dışarı çıkacağım hava çok sıcak ve rutubetli. ama hem çıkmam gerek hem sıkıntıdan patladım, terlemeyi hatta güneş çarpmasını göze aldım.
annem beni illa yolcu edecek, iki blok ötedeki markete giderken bile, hastaysa bile.
'anne kalmana gerek yok' diyorum hasta diye. olmazmış.
__________________________________________________
ah canııım diyeceksiniz. doğru ama hergün, heryere olunca insanın sinirine dokunuyor artık.
bi arkadaşıma anlatmıştım ama kimse kimsenin yerine koyamıyor ki kendini. ay ne güzel demişti. annesi bir tek ilk okulda böyle şeyler demiş artık demiyormuş. ne bir şey tembihliyormuş ne arkasından bakıyormuş. kendi kendine halledebileceğini düşünüyor demek demiştim, iyi yani. ama o beni kıskandı biraz keşke annesi de karşıdan karşıya geçerken dikkat et deseymiş her gün arkasından balkondan baksaymış ya da okula bıraksaymış. (yanlış ebeveyne mi düşmüşüm anneme bu aptal, ödlekten lazımmış, gerçi çok sinirlenirdi o zaman da..)
bir süre sonra insanı sinir ediyor ama, sanki ben aptalım da 7-8 yaşındayken tekrarladığı kabus senaryolarının tembihini hala ediyor. 15 yaşındayım şeker veren mi olacak?? hala söylüyor dedim. tabi o sadece kendi penceresinden bakabiliyor. annemin bana hergün tekrarladığı şeyler bana annemin beni aptal sandığını düşündürürken, arkadaşımın annesinin kızının arkasından bakmaması ona annesinin kendini önemsemediğini hissetmesine neden olmuş.
-----
ben asansöre bininceye kadar kapıda bekler. tamam düşünülmek hoş ama annem bununla kalmaz ki!
illa beni aptal yerine koyacak 'nazlı asansörü görmeden binme ha!' bazen sabredemiyor insan işte. unutkan ve aptalım ya hatırlatmazsa öleceğim.
seni düşünüyor gibi gelmiyor sana güvenmiyor, seni aptal görüyor gibi geliyor ve sinirini oynatıyor.
bir keresinde "anne ben salak mıyım sence?" tartışması yaptık. ana yüreği duygu sömürüsünden tut nerelere vardı. 14 yaşındayken unuttuğum bir şey 30 yaşımda yüzüme vuruldu.
tek bir hatam annemin gözünde beni güvenilmez, unutkan, ihmalkar yapmış.
(senden çok iyi anne olur numaraları sırasında bunu yüzüne vurmuştum, 'ama unutkan ve ihmal bir insanım şimdi çocuğu da unuturum bir yerde ben salak' demiştim. ha o zaman da öyle bir şey söylediğini hiç hatırlamadığını iddia etmişti. hani herşeyi hatırlardın? noldu dedimdi. işine gelmeyince yaşlandım unutabilirim de diyebilir tersini de.. ama ben hatırlayıp yüzüne vurmamalıyım. denedim bunu da. ha sonra gerçekten hatırlamıyorum sanıyor ha! )
dolma yapmıştı, ocağa koymuş banyoya girmiş, girmeden önce bilmem ne kadar süre sonra ocağı kapat demiş, unutmuşum vay hain! işte işte nasıl unutkan değilim!?? yemek yanmıştı. evimiz hollywood'dayı izliyordum zahir.
tamam o gün karar verildi bu kız unutkan şimdi hergün katilleri, manyakları, sapıkları, teröristleri, asansör boşluğunu falan hatırlatmazsam kimbilir başına neler gelecek!!
.................................
ilkokulda ben ve binadan bir kaç veledi annem okula bırakırdı işe gitmeden hemen önce. ilkokul neyse hadi.
büyünce de diretti siz ne diyorsunuz??
aptal olduğum için okula gidiyorum sanıp kanalizasyona düşebilirim hem de göre göre ha hatta pavyona ve kötü yola. yemeğin yanmasına neden olan bir kızım sonuçta...annem çok zeki, temkinli, becerikli ve hiç unutmaz bir şeyi ama nasıl olmuşsa bu anadan benim gibi bir man kafa doğmuş işte. gerçi annem bir yerde okumuş 'özgüvenimi yüksek tutmak için' akıllısın falan diyor ama inanmayın! iki lafı bir araya getiremem, hemen unuturum, etrafıma bakmam, herkese kanarım, doktorlar bi tomografi mr falan çekse şaşarlar benim beynim yok! ama bunları anneme söylersem de kalpsiz ve sivri dilliyim bir beyinsiz bunları nasıl düşünebiliyorsa artık??
ilkokuldaydım sanırım bir gün bizi okula bırakmış kapıda tembihliyor, tesadüf hepsini sıralamış ama 'şekerci' kabusunu unutmuştu.
"anne biri şeker verirse alayım mı?" dedim, güya unuttuğu lafını hatırlatıp, ne kadar akıllı olduğumu kanıtlayacağım. afferim unutmadın akıllı kızım diyecek, arkadaşlara gösterim, havam falan olacak. aklımsıra. ama annem öyle algılayamadı. akıllı olduğumu hiç algılayamadı ki zaten. ciddi söylüyorum sandı kıyameti kopardı... kapının önünde beni azarlıyor. oysa sırıtarak söylemiştim iyice vurgulamak için hani sen unuttun ama ben unutmadım der gibi. öyle zayıf, kısa, saftirik suratlı bir şeyim ki akıllı olmam olası değil sanki, tipim bir yanılsama yaratıyor herhalde.. doğduğumda da çok miniktim herhalde adımı nazlı komuşlar. keşke zavallı kosalarmışş..
"ne?!! sakın ha!! şeker meker verirlerse, gel derlerse inanma! ah nazlı! hiç alınır mı! zehirli olur onlar! ah nazlı başına bir şey gelir...ah " vs vb. diye beni azarlıyor (bilmiyorum o sıralar bir sapıktan mı bahsediliyordu şehirde acaba bu kadar korktu). bu gibi laflarla beni arkadaşlarımın içinde rezil etti.
'şaka yaptım anne, herhalde ben salak mıyım??' dedim ama o kendi endişelerine dalmış (bak tam o anda beni kaçırabilirdin ha sapık!). öyle dalmış ki dediğimi duymuyor... beni duymaması beni iyice deli ediyor. arkadaşlar bir şey anlamıyor aslında ne benim öfkemi ne annemin endişesini çünkü gerçekten salaklık var onlarda bende değil!
'şaka yaptııııım!!! hergün söylüyorsun!! unuttun diye dedim!!' bağırıyorum. görenler tabi anne-kız kavgası sanıyordur, ya da yetişkinler hep akıllı ve haklıdır ya, ben birşey yapmışımdır sanıyordur. nasıl öfkeleniyorum anlatamam, ufacık bir bedende bu kadar öfke ama anlayan da yok dinleyen de. sadece korkular var... ya aptal nazlı'nın başına bir şey gelirse...
çocukken insan öfkelenince ne yapar? oğlan çocukları belki kavga eder, tekme atar falan. biz kızlar ağlarız. sinirden ağlarız ama zavallı olduğun için ağladığın sanılıp bir de sana acınır. daha da çok ağlarsın o zaman. ama sana acındığını, dinlenmediğini anlayamazsın ki! küçüksün! valla ben anlardım. küçümsendiğimi, acındığımı, dinlenmediğimi, ahmak sanıldığımı. çok içerlerdim. anlatsam da anlamazlardı... çocuk kaprisi-inadı sanırlardı.
---
ortaokulda arkadaşlarla aramız pek iyi değildi, onlar çoktan karı gibi olmuş, koca düşler olmuş, entrikalar çevirir olmuşlardı, hı ben mi? ben inektim. onlar gibi olmak istemezdim. biriyle aram daha iyiydi kız çok anaç olmasına karşın kötü kalpli değildi. onunla giderdik okula. annem elbette gelmek isterdi, ben olsam sıkılırım, valla, yok boyunca saçma şeyler konuşup gülüşen aptal ödevlerinden bahseden çocuk ya da yeni yetmelerden, ama annem sıkılmazdı.
zaten benim okula gidiş gelişim kolay olsun diye okula yakın bi muhitte oturduk. hem ilk okulum hem orta okulum (bizim zamanımızda öylevdi evladım!! ^^) eve yakındı, lise az daha uzaktı. annem anaç komşu kızına mı güvendi nedir zor zor da olsa bıraktı. önce diretti tabi. kavga da çıktı. senin rezil olduğun, küçük düştüğün falan önemli değildi ki.. zaten böyle söyleyince olmazdı öyle şey. niye öyle düşünsünler anlamazlardı ki diğerleri, hepimiz küçüktük. nedense inandırıcı olamadım annemin gözünde.
nedenini çok düşündüm, yöntemler denedim. üzgün söyledim, ciddi söyledim, mantıkla açıkladım, kavgayla söyledim, küslükle söyledim. ya inanmadı ya önemsemedi ya da ciddiye almadı. cevabı 'öf saçmalama nazlı, abartıyorsun nazlı' hiç okula annenle gelmenle dalga geçerlermiymiş?
hani arabayla bıraksa mantıklı gelecek çocuklara ama yanında annesiyle bikaç sokak öteden gelen nazlı onlara bir komedi unsuruydu. annesi ya da çoğu zaman babası tarafından arabayla bırakılanlar, servisle gelenler vardı. daha büyüklerden dolmuşla gelenler de vardı. arkadaşlarıyla grup halinde buluşup gelenler de. ama annesiyle gelen küçük inek kız çok komikti.
aksi gibi anaç ama iyi kalpli komşu kızının hiç itirazı yoktu bu duruma. kendiyle de dalga geçmeye çalışırlardı ama takmaz mıydı anlamaz mıydı ya da dokunmazdı artık bilemiyorum. ama bana herşey dokunuyor!
anneme kalsa küçük sokaklarda karşıdan karşıya geçerken elele tutuşacaktık. elini uzatır tutayım diye işaret ederdi. ilkokulda yapardık onu hatta komiklik olsun diye hoplayıp zıpladığımız laylaylay dediğimiz neşeli günlerimiz de olmuştu. altı üstü birkaç sene geçmişti ne değişmişti ki? ben gene minnaktım! bedenin minnaksa aklın hayda hayda minnak olur!!
en son ağlamaklı 'ama anne dalga geçiyorlar benle, üzülüyorum' dediğimde ikna oldu. ama akşam herşeyi bir bir anlattırırdı, güya ben kontrol ettiğini anlamayacağım gerçekten de sırf sohbet sanacağım, aaa unuttum bak işte salağım. okula hangi yoldan gitmiş, dönmüşüz, ne yemişiz, derslerde ne olmuş. ister ciddi ister komik anlat yeter ona. ben de anlatırdım içi rahat etsin bari de 'ben de geleyim mi' demesin bana acıyarak bakıp yüzüme.
bir gün tersliğim üzerimdeymiş demek, yalan uydurdum. ona beni aptal sandığını anladığımı kanıtlamak için. başka yollardan gitmek istediğimi, ama sonra okul yolunu bulamadığımızı, çok korktuğumuzu, okula o gün dönemediğimizi, zar zor evin yolunu bulduğumuzu söyledim. başka yollar kısmında bi inandı bir gözü döndü ama fazla abartmışım sonrası güldü, gülüştük.
daha sonra da denedim bir kaçında tutturdum, inandı ve delirdi. ah kızım ben sana demedim mi ler ile başladı nutuklarına. korku ve sinirden köpürdüydü. ne demiştim tam anımsayamıyorum. ama inanmıştı. sonra da ben gülmeye başlamıştım 'hani ben akıllıydım, beni aptal sanmıyordu?' diye... tabi gene ben suçluyum. beni aptal sanmıyor sadece endişeli.
acımasız mıyım? belki. ama esas acımasız o, yıllarca söyledim durdum ama boşuna. ya ben gerçekten aptal, korkak ve ezik olsaydım da annemin bu aşırı endişeli ve bana hiç güvenmeyen (sane değil etrafa!) davranışları beni daha da korkak, aptal falan yapsaydı. şu tek başına hiçbir şey yapamayan, evden bile çıkamayan, hasta aptallardan olsaydım, o zaman ne olacaktı. sonuçta her durum her insanda farklı etkilere neden oluyor. biri üzgün olurken öbürü sinirli, biri aşırı özgüvenli olurken biri ödlek, biri asi olurken başkası pısırık, pasif agresif...vs.
tek başıma bu dünyada nasıl yaşayacaktım. ebeveynlerimiz doğanın kanunu işte sonsuza kadar yanımızda olup bizi kollayamaz. er ya da geç bi başımıza kalacağız. hatta bi başımıza kalmakla beraber bir iki evladımızın sorumluluğu da olacak belki başımızda.. böyle dediğimde ammaaaan bende! korkuyormuşum gibi algılıyor o zaman da 'ben yanında olduğum sürece sana hiçbirşey olmaz' diyor.
"canımın içi ben kork-mu-yo-rum ki"
elinden gelse bizi birbirimize yapıştırır :^^
---
eskiden bir de (- ya eskiden dediğim 26 yaşındaydım-) giderken "karşıdan karşıya geçerken dikkat et" derdi. daha küçükken de hani çocuklara kötülük anlatmak zordur ama yani hergün aptala hitap eder gibi de konuşulmaz ki.
"aman kızım karşıdan karşıya geçerken dikkat et", "aman kızım biri şeker vermek isterse alma, uzaklaş", "aman kızım biri annenin babanın arkadaşıyım falan derse inanma", "aman kızım biri seni bilmediğin bir yere götürmeye çalışırsa inanma sakın", "aman kızım sakın okula başka yoldan gitme, dönme" vs vs.
elbette anneler endişeli oluyor haklı bir durum, sorumluluklar, korkular; ama annem dönem dönem normal endişe seviyesindeyken bazen de paronoyaya ulaşırdı.
ilk okuldayken bunları söylemesi hadi normal minnacıksın. ki o zaman bile bir süre sonra beni sinirlendirir de neyse. o zaman ki aklımla bile karşı çıkardım... çünkü hergün aynı şeyler, büyük endişelerle ve gerizekalı, aptal birine söyler gibi söylenirdi. hergün söylemezse olmazmış, unutabilir mişim. bir gün söylemeyiversin şeker veren birine kanıp ne tuzaklara düşeceğim aptal nazlı. hergün aynı şeyler aynı şekilde illa hatırlatılacak. aptal nazlı unutur çünkü.
annem ezelden beridir akıllı ve fazlasıyla şüpheci ve temkinli bir insan yaradılışında olduğumu anlayamadı, inanamadı zaten.
---
lisedeyken hergün herşeyi anlatmam karşılığında arkadaşımla dolmuşa binip gitmeme izin verdi. hangi mavi dolmuşa binmişiz de gitmişiz. o günler cep telefonu olsa bütün maaşı faturaya yatırırdık. yani vardı da bu kadar yaygın değildi. vır vır konuşmak işime geliyordu o zamanlar anlatıyordum. ta ki annem bir aptallık yapıp oğlanın biriyle olurum endişelerine kapılıp, bir de güya bana çaktırmıyor gibi yapmaya çalışarak sürekli ağzımı aramasıyla yavaşlamaya başladı. yalan söylemezdim ama eksik anlatırdım. çare tükenmez...
dershane yılları da aynı şekilde.
stresli bir dönemdi üstelik.
annemin beni ödlek tavuk sanması bende donukluğa yol açtı. duygularımı belli etmeyim de annem endişelenmesin, bana acımasın, nutuk çekmesin diye anlattığım durumlar yada yüzümde gerçek ifadelerimi azalttım. çünkü 'aman yavrum sakın!...' lara ya da 'aman nazlııı sen de!..' lara ya da 'sakın nazlı haaa!' lara başlayabilirdi her an... ki arada kendini tutamaz illa tembihlerdi. neredeyse yemin içtirecek. karşıdan karşıya geçerken dikkatli olacağıma, dolmuş bomboşsa binmeyeceğime, yabancılarla biryere gitmeye kalkmayacağıma, evlenmeden sevişmeyeceğime and içerim! dersleri ihmel etmeyeceğimi biliyor zaten! o konuda hiç baskı yaşamadım, iyi bir öğrenciydim hep. üstelik annem başarının sağlıktan önemli olduğunu hiç düşünmedi. önemli olan benim tek parça olmamdı her zaman. ders dediğin nasılsa birşeyler olurdu işte..
------
ama annem duramaz, üniversiteyi kazanıp beraber gidip kayıtları yaptırdığıktan sonra okullar açılırken bana 'ben de geleyim mi?' demeden duramadı!
yoo ne şakaydı ne beni deneme. gayet ciddiydi. her istediğim zaman yanımda olurmuş, kanıtlayacak. 'biliyorum anne her istediğim zaman mutlaka yanımda olursun ^^'
ben hep bağımsız bir çocuktum, yaşıtlarım ve sınıf arkadaşlarım gibi okula başlarken ağlamadım tersine sevindim, mutlu oldum. bir an önce öğrenmek istiyordum, arkadaşlarım olsun istiyordum.. onların zırıl zırıl ağlamasına şaşar hatta garipser ve biraz da sinir olurdum. tabi o zaman herkesin anne babası ilk gün gelmişti okula. bazıları zırlayarak annesine gitme diye yalvarmıştı. bacağına yapışıp, sarılıp gitmesine engel olan bile... belki onlar çocuklarına okulun nasıl bir yer olduğunu falan anlattığı yoktu da ondandı. ya da kendileri korkaktı. ben şaşırmıştım okuma yazma öğrenecek ve yeni arkadaşlarım olacaktı, üstelik öğretmenim çok güzeldi. bunda ağlanacak ne vardı. birileri tef çalıp kalkıp oynasa bende utangaç olmasam göbek havasına girebilirdim. çok heyecanlıydım içim pır pırdı...
anneme göre ağlamak normaldi herhalde. zırıldak sınıf arkadaşlarıma bakakalmıştım. bana 'içinden geliyorsa tutma ayıp değil' gibi birşeyler dediğini hatırlıyorum 'ben kalayım mı?'.
"yoo anne git! ben çok iyiyim!"
gitmişti zaten gitmesi gerekirdi işe, ama hani çok ağlasam falan ne yapar eder izin alır benimle kalırdı. oysa ben yalnız kalmaya ve dersin başlamasına can atıyordum...
-------
ama denemeden durur mu? üniversitede bile!
'anne yok artık!'
tabi ki benle gelmesine müsade etmedim! içimde bir heyecan yeni bilgiler yeni arkadaşlar, bol bol umut! sonra çok hayal kırıklığı yaşadım. gerek okulla gerek sınıf arkadaşlarımla ilgili ya neyse...
kendim gittim aa bir de ne göreyim? veliler! evet birileri anne babaları kardeşleri ile beraber gelmişti!! kapıdan çocukalrını bırakıp el sallayarak izlediler biraz, sonra da gittiler. çocukları üniversiteliydi artık sevinçliler herhalde.
neyse ben esas o öğrencilerin buna izin vermesine, kendilerine bunun garip gelmemesine hatta sevinçli olmalarına şaştımdı. kimse de dalga geçmedi. kimkime dumdumaydı belki ondandır.
sonradan anladım ki bunlar zaten hiç büyüyememiş çocuk kalmışlar..ondan.
________________________________
annemin endişeleri bugün bile tazeliğini koruyor, eskisi kadar sık tekrarlayamıyor ama arada bir yoklamadan edemiyor. asansöre bininceye kadar kapıyı kapatmıyor. sonra ben dışarı varıncaya kadar sigara içiyorum bahanesiyle karkış hamamsıcağı falan dinlemeden balkona çıkıp arkamdan bakıyor.
diyecesiniz anne işte, yavrusunu kaybetme korkusu var... ama gizli yapsın bari belli etmesin artık endişelendiğini...
evden hiç çıkmasam, ezik, korkak, ağlak birisi olsam daha mı iyi!!
bir ara depresyona girip 10 gün evden çıkmadığım oldu, belki fazlası vardır. gık demedi. evde güvendeyim belki. ama kötü insanlarla karşılaşacağıma, üzüleceğime evde oturursam da siniri bozuk, hasta ve şişko olurum...
artık yaşlandığı, daha zor yürüdüğü, daha görüş gücü azaldığı, çabuk yorulduğu, daha az dikkatli olduğu için esas ben onun için endişeliyim. ama dışarı çıkmasını engellemem saçma olur herhalde. şimdi hafiften intikam da almadan edemiyor, tembihsiz göndermiyorum...
----
asansör geliyor, kapısı açılıyor 'of hava çok sıcak' diyorum
'mendil vereyim mi' diyor. hani ilkokuldayken cebimize konan mendillerden terimi silermişim.
'anne makyajım var'
"amaaaan"
yaşlı emmiler gibi elimde solmuş mendille ter silinerek dolaşacağım!!! e yok artık!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder