şimdi işin gerçeği arkadaşlarımdan uzaklaştığım bir dönemdeyim. herkes biryerlere dağıldı. atananlar, atanmadığı için ücretli çalışıp canı çıkan ve depresyon sularında gezinenler, evlenenler ya da evlenemediği için çıldırmak üzere manyak gibi gezenler. hepsi kendi derdinde. nazlı'yı düşünen kim? her koyun ve kendi bacağı.
neyse en sık görüştüğüm kişilerler bile azaldı diyaloğum. ben arayıp sormaz ve hep onları haklı bulmazsam güceniyorlar. ne benim sıkıntılarımdan, ki ben de atanamadım ve evlenemedim, ne yalnızlığımdan ne parasızlıktan bahsetmeye hakkım var. onlara göre.
e şimdi nispeten ben biraz daha iyi durumdayım. en azında ne tepeme dikili, acımasız bir iş bul çalış işte boşver atanmayı artık, ya da ne evlen gitsin işte diyen bir mahlukat var. görünürde. (görünürde anne yap et demez baskıcı olmayacak, hele başkalrının yanında dünyanın en iyi, en destek, en moder ve en çocuğuna karışmayan annesi. aptalların gözünde oluşturduğu bu imajı ne kadar anlatsam da pek yıkamıyorum) hal böyle olunca ben şikayet etmeye, mutsuz olmaya hakkı olmayan kişi oluyorum. tanıştırayım.
yani ben yalnızlık ve sıkıntıdan, düşünülmemekten gebersem olur.
istediğin kadar anlat kendi gördüklerine kendi pencerelerinden bakabiliyor insanlar sadece. empati mempati laf! boş laf!
neyse haliyle telefonum eskisi kadar sık çalmıyor. doğrusu ben de zırt pırt arayıp onların hiç bitmeyen dertlerini dinlemek istemiyorum. çünkü dert konusunda kendilerini üstün görüyor hepsi ayrı ayrı.
evlenemeyen en büyük sorunun kendinde olduğunu, evlenemediği, yaşının geçtiği, çocuk yapma olasılığının azalmaya başladığını düşünüyor. hani ileri yaşlarda biraz daha zor tıbben ya. işte en büyük sorun bu üreyebilecek mi o? evlenemeycek mi o? yalnız mı yaşlanacak o??
hı nazlı sen şikeyet etme. en azından ben ondan bir kaç yaş daha gencim, biraz daha zamanım var. hani duyan da ben atandım, işim mesleğim tamam, gelirim var, evlendim çocuğum var ve süperler sanır! ben de de aynı!
evlenen en büyük dertlerin kendinde olduğunu düşünüyor, en azından ben kaynana dırdırı, görümce kıskançlığı, koca kabalığı ve dağınıklığı çekmiyorummuş. ya da en azından kayınbaba baskısı, kadın dırdırı, ne zaman bebek yapacağız, maaşın yetmiyor, aşkım ev işlerine yardım et gibi şeylerle uğraşmıyormuşum.
hıı ben niye şikayet edeyim yalnızım diye, sevilmiyor sevmiyor düşünülmüyorum diye. en azından dırdır yok.
atanamayan en büyük derdin kendinde olduğunu düşünüyor, en azından ben başbelası veletlerle asgari ücrete uğraşmak zorunda değilmişim. başımda kendini beğenmiş hasta ruhlu bir müdür ile kıskançlık krizlerinde yaşayan iş arkadaşlarım yokmuş.
hıı bak ben çalışmıyorum ve yalnızım üstelik arkadaşlarıma özledim seni yaa demeye bile hakkım yok. hiç şikayetçi olamam! ne hakla!!
atanan da en büyük derdin kendinde olduğunu düşünüyor, bak ne tesadüfff!!! en azından ben memeleket hasreti çekmiyormuşum, ailem özlemi de. uzaklarda bir yerlerde hiç tanımadığın insanlarla ev arkadaşı olmuyor, aksanını anlamadığım çocuklara ders anlatmıyormuşum.
hıı ne hakla şikayet ediyorum böyle yalnız, aranmayan, parasız ve işsiz olmak en mutlu şey oysa. bu durumda insan onlara göre hala öğrenciliğindeki tatlı ruh haline sahip olur sanıyor. hiç de öyle değil!
ama insanlar geçmişlerini hemen unutuyor. evliler bekar hallerini, çalışanlar işsiz hallerini, zenginler fakir hallerini vs vs...
hepsinde birinden biri olmuş ya atanmış ya evlenmiş, hatta atanmış ve evli, veya hem atanmış hem evlenmiş hem de çocuğu olan bile var!
bir de bunların atanan ve evli, atanamayan ve evli, evi ama çocuksuz, evli çocuklu ve çalışan... (henüz çalışan-çalışmayan bekar anne bekar baba versiyonları yok şükür) versiyonları da var ve en büyük dert gene onlarda!!
çocuklular mesela, en büyük dert gene onlarda ama yaa, bu devirde çocuk büyütmek kolay mı? para yetişmiyor, sorun hiç bitmiyor, kocalar dert karılar dert. iş arkadaşları akrabalar ayrı dert. benim şikayet etmeye hakkım mı var?
her birine ayrı ayrı benim işsizliğim yalnızlığım çok şahane yani öyle mi ideal hayat mı bu? üstelik bu halde eski arkadaşlarını da özlememeli. bir daha aramayım bari! siz benim derdimi anlamayacak hatta zaten dinlemeyeceksiniz bile ama ben hayatınızdaki tüm ayrıntıları bileceğim. siz haklısınız çünkü ben haksızım. benzeri şeyler demişliğim var. şaşırıyorlar.
beyinsiz arkadaşlar edinmişim ya da onlar beyinlerini kaybetmiş. hayır iyice bencilleşmiş ve yüzeyselleşmişler.
özlemiyorum da lan artık! işte hal hatır sormak için zaman zaman arıyorum. yüzeysel.
neyse işte eskisi gibi ötmüyor telefon, hani sanki bunu hiiiç bilmiyor gibi ne zaman telefonla konuşsam annem merakla yanıma gelip 'arayan kim?' diye sormadan edemiyor.
gizli konuşmalar yapacağım sanki, kıskanç koca sendromu hortladı mı nedir!
+"kim arayacak anne! ne para dağıtıyorum ne güzin ablalık yapıyorum ne de yalakalık. kim arasın ben ya promosyon ya yanlış numara!!"
doğru dürüst evden çıktığım bile yok, evliler yanlarında bekarla gezmek havalarını bozuyor gibi davranıyor yada bir kıskançlık durumları söz konusu. ha zaten eskaza çıksak kocakarı kavgası dinlemek zorunda kalıyorum, iğrenç. bazıları şehir dışında. hepsinin en büyük sorunları var. bazılarını ben görmek istemiyorum.
ee?? annem hala umutlu. telefonda evde otururken bulduğun bir arkadaş ya da bir manitayla konuşacağim. nasıl olacaksa. söyleyince de -'ee işte markete gidiyorsun ne bileyim belki tanıştın ' diyor.
anneme fazla romantik film seyrettirdim ben kesin!!! bakkalda birini bulup mu evleneceğim anne?!!
olabilirmiş!!
arada bir umudunu yitiridiği olur ama az.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder