11.07.2021

piknik travması _ katılıp kalmak _ ablama göre çok komik anılar

 yazlık maceraları deyince harika bir anım daha hortladı. 
ablamlar, dünürler ve teyzem de var. sağ olsun dünyanın en harika ablası bana hatırlattı.

annem her zaman sıcaklanır. artık tansiyonu yüksek olduğundan mıdır, vücut ısısı yüksek olduğundan mıdır bilmem. kışları da fazla üşümez. ama üşüdüğünü hissetmediği içinde soğuk almaya çok yatkındır. herkes kalın giyinir annem daha ince giyinir. dikkat et üşütürsün sırtın tutulur desem de iyilik yaramadığından anca beni azarlar.
çok üşümediği için de kendisini üstün görüyor o da ayrı bir konu. kendisi prenses de biz ise zavallı marabalar.
gerçi alakasız zamanlarda da üşüyesi tutar. o kadar mantıksızca ki aklın şaşar. bir ağustos ayı, Mersin'de yazlıkta, gece nasıl olduysa açık bıraktığımız ufak pencereden rüzgar esti diye üşümüş, kendi üstüne battaniye alımış, benim de üstüme örtmüş. gece burada hava sıcaklığı çok değişmiyor, gece-gündüz arası taş çatlasa 7-10 derece falan fark oluyor. yani gündüz 39 ise gece anca 29 olur ve rutubetten fazla hissedersin.
mesela kışın da üşümez annem; hatta üşümeye karşıdır. hala her sabah kavga ederek çıkıyoruz. şu yaşıma geldim giyeceğim şeyi giymem için annemi ikna etmem gerekiyor. bazen kabanıma yapışıyor çekiyor ben giyerken; sıcakmış fazla gelirmiş. fazla gelirse çıkarırım, üşürsem giyerim!!! bu pratik davranışı neden sergileyemeyeyim????????
bütün kış beni kalın giyinmekten alıkoymak için savaş veriyor annem. senle ben aynı insan değiliz. benim tansiyonum düşüktür mesela, ben çabuk üşürüm. hatta zırt pırt üşütürüm. ama beyni bunu idrak edemiyor. annemde empati yoksunluğu ve kendi sözünün geçmesi saplantısı var. ne zaman annemin aklına uyup da o incelikte-kalınlıukta giysem ya üstüm ince gelir üşütürüm ya üstüm kalın gelir terlemekten helak olur belki de tutulur bir yerlerim. asla algımız hissiyatımız senkronize değil ama bunu kıt beyni almaz, diretir. kendi istediği olsun da bedeli ne olursa olsun!
defalarca annem yüzünden hasta oldum ama defalarca.
kışın kalın giyinmeyeyim diye yırtınan annem, mevsim geçişlerinde de bir ayrı savaş verir, mevsim ceketlerimden nefret ettiği için. annem her türlü havadan nefret edip şikayet eder zaten şu yaşına kadar bir gün bile istediği gibi bir hava olmamıştır!
yazın da kalın giydirmek için uğraşıyor. kendisi de çok sıcaklanıp terlemesine rağmen!! gömlek hatta hırka giydirmeye çalışır temmuz ağustosta. ama tut ki işe gidiyorum ya da klimalı bir ortama. o zaman da ince giydirmek için diretir. aşırı klimalı ortamda ya boynum tutulur ya başım ağrır. buna rağmen annem anlamışsa klimalı bir yerde vakit geçireceğim, muhakkak uğraşır ki en ince kıyafetimi giyeyim ve asla yanıma gömlek şal falan almayayım.
kontrol etmek istiyor mesele bu. yoksa başımın boynumun ağrımasından zevk mi alıyor. memnun ol işte aynı senin gibi zırt pırt başım boynum ağrıyor!!

bir yaz enişten 5 yıldızlı otelde bize de yer ayarlamıştı, 4 gece kalınıyor 5 gündüz. annem bavuluna tee 1990lardan kalma anorak yani içi büflonlı şişme ve sentetik şeylerden bir yelek almıştı. Marmaris'in sıcağında!!!!!!!!!!!!!!!! sokaklarda dolaşırken bana onu giydirmek için o kadar çaba sarf ediyor ki gezdiğinden bir şey anlamıyor. esas mesele de zevk almamak galiba ve benim de zevk almamam. Marmaris'e gittik gezdik güzel vakit geçirdik ve eğlendik olmasın, herşeyin hem kendine hem bana zıkkım olmasından acayip zevk alıyor!!
insanların özellikle de benim ama ablamın değil asla ona kıyamaz ben tartışmaya başlarsam beni ablamın moralini bozmakla suçlar hiç hakkımız yokmuş! e sen benimkini bozuyorsun hakkın var yani????????????
 kıyaslamadan da hoşlanmaz. çünkü onun beyninde ablamla ben ke kendisi eşit haklara ve önemlere sahip değiliz asla.
hava belki 40 derece annem anorak yelek giydirmek için benimle münakaşa ediyor. rüzgar esiyormuş sırtım tutulacakmış benim iyiliğim içinmişmiş!! 
herşeyi kendisi yönetmek karar vermek kontrol etmek istiyor bahanesi de her zaman iyiliğin için. hani keten gömlek falan sırtıma verse bir mantığı var ama naylon ve içi dolgulu bir yeleği yaz günü giymek için gerçekten hasta manyak gerizekalı ve ya başka bir bok olmak gerek. üstelik o kadar eski ve kötü bir yelek ki birisine versen alıp da giymez, resmen çöp.
annemin amacı sadece geziyi bana zıkkım edip kendisinin gençliğinde övündüğü gibi güzel anılarımın olmamasını sağlamak da değil, sadece huzursuz etmek de değil, fotoğraflarda bok gibi çıkmamı istiyor ki kendi gençlik fotoğraflarından daha çirkin görüneyim???????
...............................
hemen övünmelere de geçer; çocukken dedemler iyi para kazanırmış, çok da bonkörmüş, bu yüzden evden en besleyici en lüks gıdalar asla eksik olmazmış. çok iyi beslenmişler çocukken. dedemler çok da aktif çok da sosyallermiş. annem övünlemelere doyamaz. asla da düşünmez ben bu koşulları çocuklarıma sağlayabildim mi diye?????? hani aç açıkta kalmadık asla ama o annemin çocukluğundaki bolluk bereket lüks ve sosyallikten özellikle eser yoktu.
mesela ben hayatımda hiç pikniğe gitmedim ama annem hala gittiği piknikleri anlatmaktan zevk alır. ben bunları piniğe götürmedim hiç asla demez kendi kendine. sen söylersen de hain nankör kötü evlatsın. başına geleni kabullenip susacak ve annenin senden çok daha üstün haklara sahip olduğunu kabullenip beklentini düşürecek razı olacaksın.
sen annen gibi prenses değilsin.

PİKNİK TRAVMASI
bir kere orta sondayken ablamla benim ortak arkadaşımız da yandaki sitede oturuyordu. buluşunca sitenin bahçesinde çimlere oturmuştuk. piknik gibi bir şeyi ilk defa orada yaşadım ben. tabi ki annem içine sıçtı. annem bayılır benim güzel olabilecek anılarımın içine sıçmaya.

arkadaşımızın annesi yere serip oturmamız için bir örtü vermiş, serip oturduk, 13-15 yaşındakiler ne konuşur işte, konuşup gülüşüyoruz. annesi kurabiye yapmış onu da vermişti. biz de evden meyve götürmüştük. kirazdı hatta. bir süre sonra yerken içelim diye babası bize fanta getirip bıraktı. adam yanımıza bile oturmadı fantayı verdi bir şeyler dedi gitti.
annem, hasta ruhlu olduğu için, aklını sapıklıkla bozmuş, hani insan biraz endişe eder şüphe eder ama anneminkisi ufacık bir şeyden kabus senaryosu yazmak. balkondan bizi gözetliyormuş. adamı görünce kan beynine sıçramış. 30 saniye bile kalmamıştır adam ama anneme göre adam sapık ve kızlarının bekaretini çalacak!!!
aradan beş dakika geçmemiştir annem bir sinir bir hışımla yanımıza gelip bizi azarlaya azarlaya kaldırdı eve götürdü. yol boyunca da kafasında senaryolar kurmuş, çılgına dönmüş. madem izledin adamın fanta verip gittiğini gördün. anneme göre fanta ilaçlı adam bizi kaçırıp amımızı sikecek!! sonra ne yapacak annem????????? 
süper bir kafa! yani yanında kendi kızı da varken ilaçlıyor mu bizi? belki onu da sikiyormuş ne belli. belki suç ortağıymış?
aklında hala annemin çok sapık fikirler senaryolar dolaşır durur hiç bir kaza veya cinayetle ilgili değil sepsi seks, tecavüz, am ve sikle ilgili!!!
bir de harika düşüncesine göre biz tecavüze uğrarsak kendinin ne yapacağı daha önemli! bizim ne yaşadığımız ruh ve beden sağlığımız değil kendisinin ne yapacağı, kendisinin hayatının mahvolacağından endişeli daha çok.
bir gün diyor ki böyle sapık fikirleri ayyuka çıkmışken keşke oğlum olsaydı. keşke en azından  biriniz erkek olsaydınız da endişem daha az olsaydı.
oysa böyle sapıklıklarla ilgili konu açıldığı zaman en akla gelmeyecek kadar açık kelimelerle en çirkin halleriyle derdi ki; erkek çocuklarını da götlerinden sikiyorlar, sanki tecavüz edilmiyor mu oğlan çocuklarına.
bunu söylediğinde de biz o kadar küçüktük ki seks nedir sevişmek nedir tecavüz nedir bilmiyorduk bile. sağ olsun annemin bize sesk sevişmek sikişmekle falan ilgili verdiği ilk bilgi tecavüzlerde erkeklerin siklerini göte sokması!!
zaten anneme göre kork, nefret et erkeklerden de seksten de. ama eşşek gibi de evlenip hem de sevmediğin hatta beğenmediğin bile bir adamla elalem evlenmedi demesin diye eşşek gibi de ama istemeyerek yat adamla.
evet annem zevkin keyif almanın mutluluğun her halinden her versiyonundan nefffffret ediyor.
aslında herhalde hak etmediğimizi düşünüyor. kendileri boşandığından beri tüm dünyaya küs ve nefret içinde; o zamandan beri keyfi ve mutluluğu yasaklamış gibi hepimize ama en çok kendine ve bana. ablacığıma kıyamıyor!
yani yediğin güzel çıkmış karpuzdan bile nefret ederek zıkkım ederek ye. 
karpuz seçtirmiştik birine bir gün. eve getirdik o kadar güzel çıktı ki anlatamam. içi kıpkırmızı, kütürrrrtt diye yarıldı. ama yerken bu güzellikten bile keyif almaktan hoşlanmıyor kadın.
sadece kendine zıkkım etmek yetmiyor, çekirdeklerine küfrederek yiyor ama sen aldırmıyorsa işte buna gıcık oluyor. deliriyor. illa çatıp neşeni kaçıracak keyfini bozacak illa. dayanamıyor etrafındakiler mutluysa.
ama tut ki o gün sen keyifsizsin sen şikayetçisin sen huysuzsun. aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa buna hiç hakkın yok!!! asabımı bozuyorsun!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

kendinin her zaman huzur bozan meymenetsiz kaprisli ve dırdırcı olduğunu hiç düşünmüyor, o hep haklı ama.

kırk yılda bir canım künefe çekmişti, ünlüoğlu!na gittik. ama benim istediğim dediğim oldu yapıldı ya bu anneme acayip battı. çünkü ablam demiş ki has künefeye gidelim ben demişim ki ünlüoğlu daha iyi ve yeri daha güzel. ben kimim ki neyim ki benim dediğim oluyor.
her zaman da tatlı seven yiyen biri değilim ben, hızlı kilo aldığım için irademi törpüledim, belki senede 2 kere 3 kere yiyorsam o kadar. ama o bile bana zehir-i zıkkım olsun. ne yani "orospu kaltak amı sikilirken zevk alan kaltak amcıklar gibi künefe yerken zevk alıp" mutlu mu olacağım????????????????
tırnak içindeki kısım annemin tabiridir, her şeye gülen mutlu olan keyif alan kimselere taktığı sıfat tamlaması.
çünkü sadece kendinin mutluluğuna ve benim mutluluğuma karşı değil tüm dünya hayattan nefret etsin mutlu olmasın. ama ablamın azıcık hakkı var ya o ilk göz ağrısı.
şimdi böyle bir durumda çatacak yer arar annem, tut ki bana bulaşmayı başaramadı; ya garsonlara çatar ya başka bir müşteriye! gerçekten böyle çok münakaşa çıkarıp bana zıkkım etmişliği var yediğim içtiğim şeyi!!
onu da tut ki başaramadı kendine sarar. nasıl mutsuz huzursuz olacak nasıl zevk yerine nefret alacak.... o zaman da muhakkak başına tatsız bir kaza gelip öfkelenecek! mesela su döker, dondurma damlatır ve bundan o kadar nefret eder ki tüm o saatleri bok gibi geçirir ve geçirtir ve saatler sonra yatıştığında ise çok memnundur. yaşasın bu günü de bok gibi geçirdim bu anımızı da bok gibi geçirmeyi sağladım yaşasın nazlı asla mutlu olmayacak dondurma yerken bile zıkkım olacak!!!!!!!!!! herhalde içinden böyle diyor. 
neyse künefe yediğimiz gün ise, çatalını yere düşürdü. belki de bilinç altı onu yere atmasına sebep olmuştur. çünkü mutlu bir anda mutsuz bir şey çıkartmaktan acayip hoşlanıyor. favori evladının en güzel günü tabir edilen düğününde bile kavga çıkartmak için yer aradı, yırtındı resmen. çatacak kavga çıkaracak onlarca konu buldu ama başarılı olamadı! birileri ya engel oldu bastırdı teselli etti ya da umursamadı.
huzursuzluk çıkarmasına mani olunması da annemin nefret ettiği birşey. teselli edilmesi, şikayetine çare bulunup sorunun giderilmesinden de nefret eder. her türlü yatıştırılmak teselli edilmek engellenmek onun için nefret kaynağı. mesela ona kalsa ablamın düğününde onlarca kavga çıkacak herkes birbirine küsecek hatta düğün erken bitirilecek ya da iptal olacaktı. tutturamadığı için ablamın düğününü pek hatırlamıyor bile. çok yoğun duygular içinde olduğu içinmişmiş.
bir de kendine maşa bulması vardır, kendisi çıkaramıyorsa bir sorun maşasının çıkartmasını sağlamak için onu manipüle eder. ablamın düğünündeki maşası da bendim ama yemedim. acayip nefret etti benden o gün ve eve dönerken benimle garip bir münakaşa çıkartmıştı. acayip kusurlar bulmuş bende. kusurlar abidesiyim, baştan ayağa hatayım iğrenç bir varlığım. giydiklerimi eleştirdi saçımı makyajımı yediğimi içtiğimi konuştuğumu danslarımı her şeyim ama aklınıza gelebilecek her özelliğim berbat çirkin kötü kusurlu yanlış!!!!!!!!!!!!!!!!!
mesela dans etmesem, masamda surat asıp otursam kendisi gibi döner bana der ki suratsızsın uyumsuzsun huzur kaçırıyorsun! kendisinin yaptığı aynen bu ama asla suratsız huzur kaçıran ve uyumsuz bir nsan olmadığını düşünüyor!! neşe ve mutluluk mu saçıyon yani????????????????? en azından huzur bozmuyormuş!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! hahahahah . sen her zaman her durum ve her ortamda huzur bozarsın. hiç bir zaman bir kere bile kaçırmadın!
sonra ben de yaşadığımız her böyle aktivitede ne yapıp tartışma falan çıkarttığını sıraladım. sen kendini kusursuz sanma yani eğer ben kusurlar abidesiysem senden almışım bu özelliğimi!!

------
neyse ya künefe yerken çatalını düşürdü ve o bir saati bize zıkkım etti. düşsün yeni temiz çatal istenir değil mi. ama huzursuz olacak ya. bütün bir saat söylendi kusur aradı sıraladı durdu. böyle anlarda da çok garip aldırmayıp geçiştirip umursamaz ve devam edersen de sinir olur bana, anneme katılırsam da sinir olur bana ve eleştirir. ne yapayım peki anneciğim söyle! aldırma al sana yeni çatal desem gene suçluyum, haklısın benim de tadım kaçtı kalkıp gidelim desem gene suçlu.
söyle yapmam gerekiyor memnuniyetsiz bir şekilde yemek. yani ben de huuzursuz ve tatsız oldum ama bir kere sipariş ettik bıraıp gidilmez ayıp olur, memnuniyetsizce ve hiç keyif almadan yemeye mecbur olduğumuz için yiyeceğiz. ve sonra günlerce o günün ne kadar berbat olduğunu ve künefenin zıkkım olduğunu hiç keyif alamadığımızı, hatta mutsuzluktan künefenin tadını dahi alamadığımızı sayıklayarak konuşacağız.
sonsuz mutsuzluk ve keyifsizlik hakim olsun ruhuma yani, bırak sevmeyi sevilmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi falan en temel ihtiyaç olan gıda alımı ve uykudan bile yeterince verim ve keyif alamayyaım istiyor.

--------------------------
ABLAMA GÖRE KOMİK ANILAR

nerden başlayıp gene bilinç akışıyla yazıp nerelere geldim yaa.

neyse yazlıktayız, ablam ve eniştem, ablamın kaynanası ve teyzem var. hava çok sıcak. annemin her zaman çok sıcaklandığından ve neredeyse hiç üşümediğinden konu açılmış. tabi annem gururlanıyor şişiniyor. üşümemek anneme göre üstün bir özellik ve asaletinin simgelerinden.
övünmelere başlıyor tabi çocukken ne kadar iyi beslendiğinden ne kadar aktif ve sosyal olduğundan, her hafta sonu yaylalara pikniklere gittiklerinden, ağaçlara tepelere, kalelere tırmanan çok güçlü bir insan olduğundan bahsediyro. tabi çöküş evliliğiyle başlıyor. 
çünkü babam dedem kadar zengin değil. diyeceksiniz ki bilmiyor muydu evlenirken kocasının gelirini. bilmez olur mu? aynı okulda öğretmenlerdi! kendi seçti kendi evlendi ama gene kabahat başkalarında. anneannemle dedem başka biriyle evlendirmek istemişler, ticaretle uğraşan bir adammış ama annem çirkin bulmuş ve inat etmiş. illa kendi dediği olacak ya. tamam ama sonunda kendi değil başkaları kabahatlidir hep.
babam dedemler gibi aktif çevresi geniş ve sosyal bir adam da değilmiş. daha içe dönük bir tip. diyeceksiniz ki annen bilmiyor muydu huyunu babanın? ya bilmez olur mu? aynı okulda yıllarca çalışmış öğretmenler!!!
anneme göre güya babamla evlenmesinin suçlusu dedemin başkasıyla evlendirmek istemesi. aşırı tutucu ve baskııcı biri de değilmiş, yani annemin kendi bulduğuyla değil de babamla evlenmesine mani olmamasından belli.
anneme göre bütün mutsuzlukları babamla evliliğinden sonra başlamış. önce mutlu ve özgüvenli genç bir kadınken evlilikten sonra hayatı mahvolmuş. bunları o esnada anlatmıyor ama her zamanki anlatımlarından derliyorum şu anda.
hatta anneme göre sağlığı bile evliliğinden sonra başlamış. iki öğretmen aşırı dar gelirli olmasalar gerek değil mi. ama babam gururlu olduğu için dedemin maddi desteğini hiç istememiş. kabul etmemiş. anneme göre bu da hayatının mahvolması için bir sebep işte.
tabi ki anneme göre bütün belli başlı hastalıklarıııııııı; 
----------wait for it-------- 
bu konu açıldığı ve böyle benzer bir ifadeyle anlatmaya başladığında ablam gülerek cümlesini tamamlar annesinin. ablama komik geliyor, zira kendisiyle ilgili olmadığından emin. benimle alakalı olması ise ablamı hiç bozmuyor hatta memnun bile oluyor herhalde.
-------------------- 
bu kısmı ablam da varda senkronize söylerler, öyle hayal edin;
2. çocuktan sonra başlamış. ben yani.

---- bunu söylemeye bayılır annem, ablamsa duymaya. çok komik ve eğlenceli geliyor!

************************************
zaten ablama benim bütün anlattığım ve beraber yaşadığımız anlar, hatıraların %99'u komik anılar ona göre. çünkü gayet farkında ve çok da işine geldiği için annemin iki kızına eşit davranmaması, ablamı kayırıp beni sürekli eleştirmesi, azarlaması, kusur araması.
nasılsa ucunun kendisine dokunmadığını bildiği için, bu anılaırn hiç birini kötü olarak kaydetmemiş kafasına. huzursuzluktan kendini korumak için bu kalkanı giymiş; benimle alakalı değil, bana değil nazlıı'ya kızıyor nasılsa.

****
bu yüzden ablama sorsanız harikaya yakın bir çocukluk geçirmiştir, güzelce anıları vardır, bazı eksikler olsa da baba figürü gibi.

mesela ablam künefe yediğimiz günü hiç huzursuz hatırlamaz. çünkü gözüyle görse kulağıyla duysa bile annemin huzursuz huysuzluklarını, bir perde çekmiş ve kendine işlememesini sağlamış. kendisiyle değil benimle alakalı olduğuna kanaat getirip hiç bir zaman üstüne alınmamayı başarmış.
çünkü niye eğer kendisi de alınır üzülürse annesi hemen fark edip yavrusunu teselli edip, demiştir ki 'sana kızmıyorum yavrum' ya da 'sen üzülme yavrum', belki 'sana demiyorum yavrum'.
oo iyi o zaman. bana demiyorsa bana kızmıyorsa neden üzüleyim, huzursuz olayım, neden nazlı mutsuz olmuş diye ben de mi mutsuz olacağım yani???????????

bu yüzden ablam beni hayatında bir kere bile annesine karşı savunmamıştır. neden annesiyle arasına çomak soksun ki_???????????????

------

neyse balkonda ailecek oturmuşuz annemin hiç üşümemesiyle ilgili övünmelerini dinlemekteyiz. annem kış günü bile üşümezmiş. Mersin'de üşünür müymüş ayol hahahahah!! Ankara'da bile pek üşümüyormuşmuş.
evet bu yüzden her mevsim geçişi defalarca üşütür ve ya bir yerleri tutulur. ama nasılsa ablam ovmak ya da memnun etmek zorunda değil o zaman umurunda olması da gerekmiyor.

hatta diyor annem "bir ara kış günü pencereler açık bile yatardım, şubat ayında!!" 

evet menapoza girmeye başlamıştı o yıllarda. o kadar hararet basıyordu ki aniden. kendini balkonlara atıyordu ilk başlarda. sonra kendi başına balkona çıkıp serinlemesi ve hararetini dindirmesi yetmez oldu. sadece kendi penceresinin açık bırakarak uyuması da yetmedi!!
ha farkında olmadan bu yüzden bronşit olduğu olay da var ama ders almadı hiç gene aynı şeyleri yaptı.

ve asla empati kuramadığı için sanki bizde 48-50 yaşında menopozlu kadınlarmışız gibi bizim de kalın giyinmemize izin vermez, üzerimden çeke çeke hırkaları alır atardı kenara.
o 2-3 yılda defalarca soğuk algınlığı yaşadım ama bir kere bile kendini suçlu hissetmedi. sen ince giydirden ben üşüyorum işte dememe bile aldırmadı. kendi istediği kararı olsun yeter, bedeli ne olursa olsundu.
hatta ben de sayesinde gribal enfeksiyon atlattım kaç kere sırf soğuk alma da değil. sürekli üşümekten bünyem zayıf düşmüş demek ki. ama elbette suçlusu bendim ve kalın giyinip terlediğim ve üstümde kuruduğu için zayıf düşüp hastalanmıştım ve iğrenç bir varlık olduğum için kesin ben ellerimi de yıkamıyorumdurmuş!!!

ne kadar hararet basıyorsa artık annemi; bütün kış bir kere bile soba yaktırtmadı, benim üşümeme de hiiiiiiiiiiiç aldırmadı, ablam demek fazla üşümüyormuş ki o üşüse ehemmiyet gösterirdi. bütün kış kapı pencere açık sobasız oturtup bir de kalın kazak giymeme müsaade etmedi. gizlice giy mi diyorsunuz? hemen anlayıp müdahale eder çıkarttırana kadar tepende başının etini yer, sırf çenesini kapatıp gitsin diye yaparsın dediğini.
o kadar üşürdüm ki, başım ağrır, adet sancılarım dayanılmaz ağrırdı. defalarca soğuk aldım ateşler içinde yattım.
sen yanıyorsan evde bikiniyle gez niye biz de aynısını yapacağız?? ama annem başka insanın hele kendi doğurduğunun kendinden farklı olmasına dayanamaz.
gece yatarken de sobayla yatılamaz tabi yasak!!! hatta en kalın yorgan bile yasak. üşüye üşüye içinde büzüşerek yorganın uyumaya çalışırsın.
sonunda bizi de bronşit etmeyi başardı. eğer sadece ben olsaydım ablam sağlam kalsaydı asla umursamaz devam ederdi. ama ablamda yataklara düşünce anca beynine dank etti. ki doktorun kalın giyinin sıcak bir şey için ayağınıza gece sıcak su torbası alın falan demesine de sinir olduudu.
annem tabi kendisini suçlu hissetmemek ve göstermemek için hemen suçu bize atıp doktora dünyanın en mantıklı en şahane annesi rolünü kesmişti. anneme göre biz atlet giymiyorduk işte içimizden!!!!!!!!!!!1 anne sözü dinlemiyorduk hep ondan!! okulda da dikkat etmiyorduk demek ki. ama her an her yerde yanımızda olamazdı ki!!!!!!11
demek ilerde büyüyüp evlenince falan ne olacaktı bize? kendisi olmasa asla hayatta kalamayacak kıt beyinlilikte aciz varlıklardık. doktora çoğul konuşuyor tabi ama asıl aklından geçen sadece benim. ablam mükemmel bir varlık ve o benim yüzümden hasta olmuştur ben bulaştırmışımdır kesin.
kesin ablamın canına kast edecek kötülükte biri olduğum için ablacığım da hasta olmuştur.

---
hani zaten anneme göre ablamın üreyememesi de benim suçum!!!!!!!!!!!!!! evet evet. 20 yıldan fazladır evliler ama çocukları olmadı!! benim suçum elbette kimin olacak??????? yani ablamın yeterince yumurtasının olmaması, eniştemin tesadüf bu ya yeterince canlı sperminin kalmamış olması sebep değil. ya da erken evlendiler diye annemin yıllarca torun istemediği için ablamı etkileyerek korunmasını sağlamasına katkısının olması da değil suçlu. benim elbette!!
çünkü 1992'de ablamla şakalaşırken karnına öyle bir tekme atmışım kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii.
doktoruna da beraber gitmiştik ciddi ciddi bunu sormuştu. adam o yüzden olamaz dese de annem ikna olmadı asla. ablamın ürememesi benim suçum olarak kaldı o kıt beyninde.

ben de 12 yaşında o kadar çelimsiz ufak bir şeydim ki. dünyayı yesem kilo almazdım. ablam beni kucaklayıp taşıyabilirdi bile. benim tekmemden ne olacak. ama anneme göre bende hulk gücünde bir kuvvet ve nefret vardı ve 20 sene sonrasını planladığım için ablama bilerek tekme atıp yumurtalıklarının bozulmasına sebep oldum!!!!!!!!!!!!!!!!

********************

_ katılıp kalmak _ 

haa ablam da ben de bronşit olmadan hemen önce beni kötürüm etmeye çalışması var annemin bir de.

o kadar ateş basıyordu ki annemi kış günü bile terlemek yanmaktaydı. soba yakılmaz kalın giyilmez ve pencereler açık kalırdı. bir gece o kadar yanarak terleyerek uyanmış ki, sinsice kalkıp bizim odamıza girmiş ve şubatın ortasında penceremizi açıp öyle yatmış.
kendisi sıcaklanıyorsa bizde sıcaklanıyoruzdur elbette!
ne hakkımız var zaten farklı olmaya.

sabah bir uyandım, kımıldayamıyorum. öyle ağrılarım var ki her yerimde.


işte balkonda konuşurken ablamın aklına bu komik anı da geldi!!!!!!!!!!! hahah diyor annem hiç üşümez hep yanar, hatta bir gün kışın bizim penceremizi açmıştı da nazlı hastalanmıştı, ne kadar komikti! hahahahahahahahahah.

evet evet ciddiyim. ablam katıla katıla gülüyor. çok komik bir anıymış!!

yaaa ne kadar komik bir anı. 

sabah annem sesleniyor azarlayarak tabi "kalkın artık kahvaltı edeceğiz" diye. anneme göre ablam dünyanın en hayırlı evladı olduğu için hemen uyanır ve fırlayıp yanına gider. anneme göre sabah uyanır uyanmaz kalkılır ve kahvaltı edilir, başka bir ihtiyaç olamaz! olmaz!o-la-maz!! öyle tuvalete gitmek, el yüz yıkamak olamaz. önce kahvaltı edilir sonra tuvalete gidilir. ama benim geliyor! gelemez. yanlış!!! hiç kendisine çekmemişim kendisi gibi mükemmel olamamışım!!!
41 yaşıma girdiğim şu sene bile annem ne idrak edebilmiş ne kabul edebilmiş, yataktan uyanır uyanmaz zınk diye kalkamam, kalkarsam başım döner tüm gün. kalkınca da ilk iş tıkınmaya değil işemeye gitmem gerek. ama anneme göre yanlış işte. tek ve en doğru kendisi. mesela mutfağa geçince de ilk iş su içmek değil. yanlış! önce çok çok yiyeceksin sonra üstüne içeceksin su.

neyse işte. annem seslendikçe tekrarladıkça sinirleniyor. kalkamıyorum ki. o kadar ağrım var o kadar katılaşmışım ki, kalkamıyorum yataktan.
anneme göre andavallı geri zekalı aynı babası!!! nefret ettiği adamdan neden 2 çocuk yapar ki insan? sorsan da dünyanın en mantıklı en bilinçli insanı ama korunmayı bilememiş!!! madem 1 tane yaptın çocuk iyice büyüyene ve evlilikten emin olana kadar bekle de öyle peydahla 2. yi. o kadar bilinçlisin de niye bunu düşünemedin?????? hem istemeye istemeye yatacaksın adamla hem de istemeyerek doğuracaksın 2. yi ama asla memnun olmayıp bir ömür 2. suçlayacak ve babasına benzetip gıcık olacaksın.

ablama diyorum ki her yerim çok ağrıyor kalkamıyorum. bel bel bakıyor. uyku sersemliğinden değil anası gibi bencillikten beyin idrak yolları tıkanmış. adeta içinden e bana ne bundan diyor. aşırı ilgili ve sevecen bir abladır. bir kere bile annesine karşı beni savunmamış bunun yanında benim başıma gelen tatsız bir olaya da müdahale etmemiş umursamamıştır. 
anca bel bel bakar ve belli ki içinden "of gene başıma iş çıktı, ben uğraşmak zorunda mıyım falan" diye geçirir.
lan kalkıp bir baksana bir endişelensene ne oldu buna diye. hiiç öyle aval aval bakıyor, anlamıyor, yanıma bile uğramadan mutfağa gidiyor. orada gebersem mesela hiç haberi olmayacak kaldı ki sonradan suçluluk da hissetmez. geberiyorum deseydi der.
nasılsa annesi ona kızmayacak, kardeşinle biraz ilgilen demeyecek, ya da hiç ilgilenmiyorsun kardeşinle de demeyecek. ama mutfak çağrısına hemen yetişmezse belki biraz hayal kırıklığına uğrar, iyisi mi nazlı'yı gebermelerde bırakıp gideyim.

gidince de dememiş ki nazlı kötü, ağrıyor her yerim diyor. diyememiş. enayi enayi oturup tıkınmaya başlamış. annem de gittikçe sinirleniyor. içinden diyordur ki; bak ilk göz ağrım evladım ne kadar düzgün ne kadar hayırlı hemen gelip yemeye başladı, bu uykucu andavallı hala kıçını kaldıramadı, aynı boktan babasına benziyor!! falan.

sanmayın ki endişeleniyor ne oldu bu kıza diye. ne olduğunu anlayınca bile endişelenmek yerine öfke nöbeti geçirdi.
bir hışım bir sinirle odaya girdi bağıra çağıra beni azarlıyor; niye kalkmıyormuşum da okula geç kalacakmışım da, o bizim için bir saat erken uyanıp uykusundan fedakarlık etmiş de bize beslenelim diye kahvaltı hazırlamış da bak ablam ne kadar hızlıymış da hemen kalkıp gelmiş de ben hala yatıyormuşum da aynı babam gibiymişim aynı andavallılıktaymışımda ne kadar bencilmişim de annemin de çayı buz gibi olmuş da nefret edermiş de soğuk çay içmekten de benim yüzümden döküp yenisini doldurmak zorunda kalacakmış da benim yüzümden araya gidecekmiş de masraf olacakmış da kendisi biz beslenelim diye ne kadar uğraşıyormuş da ne kadar çalışıp yoruluyormuş da hiç bilmiyormuşum da hiç vicdanım yokmuş da bizim için annem kendini paralıyor demiyormuşum da ne kadar yoruluyormuş işte bir de eve gelince bizimle uğraşıyormuş da ne kadar yıpranıyormuş ben heiç bilmiyromuşum da okula da geç kalacakmışım da diyeceklermiş kia nnesi hazırlayamadı mı bunu annesini suçlayacaklarmış da ben de demzmişim tabi ben andavallıyım da annem benim için ne kadar yıpranıyor ama ben hiç anlamayan bencil biriyim de hiç kıymet bilmeyen bencil nankör yavaş biriyimişim de kalkıp yemiyor kıymet bilmiyormuşum da ne kadar ağırmışım da andavallıymışım da ne kadar bilmem neymişim de hadi artık kalkıp mutfağa gelecekmişşim de benim yüzümden ablacığım da okula geç kalacakmış da laf edeceklermiş de benim yüzümden ablam azar işitip üzülecekmiş de....

tabi hiç suratıma bakıp ne kadar acı çektiğimi fark etmiyor.
tabi ki hiç ağrıyor kalkamıyorum diye ağlamamı fark etmiyor. anca azarlıyor anca aşağılıyor anca suçluyor.
o bencillik gözünü o kadar kör etmiş ki orada son nefesimi veriyor olsam o beni azarlamaya devam eder.

daha da azarlayıp çekip gidiyor hadi çabuk kalk!! diye emir vererek. koridorda da söylenmelerine devam ediyor. hiç duymadı bile beni.

tabi ki annesinin süper evladı ablam y-tıkınmakta kıçını kaldırıp ne gelip bakıyor ne de annesine 'her yerim aprıyor demişti' diyor. öyle bel bel oturup tıkınıyor anca. hatta muhtemelen annesinin çenesinden sıkıldığı için içinden beni suçluyordur nazlı yüzünden annemin dırdırını dinliyorum diye.


ABLAMA GÖRE BU ÇOK KOMİK BİR ANI.

balkonda konu açtığında diyor ki kahkahalarla gülerek " annem çok sıcaklandığı için bizim pencereyi de açmış gece. hahahahahahahahahahahahahahahahah nazlı'da sabaha bir uyandı her yeri tutulmuş ağrıyor. hahahahahahahaha" ne kadar komikti değil mi nazlı? diyor bir de yavşak yavşak.

-- " ya çok komikti. ben ağrıdan katılıp kalmış kımıldayamıyorum ağrıdan ağlıyorum. sen anneme buna bişey oldu bile demeyip anca tıkınıyorsun. annem de ne oldu diyeceğine yüzüme bile bakmadan ne diyorum bile dinlemeden beni azarlayıp duruyor. sonra sen geliyorsun tepeme kahkahalarla gülerken bana annem beni azarlamaya devam ediyor. " gerçekten çok komik bir anı!!!!1

bir de ailede bir salaklık var.  bencil anılarının gerçek yüzünü söyleyince şok yaşar ve üzüleceklerine bunu fark etmediklerini kızar sinirlenir ve seni suçlayacak bir şey ararlar.
ya da nasıl fark etmemişim hayret falan diyeceğine sen iyi anlatamamışsın demek diyor.

yüzüme bakmadığın ve dinlemediğin için anlamamışsındır. yumurta kokusuna o kadar konsantre olmuş ki tıkınmaktan geri kalacağına orada beni ağrılar içinde bıraktı. bir de anne gidip çok ağrıyormuş bir bak falan bile demiyorsun. sonra da gülüyorsun ben göz yaşları içindeyken.

---
aynen öyle oldu. annem paylayıp paylayıp çekip gitti, sanıyor ki ben uykuculuktan kalkmıyorum. hasta mı oldu diye bile düşünmüyor. anca ne kadar bencil kötü ve hayırsız bir evlat olduğumu düşünerek yürüyor. o anda gebersem gene kendilerini suçlamazdı bunlar.

bir süre sonra bir sinirle tekrar odama gelip iyice yaklaşınca annnca anlıyor biraz. ama azarlamaya devam ederken bir yandan beni çekiştirmeye çalışıyor. ben bağırıp inleyince bir yandan ağlarken ablam kenarda elinde tostuyla sırıtıp bunu  KOMİK BİR ANI olarak kaydediyor beynine.

kendi başına gelen tatsız şeylerin komik bulunmasından da hiç hoşlanmaz. hatta o kadar da önemli değil bulunmasından da. en sevdiği tokası kaybolduğunda bile yenisini alırız dememe acayip kırılıp bir hafta küsmüştü. lan ben orada taş kesilmişim sen gülmüşsün tokaya mı küsüyorsun. ama onun tokası daha önemli!!!!????????* bunda sorgulayacak ne var!!!!!!!!!!


hem beni azarlıyor ayyynı boktan babama çekmişim de sabah sabah geç kalmalarına sebep olacakmışım da hem de sabah sabah anamı üzüyormuşum da.. hem de kaldırmaya çalışıyor çekerek. ben ancak tüm gücümle çığlıklar atıp bağırıp ağlayınca yani resmen feryat edince anca duralayıp kalıyor!!! ancak yarım saatte idrak edebildi kıt beyni benim acılar içinde olduğumu!

diyeceksiniz ki çok üzülmüş ağlamıştır. ne ağlaması üzülmesi. anca azarladı durdu anca suçladı durdu.
diyeceksiniz ki çok korkmuş hemen ambulans çağırmıştır. nerdee nefret eder hastanede doktordan. hastaneye gideceğine orada gebermemi izlemeyi tercih eder!

ben feryat figan bağırınca anca birazcık anladı, hem söylenerek hem el kol sallayarak gidip  iğneci bir komşuyu çağırıp hiç gerçek tıbbi bilgi almadan bana kas gevşetici iğne yaptırtıp okula gönderdi. hala söylenerek.

kendi yüzünden olduğunu dahi düşünmedi. hiiiiiiç kendini suçlamadı. taa ki bir kaç hafta sonra açık pencereler yüzünden ablam da ben de üşütüp bronşit oluncaya ve balgamlı balgamlı öksürüp antibiyotik almak zorunda kalıncaya kadar. sadece ben o hale gelmiş olsam bu kadar umursamayacaktır yine de.

diyeceksiniz ki ha o zaman iyi doktora götürdü sizi. HAYIR. götürmedi nefffffffret ediyor hastanelerden. üstelik babamdan dolayı sağlık sigortamız da oluyor. anne baba öğretmen yani bizde sağlık sigortalarından faydalanıyoruz. ama götürmedi. yerine tanıdık bir eczacıya durumu tarif edip ondan ilaç alıp içirdi.

söylenerek elbette.

ama ablama göre bak ne kadar komik bir anı benim katılıp ağrılar içinde kalmam da iğneci kadının iğne yapması!!!!!!!!!!
yanlış yere gelse sakat bile kalınabilir ölünebilir bile ama yine de çok komik bir anı hahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahahahahahaahahahahahahahahahahahaha















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder