(mesela benimkisi gibi anneler kızlarının kendi istedikleri gibi giyinmesini tercih ediyor, baskıcı olmak istemiyorsa başka yollar deniyor. kızı kendinin beğenmediği bir giysi seçmişse istersen 45 kilo ol 'seni kısa-şişman-koca popolu vs gösterdi' gibi cümlelerle vazgeçirmeye çalışıyor... artık kim başarılı olur bu oyunda o kişiden kişiye değişir..)
ben klasik bir türk kızıysam annem de klasik bir türk annesi işte. ve her ne kadar şikayet etsek de hepimiz az yada çok şikayet ettiğimiz annelerimize ya da babalarımıza benzeyeceğiz sonunda...
annemin şovu'nda ise olay şöyle gelişiyor;
yani annem her zaman, her konuda, çeşitli dozlarda (gününe göre değişir) kendi düşüncelerini ona göre 'belirtir' ama aslında kabul etmeni, uymanı beklemektedir.
bazen de karşısındakinin bir çocuk ya da ergen değil bir yetişkin olduğunu unutur. bahanesi de 'sen benim gözümde hep bebeksin yavrum' dur.
hıı mesela bazen unutur odama seslenir bilmem ney ney elbisemi giyseymişim, içine be bilmem ne çamaşırlarımı 'ayy bana çok yakışıyor'muş... baskı yapmama yöntemi seni etkileyerek kararını almanı sağlamak...
neyse annem özellikle başka insanların yanında ama daha da özellikle bizim eve misafir gelmişse değişir. hani arada unutup çocuk gibi telkinler, tembihler, öğütler (karşıdan karşıya geçerken iki tarafada bak ha! gibi) verdiği olur ama bu durumda az daha farklı bence.
ne zaman rejim yapsam tabağımı daha çok doldurup, daha fazla ekmek koyduğundakine benzer. bu kez misafirin yanında güç gösterisine başlar. evdeki hakimiyetini, sözünü nasıl dinlettiğini, kızını ne kadar iyi-hanım yetiştirip, kızının ne kadar söz dinleyen iyi bir evlat olduğunu kanıtlamak için bir yöntem. sorgulamadan dinlemeyeceğimi bir türlü öğrenemedi ama...
her seferinde aynı şeyler değil elbet kadın yaratıcı sonuçta.
sadede geldim gibi,
geçende eve yatılı misafir geldi, uzaktan bir akraba, annemin yaşlarında. şimdi gösteri başlıyor :)
ben sabahları çok tıkınan biri olmadım hiç, hele bir de rejimdeysem e biraz daha dikkat ederim, yaz günü ise yumurta falan yiyemem. öyle klasik çay, ekmek (kepek), peyniz, domates, salatalık vs.
annem bunları bilir ve zamanla da olsa kabul ettirebildim. ona kalsa lüpür lüpür reçel-bal-tereyağı götürmeliyim.
ama misafir gelmiş ya 'kızına yedirmiyor, pinti' , 'kızını iyi beslemiyor, beslememiş' , 'kızından esirgiyor' vs gibi düşünceler olmasın diye iyice abartır. kimseninde öyle düşüneceğini sanmıyorum yani bende 31 yaşında balık etli bir kızım.
ama yok! ya akıllarından geçerse. geçsin doğru değil ki deseniz olmaz. illa kanıtlanacak. bunu kanıtlamak için o kadar uğraşır ki sonunda, bir keresinde adım obur nazlı'ya çıktı eş dost arasında. o kadının o zamanlar ki düşüncesi de bu olmuş, herkesin penceresi ayrı hayata. e kimin ne düşüneceğini bilemezsin, torba değil büzemezsin ki!,
demek ki iştahlı bir dönemimmiş benim de. bir kaç yıl önce. ama yediğimde 195cm boyunda 130 kilo bir adamın yiyeceği kadar değil ki. benim etim ne budum ne, herkes cüssesine göre..
niye tombul olduğum belliymiş, çok yiyormuşum, böyle gidersemmiş halim ne olurmuş valla artık erkekler ince hanım istermiş bak evlenemezmişim ha, çok kilolular bebek de doğuramazmış. sanırsın 200kiloyum. alt tarafı 63. ama nutuk dinlemek bir yana, dedikodu bir yana.
istediğin kadar kendini savun, bu kadınlar sadece kendilerini dinler, kendilerine inanırlar, kendilerini alim kadar bilgin sanırlar, karar vermiş bir kere kadın. o kadar abarttı ki bana aptal tv rogramlarından yarım yurum öğrendiklerini öğretecek-öğütleyecek, obez olup öldüm sonunda! sırf biraz iştahlı yemek yedim, biraz da göbişim var diye.. annem de çok üzülüp yataklara düştü. 'ister misin böyle olsun kızım!!!'
+"hah ha! ben şişmanlayıp öleceksem size ne demeli hanımlar! tansiyon, kollestrol, şeker, e yaşlısınız da. artık bu yaştan sonra bence kendinizi düşünmemin vakti çoluk çocuğu değil. tabi eğer torun sevmek istiyorsanız!" demiştim.
al işte tepkim gene aşırı bulundu. kötü oldum. kimn ne zaman öleceği belli değilmiş ki kızım! allah gecinden versinmiş. şişmanlayıp sağlığım bozulup ölsem gerçekten bir yanları haklı çıktım ama ben demiştim diyecek yaa!!
hani boyun eğip, ezilsem, ağlasam çok ezik biri derler, napacak bu zavallı evlenince.
itiraz etmeden haklısınız rejime başlarım en kısa sürede desem gene beğendiremem, hemen kabullenme her söyleneni kızım, itiraz etmeyi öğren, savun kendini, o kadar da şişman değilsin derler. denedim biliyorum ben bunları..
benim mi ayarım yok onların mı?
o dönem şişko muyum kompleksine girip üzüldüm, eş dost akrabaya falan yaymış kadın çok yiyor kilo alacak falan diye. komplo teorilerini benim üzerime kurmuş. kulaktankulağa oyunu gibi dedikodu saçmalaşarak, eklemeler yaparak yayılmış...
kiminle konuşsa annem aynı şeyler, gene beni savundu onlara karşı şimdi. ama yani kendinin 'kızını iyi beslemiyor, esirgiyor' gibi dedikoduların çıkmasından da iyi buldu. belliydi yüz ifadesinden. bunu söyleyince de inkar yolu tabi, paranoyak mışım.. yüzünden okunuyordu anne!
en azında kendi suçlanmadığı için memnun savundu beni o kadın ne kadar abartılı biri vs diye.
benzeri olayları versiyon versiyon yaşadım zamanla kendimi geliştirdim. ama annem pes etmez dedim ya.
yatılı misafirin geldiği sabah işte kahvaltıda bana devasa bir domates-kaşarlı tost (yarım somun ekmek, içini de çıkarmamış hem de), koca bir bardak sıcak süt ve iki haşlanmış yumurta yapmış, tabağıma koymuş.
misafirin yanında bastıra bastıra 'o tabak bitecek küçük hanım!!'
+"yok artık anne! rejimdeyim ben yaa!"
hani daha masa dolu. ama en azından tatlı şeyler koymamış ki biliyormuş sevmezmişim sabahları. rejim mejim anlamazmış bi-te-cek-miş.
+"büyürüm değil mi anne! daha iyi büyüyemedim, boyuna büyüme durdu artık tabi yaş 31. en iyisi enine büyüyeyim ben. zaten yeterince geniş değilim. yaşımda büyümedi yiyim de bir an önce 40 olayım! ooh oh oh"
bana da iyilik yaramıyormuş! süt bana gerekliymiş.
+"anne senin yaşında daha çok gerekli kemik erimesi olmasın diye"
kendilerinden geçmiş artık, ama gençleri düşünmelilermiş, misafir teyze başını sallıyor. laf yarışını anlatmayayım...
ya tabi iyi beslenmemi ister ama rejimdeyken neden bu hileler?? bilmem ki şişko bir patates olayım kimseler beğenmesin ona mı kalayım diye..
yok o, o an gösteri peşinde. kızına hala çok özeniyor bu yaşta bile diyecekler... mesaj kaygısı diye buna denir. de mesaj için ben telef olacağım bir gün..
çok iştahsız dönemlerimde ya da rejimdeysem endişeleniyor ya anoreksiya bulumia (nasıl yazılıyorsa bunlar işte) falan olursam diye.
+"ya anne ekmek yemiyorum diye hasta mı olacağım? salak mıyım ben?"
anne yüreğiymiş işte. ay bu yürek beni hem bebek hem gerizekalı ötesi sanmasa...
hı? sonuç mu? yedim mi onları yemedim mi?
rejimdeyiz dedik ya! tostun anca yarısını yedim, yumurtaları ellemedim, süt yerine de çay içtim her zaman ki gibi.
annem gücenmiş gibi yaptı ama en azından misafir teyzenin gözünde kendince aklandı.
sonuş ve yeni dedikodu temelleri... (biri daha rejimde olduğumu benden duyarsa yayılır artık).
misafir teyze;
hımm kızına çok iyi bakıyor ama kız inatçı, bişey de yemiyor. bu gidişle kusma hastası olur bu! aa masadan kalktı, kesin gidip kusacak!!
hayır ya kusmadım! masada kalıp da 1960ları mı dinleseydim bilmem kaçıncı kez?? kalıp da bunları yazmasa mıydım???
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder