her gün bir yere giderken geçtiğimiz yol begonvillerle kaplı. bu iyi bir şey ama budanmadığı zaman kaldırımdan yürümek imkansızlaşıyor.
geçerken mutlaka eğilip geçmem gerekiyor yoksa saçlarım toz olur ya da dolanır.
tabi ki ne zaman bir yere gidecek olsam annem her zaman peşimde.
iş için kısa süreliğine gidip gelmem gerekiyordu, baktım kendisi de hazırlanmış.
ne oldu dedim.
ben de geleyim bari diyor. nereye? okula benimle gelecekmiş.
toplantı için gidiyorum hem mesafe uzun hem seninle ilgilenemem sıkılırsın.
iddiası; ben kenarda sessizce otururum olur hep.
annem ve sessizce oturmak: mümkün mü? bir kaç kere geldi bu iddiayla. bir seferinde sürekli onu bunu sordu bekar mı diye. aklı sıra ben göremiyorum okul koca adayı dolu, annem hemen bulup evlendirecek beni. yaşlı başlı adamalrı bile sordu artık. başka bir seferinde mızmızlandı durdu; işlerimle değil kendisiyle ilgilenmemi bekliyor. garip gıcık konuşmalar, biriyle münakaşa bile etti.
daha da anneme kalsa hergün elele işe beraber gideceğiz annem sınıfta köşede sessizce oturacak.
yalnız mı hissedyor kendini? e bana ne kadar sevilen aranan ne kadar popüler tapılan herkesin hayran yada aşık olduğu bir inan olduğuyla ilgili martaval okurken iyiydi.
bulsun arkadaş kendine onlarla takılsın.
neyse bu sefer de kendine kalsa benimle gelecekmiş; toplantılarda harika fikirleri olduğunu düşünüyor aslında; akşamki konuşmalarından çıkardım. eğitim sistemiyle ilgili müthiş fikirleri var.
ben istemeyince bari durağa kadar gelip yolcu edeyim diyor. markete uğrarmış sonra kendisi de.
daha zrzır fikirlerini anlatıyor, kendi eğitim bakanı olsa ihya edermiş ülkeyi. anca konuş, hiiiç bir şey yapma! anca kafa şişir.
işte o begonvilli yoldan geçiyoruz; ben saçım bozulmasın toz olmasın diye eğilip geçiyorum.
her dışarı çıktığımızda; pazara, markete ve ya bilmem nereye giderken buradan geçmek durumundayız ve geçiyoruz da ama her seferinde ayyyyynı sahne yaşansa da annem başa sarıyor.
neden eğilip geçtiğime anlam veremiyor hatta karşıdan gelenlere selam verdiğimi zannediyor.
Japon muyum ben o kadar eğilerek selam vereyim.
bir gün diyor ki niye selam veriyorsun o kadar elaleme?
ben de karşıdan gelenleri bile görmemiştim güneş ışıklarından.
nereden tanıyorsun??????
büyük şüpheler içinde annem?fantastik dünyasında neler kurguluyor acaba?
selam vermiyorum dallar kafama değiyor diye.
ne dalı be?
ağaç dalı anne! begonvil.
ne begonvili neredeki tanıştığınız yerdeki mi?
ne tanıştığı???? geçtiğimiz yerdeki?
hangi geçtiğiniz?
bizim geçtiğimiz bizim demin!
bizim geçtiğimiz yerde begonvil yok ki?
dön bak şuraya bir dön bak bakalım yok mu?
ne eğiliyorsun ki ne alaka begonvil?
kafama değiyor.
benim değmiyor hani?
değmez tabi sen daha kısasın.
bu da çok bozulduğu bir şey. kısa olduğunun söylenmesi. kabul etmiyor çünkü. anneme göre kendisinden kısa insanlar var diye kendisi 1,50 cm boy ile orta boylu oluyor hele ki kendi zamanına göre. ve hemen kin tutmaya başlıyor ve benim zamanıma ve yaşıtlarıma göreyse esas benim kısa olduğumu iddia edip kabul ettirme yarışına giriyor. demiyor kızım benden 13 cm uzun en azından, ya da daha uzun olması için ne yaptım?
geçende işte tam aynı yoldan geçerken eğilip geçince çoktan kırk kere yaşanmış diyaloğu unuttu bile.
gene diyor niye eğiliyorsun ki? kime selam veriyorsun?
dallar kafama değmesin diye eğiliyorum anne.
ne dalı?
begonvil dalları!
değmez ki bana değmiyor.
sana değmez tabi!
ben hem daha uzunum hem topuklu giydim.
topuklu giydiğin için değmiştir yoksa yetmez boyun kısasın uzun değilsin ki!
tabi canım ondan.
he ondan yoksa değmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder