Gençliğinde benim şimdiki halimden ket be kat güzelmiş!
Çok hareketli bir çocukluk ve gençlik geçirmiş çok!
Çok enerjikmiş asla yerinde durmazmış, çok sosyalmiş kapı zili sonra telefon hiç susmazmış! Sürekli de aşk mektupları gelirmiş!
Eğer anlattığı olay, hikaye ya da anı neyse; olumsuzluk içermiyorsa övünüyordur! Olumsuz kısım ise bana yöneliktir.
Her hafta sonu yaylaya, bağa ya da pikniğe gidilirmiş; hava kötü diye gidilmediği zamanlar evlerde toplanılırmış! Çok hareketli çok sosyalmiş!
Ben değilmişim!
Aynı hayatı mı yaşadık aynı zamanda?! Adana'da nüfus az çevre darmış, ayrıca sen bana bir sosyallik yaşatma girişiminde bile bulunmadın ki!
Benim tüm uğraşlarımı da engellemek için yırtınmadın sanki!
Tüm çocukluğum eve tıkılı geçti. Mutsuz ve öfkeli bir annenin yakınmalarını dinleyerek; aşırı endişelerinden apartman kapısnın önünde oynatmazdı! Nasıl gideyim bağa bahçeye yaylaya pikniğe?
Tek başıma mı?
Yazın bile kırk yılda bir hareket edilirdi; o da kendi aklına gelmez yani içinden de gelmez; birisi zorlamadığı sürece eğlence, aktivite bekleme! Bizi odaya tıkar kendi de söylenerek söverek temizlik yapardı hafta sonları!
Teyzemler gelecek de zorrrrla o da ona kalsa evde pineklenecek; yemeğe, dondurma yemeğe falan çıkılır. Senede en fazla 3 kere!
Oturmuş da bana hareketsizsin sosyal değilsin diyor. Ne ortam yarattın ne beni destekledin!
Ben uğraşmasam yırtınmasam ne arkadaşlarımın doğum günlerine gidebilecektim ne okul gezilerine!
O da baltalamak için mütemadiyen uğraşır her zaman engellemeye çalışır bahaneler uydurur; başaramazsa tadımı kaçırmak için çabalardı. Gideceksem de endişeden yerimden kalkamayayım ve asla keyif almayayım diye korku ve endişe aşılamaya çalışırdı.
Beraber gittiğimiz yerlerde de başkasına belli etmeden, onlara dünyanın sevgi ve anlayış abidesi annesi rolü keserek; bana gizli gizli psikolojik baskı uygulardı! Moralimi bozmak için her zaman bir şey bulurdu.
Nasıl sosyalleşeyim???
Bunları söylersen de senden kötüsü yok! Çeneni kapatıp haklısın üstünsün anne diyeceksin ama imayla açıkça değil o zaman laf vuruyor olursun kötüsün gene!
Hayatında beni pikniğe götürmek için ne yaptın mesela? Hiç. Bir gün gelmişim okuldan, 7-8 yaşlarında, anne piknik ne demek demişim, üç gün ağlamışmış! Ee ne yaptın? Hiç. Koca bir hiç. Kendine kalsa hiçin de altında olurdu da; teyzemler gelmese.
Ki bazen gelmedikleri de olurdu; o dönemlerde de ne bir yere giderdik ne bir şey yapardık ne de fotoğraf çekerdik.
Hayata küsmüş, kendinin de bizim de cezalı olmamız gerekiyor gibi yaşadık, yaşardık.
Bir zaman bir komşumuz vardı; ısrarla ikna ederdi de annemi beraber dondurma yemeye giderdik Pozcu'ya doğru. Tabi hep cezalı psikolojisi; madem gidiyoruz ama asssla keyif almayacağız; içinden yemin etmiş sanki. Muhakkak gıcık olup söylenecek tatsızlık çıkaracak bir şey bulurdu. Tabi ki sadece kendinin canının sıkılması yetmez anneme; kendinin morali bozukken sen nasıl gülebiliyorsun hain pislik!
içinden böyle düşünür gibiydi, tabi bu çözümlemeleri sonradan yapıyorum; böyle gibiydi çünkü hemen ardından benim özellikle moralim bozulsun tat alamayayım diye bir şey yapardı düşmanca. Ablama yapmazdı pek çünkü onun ne olduğu belli olmazdı; duygusuz değildir ama ne üzüldüğü ne sevindiği aşırı belli olur; bir de ben baş düşmanım kendinden beni farklı görüp törpüleyip kendine benzetmek için uğraşırdı. Ben keyif aldığımı belli ederim ve keyif almak için de birşeyler bulurum. Annemse keyif ve mutluluk düşmanı gibidir.
Tabi kendi boşandığı biz babasız büyüdüğümüz sonra babamız öldüğü için daha da cezalıyız! Asla keyif almamalı mutlu olmamalı fazla, belli etmemeli, idareten ve mecburen yaşıyormuş gibi davranarak robotlaşmalıyız!
İşte ablam robot gibidir. Birisi sunmazsa keyfe eğlenceye değişikliğe mutluluğa ihtiyaç duymaz. Birisi sunarsa uyar, sunmazsa yaşamaz ve aramaz.
Bense bana kimse sunmadığı için hatta aksine elimden almak için uğraşıldığı için uğraşır dururdum; eğlenecek oyalanacak keyif alınacak ş+yler arar dururum, dururdum.
işte annemin gıcık olduğu düşmanlık duyduğu durum da budur!
Ne var mutlu olacak? Neye benziyor ki bu? ne var ki gülecek?
Hiçbir halt yok! Nesi komik bunun? Nesi güzel bunun? Nesi eğlenceli ki bunun? Mottosudur!
Napar eder uğraşır yediğin dondurmayı bile sana zehir etmeye çalışır. Nasıl gezi, tatil ya da aile buluşmalarının keyfinden sonra mutlaka tat kaçıracak şey arar da bir garson, bir çalışan vb ile tartışma çıkarır, öyle. O günün güzelliğini silecek olumsuz bir şey bulup onu anı olarak bırakmayı sever! Olumlu anılara bile düşman; olumlu kısmını değil tatsız kısmını hatırlamayı sever ve ister! Sadece kendi içinde değil, yetmez bu, benim de öyle olmamı ister!
Hani gençken neşeli eğlenceli sosyaldin ne oldu? Anneannemle dedem sunduğu içinmiş demek.
Kendi hayata küsmüş herkes küssün istiyor. Hele ben! Herşey boktan der bazen! Aptallar eğlenir ve aptallar mutlu olurmuş. Kendisi aşırı zeki ve aşırı hassasmış!
Çocukluğumdan beri benim mutlu anlarımı baltalamak için ufak ufak uğraşır. Mesela komşularda dondrumaya gittiğimiz zamanlar; muhakkak bir gıcıklık, söylenecek ya da daha iyisi münakaşa edecek bir şey bulurdu. Hiç bulamazsa benim dondurmadan keyif almamam için çalışma yürütürdü: sakın üstüne damlatma ha hep bulaştırıyorsun pis görünüyor çıkmıyor lekesi, sonra atmak gerekir bluzu alamam yenisini ha, masraf yapamam öyle pis giyersin!
Hayatımda hiç sakar olmadım ben! Asla lekelemem kıyafetlerimi ama beni sakar becerizsiz ve ahmak gibi göstermeye bayılır, beni aşağılayarak kendini ostün hissedip göstermeyi sever. Beni aşağılayıp yanlış gösterip başkalarına, kırarak dondurmadan keyif almamamı ister. Eğer onu da başaramayacağı bir durum sezerse. zaten en başta dondurmanın türünü kendi seçerek beni kırmaya uğraşır. Kendisi değişiklikten nefret ettiği için denemek istemez meyveli dondurma; hep vanilyalı başkası adeta yasak!
Biz vanilyalı yiyeceğiz! Peşin peşin belli. Ben başka denemek istersem uyumsuz bir insan olurum anneciğine isyan eden kötü bir evlat! Hem de yiyemem ki beğenmem iğrençmiş kendi denemiş!!
Mesela otlu peynirden nefret ettiği için bana tadının boktan olduğunu empoze ederdi ki asssssssssssssssssla ağzıma sürmeyeyim!? Yemiş nefret etmiş bitti ben de asla yemeyeceğim! Denemeyeceğim bile! Otlu peynir bakiresi! Mesela.
Hele ki annemim nefffffret ettiği bir şeyi denemiş ve sevmişsem; senden daha berbat bir insan daha yok! Sen kimsin ki denersin? Annen demiş boktan diye! Asla denemeyecek merak etmeyecek ağzına sürmeyeceksin! Böyle demez tabi bilir işini ima eder belli eder!
Yediğim dondurmadan 3 dakika bile mutlu olmamalıyım! Ablam versen sevinir yer vermezsen aramaz; ona düşman değildir. Ben ne hakla mutlu olmaya çalışıyorum kalkışıyorum ki? Kimim ki ben? Boğazıma dizinceye kadar uğraşırdı! Hatta komşu kadın bu garip düşmanlığı sezip engellemeye çalışırdı. Ama o zaman da ortamı gerecek bir şeyi muhakkak bulur ya da yoktan var ederdi!
Bi dondurma yiyip 10 dakika keyif almaya çıkmışlar, birisi sürekli baltalamaya çalışıyor, akşamın tadını kaçırıyor her seferinde. Eee her zaman isterler mi yanlarında o zaman? Vazgeçtiler hadi siz de gelin demeleri kestiler. Tabi annemin amacı oydu, ne gücendi ne bozuldu, gayet de memnun oldu. Lütfederlerse senede en fazla 3 kere geliyor kız kardeşi ailesiyle onlarla vakit geçirsek bize yeteeer de artar bile!
Her gün aynı ve her gün keyifsiz olsun. Oooooooh! Gayet memnundur! Tabi bu böyle gitmez olumsuz şeylerin yükselişe geçip günün içine sıçılması gerekir! Öyle monoton, huzursuz gün yetmez; daha da kötü sinirli mutsuz ve huzursuz olsun!
Kendisi değişliğe, keyfe mutluluğa gezmeye bu kadar düşma ve engelleyiciyken ben nasıl sosyal bir çocukluk geçirebillrim!? Hiç düşünmez bunu! Hani boşanınca insanlar bir çekiliyor etrafından garip bir dışlanma; ama kendi geliştirmek güzelleştirmek için sosyalleşmek için hiiiç uğraşmadı.
Kaderine boyun eğmek değil bizi de kendiyle beraber cezalı ilan etmiş gibi dibe çekmek için uğraştı. Her fırsatı elinin tersiyle itti!
Biz bize yetermişiz? Naptın ki yetecek?
Ben eğlenmenin küçük mutluluklar anılar yaratmanın peşindeyim diye beni engellerken bir yandan da beni gereksiz işler uzmanı ilan etti! Kendinin sosyal gençliğine ait tonla fotoğrafı varken bunlarla övünürken bizim olmasın mı? Olmasın! Ne gerek var????
Gayet pişkince kendi geçmişiyle övünürken sana ne yaşattığını yaşatamadığını düşünmez. Ama dünyanın en düşünceli en hassas en duyarlı bir o kadar da zeki insanıdır kendisi!!
Evde uydurduğum yılbaşı partileri, doğum günlerimiz, kutlamalar, arkadaş doğum günleri, okul gezileri, arkadaş buluşmalarını her zaman batırmak, baltalamak ve keyif almamamı sağlamak için uğraştı durdu; hala da aynı!
Bir gün anneler günü kutlayalım dedik ablamla, ben uydurdum tabi; zavallıcasına sevgi ve onay bekleyen bir köpek gibiydim. Ne oldu dersiniz azarladı ve nankörlükle suçladı! Aynı hastalanıncaya kadar ısrarla kendini paralayarak ama bir yansan söylenip söverek temizlik yaparken anneme kıyamayıp yorma kendini hasta olacaksın falan dediğimdeki gibi!
Kendi mutlu olamıyor keyif alamıyor başkası da olmasın istiyor; özellikle de ben! Sevgili ablacığım olsun ama! Zaten ne kadar olacak ki?!
Hiç olmadı engelleyemedi hevesimi kıramadı eğlenemeyeceğimden keyif alamayacağımdan emin olmadı, son kozunu kullanır; korkutmak! Ve en son kozu daaaaaa; götün büyük, sivilcelisin, saçın kötü!
Hala mı gideceksin yapacaksın boğazına dizilsin annen hasta!
Eve gelirsin, tüm gündür nefretin enerjisiyle dünyaya kin kusan, söven, saydıran kadın; hasta. Benim eğlenmem keyif almam o kadar batıyor ki o süreçte evde hasta oluyor adeta!
Geliyorsun bir kapris silsilesi; tabi eğlendin mi bari? iyi geçti mi bari? Diye sorar? Ama cevap evetse memnun değil belli. Saatlerce olumsuzlukarı anlat zevkten dört köşe! iyi geçse merak etmez dinlemek istemez konuyu değiştirir.
Memnun dönsen de sonunda bedelini ödeyeceksin yani! Günlerce hastalık kaprisi çekeceksin. Herhalde ben senin burnundan fitil fitil getiririm diyor bilinçaltı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder