bir tekerrür de buradan. çamaşır yıkarken çamaşırların arasına renkleri birbirine karışmasın diye üretilen mendillerden atıyorum. çamaşırlar içinden çıktığında bu mendil epey renk değiştirmiş oluyor.
genelde çamaşır yıkama ve asma işini ben üstlendim evde. annem de toplar.
ama neredeyse her defasında, toplarken başka şeyler düşünüyor ve dikkatinden kaçmamışsa bu mendili tanımaz.. unutur. neyse işte.
gelip bana sorar bu bez ne?
bu bez ne bunu yıkamanın ne gereği var? dediği oldu. hiç bir şey demeden alıp çöpe attığı da oldu.
arıyorum çamaşırlar arasında yok, hani bir kaç kez kullanılabiliyor çünkü. meğer çöpe atmış.
hatta fularım sandığı oldu. ya da aha yakaladım der gibi dikkatsizliğimi yakaladığını düşünüp herhalde, kıyafetlerin birinin cebinde mendil unuttuğumu sandığı da. bir de beni azarlayarak;
-'ah nazlı! çok unutkansın'
ben de o sırada başka işle meşgulüm, cidden unutmuşum, ama neyden bahsedebileceğini. anlamayarak baktım.
ben bu unutkanlıkla n'apacakmışım?
-'cebinde mendil unutup yıkamışsın, neyse ki dağılıp tüm kıyafetlere yapışmamış! rezil olacaktı tüm giysiler artık!!'
tabi hemen anlıyorum
+"anne o mendil çamaşırların renkleri birbirine karışmasın diye üretilmiş! unuttuğumdan değil"
-'yaaa??'
+"geçen sefer anlattım ya"
-'hayır hiç anlatmadın!'
hatırlamadığı ortaya çıkmasın diye hiç anlatmamakla suçlanıyorum. can kulağıyla dinlememiş demek..
-------
başka bir sefer. şaşırarak yanıma getiriyor mendili. ucundan da tutmuş niyeyse tiksinmiş.
-'nazlı bu bez ne? niye yıkadın?'
toz bezini yıkadım sanmış çamaşırlarla...
+"renk koruyucu mendil anne o"
-'hıııı??!!'
---------
bir başka sefer;
-'hani çok titizdin!? temizlik bezini çamaşırla yıkamışın!!'
eyvah yakalandım!
+"temizlik bezi değil ki o! renk koruyucu mendil!"
-'yaa, ben de pis bir şey sandım'
+"ben pis bir şeyi çamaşırın içine katar mıyım?"
cidden. mesela benzer çamaşırları beraber yıkıyorum. şöyle;
pantolonlar bir atılır. kazaklar ve hırkalar beraber yıkanabilir. çoraplar ayrı. ve iç çamaşırları da ayrı.
pantolonla iç çamaşırı beraber yıkanmamalıdır bence... mantıklı değil mi...ama bunu düşünüp, uygulayıp anneme anlatıncaya kadar akla karayı iyi seçtim sonra da bana temizlik hastası dedi... tabi anlayıp, hak verinceye kadar adeta çamaşırım sabote edildi...
ohooo o... ben hazırlamışım çamaşırı kaşla göz arasında külotların içine çorabı atmış... hoşlanmıyorum ben ama bu durumdan... nasılda yıkanıyormuş ne fark edermiş ki... hem çalışıp hem iki çocuk baksammış elime ne geçerse atarmışım kii... şimdi boşmuşum ondanmış.. sadece makinaya atarken değil, dolaba yerleştirirken de düşünmez ki bunu...
benim dolabımı düzenlemekten vazgeçririnceye kadar... söz verdirdi bir de ama dolabı karışık bırakmayacakmışım... gitmiş mesela günlerce giyilmiş, okulda, otobüste, hatta kaldırımda sürünmüş kıyafetlerin dibine hiç giyilmemiş, makinadan yeni çıkıp sakız gibi edilmiş külotları koymuş... kızınca da ne var ki oluyor, aman ben de, madem öyle kendin yapabil de göreyim!!
hem kombin kombin hem de hiç giyilmemiş ile bir keç kez giyilmiş ama daha da giyilebilecek şeyler ayrı konmalı..
okulda yolda giyilmiş, paçası tozlu pantolonun yanına külot mu konur yaa!!
ortada bırakmasaymışım kaldırmazmış, ortada olacağına dolapta olsunmuş
yolda toz, yağmur hatta çamur olan anorak ile temiz gömlek yanyana asılı, tozlu şeyin altındaki açık rafa da sütyenlerimi ve kilotumu komuş. o zamanlar.
hem kendi toplu taşımada herkesin, her durumda dokunduğu, oturduğu yerden tiksindiğini söyler, paradan tiksinir, okuldan gelince elimizi yıkadık mı kırk kere sorar, inanmaz bir daha yıkatır. ama aynı kişi temiz kazak, atlet ve külotun üzerine o haftanın harçlığını koyar.
anlamıyorum seni dedim!! anlamazsam anlamayayımmış!!!
bir akşam bastıra bastıra elimi yıkadığımı belirtmediğim için bana inanmayan, illa bir daha yıkatıp öyle masaya oturtan kadın (ben lisedeyken), aynı gün ertesi günün harçlığını işte temiz külotun, atletin üstüne koymuştu.
-'yarınki harçlığını dolabına koydum'
+"nereye?!"
-'dolabına işte. ortalıkta kalmasın diye, unutursun falan.'
oraya koymasının nedeni unutmayacağım bir yer olmasıymış. giyinirken görüp koyarmışım cebime..
+"hani para dediğin kağıt pisti, dokununca el yıkatırdın?"
-'ee'
+"niye külotumun üstüne koydun anne?"
-'ne bileyim ben neyin üstüne koydum! unutma diye hem!'
+"anne titizliği öğreten sensin, paradan tiksinen sensin hem de temiz şeylerin üstüne pis şeyleri koyan sensin"
-'amaan nazlı1 senin aklın belli mi olur, ne bileyim ben senin temizin nerede kirlin nerede? kirli külot sandım ben onu'
bundan sonra da sırayla bana para verecekken, parayı koyma yerleri;
şifonyerin ilk çekmecesi = (şifonyer sonradan bana kaldı ablam gidince) = içine temiz külot, sütyen ve atletlerimi koymuştum, ve söylemiştim de hani, şifonyer bana kalınca havluların bir kısmını da koymuştum ki annemin dolabında ona yer açılsın biraz...
şifonyerin ikinci çekmecesi = temiz havluların içi!
ben kızınca;
komidinin çekmecesinin içi = hijyenik pedlerin dibi!!!
yatağımın üstü= hala örtüsü örtülmemiş olsa bile, çarşafın üzerine...
+"anne allah aşkına pis deyip tiksindiğin dokunduktan sonra elini yıkadığın, yıkattığın para, pedin dibine konur mu??"
-'her şeye kızıyorsun sende! ne bileyim pedin nerede?'
+"görmedin mi açınca çekmeceyi??"
-'bakmadım gizli bir şeyler saklarsın diye'
+"bu kadar gizli olsa oraya mı koyarım yaa!"
-'öf nazlı bir beğendiremedik!'
sonradan bana bir şekilde para vereceği zaman, uğraştı durdu, kendince olabilecek yerlere koydu, sonunda elinde para bunu nereye koyayım diye sormaya başladı.
mesela kocaman çantanın içine gelişigüzel atıveremem ben parayı. annem küçüklüğümüzden beri paranın çok mikrop taşıdığını, elledikten sonra elimizi gözümüze falan götürmememizi, hemen yıkamamızı tembihleye tembihleye öğretti. diyorum ya bazen inanmazdı yıkadığıma çünkü bildirimde bulunmamışım!!
yani parayı yüzüne, gözüne süremezsin pis ama başka bir tarafına g.tüne sürebilirsin!! olur bu o zaman. söyleyince de ben suçluyum. çantanın içine atamıyorum diye de kızıyor.. ya cüzdana koyulacak yada çantanın önünde arkasında olan fermuarlı, çıtçıtlı vs küçük göze. ama annem illa içindeki hani arkaya denk gelen göze koyacak illa. kaç kere dedim orada yedek ped var diye anlatamadım. hep o tee içte arkadaki göze koyuyorum sanıyormuş, düşüp kaybolmasın diye pis olduğu için değil...
bir şekilde elime bozuk para geçince de çantanın dışındaki bir gözü bozuk para gözü yaptığım için oraya koyuyorum. oyalanıyormuşum sadece... atıvereymişim içine öylece..
ben kendi gibi küçücük boy çanta kullanmıyorum ki.. kova çantanın içinde tonla şey sonra 1 lirayı ara dur!! hem para olacak çantanın içinde, hem mendil, ne bileyim hem çikolaya... pis olmaz...
bir arada bu modaydı zaten, parayı son çare çantanın içine atmak. pis olasına pis ama bir de içinde onca şey varken onu bulmak mesele gerektiği zaman...
hem bizi özellikle gözünüz mikrop kapar, şişer, kimbilir kaç kişi pis elle elledi parayı diye korkuttu, hem de çantanın içine, külodun yanına vs koyabilirsin!!!
ne zaman bir yere bir para konması gerekse, benim haberim olmasa garip yerler olmaya devam ediyor...
makyaj malzemelerimin bulunduğu, şifonyerin üzerindeki kutunun içi, giyilmeyecek diye kirlilerin içine kaldırdığım kotun cebi, cep telefonumun içi, deri kapağı kaldırılmak suretiyle, çantanın içine atıvermek....
bir yerlere gittik, para, toplu taşıma araçları, genel tuvalet kapı kollarına dokunma, elini ıslak mendille sil. hem öğrendik hem uyguladık... ama hala aynı. benden bu durumlardan sonra ıslak mendil isteyip, elini siler. sonra çantanın içine atıverir kendininkinde yer olmadığı ya da çanta almadığı için parayı!!
hatta sonraları çok gizli bir düzenim varmış gibi dolabıma yaklaşmadı, çamaşırı toplayınca 'ben bilmiyorum dolap düzenini' dedi.
ama balkonda yerde, banyoda yerde gezinen, ne kadar temiz tutsan da herhalde bir yatağın kadar temiz olamayacak çamaşır sepetini istediği gibi koyardı. altı toz olmuş ama sepet yatağımın üstünde...
________________________________________
cidden titizim. özellikle el, sebze-meyve yıkama ve çamaşır yıkama konusunda.
elimi o kadar çok yıkıyorum ki günde özellikle de kışın ne kadar kremlesem de üstü kıtır kıtır oluyor. çareyi gece yatarken vazelin sürüp, özel nem tutucu eldiven giymekte buldum..
el, sebze-meyve yıkama konusundaki titizliğim annemden geliyor. sebze meyveler pörsüyünceye kadar yıkanır bizde... öyle. ama üzerlerinde ilaç kalıntısı olabilir en başta toz toprak yerine..
mesela bazen yakındaki bir marketten bi paket cips alırım. cipslerin durduğu raf dışarda, yoldan gelen geçen tüm toz hatta yağmur serpintileri ve bu yüzden yapışmış ve çamurlaşmış toz da üzerinde.
e şimdi yıkamazsam şöyle az da olsa, açarken elim o tozlara değecek ve ardından o tozlu elle cipsi alıp yiyeceğim, dolayısıyla tozu da.
işte bunu da annem anlamıyor. saçmalıyormuşum. anlattım ama inanmadı. sonunda bir gün cips paketini iyice ellettim ve
+"bunu yemek ya da yalamak ister misin?" dedim. elindeki tozu fark edince ancak hak verdi.
büyük marketten alınca, iç mekan olduğu için üstü tozlu olmuyor. yıkamaya gerek duymuyorum.
bu kez de annem yıkamayacak mıyım diye soruyor..
+"annecim şu bakkaldan alınca dışarda olduğu için toz oluyor, koca markette bir şey olmuyor, yıkamama gerek yok"
-'hııı'
ama bilmiyorum neden çoğu zaman ya bunu unutuyor... ya herşeyi yıkıyorum çünkü tiksiniyorum sanıyor ya üstleri pis sanıyor vs..
bir keresinde toplu aylık alışverişe gittik, döndük. aldıklarımızı yerleştireceğiz. önceki günde şu yakındaki küçük cadde üzerindeki marketten cips alıp dışını suya tutmuştum...
şöyle dedi neden cips paketini yıkadığımı anlamamış, üstü tozlu dememe rağmen.
-'tüm bunları yıkayacak mısın şimdi?' paketli şeyleri göstererek.
+"yooo"
-'dün cipsi yıkadın da ondan dedim'
+"anne dedim ya üstü tüm caddenin tozuyla dolmuş, ondan yıkıyorum diye"
-'hıı! ben tüm paketli şeyleri yıkamak gerek diyorsun sandım!'
sanmış ki ben titizlik hastasıyım da ondan. tozu göstermeme rağmen böyle düşünmüş.
hatta bir gün fazla titiz olduğumu, eniştem (teyzemin eşi) gibi mikrop fobim olduğunu, en iyisinin bir doktora gitmem olduğunu iddia etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder