anneannem annemi büyütürken annem çocukça bir şey yaptığında, ya
da anneannemin hoşuna gitmeyecek birşey vs olduğunda eleştirilerinden biri hep
'koskoca kız oldun artık' demekmiş. 10-11 yaşlarında bile.
annem ise bunun tam tersini yaparsa iyi olacağını düşünmüş olacak. ama iyi olmadı. herhalde ortayı ben bulacağım bir gün çocuğum olursa.
insan 7-9 yaşlarındayken küçüksün denmesine pek içerlermiyor ama 11-12 yaşındayken, ergenliğe girmişken ve hormonların beynine vurmuş sürekli bir an önce büyümek istiyorken annenin sana sürekli küçüksün demesi hoşa gitmiyor. hatta çileden çıkarıyor.
yani o zamanlar insana bu önemsizsin demekmiş gibi de gelebiliyor, hafife alındığını, hiçe sayıldığını falan düşündürüyor.
şu yaşımda anneme bunları söylediğimde hiç hatırlamıyor bile. bazen "annem bana hep koca kız oldun der dururdu ben sana hiç demedim" der. 'ama sen de hep küçüksün derdin' dediğimde şaşırıyor. aman bende! oluyorum. taş çatlasa 3-5 kere demiştirmiş... hafızası inanılmaz kuvvetli olduğu için herşeyi hatırlarmış, böyle birşey dediğini hiç anımsamıyormuş.
nadir de olsa unuttuğu bir iki şeyi de ben hatırlayıp başına kakıyormuşum şimdi. hatırlayamazmışım ki küçükmüşüm o zamanlar...
'anneme çekmişim işte fil hafızası var bizde ailecek' dediğimdeyse kendine çektiğime seviniyor. ama her konuda olduğu gibi hafıza konusunda da iddialı, inanmak istemiyor. hatta bu sohbet tartışmaya dönüşüyor. o inanmak istemiyor, demediği hem de hiç emin.
'e ben yalan mı söylüyorum? yalancı mıyım yani?'
sessizlik.
işine gelmeyince ben yalancı olsam daha iyi. çok gururluymuş. ben değil miyim? ya benim gururum?
sanırsın birini vurduğunu falan iddia etmişim gibi davranıyor. gayet iyi hatırladığımı, çünkü gururuma dokunduğunu söylesem, yani belki bir kere demiştir oluyor. ama ben büyütüyorum altı üstü bir kere dediği birşeyi.
oysaki ergenliğimin temel tartışma konusuydu küçüksün lafı. annem ben hesaba alıncaya ve ben okuldan falan geldiğimde 'alınacak birşey var mıydı anne? ya şimdi söyle ya yarın!' demelerimle son buldu.
artık cep telefonu var neyse ki. ama o zaman da sen en çok eğlendiğin anda çalar...
annem o tartışmaları benim inadım olarak görüyor. inat damarıma da basıyormuş demek bi yandan da. asıl kendi inatçıdır hatasını bırak minicik bir eleştiriyi bile kaldıramaz her kesin kusurunu hatasını gören kadın. kaldıramaz ve kabul edemez kavgayı büyütür büyütür sonunda sen kavga çıkarmışsın gibi olur. hatta sen 'başlattın' der.
'anneme çekmişim işte fil hafızası var bizde ailecek' dediğimdeyse kendine çektiğime seviniyor. ama her konuda olduğu gibi hafıza konusunda da iddialı, inanmak istemiyor. hatta bu sohbet tartışmaya dönüşüyor. o inanmak istemiyor, demediği hem de hiç emin.
'e ben yalan mı söylüyorum? yalancı mıyım yani?'
sessizlik.
işine gelmeyince ben yalancı olsam daha iyi. çok gururluymuş. ben değil miyim? ya benim gururum?
sanırsın birini vurduğunu falan iddia etmişim gibi davranıyor. gayet iyi hatırladığımı, çünkü gururuma dokunduğunu söylesem, yani belki bir kere demiştir oluyor. ama ben büyütüyorum altı üstü bir kere dediği birşeyi.
oysaki ergenliğimin temel tartışma konusuydu küçüksün lafı. annem ben hesaba alıncaya ve ben okuldan falan geldiğimde 'alınacak birşey var mıydı anne? ya şimdi söyle ya yarın!' demelerimle son buldu.
artık cep telefonu var neyse ki. ama o zaman da sen en çok eğlendiğin anda çalar...
annem o tartışmaları benim inadım olarak görüyor. inat damarıma da basıyormuş demek bi yandan da. asıl kendi inatçıdır hatasını bırak minicik bir eleştiriyi bile kaldıramaz her kesin kusurunu hatasını gören kadın. kaldıramaz ve kabul edemez kavgayı büyütür büyütür sonunda sen kavga çıkarmışsın gibi olur. hatta sen 'başlattın' der.
aslında mesele o kırklı yaşlardayken ben onlu yaşlarda olduğum için o zamanlar çok farklı pencerelerden bakıyorduk (hala öyle gerçi). farklı algılıyorduk. onun lafın gelişi diye söylediği önemsiz, gördüğü şeyleri ben farklı hissediyordum. ergenliğinde verdiği bir şey bu, şimdilerde anlıyorum bunu tabi o zaman kafa tutardım, inatlaşırdım.
annem sırf, anlamsız inattan olduğunu düşünüp sinirlenir ben annem beni hiç anlamıyor diye düşünürdüm. pek de anlamıyordu doğrusu, yani yaşımdan daha olgun, daha farkında ve hassas olacağımı tahmin edemiyordu.
annem sırf, anlamsız inattan olduğunu düşünüp sinirlenir ben annem beni hiç anlamıyor diye düşünürdüm. pek de anlamıyordu doğrusu, yani yaşımdan daha olgun, daha farkında ve hassas olacağımı tahmin edemiyordu.
hani yaz günü bile ebatları küçük diye üşür sanıp bebekleri lahana gibi giydirirler ya beni de o çeşitten bir anlamamazlık kuşatmıştı.
kısa ve zayıfım diye on kat giydirmezdi ama bazı şeyleri anlayamayacağımı sanırdı. fark edemeyeceğimi ya da umursamayacağımı. ne bileyim. belki hiç düşünmezdi bile davranırken. içinden (ya da işine) o anda ne geliyorsa o.
çıkar çıkar çıkar'da bahsettiğim gibi, gururu olmayan, utanması olmayan ya da küçük olduğum için gerekmeyen biriymişim gibi tutup tutup soyuverirdi üstümü. hani çok küçük çocukları üstleri kirlenince, çok terleyince ulu orta tutup üstünü değiştiriverirler ya onun gibi. 3-5 yaşındayken neyse de 12 yaşındayken olmuyor işte. ama o zamanlar ebeveynler zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyor hayatını kazanma, taksitleri ödeme gibi şeylerle uğraştıklarından herhalde.. 'pedini kendin değiştirir misin?'dediği oldu yaa!!
o olaydan sonra ancak anlamıştı benim bir gururum olduğunu. annem benden daha rahat ve vurdum duymazdır, belki yaşından dolayı artık kemale erdi insanlara mı aldıracağım diyedir. bilmiyorum.
hani babalar anlayamaz kızlarının büyüdüğünü gibi bir izlenim vardı ya bizde tersiydi. babam rahmetli bana hep yetişkimişim gibi davrandı. belki bir anneden daha az sorumluluk aldığı için çocuk yetiştirirken..
işte neyse o konuya girmeyeyim.
10-11 yaşlarındayken başladı (belki daha küçük) bu küçüksün hayır büyüğüm tartışmaları.
hani insan evde daha rahat hareket etmek istediği, kimse görmeyeceği için daha salaş daha rahat giyinir ya, bizde o iki katıdır. anneme göre dışarda giyilecek, evde giyilecek ve yatarken giyilecek giysiler vardır, asla birbirine karıştırılmamalıdır. neyse ben de o zamanlar buna uyardım ne bileyim gerçekten şimdiye göre küçüktüm.
yine evde öyle eskimişleri giydiğim için o halimle asla dışarı çıkmak istemezdim. zayıfsın kısasın, ergensin orantısız büyüyorsun üstüneüstlük bir de kıyafetinin dizi çıkmış, sünmüş, solmuş. biz evde hep öyle gezdik valla.. aman yeniler eskimesin!! biz eskisek de olur. giyilmemiş giysiler ardımızda göçelim. hani temizlenip kilitlenen salonlar misali, biz de salon açıktı ama o kılıkla salona otursa nolur ki= aa eve dilenci mi geldi??
işte benim en üstü başı perişan olduğum anlarda annem beni markete yollamaya çalışır. hani önlüğümle olsam iyi. yok illa üstümü değişmemi bekler eksik birşeyi hatırlamak için. her zaman.
tam önlük çıkmış sünük eşofman giyilmiş 'Nazlııı ekmek yok, Nazlıııı bilmem ney yok!!!'
+"yaa şimdi mi hatırlanır anne??"
-'ne olmuş ki şimdi hatırladım'
tartışma start!
annem eksik şeyi almam konusunda diretir, kendi gidemezmiş üstü başı perişanmış ama ben küçükmüşüm önemli değilmiş bir şey olmazmış..
istediğin bahaneleri ara, bul. imkansız ikna olmaz. sen küçüksündür, çirkin görünmenin hiçbir önemi yoktur. bunu böyle suratına söyler. neden desen de bir nedeninin olmasına gerek yoktur. küçüksündür işte.
ona bakıp neler der elalem, hem sütyeni de yoktur üstünde.. gidemez ayıp olur. seni bu kadar iyi yetiştirdiğini, baktığını falan kanıtlamaya çalışan kadın gider seni hiç önemsemeyen kadın gelir. bunu da yüzüne vursan çok laf biliyorsun sen olur, inat olusun, hayırsız, bencil.
ona bakıp neler der elalem, hem sütyeni de yoktur üstünde.. gidemez ayıp olur. seni bu kadar iyi yetiştirdiğini, baktığını falan kanıtlamaya çalışan kadın gider seni hiç önemsemeyen kadın gelir. bunu da yüzüne vursan çok laf biliyorsun sen olur, inat olusun, hayırsız, bencil.
gitmemişimdir çünkü ya bir komşu denk gelir süslü zamanına rastlamayan, ya bir velet görür. biri acır öbürü dalga geçer. herkese yayılır madara olursun, dalga geçerler. ama anlatamazsın. dalga geçilmesi beni üzmemeli küçüğüm ne anlarım. sanki bazı duygular bir yaştan sonra aniden bitiveriyor ruhunda önceden hiç eser yokken. 7 sinde ne 77 sinde o diye boşuna demişler sanki.
tacize, tecavüze uğramamdan ölesiye korkan kadın gider bu durumlarda o üstümdeki içine gösteren ne bileyim işte sündüğü için yandan bilmem neren görünen kıyafetle sokaklara düşmeni bekleyen kadın gelir yerine. küçüğüm ne de olsa yandan memem görünse ne olacak? o zamanlar pedofili hastalığını bilmezler miymiş acaba?
hayır yani aksi gibi market (bildiğin bakkal da) hemen bizim binanın altında da değil. çapraz karşımızdaki binanın da diğer tarafında, caddeye bakıyor kapısı.
bir şey olmaz küçüksün.
şimdilerde de sigara için karanlık sokaklara salmaya çalışıyor beni... anla anlayabilirsen..
yaa üstüm kötü anne!
ee ne olmuş??
hayır gerçekten iyi görünmek istemene bir anlam veremiyor. annem zaten oldum olası sevmez süslenmeyi. işte işe, okula giderken temiz ve ütülü giyinmesi lazım gelir insanların, o kadar. aksi ayıp olur, elalem ne der? gerisi gereksiz uğraştır. zaten öyle de bir yüzü var ki benim aksime makyaja ihtiyacı yok. kaşı gözü belli. benim rimel en azından sürmezsem yüzüm hep aynı tonda seçemezsin hatları... :(
tacize, tecavüze uğramamdan ölesiye korkan kadın gider bu durumlarda o üstümdeki içine gösteren ne bileyim işte sündüğü için yandan bilmem neren görünen kıyafetle sokaklara düşmeni bekleyen kadın gelir yerine. küçüğüm ne de olsa yandan memem görünse ne olacak? o zamanlar pedofili hastalığını bilmezler miymiş acaba?
hayır yani aksi gibi market (bildiğin bakkal da) hemen bizim binanın altında da değil. çapraz karşımızdaki binanın da diğer tarafında, caddeye bakıyor kapısı.
bir şey olmaz küçüksün.
şimdilerde de sigara için karanlık sokaklara salmaya çalışıyor beni... anla anlayabilirsen..
yaa üstüm kötü anne!
ee ne olmuş??
hayır gerçekten iyi görünmek istemene bir anlam veremiyor. annem zaten oldum olası sevmez süslenmeyi. işte işe, okula giderken temiz ve ütülü giyinmesi lazım gelir insanların, o kadar. aksi ayıp olur, elalem ne der? gerisi gereksiz uğraştır. zaten öyle de bir yüzü var ki benim aksime makyaja ihtiyacı yok. kaşı gözü belli. benim rimel en azından sürmezsem yüzüm hep aynı tonda seçemezsin hatları... :(
niye üniformam varken hatırlamıyorsun?
ne bileyim?
bazen inat eder gitmezdim. giyinmek de istemezdim.
o zaman komşu çocuğu girerdi devreye. beyinsiz necmiye.. ah onun beyinsizliği neler çektirdi bana daha. aptal insanlara dayanamadığını iddia eden annem bu gibi durumlarda bana necmiye'yi örnek gösterirdi.
hani aptalları sevmezdin anne? desen. hatırlamaz bile... ya da ikileminin, çifte standardının yüzüne vurulmasından hoşlanmıyor.
necmiye aptal olduğu kadar söz dinleyen ve cılız, çirkin, silik bir tipti. kız mı oğlan mı hala belli olmayan gelişmesi gecikmiş tiplerden. (yıllar sonra gördüm o geç gelişen kız bir ineğe dönüşmüş, ilginç). çıplak göndersen markete kimsenin ruhu bile duymaz. ya da aa kız çıplak mı derken bir salise için o kadar silik bir kız ki hemen dikkatleri dağılır başka şey düşünür kızın çıplak olduğunu unuturlar.. tamam abarttım biraz çıplak olmaz tabi donla diyelim. aynı yaştaydık ama ben hızlı gelişirken o hala 8 yaşında çocuk gibiydi.
necmiye her haliyle sokağa çıkarmış. bak necmiye'ye o geceliğiyle bile gidiyor!! bazen kızın yanında der bunu bak ne kadar hayırlı bir evlat, örnek al gibisinden. aptal da sevindirik olur, kedi gibi boynunu bükerdi.
gel de delirme! beyinsiz veledin teki sana örnek olacak.. sen eve takdir getir o aptal gibi davran ama.. nasıl olacaksa...
olayı ancak ağlayıp bilmem kimin beni öyle görüp dalga geçtiğini anlatarak kurtarırsın belki. ya da üşenmeyip giyinerek... giyinirken de müfettiş gibi tepende durup oflayıp poflar, ne gerek var gibisinden...
artık iyice büyüyüp kıyafetleri ayırmadığım ve erkeklerin dikkatini çektiğim zaman bu diretmeleri azalttı.
milleti pejmürde geziyor, saçı başı dağınık, gözleri çapaklı falan diye eleştiren kadın sen sokağa öyle çık istiyor.. belki onlar da o an öyleydi, ama yok onların hakkı yok böyle dolaşmaya. ama nazlı saçı karışık ve yağlı, kıyafeti eski ve sünük, varsa makyajı akmış çıkabilmeli..
tabi ben de uyarırdım. kapıda hemen 'var mıydı bir şey alınacak?' derdim ya da daha evden çıkmadan 'dönüşte birşey lazım mı?' lazımsa akşama kadar o şeyi unutmamak için o şeyi düşünürdüm...iyi mi?
mesela bazen hala odama gelip 'bir şey lazımdı ama sen de üstünü çıkartmışsın gitmezsin şimdi almaya' der. hala umutlu yani...
artık iyice büyüyüp kıyafetleri ayırmadığım ve erkeklerin dikkatini çektiğim zaman bu diretmeleri azalttı.
milleti pejmürde geziyor, saçı başı dağınık, gözleri çapaklı falan diye eleştiren kadın sen sokağa öyle çık istiyor.. belki onlar da o an öyleydi, ama yok onların hakkı yok böyle dolaşmaya. ama nazlı saçı karışık ve yağlı, kıyafeti eski ve sünük, varsa makyajı akmış çıkabilmeli..
tabi ben de uyarırdım. kapıda hemen 'var mıydı bir şey alınacak?' derdim ya da daha evden çıkmadan 'dönüşte birşey lazım mı?' lazımsa akşama kadar o şeyi unutmamak için o şeyi düşünürdüm...iyi mi?
mesela bazen hala odama gelip 'bir şey lazımdı ama sen de üstünü çıkartmışsın gitmezsin şimdi almaya' der. hala umutlu yani...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder