meyve-sebze pazarına gideceğimiz gün annem o kadar mutlu o kadar heyecanlı oluyor ki yerinde duramıyor. sanki tüm hafta boyunca bunu konuşmamış gibi. hatta pazardan döner dönmez gelecek haftanın hayalini kuruyor.
evin içinde bir o yana bir bu yana heyecanlı dolanırken 5 dakkaya bir dibimde elinde sigarasıyla bitip şunu da alalaım bunu da alalaım diyor.
illa bana şu zehri solutacaksın yada bir kitap okutmadın sonra hiç okumuyorsun ben çok okurdum diyorsun diye azarlamazsam böyle.
oyalansın diye çocukla uğraşır gibi eline defter kalem verip alınacakları yaz diyorum.
ama o kadar hevesli ve heyecanlı ki gene bir o yana bir bu yana bunu da alalım şunu da alalaım diyor çenesi durmuyor!
normalde ben işe, arkadaş-akraba buluşmasına giderken saçımı, makyajımı yaparken de sigarasıyla tepeme dikilip izler ve sürekli sorgular. onu niye sürüyorsun? bu nedir? sürmen şart mı? sürmesen olmaz mı? gibi soru yağmuruyla beni rahatsız eder oyalar. mesele bundan bile keyif almayayım!
zaten eskiden beri en sevdiği şey beni en kötü en bakımsız halimde dışarı çıkarıp sonra da başkalarına büyük hayranlık duyması hatta yolda sokakta toplu taşımada bile kızları çevirip iltifat yağmuruna tutma hobisi var.
bana senelerce toplamda etmediği iltifatı 5 dakkada kızın birine eder; sonra bana da dönerek iltifatları tek tek söyleyerek değil mi nazlı der!
istiyor ki insanlar bak kızı ne kadar çirkin ve bakımsız bu yüzden bakımlı süslü güzel kızlara hayran desinler falan.
en sevdiği şey birinin bana tepeden bakması. belli etmiyor ama gözleri parlıyor. iltifat ettiği kız kubarırken bana sinsi sinsi yan bakışlar atmalarına bayılıyor.
normalde bana saç makyaj yaptırtmamaya çalışan, adeta sabote etmeye çalışan insan sebze-meyve pazarı söz konusu olunca bir aşka geliyor ki sormayın!!
işe giderlen saçımı düzleştiriyorsam beni saçlarımı mahvetmekle eleştiren, kendi saçının kalitesini övmek için bir bahane bulmuş gibi tepemde övünen kadın; pazara gideceksek o kadar hevesli ki, bana;
saç maşanı fişe takayım mı bile diyor.
ki bişeyi fişe takmaktan ölesiye korkar. evde herşeyin fişini ben takmak zorundayım. ya elektrik çarparsaymış! beni çarpsa o kadar sorun değil yani.
hatta her zaman ütüleri bana yaptıran, doyamayıp komşuların ütüsünü de yapmamı bekleyen annem bana pazara gideceksek;
elbiseni ben ütüleyim nerde diye bile soruyor.
pazara giderken illa ki yeşil elbisemi giyecekmişim hayallarinden vazgeçmiyor.
----------------------------
böyle bir tezatla bitmiyor tabi.
-----------------------------
hani hazirandaki bayram tatilinde hastaydım yirmilik dişimde şişimişti de antibiyotik tedavisi görüp dişimi çektireceğim için ablamla annem gitmişti yazlığa beraber, ben şehirde kalmıştım.
hani ablam da annem de kız hasta rahatsız etmeyelim gibi - zaten ne zaman oldu ki böyle bir ince düşünce - beni dakka başı arayıp bir şey sormuşlardı. ben iyice kızıp fırça atıp telefonu kapatana kadar arsızca aradılar arsızca gecenin körü bile mesaj atıyordu ablam.
tuvalet kağıdı nerde
pijama nerde
bilmem neyi bulamadık
bilmem ne nerde
o nerde bu nerde şu nerde..
bir de ikisi de tariften anlamaz; böyle bir kalın kafalılık bakar körlük olamaz.
yer olmadığı için yedek büyük paket tuvalet kağıdını mesela; 3 kapaklı eski gardrobun tek kapak ile açılan raflı kısmında bir yere koyuyoruz.
anneme kalsa evde herşey sergi salonu züccaciyeci gibi ortada olacak, sehpanın birinin üzerinde sergilenecek de ben toparlıyorum evi.
her dolabı havlu çarşaf vb almak için hatta bazen yanlışlıkla açtığında gördüğü dev tuvalet kağıdı paketine söver! ama bir tane ver desen yerini bulamaz!! söylesen de anlamaz. tüm dolabı dağıtır bulamaz!!
koordinat versen anlayamıyorlar!
bana yastık kılıfı soruyor, söylüyorsun anlamıyor bulamıyor.
şifonyere git, 3. çekmeceyi aç karşında işte diyorum. ne yapıyorlar bilmiyorum ama 20 dakika telefonda bu saçma konuşmalar geçiyor! üstelik ben hastayım hem dişim hem boğazım şiş!
hasta hasta beni yorduklarına üzüleceklerine bana kızıp sen de gelseydin keşke diyor. tabi çok sevip özlediklerinden değil bana hizmet ettirmek için!!!
-------------------
ne kadar iyi insanlar yahu.
ben ise ne kadar bencil bir pisliğim. bütün sene çalışıp yorulmuş ablacığıma hizmet etmem gerekirken hastayım.
bütün sene çalışıp yorulup tatili hak eden sadece başkaları asla ama asla ben değilim olamam....
-----------------------
annem dün diyor ki önceki bayram tatilinde ben olmadığım için istediği kadar alışveriş yapamamış. ağır taşıtmaya kıyamamış ablama alamamış her istediğini!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
diyeceksiniz ki ablanın bir hastalığı falan mı var da ağır taşıtmaya kıyamıyor! yok.
çok şükür yok.
ama mesele biricik göz bebeği ilk göz ağrısı kızına yavrusuna kıyamaması!
bir de utanmadan yüzüme ablana taşıtmaya kıyamadım her istediğimi alamadım diyor!!!
bana bir gram acımaz ama taşıtma konusunda. anneme kalsa kendini de zaman zaman taşıyacağım hatta.
diyelim pazarda alışverişdeyiz, annemin aldığı domates de 1 kiloyu azıcık geçmiş, adamlar zaten daha fazla satmak için çabalıyorlar, diyor ki abla 2 kiloya tamamlayayım mı?
sanırsın sihirli bir sözcük!! annemin gözü dönüyor parlıyor mutluluktan uçuyor ve hemen atılıp tamamla diyor!
çünkü bunları kim taşıyacak diye bir derdi yok. neden olsun ki ben ablacığım gibi kıymetli bir prenses miyim??????????????
annem o kadar kolay gaza gelir ki pazarda, pazarcı çileğin lezzetini övdü diye kasayı alacaktı.
ben çilek yiyemiyorum alerjim var ama annem anlamaz. alalım da alalım çocuk gibi.
adam diyor ki "çileğe alerji mi olurmuş " atıyor ağzına.
annem mest oluyor bak bana birisi daha inanmadı ve küçümsedi falan, hemen hak veriyor!!!
anneme kalsa 5er kilo alacağız herşeyi. bende sırtımda hammal gibi taşıyacağım. ama her ne hikmetse hiç bir zaman yapmaya gerek duymadığım allıklı makyajım bukleli saçım ve yeşil elbisemle hamallık edeceğim.
---------
amaaaaaa başkalarının yanında bunu hiç belli etmez. arkadaşı teyzemler yada özellikle dünürler varsa bir roller keser bir roller.
bana 50 gramlık tişörtün olduğu poşeti bile taşıtmaya kıyamıyormuş gibi rol keserek davranır.
****
pazarda hep şöyle bir görüntü; annem 5 kilo almak istiyor ama ben pintiliğimden 1 kilo alıyorum!! kim taşıyacak eve kadar kim yiyecek o kadar şeyi 2 kişiyiz evde yaa!!
----
ah ablacığıma kıyamamış istediği kadar alışveriş yapamamış ki.
sen de desen ki bana kıyıyorsun ama sen kötüsün hainsin pisliksin nankörsün! lan sen nankörsün işte!!
sürekli bir münakaşa halinde annemi dizginlemeye çalışırım pazarda. gözü dönüyor. hep adamlara kendisi 3-4 kilo almak istermiş de ben izin vermiyormuşum havalarında.
ki ben iki kere kolu kendi yüzünden çıkmış bir insanım hala bana ağır taşıtmak için resmen götünü yırtıyor hala! yüz kere desen de surat asıp devam ediyor. inada biniyor herhalde. ben de sana eşşek gibi taşıtmazsam diye düşünüyor.
-------------
amaaaa ben kendi sevdiğim şeylerden almaya kalkarsam da baltalamaya çalışır. mesela asla bakla yiyemeyiz. baklayı sevenler de üretenlerde yansın yıkılsın yok olsun anneme göre ama ablam pişirince happur şuppur yer. demek bana zehir etmekmiş esas amaç.
e göze göz dişe dişe dönüyor o zaman ben de onu engelliyorum. eve şeftali sokmuyorum mesela!! adam da diyor ki abla sen yemezsin annen yer. niye kendi sevmiyor diye ben bakla ve mesela armut yiyemeyeceğim ama annem kendi sevdiği şeyi ayrıca yiyebilecek!
--------
bir zaman domates midesine dokundu diye yeyemi yasakladıydı adeta.. nasıl isyanlar nasıl kavgalar. mantıksız. yemeklere konuyor elbet ama çiğ tüketime karşı.
mesela tansiyon ve mide sorunlarından kendisi yumurta yiyemiyor ama ben de yemeyeceğim.
sen ye beslen demez asla. yumurta yasak, aldırmaz. sen almaya kalksan kavga çıkar alıp eve soksan kavga çıkar.
mecbur kalıyorsun sen benim sağlıklı beslenmemi sağlıklı olmamı istemiyorsun demeye. suçlamaya.
sen hastaysan aynı hastalık bende de olsun niye olmuyor!!
o kadar çok şey midesine dokunur oldu ki ve sevmediği o kadar çok şey var ki; ben de bu sağlıklı bezinlerden mahrum kalsam ne olur yani????????* anneme göre böyle!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder