canı çok sıkılmış odama geliyor annem. az önce. klima çalıştırdığım için odamın kapısı kapalı. bu annemi meraktan çatlatmak için yeterli bir sebep. acaba ne yapıyorum içerde.
muhteşem eğlenip ama kendine haber vermediğimden ve ya bazen de porno izlediğimden şüphelendiği günler oluyor. o da merakını gidermek ve beni kontrol etmek için sıkılmak bahaneli cümleleriyle birlikte yanıma geliyor.
genellikle salon tarafından odama gelmek için yola çıktığını belli etmeden, son derece sessiz hareket ediyor ki beni suçüstü yakalayıp bir güzel haklayabilsin!
sonra bana ders verecek. hani bana demişti, hani yavrum şöyle kötü bir şeydi...vs.
öğretmenlik günlerinden kalma alışkanlık; birine birşey öğretmeye çalışmak, nutuk atmak, ders verici biçimde konuşmak. tabi bunun için benim her hatamı fırsat bilmek, kollamak.
alınacak bir şeyi unutmak mesela... taa bilmem ne zaman bilmem ne unutmuşluğuma kadar hayatımın tüm büyük hatalarını sayar döker... sen zaten unutkansın, ihmalkarsın...zaten beni önemsemiyorsun, öpmüyorsun..
vs vb. bir süre sonra aslında nasıl olmam gerektiğiyle ilgili bilgiler sayılır....te çocukken yaptığım bir hata, (hata da sanırsın çok kötü bir şey ama anneme göre off ölümcül birşey domates almayı unutmak neredeyse hainim ev haini!)...sayar da sayar... illa tartışma çıkartacak, ben aşırı öfkeleneceğim ve gene beni düzeltmek kendi fikirlerini dayatmak için inat edecek. bana öğretmenlik yapacak.... bazen öf tamam der kaybolurum, bazen çıkar gider alırım o neyse..
birgün "bir domatesi unutmak bu kadar hainlik 13 yaşında işlediğim büyük bir suçun tekrarı!! assak beni anne! hani demek gerçekten hayatımı çok fazla etkileyecek bir hata yapsam, yanlış bir evlilik birliktelik falan, düşük yapsam yada, evladımı kaybetse... beni teselli etmek ve durumu aşmamı sağlamak yerine üstüme iyice gelip beni delirteceksin. her fırsatta hatırlatıp yüzüme vurup asla unutmamamı sağlayacaksın. bahanen de ne kadar çok üzücü bir olaydan bahsedersek o kadar kolay aşılır. her fırsatta başıma kakacaksın herhalde. sonra da sen üzgün değilsin ağlamıyorsun bile deyip oynatmamı sağlayacaksın. dünyadaki tek güçlü kadın sensin! ben olamam güçlü. ağlayıp zırlayıp yataklara düşüp ölümlerden dönen zavallı ezik bir ucubeyim.." işte sonunda beni çıldırtmıştı, ama aynen böyleymiş gibi davranıyor...
olumsuz birşey geldi mi başıma defalarca ama hiç susmaksızın, her konuyu buna bağlamaya çalışıyor. her insanın olayların üstünden gelme yönteminin farklı olacağını da zaten hiç anlamıyor. yeter ki karşısındaki haksız çıksın hele.... seviniyor desem olmayacak o kadar da... ama işte kendi haklılığını gösterebileceği ders verebileceği bir fırsat!!!
asi ve güçlü, dayanıklı olsam duygusuz, ağlayıp zırlasam beceriksiz, acınası olurum...
hepsi ders vermek için fırsat...
bir arkadaşım kocası memnun olsun, kendini güçlü hissetsin ve arkadaşım onsuz yaşayamaz, hayatta kalamaz sansın diye sürekli bir şeyleri beceremediğini söyleyerek hem kocasına yaptırıyor hem pohpohlamış oluyormuş. işte makineleri çalıştıramıyor, kapakları açamıyor, birşeylerden korkuyor numarası yapıyormuş. annem de böyle bir tür pohpoh istiyor sanırım. ayy anne sen dünyanın en güçlü kadınısın bense bir zavallı, hem beceriksiz hem aptal hem de dayanıksızım... sen olmasan ben hayatta kalamam valla... annem olmasa işlerin çok zorlaşacağı ortada ama bu tür bir poh poh ne kadar sağlıklı! ben hiçbirşeyi tek yapamayan muhtaç bir zavallıyı oynayamam insanlar kendini güçlü hissetsin diye. yapabileceğim şey var yapamayacağım şey var elbet... ama ödlek, ağlak bir zavallı oyunu oynayamam! doğru da değil hiç... böyle bir durumda ben olsam endişelenirim çocuğum için, ben çocuğum hele belli bir yaşa geldikten sonra, tek başına herşeyi yapabilsin bana muhtaç olmasın ama yardım istemekten de çekinmesin isterim. şimdi anneannemin kendine davranışlarının tam aksini uyguluyor bana güya ders almış ama aşırıya kaçıyor... söyleyince de ya kızıyor ya inanası gelmiyor..
ay iyi beyinsiz bir zavallı olayım da sokaklara düşeyim birine hep muhtaç olayım.. sonra tüm hayatım o birilerinin elinde, vicdanında olsun...
hatta şu yaşımda bana neler öğretmeye çalışıyor hala, halbuki bunları çocukken öğretti, ama nedense öğrenemediğimimi düşünüyor, ders vermeyi mi çok seviyor. bir de mahsus bana çaktırmamak için bir konu hatırlatmış gibi bir konunun, konuşmanın içine yediriyor ki hem itiraz etmeyeyim, dinleyeyim hem de öğreneyim. hani bazı öğretmenler vardır bir şey öğretirken aynısını öğrencinin de tekrarlamasını ister ya annem onlardan.
tutmuş bir gün izlediğimiz filmin duş sahnesinden ilham almış. uyduruktan bir duş işte, filmde kız acele çıkacak evden. zaten bir kısımı sansürlenmiş belli.
neyse annemin aklına düştü bir kere ya bizim kız da böyle uyduruktan yıkanıyorsa diye herhalde. bıraktı filmi konu banyo yapmaktan açıldı. zaten benim banyo yapmama kafayı taktı da o ayrı mesele, sonra.
oturmuş bana nasıl doğru yıkanılacağını anlatıyor, kese nasıl sabunlanırmış, oralar buralar nasıl sürtülmeliymiş, ara da da kızı eleştiriyor... her banyo yapmadan önce de keseyi nolur nolmaz diye önce bir yıkayıp öyle kullanıyormuş. kızım sana söylüyorum gelinim sen duy tekniği...
hıı hı diye geçiştiriyorum. esas beklediği a evet bende öyle demem ya da aa ben öyle yapmam. işte o olumsuzluk eki fırsat demek. ha bir gün mahsus denedim de.. aa kızım öyle olurmuymuş hiç!! nasıl bir endişe anlatamam. salağım ya işte iyi banyo da yapamıyorumdur ben şimdi, acaba beni annem mi yıkasa?? oturmuş benle azarlar ve ders verir tonda konuşuyor. nasıl doğru banyo yapmam gerektiğini anlatıryor... bir de sinirleniyor yani kızım!! diye diye. nasıl bu kadar ciddiye alabiliyor bilmem. sanki beni başkası yetiştirdi, bunları çocukken öğretmedi, ve ben zaten beyinsizin tekiyim... "anne dalga geçiyorum yaa!! bu yaşta banyo yapmayı bilmediğimi düşünmen kadar saçma bir şey var mı??!!" bu dalga geçilecek konumuymuş, olabilirmiş. gene beni aptal sanmasıyla ilgili tartışma başladı tabi. yani bana bazı konularda fazla güvenip bazı ama özellikle cidden beyin geriliği yaşayan birinin bile yapabileceği konularda güvenmemesi haret verici. sanki pisliğimi görmüş de bana nasıl banyo yapılır dersi veriyor 32 yaşında bana!!!
başka bir versiyon olarak da tuvalete gittikten sonra nasıl silineceğimiz ve elimizi yıkayacağımız yönünde.
"ben bunları bilmiyorum mu sanıyorsun?" dediğimde, 'bilirsin elbet ama....'
şüpheli yani... çok iyi anne olurum, teknolojiden anlarım, şahane araba kullanabilirim ama kendi götümü silemem... nasıl bir beyinse bu! böyle deyince de inkar yolu...
____________________
sessiz olmak ve kapıya yaklaştığını anlamamam için ekstra çaba sarf ediyor odama gelirken. normalde bu kadar sessiz değildir. hele ki gece uykusu kaçmışsa! elektrik düğmelerine tüm gücüyle neredeyse vurarak tak diye açar (hatta bir lambayı patlattı), muhakkak kapıya kolunu ya da elini vurup sinirlenir ve söylenir. o uykusuzsz tüm dünya da uykusuz kalmalı, özellikle en yakınındaki ben.
uykusu kaçmış kötü düşünceler zihnini sarmıştır, bende uyanayım ki psikolog yerine benim sinirim bozulsun, içim şişsin.
ha bir keresinde kapımı öyle bir sert açmış (bizim kapılar bi tuhaf), kapı taak demiş ödümü patlatmıştı. bu da onun bahanesi oldu aşırı sessiz gelmek, bir hayalet kadar.
bazen kitap ya da blog okuyor oluyorum, hani dalmış gitmişim ama annem hayalet gibi kapıyı açıp gene güya beni korkutmamak için hayalet gibi bir sesle 'nazlıı' deyince de ödüm kopuyor...tövbe tövbee
neyse çok sıkılmış hadi komik video bulalım, ya da fotoğraf... bazen her bulduğumu eleştirir beğenmez bazen de doyamaz. biri biter başka video bekler. eğer daha önce izlediğimiz bir şeyse çok öfkelenir. hatta beni beceriksizlikle suçlar. vardır değişik güzel video/foto ben becerip de bulamıyorumdur.
bazen tesadüf denk gelir ve saatlerce kalkmak istemez, dışarı çıkacağımdır, acıkmış ya da tuvalete gitmem gerekmektedir... off bende yaa şimdiyi mi buldum.
geçenlerde mini notbook aldım yedek, indirimli.
'e sana göstereyim, bir kaç site kaydedeyim ben yokken de bak'
annem teknolojiden korkuyor. hayır asla! sevmiyormuş sadece!
notebooku uzatıyorum elini bir çekişi var çarpılacak sanki. neredeyse elinin üstüne oturup saklayacak hani çocukken yapılır ya...
elektrikten de çok korkuyor, ocağı yakmak dışında. lamba patlayınca lambaları da açamaz oldu. tv nin fişini de takamıyor. bir gün misafir vardı, tv nin fişini bana taktırıyormuş. bazen düşünmeden konuşuyor (asla!). misafire elektri çarpar diye korktuğunu anlatıyor, duvardan geçen kablolar eskimiştir ev yirmi yıllıkmış.
"beni çarpar diye korkmuyorsun yani!" dedim. kızıyor.
ama hala ocak ve elektrikli süpürge gibi tek tuşla çalışan şeyler hariç hepsine ban bakıyorum. çamaşır, bulaşık makinesi, bilgisayar ve tv-radyolar zaten... tv yi açıp kapayabiliyor ama yanlışlıkla bir tuşa değip uydu modundan falan çıksa tamam....
bir evin içinde de o kadar çok elektronik-dijital alet oluyor ki, bir de bozulup yenisi alındığı zaman yenilerini öğreneceksin. eğer yapamazsam ya da henüz alışamamışsam çok suçluyum... amaan ben de bir şeyi beceremiyorum. klimayı değişmek zorunda kaldık mesela. ama farklı marka ve model. e ayarları kumandaı farklı elinin gözünün alışması için zaman lazım. hayır anında olmalı!!!
klimasını da çalıştıramıyor mesela. ha gözü ufak tuşları göremiyor ve gözlüğü de her an takamaz amatepkisi korku ve sinir.
her gece ben açıyorum klimasını, kapatmayı gösterdim. zaten tek tuş... ama korkuyla yapıyor. ya yanlış tuşa basarsaymış...en büyük korkusu yanlış tuşa basmak... sanki bomba iptal etmeye çalışıyor da yanlış kabloyu keserse patlayacak...
bir akşam kırk yılda bir arkadaşlarla dışarıda buluşabildik. ama annem 30-45 dk da bir arayıp bir şey soruyor. ve her makinanın herşeyini hatırlayıp telefonda tarif edebilmemi istiyor. hadi ben biliyorum diyelim tuşları ama kendi bilmiyor ve gene yapamıyor.
önce kapı çalmış bu yeni megafon nasıl çalışıyor, bir sürü tuş var hangisine basılacak. daha o gün değişti, ben nereden bileyim. hem yıllardır aynısı bile olsa bunu mu tutacam hafızamda. birine bas olmassa diğerlerini dene anne dedim. ya bozulursaymış amaaan nazlı! ya ben bilgisayarmıyım herşeyi hatırlayayım? açamamış kapıyı. hadi tuşları ve sembolleri göremiyor cesareti de yok.. kaçak yapar da elektrik çarparsaymış. yooo daha önce böyle bir korkutucu tecrubesi de olmamış. ama korkuyor... ben yokum ve kapı çalıyor ama ev telefonundan arayıp ben anlatamayınca kapıyı açamıyor. işte evde olsaymışım! 'hiç çıkmayayım mı evden yaa??!!'
tv ye bir haller olmuş, heralde yanlışlıkla falan değildi bir tuşa. arayıp soruyor. işte anlatıyorum sinirleniyor, ne yani bir tek tuşa basıp hallolmuyormuymuş? bu nasıl işmiş, olurmuymuş! anne ben napim? ben mi tasarladım? ama herhalde kore'deki tasarımcısını falan bulup suçlayacak değil ya!! büyük suçlu benim! dışarı şıkıp gittim ve annemi 3 saatliğine teknolojiyle yalnız bıraktım! hain nazlı!
diyelim ki ben o aletin nasıl çalıştığını, tuşlarını biliyorum ve telefonda anlatabiliyorum, ama annem yapamıyor ki... sinirleniyor ve ben anlatamıyor oluyorum, kesin tek tuşa basarak halledilebilen bir yolu varmış ben bilemiyormuşum. ama teknoloji çok gelişti, her makinede türlü türlü fonksiyon var ben napayım!!! dır dır dır sanki ben yaptım makineyi yaa!
bir ara kapaklı bir telefon aldık anneme, kullanamamakta ısrarlı, sadece biri arayınca açıp konuşuyor. hatta sonra telefonu bana getirip nasıl kapandığını soruyor. anne kapağı kapatacaksın işte. tamam ama nasılmış? tersi yönde bükükecek değil ya!!!
ben olmasam nasıl tv izleyip çamaşır bulaşık yıkayacaksın dediğimde, öğrenirim o zaman diyor. umutsuz herhalde evlenip gitmemden! :)) ya da hergün gelip bakarmışım işte aletlere... anlaşıldı iki evin işini birden yapacağım aynı tüm annelerin iki ebeveynin görevini üstlendikleri gibi.. iki evli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder