31.07.2014

sütyenini çıkar

pazar alışverişi ne büyük aktivite ve bize yetiyor _ ablamın evliliği _ evlilik aslında aileler yarışıdır

annem çok heyecanlı şu an, mutlu da. bir yandan pofur pofur sigarasını içiyor, bir yandan yazlık denen küçük cehennemin her köşesini çabucak turluyor. tabi ki bir yandan da konuşuyor, plan yapıyor.
ne mi oldu. evleniyorum mu sandınız?
hayır pazara gideceğiz!!!

tabi sigara kavgamız çoktaaaaaan uçup gitmiş aklımdan. zaten evde kaçacak yer az; o yüzden çok sevdi burayı kışında kalalım diyor; her an gözünün önünde elinin altındayım!!!
sanki başka odalarda çok akıl almaz işler yapacağım da!! ama her an bişey isteyip mütemadiyen konuşmasını dinleyecek biri var böylece. benim görevim sadece onay cümleleri kurarak koyun gibi oturmak.

_______________________________
bir de bana evlen diye ısrar ediyor sonra ben yokken bişey yapamıyor, bişeyleri karıştırıyor ve yüzlerce planı hep iki kişilik. e ben evlenince napacaksın dedim bir gün böyle planlarını sıralarken; bakakaldı yüzüne ma ne alaka der gibi. tabi anneme göre değişen çok az şey olacak. kocam gider gitmez annem gelecek gene kaldığımız yerden devam, hayatımdaki tek fark artık gündüzleri anneme sunduğum hizmet ve kölelik geceleri kocama şeklinde sürecek.
tabi bu arada annem ve kaynanamla görümcelerimle uğraşacağım; onların kavga, çekişme ve yarışlarını sabırla izleyeceğim. çünkü ülkemizde genelde evlilikler iki kişi arasında olmuyor iki aile arasında oluyor. bir süre sonra evlilik iki ailenin adeta sidik yarışına dönüşüyor. genelde kadınlar arasında geçen bir yarışma. kim daha çok söz geçirecek evladına, kimin daha çok olacak dedikleri, kim hangi taraf daha zengin, kültürlü, akıllı, sosyal, eşyaları daha güzel, çevresi daha geniş vb. yarışları sürecek ta ki evlendirdikleri evlalarının arası iyice açılıp evlilikleri bozulmaya yüz tutuncaya kadar.
nerden nereye geldim yaaa.
neyse ablamda öyle oldu işte oradan biliyorum. annem başlarda çok uğraştı genç evlenmesin okulu bitmeden, hayatı mahvolacak diye ama eniştem engellemeyeceğine, tam tersine destekleyeceğine söz verip annemi yağladıktan sonra duruldu annem. tabi bu sefer de düğün merasiminde kimin dediği olacak yarışması başladı. aileler neden böyle algılıyor acaba. maddi destek sağladıkları için herhalde. çocuklarının değil kendi hayallerinin gerçekleşmesini istiyorlar. muhtemelen kendi hayalleri kendi düğünlerinde gerçekleşemediği için çocuklarının evliliği-düğünü onlara ikinci bir fırsat gibi geliyor hayallerini gerçekleştirme yolunda.

bu özeti elbet ablamın evliliğinin; 10 küsür yıllık süreç tek yazıya sığmaz. ama o kadar uğraştılar ki senelerce iki kaynana, sonunda ablam gibi yumuşak huylu eniştem gibi uyumlu ve anlayışlı birinin bile arası bozuldu.
daha önce de aileler yüzünden kavga etmişlerdir muhakkak ama ailelerin daha doğrusu annelerinin umrunda olmadı, çekişmeleri hep sürdü. mesele kendi aralarındaki yarıştı; kimin çocuğu daha çok söz dinleyecek annesinin yarışı. işi gücü bıraktılar, çocuklarının duygularını falan da; varsa yoksa kendilerinin çekişmeleri, yarışları, birbirlerine kendilerini ve evlatlaını ne kadar iyi ve söz dinleyen olarak yetiştirdikleri gösterileri.
sürdü kaç sene aralıklarla; bir şiddetlenip bir durgunlaşarak. ta ki ablamla eniştem boşanmanın eşiğine gelinceye kadar.
hatta ikisi de avukata gitmiş. sonra anlayınca durumu bir süre de birbirini suçlama dönemi başladı. kimin yüzünden boşanıyorlar. elbette her zaman ve tamamen karşı taraf suçlu görüldü.
çoğu anne öyle galiba; bunu kızının evliliği-hayatı olarak göremiyor; zaten evlatlarını bir birey olarak göremiyorlar; evlat dediğin senin hayallerini gerçekleştirmekle, senin kararlarını yerine getirmekle yükümlü ikinci şansın - klonundur!!!
tabi birbirini suçlama dönemindeki en büyük iddia ben hiç karışmamdı.
sadece düğünlerine karar vermek için yarış-ve kavga etmediler, gelinlik, ev düzeni konusunda da.
sonra olayın merkezi, sebebi ablamla eniştemden çıktı; kendi aralarındaki kişisel yarış ve kavgaya dönüştü. ama bunun çocuklarına yansımaması mümkün müydü. çünkü sürekli evlat aranıp şikayet ediliyor, olaylar anlatılıyor; karşı taraf kötüleniyordu, suçlanıyordu.
sonunda işte onlar da benim ailem daha doğrusu annem , senin annen diye kavgaları vb yüzünden aralarının bozulmasına sebep oldu.
durum öğrenilince de neden boşanacaksınız, boşanmayacaksınız gibisinde kavgalara neden oldu.
çünkü anneler-kaynanalar yarışında evlenmek-düğün-gelinlik-ev-çocuk(torun) gibi şeylerden başka daha da herşeye karar vermek istiyorlardı; ne zaman nasıl kavga edeceklerine bile sanki.
tabi aradan iki yıldan fazla zaman geçmişti. şimdi bu kadar bitmeyen borç vardı kim ödeyecekti, eşyalar ne olacaktı, hem biz size boşanın dedik mi? tabanlı konuşmalar.
eniştemin annesinin başının etini yiyebileceği bir kocası ve bir oğlu ile kız kardeşleri de vardı. ama benim annemin elinin altında tabi ki bi tek ben vardım. ablamın başının etini yemediği zamanlar bana çemkirir ya da aynı şeyleri tekrar tekrar bana anlatırdı. ben zaten ablamdan dinlemişim ama yetmez bir kaç kere de annem anlatacak. zaten ben anca anlayabilirim hatta anlamayabilirim bile!!
ve fikir vermek, şöyle yapsan acaba demek, karışma demek, o da biraz haklı demek büyük suçtu aslında başkası olsan kellen vurulacak bir suç!!!
son mücadele boşanmayın mücadelesi oldu. o zamanlar ne telefon parası ödedik ve ne otobüslerde süründük. uçak yok muydu nazlı? mı dediniz. vardı elbet ama annem binmezdi; aman sanki ankara'ya kadar değmezmiş diye diz çürüttük.
bi ara o ilk 2 senesi evliliğin o kadar baş roldelerdi ki benim okulum bile önemsiz hale gelmişti. benim ankara'ya gidemeyeceğim zamanlar bile; ablamın hayatı söz konusuymuş ama ne sınavı?
bir kaç kere okulu kırıp ben de iştirak ettim anneme; gidince bir de yeni evlilerin evine çörekleniyorduk; bıraksam annem oraya yerleşecek çekmeceler, mutfak bile dahil herşeyi düzenleyecekti!! bu durumdan hem kendimi hem ablamları benim dersler kurtardı. benim gidemediğim zamanlar ise annem oralardan bana yetişirdi. erken eve döneceğim, kapıları kilitleyip yemek yiyip ders çalışacağım. sık sık kontrol edilirdi. telefon edip çalışmamı, konsantrasyonumu bölmesi hiç önemli değildi anneme göre. telefonda hem kapıları kilitleyip kilitlemediğim, yemeğimi yiyip yemediğim, dersime çalışıp çalışmadığım denetlenirdi her seferinde.
anne bi saat önce sordun ya!!! ama olsundu bir yalanım muhakkak çıkacaktı, nazlı böyle bir insandı aah ah bu kızı nasıl bırakacağım yalnız, ah bu kız nasıl evlenecek!! her dediğini yapıyorum işte ye kilitle çalış. ama yetmez muhakkak bir yanlışım vardır!!
beni de öyle çok boşlamadı yani; hatta hıncını aldığı bile oldu. dünürlere kızıp bana çemkirmesi gibi; aynı şeyleri defalarca dinlemek yetmez gibi. sen karışma ablam halleder demem ise işte bomba etkisiydi!!!
ablama bıraksınmış da kaynanasının her dediğini yapsınmış değil mi?
aranızda hangi dünürün dedeği olacak yarışması mı var?
ama ablama bıraksa, karışmasaymış, karşı taraf çok karışmasa bile ki mümkün değilmiş ablam tek başına yapamazmış?
işte ilk emeklilik hobisi; evlilik yöneticiliği=ablamın evliliğini yürütmek!!!
hani sadece kızım kendini ezdirme gibisinden konuşsa iyi; doyamıyor karışmalara; mutfak dolabını düzenlemek bile kaç sefer kavga konusu oldu. annem gidince düzenleyip bırakıyormuş, bir süre sonra kaynana gelip kendi düzenini oturtuyormuş, annem gittiğinde anlamış, ama çok yanlışmış annemin düzeni mükemmelmiş falan... evlilikleri bozulmaz mı; iki de bir eve gelen anne herşeye karışıyor ve diğer anneyle karşılaşınca da sürekli kavga ediyor.
yani boşanma aşamasına geldiler ama; hem onları boşanmaktan vazgeçirmek bir mesele oldu hem annelerin huylarından vazgeçmesi. çünkü kendilerini karışmıyor olarak görüyor, napıyorlarsa iyilikleri için diyor ve ne yaparlarsa yapsınlar kendilerini doğru ve haklı görüyorlardı.
bir müddet sonra eniştem ve babasının da çağrısı ve çabasıyla anneler arasındaki çekişme-kavga bastırıldı yoksa çocukların evliliğine mal olacaktı. aslında görünürde bastırıldı; gizli gizli çekişmeler halen sürmekte.
mesela bu çekişmede annemin bir türlü tam istediği kadar üstün gelememesinin bir sebebi de beni evlendirememiş olması. eniştemin kardeşi de evli değil. olsun ben dişil bir varlık olduğum için yaşım hep daha ileridir...ve ondan önce evlenmeliyim ki annem puanlamada önde olsun!! baak benim ikinci kızım da evliii, ne kadar da iyi bir evlilik hem de ben yaptırdım!! işte çekmecesinin ve mutfağının düzenine bile karışılacak bir ev daha!!!!

sonraki yıllarda bebek sahibi olamamaları bir mücadele ve kavga konusu oldu; bizimkiler sıkıntı-baskı ve üzüntüden salya sümük ağlayıncaya kadar. daha uzun mesele de özeti.
bu sefer hedef tahtasında ikinci çocuklar var!! bir an nce everip, çocuk sahibi yapalım yarışması hangi kaynana önce başarırsa o kazanacak adeta. tabi kimin evliliği daha iyi, düğünü evi vs daha güzel kimin damadı-gelini daha başarılı iyi falan...
tabi torun sahibi olsalar yeni bir yarışma başlayacak. kimin torunu daha muhteşem ve kimin dediği oluyor. ha ablamların olsa da kim nasıl yetiştirecek çekişmesi.
_________________________________________


heyecanlı biçim de patates de alalım nazlı!
bir süre sonra maydonozu da unutmayalım nazlı.

bir kaç pof ve turdan sonra domatesi fazla alalım ha nazlı!
yeni bir sigara daha yakıyor güzelse fasülye de alalım nazlı!
...vb vs

son zamanlardaki hatta çoğunlukla tek sosyal aktivitesi pazara gitmek. bize yetiyor!!!
bırak beni kendine bile yetmiyor da!
pazar günleri yaklaştığında bir heyecan, stres, sabırsızlık; sonunda sinir ay bir perşembe olamadı!!! diyor.

aşığıyla buluşacak yeniyetmeden beter bir heyecan. pazara gitmek ne heyecan verici. ben ise sıkıntıdan patlıyorum ve yorgunluktan. annem pazara daldı mı zamanı unutuyor, pazarın altını üstüne getirmek, tüm fiyatları ezberlemek, çok yavaş hareket etmek, elimin çok ağır olması bir yana bir de annemin sosyal-konuşma ihtiyacını giderdiğini dinlemem gerek. he diplerinde dinleyeceğim hem de eve gelince önce herşeyi baştan sona sonra da yorumlarıyla defalarca ta ki bir sonraki perşembe yaklaşıncaya kadar!

hemen almayacağız sebze-meyve. önce tüm pazarı turlayıp nerede ne var ve kaça öğreneceğiz. adeta bir sınav gibi aklımda tutmam gerek, unutursam adeta hainim!
bir ritüel gibi pazar alışverişi anneme. aynı anda her şey gerçekleşecek. hem sebze-meyve alınacak hem birileriyle sohbet edilip, ülke kurtarılacak, hem de bişeylerle övünülecek.
ah işte bir de ben evlensem de boynu bükük kalmasa!!
tabi karşılaşılan komşu kadınlarla birşeyler de yarıştırılacak....

hava hala sıcak, dışarı çıkılacak gibi değil; her perşembe pazar eve döndükten sonra der ki ay nazlı haftaya bu kadar erken saatte gitmeyelim! 18.00dan sonra gidelim ha nazlı!!
ama o gün gelip çattığında pazarına kavuşmak için sabırsızlanır ne 18.00ı? saat 15.00ı zor ederiz.
anne yanıyor dışarı valla güneş çarpar demesem öğlen koşarak gidecek.
bi keresinde erken gitmeye çözüm arıyordu; benim fularlarım varmış ya ıslatıp nemli nemli boynumuza alsak;

sonra yıkarız ha nazlı, hem boynumuzu hem yüzümüzü sileriz, ensemizi de!!
anne biz tarlada ırgat mıyız yaa? oldu olacak kafamıza takalım, köşelerinden düğümleriz!!
olsun ama sıcak napalım?
boynunu tutulur anne! ne klima ne vantiratör kullandırıyorsun ıslak fularla hasta olursun!! (belinden sonra boynunda da fıtık çıktı)
haa, napalım şapka takalım!
şapkamız mı var?
yok mu? senin plajda taktığın vardı ya?

(fi tarihinde bir gezi de ucuz diye bana kocaman hasır bir şapka aldırmıştı)
plaj için o ama?!
başka zaman takılmaz diye bir kural mı var? şemsiye mi açsak sevmem ama...
beklesek biraz daha!!
ay nasıl gideceğiz nazlı nasıl gideceğiz????
her seferinde demiyor musun daha geç gidelim diye?

diyor işte ama boşuna;
hatta sabahtan sabırsızlanmaya başlıyor, aşığına kavuşacak... bu bir macera ve sosyallik!!
aslında sabah erkenden gitseymişiz....

tabi hep benim suçum!

alışveriş saatler sürer; bütün pazar gezilip fiyat kontrolü yapılacak ama ağır ağır!!!  birileriyle ağız dalaşı, ders verme, ülkeyi kurtarma konuşmaları, karşılaşılan hanım komşularla yarış, ders vermece; pazarcılarla bu niye pahalı diye tartışma; ardından tarım sektörüne düzenleme getirme çalışmaları.
bir gün birinin aklına uyup kilolarca domates alıp kendi salçamızı yapmaya niyetlendiydi.
zor vazgeçirdim. iki kişi ne kadar salça tüketecek?

____------------------------------------------____

şimdiden hazırlıklara başladı; ne alınacak, hangi yoldan gidilse daha iyi olur planları. ve giderken ne giysek planları!!! hem kendinin hem benim ne giyeceğimize karar verdi bile.
yazlıkta odam yok, salonun köşesindeyim, haliyle dolabım da yok. tek bir dolabı kullanıyoruz. bu da annemin hem hoşuna gidiyor hem işine geliyor; böylece nelerim olduğunu ve ne giyeceğimi biliyor, gözünün önünde ve bu yüzden kendi karar vermek istiyor. dolabın kendi odasında ve kontrolünde olması onu memnun ediyor; hatta banyo havlularının da böylece ne sıklıkla duş alacağıma da karışma bahanesi hazır... hatta banyodan kaldırıp kendi şifonyerine koyuyor ki o yattıktan sonra duş alamayayım; o uyurken odasına girmem onu korkutuyor ve sinirleniyor diye ne duş alabilirmişim ne saçımı kurutabilirim. kızıyor gürültü yaptın diyor kurutma makinasını aldım diye... kendi gecenin körü tuvalete kalkıyor bir gürültüyle her köşeyi tutmuş başbelası sehpalara toslayarak ve sesli söylenerek... beni uyandırıyor ama ben annemden sonra yıkanamam!!! o yatmadan çok önce havlularımı ve temiz giysilerimi hazırlayıveriyorum ben de!!!!
annem çok mantıklı ve fedakar; benim hiç düşünmeme gerek yok bak!

 dönerken nereden dönsek? herşeyin planlı olmasına bayılır. amaaa süre tutamaz. öyle hemencik pazardan dönmek olmaz. saatler geçecek... aslında önceden ne alınacak kararlaştırır kafasında ama pazara gidince anlayışlı anne gösterisi başlayacağı için; zaten alınacaktır ama dönüp alalım mı nazlı diye sorar. mesela ben almayalım bu sefer desem de almasak bir hafta dırdır eder; ne güzel olurmuş alsak yermişiz, ama ben almayalım demişim!!

bıraksam öğle sıcağında çıkacak!! özlemiş sevgilisini sanki kavuşmak istiyor bir an önce!

halen evin içinde elinde sigara dolanıyor, heyecanlı, stresli, hemen olsun istediği ama hemen hemen!
daha yeni tartıştık sigara dumanı diye ama umrunda değil; heryer açıkmış işte!! benim için üşütme riskini göze almış oysa bu yaşta üşütmesi bile tehlikeliymiş!!! sigara dumanıyla beni tehlikeye attığını hiç düşünmüyor; söylesem benim hüsnü kuruntum! hastalık hastasımıymışım neymişim!


hala sigara-konuşma-dolaşma-plan yapma sürerken aniden durdu kaldı; geceleri açıp yatak olarak kullandığım kanepenin ayak ucundaki sehpanın üzerine bakıyor.

nazlıı bu ne???

bu ikinci ama aslında daha eskiden bir kere daha sormuştu. şarjlı diş fırçasını saklama kabına her zaman hayretle bakıyor, ne sandıysa artık!! geçen sefer de hayret ve şüpheyle sormuştu. herhalde tv'de gördüğü bişeye; vibratöre benzetip şok geçiriyor ve korku şoku!!!

şarjli diş fırçasının kabı ne olacak!
yaaa!

... ay çok sıcak ince bir şey giymek lazım ha nazlı!!
sen de şu ince kaprinle mavi tişörtünü giy, çıkarayım mı dolaptan?

(dolap kendinin, ben izinle çıkarabilirim!)

bir de böyle hem kendi karar verir hem de bana iyilik ediyor ya da bazen aslında benim fikrimmiş numarası yaparak yutturmaya çalışır.
mesela;
sana yeşil elbiseni çıkarttım nazlı, diyordun ya çok az giydim şimdi giyebilirsin işte tam yeri! değil mi?

(diyelim sen başka bişey giyeceksin, canın öyle istiyor, karar vermişsin. ama çok yanlış karar! salak nazlı!)

aa bunu mu giydin? hani yeşil elbiseni giyecektin?

bozulur. neden kendi karar veremiyor buna da. ay gerçi hiç karışmaz hiç.!!!

dolap kendi odasında ya; aynı anda giyinip soyunmamız lazım!!! senkronize.

nazlı sütyen giymedin mi???!!!!
giydiim.
hani nerde???
işte içimde anne.
hani ya askısı görünmüyor da!
askısız bu straplez.
durmaz ama orada düşmesin!
oturuyor düşmez. her zaman giyiyorum ya.
şeffaf askı tak en iyisi düşer müşer, insanı tedirgin eder düşer mi diye düşünmek!
düşmez özel yapılmış bu oturuyor anne.
pazara gideceğiz o  kadar hareket yapacaksın açılırsa ya düşerse ya.
anne oturuyor iyice dedim ya!!!
aman iyi senin yüzünden tedirgin gezeceğim!!!

aynı dolabı ve odayı kullanmanın bedeli bu. ama annem çok memnun bundan sonra burada yaşayacakmışız!! ne güzelmiş!! e boşuna mı kalorifer döşetme çilesiyle uğraştık abone olduk?? burada yok. haa doğru ama olsun bu kış bı deneyelim nazlı diyor...
ben kanepede rahat edemiyorum ama takan kim. 
merkezden ve kırk yılda bir görüştüğüm bir iki arkadaşımdan da uzak!!! oh kızım bana kalır!! hiççç çıkmayız evden market hariç. balkondan bakarız; tv  izleriz!! bize yeter!!...

....
saat 14.40 annem artık iyice sabırsızlanlamaya başladı. saatlerdir volta atıyor, yeni aldığı kararları bildiriyor. bamya alsak mı nazlı iyi olur?
olur alalım.
limon da alalım.
iyi alalım.

mutlu ve heyecanlı... sosyalleşecek! ama sevgiliye kavuşur gibi.

14.45 
nazlı hazırlanmaya başla artık anca.
hani 16.00dan sonra gidecektik. 
e tamam anca hazırlanırsın sen hadi başla.
biraz sonra başlarım.

14.48
nazlı başla artık hazırlanmaya!
anne daha çok var.
anca sen!!
düğüne mi gideceğiz bi kot bi tişört!
olsun sen anca!

(her dönüşte 18.oodan sonra der ama pazar gelip çattı mı saat değişir. önce 17.00 gibi der, sonra sabredemez 16.30 olur, sonra tez gidip dönelim evimize der illa saat 15.00da çıkılır! o saate kadar bile akla karayı seçiyor! sonra da yol boyunca sıcaktan şikayet eder.)






29.07.2014

ben istersem baksınlar ben istemezsem bakmasınlar

her zaman başıma birşey gelecek diye korkan, o iye baktı, bu niye baktı, o konuştuğun kimdi, yanındaki kimdi diye yoldan geçen adamdan işkillenen, adeta kıskanç koca sendromu yaşarcasına meraklı ve endişeli; götüne bakıyorlar, bakmasınlar; götüne bakacaklar rahatsız oluyorum, sinir oluyorum diye söylenen; binbir çeşit yolla sosyal hayatımı bırak herhangi bir sebeple dışarı çıkmamı istemeyen, engellemeye çalışan annem;
saatin 01.30u bulduğu saatlerde beni uyandırıp, karşı blokta bir balkonda gürültülü konuşan tanımadığımız bir komşuya üzerimde sıcak diye giydiğim küçücük atlet ve şortla rahatlıkla yollayabiliyor.
bir de daha lafını anlatırken beni hafifçe dürtükleyerek, ittirerek kapıya doğru yapıyor bunu.

hadi nazlı hadi! git söyle sussunlar!!
tamam üzerimi değişeyim.
aman bu saatte süs düşünüyorsun ben uyuyamıyorum nazlı uyuyamıyorum!!!
süs değil yaa, bu küçük.. (sözümü keserek kapıya meyleden biçimde beni ittirmeye çalışarak)
hadi hızlı git nazlı hadi aaaaa hiç uyuyamadım hiç sussunlar!! yeter eğlendikleri, konuştukları hadi!!!
ya bi üzerime bişey alayım!
gerek yok böyle gidiver hadi nazlı aaa!!
böyle mi gideyim?
ne var ki? lekeli mi?
ne lekelisi yaa leke tutacak kumaş bile yok bunda!
????? (anlamıyor hiç. böyle kendi duygularına bir odaklandı mı tamam)

sonuç şu sanki sen balkonda mayoyla güneşlenirken bile dikkat edeceksin ama annenin seni çıplak bir yere göndermesi bile normaldir! 
senin hiç bir şeye hakkın yok. annenin her şeye hakkı var.


(bir de bana böyle gaz verip birilerinin üstüne salma huyu oluştu. misal; kikirdeyerek yürüyen gençler git uyar nazlı, yolu tıkayan kocakarılar git deki nazlı bilmem ne ne.... hiç çatamayacağın mahalle karısı gibi tiplerin üzerine salmaya çalışır beni; hatta bazen şunların tepesine bir vuracaksın geberecekler gibi şeyler der. azmettirici gibi bana hadi git bilmem ne ne de şunlara, bunlara.... sonunda biri ya dövecek ya diz kapağımdan vurduracak. yani bazen öyle ki bizimle alakasız kimselere, öğretecekmişim bilmem ney neyi. bana ne elin adamından? bakmayın burda böyle lafazan gibi yazıp duruyorum, nazım size geçer anca. sonra annemle ablama, yakın arkadaşa, sevdiceğe falan öyle mahalle karısı gibi onla bunla mahalle ortalarında kavga edecek biri değilim. ama annem beni birilenin üzerine salmak istiyo niyeyse? mesela toplu taşıma da ya da bir yere oturmaya gittiğinde. illa huzursuzluk çıkaracak ya. arayıp buluyor böyle... böyle bir olayı yazmıştım ama hangi başlıktaydı bu arada yaa....)

ne olmuş üstüne nazlı hadi sustur şunları?
göt göbek acık taa karşı bloğa kadar gideceğim, bir de insanların karşısına çıkacağım? sen deyip durmuyor musun götüne bakıyorlar diye, başına bişey gelir diye.
hadi uzatma uzatma git sustur ben balkondan bakacağım arkandan bi şey olmaz!!!

(bu defa da karanlıktan falan korkuyorum sanıyor hay Allahım!!)

sen demez misin frikik verme diye her yerim meydanda yaa.
hani?? ne var ki? amaaan senden de bişey isteyende kabahat!!! şurdan şuraya bi gidemedin! kıyafet bahane. ne varmış ki çok mu eski sanki yepyeni duruyor!!

(bu defa da eski diye kıyafetim giyineyim diyorum sanıyor. gündüz götüne bakıyorlar diye dellenen kadına bak.)

____
 ne mi oldu. apartman görevlisini arayıp gönderdim uyarsın diye. ama ben gidecekmişim götüm memem açık (sayılır)

mesela böyle frikik olaylarına çok dikkat eder, etmeyi salık verir. ama gün olur banyodan çıkmış halinle, havlu ya da bornoz gibi bi şeyle kapıyı açmanı çok normal görür...
eskiden uyarır öğretirdi bize bunları; aman o görmesin aman bu bakmasın. tamam zaten hoş değil ama. öğrendik işte. ama kendi istediği zaman tüm bunları yadsır hareketler etmeni ister ve bundan hiiiç rahatsız olmamanı. frikik verme, kirli, lekeli, ütüsüz şeylerle ortada görünme ama gün olur bunlarla annen seni sokağa da komşuya da salar itiraz etme!! kuzu kuzu sana söyleneni yap...
sana o sakınma utanma dikkat etme işte vb duyguları aşılar, öğretir alıştırı sonra biiiir güzel reddeder gibi hareket etmeni ister ve itirazına bir türlü anlam veremez. çünkü herşeyden önce kendi istediklerinin olmasını sevmektedir bu uğurda sen fedasın.
gece dışarı çıkılmaz ama sigaraysa mesele vampirlerin arasına salar.
akşam-gece sitenin bahçesine inmeyi bile gereksiz, manasız, olacak iş değil, tehlikeli gibi görürken sigara için de salar, ona buna laf yetiştirmeye de...



26.07.2014

sigara dumanının laneti

diyorum ya tepkilerimin derecesine göre inanır. mesela fazla üstelemezsem aldırmaz. ama bir yerde kavga etmekten usanıyorsun. kaçamak yollar arıyorsun. ama anlamaz ki daha da çok yapar, üstüne gelir. bir süredir sigara için kavga etmekten usandım. sürekli aynı şeyleri söylemek zorunda kalmak beni delirtiyor.

ilk kavga anının küskünlüğüyle biraz dikkat eder bir süre. kavganın etkisi azaldıkça dikkati de azaır. sonra ennn başa döner. tamamen unutur.

gene öyle oldu son zamanlarda çok sıkılıyorum saçımı başımı yolacam.
zaten hap kadar ev kaçacak delik yok. o yüzden bayılıyor yazlığa. ben salonun L şeklindeki kısa kısmında yerleştirilmiş açılınca yatak olan bir kanepede ikamet etmekteyim gece;; mutfak açık yani ve dolabım da yok. annemin odasındaki dolabı kullanıyoruz.
işte bu da herşeyimi kontrol etmek için bir fırsat.

mesela banyo havlusunu da şifonyere kaldırmış ki gece kendinden sonra duşa giremeyeyim. çünkü sürekli sorguluyor duş mu aldın sen?
ne gerek var?
terliyken çıkamam rahatsız olurum.
sen de çıkmazsın o zaman!!!

işte dışarı çıkmamı engellemenin bir tüyosunu aldı. o zaman havluyu kaldırayım!!
gece de odasına girip tıkırdayınca kızıyor, dırdırdırdır. saç kurutma makinasını almama bile kızmıştı; üşütmemden ölesiye korkan annem o gün de kurutmayıvereydin demişti. buna da kendi karar verecek. gerçi yıkamam da kabahatti.
önce beklemeli sonra anneme sormalıyım canım ben de hiç bilmiyorum...

neyse sigaraya döneyim. sabah zaten açık mutfak olduğu için güne annemin üstüste tüttürdüğü sigaraların dumanıyla uyanıyorum. nazlı kapı pencere açıktır mı dediniz. değil.
başımıza bir şey gelirmiş alimallah. gece terler içinde uyumaya mahkumuz bir tek demirli bir pencere var onunla idare ediyoruz. dışarı püfür püfür esiyor ben ter içinde uyuyorum. kendi pek terlemiyor hatte gece bi serin olmuş üstüne pikeyi çekmiş!!

klima vardır nazlı mı dediniz. var zorla taktırdım. neffret eder klimadan. mikrop saçtığını duymuş. o temizlenmeyen ve genel yerlerdekilerde. ama olsun işte başdüşmanımız...

gece ben küçük bir vantiratör çalıştırıyorum ancak.

sen klimayı gizlice aç nazlı mı dediniz annen uyurken fark etmez.
klima annemin yatak odasında!! zaten bozulmuş ve yaptırmamaya kararlı. bıraksam söktürüp attıracak kapıcıya. sana atıyorum der kendi alır kullanır dedim de vazgeçti...

sabahları önce sigara dumanı sonra kavrulmuş soğan kokusuyla uyanıyorum.
kalkar kalkmaz da benden taleplerini sıralıyor. tuvalete gitmek yok yüzünü yıkamak yok eğer ben öncelik vermesem.
bir gün her dediğini yaptım saat öğlen 12 oldu bu arada kahvaltımı zar zor ettim aralarda; umrunda değil sürdürüyor. yüzümü yıkamamışım dişimi fırçalamammışım kimin umrunda? ben yaptıkça daha fazla şey istiyor... ben isyan edip banyoya gitmesem ve bir süre dönmesem mesanem patlayıncaya kadar bırakmaz... gece tuvalete kalksam böyle olmazmış!!! hala aynı yaaa...........

neyse; sigaradan kaçacak delik arıyorum ama imkansız. mesela balkona kaçıyorum ki sigarası bitene kadar uzak olayım; bir bakıyorum burnuma gene duman geliyor; çünkü arkada balkon kapısının sinekliğinin ardında dikilmiş benim ne yaptığıma bakıyor!!!
pofur pofur içip üstüme üflüyor.... sırtım dönükmüş ki... gelmezmiş.

sanki duman katı bir kütle de düşüyor...

evin içinde kovalamaca oynar gibiyiz. ama ben nereye gitsem peşimden geliyor. hiç anlamıyor. yıllardır ettiğimiz yüzlerce kavgadan bir iz bile yok!!

çocukken, gençken biz dikkat ederdi; ne zaman ki büyüme çağını geçtik, kendi emekli oldu,  rahatladı...

kaç kere uyardım anlatamam. rahatsız oluyorum isterse zararlı değil yararlı olsun; ben rahatsız oluyorum o kadar... solumak istemiyorum.

hayret ediyorum başıma birşey gelir diye beni sokağa salmayacak duruma geldi, tuvalete gidecekken bile nereye diye sorar oldu, üşütmeyeyim diye duş almayayım, cereyanda kalmayayım, ağzım sıcak yemekten yanmasın, soğuk sudan boğazım ağrımasın diye ödü kopuyor ama sigaradan hiç bir korkusu yok!!


bari balkonda yalnız bırak. ama olmaz. karışmadan duramaz.
ayakta durmayayımmış oturayımmış ayağım ağrıyacakmış!!! oturursam gider diye oturuyorum. zaten ayağım neden ağrıyacak anlayamadım ya? sanki yaşlı ve hastalıklıyım.
ama gitmiyor balkona da çıkmıyor; öyle arkamda kapının ardıda pofurdatarak sigarasını dikiliyor!!!

bahane 1:  sen içmiyorsun ki bi şey olmaz (pasif içici sayılmazmışım her yer açıkmış dağılıp gidermiş, kışın da havalandırdığını iddia eder. 5dk dan sonra üşütme korkusu oluyor. ben gizlice havalandırmasam hiç havalanmayacak oksijen almayacağız)
2; sen de içmiştin zamanında (bi dönem hem ders sınav baskısı hem ayrılık acısı bir kaç paket içmiştim. günde değil haa. bir dönemdi bitti. ama fark etti ya tamam bunu koz olarak kullanacak. kendini üste çıkarmak için bir fırsat) 
3; ama yüzüne mi üflüyorum(dumanı suratıma da üflediği olmuştu ama... )
4; dağılıp gidiyor (duman direk burnuma girmiyor odanın havasında dağılıyorsa zararı olmazmış. buna inanmış. bana bile laf ettirir sigarasına ettirmez...)
5; başkalarının yanında çok dikkat ettiğini benim yanımda asla sigara içmediğiyle övünür.
6; ne istiyormuşum sigarasından? keyif almasını mı istemiyormuşum? hayatta keyif aldığı tek şeymiş, ben fazla görüyormuşum!! iç istediğin kadar iç burnumun dibinde içme yeter. zaten hiç içmezmiş ki yanımda kırk yılda bir!! kırk dakikada bir. 

mesela sabah balkona çıkıp içip bitirip öyle giremez mi salona. ama yapmıyor. zaten yapsa da balkonun kapısını kapatmaz, rüzgarın yönüne göre dumanı içeri de girebilir, ama bunu kabul etmez de...

aklım almıyor başıma bişey gelecek diye beni zincirlere vurmak, sırça fanusta yetiştirmek isteyen kadın iş sigaraya gelince korkusuz umursamaz...
 yazlık küçük olunca daha beter, işte nerde içerse içsin yanımda içmiş oluyor zaten. balkona sığınıyorum yanıma gelip oturmuyorsa kapıda durup talimat veriyor, soruyor, bakıyor, dikiliyor.
yanıma da gelip oturduğu oldu pişkin pişkin adeta. gizliden gizliye seni de benimle batağa çekeceğim diyor sanki. ayyyaaaaa...
yanıma oturdu pof pof içiyor. ters bakıyorum anlamıyor. anlasa da kendini haklı çıkarmanın yolunu bulur. aman ben de kimseyi yanımda istemezmişim, annemi bile, kim çekermiş zaten beni, çok yalnız kalacakmışım da.... evlenince bile benimle ilgili türlü planı var, ben bir kuklayım. evliliğimin içinde bir etken, bir engel, bir maydonoz olacak belli. daha da bir de sevmediğim biriyle olacak iyice işkence olsun bana hayat. madem anneme değil babama daha çok benziyorum en beterini hak ediyorum, onda düzeltemediği şeyleri bende düzeltecek...
sigaradan kaçıyorum ben sigaradan!!!
aman ne var bana bunu bile çok görüyorsun!
sen de beni  göz göre göre zehirlemek istiyorsun!!
dağılıyor sen içine çekmiyorsun ki.
dağılsa da havayla içime çekiyorum.
çekme o zaman ay!
çekmemek için köşe bucak kaçıyorum ya zaten daha da sen yanıma gelip içmeye devam ediyorsun!
aman tamam gideriz!
git tabi sigaran bitti nasılsa beni zehirleme görevi tamam!! kanser olursam senin suçun!
aman 40 yıldır ben olmadım da sen mi olacan?
her bünye farklıdır! sen demez misin yeni nesil çürük diye!!
aman yeter çok büyüttün gene nazlı!
büyüttüm ama haklıyım, kaç kere sigara içerken bana gelmesin dedim kaç kere, ama umrunda bile değil.

çekilip gidiyor, yanında istemiyormuşum!! yüzeye çıkmak için bahanesi hazır; sen beni istemiyorsun. vicdanımla oynayacak aklı sıra. en sevdiği... iyi iç burnumun dibinde iç; beraber geberelim. anca beraber kanca beraber deyip her yere benle geliyor ya... 

insanları görüyorum bazı ebeveynler bıkmış bile yetişkin çocuklarından, özleseler de biraz kafa dinlemek, kendilerince hobi edinip, tatil yapmak falan istiyorlar. ama onların çocukları evlidir! bi kocaya emanet ol da hele!!!
ama bizimkisine kalsa banyoya da beraber gireceğiz, beraber uyuyacağız, gezeceğiz, herşeyi beraber yapacağız. hatta beraber gebereceğiz!!
ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyayayayaaaaaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyy


ha artık bir süre yanında içmez nazlı mı dediniz. bu ev o kadar ufak ki, nerede içerse içsin benim burnumu bulmayı başarıyor. balkona kaçmak yaramadı. banyoya sığındım. kapıya gelip yıkanıyormusun seennn? diye soruyor ağzında sigara.

hem zamanında öyle bronşit olmuştu ki, hem öksürüp hem neffffret edip hem lanet okuyup hem kapris yapıp hem de gebersem de kurtulsam deyip durmuştu ağzında arkaarkaya yaktığı sigaralarıyla!!!! içecekmiş işte kimse engelleyemezmiş!!!!!!

ben de inadına biraz kendim de içeyim dedim; ama yasak. ben kendimi öldürme hakkına sahip değilim bunu ancak annem yapabilir!!!


_____________
bu kadar tartışmadan sonra ertesi gün;
ağzında sigara burnumun dibine, gece yattığım gündüz kanepede, hem içiyor hem konuşuyor!!!
istersen bugün balkonda güneşlen nazlı!!! ya da şunu yapalım bunu yapalım oraya gidelim oturalım pofff suratıma dumanlar... eliyle dağıtıyor Allah razı olsun!!!

ya nolur yanımda içme nefret ediyorum sigaradan nefret!!!
yalvarırım içme yanımda yaa!! ay sinirimden ağlamaya başladım artık bu kadar laf anlamaz olunur bir de pişkin yanımda içiyor uzakta iç bari nazlı kızıyor de....!!

çok uzatıyormuşum çok!!! 


sen de al sigaralarını at nazlı, bir daha da ona sigara alma mı dediniz.

herşeyden sakınan annem beni gece yarıları sokak köpekleriyle dolu karanlık sokaklara bile atar sigara uğruna, ama ben cips için çıkmaya korkmalıyım!!

gider kendi alır; o sırada da bir sakarlık eder, düşer mesela... bişeyleri bilmem ki bilhassa mı sanki acaba ya; muhakkak ters falan yapar... alamadı diyelim sinirinden ölür ölür... filmlerdeki bağımlıların krizi gibi adeta... bir akşam sigarasız kaldı diye küplere bindi küplere çatacak yer aradı. sabahın köründe de beni markete yolladıydı.
 sigara uğruna gözü kara ölür de öldürür de. bu uğurda beni bile feda eder. burnumun dibinde hala içtiğine göre.

ben bir kere yıllardır sigara dumanısız temiz bir hava soluyamadım eğer evdeysem.
ha beraber çıktıksa da bir yerde oturduysak gene yakar, duman gelirse gelsin. açık havada dağılırmış. benim içimden geçip süzülüp dağılıyor ama.

kim takar kim!!!

sigarayı doya sıya içmesindeki bir engel gibiyim ben....


bir klişe olarak Ver ben yapayım öyle olmaz!


By Filipe Guga. #illustration #collage
çocukken ohoo zaten yapardı ama 35e geldim hala aynı. Daha kaç ay önce çizim yapıyordum aynını dediydi. Kendi daha iyi çizermiş verecekmişim o yapacakmış demesinlermiş iyi çlzememiş!
Zaten çocukken de bir resim yarışmasına benim yerime çizerek katılmamı sağladı; anlaşılmıştı tabi.
O zaman ben annesine resim çizdiren, kendi çizemeyen ve hile yapan biri oldum gözlerinde. Ama kimin umrunda. Zaten kendim çizerken de duramaz müdehale etmeden. öyle olmaz böyle böyle yapa diye karışır durur. ödev de değil öylesine çizsem de; hayalime bile karışır. Yok ablama da yapardı ama o memnun bile olurdu; işine karışılıyor gibi hissetmezdi, ne güzel düzeltmiş işte!
Sinir eder ver ben düzelteyim der; böyle iyi anne; ama olmamış şurayı şöyle yapman lazım ver ver; iyi olmasın yeterli; yetmez düzgün olacak cetvel getir bana; öğretmen cetvel kullanmayın diyor; desin sen bakma ona ver düzelteceğim; hayır istemiyorum!
Bu münakaşa sürer gider; ben çığrımdan çıkıncaya kadar, hem kendi aşırı ısrarla çıkartır hem suçlu ben olurum!
Nazlı öyle yamuk olmaz! Bu da yamukmuş anne; olmaz öyle kötü ver düzeltivereyim ben; olmaz istemem bozuyorsun; aa güzel olacak ama ver bi ver; çok değiştiriyorsun; ama daha güzel olsun diye; bana göre bu yeterince güzel; bana göre değil öyle olmaz ki!
Sonunda versen bambaşka bir key çıkarır ortaya, sonra da kendi mutlu ben hayali bile çalınmış kalırım öyle! Ben öylesine yapıyordum ama annem ciddiye alır ödev değilse manasızdır zaten ama madem yaptım göstereyim öıretmenime de çok çalışkan desinmiş! Bir yetişkinin ya da farklı birinin müdehalesi o kadar belli ki ama anneme göre daha güzel oldu; benim hissim ya da durumum değil önemli olan o kendi üzerine alacak afferin'i sanki.


ortaokuldayken resim dersinde kolaj ödevimiz vardı; annem her zamanki gibi yaptığımı beğenmemiş, abuk subuk demiş, illa ben yapayım diye didinmiş, sonra da ne derler cebren ve hile ile elimden malzemelerimi almıştı..
hem de böyle itişerek ve didişerek; çekil nazlı öyle olmaz çekil!!!! öyle olmaz ben yapacağım!!!
bak çok güzel olacak en yüksek puanı sen alacaksın!
ben gidip matemetik çalışacakmışım! ama kendi keyifle benim ödevimi yapacak; benim keyifimi eğlencemi de çalıyordu. 
ama ben seviyorum yapmayı, hoşuma gidiyor! ben nasıl eğleneceğim?
büyüyünce ilerde eğlenirsin!!!
hııı. hala türlü çeşit 'eğlenmemi' elimden almak için adeta bir savaş verir. ben neyden keyif alıyorsam baltalamaya, keyfimi kaçırmaya, yapmamı engellemeye çalışmak onun hobisi.
hala çizim yapmama müdehale etmeye çalışır, güneşlenmem, yüzmem, yürüyüş yapmam, alışverişte bile. bir tek yemek yememi ve kitap okumamı destekler; bunlar da zaten evin güvenli çatısı altında olacağından.
Nice collage - originally pinned from http://www.lostateminor.com/ though not by me - wouldn't mind knowing who the artist is...
abarttım galiba bak bana da kendinin kabus senaryoları gibi ben de komplo teorisi yazdım. ama aynen böyle davranıyor. eskiden uğraşacağı şeyler olurdu; keza benim de. ama son yıllarda boş kaldı hazır beni de elinin altında bulunca oh kukla misali oynatma fırsatı buldu...
ilerde keyif alırmışımmış!!! yalan... o ileri hiiç gelmiyor, sürekli daha ileri  bir tarihe erteleniyor. bi zaman da bişeyleri ertelemenin yolu evlediğin zaman kocanla tamlamasıydı. konsere monsere kocamla gidermişim!!

bayılırdı benim resim ya da iş teknik ödevlerime karışmaya; hatta işte elimden alıp yapmaya. kendi daha iyi yaparmış ama!! ben beceriksiz ve kıt akıllıyım. diyelim ki yeteneksizim olsun ödevimi yapıyorum ya sınıfta bırakacak değil, bırak hoşlanarak yapsın. ama olmaz herşey mükemmel olacak kendince ve bunun için de kendinin müdehale etmesi lazım!! kendinin olmadığı her iş rezildir oysa kendisi mükemmel...
bazen de mütevazi gibi görünmeye çalışarak ama bir yandan böbürlenerek, çok mükemmelliyetçiyim napayım der.
bi keresinde tam yine benim işime karışırken demişti; yani sen mükemmelsin ama ben de bundan eser yok sen olmasan rezil olacağım!!
her kesin bir kusuru varmış kızı, rezil olmazmışım belki ama takdir alamazmışım eğer kendi düzeltmese!!!

müdehale edilmeyen resmim kalmazdı; kavgalar kavgalar. zaten ergensin sinirirn tavan yapmış; daha da sana sürekli ahmak beceriksiz muamelesi yapılıyor.
ablamın emnun olması bile beni deli ederdi. kendi gösterirdi hatta anne işte bu çalışma o her neyse olmuş mu? annem büyük bir memnuniyetle üzerine müdehale eder, laf aralarında da bana laf sokardı. bak ablam ne kadar uysalmış, bak ne güzel işlerini annesine gösteriyormuş....
bazen böyle işleri saklı gizli yapardım sırf karışmasın diye. kötüyse kötü olsun ki değildi; yeter ki benim olsundu. ama annemin esas meselesi benim zayıf not alma ihtimalim değildi ki hiç almadım sadece bir kere annemin fazlasıyla karıştığı bir çalışmama düşük not vermişti çünkü başka birinin müdehalesi o kadar belli oluyordu ki körler bile anlardı. esas mesele öğretmen hanımın kızı nazlı aman bilmem ne dersinde başarısız denmesin. aman!!
zaman zaman söylediği bir takım şeylerden bu sonuç rahat çıkarılabilirdi. ki çıkardım...

bir kaç defa sakladığım yerden bulup müdehale etmişti çalışmama; bir de gizlice sürprizmiş bana! bak ne kadar şahane olmuş!!! yaa herkesler kıskanacakmış beni yaaa!!

başka birinin karıştığı o kadar belli ki anne hocamız kendiniz yapın yapabildiğiniz kadar diyor.
aman anlamaz o anlamaz sen ver bak en yüksek puanı alacaksın.
.:.:.:.:.:.psychedelic art.:.:.:.:.:.::inhale::exhale::smoke::stay smoking::psychedelic art::stay Trippy::Trippy shit::we Trippy mane::NoEllie0123
cart diye yırtmıştım sinirimden kağıdı. ben uğraşmışım etmişim, hayal etmişim, annem başka bir şeye dönüştürmüş, öyle eğrilikleri düzeltmiş sanmayın...... sonuçta kavga çıktı tabi. ama inadına hepsini yırttım karıştıklarının, sınıfta kalmamdan o kadar korkuyordu ki... deli olmuştu. ne emekler vermiş bana o çalışmaları düzelteceğine uyurmuş ama benim için uykusuz kalmışmış.
bak ablam hiç kızıyormuymuş kendi getirip  veriyormuş sen yap diyormuş daha iyi yapıyorsun diyormuş!!!
ben de inat ettim çok kızmıştım; ben bu kadar ahmak mıyım beceriksizmiyim diye. değilmişim tabi. karışma o zamanç. ama daha iyi olacakmış. ben daha iyisini değil kendiminkini istiyorum!
anlar mı anlamaz. anca küstürmek lazım; o da bir süre. sonra gene dayanamaz karışır başa sararız filmi.

benimkilere karışma sen kendine yap as duvara.
kendinin ödevimi varmış ki? matematik çalışacağıma bununla uğraşıyormuşum!! halbuki matematiğim hiç iyi değilmiş, bana zaman kazandırıyormuş!!!

iyi nazlı en azından sana matematik çalıştırmıyor mu dediniz? ortaokulda çalıştıramadı elbet kendinin de o kadar ileri seviye değil. ama ilkokulda çook kavgalı çalıştık, annem beklerdi ki ben koyun gibi olayım, ezileyim laf etmeyeyim, ama insanın asabına dokunurdu bazı şeyler. sonra ablam çalıştırır diye ikna etmeyi başardım tabi uzuuuuun mücadeleler sonucunda. ablamın matematiği iyiydi, hem o daha güzel anlatır seni aşağılamaz sinirlenmezdi; hem dedim ablama da tekrar olmuş olur iyi olur... işe yaradıydı...

bazen bilerek yaptığını düşünürüm; kendi dediği olsun diye benim aşırı tepki vermemi sağlayıp sonra suçluluk duygumla oynayarak kendi istediğini yapmamı sağladığını.

naptı etti kolajımı elimden aldı. ben bir manzara önüne hayvan ve insan silüetleri kesip yapıştırmıştım. karman çormanmış!! olmazmış ki!! kimse anlamaz hoca saçma bulurmuş. oysa ki hocamız son derece anlayışlı biriydi, yeter ki yapmaya çalışın çok iyi olacak diye bir şart yok, çabalamanız, ödevinizi yapmanız önemli derdi. anneme göre yalan söylüyormuş, hiç olurmuymuş öyle şey, sonra bak az not verirmiş!!!
atmış onu kıvırtıp bir kenara,onun yerine halısı, duvarda saati, çerçevesi olan, kanepesi, kütüphanesi olan bir salon kurgulamış.  ne kadar yaratıcıııı!! yaparken de gördüm masada nasıl da keyiften hırstan ağzını büzüyordu.... ama ben keyif almayacağım onun yerine eşşek gibi matematik çalışacağım. sanki resim-iş ödevleri günlerimi alıyor da... altı üstü birkaç saat.
diyecekmişim ki bizim eve benzetmek istedim.

 bizim evde çok kitap var annem okutuyor bize o kitapları, çok iyi yetiştiriyor bizi. babamız yok ama annemiz bizi çok daha iyi yetiştiriyor alt metinli.
evet iyi yetiştirmek için elinden gelenin fazlasını bile yaptı ama bu kompleks nedendi; sürekli böyle babasızız ama... çok iyi yetiştik, sağlıklıyız, normaliz vb gibisinden açıklama alt metinli konuşmalar vb yapacaktık???
boşanmış çiftlerin çocukları sorunlu olur, anne tek başına yetiştiremez derlermiş biz aksini ispatlamalıymışız; bizim babaya hiiiiiiççççç ihtiyacımız yok, annemiz bizim herşeyimiz, her ihtiyacımızı karşılar!!
babaya ihtiyacımız vardı oysa; her çocuğun vardır; kimi durumu göğüsler atlatır kimiyse atlatamaz daha fazla yara alır. babaya ihtiyacımız yok demek resmen yalan. ama yoksa napalım yoktur; durumu kabullenip uyum sağlamak lazım. ama bu yalan ve kanıtlama çabası nedendi.
Another photo collage with images of different examples of a similar object and theme with a different shape layout. Like!
daha küçükken ve laf bilmezken sormazdı bile; ödev varsa böyle bir dersten kendi yapar verirdi, tabi annemizin yaptığı belli olur, az puan da verilemez, ama laf sokulurdu hocamız tarafından. ben gücenirdim anneme derdim hiç umrunda olmazdı. boşver sen notuna bak!!

senin emeğinin, hayalinin, düşüncenin önemi yok ki. küçüksün. bir kere öğretmen hanım değilsin. kıytırık nazlısın. 


ne bu?
bizim salonmuz öyle diyeceksin hocana; bizim salona benzetmeye çalıştım!
benim yapmadığımı anlayacak.
anlamaz! çok çalışmış düzgün yapmış nazlı der, aferim diyecek.
kendim yapınca da diyor zaten.
aman seni kırmamak içindir.
ha aslında denmez yani! ben ahmağım ay unutmuşum benim nerem düzgün ki!!
amaan sen de uzatma en iyisini bilirim ben bak çok güzel oldu çok...


çizim ödevi varsa da kapar elimden, resmen keyfimi çalıyor yaa, ağzını büze büze keyif ve hırsta, yapardı. benimkini beğenmezlermiş öyle olmaz derlermiş...

lisedeyken ben kredili sistem vardı; resim, müzik dersi alamıyordum ne kadar çok sevinmişti annem.
boşuna oyalayıcı dersler yokmuş oh! ikinci sene bölüm seçiyorduk; benim sosyale yatkınlığım bariz açıktı ama anneme göre sayısalı seçecektim.  çok daha fazla çalışacakmışım başarılı olurmuşum o zaman!!!
kendi karar vermiş bir kere! ennn doğrusunu o bilir, senin düşüncelerin yatkınlığın vs kimin umrunda????
annem başlarda karar vermişti; ikimiz de doktor olacağız.
e ben kan görünce bayılıyorum! bir keresinde ablam elini kesmişti, hoop ben yerde, onun eli yerine benimle ilgilenmek zorunda kalmışlardı.
olsun zamanla alışırmışım! böyle zorlama doktordan ne hayır gelir???
sonradan deneme sınavlarında tıp bölümüne puanımın asla yetneyeceği çıkınca vazgeçmek zorunda kaldı bu hayalinden. vah vaah.
neyse ki beni sayısala almadılar, belliydi; bari eşit ağırlık bölümüne aldılar da...
ama anneme göre sonradan dırdır ettiğinde yumurtladı; benim suçum!! öyle resim ödeviydi, müzikti, dergiydi falan oyalanmasam hiç, çok daha fazla ders çalışsam matematiğim fenim çok daha iyi olurdu!!!
anneme göre yatkınlık diye bir şey yoktur çok çalışırsan olacak şey vardır!!!

annemin öyle olmaz, öyle yapılmazları çoktur. çok eskiden edindiği bir bilgiye, ya da izlenime saplanıp kalır. mesela eyeliner konuşundaki bilgisini hala değiştiremedim. kaç kere konuşsak da aynı, bir süre sonra ilk bilgisine dönüyor. eyelineri çıkartmak zor, bant gibi soymak gerekiyor, gözü yıpratıyor ve kirpikleri yoluyor.... güzel makyaj çıkarıcıların olduğunu öğrenemedi...


Negative space collage - DIY....Glue magazine scraps to a canvas and place white, cut-out silhouette in the center.  #Hawtness


NOT; kolajlar bana ait değil maalesef. pinterestten buldum. o zamanlardan kalma bir çalışmam kalmadı ki.
bir kaçını annem atmıştı, kendince odamı toplamaya karar verdiği zaman; gereksiz şeylere de kendi karar verirdi. mesela benim çalışmalarım, bir not defteri e dolmuş o!, dergilerim, hatta günlüğüm ve o zamanlar moda olan anket defterim, hatıra defterim. zaman içinde kendi karar verip attı bunları. çok sinirlenmiştim. ne varmış ki sanki bir halta benzese bari. anı onlar anne anı. aman sizin yaşınız kaç ki anı olsun, ilerde çok anınız olur çok!! derdi. fazlalıkmış, çalışma masamı boşuna işgal ediyormuş!! erken fark ettiğim bir keresinde birşeyleri kurtarmıştım... milletin annesi günlükleri okur kaldırırdı, benimkisi bakmamış bile, bitmiş bir deftermiş, atılacakmış o zaman. zaten yazım da çok çirkinmiş nasıl okuyacakmış, ben bile okuyamazmışım niye saklayacakmışım? anılarımı da kendi belirleyecek yani. hangi anımı hatırlayacağım beynime değil anneme soracağım!!!
kurtardığım eşyalar arasında bir çizim yok. zaten bana birgün sinir krizi geçirtmişti; belki de amaç buydu; elimde kalan çizimleri parçalayıp atmıştım, kalan boyaları falan da; memnun olmuş demek o anda müsriflik ziyan diyordu ama. oh nazlı bir daha asla keyif duyacağı birşeyi yapmayacak hep ders çalışacak diye ummuş olmalı...
eğer çok bunalırsam anneme sorsam napayım anne; o da bana lütfedip birşey düşünse, ben buna bile karar veremem ki annem versin. gerçi cevabı hep tıkınmakla ilgili olur ama...
istersen gir denize nazlı.
istersen gir denize nazlı.
istersen gir denize nazlı.

başbaşa olunca bırakmaz ama başkaları olunca  anlayışlı modern sevgi dolu fedakar yardımsever anne gösterisi yapar.

istersen gir denize nazlı. diyor iki de bir.
hatta sarılıp öpmelerle; sonra ben seni soydurayım diyerek buluzumu çekiştiriyor ortalıkta.
istersem denize gireyimmişi!!
istersem girerim ki.

öyle bir ısrar edip hale sokuyor ki anne son derece sosyal, ortamlara akmaya hazır, değişiklik ve macera seven biri; ama ben değilim hem de hiiiiçççç..

hadi ben seni soydurayım!!

bir gün 1 metre kare kabine benle girip beni soydurmayı planlamıştı. çocuk hasreti bu olsa gerek 35 yaşındakini soydurma isteği.

kimsenin de tuhafına gitmiyor, annemin soydurması da yanyana yatmamız da...


denize diye çıkmadık ki bahçeye mayom yok.

aa her gün üstümdeymiş!!
atmasyon resmen.
bannem girmemi istiyor destekliyor ama ben pısırığı giremiyorum gibi...

24.07.2014

ispirtolu kalemlerimle bişeyler karalamak istemiş, saksıların üzerine plasterle kağıt yapıştırıp rengarenk kalemlerle adlarını yazmış, bulmacayı da onlarla çözmüş, uçlarını da açık bırakıp kaldırmık. Aradan ne kadar zaman geçti bilmem artık.
Yine onları kullanmak istemiş;
e bunlar yazmıyor!!
Nedir yazmayan?
ispirtolu kalemler!
şöyle salla bi.
Yok yazmıyor ne biçim kalemmiş bunlar???!!
Allah Allah daha yeni almıştım.
Bozukmuş kazıklamışlar seni!
Hatır hutur yazıyordu geçenlerde ama.
şimdi yazmıyor işte nazlı berbat bişeymiş, uyduruk, kimbilir buna ne kadar para vermişsindir?!

Alıp bakıyorum, hepsinin ucu açık ama ben sandım ki yeni açmış, yazıyor mu diye bakmak için.

Hiç biri mi yazmıyor?
Ne bileyim hepsine bakmadım ki!geçenlerde kullandım yazıyordu!
Kurumuş.
Niye kurusun kızım bozuk.
Uçlarını kapatmadın mı?
Bilmem kullanıp kaldırmıştım.
E ucu açık kalırsa ya kurur ya uçar içindeki sıvı.
Ee çöpe mi gidecek??
Kolonya damlatsak biraz olur mu ki?
Ne bileyim ben nazlı?

çöpe gitti, kimbilir ne zamandır açıktı uçları. Naptıysam yazmadı, son çırpınış gibi birkaç ince çizik attılar o kadar...

Bi çiftestandart daha; herzaman değil ama benim eşyalarımı kullanır ama hiç umrunda olmaz, kendininkileri ben kullandım mı kıymetlidir. Eski bir kolyesini kullanmıştım da öyle kutuda boş duracağına; aman bağılır diye başımın etini yediydi.

Mesela sütyenimi kullanmış bi zaman, beğenmemiş, hiç toparlamıyormuş bu, balenlerini çıkaran kendiydi oysa; o zamanlar kullandığım şeffaf askılarının ikisini de kopartmış ve sinir olmuş, neffret etmiş sütyenden.... Ayakkabımı giymiş aslında benim ayağım bi numara büyük ama; ucunu vurup çizmiş, çıkarırken topuğuna basarak çıkartmış; ama bana tepeme dikilip kıymetini bileyim diye konuşur; eskitme ha nazlı!
sadece birkaç saatliğine evden ayrılıyorum; gelince bulduğum sinirinden kendiini hasta etmiş annem.
yerleri silmek istemiş, ama yapış yapış olmuş.

bu ne biçim deterjan nazlı? niye bu bktan şeyi almışsın? kokusu ayrı iğrenç, hiç temizlemiyor da nazlı??
niye temizlemiyor ki?
ne biçim bişey aldıysan artık!! bktan!! (evdeki deterjanları alma sorumlusu benim, zaten almaya kalksa yanlış şeyler alır, hiç öğrenemedi değil, vazgeçip bana devretti ve bu beni eleştirmek için bir fırsat.)
heryer yapış yapış oldu nazlı bu ne biçim şey? aayyya aya sinir oldum sinir! yoruldum da tansiyonum çıktı ayyy!!


sürekli ve düzenli- zorunlukuk gereği iş okul gibi evden çıkmalarımda olmazdı; ama ne zaman serbest ya da işsiz olsam da çıksa döndüğümde bulduğum hasta, sinirli, büyütmüş bir şeyleri kafasında, tansiyonu çıkmış, çatacak yer arayanşikayetçi ve kaprisli anne!!

kokusu da bk gibi!!!
lavantalıydı ya.
ne lavantası ya nazlı? ispirto gibi kokuyor bu!!! ayy aya bir iş yapayım dedim battı battı!!!

yarım saat şikayet ve yakınmalarını dinledim; teselli de olmuyor; herhangi bir çözüm önerisi ise hiç yok. sinirlenip hasta olmak istiyor; tabi beni de beraberinde sürükleyecek!!

meğer ağız çalkalama suyumu yer silecek deterjan sanmış.
e demişim ki mor renkte!
o da mormuş.

anne yer silecek deterjanın bakım malzemelerimin yanında işi ne niye lavabonun altına bakmadın; hep oraya koyuyoruz ya. orada mor bişey yokmuş ki.
gösteriyorum bu işte; hem mor hem üstünde yazı var...
yüz yıkama sabunumun yanına onu niye koyayım ki.

olur olur koyarmışım!!!



bütün gece bangır bangır tv izledin nazlı hiç uyutmadın beni!!
yoo izlemedim.
izledin duydum!
anne gece balkonda oturup internetten dizi izledim,
işte onun sesidir o zaman! bu kadar olur yani!!!
kulaklıkla izledim sesi gelmez ki.
geldi ama ben gaipten mi duydum yani o sesleri??????
komşudandır.


ilk benden şüphelenir zaten çünkü ben deniz şeytan
bir oyalama taktiği olarak yaz uzun sonra güneşlenirsin bugün pazara-markete - bilmem kimlere gideceğiz demek.
bana götüne bakıyorlar sinir oluyorum der ama ben giyinip soyunurken kapıyı açıp bina koridorundan geçenlere teşhir ederken iyi. umrunda olmaz ya da duştan çıkarken, üzerimi değiştirirken; kapı çalmışsa açmamı bekler.... bir keresinde aman nolacak, sadece kafanı uzatırsın vücudunu göstermezsin bile dedi.
böyle şeyler hap kadar yazlıkta daha çok oluyor.
hem banyo hem tek yatak odası mutfak+salona açılıyor; gizli saklı yok; mal meydanda!!


biraz rüzgar esti diye üşütme korkusuyla temmuz sonu neredeyse heryer kapalı oturtuyor, yatırıyor bizi... klima da yasak. ben kendi terimde boğularak ölmezsem iyidir. hiç dinlemiyor çok esiyormuş çok üşütürmüşüz alimallah!!!
güneşlenmek havuza girmek, hergün duş almak bile yasak! soğuk su içmek, ya da içecek; dondurma yemek de...
tabi asla yasak demeden bunları uygulama çabası; kavga ederek, aşırı endişeli davranarak, dırdır ederek, enerjini emerek,...

Karşılıksız iyilik yapmak ne kazandırır?

Karşılıksız İyilik Yapmak

İyilikten İyilik Doğar (Kısa Film)

23.07.2014

Nazlııı gel bişey bişey yap!
Az sonra anne yeni oje sürmüştüm.
Amaaan sen de tam zamanını buldun!
Ne bileyim bişey isteyeceksin?! Herşey normal ve durgun bir andı!
Sorsaydın!

Oje sürme zamanını bile annem belirleyecek!
Dizüstü bilgisayarımı daha rahat kullanabilmek için uygun bir sehpa alıyorum.
Annem bu ne böyle yamuk nazlı bu! Diyor.
Bilgisayar sehpası olduğunu söylüyorum.
Ne alakaymış anlamamış!

E hani çok eğilip bükülüyor ya insan, kamburum mu çıksın?
Yooo.
Ama gene de gereksiz, o zaman fazla bakmayayımmış ben de bilgisayara!

çözüm basit teknolojiyle ilgilenme, hiçbişeyle de, annenle ve başka yaşlı hanımlarla oturup, tıkın ve 1960-70-80 vslerdeki kötü anılarını dinle!! Daha eğlenceli. Hem onlara hak veri1 konuş, gaz ver, ah vah de diz döv; sonra sıkıldılar mı şaklabanlık yap; ardından da kendini paralayıncaya kadar temizlik!

Bir komşu var; dizleri ağrıyormuş çok, kireçlenme varmış; doktor demiş ki sen çok hor kullanmışsın kendini, yerlere eğilip yer silme, halı silme artık. Ama olsun duramıyormuş, yaptıktan sonraki gün ise felaket ağrıyormuş ama yapacakmış işte!! övünüyor bunla.

19.07.2014

yazlıkta yaşayalım aynı yatakta uyuyalım (sevgilimin söylediği bir söz değil)


Amanpulo, Philippines keşke yazlık dediğimiz bunun çeyreği olsa. yazlık demek bizde eziyet demek, rahatının kaçması demek. daha az dışarı çımak ve daha çok rahatsız-mutsuz olmak demek. ama neyseki televizyonumuz var onu izleriz demek..






bu seneyi yazlıkta geçirelim nazlı, burası güzel hem herşeyimiz de var...

mesele beni mümkün mertebe arkadaştan, dışarı çıkmakta uzak tutmak ve rahatsız etmek sanki.
yazlık dediğin kışlıktan kalabalık, gürültülü. üstelik bir odam bile yok. salondaki açılır kapanır kanepede yatıyorum. her güne sigara dumanı, kavrulmuş soğan ya da kıyma kokusuyla uyanıyorum.

üşütürüz ya da hırsız girer diye balkon kapısını açıp uyumak yasak! klima dokunur diye yasak!!

daha doğrusu yasak kelimesi kullanmadan yasak!! yasak demek yasak ya!

kendinin sıcak algısı başka, çok sıcaklanmıyor demek idare ediyor benimse hışım çıkıyor!
terleye terleye uyuyup uyanıyorum ve her gün duş almam da yasak!! kontrol eder gibi sürekli peşimde. zaten ev küçük diye kaçacak yer yok, her anım gözetimi altında; kıyafetleri onun odasındaki dolapta haliyle... 
ister tabi burada kalmak; ben ne kadar rahatsızsam, dışarı çıkamıyorsam ve her anım gözünün önündeyse o kadar iyi. salondan kalktığım zaman soruyor nereye?? bir zaman kışlıkta da bu modaydı.
herşeyimi bilecek ya!!

aa gece onunla mı yattın nazlı eskiyecek!!!! bi daha onunla yatma bari, kırışmış yazık. eskilerinden getirmedin mi sen buraya onlardan giy!!!

üstümdekine de karışmış oluyor ama hiiiiçççç karışmazmış hiç!!

ya sabır ya sabır!!

ne o niye parfüm sürüyorsun?
güzel koku duymak istedim anne.
dışarı mı çıkacaksın ki??
hayır.
e niye sürüyorsun o zaman?
güzel koku duymak istedim dedim ya.

içerde sürmek saçmaymış ya, boşuna harcamış olurmuşuz. e kırk yılda bir çıkacakmışız dışarı ya ne zama sürecekmişiz. işte o zaman. 

kendi bir şeyi 2-3 defa söylemekten hoşlanır ya bana da söyletmekten. sinirlenmem saçma, ne varmış bunda?

salonla mutfak bir ve ben salonun bir ucundaki açılan kanepede yatıyorum. her an gözünün önündeyim, her şeyimi görüp bilip müdehale edebiliyor. ama bunu karışmak olarak görmüyor hiç.
35 yaşındakinin kiloduna bile karışıyor...

banyoya giriyorum, bir gözü bu tarafta. nazlı naapacak? işeyecek mi sıçacak mı sadece yüzünü mü yıkayacak dişini mi fırçalayacak duş mu alacak!! bilmesi şart!!!
eğer uzun kalırsam bir bahaneyle seslenir, bir şey ister falan... kontrol edecek illa.

nazlııı duş mu alacaksın sen?
evet.
niye ne gerek var dün yıkanmadın mı sen?
ter kokmuşum biraz.
silinsen yeter! sanki ne olacak!
yetmez anne!
niye yetmesin sanki sen de....

bazen tersliğim çok üzerimde oluyor çünkü boğuluyor gibi hissediyorum, bu yaşta hala kiloduma bile karışması, ay birikiyor işte. sonra ben kötü olmamak için bazen de çok sabrediyorum. her sorusunu cevaplıyor açıklıyorum. ama o zaman da doymak bilmiyor soru sormalara. ve bu ne karışmak ne sorgulamak ne kontrol altına almak ne de engellemek. sohbetmiş!!!

niye onu giydin.
bunu giyseydin ya.
o ne onu ne zaman aldın.
nereye tuvalete mi?
niye saçına şekil verdin?
o ne sürdüğün....
onu giymeseydin eskir!!!
 vb vs....

yeni şeyler almaya alacam ama kullanmaya kıyamayacağım, ömrümü sünmüş kıyafetlerimle evde geçireceğim!! ne güzel gelecek hayalleri değil mi?

oooo tabii madem evlenmiyorum artık iyi bir şeyi hak edemem. öyle idareten, çok kötü bela falan olmadan ortalama elimizdekiyle idare ederek vasat bayık bir yaşam.... madem evlenmiyorum artık dışarı çıkmayayım, filmmiş tiyatroymuş olmaz bana hem babam yok hem kocam yok... hiç bir şeyi hak etmem ben. işte temel ihtiyaçlar o kadar. onlar da en yakın markette var. yeter bize!!


yazlık hem ne güzelmiş, küçücükmüş, temizliği de kolaymış, hergün temizlik yapsam olurmuş bitiverirmiş ne güzel.
ne güzel hayaller... hergün evimi temizlemek... vavvvvv çok heyecanlandım şimdi!
market varmış, pazar varmış hem burada daha yakınmış. daha ne olsunmuş??


siz sandınız ki şimdi gündüz yazlığın sefasını sürüyorum; katlanılır ne var mı. hıııı.

hani yazlığı alma süreci zaten uzun ve meşakkatliydi. babamdan kalan bazı paralarla, maaşıyla alındı, tadilatı yapıldı. biz sefasını süreceğimize cefasını çektik. annem tadilatla uğraşırken o kadar gergindi ki işçiler kadar biz de fırça yedik... sonrasında yepyeni olmuşken bari bzi çıkarsak tadını! hayır kiracı çıkardı. her kiracı da bir bela ya da bozukluk bırakarak çıktı. tabi biz daha küçüktük, okulumuz vardı diye annem uğraştı ve gene sinir küpüne döndü; bize fırça üstüne fırça. yok yani illa fırça-kavga-tartışma olmasına gerek yok. zaten ir siniri bozuldu mu u terslik, olumsuzluk haleti ruhiyesine tamamen yayılır, sonra eve de...

arkadaşlar kel kötü yazlıklarıyla bile övünüp, en azından eğlenirken biz ona buna kiraya verip durduk; karımız da olsa bari. boyuna gerginlik, endişe.... kiracı borç bırakır mı bişeyi bozar mı diye annem sürekli sinirli, en azından gergin. tabi bu durum bize de sirayet eder. hatta annem zaten gergin endişeli ve sinirli olmak için bahane arar; böylece güzel hoş anlar da baltalanmış olur!!
anın tadını değil canını çıkaracaksın. adeta negatif enerjiden alıyor enerjisini yaşam azmini...


neyse işte arkadaşlar bronzlaşıp, sosyalleşirken yazları biz zaten cezalı gibiydik daha beter olurduk. okul açılınca herkes maceralarını anlatır; biz de bir şey yok... normalde de yok ama yazın daha da beter. arkadaşlarla görüşme yok, alıştığın gibi hergün hazırlanıp çıkmak yok; yalnızsın, sıkılıyorsun ve pinekleyeceksin, aktivite sıfır.... gel de sev tatili... ben bırak yaz tatilini cumartesi-pazarı da sevmezdim!! çoğu zaman napar eder bir kurs murs bulurdum evden çıkayım diye. hala da sevmem ama hayatım bu işkenceli yaz tatillerine döndü mütemadiyen işkencelerdeyim.
 teyzemler de gelmese ayvayı yerdik. onlar olmadan ciddi bir sosyallik, aktivite olmazdı. çünküüü başımızda erkek yok. artık bize eğlence, keyif sosyallik falan haram! yemek yiyerek mutlu olalım. cezalıyız biz!!
yani ev sahipleri yerine bir takım kiracılar dinlendi eğlendi ve sezon boyunca anlatmaya yetecek hikayeleri, anıları oldu. bizde tık yok. teyzemler de gelmese yazın çekilmiş fotoğrafımız bile olmazdı...
senelerdir ben enı yaratmak için adeta çırpınır dururum. yoksa anneme kalsa evden pek çıkmayan, varlığı yokluğu belli olmayan, yaşamamış, anı hikaye biriktirmemiş birileri olacağız. yani ben. kendi tabi neredeyse iki katım yaşında olduğu için birikmiştir ister istemez...
zaten o muhteşem çocukluğu, sosyal geçen gençkızlığını anlata anlata bitiremez. ben bunlara böyle ortamlar sağlayamadım demez belki hiç, çünkü baba yok, erkek yok evde artık bize yasak böyle şeyler...

ben de olmasam, mütemadi eve tıkılı olurduk yazları. en azından haftada iki kere dondurmacı diye tuttururdum uzuuun yıllar. bu da bizim alışkanlığımız aile geleneğimiz olsun diye uğraşırdım. annemse boğazımızı üşüteceğiz diye endişelenirdi. sonra hastalanacakmışız. uğraşmak istemiyor çünkü. yazın yapılacak en iyi şey ona göre çok yemek yemek, evde dinlenmek. en iyi yaı bolca kitap okumak. ama kımıldamak yok!!
dondurmayı yemeye bayılır ama endişe duymaya daha çok. ona kalsa asla hayatında dondurma bile yememiş dondurma bakireleri olurduk! o zamanlar da öyle forum falan yok mersin'de. en popüler yer çarşı ama bize uzak gidemeyiz!! o zaman pozcu! şimdiki huşimato sokağı ve sahil. ya yıldız pastanesinde ya kıratlı dondurmada dondurma yemek. yazın tek aktivitemiz bu ta ki teyzemler gelinceye dek...
demek o zaman yaz okulu da yokmuş, kurs falan... hatırlamıyorum ama bir ara tutturmuştum da çizim dersi alacam diye. sırf değişiklik olsun insan yüzü göreyim yazın yaptığım birşey olsun diye... okulda arkadaşlara anlatacak bir şeyler çıksın diye.
ne gerek vardı şimdi bu sıcakta tabi. ama aldırmadım isterse dışarı 50 derece olsun çıkacaktım.
sonra kısa süre de müzik dersi almıştım.
tüm bunlar mücadeleydi.. çünkü yazın yaşamaya hakkımız yoktu esasen sadece yemek ye; okul her açıldığında daha kilolu ol!!! 
tek iyi yanı bir çok klasiği okumuş olmam... ama doğrusu bunlar yerine birkaç arkadaşla plajda vakit geçirmeyi, saçma şeylere gülmeyi tercih ederdim; yaşın gereği buydu. arkadaşlarla kikirdemek karamazof kardeşleri hatmetmek değil.

bazen de bir sahne geçerdi; dondurmacıda bir tanıdıkla karşılaşırız. versiyonları vardı bunun. 
bazen biz yazın hiç durmayız tarzı bir yarış içinde övünme versiyonu; sizden geri kalacak değiliz! biz hep buradayız valla!! hahaha.
bazen aman hiç lazım değildi ama sırf kızlar istedi diye geldik versiyonu; ben kızlarımın her dediğini yaparım.
bir an önce yiyip gidelim evimize versiyonu. erkeksiz evlerde fazla çıkılmaz dışarda fazla durulmaz, laf söz gelir... çok gezen tavuk ayağında bk getirir derlermiş. bize laf gelmesinden mi korkuyordu; o kadar da dedikoducu işi gücü bizi dikizlemek olan bir yerde oturmuyorduk, kapıda saat kontrolü yapan birileri de yoktu. eskaza biraz geç geldik mi laf eden de. aslında daha bile özgürdük ama bunu hiç bu şekilde kullanamadık. onun yerine kendimizi eksik hissetmemiz gerekti. tüm bunların sorumlusu da tabi ki babamdı.
onun yüzünden boşanmışlar ve bizim de hayatımız bitmişti!!
küçük bir taşra kasabasında gibi yaşadık biz; oysa öyle olmayabilirdi de.
bazen dondurma şahaneymiş hergün gelelim yananı versiyonu. sonra her ertesi gün bir sonrakine erteleyerek dışarı adım atmamak için bahane hazırlamak...



ha biz büyüyünce geçti mi bu hayır; alışkanlık olmuş daha da beter devam. bir zaman daha esnekti annem emeklilikten sonra uğraşacağı birşey buldu, bir dernek ama sonra bıktı.

ve eve kapanmak normal oldu.bir de sıkılır beni saçmalamakla suçlardı; ne gerek varmış şimdi dondurmacı boğazımız ağrıyacak! anne ağustostayız!
ne gerek var şimdi kursa? bi de ablamı uyduruyormuşum kendime...

işte bu yaşama, hatıra biriktirme isteğim anneme aklı havadalık olarak sirayet etti.
ablamsa bıraksak hep dersleriyle meşgul olacak iyi bir evlat!!

şimdi de annemle yanyana oturup bazen tv bazen balkondan bahçeyi izleyip börek yiyen ve annesinin sigara dumanını solumaktan rahatsız olmayan bir tip olsam memnun olacak...

aklı başında değil nazlı, aklı havada nazlı,boş işlerle gereksiz işlerle uğraşan nazlı!!

ha yazlık sitedeyiz ama havuza girmek yanlış, kirlidir suyu, ya da çocuklar işemiştir.
artık işeyince renk verdiren maddeler var yapamazlar desen nafile.
güneşlenmek desen güneş zararlıymış ve herkes götümüze bakarmış.

anneme kalsa bunların hiiiç biri olmayacak ama yazlıkta yaşayacakmışız!!!
anlatsan da anlamıyor hep bir bahanesi var kendini haklı bulma, çıkarma çalışması...
ama su kirlidir yalan mı ama güzeş zararlı yalan mı?
madem eve tıkılacaktık niye geldik buraya?
değişiklikmiş!!!
ne değişiklik ma başka bir evden dışarı çıkmamak... wawawawawawaaaaauuuuuuuvvvvvv.... çok çılgıncaaa!!

çok mantıklıymış ama!!! 

havuzdan mikrop kaparız, güneş zararlı, dondurma yersek boğazımızı üşütürüz.

yaşamaya gerek yok nerdeyse. keşişten farkımız olmayacak...
ve bunlar normal olmanın yanında en mantıklısı....

bu yazlığı kullanmadığımız yıllar boyunca ben aktivite bulacam diye göbeğim çatladı; teyzemler de olmasa; onlarla beraber yaptık çoğu şeyi onların aklına uyup gezdik. yoksa evde pineklemyi hak eden tipleriz.

tabi ta ki ablamın yazın da ders çalışması gerektiği düşünülen dönem. 
gene de ben illa da gidecek ucuz kurs buldum. ingilizce kursları bahanem oldu. hem değişiklik, sosyallik hem öğrenme amaçlı. gerçi annem bu seferde bir turiste ingilizce dolma tarifi vermemi beklemişti bir keresinde ya. ee ne öğretiyormuş bunlar kursta bize??
 :))) ingilizce kursunda yemek tarifi öğreneceğimiz hayali çok acayip.

ha zorla turistlerle bizi konuşturma çabası da az daha önce; sipik sipik deyip bizi ördek yavrusu gibi adamların önlerine itmişti. geriden de kaşgöz ediyor, laf atıyor konuş konuş diye. sinir olmuştum. o da ayrı mesele...

ara ara eski arkadaşlarıyla görüşür, ben de daha çok teşvik ederim. farkında değil ama değişiklik yaşadı mı daha ferahlamış oluyor.
eskiden reddetme bahanesi bizdik, eşi dostu konu komşuyu. sonra bir de sen de gel ve sen gelmezsen ben de gitmem dönemi oldu... zaman zaman nükseden...

son bir kaç belalı kiracıdan sonra vazgeçtik; bir kaç sene evi boş bıraktık. sonra biz kullanalım dedik. işşte başlıyoruz başa dönmeye...

güneş çok zararlıymış nazlı!!
50 faktör kremim var.
olsun!!
anne güneşe de ihtiyaç var kemiklerin, doktor bile sana dedi belin için az biraz güneş iyi gelir.
ama götüne bakacaklar diye.
ay ne var götümde benim??

son yıllarda nükseden saplantısı milletin benim götüme bakması; bir önüme geçer bir arkama yürürken engelleyecekmiş bakmalarını, herkesin gözünü dikip baktığını sanıyor. o kadar da değil oysa...

rahatsız olursun diye.
umrumda değil!!
benim umrumda ben rahatsız oluyorum.
aa tabi önce nikah yapsınlar sonra baksınlar götüme!! bir burka giydirmediğin kaldı anne.
ama hiç hoş değil bakmaları.
onlar öküz diye ben ben sokağa çıkmayacağım, giyinmeyeceğim falan cezalandırılıyorum sanki.
biz öyle mi dedik (kaçış noktası). şortla otur bari!!
yok yok haşema giyeyim ben!!!
napalım hiç hoş değil herkesin heryeri ortada, götünün şemalini ezberleyecekler!!
ben de onlarım çirkin götlerinin şemalini ezberlerim anne....!!

evde erkeğimiz yok diye sanki sürekli saklanmamız, cezalandırılmamız, geri kalmamız, eksik kalmamız gerek. mecbur. şart. ve bunlar babamın suçu. hayatımız başlamadan bitmeli. ya da bir kocaya emanet olmalıyız. annemin imaları bunu gösteriyor...
mesela ablam evli ve eniştem de iyi, güvenilir biri diye ablam ona emanet ve özgür. ama ben ise kapalı kapılar ardında yaşaması gereken eksik zavallı bir ucube.. sanki öyle...


ama laf ederlermiş ondan kim uğraşacak kim savunacakmış beni, bizi.
seen! kapı gibi annem var benim!!

benimle çekişmeye bayılır, birilerine çatıp ders vermeye öğretmenlik etmeye de. ama iş laf ederlere gelince; sorun çıkmasındansa yaşamamamız daha iyi.
ben de onu evden çıkamıyor zavallılar derler diye gazlamaya çalışıyorum ama az oluyor...
kadın cinsine yaraşır şeyler; evden çıkamamak, korkmak,utanmak, çekinmek, sakınmak nasılsa...

hala bahaneleri var.... sırf güneşlenmeyeyim diye. öyle gidip gölgede oturacakmışım bari!!

kırk yılda bir kebap yerkenki gibi boğazıma dizemeyecek. tepemi attırmıştı. bir de bunları o kadar küçük küçük, azar azar yapar ki; kısık sesle falan kimse anlamasın diye. ne mikroplar varmış kimbilir içinde. inşallah vardır içinde b.k da ebola olurum!!! sinirden öldürür insanı. 
aslında daha çok amacı adeta yaşam enerjini emmek! seni bir posaya dönüştürmek, böylece her istediğini köle gibi robot gibi yaparsın.onun istediği gibi yaşarsın..tabi buna yaşamak denirse...
bazen de böyle tartışır, şikayet eder durur, dırdırdırırırırdırırdrı. münakaşa çıkarır. sonra da bir rahatlar ki. negatif enerjisini başkasına püskürtmüştür. ya da senin iç enerjini emmiştir; neşesi geri gelir bir süre sonra...
şunu da yapalım buraya da gidelimler başlar. tabi kendi istediği şeyler bunlar.
ama senin keyfinin içine etmiş, enerjini çalmıştır; farketmez. ve gene de sen köle gibi, şaklaban gibi olmalısın. az önce annenle tartışmışsın, annen seni bir takım manasız şeylerle mantıksızlık, aklı havadalık, ne gerek var, saçma, şunla bunla suçlamış öyle dediğine gelmiştir. ama sen gene onun istediği şeyleri yapmak zorundasın; madem fedakarlık edip senin gereksiz ve saçma talebine uydu mesela onun istediği mağazaları gezeceksizn, onun istediği dondurmaları yiyeceksiz ve bunu isteyerek yapacak asla surat asmayacaksın!!!
boğazıma dizdin, hevesimi kırdın dersen  gene suç sende!!!
tadın kaçmıştır mesela toparlmak için zaman ihtiyacın vardır; ama anlamaz, şebek ya da şaklabanmışsın gibi hareketler bekler ve bu kez seni suratsızlıkla suçlar!!! tadını kaçırıyormuşum!!!
ya sen şimdi benimkini kaçırdın! üstüne bir de senin istediğin şeyleri yapıyoruz ama gene de surat asmaya canımın sıkılmasına hakkım yok!!!


eğer onun tüm itiraz, engelleme, soğutma, korkutma vb ne karşı hala yapacaksam boğazıma dizmenin hala yolları var. mesela ben dönünce hasta olmak, kapris yapmak,; sinirli olup  kavga çıkarmak. en azından dönüşte yapacak!!!
madem benim istemediğim bir şeyi yapacaksın illa; ben de senin tadını kaçırmasını bilirim der gibi.

kaç defa dışarı ya yürüyüşe, ya arkadaşlarla buluşmaya, ya inadına tiyatroya vs vb gittim; döndüm evde annem hasta, tansiyon, başağrısı, sırt-bel tutulmaları; tersleşmiş ve kaprisli.

napsınmış başıma birşey gelir diye çok korkuyormuş. evlenince yaparmışım. belki zamanımız imkanımız olmayacak. o zaman da yapmazmışım.
illa da yapmayacağım yai kendi istediğim şeyleri illa. ya da onun ya da onların istediği şeylerin içinden benimkine en yakın olanını yapacağım bari.
kötünün iyisini seçmek gibi....

insan yazlıkta yaşamak ister de beyaz peynir gibi kalır, kaçar mı güneşten, denizden, havuzdan yaa???

kabus senaryosu yazıyor gene herhalde. götümü üstsüz turist izler gibi izleyecekler. sonra bana saldıracaklar. gündüz gözüyle ve plajda!! oysa herkes yüzmek ve eğlenmekten götle ilgilenecek hali yok ki. dışarı adım atmadığı incelemediği için haberi de yok kendi götlerinden bile habersizler. mayo araya mı kaçmış, kum ya da yaprak mı yapışmış habersizler. ama oturup benimkini seyredip bir de komplo teorileri geliştirecekler...

dinlemiyorum tabi. ama o da tadımı kaçırmak için elinden geleni yapmıyor değil.
gölgede otur gene mesela. uzanmayıp oturayım kitap okuyayımmış. sakın kulaklık takmayayımmış.
nasıl bir dünya tasviri varsa artık!!
havuza adım atmayayyımmış onun bunun tükmüğü mü değecekmiş bana!!
bak şimdi de tiksinme duygumla oynuyor...

Joust Pool Game, $30 | 31 Super Fun Products You Definitely Need This Summer

bu saatte güneş fazla etkilidir ha!! akşam üstü çık bari.
öğle saati değil ki saat 3'e geliyor.
işte 6dan sonra olsun.

duymuştu benden erken yer kapıyorlar dediğimi. amaç beni geciktirip en azından yer bulamayıp dönmemi sağlamak. mesela tadım hevesim kaçsın sonsuza kadar evden çıkmamaya yemin edeyim. sadece annemle ve evlenince kocacımla!!!

6dan sonra 1 saat gölgede şortumla oturayım.
hııı yetmez mi?
yetmez çünkü gencim enerjim var!!!


annem beni genç görmüyor ki. yani işine gelmedi mi sen ne bilecen çocuksen, ya da karta kaçtın değişir, ya da beni kızı değil kardeşi yerine koyup yaşlı kadın muamelesi yapar... değişken.

çok beyaz ciltliymişiz biz, aslında bizim güneşten bucak bucak kaçmamız gerekirmiş!!
güneş çok zararlıymış, havuzsa sidik ve tükürük doluymuş.
sokaklar da tehlikeli mesela. yalnız çıkmasak. 
annemle çıkarken de elinden tutayım bari.

mesela korkak, güvensiz, beceriksiz, annesiz falan dışarı çıkamayan, bişey yapamayan biri olsam memenun olacak; ama acaba diyecek mi ki bu evlilikte napacak, çocuklarına nasıl yararı olacak. onu da düşünmüştür devreye kendi giriyordur muhtemelen. beni beğenmeyip eleştirip ekarte edecek, çocuklarımı kapıp kendi yetiştirecektir...

ayyyyy ben güneşin altına kızarmaya ve havuzdan mikrop kapmaya gidiyorum!!!

inadına yapıyorum ve bişey olduğu yok turp gibiyim.

yeniyetmeyken çok istemiştim bir yazımızı yazlıkta geçirelim. annem de türlü yöntemle engellemişti. kiracıya verecek, para lazım, güneş zararlı, havuzdan mantar kaparız  vb vb vs vs....

__________________-

hala yazlıkta yaşamakta kararlı. köy olmadı yayla olmadı ki öyle yerlere gidemedik; ama yazlığa gelebildik. hem burada temizlik çok daha kolaymış, ev küçük diye yorulmuyormuş hem! şehirdekinde çok yoruluyormuş. sanırsın 500 metrekare! 100metrekare bile değil!
çok rahat etmiş burada.
galiba esas mesele beni eve tıkmak. belki komplo teorisi yazıyorum ama. zaten çoğu arkadaşımla birkaç ayda bir görüşebiliyordum, en sıklıkla iki arkadaşımla ama biriyle daha sık. e şimdi merkezden uzaklaştık o manyak da bi iki günlüğüne bile gelemedi. yok çok manisi olduğundan değil kendinde bir şey var; kendine eziyet etmekten hoşlanıyor. mesela tatil yasak. tabi bu durumdan annemin hiiiç şikayeti yok. işte nazlı'nın çıkmak için bir bahanesi daha azaldı. böylece kimse bakamaz götüne.
niye taktıysa buna bakalım ne çıkacak sonunda nasıl bir kabus senaryosu yazıyorsa aklında...
belki de beni korkutmak için; herkes götüme bakıyorsa biri gözünü namusuma dikecek, hemen evleneyim de kocam olunca götüme bakmazlar, namusum korunur, ben kendim koruyamam çünkü gerizekalıyım. ne biliim.ben burada çok rahat ettim diyor; ama ev şehirde değiştirdiğimiz eski eşyalarla döşenmiş çoğunlukla. ama zaten annem eşya değiştirmeyi sever ama eskilerinden vazgeçemez. kaç taneydi unuttum yatak örtüsü-nevresim takımı; ama aynısını kullanır durur. kaç tane yazlık terlik, sandalet ya da kışlık botu var; ama eskisini giyer: eskiler daha rahatmış ama...


neyse de ben rahat değilim kanepede. tamam açılınca yatakvari oluyor ama bir Alex değil.
hani ben aptal bir çocuğum ya benim aklıma girme peşinde. hani bir yere gidersin bi durum olur ; nasıl anlatsam; aptala hitap eder gibi ya da bi çocuğa. bunlar gerçekten oldu, çok şaştım, bakakaldım yüzüne, niye bakakaldığıma anlam veremedi. sanki.

ben de severim kuşları da her gördüğümde şaşıracak değilim.
 aa bak nazlı kuşlara!
??
bak bak kuşlar! bak.
İyiİiii.
nazlıı bak bak kuşlara!!

neredeydi o; neyse bi yerde işte balık görmüş bana anlatıyor. söylemese bilemem mesela.
Under the Sea
ya da;

 aa bak balıklara nazlı aa!!
hııı.
nazlı bak balıklara aaaa.
? evet.
ay ne tatlılar gördün mü balıkları nazlı?
gördüm.
aa bir sürü balık var!!!
hıımm.
büyüklü küçüklü!
hımm.

balık umrumda değil ki, niye şaşıracağım kıyıda balık var diye acaba. hayretler içinde kalıp sevindirik mi olacağım. napim balık varsa. iyiii bana ne...
bi süre sonra balık muhabbeti aralıklarla sürüyor!! annem benden sevinçli, şaşkın falan aslında!

bak nazlı şuna bak nasıl da dolanıyor.
yaa trafik yoğun.
ay çok tatlılar değil mi nazlı?
hımm. (renkli renkli Japon balığı değil haa^^)
hadi sen de ekmek at!! (çocuğa hitap eder gibi, annem beni nasıl mutlu edeceğini unutmuş, tee aklında 5yaşımdaki hallerim kalmış!!)

ben atmayınca; ekmek uzatıyor.
hadi at at da kapışsınlar hadi nazlı!
atıyorum. annem benden mutlu valla çok ilginç gibi izliyor balıkları.
hadi bunu da at.
sen at istersen anne.
yok sen at nazlı!
ayyy ne tatlılar bak nasıl kapıştılar nazlı :))
yaa. 

annem çok memnun ama ben delirmek üzereyim. herhalde bir sinir krizi geçirip deli yaftası yememi, bu suçluluk duygusu ve rezaletin verdiği utançla annemin her dediğini yapan bir eziğe dönüşeceğimi... ayyyyy komplo teorisi yazıyorum sinirden. balıksa balık ee napim güzel iyi. bir anlık bir hoşluk bu sevinçten havalara uçup şaşırılacak bir şey değil ki.
 5 yaşında falan olsam neyse gelmişim 35e balık görünce hahara hihiri gülüp, sevinip, inceleyerek ekmek atarak mutlu olacağım ve her ekmeği kapışlarında şaşıracağım. niye derdim ne zeka sorunum mu var yaaa??????**



annem benim anladığımı anlamıyor ya da benim anladığıma inanmıyor. böyle durumlarda ya da bir şey ikram ederken çok kararlı olmazsan anlamadığını sanıyor; ya da ısrar ediyor.
börek yer misin nazlı?
cık cık. der kafa sallarsın.
yetersiz tepkidir bu; o börek önüne gelir yemeni bekler. 
yemem dedim ya. yeterli reddetmemişim demek.
hatır için bi parça yesen, bir daha ye der. 
elini versen kolunu kaptırırsın misali; yetinmez yaptırdıkça yaptırır sana istemediğin şeyleri.

hatta bazı zamanlar o kadar üstüne gelir ki seni patlatıncaya aşırı tepki verdirtinceye kadar. asla çok üstüme geldiğini düşünmez. ben ne dedim ki? oysa yarım saattir bana fazladan börek kurabiye vs yedirmek için uğraşmaktadır. tabi yiyecek mevzusu en masum örnek. bu durum benim yapmak istemediğim şeyleri bana yaptırtmak için de geçerli ama ona daha çok yöntem var; malum konu evlilik mesela...


yok flashbackle geçmişe dönmedim!!! yakın geçmişten bu.
ben hayatımda hiç kuş ve balık görmedim; kuş ve balık bakiresiyim de ayrıca. görünce tanımıyorum, şaşıyorum oha bu ne la diyorum, o kadar!!
he hı diye geçiştirince de hiç birşeyle ilgilenmemekle suçlanıyorum oysa evde bana gereksiz işler uzmanı der; internette saçma şeylere bakıp boş bilgiyle dolduruyormuşum hep kafamı. bilmem kimin filminden videosundan bize neymiş? ee şimdi de ilgisiz. bari ilgili gibi olayım. dedim. ama annem beni ahmak sandi ya da çocuk...

gördün mü balıkları nazlı?
hıı gördüm.
ayy nasılda çoklar değil mi?
hımmm.
aa bak şuna bak nasıl da zıplıyor ekmek atınca.
şuradaki ne?

amacım balığın türünden falan konu açmaktı ki gösterdiğim diğerlerinden değişik tipliydi!
çünkü yaklaşıyor bana hiç konuşmuyorsun, tepkisizsin falan diyecek. ağzımı bıçak açmıyormuş falan. bari bir konu açayım dedim.
ama bakın beni ne sandı; bi tahmin ???


balıııık!! o da balık nazlı!!??? balık işte!

bir de şaşkın, bir de hayal kırıklığı yaşamış gibi söylüyor.

biliyorum anne balık olduğunu! ne balığı yani değişik o.
ne bileyim ben? balık işte o da.
bakar mısınızz!!! bu şuradaki değişik görünen ne balığı kızım çok merak etti de!

salağım da çok merak edecem ama soramayacağım. hem salak hem ödlek hem zavallı bir yetimim. ayyyyy.

bilmiyorum efendim. diyor garson.
acaba bilen var mı arkadaşlarınızdan kızım çok merak etti de. 
yoo öylesine sordum işte.
ne bileyim çok merak ettin gibiydi.


ben de kedi sanmıştım zaten!!! ayyy akıl alır gibi değil. ciddi ciddi benim o değişik balığın balık olduğunu anlamadığımı sandı!! oturup bana balık tarifi yaptı biraz. yoo yemek değil.
yüzgeci solungacı varmış işte o da balıkmış!! yüzünde ahh nazlı balıkları anlamıyor hangisi balık bilemiyor gibi bir ifadeyle!!! ben acaba balık olduğunu anladım mı? aslında ben onu fil sanmıştım!!!! başka zaman böyle bi ironi mi desem taşbih mi denir neyse ne şaka işte, yaptım. yuttu ciddi sandı ha. mesele neydi hatırlamıyorum. diyelim ki buydu; oturup bana filler hakkında bilgi verdi!!! anne biliyorum şakasına dedim dedim. ne biçim şakaymış ki komik değilmiş. zaten gülelim diye değil anladığımı anla diye dedim dedim... anladığımı anlamasını istediğimi anlamadı ki..
bunlar misal sadece arada sırada benzerleri oluyor. 


Gray Bedroom With Accent Wall: The Ultimate Designs | Decozilla

neyse diyorum ki ama ben rahat değilim burada!!! en azından yattığım yer hiç rahat değil!!
özellikle büyütüyorum ki etkilesin. öyle eften püften gibi söylersen aldırmıyor. rahatsız olduğum şeyleri anlatırken mübalağa yapmazsam inanmaz. öyle bir özelliği var.

ne dese beğenirsiniz??

e ben dedim sana beraber yatalım, uyuyalım diye!!
?????????????????????????????????? 

çıldırmamak işten değil. ben niye 35 yaşında annemle aynı yatakta uyuyacağım???? çocukken bile sevmezdim, hele yeniyetmeyken korkuları vardı diye beraber yatacağız diye tutturmuş paçayı zor kurtarmıştım. o zaman bile deli gibi horlar tekmelerini kolunu savururdu gece. şimi yergök inliyor valla. 
zaten öyle olsa kendi gibi aynı saatte, erkenden uyumamı ister ki şehirdeki evde bile hadi yatalım diye tutturmuşluğu var.


gerçi bir kaç senedir görüşmediğim ama tanıdığım bir kız arkadaşım vardı yaşça benden 4 yaş büyük; o zaman bile 30 dan büyüktü bayılırmışdı annesiyle uyumaya koyun koyuna!!
bence çok tuhaf. öyle değil mi????????????? hani mecbur olduğun bir durumda birkaç günden bahsedilmiyor ki onun bile rahatsız etmesi lazım.
annem bunu teyzeme dedi, bi iki komşu kadına da dedi hiçbiri tuhaf bulmadı. 35 yaşında ayyyya 34 :)) yaşındakinin annesiyle aynı yatakta uyuması normal değil bence ama bunlar anormal de bulmuyor valla. aklım almıyor. hiç bağımsız ruhlu mu değiller acaba?
anlamıyorum normal hatta doğal buluyorlar. nasılsa hemcinsmişiz, yabancı da değilmiş...
ayyyy çok acayippppp