16.05.2017

ben söyleyince inanmaz takmaz önemsemez ama bir başkası hatta ilk kez karşılaştığı herhangi bir insan bile olsa anında ona inanır.
of hele ablacığım söylemişse hiç şüphesiz!!! ailemizin medarı iftiharı gurur kaynağı! annem öyle diyor. geçen yıl doktoraya başladı akademisyen olacakmış. annem bulutlar üstünde uçuyor tabi. iltifatlar sel olup akıyor!
yok zeki olmadığından başarılı olmadığından hak etmediğinden değil. zeki de başarılı da çalışkan da hatta inek, hatta bir robot gibidir.
ama işin aslı bana ona son yılda edilen iltifat kadar ömrümde toplamında edilmedi!!

neyse o konu başka. yakında emlak vergisini ödemek lazım artık ya. annemi bir stres bir telaş bir endişe aldı. her dönem böyle. her halde hayatında sınav gibi ciddi streslere de ihtiyacı var.

tabi ben öss öys sınavları stresleri yaşarken ya da sonradan bundan bahsederken burun kıvırıyor. neymiş ki!!!??? boktan bir sınavmış ne varmış!! diyor.

e madem öyleydi niye o kadar baskı yapıp strese daha beter soktun beni???? odamdan tuvalete gitmek için çıktım diye saatlerde didişirdi kavga çıkarırdı!!
 tüm gün odamda ders çalışmaktan başka hiçbirşey yapmayacağım bu arada kendisi bana 3 öğün yemek hariç aralarda 3-4 defa daha yiyecek-içecek getirecek: sürekli pasta, börek, kek, çörek yanında muhakkak kola-fanta. güya bu mükafat motivasyon oluyor!!! tüm bunları da yiyip içeceğim ama her nasılsa tuvalete gitmeyeceğim!!!?????
bez bağlayalım da altıma mı sıçayım??
tabi bir kavga sonrası özür dilerim abarttım günahını aldım falan demek yerine ekstra yemek sunarak barış sağlardı. sıkıysa yeme!!
yemezsen gene kavga!! hem barış ödülü hem tehdit!
ne zorluklar ne fedakarlıklar ne emeklerle yapılmış ne kadar yorulmuş! yemezsen hainsin adeta.
e kilo alınmaz mı? duba gibi oldum.
ne dese beğenirsin? götün de kocaman!!!!????
yedirme o kadar yemek!!
yemeyeydin kafana silah mı dayadık!!
silaha hiç ihtiyacı yok ki sürekli psikolojik baskı yeter. diyelim o gün aburcuburu yemedin. kavga çıkmasa da sürekli küs modda! surat asmalar imalı omuz silkmeler, laflar.

hatta zaten stres şişmanlık hormonlar birleşti: bana kastı var gibi sivilce doldu suratım hatta sırtım. ne yaptı??? hiç! hiç birşey!!
her sabah baa sivilcelerimi hatırlatmaktan başka!!!!
sarımsak sürecekmişiz!! tek bildiği buydu. kokarca gibi dolaşayım oldu. çıkmazmışım tenefüse. otururmuşum sınıfta!!!!
ineklik ve çirkinlik yetmiyor bir de asosyal uyumsuz olayım.
ha olsan da beğenmez bunu eleştirir. hem hiç dışarı çıkma iletişim kurma arkadaş edinme hem de her nasılsa uyumsuz asosyal olma??????
bir gün olsun doktora götürmeyi düşünmedi lafı bile geçmedi.

ben kendim eczaneden sormuştum. kalfa da bana kükürtlü sabun önermişti anca. bir de bir şişe alkol, silmek için yüzümü. biraz iyi geldi ama yetmedi.
ne zaman sonra doktora gittiğimizde de, tabi ki benim fikrim anneme göre sarımsak sürsek yeter sabunum da varmış işte!!

nasılsa önemsiz değersiz biriyim. çirkin olsam nolur düzgün olsam nolur. zaten güzel değilim kendisi gibi. hem işine de gelir şişko sivilceli asosyal inek olmam: erkekler kız diye bakmazlar.
anneme kalsa şu güne kadar öyle giderdi. daha iyi erkekler beni fark etmez başıma iş açılmaz. nasıl olsa kör baklanın kör alıcısı olur; uyuzun tekini yamarız kakalarız: yeter de artar bile nazlı'ya!!

doktor sadece hormonların ve stresin değil beslenmenin de etkili olduğunu izah ederken, aburcubur yağlı şeylerden kaçınmamı söylerken annemin hali: egzantrik bir tiyatro. sanırsın pasta-börek-kek-çörek-cips-kola-fantaları ben kendim alıp alıp yiyorum, kendi getirip getirip önüme koymuyor, yemezsem de küsmüyor!!! bilir kişi edalarında yaaaa ben demiştim havalarında başını sallıyor.

iyi o zaman anne sen de artık yapmazsın pasta-börek-kek-çörek!! deyince de bozuluyor efendim. o sıralar artık emekli oluyor ve kendini boş hissediyordu, napacak kendini mutfağa adadı!!! ablam da henüz gidiyordu üniversiteye. evde 6-7 kişilik bir gruba yetecek pasta-börek-kek-çörek pişiyordu ama. aa o kadar emek vermiş o kadar masraf etmiş çöpe mi gidecek???

sonra muhteşem gurur kaynağımız ablacığım aniden ben evleniyorum diye çıkınca meydana. pasta-börek-kek-çörek'ten kurtuldum kurtulmasına biraz ama. bu kez de ev kavga nöbetleri nefret nöbetleriyle çalkalandı durdu.

hani benim ders çalışmam ennnnnnn önemli şeydi? televizyon izlemeyecek, dergi- roman bile okumayacak, müzik bile dinlemeyecektim?? dergilerimi atıyor walkmanimi saklıyordu!! kendi işie gelince başka.
sürekli odama dalıp bana dert yanıyordu. saatlerce dırdır. ders çalışmamı falan önemsemiyor konuşup rahatlamak istiyordu sadece!!!
aynı konuşmaları teyzemle yapmak da yetmiyordu yani. aynısını benimle defalarca yapardı. tam çıkartırım odamdan ders çalışacağım diye büyük bir hevesle şevkle geri döner tekrar başlardı!!
sadece ablamın kendi planlamadığı oldukça erken evlilik kararını sindirmeye çalışıyor hem enişteme ve ailesine kulplar arıyordu.

ablamı evlenmemek konusunda ben ikna edecekmişim. o zamanlar bizim gibi yarı taşra tutuculuğuna sahip ailede büyümüş insanlar evlilik öncesi cinsellik yaşamaz yaşarsa büyüyk endişe ve suçlulukla evlenirlerdi. ablamla enişteminde durumu buydu zaten.
tabi anneme göre hala sadece öpüştükleri için evlenmişler!!!?????? hııı tabi tabi. ablam ifade etse de inanmak istemiyordu. hala aynı. onun yavrusu aşırı namuslu.

bense beyinsiz ve kaltak ruhluyum da anamın sayesinde hala bekaretim yerinde yaaa. niye kaltak ruhluyum? ablam aynı anası gibi görev insanı bir robot. mecburen, ortama uymak için şık giyinmeye, saç makyaj yapmaya çalışır; birilerine uymak için gezilere, etkinliklere katılır. aynı anasının bir çeşit ruhsuzluğu.
ama ben sırf sevdiğim ve istediğim için,kendim için süslenir ve bişeyler yaparım. tiyatro-gezi, müzik dinlemek, fotoğraf çekmek, alışveriş gibi keyfi şeyleri; bu da beni başına buyruk ve mantıksız yapıyormuş.
ikisininde sırf sevdiği için yaptığı tek şey yemek yemek. geri kalanlar bir görev, mecburiyet. işe giderken arkadaşlarından geri kalmamak için giyinir süslenir, kıyafete falan ihtiyacı olunca alışverişe çıkar. tiyatro-sinema-müzik desem gene ya arkadaşlarına ya kocasına uymak için. kendine kalsa sıfır.

hayır bir de kendilerini hayat dolu falan buluyorlar!!

nerden geldim gene buraya??

neyse vergi zamanı gelince büyük stres annemde. ne varsa bu kadar? nerede bir yerde biriyle birşey konuşurken konu emlak vergisine gelmiş; ta oraya gitmek zor oluyor falan deyince bu ilk kez komşumuzun yanında görüp tanıştığı herhangi bir kişi e-devletten ödeyebilirsiniz demiş gitmenize gerek yok.

işte hain nazlı!!!!!! kötü kalpli şeytan nazlı!!!! başka yerden de ödeniyormuş da ben söylemiyormuşum!!!!???? anneciğimiz taaaa belediyelere kadar yoruyormuşum!!!!!

kendine kalsa belediyeden önce taa metropol'ün oralara gidip devlet kurumlarını gezip soracak her seferinde?????!!! belediyeden ödeniyor işteee!!! anlamıyor ki. eskilerde kalmış kafası hatta hala. bankalarda bile numara alıp beklemeyi öğrenemedi.
alışmış sıra beklemeye illa birinin arkasında durup ayakta bekleyecek. 10 seneden fazla oldu numaralı sıra sistemi çıkalı, hala öğrenemedi!!!

bankamatik desem asla! kendine kalsa maaşını da ayakta dikilip sıra bekleyerek alacak hala!
makineler teknoloji yenilik asla alışamadığı, kabullenemediği, öğrenemediği şeyler
!!!

bankamatik bir derece de çoğu şeyin internetten yapılabildiğini kavrayamıyor hiç.
sanki ben söylememişim gibi birde.

ben bilemem ki. kendi gibi muhteşem ilk evladı ablacığım gibi zeki değilim!!!!????
yoldan geçen herhangi biri bile benden iyi bilir.

ama şu var ki e-devleti bile gidilecek bir yer zannediyor???????????????????


ha bir de emlak vergisi için illa da kendinin gitmesi gerektiğine inanmış!!! yıllardır gideriz hemen numaradan yani sicil numarasından çıkıyor zaten borcun.ödüyorsun. görüyor ama anlayamıyor öğrenemiyor. hatta memura dert yanıyor yoruluyormuş bacakları ağrıyormuş ama geliyormuş!!
adamcağız sizin gelmenize gerek yok ki kızınız ödesin deyince şaşırıyor. ama her sene aynı şeyler olmasına rağmen aklında inatla kalmıyor bunlar.
başkası ödeyebilir miiii????
tabi sicil numarasını verin ödesin.
aa nazlı benim gelmem şart değilmiiiişşşş!
e dedim ben sana ben öder gelirim diyee.
ne zaman dedin sen biliyor muydun böyle ödendiğini????
annecim her sene diyorum ya senin gelmene gerek yok diye.
ama ya gerekirse.???
gerekmiyormuş iştee.

gene başa sar bu geçen seneki diyalog. bu sene de strese giriyor.
ya gerekirse. gerekmiyor işte! kendileri bize para ödeyecek olsa bin dereden su getirirler ama biz ödeyeceğiz sicil no yeterli.
ama anlamaz. illa da anlamaz. bir de niyeyse strese girer. ya anneniz nerede derlerse? ya zamlanmışsa? ya paran yetmezse??? sanırsn bunlar olursa beni dar ağacında sallandıracaklar?!!
hani çok da umurunda. asıl kendinn başı derde girer diye korkuyor. hani yanlış öderim falan??? gerizekalıyım ya!!

bir zaman da kafayı faturalara takmıştı, ilk zamanlar otomatiğe bağlamamıştık, ben faturaları gidip yatırırdım. ama her seferinde öncesi ve sonrasından ödemenin beni sorguya çekerdi. doğru ödedin değil mi??? anamın adını mı bilmiyorum? başkasnın  faturasını ödeyeyim??? madem öyle git kendin öde?!!
ne nerde ödenir bilir ne nasıl ödenir yorulmak da istemez. ya yanlış ya eksik ödemişsem ya suyumuzu elektriğimizi keserlerse? açtırması ne kadar zor sen biliyor musun????
niye yanlış ödeyeyim herşey ortada!!
ney ortada??????? amım!!!!!!
ay fatura ortada işte kaç para gelmiş falan!!!
ama ya yanlış yatırmışsam ya eksikse!!! git bir daha sor!!!
 memur niye eksik alsın parayı yaa?
ne memuru?
gişedekiiiii.
ne gişesi?
ay allahım yarabbim!! ödeme noktasında çalışan, faturaları alan gişe memuru!!
memur mu var?
ne olacak ya?
bilgisayardan demiştin daha önceee!!!????
annecim bilgisayarın başında kim olacak???
ne bileyim beeen!!!

sanırsın hiç beraber gitmemişiz hiç görmemiş ödeme noktasını!!! hep bunlar aşırı zekadan işte! oysa ben zavallı nazlı beynim yok benim!!!

o kutunun içine nasıl giriyor adam be, ölür havasızlıktan????
ne kutusu????
işte ödemedeki.
sen bankamatik mi sandın?
hah işte, adam mı oluyor onun içinde ki? nasıl sığıyor paralar kablolar kağıtlar falan????
annecim bankamatik başka fatura ödeme noktası başka, kaç kere geldin benle hatırlamıyormusun???
hatırlıyorum tabi! ondan sordum. içinde adam var demek!!
ayyy!! ay!! benim faturaları ödediğim yer başka bankamatik başka ya anne!!
nasıl başka. o pozcu'daki kutuya gitmiyormusun???
offf ne kutusu yaa! o para çekmek için maaş falan.
ee. tamam.
e faturalar için hani muğdat cami'nin orada güven sitesinin altında bürolar var ya gittik kaç kere, sıra vardı sen bankta oturmuştun. işte orada ödeniyor.
o kutulara gidilmiyor mu????
bankamatik!
neyse artık işteee!!
tabi ki gidilmiyor yaa. boşuna mı var ödeme noktası?
büro dedin ama?
ay sen anlamıyorsun anla diye!
benim anlamadığım bir şey yok sen anlamıyorsun esas!!
belli ne kadar çok anladığın bankamatiğe kutu diyorsun bir de adam var sanıyorsun içinde!!!
amaaaaan sende!!




bu gibi diyalogların tonla versiyonuyla karşılaştık. sonunda bankamatiğin makine olduğunu kabul etti!! ama ona kalsa ben hala tüm faturaları elden yatıracağım!! boşuna zaman kaybı ya da zamanım yok desen de ayrılırım işten! der!!!
zaten sürekli bahanesi vardır! işten ayrılmam için.

zamannda bizi bin türlü nutuklarla işimiz mesleğimiz maaşımız olacak diye eğitti senelerce işsizim atanamıyorm bir türlü diye eleştirip küçümsedi, güzel bir okulda yıllardır çalışıyorum diye sevineceğine evde pineklememi bekliyor.
her an elinin altında hizmetinde olayım diye. nasılsa kızının birinin mükemmel bir kariyeri ve evliliği var. bu da senelerce hakaret edip isimler taktığı ev kadınlarında olsun!! tabi 3 gün sonra başlar eleştirilere kendiyle kıyaslara.
benim müdürüm olsa asssla ayrılmama müsade etmezdi falan diye....


işte bu ilk kez tanıştığı meçhıl kişi e-devletten ödeyin ne gerek var gitmeye falan deyince. eve bin türlü endişe, şüpheyle geliyor. ve bana hani gitmek gerekmiyormuş belediyeyeeee diyor.
????
bilmem kim dedi ki belediyeye gitmenize gerek yok devleden ödeyin.
neyden?
edevle! neyse o oraya gidelim bu sefer akalım nazlı belediye uzak yoruluyorum beeen!!!!
senin gelmene gerek yok ki zaten anne belediyeye!
niyeee_???
ay her seferinde unutuyorsun! ben ödesem de olur şart değil gelmen.
neyse de edevleden ödeniyrmuş oraya gidelim! madem.
e-devlet o.
neyse işte hadi oraya gidelim.
internet demek o gidilmez.
e bilmemkim edevleye gidin dedi.
e-devlet yani elektronik devletin kısaltması annecim, internetten demek!
ha. gidelim işte hadi hazırlan!!
internetten anne gidilmez girilir. girin demiştir o.
gitmeden nasıl girecez??
ay internetten işte!
????
e-devlet demek internetten bazı işlemlerin yapılabilmesi demek anne.
e para nasıl yatırılacak??
karttan iştee.
bankamatikten yani.
hayır bilgisayardan e-devlet'e giriş yapıp ödeyebiliyorsun demek, kredi kartından çekerler parayı.
nerden bilecekler ne karttan ne çekecekler?
yazılıyor iştee ona göree.


annem illa da eski usul şeyleri sever. nefret etse bile öyle kalsın ister. ona kalsa taaa çarşıya gidilecek saatlerce kuyrukta sıra beklenecek, birileri araya kaynamaya çalışacak kavga çıkacak, memur seni tersleyecek, bir sorun çıkacak ve yarıın aynı şeyleri yapmak zorunda kalacaksın falan.

on yıldır aynı cep telefonunu kullanıyor ve hala öğrenemedi!!! bozulsa yedek parçası bile bulunmaz, tamir edilmez. ama onu bile öğrenemedi. eskiden evdeki tüm elektronik aletleri kendi kullanırdı tabi ama hepsi analog basit şeyler. çamaşır bulaşık buzdolabı fırın televizyon. ama sırayla değiştirmek gerekince asla alışamadı!!
 çamaşır makinamız bozuldu ve eski model olduğundan yedek parçaları bulunamadı diye tamamen makineden vazgeçti, düşman oldu ve 3 sene yenisini almadı. noldu çamaşırlar diyeceksiiz? elde yıkadık!!!
daha anneme kalsa assssla makine almayacak bundan sonra hep elde yıkayacaktık!!!
3 sene ikna edemedim yeni makine için. sonunda elimde alerji yaptı deterjan ve ben yıkamayı bırakıp çamaşır dağ gibi olunca, tabi ki suçlu benim gene! beni eleştirdi durdu. yıkayamazmıymışım da kendi yoruluyormuş da nefret ediyormuş da geberelim kurtulalımmış da!! kendi bıktı usandı diye ben de geberecem ne güzel!!! eski makinelerei aldıkları bir kampanya buldum da çok şükür zorla aldırdım yenisini. paramız olmadığından değildi almaması: makinelerden yenilikten nefret ettiği ve çok korktuğu için. şimdi dokunamıyor bile çamaşır makinesine alındığından beri!
televizyon bozulunca hemen almaya razı oldu ama tek eğlencesi çünkü. eskiden delicesine kitap okurdu arkadaşlarına hava basmak için, şimdi survivor, panorama, bu stil benim gibi yarışma-reality şovlardan başka bişey izlemeyen bir televizyon hastası!

tabi ki yeni televizyona da yıllar geçmesine rağmen tam alışmış değil. kanal bile zor değiştiriyor!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder