canım hiç yazmak istemedi bir şey. zira zaten pandemiden dolayı eve tıkılıp kaldık ve ekran başına da hapsolduk. ne zaman var ne enerji kaldı.
boktan hayatımı ve travmalarımı yazmaktan usandım.
bir de derler ya ne yaparsan yap 30'undan sonra annene benzersin diye. ben de annemin boktan anılarını milyon kere anlattığı gibi bir de yazmaktan usanmıştım. annem de her anlatışında aynı nefret aynı kin aynı stresi yaşayarak anlatır, hem şikayet eder hem aslında bundan büyük haz alır.
ben de konuşmak yerine - çünkü dinleyen bir Allah'ın kulu yok, ama kendilerini sosuz sabır hak verme ve dikkatle dinlesin Nazlı - yazıyordum.
ama yazıp rahatlayacağıma daha şiştiğimi fark ettim. yazdıkça o boktan anılara geri dönüp sinirlenir olmuştum.
pandemi ve karantinalar nasıl geçti dersiniz.
BOK GİBİ BOK!
pandemi endişesi bir yana, karantina sıkıntıları, online eğitimin stresi yoğunluğu, tepemde annemin bitmek bilmez eleştiri, istek ve kaprisleri. özellikle 'tam kapanma' dönemleri cehenneme döndü.
sağ olsun annesine göre dünyanın en iyi evladı, en iyi niyetli en vicdanlı kişisi ablam da pek destek oldu!
hiç ortada görünmeyerek!!
sanki öyle bir insan yok, hiç olmadı.
tabi anneciği asssla kızmadı biricik gözbebeği ilk göz ağrısı yavrusuna. çok işi varmış, çok yoğunmuş zahir.
ama ben online ders için odama kapandığımda defalarca söylememe rağmen arsızca defalarca dersimi bölüp odama dalıp kapris yapmışlığı çok.
anneme göre onu ihmal ediyorum!!! okulun tamamen kapalı olmadığına internet üzerinden ders vermek zorunda olduğuma bir türlü ikna olamadı.
bir türlü idrak edemedi. defalarca pişkin pişkin odama dalıp büyük şoklar ve endişeler içinde kiminle konuştuğumu sordu?!!!!!!!
yani bana hem der ki hiç arkadaşın çevren yok, insanlarla iletişimin iyi değil, koca bulamıyorsun bulamazsın. hem de birisiyle konuşmamdan acayip rahatsız olur. ablamla bile konuşmama sinir oluyor. susturmak konuşmayı bitirmek için yırtınıyor.
sadece kendi hizmetinde olayım. kendi istediklerini yapayım. kendisini memnun mutlu etmek için yırtınayım. sadece kendiyle konuşayım. sadece ona zaman ayırayım başka hiç bir hayatım olmasın. ne iş ne özel. hatta uyumasam da geceleri annemin yanında beklesem uyanır da canı eski boktan anılarını anlatmak ister diye.
ama her nasılsa sadece annemle görüşüp konuşup başka bir bok yapmamama rağmen arkadaşlarım çevrem olsun????????????
bir online ders sırasında konuşa konuşa odama girip pişkince bir de yatağıma uzandı, o kadar da pişkin ki bir de elinde pof pof içtiği sigarasıyla.
yani bana o kadar değer vermiyor o kadar saygı duymuyor ki bırak online dersi bölmeyi sigarayı solumam da bile sakınca yok.
ne yani annem yaşlanır hastalanır sağlığıyla oynarken ben mutlu mesut ve sağlıklı mı olayım değil mi?
nasıl ki beraber doktora gittiğimizde benim rahatsızlığımı hafif bulursa ya da hiç bir şeyim yoksa isyan ediyor???????? sanırsın kendinden 30 yaş küçük kızı değil, akranı yaşlı emekli kocasıyım, beraber yaşlanıp hastalanıp gebereceğiz.
sanki ben karantinalardan falan büyük zevk alıyormuşum gibi bir de şikayetler kaprisler.... zaten normal bir günde hatta süper iyi bir günde bile bitmeyen istekleri kaprisleri şikayetleri vardır, gelin bir de berisini siz düşünün.
bir kaç sene evvel eniştem 5 yıldızlı otelde rezervasyon yapmış bize de; Marmaris'te. annem kaldığımız 4 gece 5 gündüz boyunca şikayet etti bir şeylerden mütemadiyen kapris. asla memnun olmaz asla. ve senin de mutlu olmana tahammülü yok. sen de mutusz huzursuz memnuniyetsiz ve rahatsız ol!!
aaaa ama ablacığım değil haa. ablamı asla kastetmez. ben. ben de kendisi gibi mütemadiyen mutsuz huzursuz rahatsız memnuniyetsiz olayım. yüzümün gülmesine tahammülü yok kadının. azıcık mutlıu olsam bozacak bir şey arayıp bulur. bana çatamazsa, bozamazsa moralimi - zira bu davranışlara bazen iyice kabuk bağlıyorum deli oluyor deli, kenarda asık suratla oturmamı bekler- tut ki oldu o zaman da bana meymenetsizsin der!! _ o zaman da gider garsonlara çatar kavga ve huzursuzluk çıkarır.
güzel bir anının içine sıçmazsa rahat edemez.
------------------------------
neyse günümüzün harika koşulları ve anılarına döneyim.
geçen sene karantina bittikten sonra yaz aylarında ablacığımın geldiğini yazmış mıydım??????
nasılsa anneciği hoş görür, hiç kızmaz. o kadar emin ve umursamaz ki, yüzsüzlüğün bencilliğin dibi. gittikçe anasına benziyor. eskiden gene biraz daha düşünceli davranmaya çalışırdı. baktı nasılsa annesi her şeyine katlanıyor hoş görüyor zaten her fırsatta iltifat yağmuruna tutuyor niye istemediği şeyleri yapsın ya da özenerek bir şeyler yapsın ki annesi için!
3 aylık kapanmada 1 kere bile aramayan ablam, - ben de özellikle aramadım ki bakalım ne yapacak diye, aramadı ama anneciği hiç kızmadı, oysa ben 1 saat dersteyken en azından kapımın önünden sinirli ve şikayetli geçip söyleniyor du. çok sıkılmış efendim!
anneme göre herkes hayatından memnun hiç şikayeti yok çok rahat hiç zorunlulukları yok sadece kendisi sıkılıyor sadece kendisi bunalıyor. ve tüm dünya özellikle de ben kendisini memnun etmeye çalışmakla yükümlüyüm. ama çabalarımı takdir etmesi de asssssla gerekmiyor. tam aksine hep kuzur bulacak hep eleştirecek hep beğenmeyecek bir şey bulur ve ağzından asla teşekkür ya da memnuniyet belirten tek bir kelime dahi çıkmaz. ne yani o beni pohpohlamak zorunda mı??????????
ha yaz başı izin almışlar işten gelmişler habersiz. sanmayın ki yukarı çıkıp annesini öpecek falan. aşağıdan evin ziline basıp duruyor. açıyorum girmiyor tekrar basıyor. dedim ki açılmıyor mu kapı bozulmuş mu? hayır bozulmamış.
ama içeri girmek istemiyormuş!!!!!!!!!! korona varsa diye korkuyormuş.
karatina biter bitmez her gün başka kafe mağaza ve restorana gidip selfiler paylaşırken korkmuyor elin insanından covid bulaşır diye de annesiyle kız kardeşinden korkuyor domuz!
ben bulaştırırsam diye korkmuyor haa bizden kendine bulaşırsa diye korkuyor.
içeri bile girmeyecekmiş ben inip yazlığın anahtarını verecekmişim!!!
sonunda megafon ve ardından sinirli bir telefon konuşmasından bu çıkıyor. anneciği de hemen hak veriyor evladına! ne kadar akıllı ne kadar bilinçli ne kadar haklı bir evlat bu yaa!!!
hemen ilk göz ağrısını sab-vunmaya geçti annesi evladı ne kadar bilinçli ve haklıymış!!
onun için mi aramadı 3 ay? telefondan da mı bulaşırmış korona??? evde öldük mü kaldık mı hiiiiç umurunda değil. gebersek haberi olmayacak bencil domuz. ama anneciğine göre çok inanılmaz haklı.
lan ebeni sikeyim bari kapıya gel de bir endamını görelim bir annenin halini hatırını sor be bencil domuz!!
pandemiden aylar öncesinde bile az görüşmüştük. yani haziran ayıın sonu olmuş, 6 aydır yüzyüze görüşmemşiz, karantinada hiç aramamış, mesajla bile sormamış, daha da ne konuşmak ne görüşmek istiyor.
telefonda azarlayınca da annesi hemen savunmaya geçiyor haklıymış ya korona varsaymış da bizde biricik evladına bulaşırsaymış.
lan gözgöze bakmaktan da mı bulaşacak??????? ayrıca niye bizde korona oluyor da hanımefendide olmuyor??????? aylarca evden çıkmayan, markete dahi gitmeyen, işe uğramak zorunlu olunca 3 kat maske takıp beyni oksiyensiz kalan - bir keresinde baygınlık geçirecek gibi olmuştum artık - bende ya da evden çıkmayan kimseyle görüşmeyen annemde korona olabilir de karantina bittiği an soluğu her gün başka kafe ve restoranda alan her gün mağaza dolaşan ablamda olamaz korona?????????
anneme gör aşırı mantıklı. ben anlamazmışım ben anne değilmişim evladını düşünüyormuş o.
ha beni o kadar düşünmez ama! bütün kapanma boyunca beni her gün markete yollamak için adeta götünü yırttı. ben haftalık sipariş veririr diyorum annem hergün yeni bir ihtiyaçla karşıma çıkıp markete git izin var diyor.
ben tartışma çıkarınca lütfedip kapıya gelip konuştu, lütfetti prenses. lan bir yüzyüze bir gözgöze konuş annenle bencil domuz. maskeni çıkar her yeri yala öp mü diyoruz??????
yani ablama göre sadece anahtarı alıp hiç bir çift laf bile etmeden yazlığa geçecekler. yola çıkmaktan, mola yerlerinde tıkınmaktan hiiiiiiç korkmuyor da kardeşiyle annesinden korona bulaşır diye korkuyor.
korktuğundan değil aslında kaçınıyor, uğraşmak istemiyor. nasılsa annesi ne yapsa mazur görecek, niye uğraşsın ki.
zaten yazlığın sadece 3 kopya anahtarı var. güya biri yedek olacaktı. biri bizde biri ablamlarda olacaktı. ama zaman içinde ablam kendi anahtarını kaynanasına vermiş annesine bile sormadan yazlığa gidebileceklerini söylemiş - ama ben biz oradayken bile bir arkadaşımı kahveye çağırmak için bile yalvarır gibi izin almak zorundayım - kendindeki anahtarı kaynanasına verdiği için başka bir yaz annemdeki anahtarı aldı gitti. ee yedek anahtar da sadece bizde o kaldı yani.
bu evde anahtar hep mesele olmuştur zaten. mesela annem yazlığın anahtarının bende kalmasına tahammül edemez, kapıyı kilitleyip çıktığımız anda elimden tırmalayarak alır çantasına atar. sanki yazlığa taa cehennemin dibindeki yazlığa erkek atıp seks partileri yapacam??? ama gerektiğinde ışınlanarak gitmemi bekler. bir kış günü işteyken beni yana yakıla arayıp diyor ki yazlıkta evleri su basmış hemen gidip bak! hani karanlıkta eve dönmemden bile ödün kopuyordu yazlığa kadar nasıl gideceğim. hem her an anahtarını yanımda taşıyor muyum ki? hem nasıl geri eve döneceğim??? hiç bunlar aklına gelmez.
akşam eve dönüyorum kıyamet kopuyor. yazlığı su basmış da benim umurumda değilmiş de ne kadar bencil ve kıymet bilmezmişim de.
akşam karanlıkta işten dönmem bile anneme acaba sikişip de mi geliyorum endişesi yaratıyor; kaç kere okulu arayıp gizlice dersimin ne zaman bittiğini sorup teyit etmiş de ben teee oralara gideceğim. ben de anahtar var mı ki????????????
ayrıca evi su bastığı falan yok, yanlış daireyi aramışlar.
---
ne diyordum lütfedip kapıdan hasbihal etti hanım efendi. lan bir anana bak bakalım hal hatır sor bencil kerahat!!
annesi de hemen yavrusunu savunmada; ha ben online ders yapıyorum seninle ilgilenmiyorum diye suçluyum her an evde ne istersen yapan ben ama 3 ay bir kere bile telefon etmeyen, aylarrr sonra gelip anahtar isterken bile kapıya dahi gelmeye tenezzül etmeyen ablam da hiiiiiç kabahat yok.
eve 5 dakika geç gelsem annesini yalnız bırakmış bencil bir insanım ya o sırada hastalansa ihtiyacı olsa; yıllarca aramasa görüşmese bile hoş görülen ablam asla bencil değil, o bir melek.
anahtarı verirken de diyroum ki geri getirip bırak bizde başka anahtar yok.
annem de ablam da ahmak gibi şaşkın! annem hemen savunmada evladını!! bizde kaç tane var nazlı! 3 tane var!
hangi 3 anahtar. birini ablama vermiştin kaynanasına vermiş, sonraki sene bizden gene anahtar istedi verdik. yani 3 anahtarın biri kaynanasında biri zaten kendinde olmalıydı çünkü geri vermedi. bu da üçüncü anahtar ve sonuncusu. yani bunu da alıp görürürsen eve nasıl gireceğiz.
ablam hemen diyor ki çilingir çağırırsın.
oh ne güzel. tekrar yüzümüzü görmene gerek yok yani al git o zaman.
-----
zaten bu sene anlaşıldı ki kaynanası da kendindeki anahtarı bir akrabasına vermiş git kal diye!
bize soran yok.
bir akşam siteden bir komşu 'aa geldniz i yazlığa!' diye aradı, niye haber vermemişiz görüşürmüşüz diye sitem ediyor. ortalık koronada kırılıyor, kendileri evde en az 7 kişiler, ki aileden 3 kişi korona olmuş bir de bunu adeta gururla söylüyorlar; daha da bizimle görüşmeye can atıyorlar.
yoo gelmedik daha. ama evde ışıklar yanıyor, balkonda oturuyorsunuz. başka daire olmasın o. hayır canım sizin daireniz gelmişsiniz işte.
bir de iddia ediyor ki kadın gelmişsinzi diye. iyi dedim buyrun gelin o zaman. gitmiş bakmış.
ben de sanıyorum ki yan daireyi biz sanıyor. meğer gitmiş kapıya hiç tanımadığı bir aile yerleşik eve.
beni arayıp diyor ki sizin evde başka bir aile var satmışsınız.
Türk dizisi gibi bir sürü iletişim bozukluğu, yanlış anlamaların ardından. sitenin güvenliğinden birini gönderiyorum kapıya. açan aile biz burada kalacağız bu yaz ev sahibi verdi anahtarı deyip başından savıyor salakları.
herkes kendinden o kadar emin ki.
ve biz istesek evimize giremeyeceğiz çünkü hiç anahtarımız kalmadı!! üstelik bir de herhalde kapıdan kovulacağız kendi evimizden içerde bir aile var çünkü.
ben kendi kendime yazlığa gitsem kıyamet kopar, ama ablamın kaynanası anahtarı bir akrabasına git istediğin kadar kal diye hiç kimseye sormadan verebiliyor ve bu hiç sorun olmuyor!
----------------------
annem ancak tiksinme duygusunu körükleyince anlıyor yanlış olduğunu! her yeri elleyecekler tuvaletini kullanacaklar, çarşaflarında terleyecekler deyince.
----
ha herkes de o kadar rahat ve pişkin ki gerçekten cinnet geçirtirler insana.
geçen sene yazlığa gitmedik, kalabalık oluyor site diye koronadan çekindik. nasılsa ablamlar kaldı havalandırdı diye.
onların koronadan korkusu yoktu. sitede yemek de yemiş havuza da girmiş her haltı yemiş, korona korkusu olmadan. kimse hasta değil burada gelin bile demedi bize.
bu sene gidecektik. ama işte eve yerleşen aile mesele.
bir de pişkinler ben güvenlik görevlileri vesilesiyle konuşuyorum canları çok sıkılıyor. efendim onlar plan yapmış ama tüm yazı burada geçireceklermiş, ona göre eşya getirmişler!
işgalci gibiler yani. ben kızmasam öylece bütün yaz rahatça kalacaklar ve biz hiç gidemeyeceğiz yazlığımıza. ve bu gayet normal ve adaletli bir şey!!
anahtarı ele geçiren evin sahibi oluyor yani.
her şeye itiraz eden, isyan eden annemse süklüm püklüm adeta boyun eğmiş gibi kaderine napalım kalsınlar bari diyor. yahu sen değil miydim hayatım o kadar monoton ki sıkıntıdan öleceğim, bu sene yazlıkta kalalım da değişiklik olsun diye bütün 2021 kışını kafamı sikerek geçirmedin mi?
kışın bile gidip kalalım diye yırtındı. sanki benim işim gücüm yok sadece emrine amadeyim. online dersleri bırak bazen okula da gitmem gerekti ama bunu bir türlü idrak edemiyor.
yüz kere söylesen bile bel bel suratına bakıp ertesi gün gene aynı şeyi söylüyordu. bütün kış ve bahar tartışmayla geçti.
yazlık uzak, okula uğramam gerekirse oradan servis de yok, 3 araç değiştirmem gerekecek. bu da saatler gerekmesini bırak 3 otobüsteki insanlarla muhatap olmak yani korona riski demek; tut ki yaptım, sonra tekrar eve yani yazlığa nasıl döneceğim??????????????? bir türlü beynine girmiyordu bu.
artık sonunda hafıza sorunu mu yaşadığını yoksa zekasında mı azalma olduğunu söyleyince dank etti.
şurdan 2 bina ötedeki bakkala giderken bile bırak koronayı sik korkusu yaşayan manyak annem tutmuş bana her gün yazlıktan işe 6 otobüse binip gidip-geleyim bekliyordu.
-------------
bir sürü telefon görüşmesi ve münakaşadan sonra lütfedip ama zorla ha, işgalci gibi kalmaya çalışarak, zorla çıktılar evden.
bir de evin sahibine sormadan anahtarını adresini veren ve kalmalarını söyleyen dünürler hiiiiiiç suçlu değil. hani bir hafta 10 günlüğüne de değil, 3 ay kalacaklarmış!!!
üstelik sonradan bile bize söylemiyorlar.
ablama söylemişler o da iyi demiş biz gitmeyeceğiz bu yaz zaten. ama aklına hiiiiç gelmemiş acaba evin tapulu sahibi annesi ve kız kardeşi acaba bu yaz gidecekler mi??? hiç sormasına gerek yok. izin almasına da gerek yok. nasılsa bütün anahtarlar kendilerinde dilediklerine peşkeş çekerler!!!
-- ben kötürüm tabi ki. kendi sahibi olduğumuz yazlıkta kalmak istemem abesle iştigal etmek demek!!!
---
işgalci aileye kalsa anahtarı da bırakmayacaklar. ama dünürgillere geri vermeleri lazımmış onların anahtarıymış. lan ebeni sikeyim ben de anam da benim sayemde ablam da demiyor mu evin tapulu sahibi benim anam!!!!!
anahtarı bırakmaları için bile 5 telefon görüşmesi yapmam gerekti.
annem de diyordu ki napalım versinler dünürlere o zaman.
annecim biz eve nasıl gireceğiz??????????? evin 3 kopya anahtarı da bizde değil zaten!!????
--------------------------------------
anahtar hep sorun olur bu evde zaten diyorum ya. mesela annem şu an oturduğumuz kışlık şehir evinin anahtarını da çantamdan alıp kaldırmasıyla meşhur. sonra kapıda kalınca da açmak bilmez.
hep anahtarları kendinin zanneder. anlasın diye kendi kopyama devasa 3 tane maskotlu anahtarlık takmıştım, annem nefffret eder nefret her gördüğünde eleştiriyordu beni 12 yaşında mıymışım da böyle anahtarlık kullanıyormuşm diye, ama unutup gene alır çantamdan kaldırır.
gene 3 anahtar var tabi. biri annemim biri benim 3.sü de yedek diye taa yüklüğün ıvırzıvır çekmecesinde duruyor. annemin anahtarlığı çok sade, benim olduğu anlaşılsın diye yarım kilo anahtarlık taktım ama gene de alıp kaldırıyor ya.
ben de artık sürekli oluyor diye 4. bir kopya yaptırıp, çantamın gizli bir gözünde saklıyordum. onu bile bulup alıyordu.
ne istiyorsun eve girmeyeyim mi????????????
---------------------------------------
neyse en sonunda işte bu sene yazlığımıza geldik. benim sayemde ama ben dünyanın en kötüsüyüm şu anda. dünürler gücenmiş ablama sitem etmiş ablam da bana. anneme göre zaten ablam hep haklı.
aslında böylesine hak ediyor bırakacaksızn yazlığa ne yaparlarsa yapsıznlar bir daha adım atmayacaksızn annem de evde pineklenekten delirecek.
ama her türlü ceremesini ben çekeceğim. evdeki kaprisine dırdırna şikayetine; habire çok sıkıldım diyor sanki benim hayatım muhteşem; zaten sen sürekli baltalarken nasıl güzel bir hayatım olabilri - aaaaa ama zaten gerekmiyor ki benim hayatımın güzel falan olması değil mi ben kimim???????????
yani dünürlerin bir kere bile bize sormadan, bizim tanımadığımız bir akrabalarına yazlığımızı vermek gayet normal bir şey asla kusur değil kusura bakmayın demelerine gerek yok. ama benim annem de istiyor diye yazlığa gitmemiz kabahat.
yani onlara kalsa biz bu yaz da yazlığımıza gitmeyeceğiz. başkaları eğlensin tatil yapsın diye. eşyalarımızı kullansın diye. tabi ki aidatı biz vereceğiz. isterseniz yeme içmenizi de biz ödeyelim.
hayır muhtaç durumda bir aile de değilmiş, altlarında bir jip var ki aman aman 2. eli bile nerden baksan 500 bin ediyrodur, Ankara'daki evleri de kendilerinin ve üstelik bir de dubleksmiş.
ama yazlık beleşe gelsin diye işgalci gibi yayılıp kalacaklar.
--
daha tam anahtarı geri alıp onları çıkarttıramadan da süper zekalı annem çantasını doldurmaya başlamıştı.
hayırdır dedim. haftasonu gidecekmişiz ya yazlığa onun içinmiş.
artık gitsek kapıda kalacaktık, almazlardı da içeri ha. annem de salak gibi ama bana çemkirerek eve kös kös geri dönerdi.
annecim yazlıktakiler daha çıkamadı ki? lütfedip çıkacaklar anahtarı kapıya bırakacaklar ki gidebilelim.
-----
neyse ki evin hanımı terbiyeli titiz biriymiş de evi tertemiz bırakmış. lavabolar banyo ovulmuş, yerler silinmiş, çöp atılmış. zaten birim çarşafları hiç kullanmamışlar.
gerçi anneme göre hiç sorun değildi. nasılsa kendi kraliçe gibi köşeye otorup bana eleştiriler ve emirler yağdırıp bana temizletecekti. onun için umursamıyor iyi etmişler bari de demiyor. fark etmez ki onun için.
nasıl evvelki senelerde anahtarı bir arkadaşının oğlu için vermiş de eve bir geldik her yer karman çorman, pis, ama bu kadar olur, savaş alanı gibi, temiz bir nokta yok, çöpsüz bir nokta yok, hatta klozet bile bokla kaplı ve dolu.
bu kadarına bile pek tepki göstermemişti kendisi çünkü kendisi temizlemeyecekti.
ben sinirlenince de ne gerek var bu kadar sinire diyordu. çünkü zaten beni köle temizlikçi falan gibi görüyor. yani sadece kendimin ve ailemin bokunu değil tüm dünyanın bokunu pisini temizlemeye layığım.
ancak ben eve girmeyi reddedince beynine dank etmişti. sandı ki ben onun bunun bokunu seve seve temizleyeceğim! tabiii ablacığım olsaa kıyamaz. ah onun prensesi ilk göz ağrısı! ona pislik temizlemek yaraşır mı?
tabi temizlikçi çağırdım acilinden tabi ki parasını ben verdim!!
yazlık ev hakkında bir söz hakkım yok ev annemin ama ben temizlemek ve ödemelerini yapmak zorundayım eşşekler gibi. ben istediğim zaman gidemem, bende anahtarı dahi olmamalı ama eşşek gibi temizleyeceğim. tabi ki de başka ne olacaktı ki.
***************************
süper bencil aile hikayelerine devam. bu şahane maceradan önceki yaz da, daha pandemi falan yok tabi. işlerim bitti yazlığa gideceğiz. ama beni bir baş dönmesi tuttu gene. bu vertigo yineleyen bir şey demek.
tabi ki benim için üzülüp endişelenecek değil annemle ablam? anca pişkince şikayet ederler. benim yüzümden oldu diye de hiiiiç vicdan muhasebesi yapmasına gerek yoktu annemin. teee 1970'lerde erken ölen uzak bir akrabanın düğününe gitmediği için veda etmek gibi bir son görüş elde edemediği için bile şu gün üzülüp iç çeken ve vicdan azabı çektiğini iddia eden annem.
benim vertigo olmamın vicdan muhasebesini hiiiiç yapmadı.
bir önceki yaz, klimadan üşütmekten korktuğu için açtırmayan kendisiydi. aslında acayip sıcakanan bir tiptir her zaman hele menapozu bizim özellikle de benim için -ki ablam üniveristeye gidip yırtmıştı- bir cehennem azabı olmuştu. ama her nasılsa o yaz sıcaklanmıyordu fazla ve klima yüzünden sırtının tutulması ya da üşütmekten korktuğu için klimayı yasaklamıştı.
diyeceksiniz ki e kapı pencereyi açarsınız eser yazlık yerde deniz kenarı bölgede nazlı?
açamayız. evde iki kadın varda kapı pencere açık yatılmaz. hırsız girer, çalması bir yana sikip gider bir de. yalan değil olmamış şey değil. tabi ama bu sıcaktan cehennemi yaşa demek değil herhalde.
demir yaptırırsın mesela açık bırakacağın kapıya pencereye değil mi?
hayır.
çirkin görünüyor hapishane gibi diye yaptırtmaz. klima da açılmayacak kapı pencere de kapanacak. hatta vantilatör bile çalışmamalı. öyle sıcaktan uyuyama zıkkım olsun yaz sana. kendisi her nasılsa tansiyonu mu düşüktü acaba dayanabilecek kadar yaşıyor uyuyordu o sıcakta.
tabi ki beni süşünmeye hiiiiiç gerek yok. beni düzgün bir yatağım bile yok küçücük yazlıkta, açılır kapanır bir kanepede idare ediyorum.
rahat değilim ama kimsenin umurunda mı? anneme kalsa yazlığın ilk zamanlarında eski kırık dökük çekyat kalacaktı daha onda idare edecektim. ben zorla başımdan attım da çekyatı kendime kanepe aldım. bu da o kadar kavga ve mücadeleyle ki. rahat değilim belim sırtım ağrıyor, bırak ağrı çekmemi umursamayı kalıcı bir hasar bile umurunda değildi.
hatta o çekyatlı haliyle bile bile yazlığa yerleşelim diye yırtınırdı.
ne var rahat olmasam ne var fıtık mıtık olsam???????? yeter ki annemin istedikleri olsun bedelini ben eşşek gibi ödeyeyim ne olur yani. aman yeter ki ablacığıma bir şey olmasın.
kavga ede ede çekyatı verip düzgün bir kanepe alıydım. onda da bir gün ablam uyumuştu o rahatmış iyi etmişsin deyince annem anca ikna olmuştu.
ha sıcakta kapı pencere sıkı sıkı kapalı, klima yasak ve hamam gibi ev. her gece en az 3 kere tuvalete kalıyor annem ve her kalkışı bir gürültü silsilesi. zaten terden uyuyamıyorum bir de her kalkışında konuşmasını dinlemek zorundayım, sanki gece horultusunu çekmiyormuşum gibi.
bir de demez mi gel iki kişilik bu yatak benle yat!!
horluyor, ikide bir tuvalete kalkıyor; bunu bırak o kadar deli yatar ki anlatamam size. bir döner bacağını savurup senin karnına indirir, bir savurur böbreğine geçirir, illa uzun kullandığı kalınlaşmış tırnaklarıyla bacağını hem tekmeler hem çizer, bu arada kolları da boş durmaz suratına suratına savurur, geçirir.
ve tüm bunlara asla tepki vermemen gerekir. o zaman sen kötüsündür anneni uyandırmışsındır. bütün gece sana vurmuş durmuş, suratının ortasına küt diye kolunu geçirmiş hatta burnunu kapatmıştır ama sen ne var yani bir gece de nefes almadan uyusan ne olur??? elini falan çekersen irkilip uyanır ve sana kızar!! 'uyandırdın beni!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!''
ya sen bana bütün gece tekme attın yumruk attın burnumu kapattın!!
hayır hiç öyle bir şey yapmamıştır hep sen onu uyandırmışsındır, kötü bir insan bencil bir evlatsındır. o yaşlıdır. artık onun uykusu bölünmemelidir!!!!!!!!
neyse işte bir sıcak gece vantilatör çalıştırmaya başladım. ama iç kapıdan anneme gitmesin aman temmuzun hamam sıcağında üşütmesin diye de ona gitmeyecek şekilde ayarladım. vantilatör dönüyor ama annemin kapısına uğramadan.
ama gece tuvalete kalktığında görmüş ve çok korkmuş, ya oradan buradan çarpan vantilatör rüzgarı anneciğimi hasta ederseymiş!! ne kadar da bencil bir kız bu!! bu yaşında bir yatağı yok, yeterince rahat bile olmayan bir kanepede geçiriyor yazını, annesi yalnız kalmasın diye arkadaşlarıyla bile buluşmuyor ama ne var gece terden geberse!! ne olur yani.
annem de gitmiş vantilatörü bana çevirip bir güzel sabitlemiş.
hani gündüz desem geçerken vantilatörü açıver anne. açamaz beceremez. defalarca denedi bir tek tuşa bile basmayı beceremiyor. ama gece uykulu bir halde bana sabitlemeyi becermiş her nasılsa.
sabah kalktım başım öyle bir dönüyor ki tarif edemem size. yer ayağımın altından çekiliyor, kusabilirim öyle bir dönme. sanrısın dalgalı bir denizin ortasında bir filikadayım alabora olacağız.
ben yerimden kalkamayacak haldeyim annem karşıma geçmiş çok uyudun diye şikayet ediyor.
evet o gün bütün gün geçmedi baş dönmem ama ne bir endişe ne bir merak anca şikayet annemde.
tuvalete bile gidemiyorum, duvarlara sürtüne sürtüne. endişeleneceğine şikayet ediyor ve tabi sürekli kapris ve garip istekler.
tutturuyor da pazara gidelim de pazara gidelim. lan tuvalete gidemiyorum ne pazarı????????? hap yut.
anneme göre herşey için hap var. yut gitsin. yeter ki kendi planları istekleri olsun. senin sağlığın kötü mü etkilenir kimin umurunda.
o gün hiç bir endişe ibaresi göstermedi bile anca şikayet etti anca pazar diye tutturdu. 5 dakikaya bir gelip bana pazara gidelim diyor. laf da anlamıyor. iki tane vermidon yutacakmşım geçermiş.
baş dönmesi bu ağrı değil!! ama laftan zerre anlamadı.
sinir ve ağlama krizi geçirtti bana, yattığım yerde basbas bağırıp ağlayıp yastıklar fırlattı etrafa. ciddiye almak yerine hala pazara gitmek istiyor.
çünküüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü ablacığım gelecek. güzel meyveler sebzeler yesin beslensin yarusu. ben de burada gebereyim ne var?? ablam için canım feda!!
btütn gün beni delirtti delirtti. belki beynime pıhtı attı belki geberiyorum. ne belli. ama umurunda mı ? o habire ablamın geleceğini düşünüyordu anca.
sonunda, yaz başında yıllar sonra karşılaştığım eski lise arkadaşımı aramıştım, hemşire olmuş ve özel bir hastanede çalışıyordu. yıllarca yüz yüze görüşmemişiz anca face'ten, nerden baksan 15 sene olmuştur, o bile annemden daha çok endişelendi. gelip beni evden aldı, koluma girdi, hastaneye götürdü. zaten vertigo olduğunu hemen anlamıştı. çok görmüş böyle hasta. tabi gurur yapıp annemin umursamadığını değil yormak istemediğimi söylemiştim. ama endişesiz asık suratından ve ne gerek var hastaneye hap yut demesinden anlamıştır.
annemin beynine çok uzun zaman hatta hala belki idrak edemedi, baş ağrısı olmadığı baş dönmesi olduğu.
hatta ertesi tedavi günlerimde bile acayip anlayışlıydı!!! ablam da geldi. o da ayrı bir bencil domuz. hem telefonda öyle özledim şöyle özledim yok koynunda yatacam yok bilmem ne diye yalakalık eder ama iş ciddiye binince cayar.
ben ablamlara gidersem yabancı değilim hatta evde iş yapacam ama ablam bize geldiğinde o misafir bir bardak su kalkıp da almayacak ben verecem. hatta hastayken bile.
ben yatarken diyor ki su bitmiş nazlı.
lan ara iste işte, buzdolabının üstünde tedarikçinin numarası var. gidip damacanayı sırtlayacak değilsin herhalde adam getirecek. onu bile yapmak istemiyor.
bir de utanmadan - neden utansızn nasılsa annesin kendi tarafını tutacak, bir de bu bencillikleriyle kendine bebek doğurup verem sanıyordu ahmak! annem akıl veriyor çünkü. Serdar denen kadın döven ayıyla evlenip yaptığım bebeklerden verecekmişmişimdi hassiktir.-
sucuyu bile ben aradım. kapı çalınca da ikisi bana balkondan sesleniyor "nazlı kapı çalıyoor!!!!" ben cevap vermeyince tepeme dikilip bana söylüyorlar kapıyı. git aç!!
açınca da gene bana sesleniyor para lazımmış. lan yarrak beyin sen ver işte. söyleniyor bir de utanmadan, zaten gelir gelmez pazara gitmiş de o buraya tatile gelmiş de.... lan am.na koyyim pazar parası bile benden çıktı sik beyin!! o tatile geliyor dinlenecek tabi bütüün sene çalışıp yorulmuş!!! sanki ben çalışıp yorulmamışım ve bir tatili hak etmemişim yazlığa da tatile değil hizmete gitmişim.
bağırıp utandırmazsan başkasına rezil etmezsen ders almaz bu arsız benciller, " annenle kız kardeşin için harcayacağın bir 20 liran yok mu? parasız mısın?" deyince ancak kendi cüzdanından veriyor suyun parasını.
adam bile daha anlayışlı, bir dahaki sefere alırım abla acelesi yok diyor. ama yok illa verecekler ve hasta nazlı'yı kaldırıp verdirecekler. isterseniz damacanaları da sırtıma alıp ben taşısaydım marketten eve kadar. ne güzel bir de omurgam yamulurdu! ama ablacığım tatile gelmiş yaaa!!!
doktor; vantilatörün bana dönük kalmasının da etkilemiş olabileceğini söylemesine rağmen bir kere bile vicdan azabı çekmedi annem. gayet pişkince alakası yok diyordu.
-------------------
gene laf nerelere geldi. vertigo geçirdiğim yazdan sonraki yaz; ablam önce şehirdeki eve geldi beraber gidecektik yazlığa. ama ben gene hastaydım, başım hem ağrıyor hem dönüyordu. annemle ablam aralarında şöyle konuşuyor;
nazlı düzelsin de gidelim yazlığa o zaman anne.
sanmayın ki acilen doktora gitmek falan gerekir diye öyle diyor. evin tozlu kirli olabileceğini düşünmüş ve temizlik yapmak istemediği için benimle beraber gitmek istiyor. bana yaptıracak yani.
yok canım ben hastayken temizlerim sen tatilini yap ben hizmetçiyim çünkü.
meğer birisinden hafif bir grip kapmışım, evde yatmam gerekti. tabi ki doktora giden benim anneme kalsa limon suyu ve sarımsakla tedavi olmayacak şey yok.
benim düzelmemi beklerken de bana özenecekler acıyacaklar falan mı? yooo birlik olup söyleniyorlar anca. benim yüzümden yazlığa geçememiş, tatili boşa geçmişmiş!!
-siz gidin o zaman ben haftaya gelirim. zaten eve 3 kişi zor sığıyor. hasret giderin başbaşa işte. öpüşe koklaşa sarılarak uyursunuz annenin koynunda uyursun işte ne güzel.
-(suratlar ekşimiş, hem arkamdan konuşacak hem ben salak gibi anlamayacağım)
-merak etmeyin ev temizdir, temiz bıraktık, herşeyin sütünü örttük. herhalde kendi yatağınıza çarşafınızı serecek gücünüz vardır değil mi? (çünkü biliyorum onu dahi yapmak istemez, geçmişte bana yaptırmışlıkları çok. onlar balkonda ayaklarını uzatıp keyif yapar ben kan ter içinde evi temizlerim bir de pişkince bana hadi uykum geldi benim yatağı daha yapmadın mı??? demişlikleri de var)
anca hastalığın son evresinde bulaştırıcı olduğunu söyleyip size de bulaşır grip diye korkutup da göndermiştim. tabi ki ben gidinceye kadar iş miş yapılmamış. çok şükür yataklarını yapmışlar. ama örtüleri kaldırıp da makinaya atmamışlar bile. gittim ki kirliler birikmiş köşede bekliyor!