22.10.2013

asla unutmam-teknoloji korkusu-gaza getiren durumlar-sevgi gösterisi-mıncıklama-





dışarıdayım bir gün zırr zırr telefon çalıyor.  arayan annem;
nazlı bu nasıl açılıyordu?
nedir anne?
bu işte?
anne ben görmüyorum ki!
ya aman şey işte.

benden cevap yok, müneccim değilim. üstelik o kadarçok şeyi açma-kapamayı öğrenemedi ki tahmin etmem zor.
teknolojiden ürküyor, kendine göreyse hiç ilgi alanı değil!

tv, çamaşır, bulaşık makinasının nasıl çalıştığını bilmek teknoloji merakı değil ki artık bir ihtiyaç,
hatta zorunluluk.
ama bunu kabul etmemekte inatçı. annecim bunları aklında tutman lazım diyorum ama aman napayım hiç ilgi alanım değil diyor.
bazen düşünüyorum da acaba özellikle mi böyle yapıyor?
hani ben br an önce evleneyim istiyor, laf vuruyor, hiç bir işe yaramayacak hatta ters tepecek
 ki bende onun yöntemleri ters teper, gizli baskılarda bulunuyor. ama bir yandan da için için dibinden ayrılmamamı
istiyor da ondan mı böyle ben olmazsam yapamazmış gibi davranıyor.
kaç defa öğretmeye çalıştım, o an için yapıyor iki gün sonra nazlı bu nasıl çalışıyordu diyor. acaba ben annemben olmadan
yapamayacak diye düşüneyim de evlenmeyip, hep dibinde onu dinleyerek mi yaşayayım istiyor.

ya da bu onun defalarca ve çeşit çeşit yaşadığı ikilemlerinden biri mi?


bazen kapaklı cep telefonunun bile nasıl açıldığını unutuyor! düşün artık.
ama asla unutkan olmadığını iddia eder.
evet unutmaz, birilerinin hatalarını, yaşadığı kötü olayları, kalp kırıklıklarını vs.
nefretle anar da anar. bundan büyük bir zevk duyar gibi. hatırlar anlatır sinirini bile bozar, tansiyonu bile çıkar
herhangi bir konu baban-babaannen-deden-anneannen' e bağlanabilir.

herhangi bir kelime söyleyin inanın bağlar!!
aman bunu da hatırlatmayın, her konuyu buna bağlıyorsun, hep aynı şeyleri anlatıyorsun,
hatırladıkça sinirleniyorsun, ne gerek var, unut ...vb demeyin sakın. işte şimdi baş düşman sizsiniz.
hani sanki karşı tarafı haklı bulmuşsunuz gibi davranarak, konuşmaya başlar. hatta inadına daha çok
konuşur, anlatır. benim de asabımı bozuyorsun ama hele hiç demeyin. işte hainsiniz. böyle durumlarda öyle bir bakış atar ki
sanırsın üç kuruşa devletine ihanet eden bir hainsin. cidden böyle hissediyor.
annem aklı ve mantığıyla yaşadığını iddia eder ama esas onu yönlendiren şeyler duygularınır.
rol falan da kesemediği için, ve çoğu zaman gayet de mantıksız olduğu için o an hissini anında dışa vurur.
tam canı 45 yıl öncesinde yaşadığı ve asla asla unutmayım dünyayı kendine de bana da zindan edeceği bir üzücü-kötü-acı vs vb
bir olayı 1000inci kez anlatıyorken sen sıkılıp da konuyu yumuşakça dağıtmak ve ya değiştirmek, bir bahaneyle oradan sıvışmak
yerine dümdüz kapatmaya çalışıp da yukarıda belirtiiğim kalıpları kullandıysan vay haline.

bir keresinde ben tamam annecim bu konuyu kapatsak, asabımı bozuyor benim deme gafletinde bulundum.
aaa.. pis hain!! nasıl bakış öyle sultan falan olsa kellemi aldırır.
aman ben de bundan sinirim bozulyorsaymış da ya kendi napsınış da daha gencecikken neler yaşamış da, aman ben de böyle zayıf olursammış,
kimbilir ben neler çekecekmişmden tutun; ya ben ya ben, ben neler çektim nazlı! ben yaşadım bunları! ben ne acılar çektim nazlı
sen biliyor musun? sen beni hiç anlamıyorsunlara kadar saydırır. doğduğunuza doğacağınıza pişman eder.
yok susayım, dinliyormuş gibi yapıp başka şey düşüneyim, kendi kendine susar dediğiniz sabırlı günlerinizdeyseniz iyi.
çok beklersiniz. tabi eğer coşturacak bir şey olmazsa bir süre sonra susar, konu biter, dikkati dağılır falan.
ama böyle şeyler her zaman olmuyor ki.
onun konuşması sırasın da her an sınava tabi tutulabilrisiniz. haksız mıyım nazlı? der mesela.

tuhaf bir şekilde annem bu olumsuz anıları 1000inci kere bile anlatıyor olsa da senin yani benim pür dikkat ve ilk defa duyuyormuşcasına
dinlememi ister. eğer böyle rol kesersen mutlu oluyor.
ama o mutlu olsun diye de defalarca dinlediğin o olumsuz anıyı bir daha dinlemeye hep sabrın olmuyor. yüreğin yetmiyor yaa.
evet şirret bir kaynanası, anlayışsız bir anne babası, kimseye söz geçiremeyen fazla yumuşak huylu bir kocası varmış.
ve bolca da kötü-garip huylu insan gelip geçmiş hayatından.
çoğu insan benzer şeyler hatta beterini yaşıyordur eminim.
ama annemin hissiyatı şu ergenken hissettiğimiz duygular gibi; kimse beni anlamıyor, kimse benimle ilgilenmiyor, kimse
benim gibi hissedemez!!!

hele bir açıktan konuyu kapamaya çalış,  karşı tarafı tutuyormuşsun ya da hatta bizzat karşı taraf senmişsin gibi yani ben, bana
yüklenir.
haksız mıyım nazlı? hem de öyle bir itirazla ve vurguyla ki!
aslında haksızsın ve sen hatalısın dememi bekliyor gibi için için. çünkü böylece yıllardır içinde kalmış, birikmiş öfkeyi
nihayet kusabilecek. eskiden tabi şimdiki kadar cesaretli olmadığı yıllar yaşamış. çünkü eskiler öyle yetiştirilirmiş.
susacaksın, cevap vermeyeceksin, çekeceksin der gibi büyütülürlermiş. zama içinde en çok öfke duyarak hatırladığı kötü anıları
cevap veremeyip, kendini savunup haklı olduğunu ıspatlayamadığı, haksızlığa uğradığı anıları.

ama aynı şeyleri neden tekrar tekrar yaşamak ve bana da yaşatmak istiyor anlamış değilim.
gelmiş geçmiş şeyler. artık yapılacak bir şey yok. ama annemin bunu anlaması imkansız bir şey.

bizzat yaşamışlığım var 25 yıl falan olmuş olay olalı, bir şey çağrışım yapıp konuyu oraya getirdi ve o anı tekrar yaşayarak, hatta
belki o zaman ki şiddetinden bile çok, tansiyonu fırladı hasta oldu. doktorluk bile oldu.
  doktor da ne bilsin o an yaşadığını sanıyor olayı, hatta bana sitemkar bir şekilde siz niye bir şey yapmadınız nazlı hanım diyor.
çünkü annem 25 yıl önce olmuş olayı yeni yaşamış kadar canlı yaşıyor, düşünün.
ha gene ben suçluyum. zaten annem bana da itiraz ediyor sanki ben yapmışım gibi, iyi ki bir annecim tamam tansiyonun çıkacak bak demişim
aa napacakmış nazlı? unutacak mıymış? af mı edecekmış? ne yani nazlı ben haklı değil miyim? ben haksz mıyım nazlı ha?!!!

bu gibi itirazlarında illa aralarda adın geçer, ondan duyanlar ben yaptım da ben hastanelik ettim sanır!
netekim saftirik doktorumuz da öyle sandı.
ben niye müdehale etmemişim?
doktor bey ben o yıllarda ilkokul bebesiydim, napabilirdim ki?
şaşkın bakıyor bana!

annemden az uzaklaşmışız o sırada, annem uzandığı yerden ay ay of of diyerek nazlanarak inliyor.
anlamadı adamcağız?
baktım şaşkın, anlattım artık. bu olay yeni değil ki en az 25 yıl öncesinin ki daha fazla bile olabilir, ben ne oradaydım ne hatırlayabilirim.
nasıl yani? o kadar zaman geçmiş niye o kadar sinirlenmiş nazlı haım?
siz annemi bilmezsiniz asla unutmaz, hatırlar  defalarca ve defalarca da tekrar sinirlenerek kendini hasta eder.
e konuyu değiştirin, unut deyin siz de. (gibi bir şeyler diyor doktor. benim de sinirim bozuldu bozulacak. ama annem böyle sinirli ve mantıksız, hatta
bazen çatlak olunca birinin sakin, soğukkanlı ve mantıklı olması şart. aksi takdirde ikimiz birden hastalanabilir yada ne bileyim ikimiz birde
beter olabiliriz bir şekilde. ki ennemde soğukkanlılık ve mantık olmayınca bendenize düşüyor bu işler. ha ablam varken. yoo ona da düşmez. o da bir yelkenleri
indiriverir suya, sulu göz. zeki, şevkatli ama ağlaktır. azkaldı ben de patlıycam doktora. sanki benim aklıma gelmesi salağım ya unut demek.)

sanki demedim doktor bey, sanki aklıma gelmez mi? annemi ben sizden iyi tanıyorum unutmayalım! ama beni dinler mi sanıyorsunuz?
asla! hele unut demek! onda daha beter bir etki yapar! ben unut, boşver, sus falan dedikçe daha da çoşar inadına.
yaaa?


...
sadece coşmak ve kendini daha beter hale getirmekle kalmaz, çocuk inadı tuttuğu da olur.
susmayacağım işte! diye bağırır. ben haklıyım çünkü!
ne diyorsun nazlı ben mi haksızım yani ha!!!

zamanında veremediği ve içinde kalmış cevapları bana söyler!!
zihninde o anı tekrar yaşar ve o kötü kadının yerinde ben varım. hatta tamamen savunup kavga edip rahatlamanın yolu da benim
onu susturmaya çalışmamdan geçer ki, içten içe ister bunu iite!!


tamam haklısın %100 haklısın de! diyeceksiniz ahah sanki hiiç denemedim.
o zaman da dediği şu;
haklıyım tabi! yok bir de dğilim! %100 değil %500 haklıyım nazlı!!!! tabi ki haklıyım!!! yok haksızım!!!

haksızsın demişim gibi vurgular da ha!!!






aslında çoğu zama genel konuşması da isyan doludur. isyan ve itiraz ve şikayet.

bazen bir şeyleri yüksek sesle eleştirirke öyle bir tonda ve vurguyla anlatır ki, bizi tanımayan ama yakınımızda olanlar
benim bir suç işlediğimi ve annemin artık benim bu geri dönülmez hatalarımı eleştirdiğini sanır. oysa bambaşkadır konu
ve ne benle şahsen ilgilidir ne bir yakınımızla hatta ne de annemin şahsıyla.

ben böyle bir konuşma duysam muhtemelen ben de öyle düşünürüm. kimbilir kız ne yaptı derim!


diyelim ki geçende zevksiz giyinen birini eleştiriyor. yoldan geçen, ya da bir yerde gördüğümüz bir hanım.

hani anneme göre temzi ve ütülü giyinmek yeterlidir zaten, öyle renklermiş, süslermiş onu hiç anlamaz ve tamamen gereksiz bulur,
hatta fanatik biçimde bunu savunur.
valla annem bu fanatik eleştirmenliğiyle futbola ilgi duysa ve taraftar olsa o takım için epey yararlı olacaktır.
lakin futbolu da manasız bulur, 22 koskoca adam bir topun peşindeymiş, saçmalığın da bu kadarı ))
yarışmalar ve oyunlar ona göre mantıksız.
bilgi yarışmaları hariç.

ha kadın ileri yaşlarda 50lerin sonu gibi ama leopar desenli bir buluz giymiş.

öyle bir itiraz ediyor ki annem, sanırsın kadın suç işlemiş, ya da ben giydirmişim ve hatalıyım.

annem rekabeti, mücadeleyi, meydan okumayı, münakaşayı falan çok sever, gerçi kendine göre kavga ve münakaşadan kaçarmış ama :))
tabi şikayet, itiraz ve eleştiriyi de çok sever. hepsi bir olunca ve o sırada bir bahane bulunca, demek ki canı da çok konuşmak
istiyorsa o sıra.
aha da başlar. kadıncağızı eleştire eleştire bir hal oldu.

bir de öyle ki vurguları falan sanırsn ben suç işlemişim, ses tonu da bayağı yüksek, yani bağırmıyor, ama kimseden de gizlemiyor.
ben de sussun konu kapansın diye, evet doğru diyorum, yaa evet diyorum, haklısın diyorum.
ama sihirli ve sinirli bir sözcük bu haklısın lafı bazen annemde. onu bir mücadele işareti gibi görür ve bu kelime onu bazen
daha da coşturur.

o gün de öyle oldu, ve oturduğumuz kafede bulunanlar ben de haklısn anne dedim diye benim bir hatam olmuş gibi algıladılar,
valla her hallerinden belliydi. ne oldu der gibi bakmalar, bana yan bakışlar, kınar gibi göz süzmeler...
aldırma diyeceksiniz ama şimdi bana ha haksızlık olmuyor mu ve benim de sonsuz bir sabrım yok. aptalsa hiç değilim.
gurursuzsa hiç.

ama bu durumlar da tehlileki durumlar. annem coştu mu coşar.
yani buradan kavga da çıkabilir aşırı bir sevgi gösterisi de. sınırda!

yaa annem bipolar mı?

hiç yakışır mı nazlı?
ay olacak şey mi allah aşkına nazlı?...

konuyu değiştirmeye çalışıyorum, pasta mı yesek anne, acaba taze midir?
kapuçino mu içsek latte mi acaba?
ay yoksa dondurma mı yesek?

oh tam konuyu değiştirdim derken ve sevinirken hüsrana uğruyorum.
çünkü bir kere annemin 'eleştirel ateşli fırtınası tutmuş.'

baktım millet annem beni azarlıyor sanıyor, annemin öyle bir ses tonu, konuşma tarzı var ki çoğu zaman, azarlar gibi.
ama aslında da çoğu zaman meslek deformasyonu, öğretmenlik alışkanlıklarından kalma didaktik bir konuşma şekli.
ama doğal ortamda azar gibi durabiliyor hele o an çok coşkuluysa.

artık susturmak için annemin dikkatini pastalara çekmeye çalıştım, böyle coşkun zamalarda dalgın da olur, sana akar, dinler sanırsın
ama dinlemiyor hala o konuyu düşünüyordur. bu yüzden bana yapılmasından hiç hoşlanmasam da böyle dokunarak dikkat çekmek zorunda
kalırım.

annee!! beni dinlee! pasta yiyeyim mi?? böyle menüyü göstere göstere.
sonunda başardım. pastalara bakıp seçmeye çalıştı.

ama bir sorun daha var annem dışardan yeme içme konusunda titiz, hatta saplantılıdır.
eğer tiksinme dönemindeyse ennn lüks restoranda dahi olsan illa da sadece tost yemek ister ))

neyse o gün pastalardan tiksinmedi. ama kısa süre çekebildim dikkatini. pastayı seçer seçmez aynı konuya döndü.

baktım konu başka yere dönüyor, hani toplumda kadınlara getirilen kısıtlamalar ve oradan da babaannemin anneim giyimine müdehale
etmesine ulaştı ulaşacak ramak kaldı.

tamam artık kapatalım bu konuyu de! hiii asla olmaz. bu sinirlendiği bir kalıp cümle.

biraz da gülerek böylece hafifleterek, annecim biraz daha alçak sesle konuşalım dedim.
niyeymiş? ne varmış bağırmıyormuş ki?

sadece bağırınca mı rahatsızlık verici olur sesler. bence değil. ben gittiğim yerde yan masadaki münakaşayı, hatta sohbeti bile
duymak istemem. ama annem duyuruyor. ama gel de bunu sinirine dokunmadan anlat.

bazen tuttururum bazen tutturamam. tutturunca da ortalık güllük gülstanlık olmaz.



misal tutturamadım.

annecim millet bize bakıyor.
niye?
beni azarlıyorsun sandılar sanki?
niye öyle sansınlar?
ses tonundan.
ne varmış ses tonumda bağırmıyorum ki.
öyle gibi oluyor.
olmaz.
ama ya rahatsız oldular ya da bana kınayarak acıyarak bakıyorlar.
niye seni kınasınlar kızım? aman sen de be nazlı!
beni azarlıyorsun gibi oluyor.
hiç de değil. senin abartman! öyle sanmaları için bir neden yok.
ah nazlı ne kadar alıngansın! napacaksın sen böyle bilmiyorum?!!

gene benim başıma patladı kabak!



alıngan değilim, hassasım.

gerçi anneme göre hassas olan ablam, hemencecik ağlayıverdiği için.

iyi tamam.

ha şimdi de ben haksızım da anlayışlı annem beni hoş görüyor oldu.

konuyu değiştirelim diye diyorum.
ne var ki konu da? haksız mıyım nazlı olmuş mu o kıyafet?
olmamış. ve kapatalım artık da pasta yiyelim.


sınırda gidiyorum biraz daha kapatalım bu konuyu dersem ya da ima edersem annem gaza gelecek. kabak benim başıma
patlayacak. ne tadım ne tuzum kalacak. ufukta bekliyor münakaşa. tam sınırda.

eğer münakaşa istemiyorsam yenik duracağım, kendimi savunmaktan vaz geçip derhal başka konu bulacağım.
ya da annem benim kusurlarımı sıralamaya başlayacak.
ve kendi konuştukça rahatlarken ben gerileceğim.


çook oldu böyle.

zamanında çok susmuş.


bir gün benzer bir durumda yani ben konuyu değiştirmeye, kapatmaya falan çalışıyorken öyle bir isyan etti ki.
yılların patlaması. sanki ben anası kaynanasıyım da sus demişim.

komik bir konu nerelere gittiydi balkonda. hareketleri de artizleşti. ama tiyatralden çok ilkokul müsameresi düzeyinde :)
abartılı. susmayacakmış! susmayacakmış! sus-ma-ya-cak-mış işte! çok susmuş şimdiye kadar nazlı! artık susmayacakmış!

ya bu susmama dönemi niye bana denk geldi ya!!!


onu artık kimse susturamaz bastıramazmış!! istediği kadar konuşur ve bağırırmış! isterse ciyak ciyak bile bağırırmış!!


bencil işte. kendini duygularına o kadar kaptırıyor ki etrafı hiç düşünmüyor.
karşımdakini sıkar mıyım, üzer miyim, yorar mıyım, bayar mıyım, utandırır mıyım, yanlış anlaşılır mı, sinirini bozar mı.

umrunda bile değil.

söylersen de sen suçlu sen bencilsin. buna da öyle inanıyor ki.

ya ben ya ben ben napayım nazlı? ben yaşadım bunları!!!

tamam da annecim ben de mi yaşayayım?

allah korusun kızım ya, ben öyle mi diyorum nazlı????!!!

demiyor ama demeye getiriyor adeta :))



ben duygusuz, ruhsuz biri değilim, empati kurma yetim de maalesef var. haliyle sıkılmasam, yorulmasam bile sinirimi bozuyor.

ha birgün böyle dedim ne dese beğenirsiniz?


bozulursa bozulsun!!!!

sigarasını savunurken de benzer bir laf etmişti bana. ben de senle zehirleniyorum, nefes alamıyorum demiştim annem de bana alamazsan alama demişti!!!

ha bir de böyle son noktayı koyan çocuk inadı var!



kendi neler yaşamış bizzat da ben bu kadardan etkileceksemmiş!
küçümsüyor da beni!

zavallı nazlı! kendi yaşamadığı bir olaydan etkilenecek kadar zayıf.

inanın asap bozucu annemin anılarını dinlemek. hadi ilk kez duysan belki ilginç gelir, ama benim gibi ezber ettiysen ya.

sanmayın ki sırf ben maruz kalıyorum, kime denk gelirse. kaçabilen kaçıyor tabi.

::::::::

böyle her yerde insanları daraltabilir, hiç de bundan rahatsızlık, suçluluk falan duymaz. anlamaz bile.
bir gezide bir şeyi eleştirip uzattıkça uzattı, nerelere vardı konu, ya lafını bilmeyenler ya annemi, daha da uzamasına neden
oldular. masadaki herkesin tadı kaçtı. çünkü basit bir şikayet tartışmaya dönüştü, oradan da anılara..
ertesi gün gruptan hiçkimse yanımıza ilişmedi. haksızlar diyemem.
ama annem hiç anlamamış neden. çünkü önceki gün konuştu, içini döktü, rahatladı ve unuttu.
bana diyor ki bilmem kim nerede beraber dolaşalım. oysa herkes tüymüş. çok tatlı biriymiş o çok hoş sohbetmiş.
zavallı kadın, susturamadı ve tüm akşam annemi dinledi, kaçar tabi.

hayret diyordu annem çok iyi anlaşan bir grupmuş, niye tekil hareket edip dağılmışlar ki??
kendinden kaçtıklarının zerre kadar farkında değil.

aynı şey ablamda da var. yo olumsuz konuşma, didaktiklik, münakaşacılık değil. bir farkına  bir subjektif olamama. bir gerçekleri
görememe. bir kendine dışarıdan bakamama.


ben de çok konuştum elbet :) yani yazdım. ama okuyup okumamak sonuçta sizin elinizde. yarım da bırakabilirsiz.
bir daha açmazsınız sitemi. ben sadece deşarj olmanın bu yolunu buldum, yzıyor, rahatlıyor, gönderiyor, ve bilgisayarı kapatıyorum.


ha şu kafe sahnesine döneyim mi?

benzer durumlar yaşadım. kiminde konuyu tartışmasızca sonlandırmayı, değiştirmeyi başardım. kiminde başaramadım.

bu başaramadığım versiyonu.

ben çok sıkıldım ama belki size trajikomik gelebilir..



bazen böyle durumlarda yani anneme bir şekilde uyarım şöyle gelir, öyle desem de demesem de o öyle anlar çünkü canı fena halde
tartışma-kavga çekmektedir. o an orada bir bar kavgası çıksa hani şu kovboy filmlerindeki gibi annem memnuniyetle katılır, bana
da gazı vere vere kavgaya yollar. :))

ona göre şöyle diyorum, çünkü sözünün kesilmesi ve ya susturulmaktan nefret eder. ona göre hiç sıkılmadan yorulmadan ve itiraz etmeden
onun doğal yollardan susmasını bekleyeceksin.
ama bazen işte öyle olur ki haklısn desen bile onu haksızsın demişsin gib anlayıp uzatıyor hatta kavgaya çeviriyor.


bu sahne de bir versiyon.
hani dedim ya insalar beni azarlıyorsun sandı diye.

oradan benim aşırı alınganlığıma, dayanıksızlığıma, ah kimbilir başıma neler geleceğine ve asla bunlara kendi gibi katlanamayacağıma kadar
geldi konu. ben nelere katlanıyorum hiç farkında değil ki ? :))

yıllarca babasızlığa, boşanmış ebeveylerin çocuğu olmaya, acınmaya, bu konuda sorgulanmaya, ablamın erkenden beni yalnız bırakmasına, annemin aşırı sinirine, dırdırına, beni hiç beğenememesine ve beni anlamamasına, işsizliğe, yalnızlığa,
evlenmemeye, sekssizliğe, girdiğim işlerdeki rekabetçi ve entrikacı, baskıcı ortamlara, gıcık müdürlere, aptal arkadaşlara....
katlandım.

şimdi düşünüyorum da annemin okulundaki ortam bile şimdikinden masummuş. herhalde özel sektör değil diye. ya da  öğretmen ihtiyacıyla, alımı ve iş olanaklarının bu kadar dengesiz olmamasındandı.

ne dedikodular, entrikalar, dırdırlar dönüyor. anlatıyorum anneme ama ona o kadar önemiz geliyor ki.
sadece kendi yaşadıkları en zoru ona göre. söylemiyor böyle ama halinden belli. bazen de söylüyor tabi. aman bunda ne var diye..
tabi oradan da ya ben ya ben ben neler yaşadım nazlı? seninki ne ki! dediği de oluyor.

subjektif ya da empati kurarak bakma olasılığı yok gibi.
hatta bir konuşmasında laf öyle bir yuvarlandi ki, manası onun boşanmış olması ve kaynanasından çektikleri b
enim babasızlığımdan daha zor manasına geldi.
 benim daha çocuk yaşta, savunmasızken ve ihtiyaaç duyarken yaşadıklarımla yetişkin birinin yaşadıklarından hafifmiş.

:::::::

uzattım sahneye dönemedim.
başarısız versiyonda benim etraftakilerin rahatsız olmasını fark etmiş olmam, ya da yanlış anladıklarını düşünmüş olmam bir suç
gibi zayıflık olarak vurgulandı.
sanki ben onu susturmaya çalışıyormuşum gibi hissederek inadına geldi. istediği gibi konuşurmuş! susmazmış!  kimseye soracak ya da aldıracak değilmiş!
kimsenin ne düşündüğü umrunda bile değilmiş! istediğini söyler, eleştirirmiş!  hiç çekinmezmiş! ben de öyle olayımmış!!onu bunu düşünmeyeyimmiş!
böyle olursammış eğer ezilirmişim!

sen beni eziyon işte anne!!
o gün değil ama başka fırsat da oldu bunu demek için ne dese beğenirsiniz. çocuklarını asla ezmezmiş ama isterse ezermiş de kimseye hesap verecek değilmiş!
çocuk onun çocuğuymuş sonuçta!!!! :))):



bu leoparlı kadının hatası meselesinin uzaması çok anlamsızdı, hele ki benim kabahatli gibi görünüp tuhaf bakışlar almam.
ama annem anlamaz.
bakarlarsa baksınlarmış, istediği gibi konuşurmuş!! onlara mı soracakmış!!

annecim tamam başka şey konuşalım sıkıldım ben!
hayır efendim o istediğini konuşurmuş, etrafa aldırmazmış, zamanında yeterinde aldırmış ve susmuş, artık susmayacakmış!! hiççç umrunda bile değilmiş!
ister sıkılsınlar, ister yanlış anlasınlarmış! beğenmeyen gitsinmiş!!

güya aklınca beni başkalarına savunuyor bunları duyulacak tonda söyleyince.

halbuki bu durumda gene en çok sıkılan benim. rahatsız olanda. ama iyice dinleyip anlamazsan olmaz tabi.

çok konuşanlar bilirsiniz dinlemeyi bilmez. başkası konuşurken onu dinlemez, içinden bir sussa da ben konuşsam dyerek, kendi
konuşmak istediklerini düşünür.


annecim ben sıkıldım başkaları umrumda değil, pasta yemeye geldik konu nerelere vardı.
az önce babaanneme kadar varmıştı da. hani tamam o yaşta kadına leopar deseni yakışmamaış, ama ülkemizde kadına giyim konusunda
bile ne kısıtlamalar varmış. hele kendi neler çekmiş babaannemden. herşeyine karışır engellemeye çalışırmış.


hani kendi yaşadığını başkasına yaşatma, ya da senin yaşamak istemediğini başkasına yapma falan derler ya anneme sökmez o.



hem kimse benim kadar yaşamadı diye düşünür hem de yaşasınlar da görsünler ama beni gene de geçemezler gibi düşünür. öyle geliyor bana.



sonunda dinedi ve sustu. ama ben suçluyum gene. annemi dinlemeyi hiç sevmiyormuşum!!
nasıl seveyim ki? insanlar iyi ya da komik, ilginç, heyecanlı şeyler anlatanları severler. fazlaca konuşup hem de hep olumsuz
hikayeler anlatanları değil. bakma ağlak dizi izlediklerine. o mahsuscuktan. böyle birini dinleseler bile tek bir kere ve tek bir hikayeye-anıya dayanabilirler bence.


bu arada ben bir şey anlatmaya başlayınca ve asap bozucu-can sıkıcıysa hiç dinlemek istemiyor!

nazlıcım, ben olumsuz şeyler duyacak durumda mıyım canım! tansiyonum var benim dediği de oldu, konuyu değiştirdiği de.

e ben kime konuşayım anne? sen babaannemi anlatıyotsun ama.
aynı şey değil. ben yaşlıyım.
içime atayım yani, hani kızım hiç içine atma diyordun?


ikilem vuruldu yüze ve hiç hoşa gitmedi....

konu kapatılıyor.


sen beni hep dinle ama sen olumsuz şey anlatma, git başkasına anlat ama telefon faturası da kabarık gelmesin.
içine de atma ama....

tüm bunlar nsıl olacaksa?

hani çok dışarı çıkma ama hiç çıkmamamalık da etme, akşam çıkma, yalnız çıkma, oraya buraya gitme ama kendine koca da bul.

annem böyle işte.


başka bir versiyonda da annemin sevgi gösterisi yapası tuttu.
sarıldı mıncıkladı elledi ıslak ıslak öptü. aman yavrusu aman da aman bebeği. hiç annesi onu azarlar mı yahu....
başkası hakkında konuşmamız, ayyy aşkım benim! mıncık mıncık!!!
ellenmedik yerim kalmadı neredeyse ve kimbilir o sıra kaç yaşındayım.


ama annemin sevgi gösterisi yapacağı tuttuysa onu hiç bir şey engelleyemez.
istersen en saygın haber kanalının en ciddi spikeri ol canlı yayını basıp, oranı buranı
 çimdikleyerek mıncıklayarak öpmeye sevmeye engel olamaz. canı istesin yeter :)


hele senin karizmanı, havanı, gururunu, hassasiyetini falan... ruhu bile duymaz, aklına dahi şöyle bir gelmez...




bilirim çünkü mıncığı gelmişse tutamaz kendini. 16 yaşındayken ben, pozcu'nun en kalabalık ve popüler sokağı hoşimato'da
annemin popomo çimdiklediğini bilirim.


ayyy o an ona o kadar tatlı gelmişim ki:) aynı bebekliğimdeki gibi oynamış popom, o zaman da mıncıklar, ıssırırmış.
tutamamış kendini.

baştan alayım.

önceki zamanlarda süslenmeyi hem bilemez hem de bir şekilde annem tarafından sabote edilmek suretiyle engellenirdim. hani makyaj
yapmayacaksın, saçına şekil vermeyeceksin emirini vermez. ama seni engellemeyi muhakkak başarırdı.

ama artık 16-17lerimde bunları yememeye başladım. öyle bir vakit, yaz günü, kıratlı dondurmadan dondurma yemeye gidiyoruz.


ve tam o sokağın ortasında mıncığı tuttu annemin.
ablamla ben önde teyzemle annem ve bir komşu arkada yürüyor.

bir anda  çığlıktı bir ses tonuyla annem ayy ne tatlı poposu ne güzel oynuyor canım benim diyerek bağırırken, bir anda popomda
annemin elini hissettim. şaşkına döndüm. popom ne güzel oynuyormu. yediriyor börekleri oynar tabi!
mıncıklaya mıncıklaya sevmek istedi beni. ama yer yanlış en başta. sonra ben mıncıklanmaktan hiç hoşlanmam.
ama ohooo nazlı'yı kim takar?
üsteli buluğ çağındayım, sinirliyim, şişmanın, sivilceliyim, kişiliğimi arıyorum ve kıyafetim ve makyajımdan hiç emin değilim, kendime güvenim sıfır.

ama muhtemel sınıf arkadaşlarımın bulunabileceği bir sokakta annem popomu mıncıklıyor!!!


ama nazlı'yı anlayan ve takan kim ki???


anne bırak napıyorsun???

çığlık çığlığa, ayy canım benim canım ne güzel oynuyor popon öyle ay bebekkekn de ıssırırrdım, şimdi de ıssırasım geldi valla !!!:)))

anne bırak ya!!

beni utandırdığının zerre kadar farkında değil, anlasa da umursamaz zaten.
öpesi gelmişse öpecek. ya da her neyse.
 anneme göre artık eskisi gibi başkalarının düşüncelerine aldırmıyor. ama işin kötüsü seninkilere de aldırmıyor!!

öpmek de ne öpmek ıslak ve sokağı inletir, cuk cuk diye...


ay benim küçük bebeğim diye mıncıklamaya başladı. yok yani uzun uzun popomu mıncıklamadı.
popomu az biraz mıncıkladıktan sonra sokağın ortasında sevgi gösterisine girişti.

ayyy ıssırası gelmiş, kolumu mıncıklarıp omzumu ıssırıyor.

ay anne bırak yaa!!

ay nazlı hiç anlamıyorsun sen de sevgiden!!!


bundan sonra böyle oldum.
kendi istediği zaman kendimi iyice bir elletmediğim için sevgiden anlamıyorum.

ablama da aynısını yapar, ama o utansa da sıkılsa da ses edemez, ödlektir. kıçı sıkıştı mı hemen ağlar, annem ona acıyıp
yaralı bir yavru kedi gibi bağrına basar, ablam kendine acınmasından hiç rahatsızlık duymadığı için rahat eder. annem de buna bayılır.
ablam onun hassas kızı, bense sevgiden anlamayan sinirli kızı.


her davranış her insanda aynı etkiyi bırakmaz. bir davranıi birini motive ederken mesela bir başkasını
demoralize eder. ama annem bunları hiç farketmez bile.... o davranışla ablan motive oluyor senin moralin bozuluyorsa kabahat sendedir.

öpücük ve mıncıktan bahsetmiyorum.


annemin bazen böyle sevgi gösterileri olur. gösteri diyorum çünkü beraberken daha sade bir sevgisi varken,
insan içinde aynı sevgi, ve sözcükler teatral bir hava alır. abartılır. sokak ortasında koca kızın mıncıklanması ve çimdiklenmesine
kadar varır iş!!


bir gün itirazıma diyordu ki, istediği gibi severmiş! ben onun kızıymışım! izin mi alacakmış??!!!




bir gün alfın arasında konuşurken açığa çıkmıştı ki, annemin bir korkusu da kızlarını yeterince sevmiyor görünmekmiş.

o yüzden sevgi gösterisine dönüşüyor işte............







___________________________________




























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder