22.04.2018

hiç bir çocukluk anım aslında olumlu değil

ablam kendine ajanda almış, oradan aklına geliyor eskiden diyor defter kaplardık ne kadar eğlenirdik değil mi?
hıı eğlenirdik tabi. eğlenirdik de ne olurdu? çok kıkırdadık güldük gürültü yaptık diye gıcık olur, kesilmiş kağıt döküntüleri evi kirletir endişesiyle annem yetişir terslerdi bizi.
tabi otomatik olarak beni suçlu, hatalı, kabahatli gördüğü için hemen benden etrafı kirlettiğimden şüphelenir azarlayıverirdi.
illa o güzel anı, eğlenceli mutlu hali zehir edecek.
tabi ablam ne o kadar azarlanırdı ne de zaten hatırlamak ister. çok kolay kaçışır olumsuz anılardan. hem huyu hem zaten başına benim kadar yoğun gelmediği için hem de sürekli tepesinde hatırlatan olmadığı için.
tatsız olayları anıları durumları nasıl kolay atlatmasın nasıl unutmasın 7/24 olumsuz herşeyi başına kakan hatırlatan birisi yok tepesinde carcar konuşup!

şimdi düşünüyorum da ayyyynı annem gibiyim ve olacağım tam olamadıysam. hani derler ya ne kadar annenden kaçarsan kaç ona dönüşeceksin.
ablam dönüşmez mesela çünkü benim kadar maruz kalmıyor.
ben de annem gibi herşeye olumsuzlukla bakıp hemen önce en olumsuz taraflarını görüyorum ve moralimi kendim bozuyorum. tabi anneme sorsan asla böyle değildir!! buna da inanır yani bir de deli gibi savunur ama öyle.

eskiden öyle değildim ama gittikçe dönüşüyorum ama en azından ben sürekli ama sürekli bunları etrafımdakilere dile getirip herkesin moralini bozmuyorum modunu düşürüp iç enerjisini emmiyorum!

ya tamam burada yazıyorum ama kaç kişi okuyor kaç kişi haberdar ki.

annem mütemadiyen dışavuruyor konuşarak: e nasıl dejarj olsunmuş!??? başkasını ne duruma soktuğuyla hiç alakadar değil ki! hem zaten neşeli mutlu insanlardan da hoşlanmaz hele ki benim o hallerim sanki batar. hep yazıyorum ya muhakkak öyle mutlu bir anım varsa sabote etmeye çalışır!!!
moralini bozar atar sonra da pişkin pişkin sana dönüp karamsarlıkla suratsızlıkla suçlar!!!

tabi o deşarj olsun yeter seni kim takar?

aynı her gün defalarca anlattığı anıları ne kadar mutsuz karamsar olumsuzkluklarla doluysa benimkiler daha da beter öyle! kendinin en azından çocukluğu ve ilk gençliği eğlenceli mutlu ve sosyal geçmiş.
bunlarla övünmeye bayılır. hiç de demez bunlar eve tıkılı insan yüzü görmeden sürekli benim şikayetlerim dertlerim beddualarımı dinleyerek büyüdü!! hiiiç öyle görmüyor ki. başkasının bakış açısından bakmak ne demek??????? ne demek empati!!! sadece kendi bakış açısını bilir ve sabit fikirlilikten buna inanır dünyayı da öyle sanır. sanmak ne demek tüm evren onun dediği gördüğü istediği gibi olmalı!!!


anneannemle dedem, mali güçleri iyiymiş annemle teyzem çocukken. çok da sosyallermiş. o zaman televizyon falan yok. her akşam birbirlerine giderlermiş neredeyse, hafta sonları da yok piknikti yok şehre sirk gelmişti bahaneleriyle gezerlermiş, özel günlerde de daha kalabalık olurmuş.

bizde 0!! hatta eksilerde!

anneme göre evlendikten sonra hayatı mahvolmuş tepetaklak olmuş!! e sen eski rayına sokmak için ne yaptın???? içine kapanıp zaten hamurunda var olan karamsarlıkla daha da beter derine dalıp orada kaldın. kendisini daha iyisine layık görüyor ama bunun için uğraşmıyor. her zaman her konuda öyle; şikayet eder eleştirir orada bırakır asla çözüm üretmez değişiklik yapmak istemez anca şikayet anca söylenme dırdır karamsarlık!! değişim sevmiyor çünkü sabit fikirli. değişimle uğraşacağına daha iyisini hak etttiğini düşünüp söylenerek yaşamaya devam etmeyi tercih eder...

ben ne yapayım ya? annem evliliği istediği gibi olmadı ve boşandı diye toplumun için için yazılı olmayan şekilde gördüğü gibi "daha iyisini mutlu mesut bir hayatı hak etmeyen düşkün dul ve yetimler" anlayışına saplandığı için mutlu bir çocukluk anısı bulmam bile zor. hepsi olumsuz hepsi!! ben zorlayarak kendimi beynimden silmeye çalışıyorum olumsuz kısmını. aynı anam gibi ben de herşeyi hatırlıyorum mesela ablam hatırlamaz doğal yoldan, ben zorla unutmaya çalışıyorum ama imkansız ki annem olumsuzlukları unutmaya karşı!!
hatırlayıp anıp sürekli üzülerek nefret ederek kin duyarak yaşamayı seviyor. 50 yıllık olumsuz şeyleri bile ilk günki gibi heyecan nefret ve endişeyle yaşamayı ve yaşatmayı seviyor!!!!

evde sürekli herşeyi hatırladığıyla övünüp ağzından güzel laf iyi bir anı çıkmayan ve sürekli konuşan biriyle yaşarsan nasıl olumlu iyimser bir insan olabilirsin ki?

bir de işin komiği kendinin karamsar olduğunu düşünmez, ağzından sürekli olumsuzluk çıktığını da: başkalarını hooop diye suçlamaya bayılır. ben mesela. ona göre ben çok karamsarım!
ben nasıl iyimser olabilirim ki????????????!!!!!!!!!!!!!!!!! zaten hamurumda varolan karamsarlığı sürekli besleyen birisiyle yaşıyorken nasıl olabilirim!!!!


çocukluğumla ilgili hiç ama hiç bir anım aslında olumlu değil. ben bazı kısımlarını kesip atmayı seçtim kafamda. ama gene de bazen zuhur ediyor. özellikle uyuyamadığım zamanlarda. ya da salak ablam ne güzel eğlenmiştik dediği zamanlarda.


evet defterlerimizi kaplamaktan hoşlanırdık, ablamla tatlı didişmeleri, şakalaşmaları, okuldaki bize komik gelen olayları anlatıp kıkırdamayı severdik; çok yapardık bunu.
ama sonunda illa ki annem yetişir ve bu ambiyansı bozardı!!

hala her türlü koşulda her durumda mutlu anları bozmaya sabote etmeye baltalamaya bayılır. tahammülü yok mutluluğa. sonra da oturup başkalarının ne kadar neşeli ve mutlu göründüğünü özlem duyarak söyler!!!
işte anca şikayet edip bir çözüm bulmaması değişiklik yapmaması gibi. çünkü için için hak etmediğini düşünüyor: toplum boşanmış kadınların hayatının bittiğini düşünür, bunlar yazılı değil dile bile getirilmeyebilir ama biliriz duyarız. bunlara kesinkes inanmış sanki; artık asla mutlu olmamalıyız diye yerleşmiş içine. yani mutsuzluktan ölelim hayatımızın boktanlığından sokaklara düşüp ölelim değil; elbette bir şekilde namusumuzla hayatımızı devam ettirmeye mecburuz ama öyle mutluluk ve neşe içinde keyif alarak yaşayacak değiliz!!!
bunlar yazılmış konuşulmuş şeyler değil ama yaşayış şeklinden yaptıkların ve yapmadıkların yapamadıkların ve ya yapmaya çalışmadıklarının toplamıyla alakalı.

mesela pazar günleri aileler toplaşıp beraber vakit geçirir; geziye pikniğe sahile vb gider ya biz gidemeyiz. kendimi bildim bileli pazar günleri evde deliler gibi temizlik yapar kendini paralayarak ve tabi ki söylenerek ve başka insanların keyfini kıskanıp pazarlardan nefret ettiğini söyleyerek. bir gün olsun bizi alıp bir pazar bir yere götürmüşlüğü yoktur. için için hak etmediğimizi düşünüyor. ve sadece kendisi de değil, niye evliliğini yürütemeyip boşanan biz miyiz? ama biz de beraber hak etmiyoruz.
evde erkek olmayınca bazı şeyleri yapamıyorsun bu bir gerçek ve toplum da seni yabancı, zavallı, muhtaç ya da faydalanılacak zayıflıkta görmeye meyilli. ama mesela beraber bir pazar alışverişe, sahile, dondurma yemeye gidemez miydik? yasak mıydı???

için için kendine yasaklamış haliyle bize de. biz çocukken sadece ve sadece teyzemler lütfedip gelirse sosyalleşebilirdik; o da senede ennnn fazla 3 belki bi durum oldu 4 ama daha fazla asssla değil!! diğer zamanlar eve kapalı ve acılar içinde yaşamamız gerekiyordu!!! annem işten sonra ev temizliğiyle avunacak bizde sadece inekleyecektik, ve ya kitap okuyacaktık!! belki bir kaç saat televizyon!!
annemizle babamız boşandığı için artık diğer insanlar yaşayacak bizler sadece seyirci kalacaktık!!!!

ve ben tüm eleştirileri, hakaretamiz lafları, azarları, bazen kavgaları göze alarak çırpınmaya başlamıştım, yani mutlu anılara benim de ihtiyacım var değil mi? eğlenmeye mutlu hissetmeye!!! müzik dilemek dergiler okumak mesela anneme göre havailik aklı başında olmamak ve ya başına icat çıkartmak olurdu hep! ya da doğum günlerine, okul gezileri ya da etkinliklerine, arkadaşlarla ufak buluşmalara, evde yılbaşı doğum günü partisi yapmaya çalışmak da.

niye senin tonla güzel çocukluk anın var niye benim olmasın!!!????

bir de bunu söylersen bir nefret eder ki senden. senden daha kötü bir insan yoktur dünyada hitler kim saddam kim!!!!! nankörsündür!! niye daha fazlasını istemek hak ettiğini düşünmek nankörlük olsun!? ama sürekli suçlanırsın. tabi bu durumlarda ablam çok tepki çekmemek için hep pasif hep daha geride kalarak kaçardı; olmadı ağlamaya başlar ve anneciğinin duygusal yavrusunu üzen ağlatan kötü kalpli küçük kız kardeş ben olurdum!!

mesela şimdi de eğlenmeyi ve mutlu olmayı çok da hak etmiyorum!!! yani sürüneyim düşkünler evine kaldırılayım perişan deli gibi dolanayım değil: sadece görev gibi mecburen robot gibi yaşamalıyım: hiç bir şeyden keyif almadan hatta almaya çalışmadan. tabi bunlar yazılan söylenen şeyler değil. ama yazılmasa da açıkça söylenmese de açıkça söylenmeyen şeylerden de sonuçlar ve anlamlar çıkar. annemin tavırları bunu sergiler her zaman. çünkü bir kere anam babam boşanmış, iki babam ölmüş, 3 evlenemedim, 4 teyze olamıyorum! mutsuzluktan geberecek değilim ama sürünerek yaşamalıyım.
ben ne kadar uğraşsam biraz anı yaratsam annem yetişip bozma mücadelesi verir.... engelleyemezse bozamazsa da sonunda muhakkak acısını çıkartır bedelini ödetir!!!
mesela sürekli olumsuz şeylerden bahsederek içine toplum, kalabalık, erkekler, karanlık korkusu yükler; bu endişelerden korkulardan da bişey yapacaksan bile bunları düşünmekten anın keyfini çıkaramamanı ister.

bir de laf konuşur bazen, martaval okur. kendisi genç olsaymış şöyle giyinirmiş böyle eğlenirmiş öyle gezer tozarmış hayatını yaşarmış!!!! bu nasıl bir çelişkidir bu nasıl bir çifte standarttır!!!?????? arkadaşımla kahve içmeye forum'a bile gitmekten korkmamı bekliyor; kork demez tabi, hep gizli, hep üstü örtülü!!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder