28.01.2020

annemin en sevdiği şeylerden biri de sadece mütemadiyen eleştirmek, kusur aramak, kafama kakmak, eski anılarını anlatmak, gençliğiyle övünmek ya da tüm olumsuz fikirlerini yaşanmışlıklarını binlerce kez anlatarak moralimi bozmak değildir.
tüm gün her konuyu mesela peçete konusunu bile babamla evliliğinin boktan hayatına getirmeyi başarır, hiç susmadan konuşur, o kadaer çok konuşur ve beynini işgal eder ki yetmez gece bile uyumak yerine konuşmak iser.
ama kendisi böyle rahatlıyormuş saygı duymalıymışım!
sen bana duyuyor musun? ben birşey anlatırken sıkılıp uyuklar, konuşmamı bölüp kendi konuşmaya başlar a da alık alık suratıma boş gözlerle bakıp başka şeyler düşünür! kendisi daha güzel anlatıyormuş.
sen kendin, kandırırsın anca.
bütün gün ne benim ne de herhangi bir şey hakkında güzel bir kısa cümle dahi çıkmaz; sürekli söylenip kaprislerini çektirir ardı arkası kesilmez arsız da olduğu için sürekli daha fazlasonı bekler.
bir aile görüşmesinde bile sırf orada eğlenemeyeyim konuşamayayım diye saçdı göttü elindeki tüm kozları seferber eder.
planladığı olursa da bana dönüp dönüp surat asma uyum sağla der. olmaz da keyfim yerindeyse de kaçırmaya çalışır. mesela sürekli bir şeyler iste, konuşmalarımı bölmek için yırtınır durur.
hiç olmadı sürekşi beni tekmeler, gene olmazsa üstüme bir şeyler döker.
bu arada 2 dakikaya bir bebek gibi benden tuz karabiber su peçete ıslak mendil gibi şeyler isteyip durur.
kendi ablamla bile uzun bir cümle kurmama tahammülü yok.
artık aile o kadar kanıksamış ki bana iyi davranılmamasını bilseler de ne umurlarında ne farkındalar. yeter ki annem kafalarını şişirmesin yeter ki annemle tersleşmesinler. bir allhın kulu çıkıp da beni savunmaz.
böyle kalabalık ortamlarda daha çok yapar ki kapris eleştiri laf bölme ve bana sorulan şeylere kendisi cevap verip beni hiç konuştı-urmamalarına aynı ergenliğimdeki gibi tepem atsın da bağırayım.

seni delirtmek için elinden gelen her şeyi yapar ama her şeyi. tüm bam tellerine defalarca basar. sen sinirlenince de masum yaşlı anlayışlı anne rolüne bürünüp en salak yüz ifadesini takınıp dudaklarını sarkıtıp gözlerini aşağı devrir.

böylece fadakar anlayışlı melek gibi anneciğine çıkışan bağıran kötü evlat izlenimi yaratırsın etrafa.
tabi ki gayet iyi biliyor kendisi de yüzeysel çünkü -  insanımız biridsini derinden anlamaya çalışmak yerine sadece gözüne çarpan ilk izlenimle sınırlı kalacak kapasiteye sahip bir anlayışı vardır.

anneciğine çıkışan kötü evlat oysa bak ablacığı ne kadar mülayi ne kadar uysal ne kadar kibar.

ablam annemin tepkilerinden kaçınmak için kişilik bile geliştiremeyip anneminkileri benimsedi. sonra da erkenden evlenip kendini uzağa çekti. madem sana tapıyordu 3-5 yıl daha kalamaz mıydı koynunda!
telefonda yalakalığı biliyor tabi o da ben arayıp annemi ara dememişsem aklına bile gelmez. ama eve gelinde ne telefomda dediği gibi anasının koynunda uyumak ister ne anneciğiyle başabaşa tv izlemek ne de bir yere gitmek.
beraber gidelim istiyor annesine de nazlı'yı memnun etmeye çalışıyorum numarası yapıyor ama esas mesele annemin kaprisine benim maruz kalmamı kendinin rahat etmesini sağlamamı beklemesi.

ha bir de sahte sevgi pıtırcığı rolü var annemin. gençliğinde daha fazla vardı. tüm yol boyunca bakıp bakıp götüme kocaman iğrenç falan diye eleştiriler sıralamış kendine bakmadan mesela bir tanıdığın evine gideceğiz o sırada. sanki yokl boynca sanki tüm sabah ve ertesi tüm zamanlar yetmezmiş gibi bombardımana tutmuşcasına moralimi bozmak için yırtınmamış gibi.
zaten ne yapsan yaranamazsın sürekli kaş göz eder köşelerde çimdikler. uyum sağlasan çirgin gülüyorsun gülme der köşede. sessiz kalsan pısırık uyumsuz özüvensizsin.

bir kere bile yaranamamışımdır olmuşsa da arkasından boktan bir şey gelecektir. mesela bilmem kimin annesinin boktlu götünü benim temizlememi istemesi gibi çünkü bilmem kim çok tiksiniyormuş.
onlara şirin görünmek için beni çıkarmıştır gözden.
sevgi kumkuması sırasında da alakasız içtenlikler ve elleşmeler sergilemek ister.

mesela daha sabah götüme kusurlar sıralamışken arkadaşlarının yanında popomu çimdikleyerek ne tatlı oynuyor der. eskiden ya üzülür ya tersler ya buz gibi durudum. sonradan laf sokar oldum. mesele e sah-bah götün dev gibi bu yaşta ilerde ne olacak valla hiç bir erkek bu göte karı diye bakıp almaz seni diyordun kaç kere şimdi şirin mi oldu yağlı kıllı sivilceli götünm? şok etkisi.

ya da oramı buramı olmadık zamanda ellemek okşamak öpmek ister. sevecen anne izlenimi yaratacak. suratıma bakınca babamın yarrağını hatırlıyormuş bazen demişti bir kavga sırasında sonra saçlarımı okşayıp omuzlarımda öpmeye çalışıyordu.
gerçekleri de suratına çarpmamdan hiç hoşlanmaz. orada kötü ve çirkin evladını bile seven fedakar sevecen anne rolü kesiyor! ama ablam böyle yapmıyormuş hiç ona hakaret eleştiri yağmuru yağdırmıyorsun ki!

bir gün de durmuş durmuş dönmüş bana ü diyor dudaklarını uzatarak öpecekmiş.
ablamlar dünürler teyzemler kuzenler falan var bende de yaş olmuş 35.
artık yemiyorum bu numaralarını bertaraf ediyorum. terslemiyorum. zamanla bu terslemelerimden de çoook nemalandı arsız olduğu için baktı ben şirret kendisi en saf suratını takınıp masum görüntü veriyor mmemnun olur olmuştu.
makyajlıyın anneciğim şimdi o asilzade dudaklarına pis ucuz fondoteim yapışmasın sonra öpersin.
arsız ya o zaman dudaktan diyor.
lan morruklara karışmışsın ben de yolu yarılamışım bebek gibi anamı ağzından niye öpeyim??????

herkes de tuhafsadı şaşkın ama annem en salak ifadeleriyle rol keserken sevecen değil bunak gibi görünüyordu.

------

niye yaşlılar gençleri öpmeye bayılır ki. öyle bir de ıslak tükmüklü öpmek isterler. anneannem babaannem de öyleydi. kolundan yakalayıp çeker suartını tükmüğe boğarak öper. sanki çok sevmiş seni. sevenleri vardır ama benimkiler pek sevmezdi beni.
zaten beni seven de yok. haklılardrı belki çok iğrenç ve boktan biriyimdir.
bu kadar öpmek istemeleri birilerine sevecen rolü kesmek kanıtlamak için.
bak oğlumun boşadığı karıdan doğan çirkin torunumu bile seviyorum rolleri.

kadınlar bayılır rol kesmeye.

26.01.2020

deli seray ve kadınların kendini kandırması

biz kadınlar kendimizi kandırmaya bayılıyoruz değil mi. bir şeyi kırk kere söylersen inanırmışsın misali.
mesela 155lik buyuna 15 cm lik topuklu giyip kendini gerçekten uzun sanan arkadaşım var.
20 güne bir dip boyası yaptırmasına rağmen kendisini sarışın zanneden de.
senelerr önce burnunu ameliyat ettirmesine rağmen doğalım diye geçinen de var. gerçi çok doğal yapmış doktoru burnunu ve zaten gereksiz bir operasyondu. o aralar evlenemedi diye burnunu kabahatli bulmuştu. herşey bitmiş burnu azıcık kemerli diye evlenemiyordu aklınca. erken olması, yanlış seçimleri erkek arkadaşlarını sevgisiyle boğması falan değildi yani burnunun kemeriydi engel!
bildiğin tombul olup da kendine azıcık fazlam var balık etliyim ben diyen de var.

belki her gerçeği kabul etmek zor geliyor insana. ve bence de insan en çok ve en iyi kendisine moral vermeli. bir başkası nın gelip karşılıksız moralini düzelteceği seni mutlu edeceği falan yok.
ama bu kadarı da birazcık fazla değil mi mesela?

mesela minyomum ama havalıyım diyebilir. güzel sayılmam ama çok karizmatiğim çok çekiciyim diyebilir. topukluyla balerin gibi yürürüm diyebilir. ya da saçlarım zaten küllü kumral ben sadece ışıklandırma yaptırdım. ya da burnumda eğrilik vardı nefes alamıyordum düzelttiler.

---
illa da annemin bir arkadaş toplantısına gittim. birinin kızı daha gelmiş. aman kızı öve öve bitiremiyorlar. neymiş efendim mühendismiş. demek ki çok zeki.
lan babası rüşvetle mezun etmedi miydi onu? sonra da kendi şirketine aldı çalışıyormuş gibi görünsün diye!! kızları mutlu olsun dışarıya iyi görünsün diye debelenip durdu adamcağız. hatta orta okulda sınıfta kalmış da okula bağış yapıp geçirtmişlerdi sene kaybı olmasın diye. ama ertesi sene gene kalmıştı gene bağışla yıl kaybetmedi!
hayır salak olduğundan değil bayağı da zekiydi yani hatırlıyorum, bir keresinde aynı sınıftaydık kursta ve annelerimiz arkadaştı görüşürdük. bir süre yani annem sebepsiz alınganlık ve kompleksleri yüzünden irtibatı kesinceye kadar. gerçi bu kıza zor katlanılırdı, zeki ama mantıksız. ya da umursamaz mı desem deli gibi bir şeydi.
bir keresinde kursta bir arkadaşımıza doğum günü pastası alınmıştı. kıskandı her halde kutlamayı. bütün pastayı neredeyse kendi yemişti hızlıca! sonra da felalaşmış annesi çağırılmıştı.
ha bir de sınav zamanı üniversite hazırlık kitaplarını sinirlenip fırına atıp yakmaya kalkmıştı. ay yok o seray değildi o başka birinin kızıydı haa o betül'dü şükriye teyzenin kızıydı, o da ayrı manyaktı. annem de betül'ü çok iyi görüyordu arkadaş olmamızı istiyordu, aklı sıra bana örnek olacakmış. küçük bir sosyopattı valla. büyüklere masum şirin inek kızı oynarken kendi arkadaşlarına lafların arasında hakaret ederdi. annem bana inanmamıştı bana kaltak dediğine. ama sonra başka birinin kızına demiş anneler kavga etmişti. ama annem gene de bana inanmamıştı! benim haklı olduğumu kabul etmemek için razıdır herşeye.
söylemedim bunları tabi.

seray tutturmuş da bana abla demeye. sen beni ablamla karıştırdın herhalde dedim. yyo diyor ablam yaşındasın. 89luymuş da kendisi!!! yeni girmiş 30 yaşına daha. hahahahaha.
??????? ne var gülecek.
seraycım buradaki herkes senden yaşça büyük ya ve sizi yıllardır tanıyor ya, yani herkes 1989da ilk okulda olduğunu hatırlar.
89luyum ben!
nasıl oluyor o zaman 1990da ablamın doğum gününde beraber çekilmiş fotoğrafımız var?

çatmazdım aslında. tuttardım acırdım. ama bana abla demesi bir yana. babasının zoruyla iş yerinden bir kurban edilmiş çalışanla evlendirilmesini kimse bilmiyormuş gibi - belki rüşvetlerle sınıf geçtiğini özel bir üniversiteden baba parasıyla diploma alındığını pek bilmezler ama benim kulağıma birden çok defa farklı yerlerden gelmişti - evliliğiyle övünmeseydi.
evlenirsen sen de görürsün inşallah nazlı abla demeleri olmayaydı. kaşındı kendi kaşındı.

kız facebooka beraber fotoğraflarımızı yükleyen bile sensin be! tbt olarak yayınlamadın mı? 1990da bebek olman lazım ama kazık kadar. genetik faktörle bir de iri kemikliydi hızlı büyümüştü, ben ve ablam yanında cülük gibi kalıyorduk. gerçi aniden boy atmış sonra durmuş ama 160da kalakalmış hayret bize 175 olur gibi gelirdi. hatta 1990daki ablamın doğum gününde ablam 12yi bitiriyordu. daha yeni regl olmaya başlamıştı annelerimiz konuşuyordu.
seray da daha 9 yaşında o zaman ve çoktan regl olmuştu. hatta annesi korkmuş doktora sormuş. olabilir demiş hızlı gelişiyor demek demiş.

ufak at bari. 1981lisin bari 85li de. bari çocukluğundan beri tanıştığın kimselere değil yabancılara at yalanını.

ne eğlenmiştik ne gülmüştük o ablamın doğum gününde diye yumuşattım.

tabi gülünür. seray deli deli hareketlerle dans etmiş takla atmaya kalkıp götüyle limonata devirmişti. ben devirsem ağzıma sıçaack annem nasıl da hoş görmüştü seray'ı. ben sebep olsam senelerce başıma kalkardı oysa.

seray üniversitedeyken okula gitmek yerine erkek arkadaşıyla fink atmış ankara'da. atabilir elbet kendi bileceği iş ama çok başarılı çok çalışkandım diye ayalan savurma. ne dedikodular duyuldu zamanında oooof. sevgilisiyle pavyona gitmiş sahneye atlayıp solist kadınla şarkı söylemiş. meyhanelerden toplamış amca çocukları. okulda kıskandığı bir kızın saçlarını tutuşturmuş. bir mağazadan ayakkabı çalmış. geceleri yurttan kaçıp parklarda uyumuş.
zeka kıtlığından değil bunlar çabuk da öğrenirdi; leb demeden alırdı öğretmenden hemen. bizim dakikalarca uğraştığımız matematik sorusunu şıp diye çözerdi. ama bir gram duygu bir gram mantık yoktu taaaa çocukken bile.

şimdi de başarılı bir mühendis ve hanım hanımcık bir eş rolü kesme bari.

saki babasının mercedes arabasını çalıp çalıp bir yerlere çarptığını, bilmem kaç promil alkollü çıkıp tanıdıklar vasıtasıyla paçayı sıyırdığını bilmiyoruz.
istese okulu 4 yılda bitirirdi ama delilikten uzattı da uzattı. baktılar mezun olamıyor; babası okula yüklü miktarda bağış yaptı. aa ne tesadüf o sene mezun olup babasının firmasında baş mühendis oldu!

tabi sekreterine kül tablası fırlatıp kafasını yardığını, sinir krizleri geçirip ofiste olay çıkardığı da biliniyor. yapmışsız bir çılgınlık haha gençken de deli akardı kanım de bari. her zaman aklı başında ve çalışkanmışmış.

kız sen 9-10 yaşlarından beri anti depresan içiyon be!!

bir kaç sene görüşmemiştik o doğum gününden sonra. arada deli haberlerini almıştık. ufakken de yapardı. evdeki tabak çanağı pencereden aşağı atmalar, tüm kıyafetlerini kesip atmalar.

eskiden mersin'de çarşıda meşhur mağazalar vardı böyle avm'ler çook sonradan çıktı. petrol, ender, çukurova, ykm falan vardı. hatta ykm mağazasında karşılaşmıştık okul önlüğü ararken kendimize.
annesinin elinde çok fazla kıyafet vardı biz şaşırınca anneme yavaşça seray kıyafetlerini yırrtı da demişti. sonradan birinden dedikodusunu duymuştuk. işten eve bir gelmişler ki anneanne uyuyorken seray evde ne kadar kıyafeti varsa hepsini makasla doğramış, yırtmış evin her yerine atmış, pencereden aşağı da atmış. hatta üstünde bir don bir atletle kalakalacak kadar.

o zamanlar kadınların arasındaki konuşmalara göre seray tek çocuk olduğu için şımarıklık ediyordu. kadınlar arası bir efsane tek çocuklar şımarık ve bencil olurdu muhakkak ikinci de yapılmalıydı.
ben çok gördüm çok kardeşlş şıl-marık ve bencil arkadaş; alakası yok kardeşlilik kardeşsizlikle.
aha ablamın kardeşi var ama bencil. kaynanasını kaplıcaya götürüyor ama öz annesinin varisinden haberdar bile değil ve alakadar da değil. tabi anneme sorsan ablam değil ben bencilim. niye alıp seni kaplıcaya götürmüyor? niye üniversite hastanelerinde profesör peşinde koşmuyor senin için?????????

neyse ykm'de karşılaştığımız o gün annesi fısıltıyla seray'ı doktora götürdüklerini ilaç yazdığını söylemişti. yıl 1993 falan yani! 89luymuşmuş!!

bir ara 2000lerin başında babası seray'ı londra'ya kuzeninin yanına göndermiş, onlar eğitim amaçlı olduğunu iddia ediyorlar ama sonradan doktor doktor gezdikleri çıkmıştı ortaya. ben depresif halini değil deli halini görmüştüm ama bipolar sanmam olsun. belki sınırda kişilik bozukluğudur.

tabi üniversitedeki sevgilisi dayanamamış bu kadra geçmeyen deliliğe, ayrılmış. seray sapıtmış gene. iş yerinde de sapıtınca ara verilen ilaçlara tekrar başlatılmış.
bir süre sonra da aynı iş yerinden genç bir mühendisle evlendiğini öğrenmiştik. onlar aşk evliliği olduğunu iddia etse de babasınn marifeti olduğu dedikodusu çıkmış. e kız bozmuş tabi kızlığını ve deli dolu birisi; iş yerinden çaylak saftirik bir mühendis çocuğu mecbur etmiş kızıyla evlemeye. nasılsa artık.

hattaaaa seray'ın neredeyse 8-10 yıllık evliliğinde çocuk sahibi olmamasının nedeni de ilaçlarmış. tabi hamileyken içemeyecek, içmezse gene sapıtacak.

ama tabi kendisine ve annesine sorsanız; aşk evliliği, çocuk istemiyorlar, aşırı başarılı bir mühendis, okulunu birincilikle bitirmiş, 1989lu, boyu 172! 162 değil!! zayıflığına diyecek bir şey yok. zayıf gerçekten. herhalde ilaçlar yaktırıyor!?????????


illa da bir buluşmalarına bende gelecekmişim. sanki bana da bayılıyor.
herhalde oklar kendinden bana çevrilsin istiyor. eskiden öyle sanırdı. başka bir gurubu vardı. beni de götürürdü ki evlenmiyor musun sorularından bıkıp sırf ağızları kapansın diye boktan sepet bir evlilik yapayım hayal ederdi.
ya sen değil miydin bu sivilceli bu çopurlu boktan suratı kim sikecek midesi kalkar adamın diyen?

böyle laf kalabalıklarının arasına küçük küçük serpiştirir annem böyle lafları. yumuşak yumuşak sokar. korkak da olduğu için gerçekçi ciddi ve düz şekilde söyleyemez. güzel lafların arasına, başka konuların arasına, kızım sana söylüyorum gelinim sen duy türü lafların arasına ağır hakaretlerini sıkıştırmayı çok iyi bilir.
ama başkasına nadiren yapabilir. ödü kopar yanlış anlaşılmaktan. sesini kalabalıkta duyuramaz. kendinden geveze kendinden cazgır kadınların arasında pasif agresif şekilde kin duyarak ezik ezik oturur ancak.
annem beni getirdi biraz da bana laf sokun diye zira kendisi laf sokmaları yiyip yiyip oturmaktan cevap verememekten usanmış. hadi bakalım sıkıyorsa bana deyin niye evlenmedin ablam kısır mı anan dul mu diye. hadi bakalım kızlar bana laf sokmaya çalışın da ben de annemden senelerdir duyduğum kirli çamaşırlarınızı bir bir sereyim ortaya!!! tepemi attırınca böyle laflar sokmuştum o yemekte!
ohoo ben neler biliyorum hanımlar nelerr!!! kimin kocası rus fahişelerle yatıyor. kimin oğlu yumuşak. kimin kızı evlenmeden önce kaç kişiyle yatmış da adamın birine kakalamışlar.
oh ya iyi ki geldim yemeğe. senelerdir annemin kafa ütülemeleri bir işe yarayacak sonunda!
ay hatta birinizin kızının bebeği kocasından değilmiş! aa kimin acaba? ha bir de sürekli psikolog gezen içmediği anti depresan kalmayan bir kız var babası sikmiş diyorlarmışmışşşşş!! anası da göz yummuş ses çıkartmamış sırf evliliği sürsün dul demesinler diye kızını kurban etmeye razıymış diyorlar!!!

tabi önce sessiz hanım hanımcık rolü kestim sonra sorgu suale geçince sırıtarak yumuşak yumuşak soktum aralara bu lafları. ay  birinin de kocası mı nonoştu? anne hangisi kocasını bir adamla yatakta basmış zamanında???

bir şok etkisi. bana bulaşmayın açığınızı biliyorum hanımlar. sanmayın ki tek yumuşak karın bende! evlemedim ablam da kısır anama da dul ama ben de sizin nelerinizi biliyorum. annem anlatırken dinlemiyormuş gibi yapıyorum ama hepsi aklımda. belki birazını unutmuşumdur. mesela birinizin kızı isteyerek ve bilerek evi yakmaya kalkmış artık ne ettiyseniz zavallıya? kimin kızıydı o? bu gruptan değil de liseden arkadaşlarının gurubu muydu anne öğretmenler grubu değil de? ay biri de öğretmenler odasında müdürle mi yakalanmıştı?
kız siz eski nesil valla çok fenasınız ha! o döpiyeslerin içinde bir de bebek gibi görünürsüz!
-----------------

aralarda zort diye laf sokmalarım şok etkisi huzursuzluk falan yarattı tabi. ee siz anneme laf sokamayı biliyorsunuz ama! her hafta aynı şeyleri tekrar soruyorsunuz. bir de sinirlenirse gerçekleri söyledik ayol diyormuşsunuz. işte bunlar da benim bildiğim gerçekler!!!
buzz gibi bir yemek buz gibi zıkkım olmuş lokmalar.

--

tabi anneciğim kendisini savunmama memnun olacağına kendisini dedikoducu gibi gösterdiğimi düşünerek kızdı bana. e öylesin. her haltı gelip bana anlatmayacaksın o zaman. o zaman başkaları sana laf çarparken sessiz kalıp gelip bana çemkirmeyeceksin. bana laf sokmaya ezmeye çalışmaya bayılırsın her hareketimden bir kusur çıkarırsın ama bunların yanında sus pus boynu bükük oturuyorsun!
her buluşmalarından sonra günlerce aynı şeyleri anlatıp duruyor ve hiç bir anlattığı da olumlu bir şey değil. kadınların hakkında bir tane olumlu cümle kurmuş değil. gerçi şaşmamak gerek annem nadiren olumlu konuşur.
ama laf yetiştiremediği için, ezik ezik susup oturduğu kendine aşağılık kompleksleri yarattığı için daha da şişmiş geliyor eve. haliyle arkalarından atıp tutuyor sürekli.
ben de eskisi gibi değilim çocukllen ergenliğimin ilk yıllarında acayip ezildim. hiç cevap veremezdim anneme hiç karşı çıkamazdım. hep susar hep üzülür hep ağlardım. ağlarsam iyice dellenir daha da üstüme gelirdi. herşeye böyle ağlarsammış demek ne kadar ezik ne kadar zayıf ne kadar karaktersizmişim kaynanam kocam bana neler edecekmiş. demek ki sen de izin vereceksin demek ki sende manzara seyreder gibi seyredeceksin. hayal edip zevk alacaksın ve ne kadar da haklı olduğunu düşüneceksin. bak kocamla kaynanam da bana kızdığına göre demek ki teyit edildi çirkin kötü beceriksiz gereksiz biriyim.
sonraları baktım iyice geliyor üstüme herşeyi her hareketini kusur görüyor, ablam da sırf annesiyle papaz olmamak için ne beni savunuyor ne gıkını çıkarıyor. ne şiş yansızn ne kebap misali anneme sen haklısın bana sen haklısın. hiç arayı bulmayı beni savunmasını bekleme. tabi anneciğine sorsam ilk göz ağrısı mükemmellik abidesi! ablamda mükemmel görünmeye alışmış annesi kendini pohpohlasın araları bozulmasın sivri sözlerini kendisine söylemesin diye yaranmak için kişiliksiz bir bukalemun ve yalaka oldu. esasen hala hiç bir konuda kendi zevki kendi seçimi (koca hariç) yok, tüm kişiliğini annesinin kopyalaması olarak kurdu annesi kendine bulaşmasın diye.
yani demem o ki annem bunca senedir laflarının latında kalmamak için çok uğraştığımı bilse bile başkalarına ödlek olduğu için laf edemez ama bana seve seve şevk ve zevkle her hareketimden bir kusur çıkarark etmeye bayılır. tersleyeceğimi laf sokacağımı göze göz dişe diş yapacağımı gayet de bilmesine rağmen gene de arsızca yapar.
dünya bir yana ben bir yana. ben ayaklı çirkinlikler kusurlar abidesiyim. ama kendisi asilzade soyundan elit bir şahsiyet ve mükemmel!
bu asilzadelik de sonradan sonraya çıktı. çocukken hiç duymadım. aşağılık kompleksini yenmek ve yağ gibi üste çıkmak için uydurup inandığı bir şey.
ne efendim ağzıcığı küçücük olduğu için kaşık kullanamadığı için işte asilzadelerin ağzı küçük olurmuş!
göya büyük büyük nenelerimizden biri saraydan gelmiş bir sultanmışmış. lan dandik bir köyde ne işi var sultanın???????? olsa olsa bir devlet görevlisine saraydan bir cariyeyi verip evlendirip göndermişlerdir; sultanlıkla ne alakası var.
ama annem ağzı küçük ve kaşık kullanamıyor diye genlerinin saraydan geldiine inandırmış kendini ve her ne hikmetse bu genler kendinden sadece biraz ablacığıma geçmiş bana uğramamış!

bana bu kadar laf sokmaya küçük görmeye bayılır ama başkalarının yanında süt dökmüş kedi gibi kalakalır. yok çok sessiz sedasız kimselerse konuşmacı olarak esir alır ama çok az sayıda insan lazım bu durum için. kalabalık bir kadın topluluğuysa hiç beceremez; tipik pasif agresifler gibi köşesinde somurtup kötülük düşünerek oturur. kendisine çarpılan laflara bile ters cevap veremez, laf sokamaz. içinde biriktirip beddua eder anca.

neyse bu buluştuğu emekli öğretmen arkadaş grubunda da bir kişi için anca iyi laf etmiştir o da her zaman gelmiyor ve konuşmaktan laf çakmaktan çok susup dinleyen bir hanım olduğu için. yoksa o kalabalıkta cazgır yaşlı kadınlar arasında somurtarak bücür bücür oturuyor anca. ah tabi kendisi kendi zamanının orta boylusu ben kendi zamanımın kısasıyım!
hiç biri hakkında iyi bir laf etmezken bir de bakmışsın salakça bir hareket. herhalde ne kadar şahane bir insan olduğunu kanıtlayacak.
tabi annem yakınlarına kötü uzaklarına iyi davranmayı öyle görünmeyi sever.

her ay kafamı ütülemesi yetmiyor gibi bir de işteyken arayıp arayıp bana bilmem ne hanımları anlatır.  geçiştiriyorum ama gene arayıp gene anlatmak istiyor. hep de aynı şeyler. dün akşam kırkıncı kez anlattığı şeyi ne diye bir de telefonda anlatmak istiyor.
biliyor ki sıkılacağım sinirleneceğim; bundan büyük haz almasının yanında sırf başımdan atmak için susması için bir enayilik kopartacağını zannediyor.
nilüfer hanımın annesinin ne kadar hasta olduğunu anlatıp duruyor. ya bana ne bana ne. 2 kere anlatsan o bile fazla. niye bir de işte her tenefüs nilüfer hanımın 95 yaşındaki anasının apış arasını dinleyeceğim ki?

---
bu okuldaki işime ilk başladığım sene annem seneler sonra düzgün bir iş buldum diye sevineceğine tabi bulamasam da her gün laf soksa daha memnun olacak, benim sürekli üzülmeme kendimi aşağı hissetmeme özgüvenimin kırılmasına bayılır- senelerce atanamadın diye laf sokar sabah akşam gece yarısı tuvalete kalktığımızda falan karşılaşsak koridorda.
hani nasıl bütün sorunların sağlık ya da psikolojik şeyler evlenince geçeceğine adamın sikinin büyülü olduğuna inandırmış da kendiini sanırsın bulup yamamaya çalıştıkları harika insanlarmış bana deva olacaklarmış gibi sürekli evlenmedin ondan evlensen geçer diye laf koymaları gibi her sorunum işsizliktendi bir ara. ama iş bulunca da hiç memnun olamadı.
laf sokmalarından bir kalem eksilmişti. bu defa da işten ayrılmama atılmama kovulmama neden olacağını düşündüğü şeyler için çaba harcar oldu. 8 sene oldu hala uslanmadı. hayallerinde öğretmenlikten men edilerek hakaretlere uğrayarak yaka paça küfürlerle falan okuldan atılma fantezisi var kafasında!!!
yetmiyor beni çirkin kısa bodur sivilceli koca götlü pörtlek gözlü vb bulması evlenemedim diye laf sokması neden bir kalem daha eksilsin listeden, bir de işsiz parasız olayım ki iyice çıksın tepeme.
hala her hafta yeni bir bahane bulmaya çalışır beni rahatsız etmek için uğraşır ne yapsam da atılsa kovulsa gitmese.
üstelik artık acımıyorum çok ağır kırıcı laflar ediyorum alay ediyorum bir şeyi anlamazsa kapıları çarpıyorum bağırıyorum. başka türlü başa çıkılmıyor kadınla. laftan anlamaz. ezelden beri kibarlıktan anlamaz ama iyice manyak oldu. arsız çünkü çok arsız hemde. kendi istediği şey olsun sana ne olursa olsun. olunda memnun da olmaz yeni talepler çıkarır yeni kusurlar bulur.
bana harika bir koca adayı bulmuştu. bir de işteyken at-rayıp müjde gibi veriyor bana istifa edip eve koşacam bekliyor. yatalak anasına bakmam karşılığında benimle evlenecek biri. o kadar memnun ki nazlı'nın geberinceye kadar mutsuz ve aşağılık hissetmesi için garantili bir şey buldum diye çok mutlu çok hevesli çok inanmış.
bana bunu mu layık görüyorsun yani. bunca zaman nasıl okuttum ne fedakarlıklarla okuttum büyüttüm diye yırtınan sen bana yaşlı kakası temizlemeyi layık görüyorsun!!
----------------------------------

bir de annem sürekli ne kadar fedakar olduğuyla ilgili övünür. bir takım fedakarlıklar olmuştur ama birine kendini iyi göstermek için kendini değil beni gözden çıkartması var. komşunun biri yatalak kocasını banyoya sokarken çok zorlanıyormuş, beli ağrıyormuş fıtık olmaktan korkuyormuş. ayyy dünyanın en merhametli en vicdanlı en iyilik meleği kişisi annem hemen atılmış; nazlı yapar!

madem bu kadar var acıma duygun ve fedakarlığın sen yap!!
aaaa ama kendine layık görmez. ağzı küçük bir soylu kendisi elit bir şahıs.

kim bir şeyden şikayet etse hemen acır ben yardımcı olayım demez beni öne sürer. herkes haklı ben haksızım üstelik. herkes işten yorgun geliyor ben gelmiyorum. sürekli hizmetçi köle falan gibi ortalıkta yarı yaşımdaki kızların bile işlerini yapacağım. ne kavgalar ne kavgalar.

ama arsız olduğu için ettiğim lafları hazmediyor unutuyor ders almayan bir arsızlığı var.

söz vermiş nilüfer hanımın anasına hafta sonları ben bakacakmışım!
lan sen değil misin seni kız çocuğu sahibi diye aşağı gören laf sokan her fırsatta hala torun yok mu diye incitmek için yırtınan karının arkasından saatlerce beddua küfür eden sen değil misin? üstelik bunlara bakıcı dayanmaz ailecek sapıklar manyaklar diyen sen değil misin. her bakıcıyı hırsız ilan edip hakaretler eşliğinde kovmuşlar hatta birini oğlu dövmüş.kendini eksik ezik hissediyor ama iyi görünecem diye de ezik yalakalar gibi - hani popüler bir kızın yanında dolanan ezik yalakalar olur ya- onlar gibi kendini kabul ettirmek için yalakalık peşinde hala.

demez ki benim evladım bok temizlemeye mi layık.
demez ki ben ne fedakarlıklar ne zorluklarla okutup büyüttüm bok mu temizleyecek.
yoo kendisi iyi görünecek ya kadıının gözünde -hala 70 yaşında okulun popüler kızından onay bekleyen bir ezik- razı her şeye.
ama hani sen dünyanın en iyi niyetli en iyi yürekli en vicdanlı en merhametli en iyilikseven en fedakar insanıydın? sen git temizle o zaman. ama yemez istemez. çünkü kadının karşısında kendisi ezik eksik hissediyor ama benim yanımda üstün bir kişiye evrilerek kendisini dev aynasında görüyor.

bir de beni laf kalabalığına gertirip kafalamaya çalışmaz mı? senin o yaşlanmış yavaşlamış bencil beynin beni yenebilir mi be! kendini o kadar üstün o kadar zeki vb o kadar benden daha üstün görüyor ki benim zekamı benim farkındalığımı göremiyor bile. bunca yılda kaç kere ağır söz söylememden de çekinmiyor utanmıyor. arsız yüzsüzlüğün bir çeşidi var kadında.
mahsus tenefüs aralarında kafa ütüleyerek anlatıyor ki ağzımdan he çıksın.
sanki verdiğim bir sözden de dönemeyeceğim, sanki bok temizlemeye razı olacağım.

kendini o kadar dev aynasında görüyor beni o kadar küçük görüyor ki ilk aklına gelen boktan bir durumda ben oluyorum ve yapacağımı da zannediyor yani.

hani acil bir durum olur yaşlı kadının evde yalnız kalmaması için 1-2 saatliğine evde oturacaksındır mesela. yoook her hafta sonu ben bakacakmışım boklu götüne.
herhalde annem nilüfer teyze ve ailesinin basit manyaklar olduğundan ve bana kötü davranılacağından çok emin oldu ondan beni yollamak istiyor. diyelim ki bana kötü davranılıyor ben karşılık veremeyecek miyim? artık 11 yaşındaki o salak bebe değilim!!

25.01.2020

kırk yılın başı ama gerçekten neredeyse 2,5 senedir ilk defa arkadaşlarımla görüşeceğim, benim burnumdan getirmek için gene elinden geleni yapıyor anneciğim.
hem bana asosyalsin arkadaşın çevren yok der; bayılır beni eleştirmeye bayılır laf sokmaya bayılır kusur aramaya.
ama ister ki her zaman evde tek başıma gözünün önünde kımıldamadan oturayım, hiç kimseyle görüşmeyeyim konuşmayayım bile. yani o kadar ki ablamla bile konuşmayayım!
kendisi gençken o kadar sosyalmişmiş o kadar çevresi varmışmış o kadar popülermişmiş ki....

nerede o arkadaşların akrabaların hayranların peki?????????? anneme göre babamla evlinince hepsinden kopmuşmuş. hiç kendinin kabahati yoktur zaten her zaman herkesten üstündür ve her zaman kendisi hariç herkes suçludur.
seneler sonra eski öğretmen arkadaşlarıyla buluşuyor ayda bir kere. hem öncesinde hem sonrasında her gün dırdırdırdırdırı. ya sevmiyorsan kadınları her seferinde gitme. 2-3 ayda bir katıl. ama yok zevk alıyor bir yandan.
bütün gün sabahtan akşama kadar aynı şeyleri anlatıp duruyor. evden çıkarken merdivenden inerken bile motor gibi konuşmaya devam ediyor; ben hadi görüşürüz artık sen içeri gir diyorum üşütme.
e ben seni telefonla ararım anlatırım o zaman diyor.

zaten anlatmadığı bir şey kalmadı ki. takılmış plak gibi sürekli başa sarıp en baştan anlatıyor.
ablacığım hani o favori evladı başından savıveriyor ona sesi çıkmıyor. aman onun yavrusu çok çalışkan çok meşgul çok önemli işleri olan birisi!!! aman onu rahatsız etmesin aman onu sıkmasın.
ablama anlatmamış çünkü onu sıkmaya başını ağrıtmaya hakkı yokmuş.
ha beni sıkmaya var ama.
ama o evliymiş.
ooooooooooooooooo o zaman üst sınıftan!

hadi evde anlatıyor, bari telefonla arayıp anlatma! akşamları tv izleyemiyor; sürekli bir bana vir tv ye bakıp eski arkadaşlarını anlatıyor.
bakmayın çok laf bildiğine, iğneli laflarına, sürekli kusur arayan eleştirel haline; bakmayın sürekli beni susturup bastırıp kendi konuştuğuna; başkasına dişi geçmiyor.
ne hazır cevaplığı ne özgüveni ne tersleyecek cesur hali kalıyor. bildiğin ezik pısırık biri gibi ne derlerse yutup cevap veremeyip;
 gene de gidiyor gene de katılıyor. cevap veremeyince de şişip kalıyor. benim kafamı ütülüyor.
ne efendim sanki ilk sefer karşılaşmışlar gibi yıllardır; sanki her ay görüşmüyorlar gibi sırf başkasını üzmekten zevk aldıkları için aynı soruları soruyorlar.
gerçi annem de başkasını eleştirmek kusurlarını bulup yüzüne çarpmaktan büyük haz alır ama dişini geçirebileceğini düşündüğü kişilere yapabiliyor anca. kendinden lafazan kendinden geveze kendinden daha hoyratça davranabilen kimselerin yanında ezik büzük kalakalıyor.
içine oturunca da gelip gelip aynı şeyleri anlatıyor bana. defalarca ama 2 değil 5 değil. her tenefüste arayıp en baştan anlatmak istiyor. derse girecem telefonu kapamayayım kulaklıktan kulağıma anlatsın istiyor. başka derdim yok çünkü.
ne efendim kızının çocuğu olmadı mı hala ne efendim küçük evlenmedi mi hala.
1 ayda bu sürprizler mi olacak geçen ay da sormuştu?
hoşlanıyorlar ezik ezik kıvranıyor orada annem. hem onlara hem anneme kızıyorum. bana senelerdir lafları çakıp durmayı biliyorsun! her türlü en ufak kusurumu bile gözünde büyütüp her fırsatta laf sokmayı çok iyi biliyorsun ama şu kadınlara bir şey diyemiyorsun.
ne oldu çok zekiydin çok açık gözdün çok ama çok özgüvenliydin ne oldu?
su içerken çıkardığım sesten bile irite olup bana her fırsatta laf sokuyor! ama başkasına gelince bir eziklik bir hoşgörü.

neyse geçen hafta sonu epey bir zaman sonra 3 kız arkadaş buluşacağız.
annem hem bana assoyalsin diye laf sokar hem de en ufak sosyalleşmemden gıcık kapar. hani bu ne perhiz bu ne lahana turşusu var ya aynen.
komşuyla ayak üstü asansör beklerken bile 3 cümle kurmamdan hoşlanmıyor ama sosyalleşmemi de istemiyor demek için için. olur ya nazlı'yı biri sever olur ya takdir falan eder. ama yerecek aşağılayacak burun kıvıracaklarından emin olsa her ortama seve seve sokar.
ben eve böyle sinirli mutsuz üzgün döneyim resmen gizleyemediği bir neşesi oluyor.
önceden hazırlıklar;
saçın yağlı, sivilcen çıkmış, götün büyük, elbisen kırışık, bıyığın çıkmış. kıyafet eskimiş, kıyafet ütüsüz, götünü büyük boyunu kısa gösteriyor. sonra buluşacağım arkadaşlarımı kötüler. annemin gözünde bir tek kendisi harika özelliklere sahip diğer insanlar iğrenç.
son vuruş; şimdi sana hala evlenemedin mi diye soracaklar.

annem bir kaç yüzyıl öncesinde kaldığı için; teknoloji özürlü olduğu için, sadece kullanamamak değil anlatsan da dimağı almıyor anlayamıyor, sanıyor ki biz 2,5 senedir hiiiiiiiiiç haberleşmemişiz! sanki evlenmediğim bilgisi onlara sürpriz.
kızın bir zaten evlilikten çekeceğini çekti boşandı. öbürü de müzmin bekar. diğeri evli ama hiç de mutlu falan değil. aşırı bir şey yok ama zar zor idare ediyor.

madem hala evlenmedin mi diye soracaklarından korkacağız sen niye her ay söylene söylene gidiyorsun. eşşek gibi gideceğiz diyor bir de. ne mecburiyetin var ki?

bana övünmeye bayılır; harika zengin ve sosyal çocukluğu ve ilk gençliğiyle bana onların yarısını bile yaşatmamış yaşatamamış olmasına rağmen. hiç utanmadan hiç sıkılmadan gayet pişkince.
ama arkadaşlarına yapamıyor. pısıp kalıyor. ne ters cevap verip oturtabiliyor ne övünüp kıskandırabiliyor.

bu yaşlı kadınlar arasında bile hala sidik yarışı var ha. yaşları 68-72 arasından değiliyor ama hala sahteler hala yarış peşindeler. o da ayrı konu.

neyse bakıyor ki annem arkadaş buluşmamı engelleyemeyecek huzursuz edecek ki yeterinde keyif alamayayım. mesela kırk yılın başı kızlarla güleceğimize ben oturup götümün büyüklüğünü saçımın iyi şekil almadığını falan düşünüp ama sadece bu boktanlıkları düşüneyim hatta afrikadaki açları korona virüsünü temizlenmemiş genel tuvaletleri falan; orada olmaktan bir bok anlayamayayım hatta mümkünse daha da beter şişeyim!!!
sağ olsun beni 15 dakikada bir arayıp -  sanki kızkıza toplandık diye striptiz kulübüne seks kılaba falan gideceğiz ne bok yiyeceğiz ki kontrol etmeye çalışıyorsun? - depremde ölenlerin sayısını güncelliyor!!
olur ya eğleniyorumdur aman aman boğazıma dizime durdun düğüm düğüm olsun! zıkkımın pekini içeyim.

demiyor ki zaten kırk yılda bir çıkıyor dışarı bari eğlensin azıcık. eğlence de dedikodu kahve belki sinema ve alışveriş yani sanırsın uyuşturucu çekip grup seks yapacaz. tam aksi zehiri zıkkım olsun diye umuyor!
niye kendine oluyor neden ben mutlu olayım?

bu da beni her haftasonu froum'a götürmeye çalışan annem yani! hatta hafta içi de gidelim istiyor ama anlamıyor yorgun oluyorum bir de yetişkin bir bebeğii forumda eğlendirecek halim yok.
koca bebeğin eğlenmesi de tamamen olumsuzluklar üzerine kurulu yani. koca bebek annem bütün mağazalara girip hiç bir şeyi beğenmeyip sürekli eleştirerek eli boş dönmekten ve 10 dakikalık taksi yolculuğunda şöförle siyaset konuşmaktan zevk alıyor.

bir de demez mi ben senin için istiyorum forum'a gitmeyi?
niye? eğlenmekten çok yorgunluk ve işkence! demek ki büyük zevk alıyor benim yorulmamdan ve mutsuz olmamdan. hiç istediğim bir şeyi alamıyorum tepeme dikilip dırdır ediyor.
kendisi eğleniyor esas; bana o sana yakışmaz bu yaşına uymaz demekden taz alıyor resmen.

benim içinmiş biriyle tanışırım diyeymiş.!!!!!!!!!!!!!!!!
yanında dırdırcı kaprisli ve suratsız anasıyla dolanan bir kızı k,m ne yapacak acaba?????? etrafına gelenleri itiyor itiyor negatifliğiyle. hem bir tezgahtara bile bir şey sordurtmazken nasıl tanışacağım biriyle.
kadın çalışana bile sordurtmuyor iyice sapıttı annem. bana dirsek atıp önüme geçiyor doğru şeyi bile soramıyor.
geçende annemi düzeltmeye çalışıyorum mazisini değil m bedenini soracaksın diye dönüp bana sus sen ben sorarım diyor. kadın çalışana bile kısa bir soru cümlesi kurmayacağım ama asosyalim.

ablamla bile telefon konuşmama gıcık oluyor.

ama sırf kendisi konuşacak çünkü o böyle deşarj oluyor! saygı duyun.
ama sen nasıl deşarj olacaksan ol! umrunda değil. hatta olma için şişsin.
işte bu yüzden yanlış beslenmekten değil ki mide hastası oldum.
rahatlamadı yetmiyor neden kendisi kadar reflü değilim mesela?????

gastritte stresten uzak durulması tavsiye ediliyor. nasıl olsun ki.