3.02.2013

sarımsak dönemi - evden çıkmasak daha iyi - senin için yalan söyleyemem









konu konuyu açtı çamaşırlar için renk koruyucu bezden nereye geldik...

annemin kendi garip rüyalar görüyor, kabus hatta. çoğunda çocuklarının başına korkunç şeyler geliyor. uyanınca çok hatırlamıyor ama o izlenim ve korku ona yetiyor. ya hatta bir keresinde yani çok eski değil bu, 4-5 sene önce. bir gece yarısı uyuyorken ben zort diye odama daldı bir telaşla. ödümü koparmak ayrı mesele.
ne olmuş gelmiş! annee diye bağırmışım. bağırmadım diyorum yok inanmıyor. bir de gelmiş yatağın ucuna oturmuş, ne oldu yavrum diyor. niye illa zavallı olmam gerekiyor ki. biliyorum koruma iç güdüsü. ama ben gelmişim 27-28 yaşına o zaman. gece yarısı bebek gibi Allah korusun ne olacak da böyle feryat ederek çağıracağım. hem ben de de bir annemi koruma iç güdüsü var.. ya rüyasında görmüş ya dışardan birinden duymuş ben sanmış ya da ne bileyim uyuyorken dışarıdan gelen sesi rüyasına eklemiş ben sanmış... ay bir de inanmıyor.. üstünden kısa bir süre geçince de hala 'ama seslendin' diyor.. mışıl mışıl uykudaydım o sıra ben... dışardan kim diyecekmiş ki!! etraf çoluk çocuk dolu yaa..
yani bu durumda o doktora gitmiyor da ben toz yalamak istemediğim için hastayım!! doktorluğum.. gitmezsem de işte daha kötü bir şey söyleyeceğinden korktuğum için gitmiyorum sanıyor...

annem de kuruntu çok ki. hep de içinde tutar, içinde büyütür, anca patlayacak da... söylemez kuruntularını ama bu seferde başka şekilde dışavuruyor işte...
 hele çocukken biz.. aşırı endişeliydi. neredeyse hiç evden çıkarmayacak, dışarısı post apokaliptik filmlerden fırlamış bir dünya sanki.. öyle bir dönemi olduydu.. ara ara da hortlar bu korku dönemi... kötü bir olay mı duydu artık neyse çaresi hiç dışarı çıkmamamız... ama baskıcı anne olmayacak ya yasaklamak yerine fikir ekimi uygular, bir şeyi tekrar tekrar söyleyerek yaptırır ya da vazgeçirtir falan...


Tips for growing garlic
garlicbu dönemlerden bir de sarımsak dönemiydi. bir ara her yemeğe sarımsak koyardı hatta salatalara da. olmadı cacık yapar, yok tazeyse yanına koyar, illa ye!! biliyor öyle kokarak çıkamam dışarı.

bir gün iki gün değil hergün. tazesi de olabilir sarımsağın...
baktı ben sarımsak yiyince çıkamıyorum sanki..

+"artık koyma usandım, dışarı da çıkamıyorum kokacağım insanlara diye" dedim.

amaan boş vereyimmiş insanları, kokmamak için bu sağlıklı besinden uzak mı duracakmışız, hem nasılsa market yakınmış, istesek telefonla bile getirirlermiş gerekli şeyleri!

+"anne ev hapsine mi çarptırıldım! arkadaşlarımı da görmeyeyim mi?"

ne varmış, ben de çıkmayıverirmişim!! sanki bir halt varmış dışarıda!  sanırsınmış dışarı çıkınca milleti öpecekmişim de!! kokmayayım diyormuşum.
temizlik titizlikden bahseden mutlaka temiz ve ütülü giyinme nutukları atan kadına baksen.. dişimi fırçalar da çıkarmışım ya da zaten çıkmayıverirmişim. arkadaş görünce de ne oluyormuş ki sanki başım göğe mi eriyormuş!! plaket mi veriyorlarmış en çok arkadaş gören kız diye!!

+"hiç dışarı çıkmazsam, arkadaşlarımı görmez ve edinmezsem yenilerini acaba nasıl evleneceğim? ha hani uykuların kaçıyordu?"

ikileme baksen. hem bu kız evlenemeycek mi diye düşün, uykularını kaçır, hem dışarı çıkıp sosyalleşmesin. nasıl bulsun bu koca acaba? yoo öyle eski usul görücü işlerine falan da karşı yani..

buna da cevabı ters. ne yani koca bulmaya mı çıkıyormuşum ben??!! sanırsın müşteri dedim. tövbe tövbeee!!

+"çevrem olmazsa nasıl evlenecek birini bulayım anne?" dedim o zamanlar... kaç yıl oluyor bilemedim.

-'sanırsın sarımsak kokmadan çıkınca, şimdiye kadar çok dolaştın da buldun!!'

dışarı çıkmak, dolaşmak deyince siz de gece yarılarına kadar hoppa kız arkadaşlarımla orada burada takılıyorum sanmayın. eğer birinden birinde bir araba varsa bizi bırakabilecekse ya da yakın oturuyor da beraber dönebileceksek, ne biliim biri nolur nolmaz diye eşlik edecekse biri... belli bir saate kadar. ben zaten hiç bir zaman da öyle eğlenerek sabahı sabah edecek kadar enerjik bir insan olmadım bile..
yani balkabağına dönüşmeden epeeeey önce döneriz, dağılırız evlere... zaten millette de enerji yok ki, sabahtan beri çocuklara birşey anlatacam dinletecem diye bağırmaktan tükenmişler... daha bıraksan orada uyuyacak hale gelen var... ha bi de evli olan çoluk çocuğu olan çıktı. efendim babası izin vermeyen var... eee..
dönüyoz işte tıpış tıpış.... parası gani gani de milletin sanki öyle diyar diyar geziyoruz...

bir ara aramızda böyle bir konuşma geçtiği için de teselli ediyor beni çıkarmış karşıma illa ki biri. nerede olacak belli olmazmış falan. hatta alışverişe gittiğim marketlerden medet umduydu. çok mu romantik komedi izlettim ne...

--------------------------
evden çıkmayan 7/24 ders çalışan inek bir sosyopat olsam daha iyi. başkasının bana zarar verme olasılığı olacağına kendi kendimi delirtsem, hasta etsem daha iyi. olmadı doktor ilaç yazar içer içer otururum evde...

...
hadi daha küçükken neyse de.. o zaman bile sinir olurdum. bir şekilde gitmeyeceksin, yasak demez ama gitmemi engellemek için başka bahaneler uydururdu. ben de bunu hissettikçe sinir olur gitmeyeceksem de gidesim gelirdi..

bir keresinde bir okul arkadaşımın doğum günü vardı. gitmek istiyorum. önce ders çalışmam gerektiğini söyledi, sonra temiz kıyafetim olmadığını, aman şimdi de hiç ütü yapmak istemeyeceğini, ben yaptım, iyi olmamış dedi, böyle görürlerse bu kadın hiç bakmıyor çocuklarına derlermiş, ben ister miymişim annesini böyle aşağılasınlar!!?? vs vs. sonra kızın ailesini hiç tanımadığını, kimbilir kimin nesi olduklarını bilmediğini söyledi. sanki hepsini tanıyor da. sonra ev çok uzakmış, gidemezmişim, bak kaybolurmuşum sonra...

yahu çıkıp arkadaşlarla iyi vakit geçirmek yerine uzaktan uzaktan koybolma korkusu, kaçırılma korkusuyla falan uğraşmalıyım bak! bu daha iyi...

orta birde miydim ne...
ama o çocuklar bize gelebilirmiş.. bir de o var. ben gidemem ama onlar gelsin bize. e kendilerine gelmeyenin evine gitmez ister mi o çocuklar ya da anneleri öyle düşünmez mi?

nasılsa okulda görüşüyormuşuz, hafta sonu da görmesem ne olurmuş şu kızın yüzünü, sanırsın çok şahane birşeymiş. hediye alırmışım pazartesi verirmişim ne varmış.

siz şimdi annen senle vakit geçirmek istiyor da ondan diyorsunuz belki. benim de öyle düşündüğüm oldu. beraber vakit geçirdiğimiz de oldu. ama özellikle sırf benim değil ablam da yani dışarı çıkmakla ilgili endişeleri var esas. o gün gitmesem üçümüz beraber eğlenecek falan değiliz yani. bizi ders çalışın bahanesiyle odaya gönderecek kendi de ya yazılı kağıdı okuyacak, ya başka birşeyle uğraşacak...
bunu belirttiğim zaman da bana kızardı hayat ders çalışmaktan mı ibaret diye.. ders çalışmak, başarılı olmak geleceğimiz demekmiş, ben üniversiteye gitmeyi istemiyor muymuşum? ev kızı olup ezilecek miymişim kocaya falan!? hep dediği bu... bir yerde ders çalışmaktan koparsan hayatın biter mahvolur sanki...

oysa sosyalliğe, nefes almaya, değişikliğe falan ihtiyacı var insanın... ama ya başıma bir şey gelirseymiş.. bir gün öyle de bir kavga ettik...
mahalleden bir kaç çocuk kızlı oğlanlı beni çağırmaya gelmişler kapıya.. hani aynı zamanda okul arkadaşlarım bunlar. annem açmış kapıyı ;

-'nazlı gelemez adeti, çok kanaması, sancısı var şimdi' demiş.

Experiencing sciatic pain?  You'll be glad to know, a massage might just be what the doctor ordered.annem bunu uluorta söylemeyi sever, hem de ben daha alışamamış, utanıyorken. ya da ben banyodayken çocuğa bunu söylemesi gibi... ne var ki bunda ona göre... çocuk ya da yeni yetmeler yetişkinler gibi değil, bazı şeyleri ya anlamaz, ya dalga geçer falan.. anlat anlatabilirsen.. hep benim kuruntularımmış bunlar.. uyduruyormuşum.

neden hasta gelemez şimdi demedin diyorum. sanırsın gizli ajanızda sır veriyormuş hani olay amaan ne varmış bunda söylenmeyecek'ten uzayınca 'senin için yalan mı söyleyeyim'e ulaştı.

+"aman dünyanın en büyük yalanı! cehennemde yanarsın valla !! hem insan kızı için yalan söylemeyecek de kimin için?"
-'aman nazlı sen de sanki çok önemli bir şey de bu!!'
+"önemli tabi! kaç kere dedim sana dalga geçiyorlar böyle bir şeyle! herşey herkese söylenmez! sırf kızlar olsa hadi neyse"
-'bir şey olmaaaz!! aman sen de ne çok laf biliyorsun!'
+"ağlayayım da zavallı nazlı olayım! ancak o zaman acır ve ciddiye alırsın beni!"
-'hiç de bile! ben seni hep ciddiye alıyorum kızım!! sen şu an büyütüyorsun'
+"ancak ağlayınca acıdığın için! çok ağlarsam da ezik olma diye nutuk atıyorsun"
-'gene abartıyorsun ama'
+"bu şu an benim için önemli bir konu! banyoda olduğumu niye bilsin yada adetli olduğumu!!!!"
....
uzayıp gidiyor bu konu....

herkese söyleme böyle şeyleri yok banyoda yok kanaması var! dillerine düşüyorum diyorum. inanmıyor, ben alınıyormuşum.. ben anlatmaya çalıştıkça itiraz edecek bir kulp bulup beni daha da sinirlendiriyor inanmamasıyla, sonra da ben ne kadar sinirli bir insanmışım böyle oluyor.
bu kadar sinirli olursammış ilerde daha neler olurmuş, ne yapacakmışım. bana inanmaman, hafife alman sinirlendiriyor diyorum. aman nazlı sende abartıyorsun diyor...

bu beni küçümsemeler, inanmamalar daha da sinirli yaptı bir yana büyüttü. büyüyeyim diye de yaptığını sanmayın... ablama da benzer davranırdı herhalde. ama o sinirleri alınmış gibi durur. bu şeyden ileri geliyor işte daha önce dediğim özelliğinden, ablam imadan, ne bileyim birinin ettiği lafın ardındaki manasından falan hiç anlamaz, kendiyle dalga geçildiğini de. yani çok aşikar birşey olmadıkça.. öyle sezdirme yoluyla, gizli kapaklı şeyleri hiç sezmez... bu da onu daha rahat biri yapıyor galiba. onun bu rahatlığı bu gibi durumlarda bana da kötü örnek oldu.

bahane ya da bir çeşit savunma annemin; ablam benden büyükmüş ama hiç böyle şeyler söylemezmiş ki! o bile anlamamış da ben nasıl anlamışım!!! ablam çok akıllıymış oysa. ama kendi hakkında böyle düşünüldüğünü hiç söylememiş....
+"anlamıyor o! fark etmiyor, saf!" diyorum. çünkü öyle popüler ve politik olmasının yanında elbet çekemeyenler oldu, üç sınıf geride bile olsam bana kadar ulaştı. en başta inek'ti adı. ruhu bile duymadı. ben savundum daha kötü bir şey söylenince...


(yani yalancı olduğumu düşündüğünden değil yaşıma uygun değilmiş söylediklerim anlayamazmışım, ama anlıyorum hissediyorum görüyorum. demekki yaşımdan önce olgunlaşmışım, kişiliğim gelişmiş. boyumdan büyük konuşmam ondan belki. kısa ve zayıfım diye aptal değildim ya)

---------------------

bu adet dönemi de bir dışarı çıkmama bahanesi oldu. eskiden beridir epey zorlu geçer. bazen dışarı çıkamayacak hale gelirim hatta yattığım yerden kalkamam... bazen de ya mecburumdur ya da sıkıldığım için gitmek istiyorumdur. ama hemen laf suratıma yapışır;
-'adetlisin ama!! gidemezsin ki'
+"çok sancı yok"
-'bak sonra kötülersin, çok olur falan bak rezil olusun'
+"yedek ped diye bir şey var değil mi?"
-'ne gerk var şimdi çıkmanın alemi mi?'

.........
 yağmur yağıyorsa da çıkma... mesela bu durumlarda dersin varsa bile gitmen gerekmez. geçerli bahane adet sancısı ve ya yağmur. otur evde çalış....

............................

şu doğum günü olayına döneyim. naptım ettim ikna ettim. hatırım için falan diye. annem beni arkadaşın evine bırakmak istedi. 'iyi tamam bir uğrarız'.
ona göre usulen, madem hediye de almışım, işte 5-10 dakika yeter... sanki hasta ziyareti... baştan da söylüyor 10 dakika yetermiş, hiç gitmemiş olmazmışım işte böyle gereksiz bir şeye... o zaman onlar da benim doğum günüme gelmez ama diyorum. gelmezlerse gelmesinlermiş, başkaları olurmuş nasılsa... ama Ayşe'yi çok seviyorum diyorum. iyi seveyimmiş ne olmuş. yahu insan sevdiğinin yanında olmak istemez mi yaa...

neyse adresi aldım, gittik. umudum orada beni bırakmasınlar, Ayşe'nin annesiyle annem anlaşsınlar da hemen gitmeyelim... aa kapıyı bir açtılar ki doğum günündeki tüm çocuklar suratını boyamış, palyaço olmuş, gülmekten kopuyorlar... bu eğlenceli organizasyonu da Ayşe'nin babası planlamış... çocuklarıyla gelen ebeveyleri oturma odasına almışlar, çocuklar salonda kopuyor..

Jeanne - Clown kid make-up
ben çok sevinmiştim tabi.... annem de mecburen uyumsuz demesinler diye dahil oldu... ben de suratımı boyamış, çok da eğlenmiştim. daha okulda haftalarca gülmek için konu malzemesi oldu bize...

tabi anneme göre gereksizdi, tamam eğlenelim tabi küçüğüz de.. yani usulüne göre olsun canım!! eve dönerken böyle söylendi durduydu.... suratımda böyle boyalar, herkes bakıyormuş, gülüyormuş... eve de boyalı suratla gitmiştim de...
normalde bana gülünmesinden pek hoşlanmam ama eğlenmişim işte, hem kötü niyetle değil ki bakışları, eğlenmiş bir çocuk diye bakıyorlar sonuçta....
nasıl çıkacakmış şimdi bu boyalar, o da ayrı meseleymiş...

(benim de böyle bir fotoğrafım var ama bu fotoğraftaki ben değilim)


ablam böyleydi mesela, sırf ders çalışır. okulda hani konuşur herkesle politiktir biraz ama okulda olan okulda kalır misali. okul dışı hayatı dershane, derslerden, sınavlardan bahsetmek, ha bir de puanlar. öğretmen ve sınıf arkadaşı dedikodusunu bile zorla yapardı..
anneme göre en iyi ve doğrusu, sadece ve sadece derse odaklanmak! hiç hobisi yoktur mesela ablamın. hadi bir iki roman okumak...  küt diye asistan hocası ve ilk aşkıyla evlendi, neyse ki hepten şanslı canımın içi de.. ama iş dışında ot gibi bir hayatı var... o kadar düz ki. insanı endişelendiriyor. beni yani... bu düzlük bazen eniştemi de sıkıyor... kızda gezip tozma isteği de yok. hiç yaşamadı ki, haberi yok, nasıl bir his...eğlenmek, güzel vakit geçirmek. eniştem de olmasa robot gibi yaşarlar.. fütüristik bir çağda bir film insanı sanki gattaca ya da şu istila'daki gibi bir yaşam. sıkılmaz mı, sıkılırsa güzel yemekler yapar... onu da ben gazladım. "ayy abla şahane börek yapıyorsun, değişik şeyler de yapsana"..

ben keyifçiyim onlar görevci ve robotik... keyif için değil gerekiyorsa, mecbursan, bir şekilde yapman icap ediyorsa yapmalısın bu gibi şeyleri... gerisi görev, angarya....

ya zaten mecburen yaptığımız onca şey var.. biraz da sırf istiyoruz, seviyoruz, keyif alıyoruz, ya da eğleniyoruz diye yapalım bir şeyleri... laf olsun torba dolsun diye yapılmazmış ama saçmaymış... saçma olsun, aptalca ve komik olsun, gülelim diye olsun...


---------------------

böyle etkinliklere dahil olmak için uğraştım hep tee o zamandan bir defasında böyle tartışıyorduk. anneme göre evde, güvende ders çalışsam daha iyi. ne gerek varmış okul gezisine...
hiç mi eğlenmeyeyim ben yaa, hiç mi eğlenirken bir kare fotoğrafım olmasın??? hep suratsız vesikalıklar... hiç mi arkadaşlarımla bir anım olmasın? ilerde ne fotoğraflarına bakacağım??

ben isyan o itiraz ediyor.. sonra da mahsus ablama soruyor gitmek istiyor mu o da çok diye..  o da bu durumda iki arada bir derede kalıyor. çok istiyorum dese annem kızabilir, olmasa da olur dese ben. karar veremiyor. kimseyi kırmak istemez o... ama bazen kimseyi kırmamak için ya kendi kırılır ya herkesi kırmış olur farketmeden. yani öyle çok değil de...
nasılsa suratına dan dan söylemezsen pek anlamıyor... mesela annem gibi çok endişe küpü de değildir ablam. çok rahat bir anne olur. ama ben işte bu yönden annem gibiyim... ben de endişeliyim, kuruntuluyum. ama bunun için eve tıkılmış, ödlek gibi yaşanmaz ki!! önlemini alıp, dikkatli olup yapacasın napacaksan....

annemin çok sevdiği bir öğretmenin gözetmen olarak gitmesi işime yaradı da biraz değişiklik oldu, bir sırıtık fotoğrafımız oldu...

hani o yaşlarda da herşeye gülünür, sürekli kikirdemek istersin... :))
evet bazen şaşkınca, aptalca olabiliyor ya da öyle bir ifade oluyor halinde tavrında suratında. aman boşver olsun...

annem biraz gıcık olur bu durumlara. biz o yaşlardayken de bi gıcık olurdu, gürültü yapıyormuşuz, başı şişiyormuş, sustururdu, öyle de pek komik değilmiş... hala da gıcık olur, yolda sokakta kikirdeyen yeni yetmeler görünce eleştirir ne de aptallarmış.. ben de onları savunurum...

 o yaşlar öyle.. sonra büyüyüp, sorumluluk aldıkça, darbe yedikçe zaten çok kolay gülemiyorsun...iyisi mi o zamanlar bol bol gül!
Life's a mess w/ teenagers in the house.



_________________________

gene uzattım ama ikiye bölemedim de yazıyı.

unuttum bir de şu var..

bir gün yine çıkıp dolaşmak istiyorum kızlarla... hani 'ama yarım saat' sınırlaması koymak üzere annem...

sonra durup bana komşu kızını örnek veriyor... bak ne güzelmiş hep evde dersinin başındaymış... dışarı çıkıp dolaşayım mı diyormuş...
+"zaten dışarı çıkmadığı, hiç bir değişiklik yaşamadığı için çıldırmış, sanki bilmiyoruz! dışarda biraz yaa biraz eğlenmek, mutlu vakit geçirmek yerine evde sınav stresinden hasta olsak iyi yani"
-'aman canım sende! hem herkes öyle olacak diye bir şey yok ki!'
+"ha bir deneyeyim o zaman bakalım kendimi hasta edecek miyim!! sonra düşünürüz"
-'aman sende nazlı! aman tamam git! sonra başımın etini yiyeceksin'


o kızcağız da ablamdan da büyüktü. üniversite sınavına hazırlanıyor lise yıllarından beri deli gibi. ama normal değil hali.. annem sanki bilmiyor gibi davranıyor. kızın resmen psikolojik sorunları vardı... sınav stresinden mi artık neyse... aşırı sinirli, bir ara yemek yemek için bile dersinin bölünmesini istemeyip kıyamet koparıyordu evde, ciyak ciyak bağırmalar, ağlamalar, kırıp dökmeler... arada bir başka kat daireler olmasına rağmen ses bize kadar gelmişti... hatta bir gün sınavdan kendince düşük not almadığı için tüm defter kitaplarını fırına atmış, yakmıştı.
hele bir deneme sınavından beklediğinden bir kaç puan az gelsin, resmen sinir krizi geçirmiş... panodaki kağıtları cart diye yırtmış, bağıra bağıra, ağlayarak hemde...

 hem stres hem ergenlik çağı dengesizlikleri... baş edememiş demek. resmen delirmek üzereydi.
sinirinden bir gün annesi yemek ye deyip böldü diye çatır çatır kendi saçını yolmuş, tutam tutam koparmış... zaten hepten dengesizdi, bir de yüklenince sınav diye diye...
bunun üzerine mecbur olmuşlar doktora götürmeye... yahu sadece yetişkinler mi dedikodu yapıyor!

ama herkes doktorluk olacak değil ya... bir deneyeyim bakalım ben de delirecek miyim...hem üniversiteye gir de delirsen de olur!!

böyle durumlarda annemin bahanesi 'ya sınav?' dı...
hele bir üniversiteye kapağı at, sonra eğlenirsin!!

üniversiteye girince ne oldu dersiniz. o zaman da hele bir okulunu bitir de ondan sonra... herşeyin bir sırası varmış..
ondan sonra başka sınavlar. sınav bitse... yok yüksek lisans sınavları yok kpss sınavları...

ya bir gün bana çok sıkılmışım artık işte... 'hele bir kpss geçsin de!' dedi. sonra da hele bir atanayımmış da...
 sonra gezermişim tozarmışım!!

sonra iş güç olacak diyelim, hatta çoluk çocuk. amaan çocuk büyüsün de... bir süre sonra da çoğu insanın yaptığı gibi benden geçti artık derim, eğlenmeyi, mutlu olmayı, iyi vakit geçirmeyi, hobilerle uğraşmayı falan ya emeklilik yıllarına ya da bir sonraki nesle bırakırım!!
aman bizden geçti gayrı gençler eğlensin, gezsin!!!

ama uğraşılacak ciddi işler var, dünyaya angaryalar için geldim. görevimi icra ederken, faturalar, taksitler, çocuğun geleceği vs derken nasılsa yaşlanacağım... amaan göçüp giderim sonra da... gençler mutlu olsun!!

bir şeylerden mutlu olmayı, kendini bir şekilde biraz mutlu etmeyi bilmeyen insanlar da çocuk yetiştiyor işte...
ne kadar sağlıklı zihinleri olursa...

sonra insanlar iyice yaşlanıp elden ayaktan düşünce çok üzülüyor ama yapmadıklarına. ama işte işişten geçip kendin pişman oluncaya kadar bekle gene de!!

büyük halam, çok yaşlıydı ve hastaydı bana "gençliğin değerini bil, ben bilemedim. hiç farkına varmadan, aman daha zaman var derken yaşlanıyor insan" demişti. saçmala, hata yap, başarısız ol, parasız kal, sürün demedi ki. zamanını güzel geçir dediydi...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder