19.04.2018

güzel anların düşmanı _ olumsuzluk paratoneri ve yaratıcısı - heves kırıcı - rol kesmeler - moral bozma uzmanı

hadi diyor makyaj yapmayacak mısın? ben de seni izleyeyim.
?
ne için çok sevdiği için mi hayır bence oturup kusur arayacak izlerken. sürekli yaptığı birşey bu. eğer aynı odadaysak sürekli her hareketimi izler, gözler ve kusur arar. her zaman söylemez ama söylediği zamanlardan bilirsin bunu.
mesela burnumu babam gibi çirkin kaşıyormuşum.
kendi sürekli akan süreklü sümkürmek zorunda kalan uzun burnuna bakmıyor da bende kusur arıyor...
aynı odada değilsek de mütemadiyen elinde sigarası evin içinde yürüdüğü için hareket etmek içinmiş, sigara dumanı yayılmış ben rahatsız olurum ya da bana bir zararı olur diye bir endişesi yok tabi...
ee yürürken benim kapımın önünde durup ne yapıyorsam onu izler!

mesela şarkı dinlemişim gülümsemişim. niye? sanki bir bok varmış. sanki de şarkı sanat eseriymiş!! 3,5 mutlu hissetmem bile fazla mı geliyor yani?

açıkça böyle ifade etmeye gerek yok ki; küçük mutluluklarımı engellemek baltalamak bozmak onun büyük zevki.

tabi böyle kapı önünde dikilip beni gözlerken sigarasını %90 üflerken sürekli de konuşur, eski kötü anılar, haberlerde duyduğu kötü şeyler ya da etrafımızdaki insanlar hakkında kötü-olumsuz düşüncelerini sıralar; kadın güzel ve olumlu şeylerden hoşlanmıyor ki!
ya da soru sorar.
onu mu giyeceksin bunu niye sürdün o nedir gibi.
oldu ya bunlara da kendi karar vermek istiyorsa onu giyeceksin bunu giyeceksin demez. anneme göre yaptırım içeren emir kipleri kullanmazsan yasakçı baskıcı otoriter olmazsın bu kadar basit.

bunun yerine sürekli telkin sürekli laf sokma ve sürekli eleştiriyle istediğin herşeyi yaptırır, insanları parmağının ucunda oynatablirisin: hem de sonra seni suçlarlar kızarlarsa ben öyle yap mı dedim ben bunu etme mi dedim yasak mı koydum baskı mı yaptım kafana silah mı dayadım diye kendini rahatça ve pişkince savunur.

çünkü kendine inanıyor. en başta kendini kandırmış yani.

bazen de orada dikilip soru yağmuruna tutar; kendisine göre bu sohbetmiş! bence sorgu.
zaten sürekli kendinin konuşup sürekli olumsuz şeylerden bahsetmesi de sohbet!

içindekileri dökülüp rahatlayacak sana ne hissettirdi bu olumsuz konuşmalar ne önemi vra?

hele bazen sabah kalkar kalkmaz o saate adar içinde biriktirdiklerini adeta püskürtür suratına kulağına zihnine!! bazen de işten eve gelince, durmaksızın içinde biriken tüm olumsuz şeyleri boşaltır.

tabi beni izlerken yapmamı istemediği birşey varsa şöyle laf sokar:
o bluzu mu giyeceksin? rengi güzel ama kısa kalçanı belli ediyor.
bu ceketi seviyorum ama götünü büyük gösteriyor....

tabi ki olumsuz şeyler yaa ne olacaktı!!

her şekilde moralim bozuk modum düşük olsun ki ne yaptığım işten ne yediğim yemekten içtiğim kahveden ne de bir arkadaşla sohbetten keyif almayayım. sürekli olumsuzluk düşünüp 5 dakika dahi mutlu hissetmeyeyim.
yani yerin dibine batıp gebereyim mi? hayır. sadece hayatın hiç bir anından asssla keyif almadan mutlu memnun olmadan işkence gibi mecburen görev gibi yaşayan bir robot gibi olayım.

sevdiğim ceketi giyerken bile özgüvenim olmasın ki sürekli götümü büyük gösterdiğini düşünerek yaşayayım.
ha götümü büyük göstermiyorsa kısa gösteriyordur! o da olmazsa rengi boğucudur... her zaman olumsuz bir taraf vardır ve hep bunu düşünmelisindir.

hayır bunu salık vermiyor; böyle yaptığının açıkça bilincinde değil; söylesen de inkar eder kendini karamsar bulmaz gerçekçiymiş o!!

her şekilde her konu her durum her anda her şeyde hemmen olumsuz tarafı gör, hisset ve ona saplan!! en güzel en mutlu en eğlenceli anlarda bile muhakkak bir olumsuzluk bul, gör, yarat ona takıl ve o anın içine sıç!! sonra da o önemli gün olay ve ya  neyse işte o günü hatırlarken o olumsuzluğu da hatırla, hem de en çok onu hatırla!!

en sevdiği aslında ama nefret ettiğini iddia ettiği şey; olumsuzluk. hemen herşeyin olumsuz tarafını gören kendi, hatta radar gibi etrafı arar tarar ve bulur: hiç mi denk gelmedi yaratır!!

tüm hatıralarının sonu hatta övündüğü anılarının hani o prensesler gibi olduğu çocukluğu ilk gençliğiyle ilgili olanlarda bile muhakkak olumsuz şeyler vra. bundan büyük haz alıyor.
hatta daha sonraki yıllardaki ve evililiğinden sonraki yıllardaki tüm anılarında sadece o olumsuzluğu hatırlıyor, aslında çoğunu hatırlıyor ama anmak istediği hakkında konuşmak istediği sadece o olumsuz durum!!

zaten öyle anları da sabote etmeye bayılır; eğer bulunamayacağı bir şeyse önceden moralini bozarak sabote eder; olmazsa telefonla yetişip sabote eder.

en güzel anlar en güzel hatıraların içinde bile büyük bir zevkle olumsuzluk arar bulur yerleştirir ve hatırlar ve anar elbette. üstelik olumsuzluğu anlatırken daha çok zevk alıyor!!


------
mesela ailecek bir yemeğe gittik. masaya oturuncaya kadar abartılı bir olumsuzluk olmadı ama tabi oraya gelinceye kadar sürekli dırdır söylenme şikayetlerle benim içimi şişirdi o ayrı mesele, ve başkasına yansıtmaz... bana bunlar hep. yüzünü gülemeyecek hale getirir sonra suratsızlığından şikayet eder utanmadan.
hele o günü önceden biliyorsa, hele çok hevesli olduğunu görmüşse; defalarca denedim_ muakkak daha da çok baltalamaya çalışır. ablamları özlemişim ve o yemeği iple mi çekiyorum, çok mu belli ettim: bunu bile baltalamaya çalışır! ufak ufak işler. bir kaç gün öncesinde olumsuz şeyler yaratır, çeker bulur, defalarca tekrarlar; olmadı mı_ o gün oraya varmadan da aynısını yapar. gene mi işe yaramadı; dişini sıkıp sabreder: yemeğe gidinceye kadar en az 50 şeyden şikayet edip söylendi eleştirdi olumsuz şeylerden bahsetti her hangi bir konuda_ gene mi yaramadı işe? hala yüzüm düşmedi mi moralim bozulmadı hala havam iyi mi?
buna dayanamıyor işte!!!! muhakkak bozmak zorunda moralimi, ki sonra suratsızsın diyebilsin!! herkesin moralini bozmuşum tadını kaçırmışım diye suçlayabilsin!!
tüh bu da mı olmadı!!! oraya gelirken yokda ölmüş kedi gördüm, gösterir hemen böyle şeyleri çünkü; gene bozulmadı mı moralim!! bok gördüm iştahım kaçmadı suratım düşmedi mi?
allah allaaaah!

götünü büyük gösterdi dedi
saçın yağlanmış dedi
sivilcen mi çıkmış diye hatırlattı
en sevdiğim çantamın çizilip derisinin döküldüğünü, ayakkabımın tozlandığını da dedi
ceketim götümü büyük gösteriyormuş da dedi

bunları ufak ufak laf arasında sokuyor ha lönk diye demez: mesela dırdırdırdır konuşruken başka şeyler hakkında bunu laf kalabalığına getirip aralarda soku sokuverir.

ölmüş kendi ve bok da gördü gene modum düşmedi mi?

dırdırdırdır eleştiriler..... yol şöyleymiş insanlar böyleymiş; oraya varıncaya kadar karşısına çıkan herşeyi ama herşeyi eleştirir olumsuzlukla....

ee hala mı modum düşmedi? işte bu kendisine çok batıyor. için için benim canlı ruh taşımam dokunuyor. bedbaht hissederek mecburen yaşamalı ama dışarıya sahte bir idare ediyorum mutluyum imajı vermeliyim ama çok da abartılı değil!!
mutsuz olmak için çok sebebim var sürekli bunları düşünüp içimde enerji bırakmasam ne harika olur!! işte tam o anda da sana dönüp lafı büyük zevke sokar: suratsızsın moral bozuyorsun!!
kendisinin mütemadiyen yaptığı buuu!! hatta böyle özel durumlarda dozu arttırarark çalışır!

ama kendi istediği mutsuzluk tonu ve miktarında değil!!! neyi ne kadar nasıl hissedeceğime neyi nasıl ve ne kadar dışa yansıtacağıma daaaaaaaaa annem karar verecek çünkü!!!!

yani beni her durumda beğenmemek ve eleştirmek için her zaman bir bahanesi var.

neyse mesela o yemeğe gittik, masaya oturuncaya kadar dolmadım, suratım düşmedi: ama olmaz ki!! ne yani yediğim yemekten bir de keyif mi alacağım??? masada da sürekli mırıl mırıl gıdıl gıdıl uğraşır: ne istekleri ne beğenmemeleri eleştirileri endişeleri biter: hepsine sabır mı gösterdin? olmaz ki!!! o zaman nasıl sen suratsız annem suratsız kızana katlanan mükemmel anne rolü çizsin? senin sabrın taşıncaya, fazla tepki gösterinceye kadar uğraşır ki sonunda ben ya suratı asık moral bozan biri olacağım ya da anneciğini azarlayan huysuz kötü huylu evlat veee sonunda kendisi de dünyanın en anlayışlı annesi rolüne bürünecek!

gene mi olmuyor? bir türlü huysuzluk etmiyorum ve suratım düşmüyor mu? daha da çok uğraşırım o zaman diyor içinden sanki. gene mi olmuyor?
sürekli ablamla bile sohbetimi bölmeye çalışır, istekleri hiiiiiiiç bitmez. yerinden memnun olmaz, rüzgar esti, koku geldi, sıcak, soğuk, su ver peçete ver kalabalık çok tenha hiç insan yok....... her şey bir kusur bahanesi!! hala mı olmuyor? aman rahat etsin istedikleri olsun diye uğraşıyor muyum?

ee yemeğe gömülüp memnun mu olacak? HAYIR. ASLA MEMNUN OLMAZ. KİTABINDA YAZMIYOR BU RUH DURUMU.

yerinde duramaz sürekli her şeyden şikayetlenir, aklınıza gelebilecek herşeyden... gene mi moralim bozulmadı? amaaan ne ynai bir de utanmadan yemekten memnun mu olacam?? zehir zıkkım olmayacak mı??? olması gerek çünkü!

hem şikayetlerine hem yüz kere anlattığı olaylara kimse tepki vermiyor mu? tabi burada ablam ve eniştem konu mankeni; onların herhangi bir durumuna bir tepkisi yok. konuşuyor dinliyor ama esas mesele ben!!! ben orada bir piyon gibi bulunayım mesela. kimse beni hesaba almasın konuşmasın iyi bir şey söylemesin hatta herkes benden hizmet beklesin ve ben de sivilcemi yağlı saçımı götümü büyük gösteren ceketi yokda gördüğümüz ölü kediyi sonra boku, garsonun tipsizliğini düşünüp moralimi bozayım mutsuzluklar ve endişeler içinde yüzeyim veeee suratı asık konuşmadan oturayım; yediğim yemek soğusun boğazıma dizilsin zıkkım olsun ve daha da çok moralim bozulsun:
ve bana dönüp suratsızsın diyebilsin.

gene mi olmuyor ayyy!!!! ne yapsa moralim bozulmuyor!! ablamlar aşırı hassas ve empatik oldukları için!!!! muhakkak balık yemeye gideriz annemin kılçık fobisini hep unutur. ya da umrunda değil çünkü kendisi değil tabi evli barklı önemli bir kadın o: ben temizleyecem kılçıklarını tek tek didecem!!! nasılsa tüm pis işleri zorlukları kaprisleri ben çekecem umrunda mı sanki!!
her lokmayı neredeyse ağzına verecem, bir saat kendi ağzıma lokma koymadan annemin balığını ayıklıyorum ve bana soğumuş diyor!!! demez ki nazlı ağzına bişey sürmedi??
e sen de bir sen ye bir ayıkla annene ver!!
ay kıskanır bunu bozulur ve kendin yiyor bana vermiyorsun der biliyor musun canım!!! küçük kıskanç ve huysuz bir velet gibi kendisi. sürekli de memnun etmek için uğraşacaksın ve asla ama asla yetmeyecek asla memnun olmayacak!! never!

mesela böyle güya sosyal bir ortamda annem rahat etsin diye 5 dakika oturmasam her dediğini yapsam ondan önce düşünüp yapsam balığını ayıklayıp versem önüne herşeyi her şeyi düşünsem gene yaranamam!! hatta bu yüzden yemek yiyemesem kimseyle konuşacak vaktim olmasa da. ki böyle örnekler oldu.

hiçbir şekilde yaranamasın asla memnun olmaz. özellikle de benden. yani hiç bir şeyden memnun olmaz ama benden de asla daha da fazla memnun olmaz.

uzmanlığını bu dalda yaptı: nazlı'nın morali nasıl bozulur?

hiç bir şey işlememişse: aklınıza gelebilecek her olasılığı düşünün gene de benim moralim bozulmamış yemek bana zehir-i zıkkım olmamışsa: daha da çok kin duyar!!!!

yaratmaya çalışır. mesela çatalı yere düştü diye tüm morali bozulup sövüp  saydığı beddua ettiği bir örnek olmuştu. tüm yemek zıkkım oldu, tabi en çok bana yansıyor bunlar. sonrasındaki günlerde de o günün tüm olumsuzluklarını defalarca tekrarlayarak moralini ve haliyle benimkini de bozdu.

olumsuzluktan zevk alıyor aslında aksini iddia etse de.....


böyle kötü geçememiş, olumsuzluk yaşanamamış aile buluşmaları, yemekler, herhangi bir sosyal aktivite ve ya gezi-tatillerde: eve mutlu ve huzurlu dönüp, mutlu ve huzurlu bir anısı olduğu için sevinmek ve bunu böyle hatırlamak istemez gelecekte!!! kendine de batıyor ama benim mutlu olmam ayrıca batıyor.

muhakkak arkasından, özellikle de en çok herkes dağılıp ikimiz kaldığımızda, bir olumsuzluk olacak ve bunun tadı damağımızda kalacak!! kendisi de olumsuz anılarından ve bunları anımsamaktan memnun oluyor için için ve benim de  güzel başlayıp güzel biten anım olsun istemiyor: bir anı oluştuğu zaman hemen omun içine sıçmak için harekete geçiyor eğer önceden yapamadıysa.


herşeyin yolunda gittiği o ablamlarla balık restoranı macerasından sonra; garsonla, taksiciyle, site görevlisiyle ya da belki bir müşteriyle bir sorun çıkarır!!!! kesinlikle!! birinden biriiiiiiiiii muhakkak olacak.

yatağa mutlu huzurlu girmek uyumak istemez. tabi ki peşinden bende böyle sürükleneceğim. ve o günü sonsuza kadar kötü şeylerle hatırlayıp anacağım!!!!


hiç mi olamadı denk gelemedi mi?
ne yani sürekli uğraşlarla moralim bozulmadı mı
uğraşacağı birilerini bulup hır çıkaramadı mı
nasıl olur yaaa????????????????

o anıyı o günü güzel hatırlamak istemiyor ki!!! ben de öyle hatırlayamayayım!!


hani yabancı filmlerde ilk sahneler çok iyi ve mutluysa muhakkak karakterlerin başına bir şey gelir film komediden gerilime döner ya.... benimki de öyle.


diyelim güzel bir gününüzü anıyorsunuz güzel taraflarıyla ablamla ya da kendiyle ama en çok ikimizden başkası yoksa daha rahat ve daha memnun bir şekilde hemmen yetişiiiiip anıma sıçmak için hemen kötü şeyleri zevkle sıralar!! sen hatırlamıyorsun ya da özellikle hatırlamak istememişsindir ama annem hatırlar ve söylerken büyük haz duyar.

sonunda biriyle dalaşamadı ve moral bozamadı mı: ama nasıl olacak? ne yani şimdi nazlı o günü güzel mi hatırlayacak?? bazen denk geliyor ne kadar uğraşsa da olumsuz hiç bir şey olamıyor elde edemiyor....

o zaman da dönüşte hastalanır!!! emin olun bu böyle. o aktivite biterken çatacak yer arar, dalaşır ama tut ki garson çok anlayışlı ve kibar! aa olmadı tam münakaşa zamanı annem güzel bir güne tatlı bir hatıraya sıçmak istiyor, kendisi böyle hatırlamak ister, nazlı'nın da olmasın güzel anısı!!!!!! o zaman sırada taksici var hedefte! tut ki o da he hı deyip geçiştiren konuşmayan biri. ne yani eve memnun mutlu mesut mu döneceğiz??????? he hemen kötü bişey olsun hemen!!!! amaaan olmuyor mu??? ee site görevlisine çatar o zaman. mesela o da ortada m yok? arar, tarar.... kendine bile olumsuzluk aksilik çekse oldu ya tutmadı.

ne sırasında ne sonrasında asla kötü aksi olumsuz bişey denk gelemiyorsa hemen eve girer girmez hastalanır!!!


mesela ben kendi olmadan da birşeyler yapacaksam aynı; önceden yapmamı engelleyecek bir şey bulamadıysa moralimi bozacak herşeyi yapar ama o da mı olmadı: eğlendin mi bari iyi vakit geçirdin mi bari der eve dönünce ben.

durum şu; ben yokken hastalanmıştır kendisi acılar içinde mutsuz kıvranırken sen bencilce iyi vakit mi geçirdin yani? hah şimdi de suçluluktan gününe sıçayım o zaman!!!!


yani mutlu-iyi-güzel-huzurlu bir güne bir hatıranın içine edememişseee sonrasında hastalanarak moralimi bozmaya çalışır.

mesela midesi ağrıyordur; günlerce sürer ve sürekli şikayetler kaprisler, doktora gidelim dersem senden daha kötü bir insan daha yok dünyada!!!


vasat günler ideal, tek düze.
olumsuzluklara bayılır.


tabi ki bu yemek sonrası rahatsızlıklarından sadece benim haberi olacak, o gün yatağa mutlu yatmmalıyız!!


ablam mesela böyle anmak zorunda değil, zaten bir yerden sonra ayrılıyoruz o kocasıyla ben annemle gidiyorum. onun anıları temiz güzel kalıyor ona sıçmak gibi bir derdi yok annemin. benimkilere düşman. günlerce ağrı rahatsızlık vs çekiyor, kaprislerini bana yapıyor...

biliyorum bazen menim de ağrır midem ve mide hassassa ağrıyorsa insanın olumlu düşünmesi zorlaşıyor nedense. beyin ile mide arasında böyle bir etkileşim var.

yani kısır döngüye giriyoruz. güzel bir an'ın sonu bri hatıranın oluşumu bile benim için kötü bir anının başlangıcı olmalıdır. bundan sonra o günü ablamlarla buluşup ne güzel eğlenmiştik diye hatırlamamalıyım, o gün olan tüm olumsuzluları hatırlayıp sinirlenerek anımsamalıyım!!!!








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder