisi ---- el hareketleri -
hay allah bunlardan da daha önce bahsetmiş olabilirim, ben de klavye gevezesiyim zaten :}
bana ne ya! ben gene yazacam işte :))
ben de bayılmam, titizimdir biraz da, dışardan yemek yemeye.
yani sonuçta biz de mülti milyoner, ceo falan değiliz ki dünyanın sayılı restoranlarında yemek yiyelim.
bizim yemek yiyebileceğimiz restoranlar belli.
ay neyse annem hele neffret eder.
ne zamandı? sesli düşünüyorum. neyse zamanının bir önemi yok. kısaca geçenlerde;
dışarıdan yemek yiyeceğiz, eve dönünceye kadar midemiz sırtımıza yapışır dedik.
annemle oturduk, mönüye bakıyoruz.
annemin yüz ifadesi şöyle; çizim yeteneğim olaydı iyiydi. artık benim tanımlamama göre gözünüzde bir şeyler
canlandırmayı size bırakıyorum.
sanırsın mönüye değil, pis iğrenç fotoğrafların olduğu bir albüme bakıyor.
böyle yüzünde bir tiksinti ifadesi, kaşları zaten hafif çatıktır.
bize hamileyken mide bulantısından çatılmış, öyle kalmış dediğine göre.
kaşlarını çatmış, gözlerini biraz kısmış, inatla gözlük kullanmıyor sonra da ya göremiyor ya da sağır duymaz uydurur
misali şeyler uyduruyor...
üst dudağını da tiksintiyi iyice belirginleştirmek için adeta, burnuna doğru çekerek, dudaklarının etrafındaki
çizgileri iyice belirginleştirmiş.
yazıları okumaya çalışıyor ama beğenmiyor. arada cık cık diyor.
dışardan yemek yemeyi sevmemekte haksız diyemem, her yer temiz ve düzgün iş yapmıyor malum, ama yenecekse de
biraz bazı düşünceleri kafadan savmak lazım. sonra ya yiyemezsin ya hem de karşındakileri yemekten soğutursun.
ama tiksinme duygusu çok baskındır annemin ve de kesinlikle ket vurmaz.
işte bu da öyle bir gün.
ben karar verdim, öyle çok da alelade bir yer değil yani gittiğimiz.
neyse annem elindekini indirip, tiksinti ifadesini sürdürerek, canının sıkıldığını ifade ediyor.
masaya bırakıyor, düşünmeye başlıyor.
döner yeseymiş ne etiymiş ne bilsinmiş. böyle sağ elini adeta havaya imza atacakmış gibi yapayak kaldırıyor, sağa sola
sallayarak birtakım hareketler yapıyor.
kebap gene aynı şeymiş.
çorba desen sebzeleri yıkıyorlarmıymış acaba?
sağ eli az havada, bilekten bükük ve havada görünmez bir imza atar gibi parmakları kibar biçimde kıvrık, sağa sola tekrar
sallıyor.
ayy ne yiyecekmiş hiç bilememiş...
yüzünden o tiksinme ifadesi hiç ayrılmadan, başka el hareketleri yapıyor bu defa kararsızlığını bildirmek için.
arada da cık cık diyor.
ev yemeklerinden seçseymiş acaba onlar da güzelmiymiş bakalım??
el aynı şekilde havada, sağa sola sallanıyor ama bu kez hareketin sonunda elinin kıvrık parmakları açılarak 'yok'
der gibi avcunun içi görünüyor....
son yıllarda annemde bu tür el hareketlerinde artış oldu nedense, yüzünün ifadesi, ve olumsuz sözleri yetmezmiş gibi
bunları desteklemek için el hareketleri çıktı bir de.
evde o kadar abartmıyor ama dışardaysak iyice teatral bir hava alıyor.
:))
hele böyle bir 'istemem' derken ki hareketi var,sanırsın zorla yediriyorlar ya da zorla bir şey aldırıyorlar gibi...
ben döner yemeye karar verdim, güzelmiş derler, hatta yanında canım patatse kızartması da istedi...
boşver la rejimi!!:))
annemin son kararııııııııı; ta ta ta taammmmm ; tost!
anne bari patates cipsi ye! yok ama şimdi kızartma dokunur!
aman aman kızartma dokundu mu ve midesi ağrıdı mı yandık. tamam acı çekiyor da niye bize de dünyayı dar ediyor?
___________________
tam yemek yiyecekken bir tanıdığımızı gördük. annem çok sevindi. pek de hazzetmezdi onlardan ya!
ama gene de kibarlık olsun diye abarta abarta sevindi.
sanırsın sibirya'da karşılaştık. mersin işte. karşılaşabiliriz aynı şehirde yaşıyoruz ne de olsa.
işte kibarlık olsun diye yapılır ya, haliyle teatral bir hal aldı. sevincinden ölecekmiş gibi oldu niyeyse.
e ben de yanında böyle durumlarda sönük kalıyorum. mesela ben şaşkınlıktan küçük dilimi bile yutmuş olsam annem
çok abarttığı için benim halim illa ki sönük kalır :)!!
aaa!! diyor. aaa bak bilmem kimler de buradaymışşş!! aaa siz nerelerdesiniiiz...
sanırsın çok sevindi, sanki bilmiyoruz.
böyle bir de şaşırmış gibi yapıyor.
yine ben el hareketlerine taktım. ne bileyim eskiden çok yapmazdı herhalde ondan.
böyle elleini bilekten kıra kıra kibar kibar, el sallar gibi sallamalar, çok şaşırmış gibi
ağzına doğru götürüp, ağzını kapatlamar...
sonra şaşkınlık içinde iki elini birden kibar biçimde bilekten kırarak göğsüne doğru götürmeler, ama sadece
parmak uçlarını göğsünün üstüne değdirerek, çok şaşırdığını belirtmeler...
_______________________________
ben börtü böcükten çok korkarım, vallah. düşününce bile tüylerim ıyy diken diken oluyor.
ama kediden, köpekten falan korkmam.
annem köpeklerden çok korkuyor ama.
nasıl korkmak, tabi bu da iyice abartılı.
acaba o abartmıyor da bana mı öyle geliyor?
koskoca kadın köpekten neden hala korkar ki.
yolda sokak köpekleriyle karşılaşıyoruz haliyle.
keşke böyle bir şey olmasa, insanımız biraz daha duyarlı ve hayvansever olsa da sokakta hiç hayvan yaşamasa.
ama maalesef öyle değil.
geçenlerde vir veteriner hekim tanıdığımdan öğrendiğim şeylerse tüylerimi diken diken etti. meğer o medeniyetiyle
övünen avrupa'da sokak hayvanı olmamasının bir sebebi varmış. ve hiç de hoş değil...
elbet orada da sokakta kalmış, terk edilmiş, atılmış evcil hayvanlar varmış, ama onlar belediyeler tarafından
barınaklara alınıyormuş, ve bir kaç hafta içinde sahiplendirilemezse uyutuluyormuş. bu yüzden sokak hayvanı yokmuş.
öldürmenin üstü örtük hali uyutmak. kendi çıkarları doğrultusunda yok ediyorlar, çook medeni oldukları için bu
onların hakkı ve adını da gizleyebiliyorlar!!
neyse annem köpeklerden ölümüne korkuyor, hele ki karşımıza aniden çkarsa.
bu durumda ilk tepkisi ay! diye hafiften bir çığlık atmak, sonrada benim koluma sımsıkı yapışmak!
ama ne sıkmak! ufacık kadın korkunun verdiği adrenalinle herhalde zeyna'ya dönüşüyor :)
bieliğimden öyle bir yakalıyor ve sıkıyor ki, kopsa kopar hani!
havyancağız bizden uzaklaşana ve benim elim de kan biriktiği için hafiften mora çalar bir renk alıp değişene kadar
bırakamıyor...
hem bileğimi sımsıkı tutuyor, hem katatonik olmuş gibi kaskatı kesiliyor.
hayvancağızın bize yaklaştığı falan da yok yani, yanımızdan geçiyor sadece.
hele bir de yaklaşsın bari!!!
annem hem çekilemiyor hem bağırıyor bir de elimi kaptırdığım için ben hareket edemiyorum!
ya hayvancağız vazgeçiyor bizle ilgilenmekten, belki de korkuyor gidiyor.
ya da ben korkup çekilsin diye öylesine değdirmeden birşey savuruyorum.
ama bu arada annem bileğime yapışmış kopartmak istercesine sıkıyor, kendini de sıkıyor, durakalıyor.
köpek uzaklaşsa da, annemdeki korku bir süre geçemiyor, zorla kurtarıyorum elimi.
anne kopartacak mısın elimi yaa!!
napiim çok korkuyorum!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder