benden onu muhteşem internetten birşeyler bularak eğlendirmemi beklemekten sonraki ikinci beklentisidir.
iyi ki bir boş zamanımda arşivciliğim tutmuş.
eski, dijital kamerayla çekilmemiş fotoğraflarımızı yazıcıda taratarak yükleyip bilgisayara arşivlemişim. hay benim!
gelir ve ekranı daha iyi görebilmek için dibime oturur. internetten bıktıysammış hadi eski fotoğraflara bakalım... bundan gerçekten gözlerim yorgun olduğu için kurtulabilirim. ya da bilgisayarı tam kapatmışsam.
insan eski fotoğraflarına bakmak ister elbet ama her hafta değil herhalde. haftada bir 10 yıl önceyi unutamayız herhalde.. hı? tamam her zaman haftada bir değil, değişken tarihlerde.. ama haftada bir de olduğu oldu yani...
eski fotoğraflara saatlerce bakacak, anacakmışız. ardından başlar her fotoğrafın anısını anlatmaya uzun uzun. e bizde de epey fazla fotoğraf var... hı? ben uzun yazıyorum, çok yazıyorum; annem çok konuşuyor... zıtlık mı benzerlik mi?
belki bu anıları ilk defa duysam ilgimi çeker, ama kimbilir kaçıncı defadır aynı şeyleri dinlemek asap bozucu olabiliyor. bir de annem konuşurken sürekli 'sana bir şey söyleyeyim mi?' ya da 'biliyor muusun?' gibi kalıplar kullanır. her anlatışında da hep aynı heyecanla ben ilk defa duyuyorum kendi ilk defa anlatıyor gibi anlatır ezberletir gibi. hep hayret etmişimdir buna. öğretmen ne de olsa, meslek deformasyonu mu acaba?
saatlerce aynı anılar, aynı insanlar, aynı fotoğraflar anlatılır.. şu kimdi, bu kimdi bana da sorar benim fotoğraflara da geçmişsek. her aptal sınıf arkadaşını hatırlayamazsın ki.. hele anne babasının mesleklerini.. ancak yakındıysan ya da çok ilginçse...
gitmem gerekiyorsa da belki kurtulurum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder