yeni birisiyle tanışmış ve bana anlatarak fikrimi almak istiyor. tabi fazlasıyla detaya iniyor hatta konudan fena halde sapıyor. (birazdan ben de sapacağım ama olaydan önce arkadaşımı anlatmam lazım) çocukla nasıl tanıştığını anlatırken birden son aldığı çantanın fermuarına kadar dayanıyor konu. hatta bir keresinde bir çanta almış eve götürünce bakmış ki fermuarı bozuk, değişime gitmiş falan falan falan...
'ee esas oğlanla ne alakası var? o mağaza da falan mı çalışıyor? fermuar üretim işinde mi?' yyoooo..
şöyle ki bu arkadaşım şıpsevdi ve karşısındakinin de kendini şıp diye sevip sevmediğini anlayamıyor hiç bir zaman. anlayamamak bir yana farkına bile varmıyor hatta önemsemiyor. hemen dereleri görmeden paçaları sıvıyor... düğün ve evlilik planları. o kadar hazır ki bu seremonilere tüm evli çocuklu eş-dosttan doğum ve bebek bakımıyla ilgili bilgiler bile edinmiş durumda. nerede, hangi doktora doğum yaptıracağını, hangi bebek bezinin daha emici ve kuru, hangi bebek arabasının daha kullanışlı ve ekonomik, hangi bebek odası takımlarının nerede, kaç paraya satıldığını, hangisinin daha sağlam ve sağlıklı olduğu hakkında bilgilere sahip. gelecek için yatırım yapar gibi bilgi depoluyor son on yıldır benim bildiğim.
tahmin edersiniz ki bunları bilen düğünler hakkında da derin bilgilere sahip. düğün organizasyonu şirketlerini araştırmış hatta bir ikisinin sahibi-çalışanıyla ahbaplık bile kurmuş.
son zamanlarda yemek kursuna sardırdı, çalışmaları devam ediyor.
yani son tahlilde evlilik için gereken tüm o düğünmüş, bebekmiş, ev işiymiş, yemekmiş ... aklıma gelmiyor daha siz düşünün artık.. hepsi konusunda bilgilenmiş, tecrubelenmiş durumda. yaa onu bırakın kreşleri bile biliyor akıllım. şimdiden hazırlık yapmak lazımmış.
bir evin düzenini yürütebilecek falan tüm o zımbırtıları biliyormuş hazırmış. evini, arabasını bile almış, adama bu derdi de yaşatmayacakmışmış işte, daha ne olsunmuş. bana nutuk atarken söylüyor daha doğrusu övünüyor.
bir kaç sene önce evlenememesinin nedenini tipine bağlamış, fazla kilolarından gerek doktorların gerek diyetisyenlerin yardımıyla kurtulmuştu.
ardından 'acaba burnum kemerli diye mi evlenemiyorum?'a taktı. ve cesaret edip hiç de o kadar kemerli olmayan burnunu anestezi altında çekiçle kırdırıp yeni bir şekil verdirdi.
burnunum çilesi biter bitmez tutunamadığı 15 günlük ancak sürebilen 'aşk'larından sonra kafayı gögüslerine taktı. kimseyi de dinlemez taktı mı takar, illa olacak. hataysa hata, bunu da illa yaşayarak ve belki pişman olarak öğrenecek. yok yani göğüsünü de kimsenin gördüğü falan yok. geleneksel bir ailede yetişmiş iyi, geleneksel bir Türk kızı. neyse göğüs olayını da silikonlanarak çözdü...
evlenemediği için üzülmekten kırıştığını iddia ederek botokslandı en son.
son iddiası da işte, herşeyiyle tam, evlenilebilecek kadar akıllı, çalışan, uyumlu, güzel, her türlü ev işinden anlayan, çocukları seven ve evliliğe tam hazır bir türk kızı olduğu..
sadece insanları tanıyamadığını ve belki de bir erkeğin ruhuna hitap edemediğini bilmiyor, farkına varamıyor. herşey de patavatsız gibi söylenmiyor. zaten işine gelmeyecek birşey söylediğinizde size kızar, atıyor, kıskanıyor olursunuz ve küser. bir süre sonra haklı çıkarsa o küstüğü kişi başı önünde barışmak ister..
tamamen duygularıyla hareket eden bir insan. ne var ki bu duygular sadece kendine ait oluyor. karşısındaki adamın duygularını hiç hesaba katmıyor..
sürekli kendi istediklerini talep ediyor, yaptırıyor bir şekilde, adamın tüm hayatını ele geçirmek istiyor. ve tamamen kızlara özgü aklınıza gelebilecek tüm o korkunç davranışları sırayla öyle bir sergiliyor ki, adam sonunda ilk tanıştıklarında hoşlandığı kızdan bucak bucak kaçmak istiyor.
futbol izlemesin, kendinin sevdiği dizileri sevsin, kendinin sevdiği film türlerini sevsin (aşırı romantik-komediler), eski okul arkadaşlarıyla görüşmesin, özellikle kızlarla ve bekarlarla, alışveriş sevsin, kendinin istediği tarzda giyinsin. saatlerce alış veriş yapıp üstüne saatlerce o aldıkları şeyler hakkında konuşsunlar.adam hiç sıkılmasın. beraberlerken adam başka herhangi birşeyle ilgilenmesin. ve bu konuda o küçük sesiyle, kadınsı ve kibar davranışlarıyla son derece ısrarcıdır. asla bıkmayacak kadar mücadeleci ve arsız.
e böyle bir kız 'sevgilisi varken' kendi kız arkadaşlarıyla da görüşmez tabi. ama ilişkileri uzun süremediği ve herkesi de beğenmediği içindir ki fazla ayrı kalmıyoruz. ama tabi her çıktığıyla evlilik planları yaptığı için de bir kaç arkadaşıyla bir araya getirip sınavımıza sokuyor adamları.
bu konuda benden yardım isteyen bile oldu.. kırmadan nasıl başından atabilirmiş bilebilirmiymişim. söyleyemedim ondan kırmadan kurtulamayacağını ki. şimdiye kadar gördüğüm buydu, ben seni hak etmiyorumlar, annem istemiyorlar falan sökmez ona. isterlerse kendilerini kötü ve sadakasiz gibi göstersinler yemez o bu numaraları. uzatır da uzatır, adam ayrıldıklarını düşünür bizim kız sadece küçük bir kriz yaşadıklarını. adamı sıktığını kendini sevdiremediğini anlayamıyor. ya da umursamıyor. diktatörlerşiveriyor bu gibi durumlarda. ancak yüzüne pata küte söylerlerse onu sevmediğini, sevmediği davranışlarını anlayamaz ama kavga, ağlama krizi ve ayrılık gelir. sonra adamın çok kırıcı biri olduğunu iddia ederek kendinin ayrıldığını savunur.
bir keresinde
-"tatlım, sen de çok üstüne gitmesen, o sana uyacağına birazcık da sen uysan olmaz mı? onu bunu yapma demelerini azaltsan. sadece benim dediğim olsunları azaltsan. sen hiç mi dergi okumuyorsun? hani hep ilişkide kadınların yapmaması gerekenleri yazarlar ya.. sen tatlı tatlı söyleyerek çok baskıcısın aslında" dedim.
ama bu kadar çabası, emeği, evliliğe bu kadar hazırlıklı oluşu, estetik operasyonları yaptırması boşuna mıymış. bu kadar şeyden sonra her istediğinin olmasını hak etmiyormuymuş ne yani?? sitemkar biçimde söylüyor. bakışları 'sen de mi bürütüs?' . sanırsın kocasını çaldım elinden.
-"hak etmek başka elde temek başka. insanın hayatta her istediği olmuyor ki canım. dünya böyle, senin etrafında dönmüyor. şimdiye kadar öyle bir çift gördün mü?"
+'yaa, ne bileyim?'
aslında görse de anlamaz, nasıl bir pencereden bakıyorsa anlayamıyorum, fark edemiyor bazı şeyleri, işine mi gelmiyor ondan mı artık. menfaatine mi değil. hayır başkalarını sorunlarıyla değil yaşayış şekilleriyle ilgili sadece. duyarsız biri değil ama sadece kendine duyarlı. kendine yapılan haksızlıklar, kötülükler, kabalıklar vs konusunda. belki bir nebze de anne babasına. kardeşlerine bile öyle değil.
- "herşeyi parayla elde edemediğin gibi. demek ki tüm iyi özellikerine rağmen de elde edemiyor insan her istediğni. hem eskiden de böyleydin sen. yemek bilmezken, estetiksizken de.. "
ama o öyle istiyormuş napsınmış. hak falan verdiği yok, ona göre o anda onu hiç mi hiç anlamayan dünyanın kötülük timsali insanıyım, kalleşim onu sırtından vuruyorum, gerçekleri söyleyerek. dünya onun etrafında dönüyor ve onun tüm istedikleri olmalı. adamın istekleri mi e işte o varmış ya karşısında daha ne olsun??
sonunda patlatıyor bombayı, çünkü istediği gerçekler değil, teselli bile değil. hani adam çok mu şahaneydi hayır. ama canavar da değildi ve kızımız bir adamı nasıl çileden çıkaracağını, yavaş yavaş bataklık gibi nasıl bitireceğini iyi biliyor diyeceğim ama bu onun davranış biçimi. içinden öyle geliyor yani şablonlara, dergilere, testlere falan bakarak uyguladığı bilinçli yöntemler değil.
+'sen elde edemezsin de ondan!!!' işine gelmeyince nasıl çocuklaştı?
-"ha sen elde ettin yani?! bi yerden sonra paçaları tutuşmuş gibi kaçıyorlar senden... adamın her alanını işgal edip nefessiz bırakıyorsun tatlım, yaşayamıyor o da öyle! ben her istediğimi elde etmek istemiyorum ki! adam benim maymunum, çocuğum gibi olmasın. birbirimizin zevlerini, alanlarını bilerek, kabul ederek ve anlayış-uyum göstererek yaşamak istiyorum. kendimin penis eklenmiş versiyonuyla değil! sen diktatör gibisin ilişkilerinde.."
+'yaa öf ben sana gerçekçi ol mu dedim?'
-"ayy adam da çok gıcık ve çirkindi, üstelik işi de iyi değildi, ev geçindirirken iş sana düşerdi hep.. çocuk da sevmiyordu, aklı da hep futbol da oysa ki artık sen varsın, başka birşeyle ilgilenmemeli. şarkı niyetine bile senin sesini dinleseydi. gözü de dışarıdaydı ben anlamıştım zaten. üzülme sen daha iyisini hak ediyorsun. dediğim de oldu canım! ama ne oldu? her seferinde aynı şey. ben benzer laflar etmekten bıktım sen bıkmadın aynı şeyleri yaşamaktan, aynı sebeplerle ağlamaktan."
+'napayım yaa ben böyleyim! beni böyle kabul etsinler, ne yapayım??'
-"eden çıkmadı ama daha, edilemiyor demek ki. canım sen kaç ilişki yaşadın böyle?? hep aynı!" dedi kötülük timsali yazarınız!! :))
+'yanlış adamı seçiyorum belki?'
-"o zaman tam istediğin gibi birini buluncaya kadar arayacaksın, ya artık kendinden de ödün vermen gerektiğini anlayacaksın. şimdiye kadar seni kullanan biriyle nasıl karşılaşmadın anlamadım (onları da korkutur bayar :)). yetişkin yaşta birini fazla eğip bükmeye kalktın mı ters tepiyor işte görüyrsun canım. kaçırıyorsun adamları. çok matah bir şeyler de olsalar bari (yazar burada arkadaşının ağzına göre veriyor :) ). önce çok üstüne düşüyor, çok seviyorsun diye bi havalara girip sonra kaçıyorlar"
nasıl olduysa adamları elinden kaçırdığını kabul etti. ama huylu huyundan vazgeçmez ki. bazen anlar, hak verir gibi oluyor ama çok kısa bir an! o bencil duygusu izin vermiyor kabul etmesine. illa onun istediği şeyler olmalı. mesela adam onun sevdiği marka donu giymeli.
bir gün merak ettim sordum;
-"senin her dediğinin olduğu bir ilişki de sıkılmaz mısın ve bir yerde illa adam patlamaz mı benim dediğim şu şey de olsun diye falan?"
ama öyle bir aşk istiyormuş, adam onu çok sevdiği için her dediğini yapacağı bir aşk. ama unutuyor ki şıpsevdi olan kendi, ve birine tutulunca hemen gidip açılan ve ilişkiyi başlatan da kendi. adamın onu sevmesi için zaman bile tanımıyor ki. hemen üstüne gidiyor, baskı kuruyor ve evlilik imalarında bulunuyor. şaşıyorum bu nasıl bir şanstır ki karşısına manyak çıkmadı, ettikleri ters tepmedi..
hiç bıkmazmış öyle bir ilişkiden. ama bence istedikçe daha çok ister. sınırı yoktur. durduramaz kendini. nereye gider hayal edemiyorum.
bir süre sonra benim de çok uzatıp bir türlü sadede gelemediğim gibi yeniden aşık oldu bu arkadaşım.
yeni tanışmışlar adamla arkadaş ortamında. ama bu kez çetin cevize çatmış, kibarından da olsa. kalabalık arkadaş ortamından başka bir süre görememiş yüzünü.
ne yapıp edip adamla görüşmeyi başarımış. böyle anlatmıyor tabi. nasılsa bir buluşma kopartmış. kendi istediği oluncaya kadar istemekten bıkamamıştır. adam da bir görüşeyim de sussun artık, kestirip atarım demiştir garibim.
adamın soğuk ve mesafeli tavırları bizimkini yıldıracağına daha da cezbetmiş olacak. zoru başaracak sert adamı kölesi edecek. ama öyle onun her istediğini yapıp, mutlu ederek falan değil ha!! sakın ha sadece onun istedikleri olmalı....
buluşmada mesafeli davranmaya devam etmiş, sıkılgan davranmış bu arkadaşımı çok üzmüş çünkü çok fena aşık olmuş adama!
doğrudan söyleyemiyor tabi imalı laflar etmiş. ama o imalı lafları bile kendine yontmayı başarır...
adamın laflarından örnekler;
1- ben herkesle çıkmam (ayyy demek arkadaşımı beğenmiş de çıkmıııış- zorla buluşma kopartmış oysa)
2- ben eski kafalı biriyim (ayyyy tam arkadaşımın istediği gibiiii)
3- geleneksel bir ilişkiden yanayım (ayyy zaten arkadaşım da öyleee)
4- ben aşık olduğum zaman çıkarım biriyle (ayy arkadaşıma tam anlamıyla vurulmuş demek - zorla kabul ettirdi ya?!!)
5- ben çıktığım kızla evlenirim (ayyyy aşık olursa çıkıyor, aşıksa çıkıyorsa evlenmek istiyor, yani benimle çıktığına göre aşık, aşık olduğuna göre de evlenmek istiyor!!!! Nazlııııı benimle evlenmek istiyor!!! )
zoraki buluşma adamın bu ve benzeri nutuklarıyla sürmüş. adam boşuna konuşmuş aslında arkadaşım adam 'evlenmek' kelimesini kullandığı anda kalmış, gerisini dinlememiş bile. son kararını vermiş 'EVET'. hadi nikah masasına!
zaten bir kız bile yanında 'artık bizim de evlenme yaşımız geldi aslında, ben de çok istiyorum' gibi şeyler dese bile üstüne alınıyor.
sonra bana gelip 'Nazlı var ya bir kız bana evlenme teklif etti!' diyor.
ertesi gün bana adamın dediklerini anlattı. sence ne demek istiyordu diye?? gerçekçi birine sorması büyük hataydı. ama kıyamadım süzme yoğurduma, tam gerçeği söyleyemedim ki gene.
-"evlenmek istediğinden emin misin? niye kaçıyor ki o zaman. ay canım diyelim ki öyle, nasıl cesaret tanımadan evlenivereceksin sen??!"
bir gün öyle bir ağzımdan kaçacak ki, bir daha asla görüşmeyeceğiz. o gerçeklere katlanamadığı için ben ise onun bencil hayallerine... napalım her ilişkinin bir sonu oluyor işte. bizimkisi de yakın....
adamın kendisine kısmen evlenme teklif ettiğini düşünüyor, tam söylemesini istermiş ama. zorla başbaşa kaldıklarını söylediğini hatırlatınca başkalarını suçladı.
adam basbaya başından atmak istiyordu ki bunu en kısa sürede başarabilen biri olarak madalyayı hak etti. bir kaç defa yine kalabalık arkadaş gurubunda görüşmüşler, adam yalnız kalmamalarına çalışmış belli ki.
bir olay vardır bu olayı anlatırken sadece anlattıkların değil anlatmadıkların da hissedilir, anlattıklarınla noktalar bileştirilince boşlukların nasıl doldurulacağı olasılıkları çıkar ya... ben de öyle çıkarım yapmak durumunda kaldım.
arkadaşımın telefonlarına cevap vermemiş, ya da kız arkadaşı olmadığı bilinmesine karşın telefonuna bir kız bakmış. hem de defalarca. aramış çünkü arkadaşım anlamış ki adam onunla evlenmek istiyor. anlayamamış neden telefonlara çıkmadığını. hatta anlattığına göre arkadaş grubunun içinde bile görememiş...
adama bir daha ulaşamadı.
çok üzüldü.... evliliği kaçırdığını düşündü. hatta evlilikten döndüğünü iddia etti. anlayamadı adamın evlilik teklif edip sonra kaybolmasını. bir filmde görmüş, damatların düğünden hemen önce korkup kaçtığını adamın da korktuğunu düşündü ta ki adamı unutuncaya kadar. yani yeni birine tutulup ona her istediğini yaptırmak isteyinceye kadar.....
gökten üç elma düşmüş biri benim başıma diğer ikisi de yere! arkadaşıma düşmemiş...
aynen bu kısırdöngüyle devam ediyor hayatına. 1 haftayla-2 ay arasında değişen şekilde erkekleri kendine aşık etmek için kendinin her dediğini yapmaları gerektiğine inandırmaya çalışarak!
'her dediğimi yapın! her istediğim olsun! her şey benim dediğim gibi olsun!! o zaman mutlu olursunuz...'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder