senelerdir değişmeyen çok şey var. biri de annemin kadın toplantısı ve ya aile toplanması gibi ortamlarda ettiği bazı laflar. benimle ilgili olanlar.
seneler geçti anlayamadı, dinleyenlerden biri bile anlayamadı.
her sene annem aynı şeyleri söyler kadınlar yanı cevapları verir.
bunlardan biri konuşma konusu işe gelince; aklı sıra kendi zekasını becerikliliğini başarısını cinliğini gösterecek bir şey;
"zamanında bir işim varmış, ne güzelmiş, haftada 3 gün gidip 250 milyon alıyormuşum, şimdi sabahtan akşama kadar her gün işe gitmem gerekiyormuş, kendisi zamanında demiş ayrılma diye!" benzeri bir şey söylediği.
senelerdir aynı şeyden bahseder ben sinirlenir açıklarım ama ne annem anlar aklında kalır ne kadın akrabalar. o kadar umursamıyorlar ki o kadar onları ilgilendirmiyor ki... ablam bile aynı. kendi işine gelecek bir şey değilse neden tutsun aklında ki! yarım yamalak dinler zaten. nazlı ile ilgiliyse neden önemsesinler.
annemin dediği 10-12 sene evvel yaptığım vekil öğretmenlik işi! o zamanlar şikayet edip duruyordu ama şimdi hatırlamıyor ve o işi övüyor!
salak ablam da diyor ki;
"hafta da mı 250 milyon?"
yok saatte! norveç falan çünkü burası ya da ütopik fantastik bir paralel evren!
"ayda ayda!!!!"
"ayda 250 milyon nasıl olur yaa?"
annem paradaki sıfırlar atılınca ilk alışan olmuş, dilimiz sürçerse alay eder olmuştu ama bir kaç senedir unuttu sürekli eski parayla yeni parayı karıştırıyor ve herkesin kafasını karıştırıp yanlış anlamasına sebep oluyor.
"yani şimdinin 2500 lirası değil mi nazlı?" diyor üstün zekalı ablam!
hee ayda 10.000 veriyordu okul bana hem de haftada sadece üç gün çalışırsam!! çünkü burası mars!
"ne 2500 yaa 250 lira! lira!"
bu arada yaşlılar yaşlıya hak verme taraftarı cıkcık'lar yaa'lar. ulan daha bir kaç ay önce aynı aynsının tıpksı bir muhabbet döndü balık hafızalılar hatırlamıyorlar. ama sorsam fil hafızasına sahipler. hadi bunlar yaşlı bari ablam hatırlasa değil mi? nerede? ama ben kendinin 20 sene evvel stajyer olarak çalıştığı iş yerindeki arkadaşının annesinin kızlık soyadını dahi hatırlamalıyım!!!
ana kız tıpkısının aynısı salaklıkta ve bencillikte.
sen say bakalım 3 tane iş arkadaşımın adını! bırak eski okul arkadaşlarımı! sayamaz ki ebleh gibi bakıp suratıma kendisini neden ilgilendirdiğini sorar! ama ben bilmem nerden arkadaşının hamileliğinin kaçıncı ayında tekme yemeye başladığını hatırlamalıyım mesela?
ben ablama vekil öğretmenliği belki 35. defa anlatırken annem hala beni eleştirecek harika şeyi bulduğunu düşünüyor.
bir türlü beyinleri almıyor süper zekaların nasıl ayda 250 lira olur ki?
ablamda kafasında hesap yapıyor; şehirde aynı anlarda 10 öğretmen izne ayrılsa, nazlı en az 5'inin yerine vekil öğretmen olarak girse ne para kazanır? çünkü hepsi benim branşımda ve vekil öğretmenlik için tek başvuran bendim değil mi?
şimdi harika kaçırılmış muhteşem bir fırsat olarak yansıtmaya çalışıyor o işi ama o zaman öyle miydi? sürekli eleştiri sürekli şikayet! üstelik o kadar bilmiyor ve anlamıyor ki; kendisi benim yerimde olsa okulda kalmamı isteyecelerini iddia ediyordu! atarlarmış o hamile öğretmeni onu alırlarmış kendi olsa! devlet okulu orası canı istedi diye seni alamaz ki! ama kendisi olsa alırlarmış!?
kendisi olsa öyle bir atanırmış ki en istediği yere cup diye!
ne kadar laf sokuyordu ben o paraya kolumu kaldırmam yetmez bu kadara çalışılır mı diye.
-------------------------------
neden illa anlamaları gerektiğini de bilmiyorlar. tabi canım konu bensem neden illa da bilecek ilgilenecek ve anlayacaklar ki?
---------
daha bunu anlayamazken annem aklı sıra altın vuruşu yapıyor.
ona göre ben harika fırsatları göz göre göre kaçıran bir enayiyim! kendisi çok söylemiş ama ben aptal olduğum için annem kadar zeki bilinçli mantıklı falan olmadığım için kaçırmışım!
haftada 3 gün çalışım 250milyon alıyordum kalamadım okulda. şimdinin kaç lirası? 250. ama o zaman daha değerliydi para diye savunur ortaya çıkınca da.
hıı değerli onun için her sabah lafları soka soka gönderiyordun işe. istediğim bir şeyi alamayıp taksitleri sen ödeyince de ne kadar okuyordun laf!
***************************
***************************
***************************
haa bak o zamanlar yaşadığımız harika mantıklı bir tartışma geldi aklıma.
vekil öğretmenlik bitmiş, haliyle parasız kalmıştım. bir süre ne atama ne özel okul ne başka bir şey olmayınca en iyisi babamdan kalan maaşa başvurayım dedim.
buna bozulmuştu annem. demişim ki babamdan kalan maaşımı yerim o zaman.
neden benim maaşım demişim? benim değilmiş ki!
babamdan kalmış işte o kadar da bir şey bıraksın artık kızına benim maaşım sayılır.
hayırmış sayılmazmış onun maaşıymış!
babasından kızına miras kalan emekli maaşı payı nasıl senin olur?
ben onun karısıyım!
eski karısısın boşanmayaydın madem!
tabi babam erkenden ölüp maaşları bize bağlanında bir kaç sene adımıza henüz reşit olmadığımız için kendi çekip dilediğini yapınca çok benimsemiş. kendi maaşı kendi hakkı olarak görmüş.
hem adamı boşadım götüne tekmeyi bastım diye övünüp beddua eder arkasından. hem de boşadığı eksi kocasından kızlarına kalan maaşlari bizim değil kendi hakkı olarak görür!
zaten annemin dünyasına göre mesela babamın ölümü öz evlatları daha reşit bile olmadan babasız kalan kızları yerine kıçına tekmeyi bastım diye övünen eski karısını daha çok kötü etkilemiş ve üzmüştür!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! ergen evlatları yerine koskoca eski karısı daha çok kötü etkilenmiş!
---------------------------------
**************************
ha ablam teyzem ablamın kaynanası dünürün kız kardeşi ve kim olduğunu anlayamadığım bir kadın akraba daha ayda 250 liranın nasıl olabileceğini daha anlayamamışken hemde belki 5. belki 7. seferdir yaşanan dejavuluk bir 'annemin beni yerme çalışması'nda; annem ortaya bir de Serdar'ı atıyor her zaman ki gibi.
Serdar'ı da kaçırdı zaten. tüüüüü cıkcıkcıkcık!!!! enayi nazlı ahmak nazlı....
bakın bekın ben ne kadar zeki ne kadar bilinnçli ne kadar mantıklı ne kadar iyilik sever ne kadar anlayışlı mükemmel bir insanım bakın. ama nazlı öyle mi! her fırsatı kaçırır gramla aklı mantığı yok. bakın size kanıtlayacağım! hem haftada 3 gün çalışıp 250 milyon kazandığı işi hem de boylu poslu çok terbiyeli bana çok saygılı mühendis Serdar'ı kaçırdı. yuhalayın tükürün bu enayiye!
annem daha dereyi görmeden paçaları sıvadığı için; daha birisi öylesine bir şey söylesin bilmem kimin oğlu da bekardı desin mesela anneme kalsa hemen şu an işten istifa edip beraber gelinlik ve ev eşyası bakmaya gideceğiz ve böylece kendi zevklerine uygun alışveriş yapabilecek. belki adam çalışan eş istiyor, belki anca ev kurup çekip çevirebileceğiz? beni rahat ettirsin diye zengin damat peşinde sanmayın?! hiç öyle bir derdi tasası yok. isterlerse beni hamal olarak kullansınlar yeter ki biri evlensin de annem herşeye razı! mesele bu değil beni parmağının ucunda oynatmak. bugün istifa et yarın yalvararak dön ertesi gün vur kapıyı çık falan bir fantasya evreninde yaşamakta annem....
Bu Serdar olayı da öyle. bilmem kimlerin bir komşunun bir akrabasının oğlu. ben de umutlanmıştım ha olur ya gerçekten denk gelir de anlaşabileceğim akranım bekar biridir de olur sanmıştım. sanki ben de o kadar şanslıyım.
belki 5 belki 6 sene önceydi.
tabi ki öyle medeni ve çağa uygun bir tanıştırma beklemeyin. neyse ki oğullarına aşırı kıymet verdikleri için hemencik sitemeler söz nişan falan beklemiyorlar. önce oğulcukları aslancıkları beğenecek mi kızı ona bakacaklar tabi. geleneksellik seviye atlamış. tabi yavruları asssslanparçası Serdar'ı zorla beğenmediği bir kızla evlendirecek değiller yavrucuklarına kıyamazlar. hem yavruları beğensin hem de kız hayatını onların yavrusuna adayıp feda etsin!
sanki evleniyorsun da kimsesizler yurdundan evlatlık alıyorsun! ama 35 yaşında dev bir bebecik! besleyip büyütüp mutlu etmek zorundasın gelecekteki 50 yıl! ama onun öyle bir yükümlülüğü yok! annesi diyordu ki kendisi zamanında gençken neleri yemiş yutmuş neleri! yani demek istiyor ki yavrusu için dayağı, aldatılmayı, hakareti herşeyi yedim yuttum sineye çektim sırf o üzülmesin diye boşuna olmayacak sen onun kölesi olacaksın.
tabi ki üstü kapalı konuşmalar bunlar biz iyi iletişim kuran herşeyi medenice konuşabilen bir toplum muyuz allah aşkına! anca ima eder laf sokarız!
neyse bir aile yemeği gibi bir şeyde tanışıldı. tabi büyükler olduğu için ortamda en iyi en efendi en terbiyeli en saygılı halini sergiledi mühendis Serdar beyler! annesi ablası teyzesi ve babası hayranlar tabi boylu poslu oğullarına aşk yaşıyorlar. gözlerinde mükemmeliyet abidesi var. boyuna posuna hayran olduklarını da sanmayın ki 190lık adam! kkendileri çok bodur olunca 175lik oğullarını boylu poslu endamlı zannediyorlar.
sanmayın ki annem de beni ailesinin Serdar'ı mükemmel görmesi gibi dev aynasında görecek? nerede o? anca özgüveniyle falan övünür anca kendinden daha aşağı gördüğü kimselerin yanında. kendinden havalı daha konuşcan daha cadaloz hani ortamı gür sesi ve konuşmalarıyla hemen ele geçirip annemi bastıran kimselerden nefret eder ve asla ön plana çıkamaz anca arkalarından beddua eder. ama kendini çok özgüvenli bulur!?
tabi senelerce evlilik ve erkekler hakkında bir düzgün cümle kurmamış annem; böyle konuşur ama biraz ilgi biraz saygı gördü mü hemen yelkenleri suya iner. o gün de öyle oldu. Serdar sahte büyüklere saygılı rolüyle annemi büyüledi kör oldu.
tabi annem iddia ettiği üzere çok çok aşırı mantıklı olduğu için!!!! hemen kapılıp hayran oldu hemen numaraları yuttu tav oldu. dakka 1 gol 1 annem hayallere daldı. bu hallerde bizler özellikle de ben sadece bir piyonum. herşeyi annem ayarlayacak karar verecek seçecek ben sadece evet deyip susacağım. böyle bir fantazya. düğün gelinlik ev herşeye annem karar verip seçecek ben sadece sessiz bir figüranım o fantastik hayalde. benim isteklerimin bir önemi yok ya da düşüncelerimin. sadece annemin hayallerinin gerçek olması var.
neyse telefonlarımızı aldık görüşeceğiz biz ayrıca. tabi annem çok minnettar. benim gibi çirkin kötü karaktersiz beceriksiz birisini nasıl olmuş da beğenmiş??????????* anneme göre tek iyi özelliğim bu yaşa kadar koruduğum kızlığım. o da kendisi sayesinde. annem olsamasa tüm şehir sikip geçerdi beni. o kadar aptal haysiyetsiz bir gerizekalıyım. amımı birine emanet edelim de korusun!
ben sahte olduğunu hissetmiştim o yemekte ama o kadar ayı çıkacağını beklemezdim. hani insan yaşlı akrabalarına hürmeten akıllı durur ya ondan o kadar sanmıştım. bildiğin şimartılmış egosu o kadar şişirilmiş ki serdar'ın aşırı şişmiş bir balon gibi dokunsan patlayacak anında.
ben de harbiden umutlanmıştım sanki şanssız bir insan olduğumu bilmezmiş gibi. tamam becerikli acar bir tip değilim ama asla şanslı da değilim.
tabi ki 2. ve bir ailevi durumdan dolayı yarım kalan 3. görüşmemizde ne kadar şişik egolu, egosu şişirilerek gerçeklere kör bırakılmış bu da kompleksler yaratmış kaba biri olduğunu gösterdi saçma ayıca medeniyetsiz kaba davranışlarıyla.
ama anneme gör e şahaneydi! çünkü kendisine saygılıydı!! yeterli!
sadece toplasan 2 kere ggörmüş ve sahteliğinden şüphelenmiyor hemen boyanır gözü annemin o kadar da açık göz cin oğlu cin diye satar kendini herkese ama.
görüşmeyi kestim. Serdar'da bana diş geçiremeyeceğini anlamış olsa gerek. ya da bana kız mı yok havalarında. vardı da 35ine kadar niye evlenmedin ya?
tabi anneme göre en büyük hatam en kaçırdığım hatam enayiyim ben çünkü!!!
beni salak enayi fırsat kaçıran olarak göstermeye bayılır ama cevabı yemekten de hiç hoşlanmaz. üstelik bu münakaşalar konuşmalar defalarca ama belki 100 belki 500 kere belki de 1000 kere geçmesine rağmen öğrenemez.
çünkü bencilliği kör etmiş gözünü. o kadar kendi fantastik evreninde yaşıyor ki göremiyor.
çok sonra belki 1 sene belki daha fazla sonra teyzem ağzından kaçırdı; Serdar denen ayıcık evlenememiş çünkü uzatmalı nişanlısını dövüp hastanelik etmiş zamanında.
bırak annemi teyzem bile biliyormuş bunu hatta teyzem bunu ağzından kaçırırken ablam hiç hayretler içinde kalmadı o da biliyormuş ama bana biri bile söylememiş. ne zaman ben biliyordum şiddete eğilimini diyecektiniz acaba ben hastanede yatarken mi?
anneme sorsanız şiddete karşıdır hatta o kadar ki 2 kızının babası bir tokat attı diye boşamıştır adamı! ama kızını hemen evlendirmek istediği adam eski nişanlısını hastanelik edecek kadar ayıdır ama annemin umurunda değildir!
sormuştum kendini şöyle savundu; çocuk bir hata yapmış bir daha yapmayacaktır!
oysaki çocukluğumdan o ana kadar ki sürede söylediği aksiydi. bir kere yapan her zaman yapar daha fazlasını yapar asla affetmemek gerek. tabi kendisi söz konusuysa!!!!!!!!!!!
ha daha sonra öğrendik ki benden sonra tanıştırdıkları kızla nişanlanmış. annem hem üzüldü hem bana sinirlendi üstelik bu haber kızı dövdüğü haberiyle beraber gelmişti!
---------------
ya di mi nasıl kaçırdım serdar'ı ? ne kadar da enayiyim böyle! keşke eski ve benden sonra tanıştığı nişanlısı yerine beni dövüp hastanelik etseydi. keşke benim ağzımı burnumu dağıtsaydı zaten bir boka benzemiyor belki estetik cerrahlar allah rızası için biraz şekil verir de insana benzerim!!
kızım ayının birinden kurtulmuş demiyor da kaçırdın diyor. dayağı kaçırdım herhalde!
tabi anneme sorsanız belkilerle konuşur. er yada geç şiddet gösterecekti ama o zaman ne olacaktı? eşşek gibi çekmemi isteyecetiniz değil mi? kendisi bir tokat yüzünden boşanmış ama ben yer yer yumruğu götümün üstüne otururum anamın huzuru rahatı bozulmasın diye!
bu kaçıncı aynı cevabı almaları ama aynı salak tepkilerdeler kadın akrabalar. annem serdar'ı kaçırdı deyinde hemen hak verip baş sallıyorlar ben sinirlenip 'ya nişanlandığı kız yerine beni dövseydi keşke nasıl kaçırdım' deyince de ilk defa duymuşcasına şaşırıyorlar.
bir tek dünürün kız kardeşi kurtulmuşsun o zaman kızım deyince -çünkü o ilk defa duydu gerçekten de eğer ablam, ya ya kardeşi anlatmadıysa- annem de çok bozulup ağzını büzüyor. ve kadının arkasından akşam boyunca hakaretleri bedduaları eksik etmiyor!
sağılıp başbaşa kalınca niye kızıyorsun o kadar necmiye teyzeye bana hak verdi diye mi? ne desindi keşke kaçırmasaydın da serdar'ı dayağı sen yeseydin afiyetle mi deseydi bana?
tabi işine gelmeyeni duymak istemez hiç!!
daha necmiye teyze çok soru sordu durum hakkında. ne zaman tanıştın ne zaman öğrendin falan diye. ama ben anlatamayayım diye annem de teyzem de lafımızı bölmeye çalıştı.
yani serdar'ın kadın döven biri olduğunu en başından bilerek beni tanıştırdıklarını öğrenemesin necmiye teyze.
"aa daha nişanlıyken cicim ayındayken döven evlenince neler eder?!" demesinden de hiç hoşlanmadılar. kol kırılsın yen içinde kalsın ama şiddete karşıyız diye konuşalım!
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
17.03.2019
8.03.2019
dııııt dıt dıdıııııııt dı dıt dıdııııt dı dııttı dıt dıttı dıt dıttı dııııttt!
dereyi görmeden paçaları sıvamak.
annemin dereyi duyması yeterli.
tut ki birisi kızın hala evlenmedi mi dedi, tabi ki annem yerin dibine girer, nasılsa kimse sağlıklı mı mutlu mu huzurlu mu evliliğinde ya da hayatında diye sormaz, kimsenin umrunda değil çünkü ne halde olduğun gerçekte, sadece göstermelik klişe kurallara uydun mu ona bakarlar.
neyse tut ki benim de bilmem nemin nesinin oğlu bekar falan demiş olsun.
hemen annemin kurduğu hayal; dııııt dıt dıdıııııııt dı dıt dıdııııt dı dııttı dıt dıttı dıt dıttı dııııttt! düğün seramonisi.
ortada fol yok yumurta yok, dere yok paça yok. sadece bir duyum sadece bir yarım cümle yeter.
hatta o kadar aşka gelir ki beni arayıp işten istifa etmemi ve beraber gelinlik bakmaya gitmemizi bile söylemişliği var!!!!!!
yahu adam bakalım hala bekar mı? evlenmeye niyetli mi? neye benziyor, kaç yaşında işi gücü ne? hiiiiç bunlar artık anneme dert değil. isterse 85 yaşında okul yüzü görmemiş yatalak bir amca olsun annem boyun eğecek. millete kızım evlenmedi diyeceğine razı.
tabi 2 gün sürmez bu keyfi ama anında başlar dırdıra eleştirilere! hatta fırsat bulur bunu fırsat bilir senin yumuşak karnın olduğunu anlar oradan vurmaya çalışır!
bayılır insanları zayıf noktalarında sokmaya. ama kimse kendine yapmayacak o zaman büyük isyan eder haksızlıktır bu!!!
kendine yapılırsa haksızlık kendisi başkasına yaparsa adaletlidir!
bu kadın biz doğduğumuzdan beri hayatımız boyunca kadının okuması çalışması kendi işinin maaşının emekliliğinin olması gerektiği konusunda milyonlarca ay milyon az gelir extreme geveze çünkü milyarlarca kez nutuk atmışlığı var.
okumamuş sadece evde temizlik yapan çocuk bakan kadınlara söylemediği hakaret bulmadığı kusur kalmamıştır dünyada. hatta eski komşularımıza lakaplar takardı.
işi gücü onları eleştirmek yermek sövmek aşağılamaktı.
tüm gün kendini överken onları yerden yere vururdu. çocuk olsak bile rahat rahat hakaret eder amcık karısı gibi adlar takardı.
anca kocalarının altına yatmayı bilirler, anca sik yemeyi bilirler ....
ama şimdi gel gör ki bu kadınlara aşık hayran...
ama hele eşşk gibi çalışıp bir de manyaklar gibi ev işi yapıyorsa tapacak durumda.
komşunun biri diyor ki sabah işe gitmeden 2 saat önce kalkar, çay koyar çay olurken tüm evi temizlermiş. ay annem nasıl hayran nasıl hayran.... keşşşke nazlı da böyle olsa diyor içinden. uyuyacağına evi süpürse sürekli, hayattan da temiz bir evden başka bir şey beklemese başka hiç bir şeyle de ilgilenmese!
ne dizi ne film ne tiyatro bilmem ne ne dergi ne giyim kuşam ne makyaj sadece temizlik yapsa; hatta işe de gitmeyip tüm gün temizlik yapsa ve bana hizmet etse.... belli suratından.
böyle işsiz evde olduğum günlerim yıllarım da oldu; memnun muydun!!! annem assssssssla memnun olmaz. her zaman yaşadığının ya da yaptığının tam tersini ister.
iş bulamıyorsun atanamıyorsun diye kafamı sikti ütüledi; iş buldum düzenli sevineceğine sürekli işten ayrılmam için bahaneler üretiyor!
günde 3 kere evi süpürdüğüm temizlik saplantılı günlerimde memnun muydu? hayır. yoruluyorsun boş yere mi diyordu hayır yorulmam sakatlanmam umurunda değildi sadece beni o boş karılara benzetirdi! mesela 1 kere süpür yeter kitap oku derdi. tam kitap okuma yolundasın başına yeni işler çıkarıp kitap okumanı engeller!
sen demedin mi bu kadar iş yapacağına otur oku!!!?
kilo alırsın şiştin götün kocaman der.
zayıflarsın hiç bir şey yemiyorsun böyle hayat mı olur der.
saçını uzatırsın şekil veremiyorsun ne gerek var uzun saça der.
kısa kestirirsin erkekler beğenmez güzel olmadı yamuk falan der.
mesela evlensem de ayrılayım diye uğraşacak sanki ben bilmiyorum. her yaptığının aksini ister.
-------------------------
bilmem kimin kimisinin oğlusu da seneler evvel bir gün gibi bişey de tanıştığımız davaronun teki. belinde silah elinde tespihle gezen. o zaman arkasından haftalarca eleştirmiş sövmüştü noldu şimdi hayran?
suratının çirkinliği kalbinin kötülüğünün yansımasıymış
elinde tespih magandaymış
belinde silah kadın düşmanı bir ayıymış karısını da vururmuş bu!
ben böyle böyleydi deyince de hemen inkar eder. işine gelmeyeni hiç söylemeyeceksin anneme ne pahasına olursa olsun.
mesela çat diye vursun beni kafası kızarsa adam ama anneme sen böyle demiştin demeyeceksin!
hem insanların 7sinde neyse 70inde de öyle olacağını savunur hem de işine gelmeyince belki değişmiştir diye beni o çirkin davaroyla buluşturmak için yırtınır! olsun bakayım bakalım beni b-vuracak mı! belki bi değişiklik olur yaa!!!
annemin dereyi duyması yeterli.
tut ki birisi kızın hala evlenmedi mi dedi, tabi ki annem yerin dibine girer, nasılsa kimse sağlıklı mı mutlu mu huzurlu mu evliliğinde ya da hayatında diye sormaz, kimsenin umrunda değil çünkü ne halde olduğun gerçekte, sadece göstermelik klişe kurallara uydun mu ona bakarlar.
neyse tut ki benim de bilmem nemin nesinin oğlu bekar falan demiş olsun.
hemen annemin kurduğu hayal; dııııt dıt dıdıııııııt dı dıt dıdııııt dı dııttı dıt dıttı dıt dıttı dııııttt! düğün seramonisi.
ortada fol yok yumurta yok, dere yok paça yok. sadece bir duyum sadece bir yarım cümle yeter.
hatta o kadar aşka gelir ki beni arayıp işten istifa etmemi ve beraber gelinlik bakmaya gitmemizi bile söylemişliği var!!!!!!
yahu adam bakalım hala bekar mı? evlenmeye niyetli mi? neye benziyor, kaç yaşında işi gücü ne? hiiiiç bunlar artık anneme dert değil. isterse 85 yaşında okul yüzü görmemiş yatalak bir amca olsun annem boyun eğecek. millete kızım evlenmedi diyeceğine razı.
tabi 2 gün sürmez bu keyfi ama anında başlar dırdıra eleştirilere! hatta fırsat bulur bunu fırsat bilir senin yumuşak karnın olduğunu anlar oradan vurmaya çalışır!
bayılır insanları zayıf noktalarında sokmaya. ama kimse kendine yapmayacak o zaman büyük isyan eder haksızlıktır bu!!!
kendine yapılırsa haksızlık kendisi başkasına yaparsa adaletlidir!
bu kadın biz doğduğumuzdan beri hayatımız boyunca kadının okuması çalışması kendi işinin maaşının emekliliğinin olması gerektiği konusunda milyonlarca ay milyon az gelir extreme geveze çünkü milyarlarca kez nutuk atmışlığı var.
okumamuş sadece evde temizlik yapan çocuk bakan kadınlara söylemediği hakaret bulmadığı kusur kalmamıştır dünyada. hatta eski komşularımıza lakaplar takardı.
işi gücü onları eleştirmek yermek sövmek aşağılamaktı.
tüm gün kendini överken onları yerden yere vururdu. çocuk olsak bile rahat rahat hakaret eder amcık karısı gibi adlar takardı.
anca kocalarının altına yatmayı bilirler, anca sik yemeyi bilirler ....
ama şimdi gel gör ki bu kadınlara aşık hayran...
ama hele eşşk gibi çalışıp bir de manyaklar gibi ev işi yapıyorsa tapacak durumda.
komşunun biri diyor ki sabah işe gitmeden 2 saat önce kalkar, çay koyar çay olurken tüm evi temizlermiş. ay annem nasıl hayran nasıl hayran.... keşşşke nazlı da böyle olsa diyor içinden. uyuyacağına evi süpürse sürekli, hayattan da temiz bir evden başka bir şey beklemese başka hiç bir şeyle de ilgilenmese!
ne dizi ne film ne tiyatro bilmem ne ne dergi ne giyim kuşam ne makyaj sadece temizlik yapsa; hatta işe de gitmeyip tüm gün temizlik yapsa ve bana hizmet etse.... belli suratından.
böyle işsiz evde olduğum günlerim yıllarım da oldu; memnun muydun!!! annem assssssssla memnun olmaz. her zaman yaşadığının ya da yaptığının tam tersini ister.
iş bulamıyorsun atanamıyorsun diye kafamı sikti ütüledi; iş buldum düzenli sevineceğine sürekli işten ayrılmam için bahaneler üretiyor!
günde 3 kere evi süpürdüğüm temizlik saplantılı günlerimde memnun muydu? hayır. yoruluyorsun boş yere mi diyordu hayır yorulmam sakatlanmam umurunda değildi sadece beni o boş karılara benzetirdi! mesela 1 kere süpür yeter kitap oku derdi. tam kitap okuma yolundasın başına yeni işler çıkarıp kitap okumanı engeller!
sen demedin mi bu kadar iş yapacağına otur oku!!!?
kilo alırsın şiştin götün kocaman der.
zayıflarsın hiç bir şey yemiyorsun böyle hayat mı olur der.
saçını uzatırsın şekil veremiyorsun ne gerek var uzun saça der.
kısa kestirirsin erkekler beğenmez güzel olmadı yamuk falan der.
mesela evlensem de ayrılayım diye uğraşacak sanki ben bilmiyorum. her yaptığının aksini ister.
-------------------------
bilmem kimin kimisinin oğlusu da seneler evvel bir gün gibi bişey de tanıştığımız davaronun teki. belinde silah elinde tespihle gezen. o zaman arkasından haftalarca eleştirmiş sövmüştü noldu şimdi hayran?
suratının çirkinliği kalbinin kötülüğünün yansımasıymış
elinde tespih magandaymış
belinde silah kadın düşmanı bir ayıymış karısını da vururmuş bu!
ben böyle böyleydi deyince de hemen inkar eder. işine gelmeyeni hiç söylemeyeceksin anneme ne pahasına olursa olsun.
mesela çat diye vursun beni kafası kızarsa adam ama anneme sen böyle demiştin demeyeceksin!
hem insanların 7sinde neyse 70inde de öyle olacağını savunur hem de işine gelmeyince belki değişmiştir diye beni o çirkin davaroyla buluşturmak için yırtınır! olsun bakayım bakalım beni b-vuracak mı! belki bi değişiklik olur yaa!!!
4.03.2019
senelerdir söylediği bir şey; dişini fırçalarken konuşamazmış midesi bulanıyormuş.
tamam iyi doğru benim de.
ama ben ne zaman dişimi fırçalamaya geçecek olsam beni soru yğamuruna tutuyor!
dişimi gösterip işaret ediyorum boşboş gözlerle bakıyor zor anlıyor! surat asıyor amaaaan diye söyleniyor her seferinde.
e senin de miden bulanmıyor mu dişini fırçalarken konuşmaya kalksan!?
istiyor ki sen ne durumda olursan ol onun sorularına cevap ver istediklerini yap. bir ara da kafayı elime telefon vermekle bozmuş tuvalette otururken bile içeri dalıp sorar olmuştu.
çok duyarlı akıllı mantıklı bir insan da!
tamam iyi doğru benim de.
ama ben ne zaman dişimi fırçalamaya geçecek olsam beni soru yğamuruna tutuyor!
dişimi gösterip işaret ediyorum boşboş gözlerle bakıyor zor anlıyor! surat asıyor amaaaan diye söyleniyor her seferinde.
e senin de miden bulanmıyor mu dişini fırçalarken konuşmaya kalksan!?
istiyor ki sen ne durumda olursan ol onun sorularına cevap ver istediklerini yap. bir ara da kafayı elime telefon vermekle bozmuş tuvalette otururken bile içeri dalıp sorar olmuştu.
çok duyarlı akıllı mantıklı bir insan da!
3.03.2019
başladı gene survivor işkencesi.
her gün kafamı s.k.yor resmen!
her akşam başka bir şey yok televizyonda izlenecek diye savunuyor mecburen survivor izleyecekmişiz!
şu var bu var diyorum yok diye iddia ediyor. açsa da 2 dakika katlanıyor bir survivora bakayım diyor 45 dakika izliyor sonra öbürüne dönüp 2 dakika bana izletiyor.
bu da benim istediğimi izlemişiz sayılıyor!!!
odama çekiliyorum bu defa da sesini iyice açıp tüm evi inletiyor, çığlık çığlığalar maç kazanınca!
kıs diyorum e ben duyayım diye açmış iyiliğim içinmiş!
istemiyorum duymak yaa tüm evin içi kalt.kların sesiyle inlemesin!!!!!!!!!
kaç sene oldu 15 mi? anlamıyor 15 senedir. seneden seneye bile unutması değil her gün 5 kere söylememe rağmen umursamıyor illa izletecek!
sinirlenirsem de ben suçluyu saygı duymuyormuşum zevklerine!
sen benimkilere duyuyor musun da? her türlü zevkini bana kabul ettirmek için yırtınır!
ben istediğim bir şeyi izleyeceksem de söylenir durur! konuşur! önümde dikilip kıçını izletir sonra da bana ben anlamadım der!!!
sürekli konuşur uyarsam da e sen izleee der. e sürekli konuşur bana soru soruyor ekrana değil kendisine bakayım istiyor!
sırf evde televizyon izlerken de değil hele sinemada da aynı!
filmin ilk yarım saati bana bakarak konuşur kulağıma. ya izlesene filmi!!! etrafa bakar onu bunu şikayet eder. amaa başkaları rahatsız olmasın diye dürtüp dürtüp bana kulağıma üfleyerek konuşur. benim rahatsız olmamın asssssssla önemi yoktur.
tüm akşam ne zaman yayın varsa evi inletmesi yetmiyor; sabah kahvaltıda akşam yemekte carcar survivor anlatıyor. isimlerini de hatırlamazsam sinirleniyor!
ee sen benim sevdiğim oyuncuları tanıyor musun? bana adam akıllı izletiyor musun? kendi sevmiyorsa ki çoğunu sevmiyor, eski sevdiklerini de artık yaşlanmış bulduğu için sevmiyor! hatta bazen sövüyor insanlara beddua ediyor. ama kendisi benim zevklerime çooook saygılıymışmış....
yetmiyor ben işteyken telefon edip survivoru anlatıyor. mahsus ablam seviyor onunla konuşun diyorum ama ablamın işleri çok yoğunmuş onu rahatsız edemezmiş, akşamları da kocasına zaman ayırması lazımmış, ablam demiş ki bir kulaklık varmış ondan alsammış ta dersde de konuşabilirmişiz o zamanmış hafta sonu alalımmıymış ondan istersem kendi kredi kartından alayımmış!!
olur annecim 7/24 kulağımın içine içine konuşursun! hatta gece de konuş istediğin zamanlarda. survivoru olumsuz hatıralarını yeni olayları sürekli başa sarıp sarıp anlatırsın!!
ablam kendi başından atsın yeter! ona kalsa çok memnun olacaktı evlenip yurtdışında bir yere gitsem, biliyordu annem de peşimi bırakmaz, oh böylece saat farkı, telefon faturası, iş yoğunluğuna saygı derken iyice az görüşürler çenesini çekmek zorunda kalmaz. nazlı da ne bok yerse yesin!
dünyanın en iyi insanı en iyi evladı ama annesinin bir koluna girmeye tenezzül etmiyor. hasta hasta beni çıkarıyorlar dışarı, bir de alıp başını gidiyor önden ki rahatça alışveriş yapsın biz yavaşlatmayalım, annesinin çenesini çekmesin. fazla eşyaları, fazla gelen ceketleri, çantaları da vestiyer gibi bana yüklesin annem de benim koluma abanıp bana konuşup kafamı şişirsin kendisi rahatsız etsin.
annesi de bu davranışları hiç görmez, hiç farkına varmaz. evli barklı saygı duyulması gereken bir insan ablam, rahat tahat alışverişini yapsın!!! hasta hasta ben de hem eşya taşıyaym hem 67 kiloluk annemin bana abanmasıyla hani bir de kıymet bilse tatlı bir söz etse bari, nerdeee.... çenesini çekeyim.
bir de rol kesmeler; daha 3 gün önce bana somon rengi kazağı aldırmamak için yırıtınıyordu, ne diller döktü ne kusurlar sıraladı; yok kalitesizmiş sünermiş kumaşı kötüymüş tüylenirmiş yok masrafmış yok paramı çarçur etmekmiş; tabi kalitesizmiş oysaki kendisi ne kaliteli şeyler giyermiş diye övünmelerle başladı!
alacağım da 75 liralık bir şey yani; 300-500 liralık bile değil. hani kalitesizini alma kalitelisini al da 10 sene giyersin de değil yani demek istediği. kalitesize dahi layık bulamıyor. onun yerine sentetik perdelere yatırayım da seneye çöpe attırsın ya da biriktireyim de sahtekarlara peşke çeksin!!!
ama yanımızda bir başkası varsa iş değişir tabi. bir rol kesmeler bir rol kesmeler....
ablam dahi olsa ne kadar bonkör ne kadar modadan anlayan birisi olduğunu kanıtlamaya çalışır!!!
kozmetik mağazasına girersek bana aldırmaya bile bazen kalkışır ama harika zevkiyle!!
yeşil far alalım da sür çok güzel oluyor!!!
iyi ki 1980lerde bir teknik öğrenmiş orada kalmış saplanmış sadece öyle makyaj güzel varsayıyor! cartlak yeşil far ya da kalem!!!
tabi senelerdir kaç kere söylesem de idrak edemediği eyeliner meselesi!!! kendisi incecik çekermiş ama soyularak çıkarıldığı için zormuş!!!
her kozmetikçiye girişimizde aynı şeyi söyler; üstsüte 2 gün girdik iki seferinde de söyledi ve ben artık öyle değil kolay çıkaracak makyaj temizleme suları var desem de öğrenemez. 3 dakika sonra başkası söyleyince ilk defa duymuş gibi olur bir aydınlanma yaşar ve bana da bu bilgiyi kakalamaya çalışır!
belki haftada 2 kere makyaj temizleme suyumu sorar bu ne diye; ayyyynısını çalışan eline verince ilk defa görmüş gibi hayretler içinde alayım diye ısrar eder. asla da evde aynısından var her gün soruyorsun bu ne diye ya dememe aldırmaz kabul etmez; o başka şey diye iddia eder!!
neyse bana somon rengi kazağı yaşıma uymaz diye aldırmadı, ama daha önce de yaptığı gibi onun yerine saçma sapan birşeyi aldırmak için yırtındı durdu!
geçen sene uçuk pembe bir kazağı aldırmamak için saaatlerce dil dökmüş ertesi günlerde ablam da varken bana şeker pembesi kısa crop top bir bluzu aldıracam diye uğraşmıştı!!!
yani ablama ne kadar bonkör ve ne kadar iyi niyetli hem de ne kadar modadan anlayan bir anne olduğunu kanıtlamak benimse zevksiz pinti ve huysuz göstermek için uğraşıyor yani!!!
cartlak şeker pembesi kısa bir bluzu ben nerde giyebilirim yaa!!!! geçenlerde de işte somon rengi kazağı aldırtmadı.... esas mesele telkin yoluyla birine bir şeyi yaptırtmak ve ya yaptırtmamak. zevk aldığı şey bu. bir çeşit challence ona göre. mücadele yarışma.
bu kez de bana tamamen dantelden şeffa gibi bir bluzu aldırmak için yırtınıyordu. sanırsın satıcı kendi. eline de almış dil dökerek peşimde dolanıyor giyerimmiş alayımmış!
bu polyesterden dantelli şeyi nerede giyeceğim ben???????? normal bir kazağı giyemiyorum ama dantel sentetik şeffaf bluzu giyebilirim! param çarçur olmuyor yani!!!!?????
hafta sonu giyersin diyor bir de!
aklı sıra ablama nazlı hafta sonları gezip tozuyor hiç karışmıyorum rolü kesecek. ablamın da çok umurunda zaten............... ne anlatırsan anlat yarım kulakla dinlediği için ben hafta sonları ne bok yiyorum haberi yok ki. ne dersen şaşkın ne dersen kabul. onu ilgilendirmiyor ki hiç.
yani annem rol keserse de inanır ben bir şey dersem de yalan da olsa inanır. anca çook garip bir şey olacak da ilgisini çekecek mesela kötü ya da çok ekstrem komik dedikodulu bir olay falan!
ama kendinin anlattığı bir incir çekirdeğini doldurmayan şeylere ben ilgi duyup merakla dinleyip bir de her zaman hatırlayacağım. ama kendinin benim iş arkadaşlarımdan birinin bile adını doğru bildiği yok! ve bu gayet normal bir şey.
aynı anası. annem de tee 55 yıl önce 3 kere gördüğü milyonlarca kez anlattığı kadının tekinin çocuklarının adını ve hayatını kronolojik olarak saymakla kalmayıp neresinde ben vardı onu dahi bileyim ister ama iki arkadaşımı birbirne karıştırır. üstelik kendinin söylediği isimlerin doğruluğundan emindir de!!!!!!!!
hafta sonu giyermişim. ne bok yiyorum da dantel bluz giyecem??
bir kere arkadaşların çoğu evli barklı. aileleriyle zaman geçirmek istiyor ya da öyle olması lazım. bekar olanlar kendi dertlerinde. kiminin ailevi sorunları var kimi koca kapaklama peşinde. bekar kız arkadaşlarıyla geçirecekleri doğru dürüst konsantrasyonları zamanları yok.
mesela iş çıkışı bir kahve içimlik vakit ve istek oluyor ama o sırada da annem kırk kere arayıp gel diye rahatsız ediyor.
sonra da bana arkadaşın yok diyor. ulan bırakmıyorsun ki zaman?
diyelim hafta sonu kırk yılınbaşı birkaç arkadaşla görüşecek zaman ve ortam var; onda da beni baltalamak için yarışma düzenliyor annem.
önceden biliyorsa; muhakkak mahsus yalan organizayson kurup bile denedim illa başka şey çıkaır. yok hastalanır yok biyere gidelim diye tutturur, kah temizlik ister.... olmadı moralim bozulsun diye bombardımana tutar. akşamondan banyoya girmeyeyim de ertesi gün saçım kötü olsun gidemeyeyim diye uğraşır.
bir de utanmadan arsızca hafta sonu giyersin demez mi? ablama rol kesiyor yani. asla engellemiyom nazlı'yı rolleri.....
olmadı kendisi de gelecem diye tutturur kendisi de sıkılmış!!!
gelse uyum sağlayıp eğlenemez ki; eğer karışık yaşlardan olanların katıldığı bir ortamsa. eskiden daha iyi ve kolay uyum sağlar hatta sahte kahkahalarla sahte davranışlarla çok eğlendim rolleri keserdi; beni uyumsuz çekingen olmakla suçlayabilmek için kendi ön plana çıkacam diye yırtınırdı.
şimdi anca benim dibimden ayrılamyıp bana kapris yapmakla meşgul oluyor.
arkadaşlarımla yiyiyp içip sohbet edeceğime annemle ilgilenip onunla konuşup dinleyip o memnun olsun diye çırpınacağım ama asla olmayacak asla rahatlayıp beni salmayacak ve bir bakacağız akşam olmuş dağılacağız ve ardından tüm akşam eleştşrş ve dedikodularına devam edecek gruptaki kişilerle ilgili!!!
öyle yapıyor sonra da bana bilmem kimle ilgili bir şey soruyor. ne bileyim ben senin isteklerini yerine getirmek için uğraşmaktan iki çift laf edemedim ki kızla nişanlısı ne bok işi yapıyormuş bileyim?
küçük gıcık kaprisli bir çocukla uğraşıyorum sanki her an......
mahsus tam biriyle bir konuşma başlatmışsam bölmek için benden bişeyler ister!!! ham de ben bir konuşturmadın yaa demeyeceğim.
kendi arkadaşlarımla buluşmaya annemi de götürecem ama onlarla konuşmak yerine annemin isteklerini yerine getirecem.
yerini beğenmez kırk kere değiştirir, sandalyesini rahat bulmaz söylenir, sürekli kımıldar mızmızlanır şikayet eder, bişeyler ister!!!! peçete su tuz şeker ıslak mendil gözlik silme peçetesi su tuvalete götür telefonuma mesaj gelmiş ona bak....
engeller böler susturur akşam olup eve dönülürken kendisi hem herkesle daha çok konuşmuş hem beni engellemiş hem de kendi rahat etsin diye uğraşılmış olarak memnun döner.... kendince memnun yani. ben memnuniyetsizim tıkanıp kalmışım diye memnun!!!!!!!!!!
ya bir hafta sonu etkinliği vardı, veli toplantısından sonra; illa da geldi. ben veliler öğrencilerle ilgileneceğime sürekli annemle uğraşmak zorunda kaldım. çocuk gibi bir rahat duramadı yaa. sürekli mızmızlanıyor kenarda olmadı dibimde bitip çekiştiriyor birşey soruyor birşey istiyor.
sandalye rahat değilmiş rahatını bul, yeri iyi değilmiş esiyormuş iyi yer bul, yok güneş gözünü almış yok esiyormuş yok kuytu köşe kalmış yok tuvalete götürecekmişim yok susamış yok acıkmış yok su ılıkmış yok soğukmuş çay bilmem neymiş şeker neredeymiş peçete vereyimmiş o kimmiş bu kimmiş o ne demiş ceketimi elime vermeye çalışır giyeyim çıkarayı..... terlermişim sırtıme mendil koyacakmış yok saçım çiirkin olmuş niye onunla konuşmuşum yok o kimmiş ne demiş sıkılmış ne zaman gidecekmişiz, yok gürültülüymüş usanmış çocuklardan...
e dedim sana kalabalık olacak çocuklardan sıkılırsın diye. gidelim diye tutturdu. oradan anca bir arkadaşla dönmek lazım. e de dönelim. millet benim kölem mi sen istiyorsun diye kendi de erken ayrılsın???????
kendisi olsa parmağında oynatırmışmış. e niye parmağında oynatacak arkadaşın yok ya? usanmış hepsi senden! çağırmıyorlar bile günlere. annem sanıyor ki senede bir toplanıyorlar kendini senede bir çağırıyorlar sadece yoksa her ay toplanıyorlarmış....
her gün kafamı s.k.yor resmen!
her akşam başka bir şey yok televizyonda izlenecek diye savunuyor mecburen survivor izleyecekmişiz!
şu var bu var diyorum yok diye iddia ediyor. açsa da 2 dakika katlanıyor bir survivora bakayım diyor 45 dakika izliyor sonra öbürüne dönüp 2 dakika bana izletiyor.
bu da benim istediğimi izlemişiz sayılıyor!!!
odama çekiliyorum bu defa da sesini iyice açıp tüm evi inletiyor, çığlık çığlığalar maç kazanınca!
kıs diyorum e ben duyayım diye açmış iyiliğim içinmiş!
istemiyorum duymak yaa tüm evin içi kalt.kların sesiyle inlemesin!!!!!!!!!
kaç sene oldu 15 mi? anlamıyor 15 senedir. seneden seneye bile unutması değil her gün 5 kere söylememe rağmen umursamıyor illa izletecek!
sinirlenirsem de ben suçluyu saygı duymuyormuşum zevklerine!
sen benimkilere duyuyor musun da? her türlü zevkini bana kabul ettirmek için yırtınır!
ben istediğim bir şeyi izleyeceksem de söylenir durur! konuşur! önümde dikilip kıçını izletir sonra da bana ben anlamadım der!!!
sürekli konuşur uyarsam da e sen izleee der. e sürekli konuşur bana soru soruyor ekrana değil kendisine bakayım istiyor!
sırf evde televizyon izlerken de değil hele sinemada da aynı!
filmin ilk yarım saati bana bakarak konuşur kulağıma. ya izlesene filmi!!! etrafa bakar onu bunu şikayet eder. amaa başkaları rahatsız olmasın diye dürtüp dürtüp bana kulağıma üfleyerek konuşur. benim rahatsız olmamın asssssssla önemi yoktur.
tüm akşam ne zaman yayın varsa evi inletmesi yetmiyor; sabah kahvaltıda akşam yemekte carcar survivor anlatıyor. isimlerini de hatırlamazsam sinirleniyor!
ee sen benim sevdiğim oyuncuları tanıyor musun? bana adam akıllı izletiyor musun? kendi sevmiyorsa ki çoğunu sevmiyor, eski sevdiklerini de artık yaşlanmış bulduğu için sevmiyor! hatta bazen sövüyor insanlara beddua ediyor. ama kendisi benim zevklerime çooook saygılıymışmış....
yetmiyor ben işteyken telefon edip survivoru anlatıyor. mahsus ablam seviyor onunla konuşun diyorum ama ablamın işleri çok yoğunmuş onu rahatsız edemezmiş, akşamları da kocasına zaman ayırması lazımmış, ablam demiş ki bir kulaklık varmış ondan alsammış ta dersde de konuşabilirmişiz o zamanmış hafta sonu alalımmıymış ondan istersem kendi kredi kartından alayımmış!!
olur annecim 7/24 kulağımın içine içine konuşursun! hatta gece de konuş istediğin zamanlarda. survivoru olumsuz hatıralarını yeni olayları sürekli başa sarıp sarıp anlatırsın!!
ablam kendi başından atsın yeter! ona kalsa çok memnun olacaktı evlenip yurtdışında bir yere gitsem, biliyordu annem de peşimi bırakmaz, oh böylece saat farkı, telefon faturası, iş yoğunluğuna saygı derken iyice az görüşürler çenesini çekmek zorunda kalmaz. nazlı da ne bok yerse yesin!
dünyanın en iyi insanı en iyi evladı ama annesinin bir koluna girmeye tenezzül etmiyor. hasta hasta beni çıkarıyorlar dışarı, bir de alıp başını gidiyor önden ki rahatça alışveriş yapsın biz yavaşlatmayalım, annesinin çenesini çekmesin. fazla eşyaları, fazla gelen ceketleri, çantaları da vestiyer gibi bana yüklesin annem de benim koluma abanıp bana konuşup kafamı şişirsin kendisi rahatsız etsin.
annesi de bu davranışları hiç görmez, hiç farkına varmaz. evli barklı saygı duyulması gereken bir insan ablam, rahat tahat alışverişini yapsın!!! hasta hasta ben de hem eşya taşıyaym hem 67 kiloluk annemin bana abanmasıyla hani bir de kıymet bilse tatlı bir söz etse bari, nerdeee.... çenesini çekeyim.
bir de rol kesmeler; daha 3 gün önce bana somon rengi kazağı aldırmamak için yırıtınıyordu, ne diller döktü ne kusurlar sıraladı; yok kalitesizmiş sünermiş kumaşı kötüymüş tüylenirmiş yok masrafmış yok paramı çarçur etmekmiş; tabi kalitesizmiş oysaki kendisi ne kaliteli şeyler giyermiş diye övünmelerle başladı!
alacağım da 75 liralık bir şey yani; 300-500 liralık bile değil. hani kalitesizini alma kalitelisini al da 10 sene giyersin de değil yani demek istediği. kalitesize dahi layık bulamıyor. onun yerine sentetik perdelere yatırayım da seneye çöpe attırsın ya da biriktireyim de sahtekarlara peşke çeksin!!!
ama yanımızda bir başkası varsa iş değişir tabi. bir rol kesmeler bir rol kesmeler....
ablam dahi olsa ne kadar bonkör ne kadar modadan anlayan birisi olduğunu kanıtlamaya çalışır!!!
kozmetik mağazasına girersek bana aldırmaya bile bazen kalkışır ama harika zevkiyle!!
yeşil far alalım da sür çok güzel oluyor!!!
iyi ki 1980lerde bir teknik öğrenmiş orada kalmış saplanmış sadece öyle makyaj güzel varsayıyor! cartlak yeşil far ya da kalem!!!
tabi senelerdir kaç kere söylesem de idrak edemediği eyeliner meselesi!!! kendisi incecik çekermiş ama soyularak çıkarıldığı için zormuş!!!
her kozmetikçiye girişimizde aynı şeyi söyler; üstsüte 2 gün girdik iki seferinde de söyledi ve ben artık öyle değil kolay çıkaracak makyaj temizleme suları var desem de öğrenemez. 3 dakika sonra başkası söyleyince ilk defa duymuş gibi olur bir aydınlanma yaşar ve bana da bu bilgiyi kakalamaya çalışır!
belki haftada 2 kere makyaj temizleme suyumu sorar bu ne diye; ayyyynısını çalışan eline verince ilk defa görmüş gibi hayretler içinde alayım diye ısrar eder. asla da evde aynısından var her gün soruyorsun bu ne diye ya dememe aldırmaz kabul etmez; o başka şey diye iddia eder!!
neyse bana somon rengi kazağı yaşıma uymaz diye aldırmadı, ama daha önce de yaptığı gibi onun yerine saçma sapan birşeyi aldırmak için yırtındı durdu!
geçen sene uçuk pembe bir kazağı aldırmamak için saaatlerce dil dökmüş ertesi günlerde ablam da varken bana şeker pembesi kısa crop top bir bluzu aldıracam diye uğraşmıştı!!!
yani ablama ne kadar bonkör ve ne kadar iyi niyetli hem de ne kadar modadan anlayan bir anne olduğunu kanıtlamak benimse zevksiz pinti ve huysuz göstermek için uğraşıyor yani!!!
cartlak şeker pembesi kısa bir bluzu ben nerde giyebilirim yaa!!!! geçenlerde de işte somon rengi kazağı aldırtmadı.... esas mesele telkin yoluyla birine bir şeyi yaptırtmak ve ya yaptırtmamak. zevk aldığı şey bu. bir çeşit challence ona göre. mücadele yarışma.
bu kez de bana tamamen dantelden şeffa gibi bir bluzu aldırmak için yırtınıyordu. sanırsın satıcı kendi. eline de almış dil dökerek peşimde dolanıyor giyerimmiş alayımmış!
bu polyesterden dantelli şeyi nerede giyeceğim ben???????? normal bir kazağı giyemiyorum ama dantel sentetik şeffaf bluzu giyebilirim! param çarçur olmuyor yani!!!!?????
hafta sonu giyersin diyor bir de!
aklı sıra ablama nazlı hafta sonları gezip tozuyor hiç karışmıyorum rolü kesecek. ablamın da çok umurunda zaten............... ne anlatırsan anlat yarım kulakla dinlediği için ben hafta sonları ne bok yiyorum haberi yok ki. ne dersen şaşkın ne dersen kabul. onu ilgilendirmiyor ki hiç.
yani annem rol keserse de inanır ben bir şey dersem de yalan da olsa inanır. anca çook garip bir şey olacak da ilgisini çekecek mesela kötü ya da çok ekstrem komik dedikodulu bir olay falan!
ama kendinin anlattığı bir incir çekirdeğini doldurmayan şeylere ben ilgi duyup merakla dinleyip bir de her zaman hatırlayacağım. ama kendinin benim iş arkadaşlarımdan birinin bile adını doğru bildiği yok! ve bu gayet normal bir şey.
aynı anası. annem de tee 55 yıl önce 3 kere gördüğü milyonlarca kez anlattığı kadının tekinin çocuklarının adını ve hayatını kronolojik olarak saymakla kalmayıp neresinde ben vardı onu dahi bileyim ister ama iki arkadaşımı birbirne karıştırır. üstelik kendinin söylediği isimlerin doğruluğundan emindir de!!!!!!!!
hafta sonu giyermişim. ne bok yiyorum da dantel bluz giyecem??
bir kere arkadaşların çoğu evli barklı. aileleriyle zaman geçirmek istiyor ya da öyle olması lazım. bekar olanlar kendi dertlerinde. kiminin ailevi sorunları var kimi koca kapaklama peşinde. bekar kız arkadaşlarıyla geçirecekleri doğru dürüst konsantrasyonları zamanları yok.
mesela iş çıkışı bir kahve içimlik vakit ve istek oluyor ama o sırada da annem kırk kere arayıp gel diye rahatsız ediyor.
sonra da bana arkadaşın yok diyor. ulan bırakmıyorsun ki zaman?
diyelim hafta sonu kırk yılınbaşı birkaç arkadaşla görüşecek zaman ve ortam var; onda da beni baltalamak için yarışma düzenliyor annem.
önceden biliyorsa; muhakkak mahsus yalan organizayson kurup bile denedim illa başka şey çıkaır. yok hastalanır yok biyere gidelim diye tutturur, kah temizlik ister.... olmadı moralim bozulsun diye bombardımana tutar. akşamondan banyoya girmeyeyim de ertesi gün saçım kötü olsun gidemeyeyim diye uğraşır.
bir de utanmadan arsızca hafta sonu giyersin demez mi? ablama rol kesiyor yani. asla engellemiyom nazlı'yı rolleri.....
olmadı kendisi de gelecem diye tutturur kendisi de sıkılmış!!!
gelse uyum sağlayıp eğlenemez ki; eğer karışık yaşlardan olanların katıldığı bir ortamsa. eskiden daha iyi ve kolay uyum sağlar hatta sahte kahkahalarla sahte davranışlarla çok eğlendim rolleri keserdi; beni uyumsuz çekingen olmakla suçlayabilmek için kendi ön plana çıkacam diye yırtınırdı.
şimdi anca benim dibimden ayrılamyıp bana kapris yapmakla meşgul oluyor.
arkadaşlarımla yiyiyp içip sohbet edeceğime annemle ilgilenip onunla konuşup dinleyip o memnun olsun diye çırpınacağım ama asla olmayacak asla rahatlayıp beni salmayacak ve bir bakacağız akşam olmuş dağılacağız ve ardından tüm akşam eleştşrş ve dedikodularına devam edecek gruptaki kişilerle ilgili!!!
öyle yapıyor sonra da bana bilmem kimle ilgili bir şey soruyor. ne bileyim ben senin isteklerini yerine getirmek için uğraşmaktan iki çift laf edemedim ki kızla nişanlısı ne bok işi yapıyormuş bileyim?
küçük gıcık kaprisli bir çocukla uğraşıyorum sanki her an......
mahsus tam biriyle bir konuşma başlatmışsam bölmek için benden bişeyler ister!!! ham de ben bir konuşturmadın yaa demeyeceğim.
kendi arkadaşlarımla buluşmaya annemi de götürecem ama onlarla konuşmak yerine annemin isteklerini yerine getirecem.
yerini beğenmez kırk kere değiştirir, sandalyesini rahat bulmaz söylenir, sürekli kımıldar mızmızlanır şikayet eder, bişeyler ister!!!! peçete su tuz şeker ıslak mendil gözlik silme peçetesi su tuvalete götür telefonuma mesaj gelmiş ona bak....
engeller böler susturur akşam olup eve dönülürken kendisi hem herkesle daha çok konuşmuş hem beni engellemiş hem de kendi rahat etsin diye uğraşılmış olarak memnun döner.... kendince memnun yani. ben memnuniyetsizim tıkanıp kalmışım diye memnun!!!!!!!!!!
ya bir hafta sonu etkinliği vardı, veli toplantısından sonra; illa da geldi. ben veliler öğrencilerle ilgileneceğime sürekli annemle uğraşmak zorunda kaldım. çocuk gibi bir rahat duramadı yaa. sürekli mızmızlanıyor kenarda olmadı dibimde bitip çekiştiriyor birşey soruyor birşey istiyor.
sandalye rahat değilmiş rahatını bul, yeri iyi değilmiş esiyormuş iyi yer bul, yok güneş gözünü almış yok esiyormuş yok kuytu köşe kalmış yok tuvalete götürecekmişim yok susamış yok acıkmış yok su ılıkmış yok soğukmuş çay bilmem neymiş şeker neredeymiş peçete vereyimmiş o kimmiş bu kimmiş o ne demiş ceketimi elime vermeye çalışır giyeyim çıkarayı..... terlermişim sırtıme mendil koyacakmış yok saçım çiirkin olmuş niye onunla konuşmuşum yok o kimmiş ne demiş sıkılmış ne zaman gidecekmişiz, yok gürültülüymüş usanmış çocuklardan...
e dedim sana kalabalık olacak çocuklardan sıkılırsın diye. gidelim diye tutturdu. oradan anca bir arkadaşla dönmek lazım. e de dönelim. millet benim kölem mi sen istiyorsun diye kendi de erken ayrılsın???????
kendisi olsa parmağında oynatırmışmış. e niye parmağında oynatacak arkadaşın yok ya? usanmış hepsi senden! çağırmıyorlar bile günlere. annem sanıyor ki senede bir toplanıyorlar kendini senede bir çağırıyorlar sadece yoksa her ay toplanıyorlarmış....
2.03.2019
harika fikirler; teyzemin dünürü
*****teyzemin dünürü****
annem ve muhteşem fikirleri sürüyor. bu sefer bakalım başıma ne boktan şeylerin gelmesini isteyecek.
geçende arıyor ağlamaklı bir sesle bana felç olmuş yazık diye anlatıyor. kim kim diyorum ama konuşmaya devam ediyor.
oysa ki ben annem kadar muhteşem parlak bir zekaya asla sahip değilim olamam ama bana söylemediği şeyi beyninden okumam gerek.
şöyle üzülmüş de böyle üzülmüş de bilmem ne.
çünkü annem çok duygusal çok merhametli çok vicdanlı bir insan!!!
bizim dünür de değil yani - Allah korusun da - yani ablamın kayın validesi kayın babası falan da değil felç olan.
teyzemin.
teyzemin gelinlerinden birinin babası kalp krizi geçirmiş felç olmuş. geçmiş olsun. allah acil şifalar versin de annem niye bu kadar kahroldu?
üç tenefüstür arayıp aynı şeyleri anlatıyor duruyor. ne kadar üzülmüş de ne kadar üzülmüş.
arayalım da geçmiş olsun diyelim diyorum kızıyor; yetmezmiş ne anlamı varmış da bilmem ne!!
ya sen o kızın arkasından neler diyorsun 15 senedir!!! ne şişkoluğu ne gödeleşliği ne iğrençliği kaldı!! senede belki 1 taş çatlasa 2 kere görüyoruz. onda beğenmiyor duruyorsun. sürekli kusur arayıp kötü şeyler buluyorsun hakkında söyleyecelk.
3 hamilelikten sonra ilk evlendilerinde kuzenle, 55 kilo kızken şimdi herhalde 100 kiloya yakın ve hala tıkınma derdinde diye arkasından neler diyorsun. çirkin iğrenç şişko ben volkan'ın yerinde olsam karı diye sikmem bunu falan.
bu gelini bırak kızın anne babasınıda hiç beğenmedin ki sen hayatında? belki toplamda 10 kere görmemişizdir bunca yılda ama arkaarından milyon kere beddualar küfürler eleştiriler ettin... şimdi de haklarında bir tane sade bir olumlu cümle kurmadığın insanlara mı bu kadar üzülüyorsun?
üzülür tabi. annem dünyanın en merhametli en vicdanlı ikisi aynı kaıya çıkar ama ne kadar en iyi olduğunu ıspatlamak için yazıyorum dünyanın en iyi niyetli en yardım sever en acıma duygusu fazla en fedakar insanı!!
tabi bana layık bulup harcatmadığı paraları sentetik perdelere yatırtıp bir sene sonra çöpe atmaya kıyar; bana layık bulup da harcatmadığı aldırmadığı kremler parfümler kıyafetler falan yerine telefon dolandırıcılarına layık bulup paramı yedirmeye bayılır; ya da bana layık bulup yedirtmediği kendi paralarımı ablama verip yeni chanel çantasıyla salınıp gözüme sokmasını ister ama bana bim'den alınmış donu bile fazla görür!!
öyle geçmiş olsun demek, bir ihtiyaçları varsa karşılamak için yardımı teklif etmek falan yetmez benim fedakar anneme!! ama merak etmeyin kendisini feda etmiyor. beni ediyor elbette!!!
çözüm; işten ayrılacağım! istanbul'a taşınacağız ve ben teyzemin felç kalmış dünürüne bakacağım?!!!!!!!!!!!!!
adamın ızbandut gibi bir karısı, 2 kızı bir damadı, küçükleri saymazsak yetişkin yaşta 2 torunu var, hani kardeş, yeğenlerini falan saymazsak hatta gelin ve damatlarını da saymazsak. bu en yakınları değilde dünürünün yeğeni yani ben hayatımı feda edip felçli bakmaya istanbul'a gidecem?
annem ve muhteşem fikirleri sürüyor. bu sefer bakalım başıma ne boktan şeylerin gelmesini isteyecek.
geçende arıyor ağlamaklı bir sesle bana felç olmuş yazık diye anlatıyor. kim kim diyorum ama konuşmaya devam ediyor.
oysa ki ben annem kadar muhteşem parlak bir zekaya asla sahip değilim olamam ama bana söylemediği şeyi beyninden okumam gerek.
şöyle üzülmüş de böyle üzülmüş de bilmem ne.
çünkü annem çok duygusal çok merhametli çok vicdanlı bir insan!!!
bizim dünür de değil yani - Allah korusun da - yani ablamın kayın validesi kayın babası falan da değil felç olan.
teyzemin.
teyzemin gelinlerinden birinin babası kalp krizi geçirmiş felç olmuş. geçmiş olsun. allah acil şifalar versin de annem niye bu kadar kahroldu?
üç tenefüstür arayıp aynı şeyleri anlatıyor duruyor. ne kadar üzülmüş de ne kadar üzülmüş.
arayalım da geçmiş olsun diyelim diyorum kızıyor; yetmezmiş ne anlamı varmış da bilmem ne!!
ya sen o kızın arkasından neler diyorsun 15 senedir!!! ne şişkoluğu ne gödeleşliği ne iğrençliği kaldı!! senede belki 1 taş çatlasa 2 kere görüyoruz. onda beğenmiyor duruyorsun. sürekli kusur arayıp kötü şeyler buluyorsun hakkında söyleyecelk.
3 hamilelikten sonra ilk evlendilerinde kuzenle, 55 kilo kızken şimdi herhalde 100 kiloya yakın ve hala tıkınma derdinde diye arkasından neler diyorsun. çirkin iğrenç şişko ben volkan'ın yerinde olsam karı diye sikmem bunu falan.
bu gelini bırak kızın anne babasınıda hiç beğenmedin ki sen hayatında? belki toplamda 10 kere görmemişizdir bunca yılda ama arkaarından milyon kere beddualar küfürler eleştiriler ettin... şimdi de haklarında bir tane sade bir olumlu cümle kurmadığın insanlara mı bu kadar üzülüyorsun?
üzülür tabi. annem dünyanın en merhametli en vicdanlı ikisi aynı kaıya çıkar ama ne kadar en iyi olduğunu ıspatlamak için yazıyorum dünyanın en iyi niyetli en yardım sever en acıma duygusu fazla en fedakar insanı!!
tabi bana layık bulup harcatmadığı paraları sentetik perdelere yatırtıp bir sene sonra çöpe atmaya kıyar; bana layık bulup da harcatmadığı aldırmadığı kremler parfümler kıyafetler falan yerine telefon dolandırıcılarına layık bulup paramı yedirmeye bayılır; ya da bana layık bulup yedirtmediği kendi paralarımı ablama verip yeni chanel çantasıyla salınıp gözüme sokmasını ister ama bana bim'den alınmış donu bile fazla görür!!
öyle geçmiş olsun demek, bir ihtiyaçları varsa karşılamak için yardımı teklif etmek falan yetmez benim fedakar anneme!! ama merak etmeyin kendisini feda etmiyor. beni ediyor elbette!!!
çözüm; işten ayrılacağım! istanbul'a taşınacağız ve ben teyzemin felç kalmış dünürüne bakacağım?!!!!!!!!!!!!!
adamın ızbandut gibi bir karısı, 2 kızı bir damadı, küçükleri saymazsak yetişkin yaşta 2 torunu var, hani kardeş, yeğenlerini falan saymazsak hatta gelin ve damatlarını da saymazsak. bu en yakınları değilde dünürünün yeğeni yani ben hayatımı feda edip felçli bakmaya istanbul'a gidecem?
harika fikirler ; asansör
****asansör*****
apartmanın asansöründe sorun var, yapılacak ama para zor toplanıyor. oturanlar ya memur ya emekli, çoğu tek maaşla geçinen insanlar. ee.
e'si annem günde beş kere arayıp asansörü şikayet ediyor.
neden bana ediyor yöneticiyi arasa ya. ama bana şikeyet edip kafamı şişirmek serbest zamanlarımı çalmak daha iyi!!!! ne bok yiyecem tenefüste zaten? oturup annemin yakınmalarını dinleyeyim de ruhum daha da ölsün!!!
herhangi bir çözüm önerisi de istemiyor yani sadece şikayet etmeye bayılıyor.
harika çözümünü şöyle dile getiriyor özetler;
işten ayrılıp evde oturacağım ve annemi istediği zamanlarda asansöre binmeden indirmek için sırtıma alacağım???????????????????????????? neredeyse 70 kilo olmuş annemi sırtıma alıp 8 kat indirip çıkaracağım çünkü annem asansörden korkuyor.
bunun için de istifa edeceğim.
her ay yeni bir istifa bahanesi buluyor aba ama bir yandan da maaşıma göz koyup nereye harcayacağımızı hayal de ediyor: yeni perdeler!!!
durup durup dalar uzaklara ve der ki perdeleri mi değişsek?
hani kadınlar sıkılınca saç rengini modelini falan değiştirir ya annem de perde değişmek ister. senelerdir polyester perdelere harcadığım çöpe giden paralara zerre acımaz ama kendime 100 liralık krem aldım diye söylenir durur ve "senin için senelerdir binlerce liramı ertesi yıl çöpe attıracağın perdelere harcadım o paralara da emeğime de hiç acımadın ama" dersem de kendisi değil ben kötü bir insanım!!!!!!!!!!!
anneme binlerce lira harcadım sentetik perdeleri sıkılınca çöpe atsın diye bunca paraya yazık değil ama ben kendime 100 liralık krem alamam yazık! müsriflik!!!
ama ablacığım alabilir haa!!! o başka!!!! o annesi gibi değerli üstün bir varlık! bize perde alması da asla gerekmez mesela! hatta ben yemeyip içmeyip maaşımı ablama vereyim de taksitlerini ödesin yeni chanel gucci louis vitton çantaları için!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
annem de gençken herşeyin en iyisini en kalitelisini en markalısını en pahalısını kullanmışmış. ablacığım da kullanacak elbet o ben mi?
ailemizin kast sisteminde annem şehzade soyundan asil ve küçük ağızlı elit bir insan; ablam da onun kızı olduğu için herşeyin en kalitelisini hak eden bir insan; ben ise ucuza layığım!
asansörden nereye geldim gene....
madem 67 kiloluk annemi 8 kat indirip çıkartmak için istifa edip evde oturmuyorum o zaman bir çözüm daha var.
apartmanın asansörünü yaptırtmak için gereken ödemeyi ben yapacağım??????????????
birikmiş paramı verecekmişim yapsınlar; sonra aidatlardan bana geri öderlermişmiş.
zamanında bir amca benzer bir harcama yaptı da asla ödenmedi tamamen geri; garibin öldü gitti, cenazesini biz yapalım borcumuzu ödemedik demedi apartman sakinleri, öyle kaldı paralar....
hem sanki de birikmiş var!!!!!!!
8 senedir para biriktiremiyordum doğru dürüst; hani hem ben bişey alacakken engellemek için ağaçkakan gibi kafamı ütülüyor, aldırmımamak için dil döküyor ama hem de iş perde değişmeye gel,nce paramda gözü oluyor. ben de acaba beni takdir eder mi beni sever mi diye hem de sussun diye -çünkü aldırıncaya kadar sabahtan akşama kadar takılmış plak gibi aynı şeyle kafanı ütüler- alıyordum.
1,5 sene sonra da o perdeden sıkılıp yenisini ister acımaz tüm gün ayakta dikilip konuşup yorulup da kazandığım paralara emeğime!! ablama başka ama onun kıymetli.
ha sanki birikmiş kalmış da!!!! telefon dolandırıcılarına yedirdi içirdi rahatladı daha da hala aç gözle banka hesabımı asansöre peşkeş çekecek. başkasının parasını kaybetmekte bir sakınca yok.
zamanında bir yerden ufak bir toplu para gelmişti, dedemlerden miras kalıp da bize düşen bir para; onunla euro alıp bankaya koyduyduk; şimdi nerden baksan 40 bin ediyordur.
e ondan çek ver asansöre!!! haaa o olmaz ama kendi parası kıymetli. ya geri ödemezlerse. kendi kayıp yaşar. ama ben yaşasam olur!!
geçende ablam da anası gibi gevşekçe ağzını yayarak diyor ki ya nazlı bir araba alsan artık!daha birikmedi mi?!
merak etmeyin aman nazlı işe giderken rezil oluyor yoruluyor diye üzüldüğü için değil; hafta sonları annemi gezdiririm böylece kendini arayıp konuşacak hali kalmaz rahat eder kendisi de hafta sonunu annesiyle konuşarak değil de kendi istediği gibi geçirir diye. tabi ben de burada arabayı kendim rahat edeyim diye değil annemin taleplerini daha rahat yerine getireyim diye alıyorum!
beni takan mı var?
he birikmişti! ama annem dolandırıılara verdi yedridi. bana da kusura bakma diyeceğine yemeyenin malını yerler dedi!!
spesifik olarak yer belirterek hatta koordinat vererek bir şey istersin annemden; mesela banyoya girmiş ama havlu almayı unutmuşsundur da şifonyerden bir havlu istemişsindir: şifonyerimin ikinci çekmecesi dersin de alıp sana bir havlu veremez. bu kadar basit bir şeyi bile bulup veremez. aklına da bunu bulamadım şunu vereyim yerine de gelmez üşüyerek beklersin boşuna banyoda!!
ama telefon dolandırıcılarının istediği şeyi şıp diye bulup verir!!
bu benim bile unuttuğum bir şey olsa bile.
seneler evvel bir tv programında uzmanın dediği gibi bir kenara kart numaralarını şifrelerini vb yazmışızdır; teeeee komodinimin alt gözünün en altında kitaplar dergiler vesairelerinin altında kalmış ve çoktan varlığını unuttuğum bir defter. şıp diye onu bulur ve tüm numaraları verrrrriiiiiiiiiiiiiiiiiiirrrr. ama sana bir havlu bulup veremez. benim havluyu bulamamışsan kendininkilerden ver! onu da beceremez bulamaz. ama senin 7 sene önce belki not aldığın defteri kendi koymuş gibi bulur hiç şüphelenmeden verir.
hem ona buna peşkeş çekip çalınmasına sebep oldu hem utanmadan bir kusura bakma saflığıma geldi bile demedi onun yerine üste çıkmak için yemeyenin malını yerler dedi; daha da hala gözü benim bankada biriken üç kuruş paramda!!
ya ablama veriyorum chanel çanta taksini ödesin zavallı kız diye ya asansöre harcıyorum geri dönmeyecek bile bile. ama kendime kendi paramla bir 100 liralık krem alamıyorum!!
ha olmadı 67 kiloluk anamı sırtımda 8 kat indirip çıkarıyorum!!! illa ben zarar edecem illa ben zarar görecem ya.
********************************
apartmanın asansöründe sorun var, yapılacak ama para zor toplanıyor. oturanlar ya memur ya emekli, çoğu tek maaşla geçinen insanlar. ee.
e'si annem günde beş kere arayıp asansörü şikayet ediyor.
neden bana ediyor yöneticiyi arasa ya. ama bana şikeyet edip kafamı şişirmek serbest zamanlarımı çalmak daha iyi!!!! ne bok yiyecem tenefüste zaten? oturup annemin yakınmalarını dinleyeyim de ruhum daha da ölsün!!!
herhangi bir çözüm önerisi de istemiyor yani sadece şikayet etmeye bayılıyor.
harika çözümünü şöyle dile getiriyor özetler;
işten ayrılıp evde oturacağım ve annemi istediği zamanlarda asansöre binmeden indirmek için sırtıma alacağım???????????????????????????? neredeyse 70 kilo olmuş annemi sırtıma alıp 8 kat indirip çıkaracağım çünkü annem asansörden korkuyor.
bunun için de istifa edeceğim.
her ay yeni bir istifa bahanesi buluyor aba ama bir yandan da maaşıma göz koyup nereye harcayacağımızı hayal de ediyor: yeni perdeler!!!
durup durup dalar uzaklara ve der ki perdeleri mi değişsek?
hani kadınlar sıkılınca saç rengini modelini falan değiştirir ya annem de perde değişmek ister. senelerdir polyester perdelere harcadığım çöpe giden paralara zerre acımaz ama kendime 100 liralık krem aldım diye söylenir durur ve "senin için senelerdir binlerce liramı ertesi yıl çöpe attıracağın perdelere harcadım o paralara da emeğime de hiç acımadın ama" dersem de kendisi değil ben kötü bir insanım!!!!!!!!!!!
anneme binlerce lira harcadım sentetik perdeleri sıkılınca çöpe atsın diye bunca paraya yazık değil ama ben kendime 100 liralık krem alamam yazık! müsriflik!!!
ama ablacığım alabilir haa!!! o başka!!!! o annesi gibi değerli üstün bir varlık! bize perde alması da asla gerekmez mesela! hatta ben yemeyip içmeyip maaşımı ablama vereyim de taksitlerini ödesin yeni chanel gucci louis vitton çantaları için!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
annem de gençken herşeyin en iyisini en kalitelisini en markalısını en pahalısını kullanmışmış. ablacığım da kullanacak elbet o ben mi?
ailemizin kast sisteminde annem şehzade soyundan asil ve küçük ağızlı elit bir insan; ablam da onun kızı olduğu için herşeyin en kalitelisini hak eden bir insan; ben ise ucuza layığım!
asansörden nereye geldim gene....
madem 67 kiloluk annemi 8 kat indirip çıkartmak için istifa edip evde oturmuyorum o zaman bir çözüm daha var.
apartmanın asansörünü yaptırtmak için gereken ödemeyi ben yapacağım??????????????
birikmiş paramı verecekmişim yapsınlar; sonra aidatlardan bana geri öderlermişmiş.
zamanında bir amca benzer bir harcama yaptı da asla ödenmedi tamamen geri; garibin öldü gitti, cenazesini biz yapalım borcumuzu ödemedik demedi apartman sakinleri, öyle kaldı paralar....
hem sanki de birikmiş var!!!!!!!
8 senedir para biriktiremiyordum doğru dürüst; hani hem ben bişey alacakken engellemek için ağaçkakan gibi kafamı ütülüyor, aldırmımamak için dil döküyor ama hem de iş perde değişmeye gel,nce paramda gözü oluyor. ben de acaba beni takdir eder mi beni sever mi diye hem de sussun diye -çünkü aldırıncaya kadar sabahtan akşama kadar takılmış plak gibi aynı şeyle kafanı ütüler- alıyordum.
1,5 sene sonra da o perdeden sıkılıp yenisini ister acımaz tüm gün ayakta dikilip konuşup yorulup da kazandığım paralara emeğime!! ablama başka ama onun kıymetli.
ha sanki birikmiş kalmış da!!!! telefon dolandırıcılarına yedirdi içirdi rahatladı daha da hala aç gözle banka hesabımı asansöre peşkeş çekecek. başkasının parasını kaybetmekte bir sakınca yok.
zamanında bir yerden ufak bir toplu para gelmişti, dedemlerden miras kalıp da bize düşen bir para; onunla euro alıp bankaya koyduyduk; şimdi nerden baksan 40 bin ediyordur.
e ondan çek ver asansöre!!! haaa o olmaz ama kendi parası kıymetli. ya geri ödemezlerse. kendi kayıp yaşar. ama ben yaşasam olur!!
geçende ablam da anası gibi gevşekçe ağzını yayarak diyor ki ya nazlı bir araba alsan artık!daha birikmedi mi?!
merak etmeyin aman nazlı işe giderken rezil oluyor yoruluyor diye üzüldüğü için değil; hafta sonları annemi gezdiririm böylece kendini arayıp konuşacak hali kalmaz rahat eder kendisi de hafta sonunu annesiyle konuşarak değil de kendi istediği gibi geçirir diye. tabi ben de burada arabayı kendim rahat edeyim diye değil annemin taleplerini daha rahat yerine getireyim diye alıyorum!
beni takan mı var?
he birikmişti! ama annem dolandırıılara verdi yedridi. bana da kusura bakma diyeceğine yemeyenin malını yerler dedi!!
spesifik olarak yer belirterek hatta koordinat vererek bir şey istersin annemden; mesela banyoya girmiş ama havlu almayı unutmuşsundur da şifonyerden bir havlu istemişsindir: şifonyerimin ikinci çekmecesi dersin de alıp sana bir havlu veremez. bu kadar basit bir şeyi bile bulup veremez. aklına da bunu bulamadım şunu vereyim yerine de gelmez üşüyerek beklersin boşuna banyoda!!
ama telefon dolandırıcılarının istediği şeyi şıp diye bulup verir!!
bu benim bile unuttuğum bir şey olsa bile.
seneler evvel bir tv programında uzmanın dediği gibi bir kenara kart numaralarını şifrelerini vb yazmışızdır; teeeee komodinimin alt gözünün en altında kitaplar dergiler vesairelerinin altında kalmış ve çoktan varlığını unuttuğum bir defter. şıp diye onu bulur ve tüm numaraları verrrrriiiiiiiiiiiiiiiiiiirrrr. ama sana bir havlu bulup veremez. benim havluyu bulamamışsan kendininkilerden ver! onu da beceremez bulamaz. ama senin 7 sene önce belki not aldığın defteri kendi koymuş gibi bulur hiç şüphelenmeden verir.
hem ona buna peşkeş çekip çalınmasına sebep oldu hem utanmadan bir kusura bakma saflığıma geldi bile demedi onun yerine üste çıkmak için yemeyenin malını yerler dedi; daha da hala gözü benim bankada biriken üç kuruş paramda!!
ya ablama veriyorum chanel çanta taksini ödesin zavallı kız diye ya asansöre harcıyorum geri dönmeyecek bile bile. ama kendime kendi paramla bir 100 liralık krem alamıyorum!!
ha olmadı 67 kiloluk anamı sırtımda 8 kat indirip çıkarıyorum!!! illa ben zarar edecem illa ben zarar görecem ya.
********************************
ablam da tam anasının kızı
ve muhteşem aile dinamikleri
1- insan sonunda illa ki annesine benzermiş. tam ben de dırdırcıyım ama onun kadar bencil mantıksız değşlim. ama ablam yetişti şimdiden. zaten her zaman bencildi, işin olumsuz ucu kendine dokunmuyorsa umurunda olmazdı.
bize gelmişti bir ara, banyodan sonra saçımı tararken görünce beni mutlu mutlu çocukluk anılarına dalıyor. biz çocukken annem ne güzel saçlarımızı tararmış değil mi?
tabi aynı anneciği gibi empati yoksunu ve bencil olduğu için sadece kendine ait işine gelen kısmı hatırlar her zaman. kim sana nasıl davranmış ruhu duymaz.
sanmayın ki annem mutlu mesut yavrularının saçını tarıyor! söylene söylene! tabi işe önce ablamdan başlıyor, sonra sıkılmaya ve yorulmaya başlıyor sıra benim saçıma gelince iyice.
daha da artıyor söylenmeleri, tabi öyle güzelce de taramıyor çekiştire çekiştire, eğer uçları birbirine dolanmışsa da koparta koparta çekiştiriyordu; neredeyse boynunu kıracak! sonunda iyice zorlanıp iyice sıkılmışsa da beni azarlamak için bir fırsattı! yok saçlarımın kalitesi kötüymüş yok saçlarımı doğru yıkayamıyormuşum! sonunda beni ağlatır o zaman da ağlamama içinde üzülüp dışından sinirlenip kavgayı daha da büyütür, saçımı kopartma ve canımı yakma kısmını kendi üstünden atmak için seni suçlamak için her gün izleyip inceleyip biriktirdiği tüm kusurlarını sıralayıp yağ gibi üste çıkardı.
ama ablama göre tatlı tatlı saçımızı tararmış değil mi? işine gelmeyeni kendini alakadar etmeyeni görmez duymaz ya da siler hafızasından!
annem benim saçlarımı çekiştirir ve azarlarken ablam ne yapardı bilmiyorum ama annem sonunda beni yani hem kıızıma kötü davrandım hem saçını yoldum demez daha da üste çıkmak için bir de beni ablamın huzurunu kaçırmakla suçlardı!
yani ablam da kendisi de kendisi ya da dış etkenler yüzünden değil her zaman benim yüzümden huzursuz oluyorlardı.
ablama sorsan her anımız olumlu tatlı güzel. sadece polyanna gibi iyi tarafından bakmaya çalışmıyor, kendinin de azarlandığı oldu onları unutmaz ama benim başıma gelince o kadar dert değil. neden hatırlayıp da asabını bozacak ki?
tabi ki annem beni her azarladığında ezdiğinde ileriki zamanlarda benim de çatır çatır cevap vermek zorunda kaldığımda ettiğimiz kavgalarda ablam karışmamaya çalışırdı. ne yani beni mi savunacak da annesinin tepkisini çekecek? bunun yerine susup surat asıp oturur bekler ki annesi yavrusuna acıyıp bana bir de bak ablanın da sinirini bozdun bak ablamının da moralini bozdun diye suçlasın!
tabi annem de bal gibi farkında ablamın yalakalığının ama çok da işine geliyordu.
"mesela ablana soralım bakalım o da istiyor mu?" diye bir güvenceli tabiri vardı. bilirdi ki taraf olup başına dert almak istemeyen ablam hemen istese de vazgeçecek hakkından ve annesini karşısına almamak için annesinin istediği cevabı verecek!
bu ablamın yalakalığı ve birbirine hayranlıkları, annemin ablamı yere göğe sığdıramaması, ablamın iyi evlat rolleri - kötü demiyorum ama eksik ve bencilce- ile pek eğleniyorlar mutluluk oyununda ama işine gelmeyince hiç öyle değil ablam.
çekip gittiği için kendini şanslı addediyor ve annesiyle uğraşmak istemiyor. bütün sorunları ben yaşayayım bütün angaryalarla ben uğraşayım ve hala yaranamayayım asla, kendisi nasılsa bedavadan da onaylanır iltifatlanır! niye çile çeksin. azıcık acındırır kendini biraz yalakalık yapar geçer sorunlar. kıyamaz annesi ona.
bize geldiği zamanlardan birinde ben de hasta yatıyordum. tüm yarıyıl tatilini hasta geçiriyordum. ablam ben hastayım ya da tatili hasta geçiriyorum diye üzüleceğine gelip gelip beni kaldırmaya çalışıyor, şikayet ediyor. aslında annesiyle başbaşa kalmaktan sıkılmış! tabi ben olmayınca tüm dırdırı tüm şikayetlere kendisi maruz kalıyor isteklere de. niye uğraşsın tek başına eşşek nazlı varken!!
mesela bize ziyarete geldiği zaman yabancı bir misafir gibi evin kızı değil de. annesi de pek memnun bundan hizmet edeyim istiyor. ama o tatile gelmiş ama o dinlenmeye gelmiiiş!!
hasta bile olsam elli kere utanmadan arsız yüzsüzce rahatsız ederler; o kadar da pişkinler ki bir gram üzüntü olmaz aksine surat asmalar sitemler bana! ulan kitapsız kaltak ateşler içinde yatıyorum kaç gündür at gibi öksürüyorum buna üzüleceğine; şikayetleri bitmiyor. bu ne bencillik yaa!! nazlı şu nerde nazlı bu nerde bulamıyorum edemiyorum; beni o halimde yataktan kaldırıp iş yaptırmak için birlik olmuş uğraşıyorlar.
e bulamıyorlarmış misafir nevresim takımınııı!!! yeri belli. diyelim o takımı bulamadın başkasını al kullan. ama o illa da o takımı istermiş sevmediği desende takım kullanmak istemezmiş! anneciği de hemen hak veriyor yavrusuna. ne kadar hassas ne kadar duygusal ne kadar kaliteden anlayan zevkli bir yavrusu var annemin böyle!!!!!!!!!!
ulan ben kırk yaşıma geliyorum daha hala kendi istediğim renk ve desende nevresim takımı kullanabilmiş değilim!!!!!!!!!!!! annem kendi zevkine göre alıp depolar doldurur dolapları çekmeceleri mecburen onu kullanırsın!
kız hasta yatıyor karışmayalım demezler sorar da sorar kırk kere! kendisi pişkince şikayet eder sitem eder ama ben beni hasta hasta kaldırdınız dersem benden kötü insan yok dünyada! kendileri değil ben bencilim!
o kadar bencilim ki ablacığım sevdiği renk ve desende nevresimde uyuma hakkını vermiyorum, hasta hasta başım döne döne bulup verip bir de sereceğim ayaklarına!!!
anneciği de çok memnun çok mesut! ama ben ablamlara gidince el üstünde tutulan misafir olmuyorum! annemin öyle bir beklentisi yok! aksine hizmet edeyim istiyor. ben tatilde gezide ya da misafir olmuyorum. ben her zaman her yerde her koşulda hizmetçiyim!!!
asla dinlenme eğlenme memnun mutlu olma kendi istediği çarşafı kullanma hakkım yok! ne münasebet yaa!!!!!!!!
hatta bir bize geldiğinde gene ben hastaydım, ama annemin de doktora kontrole gitmesi lazım ülser-reflü tedavisi görüyor. e sen götür diyorum bir surat bir tavır. lan hastayız işte.
hangi doktormuş bilmiyormuş hangi hastaneymiş bilmiyorummuş nasıl gideceklermiş oraya; aynı anası. anası gibi şikayet uzmanı.
ulan hani benden kat kat zeki muhteşem başarılı üstün falandınız ne oldu. hani en iyi evlat en hayırlı yavru sendin!!!! bu hayırlılık ve üstün zekayla çözemiyor musun?
illa da beni başım döne döne kaldırdılar; dırdır tepemde motor gibi ikisi birlik olmuş! bana çağırttılar taksiyi ablam nasıl çağrılır bilmiyormuş! annesi de çok memnun mesut ağzını yayarak izliyor bizi. yaşasın ablası da nazlı'yi önemsemiyor ablası da emirler veriyor harika !
hastaneye de beraber gittik girişini de bana yaptırttılar!!!
tabi her hastaneye gidişte annem nazlar kaprisler söylenmeler bir yana bir de geçip oturup somurtması var! ve asla kimliğini vermek istememesi. her hafta gitsen hatırlamaz geçen haftayı aynı şey tekrarlanır. vermem kimliğimi! nasıl giriş kaydı yapılacak? sen ver kimliğini ya çalınırsa benimki!! tartışmalar surat asmalar anca kızlar açıklama yaparsa ikna olup vermeler!!!
bunlarla hastayken uğraşmam yetmiyor ablamda yanımızda süs gibi durup telefonunu kurcalıyor hiç karışmak istemiyor bu angarya işlere! o buraya eğlenmeye dinlenmeye gelmiş annesinin kaprislerini çekmeye hastalığıyla uğraşmaya değil ki!
hem telefona dalıp ilgilenmiyor hem de hiç utanmadan bana gelmiş şikayet ediyor bıkmış usanmış!
sen mi bıktın usandın?????????? kırk yılın başı annenle hastaneye gelmişsin şikayet ediyorsun ben tüm sene boyunca aynı şeyleri defalarca yapıyorum yaşıyorum ya! ne oldu benden daha iyi bir insansın sen benden daha iyi daha hayırlı bir evlatsın? annenin koluna dahi girmek istemiyorsun!
tabi ki gerçekleri yüzüne vurduğum için ben kötüyüm.
kendisi bencil sorumsuz olduğu için değil.
yürürken de annesinin koluna girmek istemiyor kaçınıyor, biliyor annesi çok abanacak niye ağrısın kolu ya da beli!!!???????*
annesi de tabi ki yavrusunu düşündüğü kıyamadığı için ısrar etmiyor, niye yorulsun ilk göz ağrısı?
benim gibi yedek parça ya da eşşeği dururken.
size anlatmış mıydım?
ablamın böbreklerinde taş çıkmış tedavi oluyor diye.
annem düşünmüş taşınmış karar vermiş ben bir böbreğimi ablama verecekmişim.
taş var diye organ nakli yapılmaz ki, tedavisi var. ayrıca buna sen de karar veremezsin. bakalım doktor gerek görecek mi? organ uyacak mı. karar vermesi doktora mı kalmış?
anneme göre organ nakline karar vermek doktora kalmaz!!!! o kendi yavrusu kararı annesi alacak. ben de bir böbreğimi verecem!!
kıyamıyormuş yavrusuna acı çekiyormuş, böbrek ağrısı çok kötüymüş kıyamıyormuş!!
ha beni tek böbrekle yaşamaya bırakmaya kıyıyorsun ya da zort diye ameliyata sokmaya ama?
böbreğimin birini verecem ablam iki böbrekle mutlu mesut yaşayacak; bana da sürünmek kalacak? iki böbreği iflas etmiş değil ki?
1- insan sonunda illa ki annesine benzermiş. tam ben de dırdırcıyım ama onun kadar bencil mantıksız değşlim. ama ablam yetişti şimdiden. zaten her zaman bencildi, işin olumsuz ucu kendine dokunmuyorsa umurunda olmazdı.
bize gelmişti bir ara, banyodan sonra saçımı tararken görünce beni mutlu mutlu çocukluk anılarına dalıyor. biz çocukken annem ne güzel saçlarımızı tararmış değil mi?
tabi aynı anneciği gibi empati yoksunu ve bencil olduğu için sadece kendine ait işine gelen kısmı hatırlar her zaman. kim sana nasıl davranmış ruhu duymaz.
sanmayın ki annem mutlu mesut yavrularının saçını tarıyor! söylene söylene! tabi işe önce ablamdan başlıyor, sonra sıkılmaya ve yorulmaya başlıyor sıra benim saçıma gelince iyice.
daha da artıyor söylenmeleri, tabi öyle güzelce de taramıyor çekiştire çekiştire, eğer uçları birbirine dolanmışsa da koparta koparta çekiştiriyordu; neredeyse boynunu kıracak! sonunda iyice zorlanıp iyice sıkılmışsa da beni azarlamak için bir fırsattı! yok saçlarımın kalitesi kötüymüş yok saçlarımı doğru yıkayamıyormuşum! sonunda beni ağlatır o zaman da ağlamama içinde üzülüp dışından sinirlenip kavgayı daha da büyütür, saçımı kopartma ve canımı yakma kısmını kendi üstünden atmak için seni suçlamak için her gün izleyip inceleyip biriktirdiği tüm kusurlarını sıralayıp yağ gibi üste çıkardı.
ama ablama göre tatlı tatlı saçımızı tararmış değil mi? işine gelmeyeni kendini alakadar etmeyeni görmez duymaz ya da siler hafızasından!
annem benim saçlarımı çekiştirir ve azarlarken ablam ne yapardı bilmiyorum ama annem sonunda beni yani hem kıızıma kötü davrandım hem saçını yoldum demez daha da üste çıkmak için bir de beni ablamın huzurunu kaçırmakla suçlardı!
yani ablam da kendisi de kendisi ya da dış etkenler yüzünden değil her zaman benim yüzümden huzursuz oluyorlardı.
ablama sorsan her anımız olumlu tatlı güzel. sadece polyanna gibi iyi tarafından bakmaya çalışmıyor, kendinin de azarlandığı oldu onları unutmaz ama benim başıma gelince o kadar dert değil. neden hatırlayıp da asabını bozacak ki?
tabi ki annem beni her azarladığında ezdiğinde ileriki zamanlarda benim de çatır çatır cevap vermek zorunda kaldığımda ettiğimiz kavgalarda ablam karışmamaya çalışırdı. ne yani beni mi savunacak da annesinin tepkisini çekecek? bunun yerine susup surat asıp oturur bekler ki annesi yavrusuna acıyıp bana bir de bak ablanın da sinirini bozdun bak ablamının da moralini bozdun diye suçlasın!
tabi annem de bal gibi farkında ablamın yalakalığının ama çok da işine geliyordu.
"mesela ablana soralım bakalım o da istiyor mu?" diye bir güvenceli tabiri vardı. bilirdi ki taraf olup başına dert almak istemeyen ablam hemen istese de vazgeçecek hakkından ve annesini karşısına almamak için annesinin istediği cevabı verecek!
bu ablamın yalakalığı ve birbirine hayranlıkları, annemin ablamı yere göğe sığdıramaması, ablamın iyi evlat rolleri - kötü demiyorum ama eksik ve bencilce- ile pek eğleniyorlar mutluluk oyununda ama işine gelmeyince hiç öyle değil ablam.
çekip gittiği için kendini şanslı addediyor ve annesiyle uğraşmak istemiyor. bütün sorunları ben yaşayayım bütün angaryalarla ben uğraşayım ve hala yaranamayayım asla, kendisi nasılsa bedavadan da onaylanır iltifatlanır! niye çile çeksin. azıcık acındırır kendini biraz yalakalık yapar geçer sorunlar. kıyamaz annesi ona.
bize geldiği zamanlardan birinde ben de hasta yatıyordum. tüm yarıyıl tatilini hasta geçiriyordum. ablam ben hastayım ya da tatili hasta geçiriyorum diye üzüleceğine gelip gelip beni kaldırmaya çalışıyor, şikayet ediyor. aslında annesiyle başbaşa kalmaktan sıkılmış! tabi ben olmayınca tüm dırdırı tüm şikayetlere kendisi maruz kalıyor isteklere de. niye uğraşsın tek başına eşşek nazlı varken!!
mesela bize ziyarete geldiği zaman yabancı bir misafir gibi evin kızı değil de. annesi de pek memnun bundan hizmet edeyim istiyor. ama o tatile gelmiş ama o dinlenmeye gelmiiiş!!
hasta bile olsam elli kere utanmadan arsız yüzsüzce rahatsız ederler; o kadar da pişkinler ki bir gram üzüntü olmaz aksine surat asmalar sitemler bana! ulan kitapsız kaltak ateşler içinde yatıyorum kaç gündür at gibi öksürüyorum buna üzüleceğine; şikayetleri bitmiyor. bu ne bencillik yaa!! nazlı şu nerde nazlı bu nerde bulamıyorum edemiyorum; beni o halimde yataktan kaldırıp iş yaptırmak için birlik olmuş uğraşıyorlar.
e bulamıyorlarmış misafir nevresim takımınııı!!! yeri belli. diyelim o takımı bulamadın başkasını al kullan. ama o illa da o takımı istermiş sevmediği desende takım kullanmak istemezmiş! anneciği de hemen hak veriyor yavrusuna. ne kadar hassas ne kadar duygusal ne kadar kaliteden anlayan zevkli bir yavrusu var annemin böyle!!!!!!!!!!
ulan ben kırk yaşıma geliyorum daha hala kendi istediğim renk ve desende nevresim takımı kullanabilmiş değilim!!!!!!!!!!!! annem kendi zevkine göre alıp depolar doldurur dolapları çekmeceleri mecburen onu kullanırsın!
kız hasta yatıyor karışmayalım demezler sorar da sorar kırk kere! kendisi pişkince şikayet eder sitem eder ama ben beni hasta hasta kaldırdınız dersem benden kötü insan yok dünyada! kendileri değil ben bencilim!
o kadar bencilim ki ablacığım sevdiği renk ve desende nevresimde uyuma hakkını vermiyorum, hasta hasta başım döne döne bulup verip bir de sereceğim ayaklarına!!!
anneciği de çok memnun çok mesut! ama ben ablamlara gidince el üstünde tutulan misafir olmuyorum! annemin öyle bir beklentisi yok! aksine hizmet edeyim istiyor. ben tatilde gezide ya da misafir olmuyorum. ben her zaman her yerde her koşulda hizmetçiyim!!!
asla dinlenme eğlenme memnun mutlu olma kendi istediği çarşafı kullanma hakkım yok! ne münasebet yaa!!!!!!!!
hatta bir bize geldiğinde gene ben hastaydım, ama annemin de doktora kontrole gitmesi lazım ülser-reflü tedavisi görüyor. e sen götür diyorum bir surat bir tavır. lan hastayız işte.
hangi doktormuş bilmiyormuş hangi hastaneymiş bilmiyorummuş nasıl gideceklermiş oraya; aynı anası. anası gibi şikayet uzmanı.
ulan hani benden kat kat zeki muhteşem başarılı üstün falandınız ne oldu. hani en iyi evlat en hayırlı yavru sendin!!!! bu hayırlılık ve üstün zekayla çözemiyor musun?
illa da beni başım döne döne kaldırdılar; dırdır tepemde motor gibi ikisi birlik olmuş! bana çağırttılar taksiyi ablam nasıl çağrılır bilmiyormuş! annesi de çok memnun mesut ağzını yayarak izliyor bizi. yaşasın ablası da nazlı'yi önemsemiyor ablası da emirler veriyor harika !
hastaneye de beraber gittik girişini de bana yaptırttılar!!!
tabi her hastaneye gidişte annem nazlar kaprisler söylenmeler bir yana bir de geçip oturup somurtması var! ve asla kimliğini vermek istememesi. her hafta gitsen hatırlamaz geçen haftayı aynı şey tekrarlanır. vermem kimliğimi! nasıl giriş kaydı yapılacak? sen ver kimliğini ya çalınırsa benimki!! tartışmalar surat asmalar anca kızlar açıklama yaparsa ikna olup vermeler!!!
bunlarla hastayken uğraşmam yetmiyor ablamda yanımızda süs gibi durup telefonunu kurcalıyor hiç karışmak istemiyor bu angarya işlere! o buraya eğlenmeye dinlenmeye gelmiş annesinin kaprislerini çekmeye hastalığıyla uğraşmaya değil ki!
hem telefona dalıp ilgilenmiyor hem de hiç utanmadan bana gelmiş şikayet ediyor bıkmış usanmış!
sen mi bıktın usandın?????????? kırk yılın başı annenle hastaneye gelmişsin şikayet ediyorsun ben tüm sene boyunca aynı şeyleri defalarca yapıyorum yaşıyorum ya! ne oldu benden daha iyi bir insansın sen benden daha iyi daha hayırlı bir evlatsın? annenin koluna dahi girmek istemiyorsun!
tabi ki gerçekleri yüzüne vurduğum için ben kötüyüm.
kendisi bencil sorumsuz olduğu için değil.
yürürken de annesinin koluna girmek istemiyor kaçınıyor, biliyor annesi çok abanacak niye ağrısın kolu ya da beli!!!???????*
annesi de tabi ki yavrusunu düşündüğü kıyamadığı için ısrar etmiyor, niye yorulsun ilk göz ağrısı?
benim gibi yedek parça ya da eşşeği dururken.
size anlatmış mıydım?
ablamın böbreklerinde taş çıkmış tedavi oluyor diye.
annem düşünmüş taşınmış karar vermiş ben bir böbreğimi ablama verecekmişim.
taş var diye organ nakli yapılmaz ki, tedavisi var. ayrıca buna sen de karar veremezsin. bakalım doktor gerek görecek mi? organ uyacak mı. karar vermesi doktora mı kalmış?
anneme göre organ nakline karar vermek doktora kalmaz!!!! o kendi yavrusu kararı annesi alacak. ben de bir böbreğimi verecem!!
kıyamıyormuş yavrusuna acı çekiyormuş, böbrek ağrısı çok kötüymüş kıyamıyormuş!!
ha beni tek böbrekle yaşamaya bırakmaya kıyıyorsun ya da zort diye ameliyata sokmaya ama?
böbreğimin birini verecem ablam iki böbrekle mutlu mesut yaşayacak; bana da sürünmek kalacak? iki böbreği iflas etmiş değil ki?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)